tÜrkİye’nİn doĞrudan yabanci yatirim … tezleri/attachments/401... · isbn no :...

168
Selma DURGAN TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ Uzmanlık Tezi EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Nisan 2016

Upload: lamdat

Post on 09-Aug-2018

225 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ISBN NO : 978-605-9041-66-9

YÖNETİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜBİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

KALKINMA BAKANLIĞI YAYINLARI BEDELSİZDİR, SATILAMAZ.

Nisan 2016

Necatibey Cad. No: 110/A 06100 Yücetepe - ANKARA Tel: +90 (312) 294 50 00 Faks: +90 (312) 294 69 77

T.C.KALKINMA BAKANLIĞI

Selma DURGAN

TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ

KULLANILARAK BELİRLENMESİUzman l ı k T e z i

EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Nisan 2016

Yayın No: 2954

Selma DURGAN

EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Nisan 2016

TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ

Uzman l ı k T e z i

ISBN 978-605-9041-66-9

Bu tez Müsteşar Yardımcısı İlyas ÇELİKOĞLU başkanlığında, Cumhur Menderes BOZ, Bahaettin GÜLGÖR, Dr. Vedat ŞAHİN ve Recep ÇAKAL’dan oluşan Planlama Uzmanlığı Yeterlik Sınav Kurulu tarafından değerlendirilmiştir.

i

i

TEŞEKKÜR

Çalışmanın kurgusundan, verilerin derlenmesi ve analizine kadar her aşamada

değerli katkılarını esirgemeyen ve her daim yol gösterici olan tez danışmanım

Planlama Uzmanı Sn. Sezai ATA’ya,

Tezin şekillenmesinde emeği bulunan Ekonomik Modeller ve Stratejik

Araştırmalar Genel Müdürü Sn. Ahmet ÇELENKOĞLU’na,

Kıymetli önerileri ve yönlendirmeleriyle tezin şekillenmesine katkı veren

Daire Başkanım Sn. Ayşe Sema BAHÇECİ’ye,

Konunun ele alınmasına ilişkin birikimlerini aktaran Bakan Müşaviri Sn. Adil

TEMEL’e, Planlama Uzmanları Sn. Kamil TAŞÇI ve Sn. Çağatay TELLİ’ye,

Tezin içeriği ve formatıyla ilgili öneriler sunan Planlama Uzmanları Sn. Murat

KÖRS ve Sn. Önder DEMİREZEN’e,

Yapıcı eleştirileri ve olumlu yönlendirmeleriyle tezin içeriğinin

zenginleşmesine katkı sağlayan Sınav Kurulu üyeleri Müsteşar Yardımcısı Sn. İlyas

ÇELİKOĞLU’na, Kalkınma Bakanlığı Müşavirleri Sn. Recep ÇAKAL, Sn. Bahaettin

GÜLGÖR, Sn. Cumhur Menderes BOZ ve Sn. Vedat ŞAHİN’e

Son olarak tez sürecinde göstermiş olduğu sabır ve anlayışla her zaman destek

olan kıymetli eşim Cem DURGAN’a ve sevgili aileme

teşekkür ederim ve tezimin diğer çalışmalara katkı sağlamasını dilerim.

ii

ÖZET Planlama Uzmanlığı Tezi

TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ

Selma DURGAN Doğrudan yabancı yatırım (DYY), liberalleşen dünya düzeniyle birlikte

ülkelerin ekonomileri ve kalkınmaları üzerinde oldukça etkili bir araç haline gelmiştir. DYY’ler sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve yönetimi, ticaret ve rekabetçilik ile çevre kanalı yoluyla ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerini etkilemektedir. Küresel ekonomi, çok kutuplu bir büyüme perspektifi göstermektedir. Bu küresel eğilimde, gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) uyguladıkları politikalar oldukça önem taşımaktadır. Nitekim GOÜ’lerin çektikleri DYY’lerin büyüklüğü ve sektörel dağılımı, bu ülkelerin teknolojik gelişmelerine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu noktada, ülkelerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulayacakları stratejilerin hem küresel hem de ülke ekonomileri bağlamında önemli etkileri olmaktadır.

Ülkelerin büyüme ve sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek DYY girişlerini artırma çabaları, uluslararası DYY akımlarını belirleyen faktörlerin detaylı incelenmesini de gerekli kılmıştır. Bu nedenle çalışmada uluslararası doğrudan yabancı yatırımları analitik olarak incelemeye yönelik bir çekim modeli oluşturulmuştur. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan ticaret ve doğrudan yabancı yatırım çalışmalarında popülerlik kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılan çekim modeliyle bu çalışmada DYY akımlarının temel belirleyicileri tespit edilmiş ve her ülke ikilisi için potansiyel DYY seviyesi hesaplanmıştır. Böylece, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörler analiz edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin kalkınma sürecine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak, küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak sunulmaktadır.

DYY akımları açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım düzeyinin tespiti, alınacak politika tedbirlerine ışık tutacaktır. Bu çalışmada oluşturulan modelin çıktıları Türkiye’ye uygulanmış, 60 ülke için potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülke ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Onuncu Kalkınma Planı ve “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi” Öncelikli Dönüşüm Programında yer alan özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikaları ile yatırım ortamının iyileştirilmesi alanlarında uygulanacak politikalara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu katkıların Türkiye’nin potansiyel seviyesinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi, genel DYY görünümünün ortaya konması, kalkınmayı destekleyecek nitelikte yabancı yatırımları çekebilmek için hangi politika araçlarında manevra alanımızın olduğunun tespit edilmesi yönünde olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Sürdürülebilir Kalkınma, Ekonomik Büyüme, Çekim Modeli, Onuncu Kalkınma Planı, Potansiyel Yatırım

iiii

ÖZET Planlama Uzmanlığı Tezi

TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ

Selma DURGAN Doğrudan yabancı yatırım (DYY), liberalleşen dünya düzeniyle birlikte

ülkelerin ekonomileri ve kalkınmaları üzerinde oldukça etkili bir araç haline gelmiştir. DYY’ler sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve yönetimi, ticaret ve rekabetçilik ile çevre kanalı yoluyla ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerini etkilemektedir. Küresel ekonomi, çok kutuplu bir büyüme perspektifi göstermektedir. Bu küresel eğilimde, gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) uyguladıkları politikalar oldukça önem taşımaktadır. Nitekim GOÜ’lerin çektikleri DYY’lerin büyüklüğü ve sektörel dağılımı, bu ülkelerin teknolojik gelişmelerine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu noktada, ülkelerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulayacakları stratejilerin hem küresel hem de ülke ekonomileri bağlamında önemli etkileri olmaktadır.

Ülkelerin büyüme ve sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek DYY girişlerini artırma çabaları, uluslararası DYY akımlarını belirleyen faktörlerin detaylı incelenmesini de gerekli kılmıştır. Bu nedenle çalışmada uluslararası doğrudan yabancı yatırımları analitik olarak incelemeye yönelik bir çekim modeli oluşturulmuştur. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan ticaret ve doğrudan yabancı yatırım çalışmalarında popülerlik kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılan çekim modeliyle bu çalışmada DYY akımlarının temel belirleyicileri tespit edilmiş ve her ülke ikilisi için potansiyel DYY seviyesi hesaplanmıştır. Böylece, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörler analiz edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin kalkınma sürecine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak, küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak sunulmaktadır.

DYY akımları açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım düzeyinin tespiti, alınacak politika tedbirlerine ışık tutacaktır. Bu çalışmada oluşturulan modelin çıktıları Türkiye’ye uygulanmış, 60 ülke için potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülke ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Onuncu Kalkınma Planı ve “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi” Öncelikli Dönüşüm Programında yer alan özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikaları ile yatırım ortamının iyileştirilmesi alanlarında uygulanacak politikalara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu katkıların Türkiye’nin potansiyel seviyesinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi, genel DYY görünümünün ortaya konması, kalkınmayı destekleyecek nitelikte yabancı yatırımları çekebilmek için hangi politika araçlarında manevra alanımızın olduğunun tespit edilmesi yönünde olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Sürdürülebilir Kalkınma, Ekonomik Büyüme, Çekim Modeli, Onuncu Kalkınma Planı, Potansiyel Yatırım

iiiiii

ABSTRACT Planning Expertise Thesis

DETERMINATION OF TURKEY’S FOREIGN DIRECT INVESTMENT POTENTIAL USING GRAVITY MODEL

Selma DURGAN Foreign direct investment (FDI), has become a highly effective tool on the

economies and development of countries with liberalized world order. FDI affects economic growth and development process of countries through capital formation, technology, human resources development and management, trade and competitiveness, and environment channels. The global economy shows a multipolar growth perspective. In this global trend, policy implementation of developing countries are quite important. Indeed, the size and sectorial distribution of FDI that developing countries attract contribute to the technological development of the country and to the achievement of sustainable development goals significantly. In this respect, the strategies that countries implement in national and regional levels have important effects for both local and global economy.

The efforts of countries to increase FDI inflows to support growth and sustainable development requires a detailed analysis of the factors that influence the international FDI flows. Therefore, in this study, a gravity model has been constructed for an analytical analysis of international foreign direct investment. Gravity model gained popularity in recent years in the international arena. By using gravity model, which has been used mainly to analyze international trade flows, the main determinants of FDI flows were specified and a potential FDI level has been calculated for each country pair. Thus, it is intended to contribute to FDI strategies and therefore the development process of Turkey by analysis of the factors affecting bilateral FDI inflows in global trends changing in favor of developing countries. Turkey's current advantages and disadvantages of putting out the work and policies that will provide maximum benefit in the context of global trends, are presented as suggestions.

The determination of Turkey's potential investment level in terms of FDI flows is important for the policy measures that will be taken. In this study, the model results has been applied to Turkey case, the potential investment levels were calculated for 60 countries and 10 countries with the highest FDI in Turkey has been examined in detail. This study is intended to contribute to the policy making efforts, which have been outlined in the Tenth Development Plan and “Improving the Business and Investment Environment” Priority Transformation Program, in the area of improving the investment climate through FDI policies that encourage investment and supports productivity growth. These contributions are expected to determine the extent of the potential of Turkey, to reveal the FDI outlook, to determine Turkey’s field of maneuver in which policy instruments to attract foreign investment that support the development. Key Words: Foreign Direct Investment, Sustainable Development, Economic Growth, Gravity Model, Tenth Development Plan, Potential Investment.

ıviv

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

TEŞEKKÜR .................................................................................................................. i

ÖZET............................................................................................................................ ii

ABSTRACT ................................................................................................................ iii

İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... iv

TABLOLAR .............................................................................................................. vii

GRAFİKLER ............................................................................................................ viii

HARİTALAR .............................................................................................................. ix

KISALTMALAR ......................................................................................................... x

GİRİŞ ........................................................................................................................... 1

1. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR .......................................................... 5

1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Tanımı ............................................................ 5

1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Sınıflandırılması ......................................... 7

1.2.1. Yatırımın yeni işletme yaratması ........................................................... 7

1.2.2. Yatırımın üretim zincirindeki yeri ......................................................... 8

1.2.3. Yatırımın amacı ...................................................................................... 9

1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Kayıt Şekli ........... 12

1.4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi ...................................... 14

1.5. Çok Uluslu Şirketler .................................................................................... 16

1.6. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi ................ 22

1.6.1. Sermaye kanalı ..................................................................................... 25

1.6.2. Teknoloji kanalı ................................................................................... 25

1.6.3. İnsan kaynakları ve yönetim kanalı...................................................... 26

1.6.4. Ticaret ve rekabetçilik kanalı ............................................................... 26

1.6.5. Çevre kanalı ......................................................................................... 28

1.7. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkisi Üzerine Yapılmış Çalışmalar .................................................................................................... 28

1.8. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ev Sahibi Ülke Açısından Belirleyicileri . 33

2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARDA KÜRESEL EĞİLİMLER ......... 36

vv

2.1. Liberalleşme Süreciyle Birlikte Doğrudan Yabancı Yatırımlardaki Değişim…………………………………………………………………….36

2.2. 2008 Krizi Sonrası Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarında Değişen Algı ……………………………………………………………………………..47

2.3. Yeni Dönem Yatırım Politikaları: Sürdürülebilir Kalkınmanın Önceliği .... 50

2.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Bağlamında Ülkelerin Karşılaştırılması .......... 52

2.4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi ............. 53

2.4.2. Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi ........................................................... 54

2.4.3. Küresel Fırsat Endeksi ................................................................................. 57

2.4.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi ................................................ 61

3. ÇEKİM MODELİ VE UYGULAMA ALANLARI ........................................... 63

3.1. Çekim Modelinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi ........................................... 63

3.2. Çekim Modelinin Ekonomideki Uygulama Alanları ................................... 64

3.2.1. Çekim modelinin uluslararası dış ticaret akımları için kullanımı ........ 65

3.2.2. Çekim modelinin uluslararası doğrudan yabancı yatırım akımları için kullanımı ............................................................................................................. 67

3.3. Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Çekim Modelinin Kullanımı ................ 71

3.3.1. Tahmin Yöntemi .......................................................................................... 71

3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi ....................... 72

3.3.3. Modelde Karşılaşılan Temel Ekonometrik Sorunlar ................................... 73

3.3.3.1. İçsellik .............................................................................................. 73

3.3.3.2. Çoklu eşdoğrusallık .......................................................................... 74

3.3.3.3. Değişen varyans ............................................................................... 74

3.4. Model Uygulamaları .................................................................................... 75

3.4.1. Veri kaynakları ..................................................................................... 76

3.4.2. Farklı ülke grupları için model (2001-2012) ........................................ 77

3.4.2.1. Model sonuçlarının çekim modelinin temel değişkenleri açısından değerlendirilmesi ............................................................................................. 79

3.4.2.1.1. Uzaklık ...................................................................................... 79

3.4.2.1.2. Komşuluk .................................................................................. 80

3.4.2.1.3. Kolonyal bağ ............................................................................. 80

3.4.2.1.4. Ortak dil .................................................................................... 80

vi

vi

3.4.2.2. Model sonuçlarının diğer değişkenler açısından değerlendirilmesi …………………………………………………………………...81

3.4.3. Farklı gelir grupları için model (2001-2012) ....................................... 83

4. TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE POTANSİYEL YATIRIM DÜZEYİNİN HESAPLANMASI ..................................................................................................... 86

4.1. Türkiye’de Uygulanan Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarına Tarihsel Bir Bakış ...................................................................................................... 86

4.1.1. Planlı kalkınma öncesi dönem (1963 öncesi)....................................... 86

4.1.2. 1980 öncesi planlı dönem (1963-1980) ............................................... 88

4.1.3. 1980 sonrası planlı dönem (serbest piyasaya geçiş) ............................ 92

4.2. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Görünümü ................................... 97

4.3. Türkiye’de Yatırımlara Uygulanan Teşvik Sistemi ................................... 103

4.4. Çekim Modeline Göre Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Potansiyelinin Hesaplanması ve Performansının Değerlendirilmesi ......... 109

4.4.1. Hollanda ............................................................................................. 114

4.4.2. Avusturya ........................................................................................... 115

4.4.3. ABD ................................................................................................... 117

4.4.4. Almanya ............................................................................................. 119

4.4.5. Belçika................................................................................................ 121

4.4.6. İngiltere .............................................................................................. 123

4.4.7. Lüksemburg ....................................................................................... 125

4.4.8. Yunanistan ......................................................................................... 126

4.4.9. Fransa ................................................................................................. 127

4.4.10. İspanya ............................................................................................... 128

5. GENEL DEĞERLENDİRME ve POLİTİKA ÖNERİLERİ ............................ 130

6. SONUÇ .............................................................................................................. 137

EKLER ..................................................................................................................... 140

KAYNAKÇA ........................................................................................................... 146

DİZİN ....................................................................................................................... 153

vii

vii

TABLOLAR

Sayfa No

Tablo 1.1. Yapılan Yatırımın Amacına Göre Yatırım Çeşitleri ................................. 12

Tablo 1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Gösterim Şekli .. 14

Tablo 1.3. Yıllar İtibarıyla Çeşitli Göstergelere Göre Küresel Görünüm .................. 15

Tablo 1.4. Global 500 Listesindeki İlk 10 Çokuluslu Şirket ile Menşei Oldukları Ülkelerin GSYH’ları İçindeki Payı ......................................................... 18

Tablo 1.5. Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Kalkınma Üzerindeki Etkileri ..................................................................................................... 32

Tablo 2.1. Yıllar İtibarıyla En Fazla Doğrudan Yabancı Yatırım Çeken 20 Ülke..... 40

Tablo 2.2. Türkiye’nin Yıllar İtibarıyla Küresel Fırsat Endeksi Değerleri ................ 61

Tablo 3.1. Farklı Değişkenleri Çekim Modeline Dahil Eden Son Dönem Önemli Çalışmalar................................................................................................ 68

Tablo 3.2. Hausman Testi Sonucu ............................................................................. 71

Tablo 3.3. Bağımsız Değişkenler Arasındaki Korelasyon Katsayıları ...................... 74

Tablo 3.4. Breusch ve Pagan Testi Sonucu ................................................................ 74

Tablo 3.5. Çekim Modeli Analizlerinde Katsayıların Beklenen İşaretleri................. 77

Tablo 3.6. Farklı Ülke Grupları İçin Regresyon Sonuçları (2001-2012) ................... 78

Tablo 3.7. Gelir Gruplarına Göre Modeller (2001-2012) .......................................... 85

Tablo 4.1. Türkiye’ye Yatırım Yapan İlk 10 Ülke ve Yüzde Payları ........................ 99

Tablo 4.2. Türkiye’nin Yatırım Yaptığı İlk 10 Ülke ve Payları................................. 99

Tablo 4.3. Teşvik Alanları ve Destek Unsurları ...................................................... 105

Tablo 4.4. Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki Kapsamına Giren Sektörler ve Gerekli Olan Asgari Sabit Yatırım Tutarı .......................................................... 106

Tablo 4.5. Türkiye’ye Ortalamada En Fazla Yatırım Yapan Ülkelerin Yıllar İtibarıyla Getirdikleri Doğrudan Yabancı Yatırım Miktarı .................................. 110

viii

viii

GRAFİKLER

Sayfa No

Grafik 2.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Akımları ...................................................... 36

Grafik 2.2. Dünya Doğrudan Yabancı Yatırım Akımlarından Alınan Pay ................ 37

Grafik 2.3. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Kısıtlayıcılık Endeksi (2013) ...... 55

Grafik 2.4. İlk 50 Ülkenin Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi (2014-2015) ......... 56

Grafik 2.5. Türkiye’nin Küresel Rekabet Endeksinin 12 Alt Bileşenine Göre Değerleri (2014-2015) ............................................................................. 57

Grafik 2.6. Küresel Fırsat Endeksi (2011) ................................................................. 60

Grafik 2.7. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi Sıralaması (2014) .................................................................................................................................... 62

Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ...................................................... 98

Grafik 4.2. Türkiye’de En Çok Yabancı Yatırım Çeken İlk Altı Sektör ................. 101

Grafik 4.3. Toplam Yabancı Kontrollü Üretimde İlk 5 Ülkenin Kontrol Oranı ...... 102

Grafik 4.4. İmalat Sanayindeki Yabancı Kontrollü Üretimin, Girişimlerin Kullandığı Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı (2012) ........................................... 103

Grafik 4.5. Türkiye’nin Hollanda ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .. 115

Grafik 4.6. Türkiye’nin Avusturya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi 117

Grafik 4.7. Türkiye’nin ABD ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi ........ 119

Grafik 4.8. Türkiye’nin Almanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .. 121

Grafik 4.9. Türkiye’nin Belçika ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .... 123

Grafik 4.10. Türkiye’nin İngiltere ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi . 125

Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .................................................................................................................................. 126

Grafik 4.12. Türkiye’nin Yunanistan ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .................................................................................................................................. 127

Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .... 128

Grafik 4.14. Türkiye’nin İspanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi... 129

ixix

HARİTALAR

Sayfa No

Harita 4.1 Türkiye'nin Yürürlükteki Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları ............................................................................... 100

Harita 4.3. Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımları Gerçekleşme/Potansiyel Oranlarının Ülkelere Göre Dağılımı ..................................................... 113

xx

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AR-GE : Araştırma ve Geliştirme

BRIC : Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin

BveS : Birleşme ve Satın Almalar

ÇUŞ : Çok Uluslu Şirket

DEİK : Dış Ekonomik İlişkiler Topluluğu

DPT : Devlet Planlama Teşkilatı

DYY : Doğrudan Yabancı Yatırımlar

DYYK : Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu

EUROSTAT : Avrupa Komisyonu İstatistik Bürosu (Statistical Office of

European Union)

GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla

GSYH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

GOÜ : Gelişmekte Olan Ülke

IMF : Uluslararası Para Fonu (Internatioanal Monetary Fund)

IT : Bilgi Teknolojisi

KDV : Katma Değer Vergisi

ODKA : Orta Doğu ve Kuzey Afrika

OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation of

Economic Corperation and Develepment)

OSB : Organize Sanayi Bölgeleri

TAİK : Türkiye-ABD İş Konseyi

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

xixi

TCMB : Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

TFV : Toplam Faktör Verimliliği

TGB : Teknoloji Geliştirme Bölgeleri

UNCTAD : Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United

Nations Conference on Trade and Development)

vb. : ve benzeri

WIIW : Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü (The

Vienna Institute for International Economic Studies)

YSTK : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu

YKTK : Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması

1

GİRİŞ

1950’li yıllardan sonra doğrudan yabancı yatırım (DYY), dünya genelinde

iktisadi büyüme ve kalkınma için önemli bir unsur haline gelmiştir. 1980’li yıllardan

itibaren ise hızlı küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin hem de

gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ’lerin) ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci

sermayenin, görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve getirisinin

yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 1980’lerin ortalarına kadar

olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi içinde karşılıklı bağımlılığın bir

göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem sonrasında DYY’ler ticaretten

daha fazla artmış ve küresel entegrasyonun birincil mekanizması ticaretten DYY’lere

doğru kaymıştır.

Küreselleşme süreci ile birlikte değişen dünyada ülkelerin büyümelerini

teşvik edici önemli bileşenlerden biri olan DYY’lerin payı buna paralel olarak

değişmektedir. 2000’li yıllarla kıyaslandığında, günümüzde gelişmiş ülkelerin

küresel DYY’deki payının azaldığı ve GOÜ’lerin payının giderek arttığı

gözlenmektedir. 2000 yılında GOÜ’lerin toplam DYY’den aldığı pay yaklaşık yüzde

19 iken bu oran 2013 yılında yüzde 55’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını

geçmiştir. Diğer yandan dünya toplamında 2007 yılında rekor seviyeye yükselerek 2

trilyon dolara1 çıkan toplam DYY’ler, finansal ve ekonomik krizin dünya çapında

devam eden etkileriyle 2008 yılında yüzde 15 oranında azalmıştır. Krizin DYY

üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına neden olmuştur. Bu süreçten en

fazla gelişmiş ülkeler etkilenmiş ve 2008 yılında bu ülkelere olan DYY girişleri ciddi

oranda azalmıştır. Gerek 1990’lı yılların başında yoğunlaşan liberal politikaların

etkisiyle gelişmekte olan ülkelere giden DYY akımlarının artması, gerekse 2008

krizinin en çok gelişmiş ülkelerin DYY girişlerini olumsuz etkilemesiyle aradaki

fark son dönemde kapanmıştır. GOÜ kendi paylarını daha da artırabilmek, gelişmiş

ülkeler ise önceki dönemlerde kaydettikleri performansı tekrar yakalayabilmek için

çaba harcamaktadırlar.

1 ABD Dolarını ifade etmektedir.

1xi

TCMB : Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

TFV : Toplam Faktör Verimliliği

TGB : Teknoloji Geliştirme Bölgeleri

UNCTAD : Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United

Nations Conference on Trade and Development)

vb. : ve benzeri

WIIW : Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü (The

Vienna Institute for International Economic Studies)

YSTK : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu

YKTK : Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması

1

GİRİŞ

1950’li yıllardan sonra doğrudan yabancı yatırım (DYY), dünya genelinde

iktisadi büyüme ve kalkınma için önemli bir unsur haline gelmiştir. 1980’li yıllardan

itibaren ise hızlı küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin hem de

gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ’lerin) ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci

sermayenin, görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve getirisinin

yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 1980’lerin ortalarına kadar

olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi içinde karşılıklı bağımlılığın bir

göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem sonrasında DYY’ler ticaretten

daha fazla artmış ve küresel entegrasyonun birincil mekanizması ticaretten DYY’lere

doğru kaymıştır.

Küreselleşme süreci ile birlikte değişen dünyada ülkelerin büyümelerini

teşvik edici önemli bileşenlerden biri olan DYY’lerin payı buna paralel olarak

değişmektedir. 2000’li yıllarla kıyaslandığında, günümüzde gelişmiş ülkelerin

küresel DYY’deki payının azaldığı ve GOÜ’lerin payının giderek arttığı

gözlenmektedir. 2000 yılında GOÜ’lerin toplam DYY’den aldığı pay yaklaşık yüzde

19 iken bu oran 2013 yılında yüzde 55’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını

geçmiştir. Diğer yandan dünya toplamında 2007 yılında rekor seviyeye yükselerek 2

trilyon dolara1 çıkan toplam DYY’ler, finansal ve ekonomik krizin dünya çapında

devam eden etkileriyle 2008 yılında yüzde 15 oranında azalmıştır. Krizin DYY

üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına neden olmuştur. Bu süreçten en

fazla gelişmiş ülkeler etkilenmiş ve 2008 yılında bu ülkelere olan DYY girişleri ciddi

oranda azalmıştır. Gerek 1990’lı yılların başında yoğunlaşan liberal politikaların

etkisiyle gelişmekte olan ülkelere giden DYY akımlarının artması, gerekse 2008

krizinin en çok gelişmiş ülkelerin DYY girişlerini olumsuz etkilemesiyle aradaki

fark son dönemde kapanmıştır. GOÜ kendi paylarını daha da artırabilmek, gelişmiş

ülkeler ise önceki dönemlerde kaydettikleri performansı tekrar yakalayabilmek için

çaba harcamaktadırlar.

1 ABD Dolarını ifade etmektedir.

22

Özellikle 2008 krizinden sonra ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için

yeni politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım

politikaları almaya başlamıştır. Sürdürülebilir kalkınma, uluslararası yatırım

politikalarında daha da önem kazanmıştır. Artık ülkeler, sürdürülebilir

kalkınmalarını sağlayacak DYY politikalarını benimsemeye başlamışlar ve bu

nedenle DYY’ler konusunda daha seçici ve stratejik davranmaya başlamışlardır. Son

dönemde yaşanan krizler, hem gelişmiş hem de GOÜ’lerde hükümetlerin ekonomik

büyümeyi artırma ve sürdürmedeki rolünü de artırmıştır.

Bu çalışmanın temel amacı, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen

küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörlerin analiz

edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin

kalkınma sürecine katkı sağlamaktır. Nitekim GOÜ’lerin küresel DYY içindeki artan

payına istinaden Türkiye’nin birtakım fırsatları değerlendirmesi önem taşımaktadır.

Onuncu Kalkınma Planında özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY

politikalarının uygulanması, bürokratik ve hukuki süreçlerde ilerleme kaydetmek

suretiyle yatırım ortamının iyileştirilmesinin sağlanması ilkesi benimsenmiştir.

Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi”

Öncelikli Dönüşüm Programında ise iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına

odaklanılarak, yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla

çözülmesi, bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılması

hedeflenmiştir. Bu çalışmada Türkiye’nin DYY’ler açısından mevcut durumunun

tespitinin yapılması ve böylece Onuncu Kalkınma Planı ve ilgili Öncelikli Dönüşüm

Programında benimsenen politika tedbirlerine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak,

küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak

sunulmaktadır.

Gerek DYY’lerin ülkeler için artan önemi, gerekse GOÜ’lerin küresel

DYY’den aldıkları payın giderek artması, yeni araştırmaların önünü açmıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde söz konusu değişen eğilim çerçevesinde DYY’nin

kavramsal çerçevesi, DYY’lerin sınıflandırılması, tarihsel gelişimi, büyüme ve

3

3

kalkınmaya etkisi ele alınmıştır. Ayrıca beşinci ve altıncı bölümde yapılan analize

temel oluşturacak DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyicileri irdelenmiştir.

İkinci bölümde, DYY’lerde son dönem küresel eğilimler ele alınmıştır.

Küresel eğilimler ele alınırken, DYY’ler açısından önemli dönüm noktaları olan

liberalleşme süreci, 2008 krizi ve sonrasında değişen algı ve gelinen noktada yeni

dönem yatırım politikaları ayrı başlıklar altında incelenerek sürdürülebilir

kalkınmanın yeni dönem yatırım politikalarındaki önemine vurgu yapılmıştır. Temel

bazı uluslararası göstergelere göre ülke karşılaştırmaları yapılmış ve Türkiye’nin

konumu tespit edilmeye çalışılmıştır. DYY Kısıtlayıcılık Endeksi, Küresel Rekabet

Edebilirlik Endeksi, Küresel Fırsat Endeksi ve DYY Güven Endeksine göre ülkelerin

endeks değerleri incelenmiş, Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi ve Küresel Fırsat

Endeksinin alt detaylarına göre Türkiye’nin görece avantajlı olduğu alanlar ile

ilerleme kaydetmesi gereken alanlar tespit edilmiştir.

Üçüncü bölümde, çalışmanın ana bulgularını ortaya koyan çekim modelinin

teorik altyapısı anlatılmıştır. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan

ekonometrik çalışmalarda önem kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel

belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda başvurulmuş bir analiz yöntemi olarak

benimsenen model, son dönemlerde DYY akımlarının belirleyicileri üzerine yapılan

çalışmalarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada çekim modelinin kullanım

amacının en önemli nedeni, ülkeler arasındaki DYY’lerin çekim gücünü belirleyen

temel faktörleri tespit etmektir.

Dördüncü bölümde 2001-2012 yılları arasında DYY akımlarının

belirleyicileri incelenmiştir. Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri

önemli ölçüde etkileyen son finansal krizi de kapsadığı için krizin

değerlendirilmesine imkân tanımaktadır. Çalışmada, her bir ülke ikilisinin

birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması, 43 binden fazla gözlem ile

çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini artırmaktadır. Ayrıca

çekim modelinin temel değişkenleri olan uzaklık, komşuluk, kolonyal bağ ve ortak

dil unsurlarının da modele dahil edilmesi, iktisadi değişkenlerin yanı sıra coğrafi ve

kültürel değişkenlerin de DYY üzerindeki etkilerini ölçmeyi mümkün kılmıştır.

4

4

Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar, veri kısıtı nedeniyle belirli bir coğrafi

alanda konumlanmış ülkeleri veya belirli bir birlik içinde yer alan ülkeleri modele

dahil etmiştir. Örneğin yapılan birçok çalışma Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeleri

veya OECD ülkelerini esas alan analizlerle sınırlı kalmıştır. İlk kez 2014 yılı Nisan

ayında Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından

uluslararası DYY akım ve stok değerlerine ilişkin yıllık bazda 206 ekonomiye ait

ülke ikilileri veri seti yayınlanmıştır. Yayınlanan veri seti, şu ana kadar DYY’ler ile

ilgili en kapsamlı veri setidir. Dolayısıyla 2014 yılı Nisan ayından itibaren her ülkeye

ilişkin DYY akımlarını belirleyen faktörlerin çekim hipotezi çerçevesinde

incelenmesine olanak tanıyan tek bir veri kaynağına erişim sağlanmıştır. Bu

çalışmada, söz konusu veri tabanı kullanılmış ve 206 ülke arasından farklı

coğrafyalarda bulunan ve Türkiye açısından önem teşkil eden 60 gelişmiş ve GOÜ

seçilmiştir.

Bu çalışmanın önemi, bahsedilen kısıtlar nedeniyle bugüne kadar yapılmış

çalışmalardan daha kapsamlı ve tek bir veri tabanıyla çalışılmış olması, farklı

coğrafya ve gelir gruplarından ülkeleri içermesi açısından alanında özgün bir analize

imkân vermesidir.

Son bölümde çekim modeli çerçevesinde Türkiye’nin en büyük yatırım

ortakları ile olan potansiyel DYY düzeyi tespit edilmiştir. Çalışmada 2002-2012

yılları arasında geçen 11 yıllık süreçte Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülkenin

DYY akım değerleri analiz edilmiştir. Söz konusu ülkelerin Türkiye’ye yaptıkları

yatırımlar ile tüm ülkelerin, OECD ülkelerinin ve AB-28 ülkelerinin kendi aralarında

yaptıkları yatımlar karşılaştırmalı bir şekilde ortaya konularak Türkiye’nin her bir

ülke ile potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmıştır. Böylelikle Türkiye’ye en çok

yatırım yapan ülkeler açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım-gerçekleşen yatırım

farkı pozitif olan ülkeler tespit edilmiş, hangi ülkelerde manevra alanına sahip

olduğumuz ortaya konularak söz konusu ülkelerle yapılacak yatırım müzakerelerine

katkı sağlanması amaçlanmıştır.

Çalışmanın son kısmı olan sonuç ve değerlendirmeler bölümünde, çekim

modeli analizlerinden elde edilen sonuçlar özetlenmiş ve Türkiye’nin DYY politikası

ile ilgili öneriler sunulmuştur.

5

5

1. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR

1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Tanımı

Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun tanımına göre doğrudan yatırım, bir

yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide uzun vadeli ve kalıcı

yatırım yapmasını ifade eder. Burada yatırımcının kuruluşun sermayesinde yüzde

10’dan (dahil) fazla paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması esastır.

IMF bu tanımda doğrudan yatırımlar ile portföy yatırımları arasındaki farkı

ortaya koymuş ve bu farkı, nüfuz ve denetim yönünden ele almıştır. Doğrudan

yatırımlar portföy yatırımlarına göre genellikle gittikleri ülke ile kalıcı bir ilişki

kurma eğilimindedir.2 Yatırımcı bu ilişkide gittiği ülkeye fonlar kadar know-how,

teknoloji, yönetim ve pazarlama gibi katkılar da sağlamaktadır. Dahası, doğrudan

yatırımda girişimciler genellikle birbirleriyle ticaret ve finans ilişkisiyle de bağlıdır.

Portföy yatırımlarında ise yatırımcı finansal piyasalara doğrudan erişim

sağlamaktadır.

IMF tarafından, yapılan yatırımın yönetimi ve denetimi üzerinde önemli

etkiye sahip olmanın derecesi ölçülebilir hale getirilerek yatırımın üzerinde yüzde 10

ve daha fazla paya sahip olunması veya yönetimde söz sahibi olunması esas

alınmıştır. IMF, doğrudan yatırımı T.C. Merkez Bankası’nın da esas aldığı şekilde

şöyle tanımlamaktadır:3

Doğrudan yatırım ilişkisi ise, birinin diğeri üzerinde denetim ve yönetim

yetkisi olan iki girişimciyi veya birinin denetim ve yönetim etkisi altında olmayıp

aynı yatırımcının yönetim ve denetimi altında bulunan şirketleri de ifade eder.4

Her ne kadar doğrudan yatırım ilişkisinde yüzde 10 oy hakkı ölçüt olarak

belirlenmişse de, aralarındaki iletişim sadece yönetimin belirli bir hisse payına bağlı

değil, kontrol zincirine de bağlıdır.

DYY’ler, ülkenin genel makroekonomik dengesinin sağlanması açısından

önem taşımaktadır. Dışa açık bir ülkenin genel makroekonomik dengesi şöyledir:

2 IMF, 2009: 99 3 a.g.e, 2009: 99 4 a.g.e., 2009: 101

66

(S-I) + (T-G) = (X-M) → (S-I) + (T-G) - (X-M) = 0

Bu denklemde;

S; özel kesim tasarruflarını,

I; özel kesim yatırımlarını,

T; başta vergiler olmak üzere kamu gelirlerini,

G; kamu harcamalarını

X; ihracatı

M; ithalatı göstermektedir.

(S – I) dengesine özel kesim tasarruf yatırım dengesi; (T – G) dengesine ise

bütçe dengesi denilmektedir. Bu ikisi ekonominin iç dengesini ya da kısaca iç

ekonomik dengeyi oluşturmaktadır. (X – M) dengesine kısaca dış ticaret dengesi adı

verilmekte ve ekonominin dış dengesini oluşturmaktadır. Bir ekonominin iç dengesi

(S – I) + (T – G) ekonominin dış dengesine (X – M) eşittir. Tüm bu alt dengelerin

toplamı da sıfıra eşittir. Özel kesim tasarruf yatırım dengesine kamu tasarruflarını

(T-G) da dahil edersek, denklem şöyle gösterilebilir:

(St-I) = (X-M)

Dış denge açığının olduğu (M>X) ya da yurtiçi toplam tasarruf açığının

olduğu (St<I) bir ülkede, söz konusu açığın finansmanı, doğrudan yabancı

yatırımlarla, portföy yatırımlarıyla ya da dış krediler yoluyla sağlanmaktadır. Ancak,

tanımdan da anlaşılacağı üzere, doğrudan yabancı yatırımların gittikleri ülkede kalıcı

olma özelliklerinden dolayı, ülkemizde olduğu gibi uzun süreli dış denge açığı ve

tasarruf açığı olan ülkeler için daha çok tercih edilebilir bir finansman yöntemidir.

Portföy yatırımları veya dış krediler yoluyla finansman yöntemi ise kısa vadede

çözüm sağlayan ancak uzun vadede kalıcı çözümler üretmeyen bir yöntemdir. Bu

nedenle dış denge açığı ve tasarruf açığının süreklilik kazandığı Türkiye için DYY

girişlerinin artırılması önem arz etmektedir.

77

1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Sınıflandırılması

Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), çeşitli türlere ayrılmakla birlikte temel

olarak, yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına, yapılan yatırımın üretim

zincirindeki yerine ve yapılan yatırımın amacına göre üç başlık altında

sınıflandırılmaktadır.

1.2.1. Yatırımın yeni işletme yaratması

Yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre DYY’ler, sıfırdan

yatırımlar, kahverengi alan yatırımları ve birleşme ve satın almalar (BveS) olarak üç

gruba ayrılmaktadır.

Sıfırdan yatırımlar (Greenfield Investments), ev sahibi ülkede yeni bir iş alanı

yaratan yahut mevcut iş alanını genişleten, yeni bir sermaye stoku yaratan, çıktı

miktarını ve istihdamı artıran doğrudan yabancı yatırımlardır.5 Bu tip yatırımlarda

ev sahibi ülkede sermaye stokunda artış meydana gelmektedir. Sıfırdan yatırımlara

örnek olarak Güney Kore menşeili Hyundai’nin 2006 yılında Çek Cumhuriyetinde

üretim tesisi kurması ve böylece 3.400 kişilik istihdam yaratması ve yılda ortalama

300 bin araç üretmesi gösterilebilir.

Kahverengi alan yatırımları (Brownfield Investments), sıfırdan yatırımlar ile

birleşme ve satın almaların bir karmasıdır.6 Birleşmelerde, iki farklı organizasyon

arasında uyum eksikliğinin giderilmesi oldukça derin yeniden yapılanmalar

gerektirebilir. Özellikle GOÜ’ler ve geçiş ekonomilerinde bu yeniden yapılanma

öyle geniş çaplı bir hal alır ki, birleşme sonrası ortaya çıkan yeni oluşum sıfırdan

yatırımlara benzer. Kahverengi alan yatırımları, şirket operasyonlarının temininde

satın alınan firmanın yerel kaynakları gerekli, fakat yeterli değilse ve yüksek işlem

maliyetleri geleneksel şekillerde piyasaya girişi engelliyorsa cazip bir yatırım

şeklidir.7 Diğer yandan, kritik kaynaklara erişimi yalnızca yerel firma sağlayabiliyor,

yabancı firma bu kaynaklara özgürce erişemiyorsa (hukuki izinler, yerel dağıtım

kanalları, patentler ve markalar) kahverengi yatırımlar tercih sebebi olabilmektedir.

İngiltere menşeili Vodafone, 2007 yılında Hindistan’daki Hutchison Essar’ın

5 UNCTAD,1995: 20 6 Meyer ve Estrin, S., 2001::575 7 a.g.e., 2001:576

8

8

hisselerinin yüzde 67’sini satın almıştır. Böylece Hindistan’daki telekomünikasyon

pazarına giren Vodafone, Vodafone Essar olarak faaliyetine devam etmiştir. Şu anda

yüzde 74’lük hisse payı ile faaliyet gösteren Vodafone, Hindistan piyasasına sıfırdan

yatırım şeklinde girseydi katlanacağı altyapı maliyetlerini söz konusu birleşme

sayesinde bertaraf etmiştir. Vodafone, Hutchison Essar şirketine göre teknoloji ve

yönetimsel beceriler bakımından daha ileri düzeyde olduğu için bu birleşme, ülkeye

yeni teknoloji ve beceriler kazandırmıştır. Dolayısıyla söz konusu büyük yatırım,

birleşme ve satın almalar kategorisinde gibi görünse de aslında yatırım yapılan

ülkeye kazandırdıkları bakımından sıfırdan yatırıma benzemektedir. Bu nedenle

kahverengi alan yatırımı olarak nitelendirilmektedir.

Birleşme ve Satın Almalar (Merger &Acquisitions), yabancı bir ülkede halen

mevcut bir tesisi devralmak şeklinde olur ve şirket birleşmeleri (merger) veya şirket

satın alımları (acquisition) biçiminde gerçekleşmektedir.8 Şirket birleşmeleri, biri

yabancı olan iki şirketin eşit koşullarda birleşerek tek bir şirket haline gelmesidir.

Şirket satın alımı ise, bir şirketin yabancı ülkedeki başka bir şirkete ait hisse

senetlerinin tamamını veya çoğunluğunu satın alarak onu kendisine katması durumu

olup, ev sahibi ülkede sermaye stoku artışına neden olmamaktadır. Ancak, yeni

teknoloji ve yönetim bilgileri getirme ve çok uluslu şirketler (ÇUŞ)’in dış pazarlama

kanallarından yararlanma gibi etkileri söz konusu olabilmektedir. 1907 yılında

İngiliz menşeili Shell’in Hollanda menşeili Royal Dutch şirketiyle birleşmesi,

tarihteki en büyük şirket birleşmelerinden biri olarak görülmektedir.

1.2.2. Yatırımın üretim zincirindeki yeri

Yapılan yatırımın üretim zincirindeki yerine göre DYY, yatay yatırımlar ve

dikey yatırımlar olarak iki gruba ayrılmaktadır.

Yatay (horizontal) yatırımlar, ÇUŞ’un aynı mal ve hizmet üretimini farklı

ülkelerde gerçekleştirdiği yatırım türüdür.9 Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcının

üretim süreci ile bütünleştiği yerel firmanın üretim süreci hemen hemen aynıdır.

