tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · web viewbir iddiada...

145
T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :79 CELSE TARİHİ :21.04.2009 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :AHMET ELMALI 116766 21.04.2009 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Selim Akkurt, Erkut Ersoy, Kahraman Şahin, ümit sayın, Mete Yalazangil, Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanık Güler Kömürcü Öztürk ile sanıklar müdafilerinden, sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Tolga Akalın, sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep küçük, sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Mehmet Cengiz, Av. Hasan Basri Özbey in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi: “Sayın Özese bir toplantı ile alakalı bir mesele sormuştu üniversitede hatırladım ben o meseleyi sonrasında Akdeniz üniversitesinde oradaki görevliler telefon açtılar dediler ki biz 301 konusunda bir toplantı yapacağız, söz konusu toplantıya ulusalcı milliyetçi kanattan siz katılan olarak düşündük, sanık tarafından da Hrant Dink i düşündük karşılıklı canlı bir program olsun. Yine hrant dink in yanında onun fikirlerini savunan sanık fikirlerine yakın oral çalışlar gelecek. Sizin yanınızda da size yakın olan Vural savaş gelecek dendi. Böyle bir programa katılır mısınız? Ben düşündüm tabi olabilir dendim. Benim açımdan bir problem yok peki dediler. Tabi programın saati vesaire konusunda mutabakata vardık Akdeniz üniversitesindeydi program fakat sonrasındaki gelişen olayda hrant dink

Upload: others

Post on 25-Dec-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :79CELSE TARİHİ :21.04.2009

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :AHMET ELMALI 116766

21.04.2009 tarihli oturum açıldı.Tutuklu sanıklardan Selim Akkurt, Erkut Ersoy, Kahraman Şahin, ümit sayın, Mete

Yalazangil, Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanık Güler Kömürcü Öztürk ile sanıklar müdafilerinden, sanık Kemal Kerinçsiz

müdafii Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Tolga Akalın, sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep küçük, sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Mehmet Cengiz, Av. Hasan Basri Özbey in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi: “Sayın Özese bir toplantı ile alakalı bir mesele sormuştu üniversitede hatırladım ben o

meseleyi sonrasında Akdeniz üniversitesinde oradaki görevliler telefon açtılar dediler ki biz 301 konusunda bir toplantı yapacağız, söz konusu toplantıya ulusalcı milliyetçi kanattan siz katılan olarak düşündük, sanık tarafından da Hrant Dink i düşündük karşılıklı canlı bir program olsun. Yine hrant dink in yanında onun fikirlerini savunan sanık fikirlerine yakın oral çalışlar gelecek. Sizin yanınızda da size yakın olan Vural savaş gelecek dendi. Böyle bir programa katılır mısınız? Ben düşündüm tabi olabilir dendim. Benim açımdan bir problem yok peki dediler. Tabi programın saati vesaire konusunda mutabakata vardık Akdeniz üniversitesindeydi program fakat sonrasındaki gelişen olayda hrant dink Vural savaşla benim ismime itiraz etmiş. İkisinin katıldığı programa ben katılmam demiş. Sonrasında da peki bunun üzerine hangi isimler denilince mümtaz Beyazıtoğlu ile Galatasaray üniversitesinde Ümit Kabasakal’ın üzerinde durmuşlar. Onları da davet etmişler ancak ismini vermek istemiyorum Akdeniz üniversitesinde ceza hukuku profesörü zaten oturumun başkanlığını da o yaptı. O şu şekilde düşünmüş onlar da gelsinler onlara da o program içersinde bir yer vereceğiz bizim haberimiz yok, gittik tabi böyle bir soğuk duş ile karışlaştık. Dediler ki biz size bu programın sonunda en son söz vereceğiz ve sınırsız söz hakkınız olacak. Ve nitekim program sırası ile bize geldi önce Vural Bey görüştü fakat içerdeki öğrenciler çok farklı. Hrant dink konuşunca oral çalışlar konuşunca muazzam bir destek vardı ve sıkıntılı bir topluluk olduğunu anladım. Bölücü öğrenci kesiminin de fazla olduğunu belli Vural savaş ı konuşturmadılar. Beş dakika içinde sözünü kestiler. Beni kürsüye davet etti sayın ceza hukuku profesörü beni de aynı şekilde beş dakika içersinde sözümü kestiler o toplantı ona ilişkindir. Sayın değerli üyem. Zannediyorum bunu sordunuz siz.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” evet, hangi tarihte meydana geldi bu olay.”

Page 2: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:2

Sanık Kemal Kerinçsiz .” 2007 olabilir, özür dilerim, hrant dink sağ idi çünkü 2007’nin başları da olabilir yok 2006 olacak. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:” peki bunun dışında başka bir provakatif eylem oldu mu .”?

Sanık Kemal Kerinçsiz :” yok efendim ben böyle bir şeye iştirak, bu olay da benden kaynaklanan bir mesele değil ben orada doğrudan doğruya katılımcıydım ve ceza hukuku profesörünün bizzat daveti üzerine gittik Vural savaş ile olay budur efendim.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi: “ dün duruşmaya katılamamıştım rahatsızlığım nedeni ile kemal bey e bir sorum var onu cevaplamasını kendisinden talep edeceğim. Ben kendisine hiçbir yerde karışlaştım mı görüştüm mü herhangi bir toplantılarına katıldım mı veya bir iddia edildiği gibi sayın savcıların iddianame de iddia edildiği gibi sanıyorum Patrikhane toplantısı, orada kendisinde bir CD vardı burada izlemiştim ben kardeşim gözüküyormuş bana çok benzeyen aramızda bir yaş fark olan. Çok benzeyen kardeşim gözüküyor onun CD sini mahkemeye vermesini talep etmiştim. Kendisinden bu kişinin ben miyim kardeşim mi olduğunu bir kendisinden öğrenmek istiyorum. “

Sanık Kemal Kerinçsiz .” efendim ben kendisini hiç tanımıyorum ilk defa burda gördüm. o telefon olarak da enternet grup olarak çıkmıştır. Tamamen enternet grubun temsilcisi olarak benim fihristimde basın bölümümde çıkmıştır ama bu tanıdığım anlamına gelmez. Ne telefonla görüştüm ne yüzünü gördüm. Patrikhane basın açıklamasında da kardeşidir. Kardeşi de o dönemde görev yaptığım partide il yönetiminde birlikte çalıştık yaklaşık iki, iki buçuk yıl kadar. Milliyetçi iş adamları derneğinin de başkanlığını yürütmektedir. Söz konusu görüntülerde görülen kardeşi Mustafa Ertekin’dir. Kati olarak tanımıyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın:“Sayın başkanım, muhterem heyet, kovuşturmanın daha ilk günleri itibariyle bu

kovuşturmaya müdafii sıfatı ile katıldığımda bu duruşmaların celselerin en başında anladığım kadarı ile demiştim ki bu güne kadar Türk hukuk tarihinde şüpheden sanığın yararlandığı temel ilke geçerli iken bu kovuşturma münasebeti ile şüpheden kamunun yararlandığı yeni bir döneme girdik. Yine bununla eş zamanlı olarak aynı günlerde bir savunmanın içersine düşebileceği trajikomik halin yoku ispat mükellefiyeti altında kalmak olduğunu ve savunma yoku ispat mükellefiyeti altında kalırsa çok temel bir mahşeri niçin sorusunu sormakla bir meseleyi tahkik etme noktasına geleceğini düşünmüştük. Yargılamanın devam eden dönemlerinde başta bir kanaat olarak bir şüphe olarak bende tahakkuk eden hususu şu idi, huzurdaki birçok sanığın olaylar karşısındaki masumiyetinin değil de hayata dair masumiyetinin bu davada yargılama konusu olduğuna ilişkin bir kanaat hâsıl oldu kovuşturmanın bunca gecen zamanı içersinde. Yani malumunuz olduğu üzere kovuşturma ve ceza hukuku olaya dair masumiyet ile ilgilenir. Bununla ilgili belli bir mantıki deliller silsilesi içersinde isnadın kanunilik ve tipiklik unsurları da dikkate alarak bir tahlil yapılır. Burada tez antitez ve sentez denen üçlü bir çelişme metodu uygulanır. Yargılama makamları hep birlikte el birliği içersinde bir şüpheyi ortadan kaldırmaya doğru hareket eder. Oysa kovuşturmanın bu güne kadar ki safahatı içersinde özellikle sayın savcılarımızın dün de sorduğu bazı soruları da dikkate aldığımızda burada esasen hukukun tipiklik unsurunu izafe eden bazı hususlardan dolayı bir yargılamanın bizim açımızdan iddianın bizim açımızdan olmadığını, bunun ötesinde bazı sebeplerin mutlak şekilde araştırılması gerektiğine inandık. Efendim malumunuz olduğu üzere bu tür davalar, Türk siyasi tarihinde çok daha önce ed olmuş benzeri nitelikteki davaların her birinde dönemin siyasal konjöktürü, dönemin uluslar arası konjöktürünün bu tür davalarda bir etki uyandırdığı bilinir. Yani bu tür davaları af buyurun kanaatimizce bize göre anlayabilmek için hukuk hukuk siyaset ve siyaset uluslar arası ilişkiler dediğimiz bir üçlü ağ üzerinden bu davaları anlamak gerekir. Bununla ilgili tarihi atıfta yaparak elbette ki bu tür davaların benzer örneklerini de ben birazdan size kısaca izafe edeceğim. Şimdi dediğim gibi hayata dair masumiyetin yargılandığı kanaatinin oluşmasına

2

Page 3: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:3

bende sebebiyet veren onlarca husus yaşadım bu kovuşturma süreci içersinde. Yoku ispat mükellefiyeti altında kalmanın kendi içersindeki acziyeti içersinde on bir gün boyunca posteki saymak misali tek tek bütün isnatlara avukat Kemal Kerinçsiz tarafından cevap verilirken aslında ortalama olgun hukuk mantığına sahip herkes bu isnatların ağırlıklı bölümünün insanların günlük beşeri ilişkilerini sorgular seviyeye geldiğini, oysa ceza yargılaması mantığı içersindeki özellikle atfedilen cürümler kapsamında 312 ve313. Maddenin hazırlık hareketlerini dahi suç telakki etmediği bir dönemde hazırlık hareketleri dahi nitelendirilemeyecek fiillerin dahi sorgulama konusu yapıldığını gördük. Elbette ki mahkememiz iddianame yi kabul ettikten sonra devletimizin cumhuriyet savcılarının altında mührü olan bir iddianame ciddi bir hukuk belgesi olmalıdır. Bu iddianamenin içersindeki belirli ciddiyetsizlikler dahi yargılamanın gayrı ciddi seviyeye gelmesine sebebiyet vermemelidir ki vermemiştir de. Mahkememiz titizce iddiaların hafifliğine rağmen bu iddiaları da tek tek somut bir şekilde yargılamanın içersine almış bizim bu yargılama süresi içersinde hukuka aykırı deliller dediğimiz ve önden ayıklanmasını gerektiğimiz bölümler ile ilgili ara karar itiraz ederek bu hukuka aykırı delillerle ilgili değerlendirmeyi yargılamanın sonunda yapacağını belirtmiştir. Tabi burada şöyle bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Hukuka aykırı delillerle hukuka uygun delillerin hep birlikte bir sorgulama ameliyesi içinde bulunmuş olması yarın öbür gün bunları ayrıştırılmasında da bir başka sıkıntı ortaya koydu. Şimdi nihai değerlendirmenin yapılacağı dönemde sorgunun kendi içersindeki bölünmezliğinin nasıl bölüneceği, sorgudaki hangi bölümlerin çıkarılacağı da önemli bir kaos olarak önümüzde bizi bekleyen bir süreçtir. Az önce ifade ettiğim noktada bu davaların bizce anlaşılabilmesi için hukuk, hukuk siyaset siyaset uluslar arası ilişkiler zemininde bir algılamaya ihtiyaç olduğunu düşünmüştük. Bununla ilgili birazdan tarihsel örnekler vereceğim. Ancak özellikle bize atfedilen fiiller, dikkat edilirse bir nevi hükümet ağzı olarak da nitelendirilen bir ağız ile ülkede istikrarı bozmak, gerginlik ve kaos çıkarmak gibi kavramlardan oluşuyor. Dolayısıyla hükümet denen kavramın hükümet denen yapının anayasal kurumun oluşumunu hükümetin oluşumundaki iç ve dış dinamikleri de tetkik etmek suretiyle şu noktayı yakalamak istiyoruz. Evet belirli fiillerimiz hükümeti eleştirme, hükümet icraatlarını eleştirme noktasındadır. Belirli fiillerimiz devletin bazı politika değişiklerinin hata içerdiğini eleştirme noktasındadır. Peki burada bir uyumlu karşıtlık var mı? yani bu fiillerimiz bir provakatif eylem mi, yoksa bir uyumlu karşıtlık üzerine mi çalışmış. Uyumlu karşıtlıktan kastım şu efendim, bir hükümet icraatı olur veya bir bakanlık icraat ı olur bu bakanlık icraatına bir karşı çıkış mı yapılmış yoksa ortada hiçbir şey yokken bir yalan haber ve kurgu üzerine bir provokasyon ve insanların bu kurgu üzerinden mevcut hükümete karşı belirli bir tahrik edilme süreci mi oluşturulmuş, yani uyumlu karşıtlık çok önemlidir. Çünkü demokratik toplumlarda demokrasinin gereği iktidarın kendisi değildir. iktidar tarih boyunca monarklarla da padişahlarla da sultanlarla da krallar la da hep vardır. demokratik toplumlarda velev siyasal muhalefet velev sivil muhalefet yapının ana unsurunu oluşturur. Af buyrun bir örnekle vereceğim, Kemal Kerinçsiz gibilerin olmadığı bir toplumda sayın mahkememiz bir muhakeme faaliyetinin çok daha ötesinde çok daha altında ancak bir noter zaviyesinde işlem görecektir. Yani muhalefetin farklı düşünenlerin, hayatı daha farklı algılayanların ülkenin halihazırda konjüktürel gidişatından memnun olmadığını bir irade ile ortaya koyanların anayasanın 12. maddesine göre hak ve yükümlülüklerinin topluma karşı olduğunun da farkında olan insanların olmadığı bir toplumda bu topraklar çoraklaşır o zaman sizin ve bizim ve sayın savcıların da esasen bir işlevi kalmaz. Dolayısıyla bu icraatları bu faaliyetleri dün de bunlar oldukça fazlaca soruya muhatap kaldı. Sizin olmadığınız duruşmada çok ayrıntılı olarak burda biz bu toplumsal faaliyetleri gösterdiğimizde sayın üyemiz başkanlık yapıyordu. Müteaddit hadiselerin her birinde sayın Kemal Kerinçsiz in emniyet sorumluları ile diyalog kurarken ama ne denmek hep birlikte çok dikkatli olmamız lazım, isterseniz biz yolun sağından gidelim, emniyet diyor ki yok yok siz ortadan gidin, ne demek diyor istiklal caddesi ama diyor insanlar ne demek yapacağınız eylem bu. Hatta bir yerde elif şafak davasında ciddi bir gerginlik oluşuyor. Gerginliğin sebebi de görüntülerde görüldü. Emniyet

3

Page 4: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:4

yetkilileri yaklaşık 150 kişilik adliyeye avukat olmayan bir grubu almışlar elif şafak destekçilerini onlar pis faşistler burda ne arıyorsunuz diye bir sözlü saldırı ile b aşladılar. O sözlü saldırı bir on kişilik gruba yapıldı. Bu grup adliye bahçesinin dışarısına çıkarılmak durumunda kaldı. Ağır saldırıdan dolayı kemal beyin de içersinde olduğu kemal bey bu saldırı anında dahi her iki tarafı da yatıştırmaya çalışıyordu adliyenin sonunda çok ilginç bir diyalog yaşandı. Emniyet yetkililerinden bir grup gelen bu grubun önünü kesmiş onlar da şaşırmışlar kim kimdir diye de orda bir kendi aralarında belirli birkaç insanla emniyetten bazı yetkililer arasında bazı bir itişme kakışma başlangıcı gibi bir fiil oluştuğunda o döndü gruba dedi ki emniyete dokunan bizden değildir. provokatördür dedi. Polise dokunan bizden değildir, provokatördür dedi. Ölçüsü bu olan. Ve dönemsel politik veya genel siyasal veya genel sosyolojik kurgulara sosyal kurgulara anayasanın 36. maddesindeki haklara izafeten bir sivil toplum bilinci oluşturarak karşı durduğu belirli alanlarda bu uyumlu karşıtlığı yani etkiye karşı tepkini oluştuğu etki olmaksızın bir sanal tepkini kurulmadığını mutlaka dikkatlerinize sunmak istiyorum. tersi şu olur, örnek denilebilir ki bu hükümetin iç işleri bakanı iks şehirde katliam yapmıştır. Denilebilir ki bu hükümetin Karabağ bölgesindeki şu şu bölgedeki çalışmaları neticesinde yoktur çünkü böyle bir şey, 3000 tane Azeri vatandaşımız daha öldürülmüştür, şimdi bu sosyal tepkiler bir teze antitez olarak mı oluşuyor. Yoksa bir yalan ve iftira kampanyasının sonucunda hükümete bir zafiyet hükümetle bir zafiyet oluşturmak için mi oluşuyor. Bu ayrımı doğru koymamız lazım. Ben buna bu çalışmalar neticesinde uyumlu karşıtlık diye bir ifade oluşturdum ve Kemal Kerinçsiz in fiillerinin ve toplumsal eylemlerini bu uyumlu karşıtlık prensibi içersinde görmemiz gerektiği konusunda mutlak bir kanaate sahibim. Sayın başkanım gerek müdafisi bulunduğum avukat Kemal Kerinçsiz ile ilgili bölümlerde, ve gerekse iddianamenin genelinde iddianamenin haddini aşarak bir başka deyişle aczini gizlemek hususunda pek mesnetsiz sosyolojik tespit ve tarihi ait ithamları dikkate alınarak öncelikle yargılamada havada uçuşan kavramlara bir yer çekimi oluşturmak ayrıca ithamın psikososyal kökenlerine inerek onu bir hukuk belgesi olmanın ötesinde her şeyi haline getirir gibi görünen arka planı tahlil etmek zarureti hasıl olmuştur. Yine bu kapsamda yargının tarihi politik tavrından ve konjüktürel eğilimler karşısındaki acizliğinden istifade eden politik güçlerin yargı üzerinden yaptığı savaşlardan bazı örnekler verilecektir. Türkiye de yargıya karış adeta kemikleşen inançsızlığın gün geçtikçe daha da artması gelecek adına endişe vericidir. Bu açık hakikate rağmen yargıya güveniyoruz ifadesinin her zeminde ifade edilmesi ancak kapalı kapılar arkasında ve hatta bazen en yetkili ağızların bu konuda aksi kanaatler ifade etmeleri esasen yargıya olan güven ifadesinin özden uzak bir şekli beyan olduğunu, bir başka deyişle milli palavralarımızdan biri olduğunu göstermektedir. Kral esasen çıplaktır ve kahir ekseriyet yargıya güvenmemektir. Ancak güvenmek istemektedir. Başbakanın avukat Kemal Kerinçsiz’in vekil sıfatı ile açmış olduğu üç kuruşluk tazminat davalarını kaybetmesinin ardından verdiği demeçler bu konudaki onlarca örneklerden bir tanesidir. Sayın başbakan ben T. C. Başbakanıyım, şahsıma dava açıldı, ne imiş birisi ben birisine ben sayın demişim, hileyi şer iyeyi uygulayacaklar ya, dava nerede açılmış, hiç alakası olmayan kartal da kartal şehit ailelerinin merkezidir efendim. Bunu anlamakta zorlanıyorum, ben de ceza alıyorsam bu cezaya inanmalıyım, demeliyim ki bu ceza haklı, ben de bu cezayı çekmeliyim. Şu olaya bak, üç kuruşluk manevi tazminat ne demek bu Türkiye cumhuriyeti başbakanını ben manevi tazminata mahkum ettirdir. Olmaz böyle şey hukuk bu k adar zedelenmemeli bu duruma getirilmemeli nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilemez denmektedir. Aynı başbakanın bu beyanından on üç gün sonra yani henüz Kemal Kerinçsiz in gözaltına alındığı tarihte basına vermiş olduğu beyanı şöyledir efendim. Emniyet ile yargıyı tebrik ediyorum. Son olay gerçekten yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma içinde bu işi yürüttüğünü gösterdi. Demek ki bu dayanışmanın neleri olumlu istikamette götüreceğini gösteriyor. Geldiğimizden bu yana çetelere karşı mücadele ediyoruz. Bu son operasyonda önemli olan yürütme ve yargını gayet güzel bir dayanışma sergilemesidir ifadesini buyurmuştur. Başbakan kararını vermiştir, gözaltına alınanlar

4

Page 5: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:5

çete, gözaltına alma işi olumlu istikamet, giden bir iş ve yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma içersinde olduğunu ifade etmiştir. Toplumun yargıya güven duyması elbette ki arzu edilebilir bir husustur. Ancak bundan daha önce başbakan ve yargı mensuplarının yargıya yüksek güven duymaları elzem olup aksinin düşünülmesi dahi sosyal felakettir. Bu kapsamda bu güne kadarki kovuşturma safhası içersinde en ilginç ithamlardan biri sanıklardan Sami Hoştan tarafından yapılmıştır bu kovuşturma içersinde, sanık iddianame savcılarından Sayın Zekeriya Öz ile soruşturma aşamasında yapmış olduğu bir görüşmede, iddianame savcısının kendisine müdafiini de hazır bulunduğu bir ortamda Yargıtay da beraat ile sonuçlanan bir dosyası kapsamında nasıl bitirdin bu işi Yargıtay da diye sorduğunu iddia etmiştir. Bu bir hukuk devletinde sözün konusu olmayacak bir beyandır. Tüm bunların yanında iddianame deki ithamların konjüktürel siyasal kuvvetin hevesi ile paralellik arz etmesi sebebi ile de bu heveslerin hukuk ve tarih karşısında meşruiyetinin sorgulama zorunluluğu da oluşmuştur. İddianamenin bir çok yerinde sanıkların düşünceleri karışsında örtülü hükümet savunuculuğunun da yapılmış olması hali dikkate alınarak ve hedefin bu günkü hükümet olduğu iddiası karşısında b.u günkü hükümetin kuruluş şartlarının bunu etkileyen iç ve dış faktörleri bu günkü hükümetin bazı temel uygulamaları tetkik etmek zorunluluğu da hasıl olmuştur. Elbette demokrasilerde hükümet icraatlarına karşı olmak suç olarak değerlendirilmemektedir. Bu kapsamda avukat Kemal Kerinçsiz in kabaca kaos çıkarmak ve halkı hükümete karış silahlı isyana tahrik etmek olarak nitelendirilen eylemlerinin meşru sınırlarının hükümet icraatları ile uyumlu karşıtlık kapsamında değerlendirilmesi gerekmiştir. Nedir uyumlu karşıtlık. Uyumlu karşıtlık toplumsal tepkiye konu olan hükümet etkisidir. Hükümet etkisi olmadığı gelecek tasarımı toplumsal bir öneri içermeyen alakasız eylemler, bir büyük yekûn temsil ettiği takdirde ancak uyumlu karşıtlığın zedelendiği düşünülebilir. Bu kapsamda avukat Kemal Kerinçsiz’in önderliğini yaptığı ve gelen müzekkere cevaplarında görüldüğü üzere esasen anayasanın 12. maddesi kapsamındaki temel hak ve hürriyetlerin kullanımı, 25. maddesi kapsamındaki herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olması, kanaat hürriyetinin kanaati yayma hürriyetini de içermesi, 26. maddedeki toplu veya bireysel olarak kanaati açıklama hürriyetini de içermesi, yine 33 ve 34,36. maddelerdeki haklarını kullandığı açıktır. Son olarak bu kapsamda sosyal kimlikleri baskın kişiliklerin göz altına alınması ve tutuklanması esasında toplumda esasen var olan hiçbir şey olmasaydı tutuklanmazlardı demek ki bir şeyler varmış kanaatini pekiştirmek için bu kanaatten hareketle bir sosyal dönüşüm oluşturma hevesindeki medya manipülatörlerinin ve paralel çalışan toplum mühendislerinin soruşturma ve kovuşturma sürecine açık müdahalelerini de hukuk adına değinmek gerekecektir. Sayın başkanım 1938-50 li yıllar arası devletin kuruluş ilkelerinden büyük sapmaların meydana geldiği, millilik yerine hümanizmin hakim olduğu, tarih köklerimizin artık eski ege ve medeniyetlerinde arayan insanımıza iyonları hatta Lidyalıları menşei arayan bir zihniyetin etkili görüldüğü bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde devletin kuruluş felsefesini teşkil eden Türk milliyetçiliği görüşü resmi cenahlarda mahsurlu telakki edilmiş, bunu savunan Türk aydınları ırkçı Turancı sıfatı ile suçlanarak ezilmek ve sindirilmek istenmiştir. Devletin eğitim ve kültür politikalarına çok somut bir şekilde müşahade edilen bu hümanist ve kadim inancı zihniyetin fikri ve siyasal alandaki en tipik örneği 1944 yılında bir grup milliyetçi aydının tutuklanmaları ile ortaya çıkan biraz da dönemin dış politika konjüktörü yani ikinci cihan savaşı sonlarında kızıl ordunun doğu Avrupa’yı istila etmesinin yönetimde meydana getirdiği panik havası daha sonraki yıllarda Türk milliyetçilerini hasım güçler tarafından ezme ve sindirme gerekçesi yapılan ırkçılık Turancılık isnatlarını ideolojik bir saldırı tarzında ortaya çıkmasını yol açmıştır. Aslında ırkçılık Turancılık davası konjüktürel davaların bir ilkidir Türkiye de. Ergenekon davası göstermektedir ki bu tür davalarda henüz bir son olmayacaktır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak önden pozisyon almak veya iktidar meşruiyetinin kaynağının sadece millet olmadığı politik dönemsel gerçekliğine yenik düşen iktidarlar. Ne yazık ki bu davaları hukukun dışında her şeyin konuşulduğu hukuk üzerinden bir politik alan ihdas etme projesi olarak

5

Page 6: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:6

kullanmayı denemişlerdir. İki doğru on iki yanlış ile harman edilip on dört doğru elde etme uğraşısı içersine girilmiştir. Kabul etmek gerekir ki ilk dönemlere göre hukukla milleti aldatanlar oldukça yol kat etmişlerdir. Şöyle ki sanıklar artık direk hedeftekilerden seçilmemekte, hedef sanıklar vasıta sanıkların arasına titizlikle gizlenmektedir. Yine ilk dönem davalarda örtülü amaç hemen hemen tek iken son dönem davalarda örtülü amaçlar o kadar fazladır ki ve o kadar fazla görsel amaçlarla kapatılmaktadır ki tüm yorumlar ancak bir parçayı tespit edebilmekte ve büyük fotoğrafın çekilmesi önlenmektedir. Nihayetinde amaçlanan büyük kaostur. Büyük kaos herkesin her şeyi bildiğini zannettiği ancak tertipçiler haricinde kimsenin hiçbir şeyin farkında olmaması halidir. Yargılar önce hızla oluşturulur. Sonra yargıları bozacak istisnai nitelikteki haklı fakat cılız sesler ivedilikle boğulur. Toplum bir dönem sonra kaosun etkisi ile duyarsızlaşma yolunu seçer. Bu yaratılmış korku imparatorluğuna karşı savunma refleksidir esasen toplumun. Bu andan sonra henüz yeni başlayan kovuşturmalar önemsiz birer ritüel haline gelir. Buna paralel olarak ta yargılanan sanıklar davanın isim büyüklüğü altında cılız materyaller haline düşürülmüştür. Bir başka deyişle faydasız merkepler haline düşmüşlerdir ne yazık ki. Ve yargılamanın öznesi değillerdir esasen. Evet ne yazık ki yargılama yapılmıştır ve tanrılar kan istemektedir. İktidar tanrılarının hukuk devleti ifadesi altındaki tüm hukuksuzlarına meşruiyet tanınmasını baskıladıkları bu an bir nevi tanrıların çıldırdığı an olarak nitelendirilebilir. Bu gün burada bu bedeli ödemek üzere bulunuyoruz sayın başkanım ve muhterem heyet. Bu ithamın garip süjesi olarak söylediklerimiz ve söyleyeceklerimizin çok azı Pavlov’un köpeği misali olaylara şartlandırılmış bazı insanlara hitap etmektedir. Burada ifade edilen hususlar belki bu gün ana rahmine dahi düşmemiş ülkesinin müreffeh ve büyük geleceğini inşa edecek Türk evlatlarına olacaktır. Çünkü bu dava esasen Türk milletinin karşı konulmaz milletleşme sürece ile bu davada esasen Türk milletinin karşı konulmaz milletleşme sürece ile oynanmakta dünya tarihinin en ve masum milliyetçiliği olan ve Atatürk ü de devlet felsefesi haline getirilen Türk milliyetçiliği mefkuresi tarumar edilmek istenmektedir. Türk milliyetçiliği bu dava eli ile kimlik jeopolitik ekonomik sosyal bilgi ve politik tehditleri mutlak kıskacına sokulmuştur. Bunlardan politik tehdide kısaca değinmek de fayda vardır efendim. politik tehdit, ülkemizin milli devlet niteliğinin etnik merkezli bir yapılanmaya üniter niteliğinin de federal bir devlete dönüştürülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Önümüzdeki yıllar Türkiye de milli devlet ile etnik devletin üniter devlet ile federal devletin mücadelesine sahne olacaktır. Gerek AB gerek ABD’nin Türkiye yi etnik bir federasyona dönüştürme politikalarına Türkiye’nin kuruluş esasına sadık olanların direnişi anılan mücadelenin çok sert geçmesine neden olmaktadır. ABD ve AB’nin Türkiye’nin federalleşme sürecini en yetkili ağızlardan gündeme getirmeye başladığı görülmektedir. Örneğin daha 1993 te Tuncay Güney de Graham Füller den bahsediyor kendi mülakatında Graham Füller Türkiye kendi Kürtlerini, kültürel özellikle sağlayacak bir federal sistemi kurma ihtiyacı duyabilir demektedir. Terörizm dergisi yazarı frank beniz ise Kürtlere siyasal ve kültürel haklarının verilmesi çözümü kolaylaştıran tek çare, oda zamanı geçirilmezse demektedir. ABD’nin Ankara büyükelçiliğini de yapan morton Abromoviç Türk hükümeti Kürtlerin hem Türk hem de Kürt olmalarına izin verebilir, öte yandan gelişmenin seyrine göre daha köklü çözümler örneğin ciddi bir federalizm gerekebilir demektedir. Ancak 1997 de Paul Hanz daha saldırgan bir tarzda Türk siyasal elitinin artık modern devletlerin federasyon ile yönetildiklerinin anlamalarının gerektiğini, kaydettikten sonra Türkiye’nin ağır bir kriz geçirdikten sonra federasyona doğru ilerleyeceğini kayıt etmiştir. AB sadece Türkiye ye değil bütün AB üyesi ülkelere karış yürüttüğü federalleşme politikalarını Türkiye ye karşı da yürütmektedir. AB uyum yasaları süreci ile AKP nin kamu reform yasası ile yürüttüğü federalleşme politikaları dün sayın savcım da kamu reform yasasına niye karşı çıkıyorsunuz diye veya buna benzer mealen bir tespitte bulundu. Türkiye için en büyük politik tehdidi oluşturmaktadır. Bu ağır tehditlerin oluşmasının temel sorumlusu çürümüş olan siyasal ve bürokratik elitin Türkiye cumhuriyetinin kurucusu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinden Mustafa kemal Atatürk’ün vefat ettiği günden sonra her geçen gün biraz daha

6

Page 7: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:7

uzaklaşmasını ve 1944 senesinden itibaren Türk milliyetçiliğinin herkes için bir ödev iken hak noktasına düşürülmüş olmasından kaynaklanmaktadır. 3 Mayıs 1944 te Ankara da milliyetçi gençlerin yaptığı komünizm aleyhtarı gösterilerin sebebini oluşturan atsız Sebahattin ali davası milliyetçiler ile komünistlerin kamuoyunda ve mahkemelerdeki çetin kavgaları, kısa zamanda tüm ülkeyi etkilerken yapılan hukuki ve siyasi mücadele milliyetçilik ve komünizm şekline dönüşüyordu. Bu günkü iddianame de belirli devalarda veya belirli duruşmalarda kemal bey in olay çıkardığına ilişkin iddia ki görüntülerle bunu tamamen tersi olduğu ortaya konuldu. Aslında benzer bir profil sunulmaya çalışılıyor. İnönü meşhur milliyetçilik düşmanı nutkunu vermeden önce 18 mayıs 1944 te bir resmi tebligat yayınlayarak Türkçülüğü vatan hainliği ile devlet nizamını yıkmakla suçluyordu. Tebliğ içersinde şu sözler yer alıyordu. Teşkilatı esasiye kanunumuzun tespit ettiği esaslara aykırı olarak ırkçılık Turancılık gayeleri güden, son zamanda faaliyetleri bu yolda tertibat aldıkları görülen bu kimselerin bu günkü rejimimize ve vatandaşlarımızın hakiki milliyetçilik hislerine aykırı umdeleri ve bu umdelere zarar vermek için gizli cemiyetlere faaliyet programları ve kendilerini gizli tutmaya mahsus şifre ve parolaları vardı. 18 mayıs 1944 tarihli ismet İnönü açıklaması, tıpkı bu günkü gibi kod adı zafer, adı muzaffer. Kod adı Arnavut adı Sami, bu tebliğin ardından ohun dergisi kapatılıyordu. 19 mayıs 1944 günü ismet İnönü bayram münasebeti ile yaptığı konuşmada Türk milliyetçilerini vatan hainliği ile suçlar. Turancılar Türk milletini bütün komşuları ile onarılmaz bir surette düşman yapmak için birer tılsım bulmuşlardır ifadesini kullanmıştır. Biterelim konuşmasını vatandaşlarım bu yeni fesatlara karış vatanımızı kudretle müdafaa edeceğiz. Çetelere karşı yürütme ve yargının mükemmel iş birliği. Sayın savcının NATO karşıtlığını sorguluması, ve iddianame nin genelinde AB karşıtlığı sorgulamaları ile ne kadar benzeşiyor değil mi efendim. inönünün bu sözleri de gösteriyor du ki milliyetçileri zor günler bekliyordu. Bilhassa o günlerde Falih Rıfkı atay, ulus gazetesinde Türkiye de birlik ve barışı tehdit eden milli birlik düşmanı ırkçı ve Turancılar muvaffak olamayacaklardır diyerek Türkçüleri hedef gösteriyordu. Tıpkı bu gün ikinci cumhuriyetiçilerin bir suç önkabulü oluşturmak suretiyle bu sanıklar üzerinden değerlere saldırması gibi tıpkı bazılarının dalga tahminlerinde hiç yanılmamaları gibi, tıpkı bir çoğunun istikamet verme gayretlerinden utanmadığı gibi. Atsız ile mektuplaşan tanışan yüzlerce kişi inönünün konuşmasından sonra devlet güçleri tarafından toparlanarak sorgulardan geçirilmeye başlandı. Evlerinde komünizm aleyhtarı kitaplar bulunduran bir çok kişinin kitapları evlerinden toplattırıldı bu hadiselerin ardından tutuklamalar başladı. Yaklaşık üç ay on dokuz gün sonra 7 eylül 1944 tarihinde 23 Türk milliyetçisi gizli cemiyet kurmak, nizam düşmanlığı yapmak, hükümeti devirmeye teşebbüs etmek gibi suçlarla mahkeme önüne çıkarıldı. Elif in ödevi ile nutuk un suç delilleri arasına girmesi, mektupların yerini mail mesaj ve telefon görüşmelerinin alması, bunlara davaya uygun zorlama amaçlarının izafe edilmesi buna karşılık isnatların aynılığı bir tek şeyi göstermektedir efendim, tarih boyunca araçların isimleri farklılaşmakta, ama yöntemleri hiç değişmemektedir. Türkiye de ilk defa görülen bir işkence metodu ile sanıklar tabutluk adı verilen hücrelerde 2000 mumluk lambaların altında işkencelere maruz bırakılmıştır. Bu davanın sanıkların şimdiye kadar şanslıdır çünkü modern yöntemlerle işkence uygulamayan cezaevi müdürleri vardı. Ne var ki sanıklar hayata karşı masum değildir. ve eşlerinin kalp gözü de kapalıdır buradaki sanıkların, çünkü rableri onlara klivlınt değil Silivri yi müsait görmüştür. Nihal atsız, zeki veleditogan dr. Fethi tevetoğlu, reha oğuz Türkan, Hüseyin Namık Orkun, Alparslan Türkeş, Necdet Sancar bu milliyetçilerden bazıları idi. İnönü nün nizam düşmanı diye suçladığı 23 kişi milliyetçilik düşmanı tek parti döneminin mahkemelerince sorgulandılar. Mahkemede iddianame askeri savcı kazım alüç hazırladı. iddianameyi okuduktan sonra savcı alüç ün mahkeme heyetine dönerek söylediği sözler yargılamanın mantığını özetliyordu efendim. efendim biz bunları yüksek mahkemenin huzuruna hükümeti devirmeye kalkışan vatan hainleri olarak çıkarmış bulunuyoruz. Dedi. Alüç ün bu sözleri üzerine 23 milliyetçi ayağa kalkarak sert ifadelerle mahkeme heyetine, biz vatan haini değil Türk milliyetçileriyiz. Bu sözü aynen savcıya

7

Page 8: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:8

iade ederiz dediler. Birçok sanığın savunmalarında, terör örgütü yöneticisi veya üyesi sıfatlarını ve ithamlarını savcılara iade etmesi ile ilginç bir benzerlik olsa gerek. 23 kişinin avukatlığını yapan Kenan öner de savcının sözlerine kızarak mahkeme heyetine dönüp efendim huzurunuzda mahkeme muhakeme edilmekte olan vatandaşlarımız henüz hükümlü olmayıp sadece sanık durumundadırlar. Savcıların böyle konuşmaya hakkı yoktur dedi. Dönemin avukatları oldukça kibarmış efendim. malumunuz olduğu üzere Av. Vural Ergül çekete talep oldu burada. Mahkemenin nisan 1947 deki celsesinde 187 sayfa tutan kararın okunması ile 3 mayıs 1944 te yapılan ve davaya neden olan nümayişin milli duygularından doğduğu belirtiliyor. O tarihte komünist faaliyetlerin artmaya başlaması, Sebahattin Ali nin Nihal atsız aleyhine deva açması gibi sebeplerle heyecanlanan geçliğin komünistlere karşı duyulan kini izhar etmek istediği anlatılıyor ve bu nümayiş milli ideolojinin milli olmayan bir ideolojiye karşı tepkisinden ibarettir deniliyor. Sanıklar anayasaya muhalefet suçundan itham edilmişlerdi, mahkeme askeri Yargıtay genel kurulunun kararına dayanarak ırkçılığı anayasaya ve milliyetçiliğe muhalif görmemiş, ve anayasanın 88. maddesi ile Türklüğü sırf tabiat noktasında ele aldığı delilerle göstermiştir. Beraat kararı şu satırla bitiyordu efendim. fakat bu aykırılıkların cezalandırılacağına dair TCK nın da hiçbir kayıt bulunmadığından sanıkların bu fiilden beraatlerine, uzun bir tahlilden sonra hükümet darbesi kastının bulunmadıklarını söyledikleri ve reddettikleri, mantıken de bunun imkanı olmadığı, aksine polise verilen tek bir ifadeden başka bir şey görülmemiş olup bu suretle sabit olmayan bilakis milli bir gaye için çalıştıkları tebeyyün eden zeki veledi ve arkadaşlarının beraatine, efendim bu gün deliller biraz daha artmış, o gün o zaman bir tek polis ifadesi var bu konu ile ilgili artık Tuncay Güney in emniyet beyanlarının yanı sıra gizli tanık osmanım ve patlayıp patlamadığı belli olmayan bombalar ile vahim tüfek ve süs bitkileri ve küllük olarak kullanılan bomba materyalleri de delillere eklenmiş durumda. Sonuçta görünürde İnönü ve komünistler kaybetti atsız ve milliyetçiler kazandı. Mahkemenin verdiği beraat kararı karşısında adliye salonunu dolduran binlerce insan slogan atarken slogan attılar oysa daha sonra anlaşılacaktır ki efendim burası bir sosyolojik bir tespittir, esasen o güne kadar herkes için bir ödev olan Türk milliyetçiliği o günden sonra hak seviyesine düşmüştür. Bir daha tekrar ediyorum 1944 yılına kadar tüm vatandaşlar için ödev olan ve devletin kurucu felsefesini oluşturan Türk milliyetçiliği, o dava eli ile bir hak yani artık herkesin değil de isteyenin tercih edebileceği bir seviyeye düşmüştür. Tıpkı 2008 yılına kadar herkes için bir ödev olan Atatürkçülük de bu yargılamanın sonundaki sonuçlar ne olursa olsun bu yargılamanın sonunda ister beraat ister mahkumiyet tesis edilsin. Bundan sonra hak seviyesine düşecektir. Irkçılık Turancılık davası denen tarihe geçen davanın iddianame sinin dönemin ulus gazetesi yazarı Falih Rıfkı atay ın kaleminden çıktığı yıllar sonra dönemin askeri savcısı kazım alüç geçte olsa yeni günaydın gazetesine ifşa ediyorum başlığı altında açıklamıştır. 1952 yılında efendim. bu gün savcılarımızdan böle bir hareket beklemek her şeyden önce hayalperestlik olur. Ancak mahkememizin şimdiye kadar ki birkaç istisna hariç müzekkere talepleri kapsamında ortaya koyduğu performans ve masumiyete inanmış bir avuç avukatın itikadı ve azmi gerçeklerin çok uzun zaman saklanmayacağının işaretini vermiştir. Yüksek kanaatim odur ki İtalya da Gladyo örneği verilirken savcıların yaptığı iddia edilen o temiz topluma geçiş sürecini Türkiye de bir grup inanmış avukatın talepleri doğrultusunda esasen mahkememiz yapacaktır. Mahkememizin bu güne kadar ki davayı değerlendirirken ortaya koyduğumuz birçok talep de esasen düz bir ceza davası nın birebir sonuçlarını ilgilendirmeyen hususlarda dahi bir çok kuruma müzekkere yazarak bir çok müzekkere içeriklerini istemiş olması aslında mahkemenin ve bu davayı kanaatimizce düz bir salt hukuk mecrasının ötesinde bazı etkileşim ve benzeşimlerin oluştuğu bir dava olarak gördüğümüzü göstermektedir. Gördüğünü göstermektedir ve maddi gerçekliğe ulaşma noktasında Türkiye bu davadan kesinlikle boş çıkmayacaktır. Ya bir gladyo ya bir neo gladyo ama mutlaka Türkiye bu davadan bir Gladyo tespiti suretiyle çıkacaktır. Bu konuda ki mahkememizin ve bu güne kadar ki müzekkere taleplerimize vermiş olduğu cevaplar ve tarzı

8

Page 9: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:9

bizde bu kanaatin mutlak suretle oluşmasına sebebiyet vermiştir. Tabi sayın başkanım zaman zaman isyan noktasına gelen bazı beyan ve talepler konusunda sabır da telkin ettiniz ağırlıklı olarak sabır sabır diye ifadenizi de ben birkaç defa hatırlıyorum. Esasen o celseler itibariyle de bu sabır telakkileriniz oldukça haklıydı ancak Abdurrahim Karakoç un da hakim bey adlı şiirinde ifade ettiği gibi, kabahat siz de mi kanunlarda mı, şaşırdım billahi yolu yordamı, kızma sözlerime alam kadanı, sıkıntıdan içim doldu hakim bey. Mülkün temeli idi adalet hani, bizim hak temelde mi saklı yani, çıkartıp ta versen kim olur mani, yoksa hırsızlar mı çaldı hakim bey. Hem davacı pişman, hem davalı, bu yolda tükettik çulu çuvalı, sabret makamından çalma kavalı, süreler ekine daldı hakim bey. Buradaki sabret makamından sabret makamından çalma kavalı sürüler hekime daldı hakim bey şiirin son mısrasında bu gün dikkat ederseniz halı hazırdaki sanıkların cezaevine giriş sürecinden sonra yani 2007 yılı ortaları ve sonundan sonra başlayan süreç içersinde 5 kasım 2007 tarihli mutabakatın gereği olan alan ve saha temizlemesi ağırlıklı olarak tamamlanmış, ve son amerikan başkanının ziyareti ile de ağırlıklı olarak o sosyal tepkileri meydana getirmiş burda bu gün tutuklu olan bir kısım sanıkların üzerinde hassasiyetle bastığı konuların asli gerçeklik olduğu ortaya çıkmış, ve nihai bir talepler silsilesi ile Türkiye bu gün o ikinci merhaleye gelmiştir. Yani alan temizliği yapılmış, önden birilerine göre aşırı olan merkezi Türkiye olmayan merkezi bir başka yer olan ve o merkeze göre olan aşırıklar bir soruşturma ve kovuşturma süreci ile temizlenmiş, ve bu alan boşaltılmasının üzerinden ikinci bir dönem çalışması başlamıştır. Yani amerikan başkanının Kürtlerin dahi talebini içermeyecek bir şekilde Kürt azınlık ifadesi Kemal Kerinçsiz ın dışarıda olduğu bir ortamda bir yargılıma konusu olmaz mıydı Türkiye de. Yani onun amerikan başkanı olması bu topraklarda belki suç işleyici bir beyanda bulunması konusunda Kemal Kerinçsiz kalkıp da bunu bir dava konusu yapmaz mıydı? Geçmiş performansına baktığınızda Avrupa birliğine Avrupa adalet divanına dava açan, terpetyosyan ın beyanlarına ve soykırıma karşı Türk mahkemelerinde dava açan, Ekümeniklik iddialarına karşı patrikler ile ilgili dava açan Kemal Kerinçsiz. Bırakın onu Türkiye’nin koordinatör atama işleminin idare mahkemesinde iptalini bir hukuk belgesi olabilecek onlarca sayfa ile dava ile dava açan Kemal Kerinçsiz bu alanı boş bırakır mıydı efendim. kazım alüç ifşa ediyorum adlı açıklamalarında iddianame yi Çankaya da bizzat İnönü başkanlığında Falih Rıfkı Atay, hasan ali yücel, Nevzat ali Tandoğan, vali Nevzat Tandoğan, albay Osman Cevdet Erkut ve kendisinin de bulunduğu toplantıda kaleme hazırlandığını açıklamıştır. 1952 yılında davanın savcısının açıklamaları bunlar. aslında isimler dün Falih Rıfkı dır hasan ali dir ismet dir Nevzat tır sebahattin dir bu gün belki Fehmi dir şamil dir. Bu hiç önemli değil ancak eylemleri hiçbir zaman değişmemektedir. Onlar esasen istibdatın müneccimleridir Sayın başkanım. Sartre nin deyimi ile aynı adamlar aynı çakallar. Hem öldürüyorlar, hem de anıtı başında nutuk çekiyorlar. Bir ölüyü şana şerefe boğuyorlar ki bir başkasının hayatını zehir edebilsinler. Bu tür davalara bir başka örnek de 1953 yılında Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi Kırklareli ilinde meydana gelen köy kalkınma dernekleri davası efendim. dönemin Tuncay Güney i Mustafa şükrü isimli biri, bu Mustafa şükrü RB ye hitaplı bir mektup yazmış ve mektup içeriğinde kendisi ve ekli listede bulunan kırk dokuz arkadaşının komünist olduklarını, bölgede bu amaçlara matuf çalışmalar yaptıklarını, anlatmıştır. Mustafa şükrü hariç kork dokuz sanık toplanmış, ve TCK 141. madde kapsamında yargılanmaya başlanmıştır. Dava savcısını iddiası bu RBE kavramını Rusya büyük elçiliği olarak yorumlamaktadır dava savcısı 1953 yılında sanıklar duruşmada isyan etmektedirler Rusya 1917 yılında yıkıldı artık Sovyet sosyalist cum. Birliği diye. Sanıklardan fevzullah aktan, daha sonra eşi olacak sevgilisine aşk mektupları yazmış, savcı tarafından komünizmde aile mefhumu olmadığı gerekçesi ile bu mektuplar şifreli ifadeler olarak değerlendirilmiştir. Davanın merkezi idarenin iradesi doğrultusunda o tarihte davanın merkezi idarenin iradesi doğrultusunda o tarihte yüzbaşı rütbesi ile görev yayan bir MİT mensubu ile dönemin il emniyet müdürünün ortak çalışması olduğu yıllar sonra ortaya çıkmış, ancak sanıklar yaklaşık otuz ay süre ile tutuklu kalmışlardır. Mustafa şükrü ye ne olduğuna gelince kendisi o

9

Page 10: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:10

davada tanık olmuştur efendim. tıpkı sanık Tuncay Güney gibi. Dönem malum Türkiye NATO ya girdi iktidar AP ve kahrolsun komünistler. Yani tipik vurun kahpeye hali. Şimdi iki davadan örnek verdim efendim. 1944 yılında Ruslar orta Avrupa ya girmiş, Avrupa da faşizm kaybediyor ve konjüktürel bir Rus tehdidi var. bu Rus tehdidi bizden Kars ı istiyor. Ve buna karşı bir konjüktürel deva ikame ediliyor. vurun kahpeye kime, faşistlere denilen Türk milliyetçilerine, 1953 te bu köy kalkınma dernekleri davası dikkat ederseniz Türkiye 1952 de NATO ay giriyor, konsept değişiyor şimdi batı konsepti içersindeyiz. Dönem adalet partisi hükümeti dönemi ve konjüktürel değişiklikle bir komünist avcılığı dönemi başlıyor. Yine bir vurun kahpeye modeli. Buraya kadar kısmen hicvederek verdiğim örnekler de göstermektedir ki bazı davalar salt hukuk değil ayrıca hukuk siyaset siyaset uluslar arası ilişkiler denkleminde ilişkileri sorgulamak zorunluluğu hasıl olmuştur. Özellikle yoku ispat etmek mükellefiyeti ile karşı karşıya kaldığımız bu süreçte elbette ki o mahşeri niçin sorusunu sormak durumundayız. İddianame bırakınız delil olma niteliğini, delil benzeri dahi nitelendirilemeyecek günlük hayata dair hususları hem de müstakilen değil de birbirine bağlayarak önümüze iddia delil olarak koyması, yine sanık profilleri dikkate alındığında esasen sanıkların olaylar karşısında değil de hayata dair masumiyetlerinin sorgulandığı kanaatimizi pekiştirmiştir. Bu kapsamda birçok sanığın iddianame karşısında değil ama hayata dair tam bağımsızlık emperyalizme direnme olarak kabaca nitelendirilebilecek suçlarını tespit etmeye çalışmamız gerekiyor. Esastan sezen aksu un meşhur şarkısı söylediği gibi de hayata dair hiçbirimiz de masum değiliz zaten efendim. Çatışmanın ana sebebini Türkiye de demokrasi ve milli güvenlik gibi iki kavramın birlikte yaşayıp yaşayamayacağı oluşturuyor. Yani bir grup daha ağırlıklı bir demokrasi taraftarı, bir demokratik ifade var kaldı ki bazıları da bunu ilk istasyonda bu demokrasi treninden ineceklerdir, diye söylüyorlar bunda da haklılık payı olabilir bu demokrasi ve güvenlik kavramı iki çatışan kavram. İşte ordunun toplumdaki rolü, ordunun sosyal hayatımızdaki rolü, ordunun idaredeki rolünün tartışılması meselesi de aslında bu demokrasi ve güvenlik gibi iki kavramın Türkiye de ne yazık ki birlikte yaşayabileceğine ilişkin bir ortak bilincimizin olmamasından kaynaklanıyor. Ve ana kavganı önemli sebeplerinden biri de bu. Ortak tasavvur biçimlerimizin çeliştiği hatta giderek çatıştığı politik dilimize yansıyan somut göstergelerden birisi de demokrasi ve milli güvenlik gibi iki kavram üzerinden konuşmamızdır. İç bütünlüğünü ve yeterliliğini sağlamış bir ülkede tercih konusu yapılmayacak bu iki kavramın ne yazık ki günümüz Türkiye sinde demokrasi adına milli güvenliğimiz ihmal edilmekte, hatta ülkemiz güç politikalarının alanı haline getirilmektedir. Bu demokrasi kavramı ile ilgili de Türkiye de bir edilgen demokrasi olduğu, oysa işte militan demokrasi olarak Vural savaş ın ifade ettiği, İngilizce de savaşan demokrasi, Almanlara göre de mücadeleci demokrasi denen bir demokrasi konsepti ne yazık ki Türkiye de henüz hali hazırda yetişmemiştir. Yani demokrasi kendi yaşam kanallarını kapatma teşebbüslerine karşı genellikle Türkiye de hala savunmasızdır efendim. yani bu demokrasi yi herkesin her şeyi yapabileceği genel özgürlük alanının daha ötesinde demokrasi nin de kendi varlığını koruyabilmek için savaşabileceği bir demokratik kültüre yani aktif demokratik müdahilliğe gelme noktasında bir genel sıkıntımız var efendim. Milli güvenliği tehdit altında olan bir ülkede sürekli olarak demokrasiye vurgu yapılması sadece bir arızanın eseri değil aynı zamanda güç politikalarını açık hale getirilen bir ülkede bazı şeylerin üzerini örtme çabasının bir sonucudur. Oysa güvenlik bütün özgürlüklerin ve temel hakların korunmasını uygulanmasını ve geliştirilmesini sağlayan temel unsurdur. İç yeterliliği ve bütünlüğünü kaybetmiş bir toplumda ucu açık tanımlanmamış bir demokrasi vurgusu egemen güçlerin alan genişletmesine katkı sağlamaktan başka bir şey değildir. Tercihimiz sonuna kadar demokrasiden yanadır. Fakat milli güvenliğin tehdit edildiği bir ortamda, zeminde ikisini birlikte düşünmenin zorunlu olduğu da bir gerçektir. Burada üzerinde çokça durulması gereken bir husus da baş döndürücü bir hızla gelişen iletişim imkanlarını tekelleşmesi seçmenin çok yönlü ancak tek boyutlu bir algıya odaklandırıldığı ve bu yönü ile demokrasinin işleyiş olarak zafiyete uğramasına sebebiyet verdiği de bir gerçektir. İçi kısmen boşaltılan bu demokraside yönetenleri

10

Page 11: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:11

halkın seçtiği doğrudur. Ama yarışa gerecekler ağırlıklı olarak farklı odaklar tarafından belirlenmektedir. Yani evet demokrasi halk ve millet egemenliğine ve iradesine dayalı bir yönetim biçimidir, ama bizim gibi ülkelerde bu şöyle tahakkuk etmektedir, uluslar arası lobiler yemeği hazırlamaktadırlar siz bu mevcut yemeklerden bir tanesini tercih ederek demokratik katılım oluşturduğunuzu düşünmektesiniz oysa mutfak milletin kendisi değildir mutfak CISIS gibi AJS gibi ADL gibi CİNSA gibi yapılardan geçmektedir. Yani burda bir zeminde bu çokça bilinen bir husustur Türkiye de. Üç dört çeşit yemek hazırlanır bu yemeklerden bir tanesi de sizin önünüze tercih olarak, evet üç dört çeşit yemekten birini seçme hakkı size aittir. Ama mutfakta temel iradeyi belirleyecek olan ne yazık ki millet olamamaktadır bu dün de böyledir bu günde böyle olmuştur efendim. Kırılma döneminin sert geçeceğini pardon, kırılma dönemini işaretleyen darbe ve parti gibi kavramların kırılmanın sert geçeğini gösterdiği gibi kullanılan kavramlar ve açıklamaların hukuki meşruiyeti aşması demokratik kültürel kotları parçalayıcı nitelikte olması, ve milli güvenliğimizi tehdide ve dış baskılara açık hale getirmesi siyasi bunalımı da derinleştirmiştir. Gelinen noktayı yaralı siyasi bilinç. Yada şahsi çıkar uğruna her şeyi feda eden siyasi şizofrenik tutum olarak adlandırmak mümkündür. Yaşanan yüksek gerilimin yanında tartışmaların seviyesinin bu denli düşüklüğü kırılmayı daha da tehlikeli ve Türkiye için zararlı hale getirmektedir. Bu kapsamda Ergenekon olarak nitelendirilen soruşturmanın bir özgürleşme aracı mı, yoksa Türk milli güvenliğini yüksek oranda zedeleyici bir husus mu olduğunu da bu iki temel kavramı ülke gerçekliği ve yakın geleceği ile ilgili izaha çalışmak elzem olacaktır. Öyleyse şu sorunun cevabı aranmalıdır. Ülkemizi kıskaç altına alan bu sürecin iç ve dış etkenleri nelerdir. Bu sorunun sahih bir cevabı Türkiye de siyasi yapıyı ve Türkiye’nin güvenliğini küresel ve bölgesel gelişmeler çerçevesinde ele almakla verilebilir. Çünkü küresel ve bölgesel politikaların en yoğun bir biçimde yaşandığı bir coğrafya da bunları parantez içine alarak Türkiye yi değerlendirmek karanlığa taş atmak gibidir. Burada yapmak istediğimiz küresel bölgesel ve milli eğilimler ekseninde Türkiye’nin geleceğini analiz etmektir. Bu analiz in girişini küresel sistemin çok yönlü bunalımı oluşturmaktadır. Meseleye bu noktadan başlamamız daha sonra ki değerlendirmelerimiz için de temel olacaktır. Dünya soğuk savaşın ardın dan 1990’lardan bu yana süren ve kissenger in amerikan kapitalizmi diye adlandırdığı küreselleşme tek kutuplu dünya düzeninin belirleyici faktörü olan gücün etrafında toplanma sürecini ifade eden politik bir kavramdır. Küreselleşme kendi iç ekonomik politik ve etnik sancılarının yoğunlaştığı bir süreçten geçmektedir. Ebedi sanılan küreselleşme ve tek kutuplu dünya düzeni hızla bölgeselleşme ve çok kutupluluğa doğru kaymaktadır. Küreselleşmenin ekonomik sancıları kendisini amerikan ekonomisinin içine girdiği kriz de çok güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Vietnam savaşının ABD ekonomisine getirdiği ağır yükün sonucunda 1944 te inşa edilen Brithen hause sistemi çökmüştür, 2008 ise ikan ırak Afganistan savaşlarının amerikan ekonomisine getirdiği yük diğer faktörlerle birleşince amerikan ekonomisi çökmüş ve ABD eski merkez bankası başkanı grismin ifadesi ile ikinci dünya savaşından sonra en büyük ekonomik kriz başlamıştır. İMF de dünya ekonomik görünüm raporunda dünya ekonomisinin 1929 bunalımından bu yana en büyük ekonomik krizin çıktığını açıklamıştır. 1990 sonrası devletsiz bir ortam ve her şeyi piyasa eli ile yapma propagandasını yapan siyasi ve fikri merkezler karşılaşılan ekonomik krizin derinliği karşısında tekrar devletin ekonomideki rolünü hatırlamış görünmektedirler. Serbest piyasa şampiyonlarının tekrar sanayilerini korumak amacı ile gümrük duvarları söylemine kaymaya başladığı görülmektedir. Küreselleşmenin grusu olan Soros’un regan döneminden bu yana oluşan bir köpüğün delinmesine şahit oluyoruz ifadesini küreselleşmesinin iflasını gösteren bir açıklamadır. Batı kapitalizmi kenesçi politikaları uygulamaya başlamıştır bile. Küreselleşmenin en önemli enstrümanı olan İMF piyasalara devlet müdahalesi için çağrıda bulunmuştur. Öte yandan küreselleşmenin politik sancıların odağında ABD’nin Ortadoğu da içine girdiği kriz merkezinde ırak da içine girdiği içinden çıkılmaz bir kriz vardır. BOP un entelektüel arka planı diyebileceğimiz tarihçi bernard levis ABD’nin Ortadoğu da rolünün azaldığını itiraf etmektedir.

