yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla...

68
İÇİNDEKİLER ADABELEN -1- EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ 2016 yılına girerken çeşitlemeler .......2 Emin UĞUNLU Neler oluyor bu aralar........................3 Prof. Dr. Kemal ARI Yeni yılda, yeni umutlar .....................4 Bekir ÖZGEN Vay Benim Cumhuriyet Eğitimime......5 Mevlüt KAPLAN Eğitimde Rehberlik ............................7 Prof. Dr. Osman GÖKÇE Köpekçilik.......................................10 Ahmet CENGİZ Eşkıya Çiçek ...................................11 Şadiye DÖNÜMCÜ Yaşlı İnsanlar İletişim Tek. ...............12 Av. Sabri KUŞKONMAZ Yaşasın ölenlerim kardeşliği ............15 Tahsin ŞİMŞEK Bir Kitap niye mi yazılır ....................16 Birol TEMELKURAN Bir şiir yazsam................................17 Hatice ALTUNAY Kısılmak istenen ton........................18 Turgut DERELİ Çağımızın Savaşı Siber savaş ..........19 Dr. Salim ÇELEBİ Asklepios .......................................20 Etem ORUÇ Şafağın Rengi .................................21 Bahattin UYAR Muğla’nın bir yüce şairi Ali Yüce......24 Muammer ÖZLER Öğretmenlikte 50 yıl ........................26 Cevat TURAN Emekçilere......................................27 Talat KIRCAN Hepimiz, o akşam oradaydık ...........28 Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI Bir çıkın sevgi .................................29 Rıza YETİM Anlamak .........................................31 Salih GÖZEK Bedreddin İhtilali .............................32 Av. Hasan Tahsin ÜNER Ey Özgürlük ! ..................................33 Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN Teşekkür konuşması .......................30 “Dost dediğin sıkıştığında yanında olandır… İşte fotoğrafta görülüyor. İnsanlık böyle olur işte… Büyüklerden umut yok. Geleceğimiz çocuklarımız. Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla, mutluluk ve barış içinde geçsin!.. Adabelen Azmi ERMİŞ Yeni Yıla Başlarken ..........................34 Mehmet GENÇ IV. Mehmet’in Öyküsü .....................35 Faik AY Dalyan Buluşması ...........................37 Nurettin ÖZKAN Çocuklara .......................................38 Ahmet M. EGEMEN Söz Gümüş ama ya susmak?..........39 Abdullah TAŞCIOĞLU Saraysız Başkan .............................40 Tan DOĞAN Derviş Baykuş ................................41 Bahtiyar TAKKALI Avcılara Duyurudur .........................41 Ali KAYA Karlı bir kış günüydü .......................42 Rahim GÜR Yaşam Özü .....................................44 Yeliz GÜLDAL Kadın Erkek eşitliği ..........................45 Selçuk AYBEK Adım Fatma ....................................47 Kadri GÜLHAN Tükürük-Tükürmek ..........................48 İsmail TUNA Bir 12 Mart vakası ..........................49 Zekeriya YAVUZ Silah Sesleri ...................................51 Beyhan DURAN Senin zamanın olmaz ki ..................53 Metin GÜVEN Zaman ............................................54 Ayla Kavrukkoca TARHAN Sana Ulaşsa ...................................57 Hamdi Eray TARHAN Değil ..............................................57 Müjgan Tutan KATLAN Küçük kız........................................59 Hüseyin YAŞAR Eğitimi Nallamak .............................60 Ebru TUĞLU Ayna ayna söyle bana .....................61 Münevver ŞEHİTOĞLU Evimdeki hazine ..............................62 Haberler ......................................................64 Karikatürler: Halit Şekerci

Upload: others

Post on 19-Sep-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

İ Ç İ N D E K İ L E R

A D A B E L E N

-1-

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ 2016 yılına girerken çeşitlemeler .......2

Emin UĞUNLU Neler oluyor bu aralar........................3

Prof. Dr. Kemal ARI Yeni yılda, yeni umutlar .....................4

Bekir ÖZGEN Vay Benim Cumhuriyet Eğitimime......5

Mevlüt KAPLAN Eğitimde Rehberlik ............................7

Prof. Dr. Osman GÖKÇE Köpekçilik.......................................10

Ahmet CENGİZ Eşkıya Çiçek ...................................11

Şadiye DÖNÜMCÜ Yaşlı İnsanlar İletişim Tek. ...............12

Av. Sabri KUŞKONMAZ Yaşasın ölenlerim kardeşliği ............15

Tahsin ŞİMŞEK Bir Kitap niye mi yazılır....................16

Birol TEMELKURAN Bir şiir yazsam................................17

Hatice ALTUNAY Kısılmak istenen ton........................18

Turgut DERELİ Çağımızın Savaşı Siber savaş..........19

Dr. Salim ÇELEBİ Asklepios .......................................20

Etem ORUÇ Şafağın Rengi .................................21

Bahattin UYAR Muğla’nın bir yüce şairi Ali Yüce......24

Muammer ÖZLER Öğretmenlikte 50 yıl ........................26

Cevat TURAN Emekçilere......................................27

Talat KIRCAN Hepimiz, o akşam oradaydık ...........28

Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI Bir çıkın sevgi .................................29

Rıza YETİM Anlamak .........................................31

Salih GÖZEK Bedreddin İhtilali .............................32

Av. Hasan Tahsin ÜNER Ey Özgürlük ! ..................................33

Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN Teşekkür konuşması .......................30

“Dost dediğin sıkıştığında yanında olandır…

İşte fotoğrafta görülüyor.

”İnsanlık böyle olur işte…

Büyüklerden umut yok. Geleceğimizçocuklarımız.

Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

böylesi bir alayışla, mutluluk ve barış içinde

geçsin!..

Adabelen

Azmi ERMİŞ Yeni Yıla Başlarken..........................34

Mehmet GENÇ IV. Mehmet’in Öyküsü .....................35

Faik AY Dalyan Buluşması ...........................37

Nurettin ÖZKAN Çocuklara .......................................38

Ahmet M. EGEMEN Söz Gümüş ama ya susmak?..........39

Abdullah TAŞCIOĞLU Saraysız Başkan .............................40

Tan DOĞAN Derviş Baykuş ................................41

Bahtiyar TAKKALI Avcılara Duyurudur .........................41

Ali KAYA Karlı bir kış günüydü .......................42

Rahim GÜR Yaşam Özü .....................................44

Yeliz GÜLDAL Kadın Erkek eşitliği..........................45

Selçuk AYBEK Adım Fatma ....................................47

Kadri GÜLHAN Tükürük-Tükürmek..........................48

İsmail TUNA Bir 12 Mart vakası ..........................49

Zekeriya YAVUZ Silah Sesleri ...................................51

Beyhan DURAN Senin zamanın olmaz ki ..................53

Metin GÜVEN Zaman............................................54

Ayla Kavrukkoca TARHAN Sana Ulaşsa ...................................57

Hamdi Eray TARHAN Değil ..............................................57

Müjgan Tutan KATLAN Küçük kız........................................59

Hüseyin YAŞAR Eğitimi Nallamak .............................60

Ebru TUĞLU Ayna ayna söyle bana.....................61

Münevver ŞEHİTOĞLU Evimdeki hazine..............................62

Haberler ......................................................64

Karikatürler: Halit Şekerci

Page 2: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-2-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

“ B i z i m d e , / B i z i m d e g ü n l e r i m i zolacak,/Güle değecek kuşların kanadı./Vekuşlar, sırtında gül taşıyacak” BehçetAYSAN

Şair Behçet Aysan'ın dizelerindeki gibi birumutla 2016 yılına merhaba diyoruz. 2015;acılarla, ölümlerle, tartışmalarla geçen zor yıldı.Şiddet dilinin egemen olduğu, empatinin yaşama l a n ı m ı z a g i r m e d i ğ i ,ötekileştirmenin öne geçtiği biryıldı 2015… 2015 yılı MetinAltıok'un dizlerindeki gibiydiadeta:

Öyle ki; Egesahillerinde Batı'ya göç etmekisteyen Suriyeli mültecilerindramlarına acıyla tanıklıkettik. Küçük Aylan'ın Bodrumsahiline vuran cansız vücuduSuriye'de yaşanılanların özetigibi beynimize çakılı kaldı.2015 yılı; evrensel insanlıkdeğerlerinin askıya alındığı,emperyal savaş kültürünün,e t n i k v e m e z h e p s e layrımcılığın öne çıktığı kan ve gözyaşı dolu biryıldı. Bu akşam 2016'ya girerken 2015'in bizebıraktığı bu şiddet sarmalını mutlaka aşmanınumudunu taşıyoruz. Şiddet ve terör sarmalıyla2015 yılında kaybettiğimiz canların aziz hatıralarıadına 2016'da barışın, umudun, ve özgürlüğünyürüyüşünü, umudun senfonisini yaratma ödevini

beyinlerimizde, yüreklerimizde yaşatıyoruz.

“Şölensiz, sevinçsizyaşıyoruz şimdilerde,/ Biriğdiş ve buruşuk zamanı./Kimsenin türküsü yokdilinde /Karşılayacak yağankarı/ Coşkulu ve sarhoşsesiyle./ Bıçak açmıyorağızları;/ Acı, yalnız acı varyüreklerde.”

2015'in son günü sabah üniversiteye gidiyorum.Yol üzerinde arabamı yıkatmak için halkımızındeyimiyle bir ne uğradım.Beklerken gazete okuyorum, arabayı yıkayanlarıizliyorum. 13-14 yaşlarında bir delikanlı büyük birözenle camları siliyor, gayret ediyor ama ürkekti.

Y ı k a m a i ş i b i t t i ğ i n d edelikanlıya kaçıncı sınıftaokuduğunu sordum. Delikanlıkafasını salladı. Yanındakiler

dediler.Çocuktaki ürkekliliğin nedenianlaşılmıştı, savaş nedeniyleü lkes inden çok uzak ta ,eğitimini de bırakarak ekmekp a r a s ı n ı k a z a n ı y o r d u .Ayrılırken iş yerinin gençpatronuna Suriyeli delikanlıyıçalıştırdığı için teşekkür ettim,insani bir iş yaptığını söyledim.Genç patron, ayağa kalktı“

”dediğinde yüzü gülüyordu, iyiyıl lar dileği i le onlarlavedalaştım.

Aralık ayının son haftasına çok ağır bir griplegirdim. Garip bir virüs adeta beni bendendirenmeme rağmen teslim aldı. Yoğun bir titreme,üşüme nöbetleri, ateş ve öksürük… İlk üç günsürekli yattım… Virüs beni yatırmıştı ve yaşamımboyunca bu kadar yoğun bir grip yaşamamıştım.

“Oto Kuaförü”

“Hocam Abdül Suriyeli,Türkçe bilmiyor.”

H o c a m ç o k t e ş e k k ü rederim, bu del ikanl ıyıçalıştırdığım için çevredençok eleştiri alıyordum. İlkkez siz destek verdiniz

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ[email protected]

2016 YILINA GİRERKENÇEŞİTLEMELER…

Umut yeni yılda...

Page 3: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-3-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Telefonlara çıkamıyor, gazete okuyamıyor,gözüm hep yastıkta ve düşünsel olarakyoğunlaşamıyordum. Hekim olan sevgiliağabeyimin telefonla esprilerle donatılmış ilaçyönlendirmeleri, yoğun C vitamini kürü, sosyalmedyadaki dostlarımın önerileri ve çorbalarladördüncü günde virüsü biraz gerilettim. Gribeteslim olduğumu sosyal medyada arkadaşlarımlapaylaşmıştım. Sosyal medyadaki dostlarımhalkımızın tüm geleneksel anti-grip tedaviyöntemlerini önerdiler. Elimde ülkenin hertarafından gelen geleneksel tedavi yöntemlervardı artık ve çoğunu da denedim. Muzip birarkadaşım susuz rakı önerdi, onu denemedim,rakıyı alıp bardağa koyacak takadım yoktu.Muğla'dan çocukluğumuzun tedavi ediciyöntemleri olan omuzlara (yargınlara) kekik yağıuygulama ve kupa vurma önerisini sevgiliyeğenlerim iletti. Kupa olamadı, o kültürütaşıyamamışız ama kekik yağı hala geçerli vesonuç alıcı bir yöntem. Başka neler vardı:Önerilerde limonlu-naneli zencefil değişikyöntemlerle çoğunluktaydı. Radikal ve ilk kezduyduğum sarımsaklı-sirkeli kelle-paça önerisiçok devrimciydi. İkinci günü bende yaşamayadair olumlu izler armağan etti, biraz ayağakaldırdı. Biz nelerle savaşmıştık, şimdi virüsüyenmek boynumun borcuydu, epeyce gerilettim.Dün-bugün sigara içilen ortamlara girdiğimdeçok rahatsız olduğumu hissettim. Sigara kokusuağır metal-petrol kokusu gibi geliyordu bana.Virüs sigara ile arama sanki duvar örmüş gibiduruyor şimdilik…

Şimdi Özdere'de yılın son günü sobanınkenarında bu yazıyı yazarken düşünüyorum. Buakşam ne yapacağım. Ankara'dan kızım dagelmiş. Her bir koşulda yeni yılı bir kadehle bileolsa diyeceğiz ve

selamlayacağız. 2016; benimgirdiğim bir yıl olacak.

Koşturur gibi geçen altmış yılın hüznü… 2016'daülkemin her bir köşesinde ülkemin tüm renklerine

diliyorum. Etnik,mezhepsel tüm ayrımcılığın aşıldığı eşit ve özgüryurttaşların yaşadığı demokrat bir Türkiyeözlemiyle

“hoş geldin” “barışözlemimizi”“üçüncü yirmi yaşıma”

“barış, özgürlük ve sağlık”

“iyi yıllar”…

Emin [email protected]

NELEROLUYOR

BU ARALAR

Tat vermiyor bu aralarAy ışığı hasatlarıBuradaÇok cılız akıyor bahar

Bir dilim geçmiş zaman sürüyorumYaralarımın dalgınlığınaRengi değişiyorAynı biçimde ağlıyor ağrılar

Bir çiçeğin hıçkıran hüznüBir kelebeğin uçamayışına yanıyorYapraklarının rengi kanıyorKucağına

Su,Çürümüş zamanların aynasına akıyorSaydamlığı ağlıyorYarasına

Niçinleri kendisine küsmüş bir filozofunDalgınlığının gölgesi geliyorKaykılmış omuzlarıylaYanıma

Cellat,Ölüm makinelerinin azmasındanEve eskisi gibi ekmek getiremediğinden yakınıyorKarısına

Düşlerimin inceliğini taşıyamıyor artıkDizelerimin yorgun kanatlarıİncelmiş zamanlarınAynasına

Şiiri sancısında saklıBir ağlamaklı bulutSen sürüyorMavinin alnına

Page 4: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-4-

Prof. Dr. Kemal ARI

YENİ YILDA,YENİ UMUTLAR

(Sevgiden Barışa)

İçimiz kıpır kıpır… Kulaklarımız yollarda,gözlerimiz uzaklarda… Kalbimiz alıp alıpveriyor:

Her günümüz böyle geçiyor…

Güzel ülkem, ağrılar içinde… Yüreğine birateş düşmüş; yalım alevi gibi yakıp kavuruyorocakları, aileleri, çoluk çocuğu.

Öte yandan kar kış… Karayeller esiyortepelerden ovalara, ovalardan daha ötelere…Köyler, kasabalar, adı sanı bilinmedik yerlerdetuzu kuru olmayanlar vermişler bedenlerini buzgibi havaya, sıcak günlerin gelmesinibekliyorlar…

Çocukların elleri üşüyor… Yüzleri soğuktançatlak çatlak… Okula giderken giyecek doğrudürüst ayakkabıları yok kimilerinin. Kimilerininde karnı aç; bir sıcak çorba bile bulamadan, açyavan okullarına gidiyorlar.

Kimisinin de gidecek bir okulu bile yok/Onların bir kısmı çöplerden yiyecek, giyecektopluyor; bir kısmı kentlerin varoşlarında belki debir teneke içinde yaktıkları çalılarla elleriniısıtmaya çalışıyorlar…

Ve mülteciler.

-“Acaba bugün, güzel ülkemin herhangi biryerinden acı bir haber gelecek mi?”

Çoluk çocuk pek çoğu açıkta… İnsanlık adınayüreğimiz lime lime oluyor… Bizim derdimizbize yeterken, bir de savaşın savurduğu buçocuklar düştüler sokaklarımıza, caddeleri-mize…

Ve görkemli efendiler, savaş çığlıklarıyapıyorlar hala…

Savaşı durup dururken istemek bir cinayetoysa, bizim anlayışımıza göre…

Asker imiz , po l i s imiz ; ö tek i dev le tgörevlilerimiz zor koşullarda görev yapıyorlar…

Öğretetmenlerimiz ve daha kimler kimler…

Ne demişti büyük yazar:

Sevgi barışı yaratacak... Sevgiden barışa olacakyolculuğumuz... İnsanı, insancıkları seviyormuyuz gerçekten? Bunu hiç sorduk muyüreğimize? Yoksa sevgi tacirliği mi yaptıkhayatımız boyunca? Bir büyük yalanın,kandırmacanın içindeyiz de, kendi kendimizi mialdatıyoruz?

“Ağla sevgili yurdum” diye bir romanokumuştum yıllar önce… Hayır, yurdumunağlamasına yüreğim elvermiyor… Ama onuağlatacak, çok nedenler var…

Çok işimiz olduğu kesin…

Haydin, önce bir insanı sevmeyle başlayalımişe… İnadına herkesi sevelim herkesi… Bizimgibi düşünmeyenleri… Farklı olanları… Hattabize kin bileyenleri… Sonra ötekini, berikini…Sevgiyle saralım yaralarımızı. Düşenin yanındaolalım, ezilene el verelim… Dili olalım hakkın veadaletin…

Bayrak olsun insan sevgimiz…

Sevgiyle ısıtalım üşüyen yürekleri…

El verelim…

Bir yoksulu saralım…

Buna çok ihtiyacımız var, çok…

Nice umutlarla…

“Bir insanı sevmekle başlar her şey!”

2016'ya merhaba!..

Page 5: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-5-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Çocukluğumuzun “Uçtu uçtu deve uçtu.” “Deveuçmaz, kaz uçtu!” oyunu bitti bitiyor, demeyekalmadı, yaşlılığımızda yeni bir oyun oynamayabaşladık. “Uçtu uçtu,Atatürk uçtu.”

“Atatürk yaşamıyor ki uçsun!”

Öyleyse “Uçtu uçtu, onun bize emanet ettiğiCumhuriyet eğitimi uçtu!”

Bakıyorum da, Atatürk'ün sağlığında gözü gibikorumaya çalıştığı ve olmazsa olmaz saydığı hemenbütün eğitsel ilke ve değerler, önceleri kıyısındanköşesinden tırtıklanırken; şimdilerde kökü kazılmayabaşlanmış. Örneğin:

Halkçı eğitim anlayışı!..Çoktandır ortalarda yok. Kırsalk e s i m d e n g e l e n y o k s u lçocukların okuma ve bilimsel bireğitim alma şansı nerdeyse sonaermiş. Toplumsal piramidinöncelikli kaldıracı olmasıgereken eğitim, ağırlıklı olarak,varsıl ailelerin tekeline sunulurolmuş. İş, "Ne kadar para = okadar eğitim" uygulamasınakadar uzanmış. Parasız yatılıöğrencilerin sayıları neredeyseyok denecek bir kerteye inmiş.Değişik eğitim aşamalarındaverilen burslar yetersiz kalmış.

Köylerdeki okul sayılarıartırılacağı yerde, taşımalı eğitim görüntüsü altında,azaldıkça azalmış. Ve kırsal kesimdeki öğrencilerineğitim yazgısı bir anlamda öğretmenlerden alınarakimamların eline bırakılmış.

Öte yandan, kentsel kesimdeki yoksulöğrencilerin okuyabilme yazgısı da, daha düne kadartarikat yurtlarının ve ışık evlerinin eline geçmişken,bugün ortada kalakalmış.

Oysa eğitimde halkçılığın, eğitimde fırsat veolanak eşitliğiyle gerçekleşebildiğini bilmeyenyoktur. Eşitlikçi bir eğitimin, ezileni, unutulanı, birkenara itileni gözettiği ortak bir algıdır. Tıpkı Köy

Enstitülerinde yaşama geçirildiği gibi…

Atatürk'ün ölümünden sonra, adım adım laikliğesırt dönüldüğü ve dinsel eğitimin baş tacı edilerek, laikeğitimin yerine monte edildiği gözden kaçmıyor. Biryandan Kur'an kursları, bir yandan seçmeli din dersleri,bir yandan da dindar öğretmenlere meydanıbırakmakla, hurafe alabildiğince yayılmış. Böyleliklede istenilen "Dindar ve kindar nesiller yetiştirme"talebi düşünceden çıkıp gerçeğe dönüşmüş bulunuyor.

İmam-Hatip Okulları, öz evlat yerine konarak, dahadüne kadar kimi dinci partilerin arka bahçelerikonumundayken; bugün ön bahçeleri durumunda.

Dahası, tüm genel liselere bireralternatif ortaöğretim kurumunadönüştürülmüş.

Gün ve gün, bilimsel eğitimebiraz daha sırt dönüldüğü açık.Belli ki,

Fakülte duvarlarındaki yazılardakalmış. Eğitim esinimiz, üzerinebastığımız topraktan koparılarak,yönü gökyüzüne çevrilmiş. Dineğitimi bile, dinci eğitimin elinedüşmüş.

D e m e k i s t i y o r u m k i ,düşüncesi özgür, duyuncu özgür,bilgisi özgür yurttaş; başka birdeyişle

tasarımı, ya suyadüşmüş ya da düşürülmüş. Kulu bireye dönüştürmeyiamaçlayan parametrelere sırt dönülünce de okuduğunuanlayıp yorumlayabilen öğrenci sayımız gittikçeazalagelmiş. Ortada kala kala, bu eğitim garabetininçıktıları olan bir “ ” modeliylekarşı karşıya bırakılmışız.

Eğitimin ulusal yanı iyiden sulandırılmış. Biryandan, içten ve dıştan gelen baskılarla İngilizce,Fransızca, Almanca hatta Osmanlıca eğitimine kucaka ç ı l ı r k e n , ö t e y a n d a n T ü r k ç e e ğ i t i m i nyozlaştırılmasına bilinçli olarak göz yumulur olmuş.Dönem dönem, Arapça ve Farsça; kimi zamanlarda da

yaşamda en gerçek yolgöstericinin ilim ve fen olduğu

Yeni Türk İnsanıYetiştirme

Göbeğini Kaşıyan İnsan

VAY BENİMCUMHURİYET EĞİTİMİME!

Bekir Ö[email protected]

Page 6: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-6-

Fransızca ve İngilizce sözcüklerle konuşup yazanlarel üstünde tutulup aydın yerine konmuş.

Amansız bir Yabancı Dille Eğitim fırtınasıestirilerek, küreselcilerin değirmenine bedava sutaşınmış, taşınmakta. O da yetmezmiş gibi, üstünbeyin gücümüz, üstün bir beyin göçü olarak dışarıkaçmış. Kaçmakta.

En akıllı insanlarımız bile, batı ile doğu arasındasıkışıp kalmış.

Gençlerimiz, devrimci eğitim süre-cindenkoparıldıkları için, doğruyu eğriyi sorgulayamaz birkonuma itilmişler. Birey odaklı bir eğitimden yoksunkaldıkları için de, nesnelliği, yenilikçiliği ve deeleştirel düşünceyi bir türlü yakalayamaz olmuşlar.Bu da doğal bir sonuçtur, çünkü devrimci eğitim,dinamik; dinci eğitim ise statiktir. Devrimci eğitim,uygulamalı ve işlevselken; dinci eğitim tekrarcı,tutucu ve ezbercidir. İşte bu nedenledir ki, dünyadakibüyük buluşların altındadincilerin imzalarını görmeolasılığı yoktur.

Bugün, gençlerimizindemokrasiyi bir yaşam biçimio l a r a k a l g ı l a m a k t azorlanmaları boşa değildir.Büyük bir kesimi, göreceyeterli bir sorup sorgulamadonanımına kavuşamadıklarıiçin, başı dönmüş ve ortada neolduğu belli olmayan yeni birokumuş tipi peydahlanmıştır.Bir NİYAZİ tipi yani…

Özetle, eğitimin işlevselliği kaybolmuştur. Biryandan ileri erimli bir eğitim tasarlaması yapılmamışolduğu için milyonlara yaklaşan üniversite çıkışlıgenç boşta gezerken; eğitimin suyu yine de kolaycabulandırılabilmektedir.

Bir anlamda bizim eserimiz olan bu Niyazitiplemesi, kitap okumayı sevmez. Düşünmektençabuk sıkılır. Test ve tost çocuğudur. Bilgisayaroyunlarıyla yatar kalkar. Ver yesin, ört yatsın ister.Tükettikçe tüketir; tükettikçe tükenir.

Gençlerimizin büyük bir kesimi, ne yazık ki, kendiyarınlarına göre değil, küreselcilerin çıkarlarıdoğrultusunda eğitim-öğretimden geçtiklerininayrımına varamamaktadırlar. Doğuyla batı, ileriylegeri arasında sıkışıp kalmakta, bocalamaktadırlar.

Yarın güvencesi yok. Düş yok, umut yok. Neyapsınlar?..

Son altmış-yetmiş yıldır, ama özellikle bugünlerdeCumhuriyetçi eğitim, yerini dinci eğitime bırakmışgörünüyor. Yıllardır şurasından burasından delinmeyeçalışılan Tevhid-i Tedrisat (Öğretimi Birleştirme)yasası, bugün için, tanınamaz bir duruma düşmüştür.Yürürlüğü ve geçerliği yok olmuştur sanki. Şu anda,üçlü, hatta dörtlü bir eğitim uygulaması söz konusudur.Öğrencilerimiz, ülke okullarında bütünleşecekleriyerde, sürekli ötekileştirilmişlerdir. Birbirlerinedüşman kardeşler olarak ayrı kamplara itilmişlerdir.Barışı öne çıkaran Cumhuriyet eğitimi, husumetin vekavganın ortasında bulmuştur kendini. Böyle oluncada, aklını kullanan ve eleştirel düşünceyi benimseyeninsan yaratma çabamız, bağımlı kul yetiştirme istemine

yenik düşmüştür.

Ö z e t l e , C u m h u r i y e teğitimi dıştan içe kuşatılmış,bir karşı devrimin amansızdarbesiyle yıkılmakla yüzyüze gelmiştir.

: Ya y ı l m a c ıgüçler, bir ulusu parçalayıpçökertmenin en garantili veuygun yolunun, onu eğitimy o l u y l a e l e g e ç i r m e kolduğunu iyi bilmektedirler.Ve ne yazık ki, bugünküg ö r ü n ü m ü y l e , T ü r k i y e

Cumhuriyeti Eğitimi bütünlüğünü yitirmiş,başkalarının dümen suyunda, kendi köklerineyabancılaşmıştır. Eğitimin dizginlerini ellerindetutanların bedenlerinin Türkiye'de; kulaklarınınBrüksel ve Washington'da, ruhlarının ise Riyad'da,Mekke'de olduğu düşüncesi yaygındır. İşte bunedenledir ki,

çoğunluğumuzca, ya görülmekistenmemekte ya da görmezden gelinmektedir.

Yayılmacı küreselleşmenin azgın saldırısıkarşısında çoktandır içi boşaltılmakta olan Cumhuriyeteğitimi, teslim bayrağını kaldırmış, can çekişmektedir.

Gençlerimizin-çalışkan ya da tembel- umutlarıköreltilmiş, daha acısı da heyecanları yok edilmiştir.

Heyecansız, umutsuz bir eğitim ise, ne ürünedurabilir ne de tohuma…

“İnanları kalmamış hiçbir okula,

Bir umut bulalar ki vara sokula,İçlerini körelten kuşku yok ola,Okusalar bir türlü, okumasalar bir türlü…”

S O N U Ç

günümüzün azgın küresel düzeninin,daha mutlu insan değil, daha çok kendi işine yarayaninsan istediği,

Page 7: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-7-

İnsan sürekli olarak biyolojik ve psikolojikgelişim ve değişim izleyen doğanın en önde gelenvarlığıdır. Zekâsı, bedeni ve ruhuyla çok karmaşıkbir yapıya sahiptir. Öyle ki bir bilen ve bulandır.Ancak varlıkların en akıllısı ve gelişmişi olmasınakarşın, hâlâ kendisini tanıyamamış olması ise ayrıbir garipliktir.

Victor Hugo,diyor. Sigmond Freud, ise insan

ruhunu en iyi çözümleyen bir bilim adamı olaraktanımlıyor.

İ n s a n o ğ l u h e r g e l i ş i mevresinde değişik birçok sorunlakarşı karşıya kalmış, bu süreç hâlâsürüyor.

Bu sahnede herkesin derdi veçabası, şu kısacık ömrünü iyilik,güzellik içinde geçirebilmedir.Öyleyse Nasrettin Hoca'nın

öğütü herkesin kulağına küpeolmalıdır.

Okul öncesinde çocuğun ilkrehberi annedir. Anne çocuk için,çocuk da anne için çok önemlibirbirinden kopmayan bir ikilidir.

Anne dünyada bir özveriörneğidir. Bu yüzden anne sevgisisevgilerin en yücesidir.

Çocuk için ilk güzel sözcükdir. Çünkü anne, insanlığın ilk öncüsü ve ilk

rehberidir.

Anne, sevgilidir. Sıcaklıktır.

Baba ailenin koruyucu güç kaynağıdır.

Tüm güçlükler yokluklara, olanaksızlıklarakarşın babanın aile bireylerini sevgiylekucaklayabilmesi bir yuva için en büyükmutluluktur.

sözcüğü çocuk için ne denliönemliyse, baba için de “ ” sözcüğü o denliönemlidir.

Anneden, babadan ayrılan, evden uçan çocuköğretmene, mahallede okula konar.

Okul, geniş bir aile ocağıdır.

Öğretmen, sınıfın, okutanı, öğreteni, müdürokulun yönetenidir.

Öğrencinin okulda geçen günlük yaşamsürecini kolaylaştıran aile ileöğretmendir.

Her ailenin genetik yapısıgereği gelen hareketli, hareketsiz,suskun, konuşkan, neşeli, hüzünlü,güvenli, güvensiz, sorunlu,tembel, çalışkan bir sürü çocuklaöğretmen karşısındadır. Onlarınher birini önce okumak, sonra dadüzeylerine göre yakındanyeteneklerini görerek geliştirmeköğretmenin bilgisiyle, becerisiyleçok yakından bağlantılıdır.

Çocuğu tahtaya kaldıraraknotu silah gibi kullanmakrehberlikle asla bağdaşmaz. Böyleöğre tmen öğre t eb i l i r amaeğitemez.

İnsanlar yaşadıkça, çeşitlisoru ve sorunlarla karşı karşıyadır.

Sorunsuz yaşam düşünülemez. Öyleyse yılmak yok,üzülmek yoktur. Sorunlarla boğuşarak yaşamakzorundayız. Üstelik çözümsüz sorun da yoktur. Yeterki güç birliği yapmış olalım.

Çocuklar, ana, babanın öğretmenin keyfinegöre değil, doğuştan getirdiği yönsemelere göreeğitilip öğretilmeleri gerekir.

Rehberliğin “iki kere iki dört eder” gibideğişmez kalıp ve yargıları yoktur. Rehberlik örgüt

“insan okyanuslardan daha enginve daha derin”

“bilenler bilmeyene öğretmeli.”

“ ”

“Babacığım”yavrum

anne

EĞİTİMDEREHBERLİK

Mevlüt KAPLAN*[email protected]

Yazarımız 70. sanat yılında

Page 8: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-8-

vermekle de öğretilemez. Toplum içinde bireyselyetenekler göz önünde bulundurularak özgürceyaşanarak kazandırılması gerekir.

Çocuğu kendimize, ya da beğendiğimizbirisine benzetmek için kalıp içine almayı rehberliksayamayız. Çocuk neyse odur. Onu olduğu gibikabul ederek olabilecek düzeye getirmek en doğruolanıdır.

Bireyi yaşı, cinsiyeti, bedeni, ruhu vezekâsıyla anlayarak ona yaklaşmak rehberliğinbaşlangıcı ve en belirgin özelliğidir.

Rehberlikte olumsuz eleştiri ve ivecenlikolmamalıdır. Rehberlik sabır ve hoşgörü içerir.Rehberlik insan ve insanlık için olmazsaolmazlardan olan bir eğitim biçimidir.

Gelişirken, öğrenirken, karar alırken, kendinitanırken, yaşama bakarken, geleneklere, yasalarauyarken etkilenmek kendine yön vermek çoğu kezeğitimde rehberlikle olur.

Rehberlik, asla sıradan bir insanın görevideğildir. Rehberlik, uzmanlık formasyon almışteknik bir organizasyonu gerektirir.

Birey, yeteneklerine uygun bireylerceyetiştirilip yönlendirilmelidir. Özel yetenekler, özeleğitim almış uzman kişilerce geliştirilmelidir.Rehberliğin öncelikli amacı, geleceğe yönelikkoruyuculuktur. Canlıya kişilik kazandırarakbağımsız yaşayabilmenin doğru yollarını arama,güç ve yeteneğin bulma becerisini kazandırır.

Rehberlik kuşkusuz, bitkiler, hayvanlar içinde gereklidir ama daha çok insanlık içindir.Paylaşmayı, hoşgörüyü, yaşama kurallarınıöngörür. Yüzeyselliğe, psikolojik yetersizliğegelemez, sağlam bir temel bilgiye dayanmayıbenimser. Kişinin analitik cereyanını ortayakoymadan rehberlik yapılamaz. Rehberlik gerçekyaşamı içine alır.Yapaylığı, uzaktan komut vermeyikabullenemez. Dört duvar arasında kara tahtabaşımda değil, iş içinde gerçekleştirir.

Rehberlik, yapılacak kişinin içinde bulunduğuçalışma grubunun ona ne denli değer verdiğinipsikodrama ve sosyodrama bilinci ve bilinç altınındeşilerek ortaya çıkarılmasını da gerektirir.

Okullarda yıllık eğitim öğretim dizgeleri biröğrenciye göre değil, genel olarak yaş, zekâ,bedensel bir grup öngörülerek yapılmıştır. Budizgenin altında ve üstünde kalan engelli olanlardikkate alınmamıştır.

Oysa dizgeden önce çocuğun dikkate alınmasıgerekir. Bu demektir ki, dizge yok, çocuklar vardır.Öğrenciler dizgeye değil, dizgeler çocuklara göreyapılmalıdır. Hatta bireyselliğe indirgenmelidir.Çünkü bireysellik grubu kapsamaz başlı başına birbütündür. Kişi kişiye benzemez.

Rehberliğin bireysel temeli yanında, sosyal biryanı da vardır. Her birey aile, okul ve toplum içindegelişme hakkına sahiptir. Ailede, okulda ve çevredeözgür gelişme ortamını engelleyen ekonomik,sosyal yetersizlikler, güncel yaşamı olumsuz yöndeetkileyen moral bozan değerlerdir.

Görüleceği gibi rehberlik bilgiyi, beceriyi veözel bir organizasyonu adım adım uygulamayıgerektiren bir dizgeyi öngörür. Kuşkusuz,hazırlanmış olan bu dizgenin de rehberliği alankişinin kendisini tanıması için belli inandırıcı birmetoda dayandırılması, bulguların sürekliizlenmesi, bireyle toplum arasındaki dengeninsağlanması başlıca koşuldur.

Rehberlik belli bir süreyi kapsayan dizgeye veuzman kişilerden oluşan servise dayanır.

Rehberlik gerçek anlamıyla 1940'lı yıllarda KöyEnstitüleri'nde küme öğretmenliği öğrencininyönetimine katılması ile başlamış, ilgi veyeteneklerin ortaya çıkarılması geliştirici boyuttaulaştırılması sağlanmıştır.

Günümüz okullarında da aynı yöntem nedenuygulanamasın ki?...

* Yazarımız Mevlüt Kaplan 70. Sanat yılını İzmir KonakBelediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde

çerçevesinde kutladı. Yazarımıza nice sanat yaşlarınadiyoruz ve kendisini kutluyoruz.

Dr. MevlütKaplan'a Saygı

Page 9: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-9-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

70. Sanat Yılında

Mehmet Genç'ten MevlütKaplan'a:

Merhaba,

Mevlüt Kaplan etkinliğinden önce bürosunauğradım, salona birlikte geldik. Benim bir gençkızın ölümünden bahsedeceğim tuttu.... Benanlatırken bir de baktım Mevlüt Hoca ağlıyor.Meğer bilmeden pot kırmışım, bilmiyordum...