Dolayısıyla yabancı ÇUŞ, farklı coğrafi alanlarda benzer bir üretim süreci

yürütmektedir. Uluslararası ticaretin önündeki engeller ve taşıma maliyetleri

8 Seyidoğlu, 2009: 601 9 Protsenko, 2004 : 16

9

9

nedeniyle ihracatın oldukça maliyetli olduğu durumlarda ÇUŞ bu tip doğrudan

yatırım metodunu tercih etmektedir.10 Bu sayede ev sahibi ülke pazarına da satış

yapabilme olanağı elde etmektedir.11 Örneğin bir şirketin taşıma maliyetleri

nedeniyle ihracat yerine Çin’de firma kurmak suretiyle pazarını genişletmesi yatay

yatırıma örnek olarak verilebilir.

Dikey (vertical) yatırımlar, üretim sürecinin coğrafi olarak parçalı olduğu

durumlarda kullanılan bir yöntemdir.12 ÇUŞ üretim zincirini farklı coğrafi bölgelere

dağıtır ve bazı üretim aşamalarını yabancı kaynak kullanarak gerçekleştirir. Bu tip

yatırımlar, farklı girdilerin ihtiyaç duyulduğu çok aşamalı bir üretim sürecini içerir.

Eğer girdi fiyatları ülkeler arasında farklılık gösteriyorsa, üretim zincirini parçalara

ayırma kârlı bir duruma gelir. Geriye dikey yatırımlar ve ileriye dikey yatırımlar

olmak üzere iki türü vardır.13 Geriye dikey yatırımlarda, yabancı firma girdiler için

kendi tedarikçisini kurar ve buradan kendine girdileri temin eder. Örneğin bir

otomotiv firmasının üretiminin ana hammaddelerinden biri çeliktir. Eğer firma

çeliği, yabancı imalatçıdan satın alırsa, çelikteki fiyat dalgalanmalarına maruz

kalabilecektir. Bu nedenle firma, geriye dikey yatırım yoluyla üretiminin

hammaddesi olan çelik üretimini de üstlenmektedir. İleriye dikey yatırımlarda ise

girdi üretimini ana firma yapar ve kurduğu yabancı ortağa bu girdileri aktarır.

Ürettiği otomobilin Japonya pazarına dağıtımını sağlama konusunda problem

yaşayan bir Amerikan otomotiv firmasının kendi dağıtım ağını kurması, ileriye dikey

yatırıma örnek teşkil etmektedir.

1.2.3. Yatırımın amacı

Yatırımcının ev sahibi ülkede faaliyet gösterme amacı farklı nedenlere

dayanmaktadır. Taşıdıkları amaca göre yabancı yatırımlar doğal kaynak arayanlar,

pazar arayanlar, etkinlik arayanlar ve stratejik varlık ve kapasite arayanlar şeklinde

sınıflandırılabilir.

10 a.g.e., 2004: 3 11 Hanson, 2001: 10 12 Protsenko, 2004: 4 13 a.g.e., 2004: 3

10

10

Doğal kaynak arayan yatırımlar, firmanın kaynak ülkeden daha etkin bir

şekilde temin edebileceği doğal kaynak üretim faktörlerini elde etmek için yaptıkları

yatırımları ifade etmektedir.14 Doğal kaynak arayışı, hammadde, doğal mineraller ve

gıda ürünleri şeklinde gerçekleşebilmektedir. 1800’lü yıllar ve 1900’lü yılların

başlarında sanayileşmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru akan DYY

akımlarının birçoğunun temeli ucuz ve güvenilir doğal kaynak arayışına

dayanmaktadır.15 Bazı durumlarda bu kaynaklar, kaynak ülkede hiç mevcut

olmayabilir. Bu tip DYY’ler genellikle gelişmekte olan ülkelerdeki DYY’lerin tipik

örneklerini temsil etmektedir. Örneğin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA)

bölgesinde doğal kaynak arayan yatırımlar, Güney Asya ve Doğu Avrupa’da ucuz

işgücü arayan yatırımlar bu kategoride değerlendirilmektedir.

Pazar arayan yatırımlar, DYY’lerin yeni piyasalara girme ya da mevcut

olanları sürdürme amacı güttüğü durumlarda ortaya çıkmaktadır.16 Bu tip yatırımlar,

genellikle savunma stratejisini benimserler; mevcut piyasasını kaybetme korkusu,

yeni bir piyasayı keşfetme dürtüsünden daha olasıdır. 1980’lerdeki BveS’ler bu tip

DYY’lerin örneğini oluşturmaktadır. Otomobil parçaları üreten otomotiv yan sanayii

firmalarının otomobil üreticilerinin olduğu pazarlara girme çabası pazar arayan

yatırımlara örnek olarak gösterilebilir.

Etkinlik arayan yatırımlar, firmaların gittikleri ülkelerdeki ölçek ve

olanaklarından ve bunların sahipliğinden yararlanmak suretiyle etkinliklerini artırma

güdüsüyle hareket ettikleri yatırım türleridir.17 Bu yatırımlar genellikle piyasa arayan

veya doğal kaynak arayan yatırım aşamalarından sonra firmaların kârlılığını daha

fazla artırma beklentisiyle gerçekleşmektedir. Nestle’nin ODKA bölgesindeki her

bir iştirakin kendi ürününü üretmesi ve üretimde kullandığı ara malların ithalatını da

komşu ülkelerden sağlaması etkinlik arayan yatırımlara örnek olarak verilebilir. Bu

tip yatırımlar, bölgesel olarak entegre olmuş piyasalarda, özellikle Avrupa ve

Asya’da yaygındır.

14 Dutta, 2009: 270 15 Castro, 2000: 23 16 Dutta, 2009:270 17 a.g.e., 2009:270

11

11

Stratejik varlık arayan yatırımlar, firmaların fiziki ve fiziki olmayan varlıkları

elde etmek amacıyla yaptıkları yatırım türüdür. Stratejik varlık arayan DYY’ler,

gelişmiş teknolojilere, beceriye ve diğer gelişmiş üretken yeteneklere sahip olmayı

amaçlamaktadır.18 Firmanın yurtiçi ve yurtdışında uzun dönem genişlemesini

destekleyecek sahiplik avantajının inşa edilmesinde DYY’lerin bir araç olarak

kullanıldığı yatırımlardır. Bu tip yatırımlarda firma, stratejik varlıklar açısından

küresel portföyünü artırmayı ve rakiplerinin erişimini engellemeyi amaçlamaktadır.

Örneğin bir şirket, yabancı bir şirket ile karşılıklı yarar sağlayacakları bir ARGE

girişimini üstlenmek üzere stratejik bir ittifak içinde bulunabilir.19 Özellikle

sanayileşmiş ülkelerde yaygındır.

Tablo 1.1’de DYY’ler yapılan yatırımın amacına ve ev sahibi ülkede aranan

özelliklerine göre özetlenmiştir.

18 European Commission, 2012:120 19 https://www.wbginvestmentclimate.org/toolkits/investment-generation-toolkit/module1-step1-substep1_main-types-of-fdi.cfm, 2015

12

12

Tablo 1.1. Yapılan Yatırımın Amacına Göre Yatırım Çeşitleri

Kaynak: Loewendahl ve Ertugal Loewendahl, 2000.

1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Kayıt Şekli

Doğrudan yatırım, IMF tanımına göre, ödemeler dengesinde finans hesapları

altında konumlanmaktadır.20 TCMB, ödemeler dengesi istatistiklerini IMF’nin 2009

yılında yayınladığı “Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu Altıncı El

Kitabı” formatına uygun olarak 13 Kasım 2014 tarihinde, Eylül 2014 verileriyle ve

geçmiş serileri kapsayacak şekilde revize etmiştir. IMF’in Altıncı El Kitabı’nın

finans hesabında getirdiği en büyük değişiklik, “Doğrudan Yatırım” kaleminin

20 IMF, 2009: 99

Yabancı Yatırımın Amacına Göre Türleri Ev Sahibi Ülkede Aranan Özellikler

Piyasa Arayan

Piyasa büyüklüğü Piyasanın büyüme oranı Bölgesel ve küresel piyasalara erişim Ülkeye has tüketici tercihleri Piyasaların yapıları Yerli iş hayatının gücü

Etkinlik Arayan

Emeğin üretkenliğine göre ayarlanmış kaynak ve varlık maliyetleri

Ulaştırma ve ara ürünler gibi diğer girdi maliyetleri

Ölçek ekonomileri için bölgesel bir birliğe üyelik

Doğal Kaynak Arayan Hammaddeler Düşük maliyet, vasıfsız emek

Stratejik Varlık Arayan

Vasıflı emeğin varlığı Kaliteli üniversite ve araştırma kuruluşlarının

varlığı Nitelikli işçi arzının genişliği Yenilikçi kapasite, teknolojik adaptasyon,

pazarlama ağları, teknik beceriler, iş ve kültürel tutumlar ve kümelenmeleri içeren varlıklar

Ar-Ge ve DYY'lerde kümeler ve kritik büyüklükler

13

13

yatırımın yönüne göre yurtiçinde ve yurtdışında” kalemleri altında gösterilmesi

yerine, bilanço yaklaşımından hareketle varlıklar ve yükümlülükler ayrımları altında

gösterilmesidir.

Bu çerçevede eski yönteme göre sözgelimi, Türkiye’de yerleşik ana ortağın

yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığına yaptığı doğrudan yatırımlar ile

yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığın Türkiye’deki ana ortağına yaptığı

yatırımlar (Tersine Yatırım) netleştirilerek yurtdışında kaleminin altında

gösterilmesi gerekmekteydi. Varlık/Yükümlülük esaslı yeni gösterimde ise

Türkiye’de yerleşik ana ortağın yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığına

yaptığı doğrudan yatırımlar Varlıklar kaleminin altında, yurtdışındaki şube, iştirak

ve bağlı ortaklığın Türkiye’deki ana ortağına yaptığı yatırımlar (Tersine Yatırım) da

Yükümlülükler kaleminin altında gösterilmeye başlanmıştır.

Ödemeler dengesindeki varlık ve yükümlülük ayrımında DYY’ler yatırımın

yönüne göre konumlandırılmaktadır. Bu doğrultuda ülkeye giren DYY yükümlülük

olarak kabul edilirken, ülkeden çıkan DYY varlık olarak kaydedilmektedir.

Ödemeler dengesinde sermaye işlemlerinde yükümlülük artışı veya varlık azalışı,

alacak (+) işaretiyle gösterilmektedir. Dolayısıyla bir ülkeye gelen DYY yükümlülük

artışı yaratacağından ve ödemeler dengesi hesabına (+) olarak yansıyacağından

ülkeler DYY girişlerini cari hesap açıklarının finansman kaynağı olarak görmekte ve

bu nedenle DYY girişlerini artıracak politikalara öncelik vermektedir. Bunun yanı

sıra DYY’lerin ithalatın ikamesini sağlayarak ödemeler dengesinin ithalat ile ilgili

döviz ödemeleri yükünü azaltması, yapılan üretimin bir kısmının da dış piyasalara

yönelik ihracatı artırmasıyla ülkenin ödemeler dengesini olumlu yönde etkileyeceği

öngörülmektedir. Dolayısıyla DYY’lerin ihracatı artırıcı, ithalatı ise azaltıcı etkisiyle

birlikte dış ticaret, cari işlemler ve ödemeler dengesinin bu durumdan pozitif yönde

etkileneceği değerlendirilmektedir.

DYY’lerin TCMB tarafından yayınlanan ödemeler dengesindeki gösterimi

şöyledir:

14

14

Tablo 1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Gösterim Şekli

Kaynak: TCMB, ** Geçici veridir. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Odemeler+Dengesi+Istatistikleri/Veri+Tablolar, 17.04.2015.

1.4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi

İkinci Dünya Savaşı sonrası 1950’lerden sonra uluslararası sermaye akımları

hızlı bir şekilde artmıştır.21 Uluslararası sermaye akımları içinde özellikle DYY’ler

dünya genelinde iktisadi büyüme için önemli bir unsur haline gelmiştir. Savaş

sonrası DYY’lerde yaşanan yükseliş, ekonomik büyümenin altın çağı olarak

adlandırılan 1960’lar döneminin bir parçasıdır. 1960’larda DYY’ler, Gayri Safi

Yurtiçi Hasıla (GSYH)’ya göre 2 kat hızlı artmış ve dünya ihracat artışının üzerinde

bir artış sergilemiştir.22 DYY akımlarında özellikle ABD önemli bir aktör olarak

ortaya çıkmıştır. DYY’lerin büyük bir kısmı faaliyetleri artan ve uluslararası boyut

kazanan ÇUŞ’lar aracılığı ile yapılmaya başlanmıştır.

1980’li yıllardan itibaren ise, ortaya çıkan küreselleşme süreci ile birlikte

DYY’ler hem gelişmiş hem de GOÜ’lerin ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci,

beraberinde sermayenin görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve

getirisinin yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 20. yüzyılın ilk

21 Yavan, Kara, 2003: 22 22 Dicken, 2003: 52

(Milyon ABD Dolar) 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 (**)B. SERMAYE HESABI -61 -43 -51 -25 -58 -96 -66C. FINANS HESABI -34.761 -9.879 -60.099 -67.039 -71.068 -72.721 -42.4318. Doğrudan Yatırımlar: Net Varlık Edinimi 2.549 1.553 1.482 2.370 4.105 3.627 7.0479. Doğrudan Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu 19.851 8.585 9.099 16.176 13.282 12.457 12.53910. Portföy Yatırımları: Net Varlık Edinimi 1.244 2.711 3.534 -2.688 -2.657 -2.601 74111. Portföy Yatırımları: Net Yükümlülük Oluşumu -3.770 2.938 19.617 19.516 38.355 21.385 20.85011.1. Hisse Senetleri 716 2.827 3.468 -985 6.276 842 2.55911.2. Borç Senetleri -4.486 111 16.149 20.501 32.079 20.543 18.29112. Diğer Yatırımlar: Net Varlık Edinimi 12.056 -10.963 -7.020 -11.197 703 -2.370 1.67212.1. Merkez Bankası -2 -2 -4 -2 -2 -1 012.2. Genel Hükümet 32 31 39 292 366 757 21312.3. Bankalar 10.253 -6.393 -13.179 339 -2.040 283 1.03412.4. Diğer Sektörler 1.773 -4.599 6.124 -11.826 2.379 -3.409 42513. Diğer Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu 34.529 -8.343 29.379 19.832 21.582 37.535 18.50213.1. Merkez Bankası -1.371 -381 -38 -1.409 -1.779 -1.457 -1.90513.2. Genel Hükümet 1.742 3.099 3.657 2.060 -92 -18 -89113.3. Bankalar 9.457 514 27.240 10.118 16.002 32.269 15.01913.4. Diğer Sektörler 24.701 -11.575 -1.480 9.063 7.451 6.741 6.279

Cari, Sermaye ve Finans Hesapları -5.492 -2.174 14.736 -7.994 22.475 7.967 -4.139

15

15

yarısı, küresel ölçekte yüksek büyüme ve DYY’lerin dünya çapında yaygınlaştığı bir

dönemdir.23

1970’ler ve 1980’lerin ilk yarısında dünya DYY ve ihracat artışı hemen

hemen paralel bir eğilim izlemiştir. 1985’ten 1990’a kadar olan süreçte ise DYY,

ihracat ve GSYH’ların artış oranları ayrışma göstermiştir. 1985-1990 yılları arasında

yıllık bazda ortalama gelen DYY akımları yüzde 27 artarken, ihracat artışı yüzde 6,5

olmuştur. 1980’ler boyunca DYY’lerin artış hızı, dünya GSYH artış hızının yaklaşık

5 katı daha fazla olmuştur. 1990’ların başlarındaki durgunluk süreci DYY artışını

önemli derecede azaltmıştır. Ancak 1990’ların ortalarından itibaren yukarı yönlü

eğilim yeniden başlamış ve 1990’ların ikinci yarısında benzeri görülmemiş bir DYY

artışı yaşanmıştır.

Tablo 1.3’de bahsi geçen çeşitli göstergelere göre yıllar itibarıyla dünya

görünümü yer almaktadır.

Tablo 1.3. Yıllar İtibarıyla Çeşitli Göstergelere Göre Küresel Görünüm

Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88; IMF, http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx

DYY’ler ve ihracat arasındaki bu ayrışma oldukça önem arz etmektedir.

1980’lerin ortalarına kadar olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi

içinde karşılıklı bağımlılığın bir göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem

sonrasında artık DYY’lerin ticaretten daha fazla artması, entegrasyonun birincil

mekanizmasının ticaretten DYY’lere kaydığının önemli bir kanıtıdır.24 Tabi ki DYY,

üretim ve ticaretteki eğilimler birbirinden bağımsız düşünülememekte ve bu üç

alanın ortak elemanı çok uluslu şirketler olarak görülmektedir.

23 a.g.e.: 52 24 a.g.e.: 52

1970 19801985-1990

(Yıllık Ortalama) 1990 2000DYY (Milyon Dolar) 13,346 54,11 - 208,168 1.415,00DYY Artış Hızı (Yüzde) - 23 27 20,5 54,4Dünya Yıllık Büyüme Hızı (Yüzde) - 2,2 3,8 3,9 3,6Dünya Yıllık İhracat Artışı (Yüzde) - 6,8 6,5 7,1 5,9

16

16

1.5. Çok Uluslu Şirketler

Tekil şirketlerden ziyade çok uluslu şirketler modern çağın küresel

ekonomisinin belirleyicilerinden biridir.25 Bu nedenle ÇUŞ’ların sayısı günden güne

artmaktadır. ÇUŞ’ların sadece sayısal olarak yoğunluğu değil, aynı zamanda

kaynakları ve vardıkları ülkeler açısından da çeşitlilikleri artmaktadır. DYY’ler

ÇUŞ’ların aktivitelerinin tek göstergesi değildir. Çünkü DYY’ler şirket varlıklarının

sahipliğini esas alır. Oysaki ÇUŞ’lar, coğrafi olarak dağılmış üretim ağları içinde

çeşitli işbirlikleri yoluyla firmaların çok uluslu karmaşık işlemlerini

yansıtmaktadır.26

ÇUŞ tanım olarak, bir şirketin birden fazla ülkede sahipliği olmasa da,

koordinasyon ve kontrol gücüne sahip olan bir oluşumu ifade etmektedir.27 ÇUŞ’lar,

üç temel özelliğe sahiptirler:

Çeşitli süreçler ve üretim ağı içindeki işlemler üzerinde kendi içinde ve

farklı ülkeler arasında koordinasyon ve kontrol kabiliyetlerinin olması

Üretim faktörlerinin dağılımında ve devlet politikalarında coğrafi

farklılıkların avantajlarını kullanabilme kabiliyetlerinin olması

Coğrafi esnekliklerinin olması

ÇUŞ’lar genellikle kapitalist girişimlerdir. Dolayısıyla kapitalizmin temel

kurallarına göre davranırlar.28 Bu kuralların içinde özellikle kâr elde etme güdüsü

ağır basmaktadır. Bunun yanı sıra pazar paylaşımı, firmayı büyütme ve sektör lideri

konumuna gelme gibi güdüleri de vardır.

Önemli bir sermaye kaynağı ve sermaye transfer kanalı olan ÇUŞ’ların dört

farklı türü bulunmaktadır. Bunlar; doğal kaynak arayanlar, pazar arayanlar, etkinlik

arayanlar ve stratejik varlık ve kapasite arayanlar şeklindedir.

ÇUŞ’ların performans, teknoloji, üst düzey fonksiyonlar ve esneklik

başlıkları altında dört amacı bulunmaktadır.29

25 a.g.e.: 199 26 a.g.e.: 199 27 a.g.e.: 199 28 a.g.e.: 199 29 a.g.e.: 275

17

17

Performans: Kâr maksimizasyonuna erişmek, hisse değerini artırmak,

maliyet minimizasyonu sağlamak,

Teknoloji: Farklı coğrafi bölgelerde firmanın ihtiyacı olan Araştırma-

Geliştirme (AR-GE) faaliyetlerini yürütmek, gerekli teknolojilere erişim

sağlamak,

Üst düzey fonksiyonlar: Firmanın ana merkezini ve üstlendiği

fonksiyonları optimal bir çizgide tutan tüm üst düzey işlemlerin doğru

bir şekilde konumlanmasını sağlamak,

Esneklik: Kârını optimal seviyeye taşıyacak ve değişen koşullara karşı

firmanın üretim ağının coğrafi dağılımını değiştirebilecek bir esnekliğe

sahip olmak.

ÇUŞ’larla rekabetçilik arasında önemli bir bağ vardır. ÇUŞ’lar ülkelerin

rekabetçiliğini yükseltecek itici güçtür. Bu nedenle ülkelerin ekonomik

performansları için önemlidir. ÇUŞ’ların katkılarıyla ülkelerin üretim kapasitesinin

artması, pazarlarının genişlemesi ve değişen ekonomik koşullara adaptasyonu

sağlanmaktadır. Sermaye, yenilikçilik, teknoloji, yetişmiş insan gücü ve etkili

organizasyonel ve yönetsel tecrübelerin hepsi firmaların rekabetinde önem

taşımaktadır. Kalkınma sürecinde yarattıkları bu olumlu katkıların yanı sıra, olumsuz

etkileri de olabilmektedir. Yurtiçi yatırımların önemli olduğu GOÜ’ler için

ÇUŞ’ların ülkeye girişiyle birlikte, yabancı ortaklıklar tarafından yerli firmaların

dışlanması (crowding-out) durumu gündeme gelebilmektedir.30

ÇUŞ’lar, dünya mal ve hizmet ihracının üçte ikisini gerçekleştirmektedir.

Uluslararası ticaretin büyük kısmını da ana şirket ve ona bağlı şirketler arasında

yapılan ticaret oluşturmaktadır. 1970 yılında ÇUŞ’ların sayısı yalnızca 7 bin iken,

2000 yılında 50 bine, 2006 yılında ise 80 bine yükselmiştir. Günümüzde ise 1 milyon

iştiraki bulunan 100 binden fazla ÇUŞ bulunmaktadır.31 Bu şirketler, Tablo 1.4’de

görüldüğü gibi birçok ülkenin GSYH’lerinde önemli bir paya sahiptir.

30 ÇUŞ’ların genel özellikleri ve ekonomik etkilerine ilişkin özet tablo EK 1’de yer almaktadır. 31 Bjorklund,, 2014: xxxvi

18

18

Tablo 1.4. Global 500 Listesindeki İlk 10 Çokuluslu Şirket ile Menşei Oldukları Ülkelerin GSYH’ları İçindeki Payı

Şirket Sektör

Kazanç (Milyon

Dolar) Ülke

GSYH’deki Payı

(%) (2013)

1 Wal-Mart Stores Perakende 476.294 ABD 2,83

2 Royal Dutch Shell Petrol 459.599 Hollanda 53,9

3 Sinopec Petrol 457.201 Çin 4,8

4

China National

Petroleum Petrol 432.007 Çin 4,6

5 Exxon Mobil Petrol 407.666 ABD 2,4

6 BP Petrol 396.217 İngiltere 15,7

7 State Grid

Elektrik

Enerjisi 333.386 Çin 3,5

8 Volkswagen Otomotiv 261.589 Almanya 7,2

9 Toyota Otomotiv 256.454 Japonya 5,2

10 Glencore Madencilik 232.694 İsviçre 35,8

Kaynak: Fortune, 2014; IMF veri tabanı, 2013 http://fortune.com/fortune500/ http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx

Bir şirketin ÇUŞ haline gelmesi için iki yol bulunmaktadır:

(i) Tamamen sıfırdan yeni bir tesis kurmak (sıfırdan yatırım-greenfield

investment)

(ii) Diğer ülkedeki bir veya birden fazla firmayla birleşmek veya bu

kuruluşları devralmak

Bu iki mekanizmanın toplam DYY’lerin artışına katkısını tam olarak ölçmek

mümkün değildir. Ancak ÇUŞ’lar ev sahibi ülkede eğer sıfırdan yatırım yapar ise,

yeni iş alanları yaratır. Sermaye stoku, çıktı artışı ve istihdam sağlar.

19

19

Son dönemlerde çok uluslu üretimin büyük bir kısmı, sıfırdan yatırımdan

ziyade, BveS şeklinde gerçekleşmektedir. Kamu teşebbüslerinin yabancı

yatırımcılara satışını da kapsayan BveS’ler, Latin Amerika, Merkez ve Doğu Avrupa

ve Yükselen Asya32’da oldukça yaygındır.

BveS’lerin ev sahibi ülkeye giriş şekli şöyledir:33

Yatay birleşme: Aynı endüstrideki firmalar arasında gerçekleşir.

Genellikle firmalar arasında yatay birleşme görülür.

Dikey birleşme: Müşteri-arz eden veya alıcı-satıcı arasında gerçekleşir.

Kümeleşme birleşme: Faaliyetleri arasında ilişki bulunmayan iki

işletmenin birleşmesi şeklinde gerçekleşir.

Birleşme ve özelleştirme yoluyla yapılan DYY’lerin ise ev sahibi ülkeye

katkısı sıfırdan yatırımlar kadar belirgin değildir. Ancak var olan firmaya ilave

rekabet gücü katıyorsa ev sahibi ülke için yararlı olabilmektedir.34 Bu tür DYY’ler

ev sahibi ülkenin mevcut teknolojisinin ve yönetim kalitesinin yükselmesine veya

yeniden yapılandırılmasına katkı sağlayabilmektedir. Örneğin Tayland’da çok

sayıda BveS’ler ticari araç ihracatı yoluyla ülke rekabetini artırmıştır. Latin

Amerika’da BveS’ler telekomünikasyon gibi özelleştirilen kamu hizmetlerinin

modernizasyonunda önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla BveS’lerin yararları

hakkında net bir şey söylemek mümkün değildir. Ülkelerin durumlarına ve

koşullarına bağlı olarak değişmektedir.

BveS’ler yabancı yatırımcıya ise iki avantaj sağlamaktadır. İlk olarak daha

hızlı piyasa girişi ve şirkete ait varlıklara daha hızlı ulaşma imkânı tanımaktadır.

İkinci olarak, iki şirketin kaynaklarının birleşmesini sağlamaktadır. Birleşme

sayesinde firmalar, birbirini tamamlayan kapasite artışıyla birlikte inovasyon ve yeni

teknolojiye erişme maliyetlerini paylaşabilmekte ve rekabetçilik düzeylerini

yükseltebilmektedir.

32 Aralarında Çin, Hindistan, Endonezya, Malezya, Mongolia, Pakistan, Sri Lanka ve Vietnam’ın da bulunduğu 29 Asya ülkesini kapsamaktadır. 33 UNCTAD, 2000: 10 34 UNCTAD, 1999: 40

2020

BveS’ler genellikle kalkınmada daha az etki yaratmaktadır.35 İlk olarak

BveS’lerde, genellikle döviz kurunun oynak olduğu ve verimliliğin az olduğu

durumlarda sıfırdan yatırımlara kıyasla sermayenin kolaylıkla dışarıya çıktığı

görülmektedir. İkinci olarak, Brezilya’nın telekomünikasyon ve otomotiv

sektörlerindeki satın almalarda görüldüğü gibi yerel ticaretteki rekabet ve

yenilikçilik kapasitesine olumsuz etkide bulunabilmektedir. Bu durum satın alınan

firmalarda düşen AR-GE aktivitelerinden kaynaklanmaktadır. Üçüncü olarak,

gelişmiş ülkelerin de dahil olduğu pek çok ülkede, BveS’ler istihdam üzerinde

olumsuz etki yaratabilmektedir. Son olarak, BveS’ler özellikle hizmetler gibi ticareti

yapılamayan ürünler için yurtiçi piyasada rekabetçi firma sayısını önemli derecede

azaltırsa, rekabet karşıtı bir durum da yaratabilmektedir.

Ev sahibi ülke ekonomisine etkileri bakımından sıfırdan yatırım ile BveS’ler

arasındaki farklar şöyledir:36

İster BveS ile ister sıfırdan yatırımla gelsin, her iki yatırım da ev sahibi

ülkeye yabancı kaynak aktarmaktadır. Ancak, BveS yoluyla sağlanan

finansal kaynak, her zaman ek üretim kaynağı olarak aktarılmaz. Ancak

sıfırdan yatırımla gelen sermaye, üretim kaynağına aktarılır. Bu nedenle

aynı miktarda gelse bile BveS’ler ile gelen DYY, sıfırdan yatırıma göre

daha az verimli yatırımdır.

BveS’ler ile gelen DYY’ler sıfırdan yatırımlara kıyasla yeni ve daha iyi

teknolojilere veya becerilere daha az transfer edilmektedir. Dahası,

BveS’ler doğrudan yerel üretim veya fonksiyonel aktiviteleri (AR-GE)

azaltabilmekte ya da sona erdirebilmektedir. Sıfırdan yatırım ise direkt

olarak teknolojik varlıkları ve kapasiteyi azaltmamaktadır.

BveS’ler ev sahibi ülke istihdamını genellikle değiştirmemektedir.

Çünkü BveS’ler ile yeni üretim kapasitesi yaratılmamaktadır. Hatta işten

çıkarmalara bile neden olabilmektedir. Sıfırdan yatırım ise ülkeye

geldiğinde yeni istihdam yaratmaktadır.

35 a.g.e.: 40 36 UNCTAD, 2000: 18

21

21

BveS’ler yoluyla DYY, piyasa yoğunluğunu (market concentration)37

artırabilmekte ve ev sahibi ülkede rekabet karşıtı sonuçlar

yaratabilmektedir. BveS’ler rekabeti azaltmak ve hatta bertaraf etmek

için kasıtlı olarak kullanılabilmektedir. Buna karşın sıfırdan yatırım, var

olan firma sayısını artırmakta ve direkt olarak piyasa yoğunluğunu

artıran bir etki yaratmamaktadır.

Ancak dikkat edilmesi gereken husus, bu etkilerin uzun vadede ortadan

kalkabileceği ihtimalidir. Uzun vadede BveS’ler de sıfırdan yatırımlar kadar üretimi

artırabilmekte, yeni ve daha iyi teknolojilerin transferini sağlayabilmekte ve istihdam

yaratabilmektedir. Bu nedenle her ülke, BveS’lerin ekonomilerinde yaratacağı etkiyi

bütüncül bir şekilde göz önüne almalıdır. Sıfırdan yatırım veya BveS’ler arasında

seçim yaparken ekonomilerin kendilerine özgü durumları ve kalkınma öncelikleri iyi

değerlendirilmelidir. Büyüme ve kalkınma için endüstrilerin ve ekonomik

aktivitelerin yeniden yapılanması gereklidir. Özellikle hızlı teknolojik değişimler ve

artan küresel rekabet koşulları altında yeniden yapılanma önem arz etmektedir.

BveS’lerin ekonominin söz konusu yeniden yapılanma üzerine etkisinin ne yönde

olduğu hususuna dikkat edilmelidir. BveS’ler bu noktada, yeniden yapılanma için

gerekli olan kaynağı sunma açısından önemlidir. Sıfırdan yatırımlar ekonomik

yeniden yapılanmaya yardımcı olurken, yurtiçi girişimlerin korunmasında ise her

hangi bir rol oynamamaktadır.

Özetle, her ülke kendine özgü koşulları ihtiyaçları ve kendi kalkınma

hedefleri çerçevesinde kendi DYY stratejisinin değerlendirmesini yapmalıdır.

Ülkeler tercihlerini yaparken şunlara dikkat etmelidir:38

Normal koşullar altında sıfırdan yatırım ve BveS şeklinde yatırım

alternatifinin her ikisi de bulunuyorsa, GOÜ’ler için tercihi sıfırdan

yatırımdan yana kullanmak daha faydalı olacaktır. Diğer şartlar eşit

olduğunda (motivasyon ve kapasite), sıfırdan yatırım sadece kaynak ve

varlık getirmemekte, aynı zamanda ek üretken kapasite ve istihdam da

37 Piyasa yoğunluğu, bir piyasada firmaların sayısının ve bu firmaların toplam üretim içindeki paylarının bir fonksiyondur. Piyasa yoğunluğunun artması fiyatların artmasına ve tüketicilerin refahının azalmasına neden olur. 38 a.g.e., 2000: 19

2222

yaratmaktadır. BveS’ler de aynı kaynağı getirmekte ancak sıfırdan

yatırımlar gibi ek kapasite yaratmamaktadır. Dahası, belirli türdeki

BveS’ler piyasaya girdikleri zaman varlık satışı sonrası düşen

istihdamdan yurtiçi teknoloji kapasitesinin yavaş ilerlemesine kadar pek

çok riski de barındırmaktadır. Ayrıca BveS’ler rekabetçi firmaları

bünyesine dahil ettiğinde piyasa yoğunluğu ve rekabet üzerinde de

negatif etkiler yaratmaktadır.

İstisnai durumlar altında ise, BveS’ler (en azından belirli bir zaman

dilimi için) sıfırdan yatırımların sahip olmadığı faydalı bir rol de

üstlenebilmektedir. Özellikle kriz dönemlerinde iflas riskinin yüksek

olduğu ve alternatif bir DYY’nin olmadığı dönemlerde BveS’ler yoluyla

gelen yabancı yatırım ülkeler için yardımcı bir rol üstlenebilmektedir.

Büyük sermaye yoğun özelleştirmeler veya kapsamlı özelleştirme

programları bu durumu açıklamaktadır. Çünkü bu dönemlerde yerel

firmalar gerekli kaynağı ve diğer varlıkları (modern yönetim tecrübeleri

ve teknoloji) yaratamamaktadır. Yoğun rekabet baskısı altında veya

küresel piyasalardaki aşırı kapasite koşulları altında hızlı bir yeniden

yapılanma ihtiyacı ev sahibi ülkeleri BveS’lere itebilmektedir. Böyle

koşullarda BveS’lerin avantajı, mevcut kapasiteyi yeniden

yapılandırmasıdır. Dolayısıyla ülkeler, BveS’lerdeki kısıtlamaları

gevşetebilir, özellikle sıfırdan yatırımlar için uyguladığı teşvikleri

BveS’lere doğru genişletebilir ve uygun BveS’leri çekmek için çaba

gösterebilir.

1.6. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi

DYY’lerin özellikle GOÜ’lerin büyümeleri üzerinde önemli bir etkisi

bulunmaktadır.39 Gittikleri ülkelerde fiziki sermaye artışı sağlayarak büyümeleri

üzerinde doğrudan etkiye sahiptirler. Bunun yanı sıra verimlilik artışı yaratarak da

büyümeyi desteklemektedirler.

39 UNCTAD, 1992:8-9

2323

DYY’lerin verimlilik artışına olan katkısı farklı kanallarla olmaktadır.

DYY’ler ev sahibi ülkelere teknoloji transferi, istihdam, ödemeler dengesi, piyasa

yapısı ve iş yöntemleri hususunda katkılar sağlayarak verimliliğin artmasına

yardımcı olurlar. Diğer taraftan, finansal sermaye, üretim teknolojisi transferi, AR-

GE kapasitesi, yönetim ve pazarlama metotları, beceri, kurumsallaşma ve

girişimcilik gibi ev sahibi ülkede mevcut olmayan ya da daha az mevcut olan bir

takım koşulların kombinasyonu yoluyla da ülke büyümesini desteklemektedirler.

DYY’ler, yeni kuruluşların oluşmasını mümkün kılar, girişimciliği destekler, çıktı

miktarını artırır, ekonomik aktivitenin yeniden düzenlenmesini sağlar. Ayrıca, yerel

firmaların daha sonrasında yapacakları yatırımların önünü açmaktadırlar (crowding-

in effect).

Buna karşın, DYY’ler, ileri teknoloji veya piyasa gücünün sonucu olarak,

yurtiçi firmaların dışlanmasına (crowding-out) ve dolayısıyla daha az rekabet

ortamına da neden olabilirler. Yabancı ortaklıkların yerli firmaları dışlaması iki

şekilde ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, üretim piyasasında rekabet eden yerli

firmaların öğrenme ve gelişme sürecini olumsuz etkileyebilirler. Bu durum özellikle

bebek endüstrilerde40 (infant industry) ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak, finansal

veya diğer faktör piyasalarında yerli firmaların finansmana erişiminin azalmasına

neden olabilirler. Maliyetlerin artmasına neden olarak yerli firmalar için olumsuz bir

etki yaratabilirler. DYY’ler, rekabetçi yerli firmaları ayrıntılı ve maliyetli bir

öğrenme sürecinden korurken diğer yandan da yerli firmaların kapasitesinin

gelişmesini olumsuz yönde etkileyebilirler. Nitekim ÇUŞ’ların öğrenme kapasitesi

ve buna ayırdıkları kaynaklar yerli firmaların sahip olduğunun üzerinde olabilir. Bu

nedenle de yerli firmaların dışlanması söz konusu olabilir. Yerli bebek girişimler

yabancı rekabete karşı korunursa ve böylece zamanla rekabet edebilecek yeteneğe

erişirse ya da bebek girişimlerin sosyal maliyetlerinin azalması ve sosyal

yardımlarının artırılması yoluyla olgunlaşma süreci kısaltılırsa dışlama durumuyla

mücadele edilebilir. Diğer bir dışlama etkisi, yabancı firmaların piyasaya girişinde

imtiyaza sahip olmasından kaynaklanabilir. Bu firmaların büyüklüğü ve tanınmışlığı,

40 Bebek endüstri: Gelişmekte olan ülkelerde, güçleninceye kadar dış rekabete karşı korunan yeni kurulmuş sanayi dalıdır.

24

24

finansmana erişimde yerli firmalara kıyasla avantaj sahibi olmasına neden olabilir.

Böylece, yerli firmalar için giriş maliyetleri artmış ya da en iyi girdilerden mahrum

kalmış olur.

Bazı durumlarda, kısmen ÇUŞ’ların yüksek etkinliği sayesinde etkin

olmayan yurtiçi firmaların endüstriden temizlendiği ve ülkenin ortalama

verimliliğinin arttığı da gözlemlenmektedir. ÇUŞ’lar, yerel istihdam sağlayarak

onlara eğitim imkanı tanır. Ayrıca, tedarikçi firmanın beceri ve teknoloji

kapasitesinin yükselmesini sağlayacak yatırımların yapılmasına olanak sağlar.

ÇUŞ’lar çalışanlarına genellikle yerel firmalardan daha fazla ücret öder. Bu durum

ÇUŞ’ların çoğunlukla yüksek katma değerli sektörlerde faaliyet göstermesi ve

ortalamanın üzerinde kalifiye çalışan istihdam etmesinden kaynaklanmaktadır.

Bahsedilen bu doğrudan etkilerin yanı sıra, dolaylı etkiler de mevcuttur. Bu

etkilerden bazıları, ÇUŞ’ların yüksek kalifiyeli çalışanlarının yerel firmalarda da

çalışması durumunda ortaya çıkabilecek yeni teknolojiler ile gözlem ve tersine

mühendislik gibi yönetim ve kontrol sistemlerinin öğrenilmesini içermektedir.

Bunun yanı sıra, ev sahibi ülkenin yüksek katma değerli ithalat ve ihracatının

artmasını sağlar. ÇUŞ’ların teknolojik lisanslama, franchising, uzun dönem tedarik

ilişkileri veya stratejik birlik ve ittifaklar yoluyla da oluşan yararları vardır.

ÇUŞ’lar ülkenin ekonomisinin yeniden yapılanmasına da katkı

sağlamaktadır. Böylece ekonominin verimlilik ve gelir seviyesinin yükselmesi

sağlanmış olur. Bu dönüşüm genellikle şu şekillerde ortaya çıkar:

Ekonominin sektörel dönüşümü: Genellikle ekonominin tarıma dayalı

olan yapısından imalat ve hizmetlere doğru bir dönüşüm yaşanır.

Sektör içinde dönüşüm: Düşük verimli, emek yoğun ve tipik olarak

düşük teknolojili endüstrilerden yüksek verimli ve genel olarak yüksek

teknolojili bilgiye dayalı endüstrilere dönüşüm sağlanır.

Endüstri içi kaymalar: Düşük teknoloji ve düşük katma değerli mal ve

hizmetlerden ileri teknoloji ve yüksek katma değerli mal ve hizmetlere

dönüşüm sağlanır.

25

25

Bu dönüşüm, özellikle Çin, Vietnam, Endonezya, Malezya, Filipinler ve

Tayland gibi Asya ülkelerinde gözlenmiştir. Japonya, Tayvan ve Güney Kore’de ise,

kendi içsel dinamiklerinin de etkisiyle bu dönüşüm sağlanmıştır. Asya’daki

dönüşüm, ilk olarak Japonya ve yeni sanayileşmiş ülkeler arasındaki varlık değişimi

ile olmuş, sonrasında bu dönüşüm diğer Asya ülkelerine yayılmıştır.

DYY’lerin büyüme ve kalkınma üzerindeki etkisi beş ana etki kanalına

bağlanmıştır.41 Bunlar, sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve

yönetim, ticaret ve rekabetçilik ve çevre olarak sıralanabilir.

1.6.1. Sermaye kanalı

Büyük bir sermaye kaynağı olarak DYY’ler, bu sermayenin sınır ötesi

transferinde önemli bir aracı kanaldır. DYY’lerin getirdiği sermaye, ticari borç veya

portföy yatırımlarına kıyasla daha istikrarlı bir kaynaktır ve bundan dolayı

GOÜ’lerin büyümelerini teşvik eden önemli bir unsurdur.

1.6.2. Teknoloji kanalı

DYY’ler GOÜ’lerde büyümeyi teknoloji transferi aracılığıyla da

sağlamaktadır. ÇUŞ’lar genellikle modern teknolojiler getirir ki bunlar verimliliği

artırıcı yönde katkıda bulunurlar. Aynı zamanda yerel AR-GE’nin gelişmesine de

imkan tanırlar. Ev sahibi ülkede teknolojik gelişmeye katkı sağlamakta ve diğer

girişimcilerin üretim etkinliği üzerinde de yayılmacı etki yapmaktadırlar. DYY’lerin

teknoloji transferleri yoluyla büyüme artırıcı katkısı, ülkenin yerel endüstrilerinin,

insan kaynaklarının, girişimcilik kapasitesinin ve teknoloji aracılığıyla rekabeti

artıran teşvik edici yapıların gelişmişlik düzeyine bağlıdır.42 Dolayısıyla, ev sahibi

ülkenin politikalarının söz konusu bu alanlarda gelişmeyi artıracak şekilde

şekillenmesi önemlidir.

