waldorf schools .updatedversion

234
WALDORF OKULLARI ‘’Hayat, tıpkı bitkide olduğu gibi, yalnızca gözlerimizle gördüğümüzden ibaret değildir. Nasıl bir tohumun içinde verili genetik bilgiler, gelecekte o bitkinin nasıl olacağının işaretlerini taşıyorsa, yapraklardan sonra ne tür çiçeklerin ve meyvelerin geleceğini belirliyorsa, derinlemesine araştırdığımızda, insanın doğasında verili olanı da aynı şekilde okuyabiliriz, zira doğal gelişme, geleceği içinde taşır, Rudolf Steiner

Upload: oguz-kacmaz

Post on 15-Apr-2017

248 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Waldorf Schools .updatedversion

WALDORF OKULLARI

‘’Hayat, tıpkı bitkide olduğu gibi, yalnızca gözlerimizle gördüğümüzden ibaret değildir. Nasıl bir tohumun içinde verili genetik bilgiler, gelecekte o bitkinin nasıl olacağının işaretlerini taşıyorsa, yapraklardan sonra ne tür çiçeklerin ve meyvelerin geleceğini belirliyorsa, derinlemesine araştırdığımızda, insanın doğasında verili olanı da aynı şekilde okuyabiliriz, zira doğal gelişme, geleceği içinde taşır,

Rudolf Steiner

Page 2: Waldorf Schools .updatedversion

SUNUM İÇERİĞİ

1.Rudolf Steiner kimdir?

2.Waldorf Okullarının Tarihçesi 3.Waldorf Okullarının Felsefesi 4. Waldorf pedagojisinde çocukların okul çağına gelinceye

kadarki eğitimi ve öğretimi için hedefler 5.Waldorf Eğitmeni ve Öğretmeni 6.Dünyada Waldorf Okulları 7.Waldorf Okullarında Müfredat 8.Waldorf Okullarını Diğer Okullardan Ayıran Özellikler 9.Waldorf Okullarında Sanat Etkinlikleri 10.Waldorf Okullarında Okuma-Yazma Etkinlikleri 11.Waldorf Okullarında Drama ve Gösteri Etkinlikleri Ve

Önemi 12.Neden Waldorf Okulları ? 13.Türkiyede Waldorf Okullarının Geleceği ve bazı

girişimler •

Page 3: Waldorf Schools .updatedversion

Rudolf Steiner Kimdir ?

Rudolf Joseph Lorenz Steiner (d. 25 Şubat 1861- ö. 30 Mart  1925), Avusturya asıllı filozof, bilim adamı, eğitimci, sanatçı, yazar.

1861’de Kraljevec’de doğdu. Viyana Yüksek Teknik Okulu’nda sosyal bilimler ve matematik okudu. 1891’de “Hakikat ve Bilgi” teziyle Rostock Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1889 ile 1896 yılları arasında Goethe’nin tüm yapıtlarını yayıma hazırladı. 1920’de Goethe’nin yazılarından esinlenerek kurduğu okula Goetheanum adını verdi.

Hayatının son yirmi beş yılını ruhsallık, sosyal bilimler, eğitim, sanat, tarım ve sağlık üzerine ders ve konferanslar vererek geçirdi. Steiner’in çalışmaları birçok ülkede, engelli çocuklar için okulların, bilim araştırma merkezlerinin ve sanat okullarının kurulmasına yönelik girişimlere temel oluşturmuştur.

Page 4: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Okullarının Tarihçesi

Waldorf okulları hareketi, 1919’da I. Dünya Savaşı sonu Almanya’sında Stuttgart’taki Waldorf Sigara  Fabrikası sahibi Emil Molt’un isteği üzerine ortaya çıktı. 1919’da Avusturyalı Rudolf Steiner, filozof, bilim adamı ve sanatçı, Almanya Stuttgart’taki Waldorf Astoria Sigara Fabrikası işçilerine konferanslar vermek üzere davet edildi.  Molt, Rudolf Steiner’e fabrikadaki işçilerin çocukları için “İnsanın antropolojik anlayışına dayanan bir okul kurmak mümkün olur mu?” diye sordu ve Steiner bunu kabul etti. Ancak Steiner bunu yapmayı, dört koşulla kabul etti: Okul tüm çocuklara açık olacaktı; karma öğrenim olacaktı; Birleştirilmiş on iki yıllık eğitim olacak ve öğretmenler çocuklarla doğrudan ilgileneceklerdi; Üzerlerinde ekonomik kaygılar ve hükümetin müdahalesi en az düzeyde olacak; dolayısı ile okulun işleyişinde yönetici rolünde olacaklardı. Muhtemel öğretmenler için bir deneme sürecinden sonra Molt koşulları kabul etti. Bağımsız Waldorf Okulu, 7 Eylül 1919’da açıldı.Waldorf eğitimindeki merkezi görüş, öğrencilerin kendi görgüleri ve dünyadaki yerleri için anlayışlarını geliştirmek ve her insanın dış görünüşünün bağımsız olduğu fikrinin oluşturulmasıdır. İnsanlar öncelikle belirli bir milletin üyesi değil, dünya vatandaşları ve insanlığın üyesidirler. Waldorf eğitiminde, çocuğun tüm yönleriyle eğitilmesi amaçlanmıştır. Bunlar; akıl, kalp ve yetenek olarak tamamlanır. Bu şekilde sağlıklı, duygusal bir gelişim hedeflenir. Eller, hem ilk akademik konularda hem de daha sonraki sanatsal el işi ve el sanatı çalışmalarında kullanılır. Waldorf eğitimi, entellektüel bir içeriği çocuğa zorla öğretmektense; uyandırılmış ve geliştirilmiş yeteneklere ulaşmayı çabalar. Böylece elde edilen bilgi miktarına oranla daha fazla öğrenme olur. Öğrenme, kendini ve dünyayı keşfetmenin yolculuğu haline gelir.

Page 5: Waldorf Schools .updatedversion

WALDORF OKULLARININ FELSEFESİ

Gelişmekte olan bir insan varlığının nasıl yapılandığını anlamak için, doğasına insanbilimsel açıdan göz atarsak;

    Dünyaya gelen çocukta gördüğümüz yegane varlık parçası, diğer canlılarda da olan  fiziksel bedenidir. Bu fiziksel beden, geri kalan fiziksel dünyayla aynı maddelerden, yani minerallerden oluşmuştur ve aynı fizik yasalara tabidir.

    Ancak mineral üzerinde etkin olan kuvvetler, onun canlı bir varlık olmasına yetmez. Canlı varlık haline gelmesi için başka bir “içsel kuvvet” etkin olur. Bitkiler ve hayvanlar dünyasıyla birlikte sahip olduğumuz bu bedene, “yaşam bedeni” veya can denir. Bu beden, fiziksel bedenin maddeleri ve kuvvetlerinin büyüme, kendini üretme ve beden içi sıvıların içsel devinimini düzenler. Aynı zamanda fizik bedenin yapılandırıcısı, mimarı ve sakinidir. Nasıl rüzgarı ya da elektriği ve manyetizmayı göremiyorsak ama etkileri üzerinden var olduklarını biliyorsak, bu yapılandırıcı güçler bedenini de göremeyiz, ama var olduğunu biliriz.

Page 6: Waldorf Schools .updatedversion

•    İnsanın üçüncü varlık parçası duyumsama bedenidir. Bu beden acı, haz, içgüdü ve heyecanların taşıyıcısıdır. Bitkilerde duyumsama bedeni yoktur, yalnızca fizik ve eter beden vardır. Bitkilerin dış uyaranlara tepki vermesini, duyumsama olarak yorumlayamayız. Zira burada önemli olan, bir varlığın dıştan gelen bir uyarana bir yanıt vermesi değildir, önemli olan daha ziyade bu dışsal uyaranı, bir içsel süreç sayesinde işleyip dönüştürerek acı, haz, güdü, arzu şeklinde yansıtmasıdır. Bu içsel süreç önemlidir. Duyumsama bedeni yalnızca hayvanda ve insanda bulunur.•    İnsan, kendisini doğanın diğer varlıklarının ötesine aşırtan dördüncü bir varlık parçası daha geliştirmiştir. Bu da “Ben” denen varlık parçasıdır ve  insanın ancak kendisi için dillenebileceği bir sözcüktür. İnsanın “ben” diyebilmesi için, kendi içinde tanışmış olduğu bir varlığın farkına varmış olması gerekir. İçinde kendi düşüncesiyle kavrayabildiği bir dünyayı, kendi dünyasını taşımaktadır. Buna “ben-bedeni denir ve insan ruhunun taşıyıcısıdır.

Page 7: Waldorf Schools .updatedversion

Ben ancak toplumsal çevreyle ilişki ve iletişim halinde gelişir ve kendi yazgısını gerçekleştirir. Öte yandan ben, bedende de bir ben-organizasyonu oluşturarak, bu sayede bilincin altına derinlere kadar uzanarak bedenin işlevsel düzenini ve yapısını, insana yaraşır şekilde ve bireysel olarak biçimlendirir. Hiçbir insan organizması diğerinin aynı değildir. Alın, yüz, ses, eller, duruş hepsi bir kerelik ve birbiriyle karıştırılamaz bir kişiselliğin dışa vurumudur. Bu bireysel damgalanma ta metabolizmaya kadar uzanır.

Ben’in uyanmasıyla, insan hayvanın ötesine geçer. Ben bütün varlık parçaları üzerinde çalışır ve haz ve acı, sempati ve antipati inceltilerek arındırılır, duyumsama bedeni dönüştürülür. Ben, yaşam bedeni üzerindeki çalışmalarıyla onu, alışkanlıkların ve kalıcı eğilimlerin, karakter ve belleğin taşıyıcısı haline getirir. Beni yaşam bedeni üzerinde çalışmamış bir insanın henüz yaşantılarının anıları yoktur, resimler vardır. Anımsamalar ancak üç yaş civarında çocuk kendisine “ben” dediğinde başlar.

Page 8: Waldorf Schools .updatedversion

Steiner’e göre, dik duruş, devinim ve yürüyüşteki bireysellik, dil ve kendini ifade, bakışlar ve son olarak da düşünme, duyumsama ve irade asla bedenselliğin bir sonucu değildir, tersine sürekli kendisini bedensellikte gerçekleştiren bir ruhsal-tinsel varlığın dışavurumlarıdır.

Eğitimci olarak işte insanın fizik beden, yaşam bedeni, duyumsama bedeni ve beninden oluşan bu dört varlık parçası üzerinde çalışmakta olduğunun bilincine varması gerekir. Bu varlık parçalarının gelişiminin, yaşamın birbirini izleyen yedişer yıllık bir ritim  içinde değişik dönemlerinde farklı biçimlerde ve üç doğumla gerçekleştiğini açıklayan Rudolf Steiner, eğitimin her şeyden önce i l i ş k i olduğu üzerinde durmuştur. Eğitmenin çocukla sağlıklı bir ilişki kurabilmesi, onu olduğu gibi anlayabilmesi ve kabul edebilmesi için önce kendi üzerinde çalışması ve kendini gözlemlemesi, tanıması gerektiğine işaret eder.

Page 9: Waldorf Schools .updatedversion

Çünkü eğitsel ilişkide etkin olan, insanın bildikleri, niyeti ya da yapmak istedikleri değildir; tersine eğitmenin çocuk için kim   olduğu, çocuğun önünde n a s ı l olduğudur. Kendi mizacına göre çocuklarla karşılaşmada nasıl bir beklenti ve tutum içinde var olmaktadır,  belirleyici olan budur. Eğitmenin varlığı, hareketleri, davranışı, olaylar karşısındaki tutumu, konuşması, güleryüzü, neşesi, iyimserliği önemli örnek oluşturur. Demek ki eğitmenin mizacı da bu karşılaşmada öne çıkar.Mizaç, insan varlığına temel rengini verir. İnsanın atalarından ve ailesinden gelen genetik verilerle, daha önceki tinsel yaşamından getirdiği ve kaderini oluşturacak gelişmişlik ya da olgunluk bilgileri arasındaki bağlantıyı bu renkler sağlar. Kolerik mizaç, flegmatik mizaç, melankolik mizaç ve sanguinik mizaç özellikleri aslında her insanda karmaşık bir birliktelik içindedir, ama bu özelliklerden biri daha fazla öne çıkar. Eğitimci çocukta hangi niteliklerin ortaya çıkmak istediğine bakarak, çocuğun önünü açmalıdır. Bunun için de eğitmen ya da öğretmenin önce cesaret, uyanıklık ve esneklikle kendi mizacını tanıması gerekir; böylece karşısındaki çocukların mizacını nasıl etkilediğini kavrayabilir. Bu nedenle kendisini sürekli eğitir.

Page 10: Waldorf Schools .updatedversion

O bakımdan Rudolf Steiner, eğitimcinin önce insan olarak nefsini terbiye etmeyi öğrenmesi gerektiğine işaret eder. Altı aşamalı bir alıştırmalar zinciri önererek eğitmenin kendini, duygularını, duygularının dışa vurumunu, düşüncelerini, çağrışımlarını, davranış ve tutumlarını eğitmesini salık vermektedir. Hayata karşı sabır, hoşgörü ve yansızlık, açıklık geliştirmeli ve belli bir dinginlik ve denge oluşturmalıdır. Bu sırada ilgisini, coşkusunu ve sevgisini elbette yitirmemeli, sanatsal alıştırmalarla becerilerini geliştirmeli, sürekli araştırmalıdır. Çünkü her çocuk bambaşka bir bilmecedir ve bu bilmeceyi çözmek için eğitimci sürekli öğrenmeye ve değişime-dönüşüme hazır olmalıdır. Çocuklar, bilinçli olmasa da karşısında her şeyi bilen ve tam olgunlaşmış bir insan değil, her karşılaşmada yeni bir şeyler öğrenmeye hazır olan ve kendini eğiterek geliştirebilen insanı ararlar. Bu bakımdan eğitmen, yeniden öğrenmesine ve kendini geliştirmesine olanak verdikleri için çocuklara şükran duymalıdır.