Bir kızı bir oğlu varmış, kızını arabaçiğnemiş ve o gün, ölen kızının ölüm günüymüş.Bir ayağı ayakkabının içinde kalmış, yıkıldım...

*

Yıllar önce, Öner Yağcı ile Karacasu'daiçiyoruz, kafayı bulan türkü, şiir okuyor. Sırabana geldi, ben ikisini de beceremedim.Tuvalete çıktım. Öner de geldi ardımdan. "Nasılolur bir Aydınlı bir harmandalı da mı oynamazhocam?" dedi, ben de 'Zahide'm' türküsünübilirim, ama hepsini değil" diye yanıtladım.Söylememde ısrar etti, bildiğim kadarıylamırıldandım...

Bir de baktım Öner çocuk gibi ağlıyor...Meğer ilk eşinin adı Zahide'ymiş. Öneriçerideyken kızına çanta alamadığı için kendiniasmış.

Be mübarek adam, iyi kötü yazmayıöğreneceğine baltayı taşa vurmamayıöğrenseymişsin...

**

Akşam uykum kaçtı ve bu şiir çıktı:

Ben en çokOnca kan gölü arasındaKanlı tek bir ayakkabınınEşini aramaktan korkarım

Hele heleO, ayakkabı içindeAyak bileğinin üst tarafından,Demem o ki eşinden eser yoksa…

Ben en çokİki minik kınalı eliyleYüzünü kapayıpAnnne, an-neee!/ diye, diyeÇırpınan minik ellerden korkarım

Özgürlüğün altınıSömürünün suratını çizerekSen hiç evlât yitirdin mi oğulBilir misin, bilir misin ha(!?)Diyen babalardan korkarım

Ben en çokSözün bittiği yerdeO koca koca adamlarınÇocuklaşıp ağlayışlarından korkarımBen en çok…

Ben, en çok…Mevlüt Kaplan'a saygıyla

Uzanır ta Ökes'ten İzmir'e çileli bir ömür

"Cıvıltı" ile başlar o türkü "Sevgi Barışla Büyür"

Ha on beş olmuş yaşı, ha seksen beş ne fark eder?

Mevlüt Hoca bildiği yoldadır durmaz, yürür ha yürür...

Feyyaz SAĞLAM

-Mevlüt Kaplan'a-

RUBAİ

Page 10: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-10-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Dilimizde hayvan yetiştiriciliği yapanlarahayvancı, balıkçılık yapanlara balıkçı, babasınadüşkün olan çocuklara babacı, anasına düşkün olançocuklara anacı denir. Yine dilimizde koyunyetiştiriciliğine koyunculuk, sığır yetiştiriciliğinesığırcılık, geziseverliğe gezicilik, diziseverliğe dedizicilik denir. Birazcık düşünülürse bu eklerin (-cı,-cu, -çı, -çu ve -cılık, -cilik, -culuk, -çılık, --çilik, -çuluk) dilimizin çok işlek eklerinden olduğu ve bueklerle çok sayıda yeni sözcükler üretildiği ya datüretildiği görülür.

Bu bağlamda olmak üzere köpek besleyenlereya da köpek sevenlere köpekçi, köpekyetiştiriciliğne ya da köpek besleyiciliğine deköpekçilik denilebilir. Sözlüklerde köpekçi vek ö p e k ç i l i k s ö z c ü k l e r ibulunamadığı için bu açıklamayıdaha sonraki açıklamalarımınyanlış anlaşılmaması düşüncesi ileyaptım.

Kanımca köpekçileri de ikigruba ayırmak uygun olur.Bunlardan birincisi köpek sevenköpekçilerdir. İkincisi de köpeğisevmekle yetinmeyen ve biroranda onunla birlikte yaşamayıyeğleyen köpekçilerdir.

Bu sınıflandırmada birinci gruba giren insanlarköpek severler, ama köpekle ortak yaşamazlar.Onlarla aynı mekânı paylaşmazlar. Bunlarçocuklarını seven ve fakat yetişkin çocukları ile birarada yaşamayı istemeyen anne ve babalargibidirler. Bu köpekçilerin köpekleri merdivendenyukarı çıkamaz, arabalarına binip kendileri ile ortakhavayı soluyamaz, salonlarında ya da odalarındaaynı koltuğa ya da aynı mindere oturamazlar ya dayatamazlar. Bu gruptaki insanlar köpekle aynıhavuza girmezler, aynı plaja gitmezler, aynıdenizde birlikte yüzmezler. Ama köpek severler.Olanakları varsa bahçeli evlerde komşularını darahatsız etmeyecek bir biçimde köpek beslerler ve

köpek severler. Olanakları yoksa insanoğlununkatlandığı birçok yoksunluklar gibi köpekyoksunluğunu da onları uzaktan sevmeyi içlerinesindirerek yaşarlar. Örneğin milyarlarca insan gemisahibi olmayı, saray gibi havuzlu bir ev sahibiolmayı, uçak sahibi olmayı çok ister ve fakat bunlarınhiç birine sahip olmadan da mutluca yaşarlar.

İkinci gruba giren köpekçiler birincilerinyukarıda açıklanan yapmadıklarını da yaparlar. Yaniyaşamlarının bir bölümünü köpekle birleştirirler.Bununla da yetinmezler, köpekçiliklerini haksız birbiçimde diğer insanların yaşamlarına da sokmakisterler. Örneğin, genele açık alanlarda köpekleri ilegezerler, köpeklerini insanlara ayrılmış mekânlaraişetirler, sıçırırlar. Bunlardan ellerinde torba ile gezip

k ö p e k l e r i n i n d ı ş k ı l a r ı n ıtoplayanların sayısı parmakla bilegösterilemeyecek kadar azdır.Bunların neredeyse tamamıköpeklerini yola sıçırır arkasınabakmadan giderler, parka sıçırırarkasına bakmadan giderler, plajasıçırır arkasına bakmadan giderler.Köpek sidiklerini ise toplamak hiçmümkün değildir. Köpeklerinişediği çimler üzerinde, kumlarüzerinde küçücük çocuklar oyun

oynamak zorunda kalırlar. Bu ikinci gruptakiinsanların köpeklerinin işedikleri, sıçtıkları yerlerediğer insanların çocukları ya da kendileri işeseler yada sıçsalar nasıl karşılanırdı acaba? Bunlarınellerinde, köpek sidiği ve dışkısının insanınkindendaha temiz olduğuna değgin raporlar var da bizler mibilmiyoruz?

Diğer yandan, köpekçilerin köpek sevmek gibi birhakları var da diğer bazı insanların da köpeksevmemek ya da köpeğe uzak durmak gibi bir haklarıyok mudur? Varsa, bu haklardan hangisi dahaönceliklidir acaba? Örneğin yılanı sevmeyenler,sivrisineği sevmeyenler, fareyi sevmeyenler gibiköpeği sevmeyenler ya da köpeğe uzak duran

Prof. Dr. Osman GÖKÇ[email protected]

KÖPEKÇİLİK

Sevelim, ancak...

Page 11: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-11-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

insanların da köpekle yaşamamak gibi bir haklarıyok mudur?

Bu ikinci grup köpekçilerin yaptığı gibiatseverler de atlarını, mandaseverler mandalarını,eşekseverler eşeklerini, koyunseverler koyunlarını,domuzseverler domuzlarını sokaklara, parklara,plajlara ve hatta alışveriş mekânlarına getirmeyekalkışırlarsa onlara ne denilebilecektir?

Sizlere, sözü bitirmeden önce ibretlik bir yasaörneği vereceğim:

23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışı ile kurulanyeni devletimizin 18.03.1924'te kabul edilen 442Sayılı Köy Kanunu 13. Maddesi'nde köylününyapmakla yükümlü olduğu “mecburi işleri” sıralar.Bu “mecburi işler”den birisi de kanunun 4.bendi'nde

olarak açıklanır. Yani kanunköylülerin hayvanlarla aynı kapalı mekândabirlikte yatmasını, aynı havayı teneffüs etmesiniyasaklamıştır. Ne yazık ki o günkü TBMMbugünkü kentli köpekçileri düşünememiştir.

Köpekçiler de dâhil tüm insanları, yazınınsonuna konu ile ilgili bir de şiirimi ekleyerek,herkes tarafından her gün çeşitli yerlerde görülen veyukarıda anlatılmaya çalışılan manzaraları yalnızcagörmekle yet inmeyerek düşünmeye vedeğerlendirmeye çağırıyorum:

Adı gerekmez bir koydaİnsanlar var köpekler varHer bedende ve her boydaİnsanlar var köpekler var

Bir ot bitmemiş bağındaÇağdaş görünme çağındaHayvansever ayağındaİnsanlar var köpekler var

Bu huyu neyin huyundaNeye benzer ne soyundaKöpekle koyun koyundaİnsanlar var köpekler var

Osman Gökçe

“Evlerde odalarla ahırları bir duvarlabirbirinden ayırmak”

Köpekname

Ahmet CENGİZ

eşkıya çiçek

[email protected]

eşkıyalık ediyor bir çiçekvirane kentin antik duvarındainanılır gibi değil

eşkıya mı olurmuş çiçektenüstelikuzatmış boynunuişlek bir mavzermermileri çapraz dizerek

bilmem hangi firavunun sarayışatosu derebeyinyükselmiş binlerce can telefmesai on altı saatkumanya iki öyün

eşkıyalık ediyor bir çiçek ordagülümsüyor kırmızıyaşmak altındanbüyük büyük dedesinin kanıvirane kentin antik duvarındasanki öç

Page 12: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-12-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Yaşlı İnsanlar İletişimTeknolojisiyle Barışmalı

Şadiye DÖNÜMCÜ*[email protected]

Bir zorunluluk

Bembeyaz kıvırcık ve kısacık saçlı, tombiş, siyahhırkalı, parmağında yüzüğü, kolunda saati, gözündegözlüğüyle - - yaşlı teyze; iki elini masadandestek alarak kafasına dayamış, yorgun değil amadüşünceli. Önündeki bilgisayarla bakışıyor; adeta“bu meret nasıl kullanıla ki” dercesine.

ATM'den para çekmek. Yenilenen çamaşır ya dabulaşık makinasının düğme fonksiyonlarınıöğrenmek. Dijital aletle tansiyon ya da şeker ölçmek.Evdeki elektronik alarm sistemini devreye sokmak.Bilgisayar kullanamayınca internetten de uzakkalmak. Televizyon, kablo ve DVD kumandalarınıbirbirine karıştırmak. 444'lü hatlardaki “madenises”lerin talimatlarına uyamamak. Dijital işitmecihazının ses düzeyini ayarlayamamak.

Ankesörlü telefonu kullanamamak. Otopark biletmakinalarında ya da havaalanı check-interminallerinde işlem yaptıramamak, bilet satmam a k i n a s ı n d a n – - k o n t u rdoldurtamamak. Ve hayatın içinde say(ama)dığımızsair otomatik ya da teknolojik her şeyi yaşlıinsanların kullanmakta zorlandığı kesin.

Cep telefonundan sadece aç-kapa sınırındayararlanıyor çoğu.Ya internete ne demeli…

Yaşlı insanlar illaki internetsiz bir hayatınmümkün olmadığının ayrımındalar elbet. TC kimliknumarasından tutun seçmen kütüğüne kayıtlı olupolmadığına; hastaneden randevu almaktan tutun hertür banka işlemlerine; uçak-otobüs bileti almaktanyemek tarifine, oyun oynamaya kadar hayatın heralanında internetin öneminin farkında onlar.

Telefon, tablet ya da bilgisayarla yüz yüze gelipfatura ödemeleri dahil bir çok şeyi iki-üç “tık”lahalletmenin bilen için çok kolay olduğu üstelik zamanve para israfını da önlediğini biliyor yaşlı insanlar.

Eğer “e-devlet” şifresi alınırsa kamudaki vergiborcu ve dava takibi dahil tüm işlerin yapılabileceğinibiliyor yaşlı insanlar. Sosyal etkileşim sağlayan e-posta veya SMS ya da görüntülü görüşme de önemli,gazete okumak da önemli onlar için.

Tüm dünyada yaşlı nüfus hızla artmaya devamederken; yaşlı insanların iste(me)se de –

- teknolojiyle samimiyeti artıyor;hayatın dayatması yüzünden. Yaşlı insanlar,teknolojiyle muhabbete girmek için harcadığı çaba;tek yönlü bir çaba.

Günlük yaşam için değişik teknolojik ürün üretenfirmalar; teknoloji tüketicileri içindeki oranı giderekartan yaşlı nüfusu kaale almak zorunda. Sosyalhayatla iletişim ve etkileşimi göreli olarak sınırlı olanyaşlı insanlar için mobil teknolojinin nimetleri onlarınetkileşim ve iletişimini arttırdığı için sanıldığındandaha fazla gerekli.

Üstelik teknoloji pazarında yaşlı tüketicilerbeklenenden daha çabuk hissettirdiğinden sektör

epeyce

m e s e l a a k b i l

ki son yıllardagiderek daha fazla

Her yaş için teknoloji

İnternetsiz mümkün mü?

İki-üç tık

Yaşlı dostu teknoloji

Yaşlı dostu teknolojik ürün geliştirilmesi önemli. Ancak yaşlı insanlarınbaşta internet olmak üzere teknolojinin nimetlerinden

yararlanmasının desteklenmesi daha da önemli.

Page 13: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-13-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

biraz gecikmeli ve sınırlı da olsa bu duruma sessizkalmadı. Mesela az tuşlu, kullanımı pratik, yazı verakamları büyük telefonlar üretildi. Geçenlerdegittiğim elektronik mağazadaki satış danışmanı, ortayaş üstü insanlara 'tablet PC' satışlarında patlamayaşandığını söyledi.

Teknoloji üreticisi ile yaşlı tüketici barış içindeyaşamak zorunda artık. Elbet sorun o ürünlerin satınalınmasıyla çözümlenmiyor; kullanım konusundaonlara danışmanlık yapacak insanlara dagereksinimi var yaşlı insanların.

Bu yaş grubu görme, işitme, duyma, konuşma,dokunma ve hareket dahil birçok konuda gerileme vekayıplar yaşıyor; her biri farklı düzeyde ve kendineözgü olsa da.

Hayat anlamak ve anlaşılmak üzerine kurulu.Yaşlı insanların fazlasıyla anlaşılmaya gereksinimivar.

İçlerinde teknolojiyi cem'an reddedenler;yapamam, edemem diyerek kullanmaktankorkanlar; 'artık kaçış yok' diyerek teknolojiye uyumsağlamak isteyenler; hayatı yakalamak istediği içingençler kadar iyi kullananlar da var.

Erkek yaşlılar kadınlardan daha çok; yalnızyaşayanlar aile içinde yaşayanlardan daha çok;kentte yaşayanlar kırsalda yaşayanlardan daha fazlayararlanıyor bu teknoloji nimetlerinden.

İletişim teknolojisi ürünlerinin olumlu yanlarıolumsuz olanlardan üstün. Önemli olan bireyin oürüne ne anlam yüklediği, onunla ne yaptığı. Yaşlıinsanların çok işlevli pahalı ürünlere gereksinimi deyok üstelik.

Taşıması kolay, ağırlığı az, ikonlarla işlevselliğiartan, harf-rakamları istendiğinde büyütülen birtablet PC ile oturduğu koltuğundan, uzandığıyataktan; torununun her anını fotoğraflamak,uzaklardaki gelini ve oğluyla yazışmak, sudokuçözmek, gazete okumak; eh arada bir de kağıtoynamak onların yaşam kalitesine, moraline yaptığıkatkı önemli.

Elinde kolayca tuttuğu bu aletle dünyasınıbüyüten yaşlı insanın bu harika olanaktan daha fazlayararlanmayı artarak sürdürmemesi mümkün değil.

Akıllı telefonun, bilgisayarın hayatlarını büyükoranda kolaylaştırdığının farkına artık onlar.Torunlarından, çocuklarından, akranlarından tanış

olduğu bu teknolojik ürünlerle samimiyetini bireyseldüzeyde gerçekleştirdiğinde kendilerini daha birgüvende hissettiği kesin.

Bu ürünlerle samimi ilişki kurmak isteyen ancakekonomik yetersizlik vb. nedeniyle sahip olamayanyaşlı insanın kendisinin gerçek dünyadan dışlandığınıdüşünmesi de doğal.

Yaşlı insanlar pek çok nedenle teknolojikullanımında zorluk yaşıyor. Bu sadece görme-işitmevb. organlardaki kayıplarla sınırlı ve etkisiyle değil.Yaşlı birinin bilgisayar tuşlarına basacak fizikigücünün olmaması ya da o aletin karmaşık özellikleriya da tasarım hatası (!) nedeniyle kullanımgüçlüğünün olması kaynaklı da değil. Telefonfiyatının pahalı olması ya da o telefonun güvenliolmamasından kaynaklı değil bu.

Yaşlı insanların teknoloji kullanımını köstekleyeno telefonun kullanım yönergesinin 6 puntoylayazılması ya da talimat-işlev tuşlarının minnacıkolmasından da değil.

Sorun yaşlı insanların teknolojik yeniliklerkonusunda bilgilendirilmemesi ya da eğitilmemişolması da değil. Sadece yaşlı dostu teknolojiüretiminin yenilerde önemseniyor olması değil,sorun.

Hayatın birçok alanında ve her dem ayrımcılığatabii olan yaşlı insanların teknolojiyle arasının iyiolmamasında belki bu saydıklarımızın tümü geçerli.

Ama bence en önemli sorun; o yaşlı insanlarıt e k n o l o j i y l e b a r ı ş t ı r m a k g e r e k t i ğ i n i nö n e m s e n m e m e s i . O n l a r ı n t e k n o l o j i y l emuhabbetlerini arttırmak için yeterli çabaharcanmaması asıl sorun.

Bu anlamda yaşlı dostu teknolojik ürüngeliştirilmesi önemli. Ancak kuşaklararasıdayanışmayla da ailedeki ve çevredeki yaşlıinsanların başta internet olmak üzere teknolojinimetlerinden yararlanmasının desteklenmesi daha daönemli.

Bir araştırma sonucuna göre; Türkiye'deki her 4yaşlıdan 1'i akıllı telefon uygulamasına yakınhissediyormuş kendini. Yine her 4 yaşlıdan 1'i günlükyaşamda sosyal ağları kullanıyormuş.

Her 5 yaşlıdan 2'si en az haftada 1 akıllı telefonkullanıyormuş. Yine her 5 yaşlıdan 2'si haftada en azbir kez sosyal medyaya giriyormuş.(**)

Yaşlı insanların akıllı telefon ve internet

Üretici – yaşlı tüketici

Telefon, tablet, bilgisayar

Teknoloji–güven ilişkisi

İletişim teknolojisiyle barışmak

Sosyal medyada aktif olmak

Page 14: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-14-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

kullanımına ilişkin bu veriler sevindirici ve konununönemini ifade edici.

Gelin, eski teknoloji olduğu için kullanılabilirolduğu halde bir kenara attığınız diz üstübilgisayarlarınızı dedenize, a'nanenize, yan dairedeoturan yaşlı teyzeye hediye edin; haftada bir-ikisaatinizi onlara ayırın ve öğretin internetkullanımını.

Merak etmeyin onlar emekli aylıklarından ayırıpöderler aylık kullanım ücretini. Daha sonra yenisinialırsınız o aletin; gerekirse. Zaten onlar da severlersekendileri de alırlar; paraya kıyıp.

Sanal alemde var edin onları; açacağınız e-postaadresiyle; twitter hesabıyla. Oyalansınlar gelen sanalmektuplarla, yüz kırk karakterle yazılalara. Paraödemesinler bir gazeteye; ama okusunlar beşgazeteye.

Yeni modelini aldığınız için eski telefonunuz içinde geçerli bu öneri. Faturasız bir hat alıp, aramasalarbile aranma lüksünü yaşasın o büyükleriniz. Özelgünlerde annenize, babanıza tablet hediye edin;gecelik-sabahlık, mutfak robotu yerine.

Fotoğraftaki teyze gibi bakmasınlar; bilgisayara.Dahil olsunlar hayata. Hatta öyle dahil olsunlar ki;çocuklarının torunlarının 'facebook' ya da

“twitter”daki yorumlarına müdahil olsunlar.

” desinler size.

desinler size.

O torunlar, o çocuklar da sosyal medyadaarkadaşlarıyla dedikodu yaparken yanıt versinler,dolaylı; annelerine, babaannelerine.

--(Seni seviyorum annecik)

--

”.

-- “

--

-- “

--

-----------------

** “

Yaşlı insanlara hediye edin

Yaşlı insanlar müdahil olsun

*

“Evladım ne ayıp yazılır mı öyle! Cümle alemokuyor o yazdıklarını. Çabuk sil onu

“O fotoğrafı tamam çektirdin de; bari koymaoraya. El'alem ne der.”

“Bu sosyal düzen bizim değil; bizi oto-sansürlemek isteyenlerin...

“Vermeseydin annene adresini. Neyse kibenimkiler twitter'da kim olduğumu bilmiyor.Allahtan fake hesap

Vermedim ki! Google'a ismimi yazması yeterli.Öğrenmiş işte!”

“Ay, güya facebook ev; twitter sokak. Ayyy çokfena ya!”

Özel istek güdümlü küfürlerim olursa sanadm'den atabilir miyim, benim yerime sen yazarsın.”

“Genelde küfür yazmam ama gönder senyaparız bişeyler. (yaşasın anne terörü kurbanlarıdayanışması)

Sosyal hizmet uzmanı.

Super Babaanneler İnternette” 18.01.2014tarihli Hürriyet Gazetesi. Turuncu eki.

Temel Vatikan'da gezerken upuzun bir kuyrukgörür.

-"Nedir bu kuyruk?" diye sorduğunda;Kuyruğun diğer ucunun kiliseye uzandığını ve

Vatikan Kilisesi tarafından cennetin parça parçasatıldığını,1000 dolar verenin de cennetten bir parçasatın alabildiğini öğrenir.

Kuyruğu takip edip kiliseye ulaşır. Kapıdakigörevlilere:

-"Ben cehennemi satın almak istiyorum." der.-"Olmaz, burada cehennem satışımız yok.

Cennetten bir parça almak istiyorsan da sıraya gir."derler.

Temel cehennemi almakta kararlıdır ve ısrarını dasürdürür. Kapıda Temeli ikna edemeyen görevliler,içeride Papa'ya durumu anlatırlar. Papa gülerek:

-"Gidin sorun bakalım cehennemin tümüne nekadar veriyormuş bu akılsız adam." der.

Kapıya inip Temele sorarlar:

-"10.000 dolar veririm." der.Papa Temeli içeri çağırtır, hazırlattığı evrakı da

Temel'e imzalatır ve 10 bin dolarını da alır. Sonra papave görevliler arkasından gülerek onu uğurlarlar. Dışarıçıkan Temel, kapıda günlerdir cennetten bir parça satınalmak için bekleyen binlerce kişiye elindeki belgeyigösterip:

-"Eyyyy uşaklar! Cehennemin tümünü ben satınaldım; artık cennetten yer almanıza gerek kalmadı;dağılabilirsiniz." der.

Bunun üzerine herkes dağılır.Cennet satışları bir anda sıfırlanan papa ve ekibi

10.000 dolara sattığı cehennemi Temel'den gerialabilmek için yalvarırcasına pazarlık ederler. AncakTemel'in istediği parayı da vermek istemezler. Pazarlıkhala sürüyor.

Son durum:Temel hala 10 milyon dolarda ısrar ediyor!

“BİZUM TEMEL”, PAPAYA KARŞI

Page 15: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-15-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Yaşasın ölenlerinkardeşliği

Av. Sabri KUŞ[email protected]

Bu kadar da ölünmez!

Aragon'un şiirinden daha önce de söz etmiştim.“…

Şair II. DünyaSavaşı sırasında Nazi faşizmi altındaki ülkesiniböyle anlatıyordu. .Hayatta olanları yazarken, bütün olabilecekleri,olasılıkları da öngörür. İnsanı ve dünyanın hallerini,dünyadaki zulmü çözen şair, dizeleriyle bu çözümüherkesin kılar.

Bazen hayat şiiri ezer geçer. Sorun ne şiirde, ne deşairdedir. Şairin ufku ne denli geniş, düşgücü ne denli sınırsız olursa olsun.Dağarcığındaki sözler, imgeler ne denlizengin olursa olsun... İş gelir dayanırşair olan insana. O insanın sınırında sözbiter. Şair olsa ne yazar! Suruç'taAnkara'da, Şırnak'ta sürüklenende,Varto'da öldürülüp çırılçıplak sokağaatılan kadın gerillada ve Silvan'da sözbiter.

Bu vahşet karşısında Aragon olsanne yazar. Nazım olsan ne! Şairin sınırınıfaşizmin zulmü aşıyorsa, sorun şairdedeğil, faşizmdedir. İnsana bu denli ağırbir insanlık dışı hali tahayyüle d e m e m e k , z a y ı f l ı k t a n d e ğ i linsanlıktandır.

Bu koşullarda, insanlığımızla, zayıflığımızlaövünecek halimiz yok. Çünkü ölülerimiz var. Hiç birşiire gömülemeyecek kadar gerçek, acılı. Ve zulmüve yalanı harman eden bir iktidarın ateşinde ölenler.İnsanlar ölmeden yazılmalı şiirler. İnsanlaröldürülmesin diye yazılmalı.

Son zamanlarımız aynı sözü kendimizeyinelemekle geçiyor; bu kadar da olmaz, dedikçe,oluyor. Sonra daha fazlası. Daha da fazlası. Yineartık sınıra gelindiği yanılsamasıyla, artık bu kadarda olmaz derken, yine oluyor.

Bu kadar da ölünmez, demeye döndü dilimiz. Bu

kadar da ölüyoruz.

Savaşı bir mal gibi sürdüler piyasaya. Adına savaşdemeden. İç savaş dersen, tutuklanırsın. Böylesine birs ık ı kon t ro l lü savaş bu . Seç im sonucudeğerlendirmelerinde seçmen için “güvenlikduygusu” vurgusu yapıldı. “Seçmen satın aldı, projesattı” gibi piyasa terimleri kullanılıyor. Öyle kisatmanın, satılmaya konu edilenin müşteri tarafındanalınmasının “değeri-sonucu” tartışılmaz ve mutlak

“kazanç” olarak sunuluyor. Busöylendiğ i anda sanki ger iyesöylenecek sözün kalmayacağıbekleniyor. Satılan şey ve satma işimutlak doğru ve başarılı. Oysa satılan“malı” tartışmak kimsenin aklınagelmiyor. Satılan ve alıcının oyla vesonra ölümle bedelini ödediğivarsayılan o mal savaş!

Satılan kan ve halkların arasınasokulmak istenen bir kan düşmanlığı.Askeri terminolojisi ne olursa olsun; bubir savaş. İki taraf var ve karşılıklı ateşediliyor. Buna savaş denir. Yoksa savaşıkutsayıp, yaşasın ölülerin kardeşliği midemeliyiz? Ölenlerimiz, kalanlaradayanılmaz dramlar bırakıp gidiyor.Silvan'da, Cizre'de, Hakkari'de ve

ülkenin her yerinde... Ölenler, kimlikleri ve adları neolursa olsun, artık birbirlerine asla zarar veremeyecekbir sonsuzlukta. “Yaşasın halkların kardeşliği!”sözünü unutturmak isteyenlere inat, asla “Yaşasınölülerin kardeşliği!” demeyeceğiz. Çünkü arayasokulan düşmanlık ve iç savaş tehlikesi, iktidarın bileisteyerek hedeflediği bir sonuç. Asla demeyeceğizyaşasın ölümlerin kardeşliği… Aragon bağışla bizi,bu ölümler aştı senin şiirini!

Bir dize; “(

Belanın yakıp yıktığı bir ülkede yazıyorum/Bir acı ve kan yığınından başka ne ki/ Kanabulanmış bir ülkede yazıyorum…/

Şiir, hayatın önüne geçer

Yoksulların verdiği oylarla iktidarı elegeçirenler, çıkardıkları savaşla yoksul insanlaraölüm veriyor karşılık olarak.

”birini gördüm cenaze için elbise

bakıyordu İrfan Yıldız, dalgalar uzun olacak, yasakmeyve) (16.11.2015)

Page 16: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-16-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

BİR KİTAPNİYE Mİ YAZILIR*

Tahsin ŞİMŞEK

Kitaplar aynadır, yazarın boy aynası. Kitaplar,Orhan Burian'ın nitelemesiyle “

”.

Umarım, benim aynam, buğulu değildir.Yazılarımda ve kitaplarımda ilk gençliğimdenbugünüme beni görebilir, hesabımı doğruokuyabilirsiniz.

Goethe: “”

der. Bu soluklu hesabı yapan insan, o denli çokdeğil. Hele günümüzde. Çoğunluğun derdi,

.

Evet, dünün hesabını yapmaktan, tutmaktan sözediyoruz. O hesabı yapanların önderi de MustafaKemal Atatürk'tür. Dumlupınar'da yapmıştır ohesabı, Troyalı Hektor'un öcünü alırken. NazilliBasma Fabrika'sında Sümerli tezgâhların sesişakırdarken. Devrimlere muhalefetin gündökümüNutuk'u okurken…

Bu bağlamda, bakın, size kendi coğrafyamızınbir öyküsünü anlatayım:

Babam Arap Ali, ancak ilkokul 4'e kadarokuyabilmiş. Cumhuriyetin ona sunduğu olanakla,köyünden kilometrelerce uzakta, Yenipazar'da.Yüreği sızılı rüzgârlara açık bir halk insanı. Babası,Çanakkale'de kalmış bir halk çocuğu. Babamn i n e m i n k a r n ı n d a y k e n g i t m i ş d e d e mÇanakkale'ye…

Babamdan dinlemiştim: Babadağ'ın (Kadmos)Kızılcabölük'e doğru inen yumuşak yamacınaeskiden Evran Dağı denirmiş. Neden mi? Buradabir zamanlar geleni gideni yutan, ağzından alevlersaçan bir evran (evren, ejderha) yaşarmış.Kızılcabölük ovasında ne hayvan kalmış ne insan.

Sonunda Dedem Korkut soyundan bir bilgeyedanışmışlar. Onun öngörüsü, önerisi üzerinesönmemiş kireç yüklü kırk katırı salmışlar dağa.

Kırk katır mı, kırk satır mı niyetine… Kırk katırıyutan evran, yeri göğü inlete inlete, ağzından alevlersaça saça yanmış, eriyip akmış dağın yamacına.Eriyen yağlarının aktığı o yamaçta, o günden bugünene bir ağaç yeşermiş ne bir ot gövermiş. İsteyen gidipgörebilirmiş, o evrenin kapkara kalıbını.

Gelelim mitolojiye. Kadmos kimdire.

Savaş tanrısı Ares, bir çeşme yaptırmış, çeşmeninbaşına da bir ejderha bırakmış. Bir savaş tanrısındanbaşka ne beklenilir ki?... Kadmos, işte o ejderhayıöldüren yiğit.

Demek ki o bilge yiğidin anısını, KadmosDağı'nda (Babadağ) yaşatıyor halk. Afrodisyaslıhemşerimden babama değin.

Nasıl da buluşuyor Anadolu halkının binlerceyıllık öyküsüyle çağlar ötesinin mitolojisi!... Hani1071'den öncesi bizim değildi? Sözün özeti, hepsibizimdir.

Neden mi? Coğrafyanın belleği, ideolojileretutsak tarihin belleğinden daha zengindir de ondan.Sanırım, İlber Ortaylı'nın 'ndeki şusözleri de aynı kapıyı tıklatıyor: “

Sartre ne der: “” Anday

da bu gerçeği vurgular üst üste “.” Demek ki her sanat yapıtı, bütün

zamanların ve insanlığın belleği olmalıdır, belleğinekatkı.

Tarihe hep bu Kadmos öyküsüne bakar gibibaktım. Çünkü kitaplardan uzaklaştık. Giderekduygusunu, sağduyusunu yitiren bir “anlatım”ın veher türlü aşkın defterini düren “ekranlar”ın tutsağıyızartık. Cep telefonu kullanmada, TV'ye zamanayırmada dünya birincisiyiz. Elbette bununla da

imbikten geçmişyaşam

Üç bin yıllık geçmişin hesabınıyapmayan insan, günübirlik yaşayan insandır.

sürüler içinde sürmeli koyun olmak

Bütün tarihçilersübjektiftir. Mühim olan kompozisyonu iyi yapmak,palavracılığın dengesini ayarlamak ve ahlaksızlıkderecesinde tahrifata gitmemek…

Her sanat eseri bir mitosavarmalıdır. Yahut bir mitostan çıkmalıdır.

Türklerin Tarihi

DakikaAtlamadan

[email protected]

[email protected]

Page 17: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-17-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

övünenler vardır. Ancak okumada, matematiksorusu çözmede; eğitimde nice Asya ve Afrikaülkesinin gerisindeyiz.

Ekranlara hiç güvenmedim. Hep yazılı kaynağayöneldim. Mustafa Kemal Sınavı'ndaki “

” başlıklı yazımda yer alan Mevlanaalıntılarını doğrulamak, 'i (ne varsaiçinde) bulup alabilmek için, nice kitabevininyolunu tuttum, sonunda aradığımı Kabalcı'dabuldum.

Ne demek istediğimi şu veri, sanırım daha iyisomutlayacaktır. Bir yıl önceki bir çalışmaya göre,bir yazımda da belirtmiştim, Google Amca'da 46Can Yücel şiiri, Can Yücel şiiri olmaktan çoktançıkmıştı. Kanımca bugün de ezip bozmaya devameden edene.

Değerli Dostlar, 'nıMahmut Makal, Ali Dündar, Yekta Güngör Özden,Şadan Gökovalı, İsa Küçük, Ahmet Özer, ZehraÜnüvar, Hasan Akarsu okudular, Muzaffer İzgüokudu, hasta eşine de okutacağını söyledi. Hepside en içten duygularını, düşüncelerini paylaştılar.Elbette okuyan başka dostlarım, okurlarım davardır.

İsa Küçük, Ahmet Özer gibi dostlarım, bukitabın okullara girmesi gerektiğini söylediler. İsaKüçük'e yazdığım iletiyi paylaşırsam, bu dileklereyönelik düşüncelerimi de özetlemiş olacağım.

LaikliğeLayık Olmak

Fihi Ma Fih

Mustafa Kemal Sınavı

Ne yazık ki artık Mustafa Kemal adındankorkan öğretmenlerin

ülkesindeyiz. Yazarlar da hep önlerinebaktıklarından kendilerini Mustafa Kemal'in hepbir adım önünde sanıyorlar / sayıyorlar(!).ADD'dekilerin Atatürk'le ilgili bir eksikleri zatenyok. Bu kitabın okullara gireceğinden hiç umutludeğilim.

Yazmak benim için bir sorumluluk. Türkçeye,Mustafa Kemal'e,

coğrafyama...

Mustafa Kemal Sınavı

------------------------------

Kuşadası Belediyesi'nce 19 Ağustos2015'te düzenlenen “ ”Söyleşisi'ne giriş konuşmamdır.

Birol TEMELKURAN

BİR ŞİİRYAZSAM

[email protected]

Bugün 25 Temmuz 2015Bir şiir yazsam diyorumÇiçek yüklü sevgi yüklüBir şiir yazsam diyorumAşk dolu içi dışıBir şiir yazsam diyorumGüzel insanları anlatanBir şiir yazsam diyorumEfendilere seslenen/ Çocuklara kıymayın efendilerBüyümez ölü çocuklar/Bir şiir yazsam diyorumİnsanlığa haykıran/ İndirin efendileriSaraylardanDurdurun katliamları/

Bir şiir yazsam diyorumÇareler yüklüUmut yüklüYürek serinleten(Yenifoça)

Page 18: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-18-

KISILMAK İSTENENTON

Hatice ALTUNAY

Dünkü öğretmenin elleriyle yoğrulmuş bugünküöğretmen, idealist söylemlerin cılız kollarındaağırlaşmış, her 24 Kasım'da alkışlanmış, sırtısıvazlanmış, içi boş, hoş laflar edilmiş bir sisteminiçinde askıda eğitimin burgacında boğulmak üzerecan çekişiyordu. Sözde ve askıda kalbur dökülenöğrencileriyle mutsuz, tonsuz yaşıyorduöğretmenliğini.