Yeni ürünlerin ve süreçlerin inovasyonunda DYY’lerin önemli bir rolü

olduğundan, gelen DYY’ler yeni ve gelişmiş teknoloji ve beceriler için önemli bir

kaynaktır. AR-GE faaliyetlerinin kurulmasına katkı sağlayan DYY’ler aynı zamanda

ev sahibi ülkenin yenilik kapasitesini artırır. Diğer taraftan giden DYY de firmaların

41 a.g.e., 1992: 8 42 a.g.e., 1992: 9

26

26

sınır ötesi AR-GE kabiliyetlerine ve teknolojilerine erişimi mümkün kılar. Aksi

takdirde, bu teknolojik gelişime sahip olmak ve bunların maliyetlerini minimize

etmek zor olabilir.

1.6.3. İnsan kaynakları ve yönetim kanalı

İnsan kaynaklarının önemli bir alanı eğitimdir. DYY’ler, genel eğitim

konusunda sınırlı bir etkiye sahiptirler. Mesleki eğitimde ise her ne kadar kamu

eğitim ajanlarıyla işbirliği yapılsa da, genel olarak aynı sınırlı etki söz konusudur.

Böylelikle formel ve enformel öğrenme kanallarıyla teknik know-how, girişimcilik

yeteneği ve yönetim becerisi sağlanmaktadır.

Yine DYY’lerin organizasyonel ve yönetimsel becerileri ile kurulan bağlar,

dağılım ve dışsallıklar yoluyla ev sahibi ülkenin bu alandaki becerisine etki

etmektedir.

1.6.4. Ticaret ve rekabetçilik kanalı

Ticaret ve DYY’nin her ikisi de büyüme için oldukça önemli bileşenler

olduğundan bunlar arasındaki ilişki de önemlidir. DYY’ler de mal ve hizmetlerin

yabancı piyasalara sunumunda önemli bir araçtır. Ticaret ve rekabet politikaları da

DYY’nin büyüklüğü, yönü ve kompozisyonu açısından çeşitli etkiler ortaya

koyabilir.

Ampirik verilerde ticaret ve DYY arasında doğrusal bir ilişki olduğu

görülmüştür. İmalat sektöründe pazar arayan firmalar genellikle yurtiçi üretim ve

satışlarla başlamaktadır. Bu tarz firmalar, DYY’ye başlamadan önce ihracat,

lisanslama ve diğer sözleşmeye bağlı düzenlemeler ve yabancı ticaret ortaklıkları

yoluyla “uluslararası” bir konuma gelirler. Bu doğrusal ilişki sonucunda da DYY’ler

ticaretin yerini alan faaliyetler olarak görülür. Yenilikçi firmaların artık sınır ötesi

ihracatı sınır ötesinde üretme kadar kârlı bulmadığı noktada DYY’ler ticaretin yerini

alır. Doğal kaynak sektörlerindeki DYY ve ticaret arasındaki ilişki de birbirini

etkileyen doğrusal bir ilişkidir. Hizmetler sektöründe pek çok hizmetin sınır ötesine

gönderilmesi ticaret ile mümkün olmayabilir ve firmalar uluslararası piyasa

taleplerinden faydalanmak istiyorsa doğrudan yabancı üretime doğru hareket eder.

Hizmetlerin taşınmasında bizzat ev sahibi ülkede var olma ihtiyacı, küresel DYY

27

27

stoklarının hizmetlere doğru kaymasındaki en önemli faktördür. Kaynak ülkenin

ihracatına etkisi açısından değerlendirildiğinde hizmetler alanında sınır ötesinde

şubeler açmak, pazar arayan imalat sektörü şubeleri açmaktan daha az etki

etmektedir.

Yabancı ortaklıkların GOÜ piyasalarına diğer bir etkisi ise bu ülkelerin

ihracatını artırmasıdır. DYY’ler GOÜ’lerin ihracatını artırma yoluyla da büyümeye

katkı sağlarlar. GOÜ’lerde yabancı ortaklıkların olduğu firmalar, yüksek ihracat

potansiyeline sahiptir ve yurtiçi firmalardan daha fazla ihracat odaklı olma

eğilimindedir. Genellikle gelen DYY’lerde yükselen ihracat eğilimi görülmekte

iken, özellikle yatırımların ilk aşamalarında kısa vadede yabancı döviz kıtlığına

neden olabilen ithalat eğilimi de görülebilir. Ancak, uzun vadede yabancı ortaklıklar

ev sahibi ülkelerin dünya ekonomisine olan bağlarını ve çıktı artışı kadar ticaret

performanslarını da kuvvetlendirir.

DYY’ler, hem ev sahibi ülkede üretilen malların yurtiçinden uluslararası

piyasalara tanıtılması yoluyla, hem de ev sahibi ülkenin mevcut avantajlarından

faydalanan yeni girişimler yoluyla ihracat piyasasına girerler. Yine ihracatın

yapısında teknolojik olarak gelişmiş ürünlere doğru bir değişim sağlayarak da

büyümeye katkıda bulunurlar. Pazarlama ve üretim ortaklığı yoluyla yapılan ithalat

da ara mal ve sermaye mallarına erişim için oldukça önemli bir kaynaktır. Eğer

GOÜ’ler DYY’ler ile büyümelerini desteklemek istiyorlarsa, ticaret ve DYY’ler

arasındaki koordinasyonu sağlayacak ve ihraç mallarının uluslararası piyasalara

taşınmasını garantileyecek politikalar geliştirmeli ve bu politikaları gerek yerli gerek

de yabancı girişimciler arasında rekabeti teşvik edici şekilde hayata geçirmelidirler.43

DYY’lerin üretimlerini daha geniş alanda satma ve organize etme çabaları,

bu sisteme entegre olmuş diğer firmalar için de piyasa fırsatları yaratır.44 Bu durum

genellikle DYY’lerin üretimlerinin parçaları, tamamlayıcıları ve üretici hizmetleri

şeklinde olmaktadır. Diğer yandan DYY’ler firmaların uluslararası piyasalara

girişini sağlayan uluslararası ticaret işbirliklerine sahip firmalara da ihtiyaç duyar.

Böylece diğer firmalar, DYY’lerin bir üyesi olmasa da onlara bağlı olur ve DYY’ler

43 a.g.e., 1992: 11 44 UNCTAD, 1995: 24

2828

tarafından sunulan büyük ölçekli piyasalara girme avantajına sahip olabilirler.

Ayrıca rakipleriyle rekabet edebilme avantajı da kazanırlar.

Sonuç olarak, gelen DYY ev sahibi ülke ve özellikle GOÜ’ler için sadece

yurtiçi kaynak yaratıp üretim kapasitelerini artırmaz, aynı zamanda çıktıları için

piyasalarını genişletir. Yani ev sahibi ülkenin çıktı artışına imkân verir.

1.6.5. Çevre kanalı

Çevre açısından ise, DYY’ler yerel firmalara göre daha mobil ve üretim

yerinin lokasyonu açısından daha tedbirli olma eğilimindedir. Ayrıca, finansal,

yönetimsel ve teknolojik açıdan güçlü oldukları düşünüldüğünde çevrenin

korunmasında liderlik rolünü üstlenmeye daha yatkındırlar. Bunun yanı sıra,

DYY’lerde hizmetler sektörünün artan payı, DYY’lerin çevresel etkilerinin

azalmasına neden olmaktadır. Temiz teknolojiye erişimlerinin yerel firmalara göre

daha fazla olması da çevresel açıdan önemlidir. DYY’lerin ev sahibi ülkede çevresel

açıdan mevcut ve potansiyel etkileri ve dolayısıyla sürdürülebilir büyüme üzerindeki

etkileri, hükümetlerin sorumluluklarını ve ülkelerin bu yönde uyguladıkları

politikaların sayısını artırmaktadır. Hükümetler, doğal kaynakları aşırı kullanan veya

kötüye kullanan DYY’leri elimine edebilir; çevre vergileri veya teşvikleri kapsayan

piyasa reformlarıyla dışsallıkları içselleştirebilir; refah ve emisyon standartları

belirleyebilir ve yükümlülükler ve tazminat sistemini kurumsallaştırabilir. Böylece

hükümetler DYY’lerin çevresel faktörleri dikkate alması hususunda destek ve

yardımda bulunmuş olur.

Özetle, DYY’ler gelişen uluslararası entegrasyon sürecinin kilit

unsurlarından biridir. DYY, ekonomiler arasında doğrudan, istikrarlı ve uzun süreli

bağlar kurar. Başarılı bir politika üzerine inşa edildiği takdirde gerek yatırımları

çeken ülke (host country) gerekse yatırım yapan ülke (home country) için rekabetçi

pozisyonlarının artmasını sağlar.

1.7. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkisi Üzerine Yapılmış

Çalışmalar

DYY’lerin gittikleri ülkelerin büyümelerine olan etkisi ve büyümeleri

üzerindeki önemi analiz edildiğinde, ülkeler açısından bazı farklılıklar olduğu dikkat

2929

çekmektedir. Nitekim ülkelere gelen stok DYY’lerin GSYH içindeki payı yıldan yıla

artmıştır. Tüm dünyada toplam gelen DYY’lerin toplam dünya GSYH içindeki payı

1990 yılında 9,7 iken, 1999 yılında bu oran yüzde 22,7’ye ve 2012 yılında yüzde

32,2’ye yükselmiştir. Gelişmiş ülkelerde bu oran her üç yıl için sırasıyla yüzde 8,9,

yüzde 22,4 ve yüzde 33,4 iken; GOÜ’lerde ise aynı dönemde bu oran sırasıyla yüzde

13,4, yüzde 24,6 ve yüzde 30,4 olmuştur. Dolayısıyla yıllar itibarıyla DYY’lerin

GSYH içindeki payı söz konusu her iki ülke grubunda da artma eğilimi göstermiştir.

DYY’lerin büyüme üzerindeki etkileri üzerine yapılmış çok sayıda çalışma

bulunmaktadır.45 Balasubramanyam (1996) ihracat artırıcı ve ithal ikameci DYY

stratejisi benimseyen ülkelerin büyümelerinin nasıl etkilendiğini analiz etmiştir.

1970-85 arası 46 ülkenin yıllık verileriyle yapılan çalışmada ihracat artıcı strateji

benimseyen ülkelerin büyümelerinin daha fazla pozitif yönde etkilendiği

görülmüştür. Ancak ithal ikameci strateji için yeterli bir bulguya rastlanmamıştır.46

Mello (1999) 32 gelişmiş ve GOÜ’nin yıllık verilerini panel data yöntemiyle analiz

etmiş ve DYY’nin tüm ülkelerde büyümeyi artırdığı yönünde bulguya ulaşmıştır.

Analiz sonuçlarında gelişmiş ülkelerde DYY’lerin Toplam Faktör Verimliliğini

(TFV) artırırken, GOÜ’lerde ise sermaye birikimini artırdığı ancak TFV’de artış

sağlamadığı görülmüştür.47 En geniş literatür çalışması olan Borensztein’in

çalışmasında (1998) DYY’lerin GOÜ’lerde yerli yatırımlardan daha fazla büyümeye

katkı sağladığı görülmüştür. Ancak bu durum, ev sahibi ülkenin beşeri sermaye

yapısına göre değişim göstermektedir. Analizin diğer bir bulgusu ise çok sağlıklı ve

sağlam bir gösterge olmasa da, DYY’lerin yurtiçi yatırımlarda dışlayıcı (crowd-out)

etki yerine artırıcı (crowd-in) etki oluşturduğu yönündedir. Bu analizde 1970-89

yılları arasında 69 ülke verileriyle panel data yöntemi kullanılmıştır.48 Barro ve Lee

(1993) yine Borensztein’a paralel bir şekilde beşeri sermayenin kalitesiyle DYY

arasında pozitif yönlü bir etkileşim olduğunu dile getirmiştir.49

45 Dicken, P., 2003: 316 46 a.g.e., 2003: 316 47 a.g.e., 2003: 316 48 a.g.e., 2003: 316 49 a.g.e., 2003: 316

3030

GOÜ’ler arasında geçiş ekonomileri farklı bir yapı sergilemektedir.50 Bu

ülkelerde teknoloji açığı OECD ülkeleriyle kıyaslandığında yüksek boyutlarda

olmakla birlikte insan kaynaklarına yapılan yatırım oldukça yüksektir. Campos ve

Kinoshita (2002), 1990-1998 yılları arasında 25 Merkez ve Doğu Avrupa ülkesiyle

yaptığı çalışmada DYY’lerin ekonomik büyüme üzerinde güçlü bir etkisinin

olduğunu ve bu etkinin tamamlayıcısı olarak yurtiçi yatırımları da pozitif yönde

etkilediği sonucuna ulaşmıştır.51

Geleneksel nedensellik testleri ise DYY’nin GSYH üzerindeki etkisi üzerine

etkin bir sonuç sunamamaktadır. Li ve Liu (2005), DYY'lerin ekonomik büyüme

üzerindeki etkilerini 63’ü GOÜ ve 21’i gelişmiş ülke olmak üzere toplam 84 ülkeyi

dikkate alarak 1970-1999 dönemi için panel veri seti ile yapılan tekli ve çoklu

regresyon analizlerini kullanarak incelemişlerdir.52 Yaptıkları analiz sonucunda

DYY ile büyüme arasında bütün dönem için geçerli olmasa bile 1980'lerin

ortalarından itibaren ortaya çıkan önemli bir içsel ilişki tespit etmişlerdir. DYY

akımlarının beşeri sermayeyi hem doğrudan hem de dolaylı yoldan etkileyerek

ekonomik büyüme üzerinde pozitif sonuçlar doğuracağını belirtmekle birlikte,

ülkeler arasında teknoloji açığının artmasıyla beraber söz konusu etkinin negatif

olacağını da bu çalışma dahilinde göstermişlerdir. Ancak teknoloji açığı gelişmiş

ülkelerde daha fazla negatif bir etki yaratmaktadır.53 Yüksek teknoloji açığı olan

gelişmiş bir ülkede DYY, büyüme için fırsatlar sunabilmekte ancak özümseme

kapasitesi yetersiz ise, o takdirde DYY’nin yararları azalabilmektedir.

DYY ve büyüme arasındaki ilişkinin genellikle pozitif yönlü olduğu

yönündeki söz konusu analizlerin tersine, bu ilişkinin negatif olduğunu ortaya koyan

bir takım analizler de mevcuttur.54 Örneğin, Carkovic ve Levine (2000) ekonomik

büyüme ile DYY’yi ilişkilendiren belirgin bir etki bulamamışlardır. Menciger (2003)

ise geçiş ekonomilerinde DYY yatırımları ile ekonomik büyüme ilişkisini incelemiş

50 a.g.e., 2003: 317 51 a.g.e., 2003: 317 52 Yılmaz, Kaya ve Akıncı, 2011: 17 http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniiibd/article/view/1025006421, Erişim: 05.02.2015 53 Dicken, 2003: 317 54 Şen ve Saray, 2010: 25 http://iibf.kilis.edu.tr/iibfdergi/vol2ayse/sen.pdf, Erişim: 05.02.2015

31

31

ve bu ikili arasında negatif bir ilişki bulmuştur. Menciger, bu “şaşırtıcı” sonucunu

geçiş ülkelerine gelen DYY yatırımlarının büyük ölçüde özelleştirilen kamu

işletmelerinin satın alınmasına bağlamıştır. Menciger’e göre, bu satın alma işlemleri,

sabit sermaye yatırımlarında herhangi bir artış yaratmamakta, daha çok tüketimi ve

ithalatı arttırmaktadır. Dolayısıyla geçiş ekonomilerine gelen DYY yatırımları

ekonomik büyümeyi arttırmanın tersine bu ülkelerdeki cari açıkları arttırarak

ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir.

Özetle, gerek gelişmiş gerek de GOÜ’lerde pazarın büyüklüğü ve ticaret

serbestisine bağlı olarak DYY’lerin büyüme ve kalkınma üzerindeki etkisinin önemli

bir boyutta olduğu görülmektedir. DYY’lerin kalkınma üzerinde yarattığı statik ve

dinamik etkiler Tablo 1.5’de gösterilmiştir. Yapılan bütün analizler ışığında

DYY’lerin birincil etkisinin verimlilik üzerinde olduğu görülmektedir. Uygun

makro-organizasyonel politikalar ve kurumsal yapı olduğunda DYY’lerin ülkeye

girişine olanak tanınmakta ve böylece daha yüksek ekonomik büyüme

sağlanmaktadır. Verimlilik artışı, iç veya dış bilgi transferinin, kurumsal yapının ve

uygulamaların, girişimciliğin veya yeni pazarlara erişimin sonucu olabilmektedir.

Kazanımlar dolaylı şekilde de kendini gösterebilmektedir. Diğer yerel firmalara

öğrenme, gösteriş etkisi, ters mühendislik veya ÇUŞ’lardaki çalışanların yerel

firmalara geçmesi gibi personelin yer değiştirmesi yoluyla dolaylı etki oluşmaktadır.

32

Tab

lo 1

.5.

Doğ

ruda

n Y

aban

cı Y

atır

ımla

r ve

Eko

nom

ik K

alkı

nma

Üze

rind

eki E

tkile

ri

Kay

nak:

Te

Vel

de (e

d.),

“For

eign

Dire

ct In

vest

men

t, In

equa

lity

and

Pove

rty: E

xper

ienc

es a

nd P

olic

y Im

plic

atio

ns, 2

004:

25-

26

Etk

i Ala

Stat

ik E

tkile

r D

inam

ik E

tkile

r

G

öste

rgel

er

Yab

ancı

ve

Yer

el F

irmal

ar

Ara

sınd

aki F

arkl

ılıkl

ar

DY

Y'le

rin D

inam

ik P

otan

siye

l Yar

arla

rı D

YY

'lerin

Din

amik

Pot

ansi

yel M

aliy

etle

ri G

öste

rgel

er

İstih

dam

ve

Gel

ir

Y

aban

cı fi

rmad

a ya

ratıl

an

istih

dam

Öze

llikl

erin

e gö

re

çalış

anla

rın ü

cret

leri

Yab

ancı

firm

alar

yer

el f

irmal

ara

göre

dah

a bü

yükt

ür v

e da

ha f

azla

üc

ret

verir

. (ö

zelli

kle

kalif

iye

çalış

anla

ra)

Doğ

ruda

n ist

ihda

m v

e ge

lir sa

ğlar

.

Yen

i ist

ihda

m

yara

tılm

ası,

dola

ylı

olar

ak

diğe

r ist

ihda

m ü

zerin

de d

ışla

ma

etki

si y

arat

ır ve

ya f

aktö

r fiy

atla

rının

ar

tmas

ına

nede

n ol

abili

r. Ü

cret

itsiz

liğin

e yo

l aça

bilir

.

Firm

a iç

inde

, ted

arik

çile

rde

ve sa

tın

alan

lard

a uz

un v

aded

e ya

ratıl

an

istih

dam

Fizi

ki S

erm

aye

Sa

bit s

erm

aye

oluş

umu

Fina

nsal

tran

sfer

Yab

ancı

fir

mal

ar

daha

se

rmay

e yo

ğun

olm

a eğ

ilim

inde

dir.

İstik

rarlı

bi

r dı

ş fin

ansm

an

kayn

ağı,

ödem

eler

de

nges

ini

iyile

ştiri

ci v

e po

tans

iyel

ola

rak

sabi

t se

rmay

eyi a

rtırıc

ı öze

lliği

var

dır.

Yer

el fi

rmal

arın

yat

ırım

ve

fırsa

tların

ı her

kest

en ö

nce

satın

alm

a ha

kkın

a sa

hip

olab

ilir.

D

YY

ve

yere

l ser

may

e ol

uşum

u ar

asın

da u

zun

vade

li ili

şki

Piya

saya

Giri

ş

İthal

edi

len

gird

ilerin

pay

ı

İhra

ç ed

ilen

çıkt

ıların

pay

ı Y

aban

firm

alar

da

ha

ticar

et

yoğu

n ol

ma

eğili

min

dedi

r.

Firm

alar

Ç

UŞ'

ların

rese

l ile

tişim

ların

dan

fayd

alan

arak

ih

raç

piya

sala

rına

giriş

im

kânı

sa

ğlay

abili

r.

ÇU

Ş'la

r ih

raca

t ka

nalla

rı üz

erin

de s

ıkı

kont

rolle

r sü

rdür

ebili

r.

DY

Y il

e ih

raca

t ara

sınd

a ve

DY

Y il

e ith

alat

ara

sınd

a uz

un v

adel

i iliş

ki

Fakt

ör

ve

Üre

tim

Piya

sala

rının

Yap

ısı

Ü

retim

ve

fakt

ör

piya

sala

rında

ki y

oğun

luk

Kar

mar

Yab

ancı

firm

alar

gen

ellik

le g

irişt

e en

gelle

rin

oldu

ğu

sekt

örle

rde

kuru

labi

lir.

Yab

ancı

firm

alar

ın g

irişi

dah

a fa

zla

reka

bet o

rtam

ı ya

rata

bilir

. Bu

duru

m ü

rün

fiyat

ların

ın d

üşm

esin

i sa

ğlar

.

Yab

ancı

firm

alar

ın g

irişi

, piy

asa

yoğu

nluğ

u ve

piy

asa

gücü

nü ar

tırab

ilir.

Bu

duru

mda

ken

di ü

rünl

eri v

e diğ

er

ürün

lerin

fiya

tların

ın a

rtmas

ına

nede

n ol

ur.

DY

Y il

e kâ

rlılık

ara

sınd

a uz

un v

adel

i ili

şki

Tekn

oloj

i, Be

ceri

ve

Yön

etim

Tek

nikl

eri

Ç

alışa

nlar

ın b

ecer

i düz

eyi

itim

büt

çesi

Çal

ışan

başı

na ç

ıktı

mik

tarı

A

R-G

E bü

tçes

i

Kul

lanı

lan

tekn

oloj

i tür

leri

Yab

ancı

fir

mal

ar

daha

be

ceri

yoğu

ndur

ve

da

ha

günc

el

tekn

oloj

ileri

kulla

nma

ve

daha

fa

zla

eğiti

me

yatk

ındı

r.

Yen

i te

knol

ojile

r, ka

lifiy

e pe

rson

el v

e üs

t dü

zey

yöne

tim te

knik

leri

getir

ir. E

ğitim

için

sağ

ladı

ğı e

k te

şvik

ler

netic

esin

de b

ecer

iye

dönü

şüm

de

arta

r. G

eri

ve i

leri

bağl

antıl

ar s

ayes

inde

yer

el f

irmal

ar

üzer

inde

poz

itif d

ışsal

lık e

tkis

i, öz

endi

rici e

tki v

e in

san

kayn

akla

rının

ge

lişm

esi

üzer

inde

et

ki

oluş

turu

r.

Yab

ancı

tekn

oloj

i ve

bece

riler

e ol

an b

ağım

lılık

yer

el

kapa

siten

in g

eliş

mes

i üz

erin

de e

ngel

leyi

ci b

ir et

ki

yara

tabi

lir.

D

iğer

firm

alar

ın k

ârlıl

ığı ü

zerin

de

içse

l ve

dışs

al se

ktör

el e

tkile

r

Yer

el k

ayna

klı g

irdile

rin p

ayla

şım

ı ve

teda

rikçi

gel

işim

i

Yab

ancı

firm

alar

da te

knol

ojin

in,

öğre

nmen

in v

e be

ceri

sevi

yele

rinin

uz

un v

adel

i gel

işim

i ve

yüks

elm

esi

Mal

i Gel

irler

Mal

i öde

mel

er

Yab

ancı

firm

alar

a sü

bvan

siyo

nlar

Yab

ancı

fir

mal

ara

baze

n ve

rgi

teşv

ikle

ri ve

do

ğrud

an

sübv

ansi

yonl

ar te

klif

edile

bilir

.

ÇU

Ş’la

r da

ha

fazl

a ka

tma

değe

ri ol

an

yeni

ek

onom

ik

aktiv

itele

r ku

lland

ığı

takd

irde

verg

i öd

emel

eri a

racı

lığıy

la y

erel

hük

ümet

ler

için

gel

ir ka

ynağ

ı olu

ştur

urla

r.

Eğer

ÇU

Ş'la

r, ye

rel f

irmal

arı d

ışla

rsa,

ÇU

Ş'la

rın v

ergi

im

tiyaz

ların

a sa

hip

olm

ası

dola

yısı

yla

verg

i ta

banı

er

ozyo

na u

ğrar

ve

bütç

e ge

lirle

ri az

alır.

Say

dam

lığın

ol

mad

ığı

bir

duru

mda

ve

rgi

imtiy

azla

rı gi

zli

bir

şeki

lde

yürü

tülü

yors

a ra

nt a

rayı

şlar

ına

nede

n ol

ur.

Yab

ancı

firm

alar

ned

eniy

le y

apıla

n uz

un v

adel

i öde

mel

er

Polit

ik,

Sosy

al

ve

Kül

türe

l Kon

ular

-

- Y

aban

cı fi

rmal

ar e

v sa

hibi

ülk

eye

çevr

e, y

önet

im,

etik

vb.

ala

nlar

da fa

rklı

norm

lar v

e de

ğerle

r taş

ır.

Yab

ancı

firm

alar

day

atm

acı,

kabu

l edi

lem

ez d

eğer

leri

(işgü

cü v

e çe

vre

ile il

gili

stan

dartl

ar) v

e po

litik

rejim

e ili

şkin

müd

ahal

eci t

avırl

arı d

olay

ısıy

la p

oliti

k, s

osya

l ve

kül

türe

l pro

blem

ler y

arat

abili

r.

-

Yok

sullu

k

B

u sü

tund

a be

lirtil

en

fakt

örle

rin y

oksu

lluğa

et

kile

ri

So

syal

yat

ırım

lar

Te

mel

sağl

ık, ç

evre

ve

alty

apı p

rogr

amla

- B

u sü

tund

aki e

tkile

r da

ha a

ğır

basa

rsa,

doğ

ruda

n ve

ya

dola

ylı

olar

ak

yoks

ullu

kla

müc

adel

e ed

ilmes

ini s

ağla

mak

tadı

r.

Bu

sütu

ndak

i etk

iler d

aha

ağır

basa

rsa,

doğ

ruda

n ve

ya

dola

ylı o

lara

k yo

ksul

lukl

a m

ücad

eley

i eng

elle

yici

bir

duru

m y

arat

abili

r.

B

u sü

tund

a be

lirtil

en fa

ktör

lerin

yo

ksul

luğa

uzu

n va

deli

etki

leri

Sosy

al y

atırı

mla

rın u

zun

vade

li et

kile

ri

Te

mel

sağl

ık, ç

evre

ve

alty

apı

prog

ram

ların

ın u

zun

vade

li et

kile

ri

3333

1.8. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ev Sahibi Ülke Açısından

Belirleyicileri

DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyici faktörlerinin tespiti, daha fazla

DYY çekmek için ülkelerin birbirleriyle rekabet içinde oldukları mevcut

konjonktürde uygulanacak politikalara yön verme açısından oldukça önem

taşımaktadır. Burada bahsedilen belirleyici faktörler, ülkelerin belirli politika

tedbirleriyle yön verebileceği daha çok iktisadi değişkenlere ilişkin belirleyicilerdir.

Nitekim ülkelerin coğrafi konumundan kaynaklanan uzaklık, komşuluk gibi

faktörler ile ortak dil, kolonyal bağ ve ortak para birimi gibi kültürel faktörler de

DYY’leri ülkeye çekmede önemli değişkenler olarak literatürde yer almaktadır.

Çalışmanın beşinci bölümünde yapılan çekim modelinin temelinde iktisadi

faktörlerin yanı sıra coğrafi ve kültürel faktörlerin etki derecesinin ne yönde olduğu

yatmaktadır.

Gelen DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyicileri; genel politika

belirleyicileri, DYY’ye özgü kolaylaştırıcı politika belirleyicileri ve yatırım türüne

göre ekonomik belirleyiciler ile kültürel ve coğrafi belirleyiciler olmak üzere dört

grup altında toplanabilir. 55

Genel politika belirleyicileri

Ekonomik, politik ve sosyal istikrar

Piyasaya giriş ve işlemler ile ilgili kurallar

Yabancı ortaklıklarda anlaşma standartları

DYY’lerle ilgili olan uluslararası anlaşmalar

İyi yönetişim (Saydam ve güvenilir politikaların uygulanması)

Piyasaların işleyişi ve yapısı üzerine politikalar (Özellikle rekabet ve

BveS’ler üzerine politikalar)

Özel mülkiyetin korunması (Fikri mülkiyet haklarını da

kapsamaktadır.)

Sanayi ve bölgesel politikalar, rekabetçi kümelenmenin geliştirilmesi

55 Dicken, 2003: 325 ve UNCTAD, 1998: 91

34

34

Ticaret politikası (Tarifeler ve tarife dışı engeller) ve istikrarlı döviz

oranları

Hukuk sistemi

Özelleştirme politikası

Vergi politikası

DYY’ye özgü kolaylaştırıcı politika belirleyicileri

İkili uluslararası yatırım anlaşmaları

Yatırım tanıtımı (İmaj oluşturma, yatırım-üretim aktiviteleri ve

yatırımları kolaylaştırıcı hizmetleri içermektedir.)

Yatırım teşvikleri ve performans koşulları (Hazırlık ve giriş

sonrasında)

Hazırlık ve giriş sonrası yatırım hizmetleri

Sosyal rahatlık (Uluslararası okullar, yaşam kalitesi, vb.)

Huzursuzluk maliyetleri (Yolsuzluk, yönetimsel etkinlik vb.)

Yatırım türüne göre ekonomik belirleyiciler

Pazar arayan yatırımlar

Pazar büyüklüğü ve kişi başına gelir

Pazarın büyüme hızı

Ülkeye özgü tüketici tercihleri

Pazarın yapısı

Bölgesel ve küresel piyasalara giriş

Kaynak arayan yatırımlar

Hammadde

Arazi ve inşaat maliyetleri

Hammadde, tamamlayıcılar ve parçaların maliyetleri

Düşük maliyetli kalifiye olmayan istihdam

Kalifiye istihdama erişim ve maliyeti

Teknolojik, yenilikçilik ve diğer yaratıcı unsurlar. (marka vb.)

Fiziksel Altyapı (havaalanı, yollar, enerji ve telekomünikasyon)

Verimlilik arayan yatırımlar

Kaynakların maliyeti ve kapasite

35

35

Diğer girdi maliyetleri (Taşımacılık ve iletişim maliyetleri, diğer ara

malların maliyeti vb.)

Maliyet avantajı sağlayan, ülkeler arası istihdamın bir parçası olma

gibi unsurları artıran bölgesel entegrasyon anlaşmalarının üyesi olma

Danışmanlık şirketlerinin kalitesi (Taşımacılık, banka ve finans,

sigortacılık, reklamcılık, ardiyecilik piyasa araştırması vb. gibi

firmaya yardımcı olacak faaliyetler)

Varlık arayan/varlık artıran yatırımlar

Rekabet politikası (Birleşme ve satın almalar dahil)

Teknolojik, yönetimsel, ilişkisel ve diğer yöntemlerle yaratılan

varlıklar

Fiziksel altyapı (havaalanı, telekomünikasyon yollar, enerji, …vb.)

Yenilikçilik, girişimcilik ve eğitim kapasitesi

Kültürel ve coğrafi belirleyiciler

Ortak dil

Ortak din

Ortak para birimi

Komşuluk

Ortak sınır

Uzaklık

Kolonyal bağ

Karasal büyüklük

Kara ile çevrili olma..v.b.

3636

2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARDA KÜRESEL EĞİLİMLER

2.1. Liberalleşme Süreciyle Birlikte Doğrudan Yabancı Yatırımlardaki

Değişim

DYY’ler, ilk bölümde de bahsedildiği üzere 1980’li yıllardan itibaren ortaya

çıkan küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin, hem de GOÜ’lerin ilgi

odağı olmuştur. Küreselleşme süreci, sermayenin ve yatırımların görece bol ve

getirisinin az olduğu bölgelerden, görece daha kıt ve getirisinin yüksek olduğu

bölgelere doğru hareketini sağlamıştır.

1970 yılında 13,3 milyar dolar olan dünya toplam gelen DYY akımı, 1980

yılında 54,1 milyar dolara, 1990 yılında 208 milyar dolara ve 2000 yılında ise 1,4

trilyon dolara yükselmiştir. 2008 yılı sonunda yaşanan küresel finansal kriz,

DYY’lerin bir miktar azalmasına neden olmuştur. 2007 yılında 2 trilyon dolar olan

dünya DYY akım miktarı 2008 yılında 1,8 trilyon dolara ve 2009 yılında ise 1,2

trilyon dolara gerilemiştir. 2010 yılından itibaren yeniden kriz öncesi seviye

yakalanmıştır. 2013 yılı verisine göre, küresel DYY miktarı akım değer olarak

yaklaşık 1,5 trilyon dolardır (Grafik 2.1).

Grafik 2.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Akımları (Milyar Dolar)

Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015

1.415

2.0021.819

1.2221.422

1.700

1.3301.452

267

591 669533

648 725 729 778

226508 560

438533 601 608 654

1.1421.323

1.032

619703

880

517 566

0

500

1000

1500

2000

2500

1970 1980 1990 2000 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

Dünya Gelişmekte Olan ÜlkelerÇin Hariç Gelişmekte Olan Ülkeler Gelişmiş Ülkeler

37

37

Bu görünümde en dikkat çekici olan unsur, 2012 yılına kadar gelişmekte olan

ülkelere kıyasla daha fazla DYY çeken gelişmiş ülkeler ile GOÜ’ler arasındaki

makasın giderek kapanmasıdır. 2012 yılından itibaren ise, GOÜ’ler gelişmiş

ülkelerden daha fazla DYY çekmeye başlamıştır. Her ne kadar Çin’in bu görünümde

büyük bir katkısı olsa da, Çin hariç GOÜ’lerdeki performans da yadsınamaz

niteliktedir.

Gelişmiş ülkelerin ve GOÜ’lerin dünya DYY akımından aldıkları paylara

(Grafik 2.2) bakılırsa, 1980’de küresel DYY’den yaklaşık yüzde 14 pay alan

GOÜ’lerin, 2011 yılına gelindiğinde yüzde 42,6 oranla gelişmiş ülkelere oldukça

yaklaştığı ve 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 54,8 ve yüzde 53,6 payla

gelişmiş ülkeleri geçtiği görülmektedir. Çin hariç GOÜ’lerde de bu eğilim aynı

seyirde ilerlemiştir. Çin hariç GOÜ’ler 1980 yılında yüzde 13,8 payla toplam

GOÜ’lere yakın oranda pay almıştır. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren Çin’in önemli

bir küresel aktör olarak ortaya çıkmasıyla birlikte bu fark giderek açılmıştır. Çin

hariç GOÜ’ler 2012 ve 2013 yıllarında gelişmiş ülkelerin üzerinde bir paya sahip

olsa da, Çin bu oranı daha da yukarı çekmiştir.

Grafik 2.2. Dünya Doğrudan Yabancı Yatırım Akımlarından Alınan Pay (Yüzde)

Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015

38

38

Özetle, 2012 yılına kadar gelişmiş ve GOÜ’ler arasındaki farkın GOÜ’ler

lehine giderek kapandığı ve 2012 yılından itibaren ise, küresel DYY akımlarında

ağırlık merkezinin GOÜ’lere doğru kaydığı görülmektedir. 2012 yılında GOÜ’lere

giden DYY miktarı 700 milyar doları aşmıştır. Özellikle 2008 krizi, GOÜ’lerin

lehine ve gelişmiş ülkelerin aleyhine olan bu değişimde oldukça etkili olmuştur.

2007 yılında 1,3 trilyon olan gelişmiş ülkelere giden DYY miktarı, 2009 yılında 619

milyar dolara ve 2012 yılında 517 milyar dolara gerilemiştir. GOÜ’ler tahmin

edilenin dışında gelişmiş ülkelere kıyasla 212 milyar dolar daha fazla DYY

çekmiştir. (Grafik 2.1). Böylece, 2012 yılında GOÜ’lerin DYY payı yüzde 54,8

oranına yükselirken gelişmiş ülkelerin payı ise yüzde 38,8 oranına gerilemiştir

(Grafik 2.2). DYY çeken en büyük beş ekonominin dördünün, en büyük yirmi

ekonominin ise dokuz tanesinin GOÜ olduğu görülmektedir.56Söz konusu bu eğilim,

2013 yılında da görülmüş ve GOÜ’ler, gelişmiş ülkelere kıyasla daha fazla DYY

çekmeye devam etmiştir.

1990’lı yıllardan itibaren ÇUŞ’lar lokasyon seçiminde daha çok GOÜ’leri

tercih etmeye başlamıştır. Liberalleşme sürecinin etkisiyle birlikte yatırımcılar bu

bölgeleri daha kârlı buldukları için bu eğilim görülmüştür. Bu gelişmede küresel

değer zincirlerinin57 oldukça önemli bir yeri vardır.

Günümüz dünya ekonomisi küresel değer zincirleri tarafından karakterize

edilmektedir.58 Böylece ara mal ve hizmetlerin parçalı ve uluslararasına dağılmış

şekilde üretimi ve ticareti sağlanmaktadır. Her ne kadar pek çok az gelişmiş ülke

küresel değer zincirine katılmakta zorlanmakta ise de, GOÜ’lerde küresel değer

zincirine artan bir katılım söz konusudur. Bu ülkelerin küresel değer zincirinden

aldıkları pay 1990’larda yüzde 20 iken, 2000’lerde yüzde 30 ve son dönemde yüzde

40 oranındadır.59

56 Çin, Hong Kong, Brezilya, Singapur, Rusya, Şili, Hindistan, Endonezya ve Meksika 57 Değer zinciri, firmanın operasyonlarını stratejik öneme sahip operasyonlar olarak ayrıştırma ve bu operasyonların maliyet ve değer üzerindeki etkilerini anlama yöntemidir. Değer zinciri bir ürünün veya hizmetin kavramsal tasarımından nihai tüketiciye teslimine kadar gerekli olan tüm operasyonları (üretim, satın alma, dağıtım ve tüketim gibi) tanımlamaktadır. 58 UNCTAD, 2013: 196 59 a.g.e.: 196

39

39

Üretimin uluslararası bir yapıya dönüşerek iç-içe geçtiği bu önemli firma

yapılanmasında gelişmiş ülke firmaları üretim sürecinin emek yoğun bölümlerini

veya DYY’ler yoluyla bütününü işgücünün daha bol ve işgücü maliyetinin daha

düşük olduğu, çoğunlukla küresel sisteme yeni entegre olan ülkelere kaydırmıştır.

Bunun yanında, gelişmiş ülkelerdeki birçok firma doğrudan üretim faaliyetine son

vererek tasarım ve pazarlama faaliyetinde uzmanlaşmış (küresel alıcı firmalar) ve

üretimi dünyanın farklı bölgelerinde bulunan firmalar eliyle yapmaya yönelmiştir.

Gelişmiş ülkelerin büyümesinin önündeki yapısal sorunlar ve sermayenin

azalan verimi nedeniyle DYY’ler, artan ölçüde yüksek büyüme potansiyeline sahip

Çin ve Hindistan gibi ülkeler ile yükselen ekonomiler grubundaki ülkelere

yönelmektedir.

Özetle, gerek firmaların küresel değer zincirine eklemlenme arzusu gerek de

gelişmiş ülkelerde sermayenin azalan verimi nedeniyle dışa açılma isteği,

GOÜ’lerde DYY girişlerini artırmıştır. Bu gelişmeler paralelinde GOÜ’ler içinde yer

alan Türkiye’nin de büyümesini ve kalkınmasını destekleyecek nitelikte DYY’leri

çekmesi oldukça önem arz etmektedir.

Tablo 2.1’de yıllar itibarıyla en fazla DYY çeken 20 ülke gösterilmiştir. ABD

1990’lı yıllardan bu yana en fazla yatırım çeken ülkeler arasında birinci sırada yer

alırken, İngiltere gerileme kaydetmiş ve 1990 yılındaki ikincilikten 2013 yılında 12.

sıraya düşmüştür. 1990 ve 2000 yıllarında 2. sırada yer alan Fransa’nın 2013 yılına

gelindiğinde listede yer almaması dikkat çekicidir. GOÜ’lerde ise özellikle Çin’in

yapmış olduğu hızlı yükseliş göze çarpmaktadır. 2010 yılından bu yana Çin, en fazla

DYY çeken ikinci ülke olarak konumunu korumaktadır. Rusya da, gerek ülkeye

gelen DYY, gerek de ülke dışına yapılan yatırımlar bakımından Çin ile rekabet

edebilecek seviyede küresel alanda yıldızı parlayan ülkelerden biri olmuştur. 2010

yılında 10. sırada yer alan Rusya, 2013 yılında 4. sıraya yükselmiştir.

40

Tab

lo 2

.1. Y

ıllar

İtib

arıy

la E

n Fa

zla

Doğ

ruda

n Y

aban

cı Y

atır

ım Ç

eken

20

Ülk

e

(Mily

on D

olar

)

Kay

nak:

http

://un

ctad

stat

.unc

tad.

org/

wds

/Tab

leV

iew

er/ta

bleV

iew

.asp

x?R

epor

tId=8

8, E

rişim

: 09.

07.2

015

1990

20

00

2010

20

11

2012

20

13

ABD

48

.422

A

BD

314.

007

ABD

19

8.04

9 A

BD

223.

759

ABD

16

0.56

9 A

BD

187.

528

İngi

ltere

30

.461

A

lman

ya

198.

277

Çin

11

4.73

4 Ç

in

123.

985

Çin

12

1.08

0 Ç

in

123.

911

Fran

sa

15.6

29

İngi

ltere

12

1.89

8 H

ong.

Kon

g 82

.708

Be

lçik

a 11

9.02

2 H

ong.

Kon

g 74

.888

İn

giliz

.Virj

in.A

dala

rı 92

.300

İspa

nya

13.2

94

Belç

ika

88.7

39

Belç

ika

77.0

14

Hon

g.K

ong

96.1

25

İngi

liz.V

irjin

.Ada

ları

72.2

59

Rus

ya

79.2

62

Hol

land

a 11

.063

H

ong.

Kon

g 70

.508

A

lman

ya

65.6

20

Brez

ilya

66.6

60

Brez

ilya

65.2

72

Hon

g.K

ong

76.6

33

Avu

stra

lya

8.47

9 K

anad

a 66

.795

Si

ngap

ur

55.0

76

Avu

stra

lya

65.2

09

Sing

apur

61

.159

Br

ezily

a 64

.045

Belç

ika

8.04

7 H

olla

nda

63.8

55

İngi

liz.V

irjin

.Ada

ları

50.1

42

Alm

anya

59

.317

A

vust

raly

a 55

.518

Si

ngap

ur

63.7

72

Kan

ada

7.58

2 Fr

ansa

43

.252

İn

gilte

re

49.6

17

İngi

liz.V

irjin

.Ada

ları

58.4

29

Rus

ya

50.5

88

Kan

ada

62.3

25

İtaly

a 6.