11

Page 12: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:12

ABD için ırak taki en büyük sorun Sünni direnişi değildir. hatta sünni direniş ırak ın parçalanması için meşruiyet sağlayan bir araç olarak hata ABD tarafından kullanılabilir. ABD için ırak taki temel çıkmaz İran’ın ırakta kazandığı büyük etkinliktir. Öte yandan ABD’nin nüfuz etmeye çalıştığı ve Avrasya eksenindeki Türk cumhuriyetlerinden ya çıkartılmış olması yada hiç girememesi BOP’un karşı karşıya olduğu bir diğer krizdir. Orta Asya’ya nüfuz edemeyen ve Pakistan da istediği istikrarı sağlayamayan ABD’nin Afganistan seferide çıkmaza girmiştir. Küreselleşmenin tetiklediği ve Yugoslavya’dan ırak a Türkiye den Hint alt kıtasına uzanan etnik sorun ABD ve AB ülkelerinde bir iç sorun olma niteliğine başlamıştır. Etnik sorunları tetikleyen ve politikleştiren ABD ve AB şimdi etnik sorunu denetim altına almak için kültürel çoğulculuktan federalizm ve ayrılmaya giden süreçleri tekrar gözden geçirip milli devleti güçlendirme arayışları içersine girmeye başlamışlardır. Amerikan güvenlik cemaatinin ön önde gelen isimlerinden samuel hantington biz kimiz adlı kitap yazarken, küreselleşmenin fikri öncülerinden Fransız fukuyama stetboy ling overling ,,,,,,. Adlı kitabında etkin milli devlet nasıl kurulur arayışı içersine girmiş olması bir tesadüf değildir. yani yine bu aşamada Amerikan dış politikasının en önemli fikir merkezlerinden biri olan forine first dergisinin baş makalesinin onlar ve biz, etnik milliyetçiliğin devam eden güce adlı bir makaleye ayrılması da tesadüf değildir. bu süreçte bir süre daha küreselleşmeciler entelektüel ve siyasi etkinlik için çaba harcayacaklardır. Ancak tarih benzer teşebbüslerin beyhude olduğu noktasına gelmiştir. Göstermiştir. Küreselleşmenin karşılaştığı karşılaşmış olduğu ekonomik ve politik ve etnik sancılara rağmen ABD’nin tek kutuplu dünya düzenini ve amerikan hegamonyasındaki küreselleşmeyi 21 yy. taşımak için tasarladığı Avrasya ve Ortadoğu enerji kaynakları üzerinden hakimiyet kurma savaşının diğer adı olan büyük Ortadoğu projesi, Bush sonrasındaki yönetim tarafından da devam ettirilmek için bir süre çaba sarf edilebilir. ABD başkanlık seçimlerini obama nın kazanması ve Amerikan tipik faydacılığından uzak neocon olarak adlandırılan grubun yönetiminin ayrılması BOP u diğer bir ifade ile ABD’nin tek kutupluluğu muhafaza etme girişiminin gerçekleşmeyeceğini daha kısa bir sürede anlaşılmasına sebebiyet verecektir. Ancak küresel politik eğilimler bir anda sona erip diğer bir eğilime yerini bırakmazlar. Küreselleşmenin ve tek kutupluluğun yerini bölgeselleşmeye ve çok kutupluluğa bırakması önümüzdeki beş on senelik sürrece yayılacaktır. ABD bu süreci durdurmak için çaba harcayacaktır. Bu süreçte ABD tek kutupluluk ile çok kutupluluk politikalarını izleyen ve birbiri ile çelişkili bir çok politika izleyebilir. Öte yandan Kerkük referandumunun ertelenmesi gündemden kaldırılması, ABD’nin yaklaşan çok kutuplu dünya modeli çerçevesinde ırak ın toprak bütünlüğünü muhafaza etmesi seçeneğinin yaklaştığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Bunun anlamı ABD’nin ırak ın toprak bütünlüğünü muhafaza ederek Türkiye nin istikrarına yardımcı olmak. Türkiye yi BOP un cephe ülkesi konumundan Rusya iran çin kuşağına karşı cephe ülke olarak konuşlandırmak istemesinden kaynaklanır. Muhtemelen ABD bu aşamada Ortadoğu da şii iran hilaline karşı radikal islamı dahil edeceği sunni bloğu destekleme yoluna gidecektir. Fanatik şii düşmanı olan el kaidenin beş yıl sonra bir başka bağlamda ABD nin müttefiki olması çok şaşırtıcı değildir. Türkiye bu kapsamda sunni lider ülkelerden biri olarak düşünülmektedir. Türkiye’nin mevcut hükümetinin İsrail Filistin sorununa yönelik diplomatik temayülleri çok aşan duygusal çıkışları ve van münite finali bu rol modele uygundur. Yine yıllardır batılı kaynaklar tarafından el altından yayınlanan ve Türkiye’nin güneydoğu sunu ayrı bir toprak parçası olarak gösteren haritalar yerini Osmanlı coğrafyasının önemli bir bölümünü kapsayan yeni Türkiye haritalarına bırakmaya başlamıştır. Yeni Osmanlıcılık olarak nitelendirilen bu süreç son padişah 1. Recep Tayyip Erdoğan pankartı ile gerçekten örtüşmüştür. Diğer yandan Avrupa kıtasında Avrupa birliğinin bir federasyona dönüşerek Avrupa birleşik devletleri adı altında bir süper güç mü olacağı, yoksa küresel planda siyasal bir gücü temsil etmenin ekonomik bir refah alanı olarak mı kalacağı henüz belirsizdir. AB içindeki bu iki projenin çatışması iç ve dış dinamiklerin etkisi ile devam etmektedir. Şu anda federasyon projesi daha güçlü görünse de sonucun ucu açıktır. Esasen Türkiye’nin AB ye üyelik

12

Page 13: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:13

süreci nin ucunun açık olması da bununla yakından ilgilidir. Ancak küreselleşmenin yerini bölgeselleşmeye ve tek kutuplunun çok kutupluluğa bırakması üzerine AB’nin federal bir devlete dönüşmesi ihtimali çok daha artmaktadır. Sayın savcılık AB karşıtı yaklaşımları her halükarda bu yapıdan besleniyor işte AB uyum politikalarından beslenmesi veya AB karşıtı yapıların da örtülü olarak işte hükümet politikasına muhalif hareketler olarak örtülü olarak nitelendirmiş iddianamenin çeşitli bölümlerinde bunun gerçekliği şu efendim, iki tür Avrupa arzulanıyor, bir federal Avrupa bir konfederal Avrupa, federal Avrupa’yı Almanya ve Fransa istiyor. Federal Avrupa da Türkiye’nin yeri yok. konfederal Avrupa yı İngiltere ve Amerika istiyor, çünkü bu çok etniklilik ve kültürlülük üzerine kuruluyor, burdu Türkiye ye bir model var. bu iki güç politikasının tartışması, bu gün hakim olan güç Fransız alman ittifakı olduğu için Fransız alman ittifakı da bu ülkeye dış kapının mandalı muamelesi yapıyor. Bunu ortalama Türk milliyetçiliğine sahip her insanın bir tepki göstermesi hayatın olağan akışı ile ve hükümetin ab politikalarının bu gerçeklik bilinmesine rağmen salt iç belirli etki alanlarını dış destek hattı oluşturmak üzere kurulması da yine eleştirilebilecek bir haldir yani şunu söylemek istiyoruz. Etki ve buna dayalı bir tepki hali oluşmuştur efendim. Küreselleşme ve buna bağlantılı olarak amerikan tek kutupluluğunun süren iddiasına rağmen sancı çekerken AB, Çin ve Uzakdoğu ve Rusya kısmen insan birçok insan birçok kutupluluğa giriş noktasında önemli bir atılımı temsil etmektedirler. Özetle 1989–2000 seneleri arasında geçen on dokuz seneden sonra dünya tekrar belirgin şekilde ulus devletlerin baş aktör olduğu, ekonomide devlet denetiminin arttığı, politikanın heidisi diye adlandırılan etnikçiliğe verilen tavizlerin geri alındığı, tek kutupluluğun çok kutupluluğa dönüşmeye hazırlandığı bir döneme girmektedir. Bu kapsamda 1989 sonrası başlayan küreselleşme süreci çevresinde tek kutupluluk BOP, Avrupa birliği ve AKP’nin Türkiye de iktidara gelmesi sürecini incelemek, Ergenekon davasının hangi uluslar arası geçişlerin bir sonucu anlamak konusunda oldukça önemlidir. Tek kutupluluk BOP, Avrupa birliği ve AKP, SSCB’nin dağılma sürecine girmesi ile birlikte 1980 den ikinci dünya savaşı sonuna kadar kurulan iki kutuplu dünya düzeni sona ermiştir. ABD tek kutup olarak dünya politikasında belirleyici güç olmak varlığını AB ülkesini müttefiklerini ve Japonya ile ilişkilerini geliştirerek hatta Çin i müttefikleştirerek 1990’lar boyunca sürdürmüştür. 2000 lerin başında ABD tek kutuplu dünya düzenini 21 yy. da sürdürme projesi olan BOP’u uygulamaya koymuştur. ABD 11 Eylül saldırılarını terörle mücadele adı altında amerikan üstünlüğüne dayalı tek kutuplu dünya düzenini devam ettirmek amacı ile stratejik bir atılım için kullanmıştır. ABD’nin tek kutuplu imparatorluğu oluşturmak amacı ile kullandığı en etkin silah 3. nesil tek ordu olan amerikan ordusu olmuştur. Amerikan ordusu kendisinden sonra gelen ilk yirmi ordunun yaptığı toplam askeri harcamadan daha fazla askeri harcama yapabilen bir ordudur. Bu ordu 1980 lerden bu yana geliştirdiği ve bilişim teknolojileri ile silahların birleşmesi sonucu ortaya çıkan akım, silah teknolojileri ve uzay merkezi uydu teknolojilerini birleştirerek bütün orduların önüne geçmiştir. ABD askeri gücüne dayanarak gerçekleştirmeyi hedeflediği jeopolitik değişikliklerle 21. yy da amerikan imparatorluk düzeninin alt yapısını oluşturmayı hedeflemiştir. ABD’nin askeri gücüne dayanarak gerçekleştirmeyi hedeflediği jeopolitik düzenlemelerin hedefleri ise A, Asya’nın ortasına Afganistan batı Türkistan Pakistan eksenine yerleşerek Avrupa Asya kıta üzerinde hakimiyet kurmak. Ortadoğu ve hazar havzasındaki enerji kaynakları üzerine ve geçiş yolları üzerine denetim kurmak, önleyici darbeye dayanan amerikan askeri stratejisine daha rahat uygulayacak bir küresel askeri konuşlandırma yapısı oluşturmak. İslam coğrafyasını ve küreselliği etkilemesini Avrupa birliğinin ve NATO nun desteğini alarak ve böylece AB yi kontrol altında tutarak sağlamak olarak özetlenebilir. Afganistan ve çevre coğrafyasına yerleşen amerikan askeri güçleri kuzeye Rusya ya doğuya Çin’e güneye Pakistan’a Hindistan a ve batıya İran’a güç projeksiyonu yapma girişiminde bulunmuştur. Bu ülkelerin tamamı ABD ya küresel veya bölgesel ölçekte meydan okuma potansiyeline sahiptirler. Gürcistan da gerçekleşen sivil darbe sonrasında oluşturulan ABD denetiminde ki hükümet ABD’nin hazar ın batısına yerleşmesine yardımcı olmuştur. Bu darbe bir

13

Page 14: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:14

cümle ile geçiştirilebilecek bir ifade değildir. esasen ve soroscu organizasyonların ABD dış politikasında nasıl bir enstrüman olduğunun en açık bir göstergelerinden biridir. Benzeri Ukrayna, Hırvatistan ve Slovenya da tatbik edilen bu sivil darbe olarak adlandırılan süreçler esasen 21 yy. post modern yeni darbe kültürünün ilk saha çalışmalarıdır. 90 lı yıllara kadar iki kutuplu dünyada askeri vesayet üzerinden yapılan darbeler artık yerini aynı merkezden kontrol edilen çeşitli sivil toplum teşekkülleri eli ile tatbik edilmektedir. Amerikalı stratejistler ortaya istikrarsızlık ekseni adını verdikleri bir jeopolitik kuram atmışlardır. bu kurama göre Kolombiya dan b aşlayarak orta doğunun kafkasyanın ve orta asyanın tamamını kapsayan bir eksen Pakistan ve Endonezya nın Filipinlere kadar uzanmaktadır. Bu eksenin ilk göze çarpan özelliği dünya petrol rezervlerinin yüzde seksenine sahip olmasıdır. Amerikan güçlerinin önleyici darbe stratejisini uygulayabilmeleri yani bir tehdit gerçekten bir acil tehdit haline gelmeden saldırabilmeleri için mevcut askeri konuşlanma sisteminin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. ABD Türkiye yi bu kapsamda BOP çerçevesinde hem askeri hem politik ve hem de ideolojik bir cephe olarak tasarlamıştır. Askeri cephe olarak Türkiye ye birçok amerikan askeri üssü konuşlandırılması planlanmıştır. Bu çerçevede Karadeniz kıyısında üç amerikan askeri üssünün Konya da ise bir amerikan askeri üssünün kurulması incirlik in askeri üssünün genişletilmesi gibi talepler Washington tarafından gündeme getirilmiştir. Gürcistan ve Azerbaycan’daki küçük üstler tesis edilmesi tasarlanmıştır. Irak ta yeni bir üs yapılandırılması gerçekleştirilmiştir. Özetle ABD 21 yüzyıl için yeni bir askeri konuşlanma sistemi kullanmaya çalışmaktadır. İslam coğrafyasının küreselleşmeye tam olarak eklenmesi için BOP kapsamında dönüştürülmesi ve bu coğrafyadaki mevcut anti Amerikanizmin ortadan kaldırılması gerektiği düşünülmüş Washington anti Amerikanizmin üç nedeni olduğunu düşünmüştür. Bunlar ABD’nin Filistin İsrail çatışmasında İsrail i desteklemesi, bölgedeki amerikan askeri varlığının ABD ye karşı Nefret uyandırması, Ortadoğu’daki anti demokratik rejimlere verilen amerikan desteğinden dolayı halkların ABD den nefret etmesi şeklinde özetlenebilir. ABD yukarıdaki anılan sorunların çözülmesi halinde anti Amerikanizmin Ortadoğu’da büyük ölçüde zayıflayacağını düşünmüştür. Bunun için öncelikle Filistin e bağımsız bir devlet oluşturma politikasını yürürlüğe koymuştur. yine Ortadoğu’daki amerikan askeri üssünü yeniden yapılandırılmıştır. ABD artık orta doğudaki bölgesindeki otoriter rejimlerin yerine demokratik rejimlerin laik rejimlerin yerini de ılımlı İslamcı rejimlerin tesis edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Çünkü Washington radikal İslamcılığın en etkin şekilde ılımlı İslami akımlar aracılığı ile kontrol altına alınabileceğini düşünmektedir. İşte zaten çatışmanın ve davanın mim noktaları da buralarda başlıyor efendim. Ortadoğu’da ılımlı İslamcı gelişme ve demokratikleşme sürecinin amacı radikal İslami akımların yerine Ortadoğu’daki İslamcı potansiyeli kontrol altına alacak anti amerikancı içeriğinden uzaklaştıracak siyasi yapıların geliştirilmesidir. Adalet ve kalkınma partisi bu konuda atılmış ilk ve çok önemli bir adımdır. AKP 2002 de Türkiye deki sadece iç dinamiklerin değil aynı zamanda küresel ve bölgesel gelişmelerin sonucunda iktidara taşınmıştır. AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte ABD’nin Afganistan ve ırak üzerinden BOP’u başlatması sırasında arasında yakın bir ilişki vardır. 1990’ların başından itibaren öncülüğünü amerikan istihbaratının önde gelen Türkiye ve İslam analizcilerinden Graham Füller çektiği bir tez projesi dikkat çekmiştir. Fuller e göre ABD’nin orta doğudaki anti amerikan radikal İslamcı gelişmelerin önlenebilmesinin yolu laik sistemleri desteklemekten değil, aksine radikal İslamcı partileri dünya kapitalist sistemi içine çekecek ve anti amerikancı öznele dönüştürecek bir yaklaşım benimsemesinden geçmektedir. CIA Ortadoğu ve Türkiye masası şefe Abramovis dönemin İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Tayyip Erdoğan ı belediye makamında 15 ekim 19996 günü ziyaret etmesi ve ziyarette siz İstanbul u yönetip yıldızınızı parlatabildiğinize göre Türkiye için de çok şey yapabilir siniz. İfadeleri Tayyip Erdoğan’ın bazı şartları kabul etmesi halinde ABD’nin kendisini başbakanlığa hazırlayabileceği şeklinde daha o tarihte basına yorum olarak yansımıştır. Yine DGM nin verdiği hapis cezasından sonra 28 Eylül 1998 de ABD İsrail başkonsolosu kanal hayingilsin. Bu tür gelişmeler Türk

14

Page 15: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:15

demokrasine olan güveni zayıflatır beyanında bulunması Türkiye’nin bu açıklamaya sert tepki göstermesi, bu dönemde ilginç bir gelişme de Tayyip Erdoğan ile emekli orgeneral çevik bir in buluşmasıdır. Tayyip Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra gerçekleşen bu buluşmada çevik bir e yeni kuracağı partiden bahsetmiş ve askerlerin buna nasıl bakacağını söylediğinde çevik bir, sizin geçmişinize değil bu gününüze veya yarın ne yapacağınıza bakarlar demişlerdir. Aynı çevik bir 2000 li yıllarda Türkiye’nin Amerika ya güvenlik hizmeti sunması gerektiğini öne süren çevik bir , aynı çevik bir 28 şubat post modern darbe sürecini tanzim eden çevik birdir. Ama aynı çevik bir ne yazık ki ne yazık ki doğu Silahçıoğlu ile ve Erol Özkasnak ile beraber hiçbir ithamın hiç böyle halktan yansıyan kasetlerin falan konusu olmamaktadır. Bu ilginçtir yani aynı dönemde görev yapmış olanlardan NATO’cu subaylar olarak bilinen doğu çevik Bir’in Silahçıoğlu nun ve Erol Özkasnak’ın bu dava ile ilgili hiçbir noktada ilintilendirmemeleri, bu davayı önden öngörme imkanına sahip olduğu düşünülen bir kısım medya ve yazarların bu insanları bu davanın hiçbir tarafına hiçbir şekilde söylem olarak koymamakla birlikte bundan çok daha etkin ve sert bir şekilde Amerika birleşik devletlerine hiçbir ziyarete yapmamış 98-2002 yılları arasında dönemin genel kurmay başkanı Kıvrıkoğlu, yine 94-98 yılları Genelkurmay başkanını çok daha etkin bir şekilde ses kasetleri ile ve benzer şekillerde bu davada hedef sanıklar noktasına daha sanık sıfatına haiz değilken koymaları çok ilginçtir efendim. ilginçliğin sebebi şudur, ulusalcı subaylar olarak bilinen subaylarla NATO’cu subaylar olarak bilinen subaylar arasında ki temel haklardır bunlar, ve bu dava bu yönü ile ulusalcı olarak nitelendirilen bu bir tabir yani şey bir teknik analiz anlamında bir tabir olarak kullanıldığı için söylüyorum. Yaklaşım farkını ortaya koymaktadır. Bakın daha ilginç bir şey bu konu ile ilgili 1997 yılında çevik bir bu 28 şubat sürecini tanzim ettikten sonra bu beş tane Yahudi örgütü var geçen gün başbakana mektup yazdılar bu beş Yahudi örgütü bu beş Yahudi örgütlerinden bir tanesi olan ADD den nişan almıştır, cesaret nişanı, bu nişanın aynısını 2004 veya 2005 yılında sayın başbakan a da bu yapı verdi yine aynı yapı sadece Fethullah Gülen hocanın kitaplarının bir tanesini İngilizceye çevirip dünyaya dağıttı Tevfik Diker var 1997 yılında refahyol hükümetine çok ciddi karşı çıkan bir milletvekili. O milletvekili o tarihte bu koalisyona karşı çıktığında bu 28 Şubat sürecini de destekleyen bir milletvekili. Bir buçuk ay önce milli gazeteye bir beyanat verdi ve Erbakan dan özür diledi. Özür dilemesinin gerekçesi şuydu, o dönemde 28 şubat sürecinde desteklediğim o grubun Amerikalı yetkililerle öyle pazarlıklar yaptığını birincil derece ilk ağızlardan öğrendim ki dedi, onun için sizden özür diliyorum dedi. Yani 1997 yılında bir post modern darbe olarak nitelendirilen süreçte bu post modern darbenin faili olarak nitelendirilen agresif ama NATO’cu subayların bu gün bu sürecin hiçbir tarafına bulaştırılmaması çok ilginç değil m sizce. Oysa bu Gladyo bir amerikan organizasyonu değil mi tarihsel olarak derinliği burda başlamıyor mu? Dolayısıyla bu konuda birincil derecede eğer Gladyo bir amerikan organizasyonu ise e amerikancı subaylar diye tabir benim tabirim değil tabir edilenlerin de bu sürecin içersinde normal şartlarda olması gerekmez mi. yani dimyat a pirince giderken evdeki bulgurdan olup olmama ile ilgili bir hatırlatma yapmak için söyledim. Biraz atlıyorum kusura bakmayın bir çok konu var zamanımız dar. BOP un gerçekleşmesin en önemli aşamalarından birisinin Ortadoğu nun demokratikleşmesi olduğunu, amerikan stratejistleri ifade ediyor ancak Ortadoğu’da yarın yapılacak bir seçimden anti amerikancı bir siyasal söyleme sahip radikal İslamcı diye anılan değişik siyasal hareketlerin kazanması hemen hemen kesin gibidir. Radikal İslamcı hareketlerin liberalleştirilmesi, bir diğer ifade ile AKP’lileştirilmesi gerekiyor. Bu dönüşümün mümkün olduğunu bir zamanlar milli görüşün radikal temsilcilerinden olan Erdoğan ın anti amerikancılıktan ABD’nin büyük Ortadoğu’daki eş başkanlığı rolüne dönüşmesi ortaya koymuştur. örneğin fas ta amblemi gaz lambası olan adalet ve kalkınma partisi adını taşıyan radikal İslamcı partinin 84 yaşındaki yaşlı lideri Abdulhalim hatip genel başkanlık görevinden çekilirken partinin yeni genel başkanlığına seçilen sadin Osmani Türk modeli AKP yi örnek alacaklarını ifade etmiştir. Fas AKP sini o tarihte iktidara yürüdüğü ileri sürülüyordu. Aynı günlerde time dergisi tarafından dünyanın en etkili yüz

15

Page 16: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:16

kişisi arasında seçilen Erdoğan dan bahsedilirken Müslüman liderler içersinde bulunabilecek en iyisi. Şeklinde bahsedilmiş anılan dergide bunun sorulması gereken soru Erdoğan ın kimin için en iyisi olduğudur. Ortadoğu da radikal İslamcı hareketlere örnek olmaya başlayan AKP liderinin ABD den gelen bu övgülerin hakkını verdiğini görüyoruz. Sayın başbakan Erdoğan ABD de bir düşünce kuruluşuna yaptığı konuşmada ben çocuklarımı Amerika da okutuyorum, bunun bir sebebi var, oda bu medeniyete duyduğum inançtır ifadesini kullanmıştır. Siyasal kariyerinin çok büyük bir bölümünü anti Amerikanizm üzerine kuran bir siyasetçinin geliştirmiş olduğu dönüşüm herkes için şaşırtıcıdır efendim. Almanların ünlü sosyal demokrat eğilimi dergisi der spigel in 17 mart 2004 tarihli sayısında Türkiye’nin en güçlü adamı Erdoğan, ABD ile yapılmış gizli bir anlaşmanın arkasındaki adam diye nitelendirmiştir der spigel. 27 ocak 2004 te ABD de amerikan Yahudi kongresinde cesaret ödülü alan sayın başbakan 16 şubat 2004 te Teketek programında Diyarbakır ı istiyorum, şu anda Amerika nın bir büyük Ortadoğu projesi var, ya genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje için de Diyarbakır bir yıldız bir merkez olabilir. Bunun başarmamız lazım diyerek bulunabilecek en iyi ılımlı Müslüman sıfatını bu anlamda hak ettiğini göstermiştir. AKP nin liberal amerikancı İslamcı anlayışının Türkiye de değerlendirmesi önemli değişikliklere neden olduğu Amerikalı stratejist ve politikacıların bazı açıklamalarından anlaşılıyor. ABD eski dış işleri bakanı Colin povel bir konuşmasında Türkiye den İslami cumhuriyet diye bahsetmiştir. Hani laiklik gibi hepimize ait kavramları falan bu sanıklar ajite ediyorlardı ya. Yani şimdi burada da bu uyumlu karşıtlık kapsamında bir etki var mı yok mu bu süreci bir ben okurken biraz o noktadan hepimizin değerlendirmesi gerekiyor. Povel in ifadesinin bir tesadüf olmadığını gösteren bir başka açıklama da ABD’nin önde gelen siyasal stratejistlerinden samuel hangtinton dan gelmiştir. Hantington lepoit dergisine verdiği demeçte Türkiye’nin Avrupa birliği yerine etkili ordusu ile hayli iyi işleyen demokrasisi ile İslam dünyasının liderliğine oynaması gerektiğinin altını çizmiş ve eklemiştir. Atatürk ün ortadan kaldırmak istediği ama başaramadığı Müslüman mirası ile bütün ile yeniden barışmayı kabul eden Türkiye kendisine yeni bir misyon aramalıdır. Fransız fukiyama Türkiye’nin AB üyeliğini mümkün görmediğini ki tarihin sonunu yazan adamdır. Fransız fukiyama bunun ABD ile Meksika arasındaki sınırın kaldırılması kadar ihtimal dışı olduğunu yazmıştır. Son dönemde Washington da resmi politika olan Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemekle birlikte gittikçe daha fazla AB üyeliği dışında çözümler aranmalıdır yaklaşımının gözden kaçması mümkün değildir. Graham Füller in Tuncay Güney mülakatında da geçen Türkiye de biraz dış politika ve diploması alanında kitap herkesin çok iyi bildiği bir isimdir, Graham Füller in 2007 yılının sonunda yayınladığı son kitabı ise beş senelik AKP iktidarını da kapsayan dönemi değerlendirme altına almıştır. Kitabın adı İngilizce olarak The New Turkish …………….. Müslim Word seçilmiştir. Bunun Türkçesi yeni Türkiye cumhuriyeti İslam dünyasında eksen ülke olarak Türkiye’dir. Kitabın Timaş yayınlarından çıkan Türkçe tercümesine verilen ad ise yeni Türkiye cumhuriyeti yükselen bölgesel aktördür. Bu Türkçe isim fullerin yüklediği ismi gizleme çabasından başka bir şey değildir. Özetle AKP, ABD’nin büyük Ortadoğu stratejisinin en önemli ayaklarından biri olarak radikal hareketlerin liberalleştirilmesi sürecinde çok önemli bir rol üstlenmiştir. Burda yine bu AB meseleleri ile ilgili eleştiriler ve ağırlıklı olarak bizim sokak eylemlerimizi ve hareketlerimiz veya basın açıklamalarımız bunun dışındaki toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunundaki yapmış olduğumuz ana konulardan bir tanesi de bu AB konusu oluşturuyor. Yani Avrupa birliği politikaları Avrupa birliği politikaları hükümetin Avrupa birliği politikalarının Avrupa birliğinin karşı politikalarından dolaylı ağırlıklı olarak eleştirilmesi ki bir duygusal etki tepki prensibi çalışıyor orda. ABD’nin bu konu ile ilgili kısa bir bölüm var, AB’nin federal bir devlet oluşabilmesinin ön koşullarının birisi de güçlü bir Avrupa kimliği yaratılmasından geçmektedir. Bu çok zor olan süreci başarmak konusunda AB üyesi ülkelerin A, Hıristiyanlık mensubu olmaları, B, antik yunan kültürü, C, roma mirasını paylaşmaları iyi bir çıkış noktasıdır. Oysa Türkler geçtiğimiz bin senede Avrupalılar için kendilerini tanımlamada kullandıkları ötekiler olmuşlardır. Diğer bir ifade ile Türkiye’nin AB üyesi olması

16

Page 17: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:17

durumunda AB’nin ortak bir Avrupa milleti oluşturması imkansız hale gelecektir. Federasyon projesi ağır bir darbe alacak. ABD ve İngiltere’nin Türkiye’nin AB ye tam üyeliğini desteklemeleri de tesadüf olmayıp bu federasyon projesini bozma noktasına itmektedir ve o yapıda bize Truva atı gözü ile bakmaktadır. Şimdi siz AB’nin kendi iç sorunları ile AB’nin oluşturduğu Türkiye yi ekonomik etkileri, bu ekonomik etkiler sonucunda Kıbrıs merkezli sizden istediği bazı tavizleri bir hükümet olarak bir pazarlık süreci içersinde basına yansıyan kadarı ile verilme sürecini tetkik ettiğinizde ve şu bilince sahip olduğunuzda buna karşı bir düşünce ve tasavvur açıklaması ortaya koymak, 1,bu tasavvuru sokak ve saha faaliyeti haline getirmek 2, bu konu ile ilgili kamuoyu ve kitle iletişim araçları vasıtası ile duyuru yapmak3, bu konu ile ilgili davalar açmak 4, noktasında hangi vatandaş olmanın gereksizliği bir tavır sergilemiş oluyorsunuz efendim. yani bu genel politik bilince sahip bir Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak bu konuda size ait tezi doğru yanlış ortaya koydunuz, ve üslubunu hukuk dairesinde belirlediğiniz bir çizgi ile dimdik yolunuzda devam ederken bu gerçeklik üzerinden birilerinin komser ithal etmek suretiyle lagendik adı altında sizin mahkemelerinizi bağımsız Türk mahkemelerine bir müstemleke mahkemesi tavrını göstermelerini karşısında onun la da hukuk üzerinden suç duyurusu ve şikayetlerle mücadele ediyorsanız bunun da hükümetin genel anlamda eski tabirle ıskata teşebbüs edilmesi ile ilgili paralel bağlantıları nerede efendim. yani anayasanın 11 ve 12. maddesinin size yüklediği vatandaş olmak ve hakları kullanmak ve yükümlülere sahip olmak bilinci bir fert olma, aklını bir başkasına kiralamama, vicdanını bir başkasına kiralamama noktasında bir fert olma bilincinin suç olarak telakki edilmesi bu davanı en büyük garabetlerinden biri değil mi? bununla ilgili araç hareketler olarak nitelendirilen hareketlerin her birinin aslında bu temel anti emperyal emperyalizme karşı direnme, veya politik manevra alanlarında milletin her daim makus talihinin çevirmek için bireye düşen, ferde düşen hepimize düşen temel vatandaşlık görevini kullanmak olarak nitelendirilmez mi efendim. bu tavırları alıp olmadığı noktasında yoku ispat etme noktasında kendi insanın kendi varlığını ve meşruiyetini sorgulama noktasına düşülmenin bir matematik mantığı ve bir politik mantığı ve bir uluslar arası ilişkiler konsepti içersinde de bir izaha ihtiyaç duyduğu da izahtan varestedir efendim. yine BOP’un bir parçası olan AKP’nin başbakan’ın ifadesi ile AKP’nin dış dinamiklerinin yanında iç dinamiklerinin de olduğu şüphe götürmez, bu iç dinamikleri Türkiye cumhuriyetini kuruluş felsefesine kavgalı bir siyasi geleneğin temsilcileri olarak kısmen özetleyebiliriz. Mutlağını kapsamamak ta ve tamamını kapsamamaktadır, AKP’nin siyasal felsefesi Türkiye cumhuriyetinin milli üniter devletten çok etnik kısmi federal devlete dönüştürülmesi üzerine kurulmaya çalışılmaktadır. Ne yazık ki bu kurgu ve çalışmayı da kendi iç dinamiklerinden daha fazla yapı üzerinde etkin olan dış dinamikler oluşturmaktadır. Sanıklardan İsmail Bey in bu onu ile ilgili açıklamalarını aslında genel olarak bu çerçevede bu güne kadar ki değerlendirmelerini düşünmek gerekir. AKP iktidarı 2003 ten bu yana AB tam üyeliği kisvesi altında Türkiye’nin milli üniter devlet modelinden çok etnikli federal devlet modeline adım adım sürüklenmesine sebebiyet vermiştir. Kamu yönetimi temel ilkeleri ve yeniden yapılandırılması yasa tasarısı aslında cumhurbaşkanı Ahmet Necdet sezer tarafından iade edilmiştir. AKP bu tasarıyı köy hizmetleri genel müdürlüğünün kapatılması, il idare yasası, hizmet birlikleri kurulma yasası ve belediye yasası gelir idaresi yasasına bölerek gerçekleştirmiştir. Bu yasaların ruhundaki ademi merkeziyetçi zihniyet federalizm ruhunu taşıyan ikiz yasalar, bölge kalkınma ajansları yasası. Vakıflar yasası, yabancılara toprak satışı, milli güvenlik kurulunun etkisizleştirilmesi yasası ve petrol yasası ile güçlendirilmiştir. Şimdi efendim 99–2000 yıllarına dayandırılan çeşitli belgelerinde yargılama içersindeki çeşitli belgelerden ki ben şunu da çok merak ediyorum bu düveli muazzama örgütü 2000 yılından sonra bir fikir kabızlık içersine mi girmiştir de 2007 yılına bir başka belge tanzim edilmemiştir, alınıp 2005 ve 2006 yıllarına endekslenmektedir. Yani gelecek olan iddianame gelecek olan davalardaki temel mantık da işte 2003-2004 yıllarında belirli darbe tasavvurları veya teşebbüsleri oluşturulmuş, ancak bunlar çeşitli iç sebeplerle akamete uğraşılmış, bu akamete uğratılma sonunda yeniden

17

Page 18: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:18

bu sefer 313 vasıtası ile 312 yi işlemek gibi yeni bir saha açılmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili de başladıkları süreç 2005 veya 2006 olarak nitelendiriliyor. Şimdi ben uyumlu karşıtlık prensibi üzerine konuşmak istiyorum. şu saydığım yasaların ile ilgili Türkiye çeşitle tartışmaları yaşadı, bunları siz de bu ülkenin aynı zamanda bir vatandaşı olarak gazeteden ve basından takip ettiniz, burada kendi içersinde normal olarak bazı vatandaşlara da endişe verebilecek düzenlemeler vardı. Şimdi bu uyumlu karşıtlık prensibi gereği bu yasaların ağırlıklı çıkış yıllarının da 2005 ve devamı olması ki 2005 çok önemli bir süreçtir. Bu uyumlu karşıtlık prensibi gereği yapılan tahliller nasıl oluyor da yeniden 2005 ve 2006 süreci itibariyle 99 ve 2000 belgelerine atıfta bulunularak 99 ve 2000 kararlarının 2005 te tatbiki olarak gösteriliyor. Bakın iddianame ye konu olan ağırlıklı eylemler 2006 yılı ve 2007 yılı değil mi efendim, yani sivil toplum hareketleri olarak paneller olarak konferanslar olarak konuşmalar olarak ortaya konuluyor. Şimdi onun uyumlu karşıtlığına döndüğümüzde bakın bu yasaların çıkış tarihlerine yani ortada bir etki tepki prensibinin nasıl çalıştığını anlatmak istiyorum başından beri. Bir etki olmaksızın bir hükümet etkisi olmaksızın bir tepkinin oluşmadığını, çünkü provokasyon diyorsanız provokasyon olmayan bir şeyi ortaya koymaktır. Spekülatif ve manipülatif hareketler oluşturmaktır. Provokasyon budur oysa burada sivil toplum çalışıyor aslında. Yani etki hükümet etkisi, bu doğru olabilir yanlış olabilir zaten tartışılacak konu bu değildir hükümet daha doğrusunu biliyordur kendine göre yapmıştır ama bu benim de daha doğrusu bildiğimi iddia etme hakkımın önünde bir engel değildir. bu uyumlu karşıtlık üzerinden bu yasaları özellikle saymamın sebebi ki bunların bir kısmı ile ilgili açılmış davalar var. Bunların hepsi 2005 ve 2006 yıllarından sonra Türkiye de hükümetin gündemine gelmiş, AB baskıları ile gelmiş ve bu gelen baskılar neticesinde bunların bir kısmı yasallaşmış bir kısmı yasallaşmamış ve bu süreç doğal olarak kendi karşıtlığını oluşturmuştur. Demokrasi dediğimiz de zaten böyle bir şey olması gerekir, yani ikinci iddianame de buna benzer bir mantık da şeyde görüyorum, işte bir kısım sanıklar CHP yi devireceklermiş, Baykal ı CHP yi ele geçireceklermiş bir kısmı da MHP yi devirip devlet bahçeliyi devirip MHP yi ele geçirecekmiş doğal olarak bunlar daha sonra başbakanı devirip hükümeti ele geçirirler. Buna patagonya da bile demokrasi diyorlar artık sayın başkanım. Yani siz bizim popüler kültürün dilimize pelesenk ettiği kavramlar vardır. ben uzun yıllar siyaset yaptım, siyasette bir ilçe başkanı kongreyi kaybeder onun adı onu devirdik tir. Rakip der ki devirdik. Bir il başkanı kongre kaybeder diğeri kazanır ne yaptık devirdik kimi devirdin il başkanını devirdik. Devirmek kavramı bizim aslında şeydir insanlık tarihinde de ama Türk tarihinde de özellikle işte padişaha karış isyan ayaklanmaları veya padişahın halledilmesi halinde de bir devirmek vardır. tabi bunlar şiddet hareketleridir demokrasi ne yaptı bu temel hal hareketlerini aldı kongreler süreci ile bir devirme diye halk tabirine giden aslında genel başkan değişikliği denen bir sürece indirgedi. Şimdi siz yani bu popüler kültürün dilimize pelesenk ettiği temel kavramları kullanım biçimimizi elbette ki mahkemeler yoğun olarak algılayamazlar bunun sebebi de şu mahkemelerimizdeki hakimlerimiz ve savcılarımız ağırlıklı olarak ben ona bir fanusla yaşama de diyorum yani şu anlamda doğal olarak mesleklerinin etiği gereği belirli beşeri münasebetlerini her birine münhasır olmamakla birlikte daraltıyorlar. Bu daraltma neticesinde günlük halk dilini bazen ıskalayabiliyorlar. Yani bu kavramları halk dilinde yüklenen anlamlarla bu kavramları hukuk dilinde yüklenen anlamlar bazen aynı olmuyor. İşte son popüler kültürün diziler vasıtası ile dilimize pelesenk ettiği yeni bir sürü kavram ile karşı karşıya değimliyiz. Bu mevcut bilinen tarihi kavramların anlamlarının kaydını görmüyoruz, şimdi burada da böyle bir şey var yani siz bu provokasyon diye ifade ettiğiniz kavram doğru kavramları doğru yerde kullanmak lazım. Provokasyon olmayan bir şeyi olmayan bir etkinliği varmış gibi göstererek bir de bunun karşısında karşıtlığını kurmaktır. Buna diyalektik kurgu diyorlar. Yani hem A yı kuruyorsunuz hem B yi kuruyorsunuz. Sonra ikisini birbirine savaştırıyorsunuz. Oysa burda yapılan bize atfedilen cürme giden vasıtalar olarak telakki edilen müstakil olarak hiçbiri suç olmamakla birlikte hepsi bir araya geldiğinde suç kabul edilen davranışlar ve yaklaşımların özü bir provakatif süreçten değil bizatihi bu etki tepki

18

Page 19: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:19

prensibinden kaynaklanıyor.bu olmazsa demokrasi olmaz zaten başkanım yani bunun olmamasını düşünmek tahayyül etmek mümkün değil. bu insanın beşer olduğunu, kalubelada kendisine ruh üflendiğini ve dünyaya ilk geldiği kendi varlık sebebini inkar etmekle aynı şey. Yine hükümet uygulamaları ile ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. bu hegomonik tek parti projesi diye bir projedir efendim hegomonik tek parti projesinin temel mantığı şudur, aslında sistemde birden çok farklı parti vardır ama belirli bir rekabet eşitsizliği oluşturulur ki diğerlerinin seçilme imkanı ortadan kaldırılır. Görsel olarak baktığınızda birden çok yapı vardır. Herkes bazı tercihlerde bulunur, ama yapı öyle bir tanzim edilir ki işte artık modern demokrasilerde zaten şey yok direk göze vurmak yok herkes bel altından vuruyor böbreğe çalışılıyor yeni sistem bu bu yeni sistemin ürünü bu yeni şeyler oluşturuluyor yapılar oluşturuluyor bu yapılardan biride hegomonik parti yapılanmasıdır. Bunu genelde 3. dünya ülkelerinde kullanırlar demokratik görünüm elde edebilmek için, 3. dünya ülkelerinde kullandıkları bir yöntemdir. AKP’nin izlediği hegomonik parti projesinin birçok ayağı bulunmaktadır. AKP 2003 ten bu yana gerçekleştirdiği hegomonik tek parti projesi hegomonik tek parti bürokrasisi hegomonik tek parti basını, hegomonik tek parti sermayesi, hegomonik tek parti örgütlenmesi ve tek parti sivil parti toplumu ve hegomonik tek parti sosyal yardım örgütlenmesi ayaklarına dayandırılmıştır. Bunu son dönemde anti ağır anti demokratik baskı meclis dışı muhalefetin ezilmesi için polis taktiklerinin uygulanması eklenmiştir. Türkiye her geçen gün biraz daha hegomonik tek parti modelinin geçerli olduğu mısır a benzetilmektedir. AKP’nin hegomonik tek parti rejimine kaydığını gören bir siyaset sosyologu olan Nur vergin durumu net bir şekilde ortaya koymasa da AKP on on beş sene daha iktidarda kalır tespitinde bulunmuştur. Efendim bu hegomonik tek parti bürokrasisi çok boyutlu ve amaçsız bir hegomonik tek parti bürokrasisi yapısı uygulanıyor. Kendisine biat etmeyen bürokratlar devlet memuru olmaktan çıkarıp parti memuru olarak işlevi üstlenen düzeye AKP bürokratları tarafından ezilmekte sürülmekte ve dışlanmaktadır. AKP Türk devletleri tarihinde bakın efendim safevi Türk devleti hariç devlet yönetimini tarikatlara kısmen teslim ederek hatta tarikatlar arasında bölüştüren ilk yapıdır. Safevi Türk devletinde bir tek görülmüştür. Cemaatlerin veya tarikatların sosyal toplumda bulunmaları ayrı bir meseledir, bunlara devletin belirli alanlarının biraz sosyal toplum içersinde yaşayan biraz yapının içersinde bulunan çeşitli iş kurumlara başvurduğunuz zaman hangi tarikatlardan hangi grupların veya kurumların geçtiğini çok görmek mümkün bu çokça sıkça yaşadığımız bir şey Türkiye de son dönemde yani örnek ben kurum ismi vermek istemiyorum şu kuruma başvurduğunuzda ha şunlara gittiğinizde onlar sizin işinizi çözer yaklaşımı bu gün artık çok olağanlaştı. Yani sıkıntı da burda olağanlaştı bu yaklaşım. AKP tek parti bürokrasisinin yanına hegomonik tek parti basınını oluşturacak şekilde yazılı ve görsel basın alanından çok yoğun bir çalışma içersindedir efendim. 2002 de iktidara gelmesinden sonra AKP nin sağladığı imkanlarla AKP dev ve demokratik ülkelerde görülmeyen bir parti medyası oluşturmuştur. Ulusal çapta yayın yapan 35 gazetesinin sekiz tanesi doğrudan AKP çizgisini temsil etmekte ve bunlar Türkiye deki günlük gazete tirajının yüzde otuz beşini oluşturmaktadır. Türkiye de on büyük ulusal televizyonun dört tanesi AKP denetimindedir ve bunlar tüm gün izlenme oranlarının yüzde otuz üçünü oluşturmaktadırlar. Bu medyanın oluşturulmasında devlet imkânları fütursuzca kullanılmıştır ve kullanılmaya devam etmektedir. İlhan Selçuk un gözaltına alınması AKP dışı medya mensuplarına yönelik önemli ve kapsamlı bir yıldırma eylemini aslında ilk başlangıcı olmuştur. Erdoğan’ın kendisi gibi düşünmeyen medya yı bir siyasal zihniyet yanlısı medya olarak suçlaması medyaya bakış açısını açıkça ortaya koymaktadır. Parti programlarına da parti mensuplarına yayın almamak suretiyle karşıt medyayı cezalandırmak için yaptığı çağrılar vakadır. Yine doğan grubu olarak nitelendirilen bir medya grubu ile ilgili açık çatışma ve devlet organları eli ile yaptığı ekonomik baskı ortadadır. Hepsinden öte bu salonda duruşmayı izleyen basın mensupları dahi dolaylı baskı altına girmişlerdir. AKP uygun siyasal koşulları oluşturduğunda mevcut bağımsız medya yı ortadan kaldırmak konusunda da ciddi anlamda istekli olacaktır. Yani bu hegomonik tek parti yapısının

19

Page 20: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:20

bunlar alt ayraçlarından bir tanesi de medyadır efendim yine bunun sermaye ayağı var. Sermaye ayağına bir örnek vereyim isterseniz, kovuşturma sürecinde yaşanan şeyler olduğu için bunlar bu doğan grubu ile ilgili özellikle Tuncay Güney beyanlarına dayanarak çeşitli doğan grubu mensuplarının da bu davaya mevcut şema kapsamında katılacağına ilişkin velvelenin yüksek olduğu günler itibariyle ve bunun hemen akabinde başlayan bu mevcut bir vergi cezası itibariyle bakın Fehmi koru yetmiş günde doğan grubunun ne yapması gerektiğini gösterir yirmi dokuz tane yazı yazmıştır. Taha kıvanç ve Fehmi koru mahlası ile. Yani yapısal baskının kurulması, kaçış alanlarının gösterilmesi ile bu hegomonik yapılanmanın tek parti yapılanmasının basın üzerindeki yapılanma teşebbüsünü nen somut göstergelerinden biridir. Yani yine ben etki tepki prensibine gelmek istiyorum. İşte yıllarca medyanın kontrol altına alınması konuşulurken basın özgürlüğü gibi ifadeler konuşulurken insanlar bunları afakî sebeplerle ortaya koymuyorlar efendim. Yani burada oluşan yine bir etki tepki prensibi belirli bir hükümet teşebbüsüne karşı doğal olarak bazı insanların da bu teşebbüsün gereksizliğini ortaya koyma teşebbüsleridir veya yaklaşımlarıdır. AKP’nin bütün anti demokratik süreçleri son yirmi iki ayda siyasal muhalefeti yıldırma amacı taşıdığı iddia edilecek bir polis baskı süreci ile desteklemeye çalışmıştır demiştik efendim, AKP’nin bu atılımı ABD’nin ırak ve Afganistan ın içine girdiği bataklıktan çıkmak için yapacağı son atılımla eş zamanlı olarak gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Bir daha söylüyorum AKP bu atılımı ABD’nin ırak ve Afganistan da içine girdiği bataklıktan çıkmak için yapacağı son atılımı ile eş zamanlı gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Yani uluslar arası taviz ve karşıtlığı üzerine düşen. Esasen iktidara yakın çevrelerin Ergenekon operasyonunun başkan bush ile Erdoğan arasında 5 kasım 2007 tarihinde görüşüldüğünü açıklamaları bu ihtimali daha da artırmaktadır. Bu çerçevede taslakları hazırlanan ancak açık bir şekilde ortaya konmayan AKP anayasa taslağı ortaya konulmadan önce AKP her türlü muhalefeti ezmek ve terörize etmek amacı ile büyük bir atağa geçmiştir. Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması, kuzey ırak ta Telafer ve Kerkük ü ihlal eden bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye tarafından uzun dönemde tanınmasın da kapsayan bu siyasal saldırının bir boyutunu da TSK nın yalnızlaştırılması oluşturmaktadır. ABD 11 Eylülden sonra ürettiği Guantanamo hapishanesi kuralları ve yeni ve evrensel uluslar arası hukuk kurallarını çiğneyen bir hukuk üretmiştir. Türkiye de AKP iktidarının gölgesinde desteği ile gerçekleştirdiği iktidar tarafından birçok kez açıklanan Ergenekon operasyonu ile yeni hukuk kurallarının üretildiği değil ama mevcut hukuk kurallarının kökten ihlal edildiği bir psikolojik operasyon sonucuna dönüşmüştür. Türk ceza usul kanununun hiçbir şekilde ön görmediği sabaha karşı yapılan baskınlar ve gözaltına alma operasyonları sanıkların avukatlarına verilmesi olduğu halde bazen verilmeyen sorgu tutanaklarının bazı bölümlerinin muhtemelen yanlış anlamalar müsait bir şekilde daha sonra iktidar yanlısı gazetelere servis edilerek yayınlanması, hukukun açık ihlalidir. Tutuklananların daha savcı iddianame sini hazırlamadan Anadolu ajansı tarafından Ergenekon terör örgütü üyesi olmak ile suçlaması yeni dönem hukukunun adıdır efendim. Ergenekon soruşturmaları devam ederken ekonomiden sorumlu devlet bakanı Mehmet Şimşek ABD de yaptığı bir konuşmada Türkiye de küreselleşmecilerle milliyetçiler arasında bir savaş olduğu açıklaması milli eğitim bakanı Hüseyin çelik in Türkiye de ulusalcılık adı altında gözüken tehlikeden söz etmesi bu açıklamaları emniyet genel müdürlüğünden ulusalcılığı bir tehdit olarak nitelendiren bir raporun hazırlanması izlemiştir. Bütün bunlar Ergenekon soruşturmasının siyasal bir kampanya niteliği taşıdığını kuşkusuz göstermektedir. Sayın başkanım biz mahkememize bu konu ile ilgili raporla ilgili bir talepte bulunduğumuzda emniyet genel müdürlüğünün 2007 tarihli ulusalcılı faaliyetlerin aşırı sağ faaliyet kapsamında değerlendirildiği bir brifing olup olmadığını, varsa bu brifing ile ilgili belirli beyanlarımızı taleplerimizi istemiştik. Orda da genel gerekçelerimiz şunlardı emniyet genel müdürlüğünün 2007 yılında vermiş olduğu brifingde ulusalcılık aşırı sağ faaliyet olarak nitelendirdiği, bu brifing ile ilgili millet vekilli Süleyman Yağız’ın on ay öncesinde dönemin iç işleri bakanına cevaplanmak üzere bir soru önergesi vermiş olduğunu, altı ay süresi ile soru önergesi cevaplanmayınca dört

20

Page 21: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:21

ay önce sayın başbakanca cevaplanmak üzere bir soru önergesi daha verdiği, bu soru önergelerine de cevap verilmediğini söylemiştik. Bu sürecin nasıl meydana geldiğini anlatmıştık layihamızda, bunun üzerine mahkememiz 26/12/2008 tarihli ulusalcılığı aşırı sağ faaliyet olarak nitelendiren ne gibi bir çalışma yapıldığı, buna yönelik bir raporun düzenlenip düzenlenmediği iki ayrı soru gibi ne gibi, ben brifing olarak demiştim mahkememiz rapor olarak ifade etmiş, düzenlenmediği, düzenlenmiş ise onaylı bir suretinin mahkememize gönderilmesini istemişti kimden, emniyet genel müdürlüğünden, emniyet genel müdürlüğü buna bir cevap vermedi bunu tekit edilmişti. Emniyet genel müdürlüğü istihbarat daire başkanı ramazan Akyürek şöyle bir cevap vermişti efendim, ilgili ara kararda belirtilen çerçevede ulusalcılık ile ilgili bir raporun düzenlenip düzenlenmediği sorularak düzenlenmiş ise onaylı bir suretinin gönderilmesi talep edilmiştir, yapılan incelemede ara kararda belirtilen nitelikte bir raporun bulunmadığı anlaşılmıştır demişti. Bunlar da çeşitli gazetelere özellikle yeniçağ gazetesi yanlış hatırlamıyorsam birkaç gazete daha bunları ciddi anlamda yer vermişti bunlar daha önce de basında zaten olmuş şeyler olduğu için dile gelmiş şeyler olduğu için biz de onun üzerinden ulusalcılığı 2945 sayılı milli güvenlik kurulu yasasının 6. maddesi dışında Türkiye de bir iç ve dış tehdidi belirlemek yasal olarak mümkün olmamasına rağmen ulusalcılığı bir tehdit olarak emniyet müdürlüğünün emniyet genel müdürlüğünün değerlendirdiği iddiasında bulunmuştuk burda. Bu rapor posta dan bize geldi efendim. yani şu an elimde iç işleri bakanlığı emniyet genel müdürlüğünün brifing adlı eylül 2007 tarihli raporu var. Bu da kemal bey in bürosuna posta ile artık resmi mi sivil mi bilemiyoruz çünkü isimsiz geldiğinden dolayı yollandı. Bakın bu raporun b bölümü burda ben çok ayrıntı var sadece mahkememize vereceğim. Çünkü emniyetin kendi iç durumu, çeşitli eğitim durumu personel durumu, polis kolejlerine kadar bir s ürü ayrıntılar da var. bir brifing olarak tanzim edilmiş bakana sunulmuş, genel güvenlik durumunda ideolojik yıkıcı bölücü faaliyetler bunlar aşırı sol faaliyetler, bölücü faaliyetlere karşı aşarı sağ ve dini istismar eden faaliyetlere karşı mücadele kapsamında değerlendirilmiş, bunun 19. sayfasına baktığımızda 19. sayfasında şu ibareyi görüyorsunuz, aşırı sağ faaliyetler altında ulusalcı kesimler devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişikler ile zedelendiği, ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadırlar. Bu söylem etrafında geçmişte sol sağ ve arka dinsel planda sahip grupların söylem propaganda ve eylem birliğine dayanan bir manevra alanı oluşturmakta, bu kapsamda elli den fazla dernek ve vakıf yüzden fazla internet sitesi ve medya organı faaliyet göstermektedir. Geniş kitleleri etkileme ve yönlendirme arayışındaki ulusalcı blok tarafından kullanılan söylem ve bir takım aşırı yaklaşımların amacını aşan propaganda amaçlı önemli bazı gelişmeleri tetiklediği de görülmektedir. Bu faaliyetler ile ilgili olarak halen ülke genelinde 29 ilde altmış planlı istihbarat operasyonu ile aşırı sağ faaliyetler takip edilmektedir. Aşırı sağ faaliyetler hemen altında ulusalcı faaliyetler olarak nitelendiriliyor. Şimdi bu nasıl bir rapor hazırlanmış ben bunu biraz inceleme imkanım oldu bu raporun hazırlanmasında şöyle bir şemaları var, raporu hazırlayan strateji geliştirme daire başkanlığı emniyet genel müdürlüğünün buraya her birimden bilgi geliyor. Ve her birimden gelen bilgilerle beraber bir brifing hazırlanıyor. Bu bakana sunuluyor demek ki bu b bölümüde genel durumu, güvenlik ideolojik ve yıkıcı bölücü faaliyetleri hazırlayan da kuvvetle muhtemel istihbarat daire başkanlığı ki istihbarat daire başkanı bizim de bu müzekkeremize cevap verdi ben daha önceden mahkememizce yazılmış olan müzekkerelere kimlerin cevap verdiklerine de baktım, ağırlıklı olarak genel müdür vekili cevap veriyor. Mahkemelerde bazen de ilgili daire başkanı cevap veriyor oysa emniyet genel müdürlüğü istihbarat daire başkanının bu konuda mahkememize doğru beyanda bulunmamıştır. Bu raporun brifing olarak sunulan bölümünü burda görülüyor yapı da anlatılıyor. bunun iç ayrıntılandırması da istihbarat daire başkanlığında kuvvetle muhtemel çok fazlaca vardır. evet Türkiye de artık ulusalcılık aşırı sağ bir faaliyettir emniyet bakış açısı ile ulusalcılık ideolojik yıkıcı ve bölücü genel faaliyetler klasmanında değerlendirilen bir faaliyettir. Ben duruşma arasında raporu da size ayrıntılı olarak sunayım

21

Page 22: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:22

efendim, Onun için az önce emniyet genel müdürlüğü tarafından böle bir rapor hazırlanmıştır diye söyledim. Bütün bunlar AKP iktidarını liderinin mensup olduğu siyasi gelenekteki bir partini anti demokratik ve anti laik özelliklerinden dolayı kapatılmış olması ve kendisini ve demokrasinin devletin aşacaklarını açıklamaları, ve Türkiye de hegomonik tek partinin hakim olduğu illegal bir demokrasiye doğru kaydığı şüphelerini güçlendirmektedir. Erdoğan’ın ilahi bir vahiye direnenlere karşı inen Araf suresi ile 2008 yılı Türkiye sinde muhalefeti gözü var ama görmüyor, kulağı var ama duymuyor, diye eleştirmesi bu Araf suresidir ve kafirlere karşı ifade edilen bir beyandır. İçine girmiş olduğu son derece sağlıksız ve totaliterizme kayan bu halinin açık bir göstergesidir. Başbakan bir başka açıdan bakıldığında kendisi gibi düşünmeyenleri isal kategorisinde kafir konumuna oturtmaktadır. Bununla ilgili çok daha ayrıntılı sunumlar da var bir son hususu daha anlatmak istiyorum ondan sonra bazı kısa beyanlarda bulunacağım, milli irade ile politik irade aynı şeyler değildir. sayın savcıların da iddianame tanzim biçimine baktığımızda hükümeti bir milli irade olarak gördüklerini ve algıladıklarını görüyoruz. Oysa hükümet dönemsel politik iradenin adıdır. Milli irade dönemsel politik iradenin tarih süzgecinden geçmesi ve tarih şuuru ile bilinçlenmesi sonucunda ortaya çıkan salt hükümetin politik iradesi değil aynı zamanda Türkiye de devletin ortalama aklını temsil eden güvenlik kuruluşlarının da katılımı ile oluşan ortak iradenin adıdır. Yani Türkiye cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesi ve mantığı politik iradenin önderliğinde güvenlik kuruluşlarının da ana iradede parça irade olarak bulunması sürece ile ortaya çıkan ve bir tarih süzgecinden geçen ortak akla milli irade denir. Dolayısıyla politik iradelerle dönemsel politik iradelerle milli iradeleri birbirine karıştırmamak gerekir. Dönemsel politik iradelerin gerek dar anlamda politik merkezlerde eleştirilmesi gerek daha geniş muhalefeti temsil eden sivil toplumlarda eleştirilmesi bir milli irade eleştirmesi değildir. Bu kavramsal olarak önemle üzerinde durulması gereken bi konu hep algılama evet hükümeti milli irade hayır hükümeti dönemsel politik irade seçmiştir. Bu mantıkla bakarsanız 1982 anayasası bir milli irade midir efendim, yüzde 95 le bir milli iradedir. Niye milli iradeye yirmi sene sonra gayrı milli bir irade haline mi geldi de hepimiz darbe anayasası demeye başladık ona. Yani o döneme ait milletlerin tarihte bir döneme ait ortak ortaya koydukları iradeler milli iradelerini değil döneme uygun iradelerini temsil eder milli irade bir zaman süzgecine ihtiyaç duyar ve bir tarih şuuruna ihtiyaç duyar. Şimdi bu az önceki ortaya koyduğu brifingin de gösterdiği temel bir şey var. oda şu, Türkiye de çok darını anlatabildiğim vakit sebebiyle bu geniş yeni bir saha planlaması ve projeksiyonu çerçevesinde Türkiye de yeni bir dönemin oluşturulması gerekiyor, bu yeni dönemin oluşturulabilmesi için de belirli yapıların bu seksen yıllık doksan yıllık genel milli devletin genel temel reflekslerinin değiştirilmesi gerekiyor, bu değişimin en önemli biçimi veya yapılabilir biçimi de artık modern yüzyıl 21 yy. hukuk yüzyılı olduğu için hukuk üzerinden yapılıyor, daha önce bunlar çok daha şiddet içerici hareketlerle yapılırdı. Yani ne yapılırdı muhalefetlerin hepsi toplanır, meydana götürülür ve asılırdı. Orta çağ a bakarsanız binlercesi kuyulara atılırdı. Anadolu da celali isyanlara bakarsanız kuyucu murat paşa hepsini kuyulara atmıştı ama şimdi tersten döndü mantık alan temizlemekle ilgili iktidarlar, 21 yy ın temel yaklaşımı hukuk eli ile tasfiye yöntemlerini seçmeye başladılar. Önce mevcut kullanılan kavramların bir suç oluşturduğuna ilişkin ön izlenimler oluşturuluyor. Bu oluşturulmuş ön izlenimlerle çeşitli siyasal idareler ama ağırlı olarak hükümet brife ediliyor, bu verilmiş brifingin neticesinde ben bakanların açıklamalarına dikkatle baktığımda ben orda inanmış insanların haleti ruhiyesini gördüm. bu dava ile ilgili bütün yaptıkları açıklamalara baktığımda, orada bu işe inanmış bu işin böyle olduğunu evet ortada Türkiye de böyle bir illegal yapı olduğunu ki onun alt beslemeleri tarih boyunca yapılmıştı, inanmış insanlardan mütevellittirler. Çünkü inanmalarının arka planında bu oynanan geniş bir brifikasyon oyununun önemli bir neden olduğu ortaya çıkacak yargılamanın sonucunda şimdi bakın saat itibariyle bir yarım saatim daha var. efendim meselenin özü şu, 1980 yılında bu Amerikalılar İran da Humeyni ye karşı şah zaperiyi desteklediklerinde bir ülke kaybettiler. O gün bir ders çıkartılar ders şuydu artık ne ağa yı yani bir

