tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · web viewbu kalemden avukatımın aldığı...

145
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191 CELSE NO :53 CELSE TARİHİ :09.04.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 9 Nisan 2010 günlü oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Oğuz Bulut, İbrahim Şahin, Durmuş Ali Özoğlu, Mehmet Haberal dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Sanık müdafilerinden Sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Tuncay Özkan, Hasan Atilla Uğur, İlyas Çınar, Hüseyin Vural Vural müdafii Av. Serkan Günel, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ruşen Özmen, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ahmet Çörtoğlu, Sanıklar Adnan Bulut, Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Seçil Özdikmenli, Sanık Tuncay Özcan müdafii Av. Feyza Yüksel, Sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafii Av. Naciye Sezer Nirun, Sanıklar Mehmet Haberal, Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Köksal Bayraktar, Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı, sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer, Sanıklar Tuncay Özkan, Mesut Özcan ve Hüseyin Nazlıkul müdafii Av. Gizem Öcalan, Sanık Mustafa Özbek müdafii Av. Mustafa Hisar, Sanıklar Yalçın Küçük, Taylan Özgür Kırmızı, Muhammed Sarıkaya müdafii Av. Hasan Fehmi Demir’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya başlandı. Sanıkların ve müdafilerinin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi.

Upload: others

Post on 24-Jan-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2009/191CELSE NO :53CELSE TARİHİ :09.04.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 9 Nisan 2010 günlü oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Oğuz Bulut, İbrahim Şahin, Durmuş Ali Özoğlu, Mehmet Haberal dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Sanık müdafilerinden Sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Tuncay Özkan, Hasan

Atilla Uğur, İlyas Çınar, Hüseyin Vural Vural müdafii Av. Serkan Günel, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ruşen Özmen, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ahmet Çörtoğlu, Sanıklar Adnan Bulut, Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Seçil Özdikmenli, Sanık Tuncay Özcan müdafii Av. Feyza Yüksel, Sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafii Av. Naciye Sezer Nirun, Sanıklar Mehmet Haberal, Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Köksal Bayraktar, Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı, sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. İlkay Sezer, Sanıklar Tuncay Özkan, Mesut Özcan ve Hüseyin Nazlıkul müdafii Av. Gizem Öcalan, Sanık Mustafa Özbek müdafii Av. Mustafa Hisar, Sanıklar Yalçın Küçük, Taylan Özgür Kırmızı, Muhammed Sarıkaya müdafii Av. Hasan Fehmi Demir’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya başlandı.Sanıkların ve müdafilerinin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi.Sanık Fahri Kepek söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Değerli üyeler ben birkaç konuya

değinmek istiyorum. Benim avukatım yok Sayın mahkemeden avukat talep ettik birde siz dün açıklama yaptınız baro avukat göndermediğinden kendiniz avukat edeceğinizi yani bildirdiniz yani ben avukat ücretini yani sanıklara karşılaşacağını söylediniz. Ben.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim öyle söylenmedi avukat temin edemeyene mahkeme tarafından avukat temin edilir ancak mahkeme sonunda yargılama sonunda bir mahkumiyet durumunda mahkeme masrafı olarak avukatlık ücreti de sanıktan tahsil edilir dendi.”

Sanık Fahri Kepek:”Tamam siz anlaşıldı Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı :”Anlaşıldı mı?”Sanık Fahri Kepek:”Evet Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı :”Öyle dendi yani.”Sanık Fahri Kepek:”Evet, şimdi Sayın Başkanım bende durumumu arz etmek istiyorum

ben 16 aydır tutukluyum, burda maddi, manevi benim kimsem yok, kimseden bir destek yardımcı alamıyorum ve kimsemde gelip gitmiyor daha önce yazılı ve sözlü olarak da durumumu beyan ettim sizlere.”

Page 2: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:2

Mahkeme Başkanı :”Size son gelen yazıya göre avukat baro tarafından bir avukat tahsis edilmiş size henüz daha size ulaşmadıysa onu bilmiyoruz yazısı bize geldi.”

Sanık Fahri Kepek:”Ulaşmadı bana ben şunu dile getirmek istiyorum ben bu davada şu an bana cezada verseniz, vermeseniz tahliye etseniz dahi benim avukat ücretini ödeme imkanım yoktur. Zaten iddia edildiği gibi yani bu davadan tutuklu yargılandığımdan dolayı çıkınca iş bulacak mıyız bulup bulamayacağımız malum. Artı benim ellerinizden öper 3 tane kızım var artı ben bir aşağılık ücrete yani bir işe girip çalışmaya başladığım zamanda da yani aldığımız 503 lira asgari ücret bununla da ancak kendimi, çocuklarımın imkanlarını yani zaruri ihtiyaçları karşılamak zorunda kalmak durumundayım ve ben şimdiden kayıtlara geçmesi için belirdi kayıtlara geçmesi için yani açıklama yapma gereği duydum. Ben bana gönderdiğiniz avukata dahi yani herhangi bir ücret ödeyemem bunlar kayda geçsin ben buyum yani. Benim maddi, manevi bir desteğim yok beni 16 aydır tutukluyorsunuz kuvvetli suç şüphesi iddia ediyorsunuz, kuvvetli suç şüphesinin de ne olduğunu açıkladığınız yok.”

Mahkeme Başkanı :”Fahri Kepek bu mahkemenin sizin hakkınızda da hükmü değil yasanın, yasanın hükmünü size açıklanması. Yasa öyle söylediği için o size açıklanıyor. Mahkemenin mahkeme masrafını size yüklediği avukat ücretini ödeyeceksiniz şeklinde bir düşüncesi bir kararı yok yani o yasanın, yasanın hükmü.”

Sanık Fahri Kepek:”Sayın Başkanım bu durumda yani bende durumumu arz ettim yani şimdiden ben peşinden konuşayım da yani söyledim durum böyle yok maddi olarak yani bir imkanım yok bir destekçimde yok, kimsede yok. Ne ile tutuklu olduğumuzda belli burda. 16 aydır savunma yapmayı bekliyoruz daha ne kadar bekleyeceğimiz yani açık yargılama devam ediyor. İkinci bir konu yine durumları arz ettiğim üzere size kaleme verdiğim dilekçeler ve bana ait dilekçeler kalemden bir listesi çıkartılarak tarafıma verilmesini talep etmiştim dilekçe verdim sayın Mahkemeye. Bunlar bana şu an kalemden verilmedi. Benim avukatım olmadığı için kalemden veya benim yazdığım dilekçeleri takip etme imkanım yok tutuklu olduğum halde cezaevinde ortamında. Sayın Başkan Değerli üyeler ben 16 aydır tutukluyum cezaevinde meslek edinme ve bazı kurslar açılıyor bu kurslara bende katılmak için dilekçe veriyorum iddia edilen Ergenekon terör örgütü üyesi olduğumuz için herhangi bir meslek kursuna katılamıyorum. Göndermiyorlar beni cezaevinden artı liseyi dışardan açık öğretimden okumak istiyorum bu da engelleniyor hakkımda bütün deliller toplanmıştır ve muhafaza altına alınmıştır. Karartma ihtimalim yoktur adli sicil kaydım temizdir. Bihakkın tahliyesini ya da en sıkı adli tedbir kontrolleri uygulanarak bihakkın tahliyesine karar verilmesini sizlerin vicdanlarına havale ediyorum saygılarımla.”

Sanık Hüseyin Keskin söz istedi verildi:”Sayın Başkanım müsaade ederseniz kürsüye çıkmak istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Gelebilirsin, gel bakalım.” Sanık Hüseyin Keskin:”Sayın Başkanım Değerli üyeler. Sayın Başkanım 19 aydan beri

tutukluyum. Hakkımda herhangi bir somut yani bir delil yok gerçi taktir ederseniz o sizin taktiriniz mahkeme sizin mahkemenizle ilgili olan Sayın Hasan Hüseyin Özese tarafından istenilen jandarma ve emniyetten gelen yazılarla ilgili size bir açıklama yapacağım Sayın Başkanım. Hüseyin Keskin isimli şahsın yakalandığı 21.10.2008 tarihinden 1 hafta önce ve sonrası herhangi bir olayın olup olmadığının tespiti ile ilgili istenilmiş olup Sarıkamış ilçe jandarma komutanlığı kayıtlarında Hüseyin Keskin isimli şahsın hakkında adli, idari herhangi bir soruşturmanın, soruşturmanın yapılmadığını arz ederim diye yazı geldi Sayın üye. Bu jandarma ilçe jandarma karakolundan gelen yazı bu da Sarıkamış ilçe karakolundan polis karakolundan gene aynı Hüseyin Keskin’in yakalandığı 21.10.2008 tarihinden bir hafta ve önce sonrası daha içinde alan asayişe müessir toplu olay gösteri vesair bir faaliyetin olmadığı buna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge rastlanmadı hususunu bilginize arz ederim diye Cemal Keskin ilçe emniyet müdürü. Sayın Başkanım 19 aydan beri tutukluyum ve mağdurum yani buraya her gün

2

Page 3: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:3

geliyorum hafta içi mahkemenizin olduğu zamanlar hani darağacı ip boynumda geliyorum yani ne yaptım, benim suçum nedir, ben ne yapmışım Sayın Başkanım ne yapmışım? Ben Sarıkamış’a gezmeye gittim bunu size beyan ettim yani orda antika bir silahtan dolayı 19 aydan beri yatıyorum yani bir suçum yok vallahi yok Allah aşkına yani 19 aydan beri bir insan suçunu bilemez mi Sayın başkanım ben suçumu da bilmiyorum. Terör örgütüne bilerek ve isteyerek üye olmuşum ben nasıl üye olmuşum, nerde üye oluşum? Onu da bilmiyorum yani öyle bir şeyde yok hayatımda terör örgütü nedir bilmiyorum tamam belki Sarıkamış’ta o da benim bir yani hayat tecrübemdi diyebilirim yani karakolluk, adliyelik benim tecrübem olmadı hayatım boyunca ben karakola mahkemeye çıkmış bir insan değilim. Orda farazi düşüncelerle varsayım düşüncelerle şey yaptım konuşma yaptım şimdi tamam belki onun ceremesini çekiyorum. Yani şeyini çekiyorum ama bir suçum yok Sayın Başkanım yani bir şey yapmadım ben ki ben yani böyle eşkal üzerine yani Hüseyin Keskin Sarıkamış’a gidecek şunu yapacak böyle bir ihbar yok, bir şey yok ben orda karakolun önünden geçerken yani çok komik poğaça almaya gidiyorum belimde silah görünüyor bu yani o da antika silah. Bunu anlattım size savunmamı da yaptım 2, 3 ay oldu 2, 3 aydan beri bitireli savunmamı bitireli oldu yani burda yani hep böyle ailemi perişan ediyorum yani Sayın Başkanım yani ailem üzülüyor benim burda durumuma üzülüyor. Ya ben ne yapmışım 19 aydan beri tutukluyum. Yani bir şeyde diyemiyorum bir şeyde hakkımda bir şey yok ki diyeyim ki Sayın Başkanım ben bunu yaptım siz mahkemenizce istemiş olduğunuz yazılar geldi bir şey yok yani hakkımda bir şey bir şey yapmadım. Burda kağıtlardan yani hepsi belli Sayın Başkanım ben ne yapmışım? Kusura bakmayın heyecanlanıyorum heyecandan dolayı da kelimeleri de unutuyorum ama sadece dediğim tek şey ben bir şey yapmadım. Yani beni burda suçlanıyorum ama yani bilmiyorum Sayın Başkanım yani Sayın üyeler Allah aşkına yani sizler tek gideceğim merci sizsiniz başka gidecek bir yerim yok. Bir Allah bir sizsiniz ya suçum olsa kabul edeceğim diyeceğim ki bunu yaptım ya bunu derim en azından suçum var derim ama buradaki kabullenecek bir şeyim yok yani kabul edeceğim bir şey yok bir tek kabul ettim tamam silah. O da antika silah 6136 Yani Sayın Başkanım Sayın üyeler yani Allah aşkına yani istirham ediyorum sizlerden lütfen yani ben 19 aydan beri tutukluyum daha ne kadar sürecek ailem dışarıda perişan olmuş, ailem annemle görüşüyorum telefonda 10 dakika boyunca ağlıyor oğlum ne zaman çıkacaksın konuşamıyorum bile. Yani ona buradaki durumumu yani bunları ben size söylüyorum Sayın Başkanım yani sizde bilin yani ben bir şey yapmadım. Neden böyle ailem perişan ben burda böyle her gün darağacı ip boynumda bu şekilde geliyorum yani böyle ümitle, umutla bakıyorum yani böyle yani diyemiyorum Sayın Başkanım. psikolojimde bozuldu yavaş yavaş beni anlayın 19 aydan beri tutukluyum bugün geçer yarın geçer, yarın çıkarım ya bir şey yapmadım yani ben biliyorum. Mahkemenizden önce ben biliyorum ben bir şey yapmadım çünkü bir şey yapmış olsam zaten burda yazar Hüseyin Keskin bir şey yaptı der zaten burda Sayın Başkanım lütfen Allah aşkına. Yani Sarıkamış’a Ertaç Giray’ın yanında çalıştım Sarıkamış’taki benim askerden komutanım onlar tutuksuz ben tutukluyum. Onlarda tutuklu olmuş olsaydı tamam derdim herhalde bir suç var ben tutuluyorum burda ama ben tulukluyum bir tek ben tutukluyum. Ben burda kimse benimle beraber gelen yok bir tek ben buradayım. Yani Sayın Başkanım yattığım göz önünde bulundurularak tahliyemi talep ediyorum Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.”

Sanık Mehmet Koral söz istedi verildi:” Sayın Başkan Değerli üyeler 16 aydır burda tutukluyum terör örgütüne üye olmaktan ben ne isteyerek ne bilerek ne bilmeyerek terör örgütüne kesinlikle ne üye oldum ne de bu konuyla ilgili arkadaşlarımız bilmeyerek deniliyor ya basında çıkan haberler üzerine. Bilmezler diye onun için böyle konuşuyorum kesinlikle terör olaylarının hepsini lanetlemiş bir insan olarak burada terör örgütüne üye olmaktan karşınızda huzurunuzda bulunmaktayım. 16 ay boyunca tutuklu kaldığım süre içerisinde başlayan ciddi sağlık sorunlarım sebebiyle ve bu birbirini tetikleyerek şeker, tansiyon, kolesterol olmak üzere en son geçtiğimiz hafta 2 sefer kardiyolojiye giderek muayene oldum muayenem esnasında

3

Page 4: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:4

doktorun söylemiş olduğu şey 20 yıllık tansiyon hastası mısın dedi? Kalbimin görmüş olduğu hasar o şekilde ve ben sizin tabi karşınızda yargılanıp aklanmak istiyorum bu kara ile yaşamak istemiyorum benim çoluğum çocuğum var tabi ki bunu da sizler çıkaracaksınız ortaya. Ancak ben sağlıksız olduğum zaman veya sağlığımı kaybettiğim zaman kendimi sizlere nasıl ifade edeceğim veya nasıl ispat edeceğim? Bunun için yattığım süreninde göz önünde bulundurularak sağlık koşullarım göz önünde bulundurularak tutuksuz yargılanmak üzere gerekse adli tedbir kontrolleri alınarak tahliyemi talep ediyorum Saygılarımla.”

Sanık Ersin Gönenci söz istedi verildi:” Sayın başkanım benim ilk talebim baro tarafından maddi durumumun iyi olmadığı için bana avukat verilmesi ve bu avukatında şahsına isminin bildirilmesini talep ediyorum. İkinci talebim ise Başkanım Sayın Başkanım Sayın mahkeme heyeti.”

Mahkeme Başkanı :”Onların içerisinde var mı o? Gelen yazı nerde, bu barodan gelen yazı var getir onu bakayım. Getir onu çabuk, evet.”

Sanık Ersin Gönenci:”Sayın başkanım, Sayın mahkeme heyeti 7 Ocak 2009 tarihinde Sivas’ta gözaltına alınıp İstanbul’a getirildim mahkemece tutuklanıp cezaevine konuldum 16 aydır cezaevinde tutuklu bulunmaktayım. Sayın Başkanım tutuklu olmamın sebebi ise İbrahim Şahin’i tanıyor olmam İbrahim Şahin’le bir telefon görüşmesi yapmam ve bu telefon görüşmesinde kendisinin benden Sivas’ta yaşayan bir kişinin adresini istemesi benimde bu adresi mesajla iletmiş olmamdır. Bu nedenlerden terör örgütü üyesi olmaktan suçlanıyorum. Sayın Başkanım İbrahim Şahin’i geçmişte devletine hizmet vermiş terörle mücadele etmiş bir insan olarak biliyordum kendisi aslen Tokat’lıdır Sivas’ta da bir çok akrabası ve arkadaşları vardır. Sivas’la Tokat arası bir saatlik mesafedir. Sivas’ta akrabalarını ziyarete geldiğinde bir vesile ile tanışmıştım zaman zaman Sivas’a uğradığı oluyordu. 2, 3 yılda bir anca denk gelirsek görüşüyorduk. BU arada benim annem Sayın Başkanım Kafkasya muhaciridir yani Çeçen asıllıdır. İbrahim Bey bana Kafkasya Türklerine özel gılıniş yemeğini bilir misiniz diye geçmiş sohbetlerimizde sormuştu. Bende annem iyi bilir bizim evimizde de pişirir Sivas’a geldiğiniz bir zaman misafirimiz olur, yersiniz demiştim. Daha sonra bu yemeği, bu yemeği anneme hazırlatıp kendisini telefonda evime davet ettim. Telefonda kendisini eve davet ederken: Başkanım gılıniş hazır buyurun gelin bekliyoruz ve de kendisi benden yaşta büyük olduğu için başka bir istediğiniz, arzunuz olursa emrinizdeyiz yaptırmamı istediğiniz başka bir şey varsa ben buralardayım diye aramızda bir konuşma geçti. İddianamede ise bu telefon görüşmesi bahsettiğim glıniş yemeğinin gıl hecesi çıkarılmış nokta nokta iş hazır her şey hazır emrinizdeyiz şeklinde yorumlanmıştır. Halbuki bu telefon görüşmem sadece bir yemek davetinden ibarettir. Daha sonra ise bu yemek daveti ile alakalı olmayan aramızda bir konuşma geçti. İbrahim Şahin Sivas’ta bulunan Minaz Güler’in adresinde benden telefonunu istedi neden istediğini kendisi savcılık sorgu ifadesinde iddianamenin 907. sayfasında açıklamıştır. Başkanım Kayserili bir yazardan bu şahıs hakkında kendisine bir bilgi veriliyor ve onun üzerine benden istediğini ifade ediyor yani kendisi savcılık sorgusunda bunu beyan ediyor. Beni aradı tarihte de başkanım başka insanlardan da bilgi istediğini bende iddianameden öğrenmiş oldum, dosyadan öğrenmiş oldum. Ben Minaz Güler’in açık adresini bilmediğim için sadece hangi caddede olduğunu adını ve adresini kontörüm olmadığı içinde bir arkadaşımın cep telefonundan mesajın sonuna adımı yazarak ilettim. Ben Minaz Güler’i hayatım boyunca bir kez bile görmedim Başkanım hiç tanımıyorum. Sayın Başkanım iddianamede benim bu insana karşı yapılacak suikasta görev ve talimat aldığım kanısına varılmıştır. Başkanım ben bu iddialara göre bu insana zarar vereceksem neden İbrahim Şahin’e mesaj çekerken sonuna adımı yazayım? Ben kimseden talimat almadım ve de talimat vermedim kimsenin adamı değilim Sayın Başkanım kimse de bana bir emir veremez. Sivas küçük bir şehir olduğu için herkes birbirini gıyaben de söylenti olarak da tanır, bilir. Minaz Güler hakkında bildiklerim çektiğim mesajdan ibarettir Sayın Başkanım emniyette gözaltı sürecinde bana suçum söylenmedi ve de neden gözaltına

4

Page 5: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:5

alındığımı anlamadım bilmiyorum. Yapılan ev aramasında rahmetli babamdan kalan çalışması kullanılması mümkün olmayan eski bir tabanca alındı. Bu sebeple İstanbul’a getirilip tutuklandım. Huzurunuzda olmamın sebebi budur. Hiçbir yasadışı örgütle ve olayla ilgim alakam yoktur. Üniversite öğrencisiydim derslerimle ilgileniyordum. Babam rahmetli olduğundan evde en büyük çocuk ben oluğum için günlük bulduğum işlerle de evimin geçimini sağlıyordum halen tutuklu olduğum için ailem ve ben maddi olarak mağdur durumdayız. Eğitim hayatımda aksamıştır. Sayın Başkanım bu şekilde bakmakla sorumlu olduğu bir ailesi öğrencilikten doğan sorumlulukları olan bir insanın örgüt üyesi olması mümkün değildir. Bunlar içinde zamanım yoktur. Bu davada iddia edilen darbe girişimleri darbeye zemin hazırlama gibi konular yargılanmaktadır. Ben Anadolu’da Sivas gibi bir şehirde kendi halinde sıradan 29 yaşında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Bu yaştaki bir insanın hiçbir yetkisi ve makamı ve özelliği olmayan 29 yaşındaki öğrencinin bu tip suçlamalarla suçlanması akla ve mantığa uygun olmadığı gibi hayatın olağan akışını da aykırıdır. Sayın Başkanım iddia edilen suikast planlarında Minaz Güler’in adı geçmemektedir. Benim adımında kurgulanan suikast listelerinde ve S! listesinde geçmediği iddianamede görülmektedir. İbrahim Şahin Minaz Güler’in adını kimseye iletmemiştir bu da iddianamede geçen tapelerde bellidir. Bu hususlar dikkate alınarak 16 aydır ki tutukluluk süremin benim ve ailemin maruz kaldığı büyük mağduriyetler, sabit ikamet sahibi olmam, adli sicilimin temiz olması, bu dava sonunda terör örgütü üyesi suçlamalarından yüzde 100 beraat edeceğime olan inancım sebepleriyle daha fazla mağdur edilmeden bil hakkın tahliye edilmemi saygılarımla arz ederim.”

Mahkeme Başkanı :”Ersin Gönenci sana.”Sanık Ersin Gönenci:”Efendim başkanım.”Mahkeme Başkanı :”Sana Fatma Cengiz’e, Fahri Kepek’e ve Mustafa Dönmez’e size

avukat Fatma Aygören isimli bir bayan avukat.”Sanık Ersin Gönenci:”Fatma.”Mahkeme Başkanı :”Baro tarafından tayin edildi Fatma Aygören.”Sanık Ersin Gönenci:”Sicil numarası da alabilir miyiz Sayın Başkanım?”Mahkeme Başkanı :”36193.”Sanık Ersin Gönenci:”36193 tamam.”Mahkeme Başkanı :”Fatih’te bürosu.”Sanık Ersin Gönenci:”Kendisi ile hala görüşemedik Başkanım şimdi bizim savunma

sıramıza daha var ama.”Mahkeme Başkanı :”Efendim o size gelmek, gelmek durumunda.”Sanık Ersin Gönenci:”Huzurunuza geldiğimizi zaman Başkanım yani hazır olmak için

burda biz sadece buradaki diğer sanık avukatlardan istifade ediyoruz onlarında zaten kendi dertleri başından aşmış başkanım yani. Kimseye bizi boyun eğdirmeyin Başkanım devletimiz bize de bir avukat versin.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım söz istedi verildi:” Sayın Başkanım ben daha evvelki hafta ve geçen hafta iki ayrı talebim olmuştu, bu taleplerden bir tanesi TİB’den gelen kayıtlarda çift kayıtlar vardı düplikasyonlar bunun için naip hakimle bir 5, 10 dakika bir görüşüp kendisine göstermek yani ispat etmek istemiştim, 2. bir talebim olmuştu bu maskeleriler diye bir site var Amerika’da Utah’ta onun bakılarak tespit edilmesini onunla ilgili bir yazı vermiştim bu iki isteğimi de yani naip hakimle beraber mümkünse bakalım diye talebim olmuştu ve geçen haftaki kararda benim talebimin kabul edildiğini yazıyor ama bu iki talepte mi kabul edildi sadece biri mi kabul edildi? Onu bilmiyorum ve ben Pazartesi günü devam edeceğim savunmama o savunma sırasında bunu gösterip uzun zaman almasın diye bugün mümkünse 5, 10 dakikalık naip hakimle bir çalışmak istiyorum saygılarımla, sağ olun.”

Sanık Mustafa Dönmez söz istedi verildi:”Sayın Başkan Sayın mahkeme heyeti 7 Ocak 2009 tarihli lojman aramasında el konulan defterlerimin birisinin içinde aramalarda tespit

5

Page 6: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:6

edilmeyen ancak 6 gün sonra polis merkezlerinde çizilerek ortaya çıkarılan krokinin yanında Sayın başbakana yapılacak sözde suikastın planları olduğu ileri sürülen iki adet A4 kağıdının bulunduğu bildirilmiş ve şahsım suçlanmıştır. Ancak bu güne kadar şahsıma mal edilen kroki ve suikast planı üzerinde parmak izi kriminal incelemesi yapılmamıştır. Dilekçemde bu bahsedilen krokinin ufaltılmış halini ekledim dilekçeme. Burda hem el yazımın hem de rakamlarla işaretlenmiş sayfa olduğu bahsediliyor. Sonuç olarak bu dilekçemle ilgili size arz edeceğim Zir vadisi aramalarında dayanak teşkil eden kroki ve Sayın başbakana suikast planı olduğu iddia edilen iki adet A4 kağıdı üzerinde bulunan yazıların birbirleri ile aralarında kriminal benzerlikler olup olmadığının kontrolü çünkü bu güne kadar bu konuda hiçbir araştırma yapılmadı. Polisin çizdiği çok açık ancak sürekli suçlanıyorum suikast planı üzerinde mevcut el yazılarının şahsıma ait olup olmadığının kriminal inceleme yapılarak araştırılmasını talep ediyorum. Yine kroki ve suikast planı üzerlerindeki parmak izi ve avuç içi izlerinin kriminal incelemelerinin yapılması ve savunmamda kullanılmak maksadıyla bir suretlerinden şahsıma verilmesini talep ediyorum efendim. Efendim yine geçen hafta taleplerimle ilgili olarak almış olduğum kayıtlardan şahsım ile ilgili 3. iddianame içinde geçen iddiaların dayanak noktalarından birisi olan profesör Emin Gürses ile 23 Ocak 2009 tarihli tape numarası 1556 yine 28 Ocak 2009 tarihli tape numarası 1561 olan telefon görüşmelerinin ses kayıtları tarafıma verilen ses kayıtlarının içinden çıkmamıştır. 90 sayfalık iddianamenin yaklaşık yarısı efendim bu konuşmalarla ilgilidir ama ses kayıtları bende hala mevcut değildir bu gün itibariyle. Şahsımın kullandığı 0537 numara ile başlayan buraya açık yazdım telefon ses kayıtlarının bir sene dinlenmiş olduğu yine bu kayıtlar içinde belli efendim. Benim bunun dışında bir telefonum daha var. Sürekli kullandığım ancak benim aldığım bu kayıtların içinde efendim onlar çıkmadı bunların da yine bu dilekçemin yanında sunacağım bir boş CD’ye bunların yüklenerek şahsıma verilmesini talep ediyorum efendim. 7 Ocak 2009 tarihinde Sakarya Sapanca ev araması sırasında polisler tarafından bulunduğu iddia edilen suç malzemelerinin bazılarının üzerinde iple bağlanmış kırmızı renkli adli makamlara ait mühürlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Polisler bunları koyarken kendi depolarından çıkarttıkları mühimmatların bıçakların üzerinde adli mührü unutmuşlar efendim benim böyle bir görevim yok ben bunları nasıl temin edebilirim? Şimdi bu mühürler şu anda sizlerin ellerinizde bu konuda şöyle bir talebim var bu mühürlerin incelenerek efendim mahkemeye hangi mahkemeye ait olduğu hangi olaya karıştığı, hangi adli emanet depolarında muhafaza edildiği hangi kolluk görevlileri tarafından işleme tabi tutulduğunun tespit edilmesi ve gelen belgelerden de bir suretinin savunmamda kullanılmak üzere şahsıma verilmesini talep ediyorum. Efendim yine 3. iddianamenin 506. sayfasında Sayın Profesör Emin Gürses’i yatmakta olduğu kandıra İzmit cezaevinde ziyaret etmiş olduğum bildiriliyor. Benim arkadaşım görüşmek isterim tabi ki ama kendisini ziyaret etmedim çok net 3 yerde bununla ilgili bir suçlama var iddianameye girmiş. Ancak gerçeği yansıtmayan yalan olan asılsız olan bu iddianın anlaşılabilmesi için Kandıra cezaevinden şahsımın Profesör Emin Gürses’i ziyaret edip etmediğimin sorulmasını ziyaret etmiş isem ziyaret evraklarının istenmesini talep ediyorum efendim. Efendim 15 gün evvel Hasdal askeri cezaevine 24 Mart 2010 tarihi itibariyle saat 14 sularında İstanbul il emniyet müdürlüğünden olduklarını beyan eden polisler gelmişlerdir. 7 Ocak 2009 tarihinde evlerimizde yapılan aramalar sırasında el konulduğu belirtilen polisler tarafından cezaevinde şahsıma iade edilmek istenen malzemeler içinde el koyma tutanağında bulunmayan malzemeler olduğu görülmüştür bunlar sizin diyorlar ancak o benden aldıkları tutanaklarda öyle bir malzeme yok. Teslim edilmek istenen malzemeler arasında arama tutanağına göre bize ait olmayan malzemeler bulunduğu gibi bize ait olanlardan ise bir kısım malzeme tahrip olmuş, bir kısım defterim, evrakım yıllarca biriktirdiğim akademistlerin yayınları buruşmuş, yıpranmış, ıslanmış durumda olduğunu gördüm. Teslim edilmek istenen malzemelerin içinde sadece şahsımıza ait olan malzemeleri almak istediğimde ise gelen polisler İstanbul Emniyet Müdürlüğünde amirlerini de arayarak ya hepsini alırsınız ya hiç birini alamazsınız şeklinde beyan ederek yanlarında

6

Page 7: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:7

getirdikleri malzemeleri şahsıma teslim etmemişlerdir. 7 Ocak 2009 tarihinde evlerimizde yapılan aramalar sırasında herhangi bir yakınımız, komşusuz, avukatımız bulunmadığından Cumhuriyet savcısı da bulunmadığından, evimizde birçok maddi ve manevi değeri olan malzeme kaybolmuştur. Polisin tutanağa geçirmeden keyfi olarak evlerimizden almış olduğu malzemeler arasında aile fotoğrafları, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olan giyim malzemeleri kılıçlar harp okulunda aldığım meç ki bunu da yasadışı şey olarak iddianameye eklemişler. Antika kilim ki bundan da belgesini arz edeceğim ama kayıtsız götürmüşler. Antika vazonun ne işi var neden alır polis götürür? Aramalar sırasında evlerimizden alınan şahsi malzemelerimizin tamamı arama ve el koyma tutanaklarına geçirilmemiştir. Tutanağa işlenmeyen malzemelerden olan aile bireylerinin fotoğrafları ile rahmetli anne ve babamın bazı fotoğraflarını nemden buruşmuş ve bolmuş olduğunu gördüm polis aramalarında bulunan evlerimizde kaybolan kıymetli malzemelerin arasında bu 500 adet aile fotoğraflarının polislerin tarafından alınacağı, bunların kayıtsız tutanağa işlenmeden yanlarında götürecekleri başlangıçta bir anlam verememiştik. Arama sonrası ancak Hasdal askeri cezaevinde şahsıma teslim edilmek istenen malzemeler arasında bulanan aile şeceremizi gösteren bu fotoğrafları üzülerek gördüm. Oysa söz konusu malzemeler el koyma tutanağında kayıt altına alınmayan malzemelerdendir. Polisin içinde çeteleşmiş bir kısım unsurun sağa sola mühimmat koyarak bunun krokisini de evimden aldıkları ve çalışma defterime 6 gün sonra çizdikleri yetmezmiş gibi şimdide evimizden alınan arama sonrası kaybolan malzemeleri malzemelerden olan kısmen yıpranmış halde bulunan resimlerin polisler tarafından alındığı ortaya çıkmıştır. Bu duruma Hasdal askeri cezaevi personeli de şahit olmuştur.”

Mahkeme Başkanı :”Bir dakika, efendim yargılama yapılıyor burda, yargılama yapılıyor, lütfen. Görevli kapıyı kapat artık doldu kapayın kapıyı kapıları kapayın. Evet buyurun.”

Sanık Mustafa Dönmez:”Sayın Başkanım evlerimizden alınmış ancak kayıt altına alınmayan bu tür malzemeler sadece Hasdal askeri cezaevinde malzeme teslimi sırasında değil kamera görüntülerinden bir kısmı Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı birimlerin yazışmalarında da görülmektedir maalesef. Yani evlerimizi polis taşımıştır maalesef. Evlerimizde polis tarafından alınan malzemelerin tamamının tespiti maksadıyla el koyma tutanakları yazışmalar ve adli emanet depolarında malzeme tespitlerinin yapılması çıkarılacak listeden bir suretin tarafıma verilmesini talep ediyorum efendim. 7 Ocak 2009 tarihinde evlerimizden alınan malzemelerde içinde bulunan incelemesi bitmiş tüm yazı ve çalışma notlarım ile aile fotoğraflarımın da şahsıma ivedi iadesini istiyorum efendim. Polisin yasal görevi vatandaşlara suç uydurmak, eşyalarını izinsiz almak değildir. Vatandaşların malını ve canını korumak için polis olunur. Kanunda çizilmiş olan yasal görev tanımları şöyle Sayın Başkanım, asayişi, şahıs tasarruf emniyetini ve merkez dokunulmazlığını korur, halkın ırz ve can malını muhafaza ammenin sıratını temin eder yardım isteyenlere ve acizlere de yardım eder şeklindedir. Ben burada yazmak ve okumaktan zul duyuyorum anacak kimsenin Türk polisine kara çalmaya ve kirletmeye de hakkı yoktur. Bu maksatla evlerimizden arama yapılırken tutanağa işlenmeden kaybolduğunu bildiğimiz ve tespit edilen malzemeleri kanunsuz olarak el koyup izinsiz gasp eden polis memurları hakkında Türk Ceza Kanununun 257/1 maddesi gereği görevini kötüye kullanmak ve soruşturma sonunda tespit edilecek diğer suçlar ile ilgili haklarında suç duyurusunda bulunuyorum efendim. Efendim ben son 3 hafta Cuma günkü talepler bölümünde bu konuyu arz ettim müsaade ederseniz ufak bir 3 dakikalık bir CD’m var bu taleplerimle ilgili arz etmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Taleplerinizi yazılı verecek misiniz bize? Bu bunu içeriği olan talepleriniz yazılı var mı?”

Sanık Mustafa Dönmez:”Metin olarak vereceğim arz edeceğim ama.”Mahkeme Başkanı :”Metin olarak verecekseniz mesele yok metin olarak eğer bize

izleteceğiniz şey dilekçenizde varsa ikinci bir işlem niye yapıyorsunuz?”

7

Page 8: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:8

Sanık Mustafa Dönmez:”Olmayanlar var efendim onu arz etmek için daha niyet size arz edebilmem için talebimin net olarak anlaşılabilmesi için efendim. 12 Ocak 2009 tarihinde Zir vadisinde çıkan bir adet sis kutusu gerçekte Gölbaşı arazi aramasında ortaya çıkan ancak polis kayıtlarında yok edilen sis kutusudur. 9 Ocak 2009 tarihinde Gölbaşı’nda bulunan açık renk yeşil sis kutusu 3 gün sonra Zir vadisi aramasında çıkan sis kutusudur. Açabilir miyiz acaba CD’yi? Efendim sis kutuları ben buraya 9 tane belgeden 5 tanesinin belgesini getirdim. Bu 5 tane belge efendim kamera ve fotoğraf çekimlerinde 12 adet olarak görülen sis kutusu efendim burada ilk görüntüde görüldüğü gibi 12 adet olan sisi kutusu 2 saat sonra tutulan tutanakta 11’e indiriliyor.

Salonda sesli ve görüntülü video kaydı izlettirildi.Sanık Mustafa Dönmez:” Ve ilginçtir bu 12 adet sis kutusunun içinde kaybolan kırmızı

değil, sarı değil, siyah değil sadece yeşil olan açık renkli yeşil olan Zir vadisinde bana ait olduğu söylenen mühimmatlar içinden çıkıyor ne tesadüf edendim. Stok numarası aynı, imali aynı, kafile numarası aynı yani bulunan malzemelerin içinde bunların ayakları yok daha sonra aynısı Poyrazköy’de de çıktı. El bombalarını da arz edeceğim ama bu konu önemli olduğu için bu 3 defadır sizlere bu talebimi anlaşılmadığı anlatamadığım için talep etmek için durumunda kaldım metin bölümünü açabilir miyiz acaba? Evet, burda da Zir vadisinde aynı mühimmatın o kaybolduğu mühimmatın gösterimi efendim. Sol tarafta sadece bir tane o kaybolan o sis kutusunu gösteriyor. Yani Gölbaşı’nda bulundu denilen kayıt altına alınmaya çalışılan sis kutusu nasıl oluyorsa efendim 2 saat sonra ortadan kaybediliyor ve Zir vadisinde bulunuyor. Ya bu işte bir gariplik var bakınız bu da Zir vadisinde bulunan bana ait olduğu söylenilen sis kutusu aynı sis kutusu aynı renkte aynı imal tarihinde kafile numarası, üretim tarihi dahi hepsi aynı. Bakın burda da saklanıyor polislerin açık bir oyunu var. Metin bölümünü açabilir miyiz? Evet, Sayın başkanım burda ek-A olarak arz ettiğim şeyde çıkan mühimmat 12 adet burda. Bu 12 adet Ek-B’yi görelim Ek-B yan tarafında hemen yan tarafında aynı sayfanın yan tarafında sağ tarafında. Efendim bu malzeme bulunduktan sonra iki saat sonra polis merkezine geliyor bakınız orda da 12 adet olarak görülecek. Sayfayı küçültebilir miyiz? Aynı sayfa içinde. Efendim buda 2 saat sonra bulunduğundan 2 saat sonra polis merkezinde yine 12 adet olarak görünüyor ama nasılsa aynı gün 1 saat sonra mahkeme kaydında 11 olarak görünüyor bu mühimmat efendim. Ek metini açabilir miyiz? Ben orda mahkeme kararını göstermek istiyorum Sayın Mahkeme heyetine. 2. sayfayı açabilir miyiz? Evet, bunu büyütebilir miyiz? Efendim olay yeri tutanağında 11 adet, 11 adet görünüyor oysa 2 saat öncesinde 12 adet bulunan 11 adet görünüyor. Mahkeme kayıtlarında da aynı mühimmat 11 adet görünüyor aşağı inelim emniyet müdürlüğü yazışmalarında efendim D olarak gösterdiğim maddede 11 olarak görünüyor ama nasıl oluyorsa Sayın savcımız şüphelenmiş bu mühimmatın ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor. 3 tane yerde aynı mühimmat çıkınca emniyet kriminal raporlarında Sayın savcımız şüphelenince 12 yapıyorlar E’yi gösterebilir miyiz acaba? E maddesini bir altında evet ve birde buna rapor düzenliyorlar efendim bu kaybettikleri mahkeme kayıtlarında yani polisin sahtecilik yaptığı çok açıktır bakın birde bu ki bu da patlayıcı bir mühimmatta değil patlayıcı olduğunu söylüyorlar. Bu da yetmezmiş gibi boş olmasına rağmen doluymuş gibi rapor veriyorlar. Efendim bu anlamda burda bu talebimde şahsıma mal edilen suç malzemeleri diğer malzemeler gibi polisin koyduğu ve bulmuş gibi işlem yaptığı adaleti yanılttığı basit bir olaydır. Eğer bu basit olay araştırılır ise suça bulanmış, çeteleşmiş, örgütleşmiş polislere de ulaşılacaktır. Gölbaşı ve Zir vadisinde çıkan mühimmatlar aynı dava içinde görülen malzemelerdir. Bulunduğu iddia edilen mühimmatlar polis tarafından kamuoyunu ve adaleti yanıltmak için seyyar hale getirilmiş mobil hale getirilmiş mühimmatlardandır. Aynı mühimmatlar sanki farklı mühimmatlarmış gibi Gölbaşı, Zir vadisi ve Poyrazköy arasında gezmektedir bu mühimmatlar. Oysa kaybedilen açık yeşil sis kutusu farklı zamanlarda farklı yerlere konulmuştur. Sonuç olarak efendim Gölbaşı ve Zir vadisi ve Poyrazköy’de aynı renkte aynı imal tarihli aynı kafile numaralı aynı stok numaralı aynı miktarda sis kutusu çıkması hayatın olağan akışına terstir. Aynı mühimmatlar değişik zamanlar değişik

8

Page 9: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:9

yerlerde bulunduğu iddia edilmektedir. Ayrı yerlerde bulundukları iddia edilen malzemeler aynı malzemelerdir bunun için 3 ayrı yerde bulunduğu iddia edilen sis kutularının adli emanet makbuzlarını talep ediyorum efendim. 3 ayrı bulunduğu iddia edilen sis kutularının heyetinizce veya tayin olunacak naip hakim muhalefeti ile yerinde görülmesini talep ediyorum. Yine 3 ayrı yerde bulunduğu iddia edilen bu sis kutularının fotoğraflar ve kamera çekiminin yapılarak savunmamda kullanılmak üzere bir suretinin şahsıma verilmesini talep ediyorum teşekkür ederim efendim.”

Sanık Ayhan Atabek söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Sayın üyeler bu zamana kadarki huzurunuzda vermiş olduğum beyanlarda sadece üzerime yüklenen tedhiş planında elde edildiği iddia edilen ismimle ilgili doğan çelişkileri arz etmiştim. Ancak duruşma tutanaklarını incelediğimde benim size İbrahim Şahin’in Elazığ’a ne maksatla gelmiş olduğunu anlatmamış olduğumu fark ettim o yüzden bu duruşmada talep değil de o konuyu beyanatta bulunmak istiyorum. O konu hakkında şimdi bunun için önce şuna şuradan başlamam gerekiyor ben emniyet amiri rütbesinden sonra emniyet şube müdürlüğü 4. sınıf emniyet müdürlüğü şube müdürlüğüne atandıktan sonra terfiyen Elazığ iline tayinim çıktı. Elazığ iline tayinine gitmeden önce Elazığ ilinde daha evvelden Diyarbakır emniyet müdürlüğündeki çalıştığım Murat Kundakçı isminde bir emniyet amiri bir zamanlar Özel Harekât Şube Müdürlüğünde de çalışmıştı. Benim tayine gittiğimi anlamış duymuştu ve kendisi bana telefon açarak hayırlı olsun gibi şeyler söyleyerek Elazığ eşraflarından birisi olan Önder Murat isminde bir şahsın kendisinin arkadaşı olduğunu ve şubede göreve başladığımda benimle görüşmek istediğini şeklinde konuşmalar aramızda geçti. Ve bunun akabinde ben Elazığ’da göreve başladıktan sonra Önder Murat ismindeki Elazığlı vatandaş benim şubede gelerek hoş geldin ziyaretinde bulundu. Şimdi bunlar bunları bağlantı yapmak istediğim için konuşmama o yüzden anlatıyorum daha sonra işte ben göreve başladıktan sonra İbrahim şahin 29 Ağustos’taki 9140 nolu tape işte 9139 nolu tape cereyan etmeden evvel bir hafta kadar önce Önder Murat ben şubede yokken nöbetçi memurluğuna davetiye düğün davetiyesi bıraktı. Ben onun düğün davetiyesini aldım onun düğünü olduğunu biliyorum fakat 9140 nolu tapeyi ve 9139 nolu tapeyi incelediğimizde İbrahim Şahin’in Elazığ’a geleceğini Behçet başkan söyledikten sonra ben İbrahim Şahin’in Elazığ’a ne maksatla geleceğini Başkan’a soramadım emredersiniz dedim ve daha sonra 9140 nolu tape gerçekleşti. Şimdi 9139 nolu tapeden sonraki görüşme TİB kayıtlarında incelediğimizde görülecektir ben zaten bunu size dosya olarak vereceğim yani 9139 nolu tapeden sonra Behçet Başkan’ın beni aradığı TİB kayıtlarında mevcuttur onun akabinde ben 9140 nolu tape ile İbrahim Şahin ile görüştüğümde TİB kayıtlarında mevcuttur. Şimdi yalnız ben tabiki tabi olarak Behçet Başkan’a İbrahim Şahin’in ne niçin geleceğini biraz öncede arz ettiğim gibi soramadım. Bunun akabinde Önder Murat beni aradı yani o biraz önce bahsettiğim Murat Kundakçı isminde emniyet amirinin bana yönlendirdiği beni de tanıştırdığı Elazığ eşraflarından düğün sahibi olan Önder Murat beni aradı ve şubeme geldi. Ben o zaman kadarda İbrahim Şahin’in niçin Elazığ’a geleceğini hala daha bilmiyorum fakat daire başkanım böyle bir ricada bulunduğu için bunu sorgulamadım kendisini de soramadım 9140 nolu tapede de soramadım niçin Elazığ’a geliyorsunuz şeklinde diye? Daha sonda Önder Murat şubeye geldiği zaman kendi davetiyeni aldın mı? Aldım şeklinde aramızda şeklinde aramızda sohbet oldu ve düne İbrahim Şahin’inde geleceğini söyledi. Abisi Cemal Murat’la geleceğini söyledi şu anda yolda olduğunu abisini tanımıyorum ama ismini hatırlıyorum. Yolda olduklarını söyledi şimdi 9140 nolu tapede ismi geçen Fahrettin emniyet müdürü oldu değil mi diye İbrahim Şahin’le kendi aramızda geçen o diyalogdaki şahıs Sayın il emniyet müdürümüzdür Fahrettin Çoşkun’dur. İl emniyet müdürümüzdür. Şimdi ben Behçet Başkan beni aradı İbrahim Şahin’i aradım 9139 nolu tapeden sonra Behçet Oktay’la İbrahim Şahin arasındaki görüşmeden sonra ben İbrahim Şahin’i aradım. Kendisi il emniyet müdürümüzün ismini zikretti ve bende dolayısıyla bunun akabinde özel kalemi aradım TİB’te özel kalemdeki Ahmet Kısa ismindeki polis memuru arkadaşın telefon şeyleri o

9

Page 10: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:10

görüşmeden sonra mevcut. Fakat il emniyet müdürü cep telefonuyla çok acil olmadıktan sonra aranmaz yani çok acil durumlar haricinde aranmaz. Özel kalem vasıtasıyla yani mevkisini sordum tamam yerinde dediler ve özel kalem telefon açtım onunda kayıtlarını istedim o da burada. Daha sonrada il emniyet müdürünüze Behçet Oktay’ın İbrahim Şahin’in Elazığ’a geleceğini ve kendisiyle ilgilenmemi rica ettiğini söyledi, söyledim. İl emniyet müdürümüzde tamam Ayhan sen bak o zaman dedi kapattı telefonu. Şimdi aynı zamanda 9139 nolu tapede yani Behçet Oktay’la İbrahim Şahin arasında geçen görüşmede Mehmet Şenoğlu’ndan bahsediliyor. Mehmet Şenoğlu’da daha evvelden komser yardımcılığından beri Özel Harekât Şubelerinde çalışmış ama bizim 3. sınıf dediğimiz 2. sınıfa terfiyen yani emniyet müdürlüğü müdür yardımcılığı rütbesine ataması yapıldığı zaman şube müdürlüğü rütbesini geçtiği için geçici olarak kadroya geçmiş ve o anda şimdi öğrendiğim kadarıyla Elazığ emniyet müdür yardımcısıymış Elazığ polis okulunda çalışan bir emniyet müdürümüz. Eskiden de özel harekât dairesinde çalıştığı için kendisiyle de daha önceden de Özel Harekât Şube Müdürlüğünde görev yapmış şube müdürü olarak Elazığ Özel Harekât Şube Müdürlüğünde. Bir sıkıntın olduğu zaman beni ara Ayhan falan gibisinden böyle bir sohbetimiz bir tanışmamız olmuştur ve şubemize de gelip gidiyordu. Onun akabinde ben Mehmet Şenol müdürümü aradım 9139 nolu tapede Behçet başkanım Mehmet Şenoğlu’da var cümlesini ben bilmiyorum fakat Mehmet Şenoğlu müdürümün eski özel harekâtçı yani o dairede eskidin görev yaptığını bildiğim için sıkıntı olduğu zamanda beni ara dediğini de bildiğim için kendisini aradım Mehmet Şenoğlu müdürü aradım. Dedim ki Sayın müdürüm ben Behçet Oktay başkanım İbrahim Şahin’in Elazığ’a geleceğini söyledi geliş sebebi işte Önder Murat’la gelip ondan sonra şubede düğüne geldi kendi düğününe geleceğini de öğrendim aynı şekilde il emniyet müdürümüzde bu vaziyeti arz ettim. İl emniyet müdürümüz tamam sen bak deyip telefonu kapattı Behçet başkanı da zaten aradı ne yapayım bir sıkıntı olur mu falan diye düşündüm yani bunu? Napayım dedim akıl danıştım müdür yardımcısından. Ayhan madem dedi yani Behçet Oktay aradıysa il emniyet müdürünün de haberi varsa ne olacak dedi ya gideriz hoş geldin deriz kendisine merhaba deriz dedi. Ama 29 Ağustos’ta bu 9140 nolu tapede geçen işte İbrahim Şahin ben Elazığ’a geldiğim zaman seni ararım dediği o lafa istinaden ben İbrahim Şahin’i aramadım ama ne maksatla geldiğini de öğrendim kendisi bana söylememiş olmasına rağmen. Önder Murat’ın bana söylemesi ile aramadım kendisin o da beni aramadı ama 30 Ağustos’ta yani ertesi gün kendimi mecbur hissetim yani ben daire başkanım arıyor. Ya şahıs şeye gelecek Elazığ’a gelecek ilgilen bak diye aralarında samimiyeti ben bilemem yani iki birisi yeni daire başkanı diğeri ta eskiden daire başkanı aralarında ki samimiyeti bilemem ama ben daire başkanımın bana dediğini bilirim. Kendimi mecburi hissetim 30 Ağustos’a bu sefer Önder Murat’ın düğününe geleceğini bildiğim için Önder Murat’ı aradım dedim İbrahim Şahin geldi mi? Geldi, şu an mevkisi neresi nerede bulunuyor? Ofislerinde bulunduğunu söyledi daha sonra bu konuyu bakın efendim bunlar TİB’ten istedim bütün kayıtlar yani bu telefon trafiği incelendiği zaman aynen dediğim şekilde cereyan etmiştir. Kendisinin yerini öğrendikten sonra Mehmet Şenoğlu müdürüme dedim o Elazığ’da ya 1. Harput, ya 2. Harput onu tam olarak hatırlamıyorum 1. Harput yada 2. Harput caddesi üzerinde bir ofislerinin adresini verdi çalıştıkları yerin ofisinin adresini verdi ve oraya Mehmet Şenoğlu müdür ile müdür yardımcısı Mehmet Şenoğlu müdürle orada buluştuk. Yani cadde üzerinde ve verilen adrese gittik. Yani bir ofise girdik yani bakın efendim anlatmadığımı düşündüğüm için yani baktım duruşma tutanaklarına acaba hani Elazığ’da ki durumu merak ediliyor acaba diyerek bunları anlatmaya çalışıyorum adrese gittik bir ofis vardı ofiste büroda yaşlı bir adam oturuyordu. Önder Murat karşıladı zaten bizi kapıda girişte İbrahim Şahin sağ tarafta koltukta oturuyordu söyle üçlü, ikili koltuklar vardı ben şuraya geçtim Mehmet Şenoğlu müdürüm karşı tarafına geçti. Sohbete başlar hoş geldin nasılsınız, iyi misiniz muhabbeti oldu. Yani orda herkes bir sohbete girdi zaten Mehmet Şenoğlu’nu bilirim de beni Elazığ Özel Harekât Şube Müdürü Ayhan diye tanıştırdı o arada İbrahim Şahin bana işte nerelerde çalıştın, kaçıncı dönemsin, nerelerde görev yaptın? Gibi

10

Page 11: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:11

sorular sordu. İşte bu sohbet yaklaşık bir saat kadar falan sürdü o esnada bana ya senle Mehmet dedi Mehmet Şenoğlu müdürümü kastetti adınızı, soyadınızı, telefonunuzu yazın bana verin dedi. Şimdi 29 Ağustos’ta beni arayacağını söylemişti ya yani 9140 nolu tapede aramadı dedim ki herhalde bu telefon numarasını kaydetmedi benim telefon numaramı kaydetmedi. Telefon numaramı masadan iki tane not kağıdı aldım yaşlı amcadan izin alarak iki tane kağıda benim telefon numaramı, adımı, soyadımı yazdım Mehmet müdürün telefon numarasını aldı cebine koydu. Ondan sonra bu görüşme yaklaşık 1 saat civarı falan işte öğle yemeğine gidelim dedi düğün sahibi sizi sıkmam istemiyorum efendim sadece orda ki şeyleri anlatmak istiyorum yan tarafa yemeğe geçtik, restorana. Orda kalabalık vardı düğün sahibinin akrabaları olduğunu tahmin ettiğim insanlar da vardı orda ama 30 Ağustos olduğu için ben yemekten sonra bu gibi önemli günlerde biz daha hassas oluruz yani 30 Ağustos gibi güvenliği artırırız, daha duyarlı oluruz. Ben müsaade istedim yemekten sonra şubeye geçtim daha sonra Önder Murat tekrar beni aradı yani düğün sahibi Önder Murat aradı beni şubeye İbrahim Şahin’in gelmek istediğini söyledi ziyaret etmek istediğini söyledi. Ben tekrar Mehmet Şenoğlu müdürümü aradım benim şubeye gelecekmiş dedim o geldikten sonra İbrahim Şahin yanında Önder Murat tanımadığım birkaç kişi daha vardı bir araçla geldiler, yanlarında tatlı da vardı, meyve suyu da vardı. Ama onları yenmedi bile Önder işte düğün sahipleri dedi ki akşama düğünümüz olacak sadece bir merhaba diyelim diye geldik dediler kalktılar, gittiler tatlılar bile kaldı yani. Akşamleyin de ben Mehmet Şenoğlu müdürüm yani o da düğüne davetli olduğu için ama 30 Ağustos olduğu için 30 Ağustos resepsiyonuna dahil katılacaktı o. Tabi bunca şeyden sonra ben o düğüne zaten davetliydim mecburen katıldım saat 8, 8 buçuk yanında hizmet oto şoförü Ulvi, Polis memuru Ulvi Gökçen olduğu halde beraber gittik düğüne ondan sonra saat 8 buçuk, 9 buçuk 10 buçuk ya 10, 10 buçuk arası kulağında rahatsızlık var herhalde düğünden şeyden sıkılıp kalktı birden İbrahim Şahin yürümeye başladı dedik ne oluyor başkanım falan sıkıldım falan dedi iyi dedik o zaman aldık onu şimdi bir çay bahçesine götürdük şeyde karakollarında Elazığ’da karayollarının karşısında Aspirin çay bahçesi var oraya götürdüm orda çay içtik Mehmet müdürüme tekrar telefon açtım dedim çay bahçesindeyiz bilginiz olsun kendisi daha sonra geldi ama araçta çocukları beklediği için ailesi sadece iyi akşamlar deyip o da gitti ondan sonra düğün sahibi Önder Murat aradı nerde olduğumuzu öğrendi. Yalnız bende belki bende Önder Murat’ı aramış olabilirim onu tam olarak bilmiyorum yani İbrahim Şahin durum bulunduğu yeri düğün sahibine söyledik. Daha sonra geldiler ve İbrahim aldılar İbrahim Şahin’i aynı yere geldiler İbrahim Şahin dinleneceğim yatacağım dedi aracımızı aldık öndeki onların aracıydı nerde Harput taraflarında Harput’a çıkışta bir mahalle var o mahallede kendisini götürdük istirahat edeceği yere bıraktık. Yani düğün sahipleri de vardı ama İbrahim Şahin bizim aracımızdaydı istirahat edeceği yere bıraktık ondan sonra ayrıldık ben ertesi gün kendisi ile görüşmedim 31 Ağustos’ta kendisiyle görüşmedim. Ama 1 Eylül’de şimdi kendimi mecbur hissediyorum yani daire başkanı aradığı için acaba ayrıldı mı ayrılmadı mı diye bana da bir haber verilmiyor tekrar Önder Murat’ı aradım yani İbrahim Şahin Elazığ’dan ayrıldı mı ayrılmadı mı? Ona göre bilgim olsun diye dedim kendisi bugün ayrılacağını 1 Eylül itibariyle ayrılacağını ve aynı gün Ankara’ya döneceğini söyledi nerde mevkisi nerde bulunuyor dedim yine kendi ofislerini tarif etti, ofislerindeyiz dedi gene oraya polis memuru Ulvi Gökçen’le beraber gittim. Ama 1 Eylül’de ramazan olduğu için oturmadım orucun ilk günüydü oturmadık ve sadece iyi yolculuklar diledik var mı bir isteğiniz dedik iyi yolculuklar temennisinde bulunduk ayrıldık ordan şimdi aradan Ramazan bayramı sonucunda Ramazan bayramında İbrahim Şahin bana mesaj atmış. TİB kayıtlarında var doğrudur o mesajı biliyorum o mesaja karşılıkta verdim ama o mesaj 3’e bölünmüş benim attığım mesajda 2’ye bölünmüş 5 tane sayılmış ama TİB kayıtlarında saniyeleri, saliseleri hesapladığınız zaman bunu zaten görebiliyorsunuz. Ama 31 Aralık’ta atmış olduğum mesaja ben karşılık vermedi çünkü görmedim 31 Aralık’ta mesajı görsem belki karşılık verirdim ama görmedim gece yarısına doğru mesaj atmış bana o mesajda burda var o mesajı da size takdim edeceğim efendim. O mesaj sadece

11

Page 12: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:12

yeni yıl dileklerini şey yapıyor temennisinde bulunuyor şimdi benim İbrahim Şahin’le görüşmem bu şekilde olmuştur 9139 ve 9140 nolu tapede de anlaşıldığı gibi defaten sürekli olarak söylediğim gibi İbrahim Şahin beni ilk defa 29 Ağustos 2008 tarihinde ben telefonla görüşmüşümdür ve benim nerde olduğumu bilmiyordur. Buna bu zaten tapede anlaşılmaktadır fakat şimdi bana yüklenen suçlamalar ismimin bulunduğu tedhiş planı Ali Balkız isimli belgede müşteki olarak kendisinin ifadesi alındığı zaman 2008 Ocak ayında bunu zaten size daha evvelde anlatmıştım tekrar hatırlatmak babında söylüyorum. 2008 Ocak ayında kendisi aynı adresi boşalttığını söylüyor dolayısıyla benim 9 ay sonra 8, 9 ay sonra görüşmüş olduğum yani görüşmüş olduğum bir şahsin İbrahim Şahin ikametinde bulunan o belgelerde isminin bulunması abeste iştigal etmektedir bu durumda zaten açık ve seçik bir şekilde görülmektedir. İbrahim Şahin ayrıldıktan sonra görüşmemi ve geliş şeyini anlatmadığımı düşündüğüm için bu şekilde beyanlar daha önce vermemiş olduğumu yani duruşma tutanaklarından fark ettiğim için bunu ilk defa burda size zatıalinize, Yüce heyetinize arz ettim. Şimdi diğer konulara gelince Efendim Özel Harekât dairesi personeli 3500, 4000 kişi civarındadır 3 aşağı 5 yukarı belki 4500 belki 4000’dir tam olarak bilmiyorum. Özel harekât dairesi doğu ve güneydoğu illerimizin tümünde vardır ancak batı illerimizin yani diğer bölgelerimizin hepsinde yoktur onu genel müdürlüğümüz İçişleri bakanlığımız istişare ederler ona göre değerlendirme yaparlar, risk durumuna göre konuşlandırma yaparlar şubede. Şimdi 3500, 4000 veya bilemedin 4000 kusur personelin atama, tayin sirkülasyonunda süreklilik vardır yani 200 bin kişilik bir emniyet teşkilatının yanında 3500, 4000 kişinin atamasını düşündüğünüz zaman bu çok şey miktar az miktarda kalır dolayısıyla atamalarda yani 10 yıl özel harekât dairesinde görev yapan bir insan yani 10 kişiyi toplasanız buraya getirseniz 10 yıl özel hareket dairesinde görev yapan memuru o 10 kişiden 2 tanesi en az birbirini tanır. Yani bu bu atama çünkü özel harekât dairesinde bir şart vardır iki şark yaparsın teke müsaade etmez yapmazsan derki kadroya geç ya en az iki şey olur efendim yani bizim mesela Servet Kaynak, Fahri Süslü aynı yani onlar olmasaydı bu sefer bir başkası olacaktı yani buradaki memurların birbirini tanıma oranı artmaktadır. Tayin sirkülasyonu, atama sirkülasyonu her ilde özel harekât şube müdürlüğünün olmaması iki şark şartı konulması gibi durumlar nedeniyle bu şekildedir. Şimdi ben 2002 yılında Antalya iline tayine gittim 2002 yılında. 2002 ile 2004 yılları arasında Servet Kaynak’la çalıştım Servet Kaynak komiserdi ben baş komiserdim 2004’de kendisi tayine gitti Hakkari’ye 2007’de tekrar Antalya’ya geldi ben şimdi Servet Kaynak’ı mantıken 2002 ile 2008 yılları arasında 6 senedir tanıyorum ama 3 sene birlikte çalıştık. Şimdi TİB kayıtlarına baktığımız zaman toplam 9 görüşmemiz olduğu görülmekte 6 seneye böldüğümüz zaman yılda bir buçuk bile yapmıyor burda ne kadar samimi olduğum ya tabi merhabalaşırız yani devlet bir görev yaparsın ama içli dışlı olmadığımızın anlamıdır. Ve kendisiyle 20 Ocak 208 tarihinde en son TİB kayıtlarında 20 Ocak 2008 tarihinde görüşmüş olduğum TİB kayıtlarından anlaşılmaktadır o görevi de hatırlıyorum Sayın Başbakanımız Antalya iline bir ziyarete gelmişti ya bir şeye gelmişti ziyarete. Bir muhtar vardı onu da ziyaret etmek istiyordu muhtarı evinde şube müdürümüz dedi ki çevre güvenliğini alın ilgili ekiplerle beraber ve gittik o esnada beraber o esnada beraber o çalışıp 20 Ocak’taki TİB’te gözüken konuşmalarda bunlardır. Fahri Süslü’de inanın ki benim 6 sene beraber çalıştık inanın ki benim büroma gelip de çay içen bir memur dahi değildir merhabalaşırız sadece koridorda gördüğü zaman amirim nasılsın der sağol derim. Yanıma gelip de çayımı içen bir memur dahi değildir ve kendisiyle 5 defa TİB kayıtları incelendiğinde 5 defa telefonla görüşmüş olduğum görülmektedir iddianamedeki gibi o onlarca değil zaten 3 görüşme 31 Arılık 2007 tarihinde mesajlaşma sureti ile olmuştur. Yani bu kadarda bu anlattığım özel harekât dairesinin sayısı personelin çalışma durumu, atama tayin durumlarını gibi durumları göz önüne aldığımız zaman uzun yıllar bu şubede çalışmış yani 10 yıl hizmet etmiş özel harekât dairesinde personelin birbirini ne kadar tanıma ihtimalinin artmış olduğunu yüksek olduğunu size anlatmaya çalıştım o gayretim budur. Fatma Cengiz konusu gerçekten bu konuya bende çok şaşırdım Fatma Cengiz konusuna ve