345

Çin

40

.715

Br

ezily

a 48

.506

R

usya

55

.084

İn

gilte

re

45.7

96

Avu

stra

lya

49.8

26

Sing

apur

5.

575

İspa

nya

39.5

75

Rus

ya

43.1

68

İngi

ltere

51

.137

K

anad

a 43

.025

İs

pany

a 39

.167

İsvi

çre

5.48

4 D

anim

arka

33

.823

İr

land

a 42

.804

Si

ngap

ur

50.3

68

İrla

nda

38.3

15

Mek

sika

38.2

86

Çin

3.

487

Brez

ilya

32.7

79

İspa

nya

39.8

73

Kan

ada

39.6

69

Şili

28.5

42

İngi

ltere

37

.101

Hon

g.K

ong

3.27

5 İr

land

a 25

.779

ksem

burg

39

.731

Fr

ansa

38

.547

İs

pany

a 25

.696

İr

land

a 35

.520

Alm

anya

2.

962

İsve

ç 23

.433

A

vust

ural

ya

35.7

99

Hin

dist

an

36.1

90

Fran

sa

25.0

86

Lüks

embu

rg

30.0

75

Porte

kiz

2.90

2 İs

viçr

e 19

.255

İs

viçr

e 35

.145

İta

lya

34.3

24

Hin

dist

an

24.1

96

Hin

dist

an

28.1

99

Mek

sika

2.63

3 M

eksik

a 18

.302

Fr

ansa

33

.628

İs

pany

a 28

.379

En

done

zya

19.1

38

Alm

anya

26

.721

Mal

ezya

2.

611

Sing

apur

15

.515

Su

udi.A

rabi

stan

29

.233

İs

viçr

e 26

.590

M

eksik

a 17

.628

H

olla

nda

24.3

89

Tayl

and

2.57

5 A

vust

ural

ya

15.3

58

Kan

ada

28.4

00

İrla

nda

23.5

45

Nor

veç

16.6

48

Şili

20.2

58

İsve

ç 1.

971

İtaly

a 13

.375

H

indi

stan

27

.431

Şi

li 23

.444

İs

veç

16.3

34

Endo

nezy

a 18

.444

Arja

ntin

1.

836

Kor

e 11

.509

M

eksik

a 23

.353

M

eksik

a 23

.354

K

olom

biya

15

.529

K

olom

biya

16

.772

4141

Çin ve Rusya’da yaşanan söz konusu hızlı yükselişte uyguladıkları

politikaların önemli etkisi olmuştur. 1990’lı yıllara kadar hemen hemen hiç DYY

girişi olmayan Çin’in, 2013 yılında ABD’den sonra en fazla DYY çeken ülke

konumuna yükselmesi dikkat çekicidir. 1990’lı yıllardan sonra başlayan ekonomik

dönüşüm için sermayeye ihtiyaç duyulması; ülkeye DYY ile birlikte gelmesi

planlanan yabancı teknolojilerin ve gelişmiş profesyonel iş yönetimi kapasitesinin

yerli firmalar tarafından öğrenilmesi ve bunların üretim sürecinde kullanılmak

istenmesi ve ülkede yeni istihdam alanlarının oluşturulmasının arzulanması Çin’in bu

alanda atak yapmasına neden olmuştur. Ayrıca DYY’lerin oluşturduğu dışsallık

sayesinde, yerli firmaların teknolojik kapasitesinin artırılması ve bunun sanayi

üretimine yansıması açısından da DYY girişleri önemli görülmüştür.60 Çin’in sahip

olduğu geniş nüfus, hızla artan kişi başına GSYH ve düşük birim emek maliyetleri

Çin’e artan bir şekilde DYY girişi sağlamıştır.

Çin, 1978 yılından itibaren DYY politikasını, değişen küresel ekonomik yapıyla

paralel olarak kademeli şekilde değiştirmek durumunda kalmıştır. Çin’de değişen DYY

politikaları aşağıdaki şekilde üç ana aşamada değerlendirilmektedir.61

1978-1989 Dönemi: Bu dönemde Çin, ilk olarak yabancı yatırımlar için siyasi

ve yasal çerçevenin oluşturulmasına yönelmiştir. Aynı zamanda DYY’lerden

maksimum verimi alabilmek amacıyla sonraki bölümlerde ayrıntılı şekilde incelenecek

olan özel ekonomik bölgeler oluşturulmuştur. Oluşturulan bu bölgeler sayesinde

yabancı yatırımcılar daha serbest piyasa kuralları altında yatırım yaparken aynı zamanda

diğer bölgelere göre daha düşük oranda vergiye tabi olmuşlardır. DYY’lere yönelik

temel bir takım yasal düzenlemelerin yapılmasının ardından 1986 yılında yabancı

şirketlerin yerli firmalarla ortaklık yapmadan Çin’de yatırım yapmalarına izin

verilmiştir. Ancak ülkeye gelecek yatırımların niteliğinde bazı kısıtlamalara gidilmiştir.

Yatırım yapmak isteyen işletmelere üretim teknolojisinin Çin’e getirilmesi ile üretimin

tamamının veya belli bir kısmının ihracata yönelik olması kaydıyla izin verilmiştir. 2000

yılında toplam DYY içerisinde tamamı yabancı yatırımın payı yüzde 47,3 iken, 2012

60 Zhang, 2011:16-17 61 a.g.e., 2011:19-20

4242

yılında bu oran yüzde 77 seviyesine yükselmiştir. 1978-1989 döneminde Çin’e gelen

stok DYY miktarı 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

1990-2001 Dönemi: Bu dönemde dünyada küreselleşmenin hızlanmaya

başlamasıyla gelişmekte olan ülkeler arasında DYY çekme konusunda rekabetin arttığı

dönem olmuştur. Çin’de önceleri yabancı yatırımcılara kapalı olan enerji, ulaşım ve

tarım gibi sektörlere yatırım izni bu dönemde verilmeye başlanmıştır. Ayrıca 1992

yılında devlet başkanının Çin ekonomisinin daha da serbest hale dönüşmesi için

reformların hızlandırılacağı yönünde beyanlarda bulunması yatırımcılar açısından

güvence olarak algılanmıştır.62 Bu dönemde ülkeye DYY girişi hızlanmaya başlamış ve

1993 yılından sonra gelişmekte olan ekonomiler arasında birinci, küresel düzeyde ise

ABD’nin arkasından ikinci en fazla DYY çeken ülke haline gelmiştir.

2002-2013 Dönemi: Çin’de geçmiş yıllarda teşvik politikaları nedeniyle

DYY’ler genellikle ülkenin doğu kesimi olan kıyı bölgelerinde yoğunlaşmış ve bu

durum bölgeler arasında önemli dengesizliklere yol açmıştır. Bu nedenle bu dönemde

bölgesel dengesizliklerin azaltılmasına yönelik olarak öncelikli olarak batı ve iç

bölgelere DYY’lerin çekilmesi ve özellikle yüksek teknolojili ürünlerin üretimine

yönelik yatırımların teşvik edilmesi hedeflenmiştir. 2001 yılında Çin’in DTÖ üyeliği

sonrasında hem ticaret hem de yabancı yatırımların önündeki bazı yasal engellerin

azaltılması veya kaldırılması sayesinde yatırım için uygun zemin oluşturulmuştur.

Çin’in DYY politikasının önemli bir özelliği miktardan ziyade niteliğe odaklı

olmasıdır. Çin’de yüksek teknolojili ve yüksek katma değer sağlayacak DYY’lerin

teşviki hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra yabancı şirketlerin kar transferini

engellemek amacıyla yabancı şirketlere, karlarını Çin’de yeniden yatırım olarak

değerlendirmeleri durumunda ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde

40’ını, yüksek teknoloji gerektiren belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az

beş yıllık faaliyet göstermeleri durumunda ise tamamını geri alma imkânları

verilmiştir.63 Çin geçmişe nazaran DYY konusunda artık daha seçici davranmaya ve

gelen yatırımların ülkenin ekonomik dönüşümünü hızlandıracak tıp, uzay ve alternatif

enerji gibi belirlenen sektörlerdeki teknolojik kapasitenin geliştirilmesine yönelik

62 OECD, 2000/04:4 63 a.g.e., 2000/04:15

43

43

olmasına çalışmaktadır. Ayrıca 2008 yılı sonrasında yerli firmaların gelişimini

hızlandırmak amacıyla vergi sistemindeki ikili yapı kaldırılmış, yerli ve yabancı

firmalara yüzde 25 oranında ortak kurumlar vergisi oranı uygulanmaya başlanmıştır.64

Çin, sahip olduğu geniş nüfus ve hızla artan kişi başına GSYH’la birlikte

değerlendirildiği zaman piyasa odaklı DYY açısından cazip durumda iken aynı

zamanda düşük birim emek maliyeti ve artan beşeri sermaye sayesinde ihracat odaklı

DYY açısından da çekim merkezi olmuştur.

Çin’in DYY alanında göstermiş olduğu başarıda hızla gelişen ekonomik yapı ve

teşviklerin yanında farklı ülkelere yayılan Çin nüfusu ve kültürü de etkili olmuştur.

Yoğun Çinli nüfusunun bulunduğu ülkeler olan Hong Kong, Singapur ve Tayvan, Çin’e

gelen DYY miktarının yarısını karşılamaktadır. Dışa açılmanın ilk zamanlarında dil ve

kapalı toplum gibi kültürel farklılıklar yabancı yatırımcıların Çin’e gelmesini önemli

oranda sınırlarken çevre ülkelerdeki vatandaşların Çin’e yatırım yapmasını

kolaylaştırmıştır.65 1979-1993 döneminde Hong Kong, Tayvan, Makao, Singapur ve

Tayland gibi Çin’le yakın kültürdeki ülkelerin toplam DYY içerisindeki payları yüzde

88,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında dil ve kültür etmeninin

yanında Çinli sermaye sahiplerinin ülkedeki yatırım teşviklerinden faydalanma isteği

ile ihracatı teşvik amacıyla KİT ve yerli işletmelere ihracattan elde ettikleri kazançların

bir kısmını yurtdışında tutma imkanı tanımaları ve biriken bu sermayenin Hong Kong

üzerinden tekrardan ülkeye yatırım olarak geri dönmesi etkili olmuştur.66

Rusya, gerek ülkeye gelen DYY, gerek de ülke dışına yapılan yatırımlar

bakımından Çin ile rekabet edebilecek seviyede küresel alanda yıldızı parlayan

ülkelerden biridir. Ülkenin 143 milyon nüfusuyla büyük ve genişlemeye devam eden

tüketici pazarına sahip olması, refah düzeyinin artması, iyi gelişmiş telekomünikasyon

altyapısı, büyük petrol ve doğalgaz kaynakları, dünyanın en büyük taze su kaynaklarına

sahip olması, iyi eğitimli ancak çok pahalı olmayan işgücü, girişimci ortamı, ulaştırma

ve lojistik altyapısının yenilenmesine yönelik çabalar yatırımlar bakımından ülkenin

64 Zhang, 2011:23 65 Tseng ve Zebregs, 2002\03:17 66 Sönmez, 2003:304

4444

cazibesini artırmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra, kamu teşvikleri de yatırımları

artıran faktörlerdendir.

Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Rusya’nın ticari altyapısı ve piyasa

yapısı hızla değişmeye başlamıştır. Uygulanmakta olan dış politika değiştirilerek

dışarıya kapalı tutulan birçok sanayi ve hizmet sektörü yabancı yatırımlara açılmıştır.

Bağımsızlığının ardından Rusya’nın yabancı yatırımları çekmeye başlaması biraz

zaman almıştır. Eskiyen teknolojisini yenileyebilmesi, belirli bir büyüme hızına

ulaşması ve yaklaşık 148 milyar dolar olan dış borçlarını ödeyebilmesi, büyük ölçüde

yabancı yatırım girişine bağlanmıştır. Bu nedenle Rus hükümeti, doğal kaynaklarının

yanı sıra yabancılara tanınan teşviklerle de yatırımları cazip hale getirmek için çaba sarf

etmiştir. Rusya, büyük nüfus ve coğrafyası, sınırsız hammadde, enerji ve işgücü

potansiyeli, bakir bölgeleri, sayısız yatırım ve ihracat potansiyeline sahip sektörleri ve

rublenin devalüasyonu sonucu ucuzlayan iç kaynakları ile kısa sürede yatırımlar için

cazip bir ülke haline gelmiştir.

22 Ağustos 2012 tarihinde Rusya’nın 156. üye ülke olarak DTÖ’ye katılmasıyla

birlikte, dünya ekonomisine uyum sağlaması kolaylaşmış ve küresel ticaret kurallarının

belirlenmesi sürecinde söz hakkına sahip olmuştur. Öte yandan, Rusya ekonomisi için

DTÖ üyesi olmanın gerektirdiği reformlar ve DTÖ üyeliği, yabancı yatırımcıların

güvenini artırarak, gerek doğrudan yabancı yatırım çekmede gerekse hizmet sektöründe

rekabetçiliği artırmada oldukça faydalı olmuştur.

Rusya, DTÖ’ye girişiyle birlikte arttırdığı yatırım cazibesini, Avrasya

Ekonomik İşbirliği ile daha da yükseltmeyi planlamaktadır. 29 Mayıs 2014 tarihinde

Kazakistan, Belarus, Rusya, Ermenistan ve Kırgızistan arasında imzalanan ve 2015 yılı

Ocak ayında hayata geçirilen Avrasya Ekonomik İşbirliği Anlaşması, ticaret ve

yatırımlarını yükseltmek için atılan önemli bir gelişmedir. Söz konusu işbirliği ile

Avrupa Birliğine benzer ekonomik ve siyasi bir yapının oluşması amaçlanmıştır.

Rusya’nın sahip olduğu doğal kaynakların yarattığı avantaj dışında DYY

başarısının arkasındaki ana etkenler şöyle sıralanabilir:

Nüfus Gelişmeleri: Geçtiğimiz yıllar boyunca alınan politik tedbirler sayesinde

nüfus göstergelerinde ilerleme sinyalleri alınmaktadır. 2012 yılı boyunca yaklaşık 1,8

4545

milyon doğum olduğu kaydedilmiştir. Böylece 2012 yılında 2011’e kıyasla yüzde 5,7

oranında artış yaşanmıştır. 1990’lardan bu yana görülen en yüksek orandır. Şu anda

142,6 milyon kişilik nüfusa sahip olan Rusya’nın geniş pazara sahip olması avantaj

sağlamaktadır.

Uzakdoğu Teşvikleri: Rusya ekonomisini deniz aşırı kaynaklara daha az bağlı

hale getirmek için, Rusya Hükümeti Uzak Doğu gibi bazı topraklarda özel vergi rejimi

kurmayı ve böylece sermayenin yurtdışına kaçışının önlenmesi ve yatırımların ülkeye

çekilmesi amaçlanmaktadır.

İş yapma Kolaylığında Yaşanan İyileşmeler: Dünya Bankası’nın yayınladığı

“Doing Business” Raporuna göre, iş yapma kolaylığı açısından 2012 yılında 120. Sırada

olan Rusya, 2013 yılında 112, 2014 yılında ise 92. Sıraya yükselmiştir. Vergi ödeme ve

sözleşmelerin uygulanması açısından ilerleme kaydeden ülke, yatırımları çekmede daha

iyi konuma gelmiştir.

DTÖ’ye Giriş: Rusya yaklaşık 20 yıl önce 156. üyesi olarak katıldığı DTÖ

sayesinde küresel entegrasyonunu daha da artırmıştır. DTÖ’ye giriş ile birlikte ithalattan

alınan vergilerde düşüş sağlanmış, teknik düzenlemeler basitleştirilmiş, fikri mülkiyet

haklarında daha fazla koruma sağlanmıştır. Bu gelişmeler, iş çevresini geliştirmiş,

ticareti kolaylaştırmış ve daha fazla yatırım çekilmesini sağlamıştır.

Rusya’nın İnovasyon Şehri Olması: Rusya, Moskova’nın yanında Skolkovo

isimli şehri inovasyon şehri olarak tasarlamıştır. Bu yer, yüksek teknolojili iş alanı

olarak tasarlanmıştır. Bilişim teknolojileri, enerji verimliliği, biyomedikal, uzay ve

nükleer teknolojiler alanında girişimcilere, araştırmacılara ve yatırımcılara önemli bir

alan sağlayacaktır.

Uluslararası Finans Merkezi: Moskova’daki gelişme, Rusya’nın finansal

altyapısındaki gelişmeyi destekleyecektir. Moskova hali hazırda Bağımsız Devletler

Topluluğu ve Doğu Avrupa Bölgesinin finans merkezi olma yolunda ilerlemektedir.

Saydamlık: Devam eden çabaların büyük bir kısmı, daha iyi bir iş çevresi için

saydamlığı artırma yönündedir. Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev “Açık Yönetim

Ortaklığı” na katılmayı planlamaktadır. 2011 yılında kurulan bu birlik, Türkiye’nin de

dahil olduğu 64 üyeye sahiptir. Birliğin amacı, ülkelerin yönetimlerini daha fazla açık,

4646

daha hesap verebilir ve vatandaşların ihtiyaçlarına daha cevap verebilir hale getirmek

için yapılacak yurtiçi reformlara uluslararası bir platform hazırlamaktır. Rusya, ilk kez

2012 yılı Nisan ayında Birliğe katılmak istediğini belirtmiştir. Rusya, Birliğe katılmak

için ulusal eylem planını hazırlamıştır.

Sermaye Akımları: Rusya’dan çıkan sermaye, uzun yıllardır ülkenin önemli bir

meselesi olarak gündemde yer almaktadır. Sermaye çıkışının ana nedeni ülkedeki

yolsuzluğun büyük boyutlarda olması ve politik risk algısıdır. Bunun durumunun tersine

çevrilmesi için çaba harcanmaktadır.

Ancak yüksek yolsuzluk oranı ve kanuni düzenlemelerdeki eksiklikler

Rusya’nın potansiyelini kısıtlayıcı faktörlerdir. Rusya’nın gerçek potansiyel düzeyine

ulaşması için bürokratik kısıtları minimize etmesi, saydamlığı artırması ve kanuni

düzenlemeler yapması oldukça önemlidir. Hükümet, inovasyon kapasitesini ve işletme

eğitimini yükseltmek için yerel ve yabancı yatırımcılar ile üniversiteler arasındaki

işbirliğini geliştirmelidir.

1990’lı yıllara kadar GOÜ’lerin avantaj sağladığı bu eğilim içerisinde Türkiye,

Tablo 2.1’de de görüldüğü gibi en fazla DYY çeken ilk 20 ülke arasında yer

almamaktadır. 1990 yılında 684 milyon dolar DYY çeken Türkiye, 2000 yılında 982

milyon dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar, 2011 yılında 16,2 milyar dolar, 2012 yılında

13,2 milyar dolar ve 2013 yılında 12,9 milyar dolar DYY çekmiştir. Türkiye’nin aynı

dönemlerde dünyadaki sıralamasına baktığımızda 1990 yılında 183 ülke arasında 34.,

2000 yılında 203 ülke arasında 52., 2010 yılında 206 ülke arasında 27., 2011, 2012 ve

2013 yıllarında ise 206 ülke arasında 23. sırada yer aldığı görülmektedir.67 Dolayısıyla

son dönemlerde DYY girişleri açısından yükselen bir ivme sergileyen Türkiye’nin,

büyüme ve kalkınmayı destekleyecek doğru politikaları uyguladığı takdirde hem DYY

girişleri açısından, hem de büyüme performansı açısından ilerleme kaydetmesi

muhtemeldir. Nitekim, DYY’ler açısından önemli bir potansiyele sahip olan

Türkiye’nin, bu potansiyelini daha da yükseltmesi yönünde adımlar atılması önem arz

etmektedir.

67 UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015

47

47

2.2. 2008 Krizi Sonrası Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarında Değişen Algı

Grafik 2.1’de de görüldüğü üzere, küresel DYY akımları 1990 yılından

itibaren yukarı yönlü bir eğilim sergilemiş ve 2007 yılında DYY girişleri dünyada

rekor seviyeye yükselerek 1,9 trilyon dolara ulaşmıştır. Ancak 2008 yılının son

aylarında ortaya çıkan küresel kriz, DYY üzerindeki ilk azalma işaretlerini öncelikle

2008 yılı başlarında göstermiştir. Yaşanan finansal krizin dünya çapında devam eden

etkileriyle DYY’ler 2008 yılında yüzde 15 azalmıştır. Yatırımcıların güveninde ciddi

düşüşler yaşanmış ve yaşanan kriz, yatırım programları üzerinde negatif etkiler

yaratmıştır. 2008 yılı verileri bir önceki yıl ile kıyaslandığında özellikle sınır ötesi

BveS’lerde keskin bir düşüş yaşanmış, sıfırdan yatırımlarda krizin etkisi görece daha

az olmuştur. Krizin sıfırdan yatırımlar üzerindeki etkisinin nispeten daha az olması,

söz konusu yatırımların önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

2008-2009 yıllarında küresel DYY miktarında yaşanan düşüşün en önemli

nedenlerinden biri, yatırım yapacak olan firmaların kapasitelerinin finansal kaynaklara

erişimdeki güçlükle birlikte azalmasıdır. Diğer önemli bir neden ise, yatırım yapma

arzusu ve eğiliminde özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere ekonomik

görünümden kaynaklı negatif etkilenmedir.

Krizin DYY üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına da neden

olmuştur. Gelişmiş ülkeler krizden en çok etkilenen kesim olmuş ve 2008 yılında

DYY girişleri ciddi oranda azalmıştır. Özellikle yavaşlayan piyasa görünümü ve

büyüme performansı bu duruma neden olmuştur. GOÜ’lere olan DYY girişleri ise,

2008 yılında artmaya devam etmiştir. 2009 yılında her iki bölgede düşüş olsa da, en

fazla düşüş gelişmiş ülkelerde görülmüştür. Krizin DYY’lerin düşmesine neden

olması aşağıdaki kanallarla gerçekleşmiştir:

Finansal kaynaklara erişimin azalması

Kötümser beklentiler

Risk iştahındaki azalma

48

48

Sektörel bazda bakıldığında, finansal hizmetler, inşaat malzemeleri, ara mal ve

bazı tüketim malları 2008 yılında en fazla etkilenen grup olmuştur. Petrol, madencilik

ve tarım-gıda endüstrileri nispeten daha az etkilenmiştir.68

Krizden sonraki dönemde ülkeler, birçok alanda yapısal reforma gitmişlerdir.

Ülkeler emek verimliliğini artırmaya yönelik önlemler almışlar, özellikle inovasyon

politikalarının dizaynını geliştirmişler ve eğitim sistemlerini yeniden

yapılandırmışlardır. Ancak, tarımsal destek politikaları ve DYY bariyerlerini

indirmeye yönelik önlemlerde daha az ilerleme kaydetmişlerdir.

Diğer taraftan krizin de etkisiyle değişen dünya konjonktürü ve öne çıkan yeni

algılar ve kavramlar, ülkelerin yabancı yatırımlarını artırmada ve rekabetçilik

ortamında fırsatları avantajlara dönüştürmede etkili olmuş ve olmaya devam

etmektedir. Uluslararası kuruluşlar ve örgütler bu anlamda ülkelere bir nevi rehberlik

hizmeti vermekte ve değişen koşullara uygun politika önerilerinde bulunmaktadır. Bu

bağlamda BM, OECD ve G-20 gibi uluslararası kuruluşlar ve örgütler, DYY’lerin

artırılabilmesine yönelik bir takım politika tedbirleri geliştirmişler ve bazı prensipler

benimsemişlerdir.

Örneğin UNCTAD, 2008 yılında sektöründe öncü 5 bin ÇUŞ arasından

rastgele seçtiği 3 bin uluslararası şirkete yatırımlarını götürecekleri ülkeleri seçerken

esas aldıkları belirleyici unsurları tespit etmeye yönelik bir anket çalışması

yapmıştır.69 Çalışmada seçilen firmaların varlıkları, toplam varlıkların yüzde 33’ünü

oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda firmaların yurtdışı yatırım yeri seçiminde

benimsedikleri temel etkenler tüm yanıtların yüzdesi olarak en büyük paydan en küçük

paya doğru şöyledir:

Büyüme oranı

Piyasa büyüklüğü

Uluslararası piyasalara giriş kolaylığı

Kalifiye işgücü

Ucuz işgücü

68 UNCTAD, 2009: viii 69 UNCTAD, 2008:38

49

49

Altyapı

Tedarikçiler

Etkin yönetişim

Doğal kaynaklar

Piyasadaki diğer rakipler

Teşvikler

Yerel sermaye piyasası

Böylece şirketlerin yatırım kararlarını en fazla etkileyen unsurlar tespit

edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu çalışmayla bağlantılı olarak UNCTAD, 2008 yılı

sonlarında başlayan küresel ekonomik krizin yatırım kararları üzerinde nasıl bir etki

oluşturacağını analiz etmek amacıyla 2009 yılında yeni bir anket çalışması

düzenlemiştir. Bu çalışmada riskin boyutu iki yöntemle analiz edilmiştir. İlk olarak

firmalardan 2008 krizinin olası risklerinin somutlaştırılması talep edilmiştir. İkinci

olarak ise, bu risklerin potansiyel etkileri sorulmuştur. Anket sonucunda firmalar, risk

faktörlerini önem derecesine göre şöyle sıralamışlardır:

Küresel ekonominin yavaşlaması

Finansal istikrarsızlığın artması

Korumacılığın artması ve yatırım rejiminin değiştirilmesi

Petrol ve hammadde fiyatlarının oynaklığı

Döviz kuru oynaklığı

Savaş ve politik istikrarsızlık

Genel fiyat düzeyindeki oynaklık

Personel ve işletme güvenliğini tehdit edici faktörler

Gıda krizi

Çevresel krizlerin olması (iklim değişikliği gibi)

Dolayısıyla 2008 krizinin şirketlerin yatırım kararlarını özellikle küresel

ekonominin yavaşlaması ve finansal istikrarsızlığın artması kanallarıyla etkilediği

görülmektedir. Krizin hemen sonrasında uluslararası kuruluşlar, bazı politika

tedbirleri yayınlamışlardır. DYY ile ilgili olarak G-20 ve OECD tarafından alınan

politika tedbirleri şöyledir:

50

50

G-20 “Finansal Piyasalar Zirvesi ve Dünya Ekonomisi”, Kasım, 2008:

Liderler dışa açık küresel ekonomiye karşı politika bağlılıklarını yinelemişlerdir.

Ayrıca, gelecek 20 yıl içinde mal ve hizmetler yatırımlarına veya ticaretine karşı

bariyerlerin artırılmasından, yeni ihracat kısıtlamalarından veya DTÖ’nün ihracatı

teşvik edici özelliği ile bağdaşmayan önlemleri uygulamaktan kaçınacaklarını taahhüt

etmişlerdir.

G-20 Londra Zirvesi, Nisan 2009: Yukarıda alınan kararlar tekrar tasdik

edilmiş ve ek olarak “Maliye politikası ve finansal sektörü destekleyici hamleleri

kapsayan yurtiçi yatırım ve ticaret politikası üzerindeki her hangi bir negatif etkiyi

minimize etmek” konusunda liderler anlaşmıştır. Ayrıca, üye ülkeler özellikle

GOÜ’lere yönelik küresel sermaye akışını kısıtlayan finansal korumacılığa

yönelmeyeceklerini de eklemişlerdir.

OECD 2009: Hükümetlere “Uluslararası yatırımlara açık olan çevrelerinin

muhafaza edilmesi ve daha da genişletilmesi” hususu ısrarla tavsiye edilmiştir.

2.3. Yeni Dönem Yatırım Politikaları: Sürdürülebilir Kalkınmanın Önceliği

Gerek liberalleşme süreciyle birlikte DYY’lerin cazibesinin artması, gerek de

2008 küresel krizinin etkisiyle, ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için yeni

politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım politikaları

almaya başlamıştır. Sürdürülebilir kalkınma, uluslararası yatırım politikalarında daha

da önem kazanmıştır. Artık ülkeler, sürdürülebilir kalkınmalarını sağlayacak DYY

politikalarını benimsemeye başlamışlardır.

Son dönemlerde sınır ötesi yatırımlar, finans, gıda güvenliği ve çevresel

etkenler ve bunların küresel dengesizliklere ve sosyal değişimlere yol açmasıyla

zayıflamıştır. İlk olarak, son dönem krizler, ekonomik ağırlığın gelişmiş ülkelerden

gelişmekte olan ülkelere doğru kaymasına yol açmıştır. İkinci olarak, hem gelişmiş

hem de gelişmekte olan ekonomilerde hükümetlerin ekonomideki rolü artmıştır.

Üçüncü olarak, kapsamlı ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak yatırımlar

daha fazla ön plana çıkmıştır.

51

51

Bu kapsamda yeni dönemde ulusal yatırım politikalarında görülen başlıca

yenilikler şöyledir:70

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yatırım politikalarını dahil etmek

Yatırım politikasını kalkınma stratejisine entegre etmek

Yatırım politikası uyumu ve etkinliğini garanti etmek

Uluslararası yatırım politikalarında yaşanan başlıca değişimler ise şu şekilde

sıralanabilir:71

Uluslararası yatırım anlaşmalarının kalkınma boyutunu güçlendirmek

Devlet ve yatırımcıların haklarını ve yükümlülüklerini dengelemek

Uluslararası anlaşmaların sistemik zorluklarını yönetmek

Sürdürülebilir kalkınma için gerek ulusal gerek de uluslararası yatırım

politikalarının belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken temel prensipler şunlardır:72

Sürdürülebilir kalkınma için yatırım: İçerici büyüme ve sürdürülebilir

kalkınmayı destekleyecek yatırım politikaları tasarlanmalıdır.

Politika uygunluğu: Yatırım politikası ülkenin tüm kalkınma stratejisine

uygun olmalıdır. Yatırımları etkileyecek tüm politikalar tutarlı ve hem

ulusal hem uluslararası alanda eşgüdümlü çalışmalıdır.

Kamu yönetişimi ve kuruluşlar: Yatırım politikaları, iyi kamu yönetişimi

standartlarına bağlı olmalı ve yatırımcılar için öngörülebilir, etkin ve

saydam prosedürler ihtiva etmelidir.

Dinamik politika yapıcılığı: Yatırım politikaları değişen kalkınma

dinamiklerine uyum sağlayacak şekilde düzenli olarak revize edilmelidir.

Haklar ve yükümlülükler arasında denge kurulması: Yatırım politikaları,

devletin yükümlülükleri ve yatırımcıların hakları arasında denge

kurmalıdır.

Düzenleme hakkı: Her ülke, yabancı yatırımların ülkeye girişi ve işletme

koşullarının oluşturulması açısından egemen haklara sahiptir. Bu haklarını

70 UNCTAD, 2012: xxiv 71 a.g.e., 2012: xxiv 72 a.g.e., 2012: xxvi

5252

kamu menfaatini gözeterek, potansiyel negatif etkileri minimize ederek ve

uluslararası yükümlülüklere bağlı kalarak kullanmalıdır.

Yatırımlara açıklık: Her ülkenin uygulayacağı yatırım politikaları,

kalkınma stratejisiyle bağlantılı olarak, açık, istikrarlı ve öngörülebilir

giriş koşullarını ihtiva etmelidir.

Yatırımların korunması ve anlaşmalar: Yatırım politikaları mevcut

yatırımcıları yeterli ölçüde koruyacak şekilde tasarlanmalıdır. Mevcut

yatırımcılar arasında ayrımcılığa yol açmayacak şekilde objektif

anlaşmalar yapılmalıdır.

Yatırımları teşvik ve kolaylaştırma: Yatırım teşviki ve kolaylaştırma,

sürdürülebilir kalkınma hedeflerine bağlı kalarak, yatırımlar için zarar

verici rekabetçilik riskini minimize edecek şekilde tasarlanmalıdır.

Şirket yönetişimi ve sorumluluk: Yatırım politikaları şirketlerin sosyal

sorumlulukları ve iyi şirket yönetişimi konusunda en iyi uluslararası

örneklerle uyumlu olacak olacak şekilde dizayn edilmelidir.

Uluslararası işbirliği: Sürdürülebilir kalkınma ile uyumlu olacak

yatırımlar hususunda çıkabilecek zorluklara karşı uluslararası

topluluklarla işbirliği yapmak oldukça önemlidir. Ayrıca, birlikte hareket

etmek, korumacılıktan sakınmak için de önem arz etmektedir.

2.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Bağlamında Ülkelerin Karşılaştırılması

Yatırımcılar, DYY’lerde lokasyon seçimi yaparken yatırım yapacakları

ülkelerdeki yasal düzenlemelerin kalitesi, piyasaya giriş engellerinin olup olmadığı,

ekonomik temellerin ne düzeyde olduğu, ülkenin küresel rekabet düzeyinin ve iş

yapma kolaylığının ne seviyede olduğu gibi unsurları dikkate almaktadırlar.

Dolayısıyla ülkelerin bu alanlarda nispeten daha iyi bir konuma sahip olması diğer

ülkelere kıyasla daha fazla DYY çekmesine neden olmaktadır.

Söz konusu unsurlara göre ülkelerin konumlarını tespit etmek amacıyla

birtakım kuruluşlar tarafından çeşitli endeksler geliştirilmiştir. Bu bölümde DYY

Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi, Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi, Küresel

Fırsat Endeksi ve DYY Güven Endeksine göre Türkiye’nin ve birtakım ülkelerin

DYY’ler açısından cazibesi tespit edilmeye çalışılmıştır.

53

53

2.4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi

Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi (FDI

Regulatory Restrictiveness Index), OECD tarafından oluşturulmuş olup, 58 ülkede

DYY’ler ile ilgili yasal düzenlemeleri ve DYY’ler üzerindeki kısıtlayıcılık derecesini

ölçmektedir. Tüm OECD ve G-20 ülkeleri 22 sektörü kapsayacak şekilde

izlenmektedir. Endeks, 1997, 2003, 2006, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılları olmak

üzere toplam yedi yıl için oluşturulmuştur.

Endeksin oluşturulmasında, DYY üzerinde dört temel kısıtlayıcılık faktörü

ölçülmektedir. Bunlar:

Yabancı sermaye sınırlamaları

İzleme ve onay mekanizmaları

Kilit personel olarak yabancıların istihdamına ilişkin kısıtlamalar

Şubeleşme, sermayenin geri dönmesi veya mülkiyet sahipliği ile ilgili

operasyonel sınırlamalar

Grafik 2.3. soldan sağa en fazla kısıtlayıcı olan ülkeden en az kısıtlayıcı olan

ülkeye doğru sıralamayı göstermektedir. Endeks değerleri 0 ile 1 arasında

değişmektedir. Hiçbir yabancı kontrolün olmadığı bir ülkenin endeks değeri 1, yabancı

kontrolün ağırlıklı olmadığı durumda endeks değeri 0,5, yabancı kontrolün ağırlıklı

olduğu durumda değer 0,25 ve yabancı kontrolün tam olduğu durumda ise endeks

değeri sıfır olmaktadır. Endeks değerlerine bakıldığında, OECD üyesi ülkelerin DYY

düzenlemeleri hususunda OECD dışı ülkelere göre daha az kısıtlayıcı oldukları

görülmektedir. Türkiye ise OECD ortalamasına göre daha iyi bir konumda

bulunmakla birlikte, ortalamaya çok yakın bir konumda yer almaktadır. Kısıtlayıcılık

endeksi ile ülkelerin DYY çekmedeki başarısı arasında orantı kurmak sakıncalı bir

yaklaşım olabilir. Zira Çin, Rusya ve ABD gibi küresel DYY’den oldukça yüksek pay

alan ülkelerin OECD ortalamasının üzerinde kısıtlayıcılıkları olduğu görülmektedir.

Dolayısıyla ülkeye gelen DYY miktarında sadece hukuksal düzenlemelerin etkisi

olamayacağı, maliyet avantajları, ekonomik, politik istikrar, pazar büyüklüğü,

hammaddeye erişim vb. gibi daha birçok faktörün önemli rol oynadığı görülmektedir.

54

54

2.4.2. Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi

Dünya Ekonomi Forumu tarafından 2004 yılından bu yana yayınlanan Küresel

Rekabet Edebilirlik Endeksi (Global Competitiveness Index) kurumsal, politik ve

üretkenlik seviyesini belirleyen faktörlerin karmasından oluşturulmuştur. Endeks,

statik ve dinamik belirleyicilerden oluşmaktadır. 12 temel belirleyici faktör

kullanılmaktadır. Bu faktörler; kurumlar, altyapı, makroekonomik istikrar, sağlık ve

ilköğretim, yükseköğretim ve eğitim, ürün piyasasının etkinliği, işgücü piyasasının

etkinliği, finans piyasasının gelişmişliği, teknolojik hazırlık, piyasa büyüklüğü,

inovasyon ve işletme gelişmişliğidir. Endeks değeri 1 ila 7 arasında değişmekte ve 7

en yüksek dereceyi ifade etmektedir (Grafik 2.4).

5555

G

rafik

2.3

. Ülk

eler

in D

oğru

dan

Yab

ancı

Yat

ırım

Kıs

ıtlay

ıcılı

k E

ndek

si (2

013)

K

ayna

k: O

ECD

, http

://w

ww

.oec

d.or

g/in

vest

men

t/fdi

inde

x.ht

m, E

rişim

: 11.

12.2

014

56

56

Grafik 2.4. İlk 50 Ülkenin Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi (2014-2015)

Kaynak: World Economic Forum, http://www.weforum.org/reports/global-competitiveness-report-2014-2015, Erişim: 08.02.2015

57

57

Türkiye, 2014 yılında 4,5 endeks değeri ile 45. sırada yer almaktadır.

Türkiye’nin 12 alt bileşeninin endeks değerlerine bakıldığında en avantajlı olduğu

alanların sağlık ve ilköğretim, piyasa büyüklüğü, makroekonomik istikrar, piyasa

etkinliği ve altyapı alanlarında olduğu görülmekte iken; işletme gelişmişliği, işgücü

piyasası etkinliği, kurumlar ve finans piyasası gelişmişliği alanlarında ilerleme

kaydetmesi gerekli görülmektedir.

Grafik 2.5. Türkiye’nin Küresel Rekabet Endeksinin 12 Alt Bileşenine Göre Değerleri (2014-2015)

Kaynak: World Economic Forum, http://www.weforum.org/reports/global-competitiveness-report-2014-2015, Erişim: 08.02.2015

2.4.3. Küresel Fırsat Endeksi

Milken Institute tarafından 2007 yılından bu yana yayınlanan Küresel Fırsat

Endeksi (Global Opportunity Index), ülkelerin DYY çekmek için ne yönde politika

izlemesi gerektiği hakkında bir yol haritası sunma amacıyla hazırlanmaktadır. 98

ülkeyi kapsayan endeks değerleri, beş ana başlık altında 67 değişken analiz edilerek

oluşturulmaktadır. Her bir ülke için 0 ile 10 arasında endeks değeri hesaplanmaktadır.

Sıfır değeri, yatırım ortamının en elverişsiz olduğu durumu, 10 değeri ise en uygun

58

58

yatırım ortamının olduğu durumu göstermektedir. Endeksi oluşturan ana başlıklar

şöyledir:

Ekonomik temeller:

Makroekonomik Performans

Ticaret ve DYY açıklığı

İşgücünün kalitesi ve yapısı

Finansal altyapı

Fiziki altyapı

Düzenleyici işlemlere ilişkin engeller:

Sermayenin serbest dolaşımı üzerine kısıtlamalar

Uluslararası ticaret üzerine kısıtlamalar

Banka mülkiyeti üzerine kısıtlamalar

İş yapma kolaylığı:

İşe başlama maliyeti

Sözleşmelerin uygulamaya koyulma maliyeti

İflas/tasfiye durumlarının çözüme kavuşturulma maliyeti

Hesap verme ve saydamlık gereksinimleri

Terörizm ve suç maliyetleri

Vergi yükü

Düzenleyici işlemlerin kalitesi:

Düzenleyici işlemlerin getirdiği yük

Düzenleyici işlemlerin kalitesi

Politika oluşturma kalitesi

Yolsuzluk

Hukuk kuralları:

Hukuksal altyapı

Mülkiyet haklarının korunması

Yatırımcı haklarının korunması

59

59

2013 yılında 2011 yılı verileri kullanılarak yayınlanan ve 98 ülkeyi kapsayan

en güncel verilere göre, Hong Kong, Singapur ve Danimarka’nın en yüksek endeks

değerine sahip olduğu görülmektedir. Bu ülkeler, makroekonomik göstergeler

açısından ilerleme kaydetmiş ülkelerdir. Mozambik, Botsvana gibi pek çok Afrika

ülkesinin 2007 yılından bu yana çarpıcı bir ilerleme kaydettiği görülmektedir.

Dominik Cumhuriyeti ve Kolombiya gibi Latin Amerika ülkeleri, en fazla gelişme

kaydeden ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Japonya ve ABD gibi dünyanın en

büyük ekonomileri olan iki ülkenin sırasıyla 22. ve 23. sıralarda yer almaları ve 2007

yılından bu yana gerileme kaydetmeleri 2008 krizinin etkisiyle özellikle ekonomik

temeller başlığı altında yapılan değerlendirme sonucu endeks değerlerinin

düşmesinden kaynaklanmıştır.

Enstitü, yaptığı değerlendirmede, Küresel Fırsat Endeksindeki her bir birimlik

artışın ülkeye gelen kişi başına DYY akım miktarını yüzde 46 oranında artıracağını

iddia etmektedir. 50 ülke için küresel fırsat endeks değerleri Grafik 2.6’da yer

almaktadır.

6060

G

rafik

2.6

. Kür

esel

Fır

sat E

ndek

si (2

011)

K

ayna

k: M

ilken

Inst

itute

, http

://w

ww

.glo

balo

ppor

tuni

tyin

dex.

org/

oppo

rtuni

ty.ta

f?pa

ge=r

anki

ngs,

Eriş

im: 1

0.12

.201

4

61

61

2007 yılında 62. sırada bulunan Türkiye, 2011 yılı endeks değerine göre 50.

sıraya yükselmiş ve 2007-2011 döneminde en çok gelişme gösteren 10 ülke arasında

yer almıştır. Türkiye’nin ana başlıklar çerçevesinde ve yıllar itibarıyla endeks

değerleri Tablo 2.2’de yer almaktadır. Ekonomik görünümde iyileşme sağlanması,

düzenleyici işlemlere ilişkin engellerin azaltılması ve kalitesinin yükseltilmesi

Türkiye’nin endeks değerinin artmasına neden olmuştur.