22

Page 23: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:23

kuvvetliye karış bir kuvvetliyi destekleme dönemi bitti, şimdi hem a yı hem b yi hem a nın alternatifini hem b nin alternatifini tanzim ettikleri yeni bir döneme girildi. Buna diyalektik kurgu deniyor. Bu diyalektik kurgu Türkiye de şöyle oluşturuldu, 1991 yılı çok kilit bir yıldır. Kilit yıl olmasının sebebi bu dava ile ilgili bir açıklamadır aynı zamanda bu dava Ergenekon Fırat ın doğusuna geçmesi gereken bir dava falan değildir. aksine bu dava Fırat ın doğusundan gelmekte olan bir davadır efendim. yani belirli yaygın basınlarda işte Ergenekon davası fıratın doğusu hayır, Ergenekon davası Fırat ın doğusundan gelmektedir. Olayın özü de şudur, 1991de çekiç güç bölgeye geldiğinde TSK doğru bir konsept, çekiç güç gelmeden önce Saddam baskısını kıramadığından dolayı çekiç gücü davet etti bu öyle bir garabet ki Lüksemburg bile asker yolladı ve Lüksemburg Genelkurmay başkanı sahayı teftişe geldi. Neyse 1992 yılında çekiç güç bölgeye geldikten sonra eşref Bitlis diye Tuncay Güney de geçirilen ki eşref Bitlis in bazı mülakatın bazı bölümlerinde işte Veli Küçük’lerle aslında bir ekip olduğu söylenen ama daha sonra son alınan dördüncü kasette de eşref Bitlis i işte bunlar öldürdü diye satılan ve belirle tenzilat gruplarının da her gün bahsettiği o eşref Bitlis bir plan yaptı, eşref Bitlis öncelikle şunu tespit etti 1992 yılı itibariyle Amerika birleşik devletlerinin ırak ın kuzeyinde bir Kürt devleti oluşturma gayretlerini net bir şekilde tespit etti. Hatta Genelkurmay başkanı o tarihte bunu etüt adlı bir araştırma dergisine de örtülü olarak sızdırdı bu sıkıntısını. 1992 nin ekim ayının 2 sinde büyük bir cephe harekatına başladı Genelkurmay başkanını bakın vetiresini söyleyim size, 2 ekim 1992 aynı zamanda Salotoga gemisinin muaveneti vurduğu gündür. Yani Türk ordusu kuzey ırak a girerken salotoga muaveneti vurmuştur. Yanlışlıkla açıklamalar yapılmıştır ama bir güdümlü mermi beş kademeden itibaren çalışmaya başlıyor. Öyle paldır küldür çalışmıyor. Yani bir askerin dokunması ile falan çalışmıyordur. Bunun bir benzer örneği de şudur, 1995 çelik harekatı ırak ın merkezine yapılan çelik harekatı en etkili harekatlardan biridir .çelik harekatı yapılmadan üç gün önce holburg açıklama yapmıştır, Türkiye de önemli karışıklıklar beklenmektedir dikkatli olunsun diye, Türkiye ye girmiştir gazi olayları patlamıştır. Bakıyorsunuz sayın savcılar osmanım a gazi olaylarını nereye bağlattırıyorlar, neymiş işte Veli Küçük demiş ki işte osmanım bu işlerde biz eskiden böyle yapmıyordu Sedat Peker in falan anlatımlarına falan dayandırıyor, Hablemitoğlu ile gazi olaylarının aynı kişiyle anlattırılması da Hablemitoğlu hadisesinin arkasında kimlerin olacağı konusunda da önemli bir süreçtir. Çok ayrıntılı beyanlar var ama şunu hanri berky, paul hainz, mortor abravomis gibi bu dönemin bilge liderlerinin her biri bu dönemde ırak ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulması gerektiği konusunda onlarca ifade ve irade ortaya koyuyorlar. Hatta öyle çarpışmalar oluyor ki ben çok uzun işledim bunu ama işte zamandan dolayı kısa kısa anlatıyorum. Türkiye alıyorlar Barzani ve Talabani yi bunlar Paris te toplanıyorlar, bizimkiler Şam’da toplanıyorlar. Türkiye Ankara sürecini başlatıyor, bunlar gidiyorlar Dublin sürecini başlatıyorlar. En son 1998 yılında bu işin galibi Amerikalılar kısmen çıkıyorlar. Washington da bu ikisini anlaştırıyorlar ama buraya kadar Türkiye’nin yaptıkları var , nedir mesela bir tanesi şu, Saddam ile anlaşıyorlar Barzani ile anlaşıyorlar, Bitlis planıdır. CIA başkanının ifadesi şeyden sonra okyanus ötesi büyük seferlerini Vietnam dan sonra tarihteki en büyük yenilgimiz de 1996 CIA peşmergelerinin tasfiyesi operasyonu var. bizatihi Türkiye yapıyor. ve başbakan Tansu çiller in de bu konu ile ilglii açıklamaları var. basına yansıyan yani ırak ın kuzeyinde Türk amerikan ilişkileri bir stratejik müttefiklikten daha ziyade iki farklı çıkarlara sahip iki devletin dönem dönem kısmen çatışmasından oluşan bir süreç, bu sürecin o kadar ilginç şeyler var ki yaşanan çok uzun dediğim gibi bendeki bölümler, bu süreç ile ilgili olarak bu gelgit operasyonlarının en sonunda 2003 yılında bir final yaşandı. Bakın 2003 finalinin ortaya koymuş olduğu birçok tezler vardır. 4 temmuz 2003 tarihinde yaşanılan çuval hadisesi bir Irak’ın sahibi benim, ki 92-95-97 Türkiye’nin büyük harekatlarının her biri Amerikalıların açık iradesine aykırı değil ama bir çok defa gelip de büyük elçileri tehdit etmiştir, dönemin başbakanlarına ve cumhurbaşkanlarına iradesine aykırı olarak yapılmışlardır. Ama 2000 li yılların bu sonlarında 2003 yılında artık buranın tek egemen gücü benim mesajı verilmiştir. Hatırlayın o dönemleri

23

Page 24: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:24

Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması ile ilgili Türkiye’nin kendine ait tezleri çatışma süreçleri karşı vuruşlar vesaire. Peki bunu tetikleyen kim, şimdi ikinci nokta da şu eşref Bitlis bu tespiti yaptıktan sonra dönemin Genelkurmay başkanı doğan güreş bu tespitin üzerinde çok durmuyor. Ama amerikan helikopterlerinin PKK ya yardım yaptığı bizatihi malzemelerle ortaya çıkıyor ve basına yayınlanıyor. Bunun üzerine 95 te hani bu günlerde dile dönderdikleri Karadayı eşref Bitlis planını kabul ediyor. Türkiye milli askeri stratejik konsept denen Türk Silahlı Kuvvetleri milli askeri stratejik konseptini değiştiriyor. O konseptin değişikliğinin amacı şu, o güne kadar TSK bir başka NATO ordusu ile çarpışma ihtimaline karşı hiçbir hazırlık olmayan bir organizasyon, yani silahlık kuvvetlerin yapılanması NATO kuvveti de kendisi olduğu için NATO dışından gelecek olan tehditleri bertaraf etmeye yönelik iken ve silahlanma biçimi de buna uyarken kuzey ırakta bir Kürt devletinin kurulma tehtidi ve bu tehdidin bizatihi müttefik tarafından tetiklenmesi bizde de milli askeri stratejik konseptin değişikliğine sebebiyet veriyor. Bu değişiklik kararını 1997 de Clinton yenidünya düzenini açıkladığından bir ay sonra yine adı bu operasyon ile dillendirilen Kıvrıkoğlu açıklıyor. 1998-2002 yılları arasında Kıvrıkoğlu nun hiç Amerika yı ziyaret etmemesinin ana sebeplerinden bir tanesi de onların o tarihte Irağın kuzeyinde oluşturmaya çalıştıkları Kürt devleti çalışması şimdi gelelim meselenin Tuncay Güney bağlamında ki geçişine proje şu efendim görünen de o dönemin siyasal iktidarları 57. hükümet Türkiye de ırak taki kırmızı çizgilerin net bir şekilde belirliyor. Hatta 55 bin kişilik bir ordu ile ırak ın kuzeyine girilmeyi kararını alıyor, kolordu düzeyine ancak bunun tatbikini yeni gelecek hükümete bırakıyor, yan kasım 2002 seçimlerine bırakıyor. Bu sürede de o senenin yaz aylarında şöyle bir çalışma yapılıyor, özkök paşanın bu konularla ilgili yaklaşımlarının daha naif kalması, buna karşılık Kıvrıkoğlu grubu bu konu ile ilgili daha bir kurumsal iradeyi temsil ettiği iradesi ile Kıvrıkoğlu nun görev süresinin bir hafta uzatılıp Özkök ün emekliye ayrılması ve Kıvrıkoğlu’ndan sonra yine aynı geleneği temsil eden ayni ulusalcı subaylar olarak nitelendirilen subay grubunun iktidarının devam etmesi bu niçin isteniyor, onu söyleyeyim size 1999 yılında gelip ırak ın kuzeyinden girmek istiyorlar. Siyasi partileri milliyetçi hareket partisi genel başkanı da ziyaret ediyorlar ben genel başkan yardımcısından dinlediğim için anlatıyorum 2000 yılında bir daha ziyaret ediyorlar kuzey geçişleri ile ilgili baskı yapıyor ABD’liler 57. hükümete. Hükümet reddediyor hatırlayın ilk ekonomik krizi ağustos ayında geliyorlar ve 2000 in kasım ayında çıkardılar. Borsa spekülasyonu yaptılar küçük bir para ile buna rağmen hükümet direnince 2001 i de şubat krizi çıkarıldı ve şubat krizi ile hükümetin tasfiyesi oluşturuldu. Şimdi yani bütün bu kavga Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde alacağı rol, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulup kurulmayacağı bu Kürt devletinin kurulma aşamasına Türkiye’nin tepkileri, Türkiye’nin orda elde etmek istediği pozisyonlarla ilgili. Bu pozisyonlarla ilgili de tabi iki grup var hani şahin grup diye nitelendirilen veya daha uysallar gibi nitelendirilen TSK bünyesinde ki bu ulusalcı grup amerikanın kuzey ırak tan operasyon yapmasına her halükarda yani Irak’ın kuzeyine Türkiye den geçmesine karşı olan grup ve bu grup bu konu ile ilgili bir TSK iradesi oluşturuyor. Özkök paşanın gelmesi ile tezkerenin geçmesi arasındaki dönemde dikkat ederseniz ben sizlerden mahkeme tam o tarihte bunları çok ayrıntılı konuşamıyorduk yani konuşamıyorduk derken ortam müsait olmuyordu. Rumsfeld mektubunu istedim, amerikan savunma bakanının birebir başbakan a yazdığı mektubu istedim, bu mektubu istememin sebebi şuydu, rumsfeld orda şunu diyor, hürriyete yansıdığı kadarı ile biliyorum ben, bu çuval hadisesi kesinlikle hükümetinize karşı değildir diyor. bu çuval hadisesi kesinlikle TSK ya da karşı değildir diyor. bu çuval hadisesi TSK nın içersindeki bir gruba karşıdır diyor. şimdi eğer Kıvrıkoğlu nun görev süresi bir hafta uzatılsaydı ve Özkök paşa değil de işte kim geliyorsa arkasından gelseydi o da herhalde ulusalcı bir grup gelseydi TSK bu tezkereye kurumsal olarak karşı çıkacaktı, TSK tezkereye Özkök paşa liderliğinde kurumsal olarak karşı çıkmadığı için tezkerenin reddedilmesinde büyük hayal kırıklıkları yaşandı. Çünkü tezkerenin gerçekten geçeceğine inanıyorlardı çünkü TSK nın kurumsal olarak blokajı yoktu. bir örnek daha bununla ilgili söyleyim yani bunu hakkında çok şey

24

Page 25: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:25

konuşulabilir, bu çuval hadisesinin hemen akabinde bakın yine burda tutuklu sanıklardan şu an hastanede Hurşit Tolon Amerika’da tempa diye bir hava alalında avukatı da duruşmalara ara ara izliyor, çuval hadisesinin olduğu gün ordan zehir zemberek bir açıklama yaptı dedi ki bir daha ilişkiler asla eskisi gibi olmayacak. Oysa Türkiye cumhuriyeti devletini genelkurmay başkanı o gün bu hadise ile ilgili bir açıklama yapmadı. Bakın bu bir kırılma anıdır. Bu bir kırılma anıdır, şimdi Tuncay Güney i nerde kullanıldı. Bakın Tuncay Güney on beş dakika var Tuncay Güney ile ilgili daha geniş bir bahsim de var da bu bölümünü söyleyim 2001 yılının mart ayında Tuncay Güney organize suçlar şube müdürlüğü ne alındı. Bu alındığında Tuncay Güney organize suçlar şube müdürlüğü ne kendisinden işte altı çuval olarak nitelendirilen belge çıktı, sayın emniyet yetkilileri sayın savcılarımızı yanıltırken nasıl yaptılar bunu dediler ki işte Bilecik te Veli Küçük liderliğinde falan toplanırken hani ön bir bu mülakat çözümünü ön metnini yazdılar. Oysa mülakatın içeriği tam aynı noktada değil sayın savcılarımız da işçi partililere verdikleri cevapta bunun mülakatın ön çözümünün bir ifadesi olduğunu söylediler ve ön çözüm okuduklarını mealen bildirdiler. Aslında Tuncay Güney e bu belgeler kendisi de bunu 32. günde açıkladı. Bir binbaşı tarafından 32. gün kayıtları da bizim şeyde var ek gelen klasörlerde var. bir binbaşı tarafından bu belgelerin kendisine verildiğini söylüyor Tuncay Güney. Bu altı çuval klasörü özellikle bu belgelerin kendisine verildiğini söylüyor. Daha sonra asayiş büro üzerinden Tuncay Güney e bir operasyon yapılıyor, asayiş büro üzerinden yapılan operasyonda da bu belgelere el konuluyor. Buradaki ilginç noktalardan bir tanesi Tuncay Güney gelen işkence kasetlerinde bize gelen işkence kasetlerinde üç kişinin isminden bahsediliyor, yapılan sorguda sorgucu 1, sorgucu 1 sorgucu 3, oysa basına yansıdığı kadarı ile orda yedi kişi var. biz buradan mahkeme olarak nereye yazdık organize suçlar şube müdürlüğü ne müzekkere yazdık, dedik ki Tuncay Güney e sorgusuna katılan herhangi bir istihbarat görevlisi var mı? e bize cevap geldi onlar da ne yapmış organize suçlar şube müdürlüğü istihbarat şubeye yazmış, istihbarat şube dedi ki onlara demiş ki hayır herhangi bir kimse katılmadı. Oysa basına yansıdığı kadarı ile bu işkence kasetlerinde hakan Ünsal yalçın isimli şu an Eyüp te emniyet müdürü olan o tarihte istihbarat şubede çalışan birinin de sesi var. şimdi bakın emniyet genel müdürlüğüne müzekkere yazıyoruz, bize brifing yok diyorlar. Posta dan kimdir de bilmeyiz kemal beyin bürosuna biri bu brifingi yolluyor. Aynen filmlerdeki gibi olmaya başladı işler. Yani bir yargılamayı geçtik, istihbarat dünyasını kurgu dünyasının kendi iç politik hesaplaşması, kendi iç siyasal hesaplaşmaları bu insanlar üzerinden yapılıyor. Yani atlar hakikaten filler tepişiyor, çimenler burada eziliyor. Şimdi bu Tuncay Güney in çok önemli özelliği şu, Tuncay Güney den bunlar alındıktan sonra milli istihbarat teşkilatı kendisine hangi tarihte bunların geldiğini söylüyor, hatırlıyoruz 3 temmuz 2002 de diyor. Bana altı cd eki mektupla bunlar geldi diye. Bakıyorsunuz ben Kıvrıkoğlu sürecinden çünkü Tuncay Güney öğleden sonra daha başka örneklerle de anlatacağım, bakın doğu bey burda bir şey ifade etti Ecevit bana bir mektup yazmıştı hukuk üzerinde kalalım diye ben o tarihte anlamamıştım dedi MİT bunu almış servis etmiş. Ne yapmış o tarihte bu Kıvrıkoğlu nun geçip Amerika nın ırak ın kuzeyine geçişine kurumsal müdahale yapabilecek olan kurumsal karşı çıkış oluşturabilecek olan TSK yönetim kadrosunun oluşması, bu bir haftalık uzatma ile siyasal iradede oluşacaktı. O döneme de bu işi Ömer İzgi takip ediyordu, meclis başkanı idi bunu önüne geçmiş neyle, Tuncay Güney e dayalı beyanlarla. Nedenmiş burda bir darbe var, burda bir gizli örgüt var. burda bir şu var ne yapar bir siyasi, MİT kendisine devletin istihbarat teşkilatı kendisine rapor tanzim etmiş demiş ki darbe geliyor bunlar darbeci gruplar. Bu uzatma süreci o bir haftalık uzatma ile değişecek olan komuta konsey sürecini siyasiler elini çekmiş korkmuş, çünkü bunun bir sonu da şu darbeciliğin yolunu açmakla yargılanırsın. Türkiye ilginç bir ülke, yani yargılanmak için özel bir sebebe ihtiyaç yok, hemen bir sebep ihdas edebilirler. Yani sistematik olarak kaba hatlarını burda söylüyorum Tuncay ile ilgili çok büyük önemli bölümler anlatacağım, kaba hatları ile bu ırak ı anlatmaya çalıştığım Türk amerikan ilişkilerini anlatmaya çalıştığım AKP nin ılımlı İslam projesi adı altındaki işte oluşturulmaya çalışılan elbette onun da kendine ait milli bir özellikleri var

25

Page 26: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:26

bu değil ama küresel bakışın gerçekleri bunlar efendim, bu 202-2003 geçişi çok önemli bir geçiştir çünkü hederman ın 2005 te bir lafı var. onu söylemeden edemeyeceğim,bunu 2005 yılında söylüyor, diyor ki dört yıldızlılarla aramız iyi ama altlarda hala sorunlar var. politik projenin sonunu da söyleyim ben yani bu tasavvurdur, politik projenin sonu 2020 yıllarına tanzim edilmiş bir Kürt devletidir. Öyle 2009-2010 da erken doğum yapar diye önlenir. Çünkü 2020 li yılların TSK kadroları oluşturulmak istenmektedir. TSK’nin yalnızlaştırılması çabaları, elbette TSK içersinde lokal olarak bazı suçlara bulaşabilmiş bazı tasavvur veya teşebbüslerde bulunmuş kurumsal iradeyi de temsil etmeyen veya çok daha alt rütbedeki insanların suç hareketlerinin sanki bir organize suç hareketinin alt ayrımları imiş gibi gösterilmesinin özünde bu küresel ve bölgesel planlama gayretleri yatmaktadır efendim. şimdi onun ile ilgili tabi çok daha ilginç bir bölüm var oda şu. Ben sayın savcılardan da merak ediyorum. Milli istihbarat teşkilatı 9/5/2008 tarihinde dosya soruşturma dosyasına yollamış olduğu cevabi yazıda ne diyor, bende altı adet cd ihbar mektubu ve altı adet cd bende diyor. bunun dışında da bir kitapçık ve bilgi notu yaptım diyor. sayın savcılar 9/5/2008 tarihi itibariyle gelen bu müzekkere cevabına göre hani Vural burda bağırıyordu niye kaynağından istemediniz bu belgeyi diye biz anlamadık ona niye dedim takılıyorsun üzerine, dedi kaynağından niye istemiyorlar merak ettim diyordu belgeyi. Ne yaptı sayın savcılar bunun üzerine gittiler başbakanlığa yazdılar bize dediler bilgi notu veya yazışmaları kaynakları yollayın bilgi notu kitapçığı bir de başbakanlıktan istediler. Aslında kitapçık daha önce de gelmişti eğer o tarihte sayın savcı milli istihbarat teşkilatına yolla şu altı adet cd yi diye yazsa bu iddianame tanzim edilmeden işkence altındaki beyanların olduğu ortaya çıkacaktı. Peki o zaman bu ifadeyi tanzim etmek mümkün olabilecek miydi? Veli Küçük ile Doğu Perinçek arasındaki bağı ney oluşturuyor. Tuncay Güney beyanları oluşturuyor. Hangi beyanlar yol yolu çok aştıktan sonra herkes on üç on beş ay yirmi tutukluluktan sonra ortaya çıkan beyanlar. Yani bakın tek bir hareket bu merak saikı ile yapılır biz burda merak saikı ile yaptık bunu yani bende altı adet cd ve ihbar mektubu var diyor MİT ve sayın savcılık MİT e bir müzekkere yazıp bu altı adet cd yi bize yolla demiyor. Daha başka bir şey onu da söyleyim bakın biz kasetlerin peşine düştük yargılama boyunca, bu kasetlerin ilk inin adli emanette olduğu üç nüsha olarak tanzim edilip pardon emniyetin kendi emanetinde olduğu ifade edildi emniyet tarafından ve emniyet daha sonra dosyamıza müzekkere verdi bu kasetler kayıp dedi. Şimdi merak ediyorum ben bu emniyet yetkilileri ile ilgili bir soruşturma için suç duyurusunda bulundular mı savcılar. Kayıp kasetlerle ilgili. Hayır, bildiğim kadarı ile bilemiyorum ama bir konusu olmadı gündeme gelmedi. Peki bakın bu kayıp kasetlerle ilgili ikinci bir hamle ben siz fatih adli emanetine müzekkere yazdığınızda ne dediniz Sayın başkanım, bir sureti dairenizde saklanmak kaydı ile asıllarının tektik ve iade edilmek üzere tarafımıza yollanması dediniz oysa sayın Zekeriya öz fatih adli emanetine bizden önce tabi bu kasetleri istediğinde asıllarının tarafımıza gönderilmesi gelecek iki polis memuruna verilmesi dedi. Asıl kaset kime verildi organize suçlar şube müdürlüğü personeline, şimdi organize suçlar şube müdürlüğü ne yaptı bununla ilgili bir çözüm yaptı efendim. bu çözümü ne zaman yaptı bu çözümü 2008 yılının şubat ın başında yaptı herhalde. Çünkü yirmi si veya ocağın başında yaptı. Bakın bu çözüm ile burda bir çözüm yaptılar kimin Tuncay Güney in elde edilen mülakat kasetlerinde. Sizin içerdeki bilirkişiniz de bu konu ile ilgili bir çözüm yaptı. Şimdi o bilir kişi raporunun 22 32 ve 68 . sayfalarına bi zahmet bakalım bir de işçi partisinin çözümü var bu konu ile ilgili. 22 sayfada da, 32. sayfada da 68. sayfada da sizin bilirkişiniz açıkça Tuncay Güney e işkence yapıldığını Tuncay Güney in örtülü olarak ama çok rahat anlaşılabilir şekilde beyan ettiği bölümleri duymuş. Ve bunları yazmış, 22,32 ve 68. sayfalarda. Hani dün diyor öyle olmaz diyor gözleri bağlı bağlı oldu mu ben diyor değişiyorum ben diyor mesele yani ……….. tam kelime kelime söylemiyorum. Sizin bilirkişiniz bunları yazmış, oysa organize suçların sayın savcılara yolladığı mülakat çözümlerinde bu bölümler yok. iki cümle bakın yani kelimenin duyulması demiyorum, iki kelimenin duyulmaması da demiyorum. Bu cümle. İki cümle ……… cümleler yok. ha ne olmuş

26

Page 27: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:27

bu mülakat çözümünde de şiddeti veya baskıyı gösteren emare eden yani ifadelerin sağlıklı olmadığını ortaya koyan delili organize suçlar şube müdürlüğü çözümde bu bir ihmal değildir açık kastı gösterir. Çözümde gitmiş sayın savcılığımıza bu şekilde vermiş. Şimdi buraya kadar ki yapılan fiiller bu emniyet tertibi denen tertibin somut göstergelerinden bahsediyorum. Bir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim birebir çıktı şimdi benim çok merak ettiğim bir şey var oda şu, adil serdar saçan mülakatı Adil Serdar Saçan dönemi proje dosyası ne zaman yollanmıştı, 2001 yılında yollanmıştı. 2001 yılında yollanan Tuncay Güney den elde edilen ve proje mülakatı bizim dosyamıza geldi değil mi efendim geldi. Yani sayın savcılığı verilmiş zaman itibariyle sayın savcılık tabi bu mülakatı bizim dosyamıza sundu. Bu Tuncay Güney kasetlerinin 2001 yılındaki mülakat çözümü. Şimdi 2001 yılındaki mülakat çözümü dosyamızın 165 nolu klasörünün içersinde efendim, ben evrakın gittim aslını inceledim. 2008 yılında aynı kasetin çözümü de 442 nolu klasörümüzün içerinde. Bakın 422 klasördeki 442 nolu klasörde sekiz tane imza ıslak imzalı bir mülakat çözümü göreceksiniz. 2008 yılında organize suçların çözüp savcılara teslim ettiği mülakat çözümü, 165 in ekine bakın efendim, imzasız fotokopi ve sıralaması karıştırılmış, blok blok sıralaması karıştırılmış bir mülakat göreceksiniz. Şimdi ben bu iki mülakatı aldım, posteki sayar gibi tek tek önce sıralarını düzelttim. Fotokopi olduğu için bir bilirkişi incelemesi yapılamıyor tabi imza da yaş maş vesaire önce sıralarını düzeltim. Sonra başka bir şey yaptım. Bunların ikisinin baktım ki hemen hemen bir iki istisna yapılmış hemen hemen her yerde bu iki mülakat çözümü aynı kişi elinden çıkmış efendim. bunu ispatı nerde onu söyleyeceğim size bazı yerlerde imlada hafif değişiklik yapılmış, bazı yerlerde cümle girişleri birinde farklı birinde daha sonradan almış ama nereyi kaçırmışlar biliyor musunuz sayın başkanım, bu anlaşılamayan yerlere nokta nokta konur ya hani bir yeri anlayamadığı zaman dinleyici nokta nokta koyar, şimdi bu mülakatta bu yerde dört nokta var, öbürkünde de aynı yerde dört nokta var, e birinde yedi nokta var öbürkünde de yedi nokta var birinde otuz bir nokta boşluk var, öbürkünde de otuz bir nokta boşluk var yani hani noktası noktasına aynı derler ya işte noktası noktasına aynı iki mülakat bunlar. şimdi bakın bu güne kadar anlattıklarımın her biri emniyet mensuplarının sayın savcıların iradesini çeliştirmesidir değil mi. bu güne kadar anlattıklarım böyle. Peki şimdi ben şunu merak ediyorum, noktası noktasına iki aynı olan mülakatta sayın savcılar 2001 tarihli Adil Serdar Saçan mülakatını hangi tarihte dosyalarına girdi söyleyim efendim 10/07/2007 tarihinde Zekeriya öz müzekkere yazdı. Ben dedi böyle böyle bir Ergenekon belgeleri falan buldum. Buna cevap 23/07 tarihinde geldi. organize suçlar şube müdürlüğü den ve 23/07 tarihinde Adil Serdar Saçan mülakatı savcılık dosyasına girmişti. Diğer mülakat çevirimi 2008 in ocak ayında girdi, diğer mülakat 2008 tarihli mülakat çözümü ile 2002 tarihli mülakat çözümü aynı ise eski mülakat çözümü savcılık dosyasından kimin tarafından alındı. Şimdi bakın başka bir şey Adil Serdar Saçan mülakat çözümünün bir tanesi gelince bu mülakat çözümü dönemin Aykut Cengiz tarafından sayın başsavcı tarafından susurluk dosyası varmış hazırlık dosyası o tarihte ona yollanıyor o dosya da gidiyor Bakırköy ün 2002/64 üne biz 2002/64 ü buraya istedik başkanım, ama bize 2002/64 buraya istediğimizde şey geldi önce sayın Cumhuriyet başsavcılığımızın istediği söylendi 2002/64 dosyasını. Yani son orijinal mülakatın olduğu dosya buydu. Çünkü o tarihte girmişti. Bir baktık ki sayın Zekeriya öz bu iddianame tanzim etmeden on gün önce falan o dosyayı tetkik ve iade edilmek üzere istemiş. Çünkü orijinal mülakatın bir metni de o dosyadaydı. 2001 dosyasındaydı. Şimdi bu 2008 ve 2002 dosyası noktası noktasına aynı iki mülakattan bahsediyorum ama bir fiziki inceleme yapmak mümkün değil ben bilirkişiler de araştırdım çünkü fotokopi üzerinde yaş incelemesi yapamıyorlarmış. Ama dedim ya noktalamaları sayarsanız iki yüz küsür noktalama saydım, hepsi aynı bu noktalamaların yani bu eldir ya burda bilgisayar varken birinde üç nokta basarsınız birinde beş nokta basarsınız. Yani bu eldir böyle bir boşluk verirsiniz. Buradan bu bölüm ortaya çıktı yani biz 2002 Tuncay Güney in gerçek mülakatını hiçbir

27

Page 28: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:28

şekilde bulamadık, 2002 mülakatına dayalı olarak ortaya konulacak olan projede 2008 de yeniden revize mülakatla yeni bir proje ortaya koydu.”

Duruşmaya saat 13:30’ a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Bu arada tutuksuz sanıklardan Rafet Arslan ile İbrahim Benli ile bir kısım sanıklar

müdafileri Av. Fatma Handan Gülsevilir, Av. Naci Gürkan, Av. Hüseyin Gökçe Arslan, Av. Necip Yenişan, Av. Mehmet Nuri Aytekin, Av. Ayşegül Şahin, Av. Osman Aydın Şahin, Av. Nurperi Sancak ın geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın savunmasına devamla: “Efendim bu yargılamanın çeşitli vesilelerle Türkiye de bir gladyo yargılaması olduğuna

ilişkin müteaddit beyanlar ve müteaddit yorumlar basında çeşitli merhalelerde ve zamanlarda yer almıştır. Daha önce duruşma safahatında da ifade ettiğimiz üzere sanıklardan Ümit Oğuztan’ın bu yargılama içersinde söylediği herkes tarafından çok bence ilgi ile tespit edilmesi gereken ve ilgi ile dinlenmesi gereken bir bölüm vardır o da şu, Gladyo muhalefet olmak üzere tanzim edilmemiştir. Yani Gladyo her daim iktidar olmak üzere kurulmuş bir yapıdır. Çünkü bu yapının kurucusu olan gehlen bu yapıyı bu şekilde tanzim etmiştir dedi. Şimdi iddianamenin çeşitli bölümlerinde bakıyoruz ki aslında 1999 da yeniden reorganize edilen yapının çok daha gerilere doğru gittiği ifade ediliyor fakat bu gerilere doğru gitme bölümü ile ilgili herhangi bir somut ve açık bir tanımlama bir tespit de sayın iddianame savcılarımız tarafından bulunulmuyor. Bununla ilgili birkaç tane tespit yapmanın önemli olduğunu düşünüyorum ben oda şudur efendim, 1952 yılında NATO kurulduktan sonra NATO konseptine dahil ülkelerde böyle bir yapının kurulduğu, İtalya’dakinin ismini Gladyo olduğu, işte Yunanistan’dakinin isminin bir başka olduğu ama bütün NATO konseptine dahil ülkelerde böyle bir yapını kurulduğu ve çıkartıldığı söyleniyor. Türkiye de de 1952 yılında NATO’ya girişten sonra kurulan bir yapı var bu yapının adı aslında seferberlik tetkik kurulu. Bu seferberlik tetkik kurulu olarak nitelendirilen yapının temel kuruluş mantığı o tarihte bu çeşitli kaynaklar okudum bu konu ile ilgili çünkü bu temel yoku ispat mükellefiyeti altında kaldığımız için niçin sorusunu sorduğumuzdan mütevellit bir araştırmaya girmek durumunda kaldık. Bu kurulan seferberlik tetkik kurulunun ana mantığı ülkenin işgale girdiğinde işgal bölgelerinde sivil direniş oluşturmak. Kurulduğu mantık bu. Bu ilk Gladyo hareketi olarak Türkiye de nitelendiriliyor. NATO konseptindeki Gladyo hareketi olarak. Fakat tabi burda bir tarihi gerçeklik kaçırılıyor. Türkiye cumhuriyetini oluşturan ve Türk milleti denen halk bir imparatorluk bakiyesinin nihai sonucu. Yani bir muz cumhuriyeti veya orta Avrupa tipi basit bir devlet modelinden daha ziyade, henüz 1952 tarihinden elli yıl geriye gittiğinizde yönettiği toprakların on beş katı civarında toprak yönetin bir insanların bakiyesi. 1952 yılında kurulan bu seferberlik tetkik kurulu içersinde 1958 yılında Tuncay Güney in mülakatında mukavemet teşkilatı olarak kendisine ezberletilirken alt kültürünün zayıflığından dolayı bunun mukavemet teşkilatı olarak ifade etti Tuncay Güney. Kurulan bir TMT var nedir TMT, Türk mukavemet teşkilatı. Şunu anlatmak için bunu söylüyorum imparatorluk bakiyesi bir ülkede ve kırk ikinci paralel kapsamında tarihte tarih yapıcı olan bir ülkede böyle batı tipi yapıları bir kerede kurmak veya bunları mutlak anlamda idame ettirmek mümkün değildir. o gün seferberlik tetkik kurulunun başına getirdiğiniz albay 1900 lü yılların başında doğmuş bu ülkede balkan savaşlarını yaşamış, bu ülkede milli mücadele dönemini yaşamış, birinci dünya savaşını yaşamış, ve kuvvetle muhtemel birçok atasını da bu topraklarda şehit olarak vermiş insandır yani bir muz cumhuriyetinde değil de böyle bir yapı burda kurulursa insan unsuru değiştirilmeden, insanların tarihten getirdikleri hasretlerle birikimler tavsiye edilmeden, böyle yapıların gayri milli menfaatlerle bu ülkede yaşamasının mümkünatı yoktur. bu şu demek değildir dönem dönem velev siyasi iradenin etkisi ile velev iç yapı içersindeki bazı sıkıntılı yaklaşımlarla gayri milli politikalara da alet olmuş olabilir. 1952 yılında NATO konsepti kapsamında kurulan seferberlik tetkik kurulu 1958 yılında kendi içersinde TMT yi kuruyor ve bir NATO projesi olan yani NATO da

28

Page 29: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:29

NATO projesi içersinde olduğu söylenen bir yapı NATO ya aykırı olarak Kıbrıs ta muhalif hareketi tanzim ediyor. Bunun sebebi bu yapı kurulmuş olsa dahi bu yapının insan unsurunun bir imparatorluk bakiyesinden gelmiş Türk milletinin evlatları olmasından kaynaklanır yani Türk amerikan ilişkileri tarihi boyunca bir aslında çatışma ilişkileridir. Kuvvetlinin olduğu anda kuvvetle uyum göstermek ilk fırsatta da kuvvetin arkasından milli politikaları uygulamaktır. 1958 yılında TMT nin kurulması o kadar büyük infial uyandırıyor ki bu yapı içerisinde iki yıl içerisinde dönemin menderes hükümetine oldukça yüksek baskılar yapılarak bu yapı tasfiye edilmeye çalışılıyor. Bunu nerden öğreniyoruz, şurdan 1960 darbesinin ikinci günü darbenin önemli komutanlarından Alparslan Türkeş e bir ziyaret yapılıyor, ziyaret i yapan o tarihteki TMT’nin pardon seferberlik tetkik kurulunun başkanı ve kendisinin sanıyorum sınıf arkadaşı, Türkeş bu ziyareti darbede görev alma olarak nitelendiriyor yani arkadaşının bu sebeple geldiğini düşünüyor oysa arkadaşı yapıyı anlatıyor. Ve bu yapının 1958 sonrasında hükümet desteği ile Amerikalılarla girdiği çatışmayı ve tasfiye edilmek üzere olduğunu anlatıyor. Bu ikinci günden hemen sonra CIA nın Türkiye de başbakanlıkta ki açmış olduğu ofis bu sunum akabinde bizatihi Türkeş tarafından başbakanlıktan çıkarılıyor. Ve bunu hemen akabinde de bir ondörtler darbesi denen darbe bu milli birlik komitesi 38 kişilik komitenin on dört tanesinin yurt dışına sürgün hadisesi geliyor. Yani gladyo denin Türkiye de 1952 yılında kurulduğu ifade edilen yapı bu eğer buysa, bu yapı içerisinde her halükarda organik olarak bir hiyerarşik bağdan daha ziyade devletlerin güç politikaları ve kuvvet dengeleri içersinde belirli mücadele alanları var. şimdi bunun 1974 e kadar Kıbrıs barış harekatına kadar bu bir çatışma ile gider ve Kıbrıs barış harekatı sonucunda da ambargo ya sebebiyet verir. Bu yapı bazı dönemlerde kontrol edilebiliştir. Çünkü yapının kontrol edildiğini nerden anlıyorsunuz 1980 yılında Paul Hainz ne dedi, aure bois dedit yani bizim çocuklar yaptı. Türkiye de bir darbe oldu. 1980 yılında paul hainz in ifadesi ile de bizim çocuklar yaptı. Kör topal ilişkilerin 1991 yılına kadar sürdürüldüğü bir dönemdir. Tuncay Güney mülakatına bakarsanız Mehmet Eymür ile sayın ilhan Selçuk ve sayın Perinçekler arasındaki ihtilaflar ilgili şöyle bir şey söylenir o mülakatların içersinde bu zor tekrarlamışlar zaten kendisine ezberlettirilmeye çalışılan bu mülakatı dikte ettirilen mülakatı, işte 71-72 de onları kontrgerilla sorguladı ondan dolayı araları açıktır, bu kontrgerilla nın içerisinde de Mehmet Eymür de vardır diye. Türkiye ye yapılacak olan bütün psikolojik operasyonlarda kullanılan kurum bu o tarihte özel harp dairesi olarak nitelendirilen 1991 yılında da özel harp dairesi ismi kaldırılarak özel kuvvetler komutanlığına daha sonra haline getirilen kurumdur. Bakın özel harp dairesinden özel kuvvetler komutanlığına geçiş aynı zamanda Türkiye’nin 1990 lı yıllardaki savaş konseptini değiştirerek tıpkı Amerika gibi önleyici müdahale oluşturabilecek bir gruba ve kuvvete kavuşma arzusundan gelir. Bunun sıkıntısı şu çünkü özel harp dairesi özel kuvvetler komutanlığı Gladyo merkezli olarak dillendirilirken savaşın örtülü savaşın örtülü mücadelenin ana merkezini de özel kuvvetler komutanlığı oluşturmuş. O başına 2003 yılında çuval geçirilenler özel kuvvetler komutanlığı mensupları. Yani Türkiye deki 1952-1990 dönemini ve 1991 den sonra 95-2009 dönemlerini ayrı değerlendirmek gerekir çünkü Türkiye de bu anlamda bir derin devletin olması durumunda daha 1994 yılında Mehmet Metiner in hazırlamış olduğu Kürt raporunu çok beğenen ve bununla ilgili ifade buyuran sayın bu gün sayın başbakan ın hatta o dönemde bu raporu çok beğendiğini ifade eden sayın Necmettin Erbakan ın da olduğu bir hükümetin kurulması mümkün olmazdı. Eğer stratejik anlamda akıldan bahsediyorsanız Gladyo yani Türkiye de bir Gladyo nun olması durumunda böyle bir başkanlık süreci oluşmazdı. Türkiye de olan onlarca kaynaktan okumamın nihai bakiyesi olarak söylüyorum. Türkiye de olan dönemsel ataklara dönemsel derin oluşumlarla cevap verilmesi meselesidir. Ermeni sorunu çıkmıştır, buna karşı belirli bir kamu bürokrasisi ve sivil gruplar bir şekilde bir tepki oluşturmuşlardır. Bu tepkini sonucunda bunlar da açığa çıkmıştır. Kürt meselesi veya PKK meselesi etnik ayrımcılık meselesi gündeme gelmiştir. Buna karşı belirli tedbirlerin alınması gibi bir susurluk sürecini Türkiye yaşamıştır. Bakın hep etki tepki prensibine göre çalışır. Oysa almanlar Badermaynhof çetesini bir gecede bitirmişlerdir.

29

Page 30: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:30

Ama dünyanın bundan haberi çok uzun yıllar sonra olmuştur. Yani stratejik akıl anlamında bir derin devlet Türkiye de yoktur. bu anlamda bir Gladyo yapılanması da Türkiye de yoktur. dönemsel derin oluşumlarla dümdüz bir birebir amerikan konsepti içersindeki bir yapılanmayı birbirinden ayırmak lazım. Buna tu kaka izafe edilmek suretiyle öncelikle cadı avı başlatılması sürecinin en önemli faktörü bu dediğim faktördür. Şimdi dikkat ederseniz bu hayati Özcan da daha sonra arama tutanağında olmayan belgelerde CD çıktı ve CD de de bu yapının işte NATO tesislerini bombalayacağı gibi bir iddia ortaya konuldu. Yine dikkat ederseniz Kıvrıkoğlu nun da daha önceki genelkurmay başkanın da başında olduğu yapılar ve NATO karşıtı yapılar olarak anlatıldı. Hatta milli güvenlik kurulu genel sekreterinin de gözaltına alındıktan sonra belirli beyanları hep NATO karşıtı yapılanma olarak ifade edildi. Aslında burada NATO karşıtı bir yapılanmadan daha ziyade az önce söylediğim bir nokta var oda şu, 1997 yılında Clinton yeni dünya düzenini ortaya koyduğunda TSK buna milli askeri stratejik konsept dediğimiz MASK la karşılık verdi. MASK şu, MASK a göre Türk ordusu o güne kadar bir NATO gücü ile ola ki bir çarpışmaya hazır değildi yani silahlanma mantığı ve savaş düzeni mantığı buna uygun değildi fakat daha 1992 yılında çekiç güç üzerinden kuzey ırakta bir Kürt devletinin kurulabileceği gerçekliğinin tespit edilmiş olması. Ve bir Kürt devletinin kuzey ırak ta kurulacak bir Kürt devletinin PKK nın aksine taktik değil bir stratejik tehdit olması. Türk silahlı kuvvetlerini de yeni arayışlara yitti. Bu MASK planı yeni vize edilen MASK planı çerçevesinde 1998 yılında dönemin Genelkurmay başkanı Kıvrıkoğlu Çin e gitti silah alım anlaşması yaptı. Hatta dönemin hükümeti de çin devlet başkanına devlet nişanı verdi. Biz o tarihte doğu Türkistan meselsi varken çin devlet başkanına nasıl devlet nişanı verilebilir diye de eleştiriler getiriyorduk. Daha sonra Rusya ile benzer silah alım anlaşmaları imzalandı ve güney Afrika ile benzer silah alım anlaşmaları imzalandı. Bunun mantığı şu idi, Türk ordusu evet bir NATO ordusudur ama her şeyden önce Türk milletinin ordusudur. Konu bir taktik tehdit olunca sorun bir nebze çözülebilir ama bir stratejik tehdit varsa bu stratejik tehdide karşı da yeniden yapılanma gerekir. İşte bu NATO dışına çıkma tartışmaları, iddianame de de ikinci iddianame de de bu bölümlerle ilgili böyle ara geçişler yapılıyor değerlendirmelerde. NATO dışına çıkma değil, Türk ordusunun bir NATO olmasından daha öte esasen Türk milletinin güvenliğini sağlayan bir ordu olması gerçeğinden hareketle ordunun bu bağımsız silahlanma konseptini önem verilmesidir. Bununla ilgili işte Havelsanlardan bir sürü silah endüstrisinin kurulması ve Türkiye de milli silah sanayinin güçlendirilmesinin ardında yatan mantık da budur. Bu gün için daha geçen günlere kadar gazetelerde sizin bir uçağınız bir NATO uçağı ile çarpışma durumunda kalsa ateş edemeyecek haldedir. Bilgi sistemlerinden dolayı. Şimdi ordunun bu anlamda düşünün efendim 1952 den 1991 e kadar NATO konsepti içinde kalmış bir ordunun bir müstakil her türlü tehdide karşı bir müstakil ordu haline getirilebilmesi elbette ivmeli belirli çalışmaları belirliyordu. Bu çalışmalar da 1991 de çekiç güçle başlayan Irak’taki çatışma ile birleşince ortada stratejik olarak planlaması ve tehditleri ve tehdit algılaması birbirinden farklı iki kurum oluştu. Yani bunlardan bir NATO dur biri Türkiye de Türk ordusudur. Bunu örneklerini nerde görüyoruz iddianame içersinde, şuralarda net bir şekilde görülüyor hatta Tuncay Güney e sorulan sorular içersinde de bu var. Mesela Tuncay Güney e otuz yedi tane soru soruluyor. Otuz yedi tane sorulan sorulardan bir tanesi de Hüsamettin Türkmen ile ilgili. Hüsamettin Türkmen kim, Hüsamettin Türkmen Kerkük bölgesinde kaynaklardan okuduğumuz kadarı ile 2000 civarında silahlı milisi ile orada bir direnim ve drenaj hattı oluşturan yani Türkiye’nin Kerkük politikasına bir dönem itibariyle etkin bir faktör. Bakıyorsunuz orda Hüsamettin uyuşturucu bağlantısı ile bağlantılanmaya çalışılıyor. Çünkü orada bir Kerkük politikası var. Ve bu bölümde şu sıkıntı yaşanıyor efendim, 2002 yılına kadar 2002 yılına kadar hatta 2005 yılına kadar TSK nın Kerkük merkezli bu Kürt devletine karşı ki kendi bir konsepti varken bu hükümetin mevcut hükümetin de bu konuda farklı bir yaklaşımı oluşuyor. Hatta TSK nın kontrolünden o bölge ile o partilerle ilgili diyaloglar da çıkarılıyor ve dış işleri bakanlğıı bünyesine alınıyor. En son bununla ilgili 2008 yılında orda bir Global diye bir

30

Page 31: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:31

şirket kurulmuş onun üzerinden basına yansıyan bilgilerle söylüyorum, bu tür çalışmalar yapılırken global şirketin Ankara da yaptığı toplantı da bizatihi dış işleri bakanlığı tarafından engelleniyor yani şimdi şöyle bir sıkıntı var. Irak politikasının oluşturulması ile ilgili devletin kurumları arasında ne yazık ki bir çatışma ve anlaşmazlık yaşanmış. Bu dava bu çatışma ve anlaşmazlıkların hukuk eli ile tavsiyesi bölümü aslında. Ama buradaki sıkıntı şu, siz şimdi daha 1980 yılında iran İslam darbesinden sonra TSK da yani ana çatışma hakkı bu iken biz kavramlar üzerinden çatıştırıldık bu kavramsal çatışmanın da bizi getirdiği yer var bu laiklik merkezli kavramsal çatışmanın bir yer var. bu da şu Türkiye de bu uygulamalarla bu anlaşmazlıklarla ortaya gelen yeni hal kavgayı toplumsal konjektürde bir başka alana yitti. Oysa asıl kavga arkada bir farklı alanda yaşandı bunun bu zirveye çıktığı hal olan 2003 çuval hadisesi ile bakın efendim sadece birkaç başlık altında neler yaşandığını söyleyim. TSK ırak tan çekilmeye veya amerikan denetimini kabule zorlanmıştır. Türkiye’nin ırak ta bağımsız politika üretmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Yeni muhafazakar ekip yüksek sesle yaptığı değerlendirmenin sonucu olarak TSK dan intikam almıştır, tezkere intikamı. TSK da bulunduğu iddia edilen anti amerikancı ekibe gözdağı verilmiş ve tasfiye süreci başlatılmıştır. Türkmenlere Türkiye’nin kendilerini koruyamayacağı mesajı verilmiştir. Irak Türkmen cephesinin ırak siyasetinden tavsiyesi amaçlanmıştır. Müttefik Kürt gruplara yanınızdayız mesajı verilmiştir. PKK ya TSK nın Amerika ya rağmen bölgede etkin olamayacağı mesajı verilmiştir. Şimdi bu öyle bir çatışma alanı ki bu çatışmanı hiç politikayı etkilerini doğal olarak hissedersiniz veya görürsünüz. Bizim bu tabi ki bu anlattıklarım bir yargılamanı konusu değil. ama mahkememizin de bu konuda dönem dönem oluşturduğu müzekkerelerle gayretler ve meselenin davanın uluslar arası konjektür anlaşılmadan bu davanın hukuk eli ile olan bölümünü anlamanın mümkün olmamasından dolayı bunu anlatıyorum. Şimdi Tuncay Güney in devreye sokulduğu ve komuta kademesinin tasfiye edildiği dönemle ilgili geçen gün Şenkal Atasagun bir açıklama yaptı, bakın dönemin MİT müsteşarı saçma sapan belgelerdi dedi. Ama bildirmeseydim beni de Ergenekoncu yaparlardı dedi, iki kim seni Ergenekoncu yapardı. Bu bölüm muallakta kalıyor. Demek ki bu Rumsfeld mektubunda hani bu TSK ya karşı değlidir hükümete karşı değildir, TSK içersindeki bir grup söz dinlemez subaya karşıdır beyanının yaklaşımının yansıması bunlar. şimdi Tuncay Güney ile ilgili siz çok iki tane stratejik müzekkeremiz bizim bekliyor. bir dedik ki Tuncay Güney MİT elamanı mıdır değil midir, efendim dört ay oldu, onun üzerinden onlarca müzekkereye cevap verildi, MİT tarafından ama bu müzekkereye cevap verilmedi. Çok daha stratejik bence bir başka müzekkeresi var mahkemenin bu konu ile ilgili oda şudur, siz dediniz ki 2002 yılı 3 temmuz tarihi itibariyle bu altı adet CD ve ihbar mektubunu aldığında kademe kademe merhale merhale neler yaptın. Mahkememizce bu soru müzekkere olarak soruldu bakın buna da cevap gelmedi. MİT ten hemen hemen cevap gelmeyen iki müzekkeremiz var iki müzekkeremiz de bu konuları kapsıyor çünkü Şenkal Atasagun un açıklanan beyanlarında ne görüldü. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet sezer e sözlü, Genelkurmay a elden belgeyi verdiği. Son gelen yazıda da bu açıkça görüldü MİT tarafından. Arkadan da başbakan a verildi. Şimdi bu genelkurmay başkanına bunun verilmesi tarihi çuvaldan altı gün sonra, ramsfeld mektubundan dört gün önce. Ve bakın MİT icra makamıdır, buralar cesaret makamıdır her şeyden önce burda risk alırsınız. Ve siz o dönemin Türkiye deki Milli istihbarat ın başındaki insan olarak beni de Ergenekoncu yaparlardı diyorsunuz. Şimdi burda kim sorusunu hepimizin net şekilde sormazı lazım. Yani MİT başkanının baskı altında olduğu bir döneme ilişkin ve dönemin kaynağı da Tuncay Güney e izafe edilen belgeler olduğundan anlatımlar olduğunda bu bu davanın da aydınlanma noktası en önemli noktalarından bir tanesidir. Şimdi buradan bir başka alana geçelim yine Tuncay Güney ile ilgili bibr alana geçelim, geçmeden önce bir tespitlerden bir tanesini daha yapayım mesela eski milletvekillerinden biri firari sanık olarak hakkında yakalama kararı çıkarıldı Turhan çömez. Turhan çömez in AKP ile ayrıştığı döneme bakarsanız Turhan çömez in Kerkük bölgesini ve ırak bölgesini ziyaret edip ora ile ilgili çok ayrıntılı bir rapor hazırlamasının sonrasına tekabül eder.

31

Page 32: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:32

Turhan çömez ile ilgili firari sanık olup ta sanırım 98. maddeye göre yakalama kararı isteyen sayın savcılık, Tuncay Güney ile ilgili mahkememize vermiş olduğu müzekkere cevabında ikinci dosyanın şüphelisi sıfatı devam etmektedir hatta ikinci dosyada hakkında da belge yoktur deyip ilk dosyadaki belgeleri saymasına rağmen ikinci iddianame de de biz Tuncay Güney i şüpheli olarak göremedik. Bakın Tuncay Güney sürecinde ne oldu 10 temmuz 2007 de sayın Zekeriya öz diyor ki bu sanıklardan ele geçirdiğim Ergenekon belgeleri Ergenekon diye bir yapı var burda diyor. fakat bununla ilgili müzekkereyi sadece nereye yazıyor biliyor musunuz efendim, organize suçlar şube müdürlüğüne yazıyor. Şimdi siz bir yargılamanın savcısı olarak bir Ergenekon ismi geçen belgeler bulduğunuzda emniyete soru soracaksınız bu belgelerle ilgili sizin bir bilginiz var mi dıye nereye sorarsanız çok doğal olarak emniyet genel müdürlüğüne, ve İstanbul il emniyet müdürlüğüne sorarsınız. Bakın Sayın Zekeriya Öz sadece direk gidip organize suçlar şube müdürlüğüne soruyor çünkü proje dosyası zaten organize suçlar şube müdürlüğü nün elinde başka bir yerde değil. Bakın müzekkere 10/07/2007 tarihli müzekkerede. Direk sadece organize suçlar şube müdürlüğü bu konuya ilgili bir soru soruyor. Organize suçlardan bir cevap geliyor ve bu müzekkere ekleri geliyor yani biz Tuncay Güney i soruşturma savcılarımız ne zaman tespit ediyor temmuz 2007 yılında tespit ediyor. Temmuz 2007 yılından itibaren Tuncay Güney anlatımlarına dayalı çözümlerde az önce anlattım gerçi o çözümlerde bir sıkıntı var sıkıntının üzerinde de bir şey var. siz bakıyorsunuz bu çözümlerde Adil Serdar Saçan ın ek yazılarında belli mülakat çözümünün olduğu. Bakıyorsunuz bu çözümlere göre bir proje ortaya koyuyorsunuz. Altı ay boyunca Tuncay Güney e ilişkin hiçbir işlem yapmıyorsunuz. Ta ki aydınlık dergisi 2008 yılının ocak ayı itibariyle Tuncay Güney in Türkiye de görüldüğüne ilişkin şubat ın hemen başında sanırım, bir yayın yapıyor siz de şubat 13 te bir arama kararı çıkartıyorsunuz. Bu zamana kadar hiçbir işlem yok bakın Tuncay Güney ile ilgili. Hiçbir savcılık işlemi yok. ve siz bir arama kararı çıkarıyorsunuz. Aramada evine gidiliyor bir şey bulunamıyor tabi. Ondan sonra yine aralık ayına kadar 2008 yılının aralık ayına kadar hiç hareket etmiyorsunuz. 2008 yılının aralık ayında bizim ısrarlı taleplerimiz üzerine kalkıyorsunuz bir istinabe çalışması başlatıyorsunuz. Orada da çok temel bir hata yapıyorsunuz mahkemeye bunu yollarken bizim müzekkeremiz 15 tarihinde ellerine 15 tarihli müzekkere yazınızın üzerinde 15 tarihli 15 /12 tarih atıyorsunuz ama iki istinabe evrakında aslında 23/12 de bunu hazırladığınızı yine istinabe evrakı içersinde gösteriyorsunuz. Şimdi bakın efendim bizim 7200 sayılı tebligat yasamızın 25/a maddesi yurt dışında yaşanlara tebligatı düzenler. Buna baktığınız zaman Türk vatandaşlarına yapılacak usullerle yabancılara yapılacak usuller farkı olarak tanzim edilmiştir. 7201 sayılı tebligat yasasının 25/a maddesine göre siz çok rahat bir şekilde CMK 145 kapsamında bir çağrı çıkarabilir ve bu çıkarılmış çağrıyı kanada ya tebliğ edebilir siniz. Bunda bir sıkıntı yok. bu çağrıya rağmen davet olmadığı takdirde de çok rahat CMK 98 e göre yakalama talep edilebilir ve bu yakalama oluşturulabilir. Şimdi Turhan çömez ile ilgili uyguladığınız bu usulü niye Tuncay Güney ile ilgili uygulamıyorsunuz. Turhan çömez e uygulanan usul bu, oda bu ikinci iddianame nin sanığı şüphelisi, ama Tuncay Güney ikinci iddianame de şüpheli dahi değil. 1953 te Kırklareli davasından örnek verdim birebir mektup yazmış RBE diye o tanık kalanları sanık. Sene 2009 Tuncay Güney in sıfatı belli değil. ama Tuncay Güney beyanları üzerinden kurulan organizasyon devam ediyor. Bundan önce hatırlatmıştım siz daha beşinci ayda savcılık olarak MİT in elindeki bu altı CD yi biliyorsunuz. Bir müzekkere ki kaynağı da MİT den istemeniz gerekirken kalkıyorsunuz başbakanlıktan istiyorsunuz, çünkü MİT göndermiş başbakanlığa öyle söylüyor, bunu elinize alsanız CD de net bir şey var, işkence altında beyan var, peki bu işkence altında beyan ortaya çıkmış olsaydı bu iddianame tanzim edilebilir miydi Sayın başkanım. Ergenekon olarak. Bu yapı hukuken mümkün değildi savcılığın işkence altında alınmış bir beyanı dikkate alarak böyle bir beyanla iddianame tanzim edemez. Şimdi bu Tuncay Güney in istinabe talimatını da hazırlamışlar baktım ben. Adalet bakanlığının kendi internet sitesinde 69/1 sayılı genelge ile bir istinabenin nasıl yapılacağına ilişkin bölüm var. Bu istinabe yapılırken

32

Page 33: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:33

özellikle orda Anglosakson ülkelerde istinabenin nasıl yapılacağına ilişkin daha ayrıntılı bir düzenleme var çünkü Anglosakson ülkeleri diyor ki adalet bakanlığı kamon nav dediğimiz bu birleşik hukuk var. dolayısıyla bu tür ülkeler istinabe talimatında eklenecek belgeler daha ayrıntılı olmalı ve şunlar şunlar olmadır diyor bakıyorum sayın savcılığın istinabe talimatı adalet bakanlığını kendi talimat namesine uymuyor. Bu da işin bir başka noktası. Şimdi avukat Vural Ergül den izin aldım bu konu ile ilgili otelde kalırken benim bilgisayarımdan görüşme yapmıştı o sıkça Tuncay Güney ile görüşüyor mahkemede de zaten söyledi bunu. Tuncay Güney de bir MSN görüşmeleri var ayırntılı olarak MSN görüşmeleri var. Bu mahkemede ben de onlardan birkaç bukle okuyacağım sadece özel bölümler de var. bu o gün ona Kanadalı meczup dediğinden dolayı Kanadalı meczup tartışması geçiyor aralarında. Sen niye bana burada mahkememize Vural Kanadalı meczup demişti ona, bununla ilgili bir tartışma geçiyor aralarında. Aynen Tuncay şunu söylüyor. Bu kişilik haklarıma saldırı değil mi Kanadalı meczup ne demek bak mahkemede her gün msn de sohbet ediyoruz diyorsun karşı mı çıktım, hayır. msn de sohbet ediyoruz doğru, iyi güzel rapora bak işin yap. Mahkemede konuşmanı okuyorum güzel diyor Vural a. Bunlar biraz ayrıntılı bölümler. Tuncay Güney diyor ki bak beni gazeteciler aradı dediler ki Vural böyle böyle dedi msn de konuşuyoruz dediler bende doğru dedim, biz msn de Vural beyle görüşüyoruz dedim yani teyitleme anlamında söylüyorum adresi bendede var zaten. Sizin hakkınızda gazeteciler demişler ki Kanadalı meczubu dedi açıklama yapacak mısınız? Oda vuralı bağlar ben açıklama yapmam provokasyona gelmem demiş bunları anlatıyor. Hatta ben de senin gibi etten kemikten bir insanım diyor sinirlenir tepesi atan, hadi tanımasam seni diyor. daha sonra Vural diyor ki, Muhsin e mektup göndermişin diyor. hangi Muhsin diyor Yazıcıoğlu, günaydın diyor mail attım telefonla konuştum, basın açıklaması yaptı Muhsin Yazıcıoğlu, ne mektubu on gün oldu bu haber çıkalı diyor. bu şema ile ilgili Muhsin Yazıcıoğlu’nun da şemanı içerisinde olduğu ile ilgili bölümler. İyi demek anımsıyorsun diye Vural soruyor çünkü biz diyoruz ki Vural arkadaşı da söylüyor, mülakat senin kayıp diyor kasetler gene gelmedi diyor emniyet kasetleri yok etmiş diye söylüyor. İyi demek ki anımsıyorsun çıkartılan bölümleri, çünkü o mülakatta yok o bölümler diyor. Muhsin Yazıcıoğlu bölümü bu mülakatta yok. bana ne yoksa diyor bu benim sorunum mu ben her bilmem neyi hatırlıyorum bundan emin ol satır satır ifadem var bende diyor. işte Vural Fethullah Gülen e ilişkin bölümleri anımsıyor musun diye soruyor he he diyor sana da anlatayım mı diyor orda bir şey yapıyorlar. Başka bir soru soruyor, hatırlamıyorum yazılı metin elimde var satır satır benim orjinalim diyor. devlette kendi orjinaline sahip çıksın diyor. Bayağı muhabbetleri var ben aralarını atlıyorum, diyor ki ne olmuş MİT mi ne bir şey diyordun diyor, Tuncay Vural a, ……….. konuşmak istediğinde Tuncay da diyor ki, Vural da diyor ki, ilk o senin kasetler kayıp senin çizdiğin şemayı da açıklamıyor mahkeme diyor. gazetede okudum devlet sırrı imiş diyor. bir meczup senin deyimin ile hahay diye bunun bir kahkası var onu da sıkça kullanıyor zaten onu biliyorum diyor bu güne kadar hiç çok haber görmedim, bir tek şu Abdurrahman ın haberi şok etti, diyor. sabah gazetesinde Tuncay Güney in MİT in elamanı olarak çıkan haberi vardı ya efendim, neler oluyor dedim kendi kendime ama oda iyi kapandı çok şükür diyor. ha Vural diyor ki, şu eymür ün elemanı olduğunu gösteren haber mi diyor, ama ben tahrik ettim sabah ı diyor oda diyor ki, yok MİT elemanı haberi yanlış yorumladınız diyor, eğer eymür ün elemanı olsaydık topun ağzındaydık haberi iyi oku diyor. bu Apo ya da diyor feci bilgi vermişler Newyork falan, diyor. otel gökdelen adresi yazıya bir bütün bak diyor, işte Vural ı uyarıyor Tuncay. Aslında sen bunları da aleyhime kullanırsın avukatlara msn lerimi gösterirsin yinede diyor. bak o haberde bilmem neremi sıkışmada değil diyor, bir yıldır tek şok olduğum o oldu ne olacak dedik resmi evrak da var bu bilgiler sabah yazdı da. Bereket diyor mesele kapatıldı diyor. sonra Vural ı ısrarla kaset yok, MİT yok, asker yok sen işine bak sadece Vedat ı savun diyor, aralarındaki ilişki çok samimi bayağı da yedi sekiz aydır görüşüyorlar kitap da yazdı bununla ilgili fotoğrafını o yolladı. Sen işine bak diyor kalan bölümle ilgilenme diyor. Ben mealen söylüyorum bunlar çok ayrıntılı, çünkü diyor bana gelen habere