12

Page 13: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:13

bunu size Fatma Cengiz’de kendisi beyanda sözlü beyanda sözlü beyanda bulundu hatta ben Emniyet Genel Müdürlüğüne vermiş olduğum yazılı savunmamda da yazılı beyanını aldım. Şimdi ben ilk önce iddianame Ağustos ayında çıktığı zaman Fatma Cengiz’in benimle 3 defa görüşmüş olmasına şaşırdım dedim ki beni nasıl yani bu işte bir maddi bir hata var TİB kayıtlarını istedim. TİB kayıtları geldiğinde gerçekten 7 Aralık 2008 tarihinde ki o da 7 Aralık’ın zaten mesajda da görülmektedir Ramazan, Kurban bayramının arifesinde bana bir mesaj atmış o da ikiye bölünerek gelmiş ve ben bu durumu haliyle, haliyle sordum yani neden yani nereden buldunuz numaramı, İbrahim Şahin mi verdi? Yoksa yani nasıl buldunuz numaramı diye? Kendisi de bana size arz etti kendisinin de şifahi olarak arz etmiş olduğu Kayseri Özel Harekât Şube Müdürü Bünyamin Elitok’tan numaramı tedarik ettiğini söyledi buna sebep olarak da Elazığ’da teyzesini ziyaret etmek için geleceğini onu yazılı beyanında var o yazılı beyanı da size arz edeceğim. Söyledi size söylemişti yazılı beyanında. Şimdi ben bu tabi bu şüphe yani acaba gerçekten benim numaramı Bünyamin Elitok’tan aldı mı yoksa almadı mı? Yani İbrahim Şahin mi verdi yoksa başka bir şey mi var gibisinden? Şimdi ben şube müdürüyüm bütün şube müdürlerinin telefon numaraları diğer şube müdürlerinde bulunur. Santrallerde bulunur. Emniyet müdürlüklerinde bulunur. Emniyet müdürlüklerinden erişemezde ama haber merkezinde yani şube santrallerinde veya diğer şube müdürlüklerinde yada diğer şube müdürlüğü personeline erişebilme ihtimali vardır. Ayna gibidir yani bizim telefonlarımız öyle çok gazla bir gizliliği de yok. O olmasa bile başka şekillere temin edilebilir. Şimdi efendim bunu anlatmamın sebebi şu yani iddianamede tape edilen görüşmeler yani Fatma Cengiz ile İbrahim Şahin arasındaki tape edilen görüşmeleri incelemenizi lütfen arz ediyorum. Yani orda ki görüşmelerde mantıklı ve mantıksız yani ne mantığa uyuyor ne mantığa uymuyor onun değerlendirilmesi talep ediyorum orda çelişkili kendisinin kendi aralarındaki görüşmelerle ilgili ben bu Bünyamin Elitok’tan numaramı alıp almadığını öğrenmek için kendisinin dosyasını inceledim. Kendisinin dosyasında 7 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alınmadan bir gün önce 6 Ocak 2009 tarihinde son arayanlar bölümünde Bünyamin Elitok’un aramış olduğunu gördüm 6 Ocak 19:52 6 Ocak 2008 19:52’de Bünyamin Elitok Fatma Cengiz’i arıyor bu kendi klasörlerinde var bunları arz edeceğim size ben şey olarak ayrıca telefon fihristinde 32. sırada Bünyamin abim olarak kaydedilmiş benimde numaramı kaydetmiş Ayhan Atabek el diye. Daha sonra 193 ve aynı fihriste 193 ve 194. sıralarda İsmihan teyze E yazmış 424’lü bir telefon numarası var o da Elazığ kodu oluyor Elazığ kodu olduğu açıktır 424 Elazığ’ın telefon kodudur. Aynı zamanda iddianamesinde ifadelerinde fırtına 7172 diye bir mail adresi o emniyet tarafından sorulmuş bunun Bünyamin Elitok’a ait olduğunu söylemiş. Yani kızlarının adlarını Bünyamin Elitok’un kızlarının adlarını eşinin adlarına kadar biliyor. Yani bu onun doğru söyleme oranını ihtimalini arttırıyor ama tam tamamını bilemiyorum. Aynı şekilde 141. klasör yani 2006/2287 numaralı İzmir Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürlüğünün yapmış oldu takibatta hazırlamış olduğu dosyada 141. klasörde Bünyamin Elitok’la yapmış olduğu telefon görüşmesi var ve aynı şekilde Bünyamin Elitok aynı klasörde aynı dosyalarda baktığınız zaman İbrahim Şahin’le, Fatma Cengiz’in özel harekât Kayseri Özel Harekât Şube Müdürlüğünde farklı tarihlerde gittiğini bir defasında 2 buçuk 3 saat kaldıkları teknik takiple raporlanmış. Bir defasında da 4 saat kalmış olduğu teknik takiple raporlanmış efendim. Efendim şimdi İbrahim Şahin Elazığ’daki durumunu Elazığ’daki durumu İbrahim Şahin’in gelişini 9139 ve 9140 nolu tapeyi ve ismimin bulunduğu yerdeki tedhiş planındaki anlamsızlığı bu tapelere göre işte telefon irtibatları bölümünde Fahri süslü, Servet Kaynak, Fatma Cengiz bunların hepsini size arz ettim şuanda. Şuanda bunların hepsini size arz ettim. Evimde işyerinde gözaltına alındığımda gerçekten 7 Ocak’ta İbrahim Şahin gözaltına alındığında ben bu olaya çok şaşırdım yani Behçet Oktay’ın ilgilendiği ilgi gösterdiği bir nasıl olur yani orda da tabi 2008’de dışardan bu davaya bakınca içerden olduğu zaman bakışım faklı oluyor yani orda ki önyargı ile buradaki şey faklıdır. Şimdi ben burda mağdur olarak olduğum için tabi afedersiniz yani acaba hani bir doğru mu değil mi diye düşünüyorsunuz ama dışardan 2008

13

Page 14: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:14

tarihinde baktığınız zaman farklı gözüküyordu. Şimdi sanmıyorum onun öyle olduğunu da yani önyargılı davrandım ya dedim ilgi gösterdi Behçet başkanım ilgi gösterdiği bir şahıs bunu nasıl yapabilir diye düşündüm? Tepkide gösterdim daha doğrusu yani İbrahim Şahin o 7 Ocak’taki şeyde. Ama 15 Ocak’ta beni gözaltına aldıkları zaman o kamuoyunda geçen 300 kişilik listede de beni de yazmış olduğunu düşündüm fakat emniyet müdürlüğüne gelince ifade aşamasında emniyet müdürlüğünde ifade aşamasında benim isminin tedhiş planlarına yazılmış olduğunu tam olarak olmasa da 9 Ağustos’ta iddianame geldiği zaman öğrendim. Detaylarını tam olarak olmasa da öğrendim ve buna çok yani nasıl söyleyeyim iki defa şaşırdım diyebilirim. Ben saat 8 çeyreğine girdim 8 buçukta emniyet müdür yardımcısı çağırdı Organize Suçlar Şube Müdür yardımcısı vardı onunla ilgili bir görev var diye gittim ama gözaltına alındım akşam gittim yarın saat savcılıkta ifade verdim yarım saat hakimlikte sorgu hakimliğinde ifade verdim 2 saat civarı emniyette ifade verimdi toplam 3 saatte 3 saat bile sürmedi tutuklandım geldim anlatamadım yani durumunu anlatamadım. Efendim evimde, iş yerimde aracımda, üstünde bütün aramalar yapılmış. Konusu suç teşkil etmeyen, eden herhangi bir duruma rastlanmamış dosyamda mevcuttur. Dijital gereçlerim, bilgisayarım, CD’lerim, DVD’lerim, flash belleğim, telefonum, hepsi incelenmiş konusu suç teşkil eden bir bulguya rastlanmamıştır. Parmak izim alınmış, el yazı örneklerim alınmıştır, şurda, burda bir konu vardı bu is defatende size söyledim ismimim burda bulunmasında bir zam yok zaten burda belgeyle ilgili çok özür dilerim efendim uzattım biraz ama 2 hafta ayda bir buluyoruz bu imkanı şimdi polis yani sizi özür diliyorum sizin karşısında bundan bahsetmekten de eziliyorum. Yani tedhiş planı diye bir başlık size normal midir? Suçun işlenişi kriminal anlamda hayatın olağan akışında normal midir? Yani bu şeye benziyor biz hırsız ben hırsızlık planı yaptım, hırsızlık planı yapacağım şu eve gireceğim işte şunları çalacağım deyip evinde bulunduruyor yani bu sabıkalı ise bile yani bunu yapar mı? Tedhişle terör aynı anlamda tedhiş Arapça kökenli terörle aynı anlamda terör Fransızca kökenli terörle aynı anlamda. Sözlüğe baktığınız zaman aynı anlamdır bizi terörle mücadelede hiçbir zaman tedhiş kelimesini de kullanmayız hep terör kullanırız. Yani hiçbir afedersiniz hiçbir örgüt yani veya hiçbir suçlu suçunu kabul eder gibi yazılı olarak bir kağıda yazar mı? Burda da doğan yani hayatın olağan akışına bir terslik var bir tezat var yani benim ismim var Muhammed üsteğmen vardı Muhammed Sarıkaya şey başkanı hücre başkanı o tahliye ettiniz ama 2, 3 kişinin ismi var bu 2, 3 kişi birbirini zaten tanımıyor. Yanında şey yapmışlar AAAA, BBB, CCC, DDD şeklinde kodlamalar yapılmış yani onun ismini yazan onun ismini niye yazmıyor? Onun ismini yazmayan onun ismini niye yazıyor? Yani burda bir anlamsızlık var doğan çelişkileri arz etmeye çalışıyorum yüce heyetinize yani ben bunu sürekli söylemeye çalıştım elim ayağıma dolaştı yani bir insanın gerçekten kendisini ifade etmesi çok zor oluyor yani bu mesafeden daha kolay uzaktan birazcık daha zor oluyor nedense onu da bilmiyorum da daha fazla heyecan yapıyor insan. Efendim arz etmek istediğim konuları hepsiyle yani bu şu anda belki yarım saat belki 45 dakika oldu bu benim savunmamdır efendim aynı şekilde ben yüce heyetinizin huzurunuza yüce mahkemenizin huzuruna çıktığım zamanda aynı şeyleri söyleyeceğim farklı bir şey söylemeyeceğim benim ismim burda bulunmasında benim haberim yok bilgim yok bunu defaten söyledim. Yani isim başlığı Elazığ’daki durumu anlattım İbrahim Şahin ile nasıl görüştüğümü anlattım. Neden görüştüğümü anlattım, dosyamda arama tutanakları hepsini arz ettim efendim. Bu saatten sonra efendim 15 aydan beri mağdurum 15 aydan beri mağdurum efendim. Aynı şekilde ailemle mağdur herkesinki gibi. Yani burda söylemeye de utanıyorum ama buradaki doğan çelişkileri görmenizi talep ediyorum efendim. Saygılarımla arz ediyorum.”

Sanık Fatma Cengiz söz istedi verildi:”Sayın Başkan ben tahliye falan talep etmeyeceğim. İddia makamı iddianameye yazmış efendim demiş ki Fatma Cengiz’in İbrahim Şahin’i üst düzey komutanlarla bilgisayar üzerinden görüştüğünün tespit edildiği ama nasıl görüştürdüğünün tespit edilemediği Sayın Başkan görüştürdüğümü tespit ettilerse ettik desinler etmedilerse etmedik desinler yani anlaşamadığım bir nokta daha var burada anlayamadığım bir nokta daha var. Ben

14

Page 15: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:15

burada suçsuzluğumu kanıtlamak için 25000 görüşme dediği TİB kayıtlarını istedim bana TİB kayıtları 16 ay oldu hala gelmedi. Hala gelmedi, 16 ay oldu hala TİB kayıtlarım gelmedi. Ses CD’sine baktım madem 25000 görüşmeymiş nasıl görüşme oluyor bu 25000 görüşme diye ses kayıt CD’lerine baktım Sayın Başkan. Ses CD’sinde 15 tane görüşme var sayın Başkan başka görüşme yok. 15 tane görüşme var o görüşmelerinde 2 tanesi 3 tanesi İbrahim Şahin ile birisi Bünyamin Elitok’la ikisi arkadaşlarım biri maliyeci Bayram amcamla yaptığım görüşme biri Hüseyin Öner’le yaptığım görüşme. Bu görüşmelerin hepsini derlemiş, toplamışlar İbrahim Şahin’le görüştü onu da geçelim mesajlar diyelim yani hadi 25000 görüşmeyi mesajlardan yarattılar diyelim iddianamenin bir sayfasında bakıyorum tape no veriyor 9800 bilmem kaç ikinci sayfası aynı iddianamenin hemen yaprağı çeviriyorsunuz 2. sayfası aynı kopya aynı mesaj bu seferde 10000 bilmem kaç yüz kaç numarası vermiş. Aynı tape aynı görüşme aynı konuşma noktasına virgülüne kadar aynı tape numarasını değiştirip değiştirip yazmış yazarken gözleri görmüyor mu acaba Sayın savcılarımızın yoksa 1, 2 daha mı gözlük verelim kendilerine? Üçüncüsü mesajlara baktım mesajları bari sayayım dedim belki mesajlardan çıkartmışlardır bu 25000 bir görüşmeyi Sayın Başkan 200 tane mesaj var. Ses CD’sinde tespit edilmiş 200 tane mesaj var. Ondan sonrası nedir biliyor musun Turkcell’den bana gelen Sayın abonemiz şu kadar kontörünüz kaldı mesajını 30 kez kopyala, yapıştır, kopyala, yapıştır o da olmuş İbrahim Şahin’le görüşme tabi böyle böyle çıkar 25000 değil ben bir milyonda çıkartırım bu görüşmelerden o zaman. Onu geçelim madem görüştürdüğümü tespit etmişler İbrahim Şahin’i genelkurmayla görüştürüyormuşum bilmem nereyle görüştürüyormuşum Sayın Şahin Bey kendisi o gün gazetede kendisi söyledi ben Genelkurmaya görüşmedim dedi. Bende şimdi diyorum hadi İbrahim Şahin beni işletti ben İbrahim Şahin’i işlettim desem dedim, dedim bile dedim bile iki kişiden başka numara bulmuşlar mı o telefon görüşmelerinde? Var mı başka numara benden başka numara var mı arayıp konuşan bunu neden söylemiyorlar? TİB kayıtlarını istiyorum neden vermiyorlar? Lehimize delilleri kaç gündür kaleme yazıyorum yazdım size davetiyeleri dedim gecelerin davetiyelerini ondan sonra birde dedim şu 7252 numaralı telefonla görüşmem varmış, hangisi? Ya Sayın Başkan naip hakim burda yok kayıtlar naip hakim beydeymiş gelirse verilecek. Naip hakim bey o gün Haberal beyin yanındaydı Sayın Haberal savunma veriyordu tamam anladım Sayın hakimimiz geldi bu seferde bana demişlerdi biz bulamıyoruz bu görüşmeyi sen nasıl buldun? E kendi koyduğunuz görüşmeyi kendiniz eklerinizde, CD’lerinizde bulamıyorsanız bizden burada ya kaç defa avukat talep ettim ben artık avukat talebimin sayısını hatırlamıyorum Sayın Başkan. Artık hatırlamıyorum yani kaç kez avukat talep ettiğimi gerek yazılı gerek sözlü artık hatırlamıyorum sayısını. Her seferinde ya baroya, ya bakanlığa ya şuraya ya buraya atın topu bakılım nereye kadar. Bizim rahmetli babamın bir arkadaşı vardı Aşık Sezgini öyle derdi bir şiirinde. Bir imzaya kırk kapıya saldınız belediye babanızın malı mı derdi? Ya Sayın Başkan bu mahkemelerden adalet bakanlığının babasının malı mı? E en azından lehimize delilleri toplamamıza müsaade edin ya. O yok o yok avukat yok şu yok bekleyin, yatın. Ne zamana kadar? Bari yatıracaksanız bir süreyi söyleyin de şu kadar daha yatında ondan sonra çıkıp gideceksiniz deyinde bizde umudumuzu keselim. Söyleyeceklerim bu kadar arz ederim.”

Sanık Fahri Süslü söz istedi verildi:”Sayın Başkan Değerli üyeler, 07.01.2009 tarihinde İstanbul’da sözde tedhiş planları ve Ankara’da S1 başlıklı 4 sayfalık liste ele geçirildiğinde iddianamemde sayfa 1207’de söz konusu eylem planları S1 listeleri birlikte değerlendiril de. İbrahim Şahin’in söz konusu eylemleri S1 listesinde isimleri bulunan görevliler ve diğer irtibat halinde olduğu emniyet ve askeri görevliler aracılığıyla gerçekleştireceği anlaşılmaktadır demektedir. İddia makamına şöyle bir soru soramaz mıyız? Madem bu eylemlerin gerçekleştirileceğini anlamaktadır neden müdahale etmeden sessice beklemektedir? Ceza Muhakemesi Kanununun 160/1 fıkrası Cumhuriyet savcısı bir ihbar veya başka bir surette bir suçun işlediği izlenimini veren bir hal öğrenir öğrenmez gerçeği araştırmaya başlar denmektedir.

15

Page 16: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:16

Suçu öğrendiğini itiraf ettiği halde 15 gün beklemesinin amacı ve gayesi nedir? İddia makamı suçu öğreniyor 07.01.2009 ve 22.01.2009 tarih aralığında bir yerlere saldırı yapılmasını birilerine suikast yapılamasını mı beklemiştir? 21.01.2009 tarihine kadar S1 listesinde isimleri olan çoğunluğu farklı illerde bulanan Maraş, Iğdır, Hatay, Tokat, Şırnak, Ankara, Antalya, Hakkari, Siirt Cumhuriyet savcılıklarına ve emniyet müdürlüklerine gizli izleme fiziki takip ve tarassutta bulunulması amacıyla bilgi verilmemiştir. İddia makamı bu il savcılıklarına ve emniyet müdürlüklerine güvenmemişler midir? Yoksa bu illerdeki savcılık ve emniyet müdürlükleri şüphelilere bilgi verecek kaçmalarına yardımcı mı olacaklardı? İddia makamı sadece İstanbul Organize Şube güvenilir olduğu için mi böyle bir yönteme başvurmuştur? Madem diğer Organize Şube Müdürlükleri güvenilmezdi de neden 21.01.2009 tarihinde bu şubeler ve ilgili il savcılıkları vasıtası ile 22.01.2009 tarihinde şüphelilerin arama ve gözaltına alma kararlarını istemiş İstanbul organizeden bu illere kurye dahi kullanılmamıştır. Bu vahim planlar, bu vahim planları ele geçiren S1 listesi ile ilişkilendiren iddia makamı pusuya yatıp 15 gün beklemesindeki amaç nedir? Yoksa bu tedhiş planlarını yazan krokileri çizen mühimmatları Gölbaşı’na taşıyan kişilerin görevleri bitmemiş işlemeleri gereken cinayetler mi beklenmiştir? Orda da çok vahim planlar var İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü araştırma yapmak yerine bilgileri kendilerine saklıyorlar. Vahim planlarla ilişkilendirdikleri sözde şüpheliler 15 gün ellerini kollarını sallayarak hiçbir denetime tabi tutulmadan hayatlarının olağan akışına devam etmişlerdir. Oysa ne kadar ilginçtir ki Ergenekon terör örgütünün İzmir’de bağlantıları var iddiasıyla İstanbul’da yapılan isimli ihbar mektubuna binaen çalışma yapmaları için İzmir Organize Şube Müdürlüğüne gönderiliyor. Yani gerçek olup olmadığı bilinmeyen isimli ihbar mektubu İstanbul Organize Şube tarafından istihbarat şubeye tetkik için göndermek yerine İzmir Organize Şubenin araştırma ve çalışma yapması isteniyor. Oysa aynı şube 07.01.2009 tarihinde sözde tedhiş planları ele geçiriliyor bırakın çalışma yapmayı gözlerini kapatıp ağızlarını bantlayıp kulaklarını tıkayıp 15 gün beklemişlerdir. 09.07.2008 tarihi 2008/016–181902 sayı numaralı isimli dilekçe yani ihbar mektubunda Ergenekon terör örgütünün İzmir ilinde bağlantılarının olduğu İzmir’deki çetenin başında eski özel harekâtçı İbrahim Şahin’in olduğu altında Karşıyaka’da görev yapan emniyet amiri Engin polis memuru Seyfettin ve bazı özel harekâtçıların olduğu şeklinde bilgi verilmiştir. İlginçlikler zinciri devam ediyor İzmir organizenin elinde ne tesadüftür ki yürütülmekte olan 2006/287 hazırlık numaralı bir çalışma izni vardır. İhbar mektubunu da bu dosya kapsamında yürütüyor daha sonra 23.09.2008 günü suç örgütüne yönelik CMK 250 ile yetkili Cumhuriyet savcının izni ile operasyon başlatılıyor. Bir çok tutuklama gerçekleştiriliyor ancak yeterli delil elde edilemediğinden ihbar mektubundaki konularla ilgili şüpheliler operasyondan vareste tutularak şahıslar hakkında araştırma ve örgütün deşifresi çalışmalarına devam ediliyor. Çünkü ihbar yanlış olmaz kesin doğrudur düşünce bu. Eğer kurulan tuzak tutsa idi bugün burada bizler değil İzmir’de görev yapan emniyet amiri eski özel harekâtçı Engin Erkılınçoğlu ve İzmir’de görevli bir kısım özel harekâtçı polis memurları olacaktı. 23.09.2008 tarihinde operasyondan vareste tuttukları dayanağı ihbar mektubu olan çete ile bağlantıları kurulamayan İzmir Organize Şube örgütün deşifre çalışmalarına devam ederken ulaştıkları isimleri bulanan İbrahim Şahin, Fatma Cengiz, Mehmet Ergin Erkılınçoğlu, Oğuzhan Sağıroğlu, Ersin Gönenci, Hüdayi Ünlüer, Fatih Kaan Ulu, Taylan Özgür Kırmızı teknik takibe alınıyor. TİB kayıtları İstanbul organizenin yaptığı tape dökümlerinden ve numaralarından farklı döküm ve tape numaraları ile İzmir organize ses kaydı dökümünü yapıyor. Yukarıda isimleri geçen şahısların birçoğu 24 saat esasına dayalı gizli izleme, fiziki izleme ve yakın takip yapıldığı sadece bulundukları illerde değil diğer illerde de takibe devam etmiş ve bununla ilgili raporlar yazmışlardır. Yani çalışma iki koldan hem İzmir organize CMK 250 yetkili savcılık hem İstanbul organize ve CMK 250 ile yetkili savcılık, savcılıkça çalışma izni yapılmaktadır. Bir ihbar mektubuna dayalı olarak yapılan çalışmaları anlattım. Bu olayların bu olaylar zincirinin dehşet verici ve heyetinizce de görünmek istenmeyen tarafı İstanbul’da sözde tedhiş planları ele

16

Page 17: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:17

geçiriliyor bu planlarla Ankara’da S1 başlıklı liste ilişkilendiriliyor. Fakat böylesine vahim planlar karşısında ve 07.01.2009 ile 22.01.2009 tarih aralığında geçen bu 15 günlük süre zarfında bıkarın çalışma yaptırmayı bilgileri dahi gizlemiş şüphelilerin bulunduğu Maraş, Iğdır, Hatay, Tokat, Şırnak, Ankara, Antalya, Hakkari, , Siirt Cumhuriyet Başsavcılıklarından ve emniyet müdürlüklerinden bilgi saklanılmış ve suç işlenilmiştir. Bu tarih aralığında bu eylemlerin biri gerçekleşeydi ne olacaktı? Yoksa çalışma izni alan İstanbul organize ve yetkili savcılık tedhiş planları ile S1 listelerini ilişkilendirmemiş 01.09, 09.01.2009 tarihli İzmir Organize Şube Müdürlüğünün gönderdiği projeli çalışma raporunu da eklemiş gene ilişkilendirememiş. 11.01.2009 tarihinde İbrahim Şahin’in savcılıkça alınan ifadesinde ifadesini de dosyaya eklemiş gene ilişkilendirememiş 21.01.2009 tarihinde farklı illerdeki Cumhuriyet savcılıkları ve Organize Şube Müdürlükleri kanalı ile 22.01.2009 tarihili arama ve gözaltı kararları çıkartılırken nasıl bir ilişki bulunmuştur? İddia makamının tüm iddiaları çelişkilerle doludur tutarsızlıklarla doludur yalanlarla doludur iftiralarla doludur. İsnat edilen suçlarla hiç alakamız olmadığı hakkımızda olabilecek hiçbir delil olmadığı halde 16 aydır tutukluyuz ve alakamız olmayan konuları dahi kısıtlı imkanlarla aydınlatmaya çalışıyoruz. Suç işlediğime dair delil yok ama suçsuzluğumu ispatlamaya mecburiyetim var. Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? Hrant Dink cinayeti gibi ülkemizi kaosa sürüklemek ülkedeki sosyal barış kardeşlik birlikte yaşama ve huzur ortamını bozma halka infial uyandıracak, uyandırmak amaçlı cinayet işlenmiştir hepimizin birliği gibi o davada bilgi trafiğini aksatan güvenlik tedbirlerini almayan kamu görevlileri hakkında görevi ihmalden davalar açılmıştır ve devam etmektedir. 07.01.209 tarihinde sözde tedhiş planları ele geçiriliyor ve S1 listesinde iddia makamı tarafından ilişkilendiriliyor bu listedeki isimler 15 gün sonra yani 22.01.2009’da yakalanıp tutuklanıyor. Birinci talebim bu 15 gün süre içerisinde suikast yapacak kişilerden suikast yapmamaları için garanti mi alınmıştır? Aralarında iddia makamı ile bir açık mı var? İkinci talebim bu listeler ele geçirildikten sonra suikast yapılacağı iddia edilen Ali Balkız, Kazım Genç, Mesrof Mutafyan, Milas Durmaz Güler, Optimal alışveriş merkezi. Bu yer ve şahıslar koruma altına alındı mı? Alındı ise hangi Cumhuriyet savcılığının veya hangi ilgili birimin yazı ve talepleri, taleplerine istinaden hangi ilin il koruma komisyonundan bu konuda karar çıkarılmıştır? Bu şahıs ve yerlerin korunup korunmadığı. Üçüncü talebim sözde tedhiş planındaki yazılarla tutuklu, tutuksuz sanıklar arasında parmak izi ve bağlantı olabilecek bir delil, iz kriminal inceleme sonucu bulunamadı. O halde bu şahıslara suikast yapacak kişilerin dışarıda olma ihtimalleri çok yüksek. Şu anda bu şahıslar ve yerlerle ilgili koruma tedbirleri devam etmekte midir? Sivas, Ankara, İstanbul il koruma komisyonlarından sorulmasını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu şahısların güvenliği ile alakalı 07.01.2009 tarih ve devamında nasıl bir tedbir almıştır? Dördüncü talebim kolluğun bir diğer görevi de suç oluşmadan önlemektir bu suikast ve saldırıların olmaması için kolluk aradaki 15 gün içerisinde şüphelilere ve mağdurlara yönelik ne gibi önlemler almıştır? Şu anda nasıl bir önlem almaktadır? Eğer bütün bunlar ihmal edilmişse birçoğunu ihmal edildiği birçoğunun ihmal edildiğini öğrenmiş bulunmaktayım. Tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi bu şahıslarda ölüme terk edilmiş olmayacaklar mıydı? Beşinci talebim Ceza Muhakemeleri kanununun 160/2. fıkrasında Cumhuriyet savcısı şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplamak muhafaza altına almak görevlerinden sayılmış 161/3. fıkrasında emirleri sözlü dahi verse en kısa sürede kolluğa yazılı iletmesi gerektiğini belirtmiştir. !70/2. fıkrasında iddianamede olması gerekenleri belirtmesine rağmen yani iddianame yazılarken hangi plan, hangi program çerçevesinde yazmaları gerektiğine dair belirtilmiştir. İddia makamı bu kanun maddelerini yok saymıştır iddia makamı iddianamede suçu öğrendiğini itiraf etmiş 15 gün müdahale etmemden beklediğini iddianameden anlaşıldığından demin yaptığım açıklamalara dayanarak. İddia makamı hakkında görevi kötüye kullanmak, suç delillerini ortadan kaldırmaya çalışmak, suç oluşturmak, suç delillerini gizlemek, suça iştirak etmek, delilleri yok etmeye çalışmak, bilgi saklamak, soruşturmanın seyrini değiştirmeye çalışmak, iftira atmak,

17

Page 18: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:18

yalan beyanda bulunmaktan Türk ceza kanununun 257, 281 ve 37. maddeleri gereği suç duyurusuna bulunulmasını talep ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar.”

Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi:”Sayın Başkan önümüzdeki hafta muhtemelen 16. aya gireceğiz. Tabi biz bu arada sıkıntılarımızı dile getirdik zaten sorgumuz, savunmamız azami 5 dakika olabilecek bir durumda. İbrahim Şahin’le görüştük İbrahim Şahin’le benim daha evvele dayanan bir görüşme yok. Muhtemelendir ki daire başkanım Behçet Oktay telefonumu verdi o da beni aradı. 1 saat konuştu Ayhan Atabek işin özeti şu, İbrahim Şahin’le veya bir başkası ile olan görüşmelerimizi o da bende veya bir başkası da mutlak suretle kendi üstlerimize ilettik. Mutlak ilettik yani Behçet Oktay’la da benim bu konuda tapem var emniyette ve savcılıkta ki ifademde de var. Niye görüştün? İşte konuyu ilettim yani niye görüşeceğim. Bir görev verildi bize ki bunu benim o dönemki başkanım Behçet Oktay’ın bilgisi dahilindedir bütün bunlar bir görev verildi iddia makamı böyle bir görev yok dedi onunda evrakını istedik getirdik aslında zahmet edip kendisi yazsaydı belki biz burda olmayacaktır bile yani objektif bir yargılama sistemi olsa biz burda olmamıza bile gerek yoktu. Ama öyle bir yargılama ki ayın 7’sinde bir arama yapılıyor yakalama yapılıyor S1 listesi veya tedhiş planları ele geçiriliyor. Oğuz Şahin ayın 7’sinde alındı ama Oğuz Şahin’in yakalanma gerekçesi S1 listesi ve tedhiş planında adı geçmesi. İyi de S1 listesi veya tedhiş planı ayın 7’sinde yoktu ki piyasada ya kimse bilmiyordu ki. Daha arama yapılıp ele geçirilmedi ki. Tabi bütün bunlar hep sıra dışı şeyler normal gün normal bir soruşturma evresinde olacak şeyler değil. Bir evrak istedik evrak geldi işte bakın biz göreve böyle gidebiliyoruz dedik daire başkanı gönderdi Emniyet Genel Müdürlüğü gönderdi. Herhalde ona da inanmadılar o halde ben bir suç duyurusunda bulunayım dedim halihazırda Özel Harekât daire başkanlığı yurtdışında 6 yere görev düzenler görev yapar. Hala yapılıyor bu görevler ve mümkünse bunlarda buraya gelsin bir ifade versin çünkü biz görev için isimlerimizi verdik. Sadece görev e buna da inanılmadı. Terörist deniyor bize iyi bir terörist değiliz demek ki Abdullah Öcalan bizim için selam göndermiyor veya HSYK bizim için toplanmıyor veya üçlü zirve toplanmıyor bizim için. Yani Allah’tan başka kimsemizde yok 16. aya girdik çok anormal derecede mağdur duruma düştük olmayan bir şeyi ispatlamaya çalışıyoruz. Hukuk profesörü olduk ya burda herkes arkadaşım oturmuş 2 saattir anlatmaya çalışıyor tarihler bile tutmuyor efendim tarihler bile tutmuyor. Tek suçumuz ya emniyette birinin ayağına bastık biz bunu savcıların bilmesi mümkün değil. Yani iki satır yazı yazılsaydı bizim burda sizden talebimizi savcılık talep istetebilirdi. S1 listesi dediğiniz şey askerliğini yapmış her Türk evladı bilir ki S1 listesi personel listesidir. Tamam, Sayın savcı askerlik yapmamış olabilir en azından yanında askerlik yapan birisi vardı bir sorsaydı yani illa yazıyla sormasını da gerek yoktu. Yani emniyetin savcının bilgisizliğini biz burda 16 aydır yatarak çekiyoruz. Tahliyemizi talep ediyorum efendim arz ederim.”

Sanık Ali Oktay Şahbaz söz istedi verildi:”Sayın Başkan Değerli üyeler yaklaşık 16 aydır tutuklu olarak bulunmaktayım, burda defalarca anlattığım üzerede tutuklanma sebebim daha önce görev yaptığım jandarma üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı ile yapmış olduğum bir adet telefon görüşmesidir. Geçen ki duruşmada da Taylan üsteğmenimde bahsettiği gibi ben 2008 yılı içerisinde Tunceli kırsalında girdiğim bir çatışmada yaralandım. Fakat bu çatışmada yaralanmama rağmen PKK terör örgütü ile girdiğimiz çatışmada yaralandım fakat bu çatışmada bir de şehit askerimiz vardı bu çatışmada yaralanmama rağmen burda bulunan Mehmetçiklerimizi komutansız ve lidersiz bırakmamak için arazide kaldım. Ve o gün gönderilen helikoptere binmeyerek emirlere riayet etmedim ve bu çatışmadan yaklaşık 1 hafta sonra 7 gün sonra ameliyat olabildim. Bu ruhtaki bir insanın yaptığı telefon görüşmesinde de olduğu gibi terör örgütüne karşı yapılacak operasyonda terörle mücadelede çalışır mısın demesinde evetin dışında beklenmesi gereken bir cevabın olduğuna da inanmıyorum. Bu kadar özveri ile çalışan bir kişi elbette terör örgütüne karşı yapılacak görevlerde evet diyecektir ben şehitlerimizin gökte bir yıldız olduklarına inanırım keşke bu çatışmada bende şehit olsaydım ve bu yıldızların

18

Page 19: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:19

arasında yerimi almış olsaydım. Fakat o çatışmada şehit olmayarak bugün terör örgütüne üyelik, vatan hainliği gibi ağır suçlamalarla suçlanmaktayız ve bu 16 aydır da devam etmektedir. Ailem ben orda şehit olsaydım o zaman vatan sağ olsun der bağrına taş basardı fakat bizi ve ailemizi 16 aydır yargılamaktasınız ben ve ailem olarak diğer arkadaşlarımda 16 aydır mağdur durumdayız. Ben muvazzaf bir askeri personelim daha önce tahliye edilen arkadaşlarımız muvazzaf personeldi şu anda herkes kendi görev yerlerinde göreve başlamışlar bazı arkadaşlarımızda tekrar operasyon bölgelerine çıkmaya başlamışlardır herhangi bir kaçma şüpheleri bulunmamıştır bunların da dikkate alınarak tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Emre Baltacı söz istedi verildi:”Sayın Başkanım Değerli üyeler 22 Ocak 2009 tarihinden beri tutukluyum ve tutukluluğumun 16 ayı bitirmek üzereyim. Hakkımda iddia makamı sadece Türk ceza kanununun 314/2. maddesi ile cezalandırılmamı istemektedir. Daha örgütün varlığı yüce mahkemeniz tarafından kabul görmemiştir ve yargılama devam etmektedir. Savunma sıramla göre bana en erken 8 ay sonra söz hakkı gelecektir son Cuma günkü en son Cuma günkü duruşmada 8 ay sonra huzurunuzda yapabileceğim savunmada söyleyebileceğim her şeyi söyledim ve bu toplam 4 dakika sürmüştür. Eğer bu koparılan fırtına iddia makamının kopardığı fırtına yüce heyetiniz nezdinde iki buçuk yıla yakın tutukluluk gerektiriyorsa söyleyecek fazla bir sözüm yoktur. Sayın Başkanım Değerli üyeler sizlerin de çok iyi bildiğine inandığım sözde tedhiş planlarına birazda ben değinmek istiyorum. Beşiktaş’ta ilk savcı karşısına çıktığımda ilk defa tedhiş planlarını sözde tedhiş planlarını Sayın savcımdan Fikret Seçen’den öğrendim. Ama iddianame çıkana kadar hiçbir plan hiçbir liste görmedim. Gösterilmedi sadece soru şeklinde yöneltildi. Bayın savcım sen tedhiş planında sözde tedhiş planında FFFF’sin veya GGGG’sin Ali Balkız’a Sayın Ali Balkız’a yönelik tedhiş planında. Bende inatla bu iddiaları reddettim sonra 10 dakika bir sürede ifademi alıp tabi çoğunlukla bunu tanıyor musun? Tanımıyorum. Bunu tanıyor musun? Tanımıyorum. İbrahim Şahin’i tanıyor musun? Tanımıyorum. TC kimlik numaranı verdin mi kimseye? Kimseye TC kimlik numaramı vermedim kimseye kan grubunu vermedim. Sadece bir soruya terörle mücadele eder misin sorusuna evet zaten ben subayım komando subayım benim işim zaten bu. Evet diye cevap verdim 10 dakika gibi bir sürede ifademi alıp nöbetçi mahkemeye sorgu hakimliğine beni sevk etmiştir. Sorgu hakimliğinden sorgu hakimliği karşısında başımdan ilginç olaylar geçmiştir. Sayın hakimim ilk bir tane dosya alıp bana telefon görüşmesi okumuştur bende direk Sayın hakimim bu telefon görüşmesi benim değil karıştırıyorsunuz herhalde dediğinde aa evet bu dosya senin değilmiş yanlış dosyaya bakmışım deyip sonra benim dosyamı almıştır. Tabi saatler geç herkes hata yapabilir sonra önünde listeyi alıp Sayın Hakimim sen işte FFFF’sin veya GGGG’sin senide Muhammed Sarıkaya görevlendirecekmiş diye aynen bana bu şekilde söylemiştir Sayın Hakim bende cevabım Sayın Hakim adım Emre Baltacı ne F var ne G var ayrıca beni görevlendirecek olan Muhammed Sarıkaya’yı da tanımıyorum. O da doğru söylüyorsun deyip mahkemeye ara vermiştir karar vermek üzere. Aradan sonra belli Sayın hakim kendi değerlendirmelerini yapmıştır tekrar avukatlarımız da buna şahittir ve 3 kişi Onur teğmen tahliye oldu Cihan Arık teğmen Sayın savcımın tahliyesini istediğini ve sizinde ikiye bir Sayın Başkanım tahliyesini istediği teğmen ve ben içeriği girdiğimizde sayın hakimin cevabı gittim, geldim herhalde kararından bahsediyor özür dileyerek tutukluyorum şeklinde olmuştur. Ne yazık ki özür dilenerek terörist suçlamasıyla 16 aydır tutukluyum. İlk defa iddianame çıktığında sözde tedhiş planlarını gördüğümde ilkokul çocuğunun bile hazırlayamayacağı komiklikte bir plan görmüşümdür tüm planlar böyledir. İşte planda A’dan AAAA, BBB, F’ye kadar gidiyor Sayın Başkanım. Ve o kadar komik şeyler yazmışlar ki işte Ali Balkız evine gelirken AAAA evinin karşısına geçecek. Bunu gören BBBB sigara yakacak. Sigaraya yaktığını gören CCCC’de elini cebine atacak böyle F’ye kadar gidiyor bu tarz. Gerçekten çok komik. Fakat her şeyi düşünen bu sayın harfler Sayın AA’lar Sayın BB’ler Ali Balkız’ın evden bir yıl önce taşındığını düşünememişlerdir. Yani Sayın iddia makamı ne yazık ki yani özür diliyorum yani buradaki bizim polisleri harbiye mezunu

19

Page 20: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:20

subayları geri zekalı yerine koymaktadır. Bu arada bu tedhiş planlarındaki yazı Ayhan beyde söyledi hiç kimsenin el yazısı örneği ile uyuşmamaktadır. İbrahim Şahin dahildir onun evinden ele geçmiştir Sayın Başkanım Değerli üyeler bu çarpıklıkları da göz önünde bulundurmanızı talep ediyorum. Sayın iddia makamı S1 listesinde ki ismi bulunanlardan bazıları hakkındaki iddialardan vazgeçmiş ve tahliyelerini talep etmiştir. Ve şu anda tahliyelerini talep etmeye devam ediyordur Cihan Arık teğmenim cezaevinde tanıştım Cihan Arık teğmenin tahliyesini istiyor. Yüce heyetinizde hem S1 listesindeki tahliyeleri kabul etmiş hem de tedhiş planında ismi bulanan iki kişiyi tahliye etmiştir. Muhammed Sarıkaya üsteğmen ve Kenan Temur. Yani buradaki tedhiş planlarının düzmece olduğu sizlerinde bunu kabul ettiği mantığı çıkmaz mı? Tedhiş planında benim adım sanım yazmamasına rağmen iddia makamı ne kadar zorlama yapıp güya ismi yazan Muhammed Sarıkaya ile beni F veya G olarak görevlendireceği yazsa da Yüce heyetiniz benimde hiç tanımadığım Muhammed Sarıkaya’yı tahliye ederek bu gerçeklikle ilgisi olmayan iddia makamının tezini çürütmüştür. Benimle aynı durumda olan Şırnak’tan beraber tutuklandığımız Melih Yüksel devre arkadaşım Şırnak tahliye etmişsinizdir ve Şırnak’ta görevine başlamıştır ve terörist şüphelisi olana terörle mücadele ediyordur şu an. Benimde talebim bundan başka bir şey değildir buradan çıktığımda evime gitmeyeceğim İstanbul’da kalmayacağım tekrar Şırnak’a terörle mücadele etmeye gideceğim. Son olarak geçen Cuma açıkladım kabine üyelerinden Sayın Cemil Çiçek ve Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker Başbuğ arasındaki konuşmanın haberlere yansıdığını ve benim bu haberden tam bir hafta Taylan üsteğmenle zaten bir telefon tapem var bu telefon tapemde Ergenekon’dan almasından içeriye diye şeklinde bir espri yaptım. Geçen hafta son Cuma ki duruşmada bunu açıkladım. 6’sında bu haber basına yansıyor bu haberi yüce heyetinize takdim edeceğim 13’ünde ben bu telefon görüşmesini yapıyorum. Zaten bu sürekli espri konusu oluyor hatırlarsınız İlker Başbuğ Sayın Cemil Çiçek’e dikkat et senide Ergenekon’dan alırlar boş kovanları alınca şeklinde bir söz söylemişti. Sayın Başkanım nasıl bir insan Ergenekon’dan almasınlar içeri diyerek bilerek ve isteyerek iddia edilen Ergenekon terör örgütüne üye olabilir? Bu çarpıklığı da göz önüne alarak 16 aydan beri fiili infaza dönüşmüş olan tutukluluk halimin kaldırılmasını saygılarımla arz ve talep ediyorum.”

Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi verildi:”Sayın Başkan Değerli üyeler yaklaşık 10 dakikalık süre içerisinde taleplerimi arz etmek istiyorum. Mahkemenizce birleştirilen 2 iddianameyi tekrar inceledim 2009/188 nolu iddianamede 167 sayfa 2009/565 esas nolu iddianamede ise 54 sayfa olmak üzere toplam 221 sayfada iddia edilen tırnak içerisinde söylüyorum Cumhuriyet çalışma grubundan söz edilmektedir şimdi sizlere yüzlerce sayfadan oluşan bu iddialardan çok küçük bir kısmını izninizle hatırlamak istiyorum. İddianamenin 29. sayfasında şüpheliler Mustafa Koç ve Cihandar Hasanhanoğlu’nun Cumhuriyet çalışma grubu faaliyetlerinin yürütülmesinde etnik görev aldıkları tespit edilmiştir denilmekte 31. sayfasında ise Cumhuriyet çalışma grubunun Sarıkız, Ay Işığı ve Yakamoz adlı darbe planlarını hazırlayıp uygulamaya koydukları anlaşılmıştır denilmektedir. Yine iddianamenin 458. sayfasında Mustafa Koç’un Cumhuriyet çalışma grubu içinde aktif olarak rol aldığı bu dönemde jandarma genel komutanlığında istihbarat yönetim şube müdürü olarak görev yaptığı, darbe çalışmaları çerçevesinde Ay Işığı, Yakamoz ve Eldiven isimli planların hazırlanmasına iştirak ettiği tespit edilmiştir denilmekte. 460. sayfasında Cihandar Hasanhanoğlu’nun Cumhuriyet çalışma grubu içinde aktif olarak yer aldığı Ergenekon terör örgütünün amaçlarına ulaşmak için bir vasıta olarak kullanmayı planladığı darbe çalışmaları çerçevesinde Sarıkız, Aş Işığı, Eldiven simli planların hazırlanmasına iştirak ettiği anlaşılmıştır denilmektedir. 2009/188 esas nolu iddianamenin 107. sayfasında Cumhuriyet çalışma grubunun Aralık 2003 tarihinde dönemin istihbarat başkanının talimatıyla istihbarat başkanlığı bünyesinde istihbarat yönetim şube müdürlüğü adıyla kurulduğu ve şubenin müdürlüğünü Mustafa Koç’un yaptığı anlaşılmıştır denilmekte. 288. sayfasında ise dönemin hava kuvvetleri komutanı İbrahim Fırtına’nın Cumhuriyet çalışma grubunun faaliyetleri

20

Page 21: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:21

ile ilgili değerlendirmeler yaptığı anlaşılmıştır denilmektedir. Çok küçük bir bölümünü sizlere okuduğum bu iddialar iddianamenin yüzlerce sayfasında yer bulmuş ve tırnak içinde Cumhuriyet çalışma gurubu ve onun hazırladığı yine tırnak içinde söylüyorum Ay Işığı, Yakamoz, Sarıkız ve Eldiven adlı planlardan söz edilmektedir. BU iddiaların hemen hepsinde Mustafa Koç ve Cİhandar Hasanhanoğlu’nun isimleri zikredilmektedir. Yine bu iddiaların arasında Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına’nın isim ve makamları da söz konusu edilmektedir. Mart ayının son duruşmasında son derce adil ve haklı bir şekilde henüz savunmasını dahi vermeden Mustafa Koç’u oy birliği ile tahliye ettiniz. Çoluğuna çocuğuna kavuşturdunuz. Zaten doğrusu da buydu bundan çok büyük bir mutluluk duyduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum. Mustafa Koç’un daire başkanı olan ve aynı ceza maddelerinden yargılanan ve tırnak içinde Cumhuriyet çalışma grubu ve Ay Işığı, Sarıkız, Yakamoz planlarının yazıldığı hemen tüm sayfalarda adı ve makamı zikredilen Cihandar Hasanhanoğlu zaten ta başından beri tutuksuz yargılanmaktadır. Yine iddianamede birçok konuda sorumlu gösterilen 3 eski kuvvet komutanı da savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakılmışlardır. Sayın Başkan Değerli üyeler iddia makamında oturanlar tarafından hazırlanarak önünüze getirilen bu iddianameyi inceleyerek kabul eden sizlersiniz. Metnin hemen her yerinde isim ve makamları yazılmış sanıklar tutuksuz yargılanırken beni niye 22 aydır burada tutuyorsunuz? Daha önceki taleplerimde ve savunmamda da açıkça belirttiğim gibi ben 2003, 2004 yıllarında jandarma genel komutanlığında teknik daire başkanıydım. İddianamenin yüzlerce sayfasında suç isnat edilerek tırnak içinde Cumhuriyet çalışma grubu ve diğer planların hazırlanması ile suçlanan plan koordinasyon ve güvenlik dairesi ile ona bağlı istihbarat yönetim şube müdürlüğü ile ne fiziki ve askeri ne de görev birlikteliği anlamında bir ilişkimin olmadığı sizlerce de anlaşılmıştır. İddia edilen tırnak içinde Cumhuriyet çalışma grubu raporlarında harcama belgelerinde ve planlarda ismim, imzam ve görevim bulunmamaktadır. O zaman ben niye buradayım? İddia makamında oturanların tarafsız olmaları, olmamaları son derece doğaldır. Ancak Türk milleti adına karar verecek olan mahkemenizin emsal uygulamalarında altını çizerek tekrar söylüyorum kayıtlara da geçsin burda dinleyen insanlarda duysunlar emsal uygulamalarında son derece titiz olmasını beklemekte benim en doğal hakkımdır. Şimdi düşünüyorum acaba bazı medya organlarında şahsıma karşı yapılan saldırılar mı iftira niteliğindeki yayınlar mı sizleri etkiliyor? Mahkemenizin bu tür karalamalardan saldırılardan asla etkilenmeyeceğini biliyorum ve inanıyorum. Nasıl ki terör örgütlerine ait yayın organlarında çıkan ve hemen her gün ölmüş anneme, aileme ve şahsıma sövmeleri intikam yeminleri etmeleri tutukluluğumdan duydukları memnuniyeti haykırmaları sizleri hiç ilgilendirmiyorsa mütareke basınının yaptıkları iftira içeren yayınlarda eminim ki sizleri etkilemiyordur. Biraz önce saydığım insanların neden tutuksuz yargılandığının benim neden 22 aydır tutuklu bulundurulduğumun mutlaka mantıklı bir açıklaması olmalıdır. Sayın Başkan Değerli üye hakimler önceki duruşmalardaki taleplerimde de belirttiğim gibi hakkımda iddialarda bulunan gizli tanığın ifadesindeki her türlü hususun yalan ve iftiradan ibaret olduğunu size ispatlamış bulunuyorum. Şöyle ki falanca teröristi uyuşturdu sonra arazide sarhoş sarhoş dolaşırken yakaladı kafasına sıktı dedi iddia makamında oturanlar hemen ciddiye aldılar eklere değil altını çizerek söylüyorum burası çok önemli eklere değil iddianamenin ana metnine koydular mahkemeniz benim talebimi kabul ederek Mardin Cumhuriyet Başsavcılığa sordu gelen cevabi yazı bunun iftira olduğunu kanıtladı. Aynı gizli tanık benim Kütahya’da alay komutanlığı yaptığımı söyledi mahkemeniz jandarma genel komutanlığından sordu gelen cevapta meslek hayatımın hiçbir döneminde Kütahya’da görev yapmadığım ortaya çıktı. İddia makamında bulunanlar benim Atatürkçü düşünce derneği çatısı altında ve onun üyesi olarak faaliyet gösterdiğimi yazdı. Mahkemeniz ADD genel merkezinden sordu gelen cevapta bu dernekte hiç dönemde üyelik dahil bağlantımın olmadığı ortaya çıktı. Yine iddianamede imzasız elektronik posta ve imzasız ihbar mektubuna dayanılarak askeri ihalelere girdiğim usulsüz olarak askeri ihale aldığım yazıldı mahkemeniz sordu gelen cevapta sadece eşime ait şirketin değil arkadaşım

21

Page 22: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:22

Bülent Göktüray’a ait şirketinde herhangi bir askeri ihaleye girmediği ve almadığı ortaya çıktı. Görüldüğü gibi bu iddiaların doğru olmadığı yalan ve iftira olduğu net olarak ortaya çıkmıştır. Bu yalanlarla bezenmiş iddianameyi de uygun görüp kabul eden heyetiniz ki bunu çok merak ediyorum acaba şimdi ne düşünmektedir? Bu yalanların resmi yazılar ile tescil edilmesi sizler için heyetiniz için ne anlam ifade etmektedir? Sayın üye hakim Özese’nin sorduğu sorulara veremediğim bir cevap mı vardır ya da Sayın Haşıloğlu’nun. Uzun uzun okudu ve neticede oğlumun yazdığı bir film senaryosu bir roman kurgusu olduğu net olarak belli olan bir metin mi bana olumsuz bakmanızı sağlamaktadır? Bunu anlamak istiyorum bu benim hakkım 22 aydır burda beni tutuyorsunuz bunu anlamak istiyorum. Yalan ve iftira olduğu somut bir şekilde ortaya çıkan gizli tanık beyanları imzasız elektronik posta ve mektupları iddianamede yazılı olup da yalan olduğu ortaya çıkan hususlar sizin nezdiniz de ne ifade etmektedir? Sizce bana neden bu kadar iftira edilmiştir hiç bunu düşünüyor musunuz? Oradaki bir takım yalanlar ortaya çıkınca mutlaka düşünüyorsunuzdur ya niye bu adama bu kadar yalan atmışlar diye düşünüyor musunuz? Ayrıca bu hususların yalan ve iftira resmi belgelerle kanıtlandığı için aleyhimdeki ifadeler şüpheli duruma gelmiyor mu? Peki, şüpheden kim yararlanır? Benim yararlanmam gerekmiyor mu? Gelinen bu aşamada artık şu tespiti yapmak benim hakkımdır beni bu kuyuya tanlar terörist başı Abdullah Öcalan ve onun şer örgütü ile yapılan mücadelenin intikamını almaya çalışmaktadırlar. 2 hafta önce televizyonda Diyarbakır’daki nevruz görüntülerini izlediğimde yeniden kahroldum. Kandil’in Diyarbakır’a taşındığını gördüm oğlunu eşini babasını şehit verenlerin bir kez daha yıkıldıklarını düşündüm. Ben burada teröristlik yaftasıyla yargılanırken PKK elebaşısına sadakat yeminleri edenlerin davul zurna eşliğinde ve polis kameraları önünde oynadıklarını gördüm. Sizler ve artık tüm kamuoyu benim terörle mücadelenin tam içinden geldiğini mutlaka anlamışsınızdır. Hal böyle iken ve bütün bunları dikkate aldığınızda hala benim bir terörist olduğuma gerçekten inanıyor musun? Eğer vicdanınız bunu gerçekten söylüyorsa buna inanıyorsanız cezamı kesin burda her Cuma günü arkadaşların vakitlerini almayayım. Mart ayının son haftasında talebim üzerine Ankara koruma şube müdürlüğünden gelen cevapta Sayın Başkan siz okudunuz en az 8 ayrı koruma ekibince korunduğum ifade edilmiştir. Sizlere ta başından beri anlatabilmek için büyük çaba sarf ettiğim esas konu şudur ki ben 2007 yılı Ağustos ayına kadar Çanakkale’de alay komutanıydım yani işim, yerim, mesaim her şeyim belliydi. Emekli olduktan sonra gözaltına alındığım 1 Temmuz 2008 tarihine kadar yani 11 aylık süre içinde biraz öncede ifade ettiğim koruma ekiplerince 24 saat esasına göre korundum, koruma ekipleri yönergeleri gereği birliklerine dönüşlerinde korudukları kişiyle ilgili nereye gitmiş, kiminle yemek yemiş, hangi saatte oturmuş bunların hepsini rapor ederler yani ben gözaltına alınana kadar bütün hayatım devletimin gözünün önündeydi. Salın Başkan ez cümle ben hasbelkader kritik ve nitelikli görevlerde bulunmuş bütün hayatı terörle mücadelede geçmiş sıradan bir jandarma subayıyım. Kahraman jandarma teşkilatında ve milletimin hizmetinde çalıştığım için onurluyum ve gururluyum. Bana yapıştırılmak istenen teröristlik olgusunu, darbecilik yaftasını şerefsizlik kabul ediyor ve şiddetle reddediyorum. Sözlerimi bitirirken 2 hafta önce vatan hainlerince şehit edilen kahraman askerlerimize yüce Allah’tan rahmet yakınlarına da başsağlığı dilerim teşekkür ederim.”

Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi:” Bende bazı taleplerimi bildirmek için söz aldım. Taleplerimizin dile getirilmeye başlandığı sırada siz izleyicilere bir uyarıda bulundunuz burda yargılama yapıyoruz dediniz birkaç defada tekrar ettiniz gerçekten burada bir yargılama yapıldığı ortada. Ama yargılamanın birde ciddiyetini ölçmek açısından ben bugün bazı taleplerde bulunacağım. Önce şunu tespit edelim bu yargılamanın en ciddi tarafı bizim en azı 16 ay olmak üzere bir kısım tutukluların 22 aydır tutuklu bulunması. İsterseniz iddianame açısından isterseniz kovuşturma açısından hangi açıdan bakarsanız bakın bu yargılamanın ciddi tek tarafı burada bu kadar tutuklu olması. Bunun dışında da tabi işler yapıldı burda kovuşturma aşamasında soruşturma aşamasında şimdi onların ciddiyet derecesi ile ilgili bugün yeni bazı kanıtları

22

Page 23: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:23

heyetinize sunacağım. Ben söz aldığım her duruşmada gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasına ilişkin her defasında somut belgelere dayanarak kısmen eleştirilerimi kısmen taleplerimi burada kayda geçirdim. Bunlara ilaveten söze başlarken yargılamanın ciddi tarafı demiştim ya siz izleyicileri uyardınız burda yargılama yapıyoruz dediniz. İzleyiciler zaten bu uyarı üzerine üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getiriyorlar burda hep birlikte tanık oluyoruz bir tepki gelmedi. Tabi izleyiciler burda tepki gösteremez sade yargılamayı izlerler. Sanıklar açısından bakarsak sanıklar da üzerlerine düşen görevi yetirince hatta fazlasınca yapıyorlar bir arkadaşımız burda hukuk öğrendik dedi. Gerçekten talepleri bilmiyorum heyete nasıl görünüyor ama ben burda dinlerken arkadaşlarımızın hukuk mantıklarının iddia makamından çok daha sağlam olduğunu görüyorum. Bugüne kadar sanıklar iddianame ile kendilerine yöneltilen bütün suçlamalara çok net demeyeyim ama herkesin anlayabileceği şekilde cevap verdiler. İddia makamını eleştirdiler 8 ay boyunca iddia makamından tek bir yalanlama duyamadık. Filan sanık şöyle demiştir işin aslı öyle değildir işte bakın filan dosamızın filan sayfası dizi numarası şudur bu belge bizi haklı çıkartıyor. Böyle bir şey duymadık 8 aydır zaten iddia makamının yargılamadaki ciddiyet derecesini iddianameyi ilk gördüğümüz zaman anlamıştık burada ben bir celse 28 tane ayrı somut örnek göstererek dedim ki bu ifade iddianameyi polislerin yazdığını kanıtlıyor sayfalarını da verdim. Bir tane hatırlatayım savcılık iddianameye diyor ki yaptığımız üst aramasında filan marka cep telefon bulduk savcı üst araması yapmış mı? Yapar meraklıdır yaparda ama bunun klasörlerde tutanağına bakıyorum polis çıkıyor bir örnek veriyorum. Savcılar 8 aydır hiçbir itiraza hatta ağır eleştiriler içeren kavramlara bile en ufak bir itirazda bulunamadılar. Bu soruşturma safhasında bu yargılama işini sizin izleyicilere 3 defa hatırlattığınız burada yargılama yapıyoruz dediğiniz bu faaliyetin soruşturma makamlarınca ne kadar ciddiye alındığını görevin ne kadarının yapıldığını gösteren bir örnek daha ilave etmiş oluyorum ben buna. Daha fazlasını beklemek haksızlık çünkü bütün soruşturma geçen celse avukatlarımız ifade ettiler CMK 251’e göre bu soruşturmanın bizzat savcılar tarafından yapılması lazım ama bu soruşturmanın savcılar tarafından bizzat yapıldığını gösteren tek örnek savcılıkta alınan ifadeler. Onun dışında savcıların yaptığı hiçbir şey yok. Klasörleri karıştırıyoruz bir yerde arama yapılmış onun evrakı birkaç sayfa geriye gidiyoruz isimsiz bir kişi telefon etmiş filan yere Atatürkçü düşünce derneğinin Üsküdar’daki filan şubesine bir takım kişiler girip çıkıyor diye polise. Polis derhal savcılığa arama kararı talebinde bulunmuş savcılık mahkemeden kararı çıkartmış koşa koşa polis oraya gitmiş hiç de bir şey bulamamış. Ha buldukları da ne zaten kendi arama tutanaklarımızdan biliyoruz o bakımdan savcılık zaten bu soruşturmada göstermelik bir makam durumuna kendisini düşürmüştür. Burada yapılan yargılamalarda da söyledim hiçbir eleştiriye cevap verememişlerdir. Sorgusunu yaptıkları sanık diye getirdikleri ve aylardır tutuklu olarak burda yargılanmasını talep ettikleri kişilere anlamlı hiçbir soruda soramamışlardır. Ben kendi örneğimden biliyorum benim sorgumun alındığı duruşmaya ait tutanakların 4 veya 5 yerinde savcılar kendileri şunu kayda geçirmişler evet bu sorduğumuz soru iddianamede yok. Klasör numarası nedir? Biz klasör şeyine göre şey yapmıyoruz gibi ifadeler var sordukları sorularında hangi belgeden hareket ettiğini söyleyememişlerdir. Savcılık kısmını uzatmayalım bu malum herkes farkında. Ama üzülerek de olsa şimdi karar makamına ilişkin karar makamı bu yargılamayı ne kadar ciddiye alıyor? Birkaç defa burada gecikme nedeni ile şikayette bulunmuştum. 6 Ağustos 2009 tarihli duruşmada heyetiniz el konulan CD’lerin oluşturulma tarihlerinin tespiti için naip hakim görevlendirdi ve ona havale etti bu görevi. Naip hakim Rıhtım Korkmaz diye bir bilirkişi tayin etmiş tabi bu bilirkişinin yemin zaptını da ben bulamadım burada hiçbir sorumuza cevap vermek gibi yargılama faaliyetine aykırı görülüyor herhalde böyle bir usul olmadığı için bir soru daha eklenmiş olsun çok şey sorduk. Şunun belgesi nedir, bu nerdedir? Bu da kayda geçmiş olsun bu Rıhtım Korkmaz’ın bilirkişi zaptını bulamadım, kimdir hiçbir fikrim yok Rıhtım Korkmaz bu size ne ifade ediyor şuradaki izleyicilere ne ifade ediyor benim içinde o kadar ismi ilginç yalnız Rıhtım onun dışında da başka bir önemi yok şimdi neden bunun üzerinde

23

Page 24: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:24

duruyorum? Naip hakim 6 Ağustos 2009 tarihli duruşmadaki ara kararı gereğince bu bilirkişi tayin etmiş ve demiş ki mahkemeden verilen görevi zaten orada söyleyecek. CD’lerin oluşturulma tarihleri ile ilgili inceleme yapın bize bildirin. Şimdi bu bilirkişi Rıhtım Korkmaz yazının talimatı ne zaman bilirkişiye gittiği de dosyada belli olmadığını için veya ben ulaşamadığım için 6 Ağustos’taki görevle ilgili 10 Aralık 2009. Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 4 ay sonra bilirkişi 10 Aralık tarihli bir rapor tanzim etmiş fikriniz olsun diye herkesin fikri olsun bakın rapor şu yani 10 satır falan. Rapor şimdi ben raporun içeriğini okuyorum size, bakalım ne kadar ciddi buradaki yargılama. Mahkemenizin 2009/191 esas numaralı dosyasının 6 ağustos 2009 tarihli oturumunda 18 nolu ara kararı gereğince tarafıma teslim edilen emanet memurluğunun filan tarihli yazısında belirtilen CD ve DVD’lerin bir kopyaları alınarak naip hakimliğinizce temin edilen filan seri numaralı Seagate marka taşınabilir hard disk içerisine kopyalanarak teslim alınmıştır 5 sayfası bu yani kendisine işte şu tarih vesaire boş yani orda bir bilirkişi mütalaası yok. Kopyalanmış ve teslim edilmiştir devam ediyorum ancak bu CD ve DVD’lerin ne zaman oluşturulduğu yani bu CD’lerin DVD’lerin üzerine, üzerlerine mevcut dosyaların ne zaman yazdırıldığının tespiti elimizde ki mevcut donamın veya yazılım aygıtlarıyla tespiti mümkün olmamış, naip hakimliğinin talimatı üzerine bu CD ve DVD’lerin içerisinde bulunan dosyaların görüntüleri çıkartılmıştır. Ciddiyet derecesi bu. Bu bilirkişinin gayri ciddiliğinin kanıtı. Bakın bilirkişi ne diyor elimizde mevcut donanım ve yazılım aygıtları ile biz bunu tespit edemiyoruz diyor. Peki, siz niye bu bilirkişiliği kabul ediyorsunuz? Verilen görevi yazmış filan, filan, filan CD’lerin kaydolunduğu hard disk üzerinden hangi tarihte oluşturulduğunun tespiti görevi verilmiştir diyor. Ondan sonrada yazdığı raporda zaten daha ne yazacak bundan başka 10 satır işte hepsi demiş ki bunları biz elimizdeki aletler yeterli değil. Naip hakimi aramış o da demiş ki dosyaların görüntüleri çıkart gönder. Naip hakim bu raporu almış aynı tarihte mahkemenize 4 satır bir üst yazı ile yollamış ne demiş şimdi onu okuyorum mahkemenin filan tarihli dosyasının oturumuna 18 nolu ara kararı uyarınca el konulan tüm CD ve DVD‘lerin oluşturulma tarihlerinin tespiti yönünde naip hakimlik tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesine ilişkin rapor Sayın mahkeme başkanlığına sunulmuştur. Kaç satır? 5 satır. Şimdi buna ciddi bir yargılama faaliyeti diyebilir miyiz? Şimdi bilirkişi raporu gayri ciddiliğin şahikası. Anladık bilirkişi kimdir o da belli değil sokaktan geçen biri değil belki ama polis midir? Benim o emniyette gördüğüm bilgisayarı açıp kapama dışında doğru dürüst bir ciddi bilgi sahibi olup olmadığı konusunda kanaat sahibi olamadığım insanlardan birisi midir bilmiyorum. Bunu bir tarafa atıyorum bilirkişi yargılama faaliyetinin bir parçası olabilir ama ciddiyet derecesini oradan değil ben buradan ölçüyorum. Naip hakim kendisine verilen görev yerine getirilmiş gibi nasıl oluyor da el konulan tüm CD ve DVD’lerin oluşturulma tarihlerinin tespiti yönünde yaptırılan inceleme raporu mahkeme başkanlığına sunulmuştur diye yazıyor? Bu şimdi ciddi bir yargılama faaliyeti mi? Tabi burada gerektikçe siz yine uyaracaksınız izleyicileri burda yargılama yapıyoruz. Yargılama faaliyetinin ciddiyetine uygun davranın diyeceksiniz sanıklar aşağı yukarı ne yapacaklarını biliyorlar böyle bir uyarıyı gerektirecek davranışları muhtemelen olmayacak. E bunlar söylenecek ama hani karar makamı bir karar makamı bir kerede şu uyarıyı burda yargılama yapıyoruz diye iddia makamına söylemek ihtiyacı duymadı. Burada taleplerimizin üzerine teskereler yazıldı. Altında CMK 332’ye göre 10 gün içinde cevap verilmesi zorunludur dedik savcılık 2 ay geçti 3 ay geçti kimisine hiç cevap vermedi kimisine 3 ay sonra cevap verdi. Biz dedik bu burda yargılama yapılıyor. Ha bunu söylemedik ukalalık olmasın diye bu CMK 332’ye göre işlem yapın talepte bulunuyoruz dedik hiçbir talebimiz kabul edilmedi. E bu açıdan bakınca bu yargılamanın ciddiyetini azaltmıyor muydu bu taleplerimizin karşılanmaması. Savcılık yargılamayı ciddiye almak sorunda değil naip hakim bu yargılamayı ciddiye almak zorunda değil ciddiye almak zorunda olan kim? İzleyiciler ve sanıklar şimdi bu yargılamanın başlangıçta söylediğim gibi en ciddi tarafı bizim tutuklu olmamızdır. Ha neden bu tutukluluklar bu kadar ısrarla sürdürülüyor çünkü bu da olmazsa yargılamada ciddi hiçbir şey kalmayacak. Bir tek ciddi

24

Page 25: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:25

tarafı bu gerçekten kamuoyuna nasıl izah edilecek şunları biz burda söylüyoruz 4 duvar arasında kalıyor. Ben belki 10 defa söz aldım her söz alışımda 2, 3 tane belge mahkemeye sundum yani en az 30 tane ben kayda geçirmişim. Yargılama adabına uymayan ciddiyetine aykırı bizim savunma haklarımızı ihlal eden lehimizdeki delillerin üstünü örten bir sürü kanıt ben burda mahkemeye ibraz ettim. Biz ciddi davranıyoruz şurda her sanık ben yüzde 100 eminim heyet üyelerinden çok daha iyi biliyor kendi durumunu. Çünkü okuyorlar belgeleri, savcıları zaten o işten ayırmıştık savcılar istese de o kadar doldurdukları 300 bin sayfayı öğrenemezler. Polise verdiler yetkili polis önüne gelen her şeyi doldurdu. Şimdi devam edeyim demin ki mevzu orada kalmadı naip hakim niçin bunu görev yerine getirilmiş gibi mahkemeye sundu demiştim? Heyet bu yazıyı dosyaya havale ederken aslında kaldırıp baksaydı şu 5 satır yazıyı ya bu olmamış bu adam kendi söylemiş ben bunu yapamıyorum yazılım yok donanım yok elimde demiş bunu yeniden yollayalım belki ara karar alınırdı ne olacak o da parayla değil ya. Burda bir karar alırdık yeniden yollardık şimdi bu da işin başka yönü heyet bun nasıl olup da görev yerine getirilmiş gibi dosyaya koyuyor bu kadarla kalsaydı yine bakın bir ciddiyeti olabilirdi çünkü yazılar yazılmış 3 satır 5 satır. Şimdi hakikaten Türk yargı pratiği açısından yüz kızartıcı bir devamı var bu işlemin. Mahkeme 3 Kasım 2009 tarihli duruşmada tesadüfen gene benzeri bir görev nedeniyle naip hakim tayin etmiş demiş ki bu defada filan filan CD’leri Ahmet Hurşit Tolon’dan elde edilen 2 adet Elba marka CD’ler bir adet Ogatech marka CD’nin kopyaları alınarak naip hakimliğinizce falan. 3 Kasım 2011 tarihli duruşmada ki ara kararıyla benzeri gene başta bahsettiğim gibi bir inceleme görevi kendisine tayin etmiş naip hakim aracılığı ile bunun yerine getirilmesini istemiş. Sonucu tahmin ettiğini zannediyorum etmek çok zor ama bu yargılamada tahmin etmek kolay naip hakim yine aynı bilirkişiye bu görevi tevdi etmiş Rıhtım Korkmaz. Bilirkişi çok istikrarlı aynı cevabı vermiş demiş ki bizim elimizde bu donanım ve yazılım yoktur bu nedenle talimatınız uyarınca dosyaların görüntüsünü aldık yolluyoruz. Bu da 28.12.2009 tarihli yazı, bu yazıda aynı şekilde sanki görev yerine getirilmiş gibi naip hakimlikçe bir üst yazı ile heyete tevdi edilmiş heyet havale etmiş dosyaya girmiş. Bunları ben tabi ek klasörlerde değil bu. Savcılık bu safhada sorumluluk sahibi değil zaten onları ayırmıştık. Bu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O klasörlerin içerisinde eğer heyet bunu bulmak isterse ben burada PDF formatında olduğu için orijinalinin çıkışını alamadım bizim buradaki imkanlarımız sayenizde çok kısıtlı ancak kopyalayıp Word sayfasına yapıştırıp Türkçe karakterlerini yeniden orada tek tek düzeliğim için orijinali değil avukatım burada olmadığı için bunların orijinalleri çıkartamadım ama yerini söylüyorum mahkeme kendi işini ciddiye alma derecesine bağlı olarak bu talebimle ilgili belgelerin orijinallerini görebilir. Şimdi karar makamının yargılama konusundaki ciddiyeti ile ilgili örneklere devam edelim. Mahkemeniz 8 Şubat’tı zannediyorum Osman Gürbüz’ün sorgusundan sonra veya ertesi gün bir ara kararı verdi çeşitli yerlere yazı yazdı Osman Gürbüz ile ilgili filan filan konuları araştıralım bu gizli tanıkların ifadelerindeki ithamlarla ilgili soruşturma yapılmış mı falan? Şimdi Osman Gürbüz sizi ne ilgilendiriyor diyebilirsiniz? Doğru ama şimdi savcılık zorla oraya benim adımı sokuyor. Gelmiş evraklar 2 gün önce gördük. Yani buradaki yargılamanın nasıl yapıldığını biz biliyoruz da savcılar iyice demek ki hafife alıyorlar. Oraya benim adımı yazmakla ne geçecek ellerine? İddianamede var adım zaten. O evraka adımı yazmış peki niçin yazmış? Ha bir ciddi tarafı olsa, yazmasını yani dayanağı olsa şu nedenle karıştırmış Osman Gürbüz hakkında bir sürü gazetede haber var çıkmış çeşitli tarihlerde kimisi Gazi olaylarında efendim sorumlu demiş kimisi Necip Hablemitoğlu vesaire vesaire. Bunları neye dayanarak söylemişler? Savcılığın kendilerine sızdırdığı veya polisin sızdırdığı gizli tanık ifadelerine dayanarak söylemişler çünkü gazetelerin haber tarihlerine bakınca iddianameden önce. Yani 2008 Temmuz’dan önceki tarihlerde bir sürü haber çıkmış Mart 2008 tarihinde. Ben o tarihte tutuklu değilim. Aydınlık dergisinde Ergenekon operasyonu ile ilgili soruşturmasıyla ilgili haberler yapıyorum takip ediyorum konuyu. O gazete haberlerini bulabildiğim bütün haberleri istisnasız bilgisayarıma kaydediyorum. Tabi bu da şimdi

25

Page 26: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:26

dezenformasyon faaliyetinin kanıtı gibi gösterilmeye çalışılıyor da söylesinler ondan çekinecek değilim bu olayı anlatabilmek için söylüyorum. Benim bilgisayarımda Osman Gürbüz ile ilgili yayınlanan haberden de bir örnek varmış. Osman Gürbüz için sizin savcılığa yazdığınız yazıya verilen cevapta savcılar yani amaçları ne Osman Gürbüz böyle olunca okuduğunu anlamayacak mı, yani ben onu suçlamış mı olacağım? Bakın gelen yazının karman çorman da bir tomar halinde gelmiş kimi hazırlık evrakları ne dizi pusulası var ne bir şey onun için onu siz bulanacaksınız gelen yazıda Necip Hablemitoğlu başlığı altında yazdıkları şeylerden birisini okuyorum şimdi bakın. İddia olunan Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonlar kapsamında hakkında işlem yapılan Emcet Olcaytu şimdi böyle sıfatlar sahibi olduk. Adlı şahıstan elde edilen transent marka filan filan seri nolu flash içerisinde yer alan dosyada internet sayfalarından toplanan haber metinlerinin bulunduğu bu web sayfalarında Hablemitoğlu’nu Küçük öldürttü adlı haber sayfası içeriğinde şunların şunların yazıldığı. Şimdi o haber içeriğini okuyorum. Ergenekon soruşturmasında savcı Zekeriya Öz’e ifade veren gizli tanık örgütün kendisini Necip Hablemitoğlu cinayetinde tetikçi olarak kullanmak istediğini ancak tutukluluğu bulunan emekli Tuğgeneral vesaire. Şimdi bakın bu ifadeyi Zekeriya Küçük’e vermiş adamın birisi o ifadeyi zapta geçirmiş o zaptı gazetecilere vermiş gazeteciler bunu yayınlamışlar ben onu kaydetmişim şimdi Osman Gürbüz ile ilgili sorunca ha demek ki ayıp bir şey yapmış onu benim üzerime atmaya çalışıyor. Yani benim flash diskimde bu haberle ilgili kayıt olmasa bu olmayacak mı, savcı bu iddiasından vaz mı geçmiş olacak? Gizli tanık ifadesinde Osman Gürbüz’ü suçlamış, şimdi o ifadeye benim adımı karıştırabilmek için oraya bunu da yazıyor Emcet Olcaytu’nun elde edilen bilmem neyin içinden çıkan haber içeriğinde Osman Gürbüz için söyle söylendiği e pes yani bu ciddiye alma bu mu? Böyle ciddiye alındığını kabul etmek mümkün mü? O münasebetle ben diğer yazılara baktım Osman Gürbüz’le ilgili gelen hakikaten ya ciddiye alınacak hiçbir şey yok filan soruşturma var diye iddia etmiş aradan 2 yıl geçmiş Osman Gürbüz’ün ifadesi bile alınmamış. Yetkisizlik, görevsizlik kararları ile sağa sola o şeyleri bunun içine sokamayınca bu torbaya yazmış, yazmış, yazmış e yazalı 2 yıl olmuş Osman Gürbüz’ün ifadesini almamışlar daha. Demek ki o yetkisizlik, görevsizlik kararı vermeyi bile öğrenememiş savcılık o yazıların gittiği yer ciddiye almamış demek ki soruşturma açmamış açsa Osman Gürbüz burda ifadesini alacaktı hiç olmazsa. Şimdi yargılama faaliyetinin ciddiyeti ile ilgili örneklere devam edelim şimdi biz burda yargılanıyoruz. Burda yargılanan herkesin hemen hemen herkesin diyeyim belki bir iki istisna vardır esas olarak suç kanıtıdır diye hakkındaki klasörlere doldurulan yazıların belgelerin yüzde 80’i hani oran söylemeyeyim yanlış olabilir büyük çoğunluğu bilgisayar verileri. Bu bilgisayar verilerini de polisler işte uygun gördüğünü almış saçma sapan mantıklı mantıksız onları dolmuştur bizde burda bunlara cevap vermek zorundaymışız gibi saçma sapan şeylere itirazda ettik ama savcılarda bunu da sanki bir suçluluk kanıtı gibi göstermeye çalıştılar her neyse. Ya biz burada bu dijital verilerle yargılanıyoruz çoğunluğu bu. Eylem yok ortada zaten neyle suçlayacak? Ha şimdi bunu niçin buraya girdim biz burda sorguya çıktığımız zaman heyet üyeleri bizim suçluluğumuz araştırılıyor ya yani kafalarındaki sorulara cevaplar bulmak üzere bize sorular yöneltiyorlar şimdi bakın bana ısrarla sorulan sorulardan üçü şöyle, şu elektronik posta size niçin gönderildi? Şimdi Türkiye’de ben doğduğum zaman PTT vardı yani elektronik postayı bir tarafa bıraktık normal posta. Asker mektubu vesaire bunu giderim ben postaneye üzerine adresini bildiğim birisine yazarım yollarım. Şimdi siz o mektubun gönderildiği kişiye bu mektup size niye yollandı diye sora mısınız, bir mantığı var mı onun? Ben gidip postaneden bunu atarım üzerindeki adrese postacı götürür verir. Şimdi o mektubu alan insana birisi gelip de bu mektup sana niye gönderildi diye sorar mı? Sormaz, e çünkü posta kültürümüz yeterli. Biliyoruz posta nasıl yollanır? Ama şimdi bu elektronik mektup olunca dijital veri olunca demek ki bizi yargılayan heyet üyelerinin bu konuda bilgisi yeterli değil. Duruşma tutanaklarında var bu elektronik posta size niye yollandı diye soru var bana. Yollanır benim elektronik posta adresim gizli bile olsa gizli posta adresi diye bir şey olmaz ki benim aşağı yukarı 7, 8 yıldır yazı yazdığım

26

Page 27: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:27

Aydınlık dergisindeki o sayfada elektronik posta adresim zaten çıkıyor o adres olduğu zaman herkes istediği gibi oraya yollar. Bunu ben biliyorum ama bizi yargılayan heyet niye bilmiyor? Bilmiyorsa o soruyu niye soruyor? E bilmediğinin de farkında değil, bana niçin bu elektronik posta yollandı diye bir soru yöneltilmesinin yargılama faaliyetindeki ciddiyet derecesini ölçebilir misiniz? İşte şimdiye kadar örneklerini verdiğim bir kısmını hatırlatmakla yetindiğim ciddiyet derecesin ölçecek konuların bir kısmı böyle şunu da ilave edeyim bakın bu da yargılamanın bütününü zora sokan bir konudur burada da heyetiniz sorumludur. Sesli ve görüntülü kayıtla duruşma yapılıyor. O zaman tutanakların tape edilmesi gerekiyor ben sanık sıfatıyla değil başka sıfatlarla sesli kayıt yapıldığı bazı davaları yakından biliyorum. 76’da bu adli mevzuatımıza girdi sesli kayıt DGM yasasında 76 yılında devlet güvenlik mahkemelerinde açılan sanık sayısının fazla olduğu davalarda kullanıldı nasıl kullanıldı ama orda? Orda meclise yazı yazdı mahkeme stenograflar geldi sabahtan akşama kadar duruşma yapıldı biz bir gün sonra akşamüstü tutanakları alıyordur hem de hiç yanlışsız böyle buradaki gibi kamera diyorum ben kamara diye yazılıyor oraya. Bir sürü hukuki terim teknik terim yanlış yazılıyor stenografların demek ki daha yetkin insan oldukları zaten belli. Mecliste de işte yapılıyor görüşme ertesi gün tutanak internet sayfasına konuyor sıkıyönetim tatbikatında Adana’da kahraman Maraş olayları ile ilgili davada bulundum ben. Orada da mahkeme meclise yazı yazdı meclise mi bilmiyorum yani bir makam var mutlaka stenograf tahsis ettiler geldi stenograflar orda oturdu onlar çok iyi biliyor işini ikili, üçlü nöbetleşe yazıyorlar. Ertesi gün biz tutanakları alıyoruz bir tane yanlış yok e ben şimdi burda 19 Mart’taki daha önceki talepte taleplerin alındığı gün söyledim buna benzer taleplerimi. Heyetin kararı tabi başka çaresi yok şuraya biz kendimizi kapattıktan sonra şu alana efendim kalem yetiştiremiyor vesaire 19 Mart bugün Nisan’ın 10’u. 9’u diyelim 20 gün geçmiş dün sordurduk 19 Mart’ın tutanakları geçmemiş. Şimdi niye önemli 19 Mart’ın tutanakları? E çünkü ben talepte bulunmuşum siz demişsiniz ki tutanaklar çıktıktan sonra değerlendirilmesine. E 20 gün geçmiş daha kaç gün geçecek? Bunu da kendimiz yarattık bu sıkıntıyı bu nedenle bu da yargılamanın ciddiyetini gösteren ciddiyet derecesini gösteren bir şey. Niçin buraya stenograf yollanmıyor? 50 tane, 100 tane insanı buraya tutuklayıp rektörler, komutanlar buruya koymak mümkün ama şuraya 4 tane stenograf görevlendirilmiyor. Niçin burada görünüşte sorumluluk tamamen heyete ait. Heyetin böyle bir girişimi olduğuna dair ben klasörlerde hiçbir belge göremedim. E o zaman siz tabi yine gerektiği zaman söyleyin burda yargılama yapıyoruz deyin uyarın size de uyarın. Ama eksik kalmasın. Bunun yarısı ciddi yarısı ciddiyetten uzak olduğu zaman yine bir yararı yok. Bir şey ya var ya yok o bakımdan heyetinizin şimdiye kadar örneğini verdiğim konularda savunma hakkımızı özellikle savunma hakkımızı yakından ilgilendirdiğini de hiç gözden kaçırmaksızın taleplerimizle ilgili yargılamanın ciddiyet derecesini koruyarak uygulamalara bundan sonra başlaması için bir teminat gibi kabul ediyoruz izleyicilere söylediğiniz şeyi burda yargılama yapıyoruz dediniz. Birkaç konu daha vardı süre uzadı zannediyorum o nedenle onu daha sonra talepte bulunmak üzere bu kadar söyleyeceklerim.”

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuksuz sanıklardan Fatma Sibel Gürcihan, Noyan Çalıkuşu, Birol Başaran ile

baro gözlemcileri Av. Suzan Yaltı, Başar Yaltı, Sami Akdağ ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Aydın Metin, Mehmet İpek, Gıyasettin Azaklı, Mustafa Karslı, Esra Baran Baltacı, Hasan Gürbüz, Taner Kozanoğlu, Necla Akbayrak, Zeki Aksoy, Filiz Esen, Cahit Subaşı,Şenol Sarıhan, Şule Gökayağazade, Osman Topçu, Cahit Subaşı, Hüseyin Buzoğlu, Yusuf Kuvvet ve Orhan Gürel’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Mehmet Ali Çelebi söz istedi verildi:":”Sayın başkan değerli heyet, Atatürk’ten yarattığı devrimlerden koparmak istenen koşullarda yaşıyoruz yaşatılıyoruz. Mustafa Kemal düşüncesi en tehlikeli biçimde sorgulanıp zehirlenmektedir. İnsanlık tarihinde olağanüstü bir devrime imza atmış kişinin kişiyi yakmak isteyenlere alet olmaktadır. Telefon tapelerimde tarihi

27

Page 28: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:28

yaşayan, yaratan ve yazan ebedi önderimizin eseri Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu destanı nutuk. Daha uygar bir geleceği güvenceye almak için Ata’nın Afet İnan’a yazdığı medeni bilgiler. Ülkemizin tapusu Lozan’ı konu edinen ve ülkemizin birliğini amaç güden cümleler koyu puntolarla işaretlenerek suç unsuru olarak görülmüştür. Sayın başkan, nutuğu ancak Mustafa Kemal’ın ışığından ruhları kamaşan yarasalar. Medeni bilgileri ancak medeni düşmanı ahlak tarantuları, Lozan’ı ancak garip ihtirasların bulandırdığı karışık beyinler suç unsuru olarak görebilir. Bunları yapanlar Türk milletinin kutsallarını üzerinden destursuz geçilebilecek bir vasıta mı sandılar? Mustafa Kemal bu gibileri şöyle tarif ediyor; aklı eren memleketini seven hakikati gören kimselerden düşman çıkmaz, içimizden böyleleri çıkarsa onlar aklı ermeyen cahiller ya memleketini sevmeyen kötüler yada hakikati görmeyen körlerdir. Vatanın bütün ümit ve istiklalini bağladığı gençliğin neyi görmesini istemiyorlar? Orada terör yok nutukta terör yok, ya istiklal ya ölüm var. Ata diyor ki temel ilke Türk ulusunun haysiyetli ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu temel ancak tam bir bağımsızlığa sahip olmakla elde edilebilir. Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus uygar insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir işleme laik olamaz. Nutukta terör yok Türk bağımsızlık savaşının hangi olumsuz koşullar ve çetin güçlükler içinde kazanıldığı ve eserin gençliğe emaneti var. gençliği en elverişsiz koşullarda dahi eyleme çağıran, yüreklendirme kamçısı gençliğe hitabe var. o gençliğe hitabe ki ondan uygarlık bağımsızlık özgürlük uğruna sonsuza kadar sürecek uğraşların ve savaşların şu tükenmez buyruğu var; bugün ulaştığımız sonuç yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan karşılığıdır. Bu neticeyi Türk gençliğine bırakıyorum, Ey Türk gençliği birinci vazifen Türk istiklalini Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Nutukta darbe yok, kültür devrimi, bağımsızlaşma, çağdaşlaşma ve demokratikleşme var. sayın başkan saygı değer heyet Mustafa Kemal çizgimiz ve sevgimiz bize zehir edilmeye çalışılıyor. Çok net ifade ediyorum bunları buraya koyanların suç unsuru olarak koyanların görevi beni bunlarla burada hapis yatırmak ise o zaman benim görevim hapis yatmaktır. Onların görevi beni öldürmekse benim görevim bu uğurda ölmektir, hem de gözümü kırpmadan. Bu düşüncede olanlar sürgüne gönderiliyorsa benim görevim umutsuzluğa kapılmadan yola çıkmaktır. Nutuk Hasdal da medeni bilgiler, nutuk, Lozan, Hasdal da serbestse ben orada olacağım. Vicdanımızı yastık yapar yatarız ama o yastığın altına nutuk koyarız. Mustafa Kemal’in asil devletinde bunları suç olarak sayan herkese söylüyorum, zincirlere vursanız ellerimi ve ayaklarımı tehdit edebilirsiniz. Boynunu vurduracağım deseniz tehdit ettiğiniz şu cılız boynumdur. Avukatını tutuklarım deseniz tehdit ettiğiniz savunmamdır. Hapiste çürüyeceksin desiniz, tehdit ettiğiniz şu 60 kiloluk bedenimdir. 20 ay yattım 120 bin ay yatsam ne olur? Ömrüm zindanda bitse ne olur adam olan yeminine sadık olur. Ben ettiğim askerlik yeminime sadık olarak bu dünyadan göçeceğim. Beni benliğimi ruhumu hiçbir şekilde tehdit edemezsiniz eğer bunlardan birisi için bile korkacak olursam o zaman tehdit ettiğiniz ben olurum. Sayın başkan saygı değer heyet, vatanını ulusunu sevmiş olmanın bedelini ödeyen insanların ne ilkiyiz ne de sonuncusu ancak unutulmasın ki biz burada olduğumuz için Türk silahlı kuvvetleri ne Türk silahlı kuvvetleri ne de Türkiye Cumhuriyeti devleti büyüklüğünden hiçbir şey kaybetmez. Vatan sağ oldukça bizim mevkilerimizde makamlarımızda görev yapacak vatan evlatları bulunur. Üç tanesini alırsınız harbiyeden bin tanesi mezun olur. Türk silahlı kuvvetleri mahkeme salonlarına sığmaz. Ben adı Türk olan bir milletin askeriyim, biz Türk askerleri karşımızda ölüm elimiz vicdanımızda torunlarımızın yarın inceleyeceği tarihe ait sorumluluklar mesuliyetler gözümüzün önünde, yolumuzu Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti için yaşam nöbeti tutan sözleri ve direktifleri çerçevesinde çiziyoruz. Herkes bilsin ki biz burada nöbetteyiz, Apoyu sorgulayan Atilla albayımla birlikte, bin tane çatışmaya giren Levent albayımla birlikte görevlerini liyakatle ifa eden diğer komutanlarım ve aslarımla birlikte biz burada nöbetteyiz. Mustafa Kemal İçin her koşulda, her zamanda ve her mekanda siper olacağız. O yükseklerdedir evet ama bacakları halen

28

Page 29: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:29

duyarlıdır yere değdirmese de bizim gibi şerefli Türk askerlerinin, Türk subaylarının ve Türk aydınlarının başlarına basa basa omuzlarına basa basa ileri atacak adımlarını ve yürüyecek yürüteceğiz onu. O bu topraklarda hiç kaybetmedi yine kazanacak. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.”

Mahkeme Başkanı:" Ayağa mı kalkalım diyorlar?”Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:" Ayağa kalkmak isteyen buyursun çıksın dışarı kalksın ayağa,

buyurun.”Sanık Mustafa Balbay söz istedi verildi:"Sayın başkan, sizi ve heyetinizi ve bütün

salondaki herkesi saygıyla selamlıyorum. Sayın başkan saygı değer heyet, savunmamın üzerinden 4 ay geçti ben her Cuma daha doğrusu isteklerin ve genel sanıkların durumlarını size aktardığı konuşma gününde kendimi tekrar etmeden olabildiğince yeni gelişmeleri sizlerle paylaşarak.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim isim söylediniz mi?”Sanık Mustafa Balbay:”Mustafa Balbay, yeni gelişmeleri sizlerle paylaşarak hem

savunmama ek yapmak hem de bu davanın en azından kendi açımdan biraz daha netleşmesini sağlamak üzere söz alıyorum ve bu haftada aynı çerçevede hem çok yeni gelişmeler ışığında hem de aradan 4 ay geçtiği için savunmamın sadece delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi durumundaki savunmam sırasında açıkladığım ancak aradan geçen 4 ay boyunca daha da netleştiğini düşündüğüm konuları paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce benim sorgum sırasında hem mahkeme heyeti hem iddia makamı benim sorgulanmam şahsında bu davanın özüyle ilgili bir tartışma yaşandı. Dedi ki, sayın başkan iddia makamının bu davanın sorduğunuz sorularla ilgili yani kuvvet komutanlarıyla ilgili daha açık anlatımla darbe iddialarıyla ilgili bir soruşturma var mı diye sordu. İddia makamı da bu soruşturmanın özü darbe iddialarıdır dedi ve bu çerçevede kuvvet komutanlarının ifadesinin alınıp alınmadığını sordum. Aradan 4 ay geçti sayın başkan sayın üyeler, kuvvet komutanlarının ifadeleri alındı ve biz mahkeme heyetinden bu ifadelerin istenilmesini talep ettik ve siz kabul ettiniz ifadeler size geldi. Bizim aldığımız bilgi kadarıyla ve medyaya yansıyan kadarıyla bu ifadelerle ilgili hiçbir şey yapılmamış görünüyor, bizim aldığımız bilgi kadarıyla. Bir iddiam görevsizlik nedeniyle Beşiktaş adliyesinin Ankara’ya gönderdiği yönünde.”

Mahkeme Başkanı:" Bizden almadınız o bilgileri?”Sanık Mustafa Balbay:”Hayır medyadaki iddia, medyadaki iddia. Şu anda sayın

başkan sayın üyeler, bu davanın özü olduğunu düşündüğünüz bu ifadeleri bekletirken benimle ilgili takviminizi nedir? Bu iddiaların içinde yer alanlar şu anda kendi aralarında tartışma sürdürürken kimin haklı kimin haksız olduğunun medya önünde birbirleriyle paylaşırken bunu sadece haber yapan gazetece dürüstlüğüyle bunu topluma bilgi vermiş olan gazeteciyle ilgili takviminiz nedir? Şu anda benim tutukluluğumun 14. aya girdi 15. ayındayız, eğer bu benim yaptığım görüşmelerden ve benim yaptığım kimi gazeteci notlarının bir araya getirilerek, bu notlardan bir darbe zemini olduğu iddia ediliyorsa o zaman sayın başkan sayın üyeler bugünkü haberlerle ilgili değerlendirmeleriniz nedir? Benim Türk silahlı kuvvetlerinde bir rahatsızlık olduğunu anlatan yazım haberim, darbeye zemin hazırlamak olarak anlatıldı. Ama ben bugün bakıyorum en az 20-25 örnek verebilirim sadece iki üçünü vermekle yetineceğim. Taraf gazetesi AKP ile ilgili kapatma davasının bu Cuma açılacağını söyledi bir tek saatini vermedi, açılmayınca dedi ki biz yazınca ertelediler. Bunlar kaos ortamı değil ise bir gazetecinin Genelkurmay başkanıyla başbakanın arasındaki görüşmeyi yazması mı kaos ortamıdır? Şimdi ben bir gazeteci olarak yaptığımı bu gazetecilik görevini şu anda o dönemki gelişmelerin sayın başkan sayın üyeler çok çok azını, azına ulaşabildiğimi çok azını kamuoyuyla paylaşabildiğimi görüyorum şu anki tartışmalardan sonra. Çünkü o dönem biz sadece bir rahatsızlık olduğunu seziyorduk ancak bugün o rahatsızlığın çok daha değişik boyutlarda olduğu ortaya çıkıyor. Şu

29

Page 30: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:30

anda bu rahatsızlık ile ilgili olarak her şeyi bir yana koyuyorum, o dönemi sorumlu komutanları kendi aralarında ne dediklerini tartışıyorlar o da tabi kendi içinde yine eğer yargıya taşınırsa kendi içinde değerlendirilecektir. Ancak geçen zaman dilimi içinde başbakanı sayın Erdoğan dedi ki, ben o dönem bir dizi duyum aldım ancak darbe düzeyine varacak bir rahatsızlık hissetmedim dedi. Şimdi o dönemin sorumlu başbakanın yaptığı bu açıklama geçerli değil midir? O dönemin başbakanlık müsteşarı Ömer Çelik şimdiki çalışma bakanı yine verdi, dedi ki bize de bazı duyumlar geldi ancak ciddiye almadık başbakana ilettik dedi. Başbakan katına gelmiş bu duyumlar çok az bir duyumuyla bir gazeteci tarafından yazılınca mı darbe ortamı oluşmuş oluyor? Dünyanın hangi ülkesinde bir gazeteci o dönemin kimi olaylarını yazınca darbeci ilan edilir, tutuklanır. Bu bağlamda sayın başkan sayın üyeler bir gazetecinin yaptığı gazetecilik nedeniyle tutuklanması sansürdür. Bu gazetecinin sansürüdür tutuklanması ve bu şu anda aylarca devam ediyor ve daha ne kadar devam edeceğini de bilemiyoruz. Eğer bugün bu olaylar meydana gelmemiş olsaydı şu size biraz önce özetini aktardığım tartışmalar olmamış olsaydı belki ben sizlere o günleri anlatmakta zorlanacaktım, bunu kabul ediyorum zor olabilirdi anlatma ama özellikle geçtiğimiz son üç ay içinde meydana gelen gelişmelerin tartışmalarını şu anda benim ne kadar haklı olduğumu bir gazeteci olarak ortaya koyduklarımın bir darbe çalışması değil, bir kaos ortamı yaratma değil görünen bir gerilimin bir bölümünü okurla paylaşma görevini suçsa suçunu işlemiş olduğumu şu anda görüyorum. Bu geçen zaman dilimi içinde özellikle son iki ay içinde meydana gelen tartışmaların ardından bunun bir doz daha ben netleştiğini düşünüyorum. Sayın başkan sayın üyeler, Türkiye’den vazgeçtim üçüncü dünya ülkelerinde dahi gazete haberiyle darbe olmaz. Bunun nasıl olacağı bu ortamın nasıl oluştuğu maalesef geçmişte bugünkü tartışmalardan da geçmişe ilişkin tartışmalardan da çok net anlaşılıyor diye düşünüyorum eğer sayın heyet benim sorgum sırasında çok da ayyuka çıkmayan bu tartışmalarla ilgili kafasında soru işaretleri oluşmuşsa son tartışmaların ardından açıklamaların ardından büyük ölçüde ben bunun netleşmiş olduğunu düşünüyorum. Bu konuya yine geleceğim ama yine son iki ay, biri iki ay içinde meydana gelen daha doğrusu heyeti de geren ve sayın Haberal’ın sorgusunda da yaşanan Ankara’daki toplantıları dile getirmek istiyorum. Sayın heyet sayın üyeler ben Ankara’da kent otelde Türkiye nereye gidiyor, devlet katları ne düşünüyor diye yapılan yemekli toplantılara katıldım bu benim gazetecilik görevimdi. Ve o toplantıların maalesef iddia makamı da burada yanılıyorsam benim yanıldığımı söylesinler. Öyle ki Mehmet Haberal’ın yaptığı toplantıyla bizim katıldığımız toplantıyı iç içe geçirmişler. Aynı toplantıymış gibi vermişlerdir. Halbuki orada ben baktım bir haftada 20’den fazla bu toplantı yapılıyor. Sizler bulunduğunuz görevler gereği ve günlük mesainiz gereği bu tür çalışmaların dışında olabilirsiniz ama özellikle Ankara’da metre kareye 4 arayış düşer. İnsanlar bu ay ne olacak, önümüzdeki dönem ne olacak toplantılarını yaparlar. Ben sayın Haberal’ın toplantısına faks geçildiği için bütün gazetelerin altını çiziyorum.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.Sanık Mustafa Balbay:”Faks davetiye gönderildiği için altında da sayın Kamuran İnan’ın

imzasını gördüğüm için gittim ve orada o toplantıya katılamayanlar hatta birinin adını söylüyorum sayın Melih Aşık güzel bir toplantı yapılmış ben katılamadım diye yazı yazdı. Sayın heyetin önünde kimi haberler var o haberleri okudu ben o dönem çıkan öteki haberlerden de sadece Melih Aşık’ın kini şu an paylaşmak istiyorum, ben katılamadım özür dilerim diye köşesinden yazı yazdı. Allah aşkına gizli bir darbe toplantısına gazeteci katılamıyorum özür diliyorum diye köşesinde duyurur mu? Tekrar altını çiziyorum bu sorgulamanın başladığı dönem kafanızda soru işareti oluşmuş olabilir ama gelinen bu noktada artık bu tor toplantıların olmasının değil olmamasının demokrasiye aykırı olduğunu düşünmek durumundayız diye düşünüyorum. Ama eğer bunlar suçsa o zaman eyvah ki eyvah o zaman bu ülkede demokrasi demokrasinin tabana yayılması parlamentoya saygı nasıl oluşacak? Bu toplantıların sosyal içerikli olduğunu artık ben kendimi de bir kenar koyuyorum sanıyorum önünüzde Yargıtay başkanlar kurulunun hakimler

30

Page 31: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:31

savcılar yüksek kurulu üyesi Ali Suat Ertosun’un başvurusu üzerine aldığı bu toplantılar sosyal içeriklidir bir suç unsuru taşımıyordur içerikli kararda şu anda önünüzde bulunuyor artık benim kişisel tahminin bu tor toplantılardan bir terör faaliyeti üretme yada terör faaliyeti olarak yorumlama düşüncesinde olmadığınız değerlendirmesindeyim. Ki bu toplantılara ben kabaca makam adı veriyorum 4-5 Danıştay üyesi 2-3 vali Ankara valisi Kemal Önal, eski emniyet müdürü Yargıtay üyesi belediye başkanı sayın heyet sayın üyeler eğer bunlardan terör örgütü kuruluyorsa Türkiye Cumhuriyetine ne ad vereceğiz, eğer bunlara böyle takılacaksak ya da bu tür mikrofonlu 5 yıldızlı lobisinde yapılan böyle bir toplantının, bu tür toplantıların artık ben heyetinizce soru işareti olmaktan çıkmış olmasını sadece şahsım değil ülkem adına da diliyorum. Yine bu çerçevede sayın başkan sayın üyeler ben bende çıkan belgelerle ilgili ve kitaplarımla ilgili savunmamda gerekenleri söyledim gerçekten bundan ayrıca üzüntü duyuyorum. Ama her seferinde de sayın heyete o ay çıkan kitabı tanıtma belki de kitap tanıtım bölümü gibi oldu bu ama belgelere dayalı kimi kitaplardan söz ettim herhalde tesadüfen bir kitap çıktı. Bu ayda çok kısa sözünü etmek istediğim kitap Mehmet Baransu’nun karargah adlı kitabı. Sayın başkan sayın üyeler ben bu kitaptan tıpkı basım 61 belge saydım, bu kitaptan tıpkı basım 61 belge var içinde bu hafta çıkan kitaptan, tıpkı basım bunlardan 26 tanesinin üzerinde gizli yada çok gizli yazıyor. Gizli yada çok gizli 26 tanesinin üzerinde yazıyor. Şimdi bu tür belgeye dayalı gazeteciliği Mustafa Balbay yapınca suçtur, Mehmet Baransu yapınca ödüldür mü diyeceğiz. Şu anda kutluyorum Sayın Baransu’ya ödül de verildi bu kitapta da yer alan haberlerinden dolayı ama ben tek tek size anlattım bütün kitaplarımı da belgelerini aktarabilirim ama zamanınız çalmak istemedim zaten sorgum sırasında yeterince çalmıştım. Ama bende gizli belge olarak adlandırılan ve iddia makamının suç olarak her biri için 5 yıl hapsini istediği o belgeleri kitaplara koyduğumu ve o kitaplarında tek tek adlarını açıkladım. Şimdi iddia makamı o kitap, o belgelerin bir hükümeti yıpratmak yada alaşağı etmek üzere planlanmış bir planın parçası olduğunu düşünüyor. Ama ben bir gazeteci olarak şuna inanan bir insanım iktidar dünyanın her ülkesinde vardır ama muhalefet yoktur, muhalefetin olduğu ülkede demokrasi vardır. Bende bu bağlamda her hükümete karşı olumlu olumsuz ama olumsuz yanlarını öne çıkartarak eleştirel yaklaştım. Sağ sol geçmişte daha önceki hükümet DSP, MHP, ANAP hükümetiydi. Baktım hepsinin amblemi kuş güvercin arı bende o dönemi güvercin, kurt birde arı ele geçirince iktidarı diye biraz ağır bir dille eleştirdim ama bunu bu ülkenin daha iyi yönetilmesi için yaptım. Eğer gazeteci bu görevini yapmazsa gazetecinin bu görevini yapmasının engellenmesi sadece sansür değil aynı zamanda demokrasiye de yaradır diye düşünüyorum. Yine bu bağlamda sayın başkan sayın üyeler, güncel dünkü bir haberden bugünde tartışması devam etmekte olan bir haberi özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Belki de yakın daha sonra mahkeme heyetini doğrudan ilgilendiren yada bir şekilde ilgilendirebilir bu haber. Şu anda dün hürriyette çıkan bugün yalanlanan ama hürriyetin doğru diye inat, iddia ettiği diyeceğim. Şimdi haberi yazan hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisi Metehan Demir. Metehan Demir bu göreve 10 gün önce geldi 10-15 gün önce geldi çocuklarımız aynı okulda okuyor Metehan Demir’i izninizle kutluyorum hayırlı olsun diyorum. Şimdi bugün sanıyorum temsilci olduktan sonra ilk 8 sütunluk haberi şu sayın başkan sayın üyeler dünkü haber işte kozmik belge. Ankara temsilcisinin kaderi diyeceğim hayatı diyeceğim gerçeği budur. Metehan Demir dünkü hürriyet yani ben önceki haberleri en taze paylaşabilecek yanını getiriyorum ve burada Metehan demir diyor ki sayın başkan sayın üyeler, Genelkurmay eski başkanı orgeneral Hilmi Özkök ile orgeneral Çetin Doğan’ı karşı karşıya getiren belgenin hürriyet açıklıyor. Birinci ordudaki seminerin raporu köşkte ve savcılıkta diyor. Şimdi dünkü bu haberi akşam Genelkurmay başkanı yalanladı, böyle bir şey yoktur dedi. Bugünkü hürriyet ise belge köşke iletildi dedi. Benim tahminim eğer yada büyük olasılıkla yarın hürriyet bu belgeyi açıklamak zorunda açıklamazsa sevgili Metehan Demir’in dediğimi gibi kutluyorum tekrar ama bir Ankara temsilcisi olarak yaptığı 8 sütunluk manşet tartışma konusu olacak. Damdan düşenin halini damdan düşen bilir. Bende

31

Page 32: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:32

bu tür durumlarla karşı karşıya kaldım ve sizlerle bunu paylaştım tek tek. Ankara temsilcisi selam verene belgesi var mıdır diye bakar. Bizim gazeteciliğimizin bir gerçeğidir bu ama siz buradan suç üreterek adeta denize girmenin serbest ıslak yakalarsak tutuklarız diyorsanız. Şu anda buna benzer haftada şimdi daha çok zamanımız var sayın başkan sayın üyeler her gazetede ortalama üç belgeye dayalı haber görüyorum ben her gazetede üç. Hergün en 20 meslektaşımız benim işlediğim suçu işliyor ama siz Mustafa Balbay bu belgeleri elde ederek hatta iddia makamına göre çalarak. Bunun bu ülkenin aleyhine kullandığı ki burada ez cümle şunu da vurgulamadan geçemeyeceğim sizinde dikkatinizi çekmiştir, benden ele geçirildiği iddia edilen belgelerin içinde bir tek ergenekon ile ilgili belge yok, ama olabilirdi. Sayın Emcet Olcaytu ki görevi gereği derginin hukuk müşaviri suç mu değil mi bakacak. Bende o konuda ayrıca bir çalışmayı bir kitap üretmeyi hayal edebilirdim ama ben koymamıştım ben önce komşularımızla ki buna da yürekten inanan biriyim ev alma komşu al komşu komşunun külüne muhtaç, uzaktaki dost gelinceye kadar yakındaki komşu düşman iyidir. Bu düşünceyi benimsemiş bir insanım bir gazeteci olarak da Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinin iyi olması gerektiğine inanmış bir insanım bunu hep yazdım ben hem kitabını yazdım köşemde ben Suriye ile en gerilimli olduğumuz dönemde GAP’ı paylaşalım dedim kimi okurlarımız eleştirdiler dedim ki ben bakın haritaya bu GAP’ın kanalları bir insan damarı kesilir gibi güneydoğuda kesileceğine paylaşsak oraya su aksa kan akar mı bunu ben 1990’ların ortasında yazmış bir kişiyim. Sonra Suriye raporu diye kitabım ortadadır önsözünde barışı savunarak komşularımızla iyi ilişkileri savunarak kitaplaştırdım. Belge dediğiniz onlar sayın başkan sayın üyeler. İran, ırak, Suriye ile ilgili belgeler ve hepsi de kitaplarımda var çok büyük bölümü ve ben tekrar ediyorum bir tek ergenekonla ilgili belge yok olabilirdi. Ama Ankara gazeteciliği daha çok hep bana uluslar arası yanı daha çok çekici geldi. Komşularımızla ilişkiler yani daha çekici geldi ve o gazeteciliğimi öne aldım ve şu anda da şu anda da bu çerçevede benim öteki Ankara temsilcisi arkadaşlarımın yaptığı haber, kitapları da yazdığı kitapları da ben örneklerini verdim geçen aylarda bu ayda da sayın Baransu’nun tekrar altını çiziyorum bu kitapta 25 adet tıpkı basım ve çok gizli yazılı belge var. bu gazeteciliktir yani bir olumsuzluk anlamında söylemiyorum ama bende çıkınca bunun aleyhime bir delil ama burada ödül olmasının tekrar huzurunuzda şu vurguyla noktalıyorum bu konuyu; ben eşitlik istiyorum. Bu ülkede yargılanmada eşitlik istiyorum, şu anda yargılayabilirsiniz yargılayamazsınız demiyorum bu noktadan sonra zaten buna hakkım yok, yargılamayacağız deseniz bile bu bizim bu gölgenin üzerimizde kalmasını istemem. Ama bizim adil hızlı tutuksuz ve eşit yargılayın. Şu anda aşnı işi yapan bir kişi Allah aşkına soruyorum, ayni işi yapan bir kişi ödüllendirilir öteki kişi tutuklanırsa bu ülkede her şeyi bir yana bıraktım hukuk devletini de bir yana bıraktım, hukuk devletini de bir yana bıraktım yargı devlet bile diyebilir miyiz, yasa devleti diyebilir miyiz? Ama şu anda kimi meslektaşlarımız yargılanmayı bile zul sayıyor benim hakkımda soruşturma açmışlar nasıl açarlar diye imza topluyorlar. Bir soruşturmadan öte şu anda tutuklu yargılanıyoruz mesleğimizden uzaktayız. Evet, günlük yazılar yazmaya çalışıyorum ama cezaevinden neyi ne kadar izleyebilirsiniz ve bir yazı benim ben ne olursa olsun hukuku sizden isteyeceğim. Ben burada en olumsuz koşullarda bile kural dışı hiçbir şey yapmaktan yana değilim. Yazılarımı veriyorum cezaevi yönetimine okuyorlar kafalarına takılan bir şey olursa soruyorlar, en azından diyorum iki tane okurum var. Çünkü bakıyorlar ve ters gelen bir şey okuyamadıkları bir şey olduğunda söylüyorlar ve oradan gönderiyorum 5 gün sonra gazeteye gidiyor ondan sonra yayınlanıyor. Bu koşullarda bile ben bu mesleği yapmak istiyorum ama 14. ay ve hangi belgeyi bekliyorsunuz? Ve eğer şu olsa ben benim hakkımdaki iddialardan öte benimle ilgili bir şey olsa artı benim iddialarımın benim üzerimden daha derinleştirilmiş bir durum olsa evet diyeceğim ama şu tartışmalara bakıyorum sayın başkan sayın üyeler, haberimi yaptığım gazeteciliğimi küçümsemiyorum ama Mustafa Balbay’ın yazdığı genç subaylar tedirgin haberi artık şu gündemdeki tartışmalar karşısında 2002-2003’e yönelik tartışmalar karşısında herhalde haberimi küçümsemiyorum ama tavşanın suyunun suyu mudur, yada onun suyumudur

32

Page 33: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:33

bilemiyorum. Çünkü çok daha farklı bir tartışma zemini yaşanmış, bu da Türkiye’nin bir gerçeğiydi. Ben çırpındım o dönem, benim üzerime gelmeyin dedim olayların üzerine gidin. Bir televizyon konuşmasında aynen şunu söyledim gazeteci haber olmamalı dedim yaptığı haber olmalı ona bakın ama geldiğimiz nokta tarih beni doğruladı diye düşünüyorum yine benden ele geçirildiği iddia edilen bu günlükleri anlattım ayrıntılarına girmeyeceğim tabi ki ama benden sonraki konuşmacılarda benden sonra savunma yapanlarda görüyorum ki herkeste bir dijital sorun var. sayın başkan sayın üyeler, Türkiye uluslar arası siber hukuk, siber delilerin siber, siber anlaşmaya evet dememiş bir ülke ama yasal olarak uymuş kendi ceza yasasına bunu getirmiş bir ülke bu konuda bilmiyorum benim gözlemim sizin aldığınız eğitim düşünüyorum profesör Feridun Yenisey herhalde değer verdiğiniz yorumuna önem verdiğiniz bir kişidir biz avukatlarım Feridun Yenisey’den bu konuda mütalaa aldılar değerlendirme aldılar. Dosyamda Feridun Yenisey’in dedikleri yani biz bir yana bırakın bunların delil olma koşullarını çok açık ortaya koyuyor. En azında imajının çıkartılması o ayrıntıyı biliyorsunuz artık girmeyeceğim benden sonraki konuşmacı şeyciler sorgusu yapılan arkadaşlar ifade veren arkadaşlar örnekleriyle gösterdiler. Ama benden ele geçirildiği iddia edilen belgelerin delillerin sayın başkanım sayın üyeler, yüzde 99’u demiyorum yüzde yüzü dijital ve bunların tümü yine bir iddiayla söylüyorum yeniden üretim onları da kanıtladık. Bu ortamdan sonra herhalde bunlarla ilgili de değerlendirmeniz bir ölçüde netleşmiştir diye düşünüyorum. Sayın başkan sayın üyeler, şimdi çok kısa çünkü bunu telefon konuşmaları benim sorgumdan sonra gördüm ki hem sayın heyetin üzerinde hem de tabi ki doğal olarak iddia makamı zaten bunu ortaya atmış çok ciddi bir delil durumu olarak değerlendiriyorum oysa ben benim kendi telefon konuşmalarım baktım tümünü tekrar okudum. Sanıyorum dikkatinizdedir benim konuşmalarımda bir tek hukuk dışı değerlendirme yok. Gazeteci dedikodular, siyasal olarak ne olur hepsi bu. Ama onun dışında çok vahim bir durum var şimdi burada delillerin ve hukuki durumun değerlendirmesinde o kadar çok kişiyle konuşmuş görünüyorum kendimden şüphe ettim ben. Dedim yav Balbay şimdi Aydın Gergin, Anet Sakaryan bakıyorum Bekir Öztürk hiç yani Emin Şirin hiç telefonlaşmadığım insanlar bunlarla telefonlarım görünüyor. Ama sonra öğrendim ki yani telefonla konuşmadığım insanlar ama sonra öğrendim ki Cumhuriyet gazetesinin santral telefonu bu kayıt şu anda sizdeki dinleme kayıtlarında var dinleme belgelerinde var. Cumhuriyet gazetesinin santral telefonu benim telefonum olarak dinlenmiş ve onlar benim telefonum diye yazılmış bu olabilir mi, bu hangi hukuka sığar? Yani inanın bir insanı bu kadar suçlamak için başkalarının yaptığı telefonu bile benim üzerime almanız ben Hamurabi kanunları burada hamur abi kalır. Çünkü buradan orada hiç değilse sülalesini kesiyorlardı, burada tanıdığı herkesi suçlamanın içine koymuşlar. Gazeteye telefon etmiş bütün samimiyetimle söylüyorum kayıtlara bakılsın kaydını çıkartayım diye düşündüm sayın başkan sayın üyeler, Cumhuriyet günde ortalama 800 telefon geliyormuş. Nasıl çıkartabilirim bunu hani dedim ya bir çıkartayım kayıtlarım dediler mümkün değil abi. Ama bütün bunlar bu görüşmeleri ben yapmışım gibi buraya delillerin ve hukuki durumun değerlendirmesinin değerlendirme bölümüne aynen koymuşlar. Bu bağlamda telefon kayıtlarında telefona dayalı belgeleri de bu anlamda sizin değerlendirmenize bırakıyorum. Son olarak sayın başkan sayın üyeler, bütün bunların bütün bu değerlendirmelerin ardından çok kısa yine benim sorgum sırasında delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi bölümünde bir doğallık da diyeceğim hiç üzerime konacağını düşünmedim zaten kimi durumların hem heyet üzerinde böyle ciddiyetini koruma devam ettiğini ama geçen süreç içinde de ne kadar havada kalan değerlendirmeler olduğunu gördüm. Bunlardan 4-5 tanesini çok kısa çünkü asıl olarak siz bu duruma göre sayın heyet bu delillerin ve hukuku durumun değerlendirmesine göre bir yargıya vardı buna dayalı olarak yargıya vardı. Zaten iddia makamı da burada bu bölümleri okudu bizim için. Şimdi benim cumhurbaşkanının mesajlarını şüphelilere ilettim lütfen elinizi vicdanınıza koyun cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer devlet elemanlarına devletin memurlarına mesaj gönderecek gazeteci Mustafa Balbay’ı seçiyor. Sizin hukuksal anlatımınızla söylüyorum yaşamın

33

Page 34: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:34

olağan akışına uygun mu? Birinci suçlama bu. Cumhurbaşkanının mesajlarını 10. cumhurbaşkanının mesajını ben şüphelilere iletiyorum. Bu durumda Sayın Sezer’i de mi terörist ilan etmek istiyor iddia makamı? Ben bunu sorduğumda Sayın Nihat Taşkın dedi ki yok hayır biz Sezer’in bunun dışında olduğunu davanın içinde gördük dedi. O zaman burada ben ama bununla bunu okuyan sadece delillere bakan bir kişi bunu görüyor ilk. Devam ediyor diyor ki; Balbay diyor, elde ettiği istihbari bilgileri diyor kendine gelen haberleri Balbay’a kimi diyor şüpheliler bizden teyit edebilirsin dediler diyor. Sayın başkan sayın üyeler, gazetecinin haber doğrulatması suç mu? bize doğrulatabilirsin dedi diyorlar. Son yine bu bölümün devamında diyor ki Balbay şüphelilere darbeyi ikna etmeye çalıştı. Sayın başkan sayın üyeler, generaller darbeyi niyetli değil Balbay’ı kırmayalım diye yapacaklar. Bu ne kadar gerçekçi? Zaten bunu şu nedenle söylüyorum sayın başkan sayın üyeler, son tartışmalar sizin gözünüzün önünde seyrediyor. Burada hiç gazetecinin yeri olabilir mi? kuvvet komutanları arasında o kendi hiyerarşisi içinde eğer ki kendi iç değerlendirmeleri varsa gazeteci bunun neresinde olabilir? En çok neresinde olabileceğini gördük, bu kitapta da koymuşlar bir iddia eğer bir plan yapılırsa kullanılacak gazeteciler, tutuklanacak gazeteciler diye plan yapılmış hepsi bu. Ben ikisini de reddediyorum gazeteci ne kullanılır nede iktidarların hedefi olarak tutuklanır. Gazeteci görevini yapar ve gazetecinin bu görevi bence gerçekten demokrasinin şu anda mecliste de bir tartışma var Türkiye’nin daha demokratik olması için bir tartışma yapıldığı o uzun süredir devam edecek öyle anlaşılıyor ama herhalde basın özgürlüğü bu tartışmanın en başında gelen değerlendirme olması gerekir. Yine burada şimdi Mustafa Balbay, örgütsel içerikli toplantıları her iki tarafa iletiyordu diyor. Örgütsel içerikli toplantılarda hep söyledikleri kent otel toplantısı onu da sanıyorum size gelen belgeyle artık Yargıtay dava daireleri kurulunun kararına da heyet saygı duyar diye düşünüyorum. O heyet ne diyor bu tür toplantılar diyor sosyal içeriklidir. Yine burada sayın başkan sayın üyeler, Cumhuriyet çalışma gurubunun kararlarından sonra ben o çalışma gurubunun kararları uyarınca haber yapmışım. Tek gösterdikleri haber 23 Mayıs 2003 genç subaylar tedirgin haberi. O haberi enine boyuna anlattım size ben bir şey üretmedim başbakan ile Genelkurmay başkanı konuştu ben içini yazdım. Şimdi yapılan gibi, şimdi yapılan gibi ne diyor şimdi Metehan Demir başbakanla, Genelkurmay başkanı ile cumhurbaşkanı konuştu rahatsızlık konuştular diyor. Şimdi ben Cumhuriyet çalışma gurubunun bu talimatı doğrultusunda bu haberi yapmışım. Haber yapılış tarihi sayın başkan sayın üyeler, 23 Mayıs 2003 bu çalışma gurubunun kurulduğu tarih iddia makamına göre Aralık 2003 ben kurulmadan 6 ay önce nasıl böyle bir şey yapmış olabilirim bir. İki, bu Cumhuriyet çalışma gurubunu kurduğu iddia edilen kişi daha doğrusu çalışmalarını yaptığı düşündüğünüz, kişi iddia makamının bu iddiada bulunduğu kişi, muvazzaf albay Mustafa Koç’tu. Çok sevindik burada her tahliye her kes için bir sevinç oluyor en az tahliye olan seviniyor çünkü ötekilerin yanında sevinemiyor biz onun adına seviniyoruz. Ama ben tekrar sevincimi paylaşarak söylüyorum Cumhuriyet çalışma gurubunun belgelerini yazan kişi dediğiniz albayı serbest bırakıyorsunuz ama beni o gurubun emirlerine göre haber yaptı diye suçluyorsunuz bu ne kadar yargılamada eşitliktir, ne ölçüde vicdanidir? Sayın Koç’un sorgusu yapılsa denebilir ki yav sorguda anladık ki öyle değilmiş sorgusunu bile yapmadan bıraktınız. Benimde sorgum biteli tam dört ay oldu yine burada en geniş bölüm sayın başkan sayın üyeler, koca bir paragraf ilhan Selçuk ile Emre Kongar arasında içinde Mustafa Balbay’ın adının geçmediği dahi bir konuşma siz burada beni Cumhuriyet gazetesi adına mı yatırıyorsunuz? Eğer Cumhuriyet gazetesinin bir terör üssü olarak görüyorsunuz bu gazete her gün yayınlanıyor. Bu gazete 7 Mayıs 1924’te adı Atatürk tarafından konmuş demokrasiye inanmış Türkiye’nin bütün sancılarını içinde hissetmiş bir gazete. Bütün sancılarını içinde hissetmiş ve o sancıları içinde hissettiği içinde yara almış bir gazete ama şu anda ben hem bu gazete bir terör örgütünün merkezi gibi gösteriliyor burada hem Cumhuriyeti bombalayan örgütün üyesi olarak beni yargılıyorsunuz hem de bu örgüt adına Ankara’da bütün görüşmeleri yaptığımı iddia ediyorsunuz. hem de benim dışımdaki telefon görüşmelerini dikkatinizi çekerim sayın başkan