Tablo 2.2. Türkiye’nin Yıllar İtibarıyla Küresel Fırsat Endeksi Değerleri

Kaynak: Milken Institute, http://www.globalopportunityindex.org/opportunity.taf?page=rankings, Erişim: 10.12.2014

2.4.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi

Küresel yönetim danışmanlık faaliyetinde bulunan ve 40’tan fazla ülkede ofisi

olan A.T. Kearney firması tarafından hazırlanan Doğrudan Yabancı Yatırım Güven

Endeksi (FDI Confidence Index), ilk olarak 1998 yılında yayınlanmıştır. Endeks ile

ülkelerin politik, ekonomik ve düzenleyici alandaki değişikliklerinin gelecek

dönemlerde DYY girişlerini nasıl etkileyebileceği ölçülmektedir. Ülkelere 0 ile 3

arasında değerler verilmektedir. 3 değeri yatırım güveninin en yüksek seviyede olduğu

durumu ifade ederken, 0 değeri ise, yatırım güveninin hiç olmadığı durumu temsil

etmektedir.

Son olarak 2014 yılında yayınlanan ve 25 ülkeyi kapsayan rapora göre,

ülkelerin endeks değerleri Grafik 2.7’de yer almaktadır. Türkiye, yatırımcıların

yatırım yapmakta istekli olduğu ve güvendiği 25 ülke sıralamasında 24. sırada yer

almaktadır. Ayrıca politik faktörlerin Türkiye’ye gelen DYY miktarını etkilediği

değerlendirmesi yapılmıştır.

Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra

Toplam 5,27 62 5,01 68 5,35 63 5,51 60 5,65 50

Ekonomik Temeller 4,55 60 4,55 61 4,65 57 5 55 4,9 49Düzenleyici İşlemlere İlişkin Engeller

6,2 80 6,2 86 8 41 8,2 32 8 30

İş Yapma Kolaylığı 5,55 67 5,41 70 5,32 73 5,28 75 5,37 69Düzenleyici İşlemlerin Kalitesi

4,67 61 3,78 77 3,89 74 4,44 67 4,89 53

Hukuk Kuralları 5,36 45 5,09 50 4,91 57 4,64 62 5,09 50

2011201020092007 2008

62

62

Grafik 2.7. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi Sıralaması (2014)

Kaynak: AtKearney, http://www.atkearney.com.tr/research-studies/foreign-direct-investment-confidence-index, Erişim: 17.12.2014

63

63

3. ÇEKİM MODELİ VE UYGULAMA ALANLARI

Çekim modeli, gerek açıklama gücündeki başarısı, gerekse uluslararası mal

ticaretinde kolaylıkla erişilebilen veri tabanı sayesinde oldukça popüler bir analiz aracı

olmuştur. Son dönemlerde sermaye akımlarında da çekim modeli kullanılmaya

başlanmış ve özellikle DYY’lerin belirleyicilerini açıklamada söz konusu modele

başvurulmuştur.

Bugüne kadar DYY akımlarını açıklayan pek çok teorik model

oluşturulmuştur. Helpman ve Krugman (1985), Kojima (1976), lokasyon teorisi

(Grosse, 1980) ve rekabet avantajı teorisi (Porter, 1990) modelleri uluslararası ticareti

kapsayan ve kısmen DYY’leri de açıklayan teorilerdir.73 Bunlara ek olarak spesifik

teorik modeller de bulunmaktadır. Ürün-yaşam döngüsü (Vernon, 1966) ve dinamik

teori (Ozawa, 1982), entegre ekonomilere sosyolojik yaklaşımlar (Bandelj, 2002) ve

eklektik paradigma (Dunning, 1973) gibi DYY’lerin lokasyonunu tanımlayan teoriler

bulunmaktadır.74 Fakat Hymer’ın 1972 yılındaki doktora çalışması, DYY’ler ile ilgili

ilk modern teori olarak kabul edilmektedir.

Bu bölümde DYY’lerin incelenmesinde kullanılan çekim modelinin nasıl

ortaya çıktığı ve gelişim süreciyle beraber, modelin yapısı, uygulama alanları ile

kullanılan değişkenler ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.

3.1. Çekim Modelinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Çekim modeli ismini Newton’un evrensel çekim kanunundan almaktadır. Bu

nedenle temeli, 17. yüzyılda İngiliz fizikçi Newton tarafından geliştirilen yer çekimi

kanununa dayanmaktadır. Buna göre, her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi,

ikisini birleştiren bir çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker. Bu kuvvet bu iki

kütlenin çarpımıyla doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır:

𝐹𝐹𝑖𝑖𝑖𝑖 = 𝑐𝑐 ∗ 𝑀𝑀𝑖𝑖∗𝑀𝑀𝑗𝑗𝑅𝑅𝑖𝑖𝑗𝑗2

Burada:

Fij: iki kütle arasındaki çekim kuvvetinin büyüklüğü,

73 Paniagua, J., 2011: 7 74 a.g.e., 2011: 7

6464

c: Evrensel çekim sabiti 6.67 × 10-11 N m2 kg-2,

Mi: birinci kütlenin büyüklüğü,

Mj: ikinci kütlenin büyüklüğü,

Rij: ise iki kütle arasındaki mesafedir.

Çekim kanunu ilk kez Carey tarafından 1860’lı yıllarda sosyal bilimlerde

uygulanmıştır.75 Carey’e göre, fizik ve sosyal bilim benzer bir kanunla tanımlanabilir.

Yerçekimi, toplumlarda moleküler çekim olarak da kabul edilebilir. Carey’e göre, bazı

bölgelerde daha fazla insan olması, daha güçlü sosyal çekim gücü anlamına

gelmektedir. Sosyal çekim gücü, insan yoğunluğu ile doğrudan, insanlar arasındaki

uzaklık (coğrafi, sosyal ve psikolojik) ile ters orantılıdır. Carey, çalışmasında kitlelerin

hareketlerinin belirleyicilerini çekim modeli ile analiz etmiştir. Özellikle nüfus

büyüklükleri arasındaki karşılıklı bağımlılık, mesafe ve insanlar arasındaki çekim

gücü analize dahil edilmiştir. Böylelikle çekim modeli, göç ve ticaretin büyüklüğü,

telefon görüşmelerinin sayısı ve mal ve ziyaretçi taşımacılığının analizinde bir araç

haline gelmiştir. Bu çalışmalar, farklı bölgelerde yaşayan insan kitleleri arasındaki

çekim gücü ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Bu tarihten itibaren söz konusu model

sosyal bilimlerin farklı alanlarında kullanılmaya başlanmıştır.

3.2. Çekim Modelinin Ekonomideki Uygulama Alanları

Carey ile sosyal bilimlerde uygulanmaya başlanan çekim modeli, uluslararası

ekonomik nitelikteki akımları açıklamak amacıyla da kullanılmaya başlanmış ve

böylece ekonomi alanında da geniş bir uygulama alanına sahip olmuştur. Çekim

kanunu denkleminin uluslararası akımlara uyarlanmış şekli şöyledir:

𝑋𝑋𝑖𝑖𝑖𝑖 = 𝑐𝑐 ∗𝑌𝑌𝑖𝑖𝑎𝑎𝑌𝑌𝑖𝑖𝑏𝑏

𝐷𝐷𝑖𝑖𝑖𝑖𝑑𝑑

𝑋𝑋𝑖𝑖𝑖𝑖= Kaynak ülkeden (i) ev sahibi ülkeye (j) giden uluslarası akım (ihracat,

ithalat, göç, DYY, turizm gibi)

75 Carey, 1859: 42, 88-90, 371-373, 465. https://books.google.com.tr/books?hl=en&lr=&id=OYs3AQAAMAAJ&oi=fnd&pg=PA23&dq=carey+principle+of+social+science&ots=Sy66ZsK6hw&sig=eon69PawYOkkF01EX6it3xFi7gI&redir_esc=y#v=onepage&q=carey%20principle%20of%20social%20science&f=false

6565

Yi (j) = Her iki lokasyondaki ekonomik büyüklük (GSYH, nüfus, işgücü, kara

büyüklüğü, sermaye gibi)

Dij = Lokasyonlar arasındaki uzaklık (genellikle ekonomik merkezleri

arasındaki uzaklık)

c = Çekim sabiti

a,b ve d = Xij ‘nin Yi, Yj ve Dij’deki değişime göre esnekliği.

Çekim modelleri, çok yüksek açıklama güçlerinden dolayı son dönemde yoğun

bir ilgi görmüş ve birçok farklı araştırmada tercih edilen metot olmuşlardır.

Günümüzde, ortak para birlikleri ve serbest ticaret bölgelerinden, iki ülkenin aynı

dine inanıp inanmadığına kadar birçok farklı konunun ticaret etkisi çekim modelleri

ile araştırılmaktadır.76

Çekim modelinin ekonomideki ilk uygulama alanı uluslararası ticaret akımları

olmuş ve daha sonra model, uluslararası DYY’lerin analizinde de başvurulan bir

yöntem haline gelmiştir. Bu nedenle çalışmamızda bu yöntem tercih edilmiştir.

3.2.1. Çekim modelinin uluslararası dış ticaret akımları için kullanımı

1960’lardan itibaren çekim modeli, uluslararası mal ve hizmet ticareti alanında

yapılan amprik çalışmalarda yoğun olarak kullanılmıştır. Dış ticaret alanında çekim

modelini kullananların öncüleri Walter Isard (1954), Tinbergen (1962) Linemann

(1963), Pöyhönen (1963) ve Pullainen (1963) olarak sayılabilir. Bunlara ek olarak,

Anderson (1979), Bergstrant (1985,1989), Helpman (1987), Deardoff (1998),

Anderson ve van Wincoop (2003), Feenstra (2004), Haveman ve Hummels (2004),

Debaere (2005), Helpman, Melitz ve Rubinstein (2008) tarafından yapılan

çalışmalarda modelin kapsamı daha da genişletilmiştir.77 Fakat uluslararası

ekonomide çekim modelinin kurucusu olarak kabul edilen Tinbergen’in 1962

yılındaki çalışması ilk temel çalışma olarak bilinmektedir. Çekim modelinin dış

ticarete uyarlanmış hali şöyledir:

76 Lewer ve Van Den Berg, 2007; Rose ve Spiegel, 2001; Rose, 2001. 77 Folfas, 2011: 4

66

66

𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑇𝑇𝑖𝑖𝑖𝑖) = 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑐𝑐) + 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝑖𝑖) + 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝑖𝑖) − 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑅𝑅𝑖𝑖𝑖𝑖) (1)

Denklem (1), çekim modelini en basit ve yalın haliyle temsil etmektedir.

Denkleme göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi (T), ülkelerin büyüklüklerinin

(GSYH) artan, aralarındaki uzaklıkların (R) ise azalan bir fonksiyonudur.

Tinbergen ve diğerleri tarafından uygulanan ilk çekim modelleri iki ülke

arasındaki ticareti, (1) nolu denklemde olduğu gibi sadece ülkelerin ekonomik

büyüklüğü ve aralarındaki mesafeye bağlı bir fonksiyonla açıklamaya çalışmışlardır.

Daha sonraki dönemlerde birçok değişikliğe uğrayan çekim modelleri iki ülke

arasındaki ticareti temel olarak ihracatçı ülkedeki arz koşulları ve ithalatçı ülkedeki

talep koşulları ile açıklamaya çalışmaktadır.

Bu temel iki açıklayıcı değişkene ek olarak, tarihsel, kültürel, coğrafi ve

ekonomik nedenler iki ülke arası ticareti etkileyebilmektedir. Bundan dolayı,

günümüzde uluslararası ticaret akımlarını açıklamak için ekonomik büyüklük ve

mesafeye ek olarak birçok farklı değişken, çekim modeli denklemlerinde

kullanılmaktadır. Bu modeller temel denklem (1)’e yeni değişkenler eklemek suretiyle

elde edildiklerinden dolayı genişletilmiş çekim modelleri (augmented gravity models)

olarak adlandırılmaktadırlar. Genişletilmiş çekim modellerinde sıklıkla kullanılan

değişkenler arasında, ülkeler arası reel kur endeksi ve nüfus gibi makro değişkenler

ile iki ülkenin ortak dil kullanıp kullanmadıkları, geçmişte aynı ülkenin parçaları olup

olmadıkları, komşu olup olmadıkları ve serbest ticaret anlaşmalarına taraf olup

olmadıklarını gösteren kukla değişkenler yer almaktadır.

Ülkelerin karşılıklı ticaret ve doğrudan yatırım akımları açısından yapılan

analizlerde ekonomik büyüklük genellikle GSYH ile ölçülmektedir. Ancak ekonomik

büyüklük aynı zamanda GSMH, GSYH ve nüfus, kişi başına GSYH veya üretim

faktörlerinin donanımı (doğal kaynaklar, emek, sermaye ve girişimci) gibi verilerle de

ölçülebilmektedir. GSYH cari fiyatlarla, sabit fiyatlarla veya satın alma gücü

paritesine göre farklı yöntemlerle hesaplanabilir. Ancak ticaret veya sermaye gibi

akım değişkenler cari fiyatla hesaplandığı için, GSYH’nın da cari fiyatlar olarak

alınması uyumluluk açısından daha tercih edilebilir bir yaklaşım olmaktadır.

6767

Bir ülkenin yüksek GSYH’ya sahip olması bu ülkenin yüksek miktarda mal ve

hizmet arzına ve yüksek alım gücüne sahip olduğu anlamına gelmekte, yüksek nüfus

ise pazar büyüklüğü sebebiyle yüksek talep miktarına işaret etmektedir. Bundan dolayı

çekim modellerinde ekonomik büyüklük ve yüksek nüfusun arz ve talep koşullarından

dolayı dış ticaret üzerinde artırıcı bir etkiye yol açması beklenir.

GSYH, nüfus ve yukarıda sayılan kukla değişkenlerin iki ülke arasındaki

ticareti artıracağı varsayılırken reel kur endeksindeki artışın ticareti olumsuz

etkileyeceği beklenebilir.

3.2.2. Çekim modelinin uluslararası doğrudan yabancı yatırım akımları için

kullanımı

Son dönemlerde çekim modeli, DYY’lerde başvurulan bir yöntem haline

gelmiştir. Brainard (1997), Braconier, Norbäck ve Urban (2005), Bergstrand (2008)

bu alanda yapılan çalışmalardan bazılarıdır.78 Yapılan çalışmalarda ticaret

literatüründeki öneriler takip edilmiştir.

DYY literatüründe çekim modelinin standart değişkenleri haline gelmiş ev

sahibi ülke ve kaynak ülke GSYH’ları ile uzaklık değişkenleri dışında farklı bağımsız

değişkenleri modele dahil eden son dönem çalışmalardan öne çıkanlar Tablo 3.1’de

yer almaktadır.

78 Paniagua, 2011: 7

68

68

Tablo 3.1. Farklı Değişkenleri Çekim Modeline Dahil Eden Son Dönem Önemli Çalışmalar

Çalışmada Kullanılan Bağımsız Değişken/Değişkenler Çalışmayı Yürütenler/Tarih

Fiziki ve Beşeri Sermaye Egger P., Pffaffermayr M., 2004a

İşgücü

Egger P., Pffaffermayr M., 2004a Bevan A., Estrin S., 2004 Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Milner et al., 2004

Altyapı-Taşıma Ağı, Telefon Bağlantı Sayısı

Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Roberto B., 2004 Portes R., Rey H., 2005

Yatırım Riski ve Engelleri, Yabancı Yatırımcıların Korunması Bevan A. A., Estrin S., 2004

Kültürel Benzerlik-Ortak Dil, Hukuk Sisteminde Benzerlik Buch C. M. et al., 2003

Vergilendirme Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Milner et al., 2004

İkili Ticaret, Ekonomilerin Dışa Açıklığı

Stone S. F., Jeon B. N., 2004 Kumar A., Zajc K., 2003 Bevan A., Estrin S., 2004 Portes R., Rey H., 2005

İşsizlik Oranı Roberto B., 2004

Uluslararası Kuruluşlara Üyelik

Brenton P., Mauro F. D., Lucke M., 1999 Buch et al., 2003 Kumar A., Zajc K., 2003

İşgücünün Eğitimi Kumar A., Zajc K., 2003 Egger P., Pffaffermayr M., 2004b

Birim Emek Maliyetleri, Ortalama Ücretler Bevan A. A., Estrin S., 2004

Faiz Oranları Bevan A., Estrin S., 2004

Finansal Piyasaların Gelişmişliği Portes R., Rey H., 2005

İkili Yatırım Anlaşmaları Egger P., Pffaffermayr M., 2004b

69

69

DYY’leri analiz etmeye yönelik yapılan çekim modeli çalışmalarında bir

takım engellerle karşılaşılmıştır. İlk olarak, ülke ikililerinin karşılıklı DYY akım

değerlerine yalnızca seçilmiş ülkeler için ulaşılabilmiştir. Birçok çalışmada özellikle

gelişmiş ülkelerin (OECD, Avro Bölgesi ülkeleri) veya tek bir bölgeye ait ülkelerin

(BRIC) verileri kullanılmıştır. Sonuç olarak tüm dünya ülkeleri için DYY çekim

modeli uygulamak imkânsız olarak görülmüştür. İkinci bir engel de DYY akımları

tekil olaylara (büyük ölçekli BveS’ler gibi) karşı kırılgan bir yapıdadır ve bu durum,

çekim modelini sekteye uğratabilecek düzensizliklere yol açabilmektedir. Bu nedenle

DYY akımları yerine DYY stokları modele dahil edilmeye çalışılmıştır. Ancak, DYY

stok değerleri kümülatif veriyi yansıttığı için bağımsız değişken olarak modele

eklenmesi sakıncalıdır. Nitekim GSYH ve üretim faktörlerinin bir yıla ait veriler

olduğu dikkate alınırsa model içinde uyumsuzluk da yaratabilecektir. Üçüncü ve son

engel de DYY akım değişkenlerinin ters yatırım olarak adlandırabileceğimiz negatif

değerlere sahip olmasıdır. Bu durum, çekim kanununun sürekliliğini sekteye

uğratmaktadır.

Tüm bahsedilen bu zorluklara rağmen, son on yıldır DYY’lerde çekim modeli

uygulanması oldukça popülerlik kazanmıştır. Kullanılan modellerde, ülkelerin

ekonomik büyüklüğü standart olarak GSYH ile ölçülmüştür. DYY akımlarını ev

sahibi ülke açısından değerlendirirsek, ev sahibi ülkenin yüksek GSYH’ya sahip

olması ekonomik istikrara sahip olduğu algısı yaratmakta ve kaynak ülkenin bu

ülkelerle yapacağı yatırım bağlarında güven teşkil etmektedir. Aynı zamanda kaynak

ülkenin GSYH’si daha yüksek olan bir ülkede yatırım yapması pazar büyüklüğü

açısından da avantaj yaratmaktadır. Yine yüksek nüfus ve yüksek kişi başı gelir,

kaynak ülkenin bu ülkelere yatırım yapmasında pazar büyüklüğü açısından avantaj

sağlamaktadır. DYY akımlarını kaynak ülke açısından değerlendirirsek, kaynak

ülkenin yüksek GSYH’ye sahip olmasının daha fazla DYY yapmasına yol açması

beklenmektedir. Bundan dolayı çekim modellerinde ekonomik büyüklük ve yüksek

nüfusun arz ve talep koşullarından dolayı DYY üzerinde artırıcı bir etkiye yol açması

beklenir.

Günümüzde uluslararası DYY akımlarını açıklamak için ekonomik büyüklük

ve mesafeye ek olarak birçok farklı değişken, çekim modeli denklemlerinde

70

70

kullanılmaktadır. Böylece uluslararası ekonomilerde iki lokasyon arasındaki çekim

gücünün direnci, çeşitli faktörler tarafından etkilenmektedir. Bu faktörler, ekonomik

ve ekonomik olmayan faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. Ekonomik faktörler, iki

lokasyonun ekonomik merkezleri arasındaki coğrafi mesafe, komşuluk, coğrafi

lokasyonun genel karakteristik özellikleri (ada olması, kara ile çevrili olması), kültürel

benzerlik (ortak dil, koloniyal bağlar), döviz kuru oynaklığı (ortak para, döviz kuru

rejimi), tarife ve tarife dışı engeller, uluslararası kuruluşlara üyelik (serbest ticaret

bölgeleri, gümrük birliği, ortak pazar, ekonomik ve parasal birlikler) ve altyapı kalitesi

olarak sıralanabilir. Ekonomik olmayan faktörler ise düzenlemeler, politik

uyuşmazlıklar ve çevresel engelleri kapsamaktadır. Bu faktörler eklendiğinde oluşan

yeni denklem, genişletilmiş çekim modelleri (augmented gravity models) olarak

adlandırılmaktadır.

Çekim modelinde kullanılan taşıma maliyeti uzaklıkla ölçülmektedir. Ticarette

uzaklığın artması, taşıma maliyetlerini yükselteceği için ülkeler arasındaki ticaret

hacmini negatif etkilemektedir.79 Buna karşın bazı çalışmalarda uzaklığın DYY

akımlarını pozitif yönde etkileyebileceği öne sürülmüştür.80 Bu yaklaşıma göre, iki

ülke arasındaki uzaklık yüksek ise, ticaret azalacak ve DYY ticaretin ikamesi

olacaktır. Buna karşın pek çok çekim modeli ampirik bulgularında DYY ile uzaklık

arasında negatif ilişki olduğu da saptanmıştır. Özellikle uzaklık arttıkça iletişim

maliyetlerinin de artması, DYY ve uzaklık arasındaki negatif ilişkinin temelini

oluşturmaktadır. Fakat iletişim maliyeti olarak sadece uzaklık değerlendirilmemelidir.

Bunun yanı sıra iki ülke arasında ortak dilin bulunması veya bulunmaması da iletişim

maliyeti olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, iki ülkenin dili ortak ise, bu

durumda iletişim maliyeti düşeceği için DYY akımı artacak; buna karşın ayrı dillere

sahiplerse iletişim maliyetinin artmasından ötürü DYY akımı azalacaktır.81

Yatırımcı ve ev sahibi ülke arasındaki DYY akımını etkileyen diğer

değişkenler ortak din, kolonyal bağlar ve ortak sınırdır. Söz konusu değişkenler

79 Helpman, Melitz ve Rubinstein, 2006: 23 80 Markusen, 2004: 274 81 Bergrstrand ve Egger, 2011: 538

71

71

kültürel yakınlık sağlaması dolayısıyla iki ülke arasındaki DYY akımlarını artırıcı

faktörler olarak görülmektedir.

3.3. Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Çekim Modelinin Kullanımı

3.3.1. Tahmin Yöntemi

Bu çalışmadaki modeller panel veri yöntemi kullanılarak tahmin edilmiştir.

2001-2012 dönemine ait olan veriler kesintisiz olduğu için veriler dengeli panel

(balanced panel) şeklinde oluşturulmuş ve analizlerde dengeli panel özellikleri

kullanılmıştır.

Panel veri setleri birçok yatay kesit gözleminin zaman serileri kullanarak bir

araya getirilmesiyle oluşturulmaktadır. Ekonometrik analizlerde panel veri setleri

kullanımının diğer veri setlerine göre bazı avantajları olduğu gibi bazı dezavantajları

da mevcuttur.

Panel veri analizinde önemli bir nokta sabit etkiler veya rastsal etkiler tahmini

arasında bir seçim yapmaktır. Sabit etkiler modeli panel gruplarına ait zamana bağlı

olmayan bazı özelliklerin açıklayıcı değişkenleri etkilediğini ve aralarında korelasyon

olduğunu varsayar ve bu zamana bağlı olmayan etkileri gidererek sadece açıklayıcı

değişkenlerin etkilerinin görülmesini sağlar. Rastsal etkiler modeli ise panel grupları

arasındaki varyasyonun rastsal olduğunu ve açıklayıcı değişkenler ile arasında

korelasyon olmadığını varsayar. İki metodun hangisinin daha uygun olduğuna karar

vermek için standart olarak Hausman Testi uygulanır. Çekim modelimizde uygulanan

Hausman Testi sonucu sabit etki modelinin daha uygun olduğu görülmüştür.

Tablo 3.2. Hausman Testi Sonucu

(b) (B) (b-B) Sqrt (diag (V_b

V_B))

fixed random Difference S.E. Lgdphm 1,135578 0,8481719 0,2874065 0,0641354 Lgdphs 0,7153651 0,663541 0,0518241 0,063312 lcortaxhs -0,1475467 -0,3925013 0,2449546 0,1148441 Lgovhm -0,372142 1,860576 -2.232718 0,2836603 Lgovhs -0,5179205 0,2047344 -0,7226548 0,2452084 Lfinhs 0,2114842 0,1501662 0,0613179 0,0346405 b =consistent under Ho and Ha; obtained from xtreg B = inconsistent under Ha, efficient under Ho; obtained from xtreg Test: Ho: difference in coefficients not systematic chi2(5)= (b-B)'[(V_b-V_B)^(1)](b-B)= 1322,41 Prob>chi2 = 0,0000

7272

Fakat sabit etki modelinde her ülke ikilisi için kukla değişken gerekmesinden

dolayı bu modelin tam olarak uygulanabilmesi için 3.540 adet kukla değişken

kullanılması gerekmekte ve şu an kullanılan istatistik yazılımının kapasitesi buna

yetmemektedir.82 Sabit etkiler tahmin yönteminde yıllara göre değişmeyen

değişkenler (mesafe, ortak dil, komşuluk) dışlandığı için çalışmada rastsal etkiler

tahmin yöntemi kullanılmıştır. Böylece, incelenen ülkeler arasındaki mesafe, ortak dil

kullanılması ve komşuluğu gibi kukla değişkenlerinin doğrudan yabancı yatırımları

nasıl etkilediği görülebilecektir.

Analizde kullanılan değişkenler ev sahibi ülke (home country-hm) ve/veya

kaynak ülke (host country-hs) için ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Uygulanan modelde

çekim modelinin temel değişkenleri dışında birçok farklı değişken kullanılmasına

rağmen, tutarlı olan değişkenler modele dahil edilmiştir.83 Gdphm ve gdphs kaynak

ülke ve ev sahibi ülke GSYH’lerini; cortaxhs ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi

oranını; taxhs ev sahibi ülkenin toplam vergi oranını, govhm ve govhs kaynak ve ev

sahibi ülkenin yönetişim endeksini; finhs ise kaynak ülkenin finansal ve bankacılık

düzenlemelerindeki yeterliliğini ifade etmektedir. Bu değişkenler haricinde çekim

modelinin temel değişkenlerinden dist iki ülke arasındaki uzaklığı, contig iki ülkenin

komşu olup olmadığı, lang iki ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı ve colony iki

ülkenin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını göstermektedir.

3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi

Bu çalışmada çekim modelinin kullanım amacı, 2001-2012 yılları arasında

ülkelerin karşılıklı olarak yaptığı DYY akımlarının belirleyicilerini incelemektir.

Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri önemli ölçüde etkileyen son

finansal krizi de kapsadığı için krizin değerlendirilmesine imkân tanımaktadır.

Çalışmada, her bir ülke ikilisinin birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması,

daha fazla gözlem ile çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini

artırmaktadır.

82 Bu çalışmadaki bütün istatistiki analizler STATA 12. paket programı kullanılarak yapılmıştır. 83 Modelde tahmin edilen tüm değişkenler 2012 güncel değerlerine göre EK 4’te yer almaktadır.

7372

Fakat sabit etki modelinde her ülke ikilisi için kukla değişken gerekmesinden

dolayı bu modelin tam olarak uygulanabilmesi için 3.540 adet kukla değişken

kullanılması gerekmekte ve şu an kullanılan istatistik yazılımının kapasitesi buna

yetmemektedir.82 Sabit etkiler tahmin yönteminde yıllara göre değişmeyen

değişkenler (mesafe, ortak dil, komşuluk) dışlandığı için çalışmada rastsal etkiler

tahmin yöntemi kullanılmıştır. Böylece, incelenen ülkeler arasındaki mesafe, ortak dil

kullanılması ve komşuluğu gibi kukla değişkenlerinin doğrudan yabancı yatırımları

nasıl etkilediği görülebilecektir.

Analizde kullanılan değişkenler ev sahibi ülke (home country-hm) ve/veya

kaynak ülke (host country-hs) için ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Uygulanan modelde

çekim modelinin temel değişkenleri dışında birçok farklı değişken kullanılmasına

rağmen, tutarlı olan değişkenler modele dahil edilmiştir.83 Gdphm ve gdphs kaynak

ülke ve ev sahibi ülke GSYH’lerini; cortaxhs ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi

oranını; taxhs ev sahibi ülkenin toplam vergi oranını, govhm ve govhs kaynak ve ev

sahibi ülkenin yönetişim endeksini; finhs ise kaynak ülkenin finansal ve bankacılık

düzenlemelerindeki yeterliliğini ifade etmektedir. Bu değişkenler haricinde çekim

modelinin temel değişkenlerinden dist iki ülke arasındaki uzaklığı, contig iki ülkenin

komşu olup olmadığı, lang iki ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı ve colony iki

ülkenin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını göstermektedir.

3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi

Bu çalışmada çekim modelinin kullanım amacı, 2001-2012 yılları arasında

ülkelerin karşılıklı olarak yaptığı DYY akımlarının belirleyicilerini incelemektir.

Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri önemli ölçüde etkileyen son

finansal krizi de kapsadığı için krizin değerlendirilmesine imkân tanımaktadır.

Çalışmada, her bir ülke ikilisinin birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması,

daha fazla gözlem ile çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini

artırmaktadır.

82 Bu çalışmadaki bütün istatistiki analizler STATA 12. paket programı kullanılarak yapılmıştır. 83 Modelde tahmin edilen tüm değişkenler 2012 güncel değerlerine göre EK 4’te yer almaktadır.

73

Bugüne kadar IMF, UNCTAD ve Eurostat DYY’ler ile ilgili veri tabanına

sahip olmakla birlikte, ülke ikilileri açısından bir veri setine sahip olmadıkları için

kapsamlı bir çalışma yapılamamıştır. Yalnızca OECD, OECD üye ülkeleri için ülke

ikililerine ilişkin DYY veri tabanına sahiptir. Dolayısıyla yapılan çalışmalar genellikle

30 OECD ülkesinin kendi aralarında yapılan DYY akımları ya da belirli bir

coğrafyadaki ülke grupları ile sınırlı kalmıştır. Yapılmış çalışmalardan en kapsamlı

analiz sonuçlarına ise, Eurostat, OECD, WIIW84 ve Statistical Yearbook of China veri

kaynaklarının derlenmesi neticesinde ulaşılmıştır.

UNCTAD, ilk kez 2014 yılı Nisan ayında 206 ekonomiye ait ülke ikilileri veri

setini yayımlamıştır. Dolayısıyla Nisan ayından itibaren her ülkeye ilişkin DYY

akımlarını belirleyen faktörlerin çekim hipotezi çerçevesinde incelenmesine olanak

sağlanmıştır. Bu çalışmada, ilgili veri tabanı kullanılmış ve 206 ülke arasından farklı

coğrafyalarda bulunan 60 gelişmiş ve GOÜ seçilmiştir.85 Dolayısıyla bu çalışmada, en

güncel ve tek bir veri kaynağı temel alınarak farklı coğrafyadan ülkelerle çalışılmıştır.

3.3.3. Modelde Karşılaşılan Temel Ekonometrik Sorunlar

3.3.3.1. İçsellik

Çekim modeli çalışmalarında, gelirin (ekonomik büyüklük) dışsal bir değişken

olarak kullanılabileceği gösterilmiştir.86 Öte yandan, bazı ampirik ve teorik çalışmalar

doğrudan yabancı yatırımların da geliri etkileyebileceği tezini desteklemektedir.

Herhangi bir içsellik (endogeneity) problemi varsa, bu gelirin DYY üzerindeki

etkisinin yanıltıcı olduğu sonucunu doğurur. Bu problemi çözmek için Anderson’un

önerdiği şekliyle87, gelirin gecikmeli değerlerinin enstrümantal değişkenler olarak

kullanıldığı farklı bir model oluşturulmuş ve bunun diğer değişken katsayıları üzerinde

etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Çıkan sonuç, diğer değişken katsayılarının

önemli derecede etkilenmediğidir. Dolayısıyla, eğer modelde içsellik problemi varsa

bile, bu çekim modelinin temel varsayımlarını etkileyecek oranda değildir ve gelir

değişkeni tahminlerde dışsal olarak kabul edilebilir.

84 WIIW (Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü): Merkez, Doğu ve Güney Avrupa coğrafyasına ait DYY veri seti sunmaktadır. 85 Çalışmada yer alan ülkelerin listesi EK 3’te yer almaktadır. 86 Bergstrand, 1985: 478. 87 Anderson, 1979: 106.

74

74

3.3.3.2. Çoklu eşdoğrusallık

Modeldeki tüm değişkenler çoklu eşdoğrusallık (multicollinearity) olup

olmadığını görmek amacıyla test edilmiştir. Korelasyon katsayılarının sıfıra çok yakın

değerlerde olması çoklu eşdoğrusallığın var olmadığını göstermektedir.

Tablo 3.3. Bağımsız Değişkenler Arasındaki Korelasyon Katsayıları

3.3.3.3. Değişen varyans

Modelde kullanılan denklemlerde, hata teriminin dağılımının bağımsız

değişkenlere bağlı olduğu durumda ortaya çıkan değişen varyans (heteroscedasticity)

probleminin modeldeki varlığı Breusch Pagan testi kullanılarak incelenmiş ve robust

regresyon teknikleri kullanılarak giderilmeye çalışılmıştır.

Tablo 3.4. Breusch ve Pagan Testi Sonucu

Breusch and Pagan Lagrangian multiplier test for random effects: lfdi[kod,t] = Xb + u[kod] + e[kod,t] Estimated results: Var sd = sqrt(Var) Lfdi 6,178618 2,485683 E 1,285455 1,133779 U 2,228856 1,492935

Test: Var(u)=0 chibar2(01) = 12254.57 Prob > chibar2 = 0.0000

lfinhs -0.0341 -0.0915 -0.0144 -0.0251 0.0637 -0.0092 0.0076 -0.0000 0.0021 0.4945 1.0000 lgovhs -0.0111 0.0222 -0.1576 -0.0108 0.0274 0.0171 -0.0519 0.0001 -0.0002 1.0000 lgovhm 0.0393 -0.0003 -0.1539 -0.0077 0.0364 0.0233 0.0013 -0.2564 1.0000 ltaxhs 0.3697 0.0001 0.0148 0.0693 -0.0146 0.0125 -0.0000 1.0000 lcortaxhs -0.0305 0.1732 0.0526 0.0012 0.0266 0.0154 1.0000 colony 0.0637 0.0701 -0.0622 0.2070 0.2573 1.0000 comlang_off 0.0865 0.0698 -0.0106 0.1716 1.0000 contig 0.0231 0.0241 -0.3574 1.0000 ldist 0.0893 0.0817 1.0000 lgdphs 0.0137 1.0000 lgdphm 1.0000 lgdphm lgdphs ldist contig comlan~f colony lcorta~s ltaxhs lgovhm lgovhs lfinhs

75

75

3.4. Model Uygulamaları

Bu bölümde farklı ülke grupları için oluşturulan çekim modellerinin yapısı

incelenmiş ve karşılaştırmalı bir analiz yapılmıştır. Bu bağlamda, öncelikle tüm

ülkeler, OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri 2001-2012 dönemi için incelenmiştir.

Tüm ülke grupları için tahmin edilen denklemin en genel hali şu şekilde

gösterilmektedir:

Log(fdiij) = α + β1Log(Yi) + β2Log(Yj) + β3Log(distij) + β4Contigij + β5Comlangij + β6Colonyij+β7cortaxj + β8taxj + β9govi + β10govj+ β11finj +eij (2)

Yukarıdaki denklemde;

fdiij: i ülkesinden j ülkesine giden DYY’yi,

α: sabit katsayıyı,

Yi: i ülkesinin reel GSYH’sı,

Yj: j ülkesinin reel GSYH’sını,

distj: i ve j ülkesi arasındaki uzaklığı,

Contigij: i ve j ülkelerinin komşu olup olmadığını,

Comlangij: i ve j ülkelerinin aynı dili konuşup konuşmadığını,

Colonyij: i ve j ülkelerinin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını,

Cortaxj: j ülkesinin kurumlar vergisini,

Taxj: j ülkesinin toplam vergisini,

Govi: i ülkesinin yönetişim endeksini,

Govj: j ülkesinin yönetişim endeksini,

Finj: j ülkesinin finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterliliğini,

eij: hata terimini,

gösteren değişkenlerdir. Komşuluk, ortak dil ve kolonyal bağ kukla değişkenleri

dışındaki tüm değişkenlerin logaritmaları kullanılmıştır. Tüm nominal veriler, ABD

tüketici fiyat endeksi ile deflate edilmiş ve böylelikle çalışmada reel veriler

kullanılmıştır.

7676

3.4.1. Veri kaynakları

Modelde kullanılan DYY akımları UNCTAD Bilateral FDI Statistics veri

tabanından; ülkelerin GSYH rakamları IMF veri tabanından; çekim modelinde

kullanılan uzaklık, komşuluk, ortak dil ve ortak kolonyal bağ kukla değişkenleri CEPII

veri tabanından88; kurumlar vergisi oranları IMD Dünya Rekabet Edebilirlik89 veri

tabanından alınmıştır. Kurumlar vergisi, kâr üzerinden alınan vergi oranını

göstermektedir. Toplam vergi, Dünya Bankası Küresel Kalkınma Göstergeleri90 veri

tabanından alınmıştır. Toplam vergi, kar üzerinden alınan vergiye ek olarak

işverenlerin ödediği katkı payı ve diğer vergilerin de dahil edilmiş halidir. Yönetişim

endeksi (Governance Index), Dünya Bankası Dünya Yönetişim Göstergeleri veri

tabanından altı alt başlığın ortalamasının hesaplanmasıyla elde edilmiştir. Dünya

Bankası’na göre yönetişimin altı boyutu vardır. Bunlar;

İfade etme ve hesap verebilirlik,

Politik istikrar ve şiddet olaylarının olmaması

Yönetim etkinliği

Düzenlemelerin kalitesi

Hukuk kuralları

Yolsuzluğun kontrolü

Analizde, yukarıda sıralanan başlıkların her biri için var olan endeks

değerlerinin ortalaması alınmış ve yönetişim endeksi oluşturulmuştur. Finans ve

bankacılık düzenlemelerinin yeterliliği ise, IMD Dünya Rekabet Edebilirlik veri

tabanından Mayıs 2013 tarihinde güncellenmiş endeks değerleri ile ölçülmüştür.

Çekim modeli analizinde beklenen sonuç, kurumlar vergisi (β8) ve toplam

vergi (β9) katsayıları haricindeki katsayıların pozitif olması yönündedir. Yaptığımız

analizde işaretler bazı istisnalar dışında beklendiği gibi çıkmıştır.

88 CEPII Research and Expertise on The World Economy, http://www.cepii.fr/CEPII/en/bdd_modele/presentation.asp?id=8, Erişim: 28.08.2014 89 IMD World Competitiveness Yearbook, http://www.imd.org/news/2014-World-Competitiveness.cfm, Erişim: 22.09.2014 90 World Bank World Development Indicators, http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=world-development-indicators, Erişim: 04.11.2014

77

77

Tablo 3.5. Çekim Modeli Analizlerinde Katsayıların Beklenen İşaretleri

Değişken Beklenen Katsayılar

Kaynak ülke GSYH'sı +

Ev sahibi ülke GSYH'sı +

Kaynak ülke ve ev sahibi ülke arasındaki uzaklık +/-

Kaynak ülke ve ev sahibinin komşu olup olmadığı, +

Kaynak ülke ve ev sahibi ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı, +

Kaynak ülke ve ev sahibi ülkenin kolonyal bir bağ içinde olup olmadığı, +

Ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi -

Ev sahibi ülkenin toplam vergisi -

Kaynak ülkenin yönetişim endeksi +

Ev sahibi ülkenin yönetişim endeksi +

Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterliliği +

3.4.2. Farklı ülke grupları için model (2001-2012)

Denklem (2)’nin tüm ülkeler, OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri için rastsal

etkiler yöntemi ile tahmin edilmesiyle Tablo 3.6’daki sonuçlara ulaşılmıştır. Bütün

regresyonlarda bağımlı değişken reel DYY’nin logaritmasıdır. Cons değişkeni sabit

katsayıyı temsil etmektedir.

Açıklanan değişken DYY akımı olduğu için açıklayıcı değişkenlerin her

birinin katsayısı bize o değişkenin DYY esnekliğini vermektedir. Genel olarak,

katsayının mutlak değer olarak 1’den büyük olması DYY’nin o değişkene göre esnek

olduğu, 0 ile 1 arasında olması durumunda esnek olmadığı, 0 olması durumunda tam

esnek olmadığı, sonsuz olması durumunda tam esnek olduğu anlamına gelmektedir.

7878

Tablo 3.6. Farklı Ülke Grupları İçin Regresyon Sonuçları (2001-2012)

Tüm OECD AB-28 Ülkeler Ülkeleri Ülkeleri Lgdphm 0.848*** 0.811*** 0.803*** (33.76) (21.86) (17.11) Lgdphs 0.664*** 0.762*** 0.655*** (29.32) (22.75) (14.95) Ldist -0.724*** -0.774*** -1.079*** (-18.49) (-14.38) (-8.86) Contig 0.355* -0.0208 0.0312 (2.15) (-0.09) (0.13) comlang_off 1.265*** 1.171*** 1.325*** (9.47) (5.53) (3.62) Colony 0.594** 0.513* -0.139 (3.15) (1.98) (-0.38) Lcortaxhs -0.393*** -0.928*** -0.606*** (-7.54) (-7.17) (-4.21) Ltaxhs -0.329** -0.190 -0.0296 (-2.97) (-0.93) (-0.13) Lgovhm 1.861*** 3.868*** 5.003*** (18.49) (12.66) (13.50) Lgovhs 0.205* 1.077*** -0.566 (2.18) (3.79) (-1.40) Lfinhs 0.150* 0.165 0.105 (2.10) (1.60) (0.76) _cons -16.46*** -28.34*** -24.12*** (-18.50) (-12.83) (-9.77) Gözlem Sayısı 11573 5290 3254 R^2(Toplam) R^2(Within) R^2(Between)

0,446 0,093 0,518

0,486 0,057 0,608

0,549 0,057 0,664

t istatistiği parantez içinde gösterilmiştir. p < 0.05, ** p < 0.01, *** p < 0.001

79

79

3.4.2.1. Model sonuçlarının çekim modelinin temel değişkenleri açısından

değerlendirilmesi

Bu çalışmada çekim modelinin temel değişkenleri arasından uzaklık,

komşuluk, kolonyal bağ ve ortak dil değişkenleri modele dahil edilmiştir. Uzaklık

dışındaki değişkenler kukla değişken olarak 0 ile 1 olmak üzere iki değer almaktadır.

Uzaklık değişkeni nüfus yoğunluğu temel alınarak iki ülkenin büyük şehirleri

arasındaki ağırlıklandırılmış mesafeyi belirtmekte olup km. değerini belirtmektedir.