33

Page 34: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:34

diyor seni hedefe koymuşlar diyor. işte mafya ya iade etmişler vesaire lerinden şeyler söylüyor Vural ile ilgili. Vural benim yanımdaydı o ara oda göreceli korktum gibi birazda numara yapıyor da açıkçası. Ben daha başka bir bölüm var işte savcı mı diyor falan Vural da, savcı değil diyor daha üstü diyor Vural a, ben savcı ile hiç muhatap olmuyorum diyor. çok daha üstü ile o anlamda onu söylüyor. Ve bunun ötesinde Vural a diyor ki bak TR dekiler çok gaddar diyor. şeye benzemezler diyor buralardakine benzemezler sen bu işleri karıştırma fazla gibilerinden söylüyor benim çok daha fazla ilgimi çeken bir yer oldu efendim, bir çok bölüm var da, bu TR de üst düzey diyor şok oldum bana söyleyene dedim ki kardeşim avukat manyak ciddiye almayın dedim diyor bu Vural a bir cebir uygulanacağına ilişkin iddiasını ötesinde. Bakın burası bence bu işin en ilginç bölümlerinden bir tanesi; karıştırma diyor asker yok, MİT yok, polis bilmem ne sen bu işleri karıştırma. Karıştırdıkça bak Garih çıkıyor diyor, gaffar Okan çıkar diyor, ağar çıkar diyor, sen daha çok Silivri ye gidersin diyor. Öldüren adam mektup yazmış, Garih cinayetinden bahsediyor, dün de bak ben emirlere uyarım sen hala deli de bana diyor, ben kurma bir saatim arkamdan kurarlar konuşurum, bu gün kü gibi TV deki gibi anla bunu diyor, o gün TV mülakatı vardı. Artık gözünü aç ben bir elçiyim Garih e takılma senin işin değil ki şekli çözdün önce Tuncay sonra yener mektup yazdı, evet ona kim yaz dedi Garih cinayeti ile ilgili yener yenmez e bana konuş diyen. Yener e yaz dedi, bu da işte soruyor savcı Zekeriya mı diye de yok daha büyük diyor sen savcıya takıldın diyor bir kurum. Vallahi billahi savcı değil anamın ölüsünü göreyim diyor, onun bir de şey yemini var. biraz da homoseksüellerin annelerine daha yüksek oranda bağlı olduğundan bu yemini de bunun üzerine oluşturuyor ve hatta Vural a da polis gibi davranma falan diyor. şimdi ilginç noktalardan bir tanesi sanıklardan Ergün Poyraz bu duruşmalardan bir tanesinde kalktı şöyle bir konuşma yaptı dedi ki; Üzeyir Garih öldürülmeseydi sayın başbakan başbakan olamazdı dedi. Ortada fol yok yumurta hiç bir şey Ergün kalktı böyle bir konuşma yaptı. Bundan sonra da bu ana kadar Üzeyir Garih cinayeti ile ilgili ne bu duruşmayı ne bu iddia edilen sözde Ergenekon’u bağlayan hiçbir şey Türkiye gündeminde de yoktu. aradan üç gün geçti efendim. üç gün sonra yener yenmez Fehmi koru ya mektup yazdı, bu mektubun üzerine sayın savcılar harekete geçti, mezarlar yeniden kazılacak dendi, adli tıp tan ümit sayın görüşmedi dendi, ümit sayın üzerinden böyle bir bağlantılar şunlar bunlar bir bir buçuk aydır biz bir Üzeyir Garih gündemi oluştu Türkiye de. Nihayetinde mahkeme yineden yargılanma talebini reddetti. Ama bir bir bir buçuk ay boyunca buradaki insanların her biri Üzeyir Garih i de öldürmekle itham altına alındılar. ………….. bilmiyorum zaten basın üzerinden gidiyor mesele, şimdi karışmızda böyle bir kişilik var. ve bununla ilgili milli istihbarat teşkilatı hala bize kendisinde olup olmadığını bununla ilgili bir kayıt olup olmadığını söylemiyor. Şimdi nereye geliyoruz, şuraya geliyoruz. Adil Serdar Saçan ın Veli Küçük zafiyetini kullanarak Adil Serdar Saçan ı av yapanlar aslan avı diyorlarmış buna ben Şemdinli ile ilgili okudum yani bir aslan ın duyarlarının en kapalı olduğu an ava ilk kilitlendiği anmış, o gün adil serdar saçan ı Veli Küçük ile ilgili zafiyeti işkence kasetlerine bakarsanız efendim, işkence kasetlerinde şöyle bir şey var bu mülakatlar yansımayan bu Veli Küçük ün diyor dinleme yerleri neresi diyor. nerde dinliyorlar bunlar diyor. dinleme yerlerini düşünün çünkü Adil Serdar Saçan a o zamana kadar ağırlıklı olarak pompalanan şey şu, Veli Küçük de senin kasetlerin var, Veli Küçük seni yakacak, veli paşa bunu burda ben devletin komplo kuracağını bilmezdim dedi. Bence tek cümle ile çok önemli bir cümle olarak ifade etti buradan Adil Serdar Saçan sürece dahil ediliyor. burda ateşe edenler istihbarat şubenin elemanları oluyor. istihbarat şube de yapısı itibariyle belirli bir cemaatle bağlantılı olarak biliniyor o tarihte. Bakın sorgucu 1, sorgucu 2 sorgucu3 ten değil bize verdikleri cevapta hiçbir istihbarat şube elamanı katılmadı dendi. Oysa bu mülakat kasetinin çözümünü dinleyen gazeteciler şey yapmışlar basın haberi yapmışlar yedi kişinin olduğunu söylüyorlar. Bu yedi kişilerden birin de o günkü istihbarat şube elemanı olduğu hatta bir tane de polis memuru düzeyinde insan olduğunu söylüyorlar yani bu kurgulanan bölümden sonra da bir polis memuru dikkat ederseniz milli istihbarat teşkilatı bize bir yerden ihbar geldi demiyor, bir

34

Page 35: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:35

polis memuru vasıtası ile ihbar geldi diyor. Ve aldılar 2002 de bu bölüm kullanıldı. Şimdi bir kuzudan iki post çıkar mı, zaten bu dava bu kuzunun ikinci postunun davası. Bu işin birinci postu tanzim edildi. O 2003 süreci geçiş süreci ile beraber birinci post bitirildi. Şimdi yeniden aynı sürecin ısıtılması ile ilgili de size az önce söylediğim noktaları hatırlatmak gerekiyor. organize suçlar şube müdürlüğü bakın bu mahkememizin bilirkişisini çözümü, sayfa 22 den bir bölüm sadece söyleyim, sorgucu diyor ki sorgucu 2 ye unutursam hatırlat diye söyledin, o bölümü duymamış sayın organize çözümcüleri, bahsedecektin bahsetmiştin falan diyor, şurda efendim 32. sayfa 22. sayfayı eksik çekmişler, bakın şu siyahlı olan bölümü tamamen hiç duymamışlar. Bak şimdi ben diyor sorgucu diyor ki, bak diğerlerini verdin, diğerlerini verdin diyor. sorgucu diyor ki iyi biliyoruz evet görülmemiş, ha bunun için ama bana şu konuştuklarımızı gözüm kapalı bir yerde konuşsaydık yine aklıma gelmeyebilirdi. Yani ayrıntılı olarak ama benim kötü niyetimden değil diyor. gözleri kapalı olarak işkence yapıldığı bölümü bu cümle birebir örtüşüyor. Bu bir yerde değil 22 de de var. yine 68 de, ha dünkü gibi bir oda olsa hakkaten aklıma gelmez şey yaparım anlatabiliyor muyum, pimpiriğim ben biraz nazik büyümüşüm, bu bölümü almış pimpiriğim ben biraz nazik büyümüşüm, ben ne kadar işte diyor, bu baskı altında şey olarak söyleyeceğim şeyleri de unutuyorum diyor ha dünkü gibi bir oda olsa hakikaten aklıma gelmez şey yaparım anlatabiliyor muyum diyor. bunlar ne 2008 de organizenin sayın savcılara yolladığı çözümde var. ne 2002 mülakatında var. zaten 2002 -2008 mülakatı noktasına kadar aynı mülakatlar. Bu da 2002 nin gerçek mülakatının kayıp olduğunun çok net bir göstergesi. Son mülakat metnini de sayın savcılık ikinci iddianame den önce birinci iddianamenin mahkememize verilmesinden önce almış sayın Zekeriya öz, ben şimdi merak ile ikinci iddianame nin eklerinde bakalım o dosya ile ilgili sayın savcılarımız ne işlem yaptı diye bekliyorum. Daha ek deliller açıklanmadı. Bakırköy deki dosyayı da o susurluktan giden dosyayı da yani 2002 mülakatı yok edildi. Organize suçlarla şube müdürlüğünün daha önce de Kuvai Milliye yi bu dosyaya nasıl geçirdiklerini anlatmıştım mahkemenize onu da dosya içi belgelerden çıkarmıştık. organize suçlar şube müdürlüğü nün sunduğumuz brifingde görüldüğü üzere emniyet genel müdürlüğü istihbarat daire başkanlığı da dahil olmak üzere bu sürecin içersinde olduklarının bunlar dosya içi belgeleri, ben bir iddiada bulunmuyorum, kuvvetle muhtemel bunlar ispat hukuku açısından yeterli ve kanaat uyandırıcı kesin delillerdir diye düşünüyorum. Sayın savcılığın 2005 yılı 2005. ayda MİT e bu konu ile ilgili bu evrakları istememesi, Tuncay Güney mülakatı istinabesini örtülü açık bir şekilde koruyarak Tuncay Güney i bu davanın sanığı dahi yapmaması, ki Tuncay Güney dalga geçiyor ben mi sanık olacakmışım diyor bir de hahay diye ifade de koyuyor arkasından , bu bölüm ile ilgili yine 2002 mülakatının proje dosayı eki 2002 mülakatının ortada da olmayışı, bu işte ilgili olarak bir kuzudan ikinci postun çıkarılırken bazı teknik marifetler sebebi ile davanın savcılar birinci derecede açık olarak yanılmışlardır. Sayın savcılardan bu işte dahil olan biri olduığuna ilişkin az önce anlattığım hususlar bir şüphe uyandırmakla beraber sadece 2002 mülakatını orgjinal olmaması çünkü savcılık dosyasından polis gelip onu çekecek değildir. bunun dışında şimdilik bu konu ile ilgili daha kesin bir delil söz konusu değil ama bu kapsamda yapılacak bir mahkememizce çünkü bunlar nihayetinde adliyeye karşı cürümler, ve bizatihi size karşı cürümler, yargılama heyetine karşı bu kapsamda yapılacak bir suç duyurusundan açılacak bir kovuşturmadan Türkiye de emin olun efendim ikinci bir Ergenekon davası denilen ne neoergenekon davası başlayacaktır. Gördüğüm kadarı ile bu dava Tuncay Güney ile başladı. Ve bu dava Tuncay Güney ile bitecek efendim. bütün bu Tuncay Güney süreci bu davanın en kilit hali, ve bu davanın ben delillendirme bölümü itibariyle de Tuncay Güney ile bu davanın bir tertip olup olmadığı da çok açık ve net bir şekilde ortay çıkacaktır. Bu güne kadar ki mahkeme performansı da daha konuşmamın başında söylemiştim bu konuda bizleri de yanıltmadı yani tahkik ve maddi gerçekliğe ulaşma konusundaki mahkememizin yoğun ve özel bir gayreti tarafımızca defalarca müşahede edildi efendim. şimdi benim yaklaşık savunmam bin sayfa falandı sayın başkanım. Bütün ekleri ile beraber, tabi bu bin sayfayı özetlemek dahi bir günü

35

Page 36: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:36

aşacak nitelikte bunun için ben genel bir değerlendirme yapıp Tuncay Güney üzerine özellikle durmamın sebebi bu konjüktürel süreci anlatıp bu konjüktürel süreçte Tuncay Güney hangi merkezde kullanıldığı ve bu davanın nasıl bu sürece getirildiğine ilişkin bazı dosya içi belgelerle örnekler vererek bu güne kadar getirebildim. Bundan sonraki bölümle ilgili de birkaç noktaya değinmek istiyorum oda şu, şimdi konuşmamın başında dedim ki buradaki sanıklar olaylar karşısındaki masumiyetleri kapsamında yargılanmıyorlar. Ben on yıllık bir avukatım değerli heyetin hepsi benden çok daha bu konu ile ilgili tecrübeli. Bu delil benzerleri dahi çoğu nitelendirilemeyecek hususlarla şu yapıldı efendim, binlerce delil benzeri belge ve bilgi benzerleri yapının içersine oluşturulmak konulmak suretiyle öncelikle hepimiz açısından davanın anlaşılması zor bir hale getirildi. Yani ben Keşan dan kalkıp da ilk defa göz altına alındığında kemal bey hemşerim olması münasebeti ile dedim ki böyle dönemlerde insanlar yalnız kalır geldiğimde o bombardıman beni de şöyle etkilemişti ya kemal abinin hiçbir işi olmazda diyordum, demek ki bir şeyler var bu kadar gürültü başka türlü kopmaz. Bir şey olması lazım başka türlü bu gürültü nasıl kopsun bu kadar diye düşünürdüm. Tabi merhale merhale dosyayı tüm ayrıntıları ile çalışma imkânı bulduğumuzda ve bu iddianame yi okuduğumuzda bu iddianame deki bakın dün size aldı her cümlenin içi boşluğunu satır satır anlattı. Yani her cümle konulan bir cümle, hepsini birden okudunuz mu çok ciddi bir görüntü veriyor. Arka arkaya böyle bir mesaj bombardımanı alıyorsunuz ama satır satır anlattı. Bu sanıklar burada olaylar karşısındaki masumiyetleri noktasında yargılanmıyorlar. Elbette ki günlük beşeri ilişkileri suç hareketleri imiş gibi izafe edilerek bir iddianame tanzim ediliyor. ama bu sanıklar esasen hayata karşı masumiyetleri noktasında burda yargılanıyorlar çünkü bu sanıkların geçmişte aldıkları belirli tavırlar gelecek projeksiyon açısından Türkiye’nin 2000 li yılların sonundan itibaren oluşturulacak olan yeni dönem geçişleri açısından bir risk faktörüdürler. Bir kısmı, bir kısım sanıkların istikbalde risk oluşturma özelliğinden daha ziyade geçmişte tehdit oluşturmuş ve sıkıntı vermiş olması bir kısım sanıklar, bir kısım sanıklarda ara materyaller olarak kullanılıyor. Hem sayısal çoğunluk yakalamak hem de olaya bir vahamet ve selalet oluşturmak açısından mesela kuvvacı sanıkların çok yazık yani 2007/360 sayılı dosyada Niyazi kıyak sanık, Niyazi kıyak daha sonra olmuş gizli tanık. Niyazi kıyak teröre karşı lanet mitingi kapsamında bisikletine binmiş gizli tanıklıktan sonra Türkiye yi gezmiş bakın internette var. Niyazi kıyak kuvva nikahındaki o meşhur görüntüdeki kuvva nikahındaki damat. Yani alınmış bu süreç içerisinde Kuvai Milliyeciler resmen organize suçlar şube müdürlüğü ben burda öyle tanımladım bunu savcı değiştirmiş, sayın Mehmet Ergül ün elinden dosyayı çatır çatır sökmüş, terörle mücadele şube müdürlüğünün elinde hiçbir belge olmaksızın bakın ben niye istedik biliyor musunuz sayın başkanım, o terörle mücadele v organize suçlar şube müdürlüğündeki yazışmaları hala gelmedi aylar oldu, istememizin sebebi şu, şu organizasyonun bir kronolojisini görelim dedik. Ve bakın gelsin şimdi artık söyledikten sonra ne kadar gelir bilemiyorum, ne olur ne olmayacağını da bu konuda tereddütlerimiz var ama bir şeyi biliyorum. Sayın naip hakim ile ben on gün İstanbul emniyet müdürlüğünde çalışma yapayım, İstanbul emniyet müdürlüğünde yani şu an boşaltılsın ben gireyim, sadece defterlerini alayım on günde ben bu işin başka bölümlerini de çıkarabilirim. Mesela yine bir örnek vereyim size. Ben sanıklara burda hiç farkında değiller Mehmet Demirtaş a Oktay Yıldırım a ve Ali Yiğit yoktu, bir soru sordum dedim ki sizin parmak izlerinizi ne zaman aldılar. Hani tarih olarak çünkü ben gittim diğer bütün sanıkların parmak izlerini kontrol ettim hangi tarihte alınmışlar diye, postaki sayıyoruz sayın başkanım, baktım hepsi ya ikinci gün ya üçüncü gün alınmış. Mehmet Demirtaş dedi ki yani 13 ü işte alında ya 15 idir, 14 değildir dedi. On beşi falan olması lazım dedi. 3. gün falan dedi. Oktay Yıldırım a sordum oda yani 3. gün çıkmadan önce olması lazım dedi. Bakın şimdi talihsiz bir bilirkişi raporu var parmak izi ile ilgili bomba dosyasında 14 tarihli tarih yok da bu faks gibi bir şey geçmiş onun kenarından bulabildik falan 14 tarihli. Şimdi Oktay Yıldırım ın mukayese parmak izini almışsınız, ama bakın bunu ben onlara hatırlatmadım sordum, çünkü baktım diğer sanıkların hepsi 3. gün falan vermişlerde

36

Page 37: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:37

bunlar aniye fişi 13. de daha ilk gün parmak izi alınmış gibilerinden baktım, baktım mukayese evraklarında da bu gözüküyor, 13 ünde alınmış yani bu bir basit örnektir sadece bunun gibi bazen ispatlayamadığımız ama bir sürü şüphe uyandırabilecek şeyler de tespit ediyoruz. burada sistematik olarak sistematik olarak bir delil bindirme var. tek tek örneklerini her biri bende de var burda savunmamın içersinde ama çıkarılan örneklerden bir tanesi yine çok meşhur örneklerden bir tanesi Ümit Oğuztan ın cd lerinin içersine olmayan belgelerin, arama tutanağında olmayan belgelerin verilmesi, bir tanesi Muammer Karabulut un arama tutanağında olmadığı halde kendisine belge eklenmesi, yani bakıyorsunuz Niyazi kıyak az önce onun örneğini verirken af ederseniz unuttum, Niyazi kıyak ile ilgili dosyanı tefrik edilme tarihi 3. ay, 360 tan. Niyazi kıyak 4. 5. ayda ifade veriyor gizli tanık olarak Kuvai Milliye ile Kemal Kerinçsiz hiçbir şekilde bağlanmadığı için alınıyor Niyazi kıyak Kuvai Milliye adına Kemal Kerinçsiz e bir tabak veya işte plaket göndermiş gibi bir ifade alınıyor. Sonra yetmiyor buraya bir dilekçe geliyor hem de burda kovuşturma devam ederken ifade alınıyor. Orda bakıyorsunuz işte eksiklikler var. Veli Küçük bilmem Kuvai Milliye ye devamlı gidermiş gelirmiş ben onu orda gördüm veya duydum diye bir şeyler söylüyor. Yani bizi istihbarat dünyasını kendi içersindeki iç çatışmalarının kurumların kendi arasında ki iç kavgalarını küçük birer aleti fillerin çarpıştığı bir ortamda çimenler haline gelmemize ve ezilmemize izin vermeyin sayın başkanım biz bu yargılamayı her gün deştikçe ben şuna çok samimiyetle inanıyorum şurada ne yazık ki yargılama koşullarından dolayı avukat arkadaşlarımızın hiç birisi istikrarlı gelemiyorlar zor bir süreç ekonomik olarak ta zor bir süreç inanmış 10 avukat ve bu heyet Türkiye’den bir Ergenekon çıkaracak ama bu Ergenekon mu bu yoksa ne Ergenekon olacağını zaman gösterecek şu ana kadar yaptığım tespitlerden başlayacak bir kovuşturma daha sonra ben Türkiye’de 2. bir Ergenekon sürecinin de başlayacağını düşünüyorum ve örnekler fazlaca verilir bu alan temizliği yapılıyor diye ifadede bulundum bu Uluslararası konjüktörel geçişlerle ilgili bakın Sevgi Erenerol’un gözaltına alındığı gün Yunan başbakanının Türkiye’yi ziyaret ettiği gün Yunan Başbakanı ile Türkiye arasında ekümeniklik konuşmaları var ve patrik haneyi ziyaret ediyor, ABD Başkanı Türkiye’ye geldiğinden dini liderlerle dörtlü görüşüyor patrik haneyi ayrı kapatıyor ve onunla ayrı özel 15 dakikalık görüşme yapıyor, patrikhanede iyi şey arıyor 300 milyonluk Rus Ortodoks alemini kontrol etmenin temel yolu olarak görülüyor şimdi burada Sevgi Erenerol’da bu günde gözaltına alınıyor, bakıyorsunuz bu patrikhane 1922 yılında niçin kurulmuş bu Ülkenin kurucu lideri tarafından alan verilmiş sebebi ne, Lozan’a giderken Rum Ortodoks patrikhanesinin ekümeniklik talebi olacak o diyor ki papa Eftim’le ilgili bir ordunun yaptığına bedeldir mücadelesiyle tarihe not düşen kaydı var milli mücadele döneminde Türk Ortodoks patrik hanesi kuruluyor Türk Ortodoks patrikhanesi ne yapıyor eğer Lozan’da çok bastırırsa ekipler hay hay patrikhane ekümenikliktir ama patriğin milliyeti din meselesi değildir Türk Ortodoks patrikhanesi ekümenik dileceklerdi o stratejik zeka bunu görüyor alıyor bunu kuruyor şimdi patrikhanenin böyle bir stratejik Türkiye açısından Lozan Antlaşmasında böylede bir stratejik önemi var siz bu 80 yıllık 90 yıllık politikaları değiştirmek istiyorsanız bunu değiştirin bu çünkü nihayetinde hükümet ve devlet kararıdır bunda bir sıkıntı yok ama bunun değiştirirken bu insanlara zulüm ederek değiştirmeyin o bir mücadelesini yapacak haklı dedesi dedesinin babası diyelim ki o süreçten gelmiş o mücadelesini yapsın hukukla insanları aldatmayın hukuk üzerinden ezmeyin siz hukuk üzerinden insanları aldatır hukuku üzerinden ezersiniz bu yargılamada herkes açısından şöyle bir sonuç ortaya çıkar herkes diyorki bu iyidir ama bu yapmıştır herkesin sanıkları oldu bu yargılamayla ilgili Türkiye açısından söylüyorum çünkü herkesin kafasına yüklenen negatif imajlara sahip tipler var birde olumlu tipler var yani Türkan Saylan hanımefendiye mesele dokunduğunda Zülfü Yare dokunuyor da ve şurada Rasim Görüm diye bir çocuk bir fotoğrafla 15 aydır veya 13 aydır burda tutuklu kalıyorsa bu değil midir esas Zülfüyare dokunulması gereken biz o zaman nasıl bir hukuk devleti oluruz benim bu konuyla ilgili çok temel üzüntülerimden biride şu sayın başkanım bu ülkenin bugünkü başbakanı benim kişisel kanaatimdir sanıklar

37

Page 38: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:38

katılmayacaktır bir kısmı belki aslında hukuk karşısında mağdur olmuş insanlardan bir tanesidir bu söylediğim o 312. madde kapsamında DGM’nin verdiği ceza değil ben onu kastetmiyorum o nihayetinde bir mahkemenin yorumudur biz bugün eleştirebiliriz o kadardır bakın başbakanın, başbakan olması süreciyle ilgili Diyarbakır 3. DGM’de başlayan bir dava süreci var ki usul hukukunun tüm kurallarının tarumar edildiği bir süreç peki itirazları yapan kim Yargıtay onursal başkanın sayın Kanatoğlu itirazları yapan ben kendi hukuk bilgimle tetkik ettiğimden Başbakanın hakkaten hukuk karşısında mağdur edildiğini gördüm doğrudur Türkiye sadece bir gruba münhasır değil yargının da merkezi politik, bürokratik seçkinlerin eline geçtiği ve o merkezi politik, bürokratik seçkinlerin o merkezi ideoloji altında Türk insanına müteaddit defalar yanlı kararlarla müdahale ettikleri süreçleri görmüştük ve bu ülkenin Başbakanı o dönem itibariyle hukuk karşısında hakkaten mağdurdur şimdi o gün hukuk karşısında mağdur olanlar bugün hukuk üzerinden zalimlik yapmaları hayatın en büyük trajedilerinden bir tanesidir ki hukuk sürecine verdiği desteklerle yürütmeyi yargı operasyonları bunların bir tanesi söylediklerimden bir tanesi bana göre ne oldu bana göre şu oldu efendim dikkat ederseniz Milli İstihbarat Teşkilatı 2003 yılının kasım ayında Başbakana kitapçığı yolluyor akabinde de 2006 yılının Ocak ayında kalkıyor bilgi notunu yolluyor biz sorduk ama cevap gelmedi hani ne oldu da aynı konuyla ilgili ikinci bir not yolladın diye bakın ne oldu biliyor musunuz kişisel kanaatimdir bu ülkenin başbakanı da bir korku tüneline sokuldu her gün suikast haberleri görüyoruz bir delik çıktı 3 gün kazdılar başbakana suikast yapılacakmış diye bir manipülasyon döndü ortada en sonunda eski bir höyük olduğu ortaya çıktı bu suikast haberleri içerisinde başbakan bir korku tüneline sokuldu ve başbakanın sokulduğu bu korku tüneli üzerinden idare edildi yani yoksa böyle bir sürece bir ülkede hiçbir başbakan kendi vatandaşına kasten eziyet edilmesine müsaade etmez burada bir korku süreci bir sanal örgüt bu ülkenin siyasi kuvveti ve iradesi üzerinde oluşturuldu bu oluşturulmuşluğa da ben size bakanların ben açıklama yaparken ki inançlarını yüzlerinden görüyorum evet onlar böyle bir şeyin olduğuna inanıyorlar çünkü onlar böyle bir sürecin alt yapıları itibariyle inandırıldılar ha 2003-2004 süreciyle ilgili ellerine bazı veriler verildi ki orda bir darbe tasavvurumudur teşebbüsümüdür gibi oldukça fazla yoğunlaşan tartışmalar var ama Türkiye’de başbakan bu korku tünelinden çıkmadığı müddetçe veya başbakanı bu korku tünelinden çıkarabilecek en önemli merkezlerden biride ne yazık ki bir mahkemenin bu görev hududun çok üzerindedir ama mahkemedir evet mahkememiz bu iddianameyi kabul etmekle esasen hukuki anlamda bize göre kendiside girmiştir hukuki anlamda söylüyorum bu tüneli ancak bu iddianamenin kabul edilmesi ve tecditli ceza davalarının olması mahkememizin bu dava üzerindeki kontrolünü kısmen engellemiştir niye kısmen engellemiştir şu sebeple söylüyorum çok basit bir mantıkla buradaki sanıkların hepsi ayağa kalksa deseler ki yok ama biz kabul ettik her gün bu duruşmaya gelmekten de sıkıldık biz böyle bir örgüt var diye düşünüyoruz kabul ettik ya tamam bütün iddiaları kabul ettik deseler elbette resen araştırma iğdesi var ikrar şeyden değildir yani bir mahkemeyi bağlayıcı değildir ama bakın siz bu duruşmayı bitiremeyeceksiniz bu hukuk tünelidir bu anlamda bu duruşma bu yargılamayı bitiremeyeceksiniz yani buradakilerin hepsi kabul etse dahi bu yargılama bitemeyecek çünkü niye tertipli bir ceza davası açıldı tertipli ceza davasının şu olduğu efendim inisiyatif kovuşturma aşamasında kullanılacak inisiyatiflerin bir kısmı sizin elinizden çıktı, yani yoksa sayın savcılar yeni delil elde ettiklerinde bunu mahkemeye sunsalar mahkeme onlara ek iddianame tanzim edin diyemez mi der, müteattip defalar uygulanan bir usul değil mi efendim, yargılıma ve kovuşturma aşaması içerisinde ortaya çıkacak olan yeni suçlarla ilgili CMK 161’e göre velev savcı kendinden velev mahkeme uyarısıyla yeni bir iddianame tanzim edilip bu kovuşturmaya eklenebilirdi ama o zaman bu iddianın araştırılmaya değer olup olmadığı ile ilgili kararı bizatihi mahkememiz verecekti benim ısrarla kıyas yaparak durma kararı ki bu 2. iddianamenin kabulünden önceydi durma kararı vererek ancak bu bölümden çıkılabilir dediğim meselenin özü bu ki o kısayla ilgili talebimiz zor tabi yani şu anlamda zor her şeyle bir yargılamaya hazırlanıyor ve sizde bir

38

Page 39: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:39

yargılamaya bir heyet olarak bir tek dosyaya tahsis ediliyorsunuz bir anlamda dolayısıyla böyle bir davada durma kararı vermek meselelere bizim baktığımız gibi bakmıyordu daha farklı görüyorsunuz çok normaldir ama mahkemenin bu sürece aktif müdahale etmesinin gerekliliği çok açık efendim bakın bir tane daha örnek vereyim, Mustafa Özbek, Mustafa Özbek kimdir Mustafa Özbek demek Kıbrıs demektir yani bu yapıda Kıbrıs’ı temsil eden Kıbrıs’ta ART Kıbrıs merkesli bir televizyondur şimdi alan temizliği yapılırken bu alan temizliği oluşturulurken Kıbrıs’la ilgili direnim politikalarının da tavsiye edilmesi gerekiyor, bakın seçime bir hafta varken Ergenekon belgeleri gitti sayın savcılık açıklama yaptı biz böyle bir belge yollamadık diye Kıbrıs’ta seçimlere etki etmek için bakıldı Ulusal Birlik kazanacak seçimlerle ilgili siz Mustafa Özbek’i aldığınızda Kıbrıs’la ilgili direnim hatlarını kaldırmaya çalışıyorsunuz yapılan budur yani bazı sanıklar stratejik noktalara taalluk ediyorlar şimdi bakın Veli Küçük bende duruşma vesilesiyle tanıdım daha önce bir kere bir araya gelmişiz ama ben o olduğunu bilmiyordum ben partili zannetmiştim bu davada Veli Küçük ismi esasen Azerbaycan ve Güney Azerbaycan diye bilinen bugünkü Kuzey İran’ı temsil etmektedir Veli Küçük’ün sürecin dışına çekilmesiyle İran’a yapılacak olan bir operasyonun önündeki daha önce belki görevi dönemiyle kurduğu belki vatandaşlık bağları sebebiyle kurduğu ilişkiler ağı tarumar edilmiştir çünkü İran’a bir operasyon yapabilmek için 35 milyon Tebliiz Merkezli yaşayan Türkü kullanmadıktan sonra İran’a bir operasyon yapamazsınız alan temizliklerinden örnekler veriyorum, Kemal Kerinçsiz burda çok tarihi önemli bir laf söyledi Avukat Kemal Kerinçsiz dedi ki Türkiye’de Kürt meselesi yoktur bir ermeni meselesi vardır dedi bakın Kemal Kerinçsiz özellikler Ekümenik Patrikhane ve Ermeni meselesiyle ilgili Hrant Dink davası bir semboldür sadece Petrosyan’a bir dava açmış bir avukattır şimdi burada hangi merkezlerle yani hayata dair masum değiller derken aslında suçlarını da tespit etmek anlamında söylüyorum bu ermeni meselesiyle ilgili Türkiye’deki şu anki yaşanan yumuşamaların önünün açılabilmesi için Kemal Kerinçsiz gibilerin hukuk eliyle tasfiye edilmesi gerekiyordu, ha Kemal Kerinçsiz’ i bir çok sanıktan ayıran bence çok daha önemli bir özellik var o da şu efendim 21. YY. post modem küresel saldırısına 21.YY. ait yöntemlerle cevap verebilecek yeni bir Türk neslinin öncü temsilcilerinden biri Kemal Kerinçsiz bakın 20 YY.’ın kavramlarıyla ben arkadaşlar bir dernekleşme içerisinde kuvvadır veya vs. gibi kavramlarla 21. YY. ne anlamlayabilirsiniz anlamlandırabilirsiniz ne de 21. YY.’ın saldırı biçimleriyle mücadele edebilirsiniz dün düne aittir, 21. YY.’ın modern saldırı biçimleri çok boyutlu ve çok kültürlü modern saldırı biçimlerine ancak onun vasıtalarıyla cevap verebilirsiniz ve buradaki en emin yol hukuktur Kemal Kerinçsiz’i bir çok sanıktan farklı kılan ve istikbal adına bu ülkede tehdit altına getiren en önemli özelliği 21. YY.’ın saldırısına 21. YY:’ın metotlarıyla cevap vermesidir peki bu kişiliği hani daha da profil olarak sunuluyorduk agrasif kişiliği bu nerden kaynaklanıyor veya bu meseleyle ilgili hassasiyetleri nerden kaynaklanıyor izninizle kısaca ona deyineyim konuşmasının başında da kendisi ifade etti Karamanoğlu olup ağırlıklı Balkanlara 1500’lü yıllarda getirmiş bir ailenin insanıyım ben dedi aynı bölgeden geliyoruz sayın başkanım sizde Trabzonlusunun belki sizde de aynı merkez olabilir Trabzon bölgesinde de var çünkü bu bölüm bu ülkede Rumelililerin veya Trakyalıların bugün için Trakyalıların ama Türkiye’nin bir çok bölgesinde varlar ülkenin diğer insanlarından daha temel şöyle bir farklılıkları var Anadolu Coğrafyasında son 1000 yıldır kesintisiz hakimiyet kurmuş olan Türk Milletinin 3 aylık 5 aylık dönemleri kast etmiyorum içinde bugün yaşayan bu ülkede devletsizlik travmasını yakın dönemde hissetmiş tek grup Rumeli Türkleridir 1877-78’le başlayan bizim göç hareketimiz 1924 iskanına kadar sürmüştür bölgenin CHP’linin kökü de Atatürk CHP’liliğinden gelir çünkü iskan toprak vermiştir Rumeli’de büyük bir travma yaşandı devletsizlik travması ben o neslin hemen hemen son hatırlayan temsilcilerine hem çocuklarımıza ne olduğunu bilmiyorum halamın anlatımları da vardım ve Rumeli’nin bütün insanları ya Çanakkale’de ya Trablusgarp’ta ya Balkan Cephesinde kaldılar bu Ülkede bir çok insanda olduğu gibi ama bir devletsizlik travması yaşadılar ve çocukluklarından beri hikayelerinde devletin olmadığı ortamda bakın 1000 yıldır

39

Page 40: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:40

kesintisin yaşayan bir milletsiniz ve siz onun bir grup olarak devletsiz kalmışsızın ilk defa 50 yıl boyunca yaklaşık olarak bu devletsiz olmanın ne demek olduğunu bu ülkede en iyi bilen insanlar bu anlamda Rumelililerdir çünkü Anadolu’nun çok çeşitli bölgelerinde 6 aylık 3 aylık 5 aylık Yunan işgalleri yani 1 yıllık işgaller devletsizlik travması hatırlatmaz bu 50 yıllık bir süreçtir dolayısıyla da devletin bekasıyla ilgili çeşitli hükümet politikaları olabilir Sivil Toplum Kuruluşu politikaları olabilir başka politikalar olabilir burda bir beka tehdidi algıladığından bir Rumeli insanın durumdan vazife çıkartması bir başka bölgedeki insana göre bu konuda biraz daha hassasiyetle davranmasının aslında makul anlaşılabilir tarihi arka planı vardır biz hakikaten hatta ben bazen bunu eleştiririm bizim devlete bağlılığımız ha bu sadakat ve samimiyetle bağlılığımız bazen hak aramayı bilmemek noktasına kadar düşmüştür ve biraz sünepelik noktasına bile geldiğimiz böyle sohbet arasında söylenir yani hak aramak ayrı bir şeydir bunun devlete bağlılıkla bir ilgili yoktur diye işte bu hassasiyet bu psikolojik hassasiyetin sayın savcıda suç yolunun oluşumunda sanık kişiliğiyle ilgili Kemal beyin atıflarına dünkü sorusuyla atıfta bulunurken bir kişilik bir profil çizme noktasıyla ilgiliydi bu profil çok önemli bir profildir efendim siz böyle bir etki ve tepki süreci içerisinde devlet tüzel kişiliğini bakın bu hükümet mükümet bunla hiçbir ilgisi yoktur devlet tüzel kişiliğinin belirli alanlarında zafiyet oluştuğuna ilişkin bir duyguya kapılırsa bunun ilgili hareket etmek durumunda kalır bu Anadolu’dan biraz daha bu yönüyle farklı çünkü o bütün çocukluğu boyunca Devletsizliğin ne demek olduğuna ilişkin o tramvayı yaşamış insanların sohbetleriyle ve anlatımlarıyla büyüdü onun için belki bazen risk bile olmayan hususlar onun dünyasında bir risk olarak ta görülebilir ama burada çok önemli mesele şudur bütün faaliyetler hükümet icraatlarına karşı ki bir çoğu hükümet icraatına değil bunlarda teker teker biliniyor uyumlu karşıtlık üzerinden yapılmıştır, etkinin olmadığı yerde sanal tepkiler oluşturulmamıştır bu çok önemli üzerinde ayrıntılı olarak düşünülmesi gereken ve biz tespit itibariyle de üzerinde hepimizin kanaat ortaklığı oluşturması gereken bir husus sayın başkanım. Şimdi bu davanın bu konjüktürel geçişleri kendi içerisinde bağlandırılması ve alan temizliğiyle ilgili dediğim gibi çok uzun bir savunma içerisinde yaklaşık 120 sayfalık bir anlatımım var benim Ergenekon davasının her dalgasının hizmet ettiği amaçları da ortaya koyan bir süreç bu fakat savunma süremizin genel darlığı sebebiyle bu konuyla ilgili bir ayrıntılı beyanda bulunmayacağım birkaç temel başlıkla ilgili bunlarla ilgili ifadede bulunayım efendim. Kavramlarımızla bu dava sebebiyle oynanıyor yine konuşmanın başında ana bir cümlesini söyledim dedim ki; Türk Milliyetçiliği ve Atatürkçülük bu davalar eliyle ödev noktasından hak zaviyesine düşürülecek bu Atatürkçülük kavramı Türkiye’de çok politik ajitasyona tabi tutulmuş bir kavramdır ben daha üst bir ifade olarak Anti Emperyalistim ve tam bağımsızlık karakteri olarak bunu ifade edelim ki bu aslında ortak noktadır, şimdi bunun bir ödev olmaktan ziyade bir hak seviyesine düşürülmesinin istikbalde bu ülkeyi herkes için bir anlamda daha iyi yaşanması zor bir ülke haline getireceği gerçekliğini kabul edelim bir mahkemenin doğal olarak normalde hukukun yükledikleriyle yükümlüdür ancak sayın mahkememiz bu dava eliyle bu dava sebebiyle Türk milletinin çok tarihi stratejik bir kavşağında bir makas olma noktasındadır yani bu davada çıkacak olan kararlar istikbalde çıkacak olan kararlar bu ülkede bir makas değişikliğine sebebiyet verecektir bu aslında insan olarak bile bir hakim açısında da düşünüldüğünde empati yapmaya çalışıyorum kusura bakmayın ama zor bir şeydir yani hukukun temel metreleri elinizdedir ama hukukun temel metrelerinin yanına bire bir kontrolünü edemediğiniz bu devam eden soruşturmalar sebebiyle ayrı bir süreç var ve bir devam eden soruşturmalar sizin buradaki hassasiyetinizden olayları tam anlamıyla doğru karar vermekle ilgili olayları bütün ayrıntılarıyla öğrenip belirli bir tahliye sürecinde oluşmaz hassasiyetinizden de faydalanıyor yani buradaki tutuklulukların bu anlamda uzun bir süredir devam etmesi elbette ki sanıkların savunma haklarına hiç dokunulmamaksızın süreci uzatan ana faktörlerden biride bu klasik yargılamalarda bunlar şimdiye kadar 10 defa bitmişti bu sürecin uzamaması aynı zamanda bu örtülü operasyona devam edecekler açısından da yeni bir cesaret ve hamle alanı oluşturuyor efendim,

40

Page 41: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:41

bunu emin olunuz ki hani mahkemeye özel olarak bu konuyla ilgili ne biliyim tahrik etmek veya buna benzer bir sebeple falan söylemiyorum bunu çok samimi ve öyle gönüllü bir tespit olarak ifade ediyorum çünkü ben daha bu duruşmanın orta seviyelerinde bir yerinde şunu da ifade etmiştim sizlere bu tür davalarda tahmin ediyorum ki virajları böyle çok dar alamazsınız mutlaka geniş açılarla virajları alınması gerekir çünkü bu tür davaların anlaşılması ve gereğinin yapılması arasında belirli bir zaman farkı olacaktır çünkü bu tür davada hukukun dışında her şeyin konuşulduğu bir dış alan var ve bakın şu salonun bugün biraz kalabalıkmış normalde burada 5 avukat 3 dinleyici ile yargılama yapıyoruz bütün gerçekler burda açık bir şekilde ortaya konulurken bu davanın bütün bağlantı hataları ortaya konulurken Türkiye bunlarla ilgilenmiyor açıkçası bir af buyurun yosma misali kendisine her gün evine yeni kıyafetler getirecek bir yosma misali değişik ve yeni sanal gündemlerin peşinde koşturuluyor her gün ………. Örneğiyle bir buçuk aylık Üzeyir Garih sürecini anlattım size nasıl oluşturulduğunu bu davanın algılama merkezinin bu kovuşturma olması gerekiyor ancak bu davanın algılama merkezi bu kovuşturma değil bizim burda her gün müteaddit defalar ortaya koyduğumuz bütün sanıklarında yüksek bir gayretle ortaya çıkardıkları maddi gerçekler artık bu ülkenin gündemini oluşturmuyor, burda biz düğümü çözüyorsunuz içerde bir tutuklu insanlar avukatların sayısı belli bir düğümü çözüyorsunuz siz bir düğümü çözebilmek için günlerce uğraşırken önünüze daha 10 tane düğüm konuluyor devam eden soruşturmalar sebebiyle sayın başkanım bu sürece mahkemenin durma yoluyla müdahale edebilmesi bize göre mümkündü ama mahkememiz aksi kanaati hasıl oldu ancak bu sürece bundan sonraki dönemde tahliyeyle de müdahale etmek mümkündür yazılacak müzekkerelerde tetkik edilecek konularla da elde etmek bu sürece müdahale etmek mümkündür artık bu süreç içerisinde devlet görevlilerinin istihbarat dünyasının bizi büyük bir oyunun küçük ve faydasız merkepleri haline getirmesine izin vermeyin efendim bunun ötesinde buradan aldıkları cesaretle bize değil tüm bir yargılamaya yalan söylemelerine de artık izin vermeyin, yani Türkiye’de Ulusalcılık olarak ifade edilen Antiemperyalizm karakteriyle bir ortaklığı olan süreç bir aşırı sağ genel bölücü yıkıcı faaliyetler kapsamında değerlendirilip Milli Güvenlik Kurulunun iç ve dış tehdit yasal yükümlülüğüne rağmen tespitini yapmadığı bir hususta Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı bir tespit yapabiliyorsa burada o zaman herkesin kendine göre bir başkasını örgüt olarak ifade edebileceği yeni bir Ülkeye geçmiş oluruz biz bu konuyla ilgili sürecin bütün bölümlerinde tarafsız olması gerekirken Emniyet Teşkilatının ilgili bazı birimlerinin bırakınız tarafsız olmayı bırakınız bu operasyonu gönüllü olarak desteklemeyi sahte delil ihdas ederek süreci yönlendirme gayretlerine de artık bir dur dememiz gerekiyor eğer biz buna dur diyemezsek sayın başkanım Türkiye’de daha yüzlerce masum insan biliyorsunuz masumiyet karnesi gereği yargılanma sonuna kadar da masumdur yüzlerce masum insan bu zulme maruz kalacak burada bir yöntem olarak daha aktif müdahil olarak bu soruştura süreçlerindeki gayri hukukiliği biri işten sehven oldu belgi sizin dairenizdeki bir üyenin kararıyla oldu buna artık bir dur demek lazım burda temel sorun şu bu cesaret nerden alınıyor elbette ki bu cesaret doğal olarak düz olarak mahkemeden alınmıyor bu cesaretin alındığı iddia kapsamında belirli bir yürütme organı ama bu cesareti kırabilecek tavır ancak bu yargılama heyetinin geliştirebileceği bir tavırdır ben sayın savcım Nihat bey ben bunları anlatırken ki bana bakışına baktım organizeyle ilgili bölümü kuvvetle muhtemel kendisine benim yaptığım tespitlerin farkında değil ben bunu gördüm burda gözlerinden gördüm yani çok doğaldır binlerce bilgiye muhatap kılınıyorsunuz onlarca, yüzlerce emniyet ki size her gün bununla ilgili bir şeyler anlatıyor ve sizde brife ediliyorsunuz bir savcı olarak da brife edilebiliyorsunuz yüz binlerce belge ile sizinle adliye olarak iradeniz yanıltılabiliyor ama bu temel gerçekliği ortaya çıkarabilmek için bu kadar basit bir gerçekliği ortaya çıkarabilmek sayın başkanım bizim 15 ayımıza mal oldu, biz bunun gibi daha onlarca oluşturulmuş düğümü her gün mü çözmek durumundayız yani ben bir taraftan şöyle bir duyguyla karşı karşıyayım bakın burda 320 sayfalık hazırladığım TCK’nun 220. maddesi nedir TCK’nun 313. maddesi nedir, 312. madde nedir 313, 312’ye maddi cebir

41

Page 42: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:42

olarak düşünülüp de 45. madde uygulanabilir mi tartışmalarının hiç birini yapamıyorum ben burda niçin sorusunu sorarak istihbarat dünyasının kendi içerisindeki oyunlarında basit bir araç ve malzeme olarak kendimi hissediyorum daha ilk günlerde yaşı ileri geçgin arkadaş ağabeylerimizden biri bana dedi ki çalışıyorum oğlum uğraşma dedi bu tür davalarda avukatın yapacağı bir şey yoktur dedi, ben o inançsızlığı kırmak için mücadele ediyorum ama 15 ayda gelebildiğimiz yerde bütün mücadelenin sonunda ortaya çıkarılabilinen onlarca usulsüzlük çıktı suç teşkil eden fiillerde çıktı bunlarla ilgili şu istinabeyle ilgili suç duyurusunda bulundum daha sonra değerlendirilmek üzere dediniz açık ve örtülü korumada ortaya çıktı biz bunlarla nasıl mücadele edebiliriz sayın başkanım avukatlığın dışında her yerde her dakika bir tertip aramakla geçmeye başladı mesaimiz yine dosya içi belgelerle ama yani biz bu istihbarat dünyasının bu ajanlar dünyasının buna benzer bu bir dünyanın insanları değiliz birileri kavgasını yapacaksa bunu açık yüreklilikle bir başka zeminde yapsınlar bu ülkenin masum Türk evlatları üzerinden böyle bir kavgayı götürmesinler, ulusalcılık olarak ifade ediliyor yani defalarca bütün sanıklar bir birlerine ideolojik olarak dahi bir merkezde buluşmadıklarını anlattılar bakın ben size Türk Milliyetçiliğiyle, ulusalcılık arasında bir temel farkı söyleyim Türk Milliyetçiliği Türk nedir diye sorar, ulusalcı Türk nasıl olmalıdır diye sorar, Türk nasıl olmalıdır diye soran biri Türkün merkezden taşraya formatlar çünkü nasıl olmalıdır oysa Türk Milliyetçisi taşradan çevreden merkeze mantığıyla Türk nedir sorusuna cevap arar ve bunun üzerinden bir yöntem belirler bu kadar dahi bir birine benzemez ha ortak tehdit karşısında ortak tehdit algılanabilir insanların ideolojik olarak bir benzer formasyonları değil yakın formasyonlara dahi sahip olmayan insanları bir çuvalın içerisine koyup bunun üzerine ne bulabiliyorsanız atıp yüzlerce olaydan bahsedip her birini kamu oyunda konuşturup hiçbirini iddianameye sevk maddesi olmaksızın ne yapmaya çalışıyorsunuz savcılık olarak şimdi Doğu Beyin çok önemli bir tespiti oldu bence burda, dedi ki Gladyo bu dava üzerinden ellerini yıkıyor onlarca kitap okudum yani ben dedim ya 320 sayfalık hukuki savunma var onu bir kenara koyuyorum niçin sorusuna cevap aramaya çalışıyorum burada da gördüğüm mesele şu Türkiye’de bu dava eliyle yeni bir Gladyo kuruluyor efendim oluşturulmuş olan yapı bu dava eliyle ve oluşturulan manipülasyonla tescil edilmeye çalışılıyor ve tarihin belki de mahkeme eliyle kurdurulmaya çalışılan ilk Gladyosu bu ülkede bugün kuruluyor adına ne Gladyo avcılığı suretiyle, bunun başka tarif edilebilir bir yanı yok burda bu iddianamede o dizinler ve satır arası boşluklarını istinat boşluklarını gördüğümüz gün burada yapılmaya çalışılanın ne olduğu anlaşılabilirdi ama bu faraziyeydi tahmindi yani bir politik değerlendirmeydi ama o politik değerlendirme Emniyet Genel Müdürlüğünün bizatihi bize yalan söylemesiyle bir hukuki değerlendirme haline geldi az önce sadece Tuncay Güney’le ilgili yaptığım bir kısım desteklerle de sayın savcılarında en azından sayın duruşma savcılarının da bu süreçten nasıl aldatıldığı da ortaya çıktı bu dosya içi belgeler efendin ben hiç dışarıdan bir şey dosya içi belgelerle konuşuyorum dolayısıyla böyle bir süreçte bizim adli namusumuzun bekçileri olan esasen emniyet bir birimi bizim karşımızda olursa bizim suçla aramızdaki mesafe nedir sayın başkanım delikanlılıkla tırnak içi kullanıldığı için söylüyorum kahpelik arasındaki çizgiler bu kadar incelebilir mi efendim 1000 sayfa bir savunmaydı çok ayrıntılı hukuki tartışmaları ve mütalaalardaki kendi içerisindeki kanaatimizi içeriyordu benim mahkememizden ricam bize güç alanlarının oyuncağı haline getirmemesi bu ülkenin Ülke için kalbi hatta bu konuda kendine ait tasavvur oluşturan dik inançlı müstakil ve şahsiyetli tavır sergileyen evlatlarını bu istihbarat dünyasının karanlık ajanlarına çerez yapmayın sayın başkanım takdir, saygılarımı sunuyorum takdirlerinize sunuyorum efendim.”

Mahkeme başkanı:” ……………………..”Sanık Kemal Kerinçsiz " Müdafiimin beyanlarına aynen iştirak ediyorum efendim.”Mahkeme Başkanı " Buyurun avukat hanım.”Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Avukat Gönül Kerinçsiz:” efendim sayın başkanım, sayın

heyet çok uzun ve ayrıntılı bir savunma sunduk sizlere bende bu savunmalara aynen iştirak

42

Page 43: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:43

ediyorum savunmamızın çok uzun olması sebebi atıldığımız derin çukurdan sizlere sesimizi duyurabilmek içindir şüphesiz yeterince de aydınlatabildiğimiz kanaatini taşıyorum, bu soruşturma sürecinde ve dava sürecinde bir çok sanık ve meslektaşlarım geniş bir bakış açısı sundular size ben sadece müdafisi bulunduğum Kemal Kerinçsiz açısından küçük bir bakış açısı sunmak istiyorum ülkemizde uluslar arası anlaşmalarla tanınmış bir takım kendini ayrıcalıklı sınıfa oturtan insanlar var elit bir kesim olarak değerlendiriyor kendilerini bunlar bu elit kesim o kadar alışmıştır ki kendi değerlerine sahip çıkmaya sürekli bir takım haklardan söz edip durmaktadırlar hak hak hak hep onların hakkı günün birinde sıradan bir vatandaş bir avukat çıkıp ta durun bakalım bizimde anayasallarla yasalarla tanınmış haklarımız var diye hatırlattığından onlar için en büyük tehlike gerçekleşmiş demektir derhal susturulması terbiye edilmesi törpülenmesi gerekir Kemal Kerinçsiz’in bu soruşturma sürecine dahil edilmesini bir de bu açıdan değerlendirmenizi rica ediyorum ne Kemal Kerinçsiz ne de diğer sanıklar burada bulunmayı tutuklu olmayı kesinlikle hak etmiyorlar bu açıdan bir an evvel özgürlüklerine kavuşturmanızı talep ediyorum teşekkür ederim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii avukat Necip Yenişan.” Ben savunmanın bu kısmında tahliye taleplerimize ilişkin beyanda bulunmak istiyorum, müvekkilim Kemal Kerinçsiz açısından ortada tutuklama ve tutukluluğun devamını gerektiren hukuki bir sebep yoktur, TCK 100. maddesi kanun meddini biliyoruz okumuyorum maddesine göre tutuklama için en öncelikle kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların olması zaruridir ancak bu yeterli değildir bunun yanı başında tutuklama nedeninin de bulunması gerekmektedir yasa koyucu tutuklama nedeni konusunda kanunu faraziyeye müracaat etmiş şüpheli veya sanığın saklanması, kaçması veya kaçacağına dair somut olguların varlığı delilleri yok etme gizleme değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması hususlarında kuvvetli şüphe varsa tutuklama nedeninin varlığını kabul etmiştir, ayrıca tutuklama nedeni konusunda katalog suçları belirtilerek bu suçlarda tutuklama nedeninin varlığı kabul edilmiştir ancak katalog suçların işlendiği konusunda kuvvetli şüphenin bulunması zaruridir burada yasanın kabul ettiği önemli bir husus verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemleriyle ilgili ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez böylece yeni bir kurum olarak Adli Kontrolünde olanaklı olması maddenin eski 104. maddeden daha ziyade orantılılık ilkesine bağlandığını göstermektedir, tutuklama müzekkeresinde gösterilen tutuklama sebepleri ve isnat olunan fiiller belirlenmelidir İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/18 sorgu sayılı dosyasından verilen tutuklama kararı müzekkeresinde silahlı terör örgütü kurma ve yönetme Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hileyle alma çalma fiilleri isnat edilmiş mevcut delil durumu suçun vasıf ve mahiyeti atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphelerinin varlığının halen devam etmekte olması isnat olunan eylemlerin gerektirdiği ceza miktarları atılı suçun Ceza Muhakemeleri kanunu 100/2-3 maddelerinde belirtilen suçlardan oluşması dikkate alınarak ve delileri kararta bilmek olasılığı da dikkate alınarak tutuklama kararı verilmiştir henüz iddianamenin tanzimi aşamasında dahi isnat edilen 3 suçtan 2’sinde geri adım atılmıştır kurucu ve yöneticisi olmadığı sözde örgütün üyesi olduğu belirtilmiş ayrıca uhdesinde müvekkilime ait çıkan deliller TCK.’nun 326. maddesinde kalmadığı yani Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etmediği amacı dışında kullanmadığı, hileyle almadığı ve çalmadığı anlaşıldığı gibi müvekkilimin delillerinin devlet güvenliğiyle ilgili belgeler olmadığı da anlaşılmıştır yargılama başladığı andan itibaren özellikle mahkemeye sunulan savunmalar ve delillerin kapsayan dosyanın okunması durumunda silahlı isyana tahrik suçunun değil bütün suçlamaların haksız ve hukuksuz olduğu ortaya çıkacaktır Savcılığın avukat Kemal Kerinçsiz’in şahsına duyduğu kin ve öcalma duygularıyla hareket etmesine rağmen gülünç duruma düşmemek için mecburen tutuklanması amacıyla sorguya sevk edildiği 2 önemli suçlamadan adım atmak zorunda kalmıştır savcının attığı geri adım sonuçları itibariyle son derece önemlidir şöyle ki; eğer örgüt yöneticisi olarak hakkında dava açılmış

43

Page 44: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:44

olsaydı diğer örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler gibi yaklaşık 500 yıl gibi hapis gibi olağanüstü hapis ceza talebiyle cezalandırılması istenecekti çünkü, TCK. 220 maddesinin 5. fıkrası uyarınca örgüt yöneticileri diğer üyelerin işlediği bütün suçlardan ayrıca sorumlu tutulmaktadır iddianamede kendisi için bu yönden istenen ceza ise TCK. 314/2 fıkrası uyarınca 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır tutuklama müzekkeresi ile iddianame arasında istenen ceza miktarları arasında olağanüstü bir farklılık mevcuttur tutuklama müzekkeresinde isnat edilen suçlardan bir tanesi de 326. maddesidir ancak savcı bu maddenin uygulanmasının hukukla bir alakasının olmadığını anlamış olmakla bu defa iddianamede TCK. 320. maddesine dönüştürülmüştür yani 326’dan 327’ye bir geçiş vardır 2 madde arasında ceza miktarı yönünden çok büyük farklar mevcuttur 326. maddede ceza miktarı 8 yıldan 12 yıla kadar olup 327. maddede 3 yıldan 8 yıla kadardır taban ceza yönünden 2.8 tavan ceza yönünden 1.66 oranında fark mevcuttur kaldı ki TCK. 327 maddesinde belirlenen suç katalog suçlardan da değildir isnat edilen TCK. 313. maddesinin 1. fıkrasında belirlenen halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik suçunun hiçbir unsurunun gerçekleşmediği açıkça ortadır bırakınız söz konusu TCK.’nun 313/1 maddesinde belirlenen suçu ve TCK. 214. maddesinde belirlenen suç işlemeye tahrik suçu ne de 216. maddede belirlenen haklı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun unsurları gerçekleşmemiştir ortada hükümete karşı isyana tahrik edilen ne silahlı bir Halk ne de isyan çıkartabilecek ciddiyette tahrik fiili mevcuttur kişisel verilerin kaydı konusu ise telefonda aldığı not ceza şikayetine konu olacak mesleki çalışma niteliğinde olup kesinlikle suçun unsuru kabul edilemez bütün bu hususlar dikkate alındığında savcının sevk maddelerinden rücu ederek tutuklama müzekkeresinde yer alan suçlamalardan ceza miktarı yönünden olağanüstü fark yaratacak şekilde suç nevilerini değiştirerek davaya açması tutukluluğun kaldırılması için çok önemli bir gerekçedir, değerli mahkemenin bu hususu dikkate alacağı kanaatindeyiz tutuklama tedbirinin devamına yada itirazlarımızın reddine ilişkin kararlarda belirtilen tutuklama sebeplerine gelince tutuklama kararına tarafımıza itiraz edilmesi üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 31.01.2008 tarihli itirazın reddine ilişkin kararda; atılı suçun vasıf ve mahiyeti delillerin henüz toplanmamış olması, şüphelinin delilleri yok etme gizleme veya değiştirme ihtimalinin bulunması, tutuklama kararındaki gerekçeler ve bu tutuklama kararında her hangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmaması dikkate alınarak gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar vermiştir, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/277 Değişik İş sayılı dosyasından bütün şüphelilerin isimleri zikredilerek ve iddia edilen her şüpheliye özgü suçlar dahi ayrılmaksızın tamamı belirtilerek toptan suçlamayla şüphelinin atılı suçu işlediğine kuvvetli suç şüphesinin olgularının varlığına soruşturmanın tamamlanmamış olmasına delillerin toplanmaya devam edilmesine dosyanın kapsamlı olmasına, şüphelilerin serbest bırakıldıklarında kaçma ve delilleri karartma ihtimallerinin devam etmesi de dikkate alınarak Ceza Muhakemeleri kanunu 108/1. maddesi uyarınca tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir. 10 Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/310 D.İş sayılı dosyasında verilen bila tarihli tutukluğunun devamına ilişkin kararlarda da bütün şüpheliler için isnat edilen suçların tamamı ayrıştırılmadan yazılmış, üzerlerine atılı suçları işledikleri hususunda suç şüphesinin varlığını gösterir olguların bulunması, suçun niteliği, suçun CMK. 100/3 madde varsayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir. 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/488 D.İş sayılı dosyasından 16.05.2008 tarihinde verilen kararda; şüphelilerin işledikleri iddia edilen suçlarda ayrıma gidilmeyerek topluca gösterilmiş, soruşturmanın devam ettiği atılı suçlara ilişkin delillerin henüz toplanmakta olduğu şüphelilerin üzerlerine atılı suçların vasfı dosya kapsamı, atılı suçun olası ceza sınırı, CMK. 100/3. madde sayılı suçlardan olması dikkate alınarak tutukluluk hallerinin 108/1 maddesi uyarınca devamına karar verilmiştir. 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2008 tarihinde verilen kararla suçların şüphelilere göre ayrıştırılmasına gidilmeden gene topluca sayılmış suçun niteliği delillerin henüz toplanmamış olması dikkate alınarak denilmiştir, diğer tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda aynı mahiyette verilmiştir söz konusu kararlardaki hukuk ihlallerinin