34

Page 35: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:35

sayın üyeler, iddianameden de öte bu bölümü delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi bölümüne koymuşlar bunu ilhan Selçuk ile Emre Kongar konuşmasını. Yani bu kadar bana ait görmüşler bu ne ölçüde hukukidir bunla beni ne ölçüde sorumlu tutabilirsiniz. Yüzyıllar önce roma hukukunda bile bir kişi ailesinden sorumluydu. Bir kişi suç işlerse ailesi de suç işliyordu ondan sonra bizde biraz önce bir arkadaşımız hukuku öğrendik burada dedi. Bende hukuku öğrendim diyemeyeceğim büyük bir dilim geniş bir dilim ama en azından ana hatlarıyla öğrenmeye çalışıyoruz suçun kişiselliği o kadar önemli bir kavrammış ki başımıza gelince anladık. Şimdi biz başkalarının planlarının başkalarının konuşmalarının başkalarının rahatsızlıklarının ceremesi olarak tutuklu biçimde yargılanıyoruz. Bir anlamda bizi televizyonda canlı yayında bir cinayeti izlerken sende tanıktın diyip tanıktan öte sen gördün istesen engelleyebilirdin diye yargılıyorsunuz ona benziyor şuan yargılanmamız. Gerçekten suçun kişiselliği o kadar önemli bir kavrammış ki şu anda ben bizim başımıza gelince görüyorum yine sadece iddianameye koymakla kalmayıp hukuki delillerin yani hukuki duruma da koyduğunuz yedi görüşmeyi alt alta koymuşsunuz. Bunların hiçbirinde daha doğrusu şöyle söyleyeceğim bana ait sadece iki cümle var, tümü başkalarının söylediğin ben not etmişim o notlarda ya alt alta konmuş ve birleştirilmiş. E burada şey olan örneğin Mustafa Özbek bana demiş ki bizim vakfın yasaya göre bu kısmın altını çizmek istiyorum, yasaya göre işbirliği yapma şansı sermayesinin yüzde 40 demiş yasaya göre, bakın yapalım demiş. Yasaya bakmışız yapamamışız, şimdi bunun neresi suç Allah aşkına? Yasaya göre demiş onu da not düşmüş yasaya göre yüzde 40’a kadar ortak olabiliyoruz demiş. Bunu iddia makamı sendikanın trilyonlarını terör örgütüne harcadılar diye yazmış. Ne kadar ağır ne kadar haksız ve biz bu gölgeyi taşıyoruz üzerimizde ve gördüğüm kadarıyla yani Özbek kendisi anlatacaktır ama Türk metal’i denetlemişler değil terör örgütüne kayıt dışı 5 kuruş harcamasını bulamamışlar, çünkü bizi de ilgilendiriyordu acaba bizimle ilgili bir şey çıkar mı diye bende merak ettim doğrusu yani iddiayı doğrulatan yada iddia çerçevesinde bir şey çıkar mı diye onunda olmadığını gördük. Yine burada aynen şu cümle Mustafa Sarıgül 800 oyla geliriz ve CHP yönetimine ele geçiririz, CHP’nin genel başkanı olurum demiş 810 oyla, bu suç mudur? Kurultay öncesi 810 oyla genel başkan olma olasılığı suç mudur? Maalesef bu da tekrar altını çiziyorum bunlar hukuki durumun değerlendirmesi bölümünde son olarak şu iddia bir kere daha herhalde taraf gazetesiyle birleştireceğim iddia makamı diyor ki benim için sürekli ekonomik sorunlar yaşayan bir gazetenin temsilcisi olarak şüphelinin irtibat halinde olduğu üst düzey bürokratlar ve askeri şahıslar ile devlet yöneticileriyle gazetecilik ilişkisi çerçevesinde irtibat kuramayacağı, borç batağındayız o yüzden irtibat kuramazmışız. Bu nasıl bunun neresi hukukidir? Ben şimdi bunları o dönem ya kimse bunu ciddiye almaz diye düşündüm ama tutukluluk devam edince bizim üzerimizde kuvvetli şüphe şeyi de devam edince tekrar artık sorma gereği duyuyorum. Borç içindeyse bir gazete bu hiç haber alamaz demek ise taraf gazetesi geçen hafta basılamadı sayın başkan sayın üyeler, matbaa borcu nedeniyle. Ve Ahmet Altan ile star gazetesi köşelerde kapıştılar kendi aralarında iki gün matbaa borcu ödenmediyse ne olmuş vesaire diye ve en çok haberleri yapan taraf gazetesi bunu nasıl ekonomik durumla bağdaştırır? Yani bu fakir ailenin çocuğu geri zekalıdır zengin ailenin çocuğu ileri zekalıdır demek kadar akıl dışı bir şey değil midir? Ben bunları tekrar biraz daha vaktinizi aşarak toparladım zaten bitmek üzere ama hani sabrınızın zorlamanın nedeni sayın başkan sayın üyeler, lütfen her şeyi bir yana bırakıyorum benimle ilgili şu delillerin ve hukuki durumun değerlendirilmesi bölümünü tekrar bir gözden geçiriniz bir bakınız şimdi bütün bunlar olduktan sonra sayın başkan düşünün Balbay cumhurbaşkanının mesajlarını iletmiş, gazetecilik görüntüsü altında başka haberler yapmış, başkalarıyla görüşmüş onları not etmiş, bütün bunlardan sonra bana şunu söylüyorsunuz sen halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik ettin. Ha bir tane yok, ben silahı en son 1982’de askerlik yaparken elime aldım. Yani silah aynı zamanda bir spor aleti hani spor olarak yapılıyor ona da saygım var ama ben sevmedim kişi olarak. Ama siz beni halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etmekle

35

Page 36: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:36

suçluyorsunuz bir gazeteciyi isyanda değil silahlı üstelik. Oysa ben burada beni dinleyen insanlar var konferanslarımda ben değil silahlı silahsız isyana bile teşvik etmem halkı. Çözüm demokrasi demişimdir en kapalı bir meclis bile kötü bir en kötü bir meclis bile kapalı bir meclisten iyidir demişimdir, hep kullandığım değerlendirmeydi. Şimdi beni siz Türkiye büyük millet meclisinin işlevini yapamaz hale getirdin diye ömür boyu hapse mahkum etmek istiyorsunuz suçlama bu. Bu anlamda ben artık tutuklamanın ikinci yılına girerken biraz önce söylediğim bu yargılamada eşitliğin özellikle altını çiziyorum ve adil hızlı ve tutuksuz yargılamanın eşit koşullarda yargılamanın çok önemli olduğun düşünüyorum. Tekrar ediyorum ben hukuku burada daha bir öğreniyoruz şimdi bir şu kavram çok kuvvetli şüphe, değerlendirmem hukuki olmayabilir affınıza sığınıyorum ama ben sözlüğe baktım sayın başkan sayın üyeler, şüphenin sözlük anlamı şu; bir olguyu bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık. Başkalarının iyi niyet ve amaçlarını kötüye yorarak işkillenme duygusu, şüphenin sözcük anlamı bu. Bunu koydum en temel on yıllardır genel şey şüpheden sanık yararlanır. Sayın başkan sayın üyeler, biz hukuk sistemimizde bu davalarla birlikte bu evrensel olguyu değiştirdik ve şunu getirdik; şüpheden hakim ve savcı yararlanır. Bu olabilir mi? değerlendirmem hukuki değilse benim hukuksal bilgimin eksikliğine verin ama her halde şüpheden sanık yararlanırda evrensel ve herkesin büyük ölçüde kabul ettiğini düşündüğüm bir gerçektir diye düşünüyorum. Burada sayın başkan, biz bir yatıyorsak ailelerimiz ve sevenlerimiz dokuz yatıyor. Bu kısmına girmiyoruz ama dramatize de etmek istemiyorum durumu zaten yeterince dramatik. Benim durumumdan daha ağır durumda olanların olduğunu da tahmin ediyorum ama vicdanınızı biraz yer eder mi diye şunu çok kısa paylaşmak istiyorum; tutuklandığımda oğlum 9 aylıktı şimdi 2 yaşında. Dayanamıyorum bazen kapalı görüşe de çağırıyorum. Cam bölmeden görüşüyoruz cam bölmeyi pencere sanıyorum kapı kolu arıyor, pencere kolu arıyor bulamayınca yumrukluyor ve ben o çok beklediğim görüşmenin bitmesi için dua ediyorum. Katlanmak çok zor, pencere kolu sanıyor onun açılamayacağını düşünmüyor. 9 yaşındaki kızım doğal olarak insan kendisinin fazla yapamadığını çocuğuna yaptırmak ister, gücüm elverdiğince Keman çalmasını istedim resim yapmasını istedim. Şimdi 9 yaşında şimdi babası öldürülen ve hapse giren kızların hayatını inceliyor. Benazir Butto’yu öğrenmeye çalışıyor 9 yaşındaki çocuk. Bunu ben sosyal bir olgu için paylaşıyorum sadece kendi sorunum yada durum dramatize etmek için söylemiyorum lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz. Burada şeyin gene hani hukuksal değimdir suçluyu kazıyın altından insan çıkar, suçlu suçluluğu kesin bile olsa insan çıkar. Burada geçmişte suç işlemiş olanın kişilerin bile hüküm giymiş kişilerin bile insan olduğunu da tanıyorsunuz görüyorsunuz herkesin kendince böyle bir hayatı vardır yani ben çok dramatik bir hayat yaşıyorum diye söylemiyorum ama hayatımızın beklenmedik bir zamanında hiç tahmin etmediğimiz bir böyle bir tablo ile karşı karşıya kalınca bizim tutukluluğumuzun çocuklarımın durumu karşısında insan onların hayatının nasıl şekillendiğini düşünüyor ve sizde burada bir kişiyi tutuklamıyorsunuz, bir kişiyi tutukladığınızda aslında bir aileyi tutuklamış oluyorsunuz. Eğer somut delil varsa tabi ki yapacak bir şeyimiz yok hukuk karşısında boynumuz kıldan ince ama bu sadece şüpheye dayalıysa o zaman şüphe ederim. hukuktan, vicdandan, eşit yargılanmadan. Çünkü bunun ne kadar süreceğini de bilemiyorsunuz bunun kuralını da bilemiyorsunuz hiç sorgusu yapılmayan bir kişinin biz içeride tahliye toto oynuyoruz. Biz içeride UBOR diye bir şirket kurduk umut borsası, sürekli yükselen ve düşen borsa. İnsanlar bir gençler çıkar diyoruz bu sefer olmuyor başka biri çıkıyor. Çünkü hukuki bir şeyde göremediğimiz için tam bu tahliye ortamında daha doğrusu hangi kıstaslar olduğunu bizde bilemediğimiz için o olasılıklara dayalı olarak bakıyoruz. O yüzden bence yine genel hani en kötü yasa bile iyi bir uygulayıcının elinde olumlu sonuçlar verebilir. Sizin elinize kuvvetle şüpheye dayalı o şüpheye dayalı olarak 2005 yılında yürürlüğe giren Türk ceza yasasının o maddesi bu tür durumlara izin verebilir. Ben o dönem bu yasayı incelerken gazeteci olarak köşemde yazarken Türk ceza yasası bu maddelere baktım acaba bu Türk ceza yasasının başındaki T harfi fazla mı diye bir köşe yazısı yazma gereği duymuştum.

36

Page 37: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:37

Kaderin cilvesine bakın ki ben böyle bir durumla karşı karşıya kaldım ben durumumuzu tekrar değerlendirmenizi bu gelinen noktada bizlerin bir gazetecinin tutuklanmasının tutuklu yargılanmasının aynı zamanda sansür anlamına geldiğini tekrar anımsatıyorum zamanı da biraz aştığım için özür diliyorum saygılar sunuyorum.”

Sanık Tuncay Özkan söz istedi verildi:"Sayın başkan sayın heyet kıymetli hazirun, yaralarımı sağaltmak için Türkiye’nin her bir yanından buraya gelen dostlarım, hepinizi saygıyla selamlarım. Bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçe yaşamak için sizden öncelikle bir talebim var efendim. Dışarıda çok sayıda dostumuz var içeride de boş yer çok onları almak imkanı varsa onlarda bu oturumu izleme imkanına kavuşsunlar çünkü Türkiye’de Kars’tan, Iğdır’dan Türkiye’nin pek çok yerinden gelen dostlar kapıdalar sizden böyle bir ricada bulunuyorum öncelikle. O zaman duyanlar duymayanlara anlatacak.”

Mahkeme Başkanı:" Olanın fazlası ( bir kelime anlaşılamadı) en kestirme yol o.”Sanık Tuncay Özkan:”Duyanlar duymayanlara anlatacak, zaten Türkiye’de öyle oluyor

efendim. Yerler boş duyanlar duymayanlara anlatacak.”Mahkeme Başkanı:" Yeter ki objektif anlatılsın.”Sanık Tuncay Özkan:”Tabi efendim.”Mahkeme Başkanı:" Bütün sorun orda.”Sanık Tuncay Özkan:”Öyle bir medya kalmadığı için objektif anlatacak medya yok.”Mahkeme Başkanı:" Maalesef maalesef.”Sanık Tuncay Özkan:”Objektif iddianame yazan savcılık yok. şaşkınlık içerisinde

Türkiye’nin nereye gittiğine dair kendime sorular soruyorum. Bu soruları sorarken yanıtlarda kendime dair de diyorum ki acaba nerede yanlış yaptık, biz nerede yanlış yaptık? Yanlışımızı çok sevmek, yanlışımız çok ilgilenmek, yanlışımız çok aşkla bağlı olmaksa bu aşk dönüşmez ki, varsa makinesi söyleyin bağlasınlar bizi dönüştürelim aşkımızı herkesi neye dönüştürdüyse bizde oraya dönüştürelim. Dönüşmüyor bu aşk, aşk dönüşmüyor aşık olduğunuz zaman yalan söyleme imkanınız yok, terk etme imkanınız yok bu aşk. Şimdi nereden başlayayım Türkiye nereye gidiyor önce savcılıktan başlayacağım tabi her zamanki gibi. Ne yapayım diye düşündüm elime geçen belgelerle beraber iki üç şey var biliyorsunuz her 15 günde bir benimle ilgili bir şey çıkar şimdi hani sorgum sırasında söylemiştim savcı savcının kurdu olmuş diye, yanlışmışım çok özür dilerim savcı savcının celladı olmuş. Ben Aykut beye talimat veriyor muşum ya, ben çünkü birden aşk kovuğumdan çıktım Aykut bey beni tanımıyor ben Aykut beyi tanımıyorum, ben 30 yaşındayım Aykut bey savcı araştırma yapıyorum ben talimat veriyorum hani poliste öyle iddia etmişler savcılık makamı öyle iddiası vardı ya. Aykut kim, nasıl talimat veriyorsun Aykut’a burada hepsi var sayın Nihat Taşkın oda’daydı Mehmet Ali bey çıkmıştı. Biz birlikte dinledik Zekeriya bey getirdi.”

Mahkeme Başkanı:"Mahkemeye hitaben lütfen.”Sanık Tuncay Özkan:”Tabi. Zekeriya bey getirdi CD’yi koydu bir dinledik ben dedim ki

böyle bir CD yok, poliste de bana sormuşlardı hala söylüyorum böyle bir CD yok. Ona geleceğim ama ondan önce bir şey söylemek istiyorum özellikle sayın Haşıloğlu’yla sayın Özese’nin artık her türlü şeyden vareste bunu bana ne olur anlatmalarını istiyorum ikisi benim yerine koymasınlar kendilerini empati yapsınlar ama desinler ki ya böyle bir şey nasıl oluyor. Şimdi şu gördüğünüz bir karar bu kararı hakim İsmail Gündüz vermiş. 9. Ağır Ceza Mahkemesinin bir kararı 9 kişiyle ilgili bir dinleme kararı burada kaç kişi gözüküyor efendim 4 kişi gözüküyor. Bunu ben nereden aldım mahkeme dosyanızdan aldım. İkinci iddianamenin eklerinden aldım 4 kişi gözüküyor üçüncü iddianameye gönderilen de 9 kişi var. şimdi bu bulmacada iki kişi var bu bulmacada çok önemli iki kişi var bunlardan biri benim kız kardeşim Halise Nuran Belet, Halise Nuran Özkan diğeri de eski eşim Arzu Özkan. İkisi hakkında dinleme kararı almışlar ama klasörlerden bir tanesine koyarken üstüne kâğıt koymuş kapatmışlar diğerini de açık tutmuşlar. Şimdi soruyorum ben suçluyum, ben teröristim ben suç işlemeye yatkın bir adamım ben bu tür

37

Page 38: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:38

numaralar yaparım, peki savcılık yapabilir mi, hukuk yapabilir mi, ülkenin savcısı yurttaşına tuzak kurabilir mi, bunun anlamı nedir? Hani kız, kızınız, çocuğunuz, oğlunuz, eşiniz ayrılmış olsanız dahi dinlenemezdi tanıklıktan varesteydi. Kararı almışsınız peki nasıl saklıyorsunuz, nasıl üstüne kağıt koyup da kapatıp ek olarak gönderiyorsunuz belge olarak, bana ne olur söyleyin, ben mi bu savcılığa güveneceğim, ben mi bu savcılığa inanacağım, bu savcılığın tarafsız olduğunu ben mi düşüneceğim, peki bu delillerle mi beni asacaksınız? Asın. Üstüne kağıt koymuşlar kapatmışlar buyurun asın, size burada dedim savcı bunun suç olduğunu bile bile bu konuşmaları nasıl koyar dedim, kızımla konuşmam, karıma konuşmam, erkek kardeşimle konuşmam, annemi dinlediler, erkek kardeşimi dinlediler, kız kardeşimi dinlediler ailemde dinlemedik kimse kalmadı çalışanların hepsini dinlediler kimse kalmadı. Suçumu söyleyin diyorum söylemem mehil istiyorum aylardır mehil istiyorum mehil verin ben suçumu ben söylemem söylersem öyle olur, suçumu söyle o zaman bana, bana suçum söyle delillerini göster. Ben nasıl bir teröristim Türkiye duysun vur alnımın ortasına suçumu delilleriyle birlikte 16 Aralık 2003 yok 16 Aralık 2003.”

Mahkeme Başkanı:" Yalnız sizi duyuyoruz, fazlasıyla duyuyoruz yani sizi. Fazlasıyla lütfen fazlasıyla duyuyoruz.”

Sanık Tuncay Özkan:”Duymadığınız kanaatindeyim sayın başkanım. Duymadığınıza dair kanaat sahibiyim Sayın başkanım.”

Mahkeme Başkanı:"Yok yanlı kanaat.”Sanık Tuncay Özkan:”Yanlış kanaatimi düzeltin o zaman Sayın başkanım, ben neden

tutukluyum, beni niçin burada tutuyorsunuz? Ne yapacaksınız şimdi bununla ilgili Sayın başkanım? Sayın savcılara da verebilirim, buyurun geldi herhalde ellerinize avukatlarımın yaptığı başvuru üstüne kağıt koyarak kapatıp bunu düzenlemek ne demek, bunu savcı düzenleyebilir mi? sayın Özese, sayın Haşıloğlu bunu bir savcı yapabilir mi,yapılır mı bu? Diğerlerini söyledim ee öyle geçti. Hadi burada artık işte, erkek kardeşimle konuşuyorum çocuk tercüman gazetesinden bir haber okuyor. Seni camiye almayacaklarmış ölünü yıkamayacaklarmış ya götürürsün cem evinde yıkatırsın diyorum, alevidir. İddianamede ne işi var, ne işi var iddianamede niye var, sonra ben neden suçlanıyorum? Bana koymamışlar halkı kışkırtma işini nedense sordum hatta 313 bende niye yok diye. Neden şimdi bunu yapanlara ne yapacaksınız, bunu yapanlarla ilgili ne yapacağınızı çok merak ediyorum. Bu aynı zamanda sizin tutumunuzun turnusol kağıdı bundan daha öte belge var mı tamam bana 19 aydır buradayım, 19 aydır beni burada tutuyorsunuz anladım peki bunu yapanlara bir şey demeyeceksiniz? Bunu yapanlarla benim aramdaki fark ortaya çıkmayacak mı? ben sahte belge falan düzenlemedim. Benim kalpazanlığım yok benim dolandırıcılığım yok ben vergi kaçırmadım mahkeme kararlarıyla sabit, ben yanlış hiçbir şey yapmadım. Peki bu yanlışı yapanlara ne yapacaksınız, bunu bekliyorum efendim sizden, avukatlarım gerekli başvuruyu yaptılar size bunu lütfen sonuçlandırın artık, sonuçlandırın ki bu dava birilerinin cirit oynadıkları çelik çomak oynadıkları oyun sahası olmaktan çıksın, çıksın lütfün. Böyle bir şey olur mu ? aynı karar, aynı tarih, aynı sayı, aynı numara, aynı yargıç birinde 9 kişi gözüküyor birinde dört kişi gözüküyor. Diğerlerinin üzerine kağıdı koymuş kapatmış fotokopi çekmiş yollamışlar evrakta sahtekarlık değil mi, resmi belgede sahtekarlık değil mi, görevi kötüye kullanmak değil mi? ihbar ediyorum suç duyurusunda bulunuyorum efendim. Dedim ya savcı savcının kurdu hayır savcı savcının kurdu değil asla değil savcı savcının celladı olmuş. Polise gittim işte hepsi burada bir CD var ne var o CD’de hani geçen ayda şey çıkarmışlardı Yeşil’i çıkartmışlardı evet ya Yeşil ile ilgili bütün belgeleri ben çıkarttım, susurluk ile ilgili bütün belgeleri ben çıkarttım. Düğün görüntülerini ben çıkarttım onları götürdüm Aykut beye teslim ettim efendim Aykut Cengiz, Aykut diye bir savcıyla konuşuyorsunuz yanında Engin Baltacı diye bir savcı var, evet. Siz Aykut beye talimat verip, öyle bir şey yok dedim yok böyle bir şey, haddime mi ne demek yok öyle bir şey. Var öyle bir şey. Yok öyle bir şey asla öyle bir konuşmam da varit değil böyle bir görüşme de varit değil

38

Page 39: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:39

böyle bir şey gerçek değil. ama var böyle bir şey polis iddia ediyor, yok kardeşim böyle bir şey yazdık geçtik avukatım orada. Savcı beye geldik savcı beyler benim yok dememden çok etkilendiler bunun üzerine Zekeriya Öz hemen telefona sarıldı CD’yi terörle mücadeleden getirtti, CD geldi o CD’yi bana 16 Aralık 2003 görüşmesinin CD’si diye getirdiler, hep beraber dinleyeceğiz CD bir başladı bir telefon konuşması bir yerde benim sesim var karşı tarafta Aykut beyin sesi var ama konuşma geliyor geliyor ha anladım ki poliste bana sorulan metin. Bir yere geliyor geliyor konuşma orada işte tensiplerinize falan diye bir montaj, dedim bu montaj böyle bir konuşma yok böyle bir görüşme yok öyle bir üslup yok öyle bir gerçek yok bu yalan, ben bunu kabul etmem. Bu nereden buldunuz bunu dedim işte halkalı falan filan oldu sonra Adnan Bulut’tan çıktı. Dedim ki böyle bir görüşme kaydı yok, böyle bir kayıt benden çıkmadı böyle bir kaydın tutulması mümkün değil ben kimsenin sesini kaydetmedim dünya kadar CD çıkarttınız 10 bin tane CD var bir televizyonu boşalttınız Ankara ve İstanbul bürosu dahil bir tek böyle bir kayıt var mı? yok böyle bir kayıt. Bende mi buldunuz hayır bulmadınız, Adnan Bulut’tan. Adnan Bulut burada size kalktı söyledi dedi ki böyle bir kayıt yok ben böyle bir kayıt bilmiyorum. Peki bu nereden çıktı, ben bunu söyledim o zaman Zekeriya beye Nihat beyde oradaydı bunu polisten aldınız Ankara ya istihbarat ya organizenin bir dinlemesine montajlayarak getirdiniz bunu buraya koyuyorsunuz dedim. Dinlemişse Adil Serdar Saçan dinlemiştir onun dedi elinde böyle o zaman şeyler vardı dedi, niye Adil beni dinlesin dedim? CD’nin geri kalan kısmına indik MİT müsteşarıyla benim görüşmem ama parazitlenmiş cızırtısı var aşağıya indik İstanbul valisiyle benim görüşmem, aşağıya indik İstanbul valisinin özel kalem müdürüyle benim görüşmem, aşağıya indik Adil Serdar Saçan’la benim görüşmem. Bunlardan bir bestof CD yapılmış bu CD’yi bana kabul ettirmeye çalışıyorlar, böyle bir CD yoktur, ben kimsenin sesini kaydetmedim bu benden çıkmış bir kayıt değildir Adnan Bulut ile reddetmektedir. Bu Ankara’daki istihbarat veya organizeden savcılara gönderilmiş üstünde gerekli montaj çalışmaları yapılmış o gün beklemeye bırakılmış bugün kullanılan bir materyaldir. Ben savunmamda savcı savcının yargıç yargıcın kurdu olmuş dedim, hayır yanılmışım çok özür dilerim kurdun ötesine geçmiş kurtlanmanın ötesinde, çürümenin ötesinde savcı savcının yargıç yargıcın celladı olmuş. Sonra toplanıp yurttaşın kellesi kopuyor. Şimdi ben soruyorum bu CD’den bende yok bende kaydı yok bulunmuş bir şey değil elimizde yok hiçbir şey yok, her yeri aradınız bakmadığınız bir yer kalmadı. CD internet ortamına nasıl düştü? CD naip hakimde de yok. CD adli emanette peki tam Aykut beyle ilgili Ankara ile ilgili yargıyla ilgili bir karışık ortam ortaya çıktığında benim savunmamda burada kendim dile getirdiğim iddianameden ayıklanmış eklerinden çıkartılmış adli emanete kaldırılmış bir CD, nasıl oluyor da ses olarak ses olarak internette yayınlanıyor, bunu nereden aldılar? Dün ben Mehmet Ali beye rica ettim burada dedim ki Mehmet Ali Bey bende yok nasıl bu siz nereden? O sizden çıkmıştır. Bende yok ama bu nasıl çıktı, bunu araştırmayacak mı mahkememiz, savcılık o CD’deki o görüntü, sesler yayınlandığı andan itibaren onunla ilgili soruşturma yapması gerekmiyor muydu? Ben istiyorum. O CD’nin üstüne parmak izi araştırması yapılsın daha önce de söyledim o CD’nin üzerinde her türlü çalışma yapılsın o sesler ayrıştırılsın bakılsın bunu ben istedim şimdi istiyorum tekrar istiyorum eğer savcılık savcı savcının kurdu celladı değilse, savcı başsavcısına bu tuzağı kurmuyorsa bu tuzağı polis kurduysa ben kurduysam benden birisi kurduysa çıkartın ortaya sizden rica ediyorum çıkartın ortaya. O internet sitesi kim, bunu nereden almış, nasıl yayınlamış o oraya nasıl ulaşmış, tek kopya olan CD nasıl olmuşta adli emanetten çıkmış orada yer almış. Emniyet mi vermiş, orada nasıl bulunmuş bu, bununla ilgili soruşturma yapmayacak mısınız, buna bakmayacak mısınız? Adli emanette bulunan bir CD nasıl olmuşta internet ortamına düşmüş ne var o CD’nin içinde, konuşmada ne var, Nesim Malki cinayeti herkes etek altında saklanırken ben kelle koltukta bu ülkede mafya ile mücadele ettim onun konuşması var. o konuşma nedeniyle efendim içeriğini hatırlama, ben açıklayayım 98 yılı Nesim Malki cinayetinden sonra Nesim Malki ile ilgili telefon dinlemesi yapanlar bir cinayet olayının bir cinayetin şifreli olarak

39

Page 40: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:40

anlatıldığını saptamışlar iki savcı, çalıştığım kuruma geldiler bana yemin ettirerek ellerindeki klasörü açtılar ve dediler ki soruyoruz ne emniyet biliyor ne MİT biliyor bu şifrelerin çözülmesinden bize yardımcı olur musunuz, bin cinayet işlenecek bu cinayeti durdurmamız lazım. Olur dedim, yemin ettim açtık birlikte benim odamda 20 tane şifreli konuşma ben bunları çözdüm ve kendilerine verdim ve bugün o iş adamı yaşıyor. Bunun çözüldüğünü ve benim tarafımdan çözüldüğünü o günkü DGM’den sızdırdılar ve o mafya babasının bir elemanı sabaha karşı benim evime bombalamak üzere gelirken yüz metre kala durduruldu İstanbul istihbarat şubesince canlı dinlemeye düştüğü için cezaevinden talimat verdi o mafya babası beni öldürmeye gelen mafya üyesi durduruldu ve bir yıl sekiz ay hapis cezası aldı. Çok mu merak ediyordunuz bu. Ne demişiz konuşmada o şifreler çözülmüş ona göre çalışma yapıyorum diyor çok çalışıyorum ama bana ulaşamazsan Engin’e ulaş. Ne talimatı nerenin talimatı, niye bugün çıkıyor bunlar ortaya? Bu devlette namuslu iş yapacak bir tek kişi olmayacak mı? ne yapalım yani kellemizi koltuğumuza aldık Türkiye’de mafyayla mücadele ettiysek hata mı ettik. Mafyanın karşısına çıktıysak hata mı ettik, terörün karşısında durduysak hata mı ettik bunu benim açıklamama niye zorluyorlar beni, neden? Cezaevinde yatıyor şimdi bunları tekrar duyacak tekrar talimat verecek cezaevinde şişlesinler dışarıda gitsinler ailesiyle şunla bununla uğraşsınlar diye. Mutlu oldunuz mu? ne olmuş ne var o konuşmanın içeriğinde? Aklı evvel iki tane gazeteci o CD’de bulunan bütün konuşmalar montajlı öyle bir görüşme yok, böyle bir görüşme yok, böyle bir karşılıklı diyalog yok. Ben o zaman 30 yaşındaydım efendim 30 yaşındayım insaf etsinler. Hepsi burada yani savcı savcının kurdu olacak Türkiye bir yere götürülmek istenecek cellatlık yapılacak benim üzerimden yapılacak kabul etmiyorum. Talebim, o ses CD’deki sesin internete kimin tarafından verildiğinin bulunmasıdır, bulunmasıdır. O kim tarafından ulaştırılmıştır ve ben size söylüyorum bakacağınız yer Ankara’daki istihbarat ve terörle mücadeledir İstanbul’da bunu kime emanet ettiyseniz onlardır birde kendi içinizdir, gene kendi içinizdir. Susurluğun bütün belgelerini ben verdim bütün belgelerini ben buldum götürdüm verdim, kimse ilgilenmiyordu o zaman herkes etek altına saklanıyordu. Ne oldu şimdi hata mı etmiş oldum, size yardımcı olmuyor mu gazeteciler bir haberi okuduğunuzda bir belgeyi gördüğünüzde ya bunu getir ver dediğinizde size getirmiyorlar mı? Ne oldu Aykut beyin üstüne gitmek için benim üzerimden mi gitmeniz gerekiyor. Bunları kabul etmem mümkün değil. ben böyle katakullileri kabul etmem bu entrika Bizans entrikası benim bunu kabul etmem mümkün değil, bu CD bana ait değildir asla bana ait değildir, görüşmeler montajlıdır benim bu CD’yi kabul etmem mümkün değildir, benden ele geçirilmiş değildir. Ele geçirildiği iddia edilen kişi bunu reddetmektedir yok böyle bir CD böyle bir görüşme yoktur, bunlar montajlanmıştır. Niçin MİT müsteşarıyla yaptığım görüşmenin kaydı parazitleniyor da Aykut beyin montajlanarak servis ediliyor? Türkiye nereye götürülmek isteniyor, ne yapılmak isteniyor Türkiye’ye? Her şey normal mi sayın heyete soruyorum savcılık normal görüyor peki sayın heyet normal mi görüyor Türkiye’de olanları, Türkiye’de yaşananlar normal mi, sayın Özese normal mi sayın Haşıloğlu normal mi, normal mi bugün yaşadıklarımız? Eğer bunlar normalse burada anormal bir yargılama yapıyorsunuz, eğer buradaki yargılama anormalse dışarıda çok garip durum var. Bu ne yaman çelişki, bizi bu çelişkiden çıkartacak olan sizsizin. Bu çelişkilerin hepsini ortadan kaldıracak olan sizsizin. Şimdi Mustafa Balbay anlattı ben keman çalmak istedim bizim kız gitar çalıyor piyano çalıyor hukukçu olmak istiyordu iki gündür ağlıyor okulu bıraktı başka bir okula geçiyor nefret ediyor hukuk okumak istemiyorum diyor, o da 17 yaşında. Mustafa’nın kızı 9 yaşında benimki 17 yaşında. Burada arada saatlerce aynı şeyi konuşuyoruz aman kızım okulu bırakma, aman yavrum orayı bırakma hayır bırakacağım istemiyorum diyor. Yetmez mi artık dava dava kızım yapma etme hayır ben kendim keman çalmak istedim. Bir gün kemana ilk başladığınızda çok zor bir alet çalanlar varsa bilir sesine dayanamazsınız ilik egzersizleri yaparken Japon Sony diye bir adam var o bir metot geliştirmiş o metotta ilk derste size daha dün annemizin çalmayı hemen hemen öğretiyorlar ama çalışmanız gerekiyor. Ben evde çalışıyorum

40

Page 41: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:41

yan komşumuz Musevi. Bir sabah kadıncağız yan taraftan kafasını uzattı Tuncay bey Tuncay bey dedi, yeter kuzum yeter kafa beyin kalmıyor dedi. Şimdi bende artık diyorum ki yeter hakikaten yeter, yeter bu işi durdurun bu kötü ilk kemana başlayan o kötü keman sesinden daha kötü bir şey, lütfen bunu durdurun. Nereye gidecek bizimle bizi burada tutarak bize burada zulüm ederek birilerinin nereye gideceğini zannediyorlar, ne olacak, biz başımızı eğecek miyiz? Sayın Özese ben fikirlerimden vazgeçer miyim sizce, sayın Haşıloğlu ben fikirlerimden vazgeçer miyim, vazgeçer miyim? Geçmem dimi, kararlılığım biter mi sona erer mi? ermez. Vazgeçmem ne düşünüyorsam oyum ben neysem oyum karşınızdayım bu karşınızdaki insan doktora yapıyorsunuz, doktora sınavına girdim yeterlilikten bıraktım çıktım gazetecilik yapacağım devam etmeyeceğim dedim istatistik yapıyordum hem de bir aritmetik ortalaması vardır, entelektüel zekanın bir aritmetik ortalaması vardır. Matematik şimdi size soruyorum ben otursam yazsam desem ki kardeşim bu ülkede demokrasi olmaz, demokrasi dediğin şey Irak’ta iki milyon insanı katline yarar bu ülkede bir despotik rejim olmalıdır. Ve bu rejim büyüyüp gitmelidir yürümelidir diye bir tez yazsam bunun bu davayla ilgisi nedir sayın Haşıloğlu? Söz böyle bir tez yazmaz mısınız, insan akıl oyunu dediğimiz şey entelektüel zeka matematik olarak bunu konuşamaz mı? yani bunu konuşmamışsınız bile entelektüel olarak bunları tartışmamışsınız bile hayatınızı demokrasiyi savunmaya insanların mutluluğuna, insanları aşkla sevmeye bu vatana aşkla bağlı olmaya. Bizim sloganımız vatan, namus. Ahde vefa. Vatan, namus, ahde vefa. Vatan dediğimiz şey memleket, namus dediğimiz şey bayrak temsil ettiği değerler, ahde vefa dediğimiz bu ülkeyi kuran o büyük ruhun o çınarın kendisi, büyük uzlaşma bu adamdan terörist olur mu, bu insanlardan terörist olur mu? aşkla gelmişler burada birlikteyiz Cumhuriyet mitinglerinde birlikte yaptık, ne yapmışız Cumhuriyet mitinglerinde suçsa kesin cezamı yeter Cumhuriyet mitinglerini ben yaptım evet ben yaptım. Ne olmuş suç neresinde, ne yapmışız Cumhuriyet mitinglerinde, kimin burnu kanamış? Recep Tayyip Erdoğan hükümeti böyle cumhurbaşkanı seçmesin demişiz erken seçim kararı almış gitmiş oy patlamasıyla gelmiş cumhurbaşkanını da seçmiş. Ne yapmışız, kimin burnu kanamış, kim çalışamaz hale gelmiş? Türkiye büyük millet meclisini ıskat nasıl ıskat bu Allah aşkına söyler misiniz insan derdini anlatmak için meclise yürürken meclise yürümek isterse ıskat olur mu? Sayın Özese bizim İzmir’den bir tane arkadaşımızın sayın Haşıloğlu İzmir’den bir arkadaşımızın telefon konuşmasını okudu. Üstelikte onun telefon konuşmasının bölümlerini benim diye okudu bende dedim ki yav insan meclise yürürse ben meclise kaç kez ben parlamento bürosu şefliği yaptım, meclisteki merdivenleri sayıyorum benim babam oradan emekli, ben meclisi nasıl ıskat ederim. Çözümünü aradığınız yere ıskata gider misiniz, yav gel milletvekili ol diye ısrar ettiler ya siyasetin dışında kalalım. Ama 22 Temmuz’un sonrasına kalamazdık artık, yapamazdık bunu. Peki, niçin ben buradayım? Meşru ilişkilerim sizi tanımıyor muyum, şimdi sizler beni tanıdınız ben sizlerle görüşmeyi bitirmeyeceğim devam edecek. Aykut beyi tanımıyor muyum tanıyorum, kaç kere görüştünüz çok kere görüştüm. O zaman DGM’deki hemen herkesi tanıyorum, Ankara’daki hemen herkesi tanıyorum, ben herkesi tanıyorum cumhurbaşkanını da çok iyi tanıyorum, başbakanı da çok iyi tanıyorum. Dedim ya o Carlo hikayesi anlattım ya burada ben oyum. Meşru ilişkilerimi meşru araçları suç sayarsanız o zaman gayrı meşruluk nerede başlıyor nerede bitiyor? Yani bir adam öldürülecek gel bunun çözülmesinde yardımcı ol olur olayım sonra 10 yıl sonra 15 yıl sonra 98’de yaptığınız bu yardımın karşılığını savcı savcıyı katletmek isterken bunu kullansın. Sizinde can güvenliğiniz ikinci kez ailenizin can güvenliği ikinci kez riske girsin, sustum herkes şu eteklerindeki taşları bir döksün diye. Bu CD bana ait değildir, ben böyle bir ses kaydı yapmadım. Diğer ses kayıtlarını niye söylemiyorlar o CD’nin içinde başka ses kayıtları da var ve o CD nasıl çıktı adli emanetten kim çıkarttı oraya verdi, kim yaptı bunu, bu davayla kim oynuyor? Yeşil’in kimlik bilgileri Yeşil’in kimlik bilgilerini ben verdim ne olmuş, bana geldi ben götürdüm verdim. Aykut beye verdim gene size getirip versem suç mu, yanlı mı yapmış olurum? Kitap yazdım bana kitap yaz mı dediniz, oturdum ergenekon ile ilgili üç tane kitap yazdım herkes oturup yatarken ben çalıştım. Bileğim

41

Page 42: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:42

düştü üç buçuk ay boyunca bileğimi kullanamadım, elle yazmaktan. Oradan sorular sordunuz e gene araştırıyorum, gene bakıyorum. Birisini gördüm mü gene ona hemen yapışıyorum, şunu biliyor musun bunu biliyor musun diyorum. Dün buradan çıktık gardiyanlarla beraber yürürken bir de baktım insanlara Orman projemizi anlatıyorum hızlı demir yolu projemizi anlatıyorum, yeni kentler projemizi anlatıyorum benim aşkımı engelleyemezsiniz, ama bırakın işimi yapayım bırakın çalışayım bu artık yeter. Yada niçin tuttuğunuz söyleyin, bana değin ki şundan dolayı tutuyorum suçumu söyleyin ekim ayında eylül ayında başvurdum Sayın Özese hatırlıyorsunuz siz başkanlık yapıyordunuz o sırada sonra sayın başkanda yazdı gönderdi. Nerede benim suçumu söyleyecekler delilleri göstereceklerdi, illiyet bağını kuracaklardı anayasa öyle demiyor ama ceza kanunu öyle demiyor mu CMK öyle demiyor mu? suçunu söylerseniz ihsası rey olur. E peki beni burada tutarsanız ihsası rey olmuyor mu, Sayın Özese Sayın Haşıloğlu? Bun ne yaman çelişki ki benimle ilgili olarak bana soru sormuyorsunuz ama ben burada yatmaya devam ediyorum. 19 ay bitiyor, Tuncay’ın uslanması için şu kadar bir süreye ihtiyacı var adalet bu mudur? Yani Türk adaleti böyle mi çalışıyor, siz ruhban değilsiniz, siz yargıçsınız ben hayatımda kendimi anlatmakta hiçbir mahkemede zorlanmadım sabıkasızım sizi anlatmakta nasıl zorlandığımı kendime anlatamıyorum. Orayı anladım oranın başka politik sorunları var, onların başka dertleri var onlar mesela polisin suç işleyeceğine inanmıyorlar ama diyorlar ki burada ki polisler buradaki askerler falan bunlar her şeyi yapabilir ama bizim polisler yapmaz diyor. Çünkü onların kafasında bir onların polisleri var birde başka insanlar var ama siz, siz ben size burada bağırsam çağırsam hakaret etsem siz karar verirken benim hakaretlerimi göz önüne almayacaksınız siz içeri çekildiğinizde ben öyle gördüm yani ağır cezada olmak ceza yargıcı olmak başka bir kimliktir, başka bir duruştur, ben bunu böyle gördüm. Sizler duygularınızla hareket edemezsiniz, ben buraya gelir derim ki ben öldürdüm evet o cinayete ben işledim evet yada onu ben yaptım siz bana inanmayacaksınız, bana soracaksınız. Şimdi burada birisi ağzından tek kelime çıkarsa şimdi diyorum ki yav bu Türkiye’de yaşanan şeyler için buraya yazdım yazarken not başlıklarına bakıyorum yav bir iç savaş mıdır desem şimdi diyorum ki sayın Özese ne dedin sen bakayım iç savaş mı dedin sayın Haşıloğlu a bak iç savaş dedi. Ya şimdi ben nasıl konuşayım yani konuşurken bile Türkiye’de bir iç savaş yaşanmıyor mu? evde hanımınız size demiyor mu bu iç savaş nereye gidiyor Türkiye’de bu kurumlar arası savaş demiyor mu Allah aşkına. Arkadaşlarınızla bunu konuşmuyor musunuz? O günlük hayatımızdaki dili burada konuşamıyoruz. Bakın savcılar bana diyor ki, topluyorum sayın başkanım saatte gözüm yarım saati asla geçmeyeceğim. Şimdi bu iddianame beni siyaset yapmamı suç sayıyor sivil toplum örgütlerinde yer almamı suç sayıyor, bu iddianame beni Cumhuriyet halk partisini bu iddiana beni MHP’yi bu iddianame beni siyaseti ele geçirmekle suçluyor. Bu talimatları da Mustafa Balbay ile sayın Özbek’ten aldığımı söylüyor. sayın Özbek’i burada tanıdım, burada tanıdım sayın Özbek’i. Hatta arada dedi ki yav biz daha önce niye tanışmamışız ki dedi. Burada tanıştık. Balbay ile oturup konuşmuşluğumuz yok 6 tane telefon konuşması diyorlar, yalan. Onlar santral dinlemesi olduğu için tıpkı biz Anet Şahakyan benim sekreterim onu da aldılar içeriye şoförümü aldılar içeriye. Yani bir karım birde kızım kaldı dışarıda birde anam. Onun dışında zaten herkesi aldılar her evi bastılar her yere girdiler bana yav senin bir arşivin depon var mı bunu nerede tutuyorsun diye sormadılar hala kimse sormadı biliyor musunuz? Ben hala anlatmaya çalışıyorum orası benim depom değil kanal Türk’ün eşyalarını götürüp koyduğumuz yer, ben hala bunu kendimce anlatmaya çalışıyorum. Peki nereye geldik Cumhuriyet halk partisini ele geçirmeye çalışması CHP’ye üye değil. ADD, ya Şener Eruygur ile diyorlar Şener Eruygur’un karşısında muhalefettim orada telefon konuşmalarımda var. insanlar burada kime sorsanız, ADD içindeki ayrılıkta Şener paşanın bu tarafta benim onun karşısında yer aldığımı söyler, Mustafa Yurtkuran’ın telefon konuşmalarına bakın zaten göreceksiniz yani bunları böyle birbirine örümcek ağı gibi ördüğünüz zaman içinden çıkılmaz diye bir şey yok. bazı şeylerle ilgili susmamın sebebi Aykut beyle ilgili falan bunlar bunlar düzmece bunlar senaryo tahrif edilmiş

42

Page 43: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:43

gerçek o yüzden kabul etmiyorum. Ha sustum niye sustum? Yav tekrar mahkeme cezaevindeki adamla karşı karşıya gel, bugüne kadar sustum ama arkadaşlarım susma diyorlar söyle diyorlar e söylüyorum işte. Yani bütün bu tartışmaların odağına getirip beni böyle koydukları zaman mutlu mu oluyorlar bu iddianamenin amacı ne? Neresinde kuvvetli suç yani sayın başkanla benim tanışmışlığım yok, sayın başkanla benim bundan önce benim görüşmüşlüğüm yok, sayın başkanın görmediği kuvvetli suç şüphesini sizde uyandıran şey neyse bana söyleyin ben onu gidereyim bana sorun, benim hayatımda anlatamayacağım bir tek zerre yoktur bir salise yoktur. Zaten her şeyi ortay döktünüz hanginizin 10800 tane telefon konuşması var Allah aşkına söyleyin. Ailemin tamamıyla dostlarımla arkadaşlarımla 42 tane ağır hakaret içeren küfür içeren telefon konuşması var. Bu insanlar sevdayla geliyorlar ne olduğumu biliyorlar, benim kızım Nazlıcan burada sorun bakalım benim ağzımdan bir tek kötü laf duymuş mu, bir tek kere duymuş mu? o dedi ki bunları eklemişler sen söylemezsin bunları. İnsan bazen konuşurken kaçırıyor bazen iki kişi arasında. Niçin yapıyorlar? Bir siyasi linç kampanyası, olmasın olacağım, olacağım. 50 yıl yatırın 50 yıl sonra sokağın ışığına bırakın yapmam gereken neyse onun yapacağım, demokratik hakkımı, hukukumu, sevdamı, aşkımı asla terk etmeyeceğim ben bu aşkı bırakmam. Vatan, namus, ahde vefa, ben bu ülkenin kurucu değerlerini ben bu ülkenin büyük olma hayalini ben bu ülkeyle ilgili hayallerimi terk etmem. Niye siyasi konuşuyorsun, ne anlatayım size, ne söyleyebilirim size? Lütfen sizden yardım istiyorum. Siyasi konuşmayayım, ne anlatayım size? Önümüzdeki Cuma günü size demir yolu projemizi anlatacağım. Onun yanı sıra onun alt başlığı olarak hastane otomasyonu projemizin ben gözaltına alındığımda dosyalarımızın alınması sonucu AKP tarafından nasıl çalınarak uygulamaya sokulduğunu ama yanlış uygulandığını anlatacağım. İşte orada arkadaşlarım, Kartepe’deki eğitim çalışmalarına katılan arkadaşlarımla beraber hastane otomasyonu projesi geliştirdik, bunu internete koydunuz dosyalara koydunuz AKP çaldı ve uygulamaya koydu. Bunu anlatacağım size yeni kentler projemizi anlatacağım, Türkiye’de 5 yılda nasıl dışarıdan işçi getirerek Türkiye’nin iş gücünü büyütmek zorunda olduğumuzu anlatacağım. Tarım ve hayvancılık üzerine kuracağımız kentleri anlatacağım. Bana seçim propaganda çalışmasını burada geçirtirseniz bu kürsüden yapacağım, benim başka çarem yok, beni sokağa bırakın ben insanlarla kucaklaşayım, aşkımla buluşayım. O aşktan Türkiye’ye kötü bir şey doğmaz biz bir yanı ıhlamur bir yanı çınar kökleri bu topraktan beslenen ulu bir ağacız. Bizden ne isterseniz onu bulursunuz bizim sevda dışında bir şeyimiz yok, ben karşıtlığı severim çünkü siyaset bir karşıtlık sorunudur. Ama ben kutuplaşmayı sevmem. Biz eğer kutuplaşmayı sevseydik Cumhuriyet mitingleri sonrasında yada içerisinde derdim ki niye duruyorsunuz efendim şunu yapın bunu yapın. Öyle bir şey yok. yani ben üç buçuk milyon kişi topladığım mitinglerde darbeye karar verip onlarla birlikte bir şey yapmak için bir şey yapmadım, ama evde otururken arkadaşlarımla beraber parti kurarken buna parti kurma çalışması geldiler beni aldılar ve buna karar verdiler. Sayın başkanım, başka bir belge yok diye yazı geldi sizde okudunuz. Gelen belgelerin içerisinde Mutlu Ekizoğlu diye emniyet müdürünün gönderdiği bir rapor var okumanızı çok istiyorum o raporu onu da size sunacağım ayrıca orada diyor ki Tuncay Özkan yakın adamlarıyla birlikte iki gün sonra siyasi parti kuracaktır. Benimle ilgili izleme, gözleme, değerlendirme raporu. İki gün sonra siyasi parti kuracak adam gözaltına alınır mı Sayın başkan, Sayın Özese, siyasi parti kurmakla darbenin ilişkisini bana anlatır mısınız? Bir insan siyasi parti kuracaksa sizin vicdanınıza sesleniyorum darbe diye bir şeyin peşinde olabilir mi, Allah aşkına söyleyin. Kenara çekilir beklersiniz gelir sizi götürür bir yere koyarlar. Şu projeleri geliştirir mi bir insan? Lütfen olaya hukuk bilimi açısından bakmanızı rica ediyorum yoksa dediğim gibi burada size ancak siyasi projelerimizi anlatabilirim bundan sonraki süreçte çünkü hukuken söyleyeceğim bir şey kalmadı. Ne söyleyebilirim, ne anlatabilirim size? Sayın Özese’ye, Sayın Haşıloğlu’na benim söyleyecek başka bir şeyim yok sizi seviyorum, siz beni sevmeyebilirsiniz. Ama sizi sevmem sizin bana yaptığınız muameleye karşı çıkma hakkımı sonuna kadar kullanmaktan alıkoymaz. Nasıl sizin beni sevecek dahi olsanız bir suçum varsa

43

Page 44: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:44

onunla ilgili görüşünüzü bana sorarak açıklayarak sahihe kavuşturarak gerçeğe dökerek o konuda görüşünüzü oluşturacağınız gibi. Bende size diyorum ki bana suçumu söyleyin bana sorun bende size anlatayım. Ama böyle istiare yatacaksak, siyasi kumpasların, oyunları peşinden gideceksek sayın başkanım bundan sonraki savunmalarım siyasi olacaktır çok özür dilerim çünkü bu dava politik bir davadır bana başka çıkış yolu bırakmıyorsunuz. Mahkemeniz heyetiniz suçumu söylemiyor, suçumla ilgili karineleri söylemiyor. Avrupa insan hakları mahkemesine başvuracağım başvuramıyorum. Avukatlarım burada savcılıktan yanıt gelmiyor, savcılığa sordum Eylül ayından itibaren sordum hiçbir sorunun yanıtı yok. Tuncay Güney yazılacak yerlerin hepsine Tuncay Özkan yazıp dinleme kararı çıkartmışlar mahkemelerin hepsi vermişler dinlemeyi. Yurtdışı telefonu diyor Tuncay Güney’in telefon numarası kayıtlarda var ama Tuncay Özkan diye istemişler. Tuncay Özkan diye kendisinin önüne gelen talebi mahkeme, hakim onaylamış kararı vermiş. Tuncay Özkan diye dinleme yapmışlar. Kimi dinliyorlar Tuncay Güney’i bu kadar ciddi bu dava. O yüzden sizden ricam beni sevdiklerimle buluşturun. Sayın Özese vicdanınıza sesleniyorum kırın şu çemberi, kıramayacağınız bir şey yok. ben burada ne görüyorsanız oyum benim bir arka planım yok. ha başbakan gibi konuşmamı istiyorsanız siyasi rakibim varsa aranızda o zaman cübbesini çıkartsın siyaset meydanına çıksın karşı karşıya gelelim herkes oyuna baksın. Ama ben sizi yargıç olarak görüyorum hukuk vicdanınıza, yargıç vicdanınıza ağır caza yargıçlarının ceza yargıçlarının muhkem vicdanına kadim vicdanına seslenerek diyorum ki bu zinciri kırın beni yargılayın. Siz seni yargılamıyoruz deseniz ben bu davadan aklanmak zorundayım, hızlı yargılayın adil yargılayın tutuksuz yargılayın ve beni sevenlerle benim buluşmama bu aşkın bir araya gelmesine mani olmayın. Teşekkür ederim efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Siz konuşacaktınız.”Sanık Mustafa Özbek söz istedi verildi:" Emcet bey konuşacak, ondan sonra ben

konuşacağım.”Sanık Tuncay Özkan Söz almadan konuştu:”Emcet bey konuştu.”Sanık Mustafa Özbek:”Ben konuşuyorum.”Mahkeme Başkanı:" Siz oradan sıranızı salmışsınız yani, gelin bakın, gel bakalım

yoktunuz burada.”Sanık Mustafa Özbek:”Yaşlıyım diye en sona bıraktılar.”Mahkeme Başkanı:" Öyle mi?”Sanık Mustafa Özbek:”Evet.”Mahkeme Başkanı:" Peki. Şimdi CD’yi değiştireceğiz sizde biraz oturun beş dakika ara

verelim.”Sanık Mustafa Özbek:”Hay hay tamam.”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuklu sanık İbrahim Özcan rahatsızlığı sebebiyle salondan ayrıldı. Tutuksuz

sanıklardan Adil Serdar Saçan ve Merdan Yanardağ ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Nurperi Sancak, Av. Bülent Vural, Av. Şevki İlericioğlu ve Av. Ali Rıza Dizdar’ın da geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Mustafa Özbek söz istedi, verildi:” Sayın başkan, değerli üyeler, duruşma bizim duruşmamız başlayalı sayın başkan dokuz ay doluyor. İçeriye girişimizle işte bu ayın yirmisinde yirmi birinde on beş ay bitiyor on altıncı aya giriyoruz. Bu geçen dokuz aylık duruşma sürecinde iddianamede yer alan delilsiz ispatsız bir takım şeyler yazılmış hakkımızda fakat bunlarla ilgili on beş ayı dolduran tutukluluğumuz süresinde, dokuz ayı dolduran soruşturmamız yani soruşturma süresinde herhangi bir ek bilgi delil gibi bir şey de yok ki iddialar da hemen hemen tamamıyla çürümüş yok olmuş durumda. Yani insan düşünüyor bir kişi niye hapse alınır niye hapiste yatar, hapishanede yatar inan bunun cevabını bulmak hiçbir arkadaşımız bulamıyor. Bende

44

Page 45: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:45

bulamıyorum. Ben, beni niye aldılar neden yatıyorum, on beş ay oldu on beş ay doluyor yatıyorum ifadem alınmadı işte sorguya gelmedik, deliller ortada yani hiçbir delil yok hep uydurma bir takım şeyler konmuş. E ben bir sendikacıyım. Bi sendikacı dendiği zaman bu sivil toplum örgütü yahut diğer kuruluşlarla bir mukayese edilmemeli. Demokrasi üç ayaklı bir masaysa demokrasinin o masanın bir ayağı sendikalardır. Yani sendikalar yoksa o ülkede demokrasiden bahsetmek zaten mümkün değil. Onun için sendikalar sosyal faal yani görevlerinin dışında bizim üyelerimiz öyle gönülden bağlı mutlaka gönülden bağlı olan vardır ama aidat vererek o sendikaya üye olurlar. Aidatıyla üye olurlar ve o verdikleri aidatında her üç senede bir hesabını sorarlar. Yaptığın icraatın hesabını sorarlar. Yani bir kötü toplu iş sözleşmesi yaparsanız sizi orada tutmazlar. Ben 38 sene sendikacılık yaptım. Herhalde bir hatam olsaydı, yani bizim metal iş kolunun üyeleri hepsi enstitü mezunu çocuklar, hepsi meslek sahibi sanatkar ve yaratıcı insanlar. Ve bu insanlarla ben 38 yıl beraber oldum. Bir defa karşıma aday çıktı üç rey aldı. Herhalde bu millet benim kara kaşıma kara gözüme hevesli değildi icraatıma mesleğime dürüstlüğüme efendim onlara karşı tavır ve hareketimizle bize şey yapıyorlardı. Şimdi bir sendika burada iki gazeteci arkadaşımız var bir tanesi sonradan parti kurdu Tuncay Bey diğer arkadaşlarımız genelde memur asker ve polis. Tabi burada gazeteci gazeteciliğini yapacak. Siyasetçi siyasetçiliğini yapacak. Yani eğer ülkede demokrasi varsa efendim birleştirici bütünleştirici toplumları efendim tepki toplumu haline getire demokratik tepki toplumu haline getirecek vurmadan kırmadan demokrasiyi ayakta tutacak ve yahut icraat yapanların icraatını bizi de çok protesto ettiler. İşçiler çok protesto yani yanlışlarımızla. Siyasetçilerde edecekler. Elbet ki etmeliler. Sonra sendikalar işte Avrupa sendikacılığını görüyorsunuz. Avrupa sendikacılığı bitmiştir. Şu getirilen anayasadaki işçiler ile ilgili sendika üyelikleriyle ilgili hükümler geçerse Türkiye’de de sendikacılık akamete uğrayacaktır. Bir işyerinde örneğin Tofaş işyerinde sekiz atölye varsa sekiz sendika olacak. Nitekim Renault da Fransa da Renault da öyle. Yahut Almanya da mercedeste öyle. Yani sendikalar akamete uğradı. Ne zaman Avrupa birliğinin son döneminde sendikalar patron ve siyasetçiler birleşti Avrupa birliğini oluşturdular. Onu bilahare size okuyacağım. Uluslar arası işçi sendikaları konfederasyonu Aysiyef ile Emek konfederasyonu birleşti Norveç’ten Tacikistan’a, Estonya Letonya’dan Türkiye’ye kadar bu 54 ülkeyi nasıl Hıristiyanlaştırırız görevini üstlendiler. Yazılı Türkiş de belge var bu konuda yani belge şimdi bende de bulamazlar. Ama isteyeceğim o belgeyi getirip burada size de okuyacağım. Yani bu şekil oldu siyasetleşti. Şimdi hizmet sendikacılığına kaydırdılar işi. Öyle olunca Türkiye’de de bunu yok etmek için bir takım entrikalar çevrilmeye başlandı. Biz sayın Demirel ile çalıştık söyledim daha evvel konuşmalarımda Özal ile çalıştık diğerleriyle çalıştık Tansu hanımla, Mesut beyle bütün başbakanlarla eleştirdik ağır eleştirilerimiz oldu falan oldu filan hiçbir şey olmadı tabi ki eleştireceğiz biz. Ama yasa dışı hukuk dışı bir eleştiri asla bizde mümkün değil. Eleştirinin dozu belki yasal çerçevede ağır olur veya hafif olur o artık oradaki şeye bağlı. Şimdi ülkemizde sendikalar hiçbir şey ile ilgilenmeyecek sivil toplum örgütleri hiçbir şey ile ilgilenmeyecek efendim suç bunlar. İşte Türkiyem topluluğunu niye kurdun, e kurduk Türkiyem topluluğu, Türkiyem topluluğu kuruldu birçok toplantı yaptı burada bana sorulması gereken şey sayın başkan siz şu toplantıda yasa dışı şunu yaptınız. Şu konuşmada yasa dışı bununuz var. Eğer yasa dışı Türkiye’nin aleyline rejimin aleyhine bir konuşmamız varsa ben şahsen onu beklerdim. Niye kur kurduk. Yani Türkiyem topluluğunu kurduk çalıştı. Faydalı da oldu. Efendim Türk boyları konfederasyonu niye kurdun kurduk. Bir sürü dernekler federasyonlar var o da kuruldu ona benzer ha onun bir yasa dışı faaliyeti var mı bana göre o araştırılmalı. E siyaset yaptın mı siyaset veya siyasetçilerle konuştun mu, konuştum ben hep bütün siyasi parti başkanlarıyla görüşürüm hepsiyle görüşürüm. Ve bugüne kadar da 38 yıl görüşerek geldik cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, bakanlarla. Elbet ki böyle olacak. Eğer demokrasi yaşayacaksa efendim birleştirici bünleştirici bütünleştirici yol gösterici bir politika izlenip barış içerisinde ülkemizin ekonomik kalkınması sağlanacaksa bu el birliğiyle olur sade bir