İki ülke komşu ise, ortak kolonyal bağa sahip ise ve ortak dili konuşuyorsa 1, değilse

0 değerini almıştır.

3.4.2.1.1. Uzaklık

Bu çalışmada oluşturulan çekim modelinin DYY literatürünün genel mantığı

ile tutarlı olduğu görülmektedir. Yapılan analiz sonucunda, uzaklık esnekliği negatif

ve mutlak değer olarak 1’e yakın bir değer almıştır (Bkz. Tablo 3.6). Bu durum, iki

ülke arasındaki uzaklıktaki her bir yüzde 10’luk artışın DYY akımını yüzde 7,24

oranında azaltacağı, anlamına gelmektedir. Dış ticaret ile ilgili yapılan çalışmalar

incelendiğinde91 uzaklık esnekliğinin genellikle 1’in üzerinde olduğu ya da en azından

bu çalışmadaki katsayıdan daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum, uluslararası

ticarette uzaklığın daha fazla önem arz ettiğini ortaya koymakta iken, DYY için

uzaklığın negatif etkisi olmakla birlikte uluslararası ticaretteki kadar esnekliğinin

yüksek olmadığını göstermektedir. Nitekim DYY’ler uzun vadeli fiziki sermaye akımı

olarak değerlendirildiği için uzaklığın dış ticaretteki kadar önem arz etmesi

beklenmeyen bir durumdur. Buna karşın uzaklık arttıkça iletişim ve denetim

maliyetlerinin artması dolayısıyla diğer şartlar aynı iken, kaynak ülke ev sahibi ülke

ile elbette ki yakınlık avantajına sahip olmak isteyecektir.

91 Fratianni M., “The Gravity Equation in International Trade”, 2007 (Çalışmada 143 ülke ve 1980-2003 dönemi alınmıştır.); Egger P., “On the Role of Distance for Bilateral Trade”, 2008; Burger M., Van Oort, F., Linders G.J., “On the Specification of the Gravity Model of Trade: Zeros, Excess Zeros and Zero-inflated Estimation”, 2009 (Çalışmada 138 ülke ve 1996-2000 dönemi alınmıştır.)

80

80

3.4.2.1.2. Komşuluk

Çekim modelinin diğer bir değişkeni olan komşuluk değişkeninin tüm

ülkelerin dahil edildiği model için katsayısının beklendiği şekilde pozitif bir değer

olduğu görülmektedir. Komşuluğun DYY akımları üzerindeki etkisine bakıldığında,

bir ülkenin komşu ülke ile olan yatırımının, komşu olmayan bir ülke ile olan yatırımına

kıyasla e0,355 = 1,42 kat daha fazla olacağı görülmektedir (Bkz. Tablo 3.6). Yine

uluslararası ticarette yapılan çalışmalara baktığımızda komşuluğun ticaret üzerindeki

etkisinin yatırımlar üzerinde yarattığı etkiden daha fazla olduğu gözlenmektedir.

Bunun da ötesinde, herhangi bir birliğe üye olmak komşuluğun modeldeki katsayısını

azaltan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim OECD üyesi ya da AB üyesi

ülkelerin birbirleriyle yatırım ilişkilerinde komşuluğun çok önem arz etmediği

görülmektedir. Dolayısıyla ülke Birlikleri’nde DYY’ler için uzaklık önemli bir faktör

iken, ortak sınırın önemli bir faktör olmadığı görülmektedir.

3.4.2.1.3. Kolonyal bağ

Kolonyal bağlar ana ülkeden ayrılarak ayrı bir kara parçasına yerleşmiş ancak

anavatan ile olan bağların sürdüğü bir yapıyı ifade etmektedir. Yerleşikler, ana vatanın

vatandaşı olmaya devam etmelerine rağmen, ayrı bir yönetim altında

konumlanmışlardır. Ortak kültür, ortak tarih ve ortak kader birliği gibi birçok faktör

kolonyal bağlar arasındaki gücü göstermektedir. Çalışmada, kolonyal bağların

komşuluğa göre daha belirleyici olduğu görülmesine karşın, uluslararası ticaretteki

kadar önem arz etmediği görülmektedir.92 iki ülkenin arasında geçmişte kolonyal bir

bağ bulunmuş olması DYY akımını normalin yaklaşık e0,594 = 1,8 kat artırmaktadır

(Bkz. Tablo 3.6).

3.4.2.1.4. Ortak dil

Ortak dil, çekim modelinde kullanılan diğer bir önemli değişkendir. Aynı dilin

konuşulması, gerek uluslararası ticaret akımlarında gerek de DYY akımlarında önemli

bir belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortak dil de ortak kültür ve ortak tarih

değişkenlerinde olduğu gibi bilgi ve iletişim maliyetlerini azaltma açısından

yatırımları etkileyen bir faktördür. Uluslararası ticarette mevzuatın açık ve net olması

81

81

ve uygulama, taşıma güvenliği ve rekabet hususlarında uluslararası alanda geniş

düzenlemeler bulunması nedeniyle ortak dilin etkisinin daha düşük olması beklenir.

Ancak, yabancı yatırımların uzun vadeli bir nitelikte olması ve bu nedenle ülkeler

arasında iletişim ve denetim maliyetlerinin önem arz etmesi dolayısıyla DYY

akımlarında ortak dil etkisinin daha yüksek olması beklenmektedir. Tüm ülkelerin

dahil edildiği regresyon analizinde aynı dili konuşmak DYY akımlarını normalin

yaklaşık e1,265 = 3,54 katı artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6).

3.4.2.2. Model sonuçlarının diğer değişkenler açısından değerlendirilmesi

İktisadi ve sosyal değişkenler, DYY’ler için oldukça önemli belirleyicilerdir.

Yapılan modelde, gerek kaynak ülke gerekse ev sahibi ülkenin GSYH değerlerinin,

kurumlar vergisi oranının ve finans ve bankacılık alanlarındaki yeterlilik düzeyinin

iktisadi değişkenler anlamında; yönetişim alanındaki başarısının ise sosyal değişken

anlamında uluslararası DYY akımlarında önemli faktörler olduğu görülmektedir.

Kaynak ülke GSYH’sının yüksek olması, söz konusu ülkenin daha fazla

yabancı yatırım yapması olasılığını artıracağı için DYY ile GSYH arasında pozitif

ilişki olması beklenmektedir. Nitekim yaptığımız analiz sonucuna göre, kaynak ülke

GSYH’sındaki yüzde 1’lik bir artış, ülkenin yapacağı DYY miktarını yüzde 0,848

artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6). DYY çeken ev sahibi ülke açısından baktığımızda, ev

sahibi ülkenin GSYH değerindeki artış, ülkenin ekonomik istikrarı açısından pozitif

bir imaj sergilemesi nedeniyle yatırımcı ülke için önemli bir gösterge olarak

görülmektedir. Ev sahibi ülke GSYH’sındaki yüzde 1’lik artış, ülkeye gelen DYY

miktarını yüzde 0,664 artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6). Uluslararası ticaret ile ilgili

yapılan analizlerde de 1’in altında esneklik değeri ile yakın değerler gözlenmiştir.

Kurumlar vergisi, ülkelerin yatırım kararlarında önemli bir faktör olarak

karşımıza çıkmakta, yatırım yapan ülke kar maliyet analizi yaparken ev sahibi ülkenin

uyguladığı vergi politikasını da gözetmektedir. Dolayısıyla kurumlar vergisi ile DYY

akımları arasındaki ilişkinin negatif olması beklenmektedir. Nitekim yaptığımız

analizde de literatür ile uyumlu olarak bu ilişki negatif yönlü çıkmıştır. Analizde ev

sahibi ülkenin kurumlar vergisinde yüzde 1’lik artışın, DYY akımının miktarını yüzde

0,393 azaltacağı sonucuna ulaşılmıştır.

8282

Yönetişim, yatırımcının uluslararası yatırım kararı almasında ve risk

değerlendirmesi yapmada önemli kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek kaynak

ülkenin gerek de ev sahibi ülkenin iyi yönetişim değerlerine sahip olması, uluslararası

yatırım akımlarını pozitif yönde etkileyen bir faktördür. Düşünceyi ifade etme ve

hesap verebilirlik, politik istikrar ve şiddet olaylarının olmaması, yönetim etkinliği,

düzenlemelerin kalitesi, hukuk kuralları ve yolsuzluğun kontrolü alt kriterlerinin

değerlendirilmesiyle oluşturulan yönetişim belirleyici değeri, yapılan analizde

özellikle kaynak ülke için daha önemli bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nitekim ana şirketi ve yönetim merkezini çoğunlukla kendi ülkelerinde bulunduran ve

diğer ülkelere şube açma yoluyla yatırımı tercih eden ÇUŞ’ların bu kararına da paralel

bir yapı sergilemektedir. ÇUŞ’lar için yatırım yapacakları ülkenin politik istikrarı,

hukuk kurallarının işlerliği, yönetimin etkinliği gibi kriterler önemli faktörler olmasına

karşın, ekonomik, coğrafi ve kültürel maliyetler kadar önem arz etmemektedir. Analiz

sonuçlarına göre, kaynak ülkenin yönetişim alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1

arttığında DYY akımları yüzde 1,86 artmakta iken, ev sahibi ülkenin yönetişim

alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında DYY akımı yüzde 0,204

artmaktadır.

Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık alanındaki yeterliliği DYY çekme

açısından belirleyici bir diğer faktördür. ÇUŞ’ların genellikle finansal kaynaklara

erişimin kalitesinin daha yüksek olduğu ülkelere daha fazla yatırım yapması

beklenmekle birlikte, bu etkinin derecesinin çok yüksek olması beklenmemektedir.

ÇUŞ’lar genellikle küresel alanda büyük ölçekli faaliyet gösteren tanınmış firmalar

olduğu için, küresel piyasalarda finans kaynaklarına zaten kolaylıkla erişebilmektedir.

Nitekim yapılan analizde söz konusu değişkeninin yüzde 1 artması halinde, DYY

akımının yüzde 0,15 gibi çok yüksek olmayan bir değerde artacağı sonucuna

ulaşılmıştır.

Tablo 3.6’da yer alan analiz sonuçları değerlendirildiğinde OECD üyesi

ülkelerin kendi aralarında yaptıkları yabancı yatırımların tüm ülkelerin dahil edildiği

analiz sonuçlarına göre bazı farklılıklar içerdiği görülmektedir. Katsayıların işaretleri

komşuluk hariç tüm ülke gruplarıyla yapılan analiz ile aynı sonucu vermekle birlikte,

tüm ülkeler modelinde tüm değişkenler istatistiki olarak anlamlı iken, OECD ülkeleri

8383

için yapılan regresyonda komşuluk, toplam vergi ve finans ve bankacılık alanındaki

yeterlilik değişkenleri istatistiki olarak anlamsız çıkmıştır. Ayrıca OECD modelinde

GSYH katsayıları daha yüksek iken komşuluğun katsayısı oldukça düşüktür. Bunların

dışında, genel olarak iki model birbirine benzer sonuçlar vermektedir. OECD ülkeleri

arasında yapılan yatırımlarda kurumlar vergisi, kaynak ülke ve ev sahibi ülkelerin

yönetişim açısından gelişmişlik düzeyi tüm ülkelerin dahil edildiği analize göre daha

fazla belirleyici faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. GSYH, uzaklık ve ortak dil

açısından tüm ülkeler modeliyle hemen hemen aynı sonuçları vermiştir. Bu durumda,

ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arttıkça yatırımı belirleyen faktörlerin de farklılık

göstereceği yorumu yapılabilmektedir. Nitekim ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça

yatırımcılar için gerek kendi ülkelerinde gerek de yatırım yaptıkları diğer gelişmiş

ülkelerde “iyi yönetişim” daha önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

AB-28 ülke grubuna baktığımızda, komşuluk, kolonyal bağ, toplam vergi ve

finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterlilik değişkenlerinin istatistiki olarak

anlamsız olduğu göze çarpmaktadır. Sınırların ortadan kalktığı ve ortak üst kurumlar

tarafından yönetilen ülke birliklerinde bu durumun ortaya çıkması olağandır. Nitekim

aynı politik ve iktisadi birlik içinde yer alan ülkeler arasında yatırım kararları alınırken

söz konusu değişkenler belirgin düzeyde önem arz etmeyecektir. Anlamsız olan

değişkenler modelden çıkarıldığında modelin, çoğunlukla gelişmiş ülkelerden oluşan

OECD ülke grubuyla hemen hemen aynı sonuçları verdiğini görmekteyiz.

3.4.3. Farklı gelir grupları için model (2001-2012)

Geçmiş dönemde küresel DYY akımlarının büyük bir kısmı gelişmiş ülkelere

doğru akmıştır. Ancak, 2000’li yıllardan bu yana gelişmiş ülkelerin küresel DYY’deki

payının azaldığı ve gelişmekte olan ülkelerin payının giderek arttığı gözlenmektedir.

2000 yılında gelişmekte olan ülkelerin payı yaklaşık yüzde 19 iken, bu oran 2012

yılında yüzde 54,8’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını geçmiştir.

Bu bölümde Dünya Bankasının yüksek ve orta gelirli ülkeler ayrımı

kullanılarak bu iki grup arasındaki DYY akımları modellenmiştir. Bunun için her bir

gruptan diğer gruba yapılan uluslararası doğrudan yatırım modellenmiş ve toplam

2x2=4 regresyon yapılmıştır. Böylece, farklı ülke grupları arasındaki DYY

8484

akımlarının dinamiğinde temel farklılıklar olup olmadığı incelenmiştir.

Değerlendirmeler yapılırken, küresel DYY akımlarının daha çok yüksek gelirli

ülkelerden yüksek ve orta gelirli ülkelere doğru olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Zira gözlem sayılarına bakıldığında pozitif yatırımların çoğunlukla yüksek gelirli

ülkelerden diğer ülkelere doğru aktığı görülmektedir.

2001-2012 yılları için regresyon sonuçlarını içeren Tablo 3.7 incelendiğinde

gerek yüksek gelirli ülkelerin her iki gruba, gerek de orta gelirli ülkelerin her iki gruba

olan DYY akımlarında kaynak ülke ve ev sahibi ülke GSYH’ları ile uzaklık, oldukça

önem arz etmektedir. Komşuluk ise sadece orta gelirli ülkeler arasındaki DYY

akımlarında anlamlıdır. Orta gelirli ülkelerin aldıkları yatırım kararlarında uzaklığa

bağlı maliyetlerin daha fazla öneme sahip olmasının bu duruma neden olduğu

düşünülmektedir.

Ortak dil yüksek gelirlilerin kendi aralarında ve orta gelirlilerin yüksek gelirli

ülkelere yaptıkları yatırım kararında önemli bir faktörken kolonyal bağ sadece yüksek

gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkeler arasındaki DYY akımlarında ciddi bir etkiye

sahiptir.

Yatırım kararlarında maliyetler önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle

kurumlar vergisinin yüksek gelirli ülkelerin kendi aralarında ve orta gelirli ülkeler ile

olan DYY akımlarında önemli bir faktör olduğu görülmektedir.

İyi yönetişimin derecesi ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile paralel bir yapı

sergilemektedir. Dolayısıyla kaynak ülkenin yüksek gelirli ülke olduğu durumlarda

yönetişim değişkeninin anlamlı çıkması beklenen bir sonuçtur. Ancak ülkelerin

yatırım kararları alırken iyi yönetişimin ekonomik ve coğrafi faktörler kadar önem arz

etmediği model sonuçlarından görülmektedir.

8585

Tablo 3.7. Gelir Gruplarına Göre Modeller (2001-2012) 93 Y→Y Y→O O→Y O→O Lgdphm 0.836*** 0.882*** 0.718*** 0.590*** (23.73) (17.48) (10.94) (6.34) Lgdphs 0.682*** 0.763*** 0.556*** 0.580*** (22.03) (16.14) (10.01) (6.19) Ldist -0.713*** -0.831*** -0.645*** -0.644*** (-13.60) (-8.96) (-6.15) (-4.18) Contig 0.165 0.584 0.750 0.987** (0.75) (1.26) (1.73) (2.64) comlang_off 1.314*** 0.177 2.291*** 0.464 (6.83) (0.60) (6.80) (1.29) Colony 0.492* 1.501*** 0.0340 -0.746 (2.07) (3.47) (0.07) (-0.73) Lcortaxhs -0.342*** -0.674*** -0.595*** -0.0734 (-5.52) (-4.36) (-3.93) (-0.24) Ltaxhs -0.251 -0.390 -0.124 -0.174 (-1.52) (-1.80) (-0.49) (-0.45) Lgovhm 2.539*** 2.336*** 0.327 0.546 (10.93) (7.02) (1.45) (1.64) lgovhs 0.620** 0.0477 0.905* -0.468 (2.92) (0.24) (2.56) (-1.45) lfinhs 0.197* 0.308* -0.303 -0.355 (2.02) (2.14) (-1.56) (-1.13) _cons -21.91*** -17.69*** -10.90*** -6.199* (-13.58) (-8.76) (-4.98) (-2.07) Gözlem Sayısı R^2(Toplam) R^2(Within) R^2(Between)

5839 0,061 0,560 0,455

3410 0,137 0,424 0,381

1558 0,137 0,368 0,342

766 0,121 0,289 0,259

t istatistiği parantez içinde gösterilmiştir. * p < 0.05, ** p < 0.01, *** p < 0.001

93 Y: Yüksek Gelir Grubu Ülkeleri, O: Orta Gelir Grubu Ülkelerini temsil etmekte ve örneğin Y→O modelin sadece yüksek gelir grubu ülkelerden orta gelir grubu ülkelere olan DYY akımlarını içerdiğini belirtmektedir.

86

86

4. TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE POTANSİYEL YATIRIM DÜZEYİNİN HESAPLANMASI

Tüm dünya ülkelerinde ve özellikle de GOÜ’lerde olduğu gibi DYY

girişlerinin artırılması Türkiye için de önem arz etmektedir. Cari açık ve işsizliğin

olduğu Türkiye gibi GOÜ’ler, DYY girişleriyle bu açıklarını telafi etme yoluna

gitmektedirler. Bölüm 1.1’de bahsedildiği gibi, düşük tasarruf miktarı nedeniyle

yurtiçi tasarruf açığı ve dış denge açığı olan Türkiye’nin DYY girişlerini artıracak

politikalara öncelik vermesi önemlidir. Dış tasarrufların ülkeye çekilmesi, söz konusu

açığın azaltılmasının bir gereği olarak görülmektedir. Nitekim DYY girişiyle birlikte

fiziki sermayenin artması ve cari açığın finansmanının sağlanması, sanayileşmenin ve

istihdamın artırılması, teknoloji, beceri ve yönetim tekniklerinin transferinin

sağlanması, bölgesel ve ulusal kalkınmanın desteklenmesi, uluslararası işbirliğinin

artırılması ve ulusal kaynakların verimli alanlarda kullanılması gibi doğrudan ve

dolaylı etkilerin olması beklenmektedir.

4.1. Türkiye’de Uygulanan Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarına Tarihsel

Bir Bakış

2008 krizi sonrası GOÜ’lere doğru artan DYY akımlarına paralel olarak

Türkiye’nin mevcut fırsatları iyi bir şekilde değerlendirmesi önem taşımaktadır. 1980

yılı sonrasında hızlı bir şekilde dışa açılma sürecine giren Türkiye’nin DYY’lere karşı

tutumu ve uyguladığı politikaların tarihsel bir değerlendirilmesinin yapılması, mevcut

konjonktürü büyüme ve kalkınmayı destekleyecek bir şekilde lehine çevirecek politika

uygulamalarına da ışık tutacaktır. Bu nedenle bu bölümde, Türkiye’de DYY’lerin

gelişimi tarihsel bir perspektiften ele alınmış ve uyguladığı politikalar

değerlendirilmiştir.

4.1.1. Planlı kalkınma öncesi dönem (1963 öncesi)

Osmanlı İmparatorluğu, 16. yy.da yabancılara tanınan kapitülasyonlar ile

birlikte yabancı yatırımlara açık hale gelmiştir. Yabancılara tanınan bu imtiyazlar

sonucunda yabancı yatırımcılar, doğrudan vergi vermekten muaf tutulmuş ve

yabancılara tüm anlaşmazlıklarını kendi konsolosluk temsilcileri tarafından

87

87

oluşturulan özel mahkemelerde çözme hakkı verilmiştir.94 Bu dönemde ülkeye gelen

imtiyaz sahibi yabancı şirketler, daha çok doğal kaynakların işletilmesi ve kamu

hizmetleri alanında faaliyet göstermişlerdir.

Tam bağımsızlık yönünden tehlike olarak görülen kapitülasyonlar, 1923

yılında Lozan anlaşması ile kaldırılmıştır. Lozan Antlaşması, Türk ekonomisine 1929

yılına kadar bir takım sınırlamalar getirmiştir. Kapitülasyonlar döneminde yaşanan

tecrübelerin de etkisiyle uzun yıllar yabancı yatırıma karşı tedirgin bir duruş

sergilenmiştir. Daha sonra 1929 yılında küresel çapta etkisini gösteren Büyük

Buhranın da etkisiyle 1930’lu yıllardan itibaren katı bir devletçilik politikası

uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu politikalar, 1950’li yıllara kadar devam etmiş,

daha sonraki yıllarda ise küresel konjonktürde yavaş yavaş artan liberalleşme

çabalarının da etkisiyle, Türkiye yabancı yatırımlara daha açık hale gelmeye

başlamıştır.

Bu dönemde yabancı sermaye ile ilgili atılan en önemli adım 9 Ağustos 1951

tarihli ve 5821 sayılı Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu’dur. Çıkarılan

kanun ile yerli sermayeye açık olan alanlarda kullanılmak ve sanayi, enerji, maden,

bayındırlık, ulaştırma ve turizm alanlarına yatırılmak üzere getirilecek olan

sermayeye, imtiyaz teşkil etmeyecek şekilde belirli hak ve kolaylıklar sağlanmıştır.95

1954 yılında 6224 sayılı Kanun ile dönemin en liberal Yabancı Sermayeyi Teşvik

Kanunu (YSTK) uygulamaya konulmuş, böylece, Türkiye’de doğrudan yabancı

yatırım faaliyetleri söz konusu Kanun ile resmî bir çerçeveye oturtulmuştur. Kanun,

Türkiye’de, 1950’lerden 2003’e kadar geçen sürede yürürlükte kalan ve yabancı

sermaye konusunda oldukça liberal hükümler içeren bir yapıdadır. 6224 sayılı YSTK

ile “memleketin iktisadi inkişafına yararlı olması, Türk hususi teşebbüslerine açık

bulunan bir faaliyet sahasında çalışması ve inhisar veya hususi bir imtiyaz ifade

etmemesi” koşullarıyla her alanda yabancı sermaye girişine olanak tanınmıştır.96

Kanun ile birlikte, yabancı yatırımlara mali konularda da birçok kolaylıklar

sağlanmıştır.

94 Erdilek, 2006: 18 95 Şener ve Kılıç, 2008: 31 96 Erkaçar ve Karagöl, 2011: 9

88

88

Türkiye’deki hızlı liberalleşme süreci bununla kısıtlı kalmamıştır. Türkiye’de

faaliyette bulunan yabancı şirketlerin petrol arama, sondaj, üretim, tasfiye ve dağıtım

faaliyetlerini düzenleyen ve 1954 yılında çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu, 10 Eylül

1963 yılında imzalanan ve böylelikle Avrupa ortak pazarına dahil olunan Ankara

Anlaşması, bu dönemde yabancı yatırımların ülkeye girişini kolaylaştırma yönünde

atılan diğer adımlardır.

4.1.2. 1980 öncesi planlı dönem (1963-1980)

1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nin kurulmasıyla birlikte,

Türkiye’nin ilk Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) uygulamaya konulmuştur. Söz

konusu dönemde her ne kadar ithal ikameci politikalar tercih edilse de, özel sektörün

belirlenen hedeflere ulaşması için yabancı sermayenin teşviki hususu, “Teşvik

Tedbirleri” başlığı altında Planda yer almıştır. Planda, sadece hukuki tedbirlerin

yabancı sermaye akımlarını teşvik etmek için yeterli olmadığı, aynı zamanda devletin

yabancı sermayenin gelmesinde çıkan idari güçlükleri ortadan kaldırmak için gerekli

tedbirleri alması gerektiği belirtilmiştir.97 Yabancı sermaye ile ilgili mevcut devlet

kuruluşunun98 yeniden yapılandırılması hususu da gündeme getirilmiş ve bu yeni

kuruluşun teklifleri teknik ve ekonomik bakımdan değerlendirebilecek, yeni tekliflerin

yapılması için dış alemde gerekli faaliyetlerin gösterilmesini sağlayacak bir yapıda

olması tasarlanmıştır. Kuruluşun bir yandan verimli konuları gösteren hazırlanmış

yatırım öncesi incelemelerin yabancı sermayedarlara duyurulması görevini

üstlenirken, öte yandan özel sermayeyi destekleyen milletlerarası kuruluşlarla temas

halinde olması da gözetilmiştir. Yurda sermaye celbi için dış temsilciliklerimizin

bütün olanaklarından da faydalanarak aktif yol izlenmesi ve aynı zamanda Kuruluşun

yurda gelen müteşebbislere idari bakımdan yol gösterecek ve gelmiş yabancı sermaye

faaliyetlerini izleyecek bir yapıda olması da planlanmıştır.

97 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1963: 494-495 98 6224 sayılı Kanun ile yabancı sermaye ile yetkili kılınan ve Merkez bankası, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları temsilcilerinden oluşan Yabancı Sermayeyi Teşvik Komitesi’nin yetkileri, 1994 yılında yasalaşan 4059 sayılı Kanun ile Hazine Müsteşarlığı’na devredilmiştir. Burada “mevcut devlet kuruluşu” ibaresi söz konusu komiteyi ifade etmektedir.

8989

Özetle, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, yabancı yatırımları çekmek için

gerek hukuki alanda, gerek de bürokratik engellerin azaltılması yönünde idari alanda

teşviklerin benimsendiği bir yapı görmek mümkündür.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1968-1972) ise, her ne kadar planlı

kalkınmanın ilkelerinden birisi olarak; kalkınmayı büyük ölçüde milli kaynaklara

dayandırmak, ekonominin yabancı kaynaklara muhtaç olmamasını sağlamak

benimsenmiş olsa da, belirli koşullar altında yabancı sermayenin ülkeye girişi de

desteklenmiştir. Buna göre99;

Özel yabancı sermayeye, ek bir tasarruf, döviz ve teknoloji kaynağı olarak

önem verilmesi, bu teşebbüslerin Türk ekonomisine en faydalı sahalara

yöneltilmesi ve özel yabancı sermayenin Türk müteşebbisinin teknik bilgi,

tecrübe ve sermaye yetersizliği sebepleriyle ele alamadığı sanayi dallarına

kabul edilmesine özel bir dikkat gösterilmesi,

Planda veya programlarda ön görülmemiş iç tüketim eğilimlerini teşvik

edici yabancı sermaye girişlerine izin verilmemesi benimsenmiştir.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında (1973-1977), 1954 yılında yürürlüğe

konulan 6224 sayılı YSTK’nın yabancı yatırım girişlerini istenilen ölçüde ve yönde

etkileyemediği belirtilmiştir.100 Yine dışa bağımlılığın azaltılması ilkesinin

savunulduğu söz konusu Planda, YSTK çerçevesinde yatırım izni verilirken izlenecek

yabancı sermaye politikasının esasları şöyle belirtilmiştir:

Yabancı sermayenin yurt içinden sağlanamayan bir teknoloji getirmesi

esas olacaktır. Üretimin çoğunluğu ihracata dönük projelerde bu şart esnek

olarak uygulanacaktır.

Kurulacak kapasitelerde uluslararası rekabet olanağına sahip olma şartı

aranacaktır.

İzin verilirken tanımlanan firma faaliyet alanı geniş kapsamlı olmayacak,

izin başlıca karakteristikleri belirlenmiş projelere bağlanacaktır.

İzin verilirken mümkün olan ölçüde ihracat şartı konulacaktır.

99 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1968: 119 100 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,1973: 894

90

90

Yatırım izinleri belirli sürelere bağlanacaktır.

Yerli – yabancı sermaye kuruluşlarında yabancı ortağa patent, telif hakkı

v.b. isimler altında gayri maddi hak ödemelerinin yerli sermayenin hissesi

oranında yapılması esas olacaktır.

Yabancı sermayeye izin verilirken herhangi bir üretim dalında yabancı

sermayenin tekel yaratmamasına dikkat edilecektir. Halen yabancı

firmaların tekelinde bulunan dallarda ise milli sermayenin çoğunlukta

olduğu firmaların üretime başlamaları olanağı yaratılacaktır.

İlaç sanayiinde yabancı sermayeye ancak ilaç aktif maddeleri imali ile

ilgili kimya sanayii için ve yerli gelişmelere engel olmamak kaydıyla

müsaade edilecek, hazır ilaç yapımında bu sermayenin yeniden girişine ve

gelişmesine izin verilmeyecektir. Yerli kuruluşların yurtiçi talebe yeter

miktarda üretim yaptığı sahalara yabancı sermaye ilaç üretiminin

yayılması önlenecektir.

Turizm sektöründe yabancı sermaye yatırımları fiziksel planları yapılmış

bölgelerde, kitle turizmine ve dış turizme dönük olacaktır. Tamamlanmış

tesislerin mülkiyetinin yabancı firmalara devrine izin verilmeyecektir.

Firmalarda çalıştırılacak yabancı personele izin verilirken, bunlar firmanın

işlerini sürekli olarak yürütecek kişiler olarak değil, fakat makul bir sürede

bilgisini Türk personeline aktaracak bilgi kaynağı olarak düşünülecektir.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), liberal politikalara

geçilmeden önce uygulamaya konulan son politika metnidir. Söz konusu plan

döneminde yabancı sermaye girişini kolaylaştırmak ve Türkiye ekonomisine katkısını

artırmak amacı gözetilmiştir. Yabancı sermaye ve teknolojiden yararlanmanın gerekli

olduğu saptanan konular için ilgili üretimci yatırımcı kuruluşların, yabancı firmalarla

doğrudan ilişki kurmalarının kolaylaştırılması ve özendirilmesi benimsenmiştir. Bu

dönemde yapılacak yabancı sermaye uygulamasının 6224 sayılı YSTK çerçevesinde

yürütüleceği, bürokratik işlemlerin en aza indirilerek hızlı karar almanın

sağlanabilmesi için Yasanın uygulamaya ilişkin ilkelerine, hazırlanacak bir

yönetmelikle açıklık getirileceği ve Planla birlikte uygulamaya konacağı ifade

9191

edilmiştir. Bu çerçevede, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında şu ilkeler

benimsenmiştir:101

Yabancı sermayeli yatırımlarda, ileri teknoloji getirme koşulu aranacaktır.

Ayrıca bu teknolojide zaman içinde oluşacak gelişmelerin izlenip

uygulamaya konmasına olanak verecek bir sistemin firma bünyesinde

geliştirilmesine özen gösterilecek ve yerli ortaklardan bu konuda etkin

çabalar beklenecektir.

Yurtiçi tasarruf açığına olumlu katkıda bulunabilmek ve kısıtlı kredi

kaynaklarını zorlamamak için yabancı sermayeli yatırımların

finansmanında büyük ölçüde sermaye kullanımına ağırlık verilecektir. Bu

koşul yeni yatırımlar kadar tevsi yatırımlarında102 da aranacaktır.

Ödemeler dengesine olumlu katkıda bulunabilmek amacıyla verilecek

izinlerde belirli büyüklükte ihracat yapma koşulu getirilecektir. Bu

nedenle proje önerilerinde üretim kapasitesi saptanırken yurt dışı talep en

az yurt içi talep ölçüsünde göz önünde tutulacaktır. Yurt dışı talebin

karşılanması amacıyla, dünya pazarlarında rekabet olanağı bulunan büyük

ölçekli ve ileri teknoloji kullanan yatırımlar temel alınacaktır.

Aynı şekilde gerek ödemeler dengesine olumlu katkı gerek dışa

bağımlılığın azaltılması yönünden, verilecek izinlerde üretimde yerli katkı

oranının yüksek olması ve giderek artması koşulu aranacaktır.

Var olan yabancı sermayeli firmaların çalışmaları değerlendirilirken,

firma sorunları ve gerekleri öncelikle göz önüne alınacaktır. Bunun

yanında uluslararası ekonomik gelişmeler ile ekonominin koşullarına daha

iyi uyum sağlayacak yeni düzenlemeler de zaman zaman firmalarla

görüşülecektir.

Yabancı sermayeli kuruluşların yapacakları gayri maddi hak ödemelerinin

ilkeleri izin kararnamelerinde saptanacaktır. Söz konusu ödemelerin

hesaplanmasında yerli ortak payı baz alınacak ve ödemeler belirli sürelerle

sınırlandırılacaktır.

101 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1979: 272 102 Tevsi yatırımı, işletmelerin mevcut üretim kapasitelerini arttırmak üzere yaptıkları genişleme yatırımlarına denir.

9292

YSTK kapsamındaki firmalarda yabancı ortağın sahip olacağı pay için izin

aşamasında herhangi bir üst sınır uygulanmayacaktır. Ancak yabancı

sermaye payının düşük olması bir tercih nedenidir.

Özetle, Planlı Dönemin temel politika metinleri olan dört kalkınma planında

da yabancı yatırımların teşvik edilmesi ilkesi benimsenmiş olmakla birlikte, yabancı

sermayenin girişi hususunda seçici bir tavır sergilenmiştir. Üçüncü Beş Yıllık

Kalkınma Planında benimsenen temel ilkeler, Türkiye’nin o döneme kadar DYY’ler

ile ilgili stratejisini net bir biçimde ortaya koyan ilk politika metnidir. Türkiye, ilk defa

açık ve net bir ifadeyle yabancı yatırımlar hususunda seçici bir politika izlemeyi tercih

etmiştir. Ülkeye gelen DYY’lerin kalkınma ve büyümeyi destekleyecek yönde

olmasına, yurtiçi kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına katkı sağlamasına,

ülkeye gelen dış kaynakların yurtiçinde mevcut potansiyeli daha da ileriye taşıyacak

bir yapıda, ülke içi rekabeti gözeten ve ihracatı artıran özelliklerde olmasına özen

gösterilmiştir. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında ise, ülkeye girecek yabancı

yatırımlarda önceki politikalara ek olarak ileri teknoloji getirme şartı da

benimsenmiştir. İhracatın artırılması politika önceliği paralelinde bir önceki Planda

benimsenen yabancı yatırımlar için dış satım koşulu aynen benimsenmiştir.

4.1.3. 1980 sonrası planlı dönem (serbest piyasaya geçiş)

1980 sonrası dönem, ithal ikameci politikadan vazgeçilerek dışa açılmanın

yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Küreselleşmenin etkilerinin daha net bir şekilde

hissedilmeye başlandığı bu dönemde, liberal politikaların da hız kazandığı bir sürece

girilmiştir.

24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri kapsamında uluslararası sermaye

ile ilgili düzenlemeler de yapılmıştır. 8/168 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve

Kararnamesi 25.1.1980 tarihinde yürürlüğe girmiş ve Başbakanlığa bağlı Yabancı

Sermaye Dairesi kurulmuştur. 1980 yılından itibaren, Çerçeve Kararları 1986 ve 1992

yıllarında iki kez değiştirilmiştir. İzleyen dönemde de liberalleşme sürecine devam

edilmiş ve önemli değişiklikler getiren son düzenleme 7.6.1995 tarihinde yürürlüğe

konulan 95/6990 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı ile yapılmıştır.103 Bu

103T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 2000: 8

93

93

düzenlemeler sonucunda varılan noktada, yabancı yatırımcılar tekel veya özel imtiyaz

teşkil etmemek kaydıyla, Türk özel sektörüne açık her alanda, her türlü mal ve hizmet

üretimine yönelik faaliyetlerde bulunabilmektedir.

Böylelikle 1995 yılı itibarıyla gelinen noktada artık,

Yabancı yatırımcılar, Türk yatırımcılar ile aynı hak ve sorumluluklara

sahiptir.

Yabancı ortak payına ait kısıtlama bulunmamaktadır.

Yabancı sermaye olarak getirilen dövizler, Türk Lirasına çevrilmeden

döviz tevdiat hesabında tutulabilmektedir.

Kâr payı, telif hakkı, tasfiye payı, v.b. gibi kazançlar serbestçe ülke dışına

transfer edilebilmektedir.

Yabancı yatırımcı ihtiyaç duyduğu yabancı personeli istihdam

edebilmektedir.

Lisans, know-how, teknik yardım ve yönetim anlaşmalarının onay

mecburiyeti kaldırılmış olup, tescil yaptırılması yeterli görülmektedir.

Dış kredi anlaşmalarının onay zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye, 1995 yılı itibarıyla 57 ülke ile

Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, 42 ülke ile Çifte

Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzalanmıştır.

1980’li yıllarda başlayan liberalizasyon politikaları ve kambiyo mevzuatında

yapılan değişiklikler ile birlikte yürürlüğe konulan Yabancı Sermaye Çerçeve kararları

dikkate alındığında, Türkiye, o dönemde bu alanda en liberal mevzuata sahip ülkeler

arasında yer almıştır.104

Mevzuat kapsamında atılan adımlara karşın, 2000’li yıllara gelindiğinde

Türkiye istenilen seviyede DYY çekememiştir. Bu nedenle, 6224 sayılı Yabancı

Sermayeyi Teşvik Yasası yürürlükten kaldırılmış ve 17.06.2003 tarihinden itibaren

4875 sayılı DYYK (Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu) yürürlüğe girmiştir. Bu

kanun ile;

104 a.g.e., 2000: 8

9494

Yabancı yatırımcı ile yerli yatırımcı arasındaki farkları ortaya koyan tüm

maddeler yürürlükten kaldırmıştır.

Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’nda, yabancı yatırımcının Türkiye’de

bir girişimde bulunabilmesi belirli koşullara bağlıyken yeni yasal

düzenlemede bu kısıtlamalar büyük çoğunlukla kaldırılmıştır.

Yabancı yatırımcının yatırım yapmak için gerekli olan izin ve onay sistemi

terk edilmiş, yerine bilgilendirme sistemine geçilmiştir.

Şirket kuruluşu, ortaklığa katılma ve şube açma durumlarında 50.000

dolar asgari yabancı sermaye getirme uygulamasına da son verilmiştir.

Yeni Kanun ile birlikte yatırım ortamı iyileştirilmiş ve bürokratik engellerin

azaltılması sağlanmıştır. Ayrıca, 11 Aralık 2001 tarihli ve 2001/10 sayılı Bakanlar

Kurulu Prensip Kararı ile Türkiye’de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform

Programı uygulamaya konulmuştur. Bu Program ile;

Yatırım ve işletme döneminde ilgili süreçlerde karşılaşılan idari ve

bürokratik engellerin kaldırılması,

Daha fazla yerli ve yabancı yatırım çekilmesi,

Kamu-özel sektör işbirliğinin geliştirilmesi,

Sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya katkı sağlanması

amaçlanmıştır.

1980 sonrası Kalkınma Planlarına bakıldığında;

Yüksek finansman ve ileri teknoloji gerektiren kritik projelerin uygun

yabancı sermaye yatırımlarıyla gerçekleştirilmesinin teşvik edilmesi

(Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı),

Yabancı sermaye mevzuatının yabancı sermaye hareketlerini en geniş

şekilde kapsayacak şekilde geliştirilmesi; önemli altyapı projelerinin

gerçekleştirilmesi için uygun finansman modelleri (Yap-İşlet-Devret gibi)

çerçevesinde yabancı sermaye katkısından azami ölçüde yararlanılması;

çeşitli ülkelerle Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması ile Çifte

Vergilendirmeyi Önleme gibi ikili anlaşmaların yapılmasına devam

edilmesi; yatırım imkânlarının yurtdışında en iyi şekilde tanıtılması için

95

95

gerekli çalışmalar yapılması; özelleştirme ve serbest bölge uygulamalarına

devam edilmesi; patent haklarının korunması ile ilgili mevzuatta yabancı

sermayeyi teşvik edici yönde gerekli düzenlemeler yapılması (Altıncı Beş

Yıllık Kalkınma Planı),

Özelleştirmelerin ivme kazanması; belirli bir sınırın altında kalan taleplere

sadece kayıt zorunluluğu getirilerek izin müessesesinin uygulamadan

kademeli olarak kaldırılması (Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı)

DYY’ler ile ilgili mevzuatın AB normlarıyla uyumlu hale getirilmesi;

DYY’lerin üretim ve teknoloji kapasitesi ve rekabet gücüne katkısına

önem verilmesi; ihracata dönük ve yüksek katma değer yaratabilecek

projelerin özendirilmesi (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı)

Yabancı sermayenin ülkeye girişinin daha fazla özendirilmesi

(Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı)

Özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikalarının

uygulanması; bürokratik ve hukuki süreçlerde ilerleme kaydetmek

suretiyle yatırım ortamının iyileştirilmesinin sağlanması (Onuncu Beş

Yıllık Kalkınma Planı)

ana ilkeleri çerçevesinde liberal politikaların uygulanmasına devam edilmiştir.

Ayrıca, Onuncu Kalkınma Planında diğer Planlardan farklı olarak Öncelikli

Dönüşüm Programları adıyla 25 adet özel uygulama programı yer almaktadır. Söz

konusu programlar, Plan’ın uygulanabilirliğini ve kalkınma çabalarının etkinliğini

artırmak amacıyla yeni bir yaklaşım çerçevesinde hazırlanmıştır.

Bu Programlar arasında İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı yer

almaktadır. Bu Programla, iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına odaklanılarak,

yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla çözülmesi,

bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılması

hedeflenmektedir.105

Programın içerdiği önemli eylemler ise şu şekildedir:

105 Kalkınma Bakanlığı, 2014: 1

9696

Ülke ekonomisi için büyük önem arz eden yatırımların izin ve yatırım yeri

temini süreçlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesine ve

sonuçlandırılmasına yönelik mekanizma oluşturulması,

Kamunun iş dünyasına elektronik ortamda sunduğu hizmetlerin birbirleri

ile entegrasyonunun sağlanması ve daha fazla hizmetin elektronik ortamda

sunulması,

İşyeri açma ve çalışma ruhsatlarında basitleştirme ve uygulama birliğinin

sağlanması,

Türkiye’de iş ve yatırım ortamına ilişkin hukuki süreçleri ve altyapıyı

geliştirerek, hukuki süreçlerin daha kısa zamanda sonuçlanmasının

sağlanması,

Adli ve İdari yargıda uyuşmazlıkların yargı öncesi çözüm usullerinin

geliştirilmesi ve etkin hale getirilmesi, böylece hukuki uyuşmazlıkların

mahkemeye yansımadan kısa sürede çözülmesi, mahkemeye

yansıyanlarda ise yargı sürecinin kısa sürede sonuçlanmasının sağlanması,

Türkiye’de yatırıma uygun arazi envanterinin yatırımcıya elektronik

ortamda ve etkin bir şekilde sunulması amacıyla coğrafi bilgi sistemleri

altyapısını geliştirilmesi,

Yatırım yeri tahsis sürecinin hızlandırılmasına yönelik mevzuat

düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi,

Endüstri bölgeleri ve organize sanayi bölgelerinde özellikle yatırım yeri

tahsisine ilişkin uygulama sürecinde karşılaşılan sorunların tespit edilmesi

ve bu sorunların çözümüne yönelik olarak mevzuatın geliştirilmesi,

Bölgesel düzeyde iş ve yatırım ortamını değerlendirmek üzere gösterge

seti belirlenmesi, anket çalışması gerçekleştirilmesi ve değerlendirme

raporları hazırlanması.