Dünkü öğretmenin kutsal mesleğine saygıduyulurken bugünkü öğretmen ''yata yata maaş alan”sözleri ile izlenen politikalar sonucu aşağılanmışyüce mesleği yerle bir edilmek istenmişkamuoyunun zihnini altüst ederek siyasi amaçlarınaoyuncak edilmek istenmiştir. Nedeni gayet basittir.Eğitimden yoksun olan ulus karanlığa boğulup gitsinonlar da hep tavanda kalsın. Kızlarımız acı çeksin.Çocuk yaşta gelin olsun. Eğitimsizliğin taçlanmasısonucu yobaz zihniyetin erkekleri zorlakadınlarımızı sokak ortasında öldürsün! Köydekiokullar kapalı kalsın orada yalnızca gerici imamkalsın, köy yalnızca taassuba kalsın!. Köy çocuklarıilçeye taşınsın okul için. Köylerimizin omzuna dahaçok yük binsin, vatandaşımız bundan bunalsınekonomik güçsüzlüğünü iliklerine kadar duysun.Eğitim özelleşsin ve vatandaşın daha çok belibükülsün. Varsılın çocuğu okusun. Yoksulun çocuğutoz olsun duman olsun. Eğitimde fırsat eşitliği rafakalksın, tavandan baksın özelleşen devlet!…

Öğretmenlik sabah sekizdebaşlayıp akşam beşe kadar sürend e v l e t i n m e m u r u a l g ı s ı y l aörtüşürken, izlenen yıpratıcıpolitikalar sonucu öğretmen başıezilecek yılan gibi görülmüştür.Donmak üzere olan eşeğe değerbiçilmiş donmaktan kurtarılmış.Kardan kapanan yollarda öğretmenkaderine terk edilerek ölümükutsanmıştır! Öte yandan öğretmenüç ay tatili olan devletin sırtındakambur olarak görülmüş, sık sıkoyalayıcı seminer adı altındaöğretmen okullarına örüklenmiştir.

Atatürk'ün baş tacı ettiği, Cumhurbaşkanının biledersine müdahale edemeyeceği kutsallığı taşıyanöğretmenin kutsal dersleri sık sık işgal edilmiş, hesapsorulmuş yargıya taşınmıştır. Dünyanın en fedakaröğretmenleri ederi düşük bir pul gibi oradan orayapostalanmış, sürülmüş, aşağılanmış, yaftalanmış,sıradanlaştırılmıştır.

Ülkemizin aydınlanmasında, çağdaşlaşmasındabiricik yapı taşı olan öğretmenin sınırları çizilerek,yaz-boz tahtası eğitim sistemiyle dünyanın en fedakâröğretmeni olmaktan çıkarılmış, devletin sistemlimemuru konumuna getirilmiştir. İdealist eğitimsistemi çökmüş bilgisinin doruğundaki öğretmenleradeta emekliliğe zorlanmıştır.

sözüyle yüreklerimizeyazılan “Başöğretmen”im, senin çizdiğin sistemiyerle bir edip milleti esaret ve sefalete sürüklemekisteyen kör olası zihniyet meyveye durdu. İştekısılmak istenen ton….

Ellerinden öpülesi ilk öğretmenim, dünkü güçlüışıklar sizin ellerinizden yayıldı. Beni bugünöğretmen yaparak ülkemize taşıdı. Sizlere uzananyılan diller lal olsun ! Sizlere uzanan zalim ellerkırılsın! Ne mutlu dündeki yüzlerden, bugünleretaşınan yürekleri dopdolu bilgi pencerelerine…

“Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı,yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milletiesaret ve sefalete terk eder.”

[email protected]

Geçmiş Öğretmenler Gününüz kutlu olsun-Adabelen

Ağrı'nın dağ köyünde görevli Halit Üre, sosyal medyayı kullanarak

okulun ihtiyaçlarını karşıladı. Öğrenciler de onu bağrına bastı.

24 Kasım’ın ardından

Page 19: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-19 -

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

ÇAĞIMIZIN SAVAŞI…SİBER SAVAŞ

Turgut DERELİ[email protected]

Soğuk Savaş Dönemi sona erdi, ama ülkelerarası gerginlikler yeniden günyüzüne çıktıdiyebiliriz. Ülkeler arası çatışmaların bundanböyle en az silah sistemleri kadar bilgisayarağları(network) üzerinden de yapılacağı açıkçaanlaşılıyor.

Bir süre önce Türkiye'nin büyük bir bölgesindeelektrikler kesildi ve bu kesinti saatlerce sürdü.Yetkili makamlar bu kesintinin nedenininanlaşılamadığını söylediler. Bu arada bazıuzmanla r da bunun b i r s ibe r sa ld ı r ıolabileceğinden söz ettiler.

Günümüz ülkelerinde devletin yurttaşlarlailetişiminden başlayın; havayolları, demir ve denizyolları, ülkeyi saran elektrik sistemleri, geneliletişim kurumları, bankalar, şirketler ve bunungibi pek çok kuruluş merkezi bir internet sisteminebağlı olarak işletiliyor ya da işlemlerini bu ağüzerinden yürütüyor. Bu sistemlere yapılacak birsaldırı, tüm bilgilerin düşmanın eline geçmesineyol açabileceği gibi, ülkede yaşamın felç olmasınada yol açabilir.

İşte bu nedenlerle dünyanın artık yeni birkorkusu var. “Siber Savaş”… Bazıları bu savaşınboyutlarının o kadar korkutucu olmayabileceğinidüşünseler de hükümetlerin bu konuda aldığıönlemler, böyle bir savaşın sonuçlarının ne dereceendişelendirici olduğunu kanıtlar nitelikte…

ABD, Çin ve İran siber ordu kurduklarını resmenduyurdu. Rusya'nın, İsrail'in, Hindistan'ın daaçıklamasalar bile siber orduları olduğu biliniyor.

ABD, Çin'e yönelik suçlamalarını başlangıçtaüstü kapalı olarak yaparken son yıllarda açıksuçlamaya geçti. Pentagon, yayımladığı yıllıkraporlarda, bu saldırıların arkasında Çin hükümetive ordusunun bulunduğunu iddia etti.

Daha önceleri, Amerikan şirketlerine yapılansaldırılarda ise Pekin'deki bazı sivil uzmanlarınkullanıldığını savlayan ABD, geçen yıllarda, Çinhükümet yetkililerinin söz konusu saldırılarlailişkili olabileceğini öne sürmüştü.

ABD Savunma Bakanı ise ulaşım ve enerjialtyapısına siber saldırı yapılabileceği olasılığınıgündeme getirmiş, bunun ikinci bir “Pearl Harbor”baskını sayılabileceğini söylemişti.

Başkan Barack Obama da yetkilileri uyararak,aynı olasılıktan söz etmiş:

diyerekkaygılarını dile getirmişti.

Şu anda büyük devletler arasında bir savaş yok.

OBAMA'NIN UYARISI

“Hackerlerininsanların kişisel bilgilerini elde ettiklerini, e-maillerine girdiklerini, başka ülkelerin ya daşirketlerin sırlarını çaldıklarını biliyoruz. Şimdidüşmanlarımız enerji ağlarımızı, finanskurumlarımızı ve hava trafiği kontrolsistemlerimizi sabote etmeye çalışıyor.”

Siber savaş mı başladı, ne dersiniz? Bir örnek: Türkiye siber saldırı altında“Bankaların internet hizmeti çöktü”

“Uluslararası hacker grubu Anonymous, dün Türkiye'ye karşı geniş çaplı siber saldırıdüzenledi. Bazı bakanlıklar, emniyet kurumları, bankalar ve üniversiteler olmak üzere pek çok

kurum bu saldırıdan etkilendi.”(25.12.2015 - Milliyet.com.tr, Ekonomi Haber)

*Yukarıdaki aktarma Adabelen'den, bilgilendirme ise yazarımız Turgut DERELİ'den

Belki şimdi...

Page 20: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-20-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Ne var ki dünyanın önemli petrol bölgelerindenOrtadoğu'da ve Akdeniz'de son günlerde güçgösterilerine tanık oluyoruz. Obama'nın böyle birsaptamada bulunması ve bazı ülkeler i“düşmanlarımız” olarak nitelendirmesi oldukçadüşündürücü…

Bu suçlamaların nedenlerini bilemiyoruz. Nevar ki elde bazı somut veriler olmadan böyle açıkçasuçlamada bulunduğunu düşünemeyiz.

Biliyorsunuz, bazen bankalarda sıra beklerkentüm işlemlerin durduğunu görüyoruz. Görevliye“Neden bekliyoruz?” diye sorduğumuzda“Sistemde arıza var,” benzeri bir yanıt alıyoruz.

Görüyoruz ki sistemde kendiliğinden oluşan birkes in t i , ü lke düzeyinde tüm iş lemler idurdurabiliyor. Bilinçli olarak ve ağır hasar yapansaldırının sonuçları neler olabilir? Bir düşünelim.

Artık orta gelişmişlik düzeyinde ülkelerde bile;elektrik ağının yönetimi, bankacılık, sigortacılık,borsa işlemleri, demiryolu ağının, havayollarınınyönetimi vb… bütünüyle siber işletim alanında yeralıyor.

Çeşitli koruma önlemleri olmakla birlikte, busistemlere dışarıdan yapılan bir saldırı ağ'ınçökmesine yol açabilir.

Bu sistemlerin çökmesi demek, yeniden hizmetealınıncaya ve koruma önlemleri güçlendirilinceyekadar ülkenin kaosa sürüklenmesi anlamına geliyor.

ABD Savunma Bakanlığı'nın açtığı yarışmadabirinci olan Türk Bilgisayar Korsanı Can Yıldızlı,Hürriyet Gazetesi'ne verdiği demeçte şöyle demişti:

ABD'nin vatandaşlık ve Pentagon'da iş önerisinireddeden ve kendi siber güvenlik sistemini kurmuşolan Yıldızlı, Türkiye'de siber güvenlik açısındanbankaların iyi durumda olduğunu ekleyerek kamukurumları ve hastaneler hakkında yorumyapmaktan kaçınıp şunları eklemişti:

SİBER ORDU KURMAK ŞART

“Sadece güvenlik önlemi yetmez, saldırıgücünüz de olmalı,”

“Sibersavaşta kural olmayacak ve çok sert yaşanacak.Türkiye'nin de siber ordu kurması şart. Busavaşı kaybeden, her şeyini kaybeder.”

Ben yapmadım tarifini.“Hastanın öyküsü”

diyor“anamnez”e tıp literatürü:Öz geçmiş,

özel geçmiş,soy geçmiş

ve şu an;deva olabilmek için derde

didik didik sorgulanan bir yaşam.Ant içmiştim mesleğe başlarken, ant;saklayacaktım sırlarını hastaların:Bu gidişleaffetmeyecek beni Hipokrat.Daha sonra gelenBergamalı Galen de affetmeyecek.Ey Asklepios!Ey Apollon'un Koronis'ten olan oğlu,ölüyü diriltmek ne halt etmektir

öğrenmiş olmalısın Zeus'tan.Biliyorumgizemli kalmalıydı hasta öyküleri;fakat anlamaya çalış beni,anlamaya çalış ve yardım et kiaffetsinHipokrat Ustam.Tomografi kullanmadı,mamografi bilmezdi,MR da yoktu üstelik...Eli âsâlı yaşlı bir gülmezdiamaönceliği zarar vermemekti insana.Affetmezdi hatayı hayat,kader sayılsa dahayata mâl olan tıbbî kabahât.Yüzleşsin istedimanlattıklarıyla hastalar.Yüzleşsinler kigörsünler

kılı kırk yararakhekimler nerde, ne arar?

Adresleri yokisim de belirtmedim.

İyi bilirsin kisen doğmadan önce kutsal ve önlüğüm gibi

bembeyazken kargalar;ananı yakan odunların isleriyle karardılar.Kararsın istemiyorum yüzümey Asklepios!Ant içerim kiilk ve son olacak bu:Artık hasta öyküleri yazmaya paydos.

Dr. Salim ÇELEBİ

ASKLEPİOS

Page 21: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-21-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

ŞAFAĞIN RENGİ

Etem ORUÇ[email protected]

Sonbaharın ılık rüzgârı saçlarını okşarkenuyandı. Yorgun gözlerini sabahın dinginliğine açtı.Sekseni aşkın yaşı nicedir burnunun dibinesokulmuş, doksana merdiven dayamıştı. Bedeniyaşlansa da içsel ışığı durmadan çakıp yeni şafaklaryaratıyordu. Geniş alnını süsleyen bembeyaz saçlarıBabadağı'nın zirvesindeki karları andırıyordu.Yılların yontucu titizliğiyle yüzünde oluşturduğuderin çizgiler, engin yaşam deneyiminin ve çektiğionca gönül darlığının yansımasıydı sanki. Buruşmuştenine, ilerlemiş yaşına karşın hâlâ heybetli veyakışıklıydı. Kalın gözlük camlarının arkasındakikül altında kalmış koru andıran gözlerinin iyigörmediğinden, kulaklarının duymadığındanyakınsa da her şeyi iyi gören gönül gözüyleşenlenirdi. Berraklığını yitirmeyen belleğiningücüyle anlattığı anıları, dinleyenleri büyülerdi.

Eşiyle evlendiği ilk günkü denli neşeliydi bugün.İçindeki coşku dal budak salmıştı. Kendi kendinemırıldandı. “

diye geçirdi usundan.Buğulu bir sis perdesinin içine daldı gitti gözleri.

Son günlerde sürekli düş görüyordu. Sanki1944yazında kendisinin de içinde bulunduğu öğrencilerinel emeğiyle yapılan Ortaklar Köy Enstitüsü'nünduvarları yıkılıyordu üstüne. O zamanlar KızılçulluKöy Enstitüsü'nü yeni bitiren öğrencilere,Müdürleri Hamdi Akman: “

Tüm öğrenciler “ diyebağırmışlardı. Son sınıf öğrencileri de katılmıştıonlara. Yönder öğretmeleri öncülüğünde tümmalzemelerini hazırlayıp trene binerek Ortaklar'a,Adabelen Tepesi'ne bir sel gibi akmışlardı onlar.

Hep bir ağızdan türkü söylemişlerdi.

Türkçocuklarının geleceğinin şen yuvası her gün üstüneyıkılıyordu. Haziranda yapımına başladıkları okulu,10 Eylül'de bitirmişlerdi. Allahım! Ne coşku, ne

heyecan, ne çalışmaydı o?..

Güz güneşi öğleyi geçmişti, ama İbrahim Çiçekkafaya koymuştu, Kuşadası'ndan Salihli'ye giderkenSöke üzerinden gidecek, 70 yıl önce coşkuylayaptıkları okulunu yıllar sonra yeniden görecekti. Budüşle uyandığı için sabahtan beri evin içinde dolanıpduruyor; iki ayağı bir pabuca girmiş gibi oluyordu.Kızı Semiha: “

dediyse debaşarılı olamadı. Neyse ki çıktılar yola…

Tekin harabelerinden Adabelen Tepesi'ni görünceiçi cız etti. Okulun zirvesindeki çam ağaçlarının yarısıkaralara bürünmüş, yanmıştı. Anılarının burukkokusu burnunun direğini sızlattı. Eli, ayağı titremeyebaşladı. Gözlerinden süzülen iki damla gözyaşınıkızına göstermeden elinin tersiyle sildi. Okulunkapısındaki mermer yontudaki “ ” yazısınabakarken içi burkuldu. Okuyanlar ne hale gelmişti bugüzelim ülkede. Koca koca binalar vardı girişte, amabunlar sonradan yapılmıştı. Acabalar yükselirkenyüreğinde işlik binasının iskeletini ve sonra revirigördü. Sanki kaynar sular boşaldı tepesine. O ateşliidealist insan yıkıldı. Gördüğü aymazlık karşısında biran öfkelense de ölü bir deniz gibi durgunlaştı. Bir anyüreğine düşen yılgınlığın gölgesiyle ürperdi. “

diye düşündü.

İnce ince bir hüzün kapladı içini. Ağlamaklıydı.Birden gözlerinden buruşuk yanaklarına doğru yaşlarsüzülmeye başladı. Kaplan Dağı'nın esintisiduygusallığını gizlemek istercesine hemencecikkurutuverdi. Gördükleri karşısında daha da kötüsünekatlanması gerektiğini düşünerek daha da sarsıldıİbrahim Çiçek. Derin bir “ çektikten sonra “

diyebildi. Revirdengüneye giderken ilk yatakhane onun da büyük emeğiolan binaydı. Çatının yarısı çökmüş, kiremitler yosuntutmuştu. Kapıları ve pencereleri de kırık görüncekramp girdi yüreğine, nefes alamaz oldu. Bir dalkırıldı içinde. Gördüğü her şeye o denli yabancılaştıki, bambaşka bir yerdeydi sanki. Geldiğinden beriyakasına yapışan arsız bezginliğe aldırmadanbastonuna dayanarak yürüdü…

Elini siper ederek dikkatle baktı tuvaletin yerine…

Nasıl da geçiyor zaman. Hırçındevinimler yüreğimin taze filizlerini kırdın, amadüşlerimi söküp atamadın,”

” ”

Dur baba, telaşlanma. Tamam, seninde alın terini akıttığın okuluna gideceğiz,”

Burasıböyleyse, ya diğerleri?..”

!” Neolmuş güzel okulum sana!..”

Sevgili Arkadaşlar!Hepiniz okulu bitirdiniz, ama sizlerden bir ricamolacak. Ortaklar'da yeni enstitü kuracağız. Sizlerinatamanızı Kasımda yapsak, bu imeceye varmısınız? Varız!

Yüz on kişiçıktık yola/ Neşe saçtık sağa sola/ Ortaklar'daverdik mola/ İstikbalin şen yuvası…”

aah

Oku

Page 22: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-22-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

İlk yapılan yerdi burası. Sanki bir dumanyükseliverdi yıkık pencerelerden. Gençliğinianımsadı. Hüzün bir yana düştü, sevinç bir yana. Herşeyi unutup uçup gitti ıraklara. Yüzünü güneşeçeviren günebakan gibi güneşe takıldı gözleri. Tamaydınlandım derken kararıverdi dünyası, kitaplığabakınca... Dünya klasiklerini özene bezeneyerleştirdikleri kütüphaneye. Belediye çöplüğünedönmüştü. Bazı kitapların sayfaları ”dercesine sayfalarını uzatıyordu. Ne yapacağınıbilemedi, bir yontu gibi bakakaldı. Kızı girmesekoluna, yıkılacaktı.

Müzik odasından mandolin sesleri gelir gibioldu. Oradan aşağılara baktı. Yıkık hamamdan sankisıcacık suyun buğuları yükseliyordu. Gür ormangibi, ballı incirlerin bulunduğu incir bahçeleri iseharaptı... Bakımsızlıktan yan yatmış idarebinasından Hamdi Akman haykırıyordu sanki. Ya oilk derse başladıkları binalar… “ ” dedi.Aydınlanma ışığının yakıldığı bu kutsal yerlerböylesine terkedilemez.

İlkokul yıllarını anımsadı birden. Yeniden birhüzün dalgası sardı içini. Ruhu, yontulmamış birelmas gibiydi buralara geldiğinde. Ele avucasığmayan kişiliği, yayla buğdayı gibi sert özlüydü.Uçsuz bucaksız ovada yıldızlanan yelleharmanlandığı için mi hırçındı bu denli?. Bu yüzdenmi haksızlığa dayanamazdı hiç?. Kibele gibi kavrukyüzlü anası, evden ayrılacağı gün, suskunluğunubozarak: “

demişti. Ona verdiğisözü tuttu, okudu adam oldu, ama kavgası hiçbitmedi; kimi kez kendisiyle, kimi kez de…

Anılarla kendi kendine söyleşirken “diyen bir ses onu geçmişten bu güne fırlatıverdi.“ diye etrafa bakındı, kimselerigöremedi. Kızından başka kimseler yoktu. Onundalgın ürkekliğini gören kızı “ !” dedi. Onunsözüyle dalgın, yorgun yüzünün derin çizgilerindegizemli bir gülümseme belirdi. Bir kartal gibikollarını iki yana açıp Ortaklar Ovası'nı süzdübakışları.

Yemekhane ve tiyatro salonunun dikmerdivenlerinden, sıvası dökük yerlere baka bakaçıkarken yorgun ayakları kendini zor taşıyordu.Görünmez bir el boğazını sıkıyordu sanki. Kalbindeince bir sızı duyumsadı. Böylesi ufak tefek şeylerealdırmadan yine yürüdü. Yürüdükçe öfkesikatmerleniyordu. Her yanını yabani otlar bürümüşbu viranelerin içinde boğulur gibi oldu. Bunca yıl

sonra ilk kez çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamayabaşladı. Her türlü zorluğu göğüsleyen bu koca çınar,yenilgiyi bir türlü kabul edemiyordu.

Sonra gidip ilk dersliğin kırık dökük kapısındaniçeri baktı, ne görsün ki… Duvarlarda renklerin kanıçekilmiş, yer yer dökülmüş sıvalar. Delik deşik tabantahtaları. İçi dışına çıkmış elektrik prizleri. Kırılmışsıralar, kırık camlardan esen güz rüzgârı yerdeki kâğıtparçalarını savuruyor. Bu görüntü karşısında İbrahimÇiçek'in kaşları iyice çatıldı. Yüzünden düşen binparçaydı. Sesi titriyor, dizlerinin bağı çözülüyordu.Ama her şeye karşın içinin içsel berraklığına tekrarsarıldı alaca karanlıkta…

“ sesiyle irkildi birden.Etrafına bakındı, kimseler yoktu. Sanki futbolsahasında yüzlerce öğrenci zeybek oynuyor da sesleriyankılanıyordu. Sağa sola bakındı, evet kimsecikleryoktu. Sonra tekrar kütüphaneye yöneldi. Yerdeuçuşan bir kitap sayfasını bastonunun ucuyla bastırıpeline aldı.

Gerisi yırtılmış okunmuyordu. Acı acıgülümsemeyle gerildi buruşuk yüzü. Düşlediği kitaprafları üstüne üstüne geliyordu. Kendini dışarı zorattı.

Döndü dolaştı, tekrar İstiklal Marşı söyledikleribüyük avluya geldi. Avlunun ortasındaki Atatürkbüstünün önünde durdu, dikkatle baktı. Atatürk'üngözleri bulutlu mu ne? Bana mı öyle geldi, düşündü.Bakışlarını Beşparmak Dağları'nın, Kaplan Dağı'nındoruklarına çevirdi. Bir sis kaplıyordu dorukları.Birden kapkara yağmur bulutu kapladı her yeri.Dipsiz kuyulara düştü sanki. Orada daha fazladuramadı. Görünmez bir el boğazını sıkıyordusanki…

“imdat

!

Oğul, kapının arkası gurbet. Üzülmesakın. Bozkır seni yutmadan kurtar kendini. Sakınkimseyle kavga etmeyesin ha!”

Hişt! Hişt!”

Seslenen de kim?”

Hayda! Hey gidinin efesi”

“Kimliğine, ulusal değerlerine, kültürünesahip çıkmayan ulusların coğrafi sınırlarını,düşmanları çizer. Ulus olabilmenin temel koşulu,diline ve kültürüne sahip çıkmaktan geçer. Ulusolabilme…”

Olamaz

Baba

Etem Oruç, onunla

Page 23: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-23-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Bin bir çeşit düşlerle geldiği bu yerden,endişelerini götürüyordu şimdi. Yürüdü yokuş aşağı.Dönüp ardına baktı son kez. Arka tepelerde, KaplanDağı'nın zirvesinde güneş, kızıl ışıklarını çam veçınar ağaçları arasına salarak yeni doğumlarahazırlanıyordu. Sanki kurtuluş günlerinin çobanateşleri yeniden yanıyordu. Naipli kırının çiçekkokularını duyumsadı birden. Yürüdükçe hızlandı,hızlandıkça harman gecelerinin şavkı içine doldu. Birşafak daha fışkırıyordu içinden, çözülmeyecek sorun,aşılmayacak dağ yoktu, yılmayacaktı. Gece günesevdalı, şafak karanlığa tutsak. Gün ışığı, sessizliğinyüreğine akıyor nazlanarak…

Ve “ diye başlayanaşağıdaki dilekçeyi yazdı. Şimdi yanıtını bekliyor…

Sayın Valim, 10 Ekim 2011 günü Kuşadası'ndakiyazlığımdan memleketim Salihli'ye dönerkenkızıma,

diyerek okula girdim.Enstitüye girerken bizim kazma, kürekle açtığımızyol kenarına dört, beş katlı binalar yapılmış. Birazdaha ilerleyince Müdürümüz Hamdi Akmanönderliğinde inşaat için yapılan demirhanemiz vemarangoz atölyemiz, demirhanenin üst kısmındaaskeri çadırlar içinde yattığımız yatakhanemizinyerini gösterdim kızıma.

Yatakhane ve idare binasının çatısının yıkılmaktaolduğunu görünce çok üzüldüm. Geri dönerkenatölyenin önünde arabasına binen öğretmeneçökmekte olan binayı gösterdim. “Sit alanı, biz obinaları kullanamıyoruz. Tamir de ettirmiyorlar.”dedi

Sayın Valim, Bizler eski Köy Estitüsü öğrencileri15-19 yaş arasında bu binaları Kızılçullu KöyEnstitüsü'nden Müdürümüz Hamdi Akmanönderliğinde gelerek yaptık. Sit alanı demekyetmiyor, bu binaların yıkılmasına gönlüm razı değil.Lütfen bu binaları kurtararak yararlı bir okul halinedönüştürelim.

Okulumuzun durumunu üzülerek sizlere arzederim.

15.10. 2011

Emekli Öğretmen İbrahim Çiçek

Adres:

Vilayet Makamına- Aydın”

“Seni bizim yaptığımız eski Ortaklar KöyEnstitüsü'nü göstereyim.”

Zafer Mah. 80 Evler Sitesi Tan Ap. 12/1Salihli- Manisa

İŞTE O DİLEKÇE

VİLAYET MAKAMINA

AYDIN

Halkını öyle çok severdi ki…Ödenmeyen"İşte Aziz Nesin'in " başlıklı şiiri:

Ey benim halkımEy benim eli açık, gözü kapalımYüreği açık, dili bağlımEy benim en güzelimEy benim en çirkinim

Yiyemedin yedirdinİçemedin içirdinGiyemedin giydirdinOkuyamadın okuttunKendin üşüdün yağmurda kardaAma beni korudun

Varından değil yoğundan verdinAz az değil çoğundan verdinAh ne az ne az aldınAma çok ne çok verdinEn az aldın en çok verdinAlmadan vermek sana özgü

Utanırım aldıklarım demeyeGücüm yetmez borcun ödemeyeBende hakkın çoktur halkımDeğil böyle bir AzizBin Azizler olsa yetmezAldığını vermeyeUtanırım hakkını helal et demeyeDünya durdukça durasın halkım.

Ustayı, bir kez daha büyük eksikliğiniduyarak, özlemle anıyoruz!

Aziz Nesin 100 yaşında...

Page 24: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-24-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

MUĞLA'NIN BİR (YÜCE) ŞAİRİALİ YÜCE

Bahattin UYAR

Yazımın başlığı, biraz ters gelecek okuyana.Gelmesin gelmesin. Kıskanmasın Muğla'yı kimse.Ali Yüce gibi bir dev, Muğla'dan çıktı diye…Yiğidin yeri mi olur? Ali Yüce Muğlalı değil, amaMuğla'nın onursal hemşerisidir.

“ şiirinden alınmış bir kıtaokuyacaksınız aşağıda. Ali Yüce, 2005-2006yılında Salihli Belediyesi'nin şiir gününe katılır.Kendisini buraya çağıran hemşerimiz Prof. Dr.Şadan Gökovalı'dır. İzmir'e gelişinde yeni yazmışolduğu (

adlı şiir kitabının henüz basılmamış teknüshasını da getirmiştir Şadan Gökovalı ve birarkadaşı.

O arada kitabını10 nüsha yapıp sekizini yazaravermişler ki elinde basımevlerinedağıtmak üzere bir kitap hazır olsun.Sonra İzmir'den Muğla'ya doğru yolaçıkmışlar.

Prof. Gökovalı, Ali Yüce'nin tümşiir kitaplarından birer şiir alarak birseçki kitabı oluşturmuştur. Bu kitabıda Muğla Be led iyes i , kend iyayınlarının(1) nolu şiir dizisi olarakbastırmıştır (

S a y ı n P r o f . G ö k o v a l ı ' d a nöğrendiğimize Ali Yüce Muğlaçevresini özellikle Şadan Gökovalı'nındoğduğu yer olan Gökova'yı çoksevmiş. Bunu da özellikle ve adlışiirlerinde vurgulamıştır. Prof. Gökovalı, AliYüce'nin bütün şiir kitaplarında yer alan şiirlerinitarayarak 66 şiirini bir kitapta toplamış.1994Palermo şiir festivalinde altın madalya almışolmasını da dikkate alarak adını, kitabınkapağına koymayı yeğlemiştir. Şiirin son kıtasınıaynen aktarıyoruz:

A.Y.)

Şair, Salihli- Gökova yolculuğunu şu dizelerleanlatmaktadır:

(1)

Ali Yüce Gökova'ya bir başkagidişinde Gökova'da bir ağaç diker.Muğla Orman Baş Müdürü: “

” der.” şiirini bu nedenle yazar

AliYüce.

Ş a i r i m i z , k e n d i n i E r n e s tHemingway'in “romanındaki balıkçıya benzetir.Balıkçının teknesine bağladığı balığın,köpek bal ık la r ınca iske le t in ibırakıncaya kadar yenmiş olmasını,

kendi yaşamındaki bir başarısızlığa örnek olarakgöstermek ister. Oysa insanın, alçak gönüllüolacağım, diye kendini aşağılaması doğru değildir.

Onun şiirleri birçok yarışmada birçok ödülalmıştır. Hatta her şiirinde bir ödül vardır, denseyeridir. Örneğin 22 şiirden15 ödül almıştır. Hatta vehatta bu ödüllerin 2 tanesi de “ödülüdür. Altın madalya aldığı ödüllerden birisiPalermo'da yapılan “

'dır. Diğer altın madalyası isence verilen

dür. Ödül alan şiirlerini listelemeye

Yolkesen”

Havalı Meryem

Havalı Meryem

Yolkesen Servet

Olmaca

İzmir'e gittinizse eğer /Aylardan mayısolmalı/Günlerden Gökova

Dargındınız küskündünüz / Şiir yolunuzu kestimi?

Kuruyan ağzınızı dayayıp/ İçtiniz mi doyadoya?

Kocaman bir tablo yapmışlar / Sakar'danaşağı atmışlar

Öptüm başıma koydum/ Kaldırıp astımduvara

Bakınca dilim tutuldu/Gökova'yıgördükten sonra/

Daha bir sevdim yurdumu

AliAmca bu ağaç senin. “SevgimServetimdir

İhtiyar Balıkçı”

altın madalya”

Uluslararası AkdenizÜlkeleri ŞiirYarışmasıTürk Edebiyatçılar Derneği' 1988Onur Ödülü'

Hamile Meryemdemekmiş)

OLMACA, 2006).

.(

(1)

Sakar: Gökova yokuşunun başı.

Ben tüfek olsaydım eğer/ Üstüne patlamazdımkimsenin

Bir tetiğinden utanırdım/Bir de eğriparmağından/İnsan amcaların

Bir Usta Ozan

Page 25: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-25-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

N. K l nç, Mehmet Erbil'le...ı ı

gerek yoktur, sanırım. Çünkü bunlara, başkayazarlarca birçok kez değinilmiştir. Bu satırlarınyazarı, “ ” adlıAntolojisinde Ali Yüce'nin ve 65 köy enstitülü şairile yazarın eserlerini incelemiş, aldıkları ödüllerilistelemişti. O kadar ki

Bu birrastlantı olamaz. ZiraAli Yüce'nin şiirlerine verilenödüller, rastlantıya bırakılamayacak kadarönemlidir. Bu üç ödüle hak kazanan,adlı şiir kitabıdır

Tek kitaba 3ödül… Yukarıda belirttiğimiz 66 Şiirinin, MuğlalıProf. Şadan Gökovalı tarafından” ” adlıseçkide toplanan Ali Yüce'ye Muğla Belediyesince“ ödülüverilmiştir. Çünkü Ali Yüce Yalnız Hatay'ın,Muğla'nın, Türkiye'nin şairi değildir. Ali Yüceuluslararası bir şairdir. (

.

Ali Yüce salt bir şair değil, bir düşünürdür de.Ona feylesof demek de gerekir. Bir yazar,Ali Yüceliçin “ diyor( Bence bu tanım, yerineoturmuş bir tanım değildir. Buradaki “Soy”sözcüğü, Bir Türk şairi için söylenemez. ÇünküHomeros'la Ali Yüce, gerek mitolojik anlamıyla,gerekse biyolojik ,(genetik) hatta ideolojikanlamıyla, soydaş olamaz. Üslubu itibariyle de herikisi arasında benzerlik yoktur. Homeros'un yaptığıile Ali Yüce'nin yaptığı arasında hiçbir ilgibulunamaz. Homeros Yunan destanlarını derlemişve şiirleştirip yazmış birisidir. Oysa Ali Yüce,Homeros gibi derlemeci değil, yaratıcı bir şairdir.Bütün şiirlerinin temelinde Anadolu insanı vardır.Türkiye'nin gerçeklerini onun şiirlerinin özetiolarak düşünebiliriz. Felsefesi itibariyle de ikisiayni kefeye konulamaz.

Homeros'un büyük şairliği, mitolojideki yeritartışma götürmez bir doğrudur. Homeros büyükşairdir de Ali Yüce değil midir? Homeros'unbüyüklüğü kendine, Ali Yücenin büyüklüğükendine… Homeros dönemi tanrıları ile AliYüce'nin tanrı kavramları arsında da farklılıkvardır. Homeros çok tanrılı bir dönemin tarihçisi veşairidir. Oysa Ali Yüce Tek tanrılı bir felsefedöneminin şairlerindendir. Bir şiirinde çok tanrılıdönemin mitolojisini bakınız nasıl hicveder:

Ayrıca Ali Yüce'nin Homeros soyundan gelmesigerçekle bağdaşmaz. Bu,” Soy” sözcüğünün sözlükanlamına uygun kullanım değildir. Ali Yüce'ningeniş ve çağdaş düşünceleri ve felsefesi olsa olsaDede Korkut ile karşılaştırılabilir.

Laik ve çağdaş düşüncenin sahibi de olan AliYüce, çocukluk ve gençlik döneminde hafızlıkkursuna gönderilerek kara taassupla baş başa kalışınıçok cesur biçimde şiirlerinde eleştirmektedir.Şöyle ki:

Ali Yüce Türk yazınında ayrı bir sesti. Nedimgibi, Fuzuli gibi, Yahya Kemal gibi, Orhan Veli gibiayrı bir ses. Edebiyatımız, bir büyüğünü bir ULU'sunu, bir başka sesini günü yitirdi.Başımız sağ olsun.

Yitik Harmandan Son Taneler

HALK ÇAĞI

Olmaca

“Bakın ne diyeceğim,/ Açın kulaklarınızı birzahmet

Atatürk'ten öç almak için / Isırmak içinkurduğu cumhuriyeti

Dişlerinizi boşuna bilemeyin/ Anadolu'datarihin rüzgârları

Sizin için tekin esmez/Atatürk aydınlığını/

Karanlıkçı dişler kesmez.”

Ali Yüce'nin tekvermiştir.

.(1-Nevzat üstün Şiir ödülü(1980)2-Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (1983) 3-Yeditepe Dergisi Şiir Ödülü(1982).

Ozan demiyorum, çünküozan ile şairi ayıran bazı farklılıklar vardır)

Öğretmen Dünyası s.426).

“Kafdağı'nın tepesinde / Kendi kendini yakıyorAnka kuşu/ Şiirime karışıyor külleri/ Erkek

tanrıların yatağında /Her gece ölen dişi tanrı/ Hersabah yeniden Kız oğlan kız doğuyor. Kafam şiştidüşüne düşüne/ Belleğimin dibi delindi / Söyleseneyahu Şadan ,(Gökovalı), /O tanrıçanın kızlık soyadıneydi.(

bir şiirkitabına üç kurum birden ödül

Muğla Kültür Şenliğinde Onur Şairi”

Homeros Soyundan bir ozan”

Tanrılar Parlamentosu'ndan)

29 Nisan 2015

Dünya Engelliler Günü (3 Aralık)

Page 26: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-26-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Bahçemde, çiçeklerimle ilgileniyordum.Telefonum çaldı. “ ”diyordu bir ses... Tanımaz mıydım hiç? O ses ellibeş yıl öncesi Adabelen'de kulağımda yer etmiş;sevecen, içten, insana güven veren, gerçek bir dostsesiydi... Cahit Kavcar'ın sesiydi.