Page 11: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf okullarında uygulanan pedagojinin çekirdeği işte çocuklarla erişkinler arası ilişkilerdir, yani birebir karşılaşmadır. Eğitim sanatı da çocuklarla erişkinler arasında, insanın bedensel, ruhsal ve tinsel gelişimini destekleyen ilişki ve karşılaşma biçimleri için gerekli temelleri oluşturmaya çabalayan bütünsel bir yaklaşım olarak anlaşılmalıdır. Çocuk ya da eğitmen, içten içe kendisini faal olmaya teşvik edilmiş hissediyor, araştırmaya merak salıyor, deneyimliyorum ve kavrıyorum, öyleyse öğreniyorum diyorsa, eğitim bir özgürlük edimi olarak gerçekleşiyor demektir.

Page 12: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf eğitimi asla bir program, bir reçete olarak uygulanamaz. Tersine daima ve sadece o anki somut ve bir kerelik çocuk-eğitmen ilişkisinden yola çıkar. Yaklaşım daima gelişme ve denemedir. Okul öncesi dönem için metodik-didaktik önerileri yoktur. O nedenle eğitmene sürekli kendini eğitme temelinde büyük özgürlük içinde bu karşılaşma ortamını sağlama görevi düşer. Sanat, yapıp edebilme ile bilgi bir araya geldiğinde ve yaratıcı biçimde fanteziyle birlikte uygulamaya aktarıldığında ortaya çıkar. O nedenle Waldorf / Steiner pedagojisinin bir eğitim sanatı olduğundan söz edilir.

Page 13: Waldorf Schools .updatedversion

İnsanın ailesinden ve atalarından aldıkları vardır, toplumsallaşma sırasında onu belirleyen yaşantılar vardır. Ama en önemlisi insanın kendisidir. Her şeyin insan tarafından yaşanması, deneyimlenmesi, içselleştirilmesi, işlenmesi ve ancak ondan sonra dışa vurulması gerekir. Eğitim sanatında çocuğun içinde verili olan bir öğrenme motivasyonu olduğu varsayılır. Çocuk oynayarak, kendi kendine yönünü bulur. Oyun sırasında doğuştan getirdiği yatkınlıklarla toplumsallaşma dengeli biçimde desteklenir. Bu arada müzik, biçimlendirme, şarkı söyleme ve dans etme gibi sanatsal yaşantılarla duyuların geliştirilmesi çocuğun kendini sağlıklı biçimde “iyi” hissetmesine olanak verir. Bu da yaratıcı zekanın faaliyetini sağlar. Eurythmie (Ek 4) ise çocuklukta ve okulda bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlığın temellerini atmaya yardımcı olur.

Page 14: Waldorf Schools .updatedversion

Okul, yalnızca belli konuların öğrenildiği bir yer değildir. Okulun nerede olduğu, hangi mahallede ve toplumsal çevrede bulunduğu, onun sosyal işlevini de belirler. Her sınıf, çocuğun ileride büyüdüğünde kocaman dünyada neler yapması ve bilmesi gerektiğinin alıştırmasını yapabildiği korunmuş mekandır. Özgür sosyal, kültürel ve yerel bir yaşama mekanıdır. Sınıfta bulunan çeşitli yetenekte çocukların karışımı ne kadar çoksa, öğrenciler arasında merak, hoşgörü ve işbirliğinin gelişmesi o denli güçlü olur.  Özgür tinsel yaşam ilkesi egemen olmalıdır. Okul denen organizma, insanlar arası ilişkilerin yasalarının ve birlik oluşturmanın gerçekleştirildiği, anlam üreten önemli toplumsal yerdir.

Page 15: Waldorf Schools .updatedversion

Steiner, çocuk denen varlığın, bir önceki nesle göre değil, içinde bulunduğu çağda anlaşılmasına çalışılmalıdır, diyor. Eğitimbilim, erişkinin çocukla karşılaşmasının bilimi olduğundan, üniversitede kuramsal olarak yapılamaz. Çocuk, ancak böyle karşılıklı birebir bir ilişki içinde yaşadığında varlığını dışa vurur. O nedenle, çocuklarla sorumlu bir birlikte yaşam biçimlendirmesi olarak eğitim gerekiyor, bu da eğitimi sanat olarak idrak etmek ve uygulamakla olanaklıdır.

Page 16: Waldorf Schools .updatedversion

Pedagojik ana yasaya göre eğitimin görevi, oluşan insanın kendi varlık temelini keşfetmesini sağlamaktır. İçinde bireysellik arzusu, kendini gerçekleştirme arzusu taşıyan çocuğa gelişme yardımı, yani ebelik yapmak gerek. Pedagojik olgunun kaynağı ve hedefi, özgürlük kalitesini geliştirmek olduğundan, eğitmenin özgür istenci önde olmalı. Zorunlu uyulması gereken talimatlara göre değil, özgürce o saatleri çocukla birlikte yaşayarak yaşatacak yaratıcılık ve esneklik ortaya konmalıdır. Waldorf pedagojisi, eğitmenden bağımsız bir program değildir, zira temeli insanın insanla doğrudan karşılaşması ve birlikte öğrenerek büyümesi ve gelişmesidir. Özgürlük ise, gerçek yaşam koşullarıyla ilişki kurarak ve özgürce bu ilişkileri geliştirerek mümkün olur.

Page 17: Waldorf Schools .updatedversion

Eğitim, insanı madde ve ruh düalitesi içinde değil, fiziksel-bedensel varlık, ruhsal varlık ve tinsel varlık (manevi varlık) olarak üçlü yapıda ele alan yaklaşımla ancak verimli ve özgür olabilir. O nedenle eğitim ve öğretim bir sanat haline gelmelidir ve bu sanatın temelinde sevgi dolu birebir ilişki ve kendini hasretme yatar.

Page 18: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf pedogojisinde çocukların okul çağına gelinceye kadarki eğitimi ve öğretimi için hedefler

YETKİNLİK MERKEZLERİ OLARAK WALDORF ÇOCUK YUVALARI

Waldorf çocuk yuvaları kendilerini yalnızca koruyup kollama kurumları olarak idrak etmezler, tersine tekil çocuğun eğitime başlama ve gelişme koşullarını iyileştirmek ve ona neşeli, öğrenme yoğunluklu ve mutlu bir çocukluk dönemi sağlamak isterler.

Okul çağından önceki çocukların tek boyutlu entelektüelliğe, zihinselleşmeye ihtiyacı yoktur ve bunu taşıyamazlar da. Tabii itaat pedogojisine de ihtiyaçları yoktur. Onların, kendilerine yol gösterebilecek, öğrenme şansı tanıyacak anne-babanın ve iyi eğitilmiş pedagogların itinalı kılavuzluğuna ve desteğine ihtiyacı vardır. Kendi yollarını bulmaları ancak böyle mümkün olacaktır.

Waldorf pedagojisinde ve Waldorf çocuk yuvalarında yaşamın ilk altı, yedi yılı için ya da eğitim ve gelişim hedefi olarak özellikle yedi yetkinlik alanı geçerlidir.

Page 19: Waldorf Schools .updatedversion

Bedensel ve devinimsel yetkinlik

Waldorf çocuk yuvalarında çocukların çok yönlü hareket edebilmesine büyük önem verilir: düzenli yürüyüşler ya da bahçede oynama Ek 5 ve çalışma kadar rond yapmak ya da parmak oyunları ve dikiş, örgü gibi el işleri de bu yelpazeye dahildir.

Yöntemsel uyarılar: Bedenin algılanması, beden duygusu, kaba ve ince motorik koşma, tırmanma ve ip atlama sırasında, ya da rond yaparken, bahçede veya mutfakta, oyun veya çalışma sırasında, basit müzik aletleri çalarken, alet edevatla çalışırken (örneğin bir kuş yuvası gibi basit eşya yaparken) gelişir.

Page 20: Waldorf Schools .updatedversion
Page 21: Waldorf Schools .updatedversion
Page 22: Waldorf Schools .updatedversion
Page 23: Waldorf Schools .updatedversion
Page 24: Waldorf Schools .updatedversion
Page 25: Waldorf Schools .updatedversion
Page 26: Waldorf Schools .updatedversion
Page 27: Waldorf Schools .updatedversion
Page 28: Waldorf Schools .updatedversion
Page 29: Waldorf Schools .updatedversion
Page 30: Waldorf Schools .updatedversion
Page 31: Waldorf Schools .updatedversion
Page 32: Waldorf Schools .updatedversion
Page 33: Waldorf Schools .updatedversion
Page 34: Waldorf Schools .updatedversion
Page 35: Waldorf Schools .updatedversion

Duyusal ve algısal yetkinlik

Waldorf çocuk yuvasında çocuklar önce gerçek dünyayı duyularıyla keşfedebilmeli ve araştırabilmelidir; bu arada da basit, algılanabilir bağlantıları tanımayı ve anlamayı öğrenmelidir. Böylece, keşfetme sevinci ile birlikte yavaş yavaş başlıca temel doğa yasalarını öğrenirler. Daha karmaşık bağlantıları öğrenmeden, kavramaya girişmeden önce çocuklara, hiç olmazsa bu tür temel ön koşulların aktarılmış olması gerekir. Bu nedenle, çocuk yuvasındayken bilgisayar ya da televizyon, daha sonra gerekli olacak medya yetkinliği için asla destekleyici değildir.

Page 36: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar: İnsanın örneğin dokunma duygusu, yaşama duyusu, kendi devinimini algılama duyusu, denge duyusu, koku alma duyusu, tat alma duyusu ve görme duyusu gibi on iki duyusunun desteklenmesi. Sağlıklı ve doğala yakın üretilmiş gıdalar, kullanılan malzemenin duyuları kandırmaya yönelik olmayan (tahta gibi görünür, ama aslında plastiktir) sahiciliği ve doğallığı bu gelişimi destekler, aynı zamanda çocuğun yakın çevresinde uyumlu biçimlendirilmiş mekanlar, malzeme ile renklerin uyumluluğu gibi örnekler sayabiliriz.

Page 37: Waldorf Schools .updatedversion
Page 38: Waldorf Schools .updatedversion
Page 39: Waldorf Schools .updatedversion
Page 40: Waldorf Schools .updatedversion
Page 41: Waldorf Schools .updatedversion
Page 42: Waldorf Schools .updatedversion
Page 43: Waldorf Schools .updatedversion
Page 44: Waldorf Schools .updatedversion

“Yapının iç mekanı, ruhun sonsuzluğuna pencereleri ile değil ama formu ve biçimi ile çevrelenerek açılacak”… Baktığımızda renk, biçim ve diğer bileşenleriyle gözlerimiz ve kalbimizi duvarlarından içeriye nüfuz etmeye çağıran, tecrit edilmeden ayrılmış iç mekanlar oluşturmaya çalışmalıyız.

Rudolf Steiner

Page 45: Waldorf Schools .updatedversion
Page 46: Waldorf Schools .updatedversion
Page 47: Waldorf Schools .updatedversion
Page 48: Waldorf Schools .updatedversion
Page 49: Waldorf Schools .updatedversion
Page 50: Waldorf Schools .updatedversion
Page 51: Waldorf Schools .updatedversion
Page 52: Waldorf Schools .updatedversion
Page 53: Waldorf Schools .updatedversion
Page 54: Waldorf Schools .updatedversion
Page 55: Waldorf Schools .updatedversion
Page 56: Waldorf Schools .updatedversion
Page 57: Waldorf Schools .updatedversion
Page 58: Waldorf Schools .updatedversion
Page 59: Waldorf Schools .updatedversion
Page 60: Waldorf Schools .updatedversion

“ Bizler renkleri ruhsal anlamda içimize emerek kendimize mal ediyoruz, örneğin mavi dinlenmenin ifadesi iken kırmızı tutku ve atılganlığın ifadesi oluyor. Akıp giden renk denizini, onu anlamaya egomuz ile yaklaştığımız için akıp giden duygu ve his denizi olarak değiştirerek algılıyoruz. Bir renk gördüğümüzde, bu renk doğada var olan sadece bir renk olmasına rağmen, ona birtakım estetik duygular beslemekten ve birtakım güzellik standartları atfetmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Bu bize sanki kendi bileşenimizmiş gibi renkleri yaşamamız, renklerin içine nüfuz etmemiz gerektiğini gösteriyor.