44

Page 45: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:45

değerlendirdiğimizde şu tespitler çıkmaktadır. Kararlarda belirtilen mevcut delil durumu suçun vasıf ve mahiyeti soruşturmanın tamamlanmamış olması, delillerin toplanmaya devam etmesi, dosyanın kapsamlı olması, soruşturmanın devam ettiği, dosya kapsamı, atılı suçun olası ceza sınırı, suçun niteliği gibi sebepler 100. maddede yazılan yasal gerekçelerden sayılmamıştır hale 1412 sayılı CMK. 104. madde düzenlemesi etkisi altında kalınarak yasada hiç kullanılmamış ve yer almamış sebepler tutukluluğun yada devamın gerekçesi yapılmıştır şimdi mevcut delil durumu denilmiş, bundan ne anlamak gerekiyor ne olursa olsun tutuklama sebebi olarak öngörülmemiştir yeni yasada terimleri bir birine karıştırmamak yasada olmayan sözcükleri kullanmamak gerekir çünkü tutuklama kişilerin hürriyetlerini önemli ölçüde etkileyen kullanılmasını etkileyen ağır bir Usul Hukuku tedbiridir temel hak ve hürriyetlerin kısıtlandığından kıyas yoluyla genişletilmesi veya başkaca gerekçeler üreterek tutuklama veya devamı sebebi yaratılamaz yasanın 1. fıkrasında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgulardan bahsetmiştir mevcut delil durumu bu gerekçeyle aynı ve benzer olduğu iddia edilemez mevcut delil durumu kriteri son derece indi sübjektif ve değerlendirmelere yol açacak niteliktedir indi değerlendirmelere yol açacak niteliktedir keyfi kullanıma son derece müsaittir bu sebeple hakimleri sınırlayan hiçbir ölçü getirilmemiştir oysaki kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren olgu ölçüsü elle tutulur somut sınırlar getirmiştir bu sebeple hakimlerin yasalarda olmayan tutuklama gerekçelerini kullanmamaları ve eski alışkanlığı devam ettirmemeleri gerekir aksi halde tutuklanma gibi çok önemli bir tedbirle kıyas kabul ederek yasada belirtilmeyen tutuklama sebepleri yaratmış olursunuz suçun vasıf ve mahiyeti gerekçesi de yoktur, bu cümle yasanın 3. fıkrasında belirtilen katalog suçlar anlamına gelecek şekilde kullanıldığı takdirde sonuç değişmeyecek ise de kanaatimce bu ölçüde kullanılmasından kaçınılmak gerekmektedir çünkü bu cümlede vasıf ve mahiyet belirlenirken ölçünün ne alındığı belli değildir oysa yasa katalog suçları tek tek saymış bu suçların işlendiği konusunda kuvvetli suç sebeplerin varlığı halinde tutuklama nedeni olarak öngörmüştür soruşturmanın tamamlanmamış olması tutukluluğun devamı sebebi olarak sayılamaz çünkü yasamızda böyle bir gerekçe tutuklama nedeni olarak sayılmamıştır, tutuklama aşaması bütün suçlardan soruşturmanın devam ettiği bir aşamada olduğundan soruşturması devam eden bütün şüphelilerini tutuklanması gündeme gelecektir soruşturmanın tamamlanmamış olması tutuklama nedeni sayıldığı takdirde kovuşturmada böyle bir gerekçe olmayacak sadece soruşturma aşamasına özgü ve her soruşturmada kullanılabilecek bir gerekçe ihsas edilmiş olacaktır, delillerin toplanmaya devam edilmesi tutuklama sebebi olarak yasada belirtilmemiştir Ceza Usul Hukukunda delil toplanması soruşturma ve kovuşturmanın her aşaması için geçerli olacağından böyle bir gerekçe hemen her olay ve dava için geçerli olacaktır dosyanın kapsamlı olması da, Ceza Muhakemeleri Kanununun 100 maddede sayılmamıştır kaldı ki suç pekala çok geniş alanda işlenmekle birlikte tutuklama gerekçeleri olmayabilir bu durumda dosyanın kapsamlı oluşu gibi suni bir gerekçe yaratılarak tutuklanma sebepleri genişletemezsiniz yasada belirtilen gerekçelerin dışına taşmak mümkün değildir konunun doğrudan doğruya kişinin hürriyetiyle ilgili olduğundan anayasanın 19. maddesi 3. fıkrasında tutuklama sebepleri tek tek sayılmış ve ayrıca kanunda belirtilmeyen bir sebepten ötürü tutuklama yapılamayacağı belirtilmiştir anayasayı oluşturan irade tutuklama tedbirini o kadar önem vermiştir ki hem sebeplerini hem sınırlarını net ve kesin çizgilerle anayasada belirleme yoluna gitmiştir bu durumda aslında tutuklama tedbirinin istisnai olağanüstü bir tedbir olmasından kaynaklanmaktadır anayasayı yapan irade tutuklama sebebini yasada belirlenmesinin ötesinde zorunlu kılma şartını da getirmiştir bu sebeple onlarca masum insanın yasada olmayan dosyanın kapsamlı olması gibi bir gerekçeyle hürriyetinden mahrum edilmesi sorumlu bir anlayış olarak değerlendirmiyoruz, soruşturmanın devam etmesi sebebi de tutuklama gerekçeleri arasında sayılmamıştır ancak kararlarda maalesef tutuklamanın devamının gerekçesi olarak kullanılmıştır bu durum da hakkında ceza soruşturması başlatılan her şüpheli bu gerekçeyle tutuklamak mümkün olabilecektir bu görüşün kabulü hukuki değildir

45

Page 46: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:46

tutuklama ve devamı kararlarındaki gerekçelerin bazıları yasada olmadığı halde yasada belirlenmiş gerekçelerle eş anlamlı olarak kullanılmıştır ancak bu doğru bir kullanım tarzı değildir tutuklama en ağır Usul Hukuku Tedbiri olup asla kıyas kabul etmeyen bir müessesedir yasada belirtilen değimler yerine olmayan değimleri kullanmak hukuk disiplini açısından doğru olmadığı gibi bu uygulama keyfiliğiyle sınırsız takdir hakkını da beraberinde getirecektir örnek verecek olursak suçun niteliği atılı suçun ceza sınırı ve üzerine atılı suçların vasfı yerine 100/3 madde sayılan katalog suçlardan olduğunun belirtilmesi daha doğrudur, şüphelilerin atılı suçu işlediği değim yerine kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular değimi kullanmak daha doğrudur hiçbir kararda gerekli özen gösterilerek öncelikle isnat edilen suçların işlenildiğine ilişkin kuvvetli suç şüphesi olgularının varlığıyla birlikte ayrıca yasada belirtilen tutuklama nedenleri somut olarak yasaya ve anayasaya uygun şekilde belirtilmelidir bazı kararlarında tutuklamanın gerekçesi olarak dosyanın kapsamlı oluşundan atılı suçların vasıf ve mahiyetinden bahsedilmiş olmasına rağmen her şüpheliye isnat edilen suçlar ve yine her şüphelinin tutuklama gerekçeleri ayrı ayrı belirtilmemiştir onlarca insanın hayatı üzerinden bir ülkenin bir buçuk yıldır gündemi ve enerjisini alan siyasal bir operasyondan ötürü pazarlıklar yapılırken iş o kadar önemsiz hale getiriliyor ki şüpheliler öncelikle soruşturma devamınca hangi sebeplerden ötürü tutukluluğun devamını öğrenmekten yine hangi suçların isnat edildiğini bilme hakkından mahrum edilmektedir tutuklama müzekkeresinde her sanığa isnat edilen suçların ve tutuklama gerekçelerinin belirtilmiş olması tutuklamanın devamı kararlarının toplu yazılmasının mazereti olamaz çünkü savcılık soruşturması boyunca suç isnatları ve tutuklama gerekçelerinde değişiklikler olabilir bu sebeple her şüpheli açısından mutlak suretle tutukluluğunun devamına ilişkin kararların ayrı ayrı yazılması zaruridir 40 kişi için tek sayfada şüphelilerin her birinin özel durumları gözetilmeksizin tutuklamanın devamına ilişkin kararın yazılması ciddiyetle de bağdaşmaz 12.06.2007 tarihinde tutuklanan ve hakkında bütün delillerin toplandığı şüpheliyle 20.09.2008 tarihinde yeni tutuklanmış iki şüphelinin tutukluluğunun devamı kararında delillerin toplanmamış olması 2. şüpheli için geçerli ise de 1. şüpheli için geçerli olamaz ancak her iki şüphelinin tek kararda aynı gerekçelerle tutukluluğunun devamına karar verilmesi cezaların ve tedbirlerin bireyselliği ilkesine de ters düşmektedir. Tutuklama müzekkeresinde her şüpheli için farklı farklı suç isnatları yapılmış iken onlarca suçu bir arada yazıp sanki bunların tamamından her bir şüpheli sorumluymuşçasına karar yazmak bir hukuk skandalıdır, işlerin yoğunluğu dosya kapsamı yada şüpheli sayısının fazlalığı bu ciddiyetsizliğin bahanesi asla olamaz Anayasa’nın 2. maddesinde devletin hukuki niteliğinden bahis etmiştir bir hukuk devletinde adaletin çağdaş hukuk normlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi için uyulması gereken asgari ilkelere uygun davranılması zarureti vardır, devlet çeşitli mazeretler üreterek bu ilkelerden uzaklaşamaz aksi halde hukuk devleti olma özelliğini yitirmiş olur, tutukluluğun devamına ilişkin karara baktığımızda kullanılan Türkçe ve ifade yetersizlikleri dikkate alındığından hangi suçun avukat Kemal Kerinçsiz’in şahsına isnat edilen edildiğini anlamakta güçlük çekmekteyiz her bir şüphelinin kişiliklerine eylemlerine kendilerine isnat edilen fiillere göre bireyselleştirme kuralına riayet edilerek ayrı ayrı tutukluluğunun devamına ilişkin kararın yazılması ve değerlendirmelerin yapılması zaruridir bunun yapılmamış olması hukuksuzluk ve ciddiyetsizliktir tutukluluğun devamına ilişkin kararların hiç birinde gerekçe yoktur yasada belirtilen sebeplerin bir kısmı ile yasada yazılmayan sebepler harmanlanarak ve şüphelilerini özel durumlarıyla hiçbir ilgi kurmaksızın bazı aynı anlama gelen iki veya üç sebebi birlikte kullanarak kulak dolgunluğu yaratmak hukukun ve ciddi hukukçunun yapacağı iş değildir anayasa ve yasa hükümleri süs olsun diye getirilmemiştir elbette her bir yasanın ciddiyetle uygulanması zaruridir uygulanması yönünden bahanelere sığınmakta mümkün değildir anayasanın 141. maddesi 3. fıkrasında bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeleri yazılır denmiştir, yine Ceza Muhakemeleri Kanunu 34. maddesinin 1. fıkrasında hakim ve mahkemelerin her türlü karara karşı oy tahlil gerekçeli olarak yazılır kararlarda başvurulacak kanun yolu süresi ve mercii ve şekilleri belirtilir denmiştir Ceza

46

Page 47: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:47

Muhakemeleri Kanunu 289. maddesinin 1. fıkrasının G bendinde hükmün gerekçesi sorulması bozma sebebi olarak kabul edilmiştir tutukluluğun devamına ilişkin kararların hiç birinde gerekçe yoktur gerekçenin her şüphelinin özel konumuna göre ayrı ayrı yazılması ve gösterilmesi gerekmektedir bu yönüyle bu kararların tümü anayasaya ve Ceza Muhakemeleri kanununa aykırıdır, tutukluluğun devamına ilişkin kararlar itirazı kabil kararlardır sadece itirazı kabil olduğunun belirtilmesi yeterli değildir itiraz merciinin ve süresinin de karar yazılması gerekir buna rağmen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/277, itirazın kabil olduğuna dahi itirazın kabil olduğu hususu belirtilmemiş, 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/488 ve 2008/310 değişik iş sayılı dosyalarından da verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda da itirazın kabil olduğu belirtilmiş ancak itiraz merciinin süresi yazılmamıştır, diğer kararlarda aynı kanuna aykırılıklar mevcuttur gerekçeden yoksun ve Ceza Muhakemeleri Kanunun 34. maddesine uygun olmayan tutuklamanın devamına ilişkin kararlar usul ve yasaya aykırı olduğundan hali hazırda devam eden tutukluluk halinin yasanın dışında kalmıştır, tek başına suç işleme şüphesi tutuklama için yeterli neden oluşturamaz ayrıca dayanılan gerekçenin de bu tedbiri gerekli kılıp kılmadığı hususları da gösterilmelidir bu şekilde gerekçe gösterilmeden basma kalıp gerekçelere Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 5. maddesini ihlali anlamına gelmektedir Ceza Muhakemeleri kanununun 100. maddesinde tutuklama gerekçeleri gösterilmiştir bu tutuklama gerekçeleri tek tek tartışılarak somut gerekçeler gösterilmelidir bu gerekçeler tutuklama talep eden savcının da talebinde göstermesi gerekmektedir, sadece isnat edilen suçların niteliği ve delil durumu gibi genel ifadelere aşağı yukarı benzer sözlere yer vererek hiçbir tutuklama getirilmemiş olması hiçbir açıklama getirilmemiş olması yeterli gerekçe sayılamaz tutuklamaya yapmış olduğumuz itirazların hiç birinde 105. maddede belirtilen usul uygulanmamıştır bu madde tutuklamayı itirazın inceleyecek olan mercii şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşünü aldıktan sonra 3. gün içinde istemin kabulü veya reddi konusunda bir karar verileceği belirtmiş fakat bu hüküm yok farz edilmiştir, savcının mütalaasından sonra tutuklamanın devamı konusunda müdafiin veya şahsın CMK. 105. maddesine göre değerlendirilmemiştir, CMK. 108. maddesi uygulamada formel bir nitelikte kazanmış adeta yasanın gereksiz görülen hükmüne sorumluluktan kaçmak amacıyla uyumun sağlanması için baştan savma bir inceleme mekanizması yaratılmıştır kararların yazımına gerekçesiz oluşuna suçların ve tutuklama sebeplerinin şüphelilere göre tasnif edilmemesine bakılarak yapılan incelemelerin nasıl bir özensizlik içerisinde verildiği ortaya çıkmıştır, yasada belirtilen tutuklama şartları da gerçekleşmemiştir CMK. 100. maddesine göre tutuklama kararının verilebilmesi için 3 şartın gerçekleşmesi gerekir kuvvetli suç şüphesinin varlığı şarttır, ortada mevcut bir tutuklama nedeninin bulunması gerekir, tutuklamanın ölçülü olması gerekir kuvvetli suç şüphesinin varlığı nedeniyle tutuklama yapabilmek için söz konusu kişinin suç işlemiş olduğu konusunda objektif bir gözlemciyi iknaya yeterli olduğu ve bilgilerin var olması durumudur bu nedenle şüpheye dayanak oluşturan her hangi bir olgu veya bilginin bulunmaması şüphenin kuvvetli olması niteliğini ortadan kaldırır tutuklama ciddi bir suç işlendiğine ilişkin ciddi emarelerin bulunması şartına bağlıdır inandırıcı bilgi ve belge olmaksızın tutuklama kararı verilmesi söz konusu olmamalıdır, 1412 sayılı CMUK’ta yer alan suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunma yerine CMK’da kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması şeklinde ifade edilmiştir yeni düzenleme eskisiyle mukayese edilmeyecek ölçüde ileri somut ve özgürlükçüdür zira kuvvetli suç şüphesinin arandığı bir yerde belirtiyle yetinilemez olaylara somut delillere dayanmayan bir değerlendirme tutuklamaya mesnet teşkil edemez, gerçekten olgu, yaşanan somut olay, eski tabirle vakıa demektir, tutuklamada aranan şüphe işle böyle bir olguya dayanacak mücerret, somut veya tahmine varsayıma dayalı şüpheyle tutuklama kararı verilmeyecektir küçük bir belirtiyle tutuklama için yeterli olmayacak kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunacaktır bu suretle keyfi tutuklamaların önlenebilmesi için ciddi bir güvence getirilmiştir, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular şüpheli veya sanığın suç işlediğini gösterir yüksek derecede kuşku ve büyük olasılığının

47

Page 48: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:48

bulunması durumudur. CMK. 170. maddesine göre toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde davanın açılması mümkündür bu durum karşısında tutuklama için davanın açılmasını gerektiren nedenlerden daha güçlü nedenlerin bulunması istenilmektedir, sanığın suçu işlediğine ilişkin güçlü suç şüphesi yoksa suçun ağırlığı önem taşımamakta ve yargılamanın tutuksuz yapılması gerekmektedir şüpheli veya sanıkların suçu işlediğine ilişkin aleyhinde güçlü suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması ise tutuklamayı zorunlu kılmamaktadır yalnızca güçlü olgular tutuklama kararının verilmesine yetmemekte diğer koşullar ile nedenlerden en az birinin gerçekleşmesi gerekmektedir asıl olan kişinin hakkında verilecek hükmün kesinleşmesine kadar suçsuz olduğunun kabulü ve tutuklamamın geçici bir önlem olup yargılamanın tutuksuz yapılmasıdır hangi nedenlerle olursa olsun tutuklama için her iki koşulunda bir arada bulunması gerekir şüpheli veya sanığın kaçması saklanması kaçma şüphesinin bulunması kanıtları yok etme gizleme, değiştirme tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunulması konusunda şüpheli veya sanığın davranışlarının şüphe oluşturması gerekmektedir ne var ki soruşturma dosyasında olduğu gibi yeni düzenlemeleri rağmen uygulamada bu konuda ciddi sıkıntılar bulunmaktadır hala özellikle soruşturma evresinde kolayca tutuklama kararları verilebilmekte ve şüpheli tutukluyken 1 yıl 1 ay sonra iddianame hazırlanabilmektedir burada çok ciddi bir değerlendirme hatası yapılmaktadır tutuklama için aranan suç şüphesi iddianame düzenleme için aranandan çok daha kuvvetlidir gerçekten eldeki delillere nazaran yapılacak bir duruşmada sanığın mahkum olması kuvvetli muhtemel ise kuvvetli şüphe var demektir kuvvetli şüphenin bulunduğu duruma örnek olarak mevcut suç gösterilebilir, CMK aslında 74, 128, 133, 135, 139, 140. maddelerde belirlenen pek çok koruma tedbirinde böyle kuvvetli bir şüphe aramıştır tutuklama kararı verebilmek için aranan şüphe budur yine eldeki delillere nazaran yapılacak bir duruşmada sanığın mahkum olması ihtimali beraat etmesi ihtimalinden daha kuvvetli ise yeterli şüphe var demektir avukat Kemal Kerinçsiz’e isnat edilen suçlamalar dikkate alındığında katalog suçlar kapsamına giren suçlamalar silahlı örgüt üyeliği ve hakli hükümete karşı silahla isyana tahrik suçlarıdır bu suçları işlediğine ilişkin iddianamede yer verilen delillerin tamamına yakını arama ve el koyma sonucu evinden ve işyerinden çıkan belgelere dayandırılmıştır tutuklama tarihine kadar evinden ve işyerinden çıkan belgelerin çok önemli bir kısmının çözümü yapılmamıştır bu durumda tutuklama kararı sadece telefon konuşmalarına göre yapılmıştır ortada kuvvetli bir suç şüphesine ilişkin olgular olmaksızın tutuklama kararın da verildiği burada görülmüştür. Elde edilen delillere istinaden davanın açılması ortada kuvvetli suç şüphesinin olduğu anlamına da gelmez çünkü yukarıda beyan ettiğimiz üzere yeterli şüpheyle dava açabilecekken ancak kuvvetli suç şüphesiyle tutuklama kararın verilmesi gerekir iddianamede yer alan delillerin tamamı değerlendirilse dahi kesinlikle ortada suçu işlediğine ilişkin kuvvetli bir suç şüphesi mevcut değildir şöyle ki; telefon konuşmalarının hiç birinde örgün üyeliğinden örgütten, örgüt suçundan, örgüt silahından, örgüt toplantısından, örgüt eyleminden, örgüt liderinden de bahsedilmemiştir, Yine telefon konuşmalarının hiçbirinde kimseye suç işleme konusunda talimat verilmemiş, azmettirilmemiş, tavsiye ve telkinde bulunulmamış yönlendirme yapılmamış, hiçbir suç övülmemiş, şiddetin benimsendiğine kullanıldığına tavsiye edildiğine ilişkin tek bir sözcük ve cümle geçmemiştir. Evinde ve işyerinde sözde örgüt silahı örgüt talimatları örgüt belgeleri herhangi bir örgüt suçuna bulaştığına işlediğine azmettirdiğine tahrik ettiğine ilişkin tek ibr delil de çıkmamıştır. Yine evinde ve işyerinde çıkan belgelerden cd lerden bilgisayar kayıtlarından sözde Ergenekon örgütünün isminin yer aldığı tek bir kayıt çıkmamıştır. Yine aynı dokümanlarda bir örgütün varlığına dair yada örgüt talimatları ile bir derneğin kurulduğuna, bir faaliyetin yapıldığına, bir etkinliğin gerçekleştirildiğine, bir davanın açıldığına, bir talimatın alınıp veya verildiğine, sözde örgüt liderleri ile örgütün yönetimine, işleyişine, işlediği suçlar ve diğer konularda bilgi alışverişine dair tek bir küçük belirti, iz ve emare çıkmamıştır. Normal insan ve iş ilişkileri, örgüt ilişkisi olarak değerlendirme yoluna gidilmiştir. Toplumsal etkinlikler ve basın

48

Page 49: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:49

açıklamaları, yasal ve meşru zeminde izinli ve bildirimli olarak gerçekleştirilmiştir. Hiçbir toplantı hakkında suç işlendiğine ilişkin yasal işlem yapılmamış, suç ihbarında da bulunulmamıştır. Kendisi hakkında da hiçbir soruşturma yapılmamıştır. Bu toplantılara katılmak anayasal bir haktır. İnsanların bir kısmı bu toplantıların bazılarına katıldı diye örgüt üyesi olarak kabul etmek hukuki bir yorum değildir. Aksi halde suç işlememiş bütün dernek üyelerini ve toplantıya katılan kişileri, örgüt kurma ve üyeliği suçu ile suçlamamız gerekecektir. Görüldüğü üzere evimde, işyerinde işyerinde çıkan hiçbir belge, doküman, CD, bilgisayar kayıtlarında ve telefon konuşmalarında tutuklanmasını gerektiren isnat edilen suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır. Ortada mevcut tutuklama nedeninin bulunmaması hususu, CMK 100/3.maddesinde katalog suçlar sayılmış olup, bu suçlardan biri işlendiği takdirde, aynı zamanda işlendiği hakkında kuvvetli şüphe bulunması halinde tutuklama gerçekleşebilecektir. Burada özenle söylenmesi gereken husus, bu suçlardan birin işlenmesi halinde tutuklama tedbiri otomatikman devreye girmeyecektir. Şüphelinin söz konusu suçu işlediğine ilişkin kuvvetli şüphenin gerçekleşmesi şarttır. Kaldı ki kuvvetli şüphe olsa dahi hâkim tutuklama tedbirine müracaat etmek zorunda değildir. Bu konuda takdir hakkına sahiptir. Ancak hâkim bu takdirini kullanırken özenli davranmalı ve herhalde tutuklamadan beklenen amaçların bulunup bulunmadığını ve orantılılık ilkesini gözden kaçırmamalıdır. CMK 100.mad. 2.fıkranda saydığı hallerde tutuklama sebebinin varlığını kabul etmiştir. Bu haller; Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması kaçacağı konusunda şüphe uyandıran somut olguların olması, Şüpheli veya sanığın davranışları delilleri yok etme, gizleme ve ya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulması ya da bu konuda kuvvetli şüphe bulunması halleridir. Tutuklama nedenlerinin her somut olayda ayrı ayrı irdelenmesi ve sonuca varılması gerekir. Oysa soruşturmada değerlendirme yapılırken, hiçbir şüphelinin özel konumu dikkate alınmaksızın topluca yapılmıştır. Saklanma ya da kaçma şüphesi yoktur. Olaydan hemen sonra bulunduğu yeri terk edip gitmiş, izini kaybettirmiş, arandığı halde bulunamamış ise o takdirde şüpheli veya sanığın kaçıp saklandığı kabul edilerek tutuklama kararı verilmelidir. İsnat edilen sözde örgüt üyeliği suçu mütemadi bir suçtur. Devam eden bir suçu işlediğim düşünülen şahıs olarak bulunduğu evini, işyerini 30 yıldan bu yana terk etmemiş ise, son iki yılda birçok defa yurt dışına çıkıp geri gelmiş olmasına göre, kaçma ve gizlenme ihtimali yoktur. Operasyon başladığı andan başladıktan sonra dahi aynı işlemleri gerçekleştirmiştir. 24 Yıldan bu yana İstanbul barosuna bağlı bir avukat olarak çalışmaktadır. Her gün onlarca duruşmaya giren ve faal olarak çalışan bir avukattır. 24 yılda evini ve işyerini 2 defa değiştirmiştir.. Son işyerinde 12 yıldan bu yana çalışmaktadır. İkamet Bahçeşehir’de 14 yıldan bu yana oturmaktadır. Çevresinde tanınan ve bilinen bir insandır.. Geniş bir müvekkil çevresi bulunmaktadır. Bu güne kadar avukat olarak bir disiplin suçu dahi işlememiş bulunmaktadır. Böyle bir insanın kaçması, saklanması mümkün değildir. Kaldı ki CMK 109. mad. 4.fıkrası uyarınca adli kontrole ilişkin (a) ve (f) bentlerindeki tedbirler 1.bentte belirtilen süre sınırlamasına tabi olmadan uygulama imkânı olduğundan, tahliyesi ile birlikte adli kontrol uygulamasına geçmek mümkündür. Tahliye ile birlikte yurt dışına çıkma yasağı ve ayrıca bu yasağa ek olarak, mahkemenin takdir edeceği miktarı güvence olarak mahkeme veznesine yatırılmasına karar verilebilir. Ailesi, sosyal çevresi, iş hayatı itibarı ile kurulu düzeni olan bir insandır. Yoğun iş ilişkileri olan 24 yıllık bir avukatın kaçması, saklanması ihtimali ve imkânım yoktur. Buna ihtiyacı da yoktur. Çünkü suç işlememiştir. Alnı her yönü ile açıktır. Yasamız tutuklama konusunda diğer bütün şartlar gerçekleşmiş olsa bile şüpheli kaçmayacak, saklanmayacak, delilleri yok etmeyecek, gizlemeyecek, değiştirmeyecek, tanık, mağdur veya başkalarına baskı yapma girişiminde bulunmayacaksa tutuklama kararı verilmeyecektir. Şüphelinin kaçacağı ya da saklanacağı konusunda somut bulgular bulunmalıdır. Bizde böyle bir bulgu yoktur. Avukat Kemal Kerinçsiz tutuklanmadan önce bu davada yargılanan sanıklardan Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz’ın müdafii olarak görev yapmaktaydı. Suç işleyen bir insan, o suçun soruşturulduğu dosyanın avukatlığını yürütmesi makul düşünen bir insanın

49

Page 50: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:50

tavrı olmaktan öte adeta çılgınlıktır. Eğer müvekkilim bu suçun faili olsaydı, davanın avukatı olmaz bilakis o çevreden, insanlardan uzaklaşırdı. Oysa her gün bu dosya ile ilgili olarak adliyeye gelmiş savcılarla görüşmüştür. Dosya ile ilgili imkân nispetinde usul işlemlerini takip etmiş, savunma delillerini toplayarak müdafilik görevini yerine getirmiştir. Böyle bir insana “sen kaçacaksın, saklanacaksın o yüzden seni tutukluyorum, ya da tahliye etmiyorum” demek ne kadar adil bir düşüncedir, değerli mahkemenin takdirine bırakıyoruz. Mahkeme bugün kendisini tahliye takdirde huzuruna iki sanığın müdafii olarak çıkacaktır. Halen iki sanık için müdafilik görevi de devam etmektedir. Delilleri gizleme, değiştirme veya yok etme İmkânı fiziken mümkün değildir. Hakkında deliller iddianamede belirtildiği üzere evinden ve işyerinden alınan belge ve dokümanlar, CD’ler, bilgisayar kayıtları ve telefon tapeleridir. Başkaca bir delil yoktur. Evinden ve işyerinden alınan belgelerin bir kısmı haricinde tamamı tarafımıza teslim edilmiştir. Toplanacak, gizlenecek, değiştirilecek ya da yok edilecek bir delil mevcut değildir. Şahsına isnat edilen suçlarla ilgili, dinlenecek tanıkta mevcut değildir. CMK’ da yer alan, iddianamede gösterilen, delillerin tamamı arama, el koyma, dinleme ve kayıt alma gibi tedbirlerle zaten toplanmıştır. Bu sebeple, bu gerekçe kullanılarak da tahliyenin engellenmesi mümkün olamayacaktır. Tanık, mağdur ya da başkaları üzerinde baskı yapma girişimi de yoktur. Bu nedenle tutuklama kararı verilebilmesi için yalnızca böyle bir olasılığın bulunması yeterli olmayıp baskı girişiminde bulunduğu hususunda kuvvetli şüphe oluşması gerekir. Kendisini suçlayan ne bir tanık, ne bir sanık nede başkaca bir kişinin beyanı vardır. O bakımdan böyle bir girişimde bulunmasına gerek yoktur. Kaldı ki böyle bir girişimi ahlaki de bulmamaktadır. Bu gerekçede tahliyeyi önleyecek bir sebep olamaz. Tutuklama kararı verilirken orantılılık ilkesine uyulmalıdır. Eğer verilecek tutuklama tedbiri, ağır bir yaptırım niteliği taşıyacak ise, bu tedbir uygulanmayacaktır. Bu ölçü hem ilk kez tutuklama kararı verilirken, hem de tutukluluğun devamına ilişkin karar verilirken gözetilmelidir. İşlenen suçla ilgili kuvvetli şüphe olgularının varlığına, tutuklama nedenlerinin varlığına rağmen hâkim, işlenen suç ile tutuklamayı orantılı bulmuyorsa, tutuklama kararı vermeyebilecektir. Yasamızda tutuklamanın ihtiyariliği prensibi söz konusudur. Örneğin hâkim; tutuklama yerine yurt dışına çıkma yasağı verilmesinin amaca ulaşmak için yeterli olduğunu düşünüyorsa, bu tedbir tercih edilecektir. İşlendiği iddia edilen suçlarla ilgili olarak AKP iktidarı dışarıdan aldığı desteğe, içeride hâkim olduğu bütün medya kuruluşlarını, topyekûn bu kirli bilgi savaşının içine sokmuşsa da, Türk Milletinin büyük çoğunluğu açılan bu soruşturmanın siyasallığına ve AKP’ye karşı oluşturulan muhalefetin dağıtılması, ordunun BOP çerçevesinde küresel güçlere hizmet etmesi için sivil iktidara bağlanması amacı ile yapıldığının bilincine varmış bulunmaktadır. Bu soruşturmanın ve davanın haksızlığına siyasi arenada da büyük inanç vardır. Ana muhalefet partisi, bu hususu meclis dâhil her platformda dile getirmiş ve getirmeye devam etmektedir. Kaldı ki bu dosyada samimi olarak hiçbir araç ile suç suçlanma söz konusu değildir. Demokratik nitelikte tepkilerin ortaya konduğu meşru ve izinli açık hava toplantılarına katılmak, düzenlemek anayasal hakkın kullanımı olarak silahlı isyana tahrik suçunun unsuru olarak gösterilemez. Müvekkilim delillerinin kendisinde, bulunması, asla suç sayılmaz. Huzurunuzdaki davanın müdafiliğini yapmakta iken, avukat Kemal Kerinçsiz, AKP’ye bilinen muhalefetim nedeni ile huzurunuza getirilmesinin vicdani rahatsızlığını, değerli heyetinde hissedeceğine inanıyoruz. Bir avukatın ciddi deliller olmaksızın, sırf takip ettiği davalar, katıldığı basın açıklamaları ve mesleki faaliyetleri sebebi ile sabaha karşı evinden baskın yapılarak alınması, evinin, işyerinin tarumar edilmesi, mesleki faaliyetlerine büyük ölçüde darbe vurulması hukuk camiasındaki adalet duygularını büyük ölçüde zedelemiş bulunmaktadır. Herhangi bir suçu işlerken suçüstü hali ile yakalanmış değildir. Dosyada delil olarak sunulan tüm dokümanlarda bu suçu işlediğine, aracılık ettiğine, teşvik ve tahrikte bulunduğuna, azmettirdiğine, yardım ettiğine ilişkin en ufak bir iz ve emare bulunmamaktadır. Evinde ve işyerinde silah, patlayıcı madde veya şiddete yönelik kullanılan tek bir araç çıkmamıştır. İsmini aramaya gelen görevlilerden öğrendiği, sözde Ergenekon örgütünün

50

Page 51: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:51

belgelerinden biri dahi bulunmamıştır. İnsani, medeni, sosyal ve iş ilişkileri, örgüt ilişkisi kapsamında değerlendirilemez. Mesleğin avukat olduğu unutularak, bir takım önyargılarla hareket edilerek suçlanması, kamu vicdanını rahatsız edecek bir netice yaratmıştır. Kimseye karşı şiddet kullanmamış ve şiddeti tavsiye etmemiştir. Telefon konuşmaları, televizyon programları, seminerleri bu husus teyit etmektedir. Bu şartlar altında tutuklu bulunması, tutukluluğu bir tedbirden ziyade cezaya dönüştürüldüğü izlenimini yaratmaktadır. Adaleti temsil eden yargı makamının önünde elbette boynumuz kıldan incedir. Tarafsız ve bağımsız mahkemenin adil sonuca varacağından kuşkumuz yoktur. Tahliye mahkemenin adaletli sonuca ulaşmasını asla engellemeyeceği gibi, tam tersine insanların hukuka ve adalete olan inancını pekiştirecektir. Yapılan suçlamalar hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğu artık netleşmiştir. Bu çerçevede tutukluluğun devamı CMK 100/1 mad. son cümlesindeki orantılılık ilkesini de ihlal edecektir. Mahkemenin bu hukuk dışılığa imkân vermeyeceğini kanaat ediyoruz. Konu ile ilgili yargı kararlarına bakarsak kısaca bazılarını da atlayacağım. AİHM’nin, Nevmeıser/Avusturya Kararı 27.6.1968, tarihli kararı, Kaçma şüphesi nedeniyle tutuklamada, kaçma şüphesine yol açan kanıt veya belirtiler gerekçede gösterilmeli ve şüphenin var olup olmadığı iyi değerlendirilmeli, kaçma şüphesi çok büyük değilse kefaletle salıverilmesi talebi kabul edilmelidir.” “Mahkemeye göre kaçma tehlikesi sadece sanığın mahkûmiyeti halinde alabileceği cezanın ağırlığına dayanmaz; Sanığın karakteri, ahlaki durumu, evi, mesleği, aile bağları, kovuşturulduğu ülke ile bağlantıları gibi bir tehlikenin varlığını teyit eden veya salıverilmesini gerektiren diğer faktörlere dayanır. tutukluluk uzadıkça kaçma tehlikesi azalır.Olayda başvurucunun önerdiği kefalet miktarı kendisinin duruşmaya gelmesini sağlayacak miktarda iken yargısal makamların bunu reddetmeleri yerinde değildir, demektedir. 26.7.2001 tarihli kararda ise, “Yakalanan kişinin suç işlediğinden şüphelenilmesine yol açacak nedenlerden söz etmek, tutukluluk ilkelerinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu belirterek, bu gerekçelerin yeterli ve etkili olması durumunda da yetkili makamların yargılama sırasında bu konuda özel bir titizlik gösterip göstermediğinin araştırılması gerektiğini karara bağlamıştır. Firar etme olasılığı, ikametgâhın olmaması, katıldığı terör eylemleri ve yakalanan kişi ve sayısı ile cezanın ağırlığının gerekçe gösterilmesini yeterli görmemekte, var olduğunu doğrulayan veya kaçma olasılığının yargılanmak üzere tutuklu kalmayı haklı çıkarmayacak derecede düşük olduğunu ortaya koyacak başka ilgili etkenlere göre değerlendirmemesi gerektiğini öngörmektedir. Labita kararına gelirsek, ‘Buna karşın, mevcut dosyanın unsurlarına göre mahkeme, başvuranın tutukluluk halinin devamına karar verirken çoğu kez aynı gerekçeleri kullanmış ve her zaman aynı gerekçeyi belirtmemek için bazen de gerekçe göstermemiştir. Yakalanan kişinin suç işlediğinden şüphelenilmesine yol açacak nedenlerden söz etmek, tutukluluk kurallarının olmazsa olmaz koşuludur. Aynı söz konusu koşulda bir müddet sonra geçerliliğinin de yitirmektedir.” Demiştir. Can-Avusturya kararı,“Bir yıl 2 aylık tutukluluk süresi makul değildir. Sözleşme hükümleri ihlal edilmiştir, demiştir. Stögmüller Avusturya kararı, “Başvurucunun davranışı kaçma tehlikesi bulunduğunu göstermemektedir. Başvurucunun kefalet vermeyi de önerdiği, ikinci salıverilme talebi, kabul edilmesi gerekirken reddedilmiştir. Bu nedenlerle mahkeme olayda tutuklunun makul sürede salıverilme hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.” Demiştir. Matznetter Avusturya kararında,“Tutuklu şahsın bir suç işlemiş olmasına ilişkin makul şüphenin devamı, sürdürülen gözaltı halinin geçerliliği için bir zorunlu koşuldur. Ancak belli bir sürenin aşılması durumunda bu yeterli olmamaktadır.” Demiştir. Mansur Türkiye kararı 95 yıllı karar, “Mahkeme bir sanığın kaçmasına ilişkin tehlikenin sadece söz konusu cezanın ağırlığı bazında değerlendirilmeyeceğine işaret etmektedir. Bu aynı zamanda, bir kaçma tehlikesinin mevcudiyetini teyit eden veya kaçma ihtimalinin yargılanmak üzere tutuklu tutulmayı haklı çıkarmayacak derecede düşük olduğunu ortaya koyan, başka ilgili etkenlere göre değerlendirilmelidir. Söz konusu davada, birinci mahkemenin tutukluluk halini teyit eden emirlerinde, kaçmaya ilişkin bir tehlikenin neden olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama

51

Page 52: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:52

yapılmaksızın, basmakalıp denmişse de, hemen her zaman aynı kelimeler kullanılmıştır. şeklinde beyanda bulunmuştur. Kararlar bunlar, Tutukluluğumun devamı, başta Evrensel Hukuk Normlarına, Avrupa insan hakları mahkemesine, Anayasaya, CMK’na, Avukatlık Yasasına, kutsal savunma hakkı ilkelerine, insan haklarına, avukatlık haklarına ve her türlü insani değerlere aykırıdır. Bu sebeple tutukluluğun kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi arzımızı şu gerekçelere dayandırmaktayız; bir hukukçu; “Haksız yere bir insanın bir gün bile içeride kalmasının bedelini hiçbir devlet hazinesi ödeyemez” Günümüzün evrensel insan hakları kriterlerine göre de bir insan için en temel yaşamsal unsur her şeyden önce adalet kavramının egemen olduğu bir ortamda yaşamasıdır. Bunun hissedilmediği ortamda ise adaletsizlik duygusunun egemen olacağı kaçınılmazdır. Toplumda en büyük dengeyi de şüphesiz adalet sağlayacak, adalet koruyacaktır. Adalet ise içinde ne merhameti ne de zulmü barındırır. İstenen sadece bozulan adalet duygularını yerine getirilmesidir. Günümüz dünyasında, çağdaş ceza hukukunun ilkeleri bu değerler üzerine kuruludur. Bu değerler şüphesiz Türk adalet sisteminin de ana ilkelerindendir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesine göre, yapılan ceza muhakemesinin sonunda, fiilin sanık tarafından işlendiği yüzde 100 belliliğe ulaşmadığı takdirde beraat kararı verilecektir. Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi, bin suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkûm olmasına tercih edilmesidir. Başka bir ifade ile masumluk karinesidir. “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış bulunan bir ispat kuralıdır. Buna göre bir suç işlendiği iddiası ile yargılanan kimse hakkında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için o kimsenin o suçu işlediğinin yüzde 100 oranında kesin olması, ispatlanmış bulunması gerekir. Bu noktadaki %1’lik şüphe dahi, sanığın beraat etmesine yol açar. Böylece masum bir kimsenin cezalandırılmaktansa, suçlu bir kimsenin serbest bırakılması daha üstün tutulmaktadır. Nitekim jüri sisteminin bulunduğu ABD’de jürinin tek görevi, sanığın suç işleyip işlemediği konusunda karar vermesidir. Jüri 11 üyeden oluşmaktadır. Bir kimsenin suç işlediğine karar verilebilmesi için, 11 üyeden 11’ide sanığın suç işlediğine kanaat getirmesi gerekir. 10 Üye sanığın suçu işlediği ancak bir üye işlemediği yönünde oy kullandığı takdirde, sanığın beraatına karar verilir. Bu örnek, şüphenin %100 oranında yenilmemesi dolayısıyla sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğini göstermektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu bireyi öne çıkaran özgürlükçü anlayış çerçevesinde tutuklama tedbirini çok sıkı koşullara bağlamış ve tutuklama kurumuna karşı seçenek olarak Adli Kolluk uygulamasını getirdiği, yasanın ruhundan yola çıktığımızda “kişi özgürlüğünün kural, tutuklamanın ise istisna” olduğu dikkatten kaçmamalıdır. Adalet Bakanlığının yayınladığı suç istatistiklerine bakıldığında, tutuklamanın gerekli olmadığı halde, bu tedbire sıklıkla başvurulduğu, tüm ülke cezaevlerinde bulunan kişilerin 3/5’nün tutuklulardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Tutuklama konusundaki normlar kişi-devlet ikilemi karşısında dengeyi korumak durumundadırlar. Ceza yargılaması toplumda suçun işlenmesiyle bozulmuş olan düzeni sağlamaya çaba gösterirken, kişinin çıkarlarını da gözetmek zorundadır. Kişi devlete ve topluma feda edildiğinde, totaliter rejimler ortaya çıkar. Oysa kişinin toplumun amacını oluşturduğu düşünülmelidir. Hukuk devletinde kişi-devlet dengesi en iyi biçimde sağlanmalıdır. AİHM’nin içtihatları yine CMK’nun kişi özgürlüğüne ve tutukluluğa ilişkin getirmiş olduğu yeni düzenlemeleri bağlamında tutuklu yargılama istisnai, tutuksuz yargılama ise bir kural haline dönüşmüştür. Avrupa insan hakları sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6/1 maddesi “herkes gerek medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasa ile kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içerisinde hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir” demektedir. Aynı şekilde makul bir süre garantisinin anlamı konusunda da mahkeme şu yorumda bulunmuştur; “6.maddede herkes makul bir süre içinde duruşma garantisi verir. Garantinin amacı, yargılamanın tüm taraflarını, çok uzun usul

52

Page 53: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:53

gecikmelerine karşı korumak” olduğunu belirtmiştir. Yargılaması yapılan dosyanın geçirdiği süreç gözetildiğinde tutukluluk süresi makul süreyi açmış, nerde ise işlenmemiş suçun cezasının infazına dönüşmüştür. Bunun yanında kişi özgürlüğünün kısıtlanması konusunda, Avrupa insan hakları sözleşmesi’nin 5.maddesinin, bireyin insan haklarının korunmasına ilişkin şu konuya önemle temas edilmiştir. “Hâkimler, özgürlük teminatının anlamlı olabilmesi için, herhangi bir özgürlük mahrumiyetinin istisnai, objektif gerekçesi olan ve mutlak surette gerekenden daha uzun süreli olmaması gerektiğini her zaman hatırda tutmalıdırlar.”Dosya tetkik edildiğinde soruşturma aşamasında tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçesiz bir şekilde; suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruşturmanın tamamlanmamış olması” gibi ibareler kullanılmak suretiyle, birbirini yineleyen sözcüklerle, şahsımın tutukluluk hali devam ettirilmiştir. Oysa AİHM, tutukluluk halinin makul bir süre konusunda, soyut bir değerlendirme ile yetinilmemesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda AİHM kararlarında;“Tutukluluk halinin makul süresi soyut bir değerlendirme ile ölçülmemektedir. Bir sanığın tutukluluk halinin makul süresi her davanın kendi gerekçesine göre değerlendirilmelidir. Mahkeme başvuranın tutukluluk halinin devamına karar verirken çoğu kez aynı gerekçeleri kullanmış ve her zaman aynı gerekçeyi göstermemek için bazen de gerekçe göstermemiştir. Yakalanan kişinin suç işlediğinden şüphelenilmesine yol açacak nedenlerden söz etmek, tutukluluk hallerinin olmazsa olmaz koşuludur. Ayrıca söz konusu koşulda bir müddet sonra geçerliliğini yitirmektedir. Bu durumda,mahkemenin adli makamlar tarafından gösterilen diğer gerekçelerin, özgürlüğün sınırlanmasını meşru kılıp kılmadığını tespit etmesi gerekmektedir. Yetkili makamların yargılama sırasında özel bir titizlik gösterip göstermediğinin araştırılması zorunludur. Fikrini işlemiş ve bu fikir süreklilik arz etmiştir. Bu kararlar ışığında şu tespiti yapmak mümkündür; Tutukluluk süresinin makul süreyi aşmaması yargı organlarının görevleri içerisindedir. Tutukluluk için gereken makul şüphe koşulu bulunsa dahi, belirli bir süre geçmiş ise artık tutukluluğun sona erdirilmesi de gerekmektedir. Hakkında hükümlülük kararı verilinceye kadar suçsuz olduğu kabul edilen sanığın uzun süre tutuklu kalması mağduriyetine neden olabilecektir. Oysa tutuklama bir önlemdir. Tutuklu yargılama istisnai, tutuksuz yargılama ise kural haline dönüşmüştür. Mahkeme tutuk halini değerlendirirken sahip olduğu takdirini; akla, hukuka, dosyadaki delillere, adalet ölçülerine ve vicdana uygun olmasını gözetmek zorundadır. Tutukluluğa ilişkin değindiğimiz bu genel ilkeler ışığında; Modern ceza hukukunda nasıl toplumun korunması yanında suçlunun da ıslahına yönelik yaptırımlarda, suçlunun kişiliğine uygun ceza yaptırımlarına yer verilmekte ise de, Ceza Usul Hukukunda da şüpheli veya sanığın kişiliğine uygun tedbirlerin uygulanmasına gidilmeli bugüne kadar sanıklar arasında hiçbir ayırıma gidilmeksizin güdülen toptancı anlayış terk edilmelidir. Yargılamanın sözde örgüt suçundan yapılması, sanıkların özel konumlarının bir kenara bırakılmasının mazereti olamaz. Bu sebeple avukat Kemal Kerinçsiz hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin şartlarının oluşup oluşmadığı, makul süreyi aşıp aşmadığı, kendisine uygun olup olmadığı, devamında zaruret bulunup bulunmadığı sadece işlendiği iddia edilen suçlara bakılarak karar verilmesi yerine sanık olarak geçmişi, sosyal konumu, mesleği, tarafına isnat edilen deliller tümü dikkate alınarak söz konusu tedbirin devamında zaruret olup olmadığı belirlenmelidir. soruşturma dosyasında delilden sanığa değil, sanıktan delile gidilmiştir. Toplanan delil bile denmeyecek doküman ve belgeler, müvekkilimin mesleki dosyaları ile sosyal ve siyasal faaliyetlerini içeren suç içermeyen nitelikteki çalışmalarıdır. Bu sebeple söz konusu dokümanlar vicdan kanısını oluşturacak kesin ve inandırıcı olmaktan uzaktır. Değerli mahkemenin bu dokümanları değerlendirirken mutlak surette akıl, hukuk, adalet ölçülerine uygun şekilde davranacağından hiçbir tereddüdümüz yoktur. Kendisi hakkında iddianameye konulan deliller iletişim tutanakları ile evinden ve işyerinden alınan mesleki ve sosyal çalışmaları içeren belgelerdir. Bunların tamamına yakını tarafımıza iade edilmiştir. Ortada hakkında toplanacak bir delil yoktur. Nitekim yazılıp ta şu anda cevabı beklenen ya da iddia makamının isnat ettiği suçlara ilişkin ibraz edeceği veya toplanmasını istediği bir delil bulunmamaktadır.

53

Page 54: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:54

Kendisi ile ilgili iddia makamının dinleteceği ne normal tanık ne de gizli tanık mevcuttur. Bu şartlar altında deliller güvence altına alındığından delilleri karartma ve yönlendirme tehlikesinden bahsetmek mümkün değildir. İddianamede sözde örgüt suçu olarak gösterilen suçlara iştirak ettiğine ilişkin her hangi bir iddia yer almamıştır. TCK 313. mad. 1.fıkrasında yer alan halkı hükümete silahlı isyana tahrik suçunun tam anlaşılamamakla birlikte, bireysel fiiller ile işlendiği ileri sürüldüğüne göre, diğer sanıkların beyan ve anlatımları kendisinin hukuki durumunu etkileyecek bir yön taşımamaktadır. Nitekim hiçbir sanık soruşturma kapsamında aleyhime konuşmadığı gibi, menfaatlerin çatıştığı hiçbir olay mevcut değildir. Bu sebeple tahliyesi diğer tutuksuz sanıkları etkileyecek, onları yönlendirecek bir ortam da oluşturmayacaktır. Diğer sanıklar üzerinde telkinde veya tavsiyede bulunması, baskı yapması gibi girişimlerden de söz edilemeyecektir. Mesleki ve sosyal durumu kaçma ve saklanma tehlikesinin olmadığını da ortaya koymaktadır. Tutuklanmadan önce dosyanın iki sanığının müdafiliğini yapmış, dosya ile ilgili olarak adli makamlara savunma hakkının kullanılması çerçevesinde sürekli rabıtalı olmuş, savunma delillerinin toplanması konusunda yoğun ve aktif girişimlerde bulunmuş, ortada bir suç olmadığına ilişkin yaptığı savunmalar dikkate alındığında bırakınız bu davadan ve duruşmadan kaçmayı, bu davada hazır bulunup suçsuzluğunu ispat etmesi, yaşamsal ve mesleksel bir onur haline gelmiştir. Bu davanın masa başında yazılmış bir senaryoya dayandırıldığını ortaya çıkarmak için, yargılamaya yardımcı olmak sorumluluğunu hissetmektedir. Kaldı ki 24 yıllık bir disiplin cezası dahi olmayan, belli bir aile düzenine sahip bulunduğu yerlerde yıllardır ikamet eden ve faaliyet gösteren, yoğun bir büro ve müvekkil kapasitesine sahip, dernek başkanlığını yürüten, bürosunda birçok avukat ile faaliyet gösteren kişinin kaçma, gizlenme ve saklanma gibi bir durumu asla olamaz. Son bir yılda birçok defa yurt dışına çıkmış olmasına rağmen tekrar geri dönmüştür. Kaldı ki bu konuda CMK 109.maddesinin 3.fıkrasının (a) bendi uyarınca mahkeme yurt dışına çıkma yasağı getirerek, objektif riski tamamen ortadan kaldırma yoluna gidebilir. Tutuklama müzekkeresinde yer alan şahsına isnat edilen suçlar ile iddianamede isnat edilen suçlar arasında olağanüstü lehe farklılıklar mevcuttur. Tutuklama müzekkeresinde örgüt kuruculuğu ve yöneticiliğinden bahsedilmiş, ancak iddianamede örgüt üyeliğine dönüşmüştür. Tutuklama müzekkeresinde gizli belgelerin tahribinden, saklanmasından, çalınmasından bahsedilmiş, TCK 326.mad. tatbiki istenmiş, ancak iddianamede ortada devletin güvenliğini tehlikeye sokan gizli belge olmadığı kabul edilerek, sadece kurum için gizli belge temin etme suçunu ihtiva eden 327.mad. cezalandırma talebinde bulunulmuştur. Diğer suçların unsurları oluşmadığı da değerli mahkeme heyetinin tek tek incelemede yapabileceği hukuki yorumlar ile ortaya çıkacaktır. Ortada cezalandırmayı gerektiren işlediği hiçbir suç yoktur. Aleyhine suç ve delil yaratmak için olağanüstü gayrete giren iddianame savcısının dahi önemli ölçüde geri adım atarak hukuki statüsünün lehine olacak şekilde, istemediği bir noktaya, iddianame savcısı halkı silahlı isyana tahrik fiilinin işlendiğine ilişkin evinde ve işyerinde el konulan belge doküman belge doküman cd bilgisayar kayıtları yaptı ğı konferanslardaki konuşmaları televizyon programlarında tek bir cümle yada sözcüğe yer vermemiştir. Bu sözcük, bu eylem, bu konuşma, bu tavır, bu kayıt silahlı isyana tahrikin delilidir diyememiştir ve diyememektedir. Yine ordu içerisinde bulunduğu iddia edilen herhangi bir muvazzaf askerle ilişkisi yoktur, bu kişilerle konuştuğuna, talimat alıp verdiğine, bu kişileri isyana ya da darbeye teşvik ettiğine, bu konuda beyanda bulunduğuna ilişkin ortada tek bir delil yoktur ve sunulamamıştır. Ordu içerisinde ne bir tanıdığı nede iletişim kurduğu bir subay vardır. 3 ay boyunca telefonları dinlenmiş, bu konuda bir asker kişi ile konuştuğuna ilişkin önünüze bir tek kayıt konulamamıştır. Hiçbir delil gösterilmeksizin halkı silahlı isyana teşvik ettiği suçlaması, insaf hudutlarını aşmış, hukuki bir garabet arz etmektedir. Bu sebeple tutuklanmamın gerekçesi yapılan ortada kuvvetli bir suç şüphesi olgusu olmadığı gibi işlenen katalog suçu da yoktur. Türkiye’de en rahat ve kolay ulaşılabilen insanlardan biridir. Şeceresi, adresleri, telefonları internette bulunmaktadır. İsteyen kendisine çok rahatlıkla ulaşabilmektedir. Cep telefonlarının çıktığı 15 yıldan bu yana telefonunu dahi

54

Page 55: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:55

değişmemiştir. Başka bir telefonu da yoktur. İstanbul’da bulunduğu 30 yıllık süre içinde ikametini bir kez değiştirmiştir. 14 yıldan bu yana aynı yerde oturmaktadır. Bürosunu bir defa değiştirmiştir. İlk bürosunda 12 yıl, ikinci ve halen çalıştığı bürosunda 12 yıldan bu yana faaliyet göstermektedir. Avukatlık mesleğini birçok avukat ile birlikte ortak çalışma içerisinde sürdürmektedir. 24 Yıllık meslek hayatında tek bir disiplin suçu işlememiştir. Sabıkası olmadığını mesleği gereği söylemeye lüzum yoktur. Eşi avukat olup, toplumun kabul ettiği ve örnek oluşturabilecek ahlaki değerler içerisinde sürdürdüğü aile yaşantısı mevcuttur. Toplumsal değerlere bağlı, çevresindeki insanlarla saygı dolu ilişkileri kolaylıkla kurabilen, mesleğine âşık bir insandır. İddianamede isnat edilen suçları işleyebilecek bir yapıda olmaktan son derece uzak bir kişiliği mevcuttur. Bu dosyada tutuklu kalmasını gerektirecek hiçbir hukuki ve fiili bir sebep bulunmamaktadır. Mahkemenin bütün bu hususları dikkate alarak bihakkın tahliyesine karar vermesini, kaybolmaya yüz tutan adalet duygularının yeniden yeşermesine yol açacaktır. Yukarıda belirttiğim hususlar hakkında farklı kanaate sahip olup yargılamadan kaçacağı ya da saklanacağı düşüncesinde ise, bu konuda CMK 109 mad. (a) ve (f) bentlerinde belirtilen koruma tedbirlerine müracaat ederek müvekkilim hakkında yurt dışına çıkma yasağı koyarak ve kaçma olasılığını ortadan kaldırarak caydıracak nitelikte bir güvence karşılığında tutukluluğumun sona erdirilmesini talep ediyoruz.”