Kendisi ile ilgili bir kitap gönderecekmiş bana.Teşekkürlerimizi, sevgi ve saygılarımızı paylaştıktelefonda. Paket gelince hemenmerakla açtım. Cahit Kavcar'ın,yarım yüzyıllık öğretmenlikyaşamının anısına hazırlanmış,çok değerli bir “

”.

tarafındanyayına haz ı r lanmış ,

ta ra f ından day a y ı m l a n m ı ş . K i t a p , 6bölümden oluşuyor.

b ö l ü m ü C a h i tKavcar'ın başlıca çalışmalarınıiçeriyor. Onun, 50 yıldıredebiyata, Türk Dili'ne kucakaçmış bir kişi olduğu, kendisineözgü akıcı bir anlatımıylaöğrencilerinde ve çevresindebıraktığı izler ve akademikkariyeri vurgulanıyor.

bölümündekiyazılar Cahit Kavcar'ın öğrencileri, birlikteçalıştığı öğretim görevlisi arkadaşları ve yakındostları tarafından kaleme alınmış. Bir kişi ancakbu denli güzel betimlenebilir. Cahit Kavcar'ın ogüzel Türkçesi, o duru dili öylesine yansımış kiöğrencilerine... Daha yazı başlıklarında bile

görebiliyoruz bu özellikleri. Örneğin,

vb. Daha da önemlisi:(Eşi),

(Büyükoğlu), (Küçükoğlu). Her başlık altında CahitKavcar'ın eğitimdeki çağdaşyaklaşımları, hayattaki erdemliduruşları, yaşam algısındakigüzellikleri ayrı ayrı anlatılıyor.

Üçüncü bölümde CahitKavcar'ın makaleleri yer alıyor.Türk Dili Edebiyatı programıylai l g i l i ç a l ı ş m a l a r d a n ,Cumhuriyet döneminde dalöğretmeni yetiştirmeye MustafaKemal'in Milli Eğitim BakanıMustafa Necati'den Türkçe'ningüncel sorunlarına, Hasan AliYücel'in kültür ve edebiyaty ö n ü n e , C u m h u r i y e tdönemindeki sanat eğitimine,

verimli Türkçe ve edebiyat öğretiminden,günümüzdeki öğretmen sorunlarına değin pek çokkonu açık ve yalın bir dille anlatılmakta. Aynı bölümiçinde yer alan

” adlı yazılar da okura önemliaçılımlar sunuyor.

Caanım kardeşim Muammer!Sevgili

Öğretmenim/ Bir Güzel İnsan, İyi Bir Dost veDeğerli Bir Bilim Adamı/ Bir Eğitim Çınarı: CahitKavcar/ Güvercin Yürekli Hocam: Cahit Kavcar/Unutulmaz Bir Eğitimci/ Bilgi Aynasını YüreğindeTaşıyan Bir Eğitimci/ Cahit Kavcar'la BaşlayanYaşamım/Cahit Kavcar: Alçak Gönüllü,Yardımsever ve Üretken Bir Akademisyen/ NitelikliBir Cumhuriyet Öğretmeni

ArmağanKitap Münevver Oğan,Saliha Karagöz Güzel veSedat Karagül

S u n u ş

“Anılar, Görüşler, İzlenimler”

Hayat Arkadaşım İçinBabanı Düşünmek

Evet Oğluyum

“ Türkçe Ölmüş mü? OsmanlıcaSevdası, Öğretim Birliği Yasası ve ŞiirBayrağımız Dağlarca

AnıYayınc ı l ık

“ÖĞRETMENLİKTE “50 YIL(1965-2015)” PROF. DR: CAHİT

KAVCAR'A ARMAĞAN”ADLI KİTAP ÜSTÜNE

Muammer Ö[email protected]

Page 27: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-27-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

“Ekler” bölümünde, Cahit Kavcar'rın Aydın-Ortaklar Öğretmen Okulu 5/A sınıfı öğrencisi ikenaldığı ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'naseçilmesinde en büyük payı olan not çizelgesindentutunuz da, yüksek öğretmen okulu diploması,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoğrafyaFakültesi diploması, yüksek lisans diploması,doktora diploması, yedek subay diploması,doçentlik belgesi ve profesörlüğe atanma yazısı yeralıyor.

Beşinci bölümde ise Cahit Kavcar'ın özgeçmişiile karşılaşıyoruz. Bu bölümde onun başarılarladolu yaşamının tanığı oluyoruz.

Kitabın altıncı bölümünde, Cahit Kavcar'ınkendi albümünden seçilmiş, birbirinden güzelfotoğraf kareleri yer alıyor. Ayrıca, kitapla birlikteBurdur Eğitim Fakültesi Öğr. Gör. Ziynet Yildız'ınyazdığı, biçimde düzenlenen (

özgün bir şiir kartı dasunulmuş. Bu güzel şiiri, en azından tümAdabelenli dostlarımla paylaşmak istiyorum:

“ umhuriyet beyefendisidir, etkiler herkesi

tatürk gençlerine ışık, bir öğretim üyesi

ayatı, düşü: “Aydınlanma”, ulus için çabası

ncelik, sevgi, saygıdır, bilim-sanattır yasası

“ ürkçe öğretimi” dir dünyası, “Türkçe” tümsevdası.

“ alksın!” der “Yabancı dille eğitimuygulaması”

“ nadiliyle olur, nitelikli öğretim davası”

urguladığı söz: Dilin özenle kullanılması

anla başla savunduğu hep: Türkçeninkorunması

nıtlaşır gönüllerde; o hocaların hocası

uh kazandırdı her birine, onlardır madalyası.”

*

Kitabı hazırlayanları, anılarıyla, görüşleriyle veizlenimleriyle katkıda bulunan öğrencilerini

arkadaşlarını ailesini ve dostlarını kutluyorum.Değerli arkadaşımız Cahit Kavcar, bütün yaşamını,eğitime, Türkçe 'ye, edebiyata adamış; hiçbir zamanhazır üzerine yaslanmadan, araştırmış, üretmiş,öğretmenliğinin bu 50. Onur yılına ulaşmış. Nemutlu ona..

*

O, engin bir eğitimci...

-----------------

akrostiş

C

A

H

İ

T

K

A

V

C

A

R

her dizeninilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca

adı oluşan)Cahit

Kavcar

ÖĞRETMENLİKTE “50 YIL (1965-2015)”PROF. DR: CAHİT KAVCAR'AARMAĞAN /

Yayına Hazırlayanlar: Münevver Oğan, Dr. SalihaKaragöz Güzel,Arş. Gör. Sedat Karagül /

AnıYayıncılık,Ankara 2015

[email protected]

Cevat TURAN

Ağacın ayakta duruşu, kökü yüzünden

Başağın; dik, dolu duruşu sapı yüzünden

Hor gördürme kendini ve de çevreni dostum

Erk'in başımızda duruşu senin yüzünden…

Deryaların dalgası, derelerin yüzünden

Şu çarkların dönüşü emekçinin yüzünden

Bırak şu hoş görüyü,” BOYUN EĞME”

sen dostum

Dünyanın ayakta duruşu senin yüzünden…

(2001-Cevat Turan-61)

EMEKÇİLERE

Page 28: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-28-

Şair, bilim insanı, üniversiteden emekliöğretim üyesi. 3 şiir, ağırlıklı olarakkooperatifçilik ve üretim üzerine sayısız kitap,makale ve sunumu var.

Gerisini yazmaya yerimin yetmeyeceği T.Ayhan Çıkın için bir gece düzenlendi.

BİR MUCİZE

*

Prof. Dr. T. Ayhan Çıkın, iyi bir bilim insanı, iyibir eğitimci ve iyi bir şair. Kişisel tarihimde dostuolmaktan gerçekten mutluluk ve gurur duyduğumbir insan.

İlginç bir yaşam öyküsü var.

Kısaca: Bir küçük köyde doğmuş. Çobanlıkyapmış. Sonra o zamanlar pek olmayan bir şeyi debaşarmış. İlkokul, ortaokul, lise, üniversitebitirmiş. Yetmemiş üniversiteye öğretmen olmuş.Kendini bilime ve öğrencilerine adamış.Yetmemiş,kariyerini yaptığı ziraatın yaşama, ekonomiyebilimsel ve somut katkı yapması, kâğıt üzerindekalmaması için kooperatifçiliğe adamış kendini.Bu alanda yüzlerce makale yazmış, bildiri sunmuş,sayısını bilmediğim kitap yazmış. Bütün bunlarıyaparken, kendini dinlendiren şiiri asla ihmaletmemiş. 3 de şiir kitabı yayımlamış.

Bütün bunları yaparken, kalbi yorulmuş A. ÇıkınHocamızın.

Yıl 2000'dir. Mevsim sonbahardır. AyhanHocamız, hastadır, yorgundur. Doktorlar hastanedetedavi gören hocamızın yakınlarına, yorgun kalbininartık dayanamayacağını, 2-3 günlük ömrü kaldığınısöylerler. Ancak mucizeler bitmez. Henüz 20'liyaşlardayken yaşamını yitiren Cem Canbay'ın ailesi,oğullarının organlarını bağışlar. Kalbi de AyhanHocamıza uygundur.

Yeni bir milenyuma girdiğimiz o yılda, sadecegeçmiş yüzyıldan değil, milenyumdan da gelen birşaire, bir bilim insanına Cem Canbay'ın kalbinakledilir. İki Mustafalar, Prof. Dr. Mustafa Özbaranve Prof. Dr. Mustafa Akın kotarır bu nakli. Uzun birsüreç başlar tedavi için. Zor zamanların sonundaAyhan Çıkın sağlığına kavuşur..(Yaşamının bu yönütıp insanlarını ilgilendirdiği için , fazla ayrıntıyagiremiyorum.).

İkinci yaşamı ona bağışlayan iki Mustafalar için(Işığı Beyinlerinde Taşıyanların Türküsü), ameliyathemşireleri için (Işık Saçlı Kadınların Türküsü),ikinci yaşam fırsatı tanıyan Cem Canbay için (IşıkVeren Delikanlının Türküsü) başlıklarıyla seri,

şiirler yazar. Ki bana göre engüzel şiirlerindendir bunlar.

Diğer şiirleriyle birlikte butoplamı Ortak Kalp lerTürküsü'nde okuyucuyaulaştırır. Daha önceki ZamanÇiçeği ve sonraki BaşkaYürek k i t ap l a r ı y l a bualandaki eser sayısını da üçeçıkarır.

HEPİMİZ, O AKŞAMORADAYDIK

-Hem ikinci hayat, hem ikinci bahar-

Talat KIRCAN

Yazarımız Prof. T. Ayhan Çıkın, Konak Belediyesi Alsancak Türkan Saylan KültürMerkezi'nde her ay yapılan “Edebiyatımızda Vefa Etkinlikleri” programının 12 Kasım

2015'te konuğu idi. Yazarımıza nice sağlıklı ve üretken yıllar diliyoruz; yürektenkutluyoruz!..

Page 29: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-29-

CAZGIRLAR ya da ÇAZKIR-LAR adını duymuş olanınız azdırsanırım. Milas'tan, Boğa Yokuşu'nuizleyerek Yatağan'a giderken, yolboyunda Tuzabat, Karaltı, Eskihisargibi köylerden geçersiniz. AntikStratonekeia kentinin bulunduğuEskihisar'a yaklaşırken, sağ yukarıda,Benc ik Dağı 'n ın ak lan ın da(yamacında) küpe gibi asılı birköycük vardır: CAZKIRLAR. Çam,meşe, pırnar, sandal ve makilerarasına saklanmış, arı kovanına benzerevlerinin süslediği bir yitik cennet.

Sen, Ayhan Çıkın; oradan çık; bacaklarınıçalılar yırta yırta ilkokula git.Ardından, yoksulbaban seni ortamektebe yollasın! Ahiköy(Yatağan), Muğla Aydınyarım yüzyılı geçenzaman önce ortak dostumuzAbdullah Maizierekarahan bana sonra sonra konak 855 sokak 56numaradaki Ege ekspres gazetesinde, ben memdikkatlığın yani hemşerin Şadan Gökovalı'yibul o da sizin şiirleriniz şiirlerine Ege ekspresinbirçok şairin doğum sayfası edebiyatsayfasında yayınlasın esin perilerinin değil

sanki Esin canavarlarının yazdırdığışiirler gazete sayfasını aştı gölet gibibaraj gibi kitaplarda birikti ve ben,Muğla, Aydın derken, Gâvur İzmir'egel; burada “Çiftçi Muallimi” denilenZiraat Mühendisliği mertebesineulaş! Bununla da kalma, tümakademik aşamaları, basamaksektirmeden atla ve “Pirefesör” ol.Sen alkışlanmayacaksın da kimalkışlanacak?

Her iyi insan gibi doğadan aldığınıfazlasıyla doğaya geri veren Ayhan Çıkın'aprofesörlük az geliyordu; köyünden, Muğla'dankaynaklanan esinle türkü yakar gibi şiirler düz!

Yarım yüzyılı geçen zaman önce, ortakdostumuz Abdullah Neyzar Karahan'la, sorasora, Konak 855 Sokak 56 numaradaki EgeEkspres Gazetesi'nde, ben, “mem likkatlın”,yani hemşehrin Şadan GÖKOVALI'yı bul. O dasenin şiirlerini Ege Ekspres'in “birçok şairindoğum sayfası edebiyat sayfası” EdebiyatSayfası'nda yayımlasın…

Esin perilerinin değil, sanki kesincanavarlarının yazdırdığı şiirler, gazetesayfasını aştı; gölet gibi, baraj gibi kitaplardabirikti. Ve ben kardeşin, o kitaplara isim babasıoldum. “Zaman Çiçeği”, “Bir Çıkın Şiir” vesıradakiler…

Cazkırlarlı, Çıkınzade Ayhan, şiirlerinekarşılık, sana bir çıkın sevgi sunuyor GökovalıŞadan!..

“Dilersen benim için yazdığın akrostiş şiirioku

Şiirsever Şadan GÖKOVALI

Hemşerisi Prof. Dr. Şadan GÖKOVALI'dan“USTAYA SAYGI GECESİ”NDE

T. AYHAN ÇIKIN'A BİR “ÇIKIN” SEVGİ

Page 30: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-30

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Merhaba dostlar / MerhabaHoş geldiniz / Hoşlar getirdinizŞu gök kubbenin altındaYaşadığım en güzel mutluluğuBana armağan ettiniz.*… Ve bu armağanı, sizlerlepaylaşmamı sağlayan :- B. Hülya Ekmekçi, Ferhat İşlek,Selçuk Oğuz, M. OsmanAkbaşak'a;- Müzik ve sahne etkinlikleri ile bizleribüyüleyen Dr. Gülseren Mungan, MikailDağlar, Emine Cin ve Şiir Tiyatrosu ekibine;- T. Ayhan ÇIKIN şiiri üzerine yaptıklarıkonuşmalarla beni onurlandıran kadim dost vearkadaşlarım Prof. Dr. Şevket, Toker, HamdiTopçu ve Nevzat Çağlar Tüfekçi'ye- Etkinliği videoya alan can dost AyhanAltay'a;- …ve özel olarak bu etkinliğe katılan “

- Hayatımın her anında tüm özverileriyleyanımda olan eşim Cemile, kızlarım Aytuğ veTuğba, oğlum Gökhan, torunlarım Mert veEmre'ye

SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM…*BURAYA KADAR GELEREK BENİONURLANDIRAN SİZ SEVGİLİMESLEKTAŞLARIMA,OKUYUCULARIMA, İZLEYİCİLERİME,TÜM SOST VE ARKADAŞLARIMA…YÜREKTEN BİR MERHABA!*DOSTLAR MERHABA…

Hoş geldiniz / Hoşlar getirdinizEge'nin barış kokan kentlerindenDalgalı aşk denizlerindenŞiir bahçelerindenDOSTLUKLAR GETİRDİNİZ*MERHABA DOSTLAR,MERHABA!

Salın güvercinlerinizi havayaMasmavi kıyılarından ülkemin

Yangın yerine dönmüş dağlarındanAkıp giderken zaman sonsuzluğaNe de güzeldir dostlarlaŞiir denizlerinde buluşmakSanatın tam orta yerindeİzmirli şairlerleYıldızlara karışmakVE… BİR ŞİİR SOFRASINDA BULUŞMAK*

yenikalbim”in annesi ve kardeşlerine;

MERHABA DOSTLAR!MerhabaHoş geldinizHoşlar getirdinizYüreğimizdeki boşluklaraDostluklar getirdinizGökyüzüne çevrilsin yüzünüzEn güzel yıldızını seçin geceninYILDIZLARA DÜŞSÜN YOLUNUZHOŞ GELDİNİZHOŞ GİDİNİZMERHABA DOSTLARMERHABAŞİİRLE GELDİNİZŞİİRLE GİDİNİZMERHABA!..

“BAŞKA YÜREK”LE ŞİİR VE BİLİM YOLCUSUT. AYHAN ÇIKIN ETKİNLİĞİ sonunda,

PROF. DR. AYHAN ÇIKIN'ın teşekkür konuşması

Page 31: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-31-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

ANLAMAK

Rıza YETİM

Dersliğe girince ilk onu gördüm. Çünkü ötekiçocuklardan hiç birine benzemiyordu. Bir gözü zeytinkarası, öbür gözü de zeytin yeşiliydi, ama zeytin yeşiliolan gözü sanki puslu gibi görünüyordu. Sevimli birçocuktu.Altın sarısı saçları, kalemle çizilmiş gibi kaşları,oka benzer kirpikleri, hani tike gibi derler ya, işte öyleağzı burnu vardı. Bakımsızlıktan ipten ince olmuş sanısıuyandırıyordu, öyle kupkuru olmuştu. Yukarılara, sağasola bakmadan hep başı öne eğik oturuyordu. Utanıpsıkıldığı, hep saklanmak istediği bakınca belli oluyordu.Acınası bir yavruydu. Kendi çocukluğumu anımsadım.

Çocukluğumda ellerimin üstünde siğiller vardı;hem de koca koca, hem de çirkin çirkin sırıtıp duran.Görmesinler diye ellerimi saklayacak yer bulamazdım.Sanki herkes, yüzüme değil de ellerime bakıyormuş gibigeliyordu bana. Düşlerimde bile üzülüp ağladığımoluyordu ellerime, neden ellerin değil de benim ellerimsiğilli diye. Sonra, ondan başka bir de yüzüm, suratımvardı çiller içinde. Ona da çok üzülüyordum. İnanın,üzüntümden günlerce aynaya bakmadığım oluyordu.Sanki aynanın bir suçu vardı. Biraz da bundan dolayıilgimi çekti o yavrunun öylece kendini saklamayaçalışması; tıpkı kendime benzettiğim için ilgimi çekti.

Ders bittikten sonra eve salmadım onu, yönetimyerine yanıma çağırdım. Salt öğretmen değil, hiç kimsebilmeyecekti ne konuştuğumu onunla. Onun için içerigirip de karşımda dikilince kapıyı kapattım ve:

“Bir oturak çek, otur karşıma,” dedim, oturdu.“Adın ne senin? ““ Ülker.”“ Peki, soyadın yok mu? ““ Var öğretmenim, soyadım Işık. ““Adını soyadını birlikte söyle öyleyse.”“Adım soyadım, Ülker Işık. ““ Şimdi oldu. Aferin sana, çok güzel

konuşuyorsun. Hem senden güzel çocuk yok dersliktebunu biliyor muydun? “

Gülümsedi.“ Bilmiyordum öğretmenim. ““ Öyleyse bil, sen hem çok güzel, hem de çok

akıllısın. Ayrıca, sendeki gözler hiç kimsede yok.Gözlerinin biri yeşil, biri kara. Yani sen, öteki kızarkadaşlarından ayrı ve ilgi çekicisin. Öyle ama senbundan neye utanıyorsun, hiç anlayamadım. Aslındasevinmen, kendinle kıvanç duyman gerekir. Hiçkimsenin ne dediğine, ne düşündüğüne aldırış etmemen

gerekir. Çünkü sende olan onlarda yok. Ben, inanıyorumki, gözlerinle olduğun gibi, çalışkanlığın ve başarılarınlada öne çıkacaksın.”

“ Çıkacağım öğretmenim, sana söz veriyorumderslikte hep başı dik duracağım, derslerde hep parmakkaldıracağım. “

“ Resim defterin var mı yanında? ““ Var öğretmenim. ““ Varsa, çıkar göreyim.”Çıkardı verdi. Bayağı güzel resimler yapmıştı. Ne ki,

renklerinin hiç biri sıcak değil, hepsi de soğuktu. Ayrıca,çizdiği her resmin ortasında küçücük bir insan figürüvardı. Gösterip sordum:

“ Bu kim? ““ O, benim. ““ Neye öyle çizdin, sen o kadar küçük müsün? ““ Değilim ama işte öyle öğretmenim. ““ Söyledim ya, sen hiç öyle küçük değilsin. Tam

tersine, derslikte herkesten büyüksün. Kendini öyle noktagibi küçücük göstermene üzüldüm. “

“ Bir daha büyük çizerim öğretmenim. ““ Benim sözlerimi tuttun, dinledin değil mi, kim ne

derse desin, değil dışarıda insanları, içerde anneni babanıbile duyup dinleme. Yalnızca kendine bak, yalnızcakendine inan, yalnızca kendine güven. “

“ Söz veriyorum, bundan sonra öyle yapacağımefendim. “

Ayrıldık, o, evine gitti, ben görevimi yaptım diyerahatladım.

Aradan yıllar geçti, onu bir daha göremedim, amaöğretmeni Halil Şahin bay'la Bornova Büyük Parkı'ndakarşılaştım. Sağlığı yerindeydi, yalnızca saçları birazcıkkırlaşmıştı. Beni görünce içtenlikle sevindi. Portakal ÇayBahçesi'ne oturduk. Sormadan bana Ülker'den söz etti.Hani şu sağ gözü zeytin karası, sol gözü zeytin yeşili olanaşağılık duygusu içinde eriyip giden acınası çocuktan.Besbelli bilseme içindeydi.

“ Öğretmenim, size bir şey soracağım. O gün ne ettinizo acınası Ülker Işık kızımıza? “

“ Ne oldu, kötü bir şey mi oldu o güzel ve tatlıyavrucağa? “

“ Bir şey oldu ama öyle kötü değil. Derslerde hepbaşını dik tuttu, parmak kaldırıp hep öne çıktı. Hembaşarıda, hem de davranışta sınıfın başını çekti. Hiçdurmadan okumaya başladı ki, ne ben, ne de anası babası

Öykü

[email protected]

Page 32: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-32-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

ona kitap yetiştiremedik. Okulu birincilikte bitirdi veöğretmen okulu sınavlarına girip o sınavları kazanarakokumaya başladı. Hepimiz, hayretler içindeydik, Ülker,çok saygın, çok başarılı bir öğretmen oldu. Şimdi hep sizisayıklıyor. Ne yaptınız ona öğretmenim, öğrenmekistiyorum. “

“ Hiçbir şey yapmadım. Yalnızca onu anlamayaçalıştım ve kendimden yola çıkarak onu anladım.Anlayınca aramızda çok kolay iletişim kurabildik. Dahao gün kendine geldi. “

“Yani? ““ Anlamak çok önemli. Anlamazsanız, sağlıklı bir

yaklaşımda bulunamazsanız. Sağlıklı bir yaklaşımdabulunamazsanız, davranışın kaynağına inemezsiniz.Karşınızdaki size hep örtülü kalır, size güvenemez. Benkendimi hep Ülker Işık'ın yerine koydum. Ona onunduygularıyla yaklaştım. Ona güven verdim. Onasevdiğimi, onu saydığımı, onu insan yerine koyduğumukanıtladım hepsi bu. “

“ Size bir şey söyleyeyim mi, ayıptır söylemesi, ben,bugüne dek değil öğrencilerimi, tam olarak kendimi biletanıyamadım. Hani diyor ya Yunus Emre, ' Sen kendinibilmezsin/Ya nice okumaktır, ' diye, işte tam öyle.

Bir gün de Ülker, çıktı geldi yanıma. Gözleri ışıl ışıl,alnı açık, başı dik olarak… Teşekkür etti bana kendisinianladığım için.

“ Sen de beni anladın, bu bana yeter, “ dedim.“ Keşke insanlar, birbirlerini anlasalardı, o zaman

savaşlar olmazdı dünyada, “ dedi.“ Ne yapalım, onlar birbirlerini anlamak şöyle dursun,

tam tersine birbirlerini yiyorlar ama gene de biz, insanlarıanlamaktan geri durmayacağız. Örneğin, çocuklarıanlamak, anlayışların başında gelir. “

“ İşte o yüzden, ben öğrencilerimi anlamaya çalıştığımiçin mutluyum. O yüzden seni hiç unutamıyorum. “

“ Ben de seni! “

Salih GÖZEK

BEDREDDİNİHTİLÂLİ

[email protected]

geceydi.!Bedreddîn müridleri düşüncedeydigünler uzadıyıllar eskiditohumları ağır geldi kötülüğünhiç birini gönendirmedi yoksullukkuşatılmış acılar tuttu yüreklerive Güme'nin kıyısından doğdu gün

Bedreddin uzattı dost elinibilgeler söz alıp verdileryoldaşlar toplandı biiir birocaklar yakıp demir dövdülerulular katında dirimlerin sundularand verdileryazgısını silmek için zaliminbedeldi ödenecekyoksul köylüyalınayak derviş içinölümdü zulümdü Osmanlıydıve bir başkaldırı aydınlattı yüzlerihesap kalamazdı

daha nice Bedreddin müridlerikara bulut gibi ağdı Kazovası'ndanTire ovasına vardılar....

nar çatladıyaz sonuydu ve bağ bozumugece deriindiKaystros ovası gerindive alaşafağın ardındanşöyle bir yekindi Börklüceyaslandığı kestane ağacı gövdesindenhaykırdı!"haydi yoldaşlar...!"suyun üstüne düştü haykırdığı acılarilk kavgasıydı Menderes kıyısındaBedreddin İsyanı'nın

Güme Dağı'nda toplanan yoldaşlarzulme direnen köylüler, yörüklerve Rum dostlarçakmak gözlerle baktılar Tire'den ötelereyüzlerde yılgınlık yoktu

öte dünyaya inansızdılargözlerinde acının ve umudun ışıltısıGüme Dağı'nın ayazı dağıldıgüneş vurdukça çıplak başlaradervişler ve torlaklar indi dağdanBedreddîn yoldaşları kararlı ve yalınayaktıaltı kemerli taş köprünün ordaBedreddîn müridlerinin elinde tırpankimilerinde sopa, yatağandikişsiz ak libaslı yiğitlerdaldılar subaşının muhafızlarınakiminin gövdesi aha şurdakiminin başı nehre yuvarlandı"mübalâa cenk olundu"yazgının kutlu tapınağını yıktılarözgürlüğü emzirdi isyan tanrıçasıgörkemle berkitip yengilerinibilinçlerindeutkunun ateşini kıvılcımladılarve böylece başladı ilk'in Tire'deBedreddîn İhtilâli.!

(8 Ocak 2016)Kaynak: A.Munis ARMAĞAN - Radi FİŞ

Page 33: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-33-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Varoluştan bu yana insanoğlu için yaşam gibi, cangüvenliği gibi, beslenme gibi, üreme gibi, en önemlikavramlardan biri de özgürlüktür sanırım. Gerçekten,onu elde etmek ve yaşamak uğruna ne kavgalarverilmiş tarih boyu. Bireyler için de, toplumlar veuluslar için de vazgeçilemez bir değer olmuşözgürlük…

Birey ve toplum yaşamında bu denli önemli bir yertutan özgürlüğün ne olduğunu, neleri içerdiğini,nelerle beslendiğini düşünebiliyor muyuz acaba?Genel anlamda sorulduğunda; 'kişinin istediğiniyapabilmesi', 'istediği gibi hareket edebilmesi' diyeklasik tanımını yaptığımız bu kavramı, hep dışsal birolgu olarak algılarız. Başkaları / özellikle yöneticilerbize ve davranışlarımıza karışmasınlar, bizim içinistediklerimizi yapabilme ortamı yaratsınlar, o ortamada asla müdahale etmesinler isteriz. Özgürlük; sankisadece budur bizler için. O nedenle de içindeyaşadığımız toplumu / devleti bu olgu çerçevesindedeğerlendirir, 'yaşanabilir' olma oluşunu da bu esasagöre belirleriz. Çoğu kez de bu beklentilerimizigöremeyince karamsar ve karanlık bir ruh haliyleisyankar bir tavır içine gireriz hep. Çünkü özgürlüğü,bizim için sadece dışarıdan / başkalarından gelecek /verilecek (hatta lütfedilecek) bir yaşam ortamı /yaşam biçimi olarak görürüz. Bu değerlendirme veölçüt, çok önemli ve geçerli, hatta vazgeçilmezdirsanki. Zira insanca yaşamanın ilk ve en önemli koşulumuhakkak ki böyle bir ortamın ve koşulların varlığıdır.

Fakat gerçekte bu; iki yanlı bir odaktankaynaklanır. Yalnızca bireyin kendi elinde olan birdurum değildir. İşte bu noktada bu iki 'yan'ın, yaniyönetenle yönetilenin çıkarları arasındaki yamançelişki çıkar karşımıza.

Modern dünyada bugün için en iyi sistem olarakgörülen demokraside bile, bireylerin kendi özgüriradeleri sonucu oluşan yönetimlerin / iktidarların,oylarını aldıkları o bireylerin özgürlüklerine beklenensaygıyı göstermedikleri, hatta var olan özgürlükleri nedenli kısıtladıkları gerçeği, özellikle ülkemizdeyaşamakta olduğumuz olgular değil midir?.. Kişinin(özellikle bizim insanımızın), kendi özgürlüklerinikısıtladığı ve kısıtlayacağı gerçeğini bile bile o'dayatmacı güç'e oy vermesi, o güce karşı koşulsuz vesorgusuz sevgi duyması vede bir inanç uğruna hareketederken o inancın dediklerine değil de, o inanç adına

denilenlere itibar etmesi açmazını, ayrı bir irdelemekonusu olarak sosyal bilimcilere bırakmak, en doğrusuolacaktır sanırım.

Ancak burada asıl üzerinde durulması gerekenkonu; özgürlüğün içsel yanıdır. Yani bireyin / kişininkendi içinde, kendi benliğinde onu yaşayabilmesi,hatta ona ulaşabilmesi, onu yakalayabilmesi olayıdır.Öncelikle kişi, özgürlüğü 'duymalı (hissetmeli)',duyumsamalıdır. Bunun için de 'özgürlük' denilendeğerin kaynağını oluşturan 'olumlu düşünme','hoşgörü', 'iyi niyet', 'sağduyu', 'empati', 'sempati','pozitif olma', 'sevgi ve saygı', 'her türlü kötü veolumsuz düşünce ve bencillik ile öfke gibi kötüduygulardan arınma'… gibi erdemlere ulaşabilmek,bunları duyumsayabilmek gereklidir. (Tüm bunlardinlerin / özellikle islamiyetin ana mesajı ve temeliolduğu halde, bugün bunların tamamen tersinin geçerakçe oluşu, üstelik tüm bu olumsuzlukların İslamiyetadına yapılıyor olması, ne acı bir travmadır.) Budeğerlere ulaşmadan özgürlüğü, özgür olmayı istemekne denli gerçekçi olabilir? Kişi özgürlüğekavuşabilmek için önce kendi benliğini eğitmeli,önce l ik le içse l dünyas ında bu değer le r iyakalayabilmelidir. Bu önemli aşamayı geçmedenözgürlüğü istemek, sanırım kimsenin hakkı değildir.Zaten tüm olumsuzlukların tek çözümü; her bireyin bukonuma gelebilmesi, öncelikle bu değerleriyaşayabilmesine bağlıdır. O zaman sistem ne olursaolsun, insanca bir yaşam ortamı kendiliğindeno l u ş a c a k , y a n l ı ş l ı k l a r / o l u m s u z l u k l a ryaşanmayacaktır. İnsan malzemesi denilen olgu,bilinen bu değerlerle yoğrulmuş olacak, buna bağlıolarak da insan, ancak o zaman mutluluğa / özgürlüğeulaşabilecektir.

Büyük eğitimcilerimizden birisi bir eserinde;insan benliğinin iki ana bölümden oluştuğunu,bunlardan birinin olumluluklar / erdemler bölümü,ikincisinin de olumsuzluklar / çamur ve molozlarbölümü olduğunu anlatır. Kişilerde bu bölümlerinbirbiriyle savaşı, sürekli ve kaçınılmazdır. Bunlardanbirinin ötekine galebesi (etkinlik oranı), kişininkarakter niteliğini belirler. Kişinin 'insan' olmayolundaki görevi; olumlu yanını güçlendiripgeliştirmek, varlığının / benliğinin egemeni halinegetirmektir. Ancak o zaman o kişi insan olabilecek,özgürlüğe ulaşabilecektir.

Av. Hasan Tahsin ÜNER*

EY ÖZGÜRLÜK!..YA DA “İNSAN” OLABİLMEK…

[email protected]

Page 34: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-34-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Özgür olmanın en önemli kaynaklarından birisi de'bilgi'dir. Kişi ne kadar bilgi sahibi ise o kadarözgürdür. Yanılmıyorsam Eflatun 'Devlet' adlıeserinde 'özgürlük, bilgi ile doğru, sevgi ile tersorantılıdır' der. İnananlar için de Kuran'ın ilk ayeti / ilkmesajı 'oku' değil midir? Oku; bil, öğren, araştır,sorgula istemlerini de içermektedir.

Sonuç olarak özgür olmak için kısaca iyi ve bilgilibir insan olmak, içsel bağlamda ilk ve en önemli biraşamadır. Kişi ancak o eşiği geçtiğinde özgür olmayıyakalayabilecektir.

Öte yandan 'Belki her şeyi yapabilme gücümüzerağmen, kimi şeyleri / hatta çoğu şeyleriyapamayacağımızın bilincine varmadıkça özgür,demokrat, hatta insan olabilir miyiz?’

Toplumumuzdaki bireylerin çoğunluğunun bunoktaya ulaşabilmesini beklemek, belki bir ütopyaama, 'herkes kendisinden sorumludur' kuralınıdüşünürsek, öncelikle kendimizi bu yolda eğitmek,bizi özgürlüğe ve mutluluğa götürecek bir içselsavaşım olacaktır. Unutmayalım ki 'küçücük kapılar,büyük salonlara açılır. (”Ve de”) düşmek, gezinindeğerini düşürmez'.Tarsus, 24.11.2015-

---------------------------------------------------* İletişim:0 532 253 77 86-Şehitmustafa Mah. M. Uygur

Cad. 5/6 Tarsus/Mersin*Sayın, ADABELEN Dergisi Yetkilisi

Ben, Hasan Tahsin Üner, 1946 Manisa/Alaşehirdoğumluyum. Ortaklar İlköğretmen Okulu, Ankara YüksekÖğretmen Okulu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih CoğrafyaFakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Ankara ÜniversitesiHukuk Fakültesi mezunuyum.

Mersin Tarsus Lisesi ve Ankara Eğitim Enstitüsü'ndeöğretmenlik yaptım.

Son döneminde Töbder Tarsus İlçe Başkanlığı ve Töb-DerBüyük Kongresinde delegelik ve Halkçı- Eğitimciler grupyöneticiliği yaptım.

SODEP Tarsus (kurucu) İlçe Başkanlığı ile SHP İlçeBaşkanlıkları yaptım. Şu an aktif politika yapmıyorum.

Halen Mersin/Tarsus'ta avukat olarak yaşamımısürdürmekteyim.

Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (Mersin) ve OrtaklarÖğretmen Okullular (Adabelenliler) Derneği üyesiyim.Derginizi yakından izliyor ve büyük bir beğeni ile okuyorum.

Ekteki yazımın derginizde yayımlanması yolundadeğerlendirmenizden geçmesi, beni mutlu edecektir. Ayrıca(aşırı bir talebim gibi olacak ama) bu konuda bilgi verirsenizvede benimle -özellikle yazın alanında- yazışma yaparsanızmutlu olurum.