Rudolf Steiner

Page 61: Waldorf Schools .updatedversion
Page 62: Waldorf Schools .updatedversion
Page 63: Waldorf Schools .updatedversion
Page 64: Waldorf Schools .updatedversion
Page 65: Waldorf Schools .updatedversion
Page 66: Waldorf Schools .updatedversion
Page 67: Waldorf Schools .updatedversion
Page 68: Waldorf Schools .updatedversion
Page 69: Waldorf Schools .updatedversion

Hungry Hollow Co-op, part of the Green Meadow Waldorf School, is an organic-food store in Chestnut Ridge where members pay a small fee to join, giving them a voice in

Page 70: Waldorf Schools .updatedversion

Dil yetkinliği

Waldorf çocuk yuvalarında şarkıların, masalların, şiirlerin, parmak oyunlarının ve uyaklı tekerlemelerin büyük önemi vardır. Böylece çocuklar, dili oynarak öğrenir ve kendilerini anadillerinde rahatça ifade edebilme duygusunu yaşarlar. Bu sırada eğitmenlerin konuşma biçimi sevgi ve şefkat dolu, açık seçik ve resimsel, üstelik çocuğun yaşına uygun olmalıdır. Burada ne bebek dili denen o garip kısaltma ve yarım yamalak konuşma tarzını, ne de soyut açıklamaları bulabilirsiniz.

Page 71: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar: İyi dilsel örnekler, belirgin, sözcükçe zengin ve resimsel bir dil, şarkılar, şiirler, parmak oyunları, tekerlemeler, eşyanın gerçeğine uygun ve uzmanca adlandırılması, örneğin bitki ve hayvan isimleri gibi. Her gün anlamlı öykülerin ve masalların anlatılması ve birlikte okunması ; çocukların konuşmasına, kendini ifade etmesine izin verilmesi, zaman tanınması, hemen düzeltme yapılmaması, dinlemeye zaman ayrılması - böylece okuma sevinci ve okuma yeteneği gelişir.

Page 72: Waldorf Schools .updatedversion
Page 73: Waldorf Schools .updatedversion
Page 74: Waldorf Schools .updatedversion
Page 75: Waldorf Schools .updatedversion
Page 76: Waldorf Schools .updatedversion
Page 77: Waldorf Schools .updatedversion
Page 78: Waldorf Schools .updatedversion
Page 79: Waldorf Schools .updatedversion
Page 80: Waldorf Schools .updatedversion
Page 81: Waldorf Schools .updatedversion

Düşgücü ve yaratıcılık yetkinliği

Waldorf çocuk yuvasında, çocuğun düşgücü yetisinin gelişimi ve beslenmesi çok somut biçimler alır. Orada özellikle henüz norma uydurulmamış ve neredeyse bitirilmemiş, tamamen biçim kazanmamış, çocukların yaratıcı güçlerini uyaran çok sayıda oyuncak bulunur. Anlatılan öykü ve masallar çocukları, duyduklarını oyunbaz bir yaratıcılıkla hayata geçirmek ve dönüştürmek için teşvik eder. Gündelik oyun saatleri uygulaması, çocukların verimli biçimde, bir şeye yoğunlaşarak ve daima yeniden körüklenen bir yaratıcı sevinçle faaliyetle bulunmaları için gerekli zamanı sağlar.

Page 82: Waldorf Schools .updatedversion
Page 83: Waldorf Schools .updatedversion
Page 84: Waldorf Schools .updatedversion
Page 85: Waldorf Schools .updatedversion
Page 86: Waldorf Schools .updatedversion
Page 87: Waldorf Schools .updatedversion
Page 88: Waldorf Schools .updatedversion
Page 89: Waldorf Schools .updatedversion
Page 90: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar : Taşlar, tahtalar, levhalar, çaputlar gibi fanteziyi uyaran, yani serbest çağrışıma izin veren oyuncaklar ve oyun malzemesi; ormanda ya da bahçede düzenli belirlenmiş süreyle örneğin rol oyunları, kukla oyunları gibi çok yönlü oyun ve biçimlendirme durumları yaratmak; yönlendirmeli özgür oyunlar; ayakkabı tamircisi, marangoz, terzi gibi el işi ve zanaat oyunları; yani ‘’ ilk meslekler’’ dediğimiz işlerin oynayarak öğrenilmesi ve bunlarla bir ilişki kurulması; uyarıcı öyküler dinlemek ve onları oyun haline dönüştürerek sahnelemek.

Page 91: Waldorf Schools .updatedversion
Page 92: Waldorf Schools .updatedversion

Play games

Page 93: Waldorf Schools .updatedversion
Page 94: Waldorf Schools .updatedversion
Page 95: Waldorf Schools .updatedversion
Page 96: Waldorf Schools .updatedversion
Page 97: Waldorf Schools .updatedversion
Page 98: Waldorf Schools .updatedversion
Page 99: Waldorf Schools .updatedversion
Page 100: Waldorf Schools .updatedversion
Page 101: Waldorf Schools .updatedversion
Page 102: Waldorf Schools .updatedversion
Page 103: Waldorf Schools .updatedversion
Page 104: Waldorf Schools .updatedversion
Page 105: Waldorf Schools .updatedversion
Page 106: Waldorf Schools .updatedversion
Page 107: Waldorf Schools .updatedversion

Toplumsal yetkinlik

Waldorf çocuk yuvası yön verici bir yaşam ortamıdır. Çocuklar bu ortamda günlük ve haftalık yapılandırıcı bir ritimle tanışır, kurallar olduğunu, tekil çocuk için olduğu kadar grup için de ödevler bulunduğunu (örneğin ortalığı toplamak ya da masayı hazırlamak gibi) yaşıyarak öğrenir. Bu bağlamda daima yeniden erişkinin yapıp ettiklerini taklit ederek yön bulurlar. Sorumluluk üstlenmeyi ve bu sırada oluşan kendi biçim kazanma alanından yararlanmayı öğrenirler – aynı zamanda pratik faaliyet alıştırmaları yaparlar.

Page 108: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar : Bulaşık yıkama ya da çiçekleri sulama, birlikte masal öykü dinleme gibi faaliyetlerde karşılıklı yardımlaşma ve görev üstlenme; anne, baba, çocuk gibi rol oyunları, itfaiyecilik, hastane, bakkal gibi meslekler; vermeyi, almayı ve paylaşmayı öğrenme; anne-babanın çocuk yuvasında oyuncak tamiri, bayram ve kermeslerde işbirliği, yenileme çalışmalarına katılım benzeri faaliyetlerde nasıl birlikte çalıştığını yaşayarak öğrenme; çelişki ve sorun çözüm alıştırmaları, örneğin özür dilemeyi öğrenme.

Page 109: Waldorf Schools .updatedversion
Page 110: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf+preschool+classroom

Page 111: Waldorf Schools .updatedversion
Page 112: Waldorf Schools .updatedversion
Page 113: Waldorf Schools .updatedversion
Page 114: Waldorf Schools .updatedversion
Page 115: Waldorf Schools .updatedversion
Page 116: Waldorf Schools .updatedversion

Motivasyon ve yoğunlaşmada yetkinlik

Waldorf pedogojisi, bu iki tasarımı bir araya getirip aralarında bağlantı kurmayı görev bilmiştir: Küçük çocuğun gelişimi için zararlı olan izlenimleri ondan uzak tutmaya çalışır (örneğin erken yaşlarda televizyon izleme gibi), buna karşın ağırlığı sağaltıcı faktörlere verir. Erken çocuklukta bile çocuğu öğrenme ve faaliyette bulunma ihtiyacına bakarak, taklit etmesi için örnek olma üzerinden onu uyarmaya çalışır. Gündelik akıştan, bazı bayram ve kutlamalarla yıllık akışa kadar çocuk yuvasında düzenli ritmik tekrarlar ve ritim verici biçimlendirme elemanları, çocukların yoğunlaşma yeteneğini geliştirmeye yardımcı olur, ilginç ve uyarıcı faaliyet olanakları yaratılarak çocukların motive olması sağlanır.

Page 117: Waldorf Schools .updatedversion
Page 118: Waldorf Schools .updatedversion
Page 119: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar : çocuğu kendi başına faal olmaya uyaran ve çeşitli imkanlar tanıyan, kendi kendine oluşturduğu oyunlar, oyuncaklar; işlerin bütünsel olarak baştan sona öğrenilmesi ve alıştırma yapılması (ekmek, kurabiye yapma, yıkama, temizleme, bahçe işleri), pedagogun ilgi duyması sayesinde çocuklara şevk verme, merak uyandırma, anlamsız veya sağlıksız faaliyetler yerine, erişkinlerin yaşama uygun etkinliklerine ayak uydurma ve yaşıyarak öğrenme.

Page 120: Waldorf Schools .updatedversion
Page 121: Waldorf Schools .updatedversion
Page 122: Waldorf Schools .updatedversion
Page 123: Waldorf Schools .updatedversion
Page 124: Waldorf Schools .updatedversion
Page 125: Waldorf Schools .updatedversion
Page 126: Waldorf Schools .updatedversion
Page 127: Waldorf Schools .updatedversion
Page 128: Waldorf Schools .updatedversion
Page 129: Waldorf Schools .updatedversion

Etik – ahlaki değerlerde yetkinlik

Waldorf pedagojisi, moral ve etik eğitimi son derece bilinçli olarak kendi pedagojik tasarımına almıştır. Çocukların iyilik, güzellik, doğruluk için bir koordinatlar sistemine ihtiyaçları olduğu kadar, başka insanlara, başka kültürlere ve yaratılmış olana saygı duymaya da ihtiyaçları olduğunun bilincindedir. Bununla kişisel sorumluluk üstlenme arasında bağlantı olduğunu öğrenmeleri gerekir.

Page 130: Waldorf Schools .updatedversion

Yöntemsel uyarılar: Yön verici öyküler, kutlamalara hazırlık ve kutlama, doğayla sevgi dolu ilişkiler kurma, yalap şap göz boyayan bir pedagojiden bilinçli olarak vazgeçme, yakınlarını, komşusunu sevme konusunda uygulama, şükran duyma (yemek sonrası sofrada dua) ve yardıma hazır olma, dernek, birlik, politika, yuva, sivil toplum kuruluşları gibi yerlerde anne-babanın katılımını yaşama, çok kültürlülük özelliklerine dikkat etme; başka halkların ayırıcı özelliklerine, geleneklerine saygı, onların adetlerini, şarkılarını, masallarını öğreme.

Page 131: Waldorf Schools .updatedversion
Page 132: Waldorf Schools .updatedversion
Page 133: Waldorf Schools .updatedversion
Page 134: Waldorf Schools .updatedversion
Page 135: Waldorf Schools .updatedversion
Page 136: Waldorf Schools .updatedversion
Page 137: Waldorf Schools .updatedversion
Page 138: Waldorf Schools .updatedversion
Page 139: Waldorf Schools .updatedversion
Page 140: Waldorf Schools .updatedversion
Page 141: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Eğitmeni ve Öğretmeni Okuldan okula ihtiyaçlar çeşitlense de sınıf öğretmenleri bir üniversite

diploması ve bir Waldorf okulu öğretmen eğitim koleji ya da enstitüsünün sertifikasına sahip olmak zorundadırlar. Bazı eğitim programları, A veya B dereceli Waldorf eğitim sertifikalarını kabul ederler. Öğretmenler için eğitim, 2 ya da 3 yıldır. Tecrübeli Waldorf öğretmenlerince gözetim ve denetim altında uygulamalı bir eğitim söz konusudur. Ayrıca kimlikleri gösteren her türlü belge öğretmen olmalarına uygun olmalıdır. Yetkilendirme şartları bunu gerektirir. Rudolf Steiner 1922’de Oxford’taki konuşmasında öğretmenler için üç altın kural belirledi: Dünyaya gelen çocuğu minnettarlıkla kabul etmek, ona sevgiyle öğretmek ve insana yakışan gerçek bağımsızlık içerisinde ona önderlik etmek. Waldorf öğretmenleri yetiştirmek üzere tüm dünyada 50’nin üzerinde öğretmen enstitüsü mevcuttur. 7 ve 14 yaşlar arası çocuğun otoriteyi en iyi öğrenip kabul edebileceği yaşlardır. İlköğretim okullarının kısmen daha küçük sınıflarında, çocuk deneyimlerinin bir çoğunu evi ve ailesiyle yaşamıştır. Sınıf onun için bir tür aile ortamı olur ve otorite simgesi de öğretmendir. Öğretmen anne ve babanın rolünü alır. Bu yaklaşımla öğretmenler ve öğrenciler birbirlerini çok iyi tanıyabilmelidirler. Öğretmenler öğrencileri bireysel olarak tanıyıp eğitimleri için en iyi yolu bulabilmeliler. Ayrıca sınıf öğretmeni bir çok ailede ailenin bir üyesi gibi görünmektedir. Öğretmenler Waldorf öğretmeni olmak için ayrılmış kişilerdir ki dolayısıyla bir çocuk ile anlaşmazlık pek söz konusu değildir. Çocuğun ihtiyaçlarını anlamak gerekir. Öğretmenlik rolünün merkezi öğretmenin eğitimiyle birlikte kendi mizacıdır. Bu tür problemler ortaya çıkarsa, tüm öğretim kadrosu, öğretmen ve aileyle birlikte sınıfa ve öğrenciye gösterilmesi gereken doğru davranışı tespit edip uygulanması işini üstlenir.

Page 142: Waldorf Schools .updatedversion

DÜNYADA WALDORF OKULLARI

Bugün Waldorf Okulları akımı, hızla büyüyen bir akımdır ve tüm dünyada, 600 ‘ü Avrupa’da, 150’si Amerika’da ve 100’ü dünyanın geri kalan kısımlarında olmak üzere 850 Waldorf Okulu bulunmaktadır. Ayrıca yine tüm dünyada 1200 Waldorf Anaokulu bulunmaktadır. Şu anda 32’den fazla ülkede, hemen hemen 120.000 öğrenciye hizmet eden, 1000’den fazla Waldorf Okulu bulunmaktadır. Okullar dünyanın her neresinde olursa olsun Almanya Stuttgrat’taki Waldorf Dünyasının ana sitesi içerisinde yer alır.