45

Page 46: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:46

iktidar partisinin çabasıyla olmaz. Bugünkü sayın başbakanın söylediği gibi yüksek yargı organlarına ne diyor siyaset yapacaksanız soyunun çıkın karşıma diyor meydanlara gelin. E biz meydanlardaydık içeri aldın. Hem meydana çıkanı içeri alıyor içeri alacağını da meydana davet ediyor. İçeri alacağını da meydana davet ediyor. Ama bu böyle olmaz böyle politika olmaz, böyle demokrasi olmaz. Bunu mutlak uzlaşarak, uzlaşarak bu ülke bizim. Bayrak tek, vatan tek, Allah tek, peygamber tek, kitap tek bunları böyle söyledik biz böyle söyleyerek geldik sayın başkan. Vatanımıza, milletimize, devletimize, bayrağımıza sadık vatansever insan olarak ben sendikacılık yaptım. Ve iş kolumuzda on dört bin üyeyle 1975 de başladım bugün üç yüz yirmi bin üyesi var. Ve dünyanın en zengin sendikası. Şimdi Türk metal sendikası biz başkan olduktan sonra hem üyesini çoğalttık hem de bölgelerde hizmet binaları yaptık. Yani lokaller yaptık, efendim sinemalar yaptık ne biliyim ben sosyal şeyler faaliyetler gösterecek yerler yaptık. Örneğin bir üniversite kurmak için müracaat ettim her türlü ikmalini yaptık. 40 trilyonluk mal varlığıyla yani şimdiki büyük Anadolu oteli Ankara da havaalanının yanındaki o Avrupa ülkelerinin hiçbirinde olmayan bir eğitim ve spor kompleksidir, sayın başkanım. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde yoktur o. O denli büyüklükte ve kapsamlı yani kapalı spor salonuyla efendim içerideki direksiz bu tip salonlarla mesela üç bin kişilik salon var içeride. Direksiz uzay çatıyla yapıldı. Her şey sinemasından tutun hamamından saunasından işçi eğitimi yapıyor orda. Elli bin işçi bir konuşmamda söylemiştim, 2009’un Aralık ayında Aralığın son gününde onun merasimini yaptılar elli bin işçi dünyada en çok eğitim yapan sendika Türk metal sendikasıdır. Eğitim olmazsa nereye varabiliriz eğitimsiz işçiyle ne yapabiliriz. Eğitimsiz halkla ne yapabiliriz. Ama bu bazı siyasetçilerin işine gelebilir. Bugün Türkiye de eğitim ortalaması ilkokul beş. Gönül isterdi ki bu lise olsun, lisenin üzerinde olsun. Bugünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları elbet ki o zaman yaşamayacaktık. Yani şimdi biz içerdeyiz on beş ayı aşkın süredir gazetelerden ve televizyonlardan kendi koğuşumuzda bakabildiğimiz kadarıyla inan içimiz kan ağlıyor. Ne oluyor Türkiye de nereye gidiyor Türkiye. Yani bir hesaplaşma var. Bir hesap yani bu hesaplaşmanın biz neresindeyiz. Yani buradaki arkadaşlarımız neresinde bu hesaplaşmanın. Bizimle ne ilgisi var bunun. Bir Ergenekon dediler terör örgütü dediler efendim bizlere işte üyesiniz efendim yok ben bu terör örgütünün adı var kendi yok terör örgütünün finansmanı finansörü peki sayın başkan bu finansörü olan kişi sendikacı birine para verirken Allah aşkına bir belge var mı bir tespit var mı bir delil var mı, yok. Şüphe. Yav şüpheyle bir insan on beş ay yatırılır mı sayın başkan. Şüphe, yani bir sendikanın sendika denetimden geçmişti Balbay söyledi, söylemiştim ona. Sekiz ay denetlediler sendikayı iki tır evrak. Bir şey yok ne olur sendikada ben sendikanın parasını kime verebilirim. Böyle şey mi olur. Sonra hangi terör örgütü ne terör örgütü. Ben 71 yaşındayım bu yaştan sonra hangi terör örgütü sonra Türkiye de ihtilalleri kimin yaptığı belli. Bugüne kadar kimin yaptığını yaşarak geldim ben atmış ihtilali dahil. Görülmüş müdür bir sivil kişilerin gazetecilerin sendikacıların efendime söyleyim ihtilal yaptığı terör örgütü ne terörü. 1985 de Abdullah Öcalan’ı ağır şekilde eleştirdiğim için ben teröre yeni başlamıştı. Bana koruma verdiler. O tarihten içeri girinceye kadar devlet korumasındaydım ben. Ve devlet korumasında olan bir sendikacı efendim terör örgütünden içeri alınacak ve yargılanacak. Neyle yargılanıyoruz havadan sudan şeylerle yargılanıyoruz. Ve sendikacılık biz sendikacılık yaptık sayın başkan siyaset yapmadım ben. Parti kurmak istemedim. Çok ısrar ettiler bana istemedim parti kurmadım ben. Kursaydım belki en güçlü partilerden biri olacaktı ama böyle bir şey yapmadım. Hoş yapsam ne olurdu yasak mı parti kurmak. Sayın Haberal söyledi AKP’yi kuranlar bana da geldi en tepesindeki. Hükümette biri de yetkili yerde. Geldiler bana AK parti kuruluyor şöyle ben yokum dedim ben yokum sizinle olamam dedim. Ben bunu söyledim. Yani şimdi onunla suç mu işledim parti kurdular diye. Bana geldiler gerekirse isim de veririm. Geldiler sendikada yemek yedi konuştuk sizinle bizim yolumuz ayrı ben sizinle bir olamam dedim. Şimdi onlar yetkili hükümet biz parti kuracakmışız ve yahut işte terör örgütü falan diye şüphe kuvvetli suç şüphesiyle buradayız. Şimdi sayın başkan ülkenin hizmete ihtiyacı var. Üniversite dedim

46

Page 47: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:47

üniversite kuracaktık. O da terör örgütüne girdi çıkarıp çıktı Türkiye’yi Amerika yönetmeli falan diye de beyanat verdi ismini şu an hatırlayamıyorum rektör. Üniversite rektörü Kemal Gürüz. Götürdük şeyi iki hocayla profesörle her şeyimizi tamamladık. Yerimizi aldık şunu ettik bunu ettik yani sendikadan yasal şekilde o dönemki yasalara göre 40 trilyonluk mal varlığıyla Mustafa Özbek işte şu Türk metal bilmem ne üniversitesi. Dedi ki, bu Mustafa Özbek olmaz Kemal Gürüz bey rektör. Kafadan daha açar açmaz. Niye olmuyor dedim. Olmaz dedi. E Süleyman Demirel üniversitesi oluyor da Mustafa Özbek üniversitesi niye olmuyor dedim ve bitti bizim işimiz. Üniversiteyi vermediler o kadar uğraştım Süleyman beyde söz verdiği halde Cumhurbaşkanıydı o zaman söz verdiği halde Kemal Gürüz’den YÖK’ten çıkaramadık. Yani sendika olarak vakıf olarak onu kuracaktık Metvak diye vakfımız var. Bir üniversite kurmak ve geneli meslekle ilgili meslek liseleri yüksek meslek okulları hukuk efendime söyleyim ve sendikacılık birimleri akademileri açmak. Şeyimiz buydu ve bunu birçok Avrupa ülkesinde var idi eskiden. Bizde yapalım dedik ama müsaade etmediler. Yaptırmadılar üniversite kurdurmadılar. Hemi eğitim şu bu diyoruz bas bas siyasetçiler bağırıyor bir noktaya gelince eğitimimiz şu şu işte üniversite kıt o zaman 1995’li yıllardan bahsediyorum. Hem de üniversite kurmak isteyene üniversite müsaadesi vermediler. Ama öyle insanlara devletin arsasını verdiler üniversite kurdurdular adını da koydurdular. Ama biz işçi sendikası olarak işçiye üniversite kuracaktık. Gücü olmayan işçi çocuklarını bedava okutacaktık eğitime katkımız olacaktı, olmadı. Gel, dedik bir hastane kuralım. Bizim sendikanın yanına AKP sonradan geldi aramızda yüz metre yok. Arsada arkada beş buçuk altı dönüm boş yerimiz var onbir dönüm hepsi bir kısmına sendika binası yaptık bahçesini şeyini sayın başkan iki buçuk yıl şimdiki sağlık bakanıyla uğraştık. Aha bugün aha yarın, aha bugün aha yarın vermediler bize. Hastane ruhsatını projemiz her şeyimiz hazır olduğu halde sendikanın kuracağı acıbadem hastanesiyle de anlaştık Mehmet Ali beyle Ankara şeyi o hastanesi o olacak İstanbul da Marmara bölgesinde İzmir de kayseri de bizim üyelerimiz de acıbadem hastanelerinde yüzde yirmi indirimle muayene olacaklar. Ve yıllık 150 ile 200 arası kontenjan verdi. Yani bakıma muhtaç yahut hiç gücü olmayan işçiler ameliyat olacak yurtiçi yurtdışı kontenjan almıştık. Sağlık bakanımız şimdiki sağlık bakanımız bize vermedi. Hastane ruhsatını vermedi. Hemen bizimki çay yolunda Eskişehir yolunda hemen bize yüz elli iki yüz metre mesafede yeni bir hastane kuruldu. Ona ruhsat verdiler. Ama bize ruhsat vermediler sendikaya hastane ruhsatı vermediler. Bakın şimdi niye bir işçi düşünün Türkiye genelinde metal işçisi çok ucuz şekilde muayene olacak. Ve bir sosyal hizmet getiriliyor ve engellendik. Neden, biz hükümetin hükümeti eleştiriyoruz diye hükümetin icraatlarını eleştiriyoruz diye. benim görevim ben sayın başkan. Benim görevim hem işvereni eleştirmek hemi hükümeti eleştirmek. Ben sendikanın başında nasıl duracağım o zaman. Ben güçlü olmazsam o sendika da nasıl durabilirim. Yani bir taraftan dert yanıyoruz okul yok üniversite az hastane az ama yapmak isteyene de müsaade etmiyorlar. Hastane kurdurmuyorlar. Bu anlayışla bu siyasi kapasiteyle Türkiye nereye gider bilemiyorum, nereye gider bilemiyorum. Bunun ötesinde Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra uluslar arası Avrasya metal işçiler federasyonunu kurduk. Arnavutluk’tan Tacikistan’a kadar 19 ülke 21 milyon üyemiz var şu an ve oranın da genel başkanıyım ben halen. 45 bin Avrasyalı sendikacı eğittik Ankara da. Hem kendi işçimizi eğitiyoruz sendikalar, sendika şubelerimizi eğitiyoruz hem bölgelerde eğitim var bölgesel hem yöresel eğitim hem bölgesel eğitim hem de genel eğitim. Dünyada bunu yapan hiçbir sendika yok altını çizerek ve iddia ile söylüyorum sayın başkan. Eğitime çok önem veriyorduk biz çok önem veriyorduk. Eğitimli kitleden kimseye zarar gelmez. Ülkeye de zarar gelmez, fabrikaya da zarar gelmez, sendikaya da zarar gelmez. Ama bu yaptığımız faaliyetlere izin vermediler ha Avrasya metal işçiler federasyonu ve Ortadoğu sendikaları Fas’tan tutun taa Körfez ülkelerine kadar Libya’sından efendim Suriye’sine kadar bütün sendikalar bizimle eğitim anlaşması yaptı eğitime geliyorlardı. Tabi kapasite o kadar genişlemişti ki, tabi bizim ana politikamız Avrasya politikası. Avrupa birliğine karşı değiliz ama Avrasya’yı da unutmayalım. Çünkü Avrupa ile bizim teknolojik

47

Page 48: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:48

ilişkilerimiz var. Mekanik ilişkilerimiz var orayla mutlak şeyimiz olacak ama 21. yüzyılın ekonomik kalbi Avrasya coğrafyasından o ekonomik pastadan Türk milleti de payını almalı iddiasında idik biz. Ve bu iddianın halende peşindeyim ben. Şimdi bizi Avrasyacılık yapıyor diye suçlayan bugünkü siyasi iktidar dış Türkler başkanlığı kurdu meclisten geçirdi günaydın. Sene 90 sene 2010. ne kadar kaybettik, neleri kaybettik. Dünyanın geleceği Avrasya da sayın başkan Avrupa da değil. Ha Avrupa ile bir olalım ilişkimizi kesmeyelim ama Avrasya dünyanın geleceğidir dünyanın ekonomik geleceğidir. Avrupa’nın bize yapacağı belli haçlı seferlerinde veya da o tarihten bu tarihe ne yaptıysa halen uygulamaları yarın yapacakları da odur. Biz dizlerinin üzerinde çökmüş Avrupa birliğine yalvaran bir ülke olmaktan çıkmak durumundayız. Ayaklarının üstünde dimdik duran ekonomisi güçlü, kadroları güçlü, eğitimini tamamlamış bir Türkiye ancak ayakta kalabilir. Aksi takdirde Türkiye’yi yok edecekler sayın başkan. İşte güneydoğuda olan olaylar. Bugün Türküm demek suç güneydoğuda. Ama burada siz Türküm derseniz sizi ırkçılıkla suçluyorlar. Ama bir Diyarbakır belediye başkanının konuşmaları hakkında hiçbir bakan hükümet hiçbir işlem yapamıyor. Hiçbir işlem yapamıyor her türlü hakareti yapıyor. Ben Diyarbakır belediye başkanından daha mı ağır eleştirdim bu hükümeti de beni içeri aldılar. Benim tek suçum ağzım sayın başkan konuşmam. Benim hiçbir suçum yok. Tek suçum o, hükümeti eleştirmek. Ve bundan dolayı getirdiler bizi buraya koydular. Varsa Allah aşkına bir suç çıksın ortaya neyse yok böyle bir şey yok. Biz ar’ı ile namusuyla haysiyetiyle çalışan bir sendikayız. Yani 38 yıldır benim hakkımda bir şey çıkmamış da hemen mi çıktı. Bu kadar hizmet veren bu kadar sosyal yönü ağırlıklı olan eğitime ağırlık veren uluslar arası ilişkilere ağırlık veren bir sendika genel başkanı efendim on günlük bir seyahatimiz vardı Marmara bölgesinde döndüm sabah altıda evimize geldiler. Hayırdır böyle böyle e buyurun. Aradılar aldılar getirdiler hala buradayız. Şimdi sayın başkan bu Türkiye’deki şu anki hesaplaşmanın lütfen bizi dışında tutun. Bu Ergenekon örgütü, olmayan Ergenekon örgütü bunun bizimle ne ilgisi var. Biz bunların hiçbir yerinde değiliz. Hiçbir yerinde hiçbir arkadaşımız değil. Ne ihtilal yapacakmışız biz. Hangi silahla, hangi parayla yani bir ihtilal dendiği zaman Allah aşkına bu şey mi çocuk oyuncağı mı kim yapabilir bunu. Şuradaki insanların gücü buna yeter mi? Ama vicdanlar karalanırsa elbet yetiyor o zaman. Şimdi bana şu denmeli, Mustafa Özbek sen şurada şu toplantıyı yaptın, şurada şu askerle oturdun işte söylüyorlar ben inan burada öğrendim Cumhuriyet grubu. Var mı benim bir yerde toplantıya gitmem. Herhangi bir grupla herhangi bir sivil toplum örgütüyle bir toplantım varsa bana söylesinler. Şurada gittin şununla oturdun ben gitmem gitmedim de. Ha bana gelen arkadaşlarımız elbet görüştük. Görüşmeyeceğiz mi elbette ki görüşeceğiz ama böyle bir şeyimiz yok çünkü benim siyasi partiye bir şeyim yok. Yani böyle bir niyetim yoktu parti kurma niyetim yok. Ne işim var benim ben sendikacıyım. 1977 de Süleyman Bey bana milletvekilliği teklif etti ben gitmedim. Bütün liderler milletvekilliği teklif etti ben gitmedim yani siyaseti istemedim ben. O bakımdan bizim siyasetle siyasi partiyle ama elbet ki biz siyasetçilerle oturur kalkarız AKP’lilerle de oturur kalkarız CHP’lilerle de oturur kalkarız. MHP’lilerle de oturur kalkar geçmiş dönemlerde her partiyle her siyasetçiyle oturup siyasi tartışmalar yapılmıştır. Ve sonra bizim ülkemizde gidin bir kahveye elli hükümet kurulur elli hükümet yıkılır. Yani bizim toplumun yapısı bu. Telefonu açtığın zaman bizim Anadolu da abi topumla tüfeğimle arkandayım yayındayım. İnan konuşma budur. E şimdi bunların hepsi suç oldu başkan. Sevgili başkan böyle şey mi olur? Bizim bir kültür yapımız var toplumun yapısı var konuşma tarzı bu. Ha bir telefon konuşmamız var mı yok. Toplantı var mı yok. Şuraya gitmişim mi yok. Şunu yapmışım mı yok. Hiçbir şey peki ben niye buradayım bu yaşta? Niye buradayım ben? Yani o kadar enteresan ki bunu sorduğunuz zaman iş çok kötü altından kalkılmıyor. Cumhuriyet gazetesiyle ilişkiler bunu anlattım sayın Balbay da söyledi. Bir konu oldu 2821 sayılı yasa eğer müsaitse Türkiş’in onayıyla yüzde kırkına kadar sendikanın parasının yüzde kırkına kadarıyla bir ortaklık yapılabilir. Soruldu, yasa müsait değil böyle kapandı gitti ama bu inanın bu televizyonlarda manşet haber olarak verildi manşet haber olarak. Olamaz böyle bir şey. Bu kadar konuşma ha strateji dergi şeyimiz vardı bunu anlattık

48

Page 49: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:49

daha evvel sayın başkan. Strateji dergisiyle ilgili programımızı şeyimizi TUSAM’ın efendime söyleyim ordaki bizim hocaların on üç yazı çıkıyorsa dokuzu bizim arkadaşlarımın yazısıydı dergideki yazı. Tamam biz o derginin parasını veriyorduk ama yirmi yirmi beş milyar ha o dergi de on üç makalenin dokuzu onu bizim makalemiz çıkıyordu yani Türk metalin makalesi çıkıyordu, makalesi çıkıyordu. Öyle bir ortaklığımız oldu öyle bir konuşmamız oldu. Balbay ile olan ilişkilerimizi anlattık zaten ha burada Balbay’ın dışında benim hiçbir arkadaşla da ne tanışmışlığım var ne de konuşmuşluğum var. Tanımam hiçbirini. Hiç kimseyi tanımam burada. Ama aynı örgütün üyesiyiz. Ve bu örgütün de finansörüyüm. Nasıl oluyorsa bu? Bugüne kadar her şeyimizi didik didik ettiler sayın başkan. Yani hem sendikanın hesaplarını hem benim şahsi hesaplarımı. Hem çocuklarımın hesaplarını bir şey yok. Bir şey bulamadılar ne bulacaklar. Ama delil bulabilmek için yaptılar bunu hiçbir delil yok. İddia var delil yok. Ha biz yargılanmayalım demiyoruz şimdi bazı arkadaşlarımız var söylüyor Özbek tutuklandı niye işte Ergenekon örgütünün finansörüymüş. Aslı yok yaylasında on bin bilmem neyim yayılıyor diyenin hesabı ha bunun bizi yargılayın. Yargılanalım hızlı yargılayın ama dışarıda yargılayın başkan. Tutuksuz yargılayın. Bizim ne kaçacak yerimiz var ne şu var ne bu var hiçbir şey yok. Biz altı kardeşiz. Çocuklarımız torunlarımız onların çocukları hesapladığınız zaman sadece babamdan gelen aile yüz elli kişi bugün. On dokuz torunum var üçü ben içeriği girdiğimde evlendi üç tane de torunum oldu. Torunumun çocukları oldu. Yani ben nereye kaçabilirim Allah aşkına. Yani bu olacak şey mi? Sonra bir teyzem öldü bir ablam öldü. Gidemedik. Buradayız. Bir takım mahrumiyet şeyleri içerisindeyiz. Ha şimdiye kadar on beş ay olmuş bitiyor hiçbir yeni delil yok sayın başkan. Hakkımızda gelen hiçbir delil yok. Öyleyse artık geri tarafı elbet ki, yüce mahkemenin biz adaletine inanıyoruz bize kararı siz vereceksiniz biz sizin adaletine güveniyoruz sizin adaletinize güveniyoruz. Başka kime güveneceğiz. Sayın başkan değerli üyeler bizleri şahsım itibariyle söylüyorum tabi burada elbet ki ne kadar isterseniz tutarsınız biz içerde bugün tutukluyuz. Yukarıda Allah aşağıda siz varsınız sayın başkan. Bizim başka kimsemiz yok. Sizin adaletinize güveniyoruz biz. Sizin adaletinize güveniyoruz. Buna da mecburuz zaten neye güveneceğiz başka. Bir mahkeme var yargıçları var başkanı var iki yardımcısı var elbet üç kişiye güveneceğiz biz. Kime güveneceğiz? Ha birileri doldurmuş getirmiş bir sürü şeyler efendime söyleyim. Avrasya haber ajansından maliye bakanlığının gizli raporu çıkmış. Yaz Mustafa Özbek’e bana ne Avrasya haber ajansından sayın başkan. Bana ne Avrasya haber ajansının ben müdürü değilim. Bir şeyi değilim. Yahut askeri dokümanlar çıkmış yani gitmişler genelkurmay başkanlığı toplantılarına haber müdürü elbet ordan bir takım belgeler alıyor bilgiler alıyor notlar alıyor. Mahkeme de hakim bey bana soruyor bunu. Ben dedim yani genelkurmayın toplantısına mı gittim sendikacı olarak not mu aldım yok. Yani nereden ne buldularsa sayın başkan bizi buraya getirebilmek için bize yamadılar. Ha bundan sonrası bu üç kişinin adaletiyle başta sizin sayın başkan ona güveniyorum. Başka yok başka şeyimiz yok. Her şeyimiz ortada bizi yargılayın ama süratli yargılayın ve tutuksuz yargılayın sayın başkan. Yok karartacak ne delil var benim Allah aşkına ne delilim var benim karartacak ne delil var ki hangi delili karartacağım ben şu yaştan sonra. Ha benim yapım belli karakterim belli Türkiye tanır beni sayın başkan, sayın üyeler Türkiye tanır benim kırk yıldır politikamı tavrımı yapımı kültür yapımı siyasi yapımı inancımı herkes bilir. Ben rota değiştirmedim değiştirmem de. Ben milliyetçi muhafazakar bir yapıya sahibim. Bunu asla değiştirmem. Ama bizi bu şekilde tutup yani ne elde edecek devlet ne elde edecek mahkememiz ne elde edecek bilemiyorum. Yani beni tutmakla burada devlete bir faydası varsa canım feda olsun devlet için bunu yeminle söylüyorum. Eğer devlete bir faydam olacaksa canım feda olsun. Ama burada bizi tutup ne mahkememize ne faydası var ülkemize ne faydası var. Bırakın gidelim dışarıda. Ha burada fazla kaldıkça bilmiyorum yani seçimler gelirse belki milletvekili olarak çıkarız bizde hani güneydoğulu biri çıktı ya milletvekili olarak. Vallahi bende öyle çıkarım yani herhalde. Yani ama bırakın gidelim ben sonra sendikadan ayrıldım başkan yani aday olmadım. Onun için yapımız belli çizgimiz belli. Laik demokratik sistemi

49

Page 50: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:50

savunuyorum ben Atatürk’ü savunuyorum. Atatürkçüyüm. Yani bundan bundan ödün vermem de mümkün değil. Çünkü bu Cumhuriyeti kuran odur. Bu Cumhuriyeti kurup bugünlere kadar geldiyse laiklik sayesinde gelmiştir. Laikliği dinsiz olarak anlatanlar Allah onların cezasını versin. Laiklik dinsizlik değil bunu anlatmayanların da Allah gözünü kör etsin bu güne kadar. Atatürk’ü anlatmayanların da Allah gözünü kör etsin. Ne diyim ben bişey diyemiyorum başka. Bu devleti kurmuş bize emanet etmiş. Her şeyiyle her tarafımız işgal edilmiş bir ülke çıkmış ortaya bu Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş benim babam söyledim on üç yıl harp etti sayın başkan. Galiçya da Çanakkale de istiklal harbinde. Şimdi ben söylüyorum hendek savaşıyla Uhud savaşı ne kadar mukaddes ve mübarekse Çanakkale savaşı da istiklal savaşı da o kadar mukaddes ve mübarektir. Bunu söylediğin zaman bir takım şeylerin zoruna gidiyor. Ya o da mukaddes ve mübarek bu da mukaddes mübarek. Yani Çanakkale harbiyle istiklal harbi olmasa şu mahkemeler olur biz burada olabilir miydik bugün. Bir kişi Atatürk hakkında ta Almanya’dan geçmişte beyanat veriyor. Manisa da bir toplantıdayım. Oranın tugay komutanı var valisi var belediye başkanı var. Atatürk’e ağza alınmayacak laflar söylüyor. Dedim ki, ey büyük Atatürk niye bu Cumhuriyeti kurdun. Kurmasaydın keşke. Sana bugün bu lafı söyleyen falan kişi şimdi bir kilisede papaz olacaktı. Çünkü yunan memleketi olacaktı burası. Önce hayret ettiler sonra alkışladılar beni. Hani bir takım değerlerimize sahip çıkacağız geçmişimize sahip çıkacağız bir millet geçmişiyle, tarihiyle, kültürüyle yaşar sayın başkan. Ha bunlara sahip çıkmak kötü bir şey değil ki, ben iftiharla sahip çıkıyorum geçmişimize kültürümüze. Kötü bir tarihimiz yok. Güzel bir tarihimiz var güzel dünyaya hizmetleri var on altı imparatorluk kurmuş bu millet. Ha o milletinde biz afatıyız. Fazla vaktinizi almayacağım başkan mahkemenin zaten.”

Mahkeme Başkanı:" Geçti zaten vaktiniz.”Sanık Mustafa Özbek:” Bi hayli bi hayli konuşmalar oldu. Ben teşekkür ediyorum. Delil

karartacak bir durumum yok. İkametgahımda sabittir. Efendim tahliyemi talep ediyorum teşekkür ederim. Hepinize saygılar sunarım.”

Sanık Neriman Aydın söz istedi, verildi:” Yüce mahkemeyi saygıyla selamlıyorum. Siz mahkeme heyeti olarak bu tuzağı hazırlayanlar bu iftiraları düzenleyenler hakkında hiçbir hukuki işlem yapmasanız da biz iftiralarla sanık yapılanlar olarak biliyoruz ki, hukukta olmayan ilkelerin hiçbir kanuna uymayan davranışların yaptırımların gereği olarak karşınızdayız. Sayın başkan sayın heyet 20 Temmuzdan beri ağabeyim Kemal Aydın ile birlikte ağabeyim Hamza Demir, ağabeyim Ali Özoğlu, ağabeyim İbrahim Özcan tutuksuz yargılanan ağabeyim profesör doktor Ercüment Ovalı yeğenim Mehmet Ali Çelebi ile birlikte tarihin kara sayfalarına geçen sözde Ergenekon silahlı terör örgütü davasını izliyorum. Tek kadın tutuklu sanığı olarak da içinde bulunuyorum. Yüreğim kaldırmadığı için çokça da mahkeme salonunda duramıyorum. Hukuk ve kanunlar çiğnenerek nasıl esir alınıp tutuklattırılıp zindana atıldıysam öyle de bir yargılama yapıldığını gözlemliyorum ve görüyorum. Çok konuşan mı tahliye ediliyor hiç konuşmayan susan mı yada ABD’yi övüp Türk silahlı kuvvetlerine söven mi? Siyasi iktidarı övüp Türk silahlı kuvvetlerine hakaret eden mi? Ben neden buradayım diyen mi? Ben ABD başkanı Busch’un ülkemiz başbakanına emri ile buradayım diyen mi? Ben de ne yazık ki, ABD başkanının ülkemiz başbakanına emri ile yüce mahkemede bulunuyorum. İkinci iddianamenin tek tutuklu Türk kadını olarak Türk milletine, Türk milletinin en kutlu değerlerine ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ile dolu şahsım için düzülen iftiralara delil yapılan bu değerlerimi daha doğrusu suç yapılan değerlerim nedeniyle de yüce mahkeme huzurlarındayım. Bende sanık kürsüsüne tarafınızdan çağrılıncaya kadar konuşmamayı düşünüyordum. Konuşmanın bir anlam ifade etmeyeceği kanaatini taşıyordum. Bu zulüm günlerini Allah’tan sabır isteyerek bekliyordum. Ama sabrında bir sınırı vardır sayın başkan. Ben Allah değilim ki, ben tanrı değilim ben kulum. Yüksek müsaadelerinizle bir kul olarak bir beşer olarak bugün bende mahkemenizi on dakika süreyle meşgul etmek istiyorum. Gerçekten sözlerimin yüce mahkeme heyeti için bir anlamı olacak mı bilemiyorum. Şunun için zindana atılmışsam bu Neriman Aydın yüzünden Cumhuriyeti

50

Page 51: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:51

yıkamıyoruz bu Türk kadınının yok edilmesi gerekiyor amacı ve hedefiyle düşmanlarımızın emirleriyle Silivri de esir ağabeyim Kemal Aydın ile birlikte esir isem bu benim yaşarken aldığım en büyük paye olacaktır. Cumhuriyet benim gibi sizin gibi canların verilmesiyle anneleri babaları için en kıymetli evlatlarının bedenlerinin toprağa düşmesiyle kazanılmadı mı bu devlet böyle kurulmadı mı? O zaman aynı canlar feda olur ve Cumhuriyet ebediyete kadar yaşar. Ben ilim irfan sahibi bir Türk kadını olarak diyorum ki, Cumhuriyet tanrının insanlığı idare şeklidir onun için ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk kurduğu devlete Cumhuriyeti rejim yapmıştır. Cumhuriyeti ortadan kaldırmak yıkmak ve yönetimi yeniden Türk milletinin egemenliğinden, egemenlik ve bağımsızlık esasından uzaklaştırmak için 10 Kasım 38’den beri Mustafa Kemal Atatürk’ün nutuk da düşman olarak gösterdiği düşmanlarımız ve onlara bir kez daha yurt içinde yardım edenler yeniden peydah olmuştur. Cumhuriyeti yüce bir değer olarak değer yapan Türk milletine ve Cumhuriyeti korumak ve kollamakla kutlu nöbetini büyük fedakarlıklarla yapan Türk silahlı kuvvetlerine açılan bu savaşta devletimizin adli makamlarının zemin ve araç yapılmasının boyutlarını görmemek için kör ve sağır olmak gerekirdi. Sayın başkan bir Türk kadını olarak kör ve sağır değilim Türk milletinin anaları kızları kadınları kör ve sağır olursa yeryüzünde esaret zinciri boynunda ancak düşmanlarımıza köle olurlar. İlim irfan sahibi bir Türk kadını olarak kör ve sağır değilim onun için mahkemenizde Avrupa birliği ve ABD karşıtı olarak yargılanıyorum. Bu büyük ve tarihi gafleti ispat eden iddianame denilen istihbarat raporunu Türk tarihine fitne belgesi olarak kaydedilmesine aracı yapılan mahkemeniz huzurlarındayım. Öz ağabeyimle birlikte yargılanıyorum. Savunmamı yapmama az bir zaman kalmış bulunmaktadır. Ağabeyim Kemal Aydın beyden sonra mahkemenizce çağrıldığımda millet kürsüsüne geleceğim. Yargı darbesiyle avukatımız Yusuf Erikel Bey sözde Ergenekon terör örgütüne üyelik suçlamasıyla tutuklanarak Silivri zindanına biz müvekkillerinin yanına gönderildiği için hem sanık hem müdafi olarak savunmamı yapacağım. 75 milyonluk ülkemiz nüfusunun avukatlık mesleğini yapan takriben otuz bin avukat içerisinde beni ve bu davada zulme muhatap ailemi savunacak yegane avukat sayın Yusuf Erikel beyefendi idi. Bu meşhur davda beni ve ailemi savunacak hiçbir avukat bulunmamaktadır. Ben ve burada yargılanan ailem avukatım bilge insan Yusuf Erikel beye henüz benzin parasını bile ödememiştik. Avukatımıza maddi olarak çok borçlanmıştık ama şimdi bizim avukatlığımızı yapmasından dolayı yaşadığı zindan hayatı nedeniyle kendisine birde manevi olarak borçlandık. Hak ve hukukun olmadığı yerde başbakanın baş kadı olduğu bir mahkemede avukata gerçek hukuk adamlarına ne hacet sayın başkan. Avukatın varlığı gerçek mahkeme ve hukukun hukuk devletinin olduğu yerde bir anlam ifade eder ancak. Bu mahkemede bu yüce değerlerin olmadığını içişleri bakanı Sayın Beşir Atalay’ın biz Silivri de bir mahkeme kurduk. Orada yargılama yapıyoruz sözleriyle zaten bildiğimiz mahkemenin amaç ve hedefini idrak edecek kadar akıl sahibiyiz ki, bizleri iftira ve yalanlara bağlı olarak yargılıyorsunuz. Gerçekte olmayan işlerle hiçlerle dedikodularla ve iftiralarla yargılıyorsunuz. 20 Temmuzdan beri duruşma salonunda bulunuyorum tek kelime konuşmadım tek saniye kullanmadım hiçbir talepte bulunmadım. Sanık kürsüsüne çağrılışımı bekledim. 20 Temmuzdan beri her Cuma ailemizin avukat Yusuf Erikel Bey hariç her sanık avukatını mahkemenizin tayin ettiği sürelerle dinledik hiçbir şikayetimiz olmadı ailemizin yargılanması başladığı gün ilk kez mahkemeniz salonuna gelen avukat Yusuf Erikel beyin savunmasını yapacağı altı kişi olan bir ailenin savunmaları başladığında mahkemenin kendisini ilk kez gördü ve dinledi. Müvekkillerinden iki kişinin savunmasını yaptığında yargının darbesine maruz kalarak cezaevine bizlerin yanına gönderildi şimdi mahkemenizde baş kadının kim olduğunu söylemeyelim mi sayın başkan. Aile avukatımız avukat Yusuf Erikel bu davayı açtıranları mahkeme salonunda deşifre etmedi mi anlıyoruz ki baş kadı olan başbakanın yargıya emriyle tutuklanıp cezaevine kondu. Anlıyoruz ki mahkemenin başkanı da savcısı da hakimi de sahibi de emir vereni de baş kadı başbakandır. Evli değilim sayın başkan bekarım. Ben demir parmaklıklar arkasında iken kocam bensiz kaldı. Ben ona kadınlık yapmak için evlenmedim demeyeceğim çünkü bekarım

51

Page 52: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:52

ben bu konuşmamı seksen yaşındaki annem için yapıyorum. Annemin ömrünü uzatamam çünkü buna gücüm yetmez. 22 aydır ağabeyim Kemal Aydın beyi 14 aydır da beni görmedi. Arz ettiğim üzere annemin ömrünü uzatamam. 22 aydır kürsüye çıkmak ve savunmamı yapmak için sadece ben eşkıya değilim demek için bekliyorum. Bu vesileyle bir anaya yapılan bir büyük zulmü mahkemenize bildirmek istiyorum. dilerim sizin Cumhuriyet savcılarının ve mahkeme heyetinin anneleri hayattadır. Evli olanlar çoluk çocuk sahibi olanlar için annelerin bir değeri kalmayan toplumumuzda bekarlar için anne en büyük nimettir. Benim annem seksen yaşında öz oğlu Kemal Aydın öz kızı Neriman Aydın bu iki öz evladı kadar sevdiği oğlu Ali Özoğlu, oğlu Hamza demir, torunu Mehmet Ali Çelebi ve en son oğlu avukat Yusuf Erikel zindanda. Benim seksen yaşındaki anacığıma bu ne ki bu ne nefret, bu ne intikam sayın başkan. Bu zulme imza atanların hangi ülkeden, hangi milletten, hangi dinden olduklarını doğrusu merak ediyorum. Mahkemeniz heyetini ve gerçekten Cumhuriyet savcısı makam sahiplerini tenzih ediyorum. Benim ilk sorgumu sayın Mehmet Ali Pekgüzel Bey yaptı, yargılamamı da sayın Haşıloğlu yaptı. Ve tutuksuz yargılanmak için tahliye etmişlerdi çünkü ağabeyim tutuklanmıştı tahliyemin sebebi olarak ben böyle düşünüyordum. Mevcut durumumda hiçbir şey değişmediği halde beni ek ifade bahanesiyle tutuklayanlar tutuklatanlar için şahsımda değişen hiçbir şey olmadığı halde birinci sorgumdaki soruların hemen hemen aynısı sorularak beni zindana göndererek büyük bir acı yaşayan seksen yaşındaki anacığıma acılarını artırmaktan başka ne kazandılar sayın başkan. Ve biz itham edildiğim iddiaların tamamı tarihi araştırmalarımdan yapılan alıntılardır. Bilgisayarımda bulunan onlarca defterlerimde bulunan 25 yıllık tarihi ve bilimsel araştırmalarım içerisinden yapılan alıntılar ile hakkımda yüz sayfayı bulan iftiralar düzülmüş senaryolar hazırlanmıştır. Sayın başkan, Lozan anlaşmasıyla ilgili yaptığım araştırmamda geçen ve şahsıma ait çalışmamda bulunan Lozan’ın imza günü üç gün resmi tatil olmalıdır ilk meclis Türkiye büyük millet meclisi ulusta yeniden açılmalı 23 Nisanda özellikle ilkokul çocukları bu kutlamaları yerinde izlemelidirler şeklinde kutlama merasimlerine yönelik çalışmalarımda çok sevdiğim bir Türk halk müziği sanatçısının da ismi geçtiği için esprilerimizde gece yarısından sonra Türk halk müziği söyleriz böylece eğlenir kutlarız konuşmalarımız da eşkıyalık delili olarak iddianamede arzı endam etmiş bulunuyor. Sayın başkan Kerkük Türklerinden ağabeyimin dostlarından olan bir aile dostumla yaptığım tarihi bir çalışmada Saddam’ın zulmünde kurşuna dizilerek şehit edilen misakı milli şehitlerimizin isimleri hizbutahrir örgütü idam listesi olarak muhteşem bir iftiraya imza atanlar işte bu ve benzeri olan tarihte de eşi benzeri olmayan iftira ve yalanlarla katlime fetva vermişlerdir. Öyle ki defterime her gün her ay yazdığım bu ay şu kitapları alacağım notlarım dahi dehşetli iftiralara dönüştürülerek zindanda tutulmamda kuvvetli suç şüphesi bilmem kaç kere çarpılmış müebbet ceza istemiyle mahkemenizi meşgul etmem istendi. Seksen yaşında anacığıma ise bu zulmün daniskası yaşatılmıştır. Bunlar için delil yapılmıştır. Bilgisayarımdaki tarihi, tarihi çalışmalarımdan alınan tarihi roman çalışmalarımdan alınan bölümler sanki kuvvet komutanıyla konuşuyormuşum gibi iddianameye konularak başına bir de yıldız konulmuştur. İftiranın yıldızlısı dercesine işte size delil olmuştur sayın başkan. Diğerlerini saymayacağım. Saydığımda beni dinleyenlerin ağızları gittikçe daha da açılacaktır onları daha fazla üzmek istemiyorum derin ahlar çekmesinler. Sayın Pekgüzel’in sorguladığı sayın Haşıloğlu’nun yargılaması nedeniyle tutuksuz yargılanırken diğer iki savcının sorgusu bir diğer hakimin kararıyla zindana atıldım. Esir alındım. 22 aydır zindanın en şiddetlisini yaşayan annemin ne yazık ki acısını dindiremiyorum. Teselli edemiyorum. 22 aydır ağabeyimi 14 aydır da beni görmedi çünkü buraya gelmesi imkansız sayın başkan. İşte onun için mahkemenizin kurulu bulunduğu salonda adaletten uzak olan mahkemenizden bende uzak olmak istiyorum böylece adalete olan uzaklığınızı göstermek istiyorum. nasılsa adaletin ve adaletinizin asla ulaşmayacağı bir mesafedeyiz. O mesafeyi geçerse bana da beklediğim adalet ulaşır diye düşünüyorum. Sayın başkan onun için salonun en arkasına oturdum. Siz mahkeme heyeti olarak adaletin bu mahkemeye gelmesine girmesine izin verin. O da adalet hükmünü gerçekleştirecek ve beni

52

Page 53: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:53

zindandan çıkaracaktır. Çünkü adalet mülkün temelidir hükmü gereğince o hüküm gerçekleşecektir ömrümün her zerresini, ömrünün her zerresini Türk milletine adayan ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk annesi Zübeyde hanımın cenaze merasimine cenaze namazına katılamamıştı. Hapishanede değildi sayın başkan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıydı. Türk ordularının baş komutanıydı. Zübeyde ana bir ömür hasret kaldığı evladını Türk milletinin dertleriyle dertlenen Türk milletinin yaşaması için feda etmişti. Benim seksen yaşındaki anacığım Yeter Aydın da kızı Neriman Aydın oğlu Kemal Aydın, oğlu Ali Özoğlu, oğlu Hamza Demir, oğlu Yusuf Erikel ve torunu Mehmet Ali Çelebi’yi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu devletin yaşaması için feda etti. Düşmana hizmet eden siyasi iktidarın zulmüne esir verdi. Annem seksen yaşında adaletin bana olan uzaklığı nedeniyle kendisininse son nefesine hiç olmazsa şahsım yetişir miyim bilemiyorum. Bunu adaleti uygulamaktan çekinen mahkemenizden merhamet dilenmek için söylemiyorum sayın başkan çünkü Türk kadını merhamet dilenmez. Türk kadını tarihe kahramanlar yetiştiren millet olarak geçen kutlu anadır. Onun için Türk kadını Türk anası merhamet dilenmez. Türk kadını Türk anası merhamet edendir. Sayın başkan sayın heyet ben adaleti siyasi iktidarın emrinden kurtarmanızı ve o adaleti bana sunmanızı bekliyorum. Tutuksuz yargılandığım sekiz ay boyunca işim ve evim arasında gidip gelirken birde haftada bir kere Tekirdağ da tutuklu bulunan ağabeyimi ziyaret için bin beş yüz kilometre yol gidip gelirken ben nereye kaçtım hangi iftiranın olmayan delilini kararttım. Meclisin gömleğini değerli avukatım Yusuf Erikel’in dediği gibi önden mi yoksa arkadan mı yırttım da meclisi cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmak için bir eylemim olmamasına rağmen hangi söylemim bulundu da seksen yaşındaki anacığıma tutuksuz yargılanmam halim bile teselli olurken çok görüldü de tutuklanarak Silivri zindanına atıldım. Şimdi de evladım yavrum oğlum dediği avukat Yusuf Erikel’in savunmalarımızı yaparken zindana atılmasıyla yeni bir zulümle adeta anacığıma sen öl bu acılarla sen öl denilmektedir. Benim bugün bu saate kadar tahliyemi isteyen avukatım olmadı sayın başkan. Avukatım Yusuf Erikel bey, beye bir kere tahliyem istemek nasip oldu bir hafta sonra da kendisini demir parmaklıklar arkasında buldu. Sayın başkan ben tahliye istemiyorum. Benden uzak tuttuğunuz adaleti bu mahkemeye getirmenizi adaletin bu mahkemeye girmesine izin vermenizi artık izin vermenizi bekliyorum. Sayın başkan sayın heyet adaletin mahkeme salonuna girmesine izin verirseniz seksen yaşındaki anacığımın ahir ömründe yaşadığı bu zulümde bir nebze olsun dinecektir diye düşünüyorum. İzin verin sayın başkan adalet bu mahkemeye gelsin. Yedi evladı tutuklu bulunan bu anayı hiç değilse şahsımla sevindirin. Ona bir teselli gönderin ona ümit gönderin sayın başkan. Sayın başkan değerli heyet bu mahkemeye adaleti getiriniz. Adaleti hak ve hukuk adına bu mahkemeye getiriniz düştü ise kaldırınız kaybolduysa bulunuz uyuyorsa uyandırınız ve adaleti mahkememize getiriniz. Seksen yaşındaki anacığıma adaletin var olduğunu gösteriniz. Onun sağlığına yetişemeyeceğim mi ben onun sağlığına yetişemeyecek miyim? Ben de seksen yaşındaki annemin mezarı başında ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesinin mezarı başında yaptığı konuşmayı mı yapacağım sayın başkan. Aziz ruhlarını şad etmek ve bu büyük millet davasında onları bir kez daha anmak üzere ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Zübeyde annemizin mezarı başında yaptığı konuşmayı bütün Türk anaları adına erdemi, ahlakı ile Türk milletinin yüceliğini gösteren Türk kadını adına ve şahsım adına tekrarlayarak konuşmama son vereceğim sayın başkan. Şimdi Mustafa Kemal Zübeyde annemizin mezarı başında konuşuyor. Ölüm yaradılışın tabi bir kanunudur fakat bazen ne hazin görünüşler arz eder burada yatan validem cebrin, zulmün, bütün milleti felaket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Tekrarlıyorum sayın başkan izninizle. Ölüm yaradılışın tabi bir kanunudur fakat bazen ne hazin görünüşler arz eder burada yatan validem cebrin, zulmün, bütün milleti felaket uçurumuna götüren keyfi bir idarenin kurbanı olmuştur validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna üzerime yüklendiğim vicdan yeminini tekrar edeyim. Validemin mezarı başında ve Allah’ın huzurunda ant ve yemin ediyorum. Bu kadar kan dökerek

53

Page 54: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:54

milletin elde ettiği hakimiyetin muhafazası ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli hakimiyet uğrunda canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun. Aziz ruhları şad olsun. Sayın başkan sizi sayın heyetinizi Cumhuriyetin Cumhuriyet savcılarını saygıyla selamlıyorum teşekkür ediyorum.”

Sanıklar Cengiz Köylü, Mustafa Levent Göktaş, Mustafa Koç, Hüseyin Buzoğlu ve Tuncer Kılınç müdafi Av. Hasan Gürbüz söz istedi, verildi:” Sayın başkan sayın üyeler karanlık bazı odaklarca MİT’e gönderilen karargah evleri iftirası, iftirasının MİT tarafından hiçbir araştırma yapılmadan genelkurmay başkanlığı ve başbakanlığa gönderilmesi ve karargah evleri adı verilen şemaya müvekkilim Cengiz Köylü’nün adının yerleştirilmesinin üzerinden üç yıl geçti ve müvekkilim üç yıldır üzerine atılan bu lekeyi temizlemeye çalışıyor. Yaklaşık da 15 aydır bu dosyadan tutuklu. Şimdi iddianamede sayın savcılar örgüt yöneticiliği suçlaması yöneltiyorlar, tek delil MİT’den gönderilen karargah evleri şeması o şemaya bakıyoruz müvekkil yönetici konumunda değil. Neye dayanarak yönetici yapmışlar iddianamede bir açıklık yok. Birinci ve ikinci davada hangi sanıklar müvekkilin altında belli değil. Müvekkil kimden emir alıyor belli değil. Sadece yöneticilik suçlaması. Ben yaptım oldu. Şimdi iftira atılıyor tamam bir şeyler de uyduruluyor. Ama bunu uyduramamışlar da. Çünkü uydurmaları için artık hayalleri de zorlayan bir takım şeyler lazım onu da yapamamışlar. Sayın başkan müvekkilimle uğraşan çevreler bu karargah evleri ve Ergenekon suçlamasını yeterli görmemiş olacaklar ki, bir de müvekkilimi kamuoyunda balyoz adıyla bilinen soruşturmaya dahil ettiler. 1 Nisanda da tutuklandı basından da görmüşsünüzdür. Şimdi 23 Şubatta ilk savcılık ifadesini altı balyoz soruşturmasından müvekkilimin ve sorguyu yapan savcı bey şöyle bir görüş beyan etti dedi ki, eğer bir suçun olmasaydı bu kadar zamandır tutuklu olmazdın mahkemenizdeki devam eden davada ki tutukluluğu kastederek. Şimdi buradan da anlaşılıyor ki, bizde yargı makamları ve soruşturma makamları tutukluluğu bir mahkumiyet gibi algılıyor. Ha ihtimal vermiyorum ama ola ki heyetinizde de böyle bir kanaat oluşur bu sanık balyozdan da niye tutuklandı diye ben onun için müvekkilin balyoz soruşturmasında savcılıkta verdiği ve sorgu hakimliğinde verdiği ifadeler ve itiraz dilekçemizin fotokopisini kalem mahkemenize takdim etmek istiyorum. Şimdi sayın başkan sayın üyeler gerek Ergenekon adıyla anılan gerek de gerekse balyoz adıyla anılan soruşturmalarda tabi soruşturmacılar var işte savcılar var polisler var. Bir de tabiri bağışlayın bana da ait değil Hürriyetin yazarı Yılmaz Özdilek’e ait. Bir de sokuşturmacılar var. İşte bu sokuşturmacılar ihbar mailleri, ihbar mektupları, göndererek soruşturmaları yönlendiriyorlar ve bir takım şahısları hedeflerine alıyorlar. Hedeflerine aldıkları bu şahısları da hiçbir delil olmasa bile hayali suçlamalarla bu soruşturmalara monte ediyorlar ve sonuçta tutuklanmalarına sebep oluyorlar. Şimdi balyoz soruşturmasında basından da duymuşsunuzdur bir takım listeler var. Efendim kaos yaratılacakmış, kendi uçağımız düşürülecekmiş, camiler bombalanacakmış, sıkı yönetim ilan edilecekmiş el konulacakmış bir takım listeler yapılmış subaylar görevlendirileceklermiş siviller görevlendirileceklermiş. Müvekkilimi de müvekkilim personel subayı efendim kendi uçağımızı düşürmeyle ilgili oraj diye bir plan hazırlamış bundan dolayı suçlanıyor böyle bir şey mümkün mü? Değil müvekkilim hiçbir Türk subayı kendi uçağının düşürülmesiyle ilgili plan yapmaz. Hiçbir akıl izan sahibi böyle bir şeyi kabul edemez. Efendim diyorlar sen listeler hazırlamışsın subayları şöyle böyle görevlendirmişsin. O da akla ziyan. En değerli hava subayları olan F16 uçak pilotları o listelerde ölü defin işiyle görevlendirilmiş böyle bir saçmalık olabilir mi? Yine bu balyoz planının eklerinde var işte efendim bazı hakim savcılarımız İstanbul da görevli bazı hakim savcılarımız sıkı yönetim mahkemelerinde görevlendirilecekmiş. Böyle bir şey mümkün mü? O listelerde hakim savcılarımızın balyoz denilen tertiple ne kadar ilgisi alakası varsa müvekkilim Cengiz Köylü’nün de o kadar ilgisi alakası var. Ama o soruşturmadan da tutuklandı. Ha diyeceksiniz ki, senin müvekkilinle de kim uğraşıyor niye oraya buraya dahil ediyor? Sayın başkan, sayın üyeler, benim müvekkilim geçmişte disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle Türk silahlı kuvvetlerinden ilişiği kesilen

54

Page 55: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:55

personel ile ilgili idari işlerinde yapıldığı sicil kıdem şube müdürlüğünde proje subayı olarak çalışmış ve o dönemde özellikle yıkıcı bölücü irticai faaliyetleri nedeniyle ilişiği kesilen bazı personel gerek müvekkilimi gerekse müvekkilim gibi oralarda görev yapan subayları geçmişten beri tehdit etmekteler. Telefonla vesaire ve bir gün bunu hesabını soracağız demekteydiler işte görüyoruz on beş aydır müvekkilim tutuklu. Sayın başkan sayın üyeler, bu tertibi yapanlar bugün müvekkilimi içeri attılar. Başkalarını da atılar. Yarın başkalarını da atarlar. Bu oyunları bozmak siz yargıçların elinde vereceğiniz tahliye kararları bu oyunları bozacak suratlarına şamar gibi inecektir. Bakın az önce izah ettim tutukluluğun devamını savcılar mahkumiyet gibi algılıyor. Hakimler tahliye kararı veriyor. Savcılar usulde yetkileri olmadığı halde hakları olmadığı halde bu tahliye kararlarına itiraz ediyor. Heyetler toplanıyor yeniden yakalama kararları veriyor. Yok hükmündedir bu tip kararlar sizler daha iyi biliyorsunuz fakat maalesef böyle hukuki garabetler yaşanıyor. E haklı olunca böyle olunca da haklı olarak dinliyorum sabahtan beri sanıklar isyan ediyor. Sayın başkan, sayın üyeler müvekkilimle ilgili tek delil karargah evleri şemasıdır MİT’den gelen. MİT’e de nereden gelmiş belli değil. Geçenlerde karar aldınız tekrar sordunuz. Bunun dışında hiçbir delil yok. Yöneticilik suçlaması iddia edilen Ergenekon terör örgütü yöneticiliği suçlamasına ilişkin de hiçbir delil yok. Tüm toplanan deliller şu ana kadar onlar da kovuşturma aşamasında toplandı soruşturma aşamasında toplanan hiçbir delil yok lehte. Hepsi lehine gelen deliller. Bu saatten sonra delillerin karartılması değiştirilmesi ihtimali de yok. E kendisinin kaçma şüphesi de yok muvazzaf subay tahliye olduğu gün gidip görevine başlayacak. Tutukluluktan bir fayda bekleniyorsa on beş aydır herhalde bu fayda da hasıl olmuştur diye düşünüyorum ve müvekkilim Cengiz Köylü’nün tahliyesine karar vermenizi saygıyla arz ve talep ediyorum. Sayın başkan, sayın üyeler diğer bir müvekkilim Mustafa Levent Göktaş, onun da tutuklanmasının tek gerekçesi aleyhindeki tek delil 51 nolu DVD. Bu DVD’nin artık delil niteliğinde olmadığını önceki celselerde müvekkilimde bizde avukat olarak izah ettik ispat ettik belgelerle müvekkil Levent Göktaş’ın iddianamede on sayfalık bir yer ayrılmış. Hepsi on sayfa yedi sayfası DVD ile ilgili kalan üç sayfası da savcılık ve sorgu hakimliği ifadesi ve delillerle hukuki durumun değerlendirilmesinden ibaret. E tutuklandığı zaman delil diye gösterilen 51 nolu DVD bugün artık delil niteliğini de kaybetmiş. E yine aynı şeyler onun içinde geçerli kaçma ihtimali yok bundan sonra karartılacak bir delil yok. Başka bir delilde toplanmış değil aleyhinde toplananlar hep lehinde. E kaçma ihtimali de yok delilleri karartma ihtimali de yok o da on beş aydır tutuklu. Ne ise tutukluluktan beklenen fayda o da hasıl olmuştur diye düşünüyor ve müvekkil Levent Göktaş’ın da tahliyesine karar vermenizi saygıyla arz ve talep ediyorum.”