Böylece, iş ve yatırım ortamına ilişkin sorunlardan bürokratik süreçler, hukuki

süreçler ve yatırım yeriyle ilgili olanlar öne çıkarılmış ve bu alanlara yönelik bir takım

tedbirler benimsenmiştir. Söz konusu tedbirlerin alınmasıyla birlikte Türkiye’ye gelen

DYY’lerde artış olması ve yatırıma ilişkin belirsizliklerin azalarak yatırım süreçlerinin

kolaylaşması beklenmektedir.

9797

Buna ek olarak, 21.06.2006 tarihli ve 5523 sayılı Kanun ile Başbakanlık

Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı kurulmuştur. Ajans, Türkiye’nin sunduğu yatırım

olanaklarını küresel iş dünyasına tanıtma ve yatırımcılara Türkiye’ye yapacakları

yatırımların her safhasında destek verme görevini üstlenmiş tek resmi kuruluş olarak

faaliyet göstermektedir.106 Ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte yatırım fırsatlarını tanıtma

ve değerlendirme süreçlerinde ilgili tüm resmi kurumları koordine ederek uluslararası

yatırımcılara yönelik bir referans noktası olarak hizmet vermektedir. Pazar araştırma

ve analizi, endüstri ve sektör raporları, yatırım koşulları değerlendirmeleri, saha

seçimi, olası ortaklık ve ortak girişimler için şirket bulma, ilgili resmi kurum ve

kuruluşlarla yazışma ve görüşmelerin sağlanması ve yasal süreç ve mevzuatla ilgili

işlemlerin kolaylaştırılması Ajans’ın sunduğu hizmetler olarak sıralanabilir.

4.2. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Görünümü

2000’li yıllara kadar milyon dolarlar seviyelerinde gerçekleşen Türkiye’ye

DYY girişi bu yıldan itibaren hızlı bir artış sürecine girmiştir. En fazla artış, 2006

yılında yaşanmış ve 2005 yılında 10 milyar dolar olan akım DYY girişi, 10,2 milyar

dolar artış göstererek, 2006 yılında 20,2 milyar dolara yükselmiştir. Böylelikle,

UNCTAD verilerine göre 2005 yılında 204 ülke arasında 26. sırada bulunan Türkiye,

2006 yılında 19. sıraya yükselmiş ve GOÜ’ler arasında 5. sırada yer almıştır. 2007

yılında 22 milyar dolarla zirveye ulaşan DYY akımları, yaşanan küresel krizin de

etkisiyle 2008’de 19,9 milyar dolara, 2009 yılında ise 8,6 milyar dolara gerilemiştir.

2013 yılında toplamda 12,8 milyar dolar DYY girişi olmuştur.

Türkiye’nin toplam Dünya DYY’sinden aldığı pay, 1980-1985 döneminde

ortalama yüzde 1 iken, 2013 yılında yaklaşık yüzde 0,6’dır. Dolayısıyla miktar olarak

yıllar itibarıyla DYY stok miktarı artmış, ancak dünya içindeki payı azalmıştır.

106 http://www.invest.gov.tr/tr-TR/theagency/Pages/OurServices.aspx, Erişim: 11.07.2015

98

98

Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyar Dolar)

Kaynak: TCMB, 2015

Türkiye’nin özellikle Avrupa ülkeleri ve komşu ülkelerden Azerbaycan ile

yatırım ilişkisi içinde olduğu Tablo 4.1 ve Tablo 4.2’den görülmektedir. 2013 yılında

Almanya, Hollanda ve Rusya’dan yaklaşık 3 milyar dolara yakın DYY girişi olmuştur.

99

98

Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyar Dolar)

Kaynak: TCMB, 2015

Türkiye’nin özellikle Avrupa ülkeleri ve komşu ülkelerden Azerbaycan ile

yatırım ilişkisi içinde olduğu Tablo 4.1 ve Tablo 4.2’den görülmektedir. 2013 yılında

Almanya, Hollanda ve Rusya’dan yaklaşık 3 milyar dolara yakın DYY girişi olmuştur.

99

Tab

lo 4

.1. T

ürki

ye’y

e Y

atır

ım Y

apan

İlk

10 Ü

lke

ve Y

üzde

Pay

ları

(

Mily

on D

olar

) K

ayna

k: T

CM

B, 2

015

Tab

lo 4

.2. T

ürki

ye’n

in Y

atır

ım Y

aptığ

ı İlk

10

Ülk

e ve

Pay

ları

(Mily

on D

olar

) K

ayna

k: T

CM

B

Sıra

Ülk

e Se

rmay

e G

irişi

Yüzd

e Pa

y Sı

raÜ

lke

Serm

aye

Giri

şiYü

zde

Pay

Sıra

Ülk

e Se

rmay

e G

irişi

Yüzd

e Pa

y1

Avus

tury

a2.

418

15,0

1İngiltere

2.04

419

,01

Alm

anya

1.84

618

,12İspanya

2.25

114

,02

Avus

tury

a1.

519

14,1

2H

ollan

da1.

005

9,9

4Belçika

1.49

59,

34

Hol

landa

1.38

112

,84

Rusy

a87

18,

55

Hol

landa

1.42

58,

85Lüksem

burg

1.18

611

,05

Azer

bayc

an77

67,

66

ABD

1.40

38,

76

Alm

anya

491

4,6

6Av

ustu

rya

659

6,5

7Az

erba

ycan

1.26

67,

87

Male

zya

461

4,3

7Lübnan

574

5,6

8Fr

ansa

999

6,2

8İsviçre

454

4,2

8İspanya

531

5,2

9İngiltere

905

5,6

9AB

D43

94,

19

Japo

nya

493

4,8

10Ru

sya

762

4,7

10Su

udi A

rabi

stan

439

4,1

10K

atar

469

4,6

2011

2012

2013

Sıra

Ülk

e Se

rmay

e Ç

ıkış

ıY

üzde

P

aySı

raÜ

lke

Serm

aye

Çık

ışı

Yüz

de

Pay

Sıra

Ülk

e Se

rmay

e Ç

ıkış

ıY

üzde

P

ay1

Hol

land

a52

620

,71

Hol

land

a2.

765

63,8

1H

olla

nda

953

29,5

2İrlanda

501

19,7

2A

zerb

ayca

n37

38,

62

Aze

rbay

can

450

13,9

4A

zerb

ayca

n29

711

,74

Rus

ya16

23,

74

Alm

anya

253

7,8

5A

vust

urya

139

5,5

5A

BD

139

3,2

5A

BD

228

7,1

6Lüksemburg

103

4,1

6Hırvatistan

103

2,4

6İngiltere

181

5,6

7A

lman

ya90

3,5

7İngiltere

841,

97Lüksemburg

144

4,5

8R

usya

883,

58İsviçre

711,

58

Avu

stur

ya12

43,

89

Kaz

akis

tan

783,

19

Alm

anya

671,

49

Rus

ya10

73,

310

Mak

edon

ya71

2,8

10K

azak

ista

n61

1,3

10H

indi

stan

802,

5

2013

2012

2011

100100

Türkiye, ilk kez Almanya ile 1962 yılında imzaladığı Yatırımların Karşılıklı

Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları müzakerelerine, 1985 yılından itibaren

hız vermiştir.107 Bugüne kadar imzalanmış anlaşmalardan 75 adedi TBMM tarafından

onaylanarak yürürlüğe girmiş olup, imzalanan diğer 19 Anlaşmanın ülkemizde onay

süreci devam etmektedir. 1985 yılında 2 ülke ile YKTK Anlaşması imzalayan

Türkiye’nin, 2013 yılı itibarıyla 84 ülke ile müzakere edilen ve 75 ülke ile onaylanarak

yürürlüğe giren Anlaşması bulunmaktadır. Türkiye’nin şu an yürürlükte olan YKTK

Anlaşmalarının olduğu ülkeler Harita 4.1’de harita üzerinde mavi renkle

gösterilmiştir. Afrika ülkeleri son dönemlerde tüm ülkeler için cazip bölgelerden biri

haline gelmiştir. Türkiye’nin de bu bölgedeki ülkelerle yatırım anlaşmaları yapması

küresel rekabet gücünü artırması bakımından önem taşımaktadır.

Harita 4.1 Türkiye'nin Yürürlükteki Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları

Türkiye’nin sektörel bazda akım değişken olarak DYY dağılımının 2002 ve

2013 verileri karşılaştırıldığında, madencilik ve taş ocakçılığı, imalat, enerji ve inşaat

sektörlerinin payının arttığı; finans ve sigorta faaliyetleri ile toptan ve perakende

ticaretin paylarının azaldığı görülmektedir. 2013 yılı verilerine göre, Türkiye’ye gelen

107 Ekonomi Bakanlığı, http://www.ekonomi.gov.tr, http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/yatirim?_adf.ctrl-state=7lsvgdu35_349&_afrLoop=351824077541633#!, Erişim: 22.01.2015

101101

yatırımlardan yüzde 37 ile en yüksek payı alan finans ve sigorta faaliyetlerini, yüzde

23 ile enerji, yüzde 22 ile imalat, yüzde 3 ile ticaret ve yüzde 2 ile inşaat sektörü takip

etmektedir.

Grafik 4.2. Türkiye’de En Çok Yabancı Yatırım Çeken İlk Altı Sektör 2002 2013

Kaynak: TCMB, 2015

2012 yılı yabancı kontrollü girişim istatistiklerine göre, Türkiye’deki toplam

üretimin yüzde 13,6’sı yabancı kontrollü üretimdir.108 Yabancı kontrol oranı, 2011

yılında yüzde 14,1 iken, 2012 yılında yüzde 13,6’ya düşmüştür. Bu oran, 2006-2010

döneminde ortalama yüzde 14,55 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye’de toplam üretimin yüzde 2,3’ü Almanya menşeli girişimciler

tarafından yapılmakta iken, yüzde 1,9’u ABD, yüzde 1,5’i Fransa, yüzde 1,2’si

Hollanda ve yüzde 1,1’i İngiltere menşeli girişimciler tarafından yapılmaktadır. Grafik

4.3’te toplam yabancı kontrollü üretimin ülkelere göre dağılımı yer almaktadır. Buna

göre Almanya toplam yabancı kontrollü üretimin yüzde 17’sini, ABD yüzde 14’ünü,

Fransa yüzde 11,3’ünü, Hollanda yüzde 9,1’ini ve İngiltere yüzde 8,4’ünü

yapmaktadır.

108 TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16196, Erişim: 11.01.2015

Madencilik ve Taşocakçılığı

0%

İmalat17%

Enerji12%

Finans ve Sigorta

Faaliyetleri44%

Toptan ve Perakende

Ticaret13%

İnşaat0%

Diğer14%

Madencilik ve Taşocakçılığı

2%

İmalat22%

Enerji23%

Finans ve Sigorta

Faaliyetleri37%

Toptan ve Perakende

Ticaret3%

İnşaat2%

Diğer11%

102

102

Grafik 4.3. Toplam Yabancı Kontrollü Üretimde İlk 5 Ülkenin Kontrol Oranı (Yüzde, 2012)

Kaynak: TÜİK, 2015

Türkiye’ye gelen DYY’lerin özellikle Planlı Kalkınma Döneminde sıkça

vurgulandığı gibi yüksek teknolojili ürünler getirmesi, sürdürülebilir kalkınma ve

küresel rekabet gücümüzü artırmak açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye’nin

şu anda teknoloji düzeyinin orta seviyede olduğu göz önüne alınırsa, bu düzeyi orta-

yüksek ve ileri teknoloji seviyesine taşımak önem arz etmektedir. Nitekim hâlihazırda

sahip olduğumuz düşük ve orta-düşük teknolojili yatırımları çekmenin rekabet

anlamında bize katkısı nispeten çok düşük olacaktır.

Grafik 4.4’te görüldüğü üzere, Türkiye’ye gelen imalat sanayindeki DYY’lerin

yüzde 8 gibi düşük bir payı ileri teknoloji getirmektedir. Yüzde 40’lık yüksek bir pay

ise, hâlihazırda yurtiçi kaynaklarımızla sahip olduğumuz düşük ve orta-düşük

seviyede teknolojiyi getirmektedir. Küresel şirketlerin artık günümüzde yüksek

kârlılık dolayısıyla üretimlerini büyük oranda orta-yüksek ve yüksek teknolojili

alanlara kaydırdığı düşünülürse, bu grupta yer alan yatırımların ülkemize daha fazla

girişine olanak tanıyan girişimlerde bulunulması gerekmektedir.

103

103

Grafik 4.4. İmalat Sanayindeki Yabancı Kontrollü Üretimin, Girişimlerin Kullandığı Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı (2012) (Yüzde)

Kaynak: TÜİK, 2015

4.3. Türkiye’de Yatırımlara Uygulanan Teşvik Sistemi

Türkiye yabancı yatırımcılara yerli yatırımcıların eşit olarak yararlanabileceği

bir teşvik sistemi uygulamaktadır. 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren

yeni teşvik sistemiyle teşvik alanları dört farklı kategoriye ayrılmıştır:109

Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları: Yatırımın yapılacağı bölge ayrımı

yapılmaksızın, belirlenen kapasite şartları ve asgari sabit yatırım tutarını karşılayan tüm

projeler Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları çerçevesinde desteklenmektedir. Yatırım

teşvik sistemi kapsamında yer almayan yatırım konuları bu rejimden

yararlanamamaktadır. Bölge 1 ve 2 için belirlenen asgari sabit yatırım tutarı 1 milyon

TL; Bölge 3, 4, 5 ve 6 için ise 500.000 TL’dir. Bölgelerde yer alan iller Ek 5’te yer

almaktadır.

Genel yatırım teşvik uygulamaları kapsamında gümrük vergisi muafiyeti ve

KDV istisnası yer almaktadır. Bu çerçevede yatırım teşvik belgesi kapsamında, yurt

dışından ithal edilen makine ve teçhizat için gümrük vergisi muafiyeti ve yurt dışından

109 T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015

104104

ya da iç piyasadan tedarik edilen makine ve teçhizat için KDV muafiyeti

uygulanmaktadır (Tablo 4.4)

Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları: Her bölgede desteklenecek sektörler,

bölgenin potansiyeli ve yerel ekonomik ölçek büyüklükleri doğrultusunda belirlenirken,

sağlanacak desteklerin yoğunluğu bölgelerin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak

değişiklik göstermektedir. Asgari sabit yatırım tutarı her sektör ve bölge için ayrı ayrı

belirlenmektedir; en düşük tutar Bölge 1 ve 2 için 1 milyon TL iken, bu tutar diğer

bölgelerde 500.000 TL’dir.

Bölgesel yatırım teşvikleri kapsamında KDV istisnası, gümrük vergisi

muafiyeti, vergi indirimi, sosyal sigortalar prim desteği, gelir vergisi stopajı indirimi,

faiz oranı desteği ve arazi tahsisi destekleri uygulanmaktadır (Tablo 4.4).

Büyük Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları: Potansiyel olarak Türkiye’nin

teknolojisi, Ar-Ge kapasitesi ve rekabetçiliğini artıracak 12 yatırım konusu, Büyük

Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları çerçevesinde desteklenmektedir. Bahsi geçen 12

yatırım konusu ve asgari sabit yatırım tutarı Tablo 4.5’de yer almaktadır.

Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları: Aşağıdaki kriterlere uyan yatırımlar

Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları kapsamında desteklenmektedir:

Yatırımla imal edilecek ürüne yönelik yerel üretim kapasitesi ürünün

ithalatından az olmalıdır.

Yatırımın asgari sabit yatırım tutarı 50 milyon TL olmalıdır.

Yatırım asgari yüzde 40 katma değer yaratmalıdır (rafineri ve petrokimya

yatırımlarında bu şart aranmamaktadır).

Üretilecek ürünle ilgili toplam ithalat değeri son 1 yıl itibarıyla en az 50

milyon ABD doları olmalıdır (yurt içi üretimi olmayan mallarda bu şart

aranmamaktadır).

Stratejik yatırım teşvik uygulamaları kapsamında yer alan yatırımlar için

uygulanacak destek unsurları KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi,

sosyal sigortalar prim desteği, gelir vergisi stopajı indirimi, faiz oranı desteği, arazi

tahsisi ve KDV iadesidir (Tablo 4.4).

105105

Tablo 4.3. Teşvik Alanları ve Destek Unsurları

Kaynak: T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015 * Yatırımın Bölge 6’da gerçekleştirilmesi halinde sağlanır. **Yatırımın Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları kapsamında Bölge 3, 4, 5 veya 6’da gerçekleştirilmesi halinde sağlanır. ***Asgari sabit yatırım tutarı 500 milyon TL olan stratejik yatırımların inşaat harcamaları için sağlanır.

Destek Unsurları

Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları

Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları

Büyük Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları

Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları

KDV İstisnası Var Var Var VarGümrük Vergisi Muafiyeti Var Var Var Var

Vergi İndirimi - Var Var VarSosyal SigortalarPrim Desteği(İşveren Payı)

Gelir Vergisi Stopajı İndirimi* - Var Var Var

Sosyal SigortalarPrim Desteği(Çalışan Payı)*Faiz Oranı Desteği ** - Var Var Var

Arazi Tahsisi - Var Var Var

KDV İadesi*** - - - Var

- Var Var Var

- Var Var Var

106106

Tablo 4.4. Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki Kapsamına Giren Sektörler ve Gerekli Olan Asgari Sabit Yatırım Tutarı

Kaynak: T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015

Yukarıda bahsedilen teşvik alanları haricinde araştırma ve geliştirme

destekleri, KOBİ desteği, üniversitelerle işbirliği şeklinde gerçekleştirilen Sanayi

Tezleri destekleri, teknoloji geliştirme projelerine yönelik krediler ve eğitim desteği ve

ihracata yönelik devlet teşvikleri olmak üzere çeşitli destek unsurları da

uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi

Yatırımın Konusu Asgari Sabit Yatırım Tutarı (milyon TL)

1 Rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı 1000

2 Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı 200

3 Liman ve liman hizmetleri 200

a) Motorlu kara taşıtları ana sanayi 200

b) Motorlu kara taşıtları yan sanayi 50

5 Demir yolu ve tramvay lokomotifleri ve/veya vagon imalatı

6 Transit boru hattıyla taşımacılık hizmetleri

7 Elektronik sanayi

8 Tıbbi alet, hassas ve optik aletler imalatı

9 İlaç üretimi

10 Hava ve uzay taşıtları ve/veya parçaları imalatı

11 Makine (elektrikli makine ve cihazlar dâhil) imalatı

12 Madencilik (metal üretimi dâhil)

50

4

107107

bölgeleri ve serbest bölgeler olmak üzere üç özel yatırım bölgesine de önemli avantajlar

ve teşvikler sağlanmaktadır. Özel yatırım bölgeleri ve sağlanan teşvikler şöyledir:110

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) – Teknoparklar

TGB, Ar-Ge çalışmaları için tasarlanmış alanlar olup ileri teknoloji

alanındaki yatırımları cazip hale getirmektedir. Hâlihazırda 40’ı faaliyette olan 59 TGB

mevcuttur; diğer 19 bölgenin ise onayı alınmış olup yapımı devam etmektedir.

TGB’lerin sağladığı avantajlar şöyledir:

Yazılım geliştirme ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlar 31

Aralık 2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır.

TGB içinde üretilen uygulama yazılımlarının satışı 31 Aralık 2023

tarihine kadar KDV’den muaftır. Bunlara sistem yönetimi, veri yönetimi,

iş uygulamaları, farklı iş sektörleri, internet, mobil telefonlar ve askeri

komuta kontrol sistemlerinde kullanılan yazılımlar dâhildir.

Bölgede çalışan, Ar-Ge ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili

ücretleri 31 Aralık 2023 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır.

Muafiyet kapsamındaki destek personeli sayısı Ar-Ge personeli sayısının

yüzde 10’unu aşamaz.

İşletmeler, bölgede başlatıp sonuçlandırdıkları Ar-Ge projeleri sonucu

elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli yatırımı, yönetici

şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi şartıyla bölge

içerisinde yapabilirler.

31 Aralık 2024 tarihine kadar beş yıl boyunca SGK primi işveren payının

yüzde 50'si devlet tarafından karşılanacaktır.

Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)

OSB, şirketlerin hazır altyapı ve sosyal tesisleri kullanarak faaliyette

bulunmalarını sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Bu bölgelerde sağlanan altyapıya yol,

110 T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, < http://www.invest.gov.tr/TR-TR/INVESTMENTGUIDE/INVESTORSGUIDE/Pages/SpecialInvestmentZones.aspx, Erişim: 17.01.2015

108108

su, doğal gaz, elektrik, iletişim araçları, atık arıtma ve diğer hizmetler dâhildir. 80

ilimizde, hâlihazırda 212’si faal, toplam 289 OSB mevcuttur; geri kalan 77 OSB’nin

yapımı hâlen Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde devam etmektedir.

OSB’ler içinde faaliyet gösteren yatırımcılar, Türkiye’de mevcut teşvik

uygulamalarına (genel yatırım teşvikleri, bölgesel yatırım teşvikleri, büyük ölçekli

yatırım teşvikleri, stratejik yatırım teşvikleri, istihdama yönelik teşvikler, Ar-Ge

desteği, vb.) ek olarak, aşağıdaki avantajlardan da faydalanmaktadır:

Arazi alımlarında KDV muafiyeti

Tesis inşasının tamamlanmasından itibaren geçerli olmak üzere beş yıl

boyunca emlak vergisi muafiyeti

Düşük su, doğal gaz ve iletişim giderleri

Parsellerin bölümü/birleştirilmesi işlemlerinde vergi muafiyeti

Tesis inşası ve işletiminde yerel yönetimler vergisi muafiyeti

OSB’nin belediye hizmetlerinden yararlanmıyor olması durumunda katı

atık vergisi muafiyeti

Serbest Bölgeler

Serbest Bölgeler, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde yer almalarına rağmen,

gümrük bölgelerinin kapsamları dışında konumlandırılan özel alanlardır. Bu bölgeler

ihracat odaklı yatırımların sayısını artırmak için tasarlanmıştır. Gümrük bölgelerindeki

ticari, finansal ve ekonomik alanlarda uygulanan yasal ve idari düzenlemeler serbest

bölgelerde uygulanmamakta veya kısmen uygulanmaktadır.

Türkiye’de, AB ve Orta Doğu pazarlarına yakın 20 Serbest Bölge (19’u faal)

olup, bunlar Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki limanlarla uluslararası ticaret yollarına

erişimin kolayca sağlanabildiği noktalarda yer almaktadır.

Serbest Bölgelerin sağladığı avantajlar şunlardır:

Gümrük vergisi ve aynı tür diğer vergilerden yüzde 100 muafiyet

İmalat firmaları için kurumlar vergisinden yüzde 100 muafiyet

109108

su, doğal gaz, elektrik, iletişim araçları, atık arıtma ve diğer hizmetler dâhildir. 80

ilimizde, hâlihazırda 212’si faal, toplam 289 OSB mevcuttur; geri kalan 77 OSB’nin

yapımı hâlen Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde devam etmektedir.

OSB’ler içinde faaliyet gösteren yatırımcılar, Türkiye’de mevcut teşvik

uygulamalarına (genel yatırım teşvikleri, bölgesel yatırım teşvikleri, büyük ölçekli

yatırım teşvikleri, stratejik yatırım teşvikleri, istihdama yönelik teşvikler, Ar-Ge

desteği, vb.) ek olarak, aşağıdaki avantajlardan da faydalanmaktadır:

Arazi alımlarında KDV muafiyeti

Tesis inşasının tamamlanmasından itibaren geçerli olmak üzere beş yıl

boyunca emlak vergisi muafiyeti

Düşük su, doğal gaz ve iletişim giderleri

Parsellerin bölümü/birleştirilmesi işlemlerinde vergi muafiyeti

Tesis inşası ve işletiminde yerel yönetimler vergisi muafiyeti

OSB’nin belediye hizmetlerinden yararlanmıyor olması durumunda katı

atık vergisi muafiyeti

Serbest Bölgeler

Serbest Bölgeler, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde yer almalarına rağmen,

gümrük bölgelerinin kapsamları dışında konumlandırılan özel alanlardır. Bu bölgeler

ihracat odaklı yatırımların sayısını artırmak için tasarlanmıştır. Gümrük bölgelerindeki

ticari, finansal ve ekonomik alanlarda uygulanan yasal ve idari düzenlemeler serbest

bölgelerde uygulanmamakta veya kısmen uygulanmaktadır.

Türkiye’de, AB ve Orta Doğu pazarlarına yakın 20 Serbest Bölge (19’u faal)

olup, bunlar Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki limanlarla uluslararası ticaret yollarına

erişimin kolayca sağlanabildiği noktalarda yer almaktadır.

Serbest Bölgelerin sağladığı avantajlar şunlardır:

Gümrük vergisi ve aynı tür diğer vergilerden yüzde 100 muafiyet

İmalat firmaları için kurumlar vergisinden yüzde 100 muafiyet

109

Katma değer vergisi (KDV) ve özel tüketim vergilerinden yüzde 100

muafiyet

Çalışan maaşı üzerinden alınan gelir vergisinden yüzde 100 muafiyet

(serbest bölgelerde ürettiği ürünlerin FOB bedelinin en az yüzde 85’ini

ihraç eden şirketler için)

Mallar süre sınırlaması olmaksızın serbest bölgelerde tutulabilmektedir

Şirketler, serbest bölgelerden elde edilen kârı hiçbir sınırlama olmaksızın

yurt dışına ya da Türkiye’ye serbestçe aktarabilmektedir

4.4. Çekim Modeline Göre Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım

Potansiyelinin Hesaplanması ve Performansının Değerlendirilmesi

Türkiye’nin DYY potansiyelinin tespiti, Türkiye’nin mevcut konumunun

değerlendirilmesi ve uygulanacak politikaların belirlenmesinde önem taşımaktadır.

Bu çalışmada 2001-2012 yılları arasındaki 12 yıllık dönemi ve 60 ülkenin

kendi aralarındaki DYY akım değerlerini kapsayan veri seti ile çalışılmıştır. Bu da

60x60x12= 43.200 adet gözlemi ve 60x60=3.600 adet ülke ikilisini ifade etmektedir.

Yapılan analiz sonuçlarından Türkiye’nin en büyük yatırım ortakları ile olan

potansiyel yatırım düzeyi bu çalışmaya aktarılmıştır. Türkiye’nin en büyük yatırım

ortağı ülkeler ortaya konulurken, 2002-2012 yılları arasında Türkiye’ye gelen DYY

akımlarının ülkelere göre dağılımında ülke ortalamaları dikkate alınmıştır.111 Söz

konusu 11 yıllık süreçte ülkemize en fazla yatırım getiren 10 ülke ile olan potansiyel

yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’nin konumu ortaya konulmuştur. Buna göre

en büyük yatırım ortaklarımız sırasıyla Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika,

İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan, Fransa ve İspanya ülkeleriyle olan potansiyelimiz

hesaplanmıştır.

Türkiye’ye ortalamada en fazla yatırım yapan ülkelerin yıllar itibarıyla

getirdikleri doğrudan yabancı yatırım miktarı Tablo 4.5’te yer almaktadır.

111 2001 verileri olmadığı için 2002 yılından itibaren 11 yıllık ortalama dikkate alınmıştır.

110

110

Tab

lo 4

.5. T

ürki

ye’y

e O

rtal

amad

a E

n Fa

zla

Yat

ırım

Yap

an Ü

lkel

erin

Yıll

ar İt

ibar

ıyla

Get

irdi

kler

i Doğ

ruda

n Y

aban

cı Y

atır

ım

Mik

tarı

(

Mily

on D

olar

)

K

ayna

k: T

CM

B, 2

015

* H

enüz

kes

inle

şmem

iş ta

hmin

raka

mıd

ır.

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

2009

2010

2011

2012

2013

(*)

Ort

alam

a (2

002-

2012

)T

OPL

AM

NY

A57

169

61.

190

8.53

517

.639

19.1

3714

.748

6.26

66.

256

16.1

3610

.758

10.2

369.

347

AV

RU

PA46

857

61.

033

6.65

214

.574

12.9

7411

.368

5.24

84.

939

12.5

877.

924

6.43

27.

065

Hol

land

a72

5156

838

35.

069

5.44

21.

343

717

486

1.42

51.

381

993

1.49

4A

vust

urya

00

19

1.10

837

058

61.

019

1.58

42.

418

1.51

965

977

3A

BD

252

3688

848

4.21

286

826

032

31.

403

439

326

738

Alm

anya

8614

273

391

357

954

1.23

749

759

766

549

01.

900

616

Bel

çika

554

251.

090

3.43

535

857

120

148

1.49

539

6061

5İn

gilte

re8

141

126

166

628

703

1.33

535

024

590

52.

044

297

579

Lüks

embu

rg0

00

3925

158

33.

140

509

311

562

1.18

629

457

3Y

unan

ista

n0

2438

112.

791

2.36

077

559

436

111

5858

560

Fran

sa22

121

342.

107

439

367

679

617

623

999

8622

252

6İs

pany

a5

03

6653

583

838

145

205

2.25

119

353

140

6B

irle

şik

Ara

p Em

irlik

leri

10

01.

625

1.54

818

314

86

104

8952

176

328

Rus

ya0

00

1.60

57

108

7112

276

211

871

287

Aze

rbay

can

01

42

110

1869

121.

266

338

796

210

İtaly

a24

11

1469

218

974

249

314

2511

115

414

518

4Su

udi A

rabi

stan

00

52

2210

1.31

234

398

439

243

176

İsvi

çre

911

633

7325

720

116

312

323

345

420

214

7K

uvey

t0

038

2012

377

330

7319

343

271

211

115

Japo

nya

6358

632

12

113

347

231

106

492

113

Lübn

an0

07

02

8434

929

4531

557

492

Porte

kiz

00

01

2470

132

01

00

063

Kat

ar0

00

00

012

60

5250

4646

962

Kaz

akis

tan

00

043

061

31

201

11

157

Çek

Cum

huri

yeti

00

00

00

046

536

1141

046

111111

Her bir ülke ile yatırım potansiyelimiz hesaplanırken, bütün ülkeler, OECD

ülkeleri ve AB-28 ülkeleri kriterlerine göre değerlendirme yapılmıştır. Söz konusu üç

ülke grubu için beşinci bölümde çekim modeline dahil edilen değişkenler ile regresyon

yapılmış ve regresyon sonucunda elde edilen denklemde Türkiye’nin her bir yıl için

her bir ülkeyle ilgili açıklayıcı değişkenleri yerine konulmuş ve böylece potansiyel

yatırım düzeyi hesaplanmıştır.

Örneğin, OECD ülke grubuna göre potansiyel hesaplanırken, öncelikle sadece

OECD üyesi ülkelerden diğer OECD üyesi ülkelere DYY akımı modellenmiş ve

regresyon yapılarak denklemin katsayıları tahmin edilmiştir. Sonrasında bu katsayılar

ve açıklayıcı değişken verileri Türkiye ile Türkiye’ye yatırım yapan ülke arasındaki

regresyon denklemine konularak modelin tahmin ettiği DYY değeri hesaplanmış ve

bu değer bağımlı değişken olan potansiyel DYY olarak tanımlanmıştır. Söz konusu

potansiyel DYY tahmini, modele dahil edilen 60 ülke için (tüm ülkeler) ve AB üyesi

28 ülke (AB-28) için de ayrı ayrı hesaplanmıştır. Modelde yer alan 60 ülkenin

Türkiye’ye olan yatırımlarının gerçekleşen ve potansiyel düzeyleri EK 6’da yer

almaktadır.

Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülkenin potansiyel DYY düzeyi ile

gerçekleşen DYY düzeyleri aşağıda her bir ülke başlığı altında grafiklerde

gösterilmektedir. Analiz sonuçlarına göre gerçekleşen DYY düzeyinin potansiyel

DYY seviyesinin üzerinde yer alması, o ülkenin Türkiye’de potansiyelin üzerinde

yatırım yaptığını göstermekte ve söz konusu ülke ile olan yatırım ilişkilerinde

Türkiye’nin avantaj sahibi olduğunu göstermektedir. Ancak gerçekleşen DYY

düzeyinin potansiyel DYY düzeyinden düşük olması, Türkiye’nin söz konusu ülkeden

daha fazla yatırım çekebilme kapasitesi olmasına rağmen bu kapasiteyi yeterince

kullanamadığını ifade etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ülkelerle olan yatırım

müzakerelerinde söz konusu açığı göz önünde bulundurması faydalı olacaktır.

Harita 4.2’de modelde yer alan 60 ülkenin Türkiye’ye gerçekleştirdiği DYY

düzeylerinin potansiyel DYY’lerine oranları harita üzerinde gösterilmiştir.

Gerçekleşen ve potansiyel DYY değerleri 2001-2012 yılları arasındaki 12 yıllık

döneminin ortalaması alınarak hesaplanmıştır. Koyu renkle gösterilenler, gerçekleşen

DYY’nin potansiyelin oldukça üzerinde olduğu ülkeleri göstermektedir. Açık renkle

gösterilen ülkeler ise gerçekleşen DYY’nin potansiyelin altında yer aldığı ülkeleri

112112

göstermektedir. Ülkelerin gerçekleşen ve potansiyel DYY ortalamaları ile

gerçekleşen/potansiyel oranları EK 6’da yer almaktadır.

Harita 4.2’ye göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri potansiyelin

oldukça üzerinde DYY çektiğimiz ve gerçekleşen/potansiyel DYY oranının 5-10

arasında değer aldığı koyu renkli ülkeleri göstermektedir. Gerçekleşen/potansiyel

oranının 2-5 arası değer aldığı koyu turuncu renkle gösterilen ülkeler ise Rusya,

İspanya, Malezya, Ürdün ve Yunanistan’dır. ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti,

Fransa, İngiltere, Letonya ve Portekiz açık turuncu renkli alanları göstermekte olup 1-

2 arası orana sahip ülkeleri temsil etmektedir. 0,5-1 arasında gerçekleşen/potansiyel

DYY oranına sahip ülkeler Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya, Katar, G.

Kore ve Singapur’dur. 0-0,5 arası orana sahip açık pembe ile renklendirilmiş alanlar

ise diğer ülkeleri göstermektedir.

113

113

Har

ita 4

.2. T

ürki

ye’y

e G

elen

Doğ

ruda

n Y

aban

cı Y

atır

ımla

rın

Ger

çekl

eşm

e/Po

tans

iyel

Ora

nlar

ının

Ülk

eler

e G

öre

Dağ

ılım

ı K

ayna

k: Ç

ekim

mod

eli s

onuç

ların

a gö

re y

azar

tara

fında

n ol

uştu

rulm

uştu

r.

114114

4.4.1. Hollanda

Hollanda, 2002-2012 yılları arasında gelen DYY açısından yapılan

değerlendirme sonucuna göre, Türkiye’nin en büyük yatırım ortağıdır. Hollanda’nın

ülkemizde yaptığı yatırım, tüm ülkeler, OECD ve AB-28 ülkeleri standartlarının

üzerinde görünmektedir (Grafik 4.5). Liman ve lojistik, gayrimenkul ve inşaat, tarım,

havacılık, gıda ve gıda teknolojileri, elektronik ve otomotiv yan sanayii, sağlık

turizmi, otomotiv yan sanayi, elektrik ve elektronik yan sanayi gibi alanlarda

Türkiye’de yatırım yapan Hollanda, Türkiye’yi yatırım ve ticaret yapılacak öncelikli

ülke olarak kabul etmektedir. Hollanda hükümeti, 2006 yılında ticaret ve yatırımların

geliştirileceği öncelikli ülkeler planına dahil ettiği Türkiye, Brezilya, Rusya, Hindistan

ve Vietnam arasında Türkiye’yi birinci sıraya almıştır. Bu kararını, Türk şirketlerle

ortaklık kuracak Hollandalı yatırımcılara 750 bin Avro hibe teşvikiyle desteklemiştir.

Dolayısıyla Grafik 4.5’de görüldüğü gibi, Hollanda’nın ülkemizde tüm ülkeler, OECD

ve AB-28 ülkeleri standartlarının üzerinde yer alan yatırımları, 2006 yılındaki söz

konusu gelişmelerin de etkisiyle, özellikle 2006 ve 2007 yıllarında zirveye ulaşmıştır.

2006 yılında aslen İngiltere menşeli olan Vodafone’nun Telsim’i 4,7 milyar dolara

satın alması ve ödenen tutarın Hollanda üzerinden gelmesi, ödemeler dengesine

Hollanda’dan gelen DYY şekilde yansımıştır. Dolayısıyla 2006 yılındaki yükselme bu

durumu yansıtmaktadır. 2007 yılında ise Hollandalı şirket ING Bank’ın Oyakbank’ın

tamamını 2,7 milyar dolar karşılığında, Eureko’nun Garanti Sigorta’nın yüzde 80 ve

Garanti Emeklilik’in yüzde 15 oranındaki hissesini toplam 623 milyon dolar

karşılığında satın alması ve TBIH’ın Ray Sigorta’nın yüzde 58,2 hissesini 85 milyon

dolar karşılığında satın alması 2007 yılında Hollanda kaynaklı sermaye girişlerini

zirveye taşımıştır. İngiltere menşeli Cadbury Schweppes’in Intergum’ın tamamı için

ödediği 450 milyon dolarlık tutar da 2007 yılında Türkiye’ye Hollanda üzerinden

transfer edilmiş ve ödemeler dengesi istatistiklerine Hollanda kaynaklı bir sermaye

girişi olarak yansımıştır.112 Böylece 2007 yılında Hollanda’dan gelen yatırımlar 5,4

milyar dolara ulaşmıştır. 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre Türkiye’de

2.428 adet Hollandalı şirket faaliyet göstermektedir.

112 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, 2007: 49

115115

Grafik 4.5. Türkiye’nin Hollanda ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.2. Avusturya

Avusturya Türkiye’de yatırım yapmaya ilk olarak 1982 yılında başlamıştır.

Ancak Tablo 4.6’de ve Grafik 4.6’de görüldüğü üzere, Avusturya 2006 yılına kadar

Türkiye’de kayda değer yatırım yapmamış ve Avusturya’nın Türkiye’deki yatırımları

tüm ülkeler, OECD ve AB-28 ülke gruplarının potansiyel seviyesine yakın bir seyir

izlemiştir. Özellikle 2006 yılından itibaren Türkiye’deki yatırımlarını artırmış olan

Avusturya, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ülkemize en fazla yatırım yapan ülke

konumuna yükselmiştir. Yatırımlarını özellikle toptan ve perakende ticaret ve enerji

sektörlerinde yoğunlaştıran Avusturya, 2009 yılında 1 milyar dolar, 2010 yılında 1,5

milyar dolar ve 2011 yılında 2,4 milyar dolar yatırım yapmıştır. Dolayısıyla 2006

yılından bu yana Türkiye’nin Avusturya’dan potansiyelin üzerinde yatırım çektiği

görülmektedir.

2006 yılında Avusturyalı şirket OMV Grubun 1,1 milyar dolarlık bedel

karşılığında Türkiye’deki Petrol Ofisi’ne yüzde 34’lük bir payla ortak olmasıyla,

0

2000

4000

6000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Hollanda

116

116

Avusturya’dan ülkemize gelen DYY miktarı 1,1 milyar dolara yükselmiştir. Bu

rakam, 2006 yılında ülkemize gelen tüm DYY’lerin yüzde 13,5’lik bölümünü

oluşturmuştur. 2006 yılında söz konusu büyük yatırım ile birlikte Türkiye pazarını

keşfeden ve piyasaya ilgi göstermeye başlayan Avusturya ile olan yatırım

ilişkilerimiz, sonraki yıllarda da potansiyel düzeyin üzerinde olmaya devam etmiştir.

2007 yılında Enerjisa’ya 327 milyon dolar karşılığında yüzde 50’lik payla ortak olan

Avusturyalı şirket Verbund’un Türkiye pazarına girmesiyle potansiyelin üzerindeki

seyir devam etmiştir. 2012 yılında TAV Havalimanları Holding’in hisselerinin yüzde

38’inin Fransa menşeli Aeroports de Paris’e devredilmesi işlemine istinaden gelen

yaklaşık 1,1 milyar dolarlık sermaye, 2012 ödemeler dengesinde Avusturya kaynaklı

yatırımlar içerisinde yer almıştır. 2014 yılında Avusturya merkezli BDI–BioEnergy

International AG’nin İzmir’de belediyeler ile şirketler için atık işleme tesisleri kurup

biyogaz ve elektrik üretimine yönelik faaliyette bulunma yönünde karar almasından

dolayı Avusturya ile potansiyel düzeyin üzerindeki yatırım seyrinin devam etmesi

beklenmektedir.

Türkiye’nin artan doğalgaz ihtiyacı Avusturya için iyi bir pazar fırsatı

sunmaktadır. Nitekim Avusturya’da büyük doğalgaz depolama tesislerinin olması, bu

tecrübelerin Türkiye’ye aktarılması açısından yeni bir alan açmaktadır. Öte yandan,

doğalgaz santrallerinin kurulması yoluyla Türkiye’de elektrik üretiminin sağlanması

Avusturyalı şirketlerin ilgi gösterdikleri diğer bir alandır.

117117

Grafik 4.6. Türkiye’nin Avusturya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.3. ABD

Türkiye, ABD’den potansiyel düzeye yakın seviyelerde yatırım çekmektedir.

Genellikle OECD standartlarında yatırım çeken Türkiye, 2006 ve 2011 yıllarında

ABD’den gelen yatırımların yükselmesiyle birlikte AB-28 standartlarında yatırım

çekmiştir.