Page 143: Waldorf Schools .updatedversion

EK 1- Waldorf Okullarında Müfredat

Waldorf müfredatı bir çocuğun gelişiminin çeşitli evrelerine cevap olacak şekilde düzenlenmiştir. Öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişki, çocukluk döneminden ilk ergenliğe değişim boyunca çok büyük önem taşımaktadır. Tarih, dil sanatları, fen ve matematik gibi temel konular günde iki üç saatlik ders bloklarıyla öğretilir. Steiner, çocukluğu üç evreye ayırmaktadır: 0-7 yaş dönemi, 7-14 yaş dönemi, 14 yaşından sonraki dönem.a. Sınıf 1-3Doğumundan yedi yaşına kadar olan evrede çocuk için her şey somuttur. Sayı ve harf gibi soyut kavramlar, çocuk tarafından denenmedikçe algılanamaz. Örneğin “bir burun, iki göz” dersek ancak bu sayılar çocuk için bir şeyler ifade edebilir. Steiner, küçük çocukların hassas bir duyu organı gibi çevresindeki örnekleri takip ve taklit ettiğini; bu yüzden de çocuk üzerinde etkili olan yetişkinlerin çocuklar için model teşkil ettiklerinin farkında olmaları gerektiğini vurgular. Steiner, anne-babalara şu tavsiyede bulunur: “Eğer çocuğunuza ideallerinizi aşılamak istiyorsanız, kendi kendinizin ideali olmalısınız.” Bu yaş grubu için hazırlanan Waldorf programları, çocuk 3 yaşındayken başlar. Bu programların resim, oyunlar, şarkılar, hikâyeler, bahçe işleri ve mevsime bağlı faaliyetlerden oluşan bir müfredatı var. · Alfabe ile resimli tanışma,yazma, okuma,heceleme, şiir ve piyes· Halk hikayeleri, peri masalları, fabllar, efsaneler,eski ahit hikayeleri· Sayılar, temel matematik işlemleri (toplama, çıkarma, çarpma, bölme)· Doğa hikayeleri, ev yapımı ve bahçecilik

Page 144: Waldorf Schools .updatedversion
Page 145: Waldorf Schools .updatedversion
Page 146: Waldorf Schools .updatedversion
Page 147: Waldorf Schools .updatedversion

Ek 2 – Biyolojik Dinamik Tarım

Daha önceleri avcı ve toplayıcı olan insan, yerleşik düzene geçtikten sonra çiftçi ve hayvan besleyici olmuş ve yeryüzünde büyük değişikliğe yol açmıştır. Tarım ve hayvancılık sayesinde doğal çevre giderek bir kültür çevresi haline gelmiş (kültür aslında toprağı işlemek anlamına gelir), insan da sadece doğanın bir parçası olmaktan çıkarak, doğayı değiştirip dönüştüren bir varlık haline gelmiştir. Eskiden kendi kendine yeten ve küçük bir yöre için üreten çiftçi, nüfusun gittikçe çoğalması ve endüstri ile teknik gelişmeler sonucu, büyük yığınlar için de üretim yapmak zorunda kalmıştır. Topraktan kısa zamanda daha çok ürün elde etme zorunluluğu, çiftçiyi tek tip üretim yapan büyük işletmelerde çalışan haline getirmiş ve doğa, sömürülecek nesneye indirgenerek tüm teknik olanaklarla kâr elde etme aracına dönüştürülmüştür. Kimyanın tarıma girmesiyle, doğal süreçler kimyasal reaksiyonlara indirgenmiştir. Çiftçi bu yoğunlaşma ve uzmanlaşma sonucu endüstrinin hazırladığı ve ürettiği azot, fosfor ve potasyum gübrelerine bağımlı hale gelmiş, bu yüzden toprağın verimliliği düşmüş ve bitkilerin sağlığı azalmış, buna karşı da kimyasal sentetik koruyucular üretilmiştir. Çiftçi artık sadece bitkilerdeki zararlı böceklere ve mantar hastalıklarına tepki veren birine dönüşmüştür. Eskiden her çiftlikte beslenen küçük ya da büyük baş hayvanlar, uzmanlaşma ve ayrışma sonucu ortadan kalkmış, işletmeler hayvan yemi üretmekten vazgeçmiş, ama buna karşın doğal gübreden de vazgeçmek zorunda kalmıştır. Üstelik kitlesel hayvan besleyiciliği, hormon ve antibiyotik kullanımını neredeyse zorunlu hale getirirken, sağlığa zararlı bir yöne girilmiştir.

Page 148: Waldorf Schools .updatedversion

Son yüzyılın yanlış tarım uygulamalarının sonucu, büyük bir çevre kirliliği ve kalite sorunu halinde karşımızda durmaktadır. Bitkilerdeki kimyasal artıklar insan organizmasına geçmekte ve karın doyurmaktan başka işe yaramamakta, üstelik pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Oysa beslenme, sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal-zihinsel gelişmenin de temelidir. Yeryüzünün yaşamsal güçleri toprak ve su ile gökyüzünün yaşamsal güçleri olan ışık ve ısının uyumlu birlikteliğini göz önüne alan ve çevre kirliliğine neden olmadan üretim yapan bir tarım biçimine duyulan gereksinim gittikçe artmaktadır.

Avrupa’da daha yirmili yıllarda toprağın verimliliğinin azalması ve besin maddelerinin kirlenmesinden şikâyetçi olan çiftçiler, 1924 yılında Anthroposophie’nin kurucusu olan Rudolf Steiner’e başvurarak, sağlıklı bir tarım nasıl yapılabilir, öğrenmek istemişlerdir. Steiner, doğanın canlı bir organizma olarak ele alınması gerektiğini, doğanın gündüz gece, yaz kış, med cezir gibi kozmik ritmik düzenlerini göz önüne alan ve hayvancılıkla tarımı, sebze ve meyve bahçesini bir arada götüren biyolojik-dinamik bir tarım biçimi uygulanmasını önermiştir.

Page 149: Waldorf Schools .updatedversion

Bu tarım biçimi, toprağın ve suyun canlandırılması esasına dayanır. Bitkilere gerekli olan yaşam güçleri toprağa aktarılmalı, böylece sağlıklı besinler ve şifalı bitkiler elde edilmelidir. Bunun en iyi yolu ise hayvan gübresi kullanmaktır. Minerallerden bazalt, koral kalkeri ve lav unu, bitkiler aleminden otlar, yapraklar, saman ve cibre ile hayvanlar aleminden at, inek ve koyun gübreleri karıştırılarak doğal kompost elde edilir. Bazalt, derinlerdeki kayalardan elde edildiğinden ve ateş elemanına yakın olduğundan, nemli soğuk toprağı ısıtır. Öğütülmüş koral kalkeri, su elemanından kaynaklandığı için ekşi bitki cibresini gevşetir ve besin maddelerini harekete geçirir. Harman artıkları, azot biriktiren baklagiller ve yapraklar ise, bakteriler, mantarlar ve algler gibi mikroorganizmalar ile kurtçuklar  ve solucan gibi daha büyük hayvanların yardımıyla humuslu kompost haline getirilir. Buna civanperçemi, papatya, ısırgan otu, meşe kabuğu, kara hindiba ve kedi otu gibi şifalı bitkiler karıştırılır. Boynuz kıymıkları, kemik ve kan unu, tüyler, yün ve kıl artıkları, sıçan ve sincap derileri gibi hayvandan elde edilen maddeler bu gübreliğe katılır. Pişmiş yemek artıkları dışında tüm organik artıklar bu komposta katılabilir. Aksi takdirde böcekleri çeker ve küf oluşur. Küf oluştuğunda antibiyotikler meydana çıkar ve mikroorganizmaları öldürür. Oysa ilk çözünme mantarlar tarafından yapılmalı, sonra bakteriler çalışmalı, en sonunda da kurtçuklar ve solucanlar gübreyi canlandırmalıdır. Sonunda gübre bitkiler için yararlı besin maddesi haline gelir.

Page 150: Waldorf Schools .updatedversion

Sığır gübresi bir boynuz içinde toprağa gömülerek kışın orada bırakılır. Çıkarıldıktan sonra bir saat süreyle ritmik bir şekilde ılık suyla karıştırılır. Böylece boynuz gübresi içindeki besleyici maddeler önce suya aktarılmış olur. Sonra sonbaharda ekim öncesi toprağa püskürtülür. Bu sayede bitkiler daha iyi kök salar. Ayrıca kuars un haline getirilir ve bir kapta ılık suyla bir saat süreyle ritmik şekilde karıştırılarak bulamaç yapılır, sonra aydınlık bir yerde ilkbahardan sonbahara kadar dinlendirilir. Daha sonra bitkinin gövdesine ve yapraklarına püskürtülür. Bu, bitkilerin ışığı ve ısıyı daha iyi değerlendirmesine yarar.

Aslında biyolojik doğru olanın ekonomik bakımdan da en elverişli olduğu düşüncesi tarım işletmelerinin ana çıkış yolu olmalıdır. Çiftçi, toprağını altı ve üstüyle, mikroorganizmaları, kurtları, solucanları, bitkileri, böcekleri, kelebek ve arıları, kuşlarıyla bir bütün olarak ele almalı ve sevgiyle zihinsel gücünü birleştirerek işe girişmelidir. Yaşamda geçerli olan başlıca üç temel nitelik daima göz önünde bulundurulmalıdır. Bunların ilki, doğanın daima büyüme, çoğalma yönünde hareket etmesidir. İkinci önemli öge, içsel gerilimdir. Nerede yaşam ve gelişme varsa, orada bozunma, çürüme ve ölüm de vardır. Bu iki temel yasa arasındaki git-gelin yarattığı gerilime “denge” diyoruz. Bu denge durağan ve sürekli değil, tersine aktif ve değişkendir. Üçüncü en önemli öge ise, bütünün parçalarının toplamı değil, uyumlu bir birlik olduğu gerçeğidir. Fiziksel-kimyasal-anorganik dünya bir organizma olarak daha üst bir yasalar bütünü halinde organik yaşam dünyasını oluşturur.  Birer organizma olan bitki,  hayvan, insan birlikte yaşadıkları ortamda karşılıklı etkileşim içinde daha büyük organizmalar bütününe entegre olurlar. Bunlardan birindeki bozulma, daima diğerlerinin yaşamında da değişiklik ve dönüşümlere neden olur. Bir organizma olan dünya da kozmosun içinde daha büyük bir organizmanın bir parçasıdır. Tarımla uğraşanların gökyüzünü, gezegenlerin hareketlerini ve havayı gözlemlemeleri, aralarındaki yasaları izlemeyi öğrenmeleri gerekir. Su üzerinden dünyayı etkileyen ayın hareketlerinin bitkiler üzerindeki etkileri, çiftçilerin çok eski zamanlardan beri bildikleri bir gerçektir. Ay, devrelerine göre bitkinin dört ayrı organ alanına etki eder. Ayın gökyüzünde hareketi sırasında bulunduğu burçlara göre bitkinin köklerine, yapraklarına, çiçeklerine ya da meyvelerine büyüme itileri verdiği bilinmektedir. Ekim, çapalama, toplama ve hasat zamanları da binlerce yıl ayın yükselen ya da alçalan safhalarına göre ayarlanmıştır.

Page 151: Waldorf Schools .updatedversion

Örneğin yükselen durumda bitkilerde suyun yürümesi daha güçlüdür. Bu dönemde toplanan meyveler, depolandığında daha uzun süre taze ve sulu kalırlar. Ay alçalırken ise tohumun toprağa verilmesi için elverişlidir. Ya da bitkilerin yeri değiştirilecekse en uygun dönemdir. Kök salmayı kolaylaştırır. Yapraklı bitkiler için ayın Yengeç ya da Oğlak burcunda olduğu zamanlar, kereviz gibi kökbitkiler için Başak burcunda olduğu günler, salatalık ve domates için  Aslan burcunda olduğu dönemler seçilmelidir. Ay alçalırken bitkide su yükselmesi az olduğundan, ağaçların kesilmesi ve otlakların gübrelenmesi bu döneme rastlamalıdır. Biyolojik-dinamik tarım uygulayan ülkelerde çiftçiler için tüm yılı kapsayan ay takvimleri hazırlanmakta, kökbitkiler, yapraklı ya da çiçekli bitkiler ile meyveler için en uygun dönemler belirlenmektedir. Örneğin dişbudak, akasya, kızıl çam, gürgen ve akçam Kasım başında, meşe, porsukağacı ve kiraz Kasım sonunda, akçaağaç, kayın ağacı, ıhlamur, huşağacı Aralık başında, ceviz, kestane, kozalak çamı, kavak ve kızılağaç Aralık ortasında kesilmelidir. Ayrıca müzik enstrümanları yapımında kullanılan ağaçların da  Ekim sonu dıştan testereyle sert kısma kadar kesilerek bırakılması ve ancak Aralık başında tamamen kesilmesi en iyi sonuçları verir.