Sanık Murat Çavdar müdafi Av. Yusuf Kuvvet söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, sayın üyeler, öncelikle biz bilmiyorum siz heyet olarak halk arasında gezip dolaşıp halkla sohbet ediyor musunuz güvenlik nedeniyle belki bu imkanınız bulunmuyor ama bizler halk arasında çok geziyoruz hatta bazen diyoruz ki, Silivri’ye duruşmaya gidiyoruz. Niçin? Ergenekon davasıyla ilgili duruşmaya. Halk artık bunu birçok yerde komedi olarak görüyor. Yani gerçekten bunu yaşıyoruz. Ya diyor hiçbir tutarsızlığı tutarlı bir yeri olmadığını bu davaların halk bile artık kabul etmiş durumda. Özellikle bu yaşantımızdan bir parça olduğu için sayın heyetinize arz etmek istedim. Müvekkilim 22.1.2009 tarihinde gözaltına alınmış 25.1.2009 tarihinde de soruşturma sonucunda tutuklanmıştır yani on beş ay gibi bir süre olmuştur. Müvekkilim sırf görevi gereği özel hareket şubesinde ve terörle mücadelede canla başla çalıştığı bir sırada böyle şerefli bir görev yaparken hiç hak etmediği bir şekilde sen bir terör örgütü üyesisin veya böyle bir terörist eylem yapmak hazırlığındasın veya yapıyorsun diyerek hiçte, hiçte sağlam olmayan delillerle bir liste çıkarılmış ortaya listedeki hiçbir yazı gerek balistikte çıkan yazılar ve dinlemelerde dahi müvekkilimi suçlayacak hiçbir delil ortaya konulmamıştır. Sadece İbrahim Şahin ile yaptığı iki telefon görüşmesi var. Onlarda da hiçbir suç delili yok zaten incelendi mahkemece. Müvekkilime bu telefon görüşmelerimde de herhangi bir illegal örgütlenmede görev alması teklifi dahi veya böyle bir öneri dahi getirilmemiştir. Kendisi az önce de arz ettiğim gibi defalarca hayatını ortaya

55

Page 56: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:56

koyarak Türkiye Cumhuriyetinin devamı için çalışmış fakat hak etmediği bir şekilde de teröristler teröristlikle suçlanmıştır. Böyle şerefli bir görev yaparken şerefsiz diyebileceğim artık şerefsiz bir şekilde bir terör örgütü üyeliğiyle suçlanmak müvekkilime çok büyük bir şekilde manevi baskıdır. Kaldı ki, bunun yanında dört tane çocuğu var bir eşi var. Dört çocuk, dört çocuk bir okula gittiğinde veya ailesi eşi bir yerlere gittiğinde senin kocan veya senin baban diye çocuklara teröristtir dedikleri zaman o çocukların şu anda küçük yaşta oldukları herhalde ömür boyu üzerinde bırakacak etkiyi herhalde sayın mahkeme sayın üyelerimiz başkanımız değerlendirebiliyorlardır. Bu arada daha önceki tahliye taleplerimizin çoğunda işte müvekkilimizin savunmasının alınmaması ve başka nedenlerle tahliye taleplerimiz ret olundu. En son duruşmada da sayın başkanım tahliyesini istediği listenin kişilerin listesinde vardı fakat diğer iki üyenin muhalefetiyle bu talep kabul edilmedi. Müvekkilimin kaçma ve delilleri karartma diye bir şeyi söz konusu olamaz. Hatta ifadesi alınmamış aynı şekilde görev yapmış memur arkadaşlarından iki tanesi tahmin ediyorum iki üç tanesi kadarı tahliye oldu ertesi gün gitti görevlerine başladılar. Müvekkilimin dört çocuğu ve bir eşi var bugün çıksa görevinin başına gidecek çünkü onlara ekmek götürmek zorunda onların ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Şu anda dört çocuğu ve eşi yine müvekkilimin babasının ailesinin ve kardeşlerinin yardımıyla geçinmektedir. Gerçekten çok zor bir durum içerisindeler. Daha önceki tahliye edilen yine memur arkadaşlardan aynı şekilde görev yapan kişilerden tahliye gerekçelerinde suçun vasıf ve mahiyetinde değişiklik olması ihtimaline binaen tahliye edildi. Peki aynı şekilde aynı sözde listede ismi olan aynı görevi yapan diğer arkadaşlarının suçun vasıf ve mahiyetinde değişiklik olması ihtimali var da neden müvekkilimin suçunda yüklenen isnat olunan suçunda vasıf ve mahiyetinde değişiklik olma ihtimali yok. Bu eşitlik ilkesine de aykırıdır. Kişilerin kanun karşısında olan eşitlik ilkelerine de aykırı bir durumdur. Şüpheli müvekkilimizin herhangi bir suç örgütüyle ilişkisi saptanamamıştır. Bunun sabit olmaması beraat etmesi ihtimalinin de kuvvetli muhtemel olması. Geçindirmekle yükümlü olduğu dört çocuğu ve bir eşinin olması. Ayrıca sabıkası bulunmaması belirli bir işi zaten var. Suçun vasıf ve mahiyetinde de değişiklik olması ihtimalinin bulunması nedeniyle müvekkilimin tahliyesine karar verilmesini yüksek mahkemeden talep ediyoruz.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Mustafa Nihat Karslı söz istedi, verildi:” Altı yedi eylül olaylarını 27 Mayısı öncesiyle ve sonrasıyla çocukluk dönemimde haber ajanslarından radyonun haber ajansından ve basımından bir gün sonra Anadolu’ya ulaşan gazetelerden okumak suretiyle yaşadım tanık oldum. Çocukluk idrakiyle o çocukluk idrakinin kapasitesi ve kalitesiyle hadiseyi anladım 27 Mayıstan sonra yaşadığımız olaylar 68 olayları, 70’li yıllar, 12 Mart, 12 Eylül ve Türkiye’nin üstüne karabasan gibi basan çöken binlerce insanı şehit eden binlerce canı yok eden kan döken terör olaylarını da erginlik dönemimde olgunluk dönemimde yaşadım. Bütün içtenliğimle söylüyorum ki, o dönemde gerek Türkiye genelinde ve gerekse özel olarak benim düşüncemde geleceğe dönük Türkiye Cumhuriyetinin geleceğine dönük herhangi bir kaygı herhangi bir endişeyi yaşamadım. Biliyordum ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti çok sağlam kurumlar üzerine tesis edilmiştir. Biliyordum ki, Cumhuriyetin kurumlarının temelini oluşturan omurgasını oluşturan bazı unsurlar dimdik ayaktadır ve devlet her tür tehlikenin üstesinden gelecek güce sahiptir. Yüce mahkemenin sayın başkanı, sayın üyeler, devletin temel omurgasını teşkil eden iki kurumdan birisi Türk silahlı kuvvetleri diğeri ise yargıdır. Bunca vahameti bunca hadiseyi olumsuzluğu acıyı yaşamış olmamıza rağmen o dönemde yer yer Türkiye’nin güvenlik güçlerinde de yargısında da zaman zaman yer yer istisnai mahiyette olumsuzluklar tezahür etse bile esas itibariyle genel itibariyle omurga sağlam idi. O yüzden de Türkiye’nin geleceğine dönük olarak herhangi bir kaygıyı tüm toplumla beraber bende taşımıyordum. Ancak bugünkü geldiğimiz noktada o günlerdeki gibi rahat ve huzur içinde değilim. Yalnız ben değil toplumun her kesimi aynı kaygıyı ve aynı endişeyi taşımaktadır, paylaşmaktadır. Bu kaygı bu endişe Türkiye’nin bölünmek üzere olduğu, Türkiye’nin ayrıştığı,

56

Page 57: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:57

Türkiye’nin temel kurumlarının birbirleriyle hatta bırakınız birbirlerini kendi içlerinde kavgaya başladıkları şeklindedir. Biraz önce sayın Tuncay Özkan savcı savcının, hakim hakimin kurdu değil celladı olmak üzere yada oldu dedi. Onu bu noktaya getiren bu düşünceye getiren bu sözü sarf ettiren hadise biraz önceki değindiğim omurganın çatırdıyor olmasıdır. Omurganın çatırdamasından çıkan sesi duyuyor olmasındandır. Vahim bir tablodur. Sayın başkanım değerli yargıçlar, 37 yıllık meslek hayatımdan aldığım özgüvenle ısrarla ve iddia ile söylüyorum. Biz hukukçular birbirimizi tanırız biri birimizin dilinden iyi anlarız. Ne demek istediğimizi de biliriz. O nedenle bana itibar edeceğiniz inancı taşıyorum. Bundan önceki bir talep gününde bir hususu arz etmiştim. Demiştim ki, lütfen siyasetin hukuku şekillendirmesine izin vermeyiniz. Hukuk kamu düzeni için vardır. Hukuk kamu yararı için vardır. Kamu düzeni bozuluyorsa kamu yararı zedelenmişse o takdirde hukuku korumak bizatihi hukukçuya düşer. Bu bir görevdir. Bugün toplumun Türk yargısına güveni sarsılmaya başlamıştır. Bu genel kanaat bu yaygın kanaat etkin bir biçimde toplumun her kesiminde vardır. Her gün gazetelerde farklı farklı düşünceleri temsil eden insanlar dahi aynı kaygıyı dile getirmekte aynı tespiti yapmaktadırlar. O nedenle çok açık çok net ve inanarak söylüyorum istirham ediyorum. Hukuku koruyacak olan bizleriz. Hukuku koruyacak olan kamu düzenini koruyacak olan Türkiye’nin geleceğine yönelik olarak teminat teşkil eden adımları atacak esasları kuracak kararları verecek olan yüce mahkemelerdir. Sayın Haşıloğlu yargıcım, Sayın Özese yargıcım özellikle sizlere sesleniyor ve Türkiye adına Türkiye’nin geleceği adına istirham ediyorum. Lütfen sayın başkan ile aranızdaki çelişkiyi gideriniz. Bugün siz bu olumlu adımı atınız. Türkiye de yargının bölünmüşlüğü görüntüsüne son vermek için bu olumlu adımı lütfen iştiyakla atınız coşkuyla atınız. Bir görev bilerek atınız. Eğer hala eski düşüncenizde ısrar ediyorsanız ve eğer hala tahliye yönündeki taleplerimizi ret edecekseniz o takdirde ret kararlarınızı somut, açık, gerçekçi gerekçelerle besleyiniz anlatınız. Hatta o gerekçeleri o kadar gerçekçi bir şekilde ortaya koyunuz ki, sayın başkanı da ikna ediniz. Aksi takdirde Türkiye genelindeki bu bölünmüşlük görüntüsü ve bu algılama maalesef mahkememizde de çok açık bir biçimde belirgin biçimde ortaya çıkmıştır ve devam etmektedir. Bu bölünmüşlüğün bu ayrılığın bu farklılığın izahı mümkün değildir. Bunu kitlelere anlatabilmemiz tatmin edebilmemiz mümkün değildir. Toplumdaki güvensizlik duygusunu önlemek için bu adımın atılmasında zaruret vardır. Benden önce konuşan değerli meslektaşlarım ve sayın sanık arkadaşlarım değerli müvekkilim Sayın Balbay Sayın Uğur ve diğer arkadaşlarım somut olarak yaşanan olayları yaşanan olayların hangi nedenlerle doğru olmadığını ortaya koydukları gerekçeleri delilleriyle anlattılar. Onlar bu kadar somut örneklemeleri yaptıktan sonra ben artık o konuya girmeyeceğim. Ama biliyorum ki, dosyaya emniyete yazılan bir müzekkereye verilen cevapla giren yazıda birkaç sanık dışında diğer sanıklarla ilgili çözümü yapılmamış ve kendilerine bulunan herhangi bir verinin ve delilin olmadığını bildirmiştir. Yani delillerin tamamı benim müvekkilim dahil olmak üzere sanıkların büyük bir kısmı hakkında delillerin tamamı toplanmıştır. O nedenle artık bu delillerin yok edilmesi gibi karartılması gibi bir gerekçenin inandırıcılığı kalmamıştır. Sanıklar hakkında verilen korumaya ilişkin kararlar, esasen onların kaçmalarını da önleyici mahiyettedir. Tutukluluk süresi zaten makul olmanın çok ötesine geçmiştir o nedenle şartları mevcut olduğundan tahliye talebimizin kabulü yönünde oy birliğiyle karar verilmesini istirham ediyorum. Ve son olarak şu konuyu bir kez daha haykırıyorum. Siyasetin hukukun celladı olmasına izin vermeyiniz. Teşekkür ederim saygılar sunarım.”

Sanık Muzaffer Öztürk müdafi Av. Kıyasettin Azaklı söz istedi, verildi:” Sayın başkanım sayın üyeler, iddianamede Muzaffer Öztürk ile ilgili yazılı olan şöyledir. Örgüt içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte ceza kanununun 227. maddesinin 7. fıkrasına göre örgüt üyesi gibi cezalandırılması istenilmektedir. Şimdi Muzaffer Öztürk örgütte hiyerarşik yapıya dahil olmadığı açık ve kesin örgüte yardım etmiştir, örgüt üyesine yardım etmiştir. Yardım etmiştir ne yapmıştır? Örgüt üyesinin birisine ait veya örgüte ait diyelim suç eşyasını bilerek

57

Page 58: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:58

isteyerek saklamıştır muhafaza etmiştir. İddianamedeki bütün isnat bu. Delil ne var, iddianamede deniliyor ki, kira kontratı yok. Kira kontratının olduğunu yani yazılı bir kira akdi olmamakla beraber kira ilişkisinin olduğunu gönderilen kiralarla banka yoluyla gönderilen kiralarla ispat etmiş olduk. Peki kira akdi var fakat bu eşyaların içerisinde ne olduğunu daha doğrusu suç eşyası olduğunu biliyordu. Muzaffer Öztürk’ün bu zabıtanın asma kilitli kapalı sandıklar içerisinde suç eşyası olduğunu bildiğine dair hiçbir veya yarım veya hiç delil yok. Peki karine yoluyla yani hayatın olağan akışı bunu gerektirir bunu biliyor olmasını gerektirir dilebilir miyiz? Şimdi kiracınıza ait bir özel eşya kapalı sandıkları içerisinde veya daha bir adım öne geçelim size emaneten bırakılmış birisine ait kapalı sandıklar içerisinde bir eşyayı bunun içerisinde ne var açıp bakmak öğrenmek hayatın olağan akışına bu mu daha doğru yoksa dürüst bir insan normal bir insan bana ne, ne varsa var mı der. Eğer, eğer Muzaffer Öztürk bu özel eşyalar arasında suç eşyası vardır dedirtecek hiçbir delil yok ise bunun dışında hayatın olağan akışı icabı Muzaffer Öztürk tanıdığı bildiği herkesinde güvenle itimat ettiği devlette yirmi sene yirmi beş sene çalışmış birisinin özel eşyası içerisinde ne olduğunu açıp gizli bakması hayatın olağan akışına uygun değil olağan akışına ters bir şey. Israrla bu yön üzerine gidiyoruz ben şahsen Muzaffer Öztürk’ün savunmasını yaptığında sayın heyetin oy birliğiyle ve üzüntü içerisinde Muzaffer Öztürk’ü biz bugüne kadar niçin tuttuk diye düşüneceğini umuyordum. Samimi olarak umuyordum. Ben ceza avukatı da değilim. Muzaffer Öztürk’ün aile dostluğumuz olan bir babasını falan çok yakın tanıyorum. Dosyayı inceledim burada bir suç yok dedim. Burada bir suç yok yani bu çok özel bir şeyi gerektirmiyor. Şimdi geldiğimiz noktada ceza kanununa bakıyorum Muzaffer Öztürk ile ilgili ceza kanunu maddesi diyelim ki, suç sabit oldu yani Muzaffer Öztürk bu suç eşyasını bilerek ve isteyerek orda muhafaza ettiği sabit oldu. Ceza kanununa göre örgüt üyesi değil de örgüt hiyerarşi yapıda yer almıyor ama yardım etmiş. Beş yıllık bir hapis cezası var. Altmış aya tekabül eder. Ceza kanunun 62. maddesine göre bir bölü altısı düşer, elli aya tekabül eder, üçte ikisini yattığı zaman tahliye olması gerekir, üçte ikisi 34 ay eder, Muzaffer Öztürk 20 aydır tutuklu. Yani karşı kıyı daha yakın. Muzaffer Öztürk’e bu suçu işlediği sabittir diye heyet düşünüyor ve bu suçun cezasının tamamını çektirmek mi istiyor bunu anlayabilmiş değilim. Heyet bir ara yani iki duruşma önce veya iki bir süre önce Muzaffer Öztürk’ün eşyalarının arama yapıldığı esnada kamera kayıtları var mı bunu acilen sorduralım dendi. Artı Muzaffer Öztürk ile ilgili bu suç ihbarında bulunan kişinin telefon kaydı var mı diye acele soruldu. Bu iki soruya da gelen cevapta hem kamera kaydının olmadığı hem de ses kaydının olmadığı yazılı şimdi neyi bekliyoruz. Yani Muzaffer Öztürk’ün suç eşyasının esas sahibi olan kişi hastanede yatıyor. Aldığımız bilgilere göre yani ağır kalp sorunları yaşıyor. Ölebilir de, ona sıra bir sene sonra da gelebilir yani bunun onun ifadesinin alınmasını mı bekliyor heyet. Ben şimdi şöyle düşünüyorum. Eğer sayın iki mahkemenin değerli üyesi bu konuda kafasında tereddütler varsa bu eşyaların önce a noktasına sonra b noktasında sonra c noktasından bulundukları yerden naip hakim vasıtasıyla önümüzdeki talep gününe kadar Cuma gününe kadar bir keşif yapılsın yerleri gösterelim yani gerçekten oraya birisi heyetten birisi gelse olayı gözü yerinde izah etsek ya o da benim gibi düşünür yazık oldu bu çocuğa bu kadar zamandır tutuklu bulunmasına. Muzaffer Öztürk’ün ben bu celse tahliyesini talep ediyorum. Saygılar sunuyorum.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. Serkan Günel söz istedi, verildi:” Sayın başkan değerli üyeler bugün izninizle tutuklu müvekkilim Hasan Atilla Uğur hakkında talepte bulunmak istiyorum. başkanım uygun görürseniz bilgisayardan yararlanacağım oturabilir miyim? Teşekkür ederim. Efendim öncelikle talepte bulunacağım konuların bir çerçevesini çizmek açısından Türk Ceza Kanunumuzun bazı maddelerine tekrar etmek gereği duyuyorum. Öncelikle tabi ki de birinci maddeden bugün bahsedeceğim. Ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzenini ve güvenliğini hukuk devletini kamu sağlığını ve çevreyi toplum barışını korumak suç işlenmesini önlemektir. Yani burada şunu bir kez daha belirtmek istiyorum, kişi hak ve

58

Page 59: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:59

özgürlüklerini korumak en öne alınmıştır efendim. Bugün ikinci olarak suçta ve cezada kanunilik ilkesinden bahsedeceğim yani madde iki, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimse ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Bugün ayrıca adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi gene bahsedeceklerimin arasında yani ceza kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal ve diğer fikir yahut düşünceleri felsefi inanç milli veya sosyal köken doğum ekonomik veya diğer toplumsal konuları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz. Bugün gene işleyeceğim konular arasında tabi örgüt deyimi geçecek. Örgütün de Türk Ceza Kanunundaki tanımı örgüt mensubu suçu deyiminden bir suç örgütünü kuran yöneten örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi anlaşılır. Burada da hemen 21. maddeye bir atıfta bulunmak istiyorum, suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bununla beraber tabi ceza sorumluluğunun şahsiliği gene ana eksenli çerçeveyi oluşturacak. Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Son olarak ve müvekkilim açısından özellikle çok önemli olarak madde 24 gene ana eksenden oluşturacak taleplerimin, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler başlığı altında kanunun hükmü ve amirin emri yani madde 24, kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilemez. Yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi gerektiği görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz. Bunun istisnasını tabi ki, konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur denmektedir. Gene bunun altındaki istisnada emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur denmektedir. Müvekkil Hasan Atilla Uğur yaklaşık 22 aydır tutuklu bulunmaktadır. Tutuklulukta geçen bu sürenin makul olmamasının yanı sıra insan haklarına aykırı bir tedbire dönüşerek bir peşin ceza niteliğine büründüğünü heyetiniz tarafından öncelikle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Müvekkilimiz 05.06 Kasım 2009 tarihlerinde sayın heyetinize tüm detaylarına inerek ve sorulan her soruya doğrudan yada dolaylı yollardan cevap vererek ifadesini vermiş ön savunmasını tamamlamıştır. Müvekkilimiz söz konusu savunmada her ne kadar savunma hakkı kapsamında kendisine karşı kötü niyet taşıdıklarını düşündüğü için sayın savcıların sorularına yanıt vermeme gibi bir yöntemi seçmiş olsa da ifadesinin sonunda kendisinin o dönemki avukatı tarafından savcıların sorduğu ve yanıt alamadığı tüm sorular yeniden sorularak ayrıntılı yanıtlar alınmıştır. Ayrıca müvekkilimiz sayın mahkeme heyetine karşı olan saygısını ve güvenini de hiçbir zaman yitirmediğini dile getirmiş ve sayın heyetiniz tarafından sorulan tüm sorulara da detaylı ve özenli bir şekilde yanıt vermiştir. Buna karşın 22 aydır özgürlüğünden mahrum bırakılan ve tutuksuz yargılanmasına izin verilmeyen müvekkilimize dosya kapsamı her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri delillerin tamamen toplanmamış olması atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması gibi genel geçer sebep ve tek tek isim bildirilmeden diğer tutuklu sanıklarla toplu bir şekilde tahliye talebinin reddine dair karar verilmesi kanunun lafsına ve ruhuna ve anayasa madde 90 gereği hukuken bağlı bulunduğumuz uluslar arası hukuk kurallarına aykırıdır. Özellikle kovuşturma aşamasında mahkemelerin kararlarını sanık ve müdafileri açısından önemli kılan husus gerekçeleridir. Bu gerekçeler özgürlüğün kısıtlanması tedbirinin zorunlu ve haklı bulunduğu yolunda hem sanık ve şüpheliyi hem de müdafileri tüm kamuoyunu tatmin etmelidir. Müvekkilimiz savunmasında da açıkça belirttiği gibi Türk silahlı kuvvetleri bünyesinde görev aldığı 22 yaşından 50 yaşına kadar geçen sürede değişik tarihlerde askeri ve sivil makamlardan sayısız ödüller ve takdirnameler almıştır. Bu belgeler mahkemenize savunma sırasında teker teker sunulmuştur. Bu bile suçsuzluğu hususunda bir kanaatin oluşması için yeterli bir olgu olarak görünmesi gerekirken halen ısrarla kuvvetli suç şüphesi nedeniyle tahliyesinin reddi durumu açıklanabilir nitelikte değildir. Müvekkil görevi icabı gerek kırsal gerekse kent merkezlerinde sayısız defa çatışmalara

59

Page 60: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:60

girmiş adeta görevi uğruna hayatına hiçe saymıştır. Müvekkil hayatını TSK’nın kendisine verdiği görev çerçevesinde terörle mücadele etmekle geçirmiş ve bu görevinde kendisinde emsali az görülür bir başarıya ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak da içlerinde PKK, DHPKC ve Hizbullah gibi uluslar arası çapta güce sahip azılı terör örgütlerinin ölüm listelerinde kendisi ve ailesinin doğrudan ismi geçmektedir. Bu 22 ayı geçecek tutukluluk hali de en çok işte bu terör örgütlerini mutlu etmekte ve bu durum illegal basın organlarından yaptıkları yayınlara da yansımaktadır. Sayın heyet lütfen bu terör örgütlerinin zafer naraları atmalarına daha fazla izin vermeyin. Bunun yanında şu an yanlarında olamadığı ailesinin sürekli bu tehlike içinde yaşaması kendisini endişelendirmekte ve bu durum sağlığını da etkilemektedir. Sağlık durumuna ilişkin verdiğimiz mütemadi dilekçeler ile birlikte cezaevi yönetimi ve müvekkilin koğuş arkadaşları da bu durumun en yakın tanıklarıdır. Müvekkil Atilla Uğur 2002 yılında Jandarma genel komutanlığı istihbarat başkanlığına bağlı mali ve teknik daire başkanlığına atanmıştır. Bu atamanın gerçekleştiği dönemde jandarma genel komutanlığını orgeneral Aytaç Yalman, Genelkurmay başkanlığını ise orgeneral Hilmi Özkök yürütmektedir. İstihbarat başkanlığını ise tuğgeneral Halil Helvacıoğlu yapmaktadır. Buna ilişkin bir şemada müvekkil tarafından sayın mahkemenize sunulmuştur. Görüleceği üzere müvekkilimizin bu göreve atanmasında aynı dosya kapsamında sanık olan emekli orgeneral Mehmet Şener Eruygur ile emekli tuğgeneral Levent Ersöz’ün hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Müvekkilimiz bu birimdeki görev süresi dolduktan sonra bizzat dönemin genel başkanı Genelkurmay başkanı olan Sayın Özkök’ün onayı ile Kocaeli alay komutanlığına atanmıştır. Bu noktada şu soru sorulmalıdır. Eğer müvekkilimiz hakkında hukuka aykırı işlemlerden ötürü yürütülen bir soruşturma bırakın soruşturmayı bir duyum dahi bulunsaydı bu durumda bizzat Genelkurmay başkanlığı tarafından böylesine önemli bir göreve atanması söz konusu olabilir miydi? Bu durumun kanıtı olan 06 Nisan tarihli celsede de okuduğunuz Jandarma genel komutanlığından alınan cevabi yazıda da görüleceği üzere müvekkilin meslek yaşamı boyunca maruz kaldığı tek bir soruşturma dahi mevcut değildir. Yine bu görevinin ardından 2005 yılında jandarma genel komutanı orgeneral Fevzi Türker iken Çanakkale 116. eğitim alay komutanlığı görevine getirilir miydi? Bu atamada da dosyanız sanıklarından ne Mehmet Şener Eruygur ne de Levent Ersöz’ün hiçbir etkini ve telkini bulunmamaktır bulunamazda. Bu durumda müvekkilimiz ile bu sanıklar arasında sıkı bir örgütsel irtibatın bulunduğu nasıl iddia edilebilmektedir. Bu fiili ve hukuki durumu tesis edecek tek bir delil dahi dosya içeriğinde bulunmamaktadır. Burada bir parantez açarak belirtmek gerekir ki, bu davanın en zor yanlarından biri olan suçsuzluğu ispat mecburiyeti her yerde karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden biz herkesçe bilinen durumları dahi ispatlamak için çeşitli yerlere yazı yazmakta ve cevap bekleme durumunda kalmaktayız. İlgili yerlerden gelen cevaplar arasında kısaca saymak gerekirse müvekkilin görev yeri ve görevi, görev yaptığı tarihlerde hakkında hiçbir soruşturma açılmamış olması, eşi Pakize Uğur’a ait şirketin TSK tarafından yapılan herhangi bir ihaleye katılmadığının tespiti. İhbar mektuplarında ve gizli tanık ifadelerinde yer aldığının aksine Kütahya ilinde hiçbir zaman geçici veya daimi olarak çalışmadığının tespiti gibi bilgi ve belgeler mahkemenize sunulmuş ve dosyada bulunmaktadır. Oysaki esas olan savcıların iddiasını kanıtlara dayandırması değil midir? Bizim karşılaştığımız durum ise neidüğü belirsiz kişilerin ihbar mektuplarını ve gizli tanıkların iddialarının asılsızlığını ispatlamak şüpheden kendimizi arındırmaktır. Oysa ki esas olan Roma hukukundan beri en temel ceza kurallarından olan in dubio pro reo yani şüpheden sanık yararlanır değil midir? Ancak maalesef görmekteyiz ki biz ne dersek diyelim her seferinde şüpheden sayın iddia makamı savcılarımız yararlanmaktadır. Şimdi tüm bu somut olgular ortadayken ve müvekkilin 2007 yılında emekli olduğu dosyaya ibraz ettiğimiz belgeler ile de delillendirilmişken nasıl olurda dosya kapsamında tutuklu dahi olmayan sanıklar ile örgütsel irtibat halinde olduğu iddia edilerek tutukluluğu sürdürülebilmektedir. Bu hususun mantıklı hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Müvekkilimiz iddianamede varlığı henüz iddia aşamasında olan Genelkurmay başkanlığı, MİT ve emniyet müdürlüğü istihbarat

60

Page 61: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:61

kayıtlarında dahi gözükmeyen bir örgütün ara yöneticisi olarak gözükmektedir. Söz konusu hukuk literatürüne ve örgütlü suçlar literatürüne yeni bir kazanım olan ara yöneticilik tabirinin sebebi müvekkilin kendi arz ettiği savunmasında açıklanmıştır. Kısaca tekrar hatırlatmak gerekirse bu durum daha önce birçok gözaltına alınmış kişiye yapılanla aynıdır. Şöyle ki, kendisine yöneltilen üstleri veya astları hakkında yada daha önce hayatında hiç görmediği insanlar hakkında yalan yanlış suçlayıcı iftiralar yükleyerek tanıklık yapmasını bu sayede kurtulabileceğini ima eden soruşturma savcılarını tepkisini göstererek ifadeyi vermeyi ret etmesi sonucu bu durum oluşmuştur. Eğer ki, bu sadece müvekkil tarafından iddia edilmiş bir iddia olsa belki şüphe duyulabilirdi. Ancak maalesef bu vahim durum söz konusu soruşturmanın birçok sanığı tarafından çeşitli zamanlarda dile getirilmiş ve gene maalesef ki artık dava içinde benimsenen ve doğal karşılanan durumlardan biri haline gelmiştir. Oysa ki, müvekkilimiz değil terör örgütü ara yöneticiliği aksine uzun yıllar bölücü terör örgütü PKK’ya karşı yürütülen operasyonlarda fiilen görevli görev yapmış emekli bir jandarma subayıdır. Bu dönem içinde birçok çatışmaya katılmış ve terör örgütünün hedefi haline gelmiştir. Öyle ki, müvekkilimiz 1996 yılından beri özel koruma statüsü altında korunmaktadır. Hatta müvekkilin tutuklu bulunduğu dönemde dahi ironik bir şekilde ancak haklı nedenlerle bu koruma kararları yinelenmeye devam etmektedir. En son Ankara valiliği il koruma komisyonunun 26.01.2009 tarih ve 2009/1 nolu kararı uyarınca bu korumanın devamına dair karar verilmiştir. Bu da yine mahkemeye sunulmuştur tarafınızda bulunmaktadır. Görev yaptığı sürenin haricinde özel olarak korunan müvekkilimizin her hareketi yakından takip edilmiştir. Yani bir kez daha üstüne basa basa söylemek gerekirse müvekkil gözaltına alındığı 1 Temmuz 2008 tarihine kadar biraz önce ifade ettiğimiz valilik kararları ile koruma ekiplerince 24 saat korunmuştur. Bunun davaya şu yönde bir katkısı göz ardı edilmemelidir. Bu koruma ekipleri yönergeleri gereği birliklerine dönüşlerinde korudukları kişiyle ilgili nereye gittiği ve kiminle görüştüğünden kaçta nerede yemek yediğine kadar her türlü detayı raporlarında yazmak zorundadırlar yani müvekkil emekliliğinden gözaltına alındığı zamana kadar tüm hayatı devletin gözünün önünde ve kayıtlıdır. Dolayısıyla emekliliği içinde yanlış bir yola sapmadığı illegal bir harekette bulunmadığı bu raporlar ile de sabittir. Bu şartlar ortadayken örgüt içindeki korumu ve işlevi bilinmeyen kanunda yeri bulunmayan ara yöneticilik gibi bir suçlamayla müvekkilimiz karşı karşıya bırakılması hayatın doğal akışına da uygun değildir. Müvekkilimize isnat edilen suçların tarihi incelendiğinde o dönem yani 2003-2004 kendisinin emrinde askeri birlik dahi bulunmayan bir karargahta daire başkanı olarak TSK iç hizmet kanunu gereği emirlere mutlak riayet ederek görevini icra ettiği göz önünde tutulmalıdır. Kaldı ki, söz konusu dönemde kendisinin hiyerarşik olarak üstleri olan ve bu nedenle sorumluluk açısından da daha geniş yetkili olan kuvvet komutanları İbrahim Fırtına, Aytaç Yalman, Özden Örnek bilindiği üzere önce 5 Aralık 2009 günü aynı soruşturmaya istinaden sorgulanmış ve mahkemeye dahi sevk edilmeden serbest bırakılmış daha sonra bir başka darbe teşebbüsü soruşturması çerçevesinde kaçmadıkları göz önünde bulundurularak mahkemeye dahi sevk edilmeden gene serbest bırakılmışlardır. Bununla beraber gene müvekkilin de belirttiği gibi sayın mahkemenizce kabul edilerek ve birleştirilerek bu davaya konu olan hem 2009/188 hem de 2009/565 nolu iddianamenin müvekkille de ilgili birçok yerinde Cumhuriyetçi çalışma gurubu yada Cumhuriyet çalışma gurubu adında sözde bir yapılanmadan bahsedilmektedir. Bu yapılanma bu davanın özü olarak ifade edilen darbe çalışmalarının hazırlandığı yer olarak da iddianamede geçmektedir. Ancak iddianamenin birçok yerinde yukarıda andığımız kuvvet komutanları bilgisi dahilinde ve emrinde hareket ettiği söylenen bu gurupta kuvvet komutanlarının hiçbirini tutuklama tedbiri uygulanmadığı gibi söz konusu iddianame kapsamında sözde Cumhuriyetçi çalışma gurubunun faaliyetleri açısından müvekkilden daha yetkili olarak lanse edilen Cihandar Hasanhanoğlu savcılık sorgusunun ardından mahkemeye dahi sevk edilmeden serbest bırakılmış bununla beraber iddianamede gene Cihandar Hasanhanoğlu ile adeta ikiz gibi gösterilen aynı klasörlerde yer alan Mustafa Koç da savunma sırası dahi

61

Page 62: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:62

beklenmeden haklılığı heyetinizce görülerek ve oy birliğiyle tahliye edilmiştir. Bu durumdan sanıklar gibi bizde çok büyük mutluluk duyduk ve düşünüyoruz ki artık Cumhuriyetçi çalışma gurubu diye bir gurubun varlığına olan şüpheleriniz kaybolmuştur. Doğru olanda budur. Hakkında hiçbir belge olmayan Türk silahlı kuvvetleri içinde hiçbir iz bırakmadan sözde kurulmuş bir çalışma gurubu olamaz. Bunu burada emekli ve muvazzaf birçok asker askeri kurallar çerçevesinde açıklamıştır. Peki, tüm bu şüpheler ortadayken müvekkilim halen bu sözde gurup çerçevesinde yaptığı eylemler olduğu ileri sürülerek nasıl tutuklu yargılanmaktadır. Biz hiçbir şekilde tutuklu yargılanmadan yana değiliz. Bunu her fırsatta herkes için dile getiriyoruz doğru olan sayın kuvvet komutanlarına ve Sayın Mustafa Koç’a uygulanandır. Ancak ben bu durumu müvekkilime açıklamakta zorluk çekmekteyim. Ortada sözde Cumhuriyet çalışma gurubuyla ilgili hemen herkes serbestken söz konusu sözde darbe planlarında değil imzası adı bile geçmeyen müvekkillim neden tutukludur? Ben bu soruyu hukuki mantığımla değil davanın siyasi bir davaya dönüşmesi korkusuyla çünkü Levent Ersöz ve Şener Eruygur savunma veremeyecek durumdadır bu durumda da davanın darbe davası olması sebebiyle duruşma salonunda onların yerine biri bulunmalıdır. Bu da sizsiniz diyerek cevaplayabiliyorum. Ancak bu halde de sayın müvekkilim sanki kendisi avukatmış gibi haklı olarak bana peki suçta ve cezada şahsilik ilkesi nerede kaldı diyor. Şimdi ben müvekkilime ne cevap verebilirim lütfen bize bir çıkar yolu gösterin. Bilindiği üzere müvekkilin işlediği iddia olunan suçların o dönemki görev aldığı hiyerarşideki en üst makam olan jandarma genel komutanı Mehmet Şener Eruygur şu an ifade veremeyecek kadar hasta haldedir. Bununla beraber aynı dönemde bir üs komutanı olan sayın Levent Ersöz’ün de avukatının belirttiği gibi genel sağlık durumu her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Bu durumda müvekkilin o dönemki hiyerarşik üstlerinin ifade verememesi ve kendilerini savunamaması gibi bir ihtimali düşünürsek tüm suçlamalar müvekkil Hasan Atilla Uğur’un üzerine mi kalacaktır. Hiyerarşik üstlerine isnat edilen suçlamalardan müvekkilimizin sorumlu tutulması mümkün olabilir mi? O halde az önce belirttiğim suçta ve cezada şahsilik ilkesi gibi sinkua non yani olmazsa olmaz vazgeçilmez bir ceza muhakemesi ilkesinin çiğnenmesi ileride hukuk öğrencilerine nasıl açıklanacaktır. Müvekkil pek tabi ki savunmasında o dönem ile ilgili birçok soruya bunlar benim yetkimi aşan konular cevabını vermiştir. Bu soruların muhatabı doğal olarak o dönemki hiyerarşik üstleridir. Bundan doğal ne olabilir ki, müvekkil o dönem jandarma genel komutanlığına bağlı mali ve teknik daire başkanı olarak görev yapmıştır dolayısıyla görevi istihbarat başkanlığınca verilen istihbarat başkanlığına da jandarma genel komutanlığınca verilen emirleri yerine getirmektir. Jandarma genel yönergesi 202/16 mali ve teknik daire başkanlığı görev yetki ve sorumlulukları yönergesinin mali ve teknik daire başkanının görev ve sorumlulukları bölümünün son maddesi de aynen istihbarat başkanının vereceği görevleri yapmak demektedir. Müvekkil Hasan Atilla Uğur 2003-2004 yıllarında muvazzaf bir subaydır. Biraz önce numarasını arz ettiğim yönerge esaslarına göre komutanı olan istihbarat başkanının vereceği görevleri yapmak yetkisinde ve sorumluluğundadır. Ayrıca gene belirtmek gerekir ki, o dönem muvazzaf bir asker olarak 211 sayılı TSK iç hizmet kanunu hükümlerine harfiyen uymak durumundadır. Yani bunu da tekrar belirtmek gerekirse TSK iç hizmet kanununun 14. maddesi ast amirlerini mutlak suretle itaatle mecburdur. Ast aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler cezai müeyyidelerle men olunur. Ve gene TSK iç hizmet yönetmeliğinin 10. maddesi astın aldığı bir emirden dolayı amirine mütalaada bulunması katiyen yasaktır. Alınan emir hiçbir kayıt ve şarta bağlanmaksızın yapılacaktır. Bir emri alırken veya aldıktan sonra mırıldanmak doğru bulunmadığını sezdirecek hal ve harekette bulunmak cezai müstelzemdir, hükümlerine haizdir. Dolayısıyla asker kişilerin sivil devlet memurları gibi emri yineletmek yazılı emir istemek yada yapmamak gibi bir hakkı söz konusu değildir. Asker kişiler için bu konudaki tek istisna şudur askeri ceza kanununun 41. maddesindeki hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emir veren mesuldür.

62

Page 63: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:63

Aşağıdaki hallerde madına da faili müşterek cezası verilir kendisine verilen emir hudutları aşmış ise amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiille müteallik olduğu kendisince de malum ise. Eğer ki, yüce heyetinizin zihninde istihbarat başkanının makamında yapılan görüşmelere müvekkilimin katılımı şüphe uyandırıyorsa sizlerinde bildiği gibi müvekkil bu görüşmelerden sadece bazılarına o da emirle katılmış ve yine verilen emir gereği not tutmuştur. Askeri ceza kanununun madde 41’e göre belirttiğimiz üzere sadece suç ihtiva edilen emirlere uyulmaz denilmektedir ancak bilinmelidir ki, 2003-2004 tarihlerinde 765 sayılı TCK yürürlüktedir ve bu kanuna göre böyle bir suç o dönem mevcut değildir. Yani gene ceza muhakemesinin bir sinkua non ilkesi karşımıza çıkmaktadır. Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Müvekkilim de savunmasında açıkça belirttiği gibi bu görüşme ve kayıtlar emirle icra edilmiş ve içeriklerinde asla suç bulunmayan görüşmelerdir. İstihbarat başkanı görevi gereği herkesle görüşebilir. Kaldı ki bunu savunmak yukarıda da belirttiğimiz gibi müvekkilin veya bizim görevimiz değildir. Dolayısıyla bu bilgiler ve bilgisizlikler altında aynı davada sanık Mehmet Şener Eruygur ve Levent Ersöz’ün akıbetleriyle ilgili bir ara karara varılması müvekkilin durumu açısından elzem olmuştur. Bilindiği gibi şu an bu duruşmanın görüldüğü mahkeme eskiden Devlet Güvenlik Mahkemesi olarak anılmaktaydı ve o zaman asker bir mahkeme üyesi de heyet içerisinde yer almaktaydı. Biz tabi ki size o çağ dışı uygulamaları savunmayacağız. Ama bu davanın öznelinde keşke şu an sizlerinde duruma vakıf olmanızı sağlayabilmek amacıyla bir askere danışma şansı olabilseydi. Bu yüzden de söz konusu hiyerarşik yapıyı siz sayın heyete anlatabilecek konuya hakim bir yada birden fazla emekli veya muvazzaf Türk silahlı kuvvetleri mensubunun tarafınızdan seçilerek bilirkişi incelemesi yapmasını ve TSK içinde emir komuta zincirinin nasıl işlediğini anlatmasını ve mahkemenize bir rapor olarak sunması oldukça faydalı olacaktır kanaatindeyiz. Bu yolla müvekkilimizin isnat edilen suçlamalar karşısında konumu ve suçsuzluğu daha net görülebilecektir. Ancak askerlik görevini ifa etmiş olan siz sayın heyetinde olayı kavrayabilecek ve yorumlayabilecek bir pratiği bizzat yaşadığınızı ve müvekkilimizin sadece astlık üstlük ilişkisinden dolayı bu isnatlarla karşı karşıya kalmasının askeri teamüller yanında hayatın doğal akışına aykırı olduğunu kolaylıkla anlayabileceğinizi düşünmekteyiz. Müvekkil 2003-2004 yılında tekrar belirtmek gerekirse jandarma genel komutanlığının emrinde askeri birliği dahi bulunmayan mali ve teknik daire başkanlığı görevinde bulunduğu süre içerisinde hiyerarşi dahilinde çalıştığı diğer sanıkların kendisine verdikleri emirleri yerine getirmiştir. Hiç kimse müvekkile kendisi tarafından suç maksadını ihtiva ettiğini bildiği bir emir vermemiştir. Müvekkilimiz de adli ve askeri bir suç teşkil eden herhangi bir eylemde bulunmamıştır. Böyle bir oluşum içinde de yer almamıştır. Keza müvekkil yarbay rütbesinde bir subay olarak amirlerinin sözde örgüt yöneticisi yada üyesi olduklarını aklına getirebilecek bir durumda da değildir. Bu da gene hele ki TSK gibi bir kurumda böyle bir şeyi düşünmek hayatın olağan koşullarına aykırıdır. Nitekim dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı, MGK genel sekreteri, MİT, emniyet genel müdürlüğü ve Genelkurmay başkanlığı gibi birimleri de böyle bir örgütün varlığını doğrulamamışlardır. Müvekkilimizin varlığından haberdar olmadığı gerçekte de var olduğu halen kanıtlanmamış bir örgüte üye olması bahis konusu dahi yapılamaz. Örgüt sözlüklerde yer alan tanımıyla teşkilat, organizasyon, belirli bir amaç yada amaç gurubuna yönelik birbiriyle bağlantılı eylemlerin gerçekleştirilmesi için bireylerin önceden belirlenmiş davranış kalıpları, görevler ve sorumluluklar çerçevesinde hiyerarşik yapıda bir araya gelmesiyle oluşan tamamlayıcı ve süreklilik gösteren toplumsal yapılanmadır. Şimdi bu tanımdan yola çıkarsak her şeyden önce müvekkilin eğer ki böyle bir örgüt var ise bu örgüte kendi iradesiyle üye olması ve eylemlerini bu yönde bir emir komuta zinciriyle yürütmesi gerekmektedir. Ancak bu şartla demin bahsettiğim Türk ceza kanununun 21. maddesinde yer bulan kast unsuru mevcut olabilecektir. Bunun dışındaki her ihtimal suç unsuru olsa bile örgüt içerisine sokulamaz aksine müvekkil askeri görevini yerine getirmekte olduğunu sandığından bu davanın sanığı değil mağduru durumunda kabul edilmesi gerekir. Yargıtay 8. ceza dairesi 03.07.1986 tarihli kararında

63

Page 64: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:64

örgüt suçunun yasal unsurlarını sürekli olması, düzenli ve planlı ortaklık bulunması, yönetim ve hiyerarşik bir yapının bulunması, eylemsellik, önceden anlaşma, üyeler arasında iş bölümü tesis etmek, belirlenmiş sayıda suç işleme amacı etrafında birleşme, üyeler arasında dayanışma bulunması ve disiplin içinde hareket etme olarak tanımlamıştır. Bu çerçevede müvekkilimiz açısından bir değerlendirmeye gidildiğinde öncelikle örgüt üyesi olma isnadıyla karşı karşıya olan bir kişinin bu örgütün amacını bilerek hareket etmesi ve süreklilik arz eden eylemsellik içinde bulunması gerekmektedir. Oysa ki hiçbir kurumun dahi varlığından haberdar olmadığı bir örgütün üyesi olmak isnadıyla karşı karşıya bırakılan müvekkilimizin yukarıdaki Yargıtay kararında sayılan hangi şartları taşıdığını söylemek mümkün olabilecektir. Dosyanız kapsamında halen tutuklu bulunan müvekkilimizin hangi iş bölümü çerçevesinde nasıl bir disiplin içinde ve nasıl bir dayanışma ile düzenli ve planlı bir eylemselliği benimsediğini söylemek mümkündür. Kuşkusuz bu şartların bulunmaması müvekkilimizin masumiyetine de hukuken en büyük kanıtı oluşturmaktadır. Müvekkilimizin belirli bir amaçla önceden belirlenmiş davranış kalıpları görevler ve sorumluluklar çerçevesinde hiyerarşik bir yapıda yani Yargıtay’ın az önce saydığım kriterleri çerçevesinde bir arada bulunduğu tek bir kurum vardır ki o da Türk silahlı kuvvetleridir. Mehmetçiğin Türk silahlı kuvvetleri bünyesinde çeyrek asırdır mücadele verdiği PKK’nın barış örgütü olarak takdim edildiği şu günlerde hayatının neredeyse tamamının terör örgütleriyle mücadeleye adamış müvekkilimizin iddia edilen bir terör örgütünün ara yöneticisi olmak isnadıyla karşı karşıya bırakılması aslında pekte yadsınamayacak bir durum oluşturmaktadır. Ancak gerçeklerin ve müvekkilimizin terörle mücadele alanındaki başarılarının hayali bir takım senaryolarla üstünün örtülmeye çalışılması mümkün olmayacaktır. Müvekkil TSK mensubu olmaktan her zaman onur duymuş ve bunu özümsemiştir. Kendisi pek tabi en az kendi masumiyeti kadar kurumunun masumiyetinden de emindir. Ancak o dönem beraber çalıştığı hiyerarşik üstlerine ve TSK’ya yönelik suçlamalara göğüs germek ve savunmak başlı başına ne müvekkilimizin görevidir ne de haddi. Bu çerçevede müvekkilimizin yargılanması gereken onun asker kimliği değil şahsi davranışları olmalıdır. Oysaki müvekkilimizin isnatlara konu tek bir eylemi ve savcılığında bu eylemleri kanıtlayacak tek bir delili bulunmamaktadır. Müvekkilin ev ve işyeri aramasında ele geçtiği iddia edilen sözde delillerin hemen hepsi savunmasında da ortaya koyduğu gibi arama ve el koyma konusundaki yönetmeliklere ve ceza muhakemesinin ilgili hükümlerine aykırı toplanmış delillerdir. Dolayısıyla hukuki olarak delil niteliğinde haiz değildir. Kaldı ki, sözde darbe planları içeren birçok belge zaten müvekkil daha tutuklanmadan evvel birçok başka sanıkta bulunmuş medyada çarşaf çarşaf yer almış dolayısıyla hukuki anlamda delil niteliğini kaybetmiştir. Buna rağmen belirtmek isteriz ki, müvekkilin el konulan bilgisayar ve CD’lerinin hiçbirinin imajı alınmamış ve bir kopyası müvekkile verilmemiş olduğundan CMK 134 gereği de hukuken delil niteliğine haiz değildir. Kaldı ki her şeyden evvel müvekkilin de içinde bulunduğu 29.06.2008 tarihli İstanbul 10 Ağır ceza mahkemesinin verdiği arama el koyma kararı müvekkilin Ankara ve Antalya da bulunan ev ve işyerlerini aramak için hukuken yeterli değildir. Burada çok açık şekilde bir yargı çevresi sorunu vardır. Gerektiğinde ileride ayrıntılarıyla tarafınıza sunabileceğimiz bu duruma göre müvekkilin biri baldızının eşine ait olmak üzere diğerleri kendisinin ve eşinin üzerine kayıtlı bir şirketin ve evlerinde yapılan tüm aramalar hukuka aykırıdır. Bu şartlar ortadayken müvekkili halen tutuklu yargılamak için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Yukarıda saydığımız nedenlerle ve değerli heyetinizce dikkate alınacak sair nedenlerle anayasa, Avrupa insan hakları sözleşmesi ve ceza muhakemesi hükümlerine göre şartları sağlanmadan verilen tutukluluk halinin devamı kararının kaldırılarak müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini saygılarımızla arz ederiz.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Serkan Saçan ile Serdar Özersin’in geldikleri

görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

64

Page 65: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:65

Sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu söz istedi verildi:" Sayın başkan sayın heyet, beyanlarıma başlamadan önce bir hususa değinmek istiyorum. Burada benim gibi savunmanlık görevini üstlenen meslektaşım avukat Yusuf Erikel kısa bir süre önce kanımca tutukluluk şartlarının oluşmadığı bir şekilde tutuklanmış ve buradaki bir kısım sanıkların savunma hakkı kısıtlanmıştır. Ben bu durumu mesleğim üstlendiğim görev nedeniyle hukuki açıdan kınıyorum. Sayın başkan, uzun zamandır sizleri aynı şekildeki beyanlarımızla belki de sıktık ama görüyoruz ki bizim söyleyeceğimiz farklı bir şey yok. soruşturmanın başladığı ilk günden bu yana mevcut dosya durumunda müvekkilim Tuncay Özkan aleyhine hiçbir değişiklik olmamıştır. 23 Eylül 2008 tarihinde dosya sanık Tuncay bakımından özellikle aleyhine olan hususlar bakımından ne ise günümüzde de odur. Gelişmelerde Tuncay samimi beyanları anlatımlarıyla kendisi hakkındaki yoğun suç şüphesini ortadan kaldırdı diye düşünüyorum. Bugün Tuncay’ı hayretle izledim aklıma bir hikaye geldi hepimizin bildiği bir hikayedir günün birinde bir diyarda bir padişah varmış. Her şey çok güzel gidiyor diye oturduğu yerde hiçbir şey yapmadan yeri içer hazine boşaldığında da vergi salarmış. Vergi saldıktan kısa bir süre sonra da adamlarını tedbiri kıyafet ile halk içinde gezdirir halkın tepkisinin ne olduğunu sorarmış. Her geldiğinde her vergiden sonra şöyle bir şey geliyormuş herkes üzülüyor, ağlıyor, dövünüyor, tepiniyor diye buda vergi salmaya devam edermiş. Bir iki üç, günün birinde saldığı adamlar koşarak gelmişler padişahım demişler adamlar çıldırdı, oynamaya başladı o zaman demiş vergiyi kesin. Bende bugün Tuncay’da aynı şeyi gördüm artık tutukluluk canına tak etti demek ki, bundan sonraki Cuma heyete sağlık otomasyonunu projemi anlatacağım dedi. Demek ki Tuncay’ın da burasına geldi artık. Benden önce Tuncay’ın müdafiliğini üstlenen sayın üstadımın da açıkladığı nedenleri tekrar etmekle birlikte yazılı beyanlarımızı da dün tarihi itibariyle dosyaya sunmuştuk. Artık şartları kalmamış tutuklu yargılanmanın sona erdirilmesini talep ediyorum. Tuncay’ın ifadesi alınmış delillerin hepsi toplanmış 11 Mart 2010 tarihli dayanak emniyet belgesine istinaden savcılığın dosyanıza gönderdiği 16.03.2010 tarihli yazıda bu durum açıkça belirtilmekte, huzurdaki tüm konuşmalarında ben bu ülkede kalacağım ben bu ülkede yanlışı düzeltmek için siyaset yapacağım diyen bir insanın zaten kaçması diye bir şey söz konusu olamaz delillerin toplanması nedeniyle karartması düşünülemez yoğun suç şüphesi biraz önce beyan ettiğim üzere samimi anlatımlar, dosyaya gelen bir çok maddi delille ortadan kalkmıştır düşüncesindeyim ve bu nedenlerle artık ben Tuncay’ı Nazlıcan’ına gönderin diyorum, saygı sunuyorum.”

Sanıklar Adil Serdar Saçan ve Oğuzhan Sağıroğlu müdafi Av. Serkan Saçan söz istedi verildi:" Sayın başkan ve değerli üyeleri selamlıyorum. Şimdi müvekkilim Adil Serdar Saçan için değil de Oğuzhan Sağıroğlu için tahliye taleplerinde bulunacağım, her Cuma olduğu gibi. Müvekkilimi 13.01.2009 tarihinde tutuklanmıştır 3. iddianamede sanıktır ve 3. iddianamenin son sıralarında yer almaktadır, ifadesi olarak da. Üstüne atılı suçun sebebi İbrahim Şahin’in adamlarından olduğunun gösterilmesidir. Sayın İbrahim Şahin’in aslında kiracısıdır, baştan beri söylediğimiz gibi. Telefon kayıtlarından başka hakkında aleyhinde delili söz konusu değildir. 15 aydır tutukludur, kendisine ifade sırasının gelmesi en az 10-12 ay süreceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu tutukluluk eziyet haline dönecektir. Bizce tutuklulukta beklenen fayda fazlasıyla sağlanmıştır deliller toplanmıştır dava açıldıktan sonra ve davadan öncede delillerin artması ve eklenmesi ihtimali yoktur. Suçun vasıf ve mahiyeti kendisi örgüt üyesi suçlamasından bulunulmuş kendisi hakkında bize suçun mahiyetinin ve vasfının değişme ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Kendisi adresi belli olan devlet memuru öğretmendir. Dolayısıyla çok uzatmadan tahliyesini ve tutuksuz yargılanmasını talep ediyoruz, saygılar sunuyoruz.”

Sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu söz istedi verildi:" Sayın başkanım özür diliyorum atladım. Heyetinize Tuncay’ın tafsilatlı şekilde açıkladı iki adet dinlenme kararının farklı tarihlerde farklı şekilde mahkeme dosyasına sunulmasına ilişkin 9.4.2010 tarihinde bir suç duyurusunda bulunulması talebimiz oldu. Eminiz ki yine bu konuda iddia makamı mütalaasında

65

Page 66: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:66

yargılamaya ilişkin değil diye muhtariyetimize kara verecektir. Bu suç duyurusunda bulduğumuz olay tamamen yargılamaya ilişkindir, onun için bu talebimizin nazara dikkate alınmasını talep ederiz.”

Sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Dilek Helvacı söz istedi verildi:" Sayın başkanım sayın üyeler sayın iddia makamı, biz bugün diğer meslektaşlarım Köksal Bayraktar ve yasemin Antakyalıoğlu ile birlikte ortak imzalı bir dilekçe takdim ettik. Bu dilekçede müvekkilimizin sorgusu sırasında sayın mahkemeniz ve sayın iddia makamı tarafından yöneltilen sorularda müvekkilimiz tarafından cevaplandırılan ancak yazılı ifadesinde yer almayan hususlara ilişkin ayrıntılı açıklamalar bulunmaktadır. Bu dilekçeyi vermemizdeki sebep duruşma zabıtlarının yazılmasının zaman alması nedeniyle bir nevi müvekkilimizin verdiği cevaplarla ilgili bir hatırlatma mahiyetindedir. Bunlardan çok ana başlıklarıyla birkaç hususa değinmek istiyorum. Müvekkilimizin jandarma genel komutanlığında yapıldığı iddia edilen toplantıya katılmadığı iddianamede ilgili sayfalarında tespit edilen dijital verilerde sabittir. Bu konuyu dilekçemizin ekinde de dijital verilerle de tespit etmiş bulunmaktayız. Buna ilaveten müvekkilimizin Cumhuriyete saygı mitingine iştirak ettikten sonra hemen anıtkabire çelenk koyup olay, miting yerinden ayrıldığı ve mitingin her aşamalarında hiçbir şekilde yer almadığı bellidir. Sayın mahkemeniz üyesi Özese’nin kendisine yönelttiği soru üzerine müvekkilimiz ordu göreve pankartının açıldığı sırada burada olmadığını açıkça ifade etmiştir. Bu konuda niçin başkent üniversitesince daha sonra açıklama yapılmadığının sorulması üzerine de zaten YÖK başkanı Kemal Gürbüz ve diğer öğretim üyeleri tarafından üniversiteler bu provokasyonu tasvip etmiyor bunlar marjinal bir guruptur ve bizimle hiçbir bağlantısı yoktur şeklinde bir basın açıklaması yapıldığını. Kaldı ki bu konuda pankartı açan 11 kişinin de Ankara 25. asliye ceza mahkemesinde yargılanarak beraatlarına karar verildiğini belirtmişti, bu konudaki yazılı delillerde sayın mahkemenize dilekçemizin ekinde takdim ettik. Ayrıca Yalçın Küçük’ün dijital verilerinde profesör Hüsnü Göksel’in evinden örgüt evi diye bahsetmediği biz kendi aramızda şaka yollu olarak örgüt evi diye bahsederdik şeklindeki ifadenin bizzat bu konudaki dijital veride ve iddianamenin ilgili sayfalarında belirtildiğini söylemiştik, bu konuda da ilgili dokümanları dilekçemizin ekinde takdim ettik. Ayrıca sayın mahkemeniz ve sayın iddia makamı huzurunuzda görülmekte olan iddianamenin dışında kalan başka iddianamelerle ilgilide müvekkilimize sorular yöneltmişti, biz celse arasında bu hususları da araştırarak bunlarla ilgili belgeleri de diğer iddianamenin eklerinden temin ederek sayın mahkemenize sunduk. Bunlardan biri milli egemenlik hareketiyle milli iktidar hareketinin ayrı ayrı oluşumlar olduğu ve 14 Ocak 2008 tarihinde patalya otelinde yapılan toplantının hangi toplantı olduğuna dair soruydu. Müvekkilimiz profesör doktor Mehmet Haberal, 14 Ocak 2008 tarihinde milli egemenlik hareketi adlı eski adıyla diyalog gurubunun bir toplantısı yapıldığını ve bu toplantının çeşitli isimlerin bu harekete ne isim verildiği konusunda çeşitli fikirlerin ileri sürüldüğünü beyan etmiştir. Anladığımız kadarıyla milli iktidar hareketi yada milli cephe Doğu Perinçek tarafından bu oluşuma verilen bir addır, kendi yorumudur. Ancak kaldı ki bu dijital verilerde işçi partisinde yapılan arama sırasında elde edildiğinden ve bu aramanın hukuka aykırı olduğuna dair de Ankara Cumhuriyet savcılığınca düzenlenen iddianameyle kamu davası açıldığından dolayı bu dijital verilere de dayanılması mümkün değildir. Kaldı ki, o tarihte milli egemenlik hareketi adlı oluşum kamuoyuna da yazılı açıklamada bulunarak bu harekete milli egemenlik hareketi adı verildiğini kamuoyuna da açıklamıştır. Birde efendim yine üçüncü iddianamenin ekleri, ikinci iddianame menin ekleri arasında yer alan kanal B’nin Tuncay Güney’den elde edildiği ileri sürülen bir yazılı dokümanda kanal B’nin 2001 yılında kurulup kurulmadığı konusunda bir soru yöneltilmişti. Biz bu belgeyi de temin ettiğimizde buradaki kanal B’nin el yazısıyla yazılanın küçük b’nin aslında kanal 6 olduğunu tespit ettik bu konudaki yazılı dokümanı da dilekçemizin ekinde takdim ediyoruz efendim. Sayın başkanım değerli üyeler, bizim müvekkilimizin sorgusu sırasında sürekli olarak Bülent Ecevit’in tedavi süreciyle ilgili Recai Birgün’ün ifadesine atıfta bulunularak soru

66

Page 67: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:67

yöneltilmesi karşısında sayın mahkemenize bazı hususları tekrar arz etmenin zorunlu olduğu kanaatini taşıyoruz. Öncelikle müvekkilimizin bu tedavi sürecinde yer almadığı başkent üniversitesi Ankara hastanesince sayın mahkemenize gönderilen yazılı belge ve raporlarla sabittir müvekkilimiz sadece sayın Bülent Ecevit’in 4-5 2002 tarihinde gaz sıkıştırması sebebiyle hastaneye girdiği dönemde tedavisini yürüten sağlık ekibinde görev almış ve 5.5.2002’de de 26 saat kaldıktan sonra Bülent Ecevit sağlığına kavuşarak taburcu edilmiştir. Sayın Bülent Ecevit’in 17.5.2002, 27.05.2002 tarihleri arasında başkent üniversitesi Ankara hastanesindeki tedavi sürecinde müvekkilimiz Profesör Doktor Mehmet Haberal ihtisas alanı dışında kalması sebebiyle hiçbir şekilde görev almamıştır. Sayın mahkemenizce müvekkilimizin sorgusu sırasında bu ikinci kez yattığı ve kendisinin görev almadığı bu tedavi sürecindeki rahatsızlığının ne olduğu hususu sorulmuştur. Müvekkilimizde etmiş olduğu Hipokrat yemini gereğince zaten bu tedavi sürecinde yer almadığını kaldı ki bu bilgiyi de sayın Bülent Ecevit’in vefat etmiş olması nedeniyle ancak Rahşan Ecevit’in onay vermesi halinde açıklamasını mümkün olduğunu aksi halde etmiş olduğu bu yemine aykırı davranmış olacağını ve bunu asla kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Ancak malumunuz olduğu üzerine biz sayın mahkemenizin biz sayın mahkemenizin ara kararına dayalı olarak, başkent üniversitesi Ankara hastanesinden tüm tedavi evraklarını ve raporlarını Sayın Bülent Ecevit’in kapalı zarfla teslim aldık ve sayın mahkemenize takdim ettik. Bu raporlar içerikleri tam olarak tarafımızca bilinmemekle birlikte sayın mahkemeniz üyeleri Sayın Özese ve Sayın Haşıloğlu ile birlikte ortak düzenlenen dosya açma tutanağında bu rahatsızlığı ilişkin tüm raporların belgelerin dosyada mevcut olduğu açıktır bu nedenle sayın mahkemenin sayın Bülent Ecevit’in rahatsızlığının ne olduğunu müvekkilimiz açıklamasa da bu raporlara bakarak tespit etme imkanına haizdir. Bu hususu tekrar sayın mahkemenizin takdirine arz etmek istiyorum. Sayın başkanım, biz bugüne kadar hep Recai Birgün’ün CMK 58/1 uyarınca müvekkilimizle arasında 2002 yılından beri devam eden davalar sebebiyle arasında ciddi husumet bulunması nedeniyle tanıklığına itibar edilemeyeceğini söylemiştik ve bunun bir hukuka aykırı delil olduğunu sürekli olarak sayın mahkemenize belirtmiş olmamıza rağmen müvekkilimizin sorgusu sırasında hep Recai Birgün’ün ifadesine atıfta bulunarak sorular yöneltilmesi karşısında. Recai Birgün ile ilgili çeşitli basın yayın organlarında yayınlanan haberlerle ilgili bir çalışma yaptık bunu da sayın mahkemenize şimdi takdim edeceğiz. Bu çalışmada öncelikle Recai Birgün’ün İstanbul Cumhuriyet savcılığında ifadeye çağırıldığı tarihte yani savcılıktaki ifadesinden 14 gün önce Türkiye büyük millet meclisine yapmış olduğu bir açıklamaya ilişkin gazete kupürlerini takdim ediyoruz. Bu gazete kupürlerinde kendisine yöneltilen soruya Ecevit’e başkent üniversitesinde yanlış bir tedavi mi yapıldı, doktorlar bu konuda bir komplo mu kurdular diye soru yöneltilmesi üzerine, hayır böyle bir şey doğru değildir ben doktorları suçlamıyorum kesinlikle suçlamıyorum Haberal’da bu olayın içinde doğrudan hiçbir şekilde yer almamıştır. Kendisiyle davalarım vardır 2003 yılından beri kendisiyle görüşmüyorum ancak bu sürece doktorlar yada bazı kişiler bilerek yada bilmeyerek iştirak etmiş olabilirler demiştir. Ve buna ilişkin çeşitli organlarda bu beyanatları yayınlanmıştır. Ancak aradan 14 gün geçtikten sonra Recai Birgün savcı Zekeriya Öz huzurunda vermiş olduğu ifadede önceki beyanatlarıyla çelişerek bu kez başkent üniversitesi Ankara hastanesindeki hekimlere ve müvekkilimizi de hedef alan çeşitli gerçeğe aykırı beyanda bulunmuştur. Bu beyanları kendi beyanatlarıyla çelişmektedir. Recai Birgün ayrıca savcılığa vermiş olduğu ifadesinin ikinci sayfasında Bülent Ecevit’in evine gizlice arkadaşı doktor Mücahit Pehlivan’ı getirdiğini ve içeri bir röntgen cihazını gizlice sokarak yapmış oldurduğu muayene neticesinde sayın Bülent Ecevit’in tedavi olduğunu sağlığının iyi olduğunu tespit ettirdiğini. Ancak doktor Mücahit Pehlivan’ında kendisine iyi bakması dinlenmesi gerektiğini ve bir korse takması konusunda kendisine uyarıda bulunduğunu beyan ederek başkent üniversitesinde yapılan tedavinin doğru olduğunu kendi beyanıyla da tevsik etmiştir. Ayrıca efendim yine Recai Birgün ifadesinin ekinde savcılık ifadesinin ekinde çeşitli gazete haberlerini ilaveten olayların kronolojik gelişimiyle ilgili kişisel notlarını sunmuştur. Bu kişisel notlara baktığımızda da 4-5 2002, 5.5.2002

67

Page 68: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:68

tarihlerinde Bülent Ecevit’in bu hastaneye gaz sıkışması nedeniyle girdikten sonra profesör doktor Turgut Zileli başkanlığındaki bir hekim heyet tarafından yapılan basın açıklamasında, Bülent Ecevit’in derhal işe başlayacağının kamuoyuna bir basın açıklamasıyla sunulduğu belirtilmiştir. Yani müvekkilimizin görev aldığı o bir günlük süreçte sayın Bülent Ecevit sağlığına kavuşmuş ve hastaneden taburcu edilmiştir, Recai Birgün’de beyanıyla bunu teyit etmektedir. Biz bu güne kadar hep Recai Birgün’ün tanık olamayacağına dair hukuki değerlendirmeleri sayın mahkemenize sunduk ancak sayın mahkemenize bugün siyasi gelişmeleriyle ilgili bazı önemli notları sunma zorunluluğu karşısındayız. Çünkü hukuka aykırı delil olmasına rağmen bu kişinin tanıklığına itibar edilip müvekkilimize soru yöneltilmesi açıkça söylemek gerekirse hukuka aykırı bir delilin yargılama konusu yapılmasıdır. Recai Birgün 2002 yılı sonlarında bu olayları gündeme getirdikten İstanbul 3. bölgeden DSP kontenjanından millet vekili adayı olarak gösterilmiş ve bu gelişme o tarihteki çeşitli basın yayın organlarında Ecevit’in iki yıl koruma müdürlüğünü yapan Recai Birgün millet vekilliğiyle ödüllendirildi şeklinde adlandırılmıştır. Recai Birgün millet vekili seçildikten sonra 31.05.2007 tarihinde milliyet gazetesine yapmış olduğu açıklamada millet vekilliğini hakkettiğimi düşünüyorum siyasete atılmayı kafama ta 1984 yılında koymuştum ama bir sıram vardı. Ben iyi bir vali olduktan sonra milletvekili olmayı düşünüyordum. Hatta benim beyefendinin koruması olarak henüz 5-6 ay olmuştu ki bir gün meclis müdürlerinden Zekai Çoban ile sohbet ediyorduk tam iktidar kulisinin koridordaki koltuklara ben bu meclise bir gün gireceğim yazıp o günün tarihini de atmıştım, öyle bir yere yazdım ki halen durur şimdi de kafama yazdığım başka bazı yazılar var demiştir. Recai Birgün 26 Temmuz 2007 tarihinde millet vekili seçilip mazbatasını aldığı gün yine Türkiye büyük millet meclisine yapmış olduğu açıklamada bu kez siyasete atılmayı 1980’den beri düşündüm bunu planladım sayın Ecevit’in yanına girince bu isteğim daha da arttı demiştir. Recai Birgün aradan bir süre geçtikten sonra DSP’ye mensup bir milletvekili olmasına rağmen yerel seçimler sırasında CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediği için DSP başkanlık divanının kararıyla tedbirli ihraç istemiyle merkez disiplin kuruluna sevk edilmiştir. Buna ilişkin gazete kupürleri dilekçemizin ekindedir. Recai Birgün DSP genel başkanı Zeki Sezer’in istifasından sonra ise bu kez basına vermiş olduğu beyanatlarında eğer benimle ilgili ihraç talebinden vazgeçilirse bende DSP’ye genel başkan olarak da aday olmak istiyorum demiştir. Recai Birgün’ün ifadesinde atıfta bulunduğu doktor Mücahit Pehlivan’da aynı şekilde Bülent Ecevit’in tedavi süreciyle ilgili iddiaları ortaya atmasından sonra sayın Rahşan Ecevit’in kontenjanından milletvekili olarak seçilmiştir ve daha sonra sayın Rahşan Ecevit’in DSP’den ayrılmasından sonra Recai Birgün ile birlikte ikisi de aynı anda bu partiden istifa ederek bağımsız millet vekili konumuna geçmişlerdir. Recai Bİrgün ile Mücahit Pehlivan’ın isimleri son günlerde farklı bir konuyla gelmektedir, bu dilekçemizin ekinde takdim ettiğimiz haber kupüründe anayasa değişikliği paketinin Türkiye büyük millet meclisinden geçmesi için AKP’nın bağımsız millet vekillerine bağlı, kendini buna bağladığı ve AKP’lilerin Recai Birgün konusunda ümide kapılmalarında hem yaptıkları sohbette edindikleri olumlu izlenimin hem de ergenekon davasındaki tavrının sebebiyet verdiğini belirtmişlerdir. Kısaca Recai Birgün siyasi geçmişine bakıldığında mensubu olduğu parti aleyhine dahi politik hırsları doğrultusunda aleyhinde faaliyet göstermekten çekinmeyen bir kişidir. Bir tarafta savcılıkta vermiş olduğu beyanatlarıyla basına vermiş olduğu beyanatları arasında açıkça mübayenet bulunun ve bunu bir politik malzeme olarak kullanan Recai Birgün karşımızdadır. Diğer tarafta ise ömrünü insan sağlığına adamış bugüne kadar yüzlerce hastayı tedavi etmiş, binlerce hekimi ülkemize kazandırmış bir bilim adamı olan Mehmet Haberal vardır. Ayrıca sayın mahkemenize takdim ettiğimiz başkent üniversitesi Ankara hastanesinin tutanağında Recai Birgün’e merhum Bülent Ecevit ile ilgili heyet raporunun elden teslim edildiği sabit olmasına rağmen Recai Birgün elimde bir belge yoktur diye sayın mahkemenize bir yazı yazmıştır oysa dosyadaki tutanakta sağlık raporunun kendisine tutanakla Bülent Ecevit’e sunulmak üzere teslim edildiği sabittir bu tutanakta biz bu dizi pusulasından tespit etmiş bulunmaktayız. Peki Recai Birgün 2002 yılında

68

Page 69: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:69

bu tutanak, bu tedavi tutanakları kendisine sözlü ve yazılı olarak iletilmiş olmasına rağmen niçin o tarihte suç duyurusunda bulunmak yerine bu tarihe kadar beklemiştir. Bunun tek sebebi bu konuyu gündemde tutarak hem sayın Bülent Ecevit’in politikadaki saygın imajını kullanarak kendine bir yer edinmek hem de politik ihtirasları doğrultusunda müvekkilimizin de ismini karıştırarak maalesef bunu bir siyasi malzeme olarak kullanma çabasından ibarettir. Recai Birgün ile ilgili bu açıklamalarımız kendisinin hem CMK 58/1 uyarınca tanıklığa engel hali bulunan bir kişi olduğunu hem de siyasi geçmişine bakıldığında da ifadelerine itibar edilemeyeceğini ortaya koymaktadır, teşekkür ederim efendim.”

Sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Köksal Bayraktar söz istedi verildi:"Efendim meslektaşımın huzurunuzda açıklamış olduğu bu hususlara aynen katıldığımı ve ayrıca 5 Nisan 2010 tarihli ve 9 Nisan 2010 tarihli ve biraz sonra size takdim edeceğimiz dilekçenin içeriğini tekrarladığımızı önemle arz ve beyan ederim. Bu arada yüksek makamınıza şunu arz etmenin bir görev olduğunu düşünmekteyiz diğer meslektaşlarımızla beraber ceza muhakemesi kanunun 196. maddesinin 4. fıkrasına dayanılarak görüntülü ve sesli iletişim tekniğinden yararlanmak suretiyle iki tam gün müvekkilimizi dinlemeniz, müvekkilimizin ifadesini almanız ve onu çapraz sorguya tabi tutmanız yönündeki kararınıza savunma olarak teşekkür etmekteyiz, bunu önemle belirtmek isterim. 6 Nisan tarihinde huzurunuzda verdiğimiz savunma buna başka bir değişle ilk savunma denilebilir ilk savunmada açıkladığım gibi biz Türk ceza kanunun 314, 311 ve 312. maddelerinin ithamıyla karşınızda bulunuyoruz. Şimdi bu maddeler tekrar ediyorum çok kısa belirteceğim değerli zamanınızı almamak için. Bu maddeler Türk ceza kanununun en önemli ve en ağır maddeleridir. Dolayısıyla siz çok ağır bir itham altında bir kişi bulundurduğunuzda onun delillerinin somut delillerinin şahıs itibariyle olay itibariyle eşya itibariyle en önemli delillerini de ortaya koymanız gerekir. Yargı olarak, makamınıza seslenmiyorum ama yargı olarak bu gereklidir. Nitekim ceza kanununun 314. maddesinde yeni Türk ceza kanununu hazırlayan ekipte bunu bu şekilde mütalaa ederek 314. maddenin son fıkrasında 220. maddeye atıf yapmıştır. Ve Türk ceza kanunu 220. maddesi, 314. maddenin yani silahlı örgütün uygulanabildiği ahvalde 220. maddedeki araç gereç ve yapı kişi itibariyle elverişliliği aramıştır. Dolayısıyla bu delillerin mutlaka ve mutlaka ortaya konulması gerekir ayrıca 311 ve 312. maddelerde cebir şiddet önemli bir unsur olarak ortaya konulmuştur. Bugün sürekli olarak darbeden söz edildiği efendim 311 ve 312’nin vahameti darbe sözcüğüyle falan izah edilemez 311 ve 312. maddeler ihtilal anlamını taşımaktadır, ihtilal yada ihtilale teşebbüsü ifade etmektedir. Huzurunuzdaki davadaki deliller, katiyen böyle bir hareketi meydana getirici nitelikte değildir. Bunu açıkça ifade etmek lazım yani çeşitli guruplar halka açık toplantılar bir takım sözler gazete beyanları siyasetçilerin beyanlar bütün bunlar 311 ve 312. maddedeki fiillerin gerçekleştirilmesi yönünde elverişli ve yeterli hareketler değildir. Bunu tekraren ifade etmekte yarar var. Sayın başkanım ve değerli üyeler, müvekkilimin ifadesi alınmıştır artık hiçbir şekilde kaçma şüphesinin olmadığı da açık bir gerçektir zaten bundan önce de yoktu ama bu andan itibaren böyle bir ihtimali dikkate almak mümkün değildir. Suç işlediği yönünde kuvvetle şüphenin de bulunmadığını buradaki iki gün boyunca aleniyet kuralı gereğince ortaya konulan delillerle tespit etmiş bulunmaktayız delilleri karartma imkanı ve şüphesi de yoktur. Ama yani ceza usul kanununun 100. maddesinde yer alan unsurlar olayımızda meydana gelmemektedir, yoktur bunlar. Ama buna karşılık müvekkilimin defalarca huzurunuzda arz ettiğimiz gibi ağır bir hastalık altında bulunduğu da bir vakadır bir olgudur. Kalp hastalığı, damar hastalığı, tansiyon hastalığı ve bunu her an tetikleyen psikiyatrik bir takım rahatsızlıklar müvekkilimi gerçekten sayın makamınızın tespit ettiği bundan önceki duruşmada belirtilen ölüm riski altında bulunma durumunu başka bir ifadeyle her gün ölümün uçurumun kenarında yaşayan bir varlık konumuna getirmiştir. Şimdi bundan önceki duruşmalarda söylenmeyen bir tek şey var bunu dramatize etmekte fayda var. 6 yada 7 metre karelik bir hastane odası hep aklımıza bu geliyor, hayır öyle değil sadece yoğun bakımda hayatını kaybeden acılarla iniltilerle haykırışlarla kaybeden

69

Page 70: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:70

insanların yanında yatan bir hasta ve bu hasta da kalp hastasıdır psikiyatrik tedavi altındadır. Damar hastalığıyla yüz yüzedir, dolayısıyla hastanedeki hayatı gerçekten çekilmez bir özellik içindedir. Ve müvekkilimiz gerçekten hayati bir tehlike altındadır. Bunları bütün bunları dikkate alarak yeniden ifade ettiğimiz ceza muhakemesi kanununun 100. maddesinin şartlarının artık olayda var olmadığının sayın heyetinizce yüksek heyetinizce dikkate alınmasını ve müvekkilimizin bihakkın ya da teminat karşılığı yada adli kontrolün şartları dikkate alınarak tahliye edilmesini bilvekale saygıyla arz ve talep ederiz efendim.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz istedi verildi:" Sayın başkanım ben talebimizi yazılı olarak iletmiştim, bir konuda açıklama ihtiyacı hissediyorum. 19 Mart 2010 bundan üç hafta önce yapılan duruşmada talepler sonrası sayın heyetiniz karar vermek üzere çekildiğinde biz avukatlar olarak burada bir olay yaşadık bu konuyu size açıklamak istiyorum. Siz heyet olarak çekildikten sonra ben kalemden aldığım 4 tane dosyayı dijital ortamda bilgisayarımda inceliyordum, o gün savunmasını tamamlayan Av. Yusuf beyde burada diğer avukatlarla sohbet ediyordu. Bu belgeleri ben incelerken sanıyorum Neriman Aydın’ın dosyasıyla ilgili gelen belgeler arasında Yusuf beyin şüpheli olarak ismi yer alıyordu. Yusuf bey sen böyle böyle konuşuyorsun sohbet ediyorsun orada ama bak burada ismin şüpheli olarak yer alıyor diyence dikkatini çekti. Geldi belgeye baktı ya benim içinde böyle söylüyor diyor ne yapayım ben dedi. Sanıyorum Celal beydi dilekçe hazırla şikayet et senin müvekkilin telefonunuz dinlenmiş şeklinde bir iki görüş çıktı ortaya. Cuma akşamı bu konu konuşulurken ben dedi pazartesi günü ilk iş o zaman gideceğim suç duyurusunda bulunacağım bu konuyu Ankara’ya da şikayet edeceğim. Bende kendisine takıldım, savunmanda zaman zaman adalet bakanından Sadullah abi diye bahsediyorsun o zaman dilekçenin bir örneğini de bana ver o da ne kadar endazesi neymiş ölçüsünü al dedim. Bir meslektaşımızda dedi ki, bu mikrofonların kırmızı ışıkları yanıyor gördünüz mü dedi. Şimdi Cuma akşamı sayın başkanım böyle bitti. Pazartesi sabahı biz işe giderken yolda radyodan avukat Yusuf Erikel’in gözaltına alınmış olduğunu bürosunda aramalar yapıldığını öğrendik. Biz soruşturmanın konusun ve içeriğini şu anda haliyle bilemiyoruz. Ancak bu konunun sanıkların savunma hakkının ve avukatların müdafilik görevi üzerinde baskı oluşturup oluşturmayacağına dair takdiri de sayın mahkemenize bırakıyorum. Bu konuda ikinci örnek oldu bu, belki de üçüncü örnek. Devam eden birinci yargılamada avukat Hüseyin Buzoğlu diğer salonda kalktı gün boyu süren bir savunma yaptı ve savunmasını bitirdikten sonra birkaç gün sonra benzer bir gözaltı işlemine maruz kaldı bu dosyanın sanığı. Geçen hafta geçen celselerde yaşanan Yusuf beyin durumu ve henüz soruşturma safhasındaki avukatlığı nedeniyle bir emekli üsteğmen gazi üsteğmen avukat Serdar Öztürk’te şu anda hala iddianamesi hazırlanmamış mahkemeye takdim edilmemiş bir şekilde yargılanmayı bekliyor. Ben bu konuyu yaşadığımız şekliyle size anlatarak konunun hem tutanaklara geçmesini hem de ne şekilde görüntü arz ettiğini sayın mahkemenizin takdirine bırakıyorum saygılar sunarım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim duruşmada bahsettiğiniz kırmızı ışık yandı bilmem ne onlardan kasıt nedir, onu bir açar mısınız? Yani mahkemeyi ilgilendiren bölümü neresidir yani o dinleme midir, yani nedir o onu?”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:”Efendim biz zaman zaman, efendim ben şimdi bunun bir teknik arıza mı, yoksa bir dinlemeden mi kaynaklandığını takdir edersiniz ileri süremem bilemem. Ama konunun Cuma akşamı bu şekilde yaşanmasının müteakip pazartesi günü bu konuda dilekçe vereceğim dedikten sonra bir avukatın gözaltına alınmış olması da rastlantı olabilir yada bu konu biliniyorsa maksatlı olabilir. “

Mahkeme Başkanı:" Buradaki görüşmelerden kaynaklı mıdır, diye düşünüyorsunuz?”Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:”Efendim olma ihtimali vardır diye

değerlendiriyorum. Çünkü bu ışıklar zaman zaman.”Mahkeme Başkanı:" Somut bir şey var mı, somut bir şey var mı yani?”

70

Page 71: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:71

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:”Efendim bunu tespit etme imkan ve kabiliyetine sahip değiliz takdir ederseniz.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:”Efendim konuyu ilettim saygılar

sunarım.”Mahkeme Başkanı:" Ancak şunun bilinmesini isteriz ki ara verdiğimiz an bağlantı kesilir.

Bunu hassaten söylemek isteriz yani, ara verildiği sürece duruşmaya başlamada, başladığımızdan ara verdiğimiz süreç dışında kalan bölümlerde bağlantı kesilir. Yani kayıt durur, bunu öncelikle bilmenizi isteriz.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:”Sayın başkanım, kaydın durması dinlemenin yapılamayacağı anlamına geliyor mu bilemiyorum. Yani teknik donanımı buradaki teknik donanımı bilmediğim için bu şekilde söylemek durumundayım. Kayıt yapılmasa de bu ses başka bir yerden dinlenebilir mi onu bilemiyorum. Bunun için donanımı incelemek gerekir onunla ilgili bir inceleme yaptırmıştı sayın mahkeme.”

Sanık Mustafa Ali Balbay müdafi Av. Aydın Metin söz istedi verildi:" Sayın başkanım kıymetli üyeler, müvekkilimiz Mustafa Balbay’ın gerek ifadesini vermesinden önce ve gerekse ifadesini verdikten sonra savunmasına ve hakkındaki atılı suçlamalara cevap olabilecek mahiyette son derece haklı ve hukuki dayanakları olduğuna inandığımız açıklamalarımızı meslektaşım sayın avukat Mehmet ipek ile birlikte müteaddit kereler sayın mahkemenize sunduk. Bu taleplerimizin ve bu açıklamalarımızın Balbay’ın müdafileri olarak bize kazandırdığı tabiri caizse sayın başkanın lehimize oy kullanmasını sağlamak olmuştur. Bu husus tabi savunma tarafı olarak bizleri ciddi olarak umutlandırmıştı. Ancak aradan geçen süre bu sürede yargılamanın geldiği aşama ve seyri itibariyle bu haklı tahliye taleplerimizin çoğunluk görüşü haline geleceğini ve bu suretle müvekkilimizin haketmiş olduğu tahliyeye ve özgürlüğüne kavuşacağına dair inancımızda ve bu inancımıza ilişkin umudumuzda maalesef her geçen gün zayıflamaktadır. Balbay ve Balbay’ın tutuklulukta geçirdiği sure göz önüne alındığında artık tutuklama kendisi bakımından tedbir olmaktan çıkmış ve peşinen bir ceza ve cezalandırma haline çoktan gelmiştir. Şimdi Sayın başkanım sayın üyeler, yargılamanın geldiği bu aşamada daha önceki beyanlarımızı savunmalarımızı açıklamalarımızı tekrarlamanın sayın heyetinizi sıkmaktan öteye geçeceğini ben çok iyi biliyorum. Ancak hukuka inanan ve hukukun dolayısıyla yasaların öngördüğü şekilde adaletin gerçekleşmesi konusunda görev yapan biz avukatlarında başka bir çaresi yok. bu nedenle genel kapsamda daha önceki aşamalarda özellikle deliller konusundaki kanuna aykırılıklar hususunda yapmış olduğumuz tespitlere bu aşamada itibar etmenizi hükümle birlikte değerlendirilmesi konusunda vermiş olduğunuz kararı tekrar tekrar gözden geçirmenizi bu deliller ile ve bu delillerin günün birinde yargılamada tartışılması ve değerlendirilmesi aşamasında kanuna aykırılıkların açıkça ortaya çıkacağını bu konudaki taleplerimizin açıklamalarımızın savunma tarafı olarak bizler doğruluğuna olan inancımızı tekrar tekrar belirtmek istiyorum. Bu nedenle yüce heyetiniz deliller konusunda gerekli hassasiyeti ve gerekli özeni lütfen göstersin bu, bu yargılamada huzurda bulunan özellikle tutuklu sanıklar bakımından son derece önemli. Bu nedenle bu deliller konusundaki taleplerimden sonra yargılama konusu olayına ilişkin bir takım gözlemlerimi ve bu gözlemlerle bağlantılı olarak da özellikle çete suçlamasına yönelik bir takım tespitlerimi yüksek heyetinizle paylaşmak istiyorum. Zira hukuki olarak söyleyebileceğimiz müvekkilim Balbay yönünden hemen hemen her şeyi söyledik. Kendiside yüksek huzurda bugünkü yapmış olduğu konuşmasında mevcut durumunu gündemde güncel olan olaylarla bağlantılı olarak tekraren sizlere izah etti. Oldukçada teferruatla ve doyurucu bir şekilde kendi durumunu izah ettiği kanaatindeyim. Ben yüksek huzurda görülmekte olan bu davada çete suçlamasına yönelik olarak mevcut durumu ve şahsı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Şimdi efendim biz savunma avukatları olarak fiziki koşullar her ne kadar zor olsa da yani çalıştığımız yazıhanelerimiz İstanbul’un merkezinde yaklaşık 100

71

Page 72: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:72

kilometrelik bir seyahatten sonra buraya geliyoruz. Elimizden geldiğince bu davaları bu davayı takip etmeye çalışıyoruz. Özellikle Cuma günleri ve aramızda yapmış olduğumuz paylaşım çerçevesinde bu davayı takip ediyoruz. Tabi davada iddianamenin sayfa sayısı oldukça fazla ekleri 10 binlerle 100 binlerle ifade ediliyor klasör sayısını tam olarak ben bilmiyorum. Hal böyle olunca dava açıldığı zaman sadece müvekkilim Balbay ile ilgili olan bölümleri ve onunla ilintili ilişkili olabileceğin düşündüğümüz sanıkların durumlarını okuduk inceledik ve bu kapsamda duruşmaya geldik. İlk tabi o zaman ilk duruşmada tutuklu sanık sayısı çok daha fazla burası çok daha fazla kalabalık. Benim gözüme bir şey çarptı, tutuklu sanıklar arasında bir sakalları oldukça uzamış yani ilk gözde fiziki özellikleri bakımıyla huzurda bulunan tutuklu sanıklardın ayrılan bir iki kişi vardı. Bilmiyorum tabi kim olduğunu da bilmiyorum dediğim gibi iddianameyi de enine boyuna incelemiş değilim. Bildiğini düşündüğüm avukat arkadaşlarımdan sordum kim dedim bu tutuklu, bana dediler ki ki o bilgiler daha sonra yanlış çıktı. ODTÜ’lü bir öğrenci dediler. Allah Allah dedim ODTÜ’lü bir öğrencinin burada ne işi var. Yani peki dedi ODTÜ’lü bir öğrenci herhalde dedim kendisini dine vermiş tutukluluğu süresince iç huzuru dindarmış. Aradan birkaç duruşma geçti merak ediyorum izliyorum hiç konuşmuyor, geliyor hiç kimseyle de konuşmuyor mahkemeden de herhangi bir talebi yok. Geliyor duruşmalara ve buradan çıkıyor gidiyor bir, iki, üç sorgular yapılmaksızın bir iki tahliye gerçekleştikten sonra ve bende bu merakım üzerine araştırdım, Ankara ilinde Çankaya’da çalışın bir taksici. Allah Allah diyorum Çankaya’daki bir taksicinin bu davada varlığı iddia edilen bu ergenekon davasında ne işi var. Sorduk hatta avukatı da yok burada bir takım meslektaşlarımızda kendisine yardımcı oldu iki sayfalık bir metin yazdılar eline tutuşturdular kalktı huzurda okudu. Sizlerde son derece isabetli olarak ancak gecikmiş olarak yanlış hatırlamıyorsam 18-19 ay tutuklu kalmış tahliyesine karar verdiniz geçti gitti. Ben şunu anladım, yani bir taksi şoförü de ergenekon davası ergenekon olarak adlandırılan bu örgütün üyesi olabiliyor ve bu davada sanık olarak yargılanabiliyor ben yine bu soruşturmalar yapılırken televizyonda izliyorum. Teğmenlerin gözaltına alındığını duydum, gene hayretler içerisindeyim. Neden, yani bir darbe soruşturması yapıldığını biz biliyoruz ancak ordunun gerek rütbe olarak gerek yaş olarak en alt sınıfında yer almakta olan teğmenler gözaltına alınıyor. Yani içimden şunu geçiriyorum ya bir darbe yapılacaksa bu bir darbe süreci bir darbe gündemdeyse bu teğmenlere mi kalmış dedim. Tabi dava açıldı, teğmenlerin durumu konusundaki bu merakım çerçevesinde konuyu araştırdım ancak şöyle bir husus var dava konusu yapılan yada iddia konusu yapılan darbe; 2002 ila 2003 yıllarında planlanmış tabi teğmenler konusundaki iddiaların süreci farklı ama e teğmenler herhalde o tarihlerde 16-17 yaşlarında olmalı muhtemelen liseye gidiyorlar. Yani gene bu örgüt içerisindeki yerleri konumları hangi amaca ne şekilde hizmet eder mahiyette her yönüyle tartışmalı gene anlamıştım teğmenlerin durumunu. Sonra zaman içerisinde burada bir takım iddiaları bir takım senaryoları gördükten sonra bu durumu fark ettim. Ha bu husus aslında bu yaş itibariyle olan durum buradaki polis memuru arkadaşlar içinde geçerli bir kısım astsubay arkadaşlar içinde geçerli. Yani onların bu 2002, 2003 ila 2003 sürecinde gündemde olduğu yada planlandığı iddia edilen darbeyi darbe sırasında görevde olmaları diye bir şey söz konusu dahi edilemez. Sonra tutuklu sanıkların profillerine baktım. Bir inşaat işiyle uğraşan tutuklumuz var, bir emlak komisyoncusu var. Gene bildiğim kadarıyla kimi meslekleri konusunda hata yapıyorsam kendilerinden özür dilerim, restoran işletmecisi bir iş adamı var. Bu kapsamda hala ne yaptığını bilmediğim ve anlamadığım bir tutuklu bayan var, onun şoförü veya çalışanı konumunda olan bir işçi var. Bunların hepsi bu varlığı iddia edilen ergenekon terör örgütünün üyesi yani silahlı bir çetenin üyesi olmakla suçlanıyorlar. Tabi, tabi bu durumlarını arz etmiş olduğum tutuklu sanıkların aslında bir tek özellikleri var bu husus genç teğmenler içinde geçerli polis memuru yada emniyet görevlisi arkadaşlar bakımından da geçerli. Hatta gene duyduğum öğrendiğim kadarıyla bir öğretmen arkadaşımızda var o da tutuklu bu husus onun içinde geçerli. Nedir o, bu insanlar hayatlarının bir anında bu anında bu anında bölümünü özellikle belirtiyorum döneminde bile değil. bir anında İbrahim Şahin ile kimileri

72

Page 73: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:73

tanışmış olmak kimileri o tanışıklıktan dolayısıyla irtibatlandırılmak gibi bir talihsizlikle karşı karşıya kalmışlar. Yani tek ortak özellikleri tek ortak paydaları bu. Ha şimdi kim İbrahim Şahin, burada avukatı sayın meslektaşımız çırpınıyor sağlık durumunu gerek geçmişteki sağlık durumunu gerek halen süreçteki hastalığını tedavi imkansız hastalığını ve resmi kurumlar tarafından verilmiş olan cezai ehliyeti olmadığına dair raporları yani maddi bulguları ortaya koymakla çırpınıyor. Buna rağmen bu kimlikteki yada bu sağlık durumundaki bir İbrahim Şahin ile ilişkilendirilmek suretiyle böyle bir örgütün varlığı iddia edilen bir örgütün silahlı kanadı suikast timi yaratılıyor ve böylelikle buradan hareketle bir silahlı çetenin varlığı iddia edilebiliyor. Şimdi efendim müvekkilim Balbay yüksek huzurda yargılanmakta olan sanıklardan meslektaşı Tuncay Özkan’ı gene Mustafa Özbek’i, Cumhuriyet gazetesi hissesinden dolayı Gürbüz Çapan’ı ve mesleğini icra ettiği sırada tanıdığı Hasan Atilla Uğur’u tanıyor. Onların dışında hiç kimseyi şahsen tanımıyor tabi basından tanıdığı yada kamuoyunun normla şekilde tanıdığı bir takım insanlar elbette vardır ama şahsi münasebet tesisi bakımından tanıdıkları sadece bunlarla sınırlı. Balbay tüm bu komposizyon içerisinde tüm bu sanıklarla beraber silahlı çete üyesi olmakla suçlanıyor. Yani işin garipliği ve işin anlaşılmaz olan noktası bu. Şimdi efendim sayın iddia makamı bu suçlamayı ortaya koyarken bu tabirimi mazur görsünler. Aslında silahlı çete suçlamasının silahlı çete iddiasının mevcut yasal zemininde tutmayacağını biliyor. Onun için bugüne kadar ki uygulamanın ve yüksek Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarının tamamının dışına çıkarak yeni bir çete tanımlaması yapıyor. Çünkü bizim bildiğimiz geçmişte malum aliniz bir çok kararda vermişsinizdir uygulamaya konu olan 220. madde ile bağlantılı olmak üzere 314. maddede tarifini bulan silahlı çete çok ciddi bir çete bu çetede, yani bir ast üst ilişkisi içerisinde bir disiplinli örgütlenme biraz önce sayın hocamın da belirtmiş olduğu şekliyle bu elverişlilik unsurları iddia konusu yapılan eylemleri işleme konusundaki mevcut durumu ve elverişliliği mutlaka alacak. Ancak bunun böyle olmadığını sayın iddia makamı biliyor ve onun için diyor ki yargılama konusu edilen çete öyle bir çetedir ki üyeleri bu çeteye üye olduklarını bilemeyebilirler. Çete kapsamında faaliyet gösterirler ama ne yaptıklarını bilmezler. Şimdi efendim ben size sormak istiyorum, iddia konusu yapılan eylemlerin ciddiyeti Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak Türkiye büyük millet meclisinin görevini yapmaya engellemek ortadan kaldırmak, halkı isyana teşvik. Bunlar Türk ceza kanununda öngörülen ve müeyyidesi itibariyle en ağır ithamları içeren en ağır müeyyideleri içeren suçlamalar. Şimdi siz varlığını bile bilmediğiniz bir çeteye üye olmak suretiyle ne şeklide bu suçları işleyebilirsiniz. Bu suçların bu haliyle işlenmesi mümkün müdür? Yani burada tam tabiriyle işlenemez bir suç mevcuttur sanıklara atılı yönü itibariyle. Mümkün değil bir çete olacak bu çete silahlı olacak cebir şiddet kullanacak bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti devletini karşısına alacak ve onunla göze göz dişe diş mücadeleye girecek ve onu ıskat edecek. Bu mümkün mü böyle bir profille, buna kim inanır? Bu kapsamda çete suçlamasının ve çete suçlamasıyla ilintili olan diğer iddiaların gerçekten inanılır olmadığı inandırıcı olmadığı buna ilişkin maddi bulguların ve maddi delillerin iddianame ve ekindeki belgelerde yer almadığını tekrar tekrar size arz etmek istiyorum. Mevcut durum bu efendim bizim inancımız da bu doğrultuda ben müvekkilim Balbay’ın başarılı bir gazeteci olduğuna inanıyorum bugüne kadar mesleğini en iyi şekilde icar etmenin ötesinde hiçbir suretle kanuna aykırı bir eylem yada hareket içinde yer almamıştır. Balbay hepsinden önemlisi kendisi de bahsetti evli ve iki çocuk sahibi bir aile babasıdır. Tutuklulukta geçirdiği surede insani açıdan durumuna baktığımızda sekiz aylık yeni doğmuş oğlu bugün yürümekte konuşmaya başlamış yani düşünebiliyor musunuz bir baba oğlunun yürümesini oğlunun konuşmasını gözlemleyemiyor, 9 yaşındaki kızının gelişiminde gelişim çağında yanında yer almıyor. Bu Balbay bakımından bir insan bakımından gerçekten telafisi imkansız zararlar ve telafisi imkansın bir ceza mahiyetindedir artık tutukluluğu bizlerin son cümle olarak kanun önündeki eşitliğe adalete ve hakkaniyete olan inancımızı tazelemeniz kapsamında Balbay’ın tutukluluğuna son vermenizi kendisini özgür bırakmak suretiyle tekrar çok sevdiği mesleğine ve çok sevdiği

73

Page 74: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:74

ailesinin başına dönmesine izin vermenizi arz ve talep ederim efendim. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.”

Sanık Mustafa Özbek müdafi Av. Mustafa Hisar söz istedi verildi:"Sayın başkanım değerli üyeler, müvekkil sanık uzun suredir tutukludur sorgusunun yapılması içinde hayli zaman alacağı benzer ama her talep gününde gerek Sayın Özbek gerek avukat olarak bizler bir savunma babından tahliye taleplerimizi dile getirdik delilleri irdeledik. Zannediyoruz ki sorgu tahliyesine engel olmadığı düşüncesindeyiz. Ancak isnat edilen suçlamalara ilişkin iddianame ekinde sunulan delillerin en önemlisi telefon konuşmaları. Biz sayın iddia makamının aleyhe diye sunduğu delilleri irdelediğimizde sanığın lehine olduğu açıkça görülmektedir. Kiminle telefon konuşması yapmış Sayın Balbay ile sıklıkla telefon konuşması yapmış. Neden yapmış, Sayın Balbay gazeteci kimliğiyle birlikte televizyonda program yapıyorlar bu konuşmaların hiçbir kelimesinde isnat edilen örgütün faaliyeti bir darbe kelimesini çağrıştıracak hiçbir konuşma mevcut değildir. Dolayısıyla bu konuşmaların müvekkil sanığın aleyhine olduğu kanaatinde değiliz. Diğer taraftan yine iddianame ekinde gizli tanıktan muhbirden söz ediliyor. Savcılıkça yaptırılan bankacılık denetleme düzenleme kurulundan alınan bir raporda bu gizli tanık ve muhbirin isimleri ve şeyleri deşifre edilmiştir kimlikleri deşifre edilmiştir. Kimdir bunlar, Mahmut Taşdemir, Mehmet Ali Özaltı. Mehmet Ali Özaltı, Türk metal sendikası Manisa şubesi başkanı iken yaptığı yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle Manisa Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmakta sendika disiplin kurulunca ihraç edilmiş bir kişidir. Mahmut Taşdelen keza öyle, bunların anlatımlarının hiçbir delil değeri olmadığı gibi hiçbir kanıtı da mevcut değildir. Usul yasamız gereği bunların anlatımlarına da delil olarak değerlendiremeyiz. Dolayısıyla bu anlatımlara itibar etmekte mümkün değildir. Sayın başkanım, biz müvekkilim Cumhuriyet gazetesi eki strateji ekiyle ilgili detaylı açıklamaları yaptı biz bu hususlara sunmuş olduğumuz yazılı tahliye talebimizde dile getirdik yaşı konumu tutuklu kaldığı surede dikkate alınarak tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ediyorum efendim.”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi verildi:”Sayın Başkan Sayın heyet Sayın iddia makamındaki savcılarım. Öncelikle ben müvekkilimle ilgili konuya girmeden evvel 2 konunun üstünde durmak istiyorum hep sürekli söyledim ben bu dosyayı çok iyi biliyorum diye ve ben bu iddiamı sürekli sürekli söyledim. Meslektaşım Aydın bazı bölümleri okumamış ama ben bütün ek klasörleri okudum kafamdadır kafamda gider hatta Sayın Öz’e şu soruyu sordum. Siz Yusuf Erikel’i şimdi bir soru soruyorsunuz işte 2 kardeşle ilgili yayınevindeki kişi ile ilgili soru soruyorsunuz. Birde başkanlığı ile ilgili soru soruyorsunuz dedim filan klasörde bu var 2 sene evvel yazılmış bu klasörleri okudum dedim o zaman niye Yusuf Erikel’le ilgili herhangi bir soruşturma yoktu deyince aynen şu cevabı verdi. Ya söylüyorum şimdi niye diye sorduğumda yeni okudum dedi ve her okuduğumda da tahkikat yaparım dedi e çok güzel o zaman müdafi burda telefon konuşmaları ile ilgili dosyada bilgi var. O zaman ben şunu anlıyorum yakında buraya çok çok ismi ünlü, öğretim üyeleri de gelecekler. O Yusuf Erikel’in başbakan olarak şemada Ferit Hakkı’nın de ismi geçiyor Marmara üniversitesindeki bir profesörün dış işleri bakanı olarak gözüküyor. Bu bir çalışma bir düşünce bir yapısal bir özellikti ama gene Sayın Yusuf Erikel’in sorgusunda şunlarla da karşılaştım ben emniyete gecenin saat 10:30’a gittiğimde bir zabıt imzalanmış susma hakkını kullanmıştı ben döndüm dedim ki devam edelim. Dedi ki o zaman saatlerce sürer halbuki hiç kimse dememiş ki sen avukatsın zaten sana sorgu yapamayız ki. Döndüm dedim ki polise beni niye çağırdınız siz, neden çağırdınız? Avukatın emniyette sorgusu olmaz ki savcının huzurunda sorgusu olur ama o zabtı imzalattı ama gittiğimizde neler görmedik ki sahtekar bir müvekkilinin senetlerinden meselesinden iki sene evvelki gelen itilafından dolayı Konya belediyesini soymaya kalkan bir müvekkilinin senetlerinden başladılar. Geçmişe döndüler geçmişle ilgili soruyorlar nedir sordukları soru senin nişanlından niçin ayrıldın? Ya ayrıldım en sonunda dedi ki nişanlıdan Ebu Bekir’e küfür etti, Hazreti Ayşe’ye de Fatma’ya da dedi ki fahişe onun için ayrıldım dedi 16 sene evvelki şeyleri

74

Page 75: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:75

sordular. Ama bir aradık bir baktım ki tırrıng diye makineden bir kağıt çıktı. makineden kağıt çıktı bizim gözümüzün önünde makineden çıktı Sayın savcım aldı baktı Bursa Emniyet Müdürlüğünden o dakika o saniyede nişanlısı eski nişanlısının şikayet dilekçesi var benim yanımda darbelerden bahsediyordu askerler bahsediyordu diye. Şimdi bu soruşturma eğer bu şekilde giriyorsa ben bunun adını cadı kazanı demeyeceğim hiçbir şeyde demeyeceğim. Ya ondan sonda ben bir daha sonra daha evvel bir televizyonda gerçekten canlı yayına çıktım benim hakimim senin hakimin diye soru sordukları zaman ben bir dur dedim. Yargıçlarla ilgili hiçbir şekilde benim senin diye bir ifade kullanamazsınız dedim. Benim yargıçlarla olan sorunum hukukun içinde çözülür, görüş ayrılığı olabilir bugün Sayın yargıç derki suçun vasıf ve mahiyeti bunu icap ettirdi tutuklamanın devamına der yarında Mustafa Koç’ta olduğu gibi suçun vasıf ve mahiyeti değiştiğinden oy birliği ile tahliyesine der yani bunlar bir görüştür, bizi biz halledeceğiz Gandi’nin biz sözü var Gandi çok güzel bir söz söylemiş. Gandi diyor ki adaletsizliğe karşı adaletle savaşacağız yani adaletsizliği ancak adalet ile yenebiliriz diyor. Biz hukukçular kendi temel ilkelerimizi halledeceğiz nitekim bir Çin atasözü var Çin atasözü çok güzel bir söz. Bilge ol, dikkatli ol, adil ol biz hukukçular hem bilgeyiz, hem dikkatliyiz, hem de adiliz gene sorgunun bir yerinde Sayın Öz durdu dedi ki bu tanklar nedir dedi? Yani gitmiş bir yerde tanka binmiş şimdi bu tanklar zaten geçemez dedi bende o zaman dayanamadım dedim ki Sincan’daki tanklarla ilgili tahkikat yapsaydınız ya dedim o zaman ben orda savcı değildim dedim. Bu bir hukukçunun temel görüşleri arasında geçen diyaloglar yani Yusuf Erikel’le ilgili böyle bir gelişim oldu inşallah meslektaşını ben bu salonda savunma imkanı sahip olmam. Şimdi Sayın Başkan, Sayın üyeler şimdi ben huzurunuzda biraz sonra benim müvekkilimle ilgili çok çok ciddi bir konuyu dile getireceğim. Sondan bile belki dilekçem dedim arkasından size bir dilekçe daha verdim. Ama buraya geldiğimde yetinemedim buraya gelen bir yazıyı okuyunca zaten işin nereye gittiğini öğrenmiş oldum. 19.02.2010 tarihinde UYAP’tan çıkarılan yazıda Adli Tıp kurumundan gelen yazıda işte fizik mahallinin bulgularını vital bulgularını, tansiyonları, nabız ölçülerinin her şeyinin tekrardan sizden gönderilmesi istenerek dosya gerisin geriye iade edildi. Şimdi Sayın başkan ben müvekkilimi savunurken zaten bazı meslektaşlarımla geçmişteki bazı siyasi platformlarda mücadele eden meslektaşlarımla birebir sürtüşüyorum. Meslektaşlarımın bir takım ithamları ile karşı karşıya kalıyorum şimdi salondan çıktı Sayın Köksal Bayraktar ve Faruk Erem’in bir sözü ile ben idam cezalarına karşı gelmiştim. Sayın Bayraktar’a bir gün dedim ki hocam herkesi öldüren hiç dinlenmeyen hiçbir vaziyette vazgeçemeyeceğimiz yani o zaman öyle birisi de çıkmıştı biri Can Oduncu gibi hep öldüren bir kimseyi yani asmayacak da ne yapacaklar diye sorduğum zaman hoca bana şu cevabı vermişti. Dedi ki, bugün sağlıksız yarın onu tıp iyileştirirse ne dersin dedi? Sayın Erem gibi büyük bir şahsiyetle nasip oldu tanıştım. Sayın Erem bir hümanistti hocaların hocasıydı. Böyle bir gün uçakta uçarken dedi ki bak İmralı’nın üstünden geçiyoruz Yassıada’nın üstünden geçiyoruz Ali Rıza’cım dedi orda dedi idam edilen insanlar var dedi. Menderes’leri kastetti. Hocam siz idam cezasına karşı değil misiniz? Ali Rıza’cım dedi ben müvekkil ayırmam idam edileceğine idam cezası ile yargılanacak herkesin davasını alırım çünkü idam insanlık suçudur bir cinayettir dedi ben onu savunamam onun tersini savunmak için herkesin alırım dedi. Levent Ersöz’le ilgili de bana her şey söylendi ama dedim ya okuduğum dosyaların içinde Levent Ersöz’le ben hiçbir şey bulamadım en son işte bir fotokopi rica ettim. Sayın Başkanımızın sizin ret cevabı karşısında üyeleriniz de ret cevabı verdi onu burda hiç tartışmaya açamıyorum çünkü Cumhuriyet esasının ne olduğunu jandarmanın esasının ne olduğu orda gözüküyordu. Fakat buradan şuraya geçmek zorundayım. Şimdi Levent Ersöz’ün durumu ne, Levent Ersöz nereye gidiyor, Levent Ersöz koşuyor mu? Evet koşuyor Levent Ersöz şuanda açıklıyorum Levent Ersöz maalesef ölüme koşuyor çünkü ben Levent Ersöz’le ilgili bulguları bunları burda açıklamak istemiyorum ama hani askerdir, onurludur şeydir ama bir şeyde insanın tahammül gücünün zorlandığı noktalar olduğunu hissediyorum bu kağıdı da vereceğim size küçücük bir kağıt parçası. Çünkü bu küçücük kağıt parçasını bir psikiyatri

75

Page 76: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:76

üstelikte GATA’da görev yapmış Amerika’da yetişmiş İsmet Karacan adındaki uyku düzeni ile ilgili bir uzman profesör de böyle küçücük bir kağıt yazmıştı bana küçücük kağıt yazdıktan 16 gün sonra kendini astı. Çünkü Türkiye’de dolandırılmıştı davaların açılıp açılmadığını, açılıp açılmadığını ne zaman açılıp açılmadığını sordu. En son uyuyamıyorum, uyuyamıyorum dedi anti deprasif ilaçlar aldı, aldı, aldı, aldı bir gün bir baktık ki Şişli savcılığından bir telefon ki ben ettim zaten ordan bana bir telefon İsmet Karacan kendini asmış. Levent Ersöz söyle yazıyor ne zaman çıkaracaksın, bana zaman ver ne olur, bittim artık hem bunlar hem maddi manevi vücudum delik. Şimdi Türkiye’ye neden geldiğini ben size izah ettim ve kendisinin koruma olduğunu ve korumalı bir asker olduğunu izah ettim. Cephelerde de savaştığını izah ettim ama burda cephelerdeki madalyalar değil suçlar yargılanıyor. Hiç kimse geçmişteki değerlerinden dolayı aklanamazlar ancak suç olmadığı zaman aklanırlar ben bir hukukçuyum ben bunun bilincindeyim. Ama bir şeyi de bilmem lazım çünkü size dediniz ki kaçtı ve sahte kimlik kullandığı için kaçtı dediniz halbuki o kimlikle geldi hastaneye yattı. Serüven ordan başladı şu son belgeyi okuyacağım belgeden evvel söylemek zorundayım şu son belgeyi elimdeki tasdiksiz örnek belgeyi onun için sunmak zorundayım sonrada hukuksal kısımlara geçeceğim size. İzah edip ve sizi ikna edeceğim mecburum ikna etmeye Adil Serdar Saçan dedi ki 5 dakika sonra beni tahliye edeceksiniz beni dinledikten sonra dedi hakikaten tahliye ettiniz. Bende bir şeyler izah edeceğim ondan sonra getireceğim Levent Ersöz Çaba hastanesinden size de vermişi olduğum dilekçe ekindeki belgelerle ciddi intihar riski nedeniyle kendisi Bakırköy akıl hastanesine yatırıldı. Bakırköy akıl hastanesine yatırılırken kendisinin doktor seçme hastane seçme hakkını kabul etmeyen öyle mahkemenizin kararı olduğu halde kabul etmeyen Silivri 4 numaralı cezaevi müdürünün emri ile orda adli koğuşa yatırıldı. Adli koğuşa yatırılınca nekrotin fasit denilen yarası tekrar depreşti. Depreşince baktılar ameliyat edemiyorlar acilen kendisini gene o sizin mahkeme yazısını dinlemeyerek çünkü öldürmeye koymuşlar kafasına artık ben onu bende inanmaya başladım. Koymuşlar, koymuşlar nedense. Ona da inanmayarak sizin yazınızı gene kabul etmeyerek buradaki devlet hastanesine getirildi onun belgesi de burda elimde. Necmettin Ayanoğlu devlet hastanesine Silivri. Silivri hastanesinde yarası iyice azdı telefonla dinlediğimde bar bar bağırıyordu ızdıraptan, ızdıraptan bağırıyordu ve Başhekim şunu söyledi komaya girene kadar antibiyotik verin aynen söylediği lap bu tutanak tutuldu ve tutanağı da verdi. Komaya girene kadar cümle bu antibiyotik verin suçlu olabilir ama Faruk Erem’in dediği gibi katili sevmeyebilirsiniz ama idama karşı geleceksiniz. Suçlu değildir ben kabul etmiyorum bu suç yaratılmış biraz evvel meslektaşlarım anlatmaya kalktı onun üzerine son anda Haseki hastanesine götürdüler ama buradaki Silivri’deki 4 numaralı müdür adli koğuşa yatırın koruması olması gereken bir hasta değil Türkiye Cumhuriyetinin madalyalı, kahramanı. Ne dersen de sen korumak mecburiyetindesin o savaşmış ama kürsüdekiler sizler, bizler savaşmadık ama o savaşmış onu koruyacak devlet ve koruyor, korumada bakınız dikkat edin 2010 senesinin 1. ayında yinelenmiş. 20.01.2010 diyor ama adli koğuşa yatırın diyor ısrarla adli koğuşa yatırılmadı acil olarak Cerrahpaşa’ya götürüldü ve sizin kararınızı ben bugün verdim Cerrahpaşa’da da diyorlar ki başında psikiyatri olmak kaydıyla tedavisinin devam edilmesine çünkü kardeslyen olmuyor 4 saatte bir prostatındaki bir şeyini değiştiriyorlar affedersiniz. Büyüğünü de küçüğünü de zaten yapamıyor yürümesi mümkün değil yürüyemiyor ama Sayın Öz arattırdıktan sonra o depresyon iyice ciddileşti çünkü bir gün evvel Sayın savcı Fikret Bey gidip o örtülü ödenekle ifade almış benimde huzurumda demişti ki çok ciddi hasta bu kişi ama o gün aranma yapıldı. O gün benim önümde aranma yapıldı ama bazı basın vardı yani şey arıyorlar bu basın mensupları haber arıyorlar açıyor bana telefon diyor ki siz avukatısınız evet ben avukatıyım tükürükledi eliyle yarasına sürdü e sürdü nerden bileyim ben e siz avukatsınız bilirsiniz. Ya böyle bir aymaz haberler böyle gayri ciddi haberler ama siz ciddiye aldınız ben yarın yargılanıyorum şimdi biraz evvel espri yaptılar Yusuf’un yanında yer ayırtmayız sana başka yerde yer ayırtırız. Ben başım önde istediğim yere de gelir yatarım yani ondan do korkum yok şimdi Çorlu’dan geldi işte gizli

76

Page 77: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:77

tanığı çıkardım diye hakkımda kamu davası açılıyor açılsın. Şimdi böyle bir durumda olan kişi şu anda son derce kötü ve iyi durumda değil ve Cerrahpaşa’da yine size bir dilekçe verdim alın ifadenizi çünkü Haberal’ın orda konferansla haberini aldı şeyini aldınız Levent Ersöz’ün de son sözlerini alın. Çünkü gerçekten yarın çok geç olacak derken şu anda müdahil olarak da 1. davaya katılan kürsüden rapor aldım yani Şebnem Korucu Fincan’ın bulunduğu, bulunduğu İstanbul üniversitesi tıp fakültesi Adli Tıp ana bilim dalından rapor aldım. Ben bu raporu müsaadenizle okuyacağım ondan sonrada altınıza birden bakacağım ne kadar vereceksiniz çünkü biz artık hukukçuyuz, hukukçular bazı şeyleri çözerler müsaadenizle okuyorum. Tabi atlayarak okuyacağım ama sonuç bölümünü sonuç bölümünü tam okuyacağım. 08.04.2010 sayı numarası 35989632522-28-2010 konu Levent Ersöz tarih 08.04.2010 bilirkişi mütalaası. Biliyorsunuz Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince 64. madde ve diğer maddelere baktığımız zaman bizim bilirkişi isteme hakkımız var gidip Adli bilirkişilere başvurabiliyoruz. İstanbul tıp fakültesi adlı tıp ana bilim dalı şu anda kendisinin de bu bilirkişi raporundan haberi yok 2 meslektaşımın haberi var ve açıklamayla sizin haberiniz olacak ben bunu saklayarak geldim bunu alırken bile hiç kimsenin haberi olmamasına dikkat ettim çünkü bu bir hayati konu 31.03.2010 tarihinde İstanbul üniversitesi İstanbul tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı polikliniğine yazılı dilekçe ile başvuran Levent Ersöz vekili Av. Ali Rıza Dizdar 06.10.2009 30.3.2010 tarihleri arasında İstanbul üniversitesi İstanbul tıp fakültesi enfeksiyon hastalıkları ana bilim dalında yatarak tedavi gören Silivri cezaevinde tutuklu müvekkili Mehmet oğlu 1954 doğumlu Levent Ersöz hakandı sırasıyla 1, halen mevcut hastalıklarının ne olduğu, 2, bu hastalıklarının müvekkilimde yaşamsal tehlikeye neden olup olmadığı, 3, mevcut hastalıklarının tedavisinin cezaevi koşullarında mümkün olup olmayacağı, 4, uzun süreli sorgusunun yapılıp yapılmayacağı yapılacaksa hastane dışında yapılabilirliği, 5, yaşamsal tehlikesi söz konusu ise cezaevinde kalıp kalmayacağı hususlarında bilimsel mütalaa istemektedir. Avukat Ali Rıza Dizdar tarafından tarafımıza sunulan kişi hakkında düzenlenmiş tıbbi belgelerin incelenmesi konusunda hakkında iş bu bilirkişi mütalaası düzenlenmiştir. Bu belgeler ise biraz sonra size vereceğim hani Adli Top kurumundan istediler ya sizden tasdikli örneğini ben onların hepsini tasdiklettim o bu belgeleri verdim. Cerrahpaşa’daki belgeleri vermedim sadece bu Cerrahpaşa’ya giden belgelere bunların asli gibidir diye yaptırdım bunları verdim. Kişi hakkında düzenlenmiş tarafımızdan incelenen belgeler 1, GATA eğitim hastanesi 27.01.2004 yatış, 30.01.2004 çıkışlı filan numaralı epikriz raporunda incelemiş neler kullandığını söylemiş. 28.06.2006 GATA eğitim hastanesi, 3 GATA kardiyoloji bilim dalının 12.05.2008 tarihli siten uygulaması. 4, Sağlık bakanlığı koşu yolu yüksek eğitim araştırma hastanesinin 09.02.2009 tarihli sağlık kurulu raporunda kroner arter hastalığı hipertansiyon, biginik prostat, hiperplazi tanılarıyla tam teşekküllü bir hastanede tıbbi ve cerrahi tedavisinin yapılmasının uygun olduğu. 5, GATA Haydarpaşa eğitim hastanesinin 10.02.2009 yatış, 27.07.2009 tarih çıkış tarihli epikris raporundaki anti deprasman tedavileri ürolojik, psikolojik, denflakis mesanenin cerideme tak ve idrarının boşaltılmasını önerildiği, nekrotizan fasit tablosunun nüksettiği düşünülerek anestezi yapıldığı. 6, GATA Haydarpaşa eğitim hastanesi 03.04.2009 tarihinde tıbbi raporunda hastanın hastaneye gelişlerinde neler olduğu uzun kollu sol kolda duyusunun olup olmadığı sağda nelerin olduğu uzun uzun anlatılıyor. 7, sağlık bakanlığı Silivri devlet hastanesinin 31.7.2007 tarihli raporu onun ortopediye sevk edilmesi. Haseki hastanesi ortopediye sevk edilişi. 8, Haseki eğitim araştırma hastanesinin 02.2008 yatışından yapılanlar göğsündeki ürolojide, andragoji diyelerinde yırtıkların anülerin hemajuomatislerin inferfioksiyonların, lopların bilmem nenin bunlar tıbbi terimler bize uygun değil ama sonunda bunları uygun bir vaziyete geldi. 9, sağlık bakanlığı Haseki eğitim hastanesinin 03.08.2009 tarihli yatış. 10, sağlık bakanı Haseki hastanesindeki araştırma hastanesindeki yapılan odakları. 11, sağlık bakanı Haseki hastanesindeki 04.08 de yapılan inceleme. Sağlık bakanlığı Haseki hastanesindeki diğer yapılan işlem. Sağlık bakanlığının 13 nöroloji servisindeki ağır sinirde ağır aksiyon hasarına yol açan lezyonlar. 14, sağlık bakanlığı eğitim araştırma

77

Page 78: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:78

hastanesinde doçent Kadriye Öneş, asistan Nuran Erden ekipriz raporundaki yürüme bozukluğu alt ekstremilerin kızarıklığın ateşin nüksettiği apselerin olduğu ameliyatlar. 15, İstanbul üniversitesi tıp fakültesi ortopedi travmoloji ana bilim dalında uzman Bakkaloğlu cerrah Aydoğan Özgür Düzgün Serhat tarafından yapılan ameliyatlar. 16, infeksiyon sağlık İstanbul üniv. Tıp fakültesi enfeksiyon servisinde 17.9.2009 tarihli Haluk Ereksoyun doktor (1 kelime anlaşılamadı) imzalı raporunda nelerin olduğu ciddiyetinin ne olduğunu tedavi tabrasının nüksedip edemeyeceği ettiği takdirde yine hayati tehlikeyi yaratabileceğine dair beyan. 17, İstanbul tıp fakültesi infeksiyon hastalıkları birimi ekipriz raporu. İstanbul tıp plastikin raporu. 19, İstanbul üroloji servisinin uzun savunmasının elverişli olmadığına dair raporu. 20, kardiyoloji enstitüsünün raporu nelerin olduğu çok uzun bir şekilde yazılmış sonunda da kendisi açısından sakıncasının olmadığına dair sorguda. 21, İstanbul tıp fakültesi profesör doktor Ali Özar’ın raporu. 22, İstanbul profesör Ozan Çoban, Elif Kocabey’in oran nörolojinin raporu kesinlikle savunmasının elverişsiz olup olmadığı hususuna elverişsiz olmadığı fakat yürümesinin mümkün olmadığı ve desteğe gerektiği düşebileceğini. Rehabilitasyon 23 bölümündeki Profesör Ayşen Kara’nın raporu elverişli olmayacağı sağ kalçadaki infeksiyonlar nedeniyle kendisinin sorgusunun yaranın iyileşmesinin olumsuz olduğu ve kendisini kas sisteminin bozuk olduğunu kesinlikle sorgusunun yapılmasının elverişli olmadığına yazmışlar. 24, infeksiyon birimindeki sorgulamasında sakınca bulunmadığı hastane koşullarında yapılması gerektiğini. 25. İstanbul tıp fakültesi kliniklerinde Profesör Sedat Özkan, psikiyatri dal raporu yedi tane profesör sayın başkan sayın üyeler sayın savcım yedi tane profesör sonunda şöyle diyorlar. Tıbbi durumu seyrine göre tekrar tedavi edilecektir. Ağır bir stres koşullarında hayati tehlike oluşturacak kompleksiyonlar vardır. Ve ciddi intihar riski taşımaktadır sürekli kontrol edilmesi lazımdır. 7 tane profesör, 7 tane öğretim üyesinin verdiği. Ama tabi basına göre yürüyor koşuyor uuuuvvv top oynuyor her şeyi yapıyor adam. Yani belli bir basın ama bir, bir şeyi anlatmak zorundayım çok enteresan bir durum olduğu için anlatmak zorundayım sayın müfettişler biliyorsunuz adliyede sayın müfettişler adliyedeyken bir gazetede ismi lazım olmayan gazetede işte bu hastalıklarla ilgili işte hastaneden elverişsizlik raporu aldığı hastaneden şöyle olduğu, işte filan Profesör Haluk Ereksan için filan Profesör Haluk Ereksan’a etki ve tesir altında kaldığı filancasının yapıldığı sırada profesörün yanında benim meslektaşım Sedef Güçlüer var o sırada profesör okuyor Allah Allah, Allah Allah bunu niçin anlatmıyorsunuz avukat hanım dediği sırada müfettişler içeriye giriyor. Biz adalet müfettişleriyiz deyince siz adalet müfettişleri misiniz gelin diyor. Ya ben bu haberi ben bu hastanede olmasam ben inanacağım diyor. Yani ben inanacağım diyor. Yani gerçekten böyle şeyler olduğuna diyor adam orda tepkisini gösterip ifade verdi. 26, psikiyatri gene 24.3.2010 tarihte bu sefer başka isimler Profesör Alp Üçok, Profesör İlhan Yargıç, profesör Başak Yücel bunlar ayrı yeten adli tıpta da hocalar. Onu da söyleyim sizlere. Bu yedi tane profesörün yedisi de adli tıp psikiyatri kısmında da hocalar. Majör depresyonun geliştiği halen ciddi intihar riski nedeniyle psikiyatri servisine yatarak tedavi görmesi gerektiği. 27, İstanbul tıp fakültesinin raporu, ciddi intihar riski nedeniyle adli psikiyatri de tedavisi görmediği belirtildiği. 28, Silivri hastanesinin raporu sağ uylukta ağrılı şişlik olduğunu spesifs riski nedeniyle acil yani burası en sonu acil olarak gönderilmesi lazım ben yapamıyorum dedi. Buraya getirdiler. İstanbul Cerrahpaşa acil servisine yatış hastanede yapılanlar anlatılıyor ve sonuç. Müsaadenizle o sonuç bölümünü okuyorum. Sonuç bölümü dört sayfa üç sayfa, iki buçuk sayfa. 31.3.2010 tarihinde İstanbul üniversitesi İstanbul tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı polikliniğine yazılı dilekçe ile başvuran Levent Ersöz vekili avukat Ali Rıza Dizdar 06.10.2009, 30.3.2010 tarihleri arasında İstanbul tıp fakültesi İstanbul enfeksiyon hastalıkları ana bilim dalında yatarak tedavi gören ve halen Cerrahpaşa tıp fakültesi acil servisinde yatarak tedavi görmekte olan Silivri cezaevinde tutuklu müvekkili Mehmet oğlu 1954 doğumlu Levent Ersöz hakkında düzenlenmiş tıbbi belgenin incelenmesinde elde edilen bulgular değerlendirildiğinde, 1, kişide hipertansiyon, kroner kalp rahatsızlığı, diabetes melliitus, nörojen mesane, sağ femural sinir akson hasarı, sağ femural