Sanık Kemal Kerinçsiz “ efendim beyanlara aynen iştirak ediyorum,” Sanık müdafilerinin savunmaları sırasında tutuksuz sanıklardan Sami Hoştan ve Serhan

bolluk ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Hikmet Fırat Arslan, Av. Zerrin Öztürk, Av. Selin deviren Tahtabiçen, Av. Sait Türer ve Av. Mehmet Taşdelen in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, sayın üyeler talebimiz üzerine mahkemenizin kararı ile getirttiği dava dosyasına yeni giren iki belge ve ekleri üzerine sunuşta bulunacağım ve izninizle talebe bağlayacağım. Sayın başkan bildiğiniz gibi işçi partisinin 9 Haziran 2007 tarihinde Diyarbakır da yapmış olduğu birlik ve kardeşlik mitingi hem eylem olarak suçlama konusu yapılmıştı, hem de irtibat açısından Vatansever Kuvvetler Güç Birliğinin de bu mitinge katıldığı şeklinde bir iddia vardı. Bu konuda talebimiz üzerine Diyarbakır emniyet müdürlüğüne yazı yazıldı, ve bu mitingimizle ilgili bütün belgeler getirtilmiş bulunuyor. Bu belgeleri incelediğimiz zaman sayın başkanım, Diyarbakır valiliği emniyet müdürlüğünün mahkememize yazdığı yazıda, söz konusu miting işçi partisi Diyarbakır il başkanlığınca oluşturulan bir tertip komitesi tarafından yedi kişilik düzenlenmiştir diyor yani işçi partisi dışında herhangi bir dernek kuruluş parti vesaire bu mitingin düzenleyicileri arasında yer almamaktadır. Yine gelen belgeler arasında işçi partisi il başkanı ulaş Gencer in Diyarbakır valiliğine yaptığı başvuru iki ayrı başvuru söz konusudur bulunmaktadır burda mitingin tertip komitesi bütünü ile işçi partisi, il başkanı ve işçi partisinin Diyarbakır’daki yöneticileri tarafından oluşturulmuştur. Burda anlamlı olan bir şey var tertip komitesinde bulunan Mehmet Tanrıkulu 29 martta bir hafta on gün yirmi gün kadar önce yapılan yerel seçimlerde Aslanoğlu cumhuriyet mahallesinde muhtarlığı işçi partisi adına yeniden kazanmıştır yani ordaki Türk bayrağı Aslanoğlu köyünde dalgalanmaya devam etmektedir. Bölücü teröre rağmen ağların daha altı ay önce muhyettin öksün ü ve diğer partimiz temsilcisini şehit etmelerine rağmen jandarma nın valilik emrindeki baskılarına ve köyü ordan göçertme tehditlerine rağmen çünkü tahammül yoktur, Diyarbakır köylerinde güneydoğu köylerinde Türk bayrağına tahammül yoktur, birliğe tahammül yoktur. orası Amerika birleşik devletleri tarafından Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devletin mücavir alanı olarak kabul edilmektedir bütün bu baskılara rağmen köyün silme oylarını almışlardır. Han ovası mezrasındaki bir avuç ağanın marabası dışında işçi partisi orada bütün baskıları vurmaları kırmaları öldürmeleri göğüslemiş ve Mehmet Tanrıkulu tekrar muhtarlık mührünü almışlardır. Mührü şimdi ağalardan geri aldı onu da bildiriyorum. Yine gelen belgelerden düzenleyen, Diyarbakır valiliği emniyet müdürlüğünün emniyet genel müdürlüğüne yazdığı o tarihteki yazıda

55

Page 56: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:56

düzenleyen işçi partisi. Gördüğünüz gibi iddianame deki iddia belgelerle çürütülmektedir kökten yanlıştır. Yine ek 11 olarak Diyarbakır emniyet müdürlüğünden gelen belgelerde birlik ve kardeşlik mitinginin program taslağı. Sunucu rahmi dilligil, eski devlet tiyatroları ve operası genel müdürü, devlet tiyatrosu genel müdürü gidip orada Kürdümüzle birleşmek için sunuculuk yapmaktadır, konuşmacılar, Doğu Perinçek, işçi partisi genel başkanı. Emekli hava korgeneral işçi partisi genel başkan yardımcısı yaşar müjdeci, Türk devletinin emekçisi ile köylüsü ile birleştirmediği generali işçi partisi birleştirmektedir. Yaşar müjdeci orda gitmiş korkmadan üst komutanlığı yaptı Diyarbakır köylerinde köylere gitmiş, bölücü teröre rağmen. Köy çalışması yapmış ege de de öyle. Ödemiş de 57 köyün 57 sine de ulaşmıştır. Emekli hava korgeneral işte işçi partisinin generalleri böyledir, burda bir terör yaratıldı. Bakın bir az evvel sayın avukat ne diyor müvekkilimin diyor tanıdığı Türk subay yok. Türk subayı ile tanışmak suç haline getirildi bu mahkemede. Bu davada bende diyorum ki benim genel başkan yardımcılarımdan iki tanesi şerefli Türk generalleridir. Ve onlar halkımızla birleşmektedir. Halkımızı örgütlemektedir. Üçüncü konuşmacı Türk iş bölge başkanı bahri Karakoç, onu da bütün sorgularda arz etmiştim bu mitinge yalnız Türk iş destek olmuştur. Hem genel merkez düzleminde hem bölge düzleminde ve kendisi konuşmacıdır. Devam ediyorum, izninizle sayın başkanım bazı yoğun diske yüklediğimiz avukatımın getirdiği hazır değil mi, bazı belgeleri , “

Mahkeme Başkanı .,” nedir onlar.”Sanık Doğu Perinçek :” efendim onlar delil olarak arz edeceğim, gelmiş olan gelmiş olan

aynı zamanda gazete kesikleri.ek altı da gelmiş olan mitingin el ilanı al yıldızla al bayraklarımızla Diyarbakır birlik ve kardeşlim mitinginde kucaklaşıyoruz. 9 haziran 2007. bu da dava dosyasına emniyetten gelen belge olarak girmiş bulunmaktadır. Yine ek 4 te Diyarbakır valiliğinden gelen yazı, burada mitingin izleme raporu emniyetin tuttuğu polisin tuttuğu raporlar yer almaktadır. Bu raporlarda bu mitingin bir suç oluşturmadığını savcılığın iddia ettiği gibi, tersine Türkiye’nin birliği bütünlüğü Kürdümüzün toprağa kavuşması cumhuriyetin güneydoğumuza varması gitmesi, oranın cumhuriyet olması, bu amaçlarla yapıldığını göstermektedir demin arz ettiğim mitingin Diyarbakır mitingin el ilanlarını getirebilir miyiz. Evet birlik ve kardeşlik mitinginde kucaklaşıyoruz mitingin sloganları, birlik barış, kardeşlik, ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye karnı tok sırtı pek dimdik Türkiye millete birlik, vatana bütünlük, köylüye toprak neresinde suç vardır sayın başkanım, bunların neresinde suç vardır soruyorum. Edirne den Diyarbakır a bir selam Diyarbakır’ımızı kucaklıyoruz. Bunların neresinde suç vardır. bu miting nasıl suçlama konusu yapılabilir. Evet bu miting suçtur, Amerika açısından bu miting suçtur. Çünkü Amerika birleşik devletlerinin büyük Ortadoğu projesi planlarını bozan tavrını yansıtmaktadır. Ve bir sürpriz de geldi, bizim bilmediğimiz bu miting ile ilgili olarak Diyarbakır cumhuriyet başsavcılığı emniyetin bu miting ile ilgili başvurusu sonucunda bir takipsizlik kararı vermiş, kovuşturmaya yer olmadığı kararı. Bakın bu karar çok ilginçtir. Hukuki bir karar değil övgü dolu. Savcı kendini tutamamış mitingi övüyor. Konuşmalarda özetle, ülkenin kardeşliğine vurgu yapılıp ülkede yaşayan çeşitli etnik kökendeki insanların tamamının kardeş olduğu bu kardeşliği bozmak için uğraş veren dış güçlere karşı birlik içersinde mücadele edilmesi, gerektiği belirtildiği açılan pankartlarda ülkenin çeşitli kentlerinden Diyarbakır da yaşayan insanlara selam getirdiklerini yazdıkları, Amerika birleşik devletleri ve Avrupa birliği aleyhine sloganların atıldığı, söz konusu açık hava toplantısının olaysız olarak katılanların sağduyusu ile katılanlara bir de kutlamada bulunuyor katılanların sağduyusu ile sonlandığı ortada bir suç olmadığı anlaşılmakla kamu adına soruşturma yapılmasına yer olmadığına. Ve yine mahkemenizin kararı ile getirilen bölge gazetelerinin bu mitingden sonraki başlıkları olağanüstü önemlidir sayın başkanım , bakın ekspres kardeşlik mesajı Diyarbakır dan Türkiye ye, olay gazetesi, mitingin fotoğrafını basmış, Diyarbakır kapısı bölünme kapısı değil, birlik ve kardeşlik mitingi yapıldı. Yani bu miting yalnız bir par ti eylemi değil bütün bölgeye birlik kardeşlik PKK ya rağmen ordaki cemaatlere rağmen efendim Nakşibendilere rağmen, Fethullahçılara rağmen her türlü baskıya rağmen PKK nın

56

Page 57: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:57

oralarda bildiriler dağıtıp bu mitinge gidenleri vuracağız, kıracağız mitingi basacağız tehditleri ki bunların hepsi belgelidir. Görüyorsunuz Türk bayrakları dalgalanıyor bütün mitingde, Diyarbakır ikinci İsrail sınırında. Biz orada bu başlığı attık, Kürdistan değil ikinci İsrail bakın bu çok önemli bir yerel gazetenin ordaki kurulan kukla devlete Kürdistan değil de ikinci İsrail demesi bunu başlık atması bu mitingin zaferidir işçi partisinin başarısıdır. İkinci İsrail bu Kürt halkının beynini ışıltacak aydınlatacak çok önemli bir saptamadır, çünkü İsrail olmak istemiyorlar. Amerika nın kuklası olmak bizim yurttaşlarımız elbette istememektedir. Sayın başkanım, bu miting büyük baskılara karşı yapıldı. PKK bildiriler dağıttı, valilik bütün polisleri Diyarbakır da dolaştırıp kahve kahve bu mitinge katılmayacaksınız şeklinde yurttaşlarımıza baskılar yaptı. Şırnak ta kolordu komutanı Ahmet yavuz korgeneral Ahmet yavuz Şırnak tan kalan otuz kalkan otuz otobüsü önledi. Siirt’ten kalkan otobüsleri önledi. Buna rağmen bölge halkı bu fotoğraflarda da görüyorsunuz bölge halkı köylüler, çöltepe köylüleri yazıyor. Bakınız diğer köy köy, çığnar, efendim çeşitli yöreden gelen Siirt’ten Ergani den diyar bakır dan işte güzel Kürt kızlarımız, yurttaşlarımız ellerinde Türk bayrakları ile. Bunlar mıdır suç. Bu mudur suç, böyle bir suç tarif edilebilir mi yoksul köylünün umudu devletin hazire arazisi. Görüyorsunuz ellerinde Türk bayrakları ile Türkiye de kim verebiliyor. Kürdümüzün eline bana bir tane parti gösterin hatta devleti gösterin. Ana bir tuğgeneral kendisi söyledi, şunu söyledi dedi ki ben Silopi tugay komutanlığı yaptım, ben dedi ordaki köylümüzün eline bir Türk bayrağı veremiyordum aman komutanım, aman sakın verme vururlar beni. Sizin yaptığınız işi dedi siz büyüklüğünü bilmiyorsunuz, ben tugay komutanı olarak köylümüzün eline Türk bayrağı veremiyordum siz bunun başardınız bu büyük bir iştir. Bu bir modeldir. Bakınız sayın başkanım ordaki kitleyi görüyorsunuz, geçen de Tayyib Erdoğan gitti, arkadaşlarım söylüyor. Bizim mitingimiz kadar toplayamadı. Onlar yeşil bayrakla yapıyor. biz Türk bayrağı ile Türkü Kürdü milletimizi birleştiren tek millet, toplayamadı bu kalabalığı, biz bütün baskılara rağmen, bölücülüğüne rağmen Amerika’sına rağmen tarikatlarına cemaatlerine rağmen, onun için işçi partisi Türkiye ye lazımdır. Bu gün ne yapılmaktadır. Bölgede iki seçenek yaratılmıştır. biri bölücü terör, bütün belediyeleri almıştır. Ve özerk bir yönetim siz istediğiniz kadar biz özerkliğe karşıyız federasyona karşıyız deyin orada federasyonu kurmuştur. Arkasına altmış yetmiş belediyeyi alan bir güç federasyonu kurmuştur. Bunun karşısında bir tek işçi partisi vardır. ordaki halk ile emekçi ile köylü ile birleşen burda inat eden, hem PKK şehit etmiştir tek tek hepsini liderlerimizin gösterdim. Hem maalesef Gladyo kontrgerilla on tane liderimizi şehit etmiştir. on liderimizi. Cizre de Silopi de Şırnak ta bütün bunlarla dövüşe dövüşe savaşa savaşa orada Türk bayrağını işçi partisi dalgalandırmaktadır. Ve bir kale yapmaktadır. işçi partisi onun için burda sanık olarak huzurunuza getirilmiştir. Bizim büyük suçumuz budur. Onun için biz burda sanığız, efendim lozanmış falan onların hiçbir kıymeti yok. Budur bizim esas yaptığımız büyük iş. Biz buradan iktidar olacağız. Türkiye yi birleştiren iktidar olacağız. Bu gün Türkiye yi bölenler iktidarda biz Türkiye yi birleştiren bir iktidar kuracağız. Bu birinci arzımdır. Şunu da belirteyim bu da dava açısından özellikle ikinci iddianame açısından önemlidir biz bu mitinge Atatürk çü düşünce derneğini getiremedik, dedik ki İstanbul, Ankara, çağlayan, Tandoğan, efendim İzmir meydanları Samsun, Manisa, Türkiye haritası bu mu? Nerde bunun Diyarbakır’ı Malatya’sı Kars’ ı Ardahan’ı, bu cumhuriyet mitingleri Diyarbakır olmadan tamamlanmaz. Emekli orgenerallerimizle konuştum, sayın Şener Eruygur komutanımızla da konuştum, diğerleri ile de konuştum. Gelin dedim orda gümbür gümbür her türlü güvenliği temin ediyoruz. tek kişinin burnu kanamayacak. Efendim şu var bu var PKK var, hayır size güvence veriyoruz. Yapamazlar her türlü tedbiri aldık biz orda. Birisi getirip apo nu posterini falan açsaydı bohça yapıp onu kenara koyacaktık. Onların hepsinin tedbiri alınmıştır orda. Ve yapamamışlardır ve mitingden sonra biz koruma falan değil orda Tayyip Erdoğanlar çarşılarda nasıl arkalarında tanklara, şeylerle buldozerlerle onlarla geziyorlar, biz gittik, kebapçılara dükkanlara, oturduk keyf ettik, gülüştük söyleştik, yüzlerce işçi partisinin militanı ve iki ay bunu yaptık. Bu yıllarca verilen bir emeğin ürünüdür. Onları anlattım sayın

57

Page 58: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:58

komutanlara gelmediler. Bakın bu da şu bakımdan önemlidir, efendim bunlar darbe yapacaklar bir olmuşlar. Böyle bir birlik yok. bu sanıkların Şener Eruygur’ların Hurşit Tolon’ların diğerlerinin bu gün tutuklanan rektörlerin vesaire en büyük suçları örgütsüz olmalarıdır örgütlü olmaları değil. örgütsüz olmak suçunu işlemişlerdir, tarihe böyle hesap vereceklerdir. Tarih onların yakasına böyle yapışacaktır. Niçin örgütlü olmadınız da memleketi Amerika nın emrindeki iki buçuk tarikata bıraktınız, bunun hesabını vereceğiz biz. Böyle bir örgüt yoktur. örgüt olmadığı şurdan ve darbe olmadığı şuradan bellidir, o cumhuriyet mitinglerindeki slogan ne, sağcılar MHP ye versin, solcular CHP ye, CHP ye MHP ye oy vererek darbe olur mu? Oy vermeyerek darbe olur. Rektörleri tutukluyorsunuz, darbeci diye o mitinglerdeki slogan neydi herkes kürsüye çıkıyordu oyunuzu şuraya verin diyordu. Ve bir fikir birliği yoktu kürsüde ne Amerika ne ABD demeyeceğiz tavrı vardı alanlarda işçi partisinin ne Amerika ne ABD si vardı. Yani önünüze gelecek bu dava şimdiden önünüze geliyor tutukluyorsunuz. Ne darbesi oy verdiye darbe olur mu? MHP ye oy ver, CHPye oy ver diye cumhuriyet mitingi yapıyor, yanlış yapıyor, ondan sonra siz de onu darbe den içeri alıyorsunuz. İkinci konu, “

Mahkeme Başkanı : “üçüncü konu bu.”Sanık Doğu Perinçek : “İki efendim bu Diyarbakır’ın şeyiydi, mütemmim cüzü, sayın

başkanım mütemmim cüzüydü. İkinci konu sayın başkanım sayın üyelerimiz, biliyorsunuz biz sorgumuzda on maddi hatanın düzeltilmesini talep ettik. sayın savcılarımız sağ olsunlar çalışmışlar dört sayfalık bir yazıyı mahkemeye sundular. Ben de o yazıyı inceledim o yazının en önemli tarafı şudur, yazının girişinde denmektedir ki biz Tuncay Güney in 128 sayfalık mülakatına dayanarak oradan alıntılar yaparak iddialarımızı öne sürmedik. Kolluk kuvvetinin kendi tabirleri ile polisin. Mülakat özetine dayandık. Şimdi delilin kendisi varken aslı varken özetine dayanılır mı? tabanca delil ben fotoğrafını getiriyorum, fotoğrafına dayanıyorum, tabancanın kendisini getireceksin tabanca var elinde. Ve bakınız bütün problemler buradan çıkmıştır. Biz belki savcıların da günahını aldık, mülakat özete uydurma ve yalanlarla dolu. Mülakatı özetlerken mülakatta olmayan konular yazılmış, savcılarımız da bu çalışmaları sonucunda bütün bu uydurmaları tek tek saptamışlar kendilerine teşekkür ediyoruz ama hala verdikleri cevapta mülakatın aslına değil iki noktada bizim talebimizi bize uygun cevap vermiyorlar, sekiz noktada kabul ediyorlar o iki nokta da hala mülakat özetine dayanıyorlar. Biz diyoruz ki buyrun mülakatın aslına bakalım, birinci nokta, Bilecik toplantısı, sayın savcılarımız teşekkür ederiz diyorlar ki evet bilecek toplantısı yok, Bilecik toplantısı olmayınca kaldı mı örgüt. Hani orda kurulmuştu. Şimdi örgütün bir tane toplantısı kalmadı. İrtibat yok kimse kimseyi tanımıyor. Ben size ısrarla ta emniyet ifademden beri hayatımda bir kere bile Tuncay güney ile görüşmedim dedim. Bakın o işkenceli sorguda o da çıktı ne diyor orda, ben diyor Adnan Akfırat ile görüşürdüm diyor. doğu Perinçek ile görüştüğünü söylemiyor çünkü o ilk dört mülakat var sayın başkanım, şu anda ikisi çıktı dört mülakat var, o işkenceli mülakat ikinci mülakat. Sayın Adnan Akfırat biraz sonra onları arz edecek ve o işkence öncesindeki mülakat benim diyor Doğu Perinçek ile görüşmem yok. Adnan Akfırat ile görüşürdüm ben diyor. burda da bizim size başından beri söylediklerimiz doğru çıktı. Bilecik toplantısı yokmuş, iki, Veli Küçük ün talimatı iddiası, mülakat metninde diyor sayın savcılar Veli Küçük ün Tuncay Güney e Doğu Perinçek e iletilmek üzere Ergenekon un yeniden yapılanmasının tezini hazırlamasını söylediği, nerde bu, yok böyle bir şey. Mülakatı açın 128 sayfayı sağdan sola okuyun, soldan sağa okuyun böyle bir şey yok. yukardan aşağıya okuyun yine böyle bir şey yok. hala savcılar mülakat ve hatta o polis ekibine hazırlatıyorlar bu dört sayfayı ve hala ordan o polis ekibini hazırladığı mülakat özetinden alıntı geliyor. Şimdi ben size mülakattan alıntıyı arz edeceğim çünkü bu konu havada bırakılmamış bakmış ki sorgucu polisler böyle laf kalabalığı var, Tuncay Güney in ağzında bu konuyu berraklaştırmak istemişler havada bırakmamışlar. Sorgucu, onlardan yani Doğu Perinçek’lerden faydalanmanı işaret eden kim, yani Veli Küçük mü sana git onlardan faydalan dedi, Tuncay Güney neyi işaret eden, sorgucu, siz gidip bu adamlardan faydalandınız

58

Page 59: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:59

Ergenekonun yeniden yapılanmasından faydalanın diyen kim, Tuncay Güney, Veli paşa faydalanın demedi, tekrar ediyorum, veli paşa faydalanın demedi. Yani suçsuzluğumuzu ispatlıyorlar burda yok olan bir şeyi ispat, hakikaten yok olan bir şeyi ispat ediyoruz. Veli paşa faydalanın demedi, kendi söylemedi bir daha söylüyor, bakın vurgu var veli paşa faydalanın demedi kendi söylemedi, Doğu Perinçek partinin genel başkan yardımcıları ile çalışıyor. Sorgucu, siz Doğu Perinçek’e gittiniz, Perinçek bunlarla kendisi hazırladı, evet kendisi mi hazırladı evet. Sorgucu, niye buna ihtiyaç duydu, örgüt Ergenekon pasif durumda mıydı? Tuncay Güney, hayır, bir daha söylüyorum hayır hayır, partilerde bir anayasa taslağı vardır ve devam ediyor. Yani diyor ki Tuncay Güney bu Ergenekon belgesini falan bunlar hazırlamadı kendi partilerinin anayasa taslağını hazırladı. Kendi partilerinin anayasa taslağını hazırladı. Devletin yeniden yapılanmasını işçi partisinin başkanlık kurulu kararı, şimdi burda Veli Küçük talimatı iddiası da yerle bir oluyor. Metne baktığımız zaman mülakatın aslına bakın biz nelerle uğraşıyoruz. İşkenceli mülakat, efendim CUK a göre işkence ile elde edilen belge geçerli değil biz hala işkenceli de olsa bu belgeleri esasa uymadığı maddi gerçeğe uymadığı için çırpınıyoruz ve size arz ediyoruz. bu dava usul kanununa göre yürütülmüyor. Tuncay Güney, veli paşa faydalanın demedi k endi söylemedi, doğu Perinçek genel başkan yardımcıları bizzat hazırladı. Burda şu önemlidir kimler hazırladı diyor mülakata Doğu Perinçek, işçi partisi genel başkanı. Suphi karaman, 27 Mayıs devriminin lideri, işçi partisi genel başkan yardımcısı. Hasan yalçın, işçi partisi genel başkan yardımcısı, Erol Bilbilik, işçi partisi genel başkan yardımcısı, işçi partisi genel başkanı ve üç genel başkan yardımcısı bunlar nedir, başkanlık kuruludur. işçi partisi genel başkanı ve başkan yardımcılarının oluşturduğu kurul işçi partisi başkanlık kuruludur. Yani bizim başından beri söylediğimiz isimlerle de ispatlanmış oluyor ve bunun bir anayasa taslağı olduğu, işçi partisine ait bir kurul kararı olduğu da gene ispatlanıyor. 3. sü, belgeyi yazanlar. Hala ısrar ediyorlar. Belgeyi yazanlar diye mülakatla söylenen belge işçi partisinin anayasa taslağı, hayır diyor hayır, hayır diyor işçi partisinin anayasa taslağını hazırladı. İşçi partisinin anayasa taslağı başkanlık kurulunun devletin yeniden yapılanması metni, bilgisayarlarda yayınlanıyor isteyene veriliyor, dağıtılıyor. Yayılıyor. Bu üçüncü noktada da durum budur. 4. arz ederim ifadesi, savcıları o arz ederim uydurmasını, uydurma olduğunu teslim ediyorlar. Peki bizim itibarımız ne oluyor. Sabah gazetesinin attığı o manşetler Doğu Perinçek arz ederim dedi. Onlar ne oluyor o hayasız saldırı ne oluyor. Bu psikolojik savaş, bunun müsebbipleri failleri, suçluları. Tekrar söylüyorum işçi partisine cumhurbaşkanı dahil hiç kimse emir ve talimat veremez. işçi partisi bir siyasal partidir, kendi organları vardır. ve organları tarafından yürütülür. Ona talimat verebilecek bir babayiğit yoktur. Karl Marks mezarından çıksın, Atatürk anıtkabirden kalsın oda talimat veremez. işçi partisinin kendi organları vardır. beş, Perinçek PKK kurucusu, iddianame yok mu bu kaç sayfada var. Perinçek PKK kurucusu, şimdi savcılar diyor ki hayır biz böyle bir şey demedik, iddianame ye bakıyoruz diyorlar. Efendim dedik ama onu fabrikatör isimli belgenin içinde. Sen iddianame ye almışsın. Ve fabrikatör belgesini burda hukuki değerlendirme içinde bir tek iddianamenin hukuki değerlendirme bölümlerini okuyacağız, kararı alındığı halde. Oraya sokuşturup iddianamenin okunması sırasında fabrikatör belgesinin tamamını Doğu Perinçek e karış MİT in Mehmet Eymür ün bir psikolojik savaş belgesi olduğu için okumuşsun. Şimdi diyorlar ki biz demedik hukuki sonuca bağlamadık, hukuki değerlendirme, nedir bu iddianame. Bir yalan çuvalı mıdır? iddianame psikolojik savaş yığıntısı mıdır? İnsanları yıpratmak amacı ile derlenmiş bir bohça mıdır? iddianameye böyle şeyler konabilir mi. generaller aleyhine, Genelkurmay başkanları aleyhine, işçi partisi genel başkanı, işçi partisi diğer aydınlarımız. Bu da gitti, altı, işçi partisi belgesinde haini öldür ifadesi, şimdi sayın savcılarımız kendilerine minnettarız teşekkür ederiz. Diyor ki yanlış diyor sehven yazmışız. Öbür belgedeki ifadeyi sehven işçi partisi ibaresi de yok devletin yeniden yapılanması demişiz ama iki belgenin adı farklı. Başka yerlerde ona master plan diyorsun da burda niye demiyorsun. Niçin bu gözlerden kaçar gazeteler alır bunu manşet yapar, işçi partisi haini öldür diye belge çıkartmış, psikolojik

59

Page 60: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:60

savaş yaparım kurnazlığı ile onu koyuyoruz. Bu bir hukukçuya yakışır mı? neyse teslim etmişler Allah razı olsun. Yedinci madde, Genelkurmay PKK görüşmelerinde Perinçek aracılığı, burda da aynı şekilde bizim böyle bir iddiamız yok. ama sayfa sayfa 276,281,1526 ve diğer yerlerde iddianame de. En az on beş yerinde, Doğu Perinçek Genelkurmay ile bakın Genelkurmay ile PKK arasında ki görüşmeleri yürüttü ne zaman, haymana cezaevinde yatarken. Tabi haymana cezaevinde yatarken burda çıktı ortaya onlar koymuşlar, Kenya dan havalandıktan sonra roma ya gitti, bilmem ne hep Doğu Perinçek Apo ile görüşüyor, bütün o size ispatladık, gelen yazılar da gösterdi, haymana cezaevinde iken on ay süre ile bütün bu görüşmeleri yürütmüşüz. Şimdi diyorlar ki hayır bu yanlış. Fakat hukuki sonuca bağlamamıştık hukuki değerlendirme buna dayanarak yapmamıştık. Perinçek e yollanan PKK mektupları, mahkeme kararı geldi gördünüz, bunların sahte mektuplar olduğu ortaya çıktı. Sorguda ifademde söylemiştim sayın savcılara sayın emniyet mensuplarına dedim burda mahkeme kararı var, bunu koymayın sakın yanlış yapıyorsunuz. Biz onu bir sene üç ay hapse mahkum ettirdik, iftiradan. Siz bunu iddianame ye korsanız siz de iftira suçu işlemiş olursunuz. Burda sizin önümüzde sayın başkan sayın üyeler iftira suçunu kasıtlı olarak işledi. Mahkemenin önünde iftira suçunu işledi. Hani bilmeden yapsa ama ifadelerimiz orda da ifadelerde demişiz. Bu iftiradan mahkum ettirdik bu adamı demişiz. Sizin mahkemenizde bu tanık olduğu, huzurda işlenen suç dolayısıyla savcılar hakkında bir suç duyurusu yapması gerekmez miydi? Bu mudur adalet. Bunu sizden beklerdik burda resmen iftira suçu işleniyor bile bile kasıtlı olarak talep ediyoruz bir suç duyurusunda lütfedip bulunmadınız. Dokuz , ulusal kanalı Ergenekon kurdu, dedik ki nasıl olur kardeşim 1994 yılında ulusal kanal kurulmuş, siz diyorsunuz ki Ergenekon 1999 da. 94 te olmayan reorganize edilmemiş Ergenekon nasıl ulusal kanalı kuruyor. Bunu da ispatladık ticaret sicili geldi diğer RTÜK ten yazılar geldi bunun da gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Fakat bakınız bu sefer de bunu kabul etmekle beraber maddi olguyu evet 94 te kurulmuş bizim için önemli o zaten, fakat diyorlar ki bu seferde efendim biz Ergenekon un 99 da kurulduğunu falan iddia etmiyoruz, peki ne zaman kuruldu, kurulduğu tarih belli olmayan, suç tarihi belli olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız. Hiçbir iddianame suç tarihi belirlenmeden yazılır mı? yani hiçbir iddianame pire berber iken deva tellal iken bu olmuştu diye masal anlatır gibi bir iddianame yazılabilir mi. tarih var milat var isa dan sonra isa dan önce, on iki ayrı takvim var fare yılı yılan yılı diye Çin takvimi var. on, yine iddianame de psikolojik savaş amacı ile efendim Perinçek geçmişte ermeni soykırımını savunuyordu, dedik ki getirin, getiremediler. Bir hukukçu için utanılacak bir olaydır, getirdikleri metin, biz 1973 yılında karşılıklı kırım dan bahsediyoruz. Şimdi de onu savunuyoruz. Evet karşılıklı kırım oldu. Mukatele oldu ziya Gökalp de bunu savundu. Atatürk de bunu savundu, biz de bu gün bunu savunuyoruz. Türk devleti de imana geldi en sonunda 73 yılında bizim savunduğumuzu artık bu gün savunuyor dış işleri bakanlığı belgeleri hükümetin açıklamalarına bakalım, Türk devleti artık ne diyor karşılıklı kırım oldu diyor. ama biz fazla bir şey söylüyoruz. işçi partisi olarak diyoruz ki bu karşılıklı kırımın tarafları eşit değil, bir tarafta emperyalistler vardı, bir tarafta vatanını savunanlar vardı. Biz bunu Türk devletine hala söyletemedik. Meclislerde sempozyumlar yapıldı konferanslar yapıldı. Fakat karşıda emperyalistler var Rus çarlığı İngiliz Fransız emperyalistleri bunlar vatanımıza saldırdılar biz de Çanakkale de olduğu gibi doğu cephesinde de vatanımızı savunduk. Bakın şimdi rus belgeleri çıkıyor en son rus generali çıkıyor, Rus generalinin çok önemli kitabını yayınladık, oralarda hep aynı şeyler söyleniyor. Şimdi sayın başkanım sonuç olarak bu on maddenin on maddesinde de savcılarımızın da katkıları ile emekleri ile on maddede de maddi hata olduğu ortaya çıktı. Fakat şöyle bi soru vardır. Peki niye böle iddianame ler yazılmaktadır. En önemlisi de biz hukuki sonuca bağlamadık, peki bu metin nedir. Bir masal kitabı mıdır, hukuki sonuca bağlanmayan bir iddianame olur mu? Bu bir iftiraname midir bu bir psikolojik savaş belgesidir. Savcılar bunu itiraf etmişlerdir. Biz suçlamaları doldururuz gerçeğe uysa da uymasa da sabah gazetesi yeni şafak şu bu falan filan hepsi alırlar bunları manşetlerden veryansın ederler Türkiye’nin cumhuriyet devrimini savunan vatanı savunan emekçiyi savunan partilerini örgütlerini

60

Page 61: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:61

kahramanlarını aydınlarını generallerini ordusunu TSK yı suçlarız, yerin dibine batırırız bu bizim yanımıza kar kalır. Buna izin verilmiştir mahkemeniz tarafından yani bu sırf savcıların bir hatası ve suçu değildir. Mahkemeniz de buna ne yazık ki izin vermiştir bun da tespit etmek zorundayım. Ve bunun sebebi de şudur, 19 nisan yani evvelsi gün Mehmet Altan, vatan gazetesinde yapılan bir görüşmede bakınız ne diyor. bence AKP ye kalsa Ergenekon kapanır bile AK Parti yi aşan bir irade Ergenekon un peşinde. Siyaset kurumu ile askeri kurumların anlaşmasını önleyen başka bir irade çalışıyor. AKP nin de onayı var ayrıca ama onaylamasalar bile bu iş sürecek gibi gözüküyor. Yani dayatılıyor Türkiye ye bir zaman Mehmet Altanlar şunu yazmıştı Türkiye ya seve seve bu dayatmayı kabul edecek. Bu S1 formülü dediler. 1998 yılındaki yazılarında S1 formülü veya sinkaf ede ede sinkaf ede ede Türkiye ye aynen böyle o kelimeyi telaffuz etmiyorum, oda S2 formülü dediler, şimdi S2 formülünü uyguluyorlarmış. Devam ediyor çünkü herkes paralel devletini temizledi, dünya sistemi Ergenekon u tasfiye ederek dünya sistemi, biz ulusal devlet diyorduk, bağımsız yargı diyorduk, adalet mülkün temeli yazıyordu Atatürk ün oraya büstü dikilmişti. Dünya sistemi çıktı karşımıza Türkiye yi tedavi ediyor. Şu anda burda sizin yaptığınız iş bir tedavi hekimlik yapıyorsunuz. Türkiye yi tedavi ediyorsunuz. Ama bunu kendi kendimize yaparak iyileşmemizi istiyorlar. Size havale etmişler burası NATO ülkesi, burana NATO nun ve Amerika birleşik devletlerinin istemediği olmaz. Bizi buraya getiren irade amerikanın iradesidir. Türk yargısının iradesi değildir. Ve siz ara kararlarınızda da nihai kararda da kendiniz hakkında bir karar vereceksiniz Amerika nın iradesini teslim oluyor mu mahkemeniz olmuyor mu vereceğiniz karar budur. Benim hakkımda bir karar veremezsiniz ben çünkü suçsuzum. Vatanıma karşı cumhuriyetime karşı devrime karşı hiçbir suç işlememişim halkıma karşı. Ben suçsuzum bunu biliyorum. Siz bilseniz de bilmeseniz de o edip Cansever in çok güzel bir şiiri vardır, ne çıkar siz bizi anlamasanız da, siz bizi anlamasanız da ne çıkar, eh yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da, ben kendimi biliyorum. Suçsuz olduğumu biliyorum. Sizde öğrenmeniz lazım. Siz Amerika dayatmalarına evet demekle hakikati teslim etmek arasında bir karar vereceksiniz, zor bir karar değil bu Amerika da size hiçbir şey yapamaz. Amerika size hiçbir şey yapamaz. AKP hiçbir şey yapamaz, saygılarımla arz ederim.’

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi,verildi: “ Sayın başkanım, şayet bu Ergenekon trajedisi içinde bu olayın içinde bizzat yaşamasam basından izlediğim görsel medya dan izlediğim kadarı ile birisini korkutmak için ilk söyleyeceğim seni Ergenekon a teslim ederim demek olurdu. Zira bakıyorum öylesine bir portre çizildi ki bizler hakkında yeri geldi biz kendimizi tanıyamadık. Burda iki kısa anekdot arz etmemin sebebini bilahare bağlayacağım çünkü sabır ile dinliyorsunuz, fazla da sabrınızı zorlamak istemiyorum. polis de emniyet de Ermeniler ve Kürtler hakkında ne düşünüyorsun diye çocuğum yaşında bir polis bana bir soru yöneltti. Dedim ki bir olay anlatacağım yaşanmış. Şark a gitmiştim baktım kimisi Yasef ismini Yusuf yapmış, kimisi değiştirmiş başka bir isim bir çocuk Yerbant Yarbatoğlu bu da Türkiye cumhuriyeti kayıtlarında bulunabilir İstanbul da o zaman ikamet ediyordu. Kısa süre izledim. Eğitim atış disiplin bölükte çok iyi bir seviyede fakat onbaşı sayın başkanım, yasaya göre de çavuş yapılmıyor. Bir gün bölüğü topladım kısa bir konuşma yaptım. Ve dedim ki bu çavuş rütbesini hak ediyor anasının ak sütü gibi ve taktım rütbelerini, tabi maaş veremiyorsunuz prosedüre göre ve hissettirmeden her ay da maaşını verdim. Bir gün Selahattin Demircioğlu orgeneral denetlemeye geliyor tabur komutanı dedi ki Muzaffer Tekin onu dedi ya çıkarma şeye, tatbikata veya ismini değiştirsin. Hayır komutanım dedim işini eşini her şeyini bırakmış, vatan hizmetine koşmuş bu delikanlı o onuru yaşayacak dedim, ve çıktı o ismi ile de bir de ödül aldı komutanım yani bizi hrant dink davasına, karıştırmak isteyenler bizle yaşasalardı. bizim gerçeğimizi çok iyi bilirler utanırlar demeyeceğim, kendilerine bırakıyorum. Diğer bir konu Kürtler ile ilgili de şu anımı anlattım. Hasbelkader de Girne ye ilk giren birliği sentileryondan denize kadar ulaştık. Gece geç saatte dönüyoruz. Şehitler var yaralılar var, ertesi gün toplanma bölgesinde bir delikanlı sekiyor başkanım, ismi şerif duman Bitlisli. Şerif neyin var bir şeyim yok komutanım, neyin var yok, gel

61

Page 62: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:62

bakayım dedim. Bir mermi sırtından girmiş çıkmış, bir mermi bacağından har paketi ele sarmış ve savaşmış biz bu insanlara böyle baktık ve ayrılana kadar bu gün de hep anlatıyorum hala da irtibatım devam ediyor. Bunu anlatmamın tek yegane nedeni hrant dink davasına binlerce ellerinde hepimiz Ermeniyiz diye katılan insanların bizleri sevip sevmemeleri önemli değil ama bu olayı objektif bakmalı bugün çok şey yaptım, hakikaten doldum. Gerçek aydınlarımız burda ben onlara şükranlarımızı arz etmek istiyorum onlar bunlar diye bizleri ayırmadılar. Bu dava ne Muzaffer Tekin in ne sayın Veli Küçük ün ne sayın Doğu Perinçek in ve saygıdeğer insanların davası değil. hatırlarsanız sayın başkanım ifademde bizlere av ve tuzak misal verdim. Tuzaklar kuruldu amaç değildik araç tık bizim üzerimizden önce işte yargı ordu üniversiteler ulus devlete sahip çıkan güçler ve nihayetinde de Türkiye cumhuriyetinin rejiminin değiştirilme operasyonu idi gerçek aydınlarımız bunları anladıkları için burda bizi destek veriyorlar tekrar onlara şükranlarımız arz ediyorum. Bütün buradaki sanıklar lehine. Şimdi sayın başkanım amerikan milliyetçiliğine ilham kaynağı olan sadakat yemini şu ifade ile biter. Tanrının koruculuğu altında tek bir millet bölünmez, hür ve adildir. Hür oldukları bu gün için tartışılır ama adil olduğunu hiçbir zaman düşünmüyorum. Düşünmeyeceğim de. İşte tanrı nın kendisine biçtiği misyon düşüncesi ile dünyayı şekillendirmek isteyen ABD küresel stratejisi için şu faktörleri kullanıyor, wall street, pentagon, Hollywood, Washington DC, Evancelist Yahudi Mesihçi ve kehanetçiliği şeklinde özetleyebilirim. Küçük Amerika olma hevesinde ve düşüncesinde olanlar maalesef ülkemizi amerikanın bir laboratuarına dönüştürme çabasında içindeler. ABD dünya üzerindeki düşünce ve emellerine Hollywood da şekillendirdiği ve dünya kamuoyuna sunan bir şey uyguluyor strateji uyguluyor. Filmler vesaire. Şimdi bakıyoruz buna Türkiye de de örneğine çokça rastlanıyor. Hem görsel medya da hem yazılı asında. Ben yine ifademi arz ederken dedim ki iddianame kurtlar vadisi ile örtüşüyor Sayın başkanım, 13 şubat ta Danıştay davasının nihai kararı verildi. Ve gerekçeli kararında da Ergenekon ile bir ilişkisinin olmadığı açıklandı. Müteakiben kurtlar vadisi dizisinde İskender büyük isminde o rolü üstlenen bir kişi bir avukata talimat vererek Danıştay a baskın olayını planladı. Biz bu görüşmelerde açık görüşe çıktığımızda falan dedim ki görürsünüz yakında dedim bu iddianame de bu Danıştay ve cumhuriyet olayları yer alır. Hayır mümkün mü dediler. Ve nitekim aldı. O zaman iddianame yer aldığı zaman başkanım, biz şaibeli idik, hatırlarsanız Ankara Yargıtay 9. ceza dairesi bunu oy birliği ile bozulması yönünde karar verince burada ben dedim ki teşekkürlerimi arz ediyorum, biz bu kararı bekliyorduk, çünkü o şaibeli şeyimiz ömür boyu devam edecekti. Bizim o şaibeyi temizlememiz için er meydanı burda burada savcıların Osmancıkları ile devşirdikleri ile biz burda birebir mertçe mücadelemizi yapacağız, onların omuzları da yerden kalkmayacak. Biz şimdi sanığız ama o medya dinci medya ben hatırlarsanız başkanım alçak demiyorum. Alçak bir seviye farkıdır. Çukur un ta dibi olan medya bu gün den ilan ettiler. Bizi hükümlü ama sizin burda olmanızın sebebi hikmeti bu olayı çözmek için ve göreceksiniz biz bu olaydan aklanacağız tertemiz çıkacağız ama bu olaydan ömür boyu hem tarih hem de yargı önünde kimler mi hüküm giyecek, siyasiler, temiz eller diye temiz elleri kirli eller yapamaz, kirli eller le temiz eller operasyonuna soyunanlar ömür boyu mahkum olacaklar. Türkiye bağırsaklarını temizliyor diye temiz Türk halkının bağırsaklarını dil uzatıp kendi bağırsağını görmeyenler hüküm giyecekler. Ayrıca kimler mi giyecek sayın başkanım, o küresel eşkıyanın emrinde onun istihbarat birimleri ile yerli işbirlikçiler emniyet içinde yuvalanmış maalesef maalesef yargı içinde de hiç bunu söylerken şey yapmıyorum içim yüreğim sızlıyor, bir takım insanların hukuk ile aldatmaları ile bu noktaya gelinmiştir. Onlar hem yargısal hem de tarih önünde bunun gerçek suçluları olarak ortaya çıkacaklardır bu görevi de bu yüce mahkeme yapacaktır. Şimdi bir de yazılı medya dedim bakın başkanım şifreler hep çözülüyor, elimde bir kitap var bu kitap 6 nisan 2006 tarihinde yazılmış, yani Danıştay baskınından önce, burda Ergenekon dan bahsediyor. Ergenekon diyor cümle aynen şu Sayın başkanım, Ergenekon komünizmin Türkiye de başarıya ulaşmaması için kurulmuş gizli bir örgüttür diyor, Danıştay dan önce yazılmış bir iki ay önce. Ergenekon’un aktif olup olmadığı yıllarca tartışıldı. Derinden gelen

62

Page 63: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:63

bir ses tartışmalara son noktayı koydu. Ergenekon hep aktif olacaktır, ve buradaki isimler içinde diyor ki hayal diyor yani o kahramanlara ama bakıyorsunuz sayfa kırk bir Veli Küçük diyor etti, veli paşa özür dilerim Veli Küçük değil düzeltiyorum, veli paşa yardım etti orda hafızalara sokuyor, bu ismi. Sonra ilerliyorum Sayın başkanım yine çözülüyor şifre şimdi ben Ankara dayım, Danıştay olayından sonra ısrarla bana TEM de düzce de bir eğitim kampı olduğu, orada silahlı eğitim verildiği, hayır dedim. Hüseyin görüm böyle söylemiş, ben Hüseyin görüm ün ağzından böyle bir şey duymadım. En az üç dört defa geldi gitti. şimdi bakınız sayın başkanım. Burda bir anekdot var, onu müsaadenizle arz edeceğim. Şimdi teşkilatın başkanına Gül diyor ki, şahsınızla ilgili değil fakat devlet içinde kendisini kurtarıcı role atamış bazı insanlar olabilir. Mesela düzce dekiler gibi. Devam ediyor, diyor ki teşkilattan sorumlu olan düzce de jandarma ya bağlı birliklerimiz var eğitim görüyorlar bunun dışında illegal bir yapılanma olduğu falan doğru değil, varsa da biz onların peşindeyiz, yakında ortaya çıkarcağız. Basında şurada burda yazılanları ben de okuyorum. Müteakibin sayın başkanım fazla vaktinizi almayacağım, ilerde diyor ki istihbarat birimlerinin yaptığı operasyonda illegal savaş eğitimi vermek ve çete kurmak suçlarından aranan molla, belki de Hüseyin görümü tarif ediyor burda imam orda molla geçiyor. Bu gün ele geçirildi, düzce deki kampa baskın yapan jandarma ekipleri Ankara da verilen talimat doğrultusunda çete üyesi on beş kadar genci gözaltına aldı. Gençler arasında yurt dışında n gelen gönüllülerinde olduğu söylendi. Ben de görüm e savcının düzce de eğitim yapıldığı sorusunun acaba temeli buradan alındı mı diye not düşmüşüm. Evet işte Sayın başkanım, bu iddianame ön hazırlıkları yapılmış, gerek görsel medya da gerek se yazılı basındaki bu tip yayınlarla devam ediyor ve ben yine iddia ediyorum bu iddianame de kin var, öfke var, para var, aşk var, bolca iftira var sayın başkanım biraz da darbe söylentileri ve cinayet. En son şunu arz edeceğim, yetmişli yıllarda okumuştum aziz nesin in bir şeyinden kitabından af edersiniz, Sayın başkanım, yaşlı merkep merada otluyormuş, sislerin arasından bakmış uzakta bir kurt, yok yok canım demiş, olsa olsa koyundur, keçidir köpektir, devam etmiş, aradan vakit iyice yaklaşmış, aa kurt demiş yok canım kurt değil, köpektir, koyundur, kuzudur. Bakmış hemen soluğunu hissetmiş hamle yapacak aa kurt. Sağ baldırı kalça biraz ileri sol kalça uzatmıyorum gövde aa o imiş aa o imiş, en son mera inlemiş başkanım aa oii o en son aaii aa ii ve diyor ki rahmetli eşekçe de buradan işte şey yaptı diyor, literatüre girdi. Maalesef ülkemizi Ergenekon rezaleti af edersiniz soytarılığı ile öyle bir yere getirdiler ki ülkemiz gidiyor farkında değiliz arz ederim.”

Sanık İsmail Yıldız söz istedi, verildi: “Sayın başkanım, çok önemli bana göre bir konu var, taraf gazetesi Sayın başkanım 20 nisan ben önce şöyle bir okuyup geçtim fakat daha sonra ciddi okuyunca bizleri sizin yargılamadığınızı anladım sayın başkanım, burada bir mahkeme heyetinin de bulunmadığını anladım tekrar okudum, dört beş defa tekrar edince kısmen anladım ki ne savcılık makamı var burda ne mahkeme heyeti var, yani aslında sizler yokmuşsunuz burda.

Mahkeme Başkanı :” siz var mısınız?”Sanık İsmail yıldız:” bizler varız başkanım, maalesef varız şimdi şöyle başlıyor söyleşi

Bülent Orakoğlu ile yapılmış sayın başkanım eski emniyet istihbarat daire başkanı, benim gıyaben çok iyi tanıdığım bir insandır çiller döneminde emniyet istihbarat daire başkanı idi Sayın başkanım ben bunu size arz edeceğim şurada delili olmadığını, bütün tutuklamaların delilsiz yapıldığını kendisi itiraf ediyor diyor ki; tutuklanan profesörlere baktığımızda Ergenekon soruşturmasının neye doğru yol aldığını düşünüyorsunuz diye soruyor Neşe düzel, son operasyonla süreç çok ilerledi, operasyonu geliştiren unsurlar var, birincisi örgütün cezaevinde birbirine düşmesi ve henüz deşifre olmamış dışarıdaki bazı kişilere hapishaneden üstü kapalı mesajlar gönderilmesi, ikincisi bir çok kişinin gizli tanıklık yapmak için savcılara başvurması, böylece operasyon Türkiye yi geçmiş yıllarda yöneten mekanizmalara ve beyne doğru ilerliyor. Sayın başkanım bir başka nokta da da şöyle diyor yine bir delilin olmadığını ispat için ve bizim tutukluluk kararlarını sizin almadığını ispat ediyor burda yani burda her celse sonunda verdiğiniz

63

Page 64: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:64

tutukluluk kararı size ait değil, bu ve iddia makamında böyle bir talebi yok, aynen şöyle diyor Sayın başkanım, yine neşe düzel soruyor, yalçın küçük serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamada eski Genelkurmay başkanı Hüseyin kıvrıkoğlu nun evine gidilirse intihar edeceğini söyledi, böyle laflar niye söyleniyor, cevap veriyor Orakoğlu, cezaevinde bulunan insanlar belki bir yerlere mesaj veriyor dedim, ya zaten operasyon böyle büyüyor. İçerdeki kişi güvenini kaybederse ve bunlar bizi kandırmış diye düşünürse örgüt çözülür. Zaten konuşanlar da bundan dolayı konuşuyor. Bazı komutanlar çıkıp Veli Küçük’te kim, kendisini tanımıyoruz dediler. Bu açıklamanın hemen ardından, emekli Genelkurmay başkanı Karadayı’nın ses kayıtları ortaya düştü. Sayın başkanım, çok uzun burda önemli olan hususlardan birisi şu, içerde tutuklular gına gelince tutukluluk hallerine gidip kendileri bir takım itiraflarda bulunuyorlarmış o itiraflar neticesinde soruşturama yürüyormuş yeni soruşturmalar yeni dalgalar açılıyormuş burda önemli olan hususlardan birisi de şu, Orakoğlu’nun elinde bundan sonraki dalgalarda kimlerin tutuklanacağı var ve bu dalgaların devam edeceği var elinde isim listesi var sayın başkanım Orakoğlu’nun. Diyor ki ben bundan sonraki dalgalarda kimin tutuklanacağını biliyorum. Hatta öyle bir ilginç ifade daha var ki savcıların elinde ne olduğunu biliyoruz diyor. Savcılardan çok daha iyi biliyor sayın başkanım savcıların elinde ne olduğunu ve bunu da ifade ediyor orda. Konuşma metninde röportajda. Sayın başkanım bir başka husus, davanın siyasallaştığını vurguluyor , diyor ki arkamızda siyasi irade var siyasi irade olmasaydı bu olmazdı diyor. savcıların arkasındaki siyasi irade sayesinde tabi bu noktaya geldi diye söylüyor. Ve kaç dalga yapılabileceğini daha söylüyor İtalya’daki temiz eller operasyonuna benzetiyor ve ordaki o operasyonun aslında İtalya nın işgali operasyonu olduğunu tabiî ki bilmiyor ve şu operasyonun da Türkiye’nin bir nevi işgali operasyonuna dönüştüğünü tabi ki kendisi yine bilmiyor ve diyor ki orda sekiz on bin kişi tutuklanmıştı, Türkiye de benzer bir rakama ulaşılacak diyor. Şimdi benim bildiğim şu sayın başkanım bu Orakoğlu nun herhangi bir resmi görevi yok emniyet istihbarat eski daire başkanı tek unvanı bu, başka da bir unvanı yok ama anlıyoruz ki bu soruşturmayı yürüten heyetin içersinde o var Sayın başkanım. Heyetin başında bu var. ben bunu çok daha önce yazmıştım cezaevine düşmeden önce düşürülmeden önce SESAR ın internet sitesinde sayın Orakoğlu ancak böyle olur önce bir takım örgütler kurdurulur sonra darbe yapılacak diye o örgütler üzerinden birilerine operasyon yapılır ve iktidar tesis edilir diye bir yazı yazmıştım sayın başkanım. Sayın başkanım ben o 28 Şubat sürecindeki durumu çok iyi biliyorum. O 28 şubat sürecinde Türkiye cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir başbakan ın üç tane yabancı danışmanı oldu Türkiye de. Bir başbakan çiller in o dönem ki başbakan yardımcısı koalisyon, üç tane yabancı danışmanı oldu. Ne oldu ise o üç tane yabancı danışmandan sonra oldu bu davanın arkasında ABD yok sayın başkanım bu davanın arkasında NATO yok bu davanın arkasında AB de yok. ama İsrail de yok bu davanın arkasında şu var, uluslar arası bir şebeke var. uluslar arası bir istihbarat şebekesi uluslar arası diploması şebekesi var. ben bunları isim isim biliyorum Sayın başkanım. Ama beni burda şaşırtan şu, MİT gibi gerçekten dünyanın en ciddi istihbarat teşkilatlarından birisinin CIA gibi yine dünyada ki istihbarat imparatorunun AB gibi dünyadaki devletlerin patronunun ve Türkiye deki devletin üç tane dört tane kişinin elinde bu şekilde oyunca haline gelebilmiş olması şaşırtıcıdır. Şu anda ABD dahil olmak üzere bütün yönetim mekanizmalarına bir takım şantajlar yapılıyor ve o şantajlar üzerinden ABD de NATO da ve Avrupa birliği de ve Türkiye cumhuriyetindeki hükümet de AKP de boğazına kadar çamura batırılmış durumda. Bu çamurdan bir tane çıkış yolu var diyorlar sayın başkanım oda ne sivil dikta, sivil diktayı nasıl tesis ederiz, bu soruşturma yolu il tesis ederiz. Ergenekon soruşturması Türkiye de sivil dikta nın tesisidir. Ben bunu 1997 yılından beni adım adım izledim, o günlerde Tansu çillerin danışmanları ki bunlardan birisi mümtaz er Türköne idi, onların yaptıkları çalışmaları gördüm. Ben size burda arz ettim dedim ki sayın başkanım, bu gün bu salonda Türkiye de ve dünyada ne olup bittiğinin en yakın tanıklarından birisiyim dedim bir telefon ile dünyada ulaşamayacağım herhangi bir isim yok demiştim. Hepsine ulaşabilirim demiştim. Şimdi

64

Page 65: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:65

buradaki şahadetim şu Sayın başkanım, ben Bülent Orakoğlu un gıyaben çok iyi tanıyorum. Ankara çok küçük bir yer. İstanbul un bir semti kadar, orda herkesin ne yaptığını çok rahat görebilirsiniz Bülent Orakoğlu’nun polis akademisindeki bir takım kişilerin emniyetin içersindeki bir takım kişilerin ve bürokrasideki bazı insanların AKP yi nasıl bir çamurun içine attığını ben gözlerimle gördüm. beş saat konuştum Levent Ersöz tuğgeneralle konuşuyorum o suç, ama sekiz yüz saat brifing verdiğim kişiler dışarıda onlar iktidarda çünkü onlara herhangi bir suç isnat edilmiyor. Baba oğul ilişkisi olan dalan ki öyle bir ilişkimiz var konuştuğum için aranıyor şimdi sayın başkanım, buradaki çetenin ismi çok açık isim isim belli. ama bu çeteye devletin nasıl mağlup olduğunu MİT’in nasıl mağlup olduğunu emniyetin jandarmanın, Türk silahlı kuvvetlerinin ve hükümetin nasıl mağlup olduğunu ve üç beş kişinin bir devletin ve bir milletin kaderi ile nasıl kolayca oynayabildiğini ben anlamış değilim Türkiye’nin aydınlarının kaderi ile bu kadar rahat oynanabildiğini gördükçe ben üzülüyorum ve çocuklarıma diyorum ki artık hakkınızı helal edin çünkü buradan bizim çıkışımız olmaz. Buradan ancak bir sivil dikta olur o sivil dikta da gelir bizi cezaevlerinde öldürür. Çünkü bu çamurun içersinden başka bir çıkış yolu yok diye fakslarımda yazıyorum. Şimdi sayın başkanım buradaki az önceki söylediği şey şu, savcıların elindeki her şeyi Bülent Orakoğlu biliyor. Sizin burda tutukluğu uzatma kararlarınızın arkasındaki gerçek nedeni açıklıyor diyor ki bu tutukluluğun uzatılmasının sebepleri içerde mahkumları tutukluları birbirine düşürüp ordan itirafçılar üretmek ve ordan itirafların üzerinden soruşturmayı derinleştirmek. Elimizde bir tane delil yok diyor sayın başkanım. Bu şartlar altında Tayyib Bey’e 60 a yakın yani basın yolu ile hakaret ettiğim için altmış a yakın dava açılmış sayın başkanım. Ben bu isimleri de bir takım yazılar yazdım SESAR’ın internet sitesinde. Çünkü Türkiye deki en kapsamlı tinktenk in başkanıyım ben. Bunu yapıyoruz siyaseti yakinen izliyoruz. İç dış politikayı yakinen izliyoruz. Buradaki bütün gelişmeleri di yakinen izledim. Sayın başkanım ben bu şartlar altında bu kurgunun artık bir şekilde durdurulması gerektiğini söylüyorum. Demin tolga bey söyledi avukat, dedi ki bizi istihbarat oyunlarına alet etmeyin, Sayın başkanım dünyanın süper güçlerinin ve istihbarat teşkilatlarının, süper istihbarat teşkilatlarının Türkiye deki mücadelesinin piyonları haline getirmeyin artık bizi yani buna bir şekilde son verirseniz hem Türkiye rahat edecek hem bizler rahat edeceğiz. Ben bu şartlar altında tahliyemi talep ediyorum, arz ederim.”

Sanık Erol Ölmez söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım önce kısa bir beyanım var bir de talebim var, kısa beyanım daha önce 61. duruşmada çapraz sorguda seksen üç yapraktan oluşma şeylerim vardı kendi el yazımla ilgili onların hepsini bana Silivri cum. Başsavcılığı iade etti. Bunu arz etmek istiyorum aynı zamanda talebimin ise, tahliye ile ilgili on beş aydır tutuklu bulunmaktayım. Şahsıma yapılan asılsız suçlamaların cevabını savunmamda verdiğimi sanıyorum. Yalnızca çapraz sorguda elinizde bulunan hayali sebeplerin hepsi Silivri cum. Başsavcılığı tarafından bizzat bana iade edilmiştir. İddia makamının beni şu anda suçlayacak bir belgesi var olduğuna inanmıyorum. Var sa sunsunlar eğer yoksa bir hakkın acilen tahliyesini acilen arz ve talep ediyorum.”