Page 152: Waldorf Schools .updatedversion

Meyve ağaçlarının zararlı böceklere karşı korunması için en iyi yöntem, eşit ölçüde sığır tezeği ve çamuru, peynir suyuyla karıştırarak bir bulamaç yapmaktır. Sonra ağaç gövdeleri ve kalın dallar bir tel fırçayla temizlendikten sonra, kalın bir boya fırçasıyla bu koyu eriyik her yanına sürülür. Asmalar için bunun suyla inceltilerek püskürtülmesi gerekir.

Belli bir ortamda hayvan nüfusunda fazlalık baş göstermişse, bununla başa çıkmanın en iyi yolu, o hayvanın kendi küllerini kullanmaktır. Birkaç fare ya da kuşun derisi ya da tüylerinin toplanıp yakılması ve toprağa serpilmesi gerekir. Zararlı böcekler ve sümüklü böceklerden ise 50-60 örnek toplanır ve sonra odun ateşinde en çok görülen yerlerde yakılır. Odundan ve hayvandan çıkan kül bir saat boyunca taş dibekte dövülerek ufalanır, yani dinamize edilir. Sonra bu dinamize edilmiş kül karışımından alınan bir gram, bir şişede 9 gram suyla karıştırılarak üç dakika sallanır. Daha sonra bu karışıma 90 gram su eklenir ve yeniden üç dakika sallanır. Bu işlem aynı şekilde tekrarlandığında sekizinci kezde 100 000 litre elde edilmiş olur. Böylece homöopatik bir ilâç karışımı elde edilmiş olur. Bu karışım arka arkaya üç akşam tarlalara püskürtülür.

Su üzerinden dünyayı etkileyen ayın güçleri fazla ise ve aşırı yağmur yağmışsa, ya da henüz olgunlaşmamış organik gübre veya hayvani bedensel artıkların önceden kompost haline getirilmeden toprağa verilmesi sonucu mantar oluşabilir. Parazit denilen bu mantar görüldüğünde ise atkuyruğu otundan bir çay hazırlanarak, zarar gören bitkilerin bulunduğu toprağa püskürtülür.

Biyolojik-dinamik tarım yöntemleriyle yetiştirilen bitkilerin besin değeri, ışık ve ısı değeri daha yüksek olur. Bu ürünlerle beslenen insanların fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlığı kimyasal endüstriyel yöntemlerle üretilen ürünlerle beslenenlere göre çok daha iyidir. Zamanımızın fiziksel, ruhsal ve zihinsel kirlenmesinin bir göstergesi olan Kanser hastalığının oluşumu hiç olmazsa kısıtlanmış olur. Bu nedenle toplumsal düşünen herkesin bu tarım yöntemlerini onaylaması ve uygulanmasını desteklemesi gerektiğine inanıyoruz.

 

Page 153: Waldorf Schools .updatedversion
Page 154: Waldorf Schools .updatedversion
Page 155: Waldorf Schools .updatedversion
Page 156: Waldorf Schools .updatedversion
Page 157: Waldorf Schools .updatedversion
Page 158: Waldorf Schools .updatedversion
Page 159: Waldorf Schools .updatedversion
Page 160: Waldorf Schools .updatedversion

b. Sınıf 4-6İkinci evreye geçiş, yedi yaşında dişlerin değişmesiyle olur. 7 yaşından 14 yaşına kadar olan bu evreyi Steiner, çocuğun hayal dünyasının ve hayal gücünün uyandığı evre olarak tanımlar ve çocuğu bu evrede sanatsal olarak eğitmek gerektiğini vurgular. Bu yüzden Waldorf okullarında öğrenciler eğitime resimle başlamaktadırlar. Waldorf eğitimi üzerine araştırma yapan Diane Gilman, çocuğun doğa gözlemlerini resimle anlattığı takdirde, kendisinin fen bilimleri derslerine daha çok değer verdiğini ifade etmiştir.

· Yazma, okuma, heceleme, gramer, şiir ve piyes· Efsaneler, tarih ve eski uygarlıkların hikayeleri· Dört matematik işlemini yeniden gözden geçirme, kesirler, yüzde oranları ve geometri· Bölgeler ve dünya coğrafyası, karşılaştırmalı zooloji, botanik ve basit fizik

c. Sınıf 7-8En son evre olan 14 yaş ve üstündeki çocukların eğitiminde sanat yine ön plandadır; fakat somut ve aklî boyuttaki konularda daha çok yoğunlaşmaya başlanır. · Yaratıcı yazma, okuma, heceleme, gramer, şiir, piyes· Orta Çağ tarihi, Renaissance, dünya keşfi, Amerikan tarihi ve biyografisi· Coğrafya, fizik, temel kimya, astronomi, jeoloji ve psikoloji

Ayrıca öğretilen özel konular şunlardır:Elişi : Örgü, dikiş, oyuncak yapımı, ağaç işleri, kroşe, kanaviçe işi, temel dokumaMüzik: şarkı söyleme, blok flüt, telli, vurmalı ve nefesli çalgılarYabancı Diller: İspanyolca, Fransızca, Japonca ve Almanca (Kurum tarafından belirlenir)Sanat : Sulu boya resim, form çizimleri, balmumu ve toprak modellemeler, perspektif çizimiHareket: Jimnastik, grup oyunları

Page 161: Waldorf Schools .updatedversion
Page 162: Waldorf Schools .updatedversion
Page 163: Waldorf Schools .updatedversion
Page 164: Waldorf Schools .updatedversion
Page 165: Waldorf Schools .updatedversion
Page 166: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Okullarını Diğer Okullardan Ayıran Özellikler

 Waldorf eğitiminin amacı çocuğu bütünüyle eğitmektir; “beyin, kalp ve eller”. Müfredat programı zamanın yeteceği ölçüde kapsamlı ve akademik konuları, sanatsal ve uygulamalı aktivitelerle dengeler durumdadır.

 Waldorf öğretmenleri kendilerini, her çocuğun içinde bulunan gerçek öğrenme sevgisini ortaya çıkarmaya adamışlardır. Öğretim akademilerinin içindeki sanatı ve aktiviteleri özgürce kullanırlar. Öğrenmek öğrencinin içinde gelişen içsel bir motivasyondur. Rekabete dayanan test ve not verme sistemini ortadan kaldırmışlardır. Öğrencilere tüm ilköğretim eğitim yılları boyunca ana akademik konuları öğretmek üzere aynı öğretmen eşlik eder. Öğretmenler sekiz yıl boyunca bir sınıfla kalabilirler ya da birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar bir öğretmen, altıncı sınıftan sekizinci sınıfa kadarda başka bir öğretmen gelebilir. Öğrenciler öğretmenleri ile gerçek bir insani ilişki kurarlar. Bu ilişki, potansiyellerini geliştirmelerini destekler ve değerli kılar.

Page 167: Waldorf Schools .updatedversion

 Matematik, fen bilimleri ve fenomenolojik şekilde öğretilir. Öğretmen bir deney hazırlar; çocukları, deneyleri dikkatlice gözlemlemek ve bulduklarını tartışmak için çağırır. Böylece bu deneyin altında yatan matematiksel ya da fiziksel kanun veya formülü keşfedebilirler. Bu metotla, özgür düşünme ve hüküm geliştirme amaçlanır. Fen, küçük sınıflarda doğal çalışmalarla başlar ve zooloji, botanik, kimya, fizik, astronomi ve fizyoloji gibi daha kapsamlı konulara doğru ilerler. Bazı konularda, uzmanlaşmış öğretmenler (yabancı diller, uygulamalı güzel sanatlar, müzik, fiziksel eğitim v.b.) sınıf öğretmenin tamamlayıcısıdırlar.

 Her gün, o günün sunduğu iki saatlik ana akademik ders periyodu ile başlar. Konu (matematik, eski kültürler, botanik, akustik v.b.) üç veya dört haftalık ders bloklarıyla öğretilir. Bu yaklaşım öğrenmeye yönelik heves ve konsantrasyon gerektirir. Aynı zamanda çocuklar ne öğrendiklerini derleme zamanı bulurlar.

Page 168: Waldorf Schools .updatedversion

Okulöncesi eğitimde çocuğa akademik bilgi vermemeye özen gösterilir. Yedi yaşına kadar çocuğa görevinin oyun oynamak olduğu öğretilir. Çocuk sağlıklı bir şekilde oyun oynarsa, bedensel gelişimi hızlanacaktır. Bedensel, zihinsel ve hayal gücü olarak gelişimin önemli olduğu bir dönemde ona akademik bilgiler vermek, onun enerjisini yanlış yöne yönlendirmek olur. Waldorf okullarında, çocuklarda doğa bilinci ve doğal olanlara karşı duyarlılığın geliştirilmesine özen gösterilir. Çocuğa, modern hayatın kargaşasına atılmadan, doğayı gözlemleme fırsatı verilir. Doğa sevgisini kazandıracak şarkılar, şiirler ve hikâyeler öğretilir.

Waldorf eğitimi, çocuğun taklit ederek öğrenme özelliğini göz önünde bulundurarak, ona taklit edeceği olumlu örnekler sağlar.  Başlangıç sınıflarında test kitapları kullanılmaz. Bunun yerine öğretmen, konuyla ilgili araştırmasını sunar. Öğrenciler, öğretilen her konuyla ilgili kendi bireysel defterlerini oluştururlar. Bu defterlere, konun anlamını ve özünü resimlendirerek kaydederler. Bu kitapların içlerinde her konuyu birleştirmek bir sanat olduğundan, sanatsal ve güzel olmaları önemlidir. Bunu yapan öğrenciler, çalışmalarına olan sorumluluk ve saygılarını bu yolla  geliştirirler ve eninde sonunda kendi kendine öğrenme yetisine sahip olurlar.

Page 169: Waldorf Schools .updatedversion

Dil sanatları, özünde insanın hikayesine dayanan bir yolla  öğretilir. İnsan önce kendi dünyasını algılar, onu resimler, hakkında konuşur ve resimlerle, seslerle kalmayıp; simgeler, işaretler meydana getirir. I. sınıflar; hikayeler dinler, resimler yapar ve harf sembollerini keşfeder. Şarkılar, şiirler ve oyunlarda ki fonetik çalışmalar dili öğrenme deneyimini eğlenceli hale getirmeye yardımcı olarak, öğrenme metoduna eşlik ederler. İnsanoğlunu anlatan metinler, okuma materyali olarak kullanılırlar (genellikle dünyaca ünlü büyük eserler).

 Mitoloji ve efsanelerle başlayan sıradışı insanlık hikayeleri, çocukları dünya kültürü kalıntılarının çok geniş bir alanına götürür. Eski ahit, üçüncü sınıfta ve Norse Mitolojisi dördüncü sınıfta öğretilir. Asya, Ortadoğu, Mısır ve eski Yunan kültürü, tarih derslerinde temeli oluşturur ve beşinci sınıfta öğretilir. Çocuklar, kültürleri kendi efsane ve kültürleriyle öğrendiklerinde; geniş bir bakış açısı kazandıkları gibi, dünya kültür çeşitlerininde değerini anlarlar. Altıncı ve sekizinci sınıf arası öğrenciler karanlık ve orta çağlardaki Mısır’dan ve Yunanistan’dan, modern tarih olan rönesansa doğru yolculuk yaparlar.

Page 170: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf eğitiminin bazı ayırt edici özellikleri:        · Eğitimin ilk yıllarında akademik bilgilerin önemi azdır. Waldorf anasınıfları

deneyiminde akademik içerik yoktur. Birinci sınıf için ise akademik bilgi minimum düzeydedir. Birinci ve ikinci sınıfta harfler dikkatlice tanıtılsa da, ikinci ve üçüncü sınıfa kadar okuma öğretilmez.

· Temel okul yıllarında (sınıf 1-8) öğrenciler,ilköğretim okulunun bütün sekiz yılı için öğretmenin aynı sınıfta kaldığı bir sınıfa(veya bir ana derse) sahiptirler.· “Frills” ismi ile ana akıma öncülük eden belirli aktivitelerin merkezi okullar, Waldorf okullarının merkezidir. Sanat, müzik, bahçecilik ve yabancı diller (genellikle başlangıç sınıflarında iki tane olmak üzere) gibi konuları içerirler. Daha küçük sınıflarda tüm konular sanatsal ortamlar içerisinde tanıtılır. Çünkü çocuklar bu ortamlara yavan derslerden ve ezbere öğrenmeden  daha iyi cevap verirler. Bütün çocuklar flüt çalmayı,örgü örmeyi, vb. öğrenirler.· Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar herhangi bir test kitabi yoktur. Tüm çocuklar ders yılı boyunca içindeki ödevleri doldurabilecekleri kendi çalışma kitaplarına yani temel ders kitaplarına sahiptirler. Öğrenciler aslında kendi deneyimlerini ve öğrendiklerini kaydettikleri ‘test kitaplarını’ üretirler. Daha büyük sınıflar temel derslerindeki eksiklikleri gidermek için test kitabı kullanırlar.· Waldorf okullarında öğrenme rekabete dayanmayan bir aktivitedir. Başlangıç seviyesinde not verme yoktur. Her okul yılı sonunda öğretmen öğrencinin detaylı bir değerlendirmesini yazar.· Waldorf okullarında çocukların elektronik araçlar  kullanmaları istenmemektedir.