İ ç t e n b a ş a r ı d i l e k l e r i m i v e s a y g ı l a r ı m ısunuyorum.(22.11.2015)

Azmi ERMİŞazmiermiş@hotmail.com

YENİ YILA BAŞLARKEN

Sislerin ardından usulca sokulduişte yeni yıl gemisi. İçindeki yolcularıngetirdikleri eşyalar ve hediyelermerakla beklenmekte. Yeni yılda yeniumutlar taşır insanlar.

Şeytanın bacağını kırmayı umarkimileri. Öğrencinin umudu derslerinidüzeltmektir. Bir biletle varsıl olmayıdüşleyenler vardır: Katlar, yatlar vearabalar… Kimileri için bir gecelikçılgınca eğlencedir yılbaşı. Günahdiyenler de var. Telefonla mesajalışverişleri dilek ve temenniler…Savaşsız ve açlığın olmadığı bir dünyadileriz; herkesin mutlu olduğu tatlı birdünya. Oysa yanı başımızda acımasız bir savaş devamediyor. İnsanlar acımasızca öldürülüyor, ya da sakatbırakılıyorlar. Kadınlar ve çocuklar yaşam boyudevam edecek acılarla tanışıyor. Kültür varlıklarıacımasızca yok ediliyor. İnsan hakları adına mangalda

kül bırakmayanlarsasusuyorlar. Çünküs a v a ş e k o n o m i -sinden pay alıyorlar.Susmayanlarınsa canına okunuyor. Birçokülkede insanlar açlıktan ve yetersizbeslenmeden ölüyor. Ülkemizde ve dünyadaçoğu kadın olmak üzere birçok insaneğitimden yoksun. Kadınlar ve çocuklaristismar ediliyor. Gelir dağılımı çokadaletsiz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün

Kara tablo çizdiğimi sanmayın.Gerçekleri söylüyorum. Bu manzarakarşısında parmağını oynatmayan bizinsanlar suçluyuz. Elbette her yanlışı

düzeltmeye gücümüz yetmez. Yazgımıza egemen olmayolunda alacağımız kararlı tavırlar, yaşanası dünyadamutlu yılların başlangıcı olacaktır.

Yeni yılınız kutlu olsun!

Birkaç satırla

KAR EGE’ye DE GELDİ...

Page 35: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-35-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Dedemin Ağabeyi Mehmet, Çanakkale Savaşınagidenlerden… Kim sağ dönmüş ki, o sağ dönsünoradan? Dedem, daha o yıllarda:

diye kendikendine sözden öte, ant içmiş.

Sayılı gün tabii, o gün gelip çatmış; dedemevlenebilmiş. Birer ikişer yıl arayla üç kızı olmuş,ortalıkta henüz oğlan yok. İçtiği ant yerini bulmadığı içinhem rahatsız hem de 'Mehmet' adını ailede devamettiremediği için de vicdan azabı çekmektedir. Bu aradayaş da kırka varıp dayanmıştır. “

derken, o yaştan sonra muradına ermiş. Oğlunun adınıne koyduğunu söyleme gereği duymuyorum. Büyükamcam,

dese de dedem hızını alamamışolmalı, kazandibinin kazandibi, Babam İbrahim gelmişdünyaya.

II. Mehmet büyümüş, yeni yetme çağına gelmiş, eleavuca sığmaz olmuş. Bir de bakmışlar ki muhtarınkızında gözü var, üstelik kızın gözü de Amcam II.Mehmet'te. deyip başka bir şeydemez olmuş amcam. Muhtarın, dedeme hayır demesimümkün değilmiş. “Olur” demiş, ama kız babası olarakonun da elbet bir isteği vardır: “

demiş.

Söz denilen şeyin çıra alevine benzediğini bilmezolur mu amcam. Bugün var, bir de bakmışsın yarın yok.Hemen aklına geleni yapmış; hazır ve nazır olanmuhtarın kızı bohçası elinde zaten bir işaretbeklemektedir. Bir gün sabaha karşı kaçmışlar, karşıyamaçtaki yayla evinin biri onlara seyran olmuş. Ee,olan olmuş bir kere, olanın tamiri yoktur. Aileler olayısağa sola duyurmadan gereğini yapmışlar. Düğünden on,on beş gün sonra Amcam II. Mehmet, bir tahta valizleaskerliğini yapmak üzere Tekirdağ'ı boylamış.

Bilirsiniz, Anadolu'da adet olduğu üzere ambarı boşbir kadın bırakılıp askere gidilmez. Büyük yengemhamiledir.

Bir köylü çocuğunun elinden gelen iş bellidir.Amcam II. Mehmet'i süvari birliğine ayırmışlar.Sanmayın ki kelli felli atlı asker. Ancak ahır sorumlusuve aynı zamanda nalbant bir askerin yanında yamakaskerdir…

Yengem, her gün kabaran göbeğini kocasınıokşarcasına daha da büyütedursun, ucu yanık sarı birzarf tutuşturulur muhtarın eline. Zarfın sağ köşesinde

kırmızı bir mühür vardır. Tekirdağ'dan geldiği de net birbiçimde görülmektedir. O günlerde ucu yanık bir zarftançıkacak haberin hayırlı bir haber olmadığını muhtar bilmezolur mu? O dönemde Tekirdağ'a damadının dışında askeregiden olmamıştır. Eli titreyerek açar zarfı: “

…” derken kaynar sular dökülür başından.

Yengemse iki ay sonra nur topu gibi bir oğlan doğurur.Elbette adı Mehmet olacaktır, şimdi oldu mu size III.Mehmet…

Gel zaman git zaman III. Mehmet'in de askerlik çağıgelir. Sakarya Er Eğitim Taburu'na görkemli bir törenleuğurlanır, ama köylünün ağzı torba değil ki büzesin:

gibilerinden söylentiler kulaktan kulağa yayılmaktadır.

III. Mehmet'in Sakarya Nehri'nin öte yanındaki köyediğer jandarma arkadaşıyla birlikte gitmesi gerekmektedir.Düşerler yola. Varılacak köye yirmi dakikalık yol kalmış,zaten köy de karşıdan görünmektedir. Sadece görünen köydeğildir, şarıl şarıl Sakarya Nehri'nin kollarından biriönlerinde olanca berraklığıyla akıp gitmektedir. AylardanTemmuzdur. Ortalık sıcaktan yandı yanıyor. Arkadaşıaklına geleni yapar, başlar soyunmaya.

Birkayanın tepesinden suya dalar, tadını çıkarır serin suyun. Birdaha, sonra bir daha atlar… Sonra da amcama dönerek,

der. III.Mehmet dayanamaz bu teklife, zaten suya baktıkçakarısının maviş gözleri gelir aklına.

Aynı kayanın tepesine çakar, ama farklı bir yöne,balıklama, mavi sulara dalar. Suyun üstüne durmadan havakabarcıkları çıkar; fakat o bir türlü daldığı mavi sulardançıkmaz, çıkamaz. Çünkü kıyıdaki zakkumların etrafıahtapot gibi saran kökleri arasında sıkışıp kalmıştır.

Ne acı ki, fısıltı gazetesinin haberi doğru çıkar, bir başkaucu yanık sarı zarf gelir köye, çığlıklardan yıkılır dağlartaşlar. Ailenin üçüncü Mehmet'i de sağ dönmez MarmaraBölgesi'nden.

Bu arada annem, ablamdan sonra bana hamiledir.Babam geceleri şarap içmek, gündüzleri dal kesmek, avagitmek yetmezmiş gibi, beş vakit de namazlığın ucundanburnu eksik olmazmış. Belki de oğlum olmasın, diye gündebeş öğün dua eden ilk Anadolu erkeği olup çıkan kişi

“İleride evlenir de biroğlum olursa adını Mehmet koyacağım!”

Bu iş olmayacak, birdana kesip Allah'tan bağışlanmamı dileyeyim bari.”

“II. Mehmet ellerinizden öper. Kırkından sonraazanı teneşir paklar!”

“İsterim de isterim”

Hele oğlunuz, sağ salimaskerliğini yapıp gelsin, sözümüz söz.”

OğlunuzMehmet alnına isabet eden bir katır tepiği sonucu şehitolmuştur. Ay sonuna kadar cenazenin teslim alınmamasıdurumunda

“Busülalenin oğullarına askerlik haram kılınsın bari. Bukaçıncı ayol, Marmara Bölgesi'ne gidip de eli teskerelidönen yok. Tüh tüh, bu da mı Marmara Bölgesi'ne gitmiş?Ah gidi, ahh!.. Şansı diğer Mehmetlere benzemese bari…”

“Silahıma veelbiselere sen mukayyet ol, ben suya dalıp çıkacağım.”

“Haydi sen de serinle. Ben nöbetçi kalayım.”

Yüzü tükürüklü çocuk,IV. Mehmet'in Öyküsü

Mehmet GENÇ[email protected]

Page 36: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-36-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

olmuştur. Tabi anam da boş durmaz,

diye söze başlarmış. Köyde deherkes, doğacak bebeğin cinsiyetini meraketmekteymiş. Sonunda da gele gele ben gelmişim. Bende oğlanım, ne olacak şimdi?..

Ninemin yaşını bilen yok; ama ne elinde baston, negözünde gözlük vardır. Kimilerine göre yüz kusur,kimilerine göre tam tamına yüz yedi yaşındadır. Sağolduğu için hâlâ bütün mallar üstüne kayıtlıdır. Ih dedimi, ölsen Allah mıh demeyenlerden… Üstelik “ÇukurDağı'ndaki zeytinliği bu bebeğe bağışlıyorum.” deyince,akan sular durmuş, konuşan diller çoktan susmuştur.Köy imamı çağrılmış, kulağıma ezan okunmuş, adımkonmuş. Dut ağacının dibinde, üstünde zerre kadar akben olmayan kara dananın boğazında keskin bıçak gidipgelmektedir.

Anamın sütü kesilmiş. Ortalığı sarmış bir telaş.Allah'tan ki komşunun benden bir iki gün önce doğanbebeği ölmüş, kadının memelerinden taşan sütimdadıma yetişmiş.

Osmanlı 'da kaç Mehmet'in olduğu beni hiç mi hiçilgilendirmemişti, ama III. Mehmet'in bir gecede tam ondokuz kardeşini boğdurduğu mıh gibi aklımda. Artık

deme gereğigörmediğimin ayrımındasınız.

Büyüdükçe babamın içindeki korku büyür. Benimhenüz bir şeyden haberim yok; ama ihtiyar ninelerinyüzüme bakarak anlamadığım bir dilde bir şeylerokuyup “tü, tü, tü” diye yüzüme tükürdükleri bugünkügibi aklımda. Küçük yaşta nedeni bilmeden yüzünetükürülen oğlandım ben. Yüzü tükürüle tükürüle hangininenin az, hangisinin çok tükürdüğünü bellediğimyetmezmiş gibi, duaların neresinde tükürüleceğini deöğrenmiştim. Tam “Tü,tü,tü” denileceği anda dururmuyum, iki elimle yüzümü kapatıyor, sonra da elimintersini donuma silerek o günü tükürüksüz atlatıyordum.

Ne var ki, her nine karşısında şansım yavergitmiyordu. Hanımayşe Nine'den korktuğum kadar hiçbirinden korkmazdım. O, diğerlerinden çok farklıydı;okuyacağı zaman bir eliyle haciz memuru gibi kolumayapışır, parmaklarını tırmık gibi minik kemiklerimdehissedecek kadar kavrardı. Sıkıysa kaç kurtul elinden.Üstelik ön dişleri de yok, ağzını açtı mı arsız birsaksağanın armut belinde oyduğu kocaman bir kovuktanhiç mi hiç farkı yoktu. “Tü” der demez ağzında ne var neyoksa tombik yanaklarımda bilin.

Bir yaz günü babam, ince söğüt dalından örme ve peknadir ortaya çıkardığı zembilinde ha bre bir şeylerarıyordu. Kurcalarken eline geçirdiği bir resme uzunuzun baktıktan sonra, önüme attı. Baktıkça HanımayşeNine'nin ağzı gibi ağzım açık kaldı.

”Aa, ben!.. Vallahi benim büyümüş hâlim. Ben nezaman askere gittim, askere gidip geldim de benim mihaberim yok? Baba bu kim?” dediğimde, hüzünlü bir

yanıtla sarsılmıştım: “Tekirdağ'da kalan amcan.” ÖzellikleHanımayşe ve diğer ninelerin yüzüme tükürdükten sonra“Tü,tü…Yaşı ve kaderi benzemesin!” deyişlerinin altındayatan acı gerçek buymuş demek!..

Yıllar geçmiş, İngilizce öğretmeni olmuştum. Okumuşbir kişi olarak, batıl inançları daha lise birdeyken rafakaldırdığımdan emindim. Oysa gerçekte hiç de öyledeğilmişim meğer. Yanılmışım. Askere gidecek çağımgeldiğinde yüzüme neden tükürüldüğünü anımsadıkçaiçimde bir şeylerin depreşmekte olduğunu hissetmeyebaşlamıştım.

*

O günlerde Aydın Lisesi'nin en genç öğretmeni olarakbir grup öğrenciyle sene sonunda sergilenmek üzereİngilizce bir piyese hazırlanıyorduk. 1948 yılında kurulaneski binada uygun yer bulabilmiştik. Kapı pencereler olasıki o yıllardan kalma. Kapı açıldığında öyle bir gıcırtıçıkıyor ki, sorma gitsin. Sanki aylardır açılmayan küflü birhücre kapısı…

Her kapı açıldığında bir kız öğrencinin elindeolmaksızın titrediği, bazen sessiz bazen de minik bir çığlıkattığı dikkatimi çekiyordu. Bu çığlığın nedenini kendimaraştırmaktansa, bu işi bayan rehber öğretmene bıraktım.Sonuç çok düşündürücü: Öğrencim, bir üvey annetarafından büyütülmüş. Yaramazlık yaptığında kapılarıbüyük bir gıcırtıyla açılan dolaba kilitlenerekcezalandırılmış. Ne zaman bir kapı gıcırtısı duysa, içinde birürperti ve tutamadığı mini bir çığlık kendiliğindençıkıyormuş meğer…

“Asker, askerlik, Marmara Bölgesi” gibi tanımlar benimiçin o kız öğrencimi ürperten kapı gıcırtısından farksızdı.“

demeye başladım, üstelik üçü deMarmara Bölgesinde kalmış. İkisinin mezarı bile belli değil.

Askerlik yoklamasından önce, bilinçaltında kalan korkuyoklamaya başladığından emindim. Bir kurt, içimi içten içekemiriyor, kemirdikçe de sanki kendi içimdeküçülüyordum. Askerlik şubesine gidip askerlik yapacağımili öğrenecektim ertesi gün. Ömrümün en uzun gecesiniyaşadığımı söylememe gerek var mı? Uykusuz geçen ogeceden sonra, “

diye, bilmem ki kaç kezmırıldandım.

Askerlik yapacağım yerin Tokat olduğunu öğrenince,“ diye, çığlıkatmasam da, birkaç kez mırıldandığımı dün gibianımsıyorum. Merdivenlerden inip, dışarı çıktığımdaboğazımda düğümlenen o gizli çığlık, beni dinlemezolmuştu. Sesli bir “ deyişim, gelip geçenlerinbile dikkatini çekmişti.

Öyle bir oh ki, oh çekişimle belki karşıki Aydın Dağlarıyıkılmamıştı; ancak içimde, kendi ellerimle yıllardırbüyüttüğüm korku yıkılmıştı...

“Bak haberinolsun, demedi deme, oğlan olursa, çocuğumun adını ouğursuz adı koyarsan…”

“Bendeniz ailenin IV. Mehmet'i.”

Bu ana kadar askere giden Mehmetlerden geri dönenolmamış, acep nedendir?”

Neresi olursa olsun, görevim ne olursaolsun, isterse dört ay helâ temizleyeyim, yeter ki gideceğimbölge Marmara Bölgesi olmasın.”

Oh be, Tokat Marmara Bölgesinde değil!..”

Oh bee!..”

Page 37: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-37-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

DALYAN BULUŞMASI

Faik [email protected]

Adabelen'li kardeşimiz, sevgili Ali Çakır'ınönderliğinde 1960-61 ve 1961-62 mezunlarınınkatılımıyla 16-17 Ekim'i kapsayan çok güzeldayanışma gezisi düzenlendi. Yurdumuzun birparçasının bu kadar güzel olduğunu, bu güzel insansayesinde öğrendim. Bir Adabelenli olarak gururduydum. O ne ilgi. O ne itibar. Tamamı karşılıksızolan ve sevecenlikle sunulan olanaklar. Ben geziyianlatmayacağım, hoş anlatmak istesem deanlatamam.Ancak yaşanır.Yaşatanlar var olsunlar.

Ben de bir Adabelen Sevdalısı olarak, bir arayagelişlerimizde, duygularımızı dile getirenseslenişlerde bulunmaya çaba sarf ederim. Bugecede de yaptığım konuşmayı ilginize sunuyorum.Umarım kendinizden bir şeyler bulursunuz.

Sevgili Dostlar,

Soru şu: Sahi biz buraya niye geldik? 300-350 kmyolu niçin teptik. Hâlbuki çoğunluğumuzun sağlıkproblemi var, buna rağmen buradayız. Bu soruyubirkaç yıl önceki 16 Mart buluşmasında, öğretmenliseli bir kız öğrenci sormuştu. Dedi ki; “Amca, bizburadan kaçıp kurtulmaya çalışıyoruz, halbuki siz50-60 yıl sonra buradasınız, burada nebuluyorsunuz?

Tabii ki onun anlaması mümkün değil. Orası bizehayatımızı, gençliğimizi hediye ediyor.

Cahit Sıtkı Tarancı bir dörtlükte şöyle der:

Bir araya gelişlerimizin amacı, içki içmek. Sarhoşolmak değil. Günümüzde geçmişimizi yaşamaktır.Sizin sayenizde gençleşiyorum, çocuklaşıyorum.

Bir toplantımızda şöyle demiştim:

Gelenlere selam olsun. Gerçekten gelemeyenlerede selam olsun. Ama gelebilecekken gelmeyenlereselam kelam yok!..

Lütfen gelebildiğimiz kadar bir araya gelmeyeçalışalım. Tekrarı yok bunun. Yaprak dökümüneyakalanmadan. Geçen hafta acıyla yitirdiğimiz SevgiliLevent Kırca son nefesinde ''Hoşça kalın, Atatürk ilekalın” derken, parodisinde “

der.

Adabelenlilikten dolayı en çok sevdiğimşarkılardan birisi de:

Gönül kapılarımızın, birbirimize daima açıkolması dileğiyle…

Ben yaşantımızı ikiye bölünmüş insan hayatı olarakdeğerlendiriyorum. Birinci bölüm Adabelen'egirmeden önce ne idik. Sonra ne olduk?

Aşağı yukarı buradaki herkes Adabelen öncesinihatırlar. Bu durumu sevgili kardeşim Cevat Turan ikidize ile çok veciz bir şekilde dile getirir. Şöyle der:

Bukazan di. Değişik tatlardan ülkeye yararlıbireyler kazandırdı. Adabelen'den sonra neolduğumuzu Cahit Sıtkı Tarancı şöyle anlatıyor:“

Şakaklarımızayağan kar, yıllanmış şarap gibi bizim değerimiziarttırır. Herkes bilsin ki bu saçlar değirmen damındaağarmadı. Çizgili yüzler, gözler altındaki mor halkalarödediğimizin bedellerin kalıntılarıdır. Bunu da sevgilikardeşim Cevat Turan şöyle dile getirir :

Haydi, Abbas vakit tamam/ Akşam diyordun işteoldu akşam /Kur bakalım çilingir soframızı /Yaşamakistiyorum gençliğimi yeni baştan.

/

Olacak O Kadar

Adabelen'

Açgözünü seyret, tekrarı yok bunun!”

Gönül kapım açıktır/ Çalmadan gir içeri”

AYRI DAMAKTIK AYNI KAZANDA PİŞTİK

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var/ Benim mi Allahımbu çizgili yüz /Ya gözler altındaki mor halkalar/Neden böyle düşman görünürsünüz”

Güzel bir geziydi

Page 38: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-38-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTEEĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

“ŞAKAKLARIMDAYILLARIN ŞURUBU VAR.”

Adabelenliler Derneğimizin ve Yeni Kuşak KöyEnstitüsü Derneğinin ortaklaşa düzenlediği ''KÖYENSTİTÜLERİ 70 YAŞINDA'' paneline dernekbaşkanımız Mustafa Özmen, öğretmenimiz ZelihaŞehirlioğlu, ben(Faik Ay), Cevat Turan, Adabelenliprof. Cahit Kavcar, dergimiz yönetmeni İsmail Tunakardeşimiz katıldık. Elimizden geldiğince katkıdabulunduk. Bu panelde asıl ilgimi çeken aslenA d a b e l e n l i v e h a l e n A d n a n M e n d e r e sÜniversitesinde öğretim üyesi olan Yar. Doç. Dr.Ayten Can Turan'ın ''ADABELENLİ OLMAK''s a p t a m a s ı d ı r . B e n b u n a A d a b e l e n ' i nMANİFESTOSU diyorum. Diyor ki:

Hatırlamaya çalışın. Çok yakın zamanlarda resmikurumlardan TC'yi, hafta sonlarında İstiklal Marşını,

okullardan Atatürk köşelerini, gün başlangıçlarındaokullardan ANDIMIZI kaldırdılar. Bunlar birilerinitahrik ediyormuş. Evet bu birileri de bizi tahrik ediyor.Bu nedenle bizlere ve yeni kuşaklara birlikteseslendirmeye davet ediyorum. Lütfen benimsöylediklerimi yüksek sesle tekrar ediniz.Andımız 120kişinin katılımıyla seslendirildi.

Saygıdeğer Dostlar,

Derneğimiz çok anlamlı hizmetler üretmektedir.Özellikle Atatürkçü gençlere sağlanan burs hizmetiayrı bir değer taşımaktadır. Bu burslar genellikle:

* Bireysel olarak burs sağlayanlar

* Burs için dergimize reklam verenler

* Gücü oranında katkıda bulunanlar

* Büyük buluşmalardan elde edilen gelirlerdensağlanmaktadır.

Büyük buluşmalar dışında ayrı mezuniyetdönemlerinin düzenlediği anma gecelerinde, hiçolmazsa bir öğrencinin yıllık burs giderini karşılamakamacıyla yardım dileğinde bulunmaktayız. Bizdensonra da Andımıza inanan gençleri yetiştirmekmutluluğumuza mutluluk katacaktır.

Teşekkür ederim.

“Adabelenli olmak, paylaşmayı bilmekdemektir. Adabelenli olmak, herkesi herşeyisevmeyi bilmek demektir. Adabelenli olmak,cinsiyet ayrımı olmadan herkesi kardeş bilmekdemektir. Adabelenli olmak, Atatürk devrim veilkelerine sahip çıkmak demektir. Adabelenliolmak, kendisine emek verenleri yüceltmekdemektir. Adabelenli olmak, ben demek yerineBİZ demeyi bilmek demektir.”

[email protected]

Nurettin ÖZKANBütün mutluluklarımızıÇocukken tükettik biz,Siz saklayın birazını,Gelecek zamana,Arada bir lazım olur diye…

Nurettin Özkan’dan

Çocuklara

Page 39: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-39-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTEEĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

SÖZ GÜMÜŞ,AMA YA SUSMAK?..

[email protected]

Ahmet M. EGEMEN

,

“Söz gümüşse, sükût altındır.”

Uğur Dündar

“cahilkimsenin yanında, kitap gibisessiz ol!..”

““

-“Halktan aldığımız vergileri arttırmayıdüşünüyorum. Ne dersin ?..”

- “Aman hünkarım!.. Ne yapıyorsunuz? Daha

yeni zam yaptık!..”

-“Sana ne diyorsam onu yap !.. ”

-“Durum nasıl? ”

-“Hünkarım, sormayın!.. Halk sokaklara döküldü.Meydanlarda söylenmeye, bağırıp çağırmaya başladı.Halk çok mutsuz ve tepkili…”

-“Çok iyi. Sen o zaman yeni vergiler oluşturöyleyse. ”

- “ H e r h a n g i b i r s o r u ng ö r ü n m ü y o r . V e r g i l e r ikanıksadılar artık. Zamlara daalıştılar herhalde.Ancak, insanlarsuskun ve düşünceli; suratları daasık. Hiç kimsenin yüzü gülmüyor.Bu sessizlikleri pek hayra alamet

değil!”

-“Tamam !.. Yeter artık!.. Şimdi burada duralım.Vergileri arttırmayın. Yeni vergi de koymayın. Bukadar söylenmeden, bağırıp çağırmadan sonra, böylebir tepki veren, susmaya başlayan ve sessiz kalan buh a l k ı n n e y a p a c a ğ ı n ı b i l e m e y i z …

Susmak bir şey ifadeediyorsa susulabilir, yoksa her zaman konuşmalıdır.Elbette başkalarının söz hakkına saygı göstererek…Başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde, kendiözgürlüğümüzün sona erdiği bilinci içinde…

demiş atalarımız.Bu nedenle sözün gümüş, susmanın ise altın olduğuyıllarca söylenegelmiştir. Ancak her sözün gümüş, hersuskunluğun ise altın olmadığı gerçeği de örnekleriylegörülmüştür. Her söylenen değildir. Her sessizkalış da olamaz.

Susmak eyleminin niteliği çok önemlidir. O nedenlesusmanın değişik biçimleri vardır. Susmak; bazen birtepkin in , bazen bi r korkunun, endişenin ,vurdumduymazlık ve adamsendeciliğin; bazen de birözelliğin ve bir kalitenin simgesidir. Burada belirleyiciolan, neye, nerede, niçin, nasıl ve kime karşı suskunkalındığıdır.

Ülkemizin araştırmacı-gazetecilerinden biri olanbir yazısında;

vurgular,der. Öyleyse, her sessiz

kalış sayılamayacağıgibi, her söylenen de değildir.

Ünlü düşünürün:

sözü ile

söylemi, nitelikli veanlamlı suskunluklara verilebilecek en güzelörneklerdir.

İnsanda güzel olan, yüzdür. Yüzde güzel olan,gözdür. Ama insanı yapan, ağzındançıkan dür. der bir başka düşünür. Fuzuli ise

diyerek yakınır ve suskunluk ile söz arasındakietkileşimi vurgular.

Anlayana kıssadan hisse olsun diye, bilindik biröyküyü, yazının başlığı ve konunun içeriğine göreuyarlayarak yeniden, değişik biçimde kurgulayalım ozaman:

Dönemin hükümdarı, bir gün vezirine:

diye sorar sormaz vezir:

diyecek olur, hükümdar:

diyerek kükrer.Vezir, çaresiz, hükümdarının fermanını uygulamakzorunda kalır. Vergiler yeniden zamlanır.

Bir süre sonra, hükümdar halkın tepkisini öğrenmekiçin vezirine sorar:

Vezir gayet üzgün olarak:

yanıtını verir. Hükümdar:

der. Vezir şaşırıp kalır:

Ancak, hükümdarın herhalde bir bildiği vardır, diyerekyeni vergiler çıkarır. Bir süre sonra vezir; aylardır tepkiylesöylenen halkın, bir anda suskunlaşıp ve kara karadüşünmeye başladığına tanık olur. Tam bu sırada, vergi

zamları sürecinin sonucunu merakeden hükümdar son durumun neolduğunu sorar, vezir:

der.

Hükümdar ,düşünceli bir biçimde:

der.

Sonuç olarak şu söylenebilir:

“ söz ““susmak”

“…En etkileyici sese f e k t i n i n s e s s i z l i k o l d u ğ u n u … ”

“…Gerçekten de sessizlik, kimi zaman insanıürkütecek kadar etkilidir.”

“suskunluk”“söz”

“Kör cehaletç i r k e f l e ş t i r i r i n s a n l a r ı ,suskunluğum asaletimdendir. Herlafa verilecek bir cevabım vardırelbet, lakin bir lafa bakarım, laf mıdiye? Bir de söyleyene bakarım,adam mı diye. ”

insan”söz”

“Söylesem, tesiri yok! Sussam, gönül razı değil!”

Demek ki biz, yıllardır onların ne söylediklerinialgılayamamışız!.. Şimdi en azından, sessizliklerininnedenini ve suskunluklarının niteliğini anlayalım bari.”

Page 40: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

-40-

İsrafa, saraya ve paraya düşkün liderlerin kolgezdiği günümüz dünyasında başka özellikleribulunan liderler de var:

Uruguay'da 2009-2015 yılları arasında devletbaşkanlığı yapan José Mujica ve eşi, CHP YerelYönetimler Başkanlığı, Odunpazarı, Şişli, Konak,Beylikdüzü Belediyeleri ve DİSK'in ev sahipliğindeTekin Yayınevi'nin konuğu olarak

ile geçtiğimiz günlerdeİstanbul'a geldi. “Saraysız Başkan Jose Mujica:İktidarda bir Kara Koyun” isimli kitabının tanıtımınıda yapan Mujica ve eşi Taksim'de

konakladı.

Dünyanın en fakir devlet başkanı unvanına sahipsaraysız başkan José Mujica gençliğinde LatinAmerika'da Küba Devrimi'nden etkilenmiş gerillah a r e k e t l e r d e n b i r i o l a nTupamaros üyesiydi. 1972yılında bir polisi öldürmeksuçlamasıyla tutuklandı. 1973askeri darbesiyle birlikte askerihapishaneye gönderildi. 15 yıliçeride kaldı. İşkence gördü, tekkişilik hücrede tutuldu.

Askeri cunta yönetimi1985'te bitince çıkan genel aflaö z g ü r l ü ğ ü n e k a v u ş t u .Tupamaros üyeler i HalkGirişimi Hareketinin (MPP)kuruluşunda yer aldı ve MPP'inparçası olduğu sol ittifak Geniş Cephe'nin iktidaragelmesiyle Mujica, Tarımcılık, Hayvancılık veBalıkçılık bakanı oldu.

Dünya onu 2009'da devlet başkanlığı görevinegeldiğinde tanıdı.

Başkan Mujica,

Dahası Mujica yönetimindeki Uruguay'da tüketimyoluyla büyümeye karşı çıkılmış, süt gibi temelürünlere fiyat sınırı koyulmuş ve her çocuğa parasızeğitim ve ücretsiz bilgisayar sağlanmıştır.

2010 yılında açıkladıkları mal varlığı 1.800 dolarolan José Mujica ve eşi Lucia, hem mütevazı yaşamtarzları, hem de insanca yaşamayı temel alan siyasetanlayışlarıyla sadece Uruguay'a değil; dünyanın gerikalanına da örnek oldular.

Eşiyle birlikte tarlada çalışan, kendisine yoksuldiyenlere, zenginliğin gerçeka n l a m ı n ı b i l m e d i k l e r i n isöyleyen Mujica'nın sözlerinekulak verelim:

İzmir söyleşisinde Soma'dave tüm dünyada hayatınıkaybeden madenciler için birdünya günü ilan edilmesi

gerektiği belirten Mujica şöyle devam etti:

Yazımızı Mujica'nın İstanbul Tübitak fuarındakisöyleşinden altıntılarla bitirelim:

Türk HavaYolları'na ait bir yolcu uçağı

3 yıldızlı mütevazıbir otelde

"Ben insanların geceleriyatacak bir saçak altı bilebulamadıkları bir dünyada,başkalarının 500 metrekarelikmalikanelerde yaşamasınıanlamıyorum...”

“Kimse köle olarak doğmadı. Her insan özgürolarak doğdu ve bu yönde mücadele ediyor. Amahayatımızda emeğin, çalışmanın da bir yeri var.Amayaşamak için de zamana ihtiyacımız var. Aksi haldehayat dediğimiz şey kölelikten başka bir şey olamaz.Bu yüzden de emeğinizin karşılığını almakzorundayız.”

“Sosyalist bir binayı kapitalist inşaatçılarlayapamazsınız. Çünkü malzemeden çalarlar.Merkezi bir savaş vermeliyiz. Sosyalizmin hayalinikurmaz ve işsiz birinin açlığını düşünmezsenizsosyalizmi kuramaz, sadece şarlatan olursunuz.”

• Devlet başkanlığı sarayına taşınmayı reddereksarayı başkentteki evsizler için sığınma evi olarakilan etmiş,

• Başkentin dışında tek odalı mütevazı bir bağevini devlet başkanlığı konutu olarak kullanmış,

• Güvenliğini bir bacağı sakat köpek ile 2 poliseemanet etmiş,

• Makam aracı olarak 1987 model Vosvos

kullanmış,

• Aylık maaşının yüzde 90'ını ihtiyacımız yokdiyerek sosyal programlara bağışlamış,

• Tutuklu kaldığı Libertad Cezaevi'ni kapatıpyerine sağlık hizmeti veren bir klinik açmıştır.

Türkiye'den bir başkan geçti: Jose Mujica

Abdullah TAŞCIOĞLU

"Saraysız Başkan"

Page 41: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-41-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Gelecek ve insanlık adına kendinizi adamalısınız.Yaşamak için savaşmak en önemli görevdir.Başkalarının hayatı için de mücadele etmekgörevimizdir.”

“Kimsenin özgürlüğünüzü çalmasına izinvermeyin...”

Hayatını mücadeleye adamış, kendi kendineyetinmeyi zenginlik sayan ve her ne olursa olsun önceinsanlar diyen işte bu saraysız başkan José Mujica'danalınacak çok dersler var. Bu dersleri alır mıyız? Nedersiniz?

Tan Doğ[email protected]

dervişbaykuş

golgota'ya çıktım isa'ylaçarmıhtaki bedendim kan revânzalimlerin zulmündeki o canile el ele göğe yükselendim

mavi nil'e vardım musa'yladenizdeki asaydım kan kızılfiravun'un gelmesiyle nasılsuları yararak mucizelendim

davudî oldum davut'lamuhammed aşkına yandımanlamadın beni tanrımdinden imandan soğudum

şimdi golgota'da bir garip baykuşdört yalvaç adına hep yalvarıyor

çarmıhıyla yazarak tarihiniinsanlığın külünü gül kılıyor

AVCILARA DUYURUDUR!

Ülkemizde Kahramanmaraş dolaylarındaolmuş bir olaydır.türküsüne konu olmuştur. Benim bildiğimtürküyü Ankara Radyosu'na ilk getiren THMsanatçısı Merhum Ahmet Gazi Ayhan'dır.Türkünün öyküsü de şöyledir.

Efendim, aşkları dillere destan iki genç çokzorluklar sonucu evlenirler. Evlendiklerindensonra da epeyce zaman geçer, ama çocuklarıolmaz. Erkeğe rüyasında,

denir. Adam av bağımlısı. Neyapsın, derin derin düşünür. Bunu gören hanımı hemenmüdahale eder ve durumu öğrenir,

der.Ve bunun üzerine adam karar verir, avı bırakır, ama

arkadaşları onu rahat bırakmazlar. “derler.

İkna olur, onlarla bir gün ava katılır. Bir kayanınüstüne bağdaş kurup oturur, seyretmeye başlar.KEKLİK sürüsü oradan oraya, oradan orayagider. Avcılar ateş ederler, ancak saatler geçsede tek bir keklik vuramazlar. Çok sevdiğiarkadaşının biri: “

der. Çok ısrar edilir. Sonundaavcı, tüfeğini sürünün üstüne doğrultup boşaltır.Sürünün içinden boz bir keklik havada dönerdöner gelir, o avcının kucağına düşer. Kafası da

kolunun üstündedir.der. Şöyle köye doğru döner, bakar ki köyün üstünde

bir duman bulutlara erişmiştir. Tüfeği atar, son sürat koşar.Varır ki ev yanmış, hamile hanımı da ateşler içinde kalmış veo da yanmıştır. Avcı kendini yerden yere atar, başını taşlaravurur, ancak iş işten geçmiştir.

Sonunda bir ağıt yakar ve bu ağıtı orada yanık yanıksöyler. İşte bu ağıt hala söylenmektedir.

“Keklik Dağlarda Çığrışır”

Ne olur avcılar, siz siz olun, keklikleri vurmayın!..

“Eğer avcılığıbırakırsan sana sırma saçlı, çakır gözlü nur topu gibi bir kızçocuğu verecek yaradan,"

"İyi ya, bak hemyavrumuz olacak, hem de sen cana kıymayacaksın. Negüzel."

Yahu anladık, amabizimle gel, sadece yanımızda ol, tüfeği eline alma!”

Yahu ölüm mü var, ne olur birsıkı da sen atsan!”

“Eyvah, şimdi evimi başıma yıktınızişte!”