Sanık Rasim görüm söz istedi, verildi: “ değerli başkanım sayın üyeler, sadece bir fotoğraftan dolayı sadece bir fotoğraftan dolayı 330 gündür tutukluyum, savunmamda da belirttiğim gibi buradaki sanıkların hiçbiri tanımadığım gibi onlarda beni tanımamaktadır. Sayın iddianame makamından önce zaten ben soruyorum, beni ilişkilendirmeye çalıştıkları kişiye, hiç kimse beni tanımadığını beyan ediyor. Zaten tanıdıklarını beyan etseler bile benim telefon konuşmalarımdan, kredi kartı ekstresi raporlarından da bu belli. ben sadece Osman Yıldırım ın beyanından dolayı tutukluyum Sayın başkanım. Onun dediği tarihlerden ibr sene öncesi ve bir sene sonrası hiç İstanbul a gelmiş bir insan değilim Sakarya da yaşayan bir insanım, tutukluluk halimin gözden geçirilmesini tutukluluk halime devam edecekseniz, bana gerekçeli bir karar sunmanızı tarafıma arz ederim. “

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, sayın mahkeme, devletin yeniden yapılanması ismi ile anılan örgüt içerikli bir belge olduğu söylenen belgenin de

65

Page 66: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:66

benden elde edildiği iddia edilmişti. Bu iddia devam ediyor, 10 Nisan ve 17 Nisan tarihlerinde iki ayrı taleple bunun nasıl elde edildiğini mahkemenizden talep etmiştim. İddianamede bu belgenin benden bir bilgisayarımda bir başka yerde de belge olarak yazılı olarak elde edildiği beyan edilmişti. Ancak mahkemenizin vermiş olduğu kararla şahsıma verilen tutanakta bu belgenin cd içersinde olduğu ve 22 Mayıs 2006 tarihinde benden alındığı elde edildiği söyleniyor. Ancak şöyle bir durum var, 16/06/2007 tarihinde sayın 2007/1536 soruşturma sayı numarası ile savcı Zekeriya öz TEM şube müdürlüğüne bir yazı yazıyor, terör örgütü yöneticisi olmak suçundan ifadesi alınan Muzaffer Tekin’in ekte beyan çerçevesinde ismi geçen şahıslardan Metin Yalazangil, Kuddusi Okkır, Zekeriya Öztürk ve İsmail Paker isimli şahısların Muzaffer Tekin in bürosunda bulunan devletin yeniden yapılanması isimli yazılı dökümanlar çerçevesinde faaliyet gösterip göstermediği, ve belirtilen oluşuma üye olup olmadıkları hususunda devamında bu şahısların ev ve işyerlerinde belirtilen yazılı dışı oluşumla ilgili olarak bilgi belge ve doküman bulunabileceği hususları göz önüne alınarak hem göz altına alınmamızı hem de bize ait ev ve iş yerlerinde arama yapılması talimatını veriyor. Ancak bu tarihten sonra yapılan yani 2007 haziran ayında yapılan benim ve yakınlarımın evlerindeki aramalarda devletin yeniden yapılandırılması belgesinin çıkması söz konusu değil. böyle bir belge yok. daha sonra tekrar yine savcılığın 21/06/2007 tarihli soruşturma no 2007/1536 sayılı yazısı ile savcı Zekeriya öz ün TEM şubeye yazdığı yazıda dört madde içersinden şöyle 3. maddede, şüpheli Muzaffer Tekin in beyanlarından yazıhanesinde ele geçirilen devletin yeniden yapılanması başlıklı yazının daha önce Danıştay saldırısı olayı sonrasında yapılan aramada güvenlik güçlerince alınan daha sonra suç unsuru görülmediğinden bahisle kendisine iade edilen belgelerden olduğunu beyan etmiş, bu hususla alakalı gerek müdürlüğümüzde gerek soruşturmayı yapan Ankara emniyet müdürlüğünde bulunan arama tutanakları ve inceleme raporlarının birer suretinin dosyaya eklenmesini, 4. maddede şu şekilde şüpheli Muzaffer Tekin beyanlarında Zekeriya Öztürk ün Danıştay saldırısı olayı sonrasında kendisini araba da gezdirdiğini beyan etmiş olup bu hususta Muzaffer Tekin, Mahmut Öztürk, İsmail Paker, Zekeriya Öztürk ün Danıştay saldırısı dosyasındaki emniyet beyanlarının Ankara emniyet müdürlüğünden temini, ve ifadelerin incelenerek konuya ilişkin beyanların Muzaffer Tekin in beyanları ile uyuşup uyuşmadığı hususlarını da araştırılarak acele cum. Başsavcılığımıza gönderilmesini istiyor. Buradan sonra bir yazışma daha var Sayın başkanım oda şu, Murat Ekizoğlu’nun organize suçlar şube müdürünün 23/07/2007 tarihindeki yazısı, İstanbul cum. Başsavcılığına gönderiyor. İlgi sayılı yazınızda 12/06 bu savcının bu yazısını bulamadım, cevaben gelen yazı üzerinden okuyorum, ilgi sayılı yazınızda 12/06/2007 günü Ümraniye de ele geçirilen el bombalarının yanında devletin yeniden yapılandırılması için önerilen ve çok gizli ibareli lobi başlıklı yazının bulunduğu bu yazı içeriklerinde Ergenekon isimli gizli bir örgütlenmeden bahsedildiği, ve bu örgütlenme ile alakalı geçmiş tarihlerde herhangi bir çalışmanın yapılıp yapılmadığı yapılmış ise buna ilişkin belgenin bir suretinin gönderilmesi istenmiştir. Şeklinde, ve devamı var bunun şimdi buna göre Sayın başkanım, devletin yeniden yapılandırılması belgesinin 22 ocak 2008 tarihinde göz altına alınmam sırasında yapılan aramalarda ben den elde edilmediği yine arama tutanaklarında bulunmadığından açıkça aşikar. Mahkemenizin kararı ile bana verilen belge Danıştay sırasında bu belgenin bende edildiği ki bunda cd halinde olduğu söyleniyor, ancak Danıştay da bana beş gün sorguda kaldığım sürece bu konu ile ilgili tek bir soru yöneltilmedi yani bu cd yi kabul edebilmem mümkün değil zaten mahkemenizden de bana bu CD nin 14 numaralı cd olarak belirtiliyor. Bu cd nin arama tutanağında geçtiğini yani devletin yeniden yapılanması cd sinin arama tutanağında geçtiğine dair talebim olmuştu. Mahkemeniz bunu kabul etmişti ancak henüz tarafıma bu tutanak ulaşmadı şimdi buna göre savcılığın 19 Haziran 2007 deki yazısı ile devletin yeniden yapılandırılması adlı bir oluşumdan şüphelendiği dolayısıyla bu güne kadar da bu oluşum ile ilgili böyle bir yapı ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmadığını, yapılıp yapılmadığının araştırılmasını talep ediyorum bu araştırmanın emniyet tarafından geleceği şekli malum da, MİT

66

Page 67: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:67

Genelkurmay başkanlığı ve jandarma genel komutanlığından sorulmasını talep ediyorum. Ayrıca yine bu belge ile ilgili olarak bu devletin yeniden yapılanması dokümanı çerçevesinde örgütsel faaliyetin yapılıp örgütsel faaliyetlerin olup olmadığını, bu isimde bir örgütün varlığının tespit edilip edilmediğinin yanı sıra yine bu örgütlenme çerçevesinde kimlerin bu örgütlenme içersine dahil edildiğinin tarafıma bildirilmesini talep ediyorum. Üçüncü olarak da eğer bu cd benden ele geçti ise ki bu cd bir bilgisayar alacılığı ile kullanıp okumam gerekiyor, bu güne kadar yapılan üç aramada bütün bilgisayarlarım ben ve yakınlarıma ait bilgisayarlarım kontrol edildi. Çok rahat bu cd nin bu bilgisayarlarda açılıp açılmadığı bu cd nin okunup okunmadığı kontrol edilip edilmediği ortaya çıkacaktır, bu yönde de mahkemenizin bir ara araştırma yapması kararı vermesini talep ediyorum. Sonuç itibariyle sayın başkanım, Avazoski’nin 9. dalga tablosu vardı, 9. dalga özgürlük dalgası idi. Ama bu dava en son 12. dalga ile devam ettiriliyor bundan sonra da dalgalar gelecek yani 12 üstü sonsuz şeklinde dalgalardan bahsedebiliriz yani ayvasozvki nin o tablosundaki 9. dalgadaki özgürlük artık boğulmuş durumda. İks bayanın y bey ile evliliğinden bahsedebiliriz. Çünkü böyle bir kurum var, iks takımının y takımı ile yapmış olduğu futbol maçının içeriğinden de bahsedebiliriz, çünkü futbol gibi bir kurumsal yapı var,şimdi burada bu kadar tutuklu ve tutuksuz sanıklar bir aradayız. Bize atfedilen böyle bir örgütlenmenin içersinde olduğumuz şimdi eğer evlilik kurumunu ortadan kaldırırsanız futbol takımını ortadan kaldırırsanız geriye kalan insanların belki mantıklı belki mantık dışı belki saçma sapan belki akılcı hareketlerini fiziksel davranışlarını gözlemleyebilirisiniz bu mahkeme salonunda gözlemlenebilen tek bir şey var zaman zaman saçma, zaman zaman bireysel zaman zaman da akılcı hareketler, fiziki hareketler akıl davranışları, bunun hiçbirisi ne bir evlilik gibi kurumsal benzerlikte, ne de futbol takımı gibi bir benzerlikte kurumsal yapı olmadığı gibi birbirini destekleyen birbirine bağlı örgütsel bir yapı da oluşturmamaktadır. 15. ayımı bitirdim, tutuklu olarak üç gözaltı süresi geçirdim, Danıştay dan bu yana ülkenin gözde emekli askeri pozisyonundayım ama son dönemin sanat eserlerinde romanlarında artık anti kahramanlar yaratılıyor. İyi kahraman değil kötü kahraman yaratılıyor. Ama Danıştay dan bu yana üç gözaltı ve on beş aydan beri tutukluluk sürem neticesinde bu ülkede anti kahraman gibiyim. Kötü bir insanım artık mahkemenizin bu şekilde tutukluluğumu devam ettirdiği sürece de bundan kurtulma şansım yok. bir an önce tahliyeme mahkemenizce karar verilmesini arz ediyorum, saygılarımla.”

sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım , geçen hafta Cuma günü bu dalgaların operasyonların olacağına dair bazı emareler vardı, yüce mahkemenize arz etmiştim. Bizim böyle bir yetkimiz yok buna engel olamayız demiştiniz ama bir gün önce 13 nolu ağır ceza mahkemesinin verdiği bir karar, karardaki yanlışlık mıdır sürçü lisan mıdır, onu arz etmek istiyorum, Ergenekon silahlı terör örgütüne ait olduğu düşünülen delillerin elde edilmesi amacı ile arama yapılması bulunacak delillerin el konulmasına karar verilmesine yüce mahkemeniz el koydu. “

Mahkeme Başkanı :” onu geçen oturumlarda konuştuk, siz yoktunuz. Burda aksettirildi o konu. “

Sanık Hayrettin Ertekin :” öyle mi ben duymamıştım.”Mahkeme Başkanı .” irdelendi incelendi.”Sanık Hayrettin Ertekin:” peki efendim o zaman herhalde gerekli açıklamayı

yapmışsınızdır. İkincisi şu resim cumhuriyet gazetesinde çıktı, 111 bin kişinin anıtkabir e gidip ataya saygı ile bir bağlılıklarını bildirdiği bir resim, bu resmin altında ben bir kendim bir cümle yazdım, bu resimde fotoshop kullanılmamıştır diye. Yüce mahkemenize sunacağım. Bu milli bir iradedir, yani seçim veya sandığa gidilen bir irade değildir, orada yapılan hile de değildir. bir terör örgütü ile bağdaştırılan insanların Haberal gibi çok değerli Türkiye’nin değerli yetiştirdiği bir akademisyeni derdest etmenin acısını yaşayan insanlar. Eğer bu akademisyenler teröristler de bu insanlar da ona destek veriyorsa terör örgütüne yardım ve yandaşlık yapılıyor. Bu 111 bin kişi nin de tutuklanması lazım. Eğer milli irade bunlar ellerinde bayraklarla oraya gidiyor ise sizin

67

Page 68: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:68

mahkemenizin de yüce mahkemenizin de birazcık daha dikkatli olması gerekmez miydi. Buradaki tutuklu insanların üzerinden bizler PKK terör örgütünün rehiniyiz burda. Biz rehiniz şu an çünkü bu rehinliğimiz sizin iradenizle falan değil. çünkü bakanlar, başbakan, ve bazı bakanların müsteşarları bunu beyan ediyorlar. Mahkemelere baskı yaptıklarını, siyasi partilerin genel başkanları beyan ediyorlar. Onlar mı yanlış anlatıyorlar yoksa biz mi yanlış algılıyoruz bunu henüz çözemedim. Eğer böyle bir baskı yok ise bizleri niye tutuyorsunuz burda Sayın başkanım, terör örgütü olmadığımıza siz zaten kalben inanıyorsunuz bunları ben biliyorum. O değerli oturduğunuz makamda bunu hissediyorum. Bize öyle bakmıyorsunuz öyle baksaydınız elli tane asker olurdu, yüz tane asker olurdu ve biz bu kadar da efendi bey efendice olmazdık. Biz sizin bu tutumunuza acaba bir baskı mı var diye inanın şüpheye düşüyorum, olmadığını düşünmek istiyorum. yoksa benim ve diğer arkadaşların sayın Doğu Perinçek in Doğu Perinçek, biraz önce gördük, Türkiye cumhuriyetinin yıllardır gidemediği yerlere kendi bayraklarının flaması yaldızdır, üzerine bir hilal eklemiş, hangi babayiğit yapabildi. Şimdi bu terörist terörist oraya hilal eklemeye gitmişse yani kusura bakmayın sizin mahkemeniz de başka bir şey ekleyecek buraya. Damga vuracak, bi insana yazık değil mi. bırakın beni bu bayrağı elinde alıp sallayan insanlara bu eziyet bu zulüm reva mıdır? Yüce mahkemenizin biraz daha şefkatle yaklaşmasını istiyorum. Saygılar sunuyorum.”

Sanık Hüseyin Görüm söz istedi, verildi: “ sayın reisim bir beyanda bulunmak istiyorum, bu Ankara terörle mücadelede Danıştay davasında devamlı düzce hendek Adapazarı ndaki sözde eğitim kamplarından dolayı bayağı bir sorguya maruz kaldım. Zekeriya kardeşimiz öyle söylemişti hep. Buradan açıklamak istiyorum eğer devletin böyle kamplara ihtiyacı varsa beni müsaade etsinler yirmi dört saatte yirmi dört tane kamp kurabilirim. Buradan şunu söylemek istiyorum. 1919 Kuvai Milliye 11 Kasımda kurulmuştur. Eğer bu ülkeye doğruları söyleyecek bir molla kasım gerekiyorsa o molla kasım karşınızda duruyor saygılar sunuyorum. “

Sanık Mehmet Adnan Akfırat söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım değerli üyeler, tutuklama süresi uzun herkes sayıyor, biz duruşmaya 20 ekimde başladık biliyorsunuz, altıncı ayını tamamladı duruşmalarımız duruşma başladığı andan itibaren de biz sanıklar ısrarla Tuncay Güney in mülakat kasetlerinin bulunmasını istedik. Çünkü sayın tolga akalın avukat anlattı serüveni Tuncay Güney in kasetlerinin orijinallerinin bulunması meselesini, niye bunun peşine düştük çünkü bu davanın bir tertip olduğunu bu tertipte Tuncay Güney in görevlendirildiğini kullanıldığını biliyoruz ve o anlatımların orijinalleri özgün kopyaları ortaya çıksa bu tertipte kanıtları ile ortaya çıkacak. Şimdi iki yeni ses kaseti daha ortaya çıktı. Tuncay Güney e ait. Tuncay Güney beş numaralı cd de yoğun disk te iki tane ses kaseti bulunuyor. Bu ses kasetlerinin çözümünü mahkeme bilirkişiye yaptırdı. Bu bilirkişi incelemesinden de çıkan şeyler bu çözümler aslında bu olayın bir tertip olduğunu, kanıtlarını daha anlaşılır bir şekilde ortaya seriyor. Bu anlatımların yanı sıra bu elimizde şu anda dava dosyasında bulunan üç tane Tuncay Güney ait ses kasetinin çözümü var. ses kaseti birisi video kaseti, mülakat ile adlandırılıyor. İki tane de ses kaseti var. bu sese kasetlerindeki anlatımlardan şunu anlıyoruz. Bir de Tuncay Güney gözaltına alındığı gün 2 mart 2001 günü asayiş şube de henüz daha kaçakçılık organize şubeye götürülmeden önce asayiş şube de istihbarat şube den gelen Fethullah Gülen bağlantılı görevliler tarafından bir başka kayıt daha yapılmış, bunu Tuncay Güney mülakatının 76. ve 77. sayfasında anlatıyor, şöyle anlatıyor; istihbarat şubeden geldiler, baktım adamlar her şeyi biliyor. Şakır şakır anlattım zaten istihbarat şube den gelenler bana iyi imkanlar sağladılar. Asayiş te kalırken de keyfime diyecek yoktu diyor. ve gerekçesini anlatırken de ben diyor babam gibi 200 milyon a talim edecek bir adam değildim, böle bir hayat istemiyordum. Böle bir hayat istemediğim için de bu çakın içinde rol aldım ve o istediklerini de anlattım diyor. şimdi Tuncay Güney in 2 mart gecesi yani 2 mart ı 3 mart a bağlayan gece asayiş şube de videoya kayıt edilen sorgusu bu dava dosyasında bulunmuyor. Bunu istihbarat şube ne kaçakçılık organize ye veriyor. Ne daha sonra projeli çalışma başlatıldıktan sonra soruşturma

68

Page 69: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:69

savcısına veriyor. Ne de devlet güvenlik mahkemesi savcılığına yollanıyor ama böyle bir anlatım olduğu Tuncay Güney in mülakatında ayrıca şimdi mahkemeniz tarafından bilirkişiye çözdürülen iki kasette de yer alıyor orda anlattığını hem bir numaralı ses dosyasında belirtiyor Tuncay Güney hem iki numaralı ses dosyasında şimdi Tuncay Güney e ait dolayısıyla bizim saptayabildiğimiz dört tane sorgu var. birisi 2 mart günü asayiş şubede istihbarat şube den gelen ve Tuncay Güney in onların istediği her şeyi şakır şakır anlattım dediği sorgusu. İkincisi Ahmet İhtiyaroğlu kaçakçılık organize şube müdür yardımcısının mahkemenize verdiği dilekçede anlattığı ön sorgu, yani bu mülakat sorgusunun videoya kayıt edilen sorgunun öncesinde kaçakçılık la istihbarat ın birlikte yaptığı sorgu, ki bu sorgu da anladığım kadarı ile bu beş numaralı Tuncay Güney cd sinin içindeki bir nolu ses dosyası. Bu o sorguya ait. Bir işkence seslerinin olduğu iki numaralı ses dosyası var. bu iki numaralı ses dosyasının dört mart günü yapıldığı kayıt edildiği anlaşılıyor. Bunu nerden anlıyoruz. Tuncay Güney in anlatımlarından. Yani o ön sorgu 3 mart günü yapılıyor. 3 mart gecesi 3 martı 4 mart a bağlayan gece. İşkence seslerinin olduğu kayıt ise bir gün sonra 4 mart ı 5 mart a bağlayan gece yapılıyor. Tuncay Güney şöyle anlatıyor, iki gece uykusuzdum diyor. İki gece hiç uyumadım diyor bu sorgudan önce. oysa Ahmet İhtiyaroğlu bu sorgunun 3 mart ı 4 mart a bağlayan akşam yapıldığını anlatıyor mahkememize verdiği dilekçede. Tuncay Güney in videoya kayıt edilen sorgusu ise 5 ve 6 mart günleri yapılıyor. Bunu da nerden anlıyoruz o arama tutanaklarından 5 mart günü evinde bir kere daha arama yapılıyor. Ve evraklar bulunuyor, el koyma arama tutanaklarında 5 mart tarihi yer alıyor şimdi dört tane ayrı sorgu var, bu sorgular tarih sırası içinde incelendiğinde Tuncay Güney e bir takım şeylerin ezberletildiği çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Örneğin şimdi bu dava dosyasının en önemli belgesi diye kabul edilen Tuncay Güney mülakatı ki bu soruşturmanı dayanağı, bu işte Ergenekon diye bir örgütün olduğu, bu örgütün başında dönemin Genelkurmay başkanı Hüseyin kıvrıkoğlu Doğu Perinçek’in yönetici olarak bulunduğu şekildeki iddiaların uydurmaların hepsinin dayanağı bu mülakat diye gösteriliyor. Oysa yani Tuncay e de soruyorlar sen bunları nerden biliyorsun diye, o mülakatta Tuncay Güney diyor ki Doğu Perinçek anlattı. Yani bu ordu içindeki çok gizli bir örgütlenmenin olduğuna dair bilgiye Tuncay Güney Doğu Perinçek sayesinde erişiyor, oysa iki nolu ses dosyasını altıncı yedinci sekizinci sayfalarında Tuncay Güney Doğu Perinçek ile doğrudan bir iletişim içinde olmadığını ısrarla anlatıyor. Dört beş yerde ayrıca anlatıyor. Diyor ki Adnan Akfırat a ben iletirdim. Adan Akfırat tan gelirdi Adnan Akfırat yazardı bize verirdi biz onları alırdık şuraya yollardır yani Doğu Perinçek ile doğrudan bir ilişkisi yok bu iki nolu ses dosyasında bu anlaşılıyor. Bir nolu ses dosyasında ise lobi örgütü ile iş adamlarını bir alakasının olmadığını söylüyor. Böle bir ilişki yok diyor oysa bu soruşturmada savcıların yani Zekeriya öz ün ve diğer savcıların en önemli dayanağı lobi belgesi ve lobi de bir örgütlenme var Tuncay Güney diyor ya bu lobi içinde yer alanların bundan haberi yok. Geçen celse söz almıştım, Tuncay Güney de bulunan lobi de Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir bağlantı yok, çok gizli olduğu damgası olduğu yok, bunlar sonradan eklenmiş. Şimdi biz burda gerçeğe ulaşacaksak dolayısıyla bu belgelere ulaşmak zorundayız. 2002 yılında 3 temmuz 2002 de İstanbul’dan milli istihbarat teşkilatına yollandığı söylenen altı cd nin içinde 2001 yılında kayıt edilen Tuncay Güney mülakatının olup olmadığı belli değil. yani bunun özgün kopyasının bulunacağı yerlerden birisi de o altı cd olması gerekir. Mahkememiz henüz inceliyor orda olup olmadığı saptanılmış değil eğer ordaysa çünkü savcılık bunun özgün halinin bulunduğu her şeyi yok etmeye çalışıyor. Mahkemenizden ricamız şudur ona sahip çıkın yok edilmesin çünkü o özgün hali bulunduğunda makaslanmış kısımların dışında bu olayın tertip olduğunu ortaya koyan başka bölümler olduğu da anlaşılmaktadır. Efendim bu yargılama konusunda defalarca yazı yazıldı maalesef İstanbul emniyet müdürlüğü ve emniyet genel müdürlüğü elinde olan şeyleri mahkemeye bildirmiyor doğruların ortaya çıkması konusunda savcılar da bu konuda engelleyici tutum içindeler fakat bu dava dosyasından anlaşılıyor ki iki mart gecesi istihbarat şube tarafından yapılmış bir kayıt vardır ve Sayın Ümit Oğuztan da bu kaydın yapıldığına

69

Page 70: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:70

tanıktır. İki mart günü Tuncay Güney göz altına alındıktan sonra 3 mart günü Ümit Oğuztan asayiş şube yan kesicilik ve dolandırıcılık bürosuna gitmiştir büro amiri Ümit Oğuztan a sabaha kadar istihbarat şubeden videoya kayıt yaptılar. Ben dolandırıcılıktan alınan Tuncay Güney in ifadesine başvuramadım hala diye söylemiştir. Ümit Oğuztan da buna tanıktır. Aslında Ümit Oğuztan ın da bu soruşturmaya sanık olarak dahil edilmesi o 2 mart gecesinde istihbarat şubeden Tuncay Güney e yapılan telkinlerin sonucu olduğu da anlaşılmaktadır. Bu gerçeklerin ortaya çıkması için İstanbul emniyet müdürlüğüne bir yazı yazılarak 2 mart gecesi yapılan bu kayıt örneğinin mahkemenize iletilmesini istenmesini arz ederim saygılarımla. Efendim yazılı olarak da veriyorum, ayrıca aydınlık dergisinde bu konu ile ilgili ayrıntılı da bir haber var onu da mahkemenin bilgisine sunuyorum.“

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, değerli heyet, daha önceki beyanlarımda bu kovuşturmada sanıklar tarafından çürütülen iddiaların soruşturmanın bir ucunun açık olmasından da faydalanan soruşturma makamlarınca ikame edildiğini saygıdeğer heyetinize defalarca anlatmıştım. Biz burda adeta savcılık makamına yardım edercesine dava dosyasında eksik olan ne varsa talep ettik. Eksik olan her belge ve bilgini doğurduğu şüphe den yararlanmak yerine bu tertibi ortaya çıkarmak için bunu yaptık. Biz diyorum çünkü bunu nerdeyse buradaki bütün sanıklar yaptı. En son sizlere tutanaklarda ki izahı mümkün olmayan ancak bu tertibin tartışmasız kanıtı olan kargaşayı delillerin nasıl doğurduğunu, bulduk dedikleri bombaların aslında buldukları o olmadığını, patlattık dediklerinin bulduklarından farklı olduğunu, inceledik dediklerinin hem bulduklarından hem patlattık dediklerinden farklı olduğunu burada slaytlarla ve tek tek göstermiştim. Bunun akabinde de 10/02/2009 tarihinde bazı taleplerim olmuş ancak heyetiniz bu taleplerin sadece ilk dört maddesini kabul ederek İstanbul emniyet müdürlüğüne 16/02/2009 tarihinde bir müzekkere yazmıştı. Elimize bazı cevaplar geldi bunlar ortaya koyduğum tüm bilgileri doğruladığı gibi emniyetin benim huzurdaki ifadelerime cevap yetiştirme telaşını ve bu telaş yüzünden de bizleri yeni bir kargaşanın ortasına sürüklediği gerçeğini ortaya çıkardı. Hallubuki gerçeğin olduğu yerde kargaşa olmaz. Emniyet müdürlüğünün cevabi yazısı mahkemenizin taleplerinin sadece iki tanesini cevaplamıştır. Ama daha çok benim huzurda beyanda bulunduğum fakat herhangi bir bilgi talep etmediğim konularda hakkında açıklama yapmış ve belge göndermiştir adeta benim ortaya koyduğum gerçeklere karşı savunma yapmıştır. ben bilmiyorum hukukçu değilim ama usulde acaba böyle ibrşey var mı yani ilgili makam mahkemenin taleplerinin dışına çıkarak doğrudan sanığın mahkemeye verdiği beyanlarına cevap yetiştirebilir veya mahkemenin talep ettiği belgeler dışında belge gönderebilir mi bilmiyorum. Üstelik bu cevap yetiştirme telaşı en az önekiler kadar büyük soru işaretlerini ortaya çıkarmıştır. Bu soru işaretleri doğrudan soruşturmanın soruşturmayı yürütenlerin resmi belgelerin inanılırlığının ve kurumların ciddiyetinin üstüne düşmüştür ve her gönderilen belgede düşmeye devam etmektedir. Gönderilen her belge bir öncekini yalanlamakta davaya belge kargaşası hakim olmaktadır. Mahkemeniz birinci olarak benim talebim doğrultusunda imha öncesi ve sonrası çekilen fotoğrafların İstanbul cumhuriyet, çekildiği iddia edilen fotoğrafların İstanbul cumhuriyet başsavcılığına hangi tarihte ve hangi yazı ile gönderildiğinin bildirilmesini istemişti çok açık, çok basit, Türkçenin aritmetik özeliğinden dolayı çok kolay anlaşılabilir bir cümle, bu talebe gelen cevaplar tam da bu davaya yakışır nitelikte cevaplar, Ümraniye ilçe emniyet müdürlüğünün 07/03/2009 gün ve sayı B051 E G M 4 34 84 11 2009/ asayiş 97 sayılı yazısı bahse konu fotoğraf ve görüntüleri içeren iki adet cd nin nokta nokta /8/2007 tarihli ve ÇPMSNO. 2007/107 sayılı yazı ile tem şube müdürlüğüne gönderildiğini beyan etmektedir. Yani hangi gün gönderildiği belli değil, ama sekizinci ayın içinde gönderilmiş., sekizinci aya kadar bu fotoğrafların Ümraniye de ne işi var onu bilmiyoruz. Üstelik bunlar imha öncesi fotoğraflar mı onları da bilmiyoruz. Niye Ümraniye de ne işi var, çünkü 12/06/2007 tarih ve sayı B051 E G M 4 34 84 11 2007 sıra no sayı no 107 çakmak polis merkezi/ hazırlık 2007/1536 sayılı üzerine el yazısı ile yine İstanbul cum. Başsavcılığının

70

Page 71: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:71

2007/1536 yazılmış yazı ile ele geçtiği iddia edilen bütün silah materyal ruhsat evrak ve şahısları elden tem şube müdürlüğü görevlilerine teslim ediyor. Yani tüm dosya muhteviyatını 12 haziran da ben göz altına alınmadan önce teslim ediyor. Ama bunlara rağmen bundan iki gün sonra İstanbul emniyet müdürlüğü 14/06/2007 günü sayı numarasını okumayacağım burada yazıyor, bir yazı ile Ümraniye ilçe emniyet müdürlüğüne olay yerinde çekildiğini söylediği olay yerinde çekildiğini söylediği kamera ve fotoğraf görüntülerini gönderiyor. Ama bu cd lerin hangi bombalar ait toplam kaç tane fotoğraftan oluştuğu, o bombaların numaraları, özelikle o cd lerin numaraları belli değil. iki adet kimliği meçhul cd, her kademede alınıp yerine başkalarının kullanılması bu davada defalarca karşılaştığımız iki tane ve açık zarfla gönderilen cd ler. Üstelik bu cd lerin Ümraniye ye neden gönderildiği meçhul. Çünkü 49-54 numaralı olay yeri inceleme ekibi tuttuğu tutanakta olay yeri Ümraniye olay yeri olan Ümraniye asayiş büro amirliğine saat 19,20 de geldiklerini, geldiklerinde sehpaların üzerinde bir takım patlayıcı materyallerin dizilmiş olduğunu, gördüklerini, 96-62 kod numaralı ekipten aldıkları bilgiye göre Ümraniye ilçe olay yeri inceleme büro amirliği görevlilerince fotoğraf görüntülerinin de alındığının bilgisini veriyor, kim 49-54. yani ordakilerin daha önce inceleme yapmasına izin vermedikleri olay yeri inceleme ekibi. Şimdi hem Ümraniye olay yeri inceleme büro amirliği çekim yapmış, hem aynı gün teslim etmiş her şeyi. Ama iki gün sonra ne hikmetse bunlara yine bir cd gönderiyor. Kargaşa bununla sınırlı değil, devamı var şişli 1. asliye hukuk mahkemesi 25/07/2007tarih ve 2007/241 esas sayılı yazı ile Ümraniye ye bir yazı yazıyor emniyet müdürlüğüne ve diyor ki çakmak mahallesi Güngör sokakta gerçekleştirilen gecekondu operasyonunu sonuçlarının duruşma günü olan şu tarihten önce mahkemeye bildirilmesini, bu yazı 1 ağustos 2007 günü Ümraniye ilçe emniyet müdürlüğüne ulaşıyor. Normal şartlarda mahkemeni muhatabı olan kurumunu yani Ümraniye ilçe emniyet müdürlüğünün derhal mahkemeye bu sonuçları veya elindeki belgeleri göndermesi lazım ama öyle olmuyor. Ümraniye ilçe emniyet müdürlüğü adeta beni bu işe karıştırmayın alın cd lerinizi ne yaparsanız yapın dercesine, elindeki tek belge olan ve niye geldiğini niye gönderildiğini anlayamadığınız 14/06 /2007 tarihide İstanbul il emniyet müdürlüğünden gönderilen cd leri söz konusu 1 asliye hukuk mahkemesinin talep yazısını da ekleyerek terörle mücadele şube müdürlüğüne gönderiyor. Bu yazının da tarihi belli değil ancak altındaki parafelerde el yazısı ile 15 rakamı atılmış, 15/08/2007 tarihinin atıldığını görüyoruz bunun da bir önceki yazıda atıf yapılan yazı olduğunu ancak anlıyoruz. Esrarengiz yazışmalar tarih çelişkileri durmuyor devamı var. İstanbul emniyet müdürlüğünün 12/03/2009 tarihli yazısı mahkemenize hitaben yazdığı yazıda ise 19/07/2007 tarihinde zarf içersinde bomba imha şube müdürlüğün ce kendilerine teslim edildiğini söz konusu fotoğrafların cd lerin kendilerinin de 16/07/2007 tarihli yazı ile yedi adet fotoğrafı gönderdiklerini yazıyor. 19 unda teslim aldım diyor bunları, bomba imha şube müdürlüğünün bu konuda yazısı da var oda 19 unda teslim ettim diyor, 16 sında mahkemeye gönderdim diyor. kaç tane yedi tane, yani terörle mücadele şube müdürlüğü imzalayıp yolladığı yazıda diyor ki ben diyor teslim edilen fotoğrafları teslim almadan üç gün önce gönderdim, ayrıca bu fotoğraflar yedi tane. Biz sorumuza cevap alamadığımı gibi TEM şube müdürlüğünün henüz teslim almadığı fotoğrafları teslim alma tarihinden üç gün önce gönderebilecek bir yeteneği olduğunu da öğreniyoruz. Gönderildiği iddia edilen yedi fotoğrafın nasıl olup da bu gün karşımızda duran altmış iki fotoğrafa dönüştüğünü öğrenemiyoruz ama. Fotoğraflarda doğurmaya mı başladı bombalar gibi bilmiyorum veya bu kimliği meçhul cd lerin bu kerametle bir ilişkisi var mı onu da bilmiyorum. Oysa bizim talebimiz bu fotoğrafların herhangi bir şube müdürlüğüne değil, kendi aralarındaki iç yazışmalarla da değil İstanbul cum. Başsavcılığına ne zaman ve hangi şartlarda hangi yazıda gönderildiği de anlaşılıyor ki böyle bir yazı yok ve bunları soruşturma dosyasına koyan terörle mücadele şubesi. Polis kendisine sorulmayan soruları huzurda mahkemeye sunulan cevaplara cevap yetiştiriyor ama sorulan soruların etrafından dolaşıyor. Mahkemenizin sorduğu ikinci soru, söz konusu imha işleminde kullanılan malzemelerin cinsi ve miktarını belirtir sarf raporunun gönderilmesi çok basit.

71

Page 72: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:72

Bahsettiğin imha işlerinde kullandığın malzemelerin sarf raporunu gönder diyoruz. O anlaşılması son derece kolay ve eğer böle bir rapor varsa temini ve gönderilmesi de son derece kolay bir talepti anlıyoruz ki böyle bir sarf raporu yok. bu tip malzemeler herhangi bir sarf raporuna ihtiyaç duymaksızın kullanılıyor. Çünkü bu rapor yerine bizim talepte bulunmadığımız ama mahkeme önünde ayrıntılı olarak yaptığımız beyanlara ve açıklamalara cevaben sözde imha işlemini nasıl yaptığını anlatıyor biz böyle bir şey sormadık, böyle bir talepde de bulunmadık. Nasıl yaptınız demedik biz onlara, ama bunu yaparken benim beyanlarımı doğruluyor. 11/03/2009 tarihinde sayısın vermiyorum, TEM şube müdürlüğüne hitaben yazılmış yazını ikinci maddesinde özetleyerek ve maddelendirilerek teknik ayrıntı ile sizi boğmamak için anlatıyorum, diyor ki A, maşa kısmından fünyeleri tek tek sökülerek saniyeli fitil ile irtibatlandırıldığını, bu bir imkansızlık hali, B, gövde içinden çıkan kendi patlayıcısı ile birleştirildiğini, C, diğer gövdelerinden presli oldukları için ayrılamayan bombaların da aynı yöntemle ama gövdeleri ile beraber imha edildiğini toplam yirmi adet el bombası gövdesi ile yirmi yedi adet maşa grubunun TEM şube müdürlüğüne teslim edildiğinin beyan etmektedir diyor bu en son gönderdiği bizim sormadığımız ama onun açıklama yapmak zorunda hissederek emniyetin yaptığı yazı ve bu daha önceki bütün emniyet tutanakları ile çelişiyor. Hepsini yalanlıyor. Polis yetkilileri bu izahat ile el bombasının hem tertibini hem de terkibini bozduklarını kabul etmektedirler. Maşa grubu bir el bombasının tetik tertibatıdır ve içinde fünyenin patlamasını sağlayan bir yay bir ateşleme topuzu, bir kapsül ve geciktirici kimyasal bulunur. Bunların her biri ayrı ayrı olarak ateşleme zincirinin halkalarıdır. Ve bir tanesi dahi arızalı veya niteliğini kaybetmiş olsa infilak gerçekleşmez bu teknik bir konu sadece bilgi olsun diye geçiyorum. Polisin yaptığı bu işlem bir tüfeğin tetik tertibatını çıkarıp atarak şarjörden aldığı bir mermiyi cebinden çıkardığı bir çivi ile arkasından vurarak patlatması ile aynıdır. Sözde varlığını ve imhasını iddia ettiği bombasının kendi harekete geçiricisini devre dışı bırakarak harekete geçirici olarak saniyeli fitil kullanmak usulsüzlüğü kabul etmektir fakat bunu kabul ederek tutanaklardaki çelişkileri ve yokluğu bertaraf etmeye çalışıyor. Üstelik yaptık dedikleri işlem o kestik dedikleri fünyenin içerdiği muhteviyat yüzünden son derece tehlikeli ve hiçbir tehlikeli olduğu için iddia patlatıldığı iddia edilen bombaların hiçbir uzman tarafından tercih edilmeyecek bir yöntemi. Bir an için ama diyelim ki yaptılar. Bir an için kabul edelim, onu bilirkişi geldiğinde konuşacağız ama bir an için kabul edelim, burda çok önemli olan bu yapının değiştirildiğidir. Ve silahın kendi muntazam yapısından başka bir yapıya başka bir desteğe kavuşturulduğudur saniyeli fitil gibi. Talep ettiğimiz sarf raporu ise bu kabule rağmen ortada yoktur. B, gövde içindeki patlayıcıların dışarı çıkarılarak söz konusu saniyeli fitil ile imhası ise patlayıcının toz formunda olmasından dolayı benim sorgumda ayrıntıları ile huzurunuzda anlattığım yöntem dışında imkansızdır, bir sıkıştırma kabı olmadan olmaz. O da yeni bir bomba imha yeni bir bomba imali demektir. C, presli olan gövdelerin patlayıcılardan ayrılamaması da yine sorgu ve savunmamda izah ettiğim gibi hiçbir şekilde inandırıcı değildir çünkü fünyesini çıkardığınız bomba patlamaz, patlayamaz. Yani sizin imha gerekçeniz ortadan kalkar. D, iade edildiği iddia edilen materyal sayısı daha önceki tutanaklarla tamamen çelişmektedir. Çelişen esas önemli durum şudur sayın başkanım, ilk 26/06/2007 tarihli imha tutanağında her materyalin ayrı ayrı imha edildiği özellikle vurgulanarak yazılmıştı ve ben burda size onu ayrıntıları ile anlatmıştım. Şimdi burada onu onunla birleştirdik öbürünü onunla birleştirdik. Hasan ın şapkasını Hüseyin e bindirdik gibi böyle bir birleştirmeden ve hariciyeli saniyeli fitilden bahsediliyor. Bu emniyetin kendi kendini tekzibidir. Bir de hangisine inanacağız onu da bilmiyorum. Mahkemenizin 3. talebi, imha işlemi ile ilgili görevlendirme emrinin gönderilmesi idi, ancak aynı yazının 3. maddesi bizlere imha işlemine telefon kayıtlarının imhasını düzenleyen CMK nın 137. maddeyi gerekçe göstererek karar veren mahkemenin kararını yazarak cevap vermektedir. Biz şunu sormuştuk görevlendirme emri, polis hasan şu gün şurada şu malzeme ile şunu şöyle yapacak. Ben bir devlet kurumunda çalıştım ve bir devlet kurumunda her şeyin bu şekilde emirle yapıldığını varsaydım o yüzden böyle bir şey sordum niye çünkü bu emir bize

72

Page 73: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:73

kimin nerede ne zaman nasıl hangi malzeme ile ne yapılacağın sorularına tamamen cevap veren bir emir olacaktı. Anlaşılıyor ki böyle bir emir ve görevlendirme emri yok. Tıpkı sarf raporu gibi yani hasan ile Hüseyin veya Osman veya Mehmet bunları alıyor gidiyor bir yere patlatıyor ben patlattım diyor orda eli kopsa bacağı patlasa ne olacak bilmiyoruz ben patlattım diyor geliyor böle bir durum var. holding bahçesinde imha, mahkemeniz 4. olarak imha işleminin nerde yapıldığının bildirilmesini istemişti, bu talebe verilen cevap oldukça şaşırtıcı, Küçükçekmece ilçesi kayabaşı köyü hudutlarında faaliyet gösteren Marmara inşaat sanayi ve tic. A Ş, ne ait boş alanda yaptık deniliyor. Biz hapiste iken emniyet teşkilatı da özelleşmedi ise adı emniyet gıda inşaat taahhüt bilimum imalat işlerine dönüşmedi ise bu son derece şaşırtıcı bir durum, neden şaşırtıcı çünkü İstanbul hudutlarında sırf bu işlemin yapılabilmesi için özel olarak inşa edilmiş onlarca askeri bölge var, buralardan hiçbir tanesine gitmeyip bir holdingin bahçesine gitmek neye hizmettir takdirlerinize bırakıyorum. Yazı ekinde bulunan valiliğin saha tahsisi yazısı ise son derece ilginç, buna bir de saha tahsisi yazısı koymuş, bizim böyle bir talebimiz de yok. İl emniyet müdürlüğü 24/08/2005 tarihini kalem ile düzeltmiş 24/08/2006 yapmış, o belgede. Bu yazıyı 24/08/2006 te valilik makamına sunmuş. Onaya. Vali bu yazıyı 17/08/2006 da onaylamış. Şu işe bakın yani bunu emniyet müdürü sunmadan yedi gün önce onaylamış, bu belge ile bu tip imha işlemlerinin sürekli aynı yerde yapıldığını anlatmaya çalışmaktalar sanırım. O halde Eskişehir de bulunan patlayıcılar neden birinci zırhlı tugay bölgesinde imha edildi. Onları niye holdingin bahçesine götürmediniz, aralarında bir fark mı var. üstelik daha imha tahsisli olan aynı yerde imha işlemi yapan ekip tuttuğu tutanağa meskun mahal dışına çıkarılarak gibi bir ifade yerine, böyle diyor meskun mahal dışına çıkarılarak böyle bir ifade yerine imha sahası, bilinen yer, tahsisi bölge gibi tanıdık bir ifade kullanır. Oysa tutanağa yazan bildiği yeri değil, meskun mahal dışında herhangi bir yeri k ast ediyor. Bunun için bir video kaydı yok Sayın başkanım, bir video kaydı bunun için yok. çünkü o video kaydı aynı zamanda o söz konusu imha işleminin yapıldığını iddia ettikleri şirketin sahiplerinin ve yetkililerinin de sigortasıdır. Onlar gittikten sonra o sivil şahıslardan birisinin başına bir iş gelse bunun hesabını kime verecekler. Video kaydını tutanağa gösterecekler. İşte biz bunun için görevlendirme emrini istedik, çünkü orda tutulan imha tutanağı eğer varsa, sözünü ettiğimiz görevlendirme emrinin tüm unsurlarına cevap veren belge olacaktı ama gelmedi ve yok böyle bir şey olmadığını anlıyoruz. Bu tertibi ve durumu kurtarma çabasını heyetiniz artık görmelidir. Bomba bulduk dedikleri sözde aramaya dair video kaydı yoktur. aramaya dair video kaydı yoktur. sözde imha ettik dedikleri işleme dair bir video kaydı yoktur. ilk göz altına alınan ali yiğit ve Mehmet Demirtaş ın ev aramaları ben göz altına alının caya kadar yapılmamıştır. Akşam 6,30 da göz altına alınmıştır. Sabaha karşı saat 4,30 da ev aramaları yapılmıştır. Olayın olduğunu iddia ettikleri gün tutulan hiçbir tutanakta benim adım geçmemektedir. Ama bütün bunlara rağmen ilk benim evim aranmaktadır. Benim evim aranırken video kaydı yapılmaktadır. Mehmet Demirtaş daha gözaltına alındığı halde saat 4,30 da onun evi aranmaktadır. Ama video kaydı yapılmamaktadır. Kırk dakika otuz dakika süren önemsenmeyen bir arama. Bir şey aramıyor çünkü. Valiliğin onayına sunulan tahsisi yazısında imha işlemi için ileri sürülen gerekçede kendi sözde imha işlemleri ile çelişmektedir. Şimdi orda diyor ki Sayın başkanım form değişikliği ve tuzaklanma ihtimalinden dolayı imhası gerekir diyor. o valiliğe sunulan gerekçe yazısında. Soruyorum ben size şimdi 14 gün biz bu tutanaklar üzerinde onların iddiaları ile 14 gün boyunca bu defalarca sökülüp takılan en az yirmi kişinin elinden geçen tabiri caiz ise her tarafı mıncık mıncık ettik dedikleri bombaların herhangi bir tuzaklamasından veya tehlikesinden söz edilebilir mi. ama tabi bombalar kağıttan olunca, tehlike de kağıtta olunca, imha edilen madde de 137. madde oluyor. Kağıtların yakılmasına hükmeden madde oluyor. İmha işlemi de gidiyor holding in bahçesinde oluyor. Zaten böyle bir işleme de böyle bir imha yakışırdı. Mahkeme huzurundaki beyanlarıma cevap verme ve karşı görüş bildirme telaşının en önemli göstergelerinden bir tanesi de bu konuda herhangi bir talebimiz olmadığı halde gönderilen ihbar kayıt formu .bir ihbar kayıt formu daha gönderildi. Ben daha

73

Page 74: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:74

önceki beyanlarımda Trabzon il jandarma komutanlığına ait ihbar kayıt formuna dayanarak ki orda hala aynı. ihbarda bulunmayan ayrıntıların iddianame de ve polis tutanaklarında yer aldığını arz etmiştim. Ama böyle bir ihbar kayıt formunu talep etmemiştim. Buna derhal mukabele ediliyor ve İstanbul il jandarma komutanlığına ait olduğunu kenarındaki faks çıktısından anladığımız bir belge gönderiliyor ihbar kayıt formu, biu belgede ayrıntılar var, bahse konu ayrıntılar yazılmış fakat başka bir ilginç durum var bir müneccimin habercisi bu belge bu ihbar Trabzon a saat 12,55 te yapılmış, ama İstanbul bu belgeden 12,40 ta haberdar olmuş bu ihbardan on beş dakika önce. 12,55 te Trabzon bunu alıyor. Ama İstanbul a 12,40 ta bildiriyor. Bunu da dikkatinize sunuyorum. Bu soruşturmanın Ümraniye cum. Başsavcılığının aldığı arama kararı ile başladığını biliyordum ben. Ama arama kararına gerekçe olarak patlayıcı maddenin yanı sıra silah ile müessir fiil ve tehdit diye bir suç ile ilgili bir dosyadan haberim yoktu. üstelik savcı Mehmet Demirtaş hakkında düzenlediği bu dosyayı veya düzenlediğini iddia ettiği bu dosyayı mahkemeye 12/06/2007 tarih ve işte Ümraniye cum. Başsavcılığının hazırlık no 2007/1007 sayılı yazı ile mahkemeye sunduğunu beyan ediyor. Bunu da sundum diyor bu çok ilginç çünkü iddianame de ne böyle bir dosya var ne bu dosyanın mağdur var ne de bununla ilgili herhangi bir suç ihbarı var ne de bir belge var. kargaşanın daha iyi anlaşılması için tam metni elimize yeni ulaşan 49-54 numaraları ekibin tuttuğu 461 numaralı raporun büyük önemi var sayın başkanım, 49-54 nolu ekip olay yeri olarak raporuna yazdığı Ümraniye asayiş büroya o olay yeri olarak raporuna Ümraniye asayiş büroyu yazıyor. Asayiş büroya saat 19,20 de ulaştığını, ve 36-38 kod numaralı ekibin de sehpa üzerine dizili patlayıcılar ile beraber orda olduğunu söylüyor. Oysa 36-38 kod nolu ekip ben saat 20,30 da söz konusu gecekondu daydım. Orda ben bu bombaları ayıklıyordum diye tutanak tutmuş. 49-54 numaralı ekip 38 poz fotoğraf ve 7 dakika yirmi saniyelik bir video kaydından bahsediyor. Oysa mutlu Ekizoğlu imzalı 12/03/2009 tarihli mahkemenize hitaben yazılmış yazı video kaydından hiç söz etmemekle beraber yedi poz fotoğraf gönderdim diyor. gönderilen cd lerin numaralarının ve içeriklerinin belirsizliğini bir kez daha sayın heyetinize hatırlatırım. Açık zarf ile gönderildiğini hatırlatırım. 49-54 numaralı ekip diyor ki bana saat 18,60 de Ümraniye asayiş büro amirliğinde patlayıcı madde olduğu ihbarı geldi diyor. 18,50 de bildirildi diyor. 36-38 diyor ki hayır bunlar saat 20,30 da gecekondu daydı. Biz de ordaydık işte tutanağı diyor. Ali Yiğit diyor ki sizin de ifadesinde çok büyük şaşkınlıkla sen bu çok doğa dışı bir davranış nasıl böyle geldin eve korkusuzca girdin diye sorduğunuz ali yiğit diyor ki ben saat 16 da evdeydim diyor arama yapıldı, ben de tesadüfen geldim diyor. Mehmet Demirtaş diyor ki 18,30 da beni telefonla çağırdılar, ama ben göz altına alındığımda arama falan yoktu diyor. 36-38 materyaller üzerinde 49-54 kod numaralı olay yeri ekibinin incelemesine mani oluyor. 36-38 hem inceleyen hem de holding bahçesinde söz de imha ekiplerde de bulunuyor. Yani bu 36-38 in personeli hem inceliyor hem rapor yazıyor. Hem patlatıyor hem biz bulduk diyor. Mehmet Demirtaş ben o tutanak tutulduğu sırada orda değildim diyor. bu tutanakların hiçbirinde benim adım geçmiyor. Beni Mehmet Demirtaş tan tam altı saat sonra gözaltına alıyorlar ama ilk benim evimi arıyorlar. Üstelik ellerindeki ikamet senedinde Mehmet Demirtaş ın açık adresi var. o adres söz konusu gecekondu değil. o adresi sonra başka belgelerde değiştirip gecekondunun adresini yazıyorlar. Başka belgelere ama muhtarlıktan aldıkları ikametgaha dair bir tane arama emri çıkarmıyorlar. Muhtarlıktan ikametgah almışlar ona dair araştırma emri çıkartmıyorlar. Arama emri. Savcı Tahsin uyav dan talimat emir alıyorlar orda da olay saati 17 diyorlar. Saygıdeğer mahkeme heyeti, kargaşa var ama ortada bir gerçek yok. tertip gözlerinizin önünde. Osman Yıldırım ifadesini değiştirebilir, Tuncay Güney Ali Yiğit ifadesini değiştirebilir bu bizi şaşırtmaz ama devletin kolluk gücü Osman Yıldırım gibi Ali Yiğit gibi ifade değiştiremez. Tuz kokarsa biz nereye gideceğiz, biz derdimizi kime anlatacağız. Şu aşamada benim mahkemeniz dışında güvenebileceğim hiçbir şey yok. hiç kimse yok. belgelerden bir tanesinde diyor ki gecekondu operasyonu, gece kondu operasyon deseler çok daha mantıklı olurdu çünkü gece kondu, operasyon. Gece konanlar gündüz mahkemeniz huzurunda ortada. Ancak tüm bu

74

Page 75: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:75

çelişkilerin ortaya çıkmış olmasına rağmen mahkemenizin mevcut durumun sürmesine sebep olan sukutunu anlamak mümkün değil bütün güvenime rağmen mevcut durum 23 aydan beri bir esarete bir hükmün infazına dönüşmüştür. Lütfen bu zulmü durdurunuz Sayın başkanım. Saygılarımla arz ederim.”

Sanık Bekir Öztürk söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, saygıdeğer heyet, yargılama başladığı günden itibaren hiç tahliye talebinde bulunmadım, yargılama konusunda herhangi bir adli tecrübem olmamasına rağmen tecrübeli arkadaşlarımızdan ve avukatlardan edindiğim izlenim nedeni ile böyle bir girişimim olmadı kaldı ki yargılama başladıktan sonra tutuklu sanıkların ifadeleri başladıktan sonra savcıların sanıkların sorguları karşısında düştükleri kendilerini saklama gayretini gördükten sonra da savcıların bu düştüğü durumu izlemek adına tutuklu sanıkların tamamının sorguları bitinceye kadar tahliye edilmememi talep ediyorum demiştim. Bu talebimde samimi olduğumu anlamanız açısından da kendisi başka türlü bir şey söylüyor avukatları başka türlü davranıyor gibi bir izlenim vermemek adına müdafiimin sınırlı sayıda geldiği celselerde kendisine bir not gönderip kesinlikle tahliyemi talep etmemesini rica ettim kendilerinden. Açıkça söylemek gerekirse bu sürenin beş ay süreceğini öngörmemiştim. Size savunmam esnasında 16 aydır çocuklarımı görmediğimi annemi görmediğimi ifade etmiştim. Bunun çeşitli sebepleri var her an çıkma beklentimiz var, annem 1200 km yerde Sivas ta oturuyor. Çocuklarım mersin de oturuyor onları rezil etmemek adına bunu yapmadım ve her an çıkacağıma dair de suçsuz olduğumdan da emin olduğum için böyle de bir beklentim vardı. Ama bu sürecin bu kadar uzayacağını bilmiyordum. Şimdi beş ay geçtikten sonra şöyle düşünüyorum. Ağzından çıkanı kulağı duymayan, akıl ve ruh sağlıkları tartışmalı savcıların ithamları iftiraları nedeni ile on beş ay beklediyseniz altı ay da ha beş ay daha babanız oğlunuz artık eşiniz dostunuz her neyse Bekir Öztürk için bekleyin dedim ve bunu bu şekilde kabullendim. On sekiz yıllık devlet memuruyum. Hayatım boyunca şiddete karşı oldum, hayatım boyunca bir iki kişilik kavganın içersinde bile taraf olmadım, kimseye yumruk sallamadım kimseden yumruk yemedim. Askerlik boyunca elime av tüfeği dahi almadım. Bir bombayı fotoğrafı ve film haricinde hiçbir yerde görmedim. Defalarca bunu size soruşturma esnasında savcılara göndermeme rağmen bunların hiçbirisi dikkate alınmadı. Hayatım boyunca pasaport almadım yurt dışına çıkmak gibi turistik yada başka bir maksatla hiçbir düşüncem olmadı böyle bir şeye de bütçem de müsait değil zaten. Kaçma şüphesi 20 Haziran 2007 de Bekir Öztürk tutuklandığı yalan haberleri yayınlandığında beni milliyet gazetesinden aradılar, Bekir bey tutuklanmışsınız diye, bir gün sonra derhal emniyet müdürlüğüne gittim, Bekir Öztürk yakalandı haberi bile beni rencide eder, benim ile ilgili bir şey varsa ben geldim, lütfen ne gerekiyorsa yapın dedim. Önce emniyet kendi içersinde bir telefon trafiği yaşadı daha sonra İstanbul u aradılar ve Bekir bey sizinle ilgili bir şey yok dediler. Bunun la yetinmedim Beşiktaş taki senariste köşemden yazı yazdım, istenmem halinde nereye isterseniz gelirim dedim. Ne istiyorsanız şahsım ve derneğim ile ilgili altı yedi sekiz noktada yapılan aramalarda suça ilişkin hiçbir şey bulunmamıştır. Bulunmadığı için Türk bayrakları ve Atatürk posterleri suç delili olarak alınmıştır. Bunları size savunma esnasında da söyledim. Taşıdığım misyon, şahsiyetim iki çocuk sahibi olmam, yaşlı ve bakıma muhtaç bir annem olması, şimdi bunları sizlere az çok beni tanıdınız, ben bir şey istismar edecek karakterde bir insan değilim. Şimdiye kadar bunları söylemedim de ama bunlar nedeni ile benim kaçmam mümkün değil saklanmam mümkün değil, kaldı ki bu iftirayı atan senaristlerin iftiralarını hukuk zemininde çürütünceye kadar iki elim onların yakasında olacaktır, onları bir yere bırakmam mümkün değil. dolayısıyla bir adım arkalarında olacağımı ifade ediyorum buradan, bir adım arkalarında olacağım, mümkün. olduğunca mersin den buradaki duruşmaya geleceğim tahliyemi talep ediyorum efendim.”

Sanık Behiç Gürcihan söz istedi, verildi: “ sayın başkan gerekçelerimi tahliye dilekçemde sundum, sadece bir ayrıntıyı özellikle vurgulamak istiyorum. CMK 103 te tutuklama nedeni varsayılabilir diyor. kategorik suçlar sayılırken. Burda dolayısıyla kanun koyucu varsayar

75

Page 76: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:76

dememiş varsayılabilir diyerek size bir muhtariyet vermiş. 11 aydır bu muhtariyeti aleyhime kullanıyorsunuz. Bu gün lehime kullanmanızı talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Doğu Perinçek, sanık Nusret Senem, sanık Hayati Özcan, sanık Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri Özbey söz istedi,verildi: şimdi efendim bir yeni bir aşamaya geldik davamızda iddianame okundu, 20 ekim de başladık, özetlendi okundu, tutuklu sanıkların tutuklu tutuksuz ayrımına karar verdiniz bence yerinde bir karardı tutuklu sanıkların sorgularına önceden başlandı. Öncelik tanındı. Yeni bir aşamaya geldik yeni bir süreç başlayacak şimdi şimdi bu süreç tesadüf bu altı ay bir gün oldu bir altı ayın bilançosunu çıkarmak gerekir diye düşünüyorum ve yeni döneme bu davadaki yeni aşamaya bilançodan çıkaracağımız derslerle başlayalım ona göre devam edelim kanaatindeyim, gerektiği kanaatindeyim. şimdi altı aylık bilançoyu size kısaca başlıklar halinde özetleyeceğim, bir Tuncay Güney mülakatı, çok ça ifade edildi bu gün de tekrarlandı. Şimdi sayın savcıların itibarlı güvenilir ve samimi dayanağı Tuncay Güney mülakatının bütünü ile uydurma yalan ve iftiralarla dolu olduğu, veda yasa dışı yöntemlerle elde edildiği kesinleşti. Bilanço bir. Tuncay Güney mülakatı dikkate alınmayacak bir şey. İki, milli istihbarat teşkilatının Ergenekon rapor ve şemaları, yine tarihleri ile zamanınızı almak istemiyorum, işte posta dan çıkan içinde tahminen Tuncay Güney in o ses kayıtlarının da olduğunu sandığımız MİT in bir şekilde hazırlayıp bir sure el altından çeşitli amaçlarla kullanılıp nihayet 10 temmuz 2003 tarihinde Hilmi Özkök e haftalık arz ile Şenkal Atasagun dönemin MİT müsteşarı tarafından sunulan ve daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri ne karşı bu süreç içinde kullanılan belgenin daha sonra 2006 yılında yeniden tedavüle sokulup o süreçte kullanılan MİT tarafından hazırlanan rapor ve şemalar. Peki bunları imzalayarak imzalamak zorunda kaldığını ifade ederek imzalamaz sümenaltı edersem bana da Ergenekoncu derlerdi diyecek kadar o tertibe o boyun eğen ve korkan korktuğunu bu gün açıkça ifade eden sayın Şenkal Atasagun bunlar içinde demiştir. o zaman da saçma sapandı, şimdi de sapandı. MİT müsteşarı. Peki Atasagun hakkında Ankara cum. Başsavcılığına bu imzayı bu kaygılarla korkularla boyun eğmelerle imzalaması nedeni ile görevini ihmal ve suiistimal ettiği gerekçesi ile şikayetimiz üzerine Ankara cum. Başsavcılığı bu şikayetimizi ciddiye alarak sayın Atasagun hakkında başbakanlıktan izin istedi, sayın Atasagun da hemen çıktı evet sayın başbakan lütfen izin verin geleyim bildiklerimi anlatayım, bu işi çözelim bu saçma sapanlığa bu komikliğe gülüp geçilmesi gereken bu duruma son verelim dedi dün akşam bir gazeteci dostumdan öğrendiğime göre başbakanlıktan da izin çıktığına dair bir duyum almış bulunuyorum. Umarım izin çıkmıştır bunun gerçeği de Ankara cum. Başsavcılığının soruşturmasında ortaya çıkacaktır, sayın Şenkal Atasagun da bir dönem yanlış yaparak yanlış yaparak altına imza attığı bu tertibin şu an bozmak gerçekleri ortaya koymak ve yine kendi ifadesi ile asker ve basına layık olmak gibi fırsatı da değerlendireceğini düşünüyorum. Sayın mahkemeniz Genelkurmay başkanlığı milli istihbarat teşkilatı jandarma genel komutanlığı emniyet genel müdürlüklerine yazılar yazdı. Ergenekon terör örgütü diye sorduk. Dediler ki böyle bir örgüt bilmiyoruz. Şu tarihe kadar bu soruşturma tutuklamalar oluncaya kadar böyle bir örgüt yok dediler yani örgüt yok. Cevabını aldık. Bu dördüncü nokta. Ergenekon belgeleri beşinci nokta, Ergenekon belgeleri özetle işçi partisi ne ve Sayın Perinçek e düşman belgeler başından sonuna sayın Doğu Perinçek e ve işçi partisi ne işçi partisinin savunduğu değerlere düşmanlık belgeleri kim yazdıysa. Adını da verelim, ismi de vererek. Ad vererek yani dolaylı o değerleri savunduğu değerlerin karşıt değerleri savunması değil isim vererek düşmanlık yaparak iftiralarda bulunan belgeler bütünü. Sayın Doğu Perinçek’in bu belgeyi nasıl gördüğünü de kanıtları ile ispatladık burada. 29 Mayıs 2006 günü sabah gazetesi yazarı Aslı Aydın Taşbaş ı sabah gazetesi ziyareti sırasında verildiği, gördüğü sayın Perinçek in bilahare fakslandığını, sabah gazetesine sayın mahkemenizin yazı yazdı, sayın Perinçek de bulunan nüsha ile sabah gazetesindeki nüshanın ikisi de Aslı Aydın Taşbaş hanımefendinin el yazısı notları olduğu, zımba yerlerinin aynı olduğu faks karartılarının aynı şekilde olduğu yani bu iki belgenin de aynı olduğu ve nihayetinde sayın Perinçek in 29 mayıs

76

Page 77: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:77

2006 günü bu belgeyi gördüğü ortaya çıktı. Yine başta da ifade ettim sözde Ergenekon belgelerinin felsefesi programı amaçları stratejisi taktiği üslubu hiçbir şekilde işçi partisinin felsefe amaç ve stratejisine benzemiyor ve cephe cephe karşıdan cepheden karış belgeler yine yazım tarzı üslubu da işçi partisinin sayın Perinçek in üslubu değil. yani başta da söyledim Ergenekon belgeleri diye önümüze sayın savcılarca konulan belgelerin hedef aldığı tek şey var baş düşmanı işçi partisi ve sayın Perinçek. Şimdi cd ler var altıncı nokta. işçi partisi genel merkezinde yapılan aramada 1034 adet cd ve kaset benzeri malzemeler çıktı. Diğer yerlerde de aramalar var. 1034 kasetin ve cd nin hepsi tertemiz bir tanesi bir zerre suç unsuru yok içinde. Peki diğer aramalar var sayın Perinçek in evi, sayın Nusret senem in evi ve diğer müvekkillerimizin evleri işyerleri arandı, orda aramalarda elde edilen cd lerle ilgili herhangi bir suç isnadı yok. dört tane cd var. topu topu 1034 tane işçi partisinde diğer müvekkilleri de sayarsanız 2000 e yakın 1500-2000 cd var topu topu dört tanecik bir cd var. peki bu arama tutanaklarına bakıyoruz. Bu suçlamaya dayanak kılınan bu cd ler tutanaklarda kayıtlı mı hayır yok. ne adı kayıtlı ne numarası kayıtlı. Ne içeriği kayıtlı, ne görüntüsü kayıtlı hiçbir kayıt yok. anlıyoruz ki ve çok net bir şekilde ortaya çıktı ki bu kanuna aykırı yapılan aramalar sırasında bulunmayan bulunması da imkansız olan hem duruşumuz işçi partisinin duruşu itibariyle hem müvekkillerin duruşu itibariyle imkansız olan bu cdlerin İstanbul da tertibin merkezinde torbalara konduğu tartışmasız bir biçimde kanıtlanmış oluyor. Meselenin sadece kanunsuz aramaydı vesaire değil, bunu sayın mahkemeniz görüyor zaten. Yani ben Ankara cum. Başsavcılığına işçi partisinin aranması ile ilgili olarak şikayette bulundum. 30 aşkın aramayı yapan polis memuru hakkında önce zabıt mümzileri olarak ifadeleri alındı. Şimdi şüpheli sıfatı ile hepsinin ifadesi alındı. Bu gün yarın davası açılacak. Sayın savcılığa dedim ki efendim açın şu davayı niye bekliyorsunuz. Ya dediler bizim açmamıza ne gerek var sayın 13. ağır ceza mahkemesi heyeti bu aramanın kanunsuz olduğunu, evraklara bakınca görmüyorum mu. Söyleyecek söz bulamadım. Şimdi son operasyon bir dalga deniyor buna Türk milleti ile milli değerleri ile dalga geçen operasyonlar bunlar esasında acı ama o yüzden de dalga dalga milletimizin üzerine gelen son operasyonda sayın mahkemenizin yedek üyesinin kararını geçen gün ifade etmiştim, o yedek üyemizin mahkumiyet karar niteliğindeki arama karına dayanarak sayın savcılık makamının emniyete yazdığı yazı var. Aramanın nasıl yapılacağına dair. Kutluyorum çok güzel dört dörtlük bir yazı. CMK nasıl uygulanır, dijital malzemeler nasıl alınacak, arama nasıl yapılacak, avukat ise ne yapılacak. Günaydın dedik içimizden günaydın. Demek ki İstanbul cum. Başsavcılığı savcılık makamı diyor ki o arama kararına dayanarak emniyet e yazdığı yazı ile ben bu güne kadar Ergenekon soruşturmasındaki tüm aramalarım kanunsuzdur. Şimdi niye yapıyorlar bunu sorumluluk var öyle kolay değil. adalet bakanının korumasına onun yarattığı zırh ile nereye kadar gidecek. Bakın sayın Zekeriya Öz’de kapının önü yakın bize dedi. Neden Ankara da hakimler var idare mahkemesi ne diyor ki adalet bakanlığı efendim tüm şikayetler adalet bakanı izin vermedi iptali için davalar açıldı onlarca, adalet bakanlığı uyanık uyanık, oralarda da müdahale edecek birleştirelim davaları tek bir suçmuş gibi yapalım işlemmiş gibi yapalım. Hayır Ankara da hakimler var, hayır efendim diyor hepsi ayrı ayrı suçlardın bunların hepsinin davasını ayrı göreceğim diyor. Umarım çok yakında adalet bakanı Mehmet Ali Şahin’in bu hukuksuz kanunsuz haksız ve tertibin başında rol alan bu davranışını Ankara’daki hakimler dur diyecek yeter diyecekler. Yüksek hakim hakimler savcılar yüksek kurulumuzda soruyor adalet bakanlığına ey adalet bakanlığı ben burda Bostan korkuluğu muyum bu savcılar hakkında bu kadar şikayet var niye önüme getirmiyorsunuz. Resim yazıdan bahsediyorum. Belki anlatımım uygun olmadı ama resmi yazıya o noktaya da geliyor şimdi sonuçta tabi bu hukuksuzluk kanunsuzluğun bir sınırı var her hukuksuzluğun her kanunsuzluğun mutlaka hesabı sorulacak, şimdi de sayın savcılarımız son operasyonda aman ha bizim üstümüze gelmesin ben polislere doğru dürüst talimat vereyim diyerek bu kanunsuzluklarını ispat etmiş oluyorlar. Şimdi sekizinci nokta, toplantısı olmayan bir örgüt ile karşı karşıyayız. İddianamede ballandıra