Page 171: Waldorf Schools .updatedversion

Green Meadow Waldorf School_student’s own design class note book

Page 172: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Okullarında Sanat Etkinlikleri

Okula başlangıç yaşındaki öğrenciler özlerinde, Waldorf sınıflarında öğrenmenin temelini oluşturan güçlü bir hayal gücüne sahiptirler. Alfabenin tanıtılmasından, Pythagorean Teoremi’ne kadar herşey dikkatlice ve bir yaşama hissiyle öğretilir. Edebi yazınlar ve uygarlık tarihi öğrenciye sistematik olarak sunulur ve böylelikle gelişimini kademe kademe görmesi sağlanır.

 Müzik uğraşları ve ritmik hareketler matematikteki başarıyı arttırır. Piyesler ve toprak modellemeler, tarih çalışmalarını heveslendirir. Yılda bir kere sahne ışıkları parladığında ve öğrenciler oyunlarını sahnelediklerinde bu duygu daha iyi anlaşılır. Her öğrenci ana ders kitaplarını; renkli resimler, grafikler ve orijinal kompozisyonlar ile doldurur.

 Ana dersten sonra öğrenciler uzman kişilerden; Almanca, İspanyolca, koro halinde müzik, boyama, fiziksel eğitim, örgü, dikiş, ağaç işleri, bahçecilik ve toprak modelleme gibi uygulamalı sanatları öğrenmek için sınıfta hazır bulunurlar.

Page 173: Waldorf Schools .updatedversion
Page 174: Waldorf Schools .updatedversion
Page 175: Waldorf Schools .updatedversion
Page 176: Waldorf Schools .updatedversion
Page 177: Waldorf Schools .updatedversion
Page 178: Waldorf Schools .updatedversion
Page 179: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Okullarında Okuma-Yazma Etkinlikleri

Waldorf eğitiminde sözlü çalışmalar ağırlıklıdır; başlangıçta yani anasınıfı ve 1. sınıfta öğretmen öğrencilere peri masalları anlatır. Sözel yaklaşım tüm Waldorf eğitimi boyunca kullanılır. Sözel iletişimdeki ustalık, öğretmenin ayrılmaz bir parçası olarak görülür. Okuma öğretimi bu şekilde ertelenir. Bunun yerine önce yazma öğretilir. 1. yıl boyunca öğrenciler alfabenin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışırlar yani eski uygarlıkların bir harfi bir resimden yavaş yavaş geliştirerek forma sokmaları gibi, onlar da alfabeyi keşfederler. Yazma, çocuklar farkında olmadan yavaş yavaş gelişir; okuma kabiliyetleri de aynı zamanda doğal olarak gelişir. Dili kullanmalarındaki ustalıkları nispetinde bu gelişim görülür. Çocuk yazmaya, harflerin anlamını akla getirerek ve şekillerini çizerek başlar. Örneğin; D deyince aklına dağ kelimesini getirir; N deyince aklına nehir kelimesini getirir. Ayrıca harflerle ilgili alıştırma yapmak için harfin şeklini sınıfta yürüyerek çizer veya o harfin içinde bulunduğu kelimeleri resimle anlatır. Waldorf eğitimcileri, harfleri bu şekilde öğrenmenin soyut şekilde harflerin şekillerini ezberlemekten daha etkili olduğunu vurgular.

Page 180: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Okullarında Drama ve Gösteri Etkinlikleri Ve Önemi

Evrenin ve doğanın ritmiyle insanlığı buluşturmak için sezonluk sunulan festivallerdir. Festivaller orijinlerini eski uygarlıklardan alırlar ve günümüzde de yaşatılmaktadırlar. Yılın bu sezonluk atmosferine katılmak ruhumuzun derinliklerine hayat veren eğlenceli bir seçimdir. Kutlama bir sanattır. Kutlamayı önceden düşünmek sevinç verir; hazırlık, kutlamanın kendisi ve bırakılan anılar, hepsi birer sevinç kaynağıdır.

Page 181: Waldorf Schools .updatedversion
Page 182: Waldorf Schools .updatedversion
Page 183: Waldorf Schools .updatedversion
Page 184: Waldorf Schools .updatedversion

NEDEN WALDORF OKULLARI ?

 Temel sebep, Waldorf okullarının çocukluk dönemi meraklarını koruması ve onurlandırmasıdır.

Harcanan her çaba Waldorf okullarının emin ve güvenli olması, çocuklar için çevrenin geliştirilmesi ve çocukluk evrelerinin zararlı etkilerden,daha büyük bir toplumun etkilerinden korunması içindir.

Buna ek olarak, Waldorf eğitimindeki felsefe, müfredatın temelini oluşturan çocuk gelişimidir. Tüm konular çocukların yaşlarına uygun şekilde işlenir.

Son olarak ise Waldorf okullarının, diğer okul mezunlarından akademik yönden avantajlı, çoğu zaman en iyi üniversitelere kabul edilen mezunlar vermesidir.

Page 185: Waldorf Schools .updatedversion

‘’ Bir toplum, kendini en belirgin biçimde çocuklarına nasıl davrandığıyla ortaya

koyar. Başarımız, her toplumun en yaralanabilir yurttaşları ve

aynı zamanda en büyük zenginliği olan çocuklarımızın

mutluluğu ve sağlığıyla ölçülmelidir.’’

Nelson Man dela

Page 186: Waldorf Schools .updatedversion

Türkiyede Waldorf Okullarının Geleceği ve bazı girişimler

Waldorf Education in Turkey Turkey: Since 2009, there is a young but growing Waldorf movement developing in Turkey. Its

goal is to establish kindergartens in the near future and work towards the foundation of Waldorf schools in the long run. After the end of a two-year teachers' training course in summer 2011, the newly founded association in Istanbul mainly focuses on organizing various advanced seminars and the support of the three kindergarten initiatives in Istanbul, Bodrum and Alanya.

Former participants of the teacher-training course from Istanbul founded the two kindergartens in Istanbul and Bodrum. Their aim is to put into practice what they have learned and do everything that is currently possible for the children in this early stage of development of Turkish Waldorf education. In Turkey, there is a law that allows parents to operate a neighbourly care for their children for up to 12 children per facility, without having to apply the laws for an official kindergarten. Both kindergartens benefit from this rule. However, both initiatives wish to be recognized as an official kindergarten, as soon as “real Waldorf educators” take over the group.

Since 2011 there is also an initiative in Alanya, in southern Turkey. An educator from Turkey, who had learned about Waldorf education in Germany and was looking for a better education for his two children approaching school age, founded the initiative. Many parents supported his idea and they jointly established an association for the kindergarten. Compared to the kindergartens that have emerged as a result of the Istanbul teacher training, the initiative in Alanya is still very young and therefore is still in the process of gradually getting acquainted with Waldorf education. Looking into the future, more seminars and workshops are planned. The enthusiasm and commitment of the teachers that have already received training and the collaboration with parents shows that the young movement has laid a solid foundation. At the same time there are more and more parents in Turkey looking for alternative educational opportunities, thereby getting to know Waldorf education. So one can assume that the still very young movement will continue growing.

Page 187: Waldorf Schools .updatedversion

Kaynaklar

1. Beyond the Rainbow Bridge, Barbara J. Patterson and Pamela Bradley

2.School as a Journey, Torin M. Finser3.Çocukların neye ihtiyacı var ? Peter

Lang4. Alternatif Eğitim Derneği, Dr. Ebru

Aktan5.Waldorf Education And Anthroposophy,

Rudolf Steiner

Page 188: Waldorf Schools .updatedversion

Sunuyu Derliyenler

Diğdem Peker

Oğuz Kaçmaz

Page 189: Waldorf Schools .updatedversion

EK – 3 WALDORF OKUL MİMARİSİ

Rudolf Steiner’in Mimariye Bakışı Waldorf ya da bazı ülkelerde adlandırıldığı gibi Rudolf Steiner okulları okul

öncesinden başlayıp üniversiteye kadar 12 yıl boyunca devam eden ve insanı fiziksel yönüyle beraber manevi tarafıyla da bütün olarak gören bir eğitim anlayışını içerir. Waldorf okullarında öngörülen eğitim insanın çocukluktan yetişkinliğe kadar olan süreçte geçirdiği temel evrelere dayanır. Okullardaki müfredat çocuğun duygusal, zihinsel ve kişisel beceri ve ihtiyaçları dikkate alınarak şekillenir. Hayal gücü ve yaratıcılığın sadece bireyler için değil farkındalığı ve gelişimi artmış bir toplum için de çok önemli olduğu düşüncesinden yola çıkarak, derslerin birbirleriyle bütünleşik ve sanatsal ağırlıklı olması amaçlanır. İlköğretimin alt sınıflarından itibaren görsel sanatlar, drama, öritmi, vokal/enstrümantal müzik ve el sanatlarını da içeren farklı formlardaki sanatsal dersler ile multi-disipliner ve sanat tabanlı bir müfredat uygulanarak kişisel ifade yeteneğinin arttırılmasının yanı sıra dünya ile en geniş anlamıyla “estetik” açıdan bir bağ kurulması istenir. Daha üst sınıflarda ve lisede sanat derslerine ek olarak çocuğun dünyaya gözlem ve bilimsel bir yaklaşımla bakarak kazanacağı düşünme ve muhakeme yeteneği ve kişisel deneyimleriyle doğruyu bulması ve öğrencilerin kendi yollarını çizen özgür yetişkinler olmaları amaçlanır.

Page 190: Waldorf Schools .updatedversion

İlk Waldorf Okulu Almanya’nın 1.Dünya Savaşı yenilgisi sonrası hem toplumsal olarak iç çatışmalar yaşadığı hem de ekonomik açıdan problemli olduğu yıllarda kuruldu. Mevcut eğitimdeki sert ve cansız pedagojik yaklaşımın değişmediği sürece geçmişteki hataların tekrarlanacağına inanan Waldorf-Astoria Sigara Fabrikası’nın bir grup çalışanı ve fabrika sahibi Emil Molt’un isteği ile fabrikada seminerler veren Avusturya doğumlu bilim adamı, felsefeci ve sosyoloji düşünürü Rudolf Steiner 1919’da Almanya Stuttgart’ta Waldorf Pedagojisinin temellerini oluşturmaya başladı. Bu pedagojinin çocuğun ihtiyaçlarına odaklı olması ve onu hem fiziksel hem ruhsal tarafıyla bir bütün olarak görmesi gerekiyordu. Waldorf müfredatı mevcut şartlardaki pasif ve baskıcı eğitime karşılık sanat ve bilim derslerinin birbirine karıştığı, öğretmenlerinin sıcak ve aktif yaklaşımının ışığında yaratıcı bir alternatif sunuyordu.

Bugün dünya üzerinde yaklaşık 60 ülkede Haziran 2009 tarihi itibariyle 994 adet bağımsız Waldorf Okulu eğitim veriyor. Devletten ya da dini kurumlardan bağımsız en yaygın okul hareketi olan Waldorf Okulları ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerinde bulunmakta ancak Avrupa dışı ülkelerde de sayıları artarak çoğalmakta.

Rudolf Steiner el sanatları/el işçiliği eğitimi ile sanatsal sezgi arasında bir işbirliği, dayanışma oluşacağını öngörerek öğrencilere gereklilik ve estetiğin bir bütün olarak günlük hayatımızda deneyimlenmesi gerektiğinin gösterilmesinin üzerinde önemle durmaktaydı. Alttaki sözler Steiner’in konuya bakışını biraz açmaktadır:

Page 191: Waldorf Schools .updatedversion

“Sanatın yaşamla bağının nasıl koptuğunu görüyor musunuz? … Günlük yaşantılarımızda etrafımızda sanat değeri olmayan şeylerle çevriliyiz. Sanat aldatıcı bir ilerleme sürecindedir ve sadece müzelerde olmaktan kurtulmalıdır. Günlük yaşantımızda etkileşimde bulunduğumuz nesneler, binalar mümkün olduğunca sanatsal güzellikten yoksunlar. Bu şekilde pratikte yaşamımızı sanatsal forma yükseltmemiz mümkün değil çünkü sanat yaşamdan kopartılmış durumda.

Rudolf Steiner

Page 192: Waldorf Schools .updatedversion

Steiner’in başlangıcını Waldorf okulları ile oluşturmak istediği yaklaşımın ilkelerini aşağıdaki sözlerinden daha iyi anlıyoruz. El sanatları eğitimi üzerine yaptığı bir yorumda şöyle diyor:

El sanatları ve ürün tasarımının başlangıç noktası nesnenin ne için yapılacağının belirlenmesidir. Bu amaç onun rengini ve formunu belirleyecektir… Her durumda nesnenin hayatta yerine getirmesi gereken amacının ne olduğunu dikkate almalıyız.

Steiner bir konuşmasında mimaride de “ İçeride ne oluyor?” sorusunun sorulması gerektiğini belirtiyor. Yani binanın içinde hangi aktiviteler yapılıyor? Bu aktivitelerin, bu fonksiyonların doğrultusunda mekânlar ve formlar oluşmalı. Okul binasının ve sınıfların insani gelişim sürecinde eğitim işlevini desteklemesi gerekir. Form fonksiyonu izler. En temel kavram budur. Günlük kullandığımız nesnelerden içinde bulunduğumuz binalara kadar pratikte etkileşimde bulunduğumuz her tasarım işlevine uygun olarak şekillenmelidir. Steiner bu ilişkiyi daha iyi tanımlayabilmek için ceviz ve kabuğu benzetmesini kullanır.