78

Page 79: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:79

bölgesinde derin doku apsesi nekrotizan fasit ve majör depresyon klinik tanılarının mevcut olduğu. 2, kişi de hipertansiyon kroner hastalığı, diyapes milis klinik tanılarına yönelik olarak ilgili branş dalı hekimleri tarafından düzenlenmiş tıbbi ilaç tedavisinin halen kişi tarafından kullanıldığının ve bu klinik tanılar ile ilgili kişinin acil müdahale edilecek herhangi bir sağlık probleminin bulunmadığının tespit edildiği. 3, kişide mevcut nörojen mesane klinik tanısı nedeniyle İstanbul üniversitesi İstanbul tıp fakültesi üroloji ana bilim dalının 23.11.2009 tarihinde yapılan kişinin ürolojik değerlendirmesinde hastane koşullarında temiz aralıklı kateterizasyon tedavisinin dört saatte bir uygulanması gerektiği bu nedenle hastanın hastanede uzun süreli sorgu ve savunmasının bu şartlarda elverişli olmadığının hastanede de sorgusun yapılmayacağını söylüyor. 4 saatte bir temiz ortamda değişiklik yapılacağı ve bu hastanede bu tedavi sırasında orda bile sorgusunun yapılamayacağını söylüyor üroloji ana bilim dalı. 4, kişide mevcut sağ femural sinir aksiyon hasarı nedeniyle İstanbul tıp fakültesi fiziksel tıp ve rehabilitasyon ana bilim dalında 8.12.2009 tarihinde yapılan değerlendirmede 05.08.2009 tarihli EMG incelenmesinde sağ femural sinirde ağır aksonal hasara yol açan lezyon saptanmış olduğu ve kişide düşük ayak gelişmiş olduğu hastanın sağ bacağındaki güçsüzlük nedeniyle yardımla ayakta durabildiği, sağ kalça ve diz feleksiyon ile sağ ayak bileği derfoksiyonu yapılmaksızın bacağını sürüyerek sürükleyerek yardımla çok kısa, çok kısa mesafe yürüyebildiği. Yapılan muayene sonucunda hastanın uzun süreli sorgulaması açısından eğer yürümesi gerekiyorsa bağımsız yardımsız yürüyemeyeceği. Ayakta durması gerekiyorsa uzun süre ayakta duramayacağı. Ancak tekerlekli iskemleyle mobilize edilebileceği. Oturması isteniyorsa ağrısının artması ve açık yarasının oturma yüzeyiyle uzun süre teması halinde yararın iyileşmesinin olumsuz etkilenmesi nedeniyle uzun süre oturamayacağı sonucuna varıldığı. Kas iskelet sistemi ve fonksiyonal durum açısından oturma pozisyonunda dahi şikayetlerinin olması nedeniyle uzun süreli sorgu yapılmasının elverişli olmayacağının bildirildiği. 5, kişide mevcut vücudun sağ fermonal bölgesinde derin doku apsesi, nekrotizan fasit klinik tanısı nedeniyle İstanbul tıp fakültesi enfeksiyon hastalığı klinik mikrobiyoloji ana bilim dalında 17.9.2009 tarihinde yapılan değerlendirmede hastanın Mart 2009 da geçirdiği prostematomi ameliyatı sonrası nekrotizan fasit gazeteler bunu diyorlardı ki Tahtakale’den mikrop aldı. Bu Tahtakale de mikrop satılmıyor. Bu prostat ameliyatında milyonda birmiş bende bunu gittim araştırdım. Bizim Kazım bey Kalıcıoğlu da aynı hastalığa tutulmuştu. Onu zorlukla yenebildi. 25.8.2009 da acil birim sevkine edilerek ameliyat yerinde gelişen uyluk apsesi nedeniyle acilen dreneje uygulandığı ve antibiyafslerin düzenlendiği tedavisinin devamı amacıyla 01.09.2009 tarihinde hastanın infeksiyon hastalıkları servisine yatırıldığı günde iki kez yara yerinin depride edilerek pansumanlarını yapıldığı halen ilaç tedavisinin yanı sıra yara yerinin iyileşmesi için vaç tedavisinin başlamış olduğu bu sürecin devam etmekte olduğu. Hastanın daha önce nekrotizan fasit nedeniyle bakteriyemiz sonrası sepis tablosunda geçtiği ve nedenle tedavisinin hastane koşullarında devam edilmesinin gerektiği tedaviden sonra tablonun nüksedip etmeyeceğinin önceden bilinmediği nüksettiği takdirde yine hayati tehlike yaratabileceği belirtildiği. 6, kişide mevcut majör depresyon klinik tanısı nedeniyle İstanbul üniversitesi İstanbul tıp fakültesi psikiyatri ana bilim dalında 18.12.2009, 24.3.2010 tarihlerinde kişinin psikiyatri değerlendirilmesi bilincinin açık, ortarasyonunun tam olduğu, anhodinin mevcut olduğu, mod pres depresif akfetin kederli olduğu, dikkat ve konsantrasyonunun azalmış olduğu, uykusuzluk ve iştahsızlığın mevcut olduğu, psikotik belirtinin olmadığı, intihar düşüncelerinin mevcut olduğu, hastaya psikotik elverişli olmayan majör depresyon tanısı konduğu, bu psikiyatrik hastalığın son üç haftadır ağırlaşarak devam ettiğini, depresyon şiddetinin yükseldiği, intihar düşüncelerinin belirginleştiği, dikkat ve konsantrasyonun önemli derecede bozulduğu, tespit edildiği mevcut durumu nedeniyle hastanın hastane içi ve dışında uzun süreli sorgulanamayacağı, şimdi pisişik durumunun sağlıklı bilgi vermesini bozabileceği, ayrıca ağır stres koşullarında hastada hayati tehlike oluşturabilecek tıbbi kompleksiyonların çıkabileceği kanaatine varıldığı hastanın yoğun depresif tedavisine

79

Page 80: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:80

alındığı, ciddi intihar riski denerek yatarak tedavi görmesinin gerektirdiği. Sayın başkanım sayın üyelerim sayın savcım Fikret beyin gitmesinden sonra Zekeriya Öz Bey savcımın aratmasından sonra bu olay daha da vahim duruma geldi. Bu tıbbi terim ondan sonra daha ağırlaştı. Yani oraya bir ani gidiş ve bu aramanın yapılması benim önümde ayağa kaldırdılar benim önümde düştü polisler. 7, kişide mevcut nörojen mesane sağ femural sinir akson hastalığı, sağ femone bölgesinin derin doku apsesi, nekröjen fasit, majör depresyon klinik tanıları nedeniyle yukarıda üç dört beş altı maddelerde ayrıntılı olarak yer alan nöroloji, fiziksel, tıp, rehabilitasyon, infeksiyon hastalıkları, klinik mikrobiyoloji psikiyatri uzmanlık alanları tarafından hastada mevcut klinik tanılarına yönelik olarak yapılan tıbbi değerlendirmeler dikkate alındığında. Kişinin, bu klinik tanıları nedeniyle yapılacak tedavisinin tam teşekküllü hastane koşullarında gerçekleşmesi gerektiği. Cezaevi koşullarında gerçekleşmesinin mümkün olmadığı. 8, kişinin uzun sorgulanması ürolojik, fiziksel, tıp, rehabilitasyon, psikiyatrik uzmanlık alanları tarafından hasta mevcut klinik tanılara yönelik yapılan tıbbi değerlendirme sonuçlarında belirttiği üzere hastanın psişik durumunun sağlıklı bilgi vermesini bozabileceği, ayrıca ağır stres koşullarının hastada yaşamsal tehlike oluşturabilecek tıbbi komplikasyonlar çıkarabileceği hususları dikkate alındığında halen uzun süre sorgulama yapılmasının mümkün olmadığını. 9, kişide mevcut vücudun sağ fermonal bölgesinde derin doku apsesi, nekrotizan fasit denilen klinik tablosunun infeksiyon hastalıkları klinik mikrobiyolojinin uzmanlık alanı tarafından yapılan tıbbi değerlendirmede, klinik tablonun sık nüksettiği, hastane koşullarında gerçekleştirilecek tıbbi ve cerrahi tedavi sırasında sepsis yaygın enfeksiyon tablosunun gözlemlendiği bunun da hastada yaşamsal tehlikeye neden olabileceği bildirildiği ve kişinin halen Cerrahpaşa tıp fakültesi acil servisinde 05.04.2010 tarihi itibariyle aynı klinik tanısının nüksetmesi nedeniyle yatarak tedavi gördüğü. Psikiyatrik uzmanlık alanı tarafından yapılan psikiyatrik değerlendirmede hastada tespit edilen yüksek intihar riski taşıyan majör depresyon klinik tanısı nedeniyle yaşamsal tehlikenin söz konusu olduğunun belirtildiği dikkate alındığında halen kişinin mevcut klinik tanılar nedeniyle yaşamsal tehlikesinin söz konusu olduğu. 10, kişide mevcut nörojen mesane, sağ femoral bölgesinde derin doku apsesi, nikrotitan fasit, majör depresyon klinik tanıları nedeniyle yapılacak tedavisinin tam teşekküllü hastane koşullarında gerçekleşebilmesi gerektiği halen yaşamsal tehlikesinin söz konusu olduğu hususları birlikte dikkate alındığında kişinin hali hazırda mevcut durumu göz önüne alındığında cezaevinde kalmasının mümkün olamayacağı kanaatini bildirir rapordur. Profesör doktor Şevki Sözen İstanbul tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı başkanı, profesör doktor Nevzat Alkan İstanbul tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı öğretim üyesi, uzman doktor Birgül Tüzün İstanbul tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı öğretim üyesi.”

Mahkeme Başkanı:" Avukat bey toparlar mısınız lütfen?”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”Tabi, tabi, tabi toparlayacağım. Yani

toparlayacağım şimdi biraz da hukuksal kısmı anlatmak zorundayım toparlarken.”Mahkeme Başkanı:" Efendim süre doldu. Lütfen belli bir sürede konuşuyoruz malum.”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”Öyle mi?”Mahkeme Başkanı:" Tabi.”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”Süre.”Mahkeme Başkanı:" Yirmi dakikanız var ve geçti.”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”Kaç?”Mahkeme Başkanı:" Yirmi dakikanız bile geçti bir saate gittiniz.”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”O zaman şey gibi döneyim Kamer Genç gibi

bana bir iki dakika daha verin.”Mahkeme Başkanı:" Öze dönüp de bir toparlar mısınız lütfen. Buyurun, buyurun.”Sanık Levent Ersöz müdafi Ali Rıza Dizdar:”Tamam ben toparlıyorum şimdi hukuksal

kısmı anlatmak zorundayım. Şimdi sayın başkan sayın üyeler ceza muhakemesi kanununun 109. maddesi var. 109. maddesinin 4 numaralı bendinde şüphelinin 3. fıkrası a ve f bendinde

80

Page 81: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:81

yazılı hükümlere tabi tutulması bakımından birinci fıkrada verilen süre sınırı dikkate alınmaz der. Yani o sağlık nedeni filan olursa. Ceza muhakemesinin 110. maddesi de 2. bendinde hakim Cumhuriyet savcısının istemiyle adli kontrol uygulanmasında şüpheliye bir veya birden çok yeni yükümlülükler altına koyabilirler. Şimdi benim müvekkilimin artık hastaneden çıkma imkanı yok. Hiçbir şekilde benim müvekkilim hastaneden çıkamayacak. Ömrü boyunca hastanede kalacak. Şimdi bu şartlar altında ben sizden sorgusun yapılıp yapılmayacağına nasıl karar vereceksiniz bilmiyorum ama bu gözüken durumda uzun sorgusunun yapılması ciddi hayati tehlike doğurabileceği gibi bir kısmı da hayır dışarıda ve içeride sorgusu yapılamaz diyor. Ama bizim için önemli olan kişinin sorgusunun savunmasını yapılmasıdır. Adli kontrol kararı verilerek orda yeni ilaveler yapın. Hastane koşulları altında tam teşekküllü bir hastanede onun kısa aralıklarla da olsa sorgusunu yapın ve yahut şu anda Cerrahpaşa’dan zaten çıkamayacak. Çıkması mümkün değil. Ama bir kere daha rica ediyorum. İnsan hayatı hepimiz için çok önemlidir. Biz evet savunmanız insan hayatını, ikinci bir Kuddusi Okkır olayı yaşamayalım bu tehlikeli bir duruma geldi. Burada evrakı veriyorum size bu evrak burada. Bizim anlayabileceğimiz dilde yazılmış. Bir adli tıp raporu. Bu hocalar adli tıbbın hocası. Bu kişiyi hayatta tutalım savunmasını sağlayalım ama hayat benim için çok önemli biran evvel tahliyesini talep ediyorum. Adli kontrol altında olsun bir dakika, bir dakika şunu da özelliğimdir sayın savcılarıma verirseniz onlar da bu raporu okuyabilirler. Benim söyleyeceklerim bundan ibarettir sınır artık altınızın dilinde yaşam benim için artık çok derece önemli. Ben sayın başkan sayın üyeler iki tane idamda bulunduğumu daha evvelde söylemiştim. Aslanlar gibi çıktılar kendi tekmelerini kendileri attılar. Ama anlıyorum ki, artık onuru bu adamı intihara götürüyor. Onurunu artık fazla zedelememek lazım. Gandi’nin sözüyle bitiriyorum gene. Adaletsizliğe karşı adalet. Teşekkür ederim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Sanık Cihan Arık müdafi Av. Şevki Lülecioğlu söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Sayın

üyeler müvekkilim Cihan Arık hakkında iddianamedeki isnat edilen suç 314. maddenin 2. bendi kapsamında örgüt üyesi olmaktan ibarettir. Sanık bu suçlamayla 15 aydan bu tarafa tutukludur. Bir süredir de Sayın iddia makamı gerekçelendirmek suretiyle tahliye talebinde bulunmaktadır yine Sayın heyetinizde ikiye bir oy çokluğu ile sanığın tutukluluk halinin devamına karar vermektedir. Cihan Arık neden buradadır, ne olmuştur? Bundan yaklaşık 15 ay kadar önce bir gün Cihan Arık’ın babası telefon etti dedi ki benim teğmen oğlum mahkemeye çıkarılıyor lütfen yetiş. Gittik Sayın savcının huzuruna çıktığımızda sanık tek başına esas duruşta duruyor. Ananın adı, babanın adı, sen kimsin? Ben buyum. Şu isimlerden kimleri tanıyorsun? Hiç kimseyi tanımıyorum. Bir kişi tanıyor Oğuzhan Sağıroğlu. Niye tanıyorsun? Şu sebeple tanıyorum. Sen bu kişiye ismini vermişsin, niye verdin? Neler verdin? Sicilini vermiş, kan grubunu vermiş, görev yerini vermiş. Niye verdin, ne zaman verdin? Ben bu bilgileri Ankara’da bir terörle mücadele müsteşarlığı ya da bir kurum kurulacak tayinim çıkacak önerisi üzerine verdim dedi ve muhtelif soruları cevapladı toplam sorgu tutanağı bir buçuk sayfa ve mahkemeye çıktık. Suçun vasıf mahiyeti, suçun vasıf mahiyeti ve mevcut delil durumu itibariyle şeklinde kısa bir gerekçe ile müvekkil tutuklandı. Şimdi biraz önce Sayın meslektaşlarımızdan birisi ceza kanununun amacını, ikinci maddeyi ve muhtelif maddeleri okudu. Bunlardan en önemlilerinden birine de ben değinmek istiyorum mutlaka mahkemeler karar verirken yargıçlar vicdanlarına danışıyorlar ve usul yasasının 817. maddesi hükmü gereği de delilleri takdir yetkisi hiç şüphesiz ve sınırsız biçimde mahkemeye ait. Mutlaka onlarda vicdanlarıyla hareket ediyorlar ama 101/2. fıkrası tutuklamaya tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenler ile gerekçesi gösterilir hükmünün gereğinin tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda yeterince yer almadığı düşüncesindeyiz en azından tahmin edici değil. Dikkat edilirse Cihan’ın ismini verdiği dönemde Ankara’da terörle mücadele müsteşarlığı ya da benzer isimler altında bir örgüt kurulacağı devletin kuracağı hususu basına yansıdı. Bu

81

Page 82: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:82

çocuk buna inanarak verdi bu yönde savunmasının aksine bu savunmayı çürüten dosyada herhangi bir delilde yok örnek olarak ne telefon dinlemesi var üzerinde yapılan aramada elde edilen herhangi bir somut suç kanıtı yok. Herhangi bir mesaj yok, yazılı bir belge yok, kendisinden sadır olan ve illiyet rabıtası kurulabilecek kendisine suçu işlediğini gösteren somut bir olgu yok. Şimdi 21. maddeyi bir defa daha Sayın mahkemenizin dikkatine sunmak istiyorum. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu yöndeki hüküm karşısında sanığın müsnet örgüt üyeliği suçunu işleme kastı ile hareket ettiğini gösterir dosyada ne delil var? Hiçbir delil yok, şimdi bununla ilgili olarak sanığın suçsuz olduğunu gösteren muhalefet şerhini bir defa daha heyete okumak istiyorum. Sanık Cihan Arık’a isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına, tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak diyor. Bu gerekçenin benzerini Sayın iddia makamı talep olarak ileri sürüyor itirazımız üzerine benzer gerekçeyi İstanbul 14. ağır ceza mahkemesi gerekçelendiriyor yine oy çokluğuyla bu talebimiz reddedildi. Tutuklama bir tedbirdir peşin bir cezalandırma değildir. Sanık devlet memurudur ve bir teğmendir 1985 doğumlu bir çocuk ve 1998 yılı Ağustos’unda mezun oldu devreleri ile öğrenci kine piyade okulunda tutuklandı devreleri mezun oldu kıtaya çıktı kendisinden sonra gelen devreleri de bu Mayıs’ta mezun olacaklar ve bundan sonra artık Cihan Arık için bade harabül Basra. Basra harap olduktan sonra yani bugün bile tahliye olsa Cihan Arık için oluşan zararın giderilmesi, telafisi artık bizde mümkün değil daha fazla tutuklu kalmasında yargılamanın selameti açısından hakikaten bir gerek yok. Sanık savunmalarında önceki savunmaları dosyada var. Ben bu suçu işlemedim diyor ismimi verdim neden verdiğimi söyledim diyor. Diğer sanıklardan habersiz olarak bu savunmayı yapıyor ve bu sanığın bu savunmasını akseden ne Oğuzhan Sağıroğlu’nun ne diğer sanıkların her hangi birisinin bu yönde tutukluluğu haklı gösterecek en ufak bir ifadesi beyanı yok. Bu bakımdan müvekkilin bihakkın tahliyesini talep ediyoruz teşekkür ederim.”

Sanıklar Durmuş Ali Özoğlu, Hatice Bahtiyar, Erol Mütercimler, İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin müdafi Av. Cavit Subaşı söz istedi verildi:”Sayın Başkan Sayın üyeler öncelikle davamızla da baştan beri alakası olan güncel bir haberi irdelemek istiyorum. Önceki gün Habur’dan gelen Habur’dan gelen kendilerince barış elçisi teröristlerin Kandil’den gelenleri hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan Sayın savcılıkça Diyarbakır özel yetkili savcılığınca dava açıldığını okudum 20 sene hapis cezası ile cezalandırılmaları isteniyor. Yine aynı şekilde Mahmur kampından gelenler hakkında ise terör örgütü üyeliğini ispat edilemeyeceği yardım, yataklık benzeri şeylerden 16 sene hapis istemi ile dava açılmış durumda. Şimdi şöyle bir bakıyorum burada, burada bunlarla mücadele etmiş olan insanlar hakkında bu kadar ceza istenmemesine rağmen bu insanlar yaklaşık 2 senedir tutuklu. Bunların kimlikleri var, ikametgahları var, çalıştıkları bir iş var, hiç biri işsiz güçsüz serseri değil. Gelenlere bakıyorum nüfus kağıdı yok, ikametgahı yok, kim olduğu belli değil, buradakilere bakıyorum suç işlemedik diyorlar gelenlere bakıyorum terörist elebaşısının emri ile geldik, emri ile geldik. Pişman değiliz yaptıklarımızdan pişman değiliz silahlarımızı bıraktık geldik silahtan vazgeçtik falan demiyorlar bıraktık geldik diyorlar ve her türlü ortamda tekrar tekrar suç işlemeye devam ediyorlar. Bu insanlar dışarılarda ellerini kollarını sallayarak geziyorlar buralarda bunlarla karşı mücadele etmiş olan insanlar ise 2 senedir tutuklu. Başka bir şey daha irdelemek istiyorum. Malumatınız herkesin de bildiği gibi geçtiğimiz hafta içinde bir tahliye ve akabinde tekrar tutuklama furyası yaşandı. Bir yargıç, yargıç hallaç pamuğu gibi atılıyor kendi heyeti tarafından da yine bir başsavcı, başsavcı her tarafta işte şöyleydi, böyleydi diye koca koca adının başında profesör olan insanlar televizyonlarda çıkıyorlar her türlü müdahaleler yapıyorlar kimsenin gıkı çıkmıyor, kimse hiçbir şey söylemiyor. Ha bu arada biz 8 aydır 9 aydır Sayın heyetinizden bir şey talep

82

Page 83: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:83

ediyoruz diyoruz ki efendim tutuklama kararı verirken yani tutuklamanın devamı konusunda karar verirken tahliye talebinin reddi konusunda karar verirken lütfen diyoruz ya bir açıklama yapın. Şimdi bir heyet çıkıyor diyor ki efendim nöbetçi hakim veya ne diyeyim yedek üye neyse karar verirken böyle yuvarlak laflarla karar veremez diyor açıklamak zorundadır diyor. Bu görüşe katılıyoruz ama bunun herkese uygulanmasını istiyoruz. Şimdi bunları tek tek tespit ettikten sonra müvekkilim Durmuş Ali Özoğlu hakkında ifadesi alınmıştır daha doğrusu ifadesi değil iddiaya karşı beyanları alınmıştır. Kendisinin kaçma, delilleri karartma gibi bir durumu da söz konusu değildir. Tahliyesini talep ediyoruz. Yaşar Oğuz Yasin demin söylediğim bu Habur’dan giren barış elçilerinden daha fazla mı suçludur bilmiyorum. Daha başka bir şey açıklayacağım bu çok özel bir şey olacak Yaşar Oğuz Şahin 10 gündür İbrahim Şahin’le konuşmuyor aynı koğuşta olmasına rağmen. Sebebi çok basit çünkü İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin’İ çileden çıkartmış durumda. Çünkü sorunlu sorunu var gerçekten hasta, hasta. Onunda tahliyesini istiyoruz. İbrahim Şahin için tekrar, tekrar her talep gününde tekrarladıklarımızı maalesef yine tekrarlamak zorundayım. Devletin Adli Tıp kurumunun verdiği rapor yok sayılarak yok sayılarak devamında Kartal devlet hastanesinin yine Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı bir hastanedir. Verdiği rapor yok sayılarak yine Şişli Etfal hastanesinin verdiği rapor yok sayılarak yine Adli Tıp kurumunun istek üzerine verdiği rapor yok sayılarak tekrar Adli Tıp’a sevki istenmiştir. Adli Tıp’a sevk edilmiştir iki buçuk ay sonra, iki buçuk ay sonra defalarca yazılan yazılar adli Tıp’ın umursamaz cevapları dosyada mevcut. Ve 24.02.2010 tarihinde muayenesi yapılmıştır. O tarihten sonra biz tekit istedik Sayın heyetiniz reddetti. Elden takip yetkisi istedik reddetti. İki saat öncesi veya üç saat öncesi itibariyle akıbet sorma müzekkeresine cevap verilip verilmediğini sordum kaleme, vermemişler. Biz kapılarına gidiyoruz zaten içeri falan aldıkları yok orda bilgisayara bakıyorlar telefonları açmadıkları için kapılarına gidiyoruz. Soruyoruz rapor çıktı mı? Çıkmadı heyette diyorlar biz tekrar bir dilekçe verdik heyetinize dedik ki tekit edelim ve bunu da lütfen elden takipli yapalım, buna da bir cevap verilmesini istiyoruz. Daha enteresan bir olayı söyleyeceğim bu da çok enteresan zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum 15 gün kadar önce İbrahim Şahin’in oğlu Ömer Şahin’e bir SMS mesajı geldi. Mesajın içeriği aynen şöyle, biz dosya konusunda bizin isteklerinizi yaptık sizin istediklerinizin tümünü yerine getirdik sözünüzde durmadınız çok terbiyesizsiniz. Bana geldi abi dedi böyle bir şey geldi hemen dedim şey yap aradın mı aradım dedi açmıyor dedi mesaj at dedim Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyorum kimsin beni ara, aramadı. Kadıköy Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduk Dört isimli bir Rus ismi. Yani bunun anlamı çok açık çok basit bir yol yapılıyor Ömer Şahin üzerinden. Bir yol yapılıyor bu konuda biz Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. SMS’in şeyini çıkarttırdık muhtemelen telefonları da dinlendiği için iletişim daire başkanlığından şeyi gelir bu SMS’in kim tarafından gönderildiği ama biz araştırmamıza göre bu tür şeyler genellikle kanunsuz insanlar veya kanunsuz işleri yapan insanlar, bu devletin içinde de olur, şahısların içinde de olur. Gelen turistlerin şeyleri ile bu kontörlü hatları alıp bu şekilde kullanım yapıyormuş bunu da zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum ve netice olarak da diyorum ki yine İbrahim Şahin’in de tahliyesini talep ediyorum teşekkür ediyorum efendim.”

Sanık Hüdayi Ünlüer müdafi Av. Osman Topçu söz istedi verildi:” Yaklaşık olarak 15 aydır tutuklu bulanan müvekkilim hakkında her talep günü benzer cümlelerle müvekkilin üzerine atılı suçu işlemediğini, bu suçu işlediğine dair dosyada yeterli delil bulunmadığını yargılama sonuçlandığında müvekkilini kuvvetli ihtimalle beraat edeceğini belirttik. Bu taleplerimiz devamlı olarak reddedildi. En son 19.03.2010 tarihli oturumda Sayın mahkeme başkanına derdimizi anlatabildik. Çoğunluk oyları ile reddedilen tahliye talebimize Sayın Başkan müvekkille isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti delil durumu tespit edilen savunmalardaki anlatımlar. Suç vasfının değişme ihtimali, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olması, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmaması ve gerekirse hakkında adli kontrol tedbiri alınabileceği gerekçesi ile taleplerimize katıldı. Bu gün kendi gerekçelerimle

83

Page 84: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:84

yeniden talep tahliye talebi etmeyeceğim. Sayın Başkanın 19.03.2010 günü sunmuş olduğu gerekçelerle müvekkilimin daha fazla mağduriyetine sebebiyet vermemesi için tahliyesini saygılarımla talep ediyorum.”

Sanıklar Yalçın Küçük, Muhammed Sarıkaya, Taylan Özgün Kırmızı müdafi Av. Hasan Fehmi Demir söz istedi verildi:”Sayın Başkan oturarak konuşabilir miyim efendim?”

Mahkeme Başkanı :”Tabi.”Sanıklar Yalçın Küçük, Muhammed Sarıkaya, Taylan Özgün Kırmızı müdafi Av. Hasan

Fehmi Demir:”Değerli Başkan Değerli üyeler aslında her Cuma her oturuma Cuma günleri her oturuma gelirken belki müvekkillerin kafasından da geçiyordur acaba ne söyleyecekler avukatlar söyleyecekleri her şeyi söylediler diye. Ancak benim açımdan söyleyeceğim her şey taleplerimizin ret olmasından itibaren bir sonraki Cuma günü daha da artıyor daha da heyecan sahibi oluyoruz. Bunun sebebi biz bu yargılamayı Türkiye’nin pek tabi ki başta sizlerin ve bizlerin onuru olarak değerlendiriyoruz. Bu davanın bir çöküşe bir sürüklenmeye gitmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Belleğin silinmesine müsaade etmeyeceğiz gerekirse her oturumda davanın özünden ve müvekkillerin somut durumundan bahsedeceğiz. Sayın Başkan Değerli üyeler birkaç oturumda arz etmiştik tüm Dünya’da terör suçunun istihbari bilgilerin kullanıldığı ve niyet suçu haline dönüştürüldüğünü bu haliyle artık ülkelerde gerçekten teröristlerin değil tüm muhalifleri tehdit eden bir suç haline dönüştürüldüğünü defalarca arz ettik. Gerçekten kendileri bilmesine rağmen doğrusu Sayın Tuncay Özkan her oturumda suçumu söyleyin diyor Sayın Balbay gazeteci olduğunu anlatmaya çalışıyor, çabalıyor haklı olarak soruyor Mehmet Baransu yazınca ödül alıyor iyi oluyor ama biz neden cezaevindeyiz. Sayın Tuncay Özkan bir savcı bunu yapabilir mi diye tarif edilmiş belgeleri sizlere sunuyor Cumhuriyet savcılığı tarafından. Oysaki Sayın Tuncay Özkan’da biliyor ki bugüne kadar verilmiş bir çok dinleme kararlarında diğer şahıslar şeklinde ifade edildiği şahısların bir çok dinleme kararırının emniyetten havale edilerek savcı tarafından bizzat sadece imzalanarak mahkemeye gönderiliği mahkeme heyetinin kararında bile yanlışlıkla savcının ifadesinin olduğunu gördüğümüz kararlar var. Yani bu ihlaller sıradanlaşmış durumda kısaca terör söylemi adı altında ki nitekim Ergenekon davasının ne kadar genişlediğine dikkat ettiğimizde tüm muhalifleri tehdit eder bir boyuta geldiğini açıklıkla görüyoruz. Dolayısıyla Sayın Balbay ve Tuncay Özkan’ın belki suçunu Sayın Cumhuriyet savcıları söylemedi ama ben söyleyebilirim muhalif olmalarıdır bu da yeter kendilerinin burda olmasına. Sayın Balbay sözlükte araştırdım diyor artık çare bulamıyor kendisini ifade etmek için kuvvetli şüphe nedir diye kuvvetli şüpheyi sizlere anlatmaya çalışıyor ve şüpheden sanık yararlanmaz mı diyor? Oysaki bu anlattığımız emperyalizme hizmet eden terör kavramı neticesinde yürütülen yargılamalarda şüpheden sanık yararlanmaz. Şüpheden emperyalizm yararlanır sanıklar için şüphe içeride uzun süre yatma sebebidir. Bakın bunu sadece siyasal bir söylem olarak sizlere arz etmek niyetinde değilim somut olarak olaylara bakalım yine arz etmiştim bir bu davanın bir terör tedhiş timine ihtiyacı vardı. Bu tedhiş timi İbrahim Şahin’in başkanlığında burada içlerinde hakikaten çok değerli olan iki tane emniyet müdürü, kahramanca bu güne kadar çalışmış ki öyle anlaşılıyor sicillerinde en ufak bir leke olmayan polis memuru arkadaşlar emniyet görevlileri teğmenler, üsteğmenler bulunmakta. Peki, bu nasıl bir örgüttür? Bakmıştık İbrahim Şahin iki kez bu dava açılmadan önce hakkında cezayı ehliyetinin olmadığına dair değişik tarihlerde verilen Adli Tıp raporu olduğunu Sayın heyetinizde biliyor. Fakat Cumhuriyet savcılığı hazırlık soruşturması esnasında haklı olarak belki de bununla yetinmeyip bir ker daha İbrahim Şahin’in akli melekelerinin incelenmesini talep ediyor. Fakat çok enteresandır Sayın Başkanım buna hiç yargılama deneyiminizde rastlamamışsınızdır eminim Cumhuriyet savcılığı Adli Tıp’a İbrahim Şahin’i sevk ederken ceza evinde yatıp yatmamasında bir sakınca olup olmadığının bildirilmesini istiyor hiç Cumhuriyet savcılığının böyle bir talebini bu güne kadar duydunuz mu efendim? Cezayı ehliyetinin olup olmadığı araştırılır ama cezaevinde yatıp yatmamasında cezayı ehliyeti olmayan bir adamın bir sakıncası var mıdır yok mudur diye

84

Page 85: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:85

sorulur mu? Nitekim Şişli Etfal hastanesinin Adli Tıp’ın 4. ihtisas dairesinin 2009’da verdiği raporlarda da çok açık olarak tespitlerde görülüyor onun doktor olmama gerek yok cezayı ehliyetinin olmadığı yazılıyor ama sonucunda cezaevinde yatmasında bir sakınca yoktur deniyor. Şimdi bu tedhiş örgütünün lideri İbrahim Şahin böyle gözüküyor iddiada. Peki, İbrahim Şahin yelpaze adlı bir görevlendirme yazısı ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir soruşturmada 2006 yılından itibaren efendim 2006 yılından itibaren teknik takibe alınıyor, dinleniyor. Bakın bu dava dosyasının 141. klasöründe İzmir’den gelen belgelerle sabit. Peki, İbrahim Şahin madem Mutafyan’ı öldürtecek madem Ali Balkız’a suikast düzenlettirecek 2006’dan ta ki 2009, 6 Ocak’ına kadar evinde bulunduğu iddia edilen Ankara. İstanbul’daki evinde bulunduğu iddia edilen suikast tedhiş planı diye geçen o kime ait olduğu belli olmayan hiç kimsenin yazısının olmadığı bir güya planı hazırlayan bir örgüt lideri olarak hiç mi 2006’dan itibaren bir kişiyle şu adamı öldürelim hadi öldürtmekten vazgeçtim her şeyi konuştuğu anlaşılıyor İbrahim Şahin’in bütün telefonları dinlenmiş. Yani şurda şu önlemi alalım şu istihbaratı yaptınız mı, bir tek konuşması var mı 2006’dan itibaren? Peki, tedhiş planına dönüp bakıyoruz efendim bu nasıl bir tedhiş planıdır ki hiç kimsenin parmak izi yok bakınız emniyet müdürlüğü kriminal şubenin verdiği raporda tedhiş planı denen planda hiç kimsenin parmak izinin olmadığı söyleniyor. Peki efendim bir kağıda tedhiş planı yazarken bu kadar dikkatli davranacak çok zeki bir insanın tedhiş planını, tedhiş planı diye yazıp ondan sonra AAA şunu yapacak, BBB şunu yapacak iddiasının akla hayatın olağan akışına uygun olduğunu söyleyebilmek mümkün müdür efendim? Diğer taraftan bir başka husus dikkatinizi çekmek istiyorum Yaşar Oğuz Şahin veya diğer arkadaşlardan biri söyledi sanıyorum nasıl bir şeydir ki bu tedhiş planı bulunmadan bununla ilgili Yaşar Oğuz Şahin daha önceden gözaltına alınıyor ve daha da enteresanı S1 belgesini İbrahim Şahin düzenlediğini söylüyor. Zaten ifadesinde ben diyor güvenlik müsteşarı olacaktım personel oluşturuyordum diyor onu kabul ediyor fakat S1 listesinde olmayanlar yani Muhammed Sarıkaya, Kenan Temur gibi bir kısım kişiler ise tedhiş listesinde var yani tedhiş listesinde olanlar S1’de yok S1’de olanlar tedhiş listesinde yok bunun nedeni şu efendim çok açık olarak anlaşılıyor. S1 listesini buluyorlar fakat bu arada Muhammed Sarıkaya’yı dinlemişler işte diğer Kenan Temur’u dinlemişler tedhiş planına da onları ekleyelim denmiş kim demişse. Şimdi planın durumu da bu efendim. Diğer taraftan örgüt üyelerine bakıyoruz bir tanesi Elazığ şube müdürü, bir tanesi Antalya şube müdürü, teğmenlerin biri Şırnak’ta, biri efendim Hakkari’de bu nasıl bir suikast timidir ki Sayın Başkanım bunlar üstelik resmi görevliler hepsi bunlara ulaşacak birisi diyecek ki şu gün hadi kalkın gelin şu kişiyi öldüreceğiz. Bunlar hani alay komutanı olsalar general olsalar diyeceğim ki kimseye sormadan birliklerinden ayrılabilirler. Böyle bir şey olanaklı mı efendim? Zaten ulaşmaları mümkün değil bir çoğu operasyonda polisler dahil olmak üzere özel harekâtçı oldukları için kendilerini bir araya toplamak isteseniz toplayamazsınız. Kısaca varlığı öne sürülen örgüt böyle bir örgüt. Nitekim Saygıdeğer heyetiniz de bunun farkında olmalı ki örneğin Muhammed Sarıkaya’yı tedhiş planında tim başkanı olarak geçen Muhammed Sarıkaya’yı tahliye ettik. E Muhammed Sarıkaya tahliye oldu geçenlerde İstanbul’a gelmişti görevli olarak gelmiş görevi de rehine kurtarma operasyonunda Atatürk havalimanında uçak rehinelerini kurtarma eğitimi yapıyorlar. Yani bunların terörist olmadığını çalıştırdıkları kurumda aslında çok iyi biliyor ve inanıyorlar. Sizlerde herhalde inandınız ki tahliye etmiş olmalısınız. Diğer örgütün üyesi olarak geçen kişi önemli bir kişi olarak da Fatma Cengiz gözüküyor efendim. E biz bakıyoruz ki Fatma Cengiz İbrahim Şahin’i bir şekilde yönlendirmiş bir şekilde inandırmış hakikaten güvenlik müsteşarı olacağına e yüzlerce konuşması var. Bu konuşmalarda bakıyoruz generallerle konuşuluyor oysaki hiç biri doğru değil Fatma Cengiz’in telefonundan çekilen mesajlarla yönlendiriliyor İbrahim Şahin. Sayın Başkanım Saygıdeğer üyeler çok önemli bir hususu daha bu konu ile ilgili olarak vurgulamak istiyorum efendim. Bakınız İzmir’deki operasyonla e Yelpaze operasyonu neticesinde İzmir Emniyet Müdürlüğü 9 Ocak 2009’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına operasyonla ilgili bilgi

85

Page 86: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:86

veriyor. Sadece tek cümle efendim okuyacağım müsaade ederseniz yani 9 Ocak’ta İbrahim Şahin ve bu terör timi olmakla suçlanan görevliler gözaltındaydı. Müsaade derseniz tek cümle diyor ki Emniyet Müdürlüğünün gizli yazısında dosya 141 nolu klasörde mevcut efendim. Yapılan teknik çalışmalarda suç örgütü lideri İbrahim Şahin’in yeniden göreve dönmesi konusunda çalışmalar yapıldığı örgüt mensupları arasında göreve dönme olarak bahsedilen konunun legal olarak bir görevlendirme mi, yoksa illegal bir oluşumun yeniden meydana getirilmesi mi olduğunu net olarak bilinmediği ancak bu konu ile ilgili görüşmelerin sürdüğü dönemde toplanan terörle mücadele yüksek kurulunda terörle mücadele amacıyla polis özel hareket timleri ile jandarma özel harekât timlerinden oluşturulacak yeni bir birim kurulması ve birimin doğrudan İçişleri bakanına bağlanması yönünde karar çıktığı ancak bu birimin başına getirilecek kişinin henüz belirlenemediği deniyor. Yani 9 Ocak tarihinde İbrahim Şahin’i 2006 yılından itibaren teknik takip ile izleyen telefonlarını dinleyen İzmir emniyet müdürlüğü bunu söylüyor efendim. Telefon konuşmaları dava dosyasına kanıt olarak sadece onlar sunuluyor bunlarda bunlar arasında en çok telefonla konuşmuş olan ve direk İbrahim Şahin’le konuşmuş olan müvekkilim Taylan Özgür Kırmızı, Taylan Özgür Kırmızı’nın lütfen telefon konuşmalarına bakınız efendim konuşlarda sürekli olarak tayinim ne zaman çıkacak, nerede görevlendirileceğim diye konuşmalar var. İbrahim Şahin’in verdiği yanıtlarda da hafta sonu kanun çıkıyor Cumhurbaşkanı onaylayacak işte size atayacaklar gibi konuşlara geçiyor yani. Telefon konuşmaları da değerlendirildiğinde Sayın Başkanım Değerli üyeler esasında Taylan Özgür Kırmızı’nın gerçekten resmi bir görevde yer alacağı, İbrahim Şahin’inde anlattığım şekilde inandırılmış inandırılmasın da çok zor olacağını zannetmiyorum zaten durumu itibariyle. Gerçekten güvenlik müsteşarı olacağına inanarak personel yaratma peşinde olduğunu anlıyoruz. S1 listesi de nitekim o. E şimdi böyle bir durumda bir örgütün varlığının öne sürülebilmesi olanaklı mıdır efendim? Ben hiç çok iyi bildiğinizi bildiğim hukuki niteliklerine örgütün nasıl ortaya çıkarılabileceği kısmına hiç değinmiyorum ama bakınız bir kez İbrahim Şahin’e çay ısmarlamış Ayhan Atabek Özel Harekât Şube Müdürü az önce huzurunuzda konuştu Ayhan Atabek adeta hiçi ispatlamaya çalıştı sizlere. Yani artık o kadar büyük bir çaresizlik içerisindeki gerçekten yani o gün işte tatlıyla geldiler tatlıyla gittiler biz zaten oturduk yarım saat konuştuk işte düğün vardı vesaire. Aslında efendim normalde hakikaten insanlar İbrahim Şahin’le tanışmış olabilir. İbrahim Şahin’de gerçekten bir örgüt lideri olabilir veya x şahıs e bununla bir saat oturmuş olmak, konuşmuş olmak bir gün görmüş olmak bir örgüt üyeliğine kanıt oluşturabilir mi efendim? Değerli Başkanım Saygıdeğer üyeler bakınız az önce bir meslektaşım tutuklanan avukat arkadaşımızdan bahsederek bu tutuklamanın savunmasından dolayı olabileceğini dile getirdi ve hatta daha da ötesi siz heyette olarak çekildikten sonra kırmızı ışıkların yandığını ve dinlenmiş olabileceklerini söyledi. Bu efendim doğru olabilir yanlış olabilir ama şundan emin olunuz ki ve bende eminim ki biliyorsunuz Türkiye’de işte bu terör söylemi adı altında öyle bir hava yaratıldı ki artık herkes her yerde dinlendiğini, takip edildiğini düşünüyor meslektaşlarımız bile. Belki Yusuf Erikel hakikaten onun için alındı bilemiyoruz belki hiç ilgisi yok ondan önce tutuklanan avukat arkadaşlarımız var ve biliyoruz ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı dinlenmiş, e İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının 1999 yılında sesinin kayıt edildiği iddia ediliyor Tuncay bey bahsetti tahrif edildiğini söylüyor. E Yargıtay’ın Danıştay’ın santrallerinin dinlediğini biliyoruz e dolayısıyla meslektaşımın bundan kuşku duyması kadar olağan bir şey yoktur. Ortam böyle bir ortam bizde size huzurunuza gelip yüce mahkeme olarak hitap ediyoruz. Pek tabi ki hak ettiğiniz için ve bizimde görevimiz bunu gerektirdiği için. Efendim yücelik yalınlığı gerektirir. Yüceliğin niteliğinden biri budur. Yalınlık küçük yüce değil süslenebilir, bezenebilir ama yalınlık süslenemez yani yargılamanın açık yalın sade götürülmesi lazım yani burda yargılanan insanlara yüceliğini bir niteliği olarak mahkeme heyeti ve Sayın Cumhuriyet savcılarının suçlarını çok somut biçimde anlatabilmeleri gerekir. Onları ikna etmeleri gerekir çünkü makul süreyi çok aşan bir süredir bu insanlar ve birçoğu örgüt üyesi olarak tutuklu olarak bulunmaktadır. Yüceliğin

86

Page 87: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:87

diğer bir yanı büyüklüktür. Yargılamada büyüklük hakikaten yargılamanın en adil şekilde yürütülebilmesini sağlamakla olanaklı olur diye düşünüyorum. Diğer bir husus cesarettir hakikaten sizler cesarette bekliyoruz Saygıdeğer heyet. Diyebilirsiniz ki yargılama bizim görevimidir her zaman cesuruz her zaman böyle yaptık buna kuşkum yok efendim ama şu bir gerçek ki az önce avukat arkadaşımızın dile getirdiği benimde örneklerini verdiğim somut olayların da ortaya koyduğu gibi ülkemizde artık adil kararlar verebilmek savunmalar yapabilmek, muhalif olabilmek bile cesareti gerektirmektedir ve nihayet erdem gerekiyor erdemde adil olmak başlıca unsur oluyor. Burada Muhammed Sarıkaya’yı tahliye ettik ancak Cihan Arık gerçekten suçu nedir bilemiyorum ki çoğaltabiliriz bunu tutuklu. Taylan Özgün Kırmızı tutuklu, müebbetle yargılanan kişiler tahliye oldu bunlar doğru kararlardır hiç şüphesiz katıldığımız kararlardır ama diğer yandan sadece fikirleri için yargılanan insanlar halen tutuklu bulunmaktadır. Efendim ben yüce heyetinizde yalınlık, büyüklük ve erdem olduğuna yürekten inanıyorum. Bundan kuşkumuz yok ama cesaret göstermesini de bekliyoruz hepinize saygılar sunuyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı :”İddia makamı.”Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafi

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. Sanık İbrahim Şahin müdafileri Sayın Avukatlar Cavit Subaşı ve Şule Gökyay Ağazade’nin; 4 Nisan 2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kısmen kabul edilmesi ile Adli Tıp Kurumuna yazı yazılarak, daha önce muayenesi yapılan sanık İbrahim Şahin hakkında düzenlenecek raporun bir an önce Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafileri Sayın Avukatlar Köksal Bayraktar, İlkay Sezer, Dilek Helvacı ve Yasemin Antakyalıoğlu’nun; 09.04.2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kabul edilerek, CMK.nun 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından, Adli Emanet memurluğunda bulunan sanık Ahmet Hurşit Tolon hakkındaki iletişim tespiti ses kayıtlarının mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 3-Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Sayın Avukat Ahmet Çörtoğlu’nun 9.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki ve sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın sözlü beyanındaki açıklamalara göre, iletişimin dinlenilmesi kararında sahtecilik yapıldığından bahisle suç duyurusunda bulunulması talebinin CMK 205. maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, ancak açılan bir davadan ayrılan gizli bir soruşturma söz konusu olduğunda, bu yöntemin yasal ve rutin olarak uygulanmakta olduğunun açıklanmasına, Sanık Hamza Demir’in; 09.04.2010 havale tarihli 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, CMK 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet başsavcılığından sanığa ait bazı eşyaların oğlu Erhan Demir’e teslim edildiğine dair teslim ve tesellüm tutanağının Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, geldiğinde bir örneğinin çıkartılarak kendisine verilmesine, Sanık Hasan Atilla Uğur’un; 8.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilerek, daha önce verilen ara kararları uyarınca Mahkemeye gelen gizli ibareleri askeri evrakları savunmasında kullanması için Mahkeme kaleminde incelemesine olanak sağlanmasına, bu evrakların birer örneğinin kendisine verilip verilmeyeceğinin ise Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Fahri Kepek’in 6.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından gelen kayıtlarda gözüken bazı telefon hatları ile görüşmeleri ses kayıtlarının ve bunlara ilişkin iletişimin tespiti kararlarının getirtilmesi talebinin, TİB kayıtlarının telefon görüşme ayrıntılarını gösterdiği, iletişimi dinlenilen telefonların ve ilgili kararların ise dosya içerisinde yer aldığı gözetilerek reddine, Sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafi Sayın Avukat Hakan Coşkuner’in 31.03.2010 havale tarihli dilekçesindeki Adli Emanet Memurluğunda bulunan ve sanık Hasan Ataman Yıldırım’a ait olduğu iddia edilen tüm dijital eşyaların birer kopyasının verilmesi talebinin, bu dijital eşyalar üzerindeki Mahkeme incelemesinin tamamlanmış ve suç unsuru olabilecek veri bulunmamış olması kaydı ile kabulüne, ancak sanığın savunmasına başladığı gözetilerek isteği halinde emanet memurluğundaki dijital veri içeriklerinin savunmasına

87

Page 88: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:88

yetecek şekilde sayın Mahkeme tarafından kendisine özetlenmesine, Sanık Merdan Yanardağ’ın 09.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, ruhsata bağlanmış silahının iade edilmesine, Sanık Osman Gürbüz’ün 05.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki açıklamalar uyarınca CMK 332. maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulması talebini karara bağlamanın sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Adil Serdar Saçan müdafileri Sayın Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün 08.04.2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek; Sanık hakkında, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevinde iken Tuncay Güney’in ifadeleri üzerine başlatılan projeli çalışmayı görevini kötüye kullanıp kapattığından bahisle herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı konusu önceki cevabi yazılarda bildirildiğinden yeniden istenilmesine gerek olmadığına, Aynı konuda idari bir işlem yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorularak Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, CMK. nun 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı azılarak, Sanık Adil Serdar Saçan hakkında teknik takip yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise sonucunun dayanak belgeleri ile birlikte Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 2001/633 sayılı görevsizlik kararı ekindeki evrakın nereye gönderildiğinin bildirilmesinin istenilmesine, cevabı geldiğinde bu evrakın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı ya da mahkemeden söz konusu evrakın Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Mustafa Dönmez’in 09.04.2010 havale tarihli, 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebi konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaamızın esas alınmasına, 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, kendisinden ele geçtiği ve Başbakana suikast planı olduğu iddia edilen iki adet A 4 kâğıdının ve Ankara Zir Vadisi aramalarına dayanak teşkil eden el yazısı kroki sayfasının Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilip gerekli grafolojik incelemelerin yapılarak; Başbakan’a suikast planı olduğu iddia edilen iki adet A 4 kâğıdı üzerindeki yazıların sanığın eli ürünü olup olmadığı, Başbakan’a suikast ve Zir Vadisi krokisi yazıları arasında grafolojik benzerlik bulunup bulunmadığı, bunlar üzerinde parmak ve avuç izi bulunup bulunmadığı konusunda rapor düzenlenerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, gönderilen kâğıtlar üzerinde parmak izi bulunduğunun bildirilmesi halinde sanığın parmak izi ile mukayesesinin yaptırılmasının istenilmesine, 3 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip, sanığın Sapanca ilçesindeki evinde ele geçtiği ileri sürülen mühürlerin Darphane Müdürlüğüne gönderilerek, gerçek olup olmadıkları, gerçek iseler hangi kuruma ait oldukları konusunda rapor düzenlenerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, gerçek olduklarının bildirilmesi halinde ilgili kuruma yazı yazılarak mühürler ile ilgili tutanakların, çalıntı veya kayıp olup olmadığına dair bir işlem yapılıp yapılmadığının bildirilmesinin istenilmesine, 4 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, 2008 yılı içerisinde Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu olarak bulunan Mahkemenin 2008/209 Esas nolu davası sanıklarından Emin Gürses’e para yatıran kişiler ile ziyaretçi listesi onaylı örneklerinin temin edilerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, 5 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki eşya iadesi talebinin kısmen kabul edilerek, Mahkeme incelemesi tamamlanmış, suç unsuru veya delili olabileceği değerlendirilmemiş olması kaydı ile kabulüne, diğer eşyaların iadesi talebinin hüküm ile birlikte karara bağlanılmasına, aynı dilekçedeki kendisinden elde edildiği iddia edilen eşyaların listesinin verilmesi talebinin ilgili tutanakların zaten dosya içerisinde yer aldığı gözetilerek reddine, yine aynı dilekçedeki açıklamaları uyarınca kolluk görevlileri hakkında Mahkemenin suç duyurusunda bulunması talebinin CMK 205. maddesi uyarınca duruşmada işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, sanığın ilgili yerlere müracaat etmede serbestliğinin bildirilmesine, 6 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek, sanığa ait telefon görüşmeleri ses kayıtları tamamının kendisine verilmesine, aynı dilekçedeki diğer talebinin de kabul edilerek CMK.nun 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılıp sanığın kendisine ait olduğunu belirttiği 537 927 97 01 numaralı telefon hattının iletişiminin tespit edilip

88

Page 89: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:89

edilmediğinin bildirilmesi ile var ise ilgili Mahkeme kararının gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Fahri Süslü’nün 09.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilip İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, dosyanın mağdur ve müştekileri Ali Balkız, Kazım Genç, Minas Durmazgüler ve Mesrob Mutafyan’a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarından ilk olarak ne zaman haber alındığının, haber alındıktan sonra ne gibi tedbirler alındığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, savunma mahiyetinde görülen diğer talepleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına, Sanık Mehmet Haberal’ın kullanımında olduğunu belirttiği; 0 312 212 21 94 ve 0 312 235 06 82 numaralı sabit telefonlar ile bir kısım sanıkların rehberinde yer alan 533 424 72 72 ve 533 771 78 63 numaralı telefonların tesis tarihinden itibaren arayan-aranan, arama zamanı süresi ve baz istasyonu adresi bilgilerini içeren HTS raporunun Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından, bu telefon numaralarının kime ait olduğunun dayanak belgeleri ile birlikte gönderilmesinin ilgili iletişim şirketinden istenilmesine, Sanık Mehmet Haberal ile ilgili iddianame anlatımları çerçevesinde, isimleri geçen Rahşan Ecevit, Emrehan Halıcı ve Mücahit Pehlivan’ın sanık savunmalarının alınmasından sonra tanık olarak dinlenilmek üzere Mahkemeye çağrılmalarına, Sanık Turhan Çömez hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile infazının beklenilmesine, Sanıklar Cihan Arık ve Muzaffer Öztürk’ün önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüzdeki gerekçeler uyarınca adli kontrol altına alınarak tahliyelerine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK.nun 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1)Sanık Adil Serdar Saçan müdafilerinin talepleri ile ilgili olarak;a)4 nolu dilekçesinde belirtilen tarihlerde sanıklarla ilgili olarak araçla teknik dinleme

yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına,b)5 nolu dilekçesinde belirtilen dosyanın ilgili mahkemeden istenilmesine,c)5-b nolu dilekçesinde belirtilen talep ile ilgili olarak işlem yapılıp yapılmadığının

sorulmasına,2)Sanık Osman Gürbüz’ün talepleri ile ilgili olarak;a)Dilekçe ekinde örneği sunulan müzekkerenin tekiden akıbetinin sorulmasına,b)Suç duyurusu talebinin, duruşmada işlenen suç niteliğinde olmadığından reddine,

bizzat suç duyurusunda bulunabileceğinin kendisine bildirilmesine, 3)Sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafiinin CD ve CD imaj verilmesi yönündeki talebinin,

emanette bulunan CD imajları üzerinde naip hakim incelemesi devam ettiğinden, talebin bu aşamada reddine,

4)Sanık Fahri Kepek’in talebinde belirtilen telefon numaralarının ses kayıtlarının olup olmadığının kalemden araştırılmasına, sanığa ait ses kaydı var ise ses dosyalarının bizzat sanığa tutanakla teslimine,

5)Sanık Fahri Süslü’nün 19.03.2010 tarihli sözlü savunması ile ilgili olarak;a)03.11.2009 tarihli ara kararında kabul edildiği belirtilen talebine konu HTS raporlarında

baz istasyonu olmadığını belirttiğinden, bu hususlar incelenerek sanığa bilgi verilmesine, b)Tapeler ile ses kayıtları arasında farklılık olduğunun, sanık tarafından tespit edildiğinde,

bu hususu açıklayan dilekçe verdiğinde talebinin yeniden değerlendirilmesine;

89

Page 90: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:90

c)Suç duyurusu talebinin duruşmada işlenen suç niteliğinde olmadığından talebin reddine, bizzat suç duyurusunda bulunabileceğinin kendisine bildirilmesine;

6)Sanık Emcet Olcaytu’nun sözlü talepleri ile ilgili olarak;a)Adları belirtilen gazetelerin dava konusu olan olaylarla ilgili olarak haber kaynaklarının

tespiti yönündeki talebin, davaya yenilik katmayacağı değerlendirildiğinden bu talebinin reddine,b)Bursa Cumhuriyet Savcılığı tarafından Bursa Haber gazetesinin yaptığı belirtilen

haberle ilgili araştırma yapılmasının dosyaya katkısının olmayacağı değerlendirildiğinden bu talebin reddine,

7)Sanık Hasan Atilla Uğur’un 08.04.2010 havale tarihli dilekçesinde belirtilen yönergelerin gizli olduğu gelen yazı cevabında belirtildiğinden, verilmesi yönündeki talebinin reddine, söz konusu yönergelerin mahkeme kaleminde bizzat incelemesine olanak sağlanmasına,

8)Sanıklar Servet Kaynak ve Fahri Süslü haklarında yürütülmekte olduğunu belirttikleri disiplin soruşturması akıbetinin sorulmasına, cevap geldiğinde birer suretinin ilgililere tebliğine,

9)Sanık Mustafa Özbek müdafilerinin bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki talebi ile ilgili olarak, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulundan gelen cevabi yazıda ilgili Başsavcılıktan görüş sorulduğu belirtildiğinden, sonucunun yeniden sorulmasına, gelecek cevaba göre işlem yapılmasına,

10)Sanık Levent Ersöz’ün tedavi gördüğü hastanede sorgu ve savunmasının video konferans sistemi ile alınmasının güvenli bir şekilde ve teknik olarak mümkün olup olmayacağı konusunda, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesindeki kurulu sistem dikkate alınarak görüş sorulması için (CMK. 250. Madde ile Yetkili) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

11)Daha önceki ara kararlarımızda merhum Bülent Ecevit’in sağlık durumuyla ilgili raporlar konusunda yazılan müzekkerelere Recai Birgün ve Ahmet Şagar’ın verdiği cevabi yazılar eklenerek yeniden Rahşan Ecevit’e aynı konuda yazı yazılarak kendisinde bulunduğu bildirilen tüm rapor ve belgelerin göndermesinin istenilmesine,

12)Sanık Mehmet Haberal’ın son rapor ve belgelerinin İstanbul Adli Tıp Kurumana gönderilerek hayati tehlikesi bulunup bulunmadığı konusunda rapor aldırılmasına,

13)Bir kısım sanıklar ve müdafiiler tarafından bu haftaki oturumlarda yazılı ve sözlü olarak yapılan taleplerin gelecek hafta içerisindeki oturumlarda değerlendirilmesine,

14)Gelmeyen yazı cevaplarının tekiden akıbetinin sorulmasına,15)Hakkında yakalama emri çıkarılan sanık Turan Çömez’in yakalanmasının

beklenilmesine, 16)Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve

bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması dikkate alınarak diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak Sanıklardan Mustafa Ali Balbay ve Ahmet Tuncay Özkan’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, tespit olunan savunmalarında ki anlatımlara, toplum içerisindeki konumlarına, isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığına ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının düşünülebileceğine, Sanık Cengiz Köylü’ye isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Emcet Olcaytu ve Mustafa Özbek’e isnat olunan suçların vasıf ve

90

Page 91: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar... · Web viewBu kalemden avukatımın aldığı dava dosyaları ile ilgili CD’de bilirkişi raporları diye bir klasör var. O

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.04.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:53 Sayfa:91

mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, toplum içerisindeki konumlarına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına, sanıkların yaşlarına ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Muzaffer Öztürk, Hüseyin Keskin, Hamza Demir ve Hüdayi Ünlüer’e isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine, delil durumlarına tespit olunan savunmalardaki anlatımlara isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığını ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının düşünülebileceğine, sanık Mehmet Haberal’a isnat edilen suçların vasıf ve mahiyetlerine, dosyada mevcut delil durumuna, savunmasındaki açıklamalarına, suç vasıflarının değişme ihtimaline, sosyal ve mesleki konumuna, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına, tutuklanmadan beklenilen gayenin de sağlanmış olmasına, yaşına ve gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, Sanıklar Emre Baltacı, Mehmet Dalagan, Ali Oktay Şahbaz, Cihan Arık, Ayhan Atabek, Yaşar Oğuz Şahin, Zerrar Atik, Murat Çavdar, Fahri Süslü ve Oğuzhan Sağıroğlu isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, ( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )

Bu nedenle duruşmanın 12.04.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.09.04.2010

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 128002

91