Bir türkü öyküsü

bahtiyartakkalı@hotmail.com

Bahtiyar TAKKALI

Page 42: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-42-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Ortaokulu bitirip liseye kaydolmuştum. Okularkadaşım Hayrullah'la aynı memleketliyiz. Lisebaşka yerde olduğu için ailelerimiz oradan aylık kirasıon lira olan bir ev tuttular bize. Her birimiz her aybeşer lira veriyorduk. Sonradan, bir ay ben ödedim,öbür ay da Hayrullah ödedi.

Ev dediğim de eve benzese bari! Hepsi bir gözoda... İçinde suyu ve banyosu bile yoktu tuttuğumuzevin. Çeşmesi yoktu ki suyu olsun. Çeşme genişçe biravlunun ucundaki ahşap bir evin bitişiğine sonradanek olarak yapılmış bir sundurmanın altındaydı.Ayrıcaek bir oda daha vardı orada. Buranın üstünü, çıkıntıçinkolarla kapatmışlardı. Yağmurlu havalarda nasılda ses çıkarırdı kaydırmanın üstü. Sanki üstümüzdebirileri trampet çalardı. Helegeceleri yağmur yağıyorsadolu yağıyor zannederdik.

Çeşme, bahçenin taa öbürucunda olduğu için suyugüğümle oradan taşırdık.Pencere olarak açılmışaydınlanma deliğine ise iyi kiiki tabaka cam taktırmıştı evsahibimiz. Nasıl soğuk gelirdio pencereden. Biz soğuğukesmek için, geceleri içtenkeçeyle kapatırdık pencereyi.

Karşıdaki ahıra bakardıbizim pencere deliği. Ahırdabir atla, bir eşek… Gençlikyıllarında köyden gelip şehreyerleşmiş bir aileydi ev sahibimiz. Gelirken,hayvanlarını da getirmişler. Bahçede dolaşan tavuklaroraya buraya pisliyorlar. Tavukların başında onlarakocalık eden bir de çil horoz vardı. Geceleri tamuykuya dalmışken, eşeğin anırması, atın kişnemesiylebölünürdü uykumuz. Yeniden tam uykuya dalmışken,sabahın kör vaktinde, erken öten çil horoz uyandırırdıbu kez.

Aslında çil horoz tam bir sanat eseriydi. Çenesininaltında aşağı sarkan kırmızı dolgun eti ve tepesindekidilimli tac gibi ibiği ile sanki mahallenin kralıydı…Kavis çizerek şekillenmiş uzun kuyruğu ve uyumiçindeki renkleri bir ressamın fırçasından çıkmışgibiydi. Ötmeye bir başladı mı, Hafız Burhan gazel

okuyor zannederdiniz:“Üü'ürü üüüüü!..” Öterken,öyle bir emek harcardı ki sanki sabahın köründe onubu işe bir zorlayan biri varmış gibi gelirdi insana.Ötmesini de uzatır, uzatırdı.

Tam bitti derken bizim çil horozun bıraktığıyerden, cümle kapısının tam karşısındaki camininmüezzini devralırdı o uzatmalı sesi. Ondan sonra dauyu, uyuyabilirsen.

Başka ses yok muydu? Olmaz mı?

Anayoldan bahçeye açılan cümle kapısı, ustanınmarifetiyle yapılmış basit bir araçla açılırdı. Tok birses çıkarırdı önce, sonra bir çıngırak sesi duyulurdu.Kapı, açılırken arkasında tepede bir yere asılı olançıngırağa çarpınca zil de çalmış olurdu. Anlardık ki

biri geliyor. Bize mi? Hayır,bizim orada kimimiz var kig e l s i n ! . . G e l e n , e vsahibimizin komşularındanbirisi olurdu mutlaka. Bu dabizim ilgimizi dağıtır, dersçalışmamızı engellerdi.

***

B ü y ü k ç e b i r ç i n k oleğenimiz vardı. Haftada birbanyo yapardık bu leğeniniçinde. İyi havalarda pompalıgaz ocağında, soba yanıyorsaonun üs tünde ıs ı t ı rd ıksuyumuzu... Odanın ortasınak o y d u ğ u m u z l e ğ e n d e

yıkanırken Hayrullah benim sırtımı sürterdi, oyıkanırken de ben Hayrullah'ın sürterdim…

Dersler mi? Eh, fena sayılmaz... Hayrullah bendenbir sınıf öndeydi. Onun sayısal yönü iyiydi, benimsesözel... Takıldığım yerlerde bana yardımcı olurdu.Düzenli çalışma alışkanlığını Hayrullah sayesindeedindim o yıl. Akşamüstü dersten çıkınca, doğru evegelir; lacivert kruvaze takımını çıkarır; askıya asardı.Sonra pijamasını giyer, dersin başına otururdu.

Oysa biz, daha önce sanki çok yoruluyormuşuzgibi dersten sonra hava kararıncaya kadar it gibidolaşırdık sokakta. Eve gelince de yorgunluktan,kitabın başında uyur kalırdık. O nedenle her yıl bir iki

Anı - Öykü

KARLI BİRKIŞ GÜNÜYDÜ

Ali [email protected]

Page 43: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-43-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

dersten bütünlemeye kalırdım. Bir tek, Hayrullah'lakaldığımız yıl bütünlemeye kalmadan geçmiştim.

Bu arada biraz da özele girelim isterseniz…Hayrullah'ın aşk mektuplarını ben yazardım, o dabenim matematik, fizik ödevlerini yaparken yardımcıolurdu. Ortaklaşa geçinir giderdik Hayrullah'la. İyianlaşırdık be… Hiçbir zaman hır gür çıkmamıştıaramızda. Kardeş gibi olmuştuk. O günlerde başlayandostluğumuz bugün de sürmektedir.

“ .”derler ya… Biz, biraz da öyleydik hani. “Nebakımdan?” derseniz; “gönül” işlerinden… İkimizinde birer sevgilisi vardı sözüm ona… Niye “sözümona”? Çünkü kızların haberi yoktu ki kendilerini deligibi sevdiğimizden. Kendi kendimize gelin- güveyolmak gibi bir şeydi bizimkisi.

Benimkinin adı Canan, Hayrullah'ınki Nesrin'di…Nesrin'in biraz haberi vardı Hayrullah'ın kendisinedolanıp durduğundan da… Benim, deliler gibitutkunu olduğumdan Canan'ın hiç mi hiç haberiyoktu. Ama ben, içinde “Canan” geçen ne kadar şiirvarsa kitaplarda, hepsini ezberlemiştim. İşte sırf buyüzden adımız, hiç yeteneğimiz olmadığı halde“ e çıkmıştı.

Yaaa!.. İşte böyle… Yahya Kemal'den günümüze,içinde geçen ne kadar şiir varsa hepsi deezberimdeydi o yıllarda ve adına şiirler yazmayaçalıştığım ilk göz ağrımdı Canan…

Çok da zeki bir çocuktu Hayrullah. Toroslarınbaşındaki bir köyden çıkıp koskoca şehirlerdekoskocaman bir vali olmasından belli olmuyormuydu zaten onun zeki bir çocuk oluşu?! Ailenin ilküniversite okuyanıydı. Kendisinden sonra gelenyeğenlerine de iyi örnek oldu ki; amcalarının,dayılarının izinden gittiler ve onlar da iyi okullardaokudular hep… Doktor, eczacı, mülkiye müfettişiolanlar bile vardı içlerinde…

***

Yiyip içtiklerimiz köyden gelirdi. Hayrullah'ınağabeysi Alişan Ağa, otobüsçülük ederdi o zamanlar.Geçtiğimiz yıllarda rahmetli oldu. Otobüs, AlişanAğa'nın kendisinindi. Babası Ak Emmi, hali vaktiyerinde, köyün iyilerindendi ve bakkal dükkânıişletirdi. Köyün tek bakkalı da o olunca, köyünharacınıAk Emmi yerdi sizin anlayacağınız.

Haftada bir köyün otobüsüyle yiyeceklerimizköyden gelirdi. Ya biz alırdık otobüsten azıkçıkınımızı, ya da Alişan Ağa bir şekilde ulaştırırdıbize. Bizim anahtarın biri zaten ondaydı.Buluşamazsak bile, götürüp eve bırakırdı.

Bir çömlek yoğurt, kaynamış yumurta,haşlandıktan sonra tereyağında kızartılmış köytavuğu… Peynirdir, çökelektir, tereyağıdır… Nebulurlarsa bir sepetin içine doldurup gönderirlerdiköyden. Bir beze sarılmış bir çıkın da yufka…Hayrullah'ın annesi, dükkândan çerezdir, gofrettir,bisküvi cinsinden ne bulursa atardı sepete.

Aç bir günümüze mi denk gelmişti ne… Altışaradet kaynamış yumurtayı bir oturuşta yiyipbitirmiştik bir keresinde. Bir bunu unutamam, bir debugün bile aklıma gelip anımsadıkça burnumundireğini sızlatan, şu olayı:

Soğuk bir kış günü sabahı bir uyandık ki her tarafbembeyaz kar… Öyle az buz değil, diz boyundan bilefazla. “

diye söylendik. Hava daayaz mı, ayaz… Yerden bir ev zaten bizimkisi, kapıbahçeye açılırdı, ama gece yağan kar kapatmış, kapıda açılmıyor, iyi mi?

Kömür neyin bilmezdik zaten, hem pahalı, hem deo yıllarda zenginler yakardı kömürü. Bizim sobanınkovası yoktu ki zaten... Yani, kömür olsa bile bizyakamazdık. Tenekeden bir şey bizimkisi… Ancak,odun yakmak için yapılmış basit bir soba işte... Bizodun yakardık, ama şu aksiliğe bakın ki odunumuz dakalmamış…

Çuvallar içinde kıyılmış odun gelirdi köyden.Alişan Ağa yolcuları indirdi mi, doğru bizim evinönüne çeker, odun çuvallarını kapının önündeindirirdi. Yolda bırakacak değil ya, muavine içeriyekadar da taşıtır, ondan sonra giderdi garaja. Pazargünleri hariç, haftanın altı günü sabah gelipakşamüstü köye dönen otobüs, tam beş gün geçtiaradan gelemedi köyden. Değil otobüs, hiçbir araçgelemedi o hafta. Nasıl gelsin ki, yollar buz kesmiş,trafik durmuş. Özellikle köy yolları kapalı… Şimdikigibi asfalt da değil, toprak yol. Üstelik de büklümbüklüm dağ yollarında otobüs kayar. Yarım metredenfazla kar var her tarafta.

Odun yok, sobayı yakamıyoruz. Yorganın altındatitreşerek ders çalışıyoruz. Ne yiyecek kalmış, neiçecek! Dediğim gibi evin içinde çeşme falan da yok,suyu ev sahibinin bahçedeki çeşmesinden doldurupgetiriyoruz. Çeşmeler de donmuş, sular akmaz.Yüzümüzü bile karla yıkıyoruz. Aksiliğe bakın kicebimizde de beş kuruş para kalmamış, iki gündüraçız. Üstüne üstlük soğukta yorganın altında titrerken,üşütüp iyice yataklara düşmez miyiz ikimiz de… Senseyreyle artık bundan sonrasını. Ne bizkıpırdayabiliyoruz, ne erzak getiriveren var köyden,ne de bir selam… Okullar üç gün havamuhalefetinden kapanmış, kimsenin kimseden haberiyok. Telefon denilen alet yaygın değil, olsa da işineyaramaz. Neylesin bu iki garip çocuk şimdi.

Haline bakmaz, Hasan Dağı'na oduna gider

Şehirde böyleyse, daha yüksek olan bizimköyde nasıldır, kim bilir!”

Şair” “Canan, aramızda bir adındı /Şirin gibi hüsn-ü âne unvan / Bir sahile hem şereftihem şan / Çook kerre hayalimizde Canan / Bir şiirihatırlatan kadındı”

“Canan”

Page 44: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-44-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Yalnız, kafama takılan bir şey var… Biz böyle zordurumdayken, ev sahibimiz niye bizimle ilgilenmedi,hayret!.. Oysa aramız iyiydi bu yaşlı karı kocayla.Okuyorlar diye, bizi severlerdi. Başka zamanlar,arada bir sıcak yemek bile getirdikleri olurdu. .Uzakta değillerdi ki… Yan üstümüzde ahşap, eski birevde oturuyorlardı. O günlerde niye kapımızı çalıpseslenmediler, halimizi hatırımızı sormadılar, hayret!İşte burada bir kopukluk var. Köyden gelip şehreyerleşmişler zamanında. Şehir merkezinde ev barksahibi olmuşlar. İlgisiz birileri değillerdi de niye öyleyaptılar, bilmiyorum. O günlerde ya köye falan gittilerya da başka bir yere… Evde olsalar; hasta mıyız, sağmıyız yoksa ölüp kaldık mı? Yoklarlardı bizi. Kimsearayıp sormadı be! Neyse…

Hastalığı bir parça atlattık gibi de açlığadayanacak gücümüz kalmamıştı. Dedim kiHayrullah'a “ …“ dedi Hayrullah.Dedim “ .” Aldı getirdi, boş ekmekçıkınını koydu önüme. “ .” dedi. Hasta halimleyattığım yerden uzandım aldım, düğümünü çözdümçıkının. İçinde tırnak büyüklüğünde yufka kırıntılarıkalmış. Nasıl sevindim o kırıntıları görünce birbilseniz! Pasta börek gibi göründüler gözüme.

Önce işaret parmağımı dilimle ıslatıyorum, sonrao kurumuş küçücük ekmek kırıntılarının üstünedeğd i r ip doğru ağz ıma , d i l imin üs tünekonduruyordum. Yaşamımda katıksız yediğim enlezzetli kuru ekmekti bu. Belki de toplasan bir avucubile doldurmayan o yufka kırıntıları, baklava börekgibi geldi bana.

Öykü burada bitti mi? Hayır, bitmedi. Siz gerisinidinleyin asıl…

Ben, ucunda yufka kırıntısı olan parmağımı tamağzıma götürüyordum ki, kapının zembereği dedi.Arkasından kapı aralandı, yarım açılan kapıdankorkulu ve kuşkulu bakışlarla bir baş uzandı önce.Kendi girmeden başı girdi önce. Şüpheyle baktıiçeriye. Sonra girdi kapıdan. Babamdı o. Bizi meraketmekten köyde çatlamış adam, deli divane olmuş. Nehalde olduğumuzun, ne yiyip içtiğimizin merakıiçinde bir kolayını bulmuş, inmiş şehre.Hayrullahların köyü daha ileride ve daha yüksekte...O yüzden henüz oradan kimse inemedi. En az iki gündaha da inemez şehre.

Bizi o halde buz gibi bir odada, yorgan döşek,önümdeki boş ekmek çıkınından kırıntı toplarkengörünce, kapıda donup kalmış; ne yapacağını, nediyeceğini şaşırmıştı babam. Başladı ağlamaya!Arkasından Hayrullah'la ikimiz, nasıl ağlıyoruz!Duyan da bu evden cenaze falan çıktı sanırdı.

Babam: “!” diyerek, bir yandan vicdan azabı çekiyor,

öbür yanda da biz; “Böyle okumanın içinetüküreyim…” diye hem ağlıyor, hem söyleniyorduk.Ortalık sakinleşip durulunca, Hayrullah'ın o ansöylediği bir sözü babam ölünceye kadar söyledidurdu. Ben pek anımsamıyorum, ama diyesiymiş kiHayrullah; “

Öyle de oldu.Sıkıntılar sırtımızda şaklayan birer kamçı oldu belkide…

Ama bu olayda kimsenin bir suçu yok aslında…Yollar kardan kapanmış, okullar “soğuk ve kartatiline” girmiş. Kim, nerden ve nasıl bilsin, ailemiznerden bilsin bizim ne halde olduğumuzu!

İşte bu tatsız olay, bugün anlatabileceğim ve hiçunutamadığım bir anı olarak kaldı belleğimde!

O gün bunlar yaşanmasaydı, ne anlatacaktık peki?Şimdi okumaya ne var. Her şey elinizin altında, çokdaha kolay şimdi her şey...

Ama “kolayı başarmak değil önemli olan…Asl'olan, önemli olan zoru başarmaktır” diyedüşünüyorum. Bilmem, siz ne dersiniz bu işe çocuklarve de büyükler?!..

Şu ekmek çıkınını bi' getirsene senNe yapacaksın oğlum boş çıkını?”

Sen hele bi getirAl!.

Bu kış kıyamette çocukları aç susuzbıraktık

Üzülme Mehmet Amca biz bu eziyetlerigördükçe, zorlukları yaşadıkça daha çok çalışacağız.Böyle böyle okuyup gideceğiz işte.”

çıt

Okuduk anladık düşünmeye durdukAydınlık yarınlara umut bağladıkSakalsız bıyıksız sürgünlerle tanıştıkTiranın kırmızı defterindeymiş adımız“Hazrol!”a durduk hükümet kapılarındaOn yedi yaşındaki genç devrim yapar mı?

Emmimiz Fakir, dayımız MakalEvrensel saylavlara dert anlattıkYılmadık tiran ürkülerindenŞafağın can güneşine tutundukYüze kıvrım, saça kar yağdırdıkSürünerek sürüldük, günoğlan olmadık!

Rah m GÜ[email protected]

YAŞAMÖZÜ

Page 45: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-45-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTEEĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Kadın Erkek eşitliğiYeliz GÜ[email protected]

Yüzyıllardır, dünyanın pek çok yerinde;geleneklerin, sosyal rollerin ve toplumsal yaşamıngözle görülmeyen kurallarının işlerliği sonucundaerkeklere büyük rollerin yanı sıra, sorumluluk veyetkiler verilmiştir. Kadınlarsa dünyanın hemenher yerinde ikinci plana itilmiştir.

Bu duruma her kadın, hayatının belli birdöneminde muhakkak itiraz edip ses çıkarmakistemiştir. Ancak büyük bir bölümü susmaktan,kendisine ne işler verildiyse, o işleri yapmayı borçbilmekten başka hiçbir şey yapmamıştır, yapmayada zaten gücü yetmemiştir.

Bu ve benzeri nedenlerle hiç bir şeye itirazetmemiştir. Önlerinegetirilen seçenekleri yarıbilinçle hep kabul etmişya da ona ettirilmiş,e t m e k z o r u n d abırakılmıştır. Uzun sürev a z g e ç t i k s e ç i l m ehakkından, seçme hakkıb i l e o l m a m ı ş t ı rkadının… Kocası hangipartiyi tutmuşsa, kuzukuzu gidip aynı partiyeoy vermiştir.

Olayın bu dramatizeyönünden farklı olarak,özellikle 20. yüzyıldayaygınlaşan ve bir felsefi temel üzerineoturtulmaya çalışılan feminizm düşüncesi; birmoda, bir akım değildir. Feminizm, kadınlarınüstün bir varlık olduğunu savunmaz. Böyle biramacı da yoktur zaten...

Feminizmin amacı , sadece haklarınıkoruyamayacak durumda olan [ bazen eğitimsizlik,bazen fiziksel güç yetersizliği, bazen yasalar, bazende gelenek ve görenekler yüzünden, toplumkuralları nedeniyle ] kadınların haklarını veözgürlüklerini kazanmak için mücadele etmesini,bu uğurda çalışmasını, kendini geliştirmesini vesavunmasını ister.

Erkeklerin kadınlarla eşit olduğunu ve sosyal,siyasal, hukuksal alanlarda, toplum yaşamında veiş hayatında kadın erkek demeden, cinselayrımcılık yapmadan, insanları birer seks objesiolarak da görmeden değerlendirmenin doğruolduğu bilinmelidir. Bunun; ilerlemek ve gelişmekamacıyla belli yerlerde değil, dünyanın her yerinde,her toplumda uygulanması gereken bir bütünolduğu düşünülmelidir.

Feminizm bunun için vardır, ancak amacındansaptırılmış ve zamanla sadece kadınlara özgürlüktanıyan, başka bir işlevi olmayan, cinsel kimlikayırıcısı, erkek düşmanı ve bölücü bir akım olarakalgılanmış, ya da böyle algılanmasını isteyenlerin

y ü z ü n d e n b u h a l eg e t i r i l m e y eçalışılmıştır...

Kadın ve erkeğin eşitolması demek, dünyanınh e r k ö ş e s i n d e b i rkadının söylediği söze,ön yargıyla, “Sen nebilirsin?” sorularıylay a k l a ş m a d a n , b i rerkeğin ağzından çıkmışg i b i s a y g ı y l a v eöngörüsüz yaklaşmak…

İş hayatında başarılıbir kadının eksiklerini

aramak yerine, onu takdir etmek, gelişmesine engelolmamak, yaptığı başarılı işlerin arkasında durmak,devamını dört gözle beklemek, anneye de babakadar saygı, sevgi göstermek, kadın üzerinde birotorite kurmamak…

Bir iş yerinde patron kadınsa şayet; onunsöylediklerini haksız yere yargılamak, objektifolmamak, dini kurallar ya da gelenekler nedeniylekadınların sosyal hayatını, özgürlüklerinikısıtlamak, onları belli yerlere kapatmak anlamınagelir.

Kadın erkek eşitliğini erkekler ister mi peki?

Avustralya'dan

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Page 46: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-46-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Evet, birçoğu ister. Eğitimli, bilinçli her erkek,kadınların da hayatta kendileri kadar söz sahibiolmasını, üretime katkı koymalarını, kadınların datoplum içinde önemli bir yeri olduğunu bilmelerigerekir. Onların kendilerine bir yoldaş, hayatıpaylaşacak candan bir arkadaş, yaşamda iki ortakoldukları bilinmeli ve öyle kabul edilmelidir.İkinci planda kalmaktan çok, her konuda birliktesöz söyleme haklarına sahip oldukları bilinmelidir.

Bir kısmı da geleneklerin, dogmaların olumsuzetkisi altında değişen ve bilinçsizleşen birdüşünceyle yetiştirilme biçimleriyle ilgili olarak,ya da tamamen kişisel çıkar gözettiklerinden, budüşüncenin bir cümlede yan yana geçen kelimelerhalinde hayat bulmasına da karşıdırlar... Ancakunutulmamalı ki onlara bu düşünceyi veren de yinebir kadındır.

Kadınların birçoğu özgürlük ya da eşitlikistemektedir. Ancak bunu elde etmek için hiç birgayret göstermemekte, çaba harcamamaktadır.Oysaki kadınlar, baştan kendilerine sunulanlarıkabul etmek yerine, hak ettiklerini isteseler,

istediklerini hak etmeye çalışsalar ne iyi olurdu…

Birbirinin kuyusunu kazmak yerine, birbirlerinedestek olsalar, bu eşitlik denilen kavram “bir hayal”den ibaret kalmazdı.

Sonuç olarak; kadın erkek eşitliğinin gerçekanlamda vücut bulamamasından sadece erkeklerisuçlamak haksızlık olur. [Hele hele bir bölümüneyapılan suçlama gerçekten haksızlıktır.]

K a d ı n o l a r a k d a y a p ı l a n l a r ı n v eyapılamayanların, elde edilmek istenenlerin vebunları elde etmek için gösterilmesi gerekençabaların önce düşünülmesi, sonra da bu uğurdaçaba gösterilmesi gerekir düşüncesindeyim.Toplumu oluşturan bireylerin bir araya gelip birşeyler yapmaya çalışması, hemcinslerine sosyalyaşamda destek vermesi gerekmez mi sizce de...

Ön yargılardan kurtulunması ve sessiz birerrobota dönüşmek yerine, beynin en temelfonksiyonlarından biri olan düşünmenin gerçektende verimli ve sağlıklı anlamda yapılmasıgerekmektedir.

İşte Türkiye'de zorla evlendirilençocuk sayısı

181 BİN ÇOCUK GELİN

Nuriye Kadan,i lk sırayı çocuk

evliliklerinin

3 evlikten birininçocuk evliliği olduğu

Türkiye'de ne yazık ki 181 bin 36 çocukgelin bulunuyor. Bu evlilikler imam nikahınadayalı olduğundan, sayının çok daha fazlaolduğunu düşünüyoruz. 2012 yılında 20 bine

yakın aile 16 yaşından küçükkızlarını evlendirebilmek için davaaçmış. Milli Eğitim Bakanlığıverilerine göre erken evlilik venişanlılık nedeniyle eğitime devamedemeyenlerin yüzde 97.4'ü kızöğrenciler. 15-19 yaş arası gençkızlarda birinci sırada ölüm nedeni,hamilelik ve doğumun yol açtığıs o r u n l a r. K ı z l a r ı m ı z ı o y u nçağındayken anne olmaya zorlayanbu acı durum, ataerkil ve gelenekselt o p l u m y a p ı s ı y ü z ü n d e nnormalleştirilip meşrulaştırılıyor. 18yaş altında evlenenlerin yarısınınokuma-yazma bilmediği, yüzde

31.7'sinin de okuma- yazma bilmesine rağmenhiç okula gitmediği gerçeği eğitimsizliğinetkisini gözler önüne seriyor

İzmir'deki Gediz Üniversitesi'ndedüzenlenen 'Zorla EvlendirmeKonferansı'nda, Türkiye'deki her 3evlilikten birinin çocuk evliliği olduğubelirtildi.

Ayrıca her yıl 20 bine yakın ailenin 16yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek içindava açtığı kaydedildi

İzmir Barosu Kadın HaklarıMerkezi Yönetim Kurulu ÜyesiAvukat çocuk haklarıihla l ler inde

aldığını belirtti. TürkiyeNüfus ve Sağl ık Araş t ı rmas ısonuçlarına göre her

nu vurgulayan Kadan şöylekonuştu:

.”

.

İşte Türkiye'de zorla evlendirilen çocuk sayısı

Page 47: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-47-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Selçuk AYBEK

Ben daha çocuk sayılacak yaşta, on dördündeevlendirildim. Adım Fatma. Üç çocuğum var, üçü dekız. Üzerlerine titriyorum. Sonuncusu öyle güzel ki…Ama sütüm gelmiyor, pirinç maması veriyorum ona.

Yaşlı kocamın iki karısı daha var. Şansıma iyidavranıyorlar bana. Başka benzer ailelerde bazılarınınkıskanç ve öfkeli olduğunu duyuyorum.

Evde şamata bol, sekiz çocuk var. En büyüğübabamdan bile büyük.

Okulda olması gereken ve kimi berdelle, kimigörücüyle evlendirilen kızlar; buralarda, benim gibioyun çağında anne oluyorlar.

***Oysa ben ilkokul beşinci sınıfı bitirmiştim.

Çalışkandım, hayallerim vardı. Öğretmenimiz GülsenHanım gibi ben de öğretmen olmak istiyordum. Negüzel pembe entariler alırdım. Temiz temiz giyinirdim.Beni seven öğrencilerim de olurdu. Ne var ki bizimburalarda kızlar okumaya devam edemiyordu. Hemenevlendiriliyorlar; doğurmaktan ve çalışmaktan dolayıda yaşlı gibi oluyorlardı. Sizin anlayacağınız buralardakadının adı yoktu!

Köyümüz Siirt'in bir ilçesine bağlı Şendere Köyü.Şehre 40 km. Yol neredeyse yok. Etrafımız dağlarlaçevrili. Aradaki düzlüklerden geçen dere, bahardakabarıyor; yazın ip gibi akıyordu.

Biz fakirdik, köyümüzde geçim zordu. Dağın başı.Her yer taş. Kar yağdı mı beş ay yol kapanır. Öyle ki, birkış annem hastalandı. Katırla, kızakla hastaneye zoryetiştirdiler, az kalsın ölüyordu.

***Para karşılığında kendimden kırk yaş büyük biriyle

evlendirildim ben. Kocamın hayvanları vardı; sığırı,keçisi, koyunu… Babadan tarlası da çoktu, marabalar -yarıcılar- işliyorlardı. Öteki kızlar da aynıydı, böylesierkeklere satılmıştı. Aileme kızgınım, sanki benibunun için yetiştirmişlerdi.

Evden çıkarıldığım günü de dün gibi anımsıyorum.Annem ağlıyordu. Belli ki kaderimin böyle olmasınıistememişti.

Kocamın evinde yokluk yok. Çocukken özlediğimhelva ve bal da var. Bunların tadı da güzel…Ancak bençocukluğumun tadını hiç çıkaramadım.

*Bir gün çocuklar, kapımızın önünde ip atlıyorlardı.

Ben de gizliden evden çıkıp yanlarına gittim. Oyunoynadığımı gören kocam ve kocamın çocukları benisopayla kıyasıya dövdüler. Vücudum yara bere içindekaldı. Kaçmayı düşündüm… Ne yazık ki gidecekyerim yoktu...

Her şeyin, benim küçük dünyamda göründüğü gibiolmadığını büyüdükçe ve yaşadıkça kavradım. Çokküçük olduğumdan, neden onlarla birlikte kaldığımı,neden yaşlı adamla yattığımı ve sanki onuntecavüzlerine uğramış gibi olduğumu anlamıyordum.

***Size yıllar önce tanık olduğum ve unutamadığım

bir olayı da anlatmak istiyorum.İlkokulu bitirdiğimiz seneydi. Çok iyi arkadaşım

olan Hatice'yle bizim evin bahçesindeki dut ağacınınaltında sek sek oynuyorduk. Hatice bir ara kalktı içerigitti. Çok geçmeden döndü. Nefes alamıyor gibiydi,sararmış, gözleri büyümüştü:

-Halam geldi, Fatma!..Duyardık bu lafı. Ben de şaşırdım:-N'oldu, şey mi geldi?..O, şalvarının arasını gösteriyordu. Parmaklarında

kan vardı. Sararmış yüzünü eve çevirdi.Ben:-Korkma, gel! Sizin eve gidelim, dedim.Birlikte koştuk, ekili domates ve biberlerin

arasından. Selime Teyze bizim sesimizi duymuş.-Anne!Anne baksana!..-Ne varmış? Ne oldu?Selime Teyze, şalvarını gösteren Hatice'ye, biraz da

sevinerek:-Halan gelmiş benim akıllı kızım, korkma! Artık

büyüdün, genç kız oldun. Ben de senin gibiydim.Meraklanma!..

Sakinleştik.-Gel, temiz bir şalvarla bez vereyim. İki üç gün

sürer.Hatice'nin üstünü değiştirtip gitti.Hatice'yle odanın bir kenarına çekildik.

Öykü

“ADIM FATMA”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Page 48: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-48-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Endişeliydi. Önüne bakıyor, geleceğini okur gibimırıldanıyordu.

-Beni o çocuğa verirler artık. Kız kardeşini deağabeyime…Al kızı, ver kızı…

Hatice'nin dediği aile, oğullarını evlendirecekti.Buralarda böyleydi. Berdel, diye duyardık, görürdük.

Hatice öfkeyle yere bakıyordu:-Koca kafalı, arabın biri. Yüzü ve elleri kapkara,

dedi. Belli ki hiç gönlü yoktu.Dün gibi hatırlarım o günü. Ben de aynı

durumdaydım. Benimki daha belli değildi o zamanlar,ama aynı şeyler benim de başıma gelecekti. Bana da:

-Bu adamla evlenir misin, diyen olmayacaktı. Zatençocuktum da… Evlilik neymiş, ne bilirim.

Hatice'nin ailesinin acelesi vardı sanki… Dört aysonra dini nikâh kıyıldı. Nikâhta Hatice yoktu; şahitlervardı ve hepsi de erkekti.

Adamın üçüncü karısı olacakmış. Altın taktılar, beşsığır ve bir de tarla verdiler. Kaçıp gitmeyi düşündü

Hatice. Çok güvendiği Cevriye Abla'sına bunusöylediğinde:

-Aman sakın! Aile meclisi töreye uyarsa, bu işinsonu kötü olur, dedi CevriyeAbla'sı…

Anlamıştı. Korktu. Çaresiz kabullendi. Lakin…*

Bu üzüntüyü tekrar yaşamak istemiyordum, amasöylemeliyim. Bu işin sonu acı bitti. Zavallı Hatice!Benim can arkadaşım, ahretliğim! Düğün sabahı onuahırda ölü buldular, kendini asmıştı…

***O günden bu yana uzunca bir süre geçti. Olay

aklıma geldikçe hala yüreğim kanıyor. Kendi kızçocuklarım için endişeleniyorum, çok korkuyorum. Onedenle okumalarını, buralardan kurtulmalarınıistiyorum.

Devletimiz, bu töreyle savaşmalı. Okumuş anneler,teyzeler, amcalar; bizim yanımızda yer almalısınız;bizim gibilere el uzatmalısınız!..

Çağ dışı yaşamda geçerliliğini sürdürmekte olanyi irdelemeden önce “tükürük” üzerinde kısa

açıklamada bulunacağım.Ağzımızın iki yanında, çenemizin içinde tükürük

bezleri olup çıkardıkları sulu salgılarla ağzımızın veboğazımızın kurumamasını, dilimizin şakır şukurdönmesini ve yıllarca yutkunmamızı sağlar.

Sağlıklı olduğumuz yıllar içinde dansöz gibi sağasola, üste alta döner durur. Doğulu yurttaşlarımızınsevinç içinde çıkardıkları dedikleri bu dil,saniyede beş yüz kere titreyerek saniyelerce ses çıkarır…

Dil ağzımızdaki yabancı maddeyi bulup dışarıatmamızı ve yediğimiz besinleri çiğneyerekyutkunmamızı sağlayıp midemize indiren, duygularımızısesli olarak duyuran çok güzelim yaşamsal biruzvumuzdur.

Tükürük salgı bezlerimiz gripal enfeksiyonlarda vediyabetli hastaların şeker düşmesi anlarında ve ateşlihastalıklarda bezler salgılama yapamaz, dilimiz ve ağıziçimiz kurur.

Sağlıklı olduğumuz anlarda da ağzımızın içinde dolansalgı suyunu yutarız. Yutmaz da dışarıya atarsak, buna“tükürük” denir ki, bu çok tiksindiricidir.

Çağdaş ülkelerde ağız içine dolan bu salgıyı dışarı

atmak, insan ve çevre sağlığıyönünden çok sakıncalı olupaksini yapanların ayıplanıpcezalandırıldıklarını duyarız..

Uygar ülkelerin insanları ağız içinde biriken busalgıyı ya yutar ya da yanında taşıdıkları kağıt mendillereetrafındaki insanları rahatsız etmeden, göstermedentükürür, çünkü onlarda tükürmek ayıptır. Örneğinseyrettiğimiz yabancı ülkelerin filmlerinde,filmleri hariç tükürme eylemini göremezsiniz.

İslamiyet'i kabul etmiş ülkelerde, bilhassa bizde butamamen aksine olup bazılarımız ağızlarındaki tükürüğüsesli ve gürültülü bir şekilde dışarı atar.

Evde, yolda tartıştığımız insanların yüzlerine tükürür,yolda giderken otomobilimizin camını açarak tükürük veçıkan balgamı dışarı fırlatır, rahatlarız…birileri kavga

Öfke ve kızgınlık anında ilk yıldırma silahımıztükürüktür…

Ana çocuğuna, karı-koca birbirlerine, ya da birileriiçin utanılacak bir iş varsa kavga ederken suç işleyeninyüzüne tükürürler. Sanki utanılacak bir eylemutanç içinde yaptığının, işlediğinin ayırdına varamayıpkabaran öfkesini yatırmış oluyor..

Koynunda binlerce milyonlarca yıl yatacağıTOPRAK Ananın üstüne tüküren Müslüman'a ben insandemem…

tükürme

“zılgıt çekme”

TÜKÜRMEK

“Kovboy”

tükürmek

TÜKÜRÜK-TÜKÜRMEKKadri GÜLHAN

Page 49: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-49-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Mart ayı ilginç aylardan biri.sözü bile bu ayın

biraz netameli bir ay olduğunu ortaya koyuyor.Tarihte “ diye bir olayı dabirçoğumuz bilir. Gericilerin ayaklanmasıdır bu.

Olumlusu yani netameli olmayanı yok mu? Varelbette. 12 Mart'ta mız kabul edildiTBMM'nce. Bu da mart ayının iyi günlerindenbiri…

Ancak bir 12 Mart 1971 günü daha var ki, martayının pek iyi bir günü değil. Bir askeri muhtıragünü o gün. “

gerekçesiyle verilen bu muhtıra ileaydınlanmanın sekteye uğratıldığı biraydır o mart. Sonrasında DenizGezmişlerin idam edilmesine kadarvaran ve binlerce aydın insanımızın"taciz" edildiği bir süreç. Hatta banakadar bile geldi etkisi. Benimkisi birçokinsanımıza/aydınımıza yapılanınyanında çok hafif kalır. Baskırejimlerinin cana kasıtlarının yanında ençok kızdıkları gazeteler, kitaplardır.Benim de anlatacağım o. Durupdururken nereden aklına geldi bu,diyebilirsiniz. Ee, bugünlerde debaşlanıldı kitapların yasaklanmasına.Hasan Cemal'in kitabı örneğin... Neyse,anlatayım:

12 Mart 1971 döneminin yaz başlarıydı. Oz a m a n l a r B o d r u m L i s e s i ' n d e M ü d .Başyardımcısıydım. Bir haber geldi: “

Bu haberi yollayan,Bodrum'da benim de çok iyi görüştüğüm, o gününaydın yargıçlarından biriydi.