Page 193: Waldorf Schools .updatedversion

Cevizin bir dış kabuğu vardır. Bu kabuğun şekillenmesi cevizin yani içerideki özün kendisini oluşturan doğal kurallara uygun olarak gelişir. Öz olması gerektiği gibi oluştuğunda kabuğunun da farklı bir biçim almasını bekleyemeyiz. Mimarın görevi doğadaki dinamik süreçleri çok iyi anlamak ve binanın içindeki fonksiyonları değerlendirerek kabuğu yani binayı oluşturacak kuralları bulmaktır…

Rudolf Steiner

Page 194: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf überlingen

Page 195: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Green Meadow School in USA

Page 196: Waldorf Schools .updatedversion
Page 197: Waldorf Schools .updatedversion
Page 198: Waldorf Schools .updatedversion
Page 199: Waldorf Schools .updatedversion

Our studio is located at Orchard House, a lovely white brick building

Page 200: Waldorf Schools .updatedversion
Page 201: Waldorf Schools .updatedversion

stuy historical building called claver greene and waldorf school cover

Page 202: Waldorf Schools .updatedversion

Freie Waldorfschule Heidenheim - Kopie

Page 203: Waldorf Schools .updatedversion
Page 204: Waldorf Schools .updatedversion
Page 205: Waldorf Schools .updatedversion
Page 206: Waldorf Schools .updatedversion
Page 207: Waldorf Schools .updatedversion
Page 208: Waldorf Schools .updatedversion
Page 209: Waldorf Schools .updatedversion
Page 210: Waldorf Schools .updatedversion
Page 211: Waldorf Schools .updatedversion
Page 212: Waldorf Schools .updatedversion
Page 213: Waldorf Schools .updatedversion
Page 214: Waldorf Schools .updatedversion
Page 215: Waldorf Schools .updatedversion
Page 216: Waldorf Schools .updatedversion
Page 217: Waldorf Schools .updatedversion

EK- 4 Eurythmie

Çağdaş bir devinim sanatı olarak Eurythmie Rudolf Steiner 1912 yılında yeni bir devinim sanatı olan Eurythmie’yi yarattı. Bu devinim sanatı,

görünür hale gelen şarkı, görünür hale gelen dil olarak anlaşılmış ve geliştirilmiştir. Böylece, klasik baleye, pantomime ya da modern dansa baş vurmadan her sesli harfe, her sessiz harfe, her sese ve ses aralığına söz ve ses sanatının yasalarına dayanan bir devinimsel niyet alanı açılmaktadır.

20. yüzyılın başlangıcında oluşturulan bu sanat biçim, renk, ses ve tınının içsel algılama sürecine, dıştaki nesneden ayrı (mutlak, yani ruhsal ve tinsel olan için saydam) ve uygun bir biçim ya da tınısal bir gerçeklik vermeye çalışır.Modern sanat araçsal olanın, arı tinsel-ruhsal olanın içinde görünür hale gelebileceği varlığına doğru bir hareket halindeydi. Eurythmie de aynı yaklaşımla, topluca insan organizmasının ve doğanın düzenlerini ve yapılanma süreçlerini yansıtır ve orada etkin ama gizli biçimlendirme güçlerini açığa çıkarır. Bu sırada sözün, sesin ve tınının kendine özgü devinimleri ve davranışları ile onlarda etkin olan biçimlendirici kuvvetler, insanın biçimi ve devinimleri üzerinden içsel yaşantıya dönüşür.

Eurythmie sözcüğü eski Yunanca ‘Eu  -  iyi, güzel, hakiki, doğru’ ile ‘rythmos – kendi içinde düzenli süreklilik’ sözcüklerinden meydana gelmiştir ve “güzel ya da gerçek ritim” anlamına gelir.

Ritim, karşıtlıkların birbirleriyle karşılaştığı ve iletişim sonucu bir aracılık, bir uzlaşma aradıkları yerde ortaya çıkar.  Örneğin kalbin ritmik çifte nabız atışı, küçük ve büyük kan dolaşımı arasındaki oranı düzenler. Böylece soluk alıp verme ritminde, içerisi ile dışarısı arasında bir değiş tokuş, soluk alma ile soluk verme arasında, büzülme ve genişleme arasında  ahenkli bir karşılıklı etkileşme ortaya çıkar.

Page 218: Waldorf Schools .updatedversion

Kutupsal kuvvetlerin ortaya çıktığı her yerde ritmik düzenler ve canlı dengeleyici karşılıklı etkileşim oluşur. Ruhsal olarak sempati ile antipati, gerilim ile gevşeme, sevgi ile nefret, sevinç ile hüzün, gülme ile ağlama; doğada sularda ve sıvılarda gel git, sıcak ile soğuk, gece ile gündüz, büyüme ile çürüme, yüksek ve alçak basınç sayılabilir.

İnsan yaşamı boyunca mevsimlerden, gelişim safhalarından, büyüme, beslenme ile uyuma ve uyanma safhalarından ritmik olarak geçer. Böylece sürekli doğanın ritmine ayak uydurur.  Ancak düşünce ve imgelem, yani bilinç kutbu bu ritme bütünüyle karşıt kutuptadır. Düşünme ile duyumsama arasındaki bu gerilim alanında insanda soluk alıp verme ritmi tarafından taşınan, ses ve söz sayesinde kendini dışa vurma, kendini ifade etme olanağı ortaya çıkar. Eurythmie’de bu ifade, uzuvların devinimine, arzu ve isteklerin alanına kadar taşınır. Kısacası insan, kendisini Makrokosmos içinde bir Mikrokosmos olarak idrak eder. İç organlardan kalp, akciğerler, mide, barsak, karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve dalaktan oluşan sindirim sistemi – hepsi ritmik devinimlerle çalışırlar.

Page 219: Waldorf Schools .updatedversion

Eurythmie devinimi, biçimlendirme aracı olarak kutupsallığı ister. Kuvvet ile karşı kuvvetin birlikte oyunundan canlı devinim, ifade ortaya çıkar. Bilinçli yapılan devinim sırasında, kutupsallık ruhun kendine uygun ifade aracına dönüşür.

İnsan Ben’inin etkinliklerini maddesel olanda, canlı olanda ve ruhsal olanda gözlemleyebiliyoruz. Ama insana özgü olanı bir de çok özel bir yetenekte, dilde algılıyoruz. Ruhsal yaşantı ya da düşünsel bir içerik dil üzerinden dışa vurulur.

Bunun için karmaşık bir organa, gırtlağa ihtiyacımız vardır. Gırtlağın işitilebilir dili oluşturmak için son kerte ayrışmış bir devinim yeteneği vardır. Bu dil yeteneği Eurythmie ile insanın tüm devinim organizmasına aktarılmakta, böylece bu devinim gırtlak deviniminden oluşan dilin görünür ifadesine dönüşmektedir. Nasıl ruhsal-tinsel olanı dilde dışa vurabiliyorsak, dilin düzenli devinimlerle dönüştürülmesi sayesinde Eurythmie’de de insanın tümü ruhsal-tinsel olanın ifadesine dönüştürülmektedir.

Canlı olanın biçimlendirilmesi, ruhsal olanın yönetimi ve bireysel olanın dışa vurulması olarak yaşadığımız Ben’in yetenekleri, sanatsal biçimlendirilen devinime dönüştürülür.

Page 220: Waldorf Schools .updatedversion

Eurythmie sanatı çalışmaları baştan itibaren eğitsel-öğretsel ve hijyenik-terapisel alıştırmalarla bağlantılı düşünülmüştür. Örneğin toparlanma, büzülme ve yayılma, genişleme; gülerken olduğu gibi yayılmada kendimizi özgürleştiririz, ağlarken ise kendimizi geri çekeriz, büzülürüz.Bu alıştırmalar sırasında sevinç ve acı, ruhun ilk yaşantıları olarak, soluk alıp verme, dünyaya bağlılık ve içine çekilme, kapanma gibi durumlar en iyi biçimde dışa vurulur. İçsel ve dışsal devinim yeteneğinin çeşitli yanları ön plandadır: gerilim ve çözülme, uyarılma ve sakinleşme, yoğunlaşma, uzamda yön bulma, belleğin güçlendirilmesi, iradenin güçlendirilmesi, kutupsallık, uyumluluk…

Bu devinim alıştırmaları ruhun içsel dengesini ve kozmik bağlantılarını bedensel temelde desteklerler. Ruhun bu dengesini görünür kılmak ve gelişiminde güçlendirmek, zamanın hasta edici etkilerine önlem olarak korumak Eurythmie’nin önemli görevidir. Eurythmie sahne sanatı olarak, pedagoji dahilinde ve şifa sanatı olarak uygulanır. Ruh kazanmış devinim olarak okulda spor derslerini destekler. İçsel hareketliliği eğitir, karmaşık ve değişken bağlantıları algılamaya yardımcı olur, böylece toplumsal duygu ve sezgileri destekler

Page 221: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Pedagojisi antroposofinin insan anlayışından hareketle, hastalığı “normal” sağlıktan bir sapma olarak değil, tersine insanın bedeni, ruhu ve tini arasındaki bir uyumsuzluk olarak kavrar. Bu nedenle öncelikle tamir edilmesi gerekir düşüncesinde değildir. Ama bu üçlü birlikteliğin çocuklukta ve gençlikte bilinçli bir şekilde ele alınan uyum sağlama çalışmalarıyla, insanın kendi kendini sağaltmasına imkan verilir ve böylece yaşamda bir adım daha ileri gidilmiş olur. Yani sağlığın kökenini ve gelişimini düşünürsek, sağlık bütünsel anlamda acı ve ağrının yokluğu ile kendini iyi hissetme duygusuna indirgenemez. Sağlık enerjidir, aktif bir şeydir, öğrenmeye ve çalışmaya hazır olma, iyi işbirliği, dayanıklılık, verimlilik ve yaratıcılık demektir. Sağlık için yedi ölçüt belirlenmiştir:

•    dengeli bir kendi değerinin farkında olma duygusu•    kendi bedenine karşı olumlu bir tutum•    arkadaşlık ve toplumsal ilişkilerde yetenek•    işlerlikte olan bir çevre ve ortam•    anlamlı bir iş ve sağlıklı çalışma koşulları•    sağlık bilgisi ve sağlığı koruyucu önlemlere ulaşabilme•    yaşanmaya değer bir şimdiki zaman duygusu ile yaşanmaya değer bir gelecek için nedenlere dayanan umut

Page 222: Waldorf Schools .updatedversion

Waldorf Pedagojisinde bütünsel insanın uyumluluğu, başlıca derslerin ritmik biçimlendirilmesiyle sağlanır. Düşüncede, duyguda ve davranışta özgür insan olmanın ön koşulu sağlıktır. Eurythmie bu sağlığın sürekli kılınmasına yardımcı olur. Şifalı Pedagoji ve Şifalı Eurythmie sağlık bakımından yeni olanaklar sağlar. Bu bağlamda tekil ses devinimleri değişikliğe uğratılarak, yinelenerek uygulanırlar ve bu sayede seçilen sese göre insan organizması üzerinde belli bir etki yapılmak istenir. Burada devinimin yönelimi, dışarıya doğru değil, şifalı Eurythmik ses devinimleriyle uygulayanın kendi organizmasına doğrudur. Rahatsızlığa göre, organ faaliyetinin değişimi ya da biçimsel dönüşümü amaç edinilmiştir. Devinimlerde akıcılık sağlandıktan sonra, üç aşamada amaca ulaşılmaya çalışılır; canlı olanın biçimlendirilmesi, ruhsal olana egemen olma ve bireysel ifade ile dışa vurma.

Page 223: Waldorf Schools .updatedversion
Page 224: Waldorf Schools .updatedversion
Page 225: Waldorf Schools .updatedversion
Page 226: Waldorf Schools .updatedversion

EK-5 Oyun ve Oyun Malzemeleri

Rudolf Steiner, “çocuk ilk yıllarda baştan sona duyu organıdır” diyor. Özellikle ilk üç yıl tıpkı diğer memelilerde olduğu gibi, çocuğun fizik organlarının gelişerek içine doğduğu ortama uyum sağlaması, başlıca taklit yoluyla gerçekleşir. Bu süreçte annenin duygu titreşimleri, renkler ve seslerle, aynı zamanda dokunuşlarla yarattığı atmosfer, ya da “aura” çocuğu damgalar. Anne şefkat ve gülümsemeyle üzerine eğildiğinde, çocuk da gülümsemeyle karşılık verir. Çevresinde olan biten her şeyi taklit eder ve bu sırada fiziksel organları yapılanır ve biçimlenir. Eski beyin çocuğu içgüdüsel olarak sürekli hareket ettirir. Hareketler sinir sisteminin gelişmesini sağlar. Gelişme bu içten gelen güdülerle dıştan gelen içeriklerin karşılıklı etkileşimiyle gerçekleşir. Algılananlar yeni beyne kaydedilir ve edinilen fiziksel, duygusal izlenimler, hemen taklit yoluyla denenir. Steiner, “Çocukken duyu izlenimleri soluk almak gibidir. Soluk vermeye denk düşen edim ise taklittir” diyor. İlk yıllarda her şey oyun, her nesne oyuncaktır aslında. Çocuk yürümeyi de konuşmayı da taklit ederek öğrenir. Önünde ayakta dik duran ve uzamda ileri hareket eden örnekler olmasa çocuğun yürümeyi öğrenemediği, geçen yüzyılda Uzak Doğuda bulunan kurtların yetiştirdiği çocuklar sayesinde kanıtlanmıştır. Yürüme hareketleriyle birlikte konuşma organı da gelişir. Artık her şeyi adlandırmaya başlar ve çocukta nesne ve nesnenin adı iki ayrı kanalda kaydedilir. Bu da çevreye ve nesnelere ilk mesafe kazanmanın başlangıcıdır. Ve böylece üç yaş civarında “ben” duygusu gelişir.