77

Page 78: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:78

ballandıra bu örgütün yaptığı toplantılar anlatılıyor. Bilecek toplantısı sayın genel başkan ifade ettiler. Savcılık makamı da vazgeçti. Hayati toplantıdan. Çiftlik toplantısı İbrahim benli tutuksuz sanık İbrahim Benli’nin mahkememizde böyle bir cd göstermiş olmak sizi üzdü ama sorumlusu iddia makamıdır, çiftlik toplantısında Türkiye’nin aydınları sanatçıları namuslu değerli bilim insanları siyasetçileri bir araya gelmişler, orda gizli örgüt toplantısı yapmışlar onu izledik taksim toplantısı kırk yıldır yapılıyor. Bu ülkenin başbakanları, cumhurbaşkanları bilim insanları siyasi partiler gidiyorlar kamuoyuna basına açık olarak görüşlerini söylüyorlar. Gizli örgüt toplantısı. Kent otel de bir yemekli toplantı yapılmış, basının haberi var herkes izlemiş, yurt dışı toplantılarını tamamen palavra olduğu ortaya çıktı. Emniyet genel müdürlüğü kayıtları ile. Uzatmayayım bir örgüt düşünün ki gizli örgüt darbe yapacak Türkiye yi ele geçirecek hükümeti devirecek. Bir tane bile toplantısı yok. Ataköy’de sanıyorum Ataköy’dü yanılmayayım ama Ataşehir de bir de bomba dağıtım toplantısı vardı olmayan evde, olmayan insanlar ama bir toplantı yapılıyor Ataşehir de birisi samsun da Türkiye’nin çeşitli yerlerinden aynı anda örgüt toplantı yapıyor örgüt toplantı sı olmayan bir örgüt yani gizli toplantıları da aydınlatmış olduk bu geçen süreçte. Şimdi evet bir parti var ama örgüt yok burda. Bir nokta da bu neden, şimdi burda bir örgüt arıyorsak bu sanıkların içersinde hep işçi partililer var evet örgütlüler, yasal legal, meşru anayasa ve siyasi partiler kanununa göre faaliyetini yürüten bir örgüt var, o örgütün yeni o partinin sayın genel başkanı var genel sekreteri var, üyeleri merkez karar kurulu üyeleri var, bir ideolojik birliktelik içindeler bir amaç birliktelikleri var. Disiplinliler bakın burda da görüyorsunuz, bir örgüt disiplini parti disiplini burda da görüyoruz ama işçi partili arkadaşlarla buradaki sanıklarla diğer sanıklar arasında herhangi bir ideolojik birlik bir amaç birliği bir disiplin birliği sezdik mi burda. Bakın gördük sezmiyoruz bile. Şimdi Ergenekon belgelerini de ifade ettim, arada irtibat var mı peki hiçbir irtibata ilişkin bir tane bir şey yok tanışmıyorlar bile. Şu dava öncesinde tutuklanıp bir araya şu mahkeme salonuna konulmaktan önce tanışmaları bile yok. kimle tanışmaları var Sayın Perinçek in ve diğer işçi partililerin sayın emin Gürses ile var sayın ilhan Selçuk ile var, sayın kemal Alemdaroğlu ile var. Neleri var tanışmanı dayanağı, aralarında dostlukları var Talat paşa komitesi gibi Türkiye’nin temel meselelerinde bir takım yasal çerçevede yürüttükleri çabaları var. Şimdi onuncu noktaya geliyorum. İşçi partisi ve darbe, işçi partisi ve darbe lafı yan yana gelemez. Bakın sayın hasan cemal milliyet gazetesi yazarı bu son soruşturma operasyonları darbe iddialarını yazan bir yazı yazdı gittim ziyaret ettik, dedim işçi partisi ile çok demokrat darbeye karşı şiddetle, işçi partisi darbe lafını yan yana getirebilir misiniz ey hasan cemal, ne mümkün dedi. Şimdi buradan sayın hasan cemal referans almak adına demiyorum, ama bu gün darbe karşıtlığının en önde sözünü edenlerden biri olan hasan cemal dedi ki 9 mart cuntası başarısız olunca dünyam yıkılmıştı dedi. Şimdi işçi partisinin kırk yıllık mücadelesi cuntacılığa darbeciliğe halktan kopuk her türlü harekete bütünü ile cepheden karşı olmak olmuştur. işçi partisinin geçmiş duruşu yayınları söylemi telefon konuşmaları, sayın genel başkanımızın diğer yöneticilerimizin konuşmalarına bakın, şimdi 12 martlarda 12 eylül lerde ziver beylerde, Mamak hapishanelerinde darbecilerin amerikanın bizim çocuklar dediği darbecilerin işkence haline geçmiş, ve ömürleri darbeye karşı mücadelede geçmiş işçi parti ile darbe sözünü yan yana getirmek imkansızlığı demin de belirttim telefon konuşmalarımız yayınlarımız ve kırk yıllık mücadeleleri bunu ortaya koymaktadır. Cumhuriyeti mitingleri iddialardan biri odur. Seçim yönlendirmesi mitingi olduğu ve işçi partisinin o mitinglerin kürsülerinde olmadığı kürsülerden hangi partilere oy verilmesi gerektiğine ilişkin talimatlar verilirken işçi partisinin Türkiye’nin bağımsızlığı ve cumhuriyetin temel değerlerine savunan sloganlar attığı kürsüde olmadığı açık, ADD ve benzeri yapılanmalarla ilişkilere ilişkin iddialar var Sayın Şener Eruygur ile. işçi partili arkadaşlarımız Türkiye’nin bir çok kitle örgütünde doğru fikirleri savunan Türkiye’nin ihtiyacı olan örgütlerle çalışmışlardır ama maalesef ADD de işçi partisi sayın Şener bile bir anlamda karşı karşıya farklı listelerde olmuştur. Sayın Ertuğrul kazancı avukat Atatürk çü düşünce derneğinin genel başkanı burdalardı öğleden sonra işçi

78

Page 79: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:79

partili arkadaşlarımız sayın kazancı ile birlikte olmuşlardır. Sayın Şener Eruygur farklı bir listede olmuştur. Hem de çelişmelerimiz Avrupa birliğine karşı tutum, vesaire vesaire gibi bir çok temel durumda olmuştur. Yani bu da bir örgütsel bağın olmadığı ve karşı duruşların olduğu ortak davranışlarımızın olmadığının da işareti. Şimdi efendim karşılık derneğin yönetselliği ……… yoksa tabi ki Türkiye’mizin değerli yetiştirdiği komutanlarından biri dir sayın Şener Eruygur, onu da düzeltme olarak kastı aşan bir anlam olmasın diye belirteyim. Şimdi 13. nokta işçi partisi ile ilgili bu soruşturmada anılan tüm evraklar soruşturma evrakları Yargıtay cumhuriyet başsavcılığına gönderilmiştir. Neredeyse bir yıl oldu mayıs ayı idi yanlış anımsamıyorsam. Bir yıldır Yargıtay cumhuriyet başsavcılığımız işçi partisi hakkında soruşturma veya bir dava açmamıştır. Bir yıldır. İşleri çok vakitleri yok da sıraya koydular da beklemiyorlar. Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı siyasi partilerle ilgili uygulamasında eğer makul bir süre ki makul süreyi defalarca aşılmıştır içinde açılmıyorsa bu dava bu bir takipsizlik kararı niteliğindedir. Yani Yargıtay cumhuriyet başsavcılığımız herhangi bir kapatma davası açmıştır. İkinci iddianame var, üçüncü de geliyor onu da basından duyuyoruz, ikinci iddianame de işçi partisi ve işçi partililer yoktur. Bir diğer nokta işçi partisi kırk yıldır Gladyo ile kontrgerilla susurluk çeteleri ile mücadele içinde var olmuştur. Yani burada müvekkillerimin Türkiye de Sayın Doğu Perinçek i nasıl bilirsiniz nasıl tanırsınız dendiğinde alacağınız birinci veya ikinci cevap Gladyo ya kontrgerilla ya karşı susurlukçulara karşı Türkiye düşmanlarına karşı kararlılıkla cesaretle mücadele eden siyasi lider, diğer arkadaşlarımız da öyle tanınırlar şimdi hayatları demin de ifade ettim o Gladyo nun kontrgerilla nın işkence hanelerinde Gladyo ve kontrgerilla yı çöze çöze onları deşifre ede ede gelmiş insanlar şimdi Gladyo nun cinayetlerinden Gladyo nun suçlarından Gladyo nun Türkiye düşmanlıklarından üzerlerine çamur atılmaya çalışılmaktadır. Şimdi bir çok kanıt toplanmıştır bir diğer nokta şimdi PKK mektupları, Apo röportajı veraire vesaire hepsinin belgeleri gelmiştir. Ne kadar kanıt topladı isek, aklama kararları, beraat kararları takipsizlik kararları, emniyet güvenlik birimlerini çeşitli raporları ne geldi ise hepsini işçi partisi yöneticilerinin suçsuz olduklarının kanıtı olmuştur. Yani bakalım resmi makamlardan gelen mahkemeden gelen tüm yazılara sayın mahkeme heyetiniz de inceliyorlar bunları hepsi işçi partisinin suçsuzluk belgeleri. Sayın savcılarımızın bir diğer nokta sayın genel başkan burda uzunca açıkladılar bir hukuki değerlendirme olmadığı, hukuki sonuca bağlamadıkları, meselesi ancak şunu da hatırlatmak lazım, hukuki sonuca bağlanmamış hukuki değerlendirmeye tabi tutulmamış bu lafların lafların iddianame de ne yeri olduğunu da sayın heyetinizin takdirine sunuyorum. Şimdi efendim sayın genel başkanımız ilk celse sorgusunun ilk gününde karanlıkta kalan hiçbir şey olmayacak her şeyin sonuna kadar aydınlatacağız. Bunun için sayın savcılardan sanık vekillerinden sanıklardan ve heyetinizden yardım istediğini söyledi. Bakıyorum başından bu yana altı aylık süreçte karanlıkta kalan hiçbir şey kalmadı. Sadece benim değil buradaki hukukçu arkadaşların hepsini ortak kanaati evet karanlıkta bir şey kalmadı. Zerre kadar kuşku kalmadı. Şimdi kuşku da yok yani. hoş sizin ara kararlarınızı nedense bir türlü o kuşkunun okkalılığı ağırlığı bir türlü gitmiyor yani beraat kararları geliyor, aklama kararları geliyor, takipsizlik kararları geliyor mahkeme geliyor geliyor geliyor geliyor ifadeler geliyor belgeler geliyor her şey kuşkuları yok ettikçe kuşku hafifleyeceğine bilemiyorum sayın heyetinizin kuşkusu ara kararlara görü sürekli ………… şimdi acaba diyorum acaba diyorum bir kaygıya kapılıyorum. Kuşku nun bu kadar ağırlaşmasına yol açan bir ön yargı mı var. Bunu da bir not olarak söylüyorum. Şimdi kuşku kalmadı her şey aydınlandı ama ortada 400. gün bu gün 400 gündür müvekkiller açısından bir tutukluluk var buna hakkımız olmadığını düşünüyorum. Bu duruma bir son vermemiz lazım. Bu çok basittir bakın burada müvekkillerin tutukluluk hallerinin devamını gerektirecek haklı hukuki vicdani hiçbir gerekçe yok. samimiyetle söylüyorum Sayın başkanım, bana bir tane gerekçe söyleyin, ihsası rey demeyeceğim, bir tane evet ben biz bizler şu sebeple tutukluluğu sürdürüyoruz, kamuoyu baskısı, Atlantik ötesinden okyanuslardan gelen dalgaların sesleri dışında şu gerekçeler var derseniz ben ikna olacağım ama yok. olmadığından

79

Page 80: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:80

da eminim şimdi cesaretle kahramanlık da istemiyoruz. Siz hakimsiniz, şövalye değilsiniz ne cesaret ne kahramanlık, yapılması gerekenin hakimlik bir vicdan işi vicdanımıza elimizi koyacağız ve görevimizi yapacağız ve gelinen noktada artık bu görev ertelenemez bir görevdir. İhmal edilemez bir görevdir. Lütfen görevimizi yapalım ve müvekkillerimin tahliyesine karar verelim. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi, verildi: “ Bu gün oldukça uzun bir süreçte bu ünlü MİT tarafından gönderilen şey şemaları 2002–2003 yıllı tertiplerini çok ayrıntılı bir şekilde dinledik. Avukat tolga bey buna çok güzel bir açıklama getirdi ama genel olarak 2002-2003 yıllarına ilişkin 1999 dan başlamak suretiyle Tuncay Güney in ünlü mülakatlarından şimdi bir de ben bu MİT belgesini aldım tekrar gözden geçirdim yani MİT in dosyaya yazmış olduğu yazıyı tekrar gözden geçirdim. Şu soruyu hiç sormadık veya araştırmadık. 2006 da ne oldu da MİT bu ihbar mektubundan çıkan şemayı ve bilgi notunu özetleyerek başbakan a gönderdi çünkü mit in yazısına göre bahse konu çalışmanın özeti niteliğinde hazırlanan başka bir bilgi notu 19/01/2006 tarihinde sayın başbakan a sunulmuştur. Şimdi MİT 2003 te sunmuş, üstüne düşen vazifeyi yapmış, bitirmiş. Gerekli işlemler yapılır yapılmaz. Ona karışmıyor ne oldu 2006 da da başbakan a gitti tarih tarih üzerinden bir araştırma yaptım. 19.01.2006. şöyle bir sonuca vardım ben Genelkurmay başkanlığının 16.01.2006 tarihinde yaptığı bir basın açıklaması var. bu Cuma ya geliyor yaptığım araştıramaya göre yani Cuma günü 16/01/2008 tarihinde bir basın açıklaması yapmış Genelkurmay başkanlığı, bu basın açıklamasının amacı da o dönemde 2005 kasım ayında yaşanan Şemdinli olayları ve o süreç içersinde Türk Silahlı Kuvvetleri nde o dönemin kara kuvvetleri komutanı üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri ne yapılan yıpratmalar ki bu tertibin artık ben de tertip diyorum. Başlangıcı o diyor ki Genelkurmay başkanlığı, geçmişte zaman zaman gündeme getirilen kontrgerilla Gladyo derin devlet gibi kavramların son günlerde özel hap bilmem ne falan filan bizi bunlarla ilişkilendirmeyin diyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ni bunlarla ilişkilendirmeyin diye bir duyuruda bulunuyor. 16 Ocak 2006 tarihinde. Ne oluyor hemen takip eden iş günü o 19 ocak 2006 tarihinde bu dertop ediliyor Tuncay Güney in ünlü beyanları ve Türk Silahlı Kuvvetleri ni bakın beyan şöyle, bahse konu ihbar mektubunu yazan ve polis olduğunu belirten şahıs tarafından Ergenekon isimli yapılanma ve üyeleri hakkında ülke geleceğine şekil vermek amacı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği, ne yapıyor başbakan benim anladığım şu, diyor ki bir dakika Türk Silahlı Kuvvetlerinin böyle zehir zemberek bir açıklaması var, bana Gladyo deme, bana derin devlet deme diyor, başbakan hemen diyor ki siz bana bir 2003 te bir rapor yollamıştınız, gönderin. MİT kendi kendine harekete neyi geçmiş harekete. Başbakan a tekrar bilgi notu kısaltılarak tekrar şey yapılarak bu rapor gönderiliyor. Ve bunun bu 19 Ocak ta yayınlanmış olan duyuru ile birebir alakası olduğu kesin bana göre çünkü bunu tetiğine basacak yani bunların tekrar gündeme taşınmasını gerektirecek başka bir gelişme yok o dönemde. Şemdinli olayları var. Şemdinli üzerinden Türk silahlı kuvvetlerini yıpratılması kampanyası var. ve bu kampanya çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendisini koruma refleksi ile yaptığı duyuru var. Takip eden gün içersinde de hemen bak diyor sana böyle diyor sun ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin içersinde Ergenekon denen Gladyo derin devlet yapılanması var diyor. Sonra başbakan bunu ne yapıyor hiçbir şey yapmıyor. Geliyor ama mutlaka bu birilerinin önüne konuyor. Başbakan a gittikten sonra. Sonraki tarih de ilginç 26 Mayıs 2006 tarihinde bakın başbakan a ocak ayında sunuluyor, bekleniyor 4 ay sonra 26 Mayıs 2006 tarihinde de Sayın Genelkurmay istihbarat başkanına sunuluyor. Niye, şimdi onu da kafamızda çevirdiğimiz zaman şu sonuç çıkıyor, 26 Mayıs Danıştay saldırısının gerçekleştirilmesini takip eden on gün içersindeki bir tarih. O dönemde neler olmuştu o dönemde Danıştay saldırısının hemen arkasından o dönemin hükümeti yetkililerinin büyük sürprizlere hazırlıklı olun beyanlarını dinlemiştik. Bu işin arkasında başkaları var, beyanlarını dinlemiştik meclis sandalyesinden dinlemiştik. Ve yine düğmeye basılıyor ve işte içinde Veli Küçük’lerin Gladyonun sözüm ona, Tuncay Güney beyanlarından yola çıkılarak hazırlanmış bir ihbar

80

Page 81: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:81

mektubu ile gönderilmiş ve MİT müsteşarının da saçma sapan bulduğu, bu belgeler doğrultusunda Genelkurmay başkanlığının istihbarat dairesine de haddi bildiriliyor. Bakın elimizde bu var deniliyor. Şimdi biz bu yargılama süresi içersinde bu ihbar mektubunu istemedik, ben gittim kalemde de araştırdım. MİT bize bu ihbar mektubunu göndermemiş. Kendisine gelen iki sayfalık polis memuru tarafından kaleme alındığı bildirilen ihbar mektubu yok dosyamızda. Burda ne diyor. Ergenekon diye bir yapılanma var diyor, bu yapılanma diyor, askeri kimliğini de kullanarak kendi etrafında sivil menfaat odakları oluşturduğu, alevi kesim ile temaslarının yanı sıra Veli Küçük Sedat Peker ve deniz kuvvetleri komutanlığı ile ciddi diyaloglarının bulunduğu, bu mektuba göre veli Ergenekon ayrı Veli Küçük ile irtibatı var. bu bir öncelikle benim talebim bu mektubun istenmesi, milli istihbarat teşkilatına gönderilen bu mektubun dosyamıza getirtilmesi çünkü bir özet ve ne kadarının alındığını bilmiyoruz. İki sayfadan iki paragraf geçilmiş MİT’in yazısına. Sonra bir de yine bir diğer talebim de MİT den bu başbakanlığa 19 ocak ta sunulan yazının Genelkurmay başkanlığına da 26 mayıs ta sunulan yazıların neden sunulduğunun sorulması yani bunun gerekçesinin ne oldu da sen bunları tekrar güncelleyip başbakan a ve Genelkurmay başkanlığına sunma ihtiyacı ne oldu. Sen çünkü görevini yapıp bitirmişsin 2002-2003 yılında. Bunların MİT’e sorulmasını talep ediyorum. Ayrıca size yine bunla bağlantılı olan bir yazı okumak istiyorum. 2001 yılından itibaren biz bunları yaşamışız sonra zaman gazetesi 28 aralık 2006 tarihli murat yılmaz ın kaleme aldığı bir yazı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden bir rejim krizi ve meşrutiyet tartışması açmak isteyen çevreler bu şekilde AK partiyi köşeye sıkıştırmak ve erken seçime gitmek zorunda bırakmak istiyorlar. Bu çevreler siyasi partiler düzeyinde CHP ve MHP den teşekkül etmektedir. Ancak problem bu iki parti yi de anti demokratik gelişmeleri etkilemek amacı ile kullanmak isteyen odaklardan çıkmaktadır. Cumhurbaşkanı sezer i de yanlarına alan bu mahfiller esas itibariyle şöyle sıralanabilir. İlhan Selçuk ve cumhuriyet gazetesi, Tuncay Özkan ve Kanaltürk ile emekli orgeneral Şener Eruygur ile Atatürkçü düşünce derneğini… ve diğer dernekler sayın Türkan Saylan’ın derneğini kast ediyor sanırım. Tabi basın yayında ve farklı yelerde yer alan bazı kişi ve grupları da buraya dahil etmek mümkündür. Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum. Ortak payda sessiz devrime direniş, buradaki ortak payda 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra başlayan eski düzenin tasfiyesi yani sessiz devrim sürecine direniştir. Bu yazı 28 Aralık 2006 tarihinde yazılmış zaman gazetesinde buradaki isimleri görünce 2006 tarihinde yazılmış bir yazıdaki bu isimleri görünce ben şok geçirdim altında yazıyı size sunacağım dört sayfalık çok kapsamlı bir yazı, Şemdinli olaylarından bahsediyor ve şunu diyor, Şemdinli olayları tarihe geçen ve hukuk dışı yapılanmanın soruşturmasında Genelkurmay ın takındığı tavır akabinde kimi asker ve polislerin içinde olduğu muhtelif çete yapılanmaları demokrasinin ve hukuk devletinin geleceği bakımından şüpheler uyandırdığı sessiz devrim sürecinin demokrat genelkurmay başkanı Hilmi Özkök’ün emekli olup yerine kimin geleceğine ilişkin tartışmalar eklenince ve devam ediyor. Şu andaki davayı özetliyor. Huzurdaki sanıkları anlatıyor. 2006 28 aralık tarihinde yazılan zaman gazetesinde murat yılmaz tarafından kaleme alınan bu yazı huzurunuzdaki sanıkları ve gelecek olanları sayıyor, ben yargılamanın başından itibaren savunmam içerik olarak siyasi bir içerik de savunma yapmamaya çok özen gösterdim. Benim için öncelikli olan hukuk, herkes siyasi saikle bir şeyler yapabilir, hukuk adamları da siyasi saikle bir takım hareketlerde bulunabilir, bunun içinde savcılar da olabilir, bakanlar da olabilir herkes siyasi bir saikle bir takım kumpasların içinde olabilir. Fakat ben değilim, ben hukuk un içinde kalmak zorundayım. Ben hukukçuyum hukuka güvenmek zorundayım, bu davayı da hukukun içinde götürülmesine inandım hep hukuk un içinde kalmaya çalıştım. Bütün savunmalarımda ben hiç bu güne kadar bu yazı benim elime geçtiğinde aylar oldu hiç kullanmadım. Fakat geldiğimiz aşamada görüyorum ki hukuk ile olmuyor, gitmiyor. Bakınız göz göre göre Danıştay dosyasının buradaki 13 ağır ceza mahkemesinde birleştirilmesine ortaya yeni çıkmış bu kadar delil varken Osman Yıldırım ın bütün beyanları bu şekilde bu kadar çelişkileri ortaya konabilmişken telefon baz istasyon

81

Page 82: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:82

kayıtları burda bu kadar çok şey olmuşken ve ben bunları bizzat kalemden onaylattığım aslı gibidir diye onaylattığım belgelerle bir dilekçe özeti ile götürüp bir hukukçu olarak bir görev bilmem bunu, ben bir hukukçuyum götürüp o mahkemeye de sundum. Bakın buna göre karar, ve birleştirme kararı ile karşı karşıyayız demek ki dedim hukukla olmuyor biz de o zaman bunları konuşalım işte bu zaman gazetesinin 2008 aralık ayında bize verdiği operasyon haberinden yola çıkarak bir şeyler söyleyelim. 2006 yılı. Aralık 2006 şimdi burda dediğim gibi bütün avukat meslektaşlarım bütün sanıklar her şeyi çok güzel anlattılar ne kaldı. Ben hep burda takılıyorum ne kaldı. Hiçbir şey kalmadı. Veli Küçük ün iddianame içersindeki ki adı çok büyük. Bakıyorum ben tekrar tekrar gözden geçiriyorum, ne iddialar var, iki tane basın mensubu ile yaptığı telefon görüşmesi, ikisi de tutuksuz yargılanıyor. Son derece güncel görüşmeler bir tek bana Veli Küçük ün bir tane yasaya aykırı illegal bir talimatını söyleyin. Bana o iddianame den bir tane gidin şunu, ihtilali, yani hiçbir şey yok adı büyük ama iddianamenin içersinde gerçekten hukuki anlamda bizi zor, şimdi bakın bir şey daha söyleyeceğim size Tuncay Güney in sorgusunda sorgucu diyor ki, hiçbir şey bilmiyorsun ki kardeşim. Hep şey anlatıyorsun bize, böyle genel basın bilgilerini anlatıyorsun Veli Küçük ile ilgili hiçbir özel bir şey söylediğin yok yani her şeyi söyleyeceğim diyorsun hiçbir şey söylemiyorsun. Söyleyemez, bilmiyor, yok. uyuşturucu kaçakçılığına irtibat kurmaya çalışıyorlar bunun için işkence ile ciddi işkence ile sıkıştırıyorlar yanıt alamıyorlar. Yok. efendim dinleme yaptığı merkezi ……… S1, S2 bütün jandarma alaylarında bulunan birimlerdir bunlar oda onları söylüyor, mecbur yani bir şey söylemek zorunda. İllegal hiçbir bağlantı kurulamadığı için de bu kadar sinirleniyor sorgucu, hiçbir şey söyletemediği için sinirleniyor.fakat maalesef bu beyanlarla buradayız tekrar gözden geçirmenizi talep ediyorum. iddianame yi Veli Küçük benim müvekkilim açısından isnat edilen suçlama diyemeyeceğim çünkü bir sürü şey var ama isnat edilen bir şey var mı ve bunlar suç mu, yaptığı telefon görüşmeleri suç mu. Suç içeriği var mı. görüştüğü insanlarla ne konuşmuş. Bir gayri yasal işi var mı, bütün hesaplarımız denetlendi. Ne yapmış kimdir ne yapmış, bunu yaparken de lütfen vicdanınızla aklınızla ve bütün kamuoyundaki yanlış bilgilendirme ve sanal savunmamızda da yaptığımız sanal Veli Küçük ten soyutlanmak suretiyle bunu yapmanızı talep ediyorum. Tahliye talep ediyorum efendim.”

Sanık Emin Gürses müdafii Av. Mehmet Taşdelen söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, bir dilekçe kısa bir dilekçe eki ile beraber sunmuştum. Tekrar ediyorum bir hususa dikkat çekmek istiyorum burda, efendim Yargıtay’ın Danıştay saldırısı davası ile ilgili aldığı karar doğrultusunda Ankara da birleştirmeye dair sizden görüş soruyorlar heyetinizden eğer uygun görürseniz dava burda birleştirilecek. Artı ikinci bir dava işte 24 temmuz da başlayacak, ve devam eden soruşturmalar var. bütün bu kadar davanın bir araya gelerek bu kadar sanıklı davaların bir araya gelerek ne zaman karar çıkacağı belli değil, yani uzunca bir müddet alacak. Tutukluluk meselelerinin kararla beraber yani müvekkilime ait tutukluluk halinin karala beraber sonlandırılacağını düşünsek bu 250 ile yetkili mahkemelerde zaman zaman oluyor, beraatle beraber tahliye kararı çıkıyor. Ne zaman çıkacağı belli değil. ya uzunca bir süre alacak. İfadesini vermiş bulunuyor, savcılık makamı soruşturma aşamasında delilleri toplamış bulunuyor. Bizim sunduğumuz sanıklar dışında toplanacak bir delil kalmadı. O tanıklar ada sıranın ne zaman geleceği belli değil, ne zaman gelir. Tanıklarımız ne zaman dinlenir o da belli değil, yani uzunca bir müddet hukuki durum dosya açısından aynı devam edecek. Bizim kanaatimiz isnat edilen suçlar bakımından şüphenin azaldığı hatta kalmadığı noktasındadır. Dilekçemde ekinde sunduğum belgelere de bakarak en temel insan hakkına bir özenli bakmanızı istirham ediyorum, tahliyesini talep ediyorum. Saygılar sunuyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen söz istedi,verildi: “ efendim bu gün hiçbir hazırlık yapmadım, ben bu gün içimden geldiği gibi konuşmak istiyorum, dün Danıştay davası açıklandı bu dava ile birleştirilme kararı verildi. Bu herkesin beklediği bir karar.”

Mahkeme Başkanı :” karar verilmedi, daha karar verilmedi,”

82

Page 83: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:83

Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen:” verilecek ama artık, açık açık konuşuyorum içimden geleni açık açık söylemek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :“hayır ordan da karar verilmedi yani, ordan henüz karar verilmedi.”Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen:” efendim dün gelen habere

gerçi herkesin beklediği bir şeydi bu, bende bekliyordum ama belki bir ümit, yüzde doksan bu çıkacaktı, ama yüzde doksan yüzde on belki yüzde bir belki bir ümit dedim, niye dedim çünkü ben de avukat Zeynep küçük ün dediği gibi bende bir hukukçuyum, siyasi görüşüm benim bu cüppeyi giydikten sonra dışarıda kaldı. Ben bu davanın siyaseti ile ilgilenmiyorum. Siyasi oluşu ile de. Ben avukatım, ben hukukçuyum ve ben olaylara bir hukukçu olarak bakıyorum. Bu iki davanın birleştirilmesine mesnet ne, Osman Yıldırım’ın beyanları, biz burda altı aydır Osman Yıldırım ın beş kere verdiği ifadesini hukuki delil olamayacağını, birbiri ile çeliştiğini yalan olduğunu ortaya koymadık mı koyduk. Biz bunları çürüttük burda. Fakat şimdi dünkü oturumdan sonra tekrar döndük başa. Ha üzüldüm dedim ama bu üzüntü beni umutsuzluğa mı itti, hayır ümitsizliğe mi itti hayır, pes mi ettirdi hayır. Ben burda hukukçu olarak bulunuyorum. Avukat olarak birinci görevim bu. İkincisi de Muzaffer Tekin’e sonuna kadar inandığım için burda bulunuyorum. Böyle bir örgütün olmadığına inanıyorum. Yok çünkü. Yok yoku ilk oturumlarda avukat tolga akalın dedi, biz yoku ispatla mükellefiz, en zor şeyi yapacağız. Evet yok olmayan bir şeyi ispat etmeye çalışıyoruz. Böle bir örgüt yok, bu nedenle bir hukukçu olarak avukat olarak Muzaffer Tekin in burda tutuklu kalmasına hukuki olarak mesnet teşkil edebilecek hiçbir delil bulunmamaktadır, ben Muzaffer Tekin in tahliyesini arz ediyorum efendim.”

Sanık Nusret Senem, sanık Hikmet Çiçek ve sanık Hayati Özcan müdafii Av. Hüseyin Gökçe Arslan söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım değerli üyeler davanın başladığı 20 ekim 2008 tarihinden bu yana altı ay geçti. Maraş davasını bilisiniz, 850 civarında sanığı vardı, dava 14 ayda bitti. Çünkü orda gerçek suç ve suçlular vardı, o suçluların yargılanması 14 ay gibi bir zamanda ki 850 civarında sanık varda bitti ama altı aylık sürede geldiğimiz nokta, tutuklu sanıkların dinlenmesinden ibaret. Biz sabırla heyetinizden pardon neden peki Sayın başkanım bu dava bu kadar uzuyor çünkü burda gerçek suç yargılanmıyor, burda hayali bir örgüt, hayali örgütün hayali suçları yani olmayan şey yargılanıyor, o sebeple bu kadar uzadı daha da uzayacak. Biz hep şunu bekledik, heyetinizin gerçeği teslim etmesini ve sanıkların tahliyesine karar verilmesini bekledik. Gelinen bu aşamada sanıklar dinlendi geniş geniş anlattılar, çeşitli kurumlara yazılar yazıldı ve sonuçta böyle bir örgütün olmadığı müvekkilin ve diğer sanıkların Ergenekon terör örgütünü üyesi olmadığı ve böyle bir suç işlemediği anlaşılmıştır.Sayın başkanım, değerli üyeler efendim biz yirmi müvekkillerin göz altına alındığı 25 mart 2008 tarihinden itibaren şu kanaatteydik bu bir tertiptir. Yapılan yargılama alınan ifadeler bizim bu iddiamızı doğruladı. Müvekkillerin Ergenekon terör örgütü adına üyesi olarak veya yönetici olarak işlemiş olduğu herhangi bir suç bulunmadı. Bu arada önemli bir şey oldu sayın başkanım değerli üyeler bir iddia makamını sanıklar aleyhine ağır ithamlarda bulunurken bir iddianame de bir sonraki iddianame de bundan döndüğünü ilk defa bu davada gördük. Yine bir takım usule aykırı arama ve el koymalar yapıldıktan bir yıl sonra yaklaşık bizim yönümüzden ki diğer sanıklar yönünden bu daha da uzundur, yapılan aramalarda uyulması gereken kuralları belirterek bizimle ilgili yapılan arama ve tutulan tutanakların kanuna aykırı olduğunu da yine aynı soruşturmayı yürüten savcıların yapmış olduğunu bu davada gördük. Sayın başkanım, değerli üyeler, müvekkiller bu cd ve cd içersindeki bilgilerden dolayı suçlanmaktadır güya işçi partisinde yapılan aramada 21/03/2008 tarihli yapılan aramada bir cd içersinde yargı Nusret senem klasörü varmış, ben burda markasını seri numarasını söylemiyorum uzun çünkü, iddianame de zaten bunlar var ,yine bir başka cd içersinde Hikmet Çiçek e ulaşanlar isimli klasör varmış, iddia böyle.bir başka klasörde cd içersindeki klasörde İzmir den hayati Özcan’ın gönderdiği belgeler isimli klasörler varmış, işçi partisinde yapılan aramaya ait 21/03/2008 tarihli tutanakta böyle cd ler yoktur. bu belirtilen cd ler işçi partisinde bulunmamıştır. işçi partisinde bulunmayan arama

83

Page 84: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:84

tutanağında yazılı olmayan cd lere dayanarak müvekkiller suçlanmışlardır. Müvekkil Hayati Özcan ın ev ve işyerine arama yapılmış, ordaki kanunsuzluklar da fazla, cd ler toplam yazılıyor. Elli beş cd işyerinde, evinin bir odasında on yedi cd, bir odasında seksen beş cd, sonra bunu toptan götürüyor emniyet görevlileri arama yapanlar bunlara numara veriyorlar ve diyorlar ki bu cd lerden 13 ve 55 numaralı cd içersinde suç var, işte NATO ya ait belgeler var, deniliyor. Emniyet görevlilerinin emniyet görevlilerinin cd lerin marka seri numarasını yazmadan toptan götürüp kendilerinin numara vermeleri mümkün değildir hukuka uygun değildir. Müvekkil Hayati Özcan ın ev ve işyerinde iddia edildiği gibi NATO tesislerine ait bilgi ve belgelerin bulunduğu cd ler bulunmamıştır. Sayın başkanım değerli üyeler, müvekkil Nusret Senem’in isminin geçtiği iddia edilen işçi partisinde yapılan aramada bulunmayan yargı Nusret senem klasörü ve ordaki krokiden yola çıkılarak iddianame de Yargıtay’a sabotaj planlandığı iddia edilmiştir. Yine müvekkil Hikmet Çiçek isminin geçtiği iddia edilen ve işçi partisinde bulunmayan cd den yola çıkılarak dönemin kara kuvvetleri org. Yaşar Büyükanıt a sabotaj suikast planlandığı iddia edilmişti biricin iddianame de. Yine müvekkilde bulunmayan hayati Özcan da bulunmayan cd lerden yola çıkılarak İzmir deki NATO tesislerine sabotaj planladığı iddia edilmişti. Mahkemenize açılan 2009/85 esas sayılı aynı soruşturmanın devamı olan davanın iddianamenin 101 ve 104. 105. sayfalarında bu suçlamalardan geri dönülmüş, teşebbüs aşamasına ulaşmadığı belirtilmiş ve suç isnadından vazgeçilmiştir. Peki aynı soruşturmayı yürüten savcılar iddia makamı durumun böyle olduğunu 13 ay önce veya 10 Temmuz diyelim, 10 temmuz da bilmiyorlar mıydı? Neden ve nasıl o iddianame de bu şekilde ağır suçlamada bulunup basın bunu malzeme yapmış ve müvekkilleri suçlamışlarken neden o zaman gerçeği bulup doğruyu yazmamışlardır. Neden böyle bir suçlamada bulunmuşlardır. Bunun cevabı yok. Ben başta ta söyledim biz müvekkillerin gözaltına alındığı tarihten itibaren bunun bir tertip olduğunu iddia ettik, iddialarımız bir bir doğrulanıyor. Sayın başkanım değerli üyeler, birçok defa yapmış olduğumuz açıklamalarda savunmalarda aramaların ve arama tutanaklarının önce arama kararına aykırı olduğunu belirtmiştik. Arama kararlarında CMUK 122 ve devamı maddelerine titizlikle uyulması isteniyordu. Yine CMUK 122 ve devamı maddelerinde el konulan malzemelerin torbalar konması mühürlenmesi imzalanması belirtiliyordu aramalarda vekillerin avukatların katılmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştı. Adli veya önleme arama yönetmeliğinin 11 ve 16. maddelerinde el konulan malzemelerin belirgin özelliklerinin tutanağa yazılması gerektiği belirtilmişti. Biz bunları belirterek dedik ki aramalar kanuna aykırı yapılmıştır, tutulan tutanaklar kanuna aykırıdır demiştik. Ve 21 mart 2008 tarihinde işçi partisi genel merkezinde yapılan arama ile ilgili olarak 25 mart 2008 tarihinde müvekkil sayın Nusret Senem in ev ve bürosunda yapılan aramalarla ilgili olarak aynı tarihte İzmir de Hayati Özcan’ın evi işyerinde yapılan arama ile ilgili olarak savcılıklara suç duyurusunda bulunduk, soruşturmalar devam etmektedir. Şimdi geldiğimiz aşamada Ergenekon soruşturmasının yöneten savcısı yürüten savcısı Zekeriya Öz ün de içinde bulunduğu dört savcının İstanbul organize suçlar şube müdürlüğü ne yazmış olduğu 12.04.2009 tarihli yazıda, nasıl arama yapılacağı, nasıl tutanak tutulacağı belirtilmiştir. Denilmektedir ki el konulan malzemeleri belli bir yere koyacaksınız ve mühürleyeceksiniz, imzalayacaksınız, ayrıca bu da yetmez, teknik cihazlarla görüntüsünü alacaksınız, fotoğraf makinesi veya diğer cihazlarla. Görüntüsünü alacaksınız, ayrıca el konulan cd lerin seri numaralarını tutanağa yazacaksınız, ilgili şahıs veya vekili imzalayacak. Ve mühürlenecek. Bunları yapmayan bu şekilde arama yapmayan bunlara uymayanlar hakkında sorumluluk doğar denmiştir, yani bu belirtilen usul hükümlerine aykırı yapılan aramaların bir anlamda suç işleyeceği ve sorumlu olacağı belirtilmiştir. İşte müvekkiller hakkında o ağır suçlamalara konu edilen cd ler bir işçi partisinde yapılan aramada 21.03.2008 tarihli yapılan aramada tutanaklarda böyle cd ler yok. İddianamede yazılı marka ve seri numarası belirtilen cd ler yok. Müvekkil Hayati Özcan la ev ve işyerinde yapılan arama da NATO tesislerine ait herhangi ibr bilgi içeren cd ele geçirilmemiştir. Yapılan aramalar kanunsuzudur, müvekkiller hakkındaki suçlamaların

84

Page 85: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:85

hiçbir dayanağı yoktur. Sayın başkanım değerli üyeler, müvekkiller belirttin unvanlarını bir siyasi partinin üst düzey yöneticileridir. İşlemedikleri bir suçtan dolayı 12 aydan beri tutukludurlar. Müvekkil hayati Özcan aynı zamanda rahatsızdır geçen tahliye talebinde belirtmiştim, karaciğer den rahatsızdır ve bedensel gücünü yüzde kırk oranında kaybetmiştir. Gelinen bu aşamada bir takım ülkemizin seçkin sanatçıları bu davayı izlemeye gelmiş bulunmaktadırlar, ünlü tiyatro oyuncusu levent kırca, şu anda salondadır ve bu davayı izledikten sonra şu yargıya varmış, onu iletmemi istediler, anlaşılıyor ki suçluluğu ispat oluncaya kadar herkes suçludur. Evet özür dilerim, suçsuzluğu ispat olununcaya kadar herkes suçludur. İşte bu davada ataletin düşürüldüğü durum budur. Adaletin düşürüldüğü bu durumu kurtarmanızı talep ediyorum, müvekkillerimin tahliyesini istiyorum. Saygılarımla.”

Sanık ümit Sayın müdafii Av. Mehmet Aytekin söz istedi, verildi: “ Sayın başkan, yer İstanbul cumhuriyet başsavcılığı, tarih mayıs 2008 müvekkilim ek ifadede şu anda huzurunuzda bulunan sayın savcı Pekgüzel bir soru yöneltecek müvekkilime, ama sorudan evvel bir girizgahı var. diyor ki ümit bey biz sizi tanıyoruz, biz sizi nasıl bir bilim insanı olduğunuzu, bir bilim adamı olduğunuzu sadece Türkiye de değil dünya çapında bir bilim adamı olduğunuzu biliyoruz şeklindeki bir girizgahı ile sayın savcı da belki de o hatırlayacak ve onaylayacaktır, bu girizgahı, ben de bu pek doğru tespite bir Sayın mahkemenizden bir talep ile katılmak istiyorum. 14 ayı aşkın bir zamandır, tutuklu bulunan müvekkilimi tahliye ediniz, ediniz ki ülkemiz açısından da dünya açısından da insanlık açısından da değerli bir bilim adamı farmakoloji alanındaki bu hizmetlerine devam etsin tahliyesini talep ediyorum.”

Bir kısım sanık ve müdafiinin dün ve bu gün vermiş oldukları bazı beyan ve talepleri içeren dilekçeleri de incelendi.

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bir kısım talepler ile ilgili olarak

mütalaamızdır, Tutuklu sanıklar Ümit Oğuztan, Doğu Perinçek ve Mehmet Adnan Akfırat' ın taleplerinin kabulü ile; Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından Mahkemenize gönderilen Tuncay Güney'e ait mülakat ses kaydı çözümünün CD ortamında kendilerine verilmesine,Tutuklu sanık Doğu Perinçek'in;Talebinin kabulü ile; dilekçesinde yazılı görüntü kayıtlarının Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şube Müdürlüğünden istenilmesine,Tutuklu sanık Mehmet Adnan Akfırat'ın;Talebinin kabulü ile; dilekçesinde belirttiği Tuncay Güney'e ait olduğunu iddia ettiği mülakat kayıtlarının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden istenilmesine,Tutuklu sanık Mete Yalazangil'in; Taleplerinin kısmen kabulü ile;Adli Tıp Kurumunca düzenlenmiş olan raporun bir sureti ve 05-06 ve 07-Nisan-2009 tarihli duruşma tutanaklarının kendisine verilmesine, -Dilekçesinde yazılı hususların ilgili yerlere yazı yazılarak sorulmasına, -Aydın Yüksek hakkındaki suç duyurusunda bulunulması talebinin reddi ile bizzat başvuruda bulunabileceğinin kendisine ihtarına,Tutuklu sanık Muzaffer Şenocak ve tutuksuz sanık Güler kömürcü Öztürk ün Savunma mahiyetli dilekçe ve eklerinin dosyaya eklenilmesine, Tutuklu sanık Aydın Yüksek' in;-Talebinin kabulü ile; dilekçesinde yazılı belgelerin kendisine verilmesine, -Savunma mahiyetli dilekçe ve eklerinin dosyaya eklenilmesine,Tutuklu sanık Mehmet Zekeriya Öztürk'ün Taleplerinin kabulü ile; dilekçesinde belirttiği e-posta adresinde bulunan "Kişiye Özel Bilgi Notu" başlıklı gönderinin onaylı bir suretinin, "Google ve G-mail" internet şirketine yazı yazılarak istenilmesine,Devletin Yeniden Yapılanması dokümanı ile ilgili olarak dilekçesinde belirttiği kurumlara yazı yazılmasına, Savunma mahiyetli dilekçe ve eklerinin dosyaya eklenilmesine, Tutuklu sanık Abdullah Arapoğulları'nın;Talebinin kabulü ile Bayrampaşa 5 Nolu L Tipi Cezaevindeki sağlık dosyasının temini ile Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek rapor düzenlenmesinin istenilmesine,Tutuklu sanık Hayrettin Ertekin'in; Ergenekon kelimesinin dosyadan çıkartılması talebi konusunda daha önceki duruşmalarda karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,Cumhuriyet savcılarını şikâyetine ilişkin dilekçesinin dosyaya konulmasına,Tutuklu sanık Mehmet Demirtaş'ın;Talebinin kabulü ile Murat Yiğit isimli kişinin

85

Page 86: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:86

ifade tutanağının kendisine verilmesine,Tutuklu sanık Kahraman Şahin'in;Talebinin kabulü ile savunmasını yaptığı duruşmaya ait tutanağın kendisine verilmesine,Tutuklu sanık Ali Kutlu'nun;Talebinin kabulü ile sanık Recep Gökhan Sipahioğlu'nun üç adet Avea hattına ait iletişim dökümlerinin kendisine verilmesine,Tutuklu sanık Fikret Emek'in Talebinin kabulü ile; Dilekçesinde yazılı dosya suretinin kendisine verilmesine,Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz 'in savunmasının nerede ise tamamına yaydığı; Savcıların Türk silahlı kuvvetlerine, Atatürkçülere, Vatanseverlere terörist diyen savcılar olarak Türk Hukuk tarihine geçtikleri, İddianameyi pazarlık yaparak aldıkları gizli tanık ifadelerine dayandırdıkları, savcı hükümetin savcısı olduğundan kanunları değil hükümetin emirlerini yerine getirdiği, Türk Silahları Kuvvetlerini bölme gayretlerinin olduğu, dinlenecek tanıkla bir gün önce görüşüldüğü, ülkenin iki yılı ile oynadıkları, .10 tane hâkim ve savcı ile sistemin raydan çıkartıldığı, küresel çetenin üyeleri olarak bu ülkede yapılan yeşil yargı darbesinin bir parçası oldukları, Türk milletini köleleştirme, sömürgeleştirme, devlet yapısını bozarak federatifleştirme, mili değerleri yok ederek biat kültürünü, tarikat kültürünü yerleştirme çabası içinde oldukları,’ şeklindeki sözleri ile duruşma tutanaklarının tamamının incelenmesinden anlaşılacak benzeri birçok sözünün savunma hakkı ve sınırı ile ilgisinin bulunmadığı, görevinden dolayı kamu görevlilerine hakaret, kamu görevlilerini tehdit, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama suçlarını oluşturabileceği,Yine Tutuklu Sanık Bekir Öztürk'ün bu oturumda "söylediklerini kulakları duymayan, akıl sağlıkları tartışmalı savcılar" sözlerinin savunma hakkı ve sınırı ile ilgisinin bulunmadığı, "...görevinden dolayı kamu görevlilerine hakaret" suçunu oluşturması, Bunların da Mahkeme salonunda işlendiği anlaşılmakla Ceza Muhakemesi Kanununun 205 inci maddesindeki "Bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek görürse failin tutuklanmasına da karar verebilir." hükmü gereğince ilgili duruşma tutanaklarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, Bizzat ve müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar; İsmail Yıldız, Mehmet Demirtaş, Emin Gürses, Aydın yüksek, Erol ölmez, Bekir Öztürk, Murat Çağlar, Ali Kutlu, Muhammet Yüce, Oğuz Alpaslan Abdulkadir, Halil Behiç Gürcihan, Ümit Oğuztan, Hayrettin Ertekin ve Mehmet Zekeriya Öztürk ile diğer tutuklu sanıkların kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi bulunan delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3-a/9 maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması,Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur. “

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ1- Sanık Aydın Yüksek’in,A) 07.04.2009 havale tarihli dilekçesi ve ekindeki A’dan S’ye kadar işaretli tüm dilekçeleri

ile ilgili olarak;a) “A,B,C,Ç,E”ile işaretli dilekçelerindeki taleplerinin dijital ortamda kendisine verilmek

suretiyle Kabulüne ,b) “D” ile işaretli talebinin yerine getirilmesinin ihsas-ı rey anlamına geleceği ve bu talebin

hükümle birlikte değerlendirilmesi gerektiği dikkate alındığından Reddine,c) “F” ile işaretli dilekçesindeki talebinin CMK 250 Maddesi İle Yetkili İstanbul C.

Başsavcılığına müzekkere yazılarak tekiden akıbetinin sorulmasına,d) “G” ile işaretli talebinin yargılamaya konu bu dava ile bir ilgisi bulunmadığından

Reddine,

86

Page 87: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:87

e) “ Ğ” ile işaretli talebi ile ilgili olarak ilgili mahkemenin D. İş Kararına istinaden gözaltı süresi uzatıldığından bu konuda karar verilmesine Yer Olmadığına,

f) “H, K, M, Ö, P, R, S ” ile işaretli talepleri ile ilgili olarak yargılamaya bir yenilik katmayacağından Reddine,

g) “I ve J ” ile işaretli dilekçelerindeki talebinin Kabulü ile ilgili yerlere sanıklar Muzaffer Şenocak ve Mete Yalazangil hakkında dilekçe içeriği doğrultusunda yazı yazılmasına,

h) “İ” ile işaretli dilekçesi ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak Gambia Ülkesinde TSK ‘nın ve/veya NATO’nun herhangi bir eğitim kampı, tesisi vs. olup olmadığı , böyle bir yer var ise sanık Muzaffer Şenocak’ın buradaki statüsünün bildirilmesi ve sanık Muzaffer Şenocak ile ilgili kayıtların gönderilmesinin istenilmesine,

ı) “L ” ile işaretli dilekçesi ile ilgili olarak Devlet Havalimanları Genel Müdürlüğüne ve Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak geriye dönük dijital ortamda sıkıştırılmış arşiv kayıtları da tetkik edilmek suretiyle Tuncay Güney’in 2001 yılında yurt dışı çıkış görüntü kayıtlarının gönderilmesinin istenilmesine,

i) “N” ile işaretli Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan’a ait görüntü kayıtları ile ilgili teknik bilirkişi incelemesinin sanıkların savunması tespit edildikten sonra düşünülmesine,

j) “ O” ile işaretli dilekçesi ile ilgili olarak , bu dilekçede belirttiği kişilerin savunmalar tespit edildikten sonra tanık olarak dinlenilmelerinin düşünülmesine,

B) 13.04.2009 havale tarihli “ 1’den 9’ye kadar işaretlenen talepleri ile ilgili olarak;a) “1” ile işaretli dilekçesinde Mit şemasının açıklanması yönündeki talebi hakkında daha

önce karar verildiğinden bu konuda karar verilmesine Yer olmadığına,b) “2” ile işaretli dilekçesi ile ilgili olarak ilgili Hukuk mahkemelerine başvurmakta

muhtariyetine,c) “3 ve 4” ile işaretli dilekçeleri ile ilgili olarak, sanığın aynı içerikli dilekçesi karşılığı

Tib’den gelen döküm örnekleri kendisine verildikten sonra talebi halinde yeniden Tib’e müzekkere yazılmasına,

d) “5” ile işaretli dilekçesi ile ilgili olarak talebinin Kabulü ile Mete Yalazangil ve Muzaffer Şenocak’ın mahkememize sunmuş oldukları tüm bilgi, belge ve dilekçelerin kendisine dijital ortamda verilmesine,

e) Talep içermeyen veya bu aşamada bir katkısı olmayan sair dilekçelerinin savunma dosyasına konulmasına,

2- Sanık Kemal Kerinçsiz’in ,A) 31.03.2009 havale tarihli dilekçesi ile ilgili olarak;a) Davanın şuanda görülmekte olan mahkeme salonu dışında Beşiktaş adliyesinde

görülmesi yönündeki talebi hakkında daha önce karar verildiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine Yer Olmadığına,

b) Her ne kadar sanık isnat edilen bir kısım eylemlerin askeri ceza kanununun 94. maddesinde düzenlenen isyan muharriki suçu kapsamında kaldığından bahisle görevsizlik kararı verilmesini talep etmiş ise de, bu maddenin askeri iç disiplini sağlamaya yönelik olması, amir ve üstlerine karşı direniş ve taarruz eylemleri ile ilişkili olması ve iddianamede belirtilen TCK 312 ve 313. maddelerin askeri ceza kanununda yer almamış olması dikkate alındığında bu talebinin Reddine,

c) Emanette bulunan ve video kaydı yapılmış olan tüm tanık ve gizli tanık kayıtlarının çözümlerinin yaptırılması konusunda Üye Hakim Hüsnü Çalmuk’un naip hakim olarak tayinine, bu konuda kendisine tam yetki verilmesine,

d) İddianame sanıklarının 1999 yılından itibaren banka hesap hareketlerinin MASAK’dan sorulmasına, sanıkların ortağı olduğu veya kendilerine ait şirketlerin olup olmadığının Sanayi ve Ticaret Bakanlığından, Ankara ve İstanbul Ticaret odalarından istenilmesine,

87

Page 88: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:88

e) Tüm delil klasörlerinin bastırılması yönünde karar verildiği ve bu konuda basım işlemlerine başlandığı anlaşıldığından , sanığın yazılı olarak bastırılacak olan delil klasörlerinden istifade edebileceğine,

f) İddianame okunurken duruşma savcıları tarafından yapılan power point gösterisi ile ilgili Cd ‘nin kendisine verilmesi konusunda daha önce karar verildiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,

B) 07.04.2009 havale tarihli dilekçesi ile ilgili olarak;a) Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak kemalkerinç[email protected]

adresinin kullanıp-kullanılmadığı, kim tarafından alındığının bildirilmesinin, ayrıca bu adresten gönderilen ve bu adrese gelen maillerin dökümünün çıkartılarak gönderilmesinin istenilmesine,

b) İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak ve sanığın dilekçesi eklenerek Patrikhane önündeki basın açıklaması konusunun detaylı izahının yapılmasının istenilmesine,

3- Sanık Fikret Emek’e dosya içerisindeki Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine ait dava suretinin kendisine verilmesine,

4- Sanık Mehmet Adnan Akfırat’ın talepleri ile ilgili olarak;a) Tuncay Güney’e ait bilirkişi aracılığıyla çözümü yapılan mülakat ve ses dosyasının cd

ortamında kendisine verilmesine,b) İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazı yazılarak 2 Mart 2001

tarihinde şubeleri tarafından Tuncay Güney ile ilgili olarak yapılan video kaset çekim kaydının istenilmesine,

5- Sanık Doğu Perinçek’in talepleri ile ilgili olarak;a) Mit’den gönderilen 6 adet Cd’nin incelemesi henüz tamamlanmadığından, mahkeme

tarafından incelemesi tamamlandığında talep konusunda karar verilmesine,b) 26.02.2009 tarihli Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yazısı ekinde gönderilen bahse konu

mitingle ilgili CD kopyasının kendisine verilmesine,6- Sanık Ümit Oğuztan’ın talebi hakkında Mit’den gönderilen 6 adet Cd’nin incelemesi

henüz tamamlanmadığından, mahkeme tarafından incelemesi tamamlandığında karar verilmesine,

7- Sanık Mete Yalazangil’in talepleri ile ilgili olarak;a) Sanığın şahsına ait Adli Tıp Kurumundan gelen raporun kendisine verilmesine, b) 6-7 Nisan 2009 tarihli oturumların mütalaa suretlerinin kendisine verilmesine,c) 0555 214 45 55 nolu cep telefonun yakalama tarihinden 6 ay öncesinden itibaren

görüşme kayıtlarının ilgili birimden istenilmesine,d) 14 nolu klasörün bir suretinin kendisine verilmesine,e) Diğer talepleri bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağından reddine,8- Sanık Kahraman Şahin’e mahkemede yaptığı yazılı savunma suretinin verilmesine,9- Sanık Mehmet Demirtaş’a Murat Yiğit’e ait ifade örneklerinin verilmesine,10- Sanık Abdullah Arapoğulları’nın dilekçesinde belirttiği rahatsızlığı ile ilgili dosyası ile

birlikte adli tıp kurumuna sevk edilerek rapor alınmasına,11- Sanık Hayrettin Ertekin’in “Ergenekon” isminin dosyadan çıkartılması yönünde vaki

talebi hakkında daha önce karar verildiğinden yeniden karar verilmesine Yer Olmadığına,12- Sanık Oktay Yıldırım’la ilgili 14.01.2009 tarihinde yazılan yazının tekiden akıbetinin

sorulmasına,13- Sanık Ali Kutlu’ya Recep Gökhan Sipahioğlu’na ait gelen telefon görüşme dökümleri

daha önce dijital ortamda kendisine verildiğinden tekrar verilmesine Yer Olmadığına,14- Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün bu oturumdaki taleplerinin esasa müessir

olmayacağı ve davaya bir yenilikte katmayacağı dikkate alınarak Reddine,15- Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük’ün talebinin kabulü ile, Bir ihbar mektubu

ve 6 adet Cd halinde 2002 yılında Mit Müsteşarlığına gönderilen belgeler üzerinde gerekli

88

Page 89: Tacikistihbarat.com/Dosyalar/ergenekon-tutanaklar/79.celse-21.04.2…  · Web viewBir iddiada bulunmuyorum efendim bilirkişi raporu ve diğer çözümleri tetkik ederseniz bu söylediklerim

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.04.2009 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:79 Sayfa:89

inceleme yapılıp rapora ve kitapçığa bağlanarak 10.07.2003 tarihinde Genelkurmay Başkanına, 19.11.2003 tarihinde ise Başbakan’a gönderildiği halde bu çalışmanın özeti niteliğinde olan belgelerin bilgi notu halinde 19.01.2006 tarihinde Başbakan’a, 26.05.2006 tarihinde ise Genelkurmay İstihbarat Başkanına tekrar gönderilmesine neden olan sebeplerin sorulması için T.C Başbakanlık Mit Müsteşarlığına müzekkere yazılmasına,

16- Sanık Kemal Kerinçsiz’in sorgu ve savunması sırasında sarf ettiği ve bu oturumda iddia makamınca zapta geçirilen beyanlarında suç unsuru olabileceği kanaatine varıldığından bu durumun takdir ve ifası için zabıt ile birlikte Silivri C. Başsavcılığına bildirimde bulunulmasına,

17- Sanık Bekir Öztürk’ün bu oturumdaki beyanlarının savunma sınırları içerisinde kaldığı ve eleştiri mahiyetinde olduğu sonucuna varıldığından bu sanık hakkında mahkememizce suç duyurusunda bulunulmasına mahal olmadığına,

18– 10.03.2009 tarihli oturumda sanık Selim Akkurt’un sorgu ve savunması sırasında sarf edilen ancak görüntüyle tespit edilemeyen kelimelerin sanık Veli Küçük tarafından hakaret içerikli olarak söylendiği iddia makamınca iddia edildiğinden, bununla ilgili duruşma zabıtlarının ve ortam ses kayıtlarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri C. Başsavcılığına gönderilmesine,

19- Tutuksuz sanık Ayşe Asuman Özdemir’in hastalık durumunun öncelikle kolluk tarafından tespiti ile, sağlık şartları uygun olduğunda duruşmada hazır edilmesi için yazı yazılmasına,

20- Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,

Mevcut hallerinin sürdürülmesine ve tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, ( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )

Bu nedenle duruşmanın 04.05.2009 günü saat 09.30’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.21.04.2009

Başkan-20909 Üye-28298 Üye-37266 Katip-116766

89