Hemen harekete geçtim ve doğru eve gittim.Çünkü pabuç pahalıydı. Yakalanıp içeri atılmak davardı. Ne kadar Marks, Lenin, Mao vb. kişilere aitkitap varsa ayıkladım ve filelere doldurdum. Evdenokula doğru yola çıktım. Nasıl bir cesaretse yolda

polislere rastlayabileceğimi düşünmeden, içi kitapdolu fileleri sallaya sallaya, hem de denizkenarından okula getirdim. Eh anahtarım da vardıdoğal olarak. Etrafa kabaca bir göz attım. Durumiyi. Kapıyı açtım, içeri girdim. Şöyle bir nefesaldım. Çünkü en güvenli yer okuldu. Düşündüm,kitapları nereye koyabilirim, diye. Odama koysamolmazdı. Belli mi olur odamı da arayabilirlerdi-

- Aklıma okulun çatısı geldi. Orayaçıkılabiliyordu. Hemen kitapları oraya çıkardım veyerleştirdim, sıkıntıyı atmıştım. Şimdi gelsinler,

arasınlardı bakalım evimi…

Okuldan çıktım. Dışarıda bir süregeçtikten sonra görevli polisler benibuldular. Evimi arama kararı olduğunuve eve gitmemiz gerektiğini belirttiler.Ben içimden “

diye geçirdim. Yürüdük, evegeldik. Henüz bekârım o zamanlar. Onedenle evde fazla eşyam yoktu.Ellerinde bir liste vardı. Herhalde yasakkitapları içeriyordu. Bütün kitaplarımıbu listeye göre incelediler. Yatağımınalt ına kadar her yeri aradılar.Listelerindeki yasak kitaplardan hiçbiriyoktu. Buna karşın herhalde emriverenlere karşı mahcup olmamak için 18k i t ab ımı a l ıp gö tü rdü le r. H iç

unutmuyorum, aldıkları kitaplarımdan biri deOsman Nuri Koçtürk'ün Tarım ve beslenmeyleilgili kitabıydı.

(!)-

Sonradan öğrendim. Arama sadece

“Mart kapıdanbaktırır, kazma kürek yaktırır.”

31Mart Vakası”

İstiklal Marşı'

Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyiaştı.”

“Netekim”

Derhalevine gitsin. Evinde ne kadar sol ile ilgili kitapvarsa alsın götürsün. Çünkü evini arama kararıvermek zorunda kaldım.”

Yıllar sonra, Marmaris Lisesi Md. iken aradılar da.Ancak o güvenlik içindi. Kenan Evrengelecek diye.

Bir şey bulabileceksinizsanki?”

-Belki de okumak için almışlardırdiye düşünmedim de değil hani

evimdeyapılmamış. Biz üç arkadaş o yaz, Bodrum'daKaraada Ilıca Tesislerini kiralamıştık. Karaada,Bodrum merkeze 3 deniz mili uzaklıktadır. Bir grupgörevli polis de tekneyle oraya gitmiş. Orada benimkaldığım odayı sormuşlar arkadaşıma. O dagöstermiş. İnceden inceye aramışlar. Bereket ki birşey bulamamışlar. Ya oraya onların aradıklarıkitaplardan götürmüş olsaydım, bir düşünün, halim

Kişisel tarihimden:

BİR 12 MART* VAKASIİsmail TUNA

[email protected]

O günlerde...

Page 50: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-50-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

nice olurdu?..

Sonradan öğrendiğim bir şey daha var: Aramakararı sadece bana ait değilmiş. İki arkadaşın dahaevlerini aramışlar. Hatta birinin üniversitedeokuyan oğlu vardı. Görevli polislerden biri oğlunaait kitabını almaya kalkmış. Arkadaştelaşla:

-demiş. Bıraktırmış kitabı.

Yoksa ” da gidecekmiş, diye.Belki durup

dururken bu arama kararı da nereden çıkmış, diyedüşünebilirsiniz.

O yıllarda, Milas- Selimiye'de çalışan köylümve sınıf arkadaşımAziz Mersin'i ziyarete gitmiştim.Selimiye küçük bir yer. Orada çalışan bir öğretmenarkadaşıyla tanıştırdı beni. O arkadaş da "

"ydi. Herhalde adres alıp verdik.

Benden önce onun evini basmışlar. Bizim adresleride bulunca her halde "

diye Bodrum'a kadar uzanıvermişler.Sonunda olanları siz de biliyorsunuz artık…

Aziz Mersin'e sitem etmem gerekir miydi? Yokcanım. O, benim daha da önemsenmeme nedenoldu(!). Ondan sonra da epeyce önemsenmelerimoldu. Ancak dostlarımın, hatta hiçbir yurttaşımızınböylesi önemsenmelerini istemem.

-------------------------------------------------

“Logaritma”

,

“Logaritma komünizmpropagandası içeren kitap

Keskindevrimci(!)

Bunlar yasadışı örgütmensubu"

Yahu, ne yapıyorsunuz?! O benim oğlumungeometri ile ilgili kitabı

12 Mart 1971 tarihinde TürkSilahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı MemduhTağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, DenizKuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve HavaKuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıylaCumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek APhükümetinin istifaya zorlandığı askeri müdahaledir.Sonunda o zamanki S. Demirel'in başbakan olduğuhükümet istifa etmiştir.

*12 Mart Muhtırası,

1933'te Yozgat'ta doğdu. 1955'te AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.. 1958-1972 arasında eşinin görevi nedeniyleAnadolu'nun çeşitli ilçelerinde yaşadı. 1980öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatınave şiirine yansıdı. Doğa, ayrılık, sevgi, kadınsorunları ile gezip gördüğü yerlerden aldığıesinle zenginleşen ve coşkulu bir insansevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları,yaşam-halk ilişkisini öne çıkardı. Şiirlerindebüyük ölçüde folklor öğelerinden yararlandı.

Bunu, "

" sözleriyle açıklar.

Halkta var olan öz ve biçimi diyalektikolarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkınyaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesineyardımcı olmak

Gülten Akın'ın “ Karalama” dediği sondizelerinden:

YürüyorumKimselere değmedenKokularını duymadanOnlar insan gibi kokmuyorlarKokularına korkularına

tutsak olmuşlar*Birileri sarıp sarmalamak

istiyor beniUyku vaktin geldiUyuya uyuya ölmelisin

*İnadın anlamı yok

ÖlünüyorBen bilmezden geliyorum

Türk Şiir'inin önemli şairlerinden 82 yaşındaki Gülten Akın,4 Kasım 2015 günü Ankara'da hayatını kaybetti.

Bir daha eksildik!..

Page 51: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-51-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Öykü

Zekeriya [email protected]

SİLAH SESLERİ

Kasmo'nun beş çocuğunun dördüncüsüydüŞehnaz. Henüz on beşinde olmasına karşınserpilmiş, gelişmiş çok alımlı bir kız olmuştu.Sapsarı saçları, masmavi gözleri, oval bir yüzüvardı. Orta boylu, beyaz tenli bu kız, artık herkesinilgi odağı olmuştu. Çabukluğu, çalışkanlığı ile deayrıca beğeni topluyordu.

Ama Çakmaklı Köyü gençlerinin içinde birisivardı ki, Şehnaz'a olan ilgisi tutkunluk boyutunavarmıştı. Günün her saatinde, ya köy camiininönündeki akasya ağacının altında ya da Bayriç'lerinsokağının köşesindeydi. Sürekli Kasmo'nun evinigözetliyordu. Uzaktan da olsa Şehnaz'ı görebilmek,onu izleyebilmek, Melih için vazgeçilmezdi. Onuhiç aklından çıkaramıyor, hiçbir yerdeduramıyordu. Çalışmaktan, işten fırsat bulduğu an,Kasmo'nun evini, Şehnaz'ı gözetlemeyekoşuyordu.

Melih, İbro'nun küçük oğluydu. O da henüz onaltısındaydı.Ama çok erken gelişmiş, enine boyunatam bir delikanlı olmuştu. Görenler askerlik çağıgelmiş sanırdı. Uzun boylu, güçlü kuvvetliydi.Oldukça esmer, değirmi yüzlü, ela gözlüydü.Dalgalı, kumral saçları vardı. Yakışıklı bir gençtiMelih.

Bir güz sabahıydı. Tanyeri ağarmaya, ortalıkaydınlanmaya başladı. Gün ışığıyla birlikte,Karacadağ tüm görkemiyle, karanlıklar içindensıyrılıp aniden ortaya çıktı. Erkenden kalkanŞehnaz, boş testisini omuzlayıp, Hasan'ınkuyusuna doğru yürüdü. Köyün yakınında içimi eniyi, en temiz su o kuyudaydı. Karacadağ'dakizeytinlerine gitmekte olan Melih de Beşiçlerinevlerini henüz geçmişti. Kuyu yolunda şen şakrakilerlemekte olan Şehnaz'a takıldı gözleri. Hemenyolunu değiştirdi, sağa saptı, eski mezarlıklarınyanından geçti ve gübreliklerin yanına ulaşarakŞehnaz'ın dönüşünü beklemeye koyuldu.

Şehnaz kuyudan testisini doldurmuş, geridönüyordu. Gübreliklere yaklaştığında durakladı,bir anda karşısında beliren Melih'le göz gözegeldiler. Çok yakınındaki Melih'in aşk dolubakışları, Şehnaz'ın içine işledi. İlk kez değişik

duygular duyumsadı. Ipılık, sımsıcak, insanınbaşını döndüren, heyecanlandıran, her yerinititreten sonrasında rahatlatan, uyuşturan, huzur vemutluluk veren bambaşka, apayrı karmaşıkduygulardı bunlar. Testisini güçlükle taşıyabildievlerine kadar. Takatten kesilmişti, gücütükenmişti. İçeri girip, biraz uzandı. Mavi gözleriniyumdu. Melih'in elâ gözleri, delici bakışları hâlâkarşısındaydı. Günlerdir evlerini ve kendisini gözhapsinde tutan bu yakışıklı delikanlıya karşı,kendisinin de çok güçlü şeyler duyumsadığını iyiceanlamıştı, bundan da hiç kuşkusu kalmamıştı.

Haftalar, aylar geçiyor, Şehnaz ile Melih'in aşkıalevlendikçe alevleniyordu. Uzaktan uzağabakışıyorlar, sürekli birbirlerini izliyorlardı. Buaşklarını herkesten yalanlarla gizliyorlardı.Gecelerin ilerleyen saatlerinde, tüm köy halkıuykuya daldığında, Çakmaklı tamamen sessizliğegömüldüğünde Melih, Kasmo'nun evine yanaşıyor,pencerenin altına dineliyordu. Şehnaz dapencereden başını uzatıyordu. Genç âşıklarsabahlara dek sevdalarını fısıldıyorlar, tadınadoyamadıkları muhabbetlerini sürdürüyorlardı.Vaktin nasıl geçtiğini, sabahın geldiğini hiçanlayamıyorlardı.

Çakmaklı küçük bir köydü. Hiçbir şey gizlikalmaz, çok çabuk duyulurdu. Yalanlarlagizledikleri gerçek, sonunda açığa çıktı. İki gencinaşkı, kulaktan kulağa yayıldı, köyde en çokkonuşulan konu oldu. Tabii Şehnaz'ın ailesi deolaydan haberdar oldu.

Esas güçlükler ondan sonra başlamıştı. Havva,bu aşkı asla hoş görmedi. Anne olarak bunuonaylamayacağını bas bas bağırarak kızı Şehnaz'abildirdi. Kasmo da hoşnutsuzluğunu gizlemedi.Sıkı bir takibe aldılar kızlarını, hiç yalnızbırakmadılar. İlk günler suskun ve tepkisizdiŞehnaz. Ama aradan günler, haftalar geçtikçe,Melih'e olan aşkı iyice arttı, dizginlenemez bir halaldı. Yasaklanan her şey gibi daha çekici, dahavazgeçilmez oldu. Artık birbirlerini sadece uzaktanuzağa görebiliyorlardı. Şehnaz'ın çok samimi birkız arkadaşı, arada haber getirip götürüyordu.

Page 52: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-52-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Melih: “Aile baskılarına boyun mu eğeceğiz?Aşkımızı kalbimize gömüp, bir ömür boyu, herikimiz de mutsuz mu olacağız? Direnelim, bedeline olursa olsun, aşkımıza sahip çıkalım.Ailenle sonkez görüş. Seni isteteceğim.” diye yazmıştı kısacıkmektubunda.

Şehnaz, kız kardeşi Ulviye'ye anlattı durumunu.Kendisine dünürcü geleceklerini, anne vebabasının olumlu davranmalarını istediğinisöyledi. Ulviye de aktardı büyüklerine. Havva yinekıyameti kopardı. Kızını karşısına aldı: “Herşeyden önce evlilik senin için çok erken! Henüz onbeş yaşındasın, deneyimsizsin, aklın bir karışhavada. Kaldı ki o sülale kadınlarına hiç değervermez. Dayak dahil her türlü şiddeti uygularlar.Üstüne üstlük tüm yaşamın yoksulluklarlaboğuşmakla geçecek. Tek bi r ak güngörmeyeceksin. Seni bile bile ateşe atamam. Onukafandan, yüreğinden sil! İşte bu kadar…”“Ama…” diye itiraza yeltenen kızını bir güzel depatakladı. Dünürcülük önerisini reddetti. Kasmo dasessiz kalarak Havva'yı onayladı. Kendi yüreğindeyaşattığı büyük sevdaya, kalpleri nasır tutmuşbüyüklerin gözlerini kapamaları, perişan etmiştiŞehnaz'ı. İnsanların gözlerinin görmemesi değil,kalp gözlerinin körelmesiydi asıl acı olan… Gençâşıkların tüm ümitleri tükenmişti. Güzellikleolmayacaktı bu iş.

Rüzgârsız, serin bir güz akşamıydı.Çakmaklı'nın üzerine zifiri karanlık bir geceçökmüştü. Ay bilinmeyen bir köşeye gizlenmiş,yüzünü göstermiyordu. Kasmo, akşam namazınıgeç vakit evinde kılmıştı. Yatsı namazını da camidekılmak üzere dışarı çıkmış, çevresine bakınıyordu.Lacivertimsi bir karanlığın sessizliği sarmıştı köyü.Başının üzerindeki görkemli ve sınırsız gökyüzünebaktı.Yıldızlar ışıl ışıl parıldıyor, göz kırpıyorlardı.

Kasmo köy camiinde yatsı namazını huşu içindekıldı. Ardından ellerini açtı, duasını yaptı. Hep iyişeyler diledi kendisi ve ailesi için. Dışarı çıkıp köykahvesine doğru birkaç adım atmıştı ki… Tak, tak,tak, tak… Ardı ardına patlayan silah sesleri ortalığıinletiyor, tepelere çarpıp yankılanıyor, geri geliyor,gecenin sessizliğini delik deşik ediyordu.Durakladı, kalbi kuşkuyla, korkuyla sıkıştı, daraldı.Yoksa? Geri döndü, hızlı adımlarla evine vardı.“Şehnaz!” Diye bağırdı. Havva da dışarı fırladı.Kapıdan sızan zayıf lamba ışığında göz gözegeldiler. Bakışlarıyla birbirlerini sorguladılar.Şehnaz yoktu… Şaşkın, donuk yüzlerinden nedüşüncelerini ne de ümitlerinin tükenişini okumak

olası değildi. Gençlerin sevdasının yüceliğikarşısında, tüm güçlerinin, kuvvetlerinin ufalanıpun olduğunu duyumsadılar.

İbro'nun evinde silahlar durmaksızınpatlıyordu. Şehnaz kaçmıştı sevdiğine, Melih'e.Boşnak geleneğiydi. Kız kaçıran oğlan evi,aralıksız silahlar patlatarak, bu mutlu olayı kutlarve herkese duyururdu. Üstünlüğünü, gücünüsergilemek isterdi belki de… Silah sesleriylebirlikte oğlan evinden esen rüzgâr, kız evindekiöfke fırtınasını alabildiğine tetikliyordu. Kasmo,kırılmış gururuyla ve öfkesiyle perişandurumdaydı. Çaresizlik içinde, sessizce odasınakapandı. Ateşlenen her silah sanki onuruna,gururuna sıkılıyor, kalbini delip geçiyordu. Öfkesiiyice kabarıyor, evindeki tüfeği kavrayıp, o evebaskın düzenlemeyi, kurşun yağdırıp kızını gerialmayı aklından geçiriyordu. Ardından da: “Yasabır! Allah'ım beni öfkeme yenik düşüp yanlışişler yapmaktan alıkoy! Hem kızımı geri getirsembile, artık adı çıkmış, dile düşmüş olacak. Biryaşam boyu bu lekeyle, başımız öne eğik, nasılyaşarız ki? Silah seslerinin kesilmesini sabırlabeklemek yine de en doğrusu olmalı...” Havva isebas bas bağırıyor, beddualar ediyordu. Karakolabaşvurmayı, on beş yaşındaki kızlarını geri almayıöneriyordu. Kasmo işaret parmağını, dudaklarınabastırıp sus işareti yaptı. Uzun bir sessizlikten sonraağır, ağır konuştu: “Şimdilik sabırlı davranmak,sessiz kalmak, herhalde en doğru davranış olur.Onlar birbirlerini çok seviyorlardı. Biz hemgözlerimizi hem de yüreğimizi kapadık, anlayışgöstermedik, karşı çıktık. Böyle yapmaya mecburbıraktık onları. Neyse, hele bu ilk şoku yanlışsızatlatalım! Sonrasını düşünürüz. Zaten sen ve benimza vermedikten sonra nikâh da kıyamazlar ki!”

Birkaç gün Kasmo gel-gitlerle, durmadandeğişen bir ruh haliyle yaşadı. Köy kahvesine çıktı,selâm verip tek başına köşedeki sandalyeye ilişti.İçeridekilerin her biri “Merhaba!” diyerekselamına karşılık verdiler. Ardından ortalıks e s s i z l i ğ e b ü r ü n d ü . K a s m o b i r a n d aküçümsendiğini duyumsadı, öfke seli yenidentavan yaptı, kaşları çatıldı, yüzü alev alev yandı,dudakları ve elleri titremeye başladı. Biraz ilerideoturmakta olan köy öğretmenleri ondaki budeğişikliği çok çabuk sezinlediler, selâm veripyanına oturdular. Hemen de ardı ardına konuşarakonu yatıştırmaya çabaladılar. Bu arada Kasmo'nuno güne değin hiç işitmediği türden, çok güzel sözlerde söylediler: -“Sizler, bu köyün sakinleri, hepinizAvrupa'nın ortasından Bosna'dan buralara geldiniz.

Page 53: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-53-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Farklı kimliklerin, inançların, kültürlerin bir arada,iç içe yaşadığı bir coğrafyada yaşadınız. Hoşgörüiçinde yaşamayı, kadınlara anlayışlı ve iyidavranmayı en iyi sizler bilirsiniz.” -“Sen bu günekadar sabırlı davranmakla en doğru olanı yaptın.Sakın öfkene yenilip de silaha sarılmayasın!” –Bendaha önce görev yaptığım bir yörede pek çok kezsilahların insanlara hatta kadınlara yöneltilerekateşlendiğini gördüm. Töre adına kadınlarauygulanan en ağır şiddetlere tanık oldum.”–“Hepimiz, bir şiddet unsuru olan silahları veözellikle de kadınlara karşı kullanılmasını kınıyoruz,çağ dışı buluyoruz.” -“Unutma ki silahların sesi, hemaklın hem de vicdanın sesini boğar.” –Silahlasağlanan adalet, en kötü adaletsizlikten dekötüdür.”–“Silah, hedefini şaşırabilir ama barış vedostluk asla!” –“Kaldı ki sen inançlı bir insansın.Peygamberimiz de, -Bize karşı silah taşıyan, bizdendeğildir.- demiştir.” Tüm bu konuşmalardan sonraKasmo'nun öfkesi geçmiş, bir nebze olsunrahatlamış, yatışmıştı.

Aradan bir hafta kadar geçmişti. Cuma namazısonrası cami çıkışında, İbro, Kasmo'nun kolunayapıştı:

-“ diye diyeonu kahveye davet etti, sürükledi adeta. Şekerlikahveleri ısmarladı. Olan olmuştu; babalara,annelere hoşgörülü, anlayışlı olmak düşerdi. Gençlergelip ellerini öpsünler, onlar da affetsinlerdi. Tatlıyabağlansındı bu iş!

Yanlarına gelip oturan köyün öğretmenleri de:

diye aralarını bulmaya çalıştılar. Kızanası Havva'nın tüm karşı çıkmalarına karşın, öyleyapıldı, sonunda da hepsi onayladılar, bağışladılar.Silahlar alışılageldiği gibi ölüm, acı, gözyaşı,mutsuzluk kusamamıştı. Bu kez aklın sesineuyulmuş, kötülükler yenilmiş, güzellikler galipgelmişti.

On beş gün içinde hazırlanıldı. Nikâh ve düğünyapıldı. Gençler muratlarına erdiler. Tek odadanibaret toprak damlı, taş duvarlı yuvalarında, yoksulama sevgi dolu, mutlu evliliklerine adım attılar…

Allah aşkına, Muhammed aşkına!”

-“Aslında da silahlar insanlara, özellikle dekadınlara yöneltilerek tetiklere basılmadı, yalnızcageleneksel bir ritüeldi. Boşluğa kurusıkı olarakateşlendi, kimseye de zarar verilmedi. Artıkaranızdaki bu soğukluğu sonlandırmak ve barışmakzamanı gelmedi mi? Barış tüm dünya dillerindeki enyüce en anlamlı sözcük değil midir? Barışıngüzelliklerini, mutluluklarını hep birlikte paylaşmakgerekmez mi?”

Beyhan DURAN

Senin ZamanınOlmaz ki...

Karanlıklarda ışık gibiydinBazen karlı dağların en yükseğindeki bulut

Efkâr olurdun bazen, titrerdi koynundasaklı yörük yaylaların

Kılavuz oldun asırlardır, seninle dizginlerdiköfkemizi

Bülbüllerin muhabbetindeKarıncaların azminde saklıydınBazen bir kemençenin ucundaki

gülle donandınBazen kana kana içtiğin bir

bakraç ayrandın

Balıkçı ağına takıldın bazenminik bir yakamoz oldun

Altın hızmalı kızlarlaMendil salladık gidenlereSeni söyledik hep uzayıp giden

tren yollarındaGidenlerin dönüşünü beklerdik

Sabrımız, umudumuz yüreğimizde

Utanıyordu adam gibi şairlerNe zaman bir türkü duysalar

Onların dizeleri yetmiyordu türkütadında aşkları anlatmaya

Daha çok işimiz var seninleSarılacağız sana sımsıkı, sarılacağız hesapsız

Şimdi türkü zamanı diyorlarSenin zamanın olmaz ki...

Sen, kurtuluş savaşındaki askerin dilindeydinOmzunda mermi taşıyan gelinlerin alın teriydinKağnıları sırtlayan anaların sabrıydınMustafa Kemal'in ulaşılmaz ufkuydun

Türküsün sen,su gibihava gibihayat gibi

Senin zamanın olmaz ki…

Page 54: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-54-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Derdimiz

ZAMAN

Babamın köstekli saati vardı. Arka kapağınıniçinde İngilizce olarak

yazardı. Gerçi o yazıyı seneler sonraçözebildik ya. Güzel olmasına çok güzeldi de, ancakben babamın:

dediğini hiç duymadım. Zaten her zamanyanında taşımazdı da. Onu taşımak için üzerinizdeceket, içinde yelek olacak. Özellikle yeleğin cebindetaşıyacaksın ki havan olsun. Köylük yerde böylegiyinmek için ya bayram ya da düğündernek olacak.

Saatle işimiz olmazdı, ama sanmayınki zamansızdık. Geceleri Ülkertakımyıldızının göründüğü an tütünekalkma, Feyzullah ' lar ın eviningölgesinin iki adam boyu olduğu an iseiş i bırakma zamanıdır. Akşamyemeğinden sonra kandil ışığında veocak başında oturulur, zamanı gelince yatılır. Ozaman ne zamandır, o an saat kaçtır bilinmez. Ama ozaman yatma zamanıdır.

Ülker takım yıldızının göründüğü an tütünekalkma zamanıdır demiştim ya, önce anam, babam veablamlar, ardından ağabeyimle ben kalkardık. Bizdaha küçük olduğumuzdan gün doğumuna kadaryatardık. Uyanınca, evimizin bahçeye inen

merdivenine oturur, güneşin doğuşunu izlerdim. Yazdemem, kış demem sıkça yapardım bunu. Bizimgüneş, Taşlı Yenice tarafından doğar, Kısık yönündenbatar. Öyle haşmetli doğuşu vardır ki görmek gerek.Pırıl pırıldır. Köye ve bana kavuşmanın sevinciniyaşar sanki. Ben öyle düşünürdüm. Bir de batışıvardır ki hüzün dolu. Ayrılışın hüznüdür bu. Yüzükıpkırmızı olur.

Telden arabam da vardı benim.Direksiyonu bile vardı. Ağabeyimyapmıştı. Çünkü Ağabeyim çok güzeltelden araba yapardı. Doyasıyaoynardım telden arabamla. Kışgünlerinde bile elimde sapan, cebimdetaş, soğuktan gözümde yaş bütün günoynardım. Üstüm başım pek kalınolmasa da güneşim ısıtırdı beni. Bizimgüneş daha sıcak ve daha büyüktür.

Kısık yönünden batışa geçtiği, yüzüne ayrılığınhüznü çöktüğü an var ya, işte o zaman eve girmezamanıdır. Sabaha kadar güneşe hasret kalmazamanıdır. Zaman soğuk, zaman karanlık, zamangizlidir artık.

"Konstantolopolis için özelyapım"

" Çocuklar çabuk olun, saat 10'ageliyor!"

Şimdi ise zaman; güneşli günleri, aydınlık günleribekleme zamanıdır.

Metin GÜ[email protected]

En uzun,

en çaresiz geceni düşün;

sabah olmadı mı?

Reşat Nuri Güntekin

Page 55: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-55-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Andıklarımız

İyi ki doğdu, yaşadı büyük usta!.. O sonsuza dek yaşayacaktır!.. Onu bir şiiri ile anıyoruz:

Yaşamak şakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.Yaşamayı ciddiye alacaksın,yani o derecede, öylesine ki,mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvardainsanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.1947

YAŞAMAYA DAİR

NAZIM HİKMET Dünya airim zNaz m Hikmet 114 Ya nda..

Ş iı şı

UĞUR MUMCU

İzmir- Karşıyaka'daNazım Hikmet anıtı

Foto: İsmail Tuna

24 Ocak Uğur Mumcu'nun katledilişinin 23.Yıldönümü. Ona selam olsun. Özlemle anıyoruzonu. Ondan kısa bir seçki demeti sunuyoruz:

Uğur Mumcu* demişti ki!...*Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz ve oğullarıkızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz.

*Unutanlar için:Kürd'ü Türk'e,Türk'ü Kürd'e,Ermeni'yi Türk'e,Türk'ü Ermeni'ye,Alevi'yi Sünni'ye,Sünni'yi Alevi'ye,

Düşman edenEmperyalizm ve emperyalizminOrtadoğu'daki çıkarlarıdır…Dün öyleydiBugün de öyle…

Page 56: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-56-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

CEMAL SÜREYYA Cemal Süreya'yı, 9 Ocak 1990'da yitirdik.

Onu saygıyla anıyoruz.

7 Ocak 2016, Perşembe,

Usta Şair Cemal Süreya'nın şiirleri Kadıköy

Belediyesi tarafından sokaklara yazılıyor.

*Bugün hiç yazı yazmasam diyorum,Gitsem bir dağ başına,Gitsem, kır çiçekleri toplasam.Bunları bir demet yapsam,Desem ki;Bu çiçeğin adı, "ERDEM"Bunun adı "ONUR"Bunun adı"İNANÇ".

*Haklıdan yana değil, güçlüden yanaolanlar korkak ve kaypak olurlar. Güçmerkezi değiştikçe dönerler, fırıldakolurlar...

*

*Hangi iktidar, din sömürüsünesığınmışsa, mutlaka yıkılmıştır.

*Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göreevlenen, Alman Ceza Usulü'ne göreyargılanan, İtalyan Ceza Kanunu ilecezalandırılan ve İslam hukukuna göregömülen kişidir.

*Bir kişiye yapılan haksızlığı her insanyüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütünağırlığınca. Bu sorumluluk bilincikurulmamışsa her yeni haksızlık bir“kader” gibi benimsenir bütün toplumda.Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık “kader”değildir. Yoksulluğun ve haksızlığınnedenleri vardır. Bunları birer birersaptayıp toplumun önünde haykırmakgerekiyor.

*Öyleyse vurun, parçalayın! Herparçamdan benim gibiler, beni aşacaklardoğacaktır...

---------------

Baskıya boyun eğmeyen, gelen geçenyönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlıkonurunu bir değişilmez hazine gibi saklayaninsanlardır çağlarına ve toplumlarınayakışanlar.

*Ne zaman uygar olacağız bilir misiniz? Birkatil ya da kaçakçı ile bir aydın arasındaki farkıanladığımız gün…

*İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir

düzene hukuk devleti denilemez.Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurbangittiği bir düzene demokrasi denilemez.Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı birdüzene Anayasa düzeni denilemez. Bu,katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlardüzenidir.

*Uğur Mumcu, 1993'te kendisine düzenlenenbir saldırı sonucu yaşamını yittirdi.

24 Ocak günü, arabasına kurulan vepatlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısındanoluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıylakatledilen Mumcu'nun cinayet failleri halabulunamadı.

Page 57: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-57-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTEEĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Adabelenli Ana-Oğul

ULAŞSABir gün yazdığım şiirlerin bir kısmını rahmetli

bestekâr Avni Anıl Beye götürmüştüm. O zamanlarAvni Bey Tercüman gazetesinde şiir köşesihazırlıyordu. Şiirlerimi okudu ve bana "Bunlarınhepsi şarkı olur.Ama ben sizden kalıcı sanat müziğigüftesi yazmanızı istiyorum."dedi. Şiirleriminbazılarının dörtlüklerini, bazılarının bir satırınıdaha çok beğendi. Bir şiirimin içindeki "Şarkılarımbari sana ulaşsa" sözünü çok beğenip "bununla

ilgili şiir yazar mısınız?" diye sordu. "Ama yılmakyok, yazmaya devam edeceksiniz Hoca Hanım"dedi. Ben de aşağıdaki şiiri yazdım. Ne yazık kigötüremedim. O ara Avni Bey ameliyat oldu,arkasından hastalanıp, ışıklara yürüdü. Büyükbestekârlar daima şarkılarında yaşarlar. Nurlariçinde yatsın. Mekânı cennet olsun.

Yazılmışsa alına güle bülbül olmak.Marifet oturup bakmak değil.Hasret çığlığında özgürdür,Gözleri gözlerim de iken değil.

Ben benden gideli asır olmuş iken,Dünya gözümde pula dönmüş iken,Yaşam sevdayı tavaf etmiş iken,Sade nefesle yaşamak iş değil.

İnsan olmasın insana kul,Sen kendini, gene sende bul,Sevgi yoksa, gönül her daim dul,Ayıbı elde aramak marifet değil.

Nice hayata methiye olur,Nice sevdada nazar kalır,Gönül bu, can çıkar huy kalır,Huyundan geçmek zor değil.

Yaratılanı seversen yaratandan,Düşmezsin bir özürle şanından,Herkes bir geçerse nazarından,Âlemde bir yaşamak çok zor değil...

Hamdi ErayTARHAN

DEĞİL

[email protected]

Ayla Kavrukkoca Tarhan

Ayla KavrukkocaTARHAN

SANA ULAŞSA

[email protected]

Belki bir gün seni eller saracak.

Yaralı kalbim perişan olacak.

Gözlerime yine yaşlar dolacak.

Şarkılarım bari sana ulaşsa.

Her satırı sana bir nağme olsun.

Kollarına benim yerime konsun.

Seni özlediğim içine doğsun.

Şarkılarım bari sana ulaşsa.

Çok uzaklardasın gücüm yetmiyor.

Bağrımdaki rüzgar deli esmiyor.

Bir selam, bir mektup neden gelmiyor.

Şarkılarım bari sana ulaşsa.

21-08-1990

Page 58: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-58-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

I- Bebek gezegenin doğumu gözlemlendi.

Yaşlılığa Bağlı Hastalıklara Umut Vaat EdenYöntem

Peki NedenYaşlanıyoruz?

Telomer Nedir?

Telomerler Uzatılabiliyor!

Astronomlar, tarihte ilk kez bir gezegenindoğumunu gözlemlemeyi başardı. Bebekgezegenin kozmik ölçülere göre genç sayılabilecekbir yıldızı bulunuyor.

Arizona Üniversitesi'ne bağlı bir araştırmaekibi, sıcak toz ve gaz bulutunun gezegenedönüşmesini gözlemledi. Stephanie Sallumbaşkanlığındaki ekibin gözlemleri İngiliz bilimdergisi Nature'da yayımlandı.

Astronomlar birkaç yıl önce keşfedilen vekatalog numarası LkCa15b olan bebek gezegeni birsüredir izlemeye başlamıştı. Bebek gezegeninkozmik ölçülere göre genç sayılabilecek bir yıldızıbulunuyor. 2 milyon yaşındaki yıldızın bir güneşsistemi oluşturduğu belirtiliyor. Gezegenler yıldızıçevreleyen dev bir gaz ve toz diskinden oluşuyor.

Astronomlar, Şili ve ABD'de bulunanteleskopların yardımıyla 9 bin 700 derecesıcaklıktaki hidrojen gazının karakteristik ışımasınıve kor halindeki tozun yaydığı ışığı gözlemledi.Bunların genç protogezegenin üzerine düşerekonun büyümesini sağladığı ispatlanmış oldu.Böylece bir gezegenin oluşumu ilk kez doğrudangözlemlenmiş oldu.

©Deutsche Welle Türkçe DPA/ EC, NH

-------------------------------------------------------

Teknoloji ve tıp alanlardaki gelişmeler, yüksekyaşam kalitesinin getirisi olarak artık yaşlanmak

istemiyoruz. Buna paralel olarak da yaşlılık veyaşlılığın neden olduğu hastalıklarla ilgili çok fazlaaraştırma yapılıyor ve bu konuda gerekli adımlaratılıyor. Nitekim gerek gerontoloji bölümlerininaçılması, bu konuda üniversitelerde yüksek lisansbölümlerinin açılması olsun gerekse yaşlıbakımevleri, yaşlı bakımı için birtakım kuruluşlarolsun bunun göstergesidir.

Yaşlanmamıza neden olan ise telemorlerink ı s a l m a s ı s o n u c u D N A b ö l ü n m e s i n i nengellenmesi, hasta hücrelerinin bölünemediği içinyenilenemeyip ölmesi. Sadece yaşlılığın değil aynızamanda hastalıkların, ölümün, yaşlılıkla meydanagelen problemlerin de altında yatan neden telomerkısalmasıdır. Stanford Üniversitesi tarafındanyapılan bir araştırmayla telomerler uzatılmasıbaşarıyla gerçekleşti.

DNA'da bulunan zincirlere kromozomdenilmektedir. İşte bu zincirlerin uçlarında yer alanan lams ız nük leo t i t d i z i l e r ine te lomerdenilmektedir. Görevi ise anlamlı diziler olangenleri korumaktır. Genç bir insanda 8 bin ile 10 binarasında değişen sayıda nükleotit dizisinden oluşantelomerler bulunmaktadır. Bu telomerler hücre herbölündüğünde nükleotit kaybederler ve böylecegün geçtikçe bir miktar kısalırlar. Örneğin ecelimizgeldiğinde telomer tamamen kısalmış oluyor. Buanlamda biyolojik bir iç saat olduğunu söylemekyanlış olmayacaktır.

II-Daha uzun yaşayabilecekmiyiz?