Bu dönemde çocuğun beyni uygun oyuncaklarla uyarıldığında, fantezisi harekete geçirilir. Fanteziyi beslemenin yolu, çocuğun eline bitmiş, her şeyiyle dört dörtlük oyuncaklar vermemekten geçer. O nedenle, birkaç çapıt parçasıyla yapılmış bir bebek, ağlayan, konuşan, yürüyen bir bebekten daha elverişlidir. Çocuk oyun sırasında bütün benliğiyle oradadır. Büyüklerde eksik olan “şimdi ve burada” duygusu içindedir. Çocuğa zaman tanımalı, deneylerde bulunması sabır ve şefkatle desteklenmelidir. Bir kibrit kutusu, çocuk için her şey olabilir. Gemidir, arabadır, uçaktır. Nesneye o an denemek istediği ve uyum sağlamak istediği koşullara göre anlam verir. Oyunu bittiğinde ise, o yine bir kibrit kutusudur. Bu nesneye mesafe duygusu, zekanın ve bilincin gelişmesinin de temel öğelerinden biridir. Fantezi çocuğa, var olanın ötesine geçmek ve kendi yapıp etmesiyle olabilecekleri biçimlendirmek gücü verir. Yani çocuk oyun yoluyla, hem gerçekliğe uyum sağlar, hem de var olanı değiştirmek için yeni tasarılar geliştirir. Böylece taklit ve oyun yoluyla deneyimlediği nesneler ve durumlar sonucu ortaya çıkan imgelerin, zihnini faaliyete geçirmesiyle, onları karşılaştırır, birbiriyle bağlantıya sokar veya belli niteliklere göre ayırır. Bütün bu izlenimlerin hammaddesi nesne ve ortam bilgisine dönüşür.

Page 227: Waldorf Schools .updatedversion

İşte çocuk ancak bu oyunlarla edindiği tecrübeler ve geliştirdiği duygular ve düşünceler sayesinde sonra bir toplumsal varlığa dönüşür. Oyun ve taklit çocuğu içine doğduğu toplumun bir bireyi haline getirir. Bu arada büyülü yıllar denen yedi yıllık süre geçer ve kalıcı dişlerin çıkmasıyla, korunmalı aile ortamından okula gitme zamanı gelir. Steiner, ilk okul yıllarında da derslerin daima oyunla karışık biçimlendirilmesini salık veriyor. Gündelik ders ritminin tıpkı soluk alıp verme ritmi gibi, belli bir ders konusuna yoğunlaşma ile, çocuğun tüm bedeni ve duygularıyla hareket halinde var olabildiği oyunla ritmik biçimde çeşitlendirilmesini istiyor. Yoğunlaşma soğuktur, oysa oyuna duygusal-bedensel katılım organizmayı ısıtır. Öğrenme süreciyle sindirim arasında bu bakımdan paralellik vardır. Öğrenilenin sindirilmesiyle bellek oluşur. Okulda masallar, destanlar sınıfta herkesin katılımıyla oynanırsa çok daha kolay öğrenildiğini ve çocuğun ritmik duygusunu besleyen koro çalışmaları ve her ünlü ve ünsüz harfin kendine özgü hareketleri olan Eurythmie ile duygusal-ruhsal yaşamın esneklik, canlılık ve uyum kazandığını söylüyor.

Page 228: Waldorf Schools .updatedversion

Steiner okullarında ilk iki yıl bu ritmik oyunlara, danslara ve koro çalışmalarına yer verildikten sonra, beden eğitimi dersleri ancak üçüncü sınıfta başlar. Bu dersler de yine çocuğun ruhu ve fantezisiyle katılımını sağlayacak biçimde oyunla zenginleştirilmelidir. Sanki grup halinde bir macera yaşanırmış gibi tırmanma, atlama ve zıplama alıştırmaları yapılır, ilk yardım oyunları oynanır, çocuğun irade ve karar verme gücü gelişir.

Kısacası oyun sayesinde algılama, deneme, uygulama, ama aynı zamanda değiştirme ve dönüştürme yetenekleri gelişen çocuk toplumun bireyi olarak özgürce hareket edebilecek duruma gelir. Oyun sayesinde doğanın varlığı bir kültür varlığı haline gelir. İnsan olmak kendini bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak gerçekleştirmekle atbaşı gider. Kendini gerçekleştirmekse ancak bir grup süreci olarak yaşanabilir. Ancak o zaman çocuk da insanlığın şimdiki gelişim safhasına ergin birey olarak eklemlenir. Sonuç olarak insan olmanın da, uygarlığın da kökeni oyundur ve umalım, daima oyun oynayacak zaman buluruz.

 

Page 229: Waldorf Schools .updatedversion

Ek 6 -Sağlık

Sevinçli yaşantılar, yazgının armağanlarıdır,

Değerleri şimdiki zamanda anlaşılır.Oysa acılar, idrak kaynaklarıdır,Anlamlarını ancak gelecekte kavrayabiliriz.

Rudolf Steiner

Page 230: Waldorf Schools .updatedversion

İnsan ve doğa, gelişim süreçlerini birlikte yaşadılar. Bedeni ve yaşamı duyumsama ile bilincin oluşumu aşamaları, mineral alemden insana kadar olan gelişimin dört büyük gelişim basamağını karakterize eder.

Fizik beden, bitki, hayvan ve insanın cansız, mineral dünyanın elemanlarından oluşan bedenidir. Canlı organizmaların bedeni ölçülebilir, tartılabilir ve kimyasal analizle niceliksel olarak araştırılabilir. Fizik beden, her biçimi uzamsal görünür kılar. Bu fiziksel organizasyon, daima doğumla başlayan canlı gelişim süreçlerinden çıkarak oluşur. Ancak ölümden sonra fizik ve kimyanın yasalarını izleyerek canı, ruhu ve tini olmadan cansız doğanın içinde çözünür gider. Ölümle bedenin katı, sıvı ve gaz halindeki parçalarının bu çözünümü, fizik bedenin yaşamın yasalarına uygun olarak ancak canlılıkla bir arada tutulduğunun en iyi göstergesidir.

Canlılık bedeni, ya da bitkilerin yaşaması için zorunlu olan güneşin ve yıldızların içinde bulunduğu gökyüzüne atıfla eter beden. Beslenme, büyüme ve üreme işlevleri bitki, hayvan ve insanda işte ölümün üstesinden gelen bu gökyüzü enerjilerinin etkisiyle ayakta tutulur. Kalıtım, büyüme, yenilenme, ritmik yinelenen organ işlevleri de bu eter bedenin nitelikleridir. Bu işlevler ritmik bir düzen içinde zamansal olarak sıvıların devinimi halinde akıp gider.

Duyumsama bedeni, hayvan ve insan yalnızca uzamın ve zamanın yasalarına bağlı olmadığından, tersine bir de ruhsal bir içsel yaşamları vardır. Bilincin dışa vurulduğu, ruhsal yaşamın uyarıldığı her yaşam düzleminde, bitkiselden hayvansal metabolizmaya köklü bir değişim dönüşüm gerçekleşir. Bu bünye, işlenerek azalmaya, indirgenmeye, tasfiyeye dayanır. Oysa fizik beden yanında bir de yalnızca eter bedeni olan bitki bünyesi, oluşum, yenilenme, organizasyona dayanmaktadır. Hayvan ve insan ama ruhsal uyarılma yetilerini, hareket yeteneklerini, ritmik özgürleşme yeteneklerini, ses çıkarma yeteneklerini, oksitli indirgeyici metabolizmayı (yanma) olanaklı kılan hava soluk alıp vermeye borçludurlar.

Page 231: Waldorf Schools .updatedversion

İnsan bilinci, hem duyular üzerinden algılanan bilgileri, hem de düşünme yetisiyle olanaklı tinsel gözlemler yapabilmeyi kapsar. Bu gözlemler tüm kozmosu ve evrenin oluşumunu da ele alabilir. Kısacası içinde yeryüzünün de bulunduğu bütün kozmik düzenlere atıfla Astral beden de denir.

Büyük zıtlıkları içinde barındırabilen duyumsama bedeni, hem fizik bedene ve duyulara bağlı bir “yeryüzünde olma bilinci”, hem de düşünme sayesinde olanaklı bir “kozmik bilinci” bir arada taşır. Bu sayede yaşam süreçlerinin itici güçleri olan ihtiraslar, arzular ve eğilimlerin bilincine vardığımız gibi, aklın ve ahlakın yasaları, sempati ve antipati, yani duygusal yaşamın içsel devinim dinamiği yönlendirici güçlerdir. Sevinç ve acı, haz ve bezginlik de ruhsal yaşamın olgunlaştırıcı güçleridir.

Ben-organizasyonu, insanı mineral, bitki ve hayvandan ayıran niteliktir. Yaşam boyu öğrenme ve özgürce kendi yaşamını belirleme yetisiyle bağlantılı olan  tipik insani kendi kendinin bilincinin taşıyıcısıdır. İnsan, içgüdü ve itkilerine bağlı yaşayan hayvanın ötesine geçerek doğasına belli ölçüde egemen olmayı becermiş ve açığa çıkan bu güçleri bedenindeki ısı organizması üzerinden bireyselleştirerek kişisel dışa vuruma dönüştürmüştür. Böylece insan, ben-organizasyonu sayesinde bütün varoluş düzlemlerine egemen olarak, bedenini de kendi ruhsal-tinsel yaşamının bir aracı ve dışa vurumu haline getirir.

Bir insan ne kadar sağlıklıysa, varlığını ve karakterini tüm bu dört varoluş düzleminde gerçekleştirebilme yeteneği o kadar güçlüdür. Hastalık ise, doğa süreçlerinin başat hale geldiği ve bu dört varlık organının (fizik beden, canlılık bedeni, duyumsama bedeni, ben-organizasyonu) yasalarının artık diğerleriyle uyum içinde olmadığı bir durumdur. Bu uyumdaki herhangi bir aksama, sonuç olarak ben-organizasyonunda da bir aksama olduğuna işaret eder, çünkü taşıyıcısı ısı olan entegrasyon süreci bozulmuş demektir.

Demek ki, birlikte yaşanan gelişim süreci dolayısıyla, insan organizmasında da mineral, bitkisel-canlı ve hayvansal-duyumsayan çevrede ayrı ayrı ama hep birlikte bulduğumuz yasalar etkili olur. Bu yasaların, ben-organizasyonu tarafından yaşam boyunca sürekli entegre edilmesi, yani insanileştirilmesi gerekmektedir. İşte beslenme, sindirim ve içselleştirerek dönüştürüp kendine mal etme, insanla doğa arasındaki yakın ilişkileri belirginleştiren süreçlerdir.

Her ne kadar doğum sırasında hepsini unutsa da, kozmik alemlerden belli bir ruhsal-tinsel ön bilgiyle gelen çocuk, atalarının kalıtımsal verileriyle hazırlanmış bir beden içinde dünyaya gelir. Yaşamının ilk yedi yılı boyunca bu verili bedeni, kendisinin dünyaya gelme amacı doğrultusunda işine yarayacak bir hale getirmesi gerekmektedir. Çocuk hastalıkları dediğimiz belli hastalıklar işte, çocuğun sıvılar organizması olan canlılık bedeni üzerinden ateşlenerek, döküntüler çıkararak ailesinden gelen ama onun işine yaramayacak verileri dönüştürmesine olanak tanıyan hastalıklardır.

Page 232: Waldorf Schools .updatedversion

Bu yazı dizimizde, genel sağlık ve çocuk hastalıkları üzerine b ü t ü n s e l bir dünya görüşü ile antroposofinin ve homeopatinin penceresinden bakarak bazı genel sağlık bilgileri aktaracağız. Hollanda asıllı homeopat Monique Beijer bize belli aralıklarla yardımcı olacak. Burada tavsiyelerde bulunmayacağız, reçeteler vermeyeceğiz, ama bütünsel bir görüşe uygun öneriler getireceğiz. Anne-babanın çocukları hakkında hastalık ya da sağlık durumunda genel tıp kuralları ve koşullarına uygun nasıl davranacakları, aklı selimle kendilerinin karar verebileceği bir konudur. Hasta çocuğa bitki çayı, pansuman, masaj veya şefkat mi gerekli, masal mı anlatmalı, yoksa ilaç mı vermeli; buna çocuğun anne-babası veya hastalığı sırasında ona refakat eden kişi karar verebilir. Dışardan koşulları ve yaşananları bilmeden şöyle böyle yapın demek  o l a n a k s ı z  ve  s a k ı n c a l ı d ı r. Bunların bilincinde olmamız konuları araştırırken daima zihnimizde bir yerlerde ön veri olarak bulunmalıdır.  Sağlık bir denge meselesidir. Bağışıklık sistemi güçlü olan insan kendi bünyesi için geçerli olabilecek bu dengeyi tutturabilir.

Bu bağlamda bir başvuru kitabı olarak Thorwald Dethlefsen ile Rüdiger Dahlke’nin yazdığı ve çevirisi Mozaik Yayınlarından çıkan “Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur” adındaki kitabı salık veriyoruz.

Page 233: Waldorf Schools .updatedversion
Page 234: Waldorf Schools .updatedversion