Ünlü tıp dergilerinden FASEB Journal'da

Derleyen: İsmail TUNA

Bilimsel Gelişmeler

Page 59: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-59-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

yayımlanan araştırmaya göre Stanford ÜniversitesiTıp Fakültesi bünyesinde gerçekleştirilen çalışmalarneticesinde labaratuvar ortamında telomerlerinuzatılması başarıyla yapıldı. Telomerlerin uzatıldığıderi hücrelerinin genç bir hücre gibi davranarakbölünmeyi sürdürdüğü gözlemlendi. Bu yöntemsayesinde telomer uzunluğu 1000 nükleotit civarındauzatılabiliyor ve böylece hücrelerin ömrü daha uzunolacak. İnsan yılı olarak bu rakam birkaç yıla denkgeliyor.

Mesajcı RNA olarak bilinen mRNA, TERTbileşeninin kodunu taşıyor. TERT bileşeni de kökhücrelerin sentezlediği ve telomer uzamasında etkilitelomeraz enziminin aktif bir bölümünü oluşturuyor.Bu nedenle çalışma çerçevesinde mRNA'nındeğiştirilmiş bir versiyonu kullanıldı. Yalnızbiyolojide şöyle bir durum vardır ki telomerlerisürekli olarak uzatırsanız sürekli hücre bölünmesigerçekleşecek ve bu da kansere neden olacaktır. Buyüzden araştırmada kullanılan değiştirilmişmRNA'da bulunan TERT bileşeni hücre içinde 2 günboyunca tutulduktan sonra kendini yok ediyor veböylece uzayan telomerler sağlıklı bir şekildekısalmaya devam ediyor.

Hastalıklar üzerinde yapılan labaratuvarçalışmaları sırasında hücreler bir süre bölündüktensonra telomer kaybederek ölmektedir. Bu durumaraştırmaları çıkmaza sokmaktadır. İşte bulunan buyöntemle labaratuvarda yapılan ilaç testleri olsun,hastalık araştırmaları olsun daha sorunsuzyapılabilecek. Ayrıca yaşlılık dolayısıyla meydanagelen hastalıkların tedavi edilmesi ya da önlenmesikonusunda yardımcı olacak. Örneğin yaşlılıknedeniyle oluşan kalp, diyabet gibi hastalıklar tedaviedilebilir. Kimbilir belki gençlik iksiri de bulunabilir.(23 Ekim 2015)

Bu Çalışma Nerelerde Kullanılabilir?

Uzun zaman oldu şiir yazmayalıYüreğim katılaştı son zamanlarDuygularım terkedilmiş bir köşedeDerken

Bu gece, köşede bıraktığım tüm duygularımıAlıp alelacele yüreğimeParmak uçlarımdan mühürlüyorum bu geceyeGitme desem sana küçük kız,Kal desem,Yüreğimin dermanısın desem,Anlarsın beni biliyorum.Ama dilim lalGözlerimden süzülüyor ayaz ayrılıklarYeni bir başlangıç seni bekliyorKalbim seni uğurlamaya el vermiyorİçimde yangın buz tutuyorSusuyorum küçük kızSen gül, istiyorumSen üzülme istiyorumYüreğimiz bir atıyor biliyorumSeni yeni bir başlangıca uğurlarkenKocaman gözlerinden öpüyorum...

-----------------------------------------------*Kız kardeşimdir.

İletişim: 5366 sokak No: 82,Daire 14 kat 6 -Çamdibi/ İzmir

Küçük Kız*

Müjgan Tutan [email protected]

Solda, Müjgan Tutan Katlanve , kardeşiküçük kız

Page 60: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-60-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

EĞİTİMİ NALLAMAK

Konuya, alışılmışın dışında bir öykü ilebaşlamak istiyorum:

Adamın biri, eskiden çevresinde çok iyi birnalbant olarak tanınırmış. En kaliteli nalları yapar,at, eşek, katır ne varsa büyük bir ustalıkla nallarmış.Zanaatı nal ve nalbantlık olan bu adamın her gittiğiyerde gözü, daima at ve eşeklerin ayaklarında olur;onların nallarını inceler; başka hiçbir şeyigörmezmiş. Yani bütün dünyası yalnız at, katır veeşek ayağı ile naldan ibaretmiş.

Zamanla nalbandın iş ve gelir durumubozulmuş. Durumu kurtarmak için daha kalitelidemirlerden, daha iyi işçilikle nal üretmiş, ama işinidüzeltememiş. Çünkü herkes at, eşek ve katırlardanarabaya (otomobil, kamyon, kamyonet…) geçişyaptığı için nala ve nalbanda olan talep azalmış venal ustası gözünü hayvanların ayaklarından veonların nallarından ayırıp çevreyi göremediği içinmotorize olmanın getirdiği değişimi dekavrayamamış.

*

Bizim eğitim uygularımız da 1926 yılıdolayında belirlenen amaçlar doğrultusunda sürüpgitmektedir. Çevre, ihtiyaçlar, teknoloji… vb.değiştiği halde, nalbandın nalında olduğu gibi;devrini tamamlamış ürünler hiçbir yerde alıcıbulamıyor ve kullanılmıyor. Okullarda, nerede, nezaman ve nasıl kullanacağımızı bilmediğimiz/bilemediğimiz bilgiler içinde boğulup kalıyoruz.Sorunun başka bir yönü de, bilgileri ezberleyerekedindiğimiz için içselleştiremiyor, davranışad ö n ü ş t ü r e m i y o r ; k ı s a c a n e r e d e - n a s ı lkullanacağımızı bilemiyoruz. Demode olmuş bilgiyığınları altında sersemleyip hantallaşıyoruz.G e l i ş m i y o r u z , d u r a ğ a n l a ş ı y o r v ehareketsizleşiyoruz. Aşağıda anlatılan tarihigerçekte de olduğu gibi:

top, tüfek ve diğer mühimmat,Allahuekber dağlarına mekkâre denilen katırlarlataşınıyordu. Kışın Sarıkamış ayazında, diz boyu

karda, günlerce yürüyen ve yorulan asker, gecedağın bir kuytuluğunda mola verir. Her yerin karlakaplı olması nedeniyle gece kamp alanına kurtlariner. Sırtında yükü olmayan katırlar kaçıp kurtulur,makineli tüfek taşıyanlar ise kaçamaz ve kurtlartarafından parçalanır. Yani tüfekli katırlarcanlarından olurken tüfeksizler kurtulur.

Biz de, eğitimde edinilen bilgileri neredekullanacağımızı bilmeden yükleniyoruz. Yaşamınbir anahtarı olması gereken bilgiler, mekkâreninsırtındaki makineli gibi bizi durağanlaştırıyor,uyuşturuyor. Dünya ülkeleri arasında geri planlaradüşürüyor.

Şu soruları her platformda kendimize, çevreyetekrar tekrar sormamız gerekiyor:

Bilgide etkileşim halinde bulunan taraflarvardır. Taraflar bilgiyi bölüşmede önemli uçlardır.Uçlardan biri piyasa, diğeri ise okuldur. Buna göreokul, piyasanın ihtiyacı olan bilgileri verebiliyormu?

Öğrenci, öğrenici ve öğretmen öğrenilecekbilginin cins ve miktarının belirlenmesinde etkilioluyor mu?

Eğitim kurumlarında çağcıl yöntemleruygulanıyor mu?

Hızla değişen, bulunduğumuz coğrafyada,değişime ayak uyduruluyor mu, yoksa belirli biröğretmenlik formasyonu ile ömür boyu yetiniliyormu? Başka bir anlatımla ile miüretilmeye çalışılıyor?

Yaptığımız iş ile öyküdeki nalbant gibi,çevreyi görmeksizin, durmadan artık ihtiyaçduyulmayan nalları üretmeye devam ederek

Yoksa anlamınıanlamadığımız bilgi yükü nedeniyle çevredeki“ yem mi oluyoruz?..

-------------------------------------''93 Harbinde”

*

*

*

*

*

eğitimi mi nallıyoruz?

kurtlara”

''eski'' yeni”

* Emekli Coğrafya Öğretmeni

Hüseyin YAŞAR*[email protected]

Page 61: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-61-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

AYNA AYNA SÖYLE BANA

Hayat…

Masal…

Bir film karesinde unutulan figüran…

Dantel zarafetiyle işlediğimiz bir güzellikgözlerimizin önünde eriyen bir muma dönüşebilir.Bilin ki cesaretiniz varsa kimse size açıktan birkarşı koyuşa yeltenemez. Ancak arkadan vurmayıbilir aşk ile coşmayı bilmeyen gönüller.Hayatımızdaki zaferlere iyi bakılmalı. Her zaferinardında azgın sellerin götürdüğü verimlitoprakların haline benzeyen yanlarımızı görmektenbaşka bir tat bulamayız damağımızda.Acılarımızdan kaçarsak mutluluk ebediyenuğramaz gönlümüzün topraklarına ve bir gün pesedersek dünyayı yerinden oynatacak dev birkaldıracı da reddetmiş olacağız. Sonuna kadarbedel ödeyerek ,ısırgan otlarına küstahçagülümseyerek girin kavgaya, atılın hayatın tamortasına ve bir savaşın başlama borusunu çalın.Korkmayın, bilin ki kavgayı ancak yandaşlarıköreltir.

Yağma edi lemeyen, çal ınamayan vepaylaşıldıkça azalmayan tek şey nedir ki zaten.Tabii ki ONUR. Karanlık geceler de bile renkliışıklar vardır ve bu renkli ışıklar altında renginikaybetmiş çiçekler. Tepemizdeki göçmez tavan…Ortancadaki pembe… Ayşe Onbaşı… Pir SultanAbdal…

Öyle bir kaygıdır ki makam kaygısı deyimyerindeyse kaygıların hasıdır. Onlar yaşayıpgiderler tabi ama kaygı çukurudur onların yaşamı.

Çukura düşenlerin önce bir aynaya ihtiyaçlarıvardır. Çünkü kaygı bellerini bükmüş, karar vermegüçleri ellerinden alınmıştır. Diğer insanlarayönelen ahlaksal yanları, özerklikleri, dayanışmaduyguları kalmamıştır. Üzerlerinde sürekli birinsan baskısı hissederler. Çukurdan çıkıncakendilerini yaşam karşısında savunmasız görürler.Koza gibi örmüştür etraflarını kaygı… Kaygı sonluolduğumuzu anlayınca çıkıyor açığa. Sonlukılıyoruz varlığımızı, içimizde kaygı gülleri açıyor.

Şimdi ise ne kadar derindeyiz bilemiyorum.Ama ilk indiğimde bile perişandı denizin dibi veben tek tek toparlamaya çalıştım istiridyelerinyüreklerini, anlattım yosunlara bu çelişkilidüzeni… Şekeri karşı tarafa uzattık, zehiri ise biziçtik. Gökten bela yağsa kafamızı dışarı uzatır halegeldik.

Bir gün konuşarak sakladığım düşüncelerimi,susarak anlattığım günler de gelecek. Ne diyelim ;onu da kaygı bahçesi olanlar düşünsün…

-----------------------------

Ebru TUGLU: 12.06.1977 tarihinde Adana'nınOsmaniye İlçesi'nde doğdu. Annesi ev hanımı, babasıpolis olan Ebru Tuğlu, ailenin en küçük çocuğuydu. İlkve orta öğrenimini Manisa-Salihli ve Selendi'detamamladı. Süleyman Demirel Ünv. Çocuk gelişimi veOkulöncesi eğitim öğretmenliği bölümünü bitirdiktensonra, Gümüşhane-Kelkit'e 2000 yılında öğretmenolarak atandı. 9 yıllık öğretmenlik görevinden sonraidarecilik görevine geçen Ebru Tuğlu 6 yıllık okulmüdürlüğü ve müdür yardımcılığı görevlerinden sonraşu an öğretmenlik görevini sürdürmektedir.

Ebru TUĞLU

Övünelim mi?..

Ülkemizde fazlaca kibirli olanlara “Burnu büyük” derler.Biz de bu söze örnek olsun diye aşağıdaki fotoğrafı koyduk.Zaten o da bizden. Dünya birincisi…

En uzun burun, 8,8 santimetre ile Mehmet Özyürek'e ait.

Page 62: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-62-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

Evimdeki Hazine

Büyüklerimizin sözlerini ne kadar da azdinliyor, ne kadar söylenenleri kulak ardıediyoruz değil mi? Onlar ki bizden önce görmüş,aynı yollardan geçmiş deneyimli kişiler. Ve onlarıher umursamadığımızda, sürekli “keşkeler” girerhayatımıza…

Camın önüne oturmuş, bir bardak kahvemiyudumlarken öylece yaprakların kımıldamasınıizliyordum. Derin düşüncelere dalmışken ani birgök gürlemesiyle irkildim. Babaannemin sözlerigeldi aklıma. Sabahları kahvesini beklerkennasihatler dökülürdü tatlı dilinden. Her zamananardım, ama bugün bir farklı dokundu yüreğime.Bazen hayat durduk yere zor ve ağır gelir ya, öylegünlerden bir gündü. Çok sıkıldığımı

söylemiştim. Yüzünde hafif bir gülümsemebeliriverdi. Ve ''Evinizde altın top, hareketlihazine eksik'' dedi. Beraber gülerken sıcak birortam hâl aldı.

Evimdeki hazineyi önemser, dualarında anarve mutluluk için gerekli olduğunun üzerindedururdu. Ne güzel ve tarif edilemez birduyguymuş annelik. Kendinden bir parça için,her şeyi yapabilecek güçte hissediyor insankendini o an. Benimle büyüyen, koşuşturan,eğlenen, bir gülüşüne hayran olduğum altıntoplarım vardı. Artık kimseye ihtiyaç yoktu.Derdime derman olan evimdeki hazine,gönlümdeki hayat, güler yüzlü çocuklarım.

Münevver ŞEHİTOĞ[email protected]

Merhaba ,Ben İsviçre de doğup büyüdüm. Türkiye'ye

dönüş yaptım ve Afyonkarahisar'da öğretmenlikbölümünde okuyorum. Yalnızlığımı ve hasretimi

kâğıda döktüm. Çok da heveslendim ve en önemliside Türkçe'yi sevdim. Yazılarımı değerlendiripyayınlarsanız çok sevinirim. Destekleriniz içinşimdiden teşekkür ederim. İyi çalışmalar.

Usta bir ressamın öğrencisi, eğitiminitamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlarken:

-Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalıkmeydanına koyar mısın, dedikten sonra:

-Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak.İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine birçarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi deunutma, diye eklemiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmayagitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş.Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam,üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiyeetmiş.

Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yineresmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasınıistemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitlirenklerde boya ile birkaç fırça koymasınısöylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleriyerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını

önermiş.Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra

bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçleustasına koşmuş.

Usta ressam şöyle demiş:“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar

a c ı m a s ı z b i r e l e ş t i r i s a ğ a n a ğ ı i l ekarşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resimyapmamış insanlar dahi gelip senin resminikaraladı.

İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumluolmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir.Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeyecesaret edemedi.”

- Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyeninsanlardan alamazsın.

- Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma.-Asla bilmeyenle tartışma.

Kıssadan hisseli kısa bir öykü:

Page 63: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

-63-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

DİKİLİ BELEDİYESİNİN 16-17 NİSAN 2016TARİHİNDE DÜZENLEMEKTE OLDUĞU,

AŞAMA 1

A) Köy Enstitülerini tanıtım filmi ve Çizgi Film

B) Ulusal Oyunlar

C) Koro gösterileri

D) Büyük boy Köy Enstitüleri FotoğraflarıylaEnstitülerin Tanıtımı ve

KÖY ENSTİTÜLERİ ARŞİVİNİN AÇILIŞ VETANITIMI'yla Türkiye'de

AŞAMA 2

OTURUM 1- Eğitim Dizgemizde Köy EnstitülerininYeri

OTURUM 2- Toplumsal Değişim Sürecinde KöyEnstitüleri

OTURUM 3- Öğretmen Yetiştirme Açısından KöyEnstitülerinin Eğitim Tarihimizdeki Yeri

OTURUM 4- Türkiye'de Ulus Devletin OluşumundaKöy Enstitülerinin Yeri

OTURUM 5- Köy Enstitülerinde Uygulanan Eğitimİlke ve Yöntemleri

Yukarıdaki oturumlara katılarak sunum yapacakolanlar ağırlıklı olarak ya Köy Enstitüleri konusundabir tez vermiş ya da bu tezleri verenlere danışmanlıkyapmış akademisyenlerden oluşarak bu konudaTürkiye'de imza atmış olacaklardır.

AŞAMA

KÖY ENSTİTÜLERİ KÜLTÜRÜNÜ KONUALAN ÖYKÜ YARIŞMASI SONUÇLARININDUYURULMASI ve KAZANANLARAÖDÜLLERİNİN VERİLMESİ

Bu etkinlikle de Türkiye'deyaşama geçirilmiş olacaktır.

Köy Enstitüleri kültürü baz alındığı için, öykükonusu bir şekilde Köy Enstitülerini, oralarda yetişenköy enstitülüleri ve onların yaşam ilkelerini yansıtmakzorundadır.

Ödüle daha önce herhangi bir yarışmada ödülalmamış ve hiçbir yerde yayınlanmamış (sosyalmedya, blog vs.) öykü ile başvurulabilir.

Yarışma herkese açık olup yaş sınırlaması yoktur.

Seçici kurul, yapıtları yaşama yakınlık, çevreye vetopluma duyarlılık, Türkçemize uygunluk, anlatımdaözgünlük ve öykü örgüsüne uygunluk eksenindedeğerlendirecektir.

. Öyküler bilgisayarda Times New Romankarakteriyle, 1,5 satır aralıklı, 12 punto ile yazılarak,sayfalar kenar boşluklarına sahip olacak (heryön 2,5 cm) ve A 4 kâğıdına basılı olarak,halinde gönderilecektir. Katılımcılar, öykülerinin sağüst köşesine beş harften oluşan bir RUMUZyazacaklardır. Ad, soyad belirtmeyeceklerdir.

. Öykülerin uzunluğu aşmamalıdır.Ayrıca öykülerin kayıtlı olduğu bir de gönderideyer almalıdır.

Katılımcılar, büyük zarflarının içinde, ayrı birdosyaya ad-soyad, özgeçmiş, adres ve telefonbilgilerini ekleyeceklerdir.

Son başvuru tarihi: Öyküler kargoile teslim edilecektir. Düzenleme kurulu,yaşanabilecek gecikme ya da kayıplardan sorumludeğildir.

Sonuçlar basına duyurulacak veDikili Belediyesi'nin internet sitesinde ilan edilecektir.Ödüller; aynı gün Dikili'de yapılacak olan KöyEnstitüleri Festivali kapsamında düzenlenecek törenlebirinciye (2500TL ve plaket), ikinciye (2000 TL veplaket) ve üçüncüye (1500 TL ve plaket) olarakverilecektir.

. Gönderilen öyküler yeterli nitelikte bulunursa, ilk15'e girenler kitaplaştırılacaktır.

. Lütfiye Aydın, Ferda İzbudakAkıncı, Bekir Özgen, Eyüp Yengin ve AhmetCengiz'den oluşmaktadır.

Yarışmaya katılan öyküler geri verilmez.Koşullara uymayan öyküler seçici kurula sunulmadanelenir. Ödüle katılan yazarlar bu koşulları kabul etmişsayılırlar.

-

3

KÖY ENSTİTÜLERİNE YENİ BİR AÇILIM-FESTİVALİ

Türkiye'de üç ilk'e imza atıyor:

1- Açılış konuşmaları:

a) Dikili kaymakamı

b) Dikili belediye başkanı

bir ilke…

AKADEMİK DÜZLEMDE KÖY ENSTİTÜLERİÇALIŞTAYI (BİLDİRİLER)

ÇALIŞTAY İZLENCESİ

ikinci bir ilke

üçüncü bir ilk,

Öykü Yarışma koşulları:

1.

2.

1 (bir)

3-

4.

5

Normal5 örnek

6 5 (beş) sayfayıcd

7.

8. 1 Mart 2016'dır.

9. 17 Nisan 2016'da

11

12 Seçici kurul:

NOT:

Dikili Belediyesi Basın Bürosu

'NDEN DUYURU:

Page 64: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

1969 MEZUNLARIMIZ KUŞADASI'NDABULUŞTULAR

16 Ocak 2016

OKULUMUZUN 1976 MEZUNLARIAKYAKA’DABULUŞTULAR

Öğretmenlik hakkımız!

16 Ocak'ta

“KAYADAN KOPMADIK “ BELGESELİFETHİYE'DE

FethiyeBelediyesi Kültür Merkezi

Sabri Kuşkonmaz'Karamanoğlu Yörükleri başta

olmak üzere, Anadolu Yörüklerinin Anadolu'danBalkanlara, Balkanlar'dan Anadolu'ya 550 yıllıkkesintisiz dil ve kültür yolculuğu

ORTAKLAR KÖY ENSTİTÜSÜ MÜZEYEDÖNÜŞECEK

Geleneksel buluşmalarını Kuşadası'nda yapan1969 mezunlarımızdan yaklaşık 70 kişi, CumaEsentürk arkadaşımızın çağrısıylagünü Kuşadası'nda bir araya geldiler. Kardeşlik vearkadaşlık duygularının pekiştirildiği gecedeeğlenmek de onların en doğal haklarıydı.Derneğimizin Salihli temsilcisi İzzet Yılmaz,Nazilli temsilcisi Nazmi Ürer, Germenciktemsilcisi Hayri Altay, Karacasu temsilcisi TevfikKemikler, Foça temsilcisi Ayla Aksoy, Torbalıtemsilcisi İbrahim Çakır da toplantıya katılanlararasındaydılar. Dileğimiz gelecek yıllarda da bubuluşmaların sürmesidir.

Öğretmen okullarının kapatıldığı yıllarınAdabelenlileriydi onlar.

“ ” deyip ilk boykotlarıyapanlar, ilk sürgünleri yaşayanlar, kardeşliği vedostluğu, o sıcak günlerde verdikleri mücadelelerlebaşlatanlar onlardı. Akyaka'da bir kez

daha buluşarak o zamanki dostluklarını perçinlediler.Gecenin düzenleyicisi Necla Oğul, gecenintoparlıcısı da Gürel Dereli idi. Geceyi sahiplenen 80dolayındaAdabelenli oldu.

Gece boyu arkadaşlık ve dostluk duyguları ilekucaklaştılar, coştular ve eğlendiler. Derneğimiziunutmadılar. Burs sistemimize bir öğrencilik burskatkısı da sağladılar. Kendilerine teşekkür ediyoruzveAdabelenlilik de biraz budur, diyoruz…

Derneğimizin Fethiye Temsilcil iği 'nindüzenlediği belgesel film gösterimi

'nde yapıldı.Yönetmenliğini Dernek Üyemiz ve Dergimiz

Yazarı Av. ın yaptığı belgeselfilmin konusu: “

”ydu. Buçalışmalarıyla kültür tarihimize çok önemli notdüştüğü için kendisine yürekten teşekkür ediyor,bundan sonraki çalışmalarında da başarılar diliyoruz.

öğretmen ruhlu Aydın'ın İlçesi'ndeki Ortaklar FenLisesi bahçesinde bulunan ve Köy Enstitüsüdöneminden kalma, atıl olarak bekleyen 4 adetmüstakil lojman, restore edilerek eğitim müzesinedönüştürülecek.

Germencik

-64-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

HABERLER... HABERLER...HABERLER... HABERLER...

Page 65: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

Aydın

Anadolu

Val i l iğ i ve İ l Mi l l i Eği t imMüdürlüğü'nün Güney Ege Kalkınma Ajansıtarafından ilan edilen Alternatif Turizm Programıiçin açılan hibe projesine başvuruları kabul edildi.Başvuru süresi 8 Mayıs 2015 tarihinde sona eren2015 Yılı Teklif Çağrısına, Aydın, Denizli veMuğla illerinden 114 proje teklifi sunulmuş,değerlendirmede 22 adet proje uygun bulunmuş.

770 milyon 639 bin 66 lira bütçe ile 22 başarılıproje arasında yer alan “

projesi, hibe desteği kazanan projelerdenbiri oldu. Bu projeyle, Ortaklar Fen Lisesi'bahçesinde Köy Enstitüsü zamanından kalan,eskiden lojman olarak kullanılan fakat şimdilerdeatıl olarak bekleyen dört adet müstakil bina restoreedilerek, nedönüştürülecek.

1944'te Ortaklar Köy Enstitüsü dönemi ileeğitim öğretim hayatına başlayan, 1954'teöğretmen okuluna ve ardından ÖğretmenLisesi'ne dönüşen, bugün de Ortaklar Fen Lisesiolarak eğitim öğretime devam eden bu kurumda,yetmiş yıldan fazla mazisi olan eğitim öğretimmateryalleri gün yüzüne çıkarılmış olacak.Projenin 24 ayda tamamlanması hedefleniyor.

Ayrıca bu Eğitim Müzesi'nin, turizmmerkezlerinin yakınında bulunması tarihmeraklıları ve kültür turizmini seven yerli veyabancı turistlerin de ilgi odağı haline gelebileceğidüşünülüyor.

Ortaklar Eğitim TarihiMüzesi”

Ortaklar Eğitim Tarihi Müzesi'

İZMİR KENT KONSEYİ SEÇİMLERİNEKATILDIK

BURSİYERLERİMİZLE KAHVALTIYAPTIK

İzmir kent konseyi başkanlık ve yürütme kuruluüyelikleri seçimlerine katıldık. Dernek Üyemiz vedergimiz yazarı olan

ın başkan adayı olduğu seçimlerdedernek olarak arkadaşımızın yanındaydık.

ne sivil toplum kuruluşlarıkategorisinde üye olan derneğimizi DernekBaşkanımız temsil etti.

YKKED Genel BaşkanıKemal Kocabaş'

İzmir Kent Konseyi'

Mustafa Özmen

Derneğimizin yönlendirme yetkisini kullandığıburs sistemimiz gereği İzmir'deki burslu üniversiteöğrencilerimizin bazıları ile burs verenlerimizin birkısmının buluşturduğumuz geleneksel kahvaltımızıgerçekleştirdik.

Sevgi ve saygının ana menü olduğu kahvaltıda,Adabelen Dergimiz yazarlarından Osman Gökçe,Bekir Özgen ve Rıza Yetim kitaplarını, katılanöğrencilerimize hediye ederek onları mutlu ettiler.Yazarlarımızın gençlerimize kitaplarını armağanetmeleri hepimizi sevindirdi.

Ayrıca Dergimiz Yayın Yönetmeni ,İsmail Tuna

-65-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

HABERLER... HABERLER...HABERLER... HABERLER...

Page 66: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

Yuval Noah Harari

Hülya Yalçın

'nin insan türünün kısa tarihinianlatanadlı ilginç bir kitabını tanıttı. Kitap, hemöğrencilerimiz, hem de konuklarımızca ilgiylekarşılandı.

Yine derneğimiz üyesiakordeonu ile en güzel şarkılarını seslendirerekkahvaltımıza ayrı bir renk kattı.

Kahvaltımıza katılan tüm öğrencilerimize,yazarlarımıza, dostlara ve özellikle kahvaltıyamaddi destek de veren Mehmet Boranarkadaşımıza içten teşekkürler ediyoruz.

Okulumuz 1975 mezunlarının gelenekselbuluşması bu yıl İzmir ÇeşmeÖğretmen Evi'nde oldu. Yaklaşık yüz Adabelenlianılarını başka kıyılara göndermeden kardeşliği,dostluğu ve arkadaşlığı bu güzel gecede bir kezdaha pekiştirdiler, perçinlediler. Geceye ilk kezkatılan bazı mezunlarımız çok duygusaldılar.

Düzenleyiciliğini dernek yöneticilerimizdenC e z m i D i k m e n ' i n y a p t ı ğ ı b u l u ş m a y aöğretmenlerimizden Hüseyin Tankuş ve SerpilTankuş ile birlikte Dernek başkanımız MustafaÖzmen, İzmir temsilcilerimizden Vildan Uyar,Mehmet Kozanoğlu ve Müjdat Sezen'de katıldı.Ayrıca Fethiye temsilcimiz Abdullah Taşçıoğlu,Alaşehir temsilcimiz Ahmet Gülsün, Aydıntemsilcimiz Adem Çataloğlu da gecemize katkıverenler içindeydiler. Yönlendirme yetkisid e r n e ğ i m i z d e o l a n B u r s s i s t e m i m i z earkadaşlarımızdan Hafize Şen bir öğrenci, MustafaKurkur bir öğrenci, Rukiye Sarı bir öğrencilikkatkılarını koyarken, geceye katılan tüm arkadaşlar1975'liler adına bir öğrencilik katkı oluşturdular.Gecede derneğimizin yayın organı Adabelen

Dergimizin 36. sayısı arkadaşlarımıza ulaştırıldı.1975 mezunlarımız 19 Mart 2016 da okulumuzdakigeleneksel kuru fasulye pilav gününde buluşmaküzere sözleştiler. 1975'li arkadaşlarımıza 4 öğrencilikburs katkıları için yürekten teşekkür ediyoruz.Böylesi dayanışma ve toplantılarla Adabelenliliksonsuza dek yaşayacaktır, diyoruz…

Okulumuz ,bir kişisel sergisini daha 'ndeaçtı.

yılında İzmir Eğitim Enstitüsü ResimBölümü Grafik dalını bitirdi. Yurt içi ve yurt dışıyarışmalı sergilerde yer aldı. 32 kişisel ve 12 yurtdışında olmak üzere 44 sergi açtı. Kendisini yürektenkutluyoruz ve bundan sonraki çalışmalarında dabaşarılar diliyoruz.

24 Kasım nedeniyleşubesinin düzenlediği toplantıya

katılan dernek yönetimimiz, daha sonra nindüzenlediği

törenine katıldı.

“Hayvanlardan Tanrılara SAPIENS”

Işıltan Uşaklıgil,

14 Kasımda

1969 mezunu Ressamİzmir Sanat Merkezi

1974

Öğretmenler günüBornova ADD

YKKED'köy enstitülü öğretmenlere onur

plaketi

1975 MEZUNLARIMIZ ÇEŞME’DEBULUŞTULAR

HÜLYA YALÇIN RESİM SERGİSİİZMİR'DEYDİ

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZÜKUTLADIK

-66-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

HABERLER... HABERLER...HABERLER... HABERLER...

Page 67: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

DEVRİM ŞEHİDİMİZ KUBİLAY'I CANRADYODA ANDIK

ADABELEN DERGİSİ YAZARLARIAYDIN’DABULUŞTULAR

AYDIN’DA YAŞAYAN ADABELENLİLERKAHVALTIDABULUŞTULAR

55 ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNE BURSVERİYORUZ

Derneğimizin öncülüğünde 25 Aralık 2015Cuma günü 'da gerçekleşen "

konulu programaDernek Başkanımız Eğitimci-tarihçi ve Bayraklı ADD kurucubaşkanı Emekli Öğretmen Şkatıldı. Menemen'de günü yobazlartarafından şehit edilen Mustafa Kubilay vearkadaşlarını bir kez daha anıyoruz; bu olayışiddetle lanetliyoruz.

Can Radyo Devrimşehidimiz, Öğretmen Kubilay "

Mustafa Özmen,Aytekin Sözen

ükran Kaçmaz23Aralık 1930

“Onlar, inandılar, döğüştüler, öldüler…”

Adabelenlilerin 14 yıldır ses bayrağı olanDergimiz Adabelen'e yaşam veren yazarlarımızıngeleneksel buluşması Aydınlı AdabelenlilerinKahvaltısından sonra yine a gerçekleşti.İzmir'den,

Derneğimizinve nın birlikte

düzenledikleri geleneksel kahvaltıların ikincisigünü

nde yapıldı. Şiddetli yağmura rağmenarkadaşlarımızın katılımı örgütlülük

bilincinin net bir göstergesiydi. Selam olsunyüreğinin yerini bilenAdabelenlilere...

Derneğimizce yönlendirilen sistemimizebu yıl rekor bir katkı yapıldı.

Aydın'd

Aydın temsilcileri AdemÇataloğlu Dündar Bağcı'

Aydın-Aytepe SosyalTesisleriAdabelenli

burs

28Kasım Cumartesi

Aydından, Denizli'den, Muğla'dan gelenyazarlarımız dergimizin önemi ve niteliği ile ilgilideğerlendirmelerde bulundular. AdabelenDergimiz elinizdekiyle sayısına ulaştı. Üç aydabir yayımlanıyor. Bir dergiye hayat vermek, suvermek yeşertmek, yıllara salınması öylece kolay işdeğil. Bu nedenle yazarlarımıza ne kadar teşekküretsek azdır.

Toplantı yerinin sağlanmasına yardımcı oland e r n e ğ i m i z

, toplantıyı yöneten dergimiz editörü'ya ve tüm dernek

yönetimi olarak yürekten teşekkürlerimizisunuyoruz.

37.

Ay d ı n Te m s i l c i m i z A d e mÇataloğlu'naİsmail Tuna yazarlarımıza

AdabelenliAdabelen dostu 2015-2016 55üniversiteli

vearkadaşlarımızın katkılarıyla

öğretim yılında başvuru koşullarına uyanöğrencimize sekiz ay boyunca sürecek

bursları ödenmeye başlandı. Burs sistemimize katkıkoyan tüm yardımsever dostlarımıza, dernek ve bursalan öğrencilerimiz adına en içten teşekkürlerimiziiletiyoruz.

-67-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

HABERLER... HABERLER...HABERLER... HABERLER...

Page 68: Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla böylesi bir alayışla ...adabelenlilerdernegi.com/wp-content/uploads/2016/02/ada...Yeni yılınız kutlu olsun, 2016 dostlarınızla

BAYRAKLI BELEDİYE BAŞKANIMIZIZİYARET ETTİK

Belediye BaşkanımızHasan Karabağ

Bayraklı Höyüğü(Smyrna) Ortamında Bütünsel Eğitim”

ÖzmenHüseyinYaşar

DERNEĞİMİZE KİTAP BAĞIŞIYAPILDI

Adabelen Dergimiz RızaYetim100 adet

50Şırnak

Ersin Taylan Şırnak-Güç lükonak Yat ı l ı Bö lge Ortaokulu

40 Ortaklar AnadoluÖğretmen Lisesi /Ortaklar Fen Lisesi

Rıza Yetim Öğretmenimiz

DERGİMİZ YAZARLARINDAN BİR GRUPİZMİR-BORNOVA'DABULUŞTULAR

merhaba”

Bayraklı Belediyesi Dernekler Masası'

halk eğitimprojesi

"Ateşle Su Arasında

nınprogramı çerçevesinde

'a derneğimizinhakkında bilgi verdik. ”

adlıprojeyi Dernek Başkanımız Mustafa vedernek üyemiz hazırladılar.

in yazarlarından" adlı öykü kitabından

derneğimize bağışlamıştır.Kitapların adedi derneğimizin eski

bursiyerlerinden 'ta görev yapan öğretmenkardeşimiz aracılığıyla

öğrencilerine gönderilmiştir.Kitapların tanesi de

kütüphanesine bağışlanmıştır.e yürekten teşekkür

ediyoruz….

Yazarlarımızdan Bekir Özgen, Prof. Dr. OsmanGökçe, Prof. Dr. Ayhan Çıkın, Rıza Yetim, TurgutDereli, Ali Kaya, Emin Ugunlu, Ahmet Cengiz,Nurettin Özkan ve DergimizYayınYönetmeni İsmailTuna, Ege Üniversitesi Lokalindeki bu buluşmayakatıldılar. Dernek Başkanımız Mustafa Özmen'in detoplantı sırasında gelerek “ demesiyazarlarımızı sevindirdi.

Buluşmada doğal olarak sanat ve edebiyat üzerinesöyleşildi. Yazarımız Ahmet Cengiz'in, şiirin ortayaçıkışı, gelişmesi, günümüzdeki şiir anlayışı ile ilgilisunumu yazarlarımızca ilgiyle ve takdirle karşılandı.Sunumdan yararlanıldı. Toplantı sırasındayazarlarımızın yeni kitaplarını birbirlerine imzalayıpvermeleri de ayrı bir güzellikti. Buluşmalarınsürdürülmesi kararlaştırıldı.

-64-

A D A B E L E N

EĞİTİM-KÜLTÜR-SANAT-AKTÜALİTE

HABERLER... HABERLER...HABERLER... HABERLER...

YİTİRDİKLERİMİZ

MEHMET UZ

Okulumuz 1960mezunu, derneğimizeve dergimize maddikatkılarıyla destekveren sevgiliağabeyimize allahtanrahmet dileriz.

ŞERİF EMİNOkulumuz 1965 mezunu,