Türkiye'de yatırım yapan Amerikan şirketlerine teşvikler içeren Chester

Teşvikleri yasası, 1923 yılı başında TBMM tarafından kabul edilmiştir. 1985 yılında

ABD Chamber of Commerce ile anlaşma imzalanmış ve DEİK çatısı altında bulunan

Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) kurulmuştur. TAİK ile Türkiye ve ABD arasında

ticari ve sınai işbirliğinin ve ortak yatırımların arttırılması, üçüncü ülkelerde Türk-

Amerikan işbirliği imkânlarının değerlendirilmesi, ticareti ve ortak girişimleri

kısıtlayıcı mevzuat ve uygulamaları tespit ederek, bunların kaldırılması veya

0

500

1000

1500

2000

2500

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Avusturya

118118

iyileştirilmesi yönünde ilgili mercilere tavsiyelerde bulunulması ile Türkiye’nin ve

Türk ekonomisinin ABD’de tanıtımına katkıda bulunulması amaçlanmıştır.113

Türkiye ile Amerika arasındaki ticari ilişkiler son dört yılda hızla artmıştır.

Amerikalı şirketler özellikle 2008 krizi sonrasında rotalarını Türkiye’ye çevirmiştir.

2007 yılında Türkiye’de 800 Amerikan şirket faaliyet gösterirken, bu rakam 2011

yılında 1200’e ulaşmıştır. Türkiye’de 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre

1500 adet ABD’li şirket faaliyet göstermektedir.114

Grafik 4.7’den kriz sonrası 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ABD’den gelen

yatırımlardaki kademeli artış görülmektedir. ABD’li şirketlerin Türkiye’de en fazla

yatırım yaptıkları sektörler sırasıyla gayrimenkul, perakende, ulaştırma, turizm,

madencilik, sağlık, enerji sektörleridir. 2007 yılında Akbank’ın yüzde 20 hissesi için

Citibank tarafından ödenen 3,1 milyar dolarlık tutar ile ABD’den gelen DYY miktarı

4,2 milyar dolara yükselmiştir.

2014 yılı Nisan ayında Virginia Ekonomi Forumu bünyesinde İstanbul’da

düzenlenen etkinlikte Amerikalı şirketlerin öncelikle Bilişim Teknolojisi (IT) alanında

yatırım yapmak istediğine dikkat çekilerek, savunma, güvenlik ve IT alanları olmak

üzere farklı sektörlerde hizmet veren 10 Amerikan firma yetkilisinin Türkiye'de

yatırım ve ortaklık kurmak için ikili görüşmeler gerçekleştireceği dile getirilmiştir.

Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde ABD yatırımlarında artış yaşanması muhtemel

görünmektedir.

113 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), http://www.deik.org.tr/Konsey/35/T%C3%BCrkiye_ABD.html, Erişim: 03.02.2015 114 Ekonomi Bakanlığı, 2014: 9

119

119

Grafik 4.7. Türkiye’nin ABD ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.4. Almanya

Grafik 4.8’de Almanya’dan Türkiye’ye gelen yatırımların gerçekleşme

rakamlarına bakıldığında, 2007 ve 2008 yıllarında zirve değerlere ulaştığı

görülmektedir. Nitekim 2007 yılında Türkiye’ye 954 milyon dolar yatırım yapan

Almanya, 2008 yılında 1,2 milyar dolar yatırım gerçekleştirmiştir. 2008 yılındaki bu

yükseliş, Koç Holding’in, Alman sigorta firması Allianz SE ile ortak olduğu Koç

Allianz Sigorta A.Ş. ve Koç Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. şirketlerindeki 600

milyon dolar değerindeki tüm hisselerini, Allianz SE’ye devretmesi sonucunda

gerçekleşmiştir. Ayrıca Ergo International AG’nin İsviçre Sigorta’nın yüzde 25

hissesini satın alması ve Alman firması EWE’in Bursagaz ve Kayserigaz firmalarının

iki aşamalı olarak toplam yüzde 80 oranındaki hissesini satın almasıyla birlikte

Almanya’dan gelen DYY miktarı söz konusu dönemde 1,2 milyar dolara yükselmiştir.

0

1000

2000

3000

4000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

ABD

120120

Türkiye, AB-28 standartları ile değerlendirildiğinde Almanya’dan

potansiyelin altında bir yatırım çekmektedir. Grafik 4.8’de görüldüğü gibi, özellikle

2008 sonrası dönemde Türkiye’ye Almanya’dan gelen yatırımlar potansiyelin oldukça

altında kalmıştır.

1960’lı yıllardan itibaren Almanya ile yatırım ilişkilerinde Türkiye’de sıfırdan

yatırımlar ağırlıklı olmuştur. Türkiye’de 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre

6.000’e yakın Alman şirketi faaliyet göstermektedir. Türkiye’ye otomotiv, yan

sanayii, yenilenebilir enerji, makine, petrokimya ve daha birçok alanda yatırım yapan

Alman şirketleri, kentsel dönüşümle birlikte yatırım yapılacak ülke tercihlerinde

Türkiye’yi ilk sıraya taşımıştır. Aynı zamanda Türkiye; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve

Yakın Asya bölgelerinin merkezinde yer alan konumuyla bu bölgelerdeki tüketicilere

ulaşmak için önemli noktalardan birisi olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda

birçok uluslararası şirket gibi Alman şirketleri de Türkiye’yi bölgesel merkez olarak

kullanmaktadır. Örneğin, Alman kimya şirketi BASF’nin Türkiye’deki genel merkezi,

ODKA Bölgesinde bulunan BASF iştiraklerinin de genel merkezi konumundadır.

Alman dayanıklı tüketim ürünleri şirketi BSH’nin dünya çapında satış

organizasyonunda BSH Türkiye, Türkiye ve Orta Asya'ya ek olarak Kuzey Afrika,

Ortadoğu ve Yakın Doğu bölgelerinden de sorumlu konumdadır. Dolayısıyla,

önümüzdeki dönemde Almanya’nın Türkiye’de yapacağı yatırımların potansiyel

düzeyine çıkacağı öngörülmektedir.

121

121

Grafik 4.8. Türkiye’nin Almanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.5. Belçika

Belçika, Türkiye’ye genellikle potansiyelin üzerinde yatırım yapan ülkeler

arasında yer almaktadır. Grafik 4.9’da görüldüğü üzere, 2005 yılına kadar OECD, AB-

28 ve tüm ülkelerin standartlarında Belçika’dan yatırım çeken Türkiye, 2005 yılında

1 milyar dolar, 2006 yılında ise 3,4 milyar dolar yatırım çekmiştir. Krizin etkisiyle

2007-2010 dönemi azalma gösteren yatırımların 2011 yılında 1,5 milyar dolara

ulaştığı görülmektedir. 2012 yılında ise Belçika’dan ülkemize yapılan yatırımlar

potansiyel seviyelere düşmüştür.

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesinde Belçika’daki Türk

nüfusunun katkısı ve yarattığı potansiyel büyük rol oynamaktadır. İşçi olarak

Belçika’ya gelen birçok Türk vatandaşının zaman içinde işveren konumuna geçmesi

ve bazılarının orta büyüklükte sanayi tesislerine sahip olması, Belçika’dan gelen

yatırımların artmasında önemli rol oynamıştır.

0

500

1000

1500

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Almanya

122122

Belçika, Türkiye’de sıfırdan yatırımlar yerine genellikle BveS’ler yoluyla

yatırımlar yapmaktadır. Türkiye’de, sermayesi Belçika kaynaklı 400’e yakın firma

bankacılık, gayrimenkul, taşıt araçları ve inşaat başta olmak üzere çeşitli sektörlerde

faaliyet göstermektedir. Belçika’nın Türkiye’deki en kayda değer yatırımları

bankacılık alanında olmuştur.115

2005 yılında Fortis’in Dışbank’ı 987 milyon Avroya satın almasıyla, ilk kez

Bankacılık alanında yatırım yapan Belçika’nın Türkiye’deki yatırımları yaklaşık 1

milyar Dolara ulaşmıştır. 2006 yılında ise Dexia’nın Denizbank’ın yüzde 75’lik

kısmını 2,4 milyar dolara satın alması Belçika’nın ülkemizdeki en büyük yatırımı

olmuştur (Bkz. Grafik 4.9). 2012 yılında ise Dexia’nın Denizbank’ı Rus şirketi

Sherbank’a 3,5 milyar dolara satmasıyla Türkiye’de Belçika yatırımları kümülatif

değer olarak azalmıştır.

2013 yılında ise üç Belçikalı dev şirket Floridienne Group, Amos ve CMI’nin

Türkiye’deki yatırım teşviklerini değerlendireceği ve plastik, teleoptik sistemler ile

enerji tribünü ve yatırımları ekipmanlarının üretimi alanlarında yatırım yapacaklarını

ifade etmeleriyle önümüzdeki dönemlerde yatırımların yeniden yükselmesi ve yatırım

profilinde ağırlığın hizmetler alanından imalat alanına doğru kayması beklenmektedir.

115Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Belçika Ülke Raporu, http://www.btso.org.tr/documents/publication/6.pdf, 2014: 5

123123

Grafik 4.9. Türkiye’nin Belçika ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur. 4.4.6. İngiltere

İngiltere’nin Türkiye’de yaptığı yatırımlar genellikle AB-28 ülke

standartlarının altında olmasına karşın, 2008, 2011 ve 2012 yıllarında bu standartların

üzerine çıkmıştır. 2008 yılında 1,3 milyar dolara yükselen yatırımlar, 2012 yılında 2

milyar dolara ulaşmıştır. 2014 Ekim ayı verilerine göre Türkiye’de faaliyet gösteren

İngiliz şirketlerin sayısı 2.760’a ulaşmıştır.116 Bu şirketler arasında British Airways,

HSBC, Tesco, BP, Shell, Unilever, Vodafone, Marks and Spencers, Harvey Nichols,

Cadbury Schweppes, Commercial Union, Debenhams ve Aviva vb. gibi geniş pazar

paylarına sahip çok sayıda İngiliz firma bulunmaktadır.

İngiltere Türkiye’de en çok altyapı, enerji, gıda, turizm, finans ve

telekomünikasyon alanlarında yatırım yapmaktadır. İngiliz Warwick Üniversitesi

bünyesinde faaliyet gösteren WMG (Warwick Manufacturing Group) ile TÜBİTAK

arasında 27 Ekim 2011 tarihinde Yenilik ve Teknoloji Merkezi kurulması yönünde

116 Ekonomi Bakanlığı, 2014: 9

0

1000

2000

3000

4000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Belcika

124

124

işbirliği anlaşması imzalanmış ve İngiltere, ülkemizde AR-GE alanında da faaliyet

göstermeye başlamıştır. Türkiye’de kurulan bu merkez, aşağıdaki faaliyet alanlarını

kapsamaktadır:

Ulusal ve uluslararası sanayiye yönelik yenilik çözümleri üretilmesi,

İş dünyasına yönelik akademik lisans ve yüksek lisans programlarının

açılması,

Rekabetçi yeteneklerin geliştirilmesi için yöneticilere yönelik özel eğitim

programlarının düzenlenmesi,

Sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda, Türkiye’de bir ilk olacak olan

eşzamanlı ve modüler endüstriyel doktora programlarının açılması,

Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde teknolojik olarak mesafe almak

istediği havacılık, sağlık, savunma sanayii, raylı taşıma, otomotiv sanayii,

siber güvenlik vb. sektörlerde AR-GE faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve

ilgili alanlarda teknoloji transfer çalışmaları yapılması.

2012 yılında BveS şeklinde gerçekleşen Anadolu Efes’in hisselerinin 1,9

milyar dolar değerle İngiltere menşeli SAB Miller’a satışı ile İngiltere’den gelen

yatırımlar zirveye ulaşmıştır. Böylece 2012 yılındaki İngiltere kaynaklı yatırımlar

içerisinde en büyük payı gıda-içecek sektörü almıştır.

125125

Grafik 4.10. Türkiye’nin İngiltere ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.7. Lüksemburg

AB’nin en istikrarlı, yüksek kişi başına gelire ve yüksek büyüme hızına sahip

ülkelerinden ve dünyada önde gelen finans merkezlerinden biri olan Lüksemburg’un

ülkemizde yatırım yapması ülkemiz açısından önem taşımaktadır. Lüksemburg,

ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci yatırım fonu merkezine sahip ülke

konumundadır.

2006 yılına kadar Lüksemburg’dan ülkemize gelen yatırımlar OECD, AB-28

ve tüm ülke standartlarında gerçekleşmiş, 2006 yılından itibaren ise potansiyel

seviyenin üzerine çıkmıştır. Özellikle 2008 yılında Lüksemburg menşeli gelen DYY,

3 milyar dolar ile zirveye ulaşmıştır. 2008 yılında Migros’un yüzde 50,8 hissesinin

Lüksemburg merkezli Moonlight Capital S.A. tarafından satın alınmasıyla ülkemize

1,9 milyar dolar tutarında DYY girişi olmuş, buna ek olarak Lüksemburg merkezli

ÇUŞ’ların gayrimenkul sektörüne yönelik yatırımlarını artırmasıyla ülkemize gelen

DYY miktarı artmıştır.

0

500

1000

1500

2000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Ingiltere

126126

2011 yılında ise, 555 milyon dolar olan Lüksemburg kaynaklı doğrudan

yatırım, 2012 yılında yaklaşık 2 kat artarak 1,3 milyar dolar seviyesinde

gerçekleşmiştir. Bu yükselişte Polimer Kauçuk Sanayi ve Pazarlama A.Ş.’nin

hisselerinin bir kısmının Eaton Corporation’a 371 milyon dolarlık satışının ve Proteger

Güvenlik Sistemleri A.Ş.’nin Proteger Investment SARL’ye 207 milyon dolarlık

satışının önemli bir rolü olmuştur.

Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi

(Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.8. Yunanistan

Türkiye’ye Yunanistan’dan gelen DYY’ler genellikle BveS ve bankacılık

sektörüne yönelik yatırımlardır. Grafik 4.12’de görüldüğü üzere Türkiye, 2006 ve

2007 yıllarında AB-28 ülkelerine yapılan DYY standartlarının üzerine çıkmış ve daha

sonra krizin de etkisiyle düşmüştür. 2006 yılında Finansbank’ın yüzde 46’lık hisse

payının Yunan National Bank of Greece tarafından 2,76 milyar dolara satın almasıyla

Yunanistan’dan gelen DYY miktarı yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmıştır. 2007 yılında

0

1000

2000

3000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Luksemburg

127126

2011 yılında ise, 555 milyon dolar olan Lüksemburg kaynaklı doğrudan

yatırım, 2012 yılında yaklaşık 2 kat artarak 1,3 milyar dolar seviyesinde

gerçekleşmiştir. Bu yükselişte Polimer Kauçuk Sanayi ve Pazarlama A.Ş.’nin

hisselerinin bir kısmının Eaton Corporation’a 371 milyon dolarlık satışının ve Proteger

Güvenlik Sistemleri A.Ş.’nin Proteger Investment SARL’ye 207 milyon dolarlık

satışının önemli bir rolü olmuştur.

Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi

(Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.8. Yunanistan

Türkiye’ye Yunanistan’dan gelen DYY’ler genellikle BveS ve bankacılık

sektörüne yönelik yatırımlardır. Grafik 4.12’de görüldüğü üzere Türkiye, 2006 ve

2007 yıllarında AB-28 ülkelerine yapılan DYY standartlarının üzerine çıkmış ve daha

sonra krizin de etkisiyle düşmüştür. 2006 yılında Finansbank’ın yüzde 46’lık hisse

payının Yunan National Bank of Greece tarafından 2,76 milyar dolara satın almasıyla

Yunanistan’dan gelen DYY miktarı yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmıştır. 2007 yılında

0

1000

2000

3000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Luksemburg

127

ise yine Finansbank’ın borsadan çağrı yoluyla toplanan hisseleri için 2007 yılında 2,3

milyar dolar tutarında Yunanistan kaynaklı sermaye girişi ile bankacılık sektöründeki

EFG Eurobank’ın Tekfenbank’ın yüzde 70 oranındaki hissesi için ödediği 180 milyon

dolarlık tutar sonucunda yatırımlar potansiyelin üzerinde gerçekleşmiştir. 2008-2012

döneminde ise özellikle Yunanistan’ın küresel finansal krizden ciddi oranda

etkilenmesinden dolayı ülkemize bu ülkeden gelen DYY’lerde düşüş olmuştur.

Grafik 4.12. Türkiye’nin Yunanistan ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.9. Fransa

Fransa’nın genellikle diğer Avrupa ülkeleri, ABD ve İsviçre’ye yatırım

yapmayı tercih etmesi, Türkiye’ye yaptığı DYY’nin AB-28 ve OECD ülke

standartlarının altında kalmasına neden olmuştur. Avrupa ülkelerinden özellikle

Belçika, Hollanda, İtalya ve İngiltere Fransızlar tarafından en çok yatırım yapılan

ülkelerdir. Grafik 4.13’de görüldüğü üzere, 2005 yılına kadar potansiyele yakın

seviyelerde seyreden Fransa’dan ülkemize gelen DYY’ler, 2005 yılında zirveye

ulaşarak 2,1 milyar dolara yükselmiştir. ABD menşeli GE Consumer Finance

0

1000

2000

3000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Yunanistan

128128

tarafından Garanti Bankası’nın satın alınan hisseleri için ödenen 1,8 milyar dolarlık

DYY girişinin Fransa üzerinden transfer edilmesi, ödemeler dengesi kayıtlarına

Fransa’dan gelen DYY olarak geçmiştir. Dolayısıyla 2005 yılında Fransa’nın

doğrudan bir yatırımı söz konusu değildir.

2006 yılında Başak Sigorta’nın Fransız Groupama tarafından satın alınması,

bankacılık ve finans alanında ülkemize giren DYY’lerde artışa neden olmuştur.

Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.10. İspanya

İspanya’dan ülkemize gelen DYY’ler 2007 yılına kadar OECD standartlarına

yaklaşık bir seviyede seyretmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında sırasıyla 583 ve 838 milyon

dolar seviyelerine yükselen DYY girişleri, genellikle tüm ülke standartlarında

seyretmiştir. 2011 yılında ise 2,2 milyar dolara yükselmiştir. Bu yükseliş, İspanyol

Banco Bilbao Vizcaya Argentaria S.A. (BBVA) şirketinin Garanti Bankası

hisselerinin yüzde 6,3’lük kısmını yaklaşık 2 milyar dolara satın alması sonucunda

gerçekleşmiştir. Ayrıca General Electric'e ait yüzde 18,6’lık Garanti Bankası payını

0

500

1000

1500

2000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Fransa

129128

tarafından Garanti Bankası’nın satın alınan hisseleri için ödenen 1,8 milyar dolarlık

DYY girişinin Fransa üzerinden transfer edilmesi, ödemeler dengesi kayıtlarına

Fransa’dan gelen DYY olarak geçmiştir. Dolayısıyla 2005 yılında Fransa’nın

doğrudan bir yatırımı söz konusu değildir.

2006 yılında Başak Sigorta’nın Fransız Groupama tarafından satın alınması,

bankacılık ve finans alanında ülkemize giren DYY’lerde artışa neden olmuştur.

Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

4.4.10. İspanya

İspanya’dan ülkemize gelen DYY’ler 2007 yılına kadar OECD standartlarına

yaklaşık bir seviyede seyretmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında sırasıyla 583 ve 838 milyon

dolar seviyelerine yükselen DYY girişleri, genellikle tüm ülke standartlarında

seyretmiştir. 2011 yılında ise 2,2 milyar dolara yükselmiştir. Bu yükseliş, İspanyol

Banco Bilbao Vizcaya Argentaria S.A. (BBVA) şirketinin Garanti Bankası

hisselerinin yüzde 6,3’lük kısmını yaklaşık 2 milyar dolara satın alması sonucunda

gerçekleşmiştir. Ayrıca General Electric'e ait yüzde 18,6’lık Garanti Bankası payını

0

500

1000

1500

2000

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Fransa

129

3,7 milyar dolara satın alan BBVA şirketi, son olarak 2,5 milyar dolara yüzde 14,9’luk

hisse payını da satın alarak bankadaki hisse oranını yüzde 39,9’a çıkarmıştır. Tüm bu

gelişmeler neticesinde İspanya, 2002-2012 yıllarında Türkiye’ye ortalamada en fazla

DYY yapan ülkeler arasında 10. sırada yer almıştır.

Türkiye'de bankacılık, sigortacılık, ulaştırma, tekstil ve otomotiv alanlarında

yatırımları bulunan, BBVA, CAF, Inditex, Mapfre, Essentium, Comsa, Mango,

Tecnicas Reunidas ve Gestamp firmaları İspanyol firmalar arasında yer almaktadır.

Grafik 4.14. Türkiye’nin İspanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

0

500

1000

1500

2000

2500

Mily

on $

2001 2004 2007 2010 2012

Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28

Ispanya

130130

5. GENEL DEĞERLENDİRME ve POLİTİKA ÖNERİLERİ

Bu çalışmada DYY akımlarını belirleyen faktörler çekim modeli kullanılarak

tespit edilmeye çalışılmıştır. 60 ülke ile yapılan çekim modeli sonuçlarının DYY

literatürünün genel mantığı ile tutarlı olduğu görülmektedir. Yapılan analiz sonucunda,

uzaklık esnekliği negatif ve mutlak değer olarak 1’e yakın bir değer almıştır. İki ülke

arasında uzaklıktaki her bir yüzde 10’luk artışın DYY akımını yüzde 7,24 oranında

azaltacağı anlamına gelmektedir. Çekim modelinin diğer bir değişkeni olan komşuluk

değişkeninin katsayısının beklendiği şekilde pozitif bir değer olduğu görülmektedir.

Komşuluğun DYY akımları üzerindeki etkisine bakıldığında, bir ülkenin komşu ülke ile

olan yatırımının, komşu olmayan bir ülke ile olan yatırımına kıyasla 1,42 kat daha fazla

olacağı görülmektedir. İki ülkenin arasında geçmişte kolonyal bir bağ bulunmuş olması

DYY akımını normalin yaklaşık 1,80 katı civarında artırmaktadır.

Kaynak ülke GSYH’sının yüksek olması, söz konusu ülkenin daha fazla

yabancı yatırım yapması olasılığını artıracağı için DYY ile GSYH arasında pozitif ilişki

olması beklenmiş ve yapılan analiz sonucuna göre, kaynak ülke GSYH’sındaki yüzde

1’lik bir artış, ülkenin yapacağı DYY miktarını yüzde 0,848 artırdığı görülmüştür. DYY

çeken ev sahibi ülke açısından değerlendirildiğinde, ev sahibi ülkenin GSYH

değerindeki artış, ülkenin ekonomik istikrarı açısından pozitif bir imaj sergilemesi

nedeniyle yatırımcı ülke için önemli bir gösterge olarak görülmesi beklenmiştir.

Nitekim analiz sonuçlarında ev sahibi ülke GSYH’sındaki yüzde 1’lik artışın, ülkeye

gelen DYY miktarını yüzde 0,664 artırdığı görülmüştür.

Kurumlar vergisi, ülkelerin yatırım kararlarında önemli bir faktör olarak

karşımıza çıkmakta, yatırımcı ülke kar/maliyet analizi yaparken ev sahibi ülkenin

uyguladığı vergi politikasını da gözetmektedir. Dolayısıyla kurumlar vergisi ile DYY

akımları arasındaki ilişkinin negatif olması beklenmiş ve yapılan analizde de literatür

ile uyumlu olarak bu ilişki negatif yönlü çıkmıştır. Analizde ev sahibi ülkenin kurumlar

vergisinde yüzde 1’lik artışın, DYY akımının miktarını yüzde 0,392 azaltacağı

sonucuna ulaşılmıştır.

Yönetişim, yatırımcının uluslararası yatırım kararı almasında ve risk

değerlendirmesi yapmada önemli bir kriterdir. Gerek kaynak ülkenin gerekse ev sahibi

ülkenin iyi yönetişim değerlerine sahip olması, uluslararası yatırım akımlarını pozitif

131131

yönde etkileyen bir faktördür. Düşünceyi ifade etme ve hesap verebilirlik, politik istikrar

ve şiddet olaylarının olmaması, yönetim etkinliği, düzenlemelerin kalitesi, hukuk

kuralları ve yolsuzluğun kontrolü alt kriterlerin değerlendirilmesiyle oluşturulan

yönetişim belirleyici değeri, yapılan analizde özellikle kaynak ülke için daha önemli bir

değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ana şirketi ve yönetim merkezini

çoğunlukla kendi ülkelerinde bulunduran ve diğer ülkelere şube açma yoluyla yatırımı

tercih eden ÇUŞ’ların bu kararına da paralel bir yapı sergilemektedir. Yapılan analiz

sonucunda ÇUŞ’lar için yatırım yapacakları ülkenin politik istikrarı, hukuk kurallarının

işlerliği, yönetimin etkinliği gibi kriterler önemli faktörler olmasına karşın, ekonomik,

coğrafi ve kültürel maliyetler kadar önem arz etmediği görülmüştür. Analiz sonuçlarına

göre, kaynak ülkenin yönetişim alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında

DYY akımları yüzde 1,860 artmakta iken, ev sahibi ülkenin yönetişim alanındaki

gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında DYY akımı yüzde 0,204 artmaktadır.

Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık alanındaki yeterliliği DYY çekme

açısından belirleyici bir diğer faktördür. ÇUŞ’ların genellikle finansal kaynaklara

erişimin kalitesinin daha yüksek olduğu ülkelere yatırım yapması beklenmektedir.

Yapılan analizde söz konusu değişkenin yüzde 1 artması halinde, DYY akımının yüzde

0,150 artacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Çekim modeli tüm ülkeler yerine OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri ile

yapıldığında model sonuçlarında bazı değişiklikler görülmüştür. OECD ülkeleri, görece

gelişmiş ülke ağırlıklı bir gruptur. Nitekim yapılan analiz sonucunda da ülkelerin

gelişmişlik düzeyi arttıkça yatırımcılar için gerek kendi ülkelerinde gerekse yatırım

yaptıkları diğer gelişmiş ülkelerde “iyi yönetişim”in daha önemli bir faktör olarak

karşımıza çıktığı görülmüştür.

AB-28 ülke grubuna baktığımızda, komşuluk, kolonyal bağ, toplam vergi ve

finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterlilik değişkenlerinin istatistiki olarak

anlamsız olduğu göze çarpmaktadır. Sınırların ortadan kalktığı ve ortak üst kurumlar

tarafından yönetilen ülke birliklerinde bu durumun ortaya çıkması olağandır. Nitekim

aynı politik ve iktisadi birlik içinde yer alan ülkeler arasında yatırım kararları alınırken

söz konusu değişkenler belirgin düzeyde önem arz etmeyecektir. Anlamsız olan

132132

değişkenler modelden çıkarıldığında modelin, çoğunlukla gelişmiş ülkelerden oluşan

OECD ülke grubuyla hemen hemen aynı sonuçları verdiği görülmüştür.

Çekim modeli, Dünya Bankasının yüksek ve orta gelirli ülkeler ayrımı

kullanılarak bu iki grup arasındaki DYY akımları için de kullanılmıştır. Yapılan analize

göre gerek yüksek gelirli ülkelerin her iki gruba, gerekse orta gelirli ülkelerin her iki

gruba olan DYY akımlarında kaynak ülke ve ev sahibi ülke GSYH’ları ile uzaklığın,

oldukça önem arz ettiği görülmüştür. Komşuluk ise sadece orta gelirli ülkeler arasındaki

DYY akımlarında anlamlıdır. Orta gelirli ülkelerin aldıkları yatırım kararlarında uzaklık

maliyetlerinin daha fazla öneme sahip olmasının bu duruma neden olduğu

düşünülmektedir. Ortak dil yüksek gelirlilerin kendi aralarında ve orta gelirlilerin

yüksek gelirli ülkelere yaptıkları yatırım kararında önemli bir faktörken kolonyal bağ

sadece yüksek gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkeler arasındaki DYY akımlarında ciddi

bir etkiye sahiptir.

Ortak dil ile benzer şekilde kurumlar vergisinin de yüksek gelirli ülkelerin

kendi aralarında ve orta gelirli ülkeler ile olan DYY akımlarında önemli bir faktör

olduğu görülmektedir. İyi yönetişimin derecesi ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile

paralel bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla kaynak ülkenin yüksek gelirli ülke olduğu

durumlarda yönetişim değişkeninin beklenen paralelinde anlamlı olduğu görülmüştür.

Ancak ülkelerin yatırım kararları alırken iyi yönetişimin ekonomik ve coğrafi faktörler

kadar önem arz etmediği model sonuçlarından görülmektedir.

Türkiye’ye gelen DYY’lerin genel görünümüne bakıldığında çoğunlukla

yüksek gelirli ülkelerden gelen yatırımlara ev sahipliği yapıldığı görülmektedir.

Dolayısıyla değerlendirme yaparken yüksek gelirli ülkelerden orta gelirli ülkelere gelen

DYY’ler kategorisi (Y→O) temel alınmalıdır. Buna göre, Türkiye’ye daha fazla DYY

çekebilmek için GSYH değerimiz önem taşımaktadır. GSYH’da yaşanacak yüzde 1’lik

bir artış, ülkemize gelen DYY’yi yüzde 0,763 oranında artırabilecektir. Uzaklık, söz

konusu ülke grubunda diğer gelir gruplarına kıyasla daha önemli bir faktör olarak

karşımıza çıkmaktadır. Ülkeler arasında uzaklıkta her yüzde 1’lik artış, DYY’yi yüzde

0,831 azaltabilecektir. Buna paralel olarak Türkiye komşu ülkelerden 0,584 kat daha

fazla DYY çekebilme fırsatına da sahiptir. Ortak dil Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke

grubu için çok önemli bir faktör olarak görünmemektedir. Nitekim ortak dil unsuru,

133133

Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke grubunda sadece 0,177 kat daha fazla DYY çekme

olanağı sağlamaktadır. Ortak tarih ve kültürün farklı bir ifadesi olan kolonyal bağın

olması söz konusu ülke grubunda oldukça önem arz etmektedir. Dolayısıyla kolonyal

bağın olması, Türkiye’ye gelen DYY’lerde 1,501 kat artış yaratabilecektir. Kurumlar

vergisi de diğer ülke gruplarına nazaran söz konusu ülke grubunda diğer önemli

etkenlerden biridir. Kurumlar vergisinde yüzde 1’lik bir artış, Türkiye’ye gelen

DYY’lerde yüzde 0,674 oranında bir azalmaya neden olabilecektir. Yönetişim ise bizim

gibi daha çok yüksek gelirli ülkelerden DYY çeken ülkeler için önemli bir unsur olarak

görülmemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin yönetişim alanında ilerleme kaydetmesi,

ülkemize gelen DYY miktarında ciddi bir artış yaratmayabilecektir. Nitekim modelde

yönetişim değişkeninin katsayısının 0,0477 olduğu görülmektedir. Finansal piyasaların

gelişmişlik düzeyindeki yüzde 1’lik artış ülkemize gelen DYY’leri yüzde 0,308

artırabilecektir.

Modelin temel bulgularından yola çıkarak uzaklık faktörünün ülkemiz için

önem taşıdığı ve bu nedenle Türkiye’nin yakın mesafedeki ülkelerle olan yatırım

ilişkilerini güçlendirmesi gerektiği görülmektedir. Türkiye’ye genellikle yakın

ülkelerden yatırım gelmekle birlikte bu yatırımların büyük çoğunluğunun birleşme ve

satın almalar şeklinde olduğu görülmektedir. Söz konusu yatırımların niteliği sıfırdan

yatırımlara dönüşebildiği ölçüde Türkiye’nin daha fazla yarar sağlaması söz konusudur.

Yine geçmişte Türkiye ile birlikte aynı devletin parçası olan ülkelerle yatırım yapmak

avantajlı olduğumuz diğer bir husustur. Tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu

Balkanlar ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Romanya, Polonya, Bulgaristan,

Hırvatistan, Macaristan, İsrail gibi ülkelerle yabancı yatırım potansiyelimizin olduğu

görülmekle birlikte bu ülkeler, yatırım yapmaktan ziyade DYY çeken ülkelerdir. Bu

nedenle tarihi ve kültürel bağ fırsatını avantaja çevirme olanağımızın pek mümkün

olmadığı görülmektedir. Bulgaristan’da yüzde 10, İrlanda’da yüzde 12,5, Romanya’da

yüzde 16, Polonya’da yüzde 19 ve Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 19 olan kurumlar vergisi

oranı, bu ülkeleri yatırımcılar için cazip hale getirmektedir. Türkiye’nin de kurumlar

vergisi alanında yapacağı reformlar, ülkemize gelecek yatırımları teşvik etme

bakımından önem arz etmektedir. Diğer taraftan Çin’in yabancı yatırımcıların

yatırımdan elde ettikleri karları yeniden yatırım olarak değerlendirmeleri durumunda

134134

ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 40’ını, yüksek teknoloji gerektiren

belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az beş yıllık faaliyet göstermeleri

durumunda ise tamamını geri alma imkânı tanıyan vergi politikalarının uygulanabilirliği

tartışılabilir. Vergi sistemi daha çok yüksek teknolojili üretimi destekleyecek şekilde

yeniden revize edilebilir.

Türkiye’de gerek planlı kalkınma öncesi dönemde, gerek 1980 öncesi planlı

dönemde ve gerekse 1980 sonrası planlı dönemde yabancı yatırımlar her zaman ülke

gündeminde yer almıştır. Nitekim gelinen noktada Onuncu Kalkınma Planı ve bu

çerçevede hazırlanan İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm

Programında ülkeye daha fazla DYY girişi hedeflenmiştir. Türkiye’ye daha fazla DYY

girişinin teşvik edilmesi için Türkiye’nin gerçekleşen yatırım düzeyi ile potansiyel

yatırım düzeyinin kıyası önem taşımaktadır. İncelenen 60 ülkenin yarısına yakınında

potansiyel yatırımın gerçekleşmeye dönüşemediği tespit edilmiştir. Örneğin, İsrail,

İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya gibi ülkelerden daha fazla yatırım çekebilecek

potansiyelimizin olduğu görülmektedir. Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülke

dördüncü bölümde detaylı olarak incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Almanya

dışında diğer dokuz ülkenin ülkemizde yaptıkları yatırımın potansiyele yakın ya da

potansiyelin üzerinde olduğu görülmüştür. Ancak yapılan yatırımların neredeyse

tamamına yakınının birleşme ve satın alma şeklinde olduğu ve finans alanında yapıldığı

gözlenmiştir. Bu nedenle potansiyelin altında yatırım yapan ülkeleri potansiyel seviyeye

çıkaracak ve daha çok sıfırdan yatırımlara ev sahipliği yapılacak alanlara öncelik

verilmesi önemlidir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap

Emirlikleri “potansiyelin oldukça üzerinde”; Rusya, İspanya, Malezya, Ürdün,

Yunanistan, ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, Letonya ve

Portekiz’den “potansiyelin üzerinde”; Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya,

Katar, G. Kore ve Singapur’dan “potansiyel ve potansiyele yakın seviyede”; Danimarka,

İsrail, İsveç, Japonya ve Kanada’dan ise “potansiyelin altında” DYY çektiğimiz

görülmüştür. Türkiye’nin uzaklık, komşuluk, ortak kültür ve/veya ortak kolonyal bağlar

açısından avantajlı olduğu bazı Balkan ülkeleri ve diğer Avrupa ülkelerindeki fırsatları

değerlendirebilmesi önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye’ye bu bölgelerden gelen

DYY’ler potansiyel veya potansiyelin üzeri seviyede olsa bile yatırımın niteliğini daha

135134

ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 40’ını, yüksek teknoloji gerektiren

belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az beş yıllık faaliyet göstermeleri

durumunda ise tamamını geri alma imkânı tanıyan vergi politikalarının uygulanabilirliği

tartışılabilir. Vergi sistemi daha çok yüksek teknolojili üretimi destekleyecek şekilde

yeniden revize edilebilir.

Türkiye’de gerek planlı kalkınma öncesi dönemde, gerek 1980 öncesi planlı

dönemde ve gerekse 1980 sonrası planlı dönemde yabancı yatırımlar her zaman ülke

gündeminde yer almıştır. Nitekim gelinen noktada Onuncu Kalkınma Planı ve bu

çerçevede hazırlanan İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm

Programında ülkeye daha fazla DYY girişi hedeflenmiştir. Türkiye’ye daha fazla DYY

girişinin teşvik edilmesi için Türkiye’nin gerçekleşen yatırım düzeyi ile potansiyel

yatırım düzeyinin kıyası önem taşımaktadır. İncelenen 60 ülkenin yarısına yakınında

potansiyel yatırımın gerçekleşmeye dönüşemediği tespit edilmiştir. Örneğin, İsrail,

İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya gibi ülkelerden daha fazla yatırım çekebilecek

potansiyelimizin olduğu görülmektedir. Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülke

dördüncü bölümde detaylı olarak incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Almanya

dışında diğer dokuz ülkenin ülkemizde yaptıkları yatırımın potansiyele yakın ya da

potansiyelin üzerinde olduğu görülmüştür. Ancak yapılan yatırımların neredeyse

tamamına yakınının birleşme ve satın alma şeklinde olduğu ve finans alanında yapıldığı

gözlenmiştir. Bu nedenle potansiyelin altında yatırım yapan ülkeleri potansiyel seviyeye

çıkaracak ve daha çok sıfırdan yatırımlara ev sahipliği yapılacak alanlara öncelik

verilmesi önemlidir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap

Emirlikleri “potansiyelin oldukça üzerinde”; Rusya, İspanya, Malezya, Ürdün,

Yunanistan, ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, Letonya ve

Portekiz’den “potansiyelin üzerinde”; Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya,

Katar, G. Kore ve Singapur’dan “potansiyel ve potansiyele yakın seviyede”; Danimarka,

İsrail, İsveç, Japonya ve Kanada’dan ise “potansiyelin altında” DYY çektiğimiz

görülmüştür. Türkiye’nin uzaklık, komşuluk, ortak kültür ve/veya ortak kolonyal bağlar

açısından avantajlı olduğu bazı Balkan ülkeleri ve diğer Avrupa ülkelerindeki fırsatları

değerlendirebilmesi önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye’ye bu bölgelerden gelen

DYY’ler potansiyel veya potansiyelin üzeri seviyede olsa bile yatırımın niteliğini daha

135

çok sıfırdan yatırımlara dönüştürecek ikili veya bölgesel yatırım ilişkilerine ağırlık

verilmesi, özel yatırım bölge ayrıcalıkları tanınması, vergi avantajı sağlanması, yeni

işletme kuruluş kolaylığının artırılması, işe başlamada yaşanan bürokratik engellerin

azaltılması, enerji maliyeti avantajı tanınması ve finansman kolaylığı sağlanması gibi

teşvik politikaları önem arz etmektedir.

Son dönemlerde yüksek teknolojili ürünlerin üretimi ülkeler açısından

küresel rekabet gücünün artırılmasında büyük önem taşımaktadır. Türkiye’ye gelen

DYY’lerin teknoloji düzeyi açısından genel görünümüne baktığımızda yüzde 8 gibi

düşük bir paya sahip kısmının ileri teknoloji getirdiği görülmektedir. Yüzde 40’lık

yüksek bir pay ise, mevcutta yurtiçi kaynaklarımızda sahip olduğumuz düşük ve orta-

düşük seviyede teknolojiyi getirmektedir. Dolayısıyla yüksek teknolojili ürünlerin

üretilmesine olanak tanıyan DYY’lerin ülkeye girişini teşvik edecek önlemler alınması

gerekmektedir. Mesleki eğitimin yaygınlaştırılması, altyapı iyileştirmeleri ve kamu-özel

ortaklıklarının kurulması veya sayılarının artırılmasıyla hem ülkemizin küresel tedarik

zincirine yeni bir üretim tesisi kurulması yoluyla eklemlenmesi, hem de yüksek

teknolojili ürünlerin ülkeye girişi sağlanabilir.

2012 yılından bu yana uygulanan yeni teşvik sistemiyle birlikte Türkiye’de

vergi istisnası, muafiyeti ve indirimi; sosyal sigortalar prim desteği; faiz desteği; arazi

tahsisi ve KDV iadesi gibi teşvikler uygulanmaktadır. Ayrıca bölge bazlı teşvik

uygulamaları sayesinde bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları giderilmeye çalışılarak

kalkınmada öncelikli yörelerin daha çok desteklenmesi gözetilmektedir. Bunun yanı sıra

AR-GE kapasitemizi ve rekabet düzeyimizi artıracak 12 önemli yatırım konusu teşvik

kapsamına alınmış ve böylelikle özellikle istihdam yaratacak, üretim kapasitemizi

artıracak, cari dengeye olumlu katkısı olacak imalat sanayinin desteklenmesi

amaçlanmıştır. Yeni Teşvik Sistemiyle teknoloji geliştirme projelerine, kamu-üniversite

işbirliklerine ve ihracata yönelik teşviklere de öncelik verilmektedir. Dolayısıyla 2012

yılı başından bu yana Türkiye, büyüme ve kalkınmasını destekleyecek türden

yatırımların ülkeye girişine ayrıca önem vermektedir. Bu avantajların iyi tanıtılması,

ikili yatırım müzakerelerinde bu olumlu özelliklerin iyi aktarılması, yatırım yapacak

firmalara danışmanlık faaliyetlerinin bürokratik engellere takılmadan hızlı bir şekilde

136

136

yürütülmesi, mevcut teşviklere ek olarak firmalara kurulum desteği gibi bazı destekler

sağlanması ek tedbirler olarak benimsenebilir.

Ayrıca kriz dönemlerinde daha az kırılgan yapıda olduğu ve kolaylıkla ülkeyi

terk etmedikleri için de sıfırdan yatırımlar tercih sebebidir. Bu nedenle Türkiye’nin

BveS’lerden ziyade sıfırdan yatırımları destekleyen politikalara öncelik vermesi önem

arz etmektedir. İhracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, istihdamı artırmak,

doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata

yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla teşvik kapsamında olan özel

yatırım bölgeleri bulunmaktadır. Söz konusu amaç dahilinde değerlendirilen DYY’leri,

bu bölgelerde yatırım yapmanın avantajları hakkında bilgilendirmek ve gerekli

rehberlik hizmetlerini üstlenmek önem taşımaktadır. Gerektiği durumlarda bu bölgeler

için ek mali teşvikler de müzakere edilmelidir.

Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla mevcut konumunu daha ileriye taşıyacak

politika alanlarına yönelmesi gerekmektedir. Türkiye’nin küresel rekabet edebilirlik ve

küresel fırsat endeks değerlerine göre ilerleme kaydetmesi gereken öncelikli politika

alanları işgücü piyasası etkinliğini artırmak, kurumlar ve finans piyasalarının

gelişmişlik düzeyini yükseltmek, iş yapma kolaylığını artırmak, düzenleyici işlemlere

ilişkin engelleri azaltmak, düzenleyici işlemlerin kalitesini yükseltmek ve hukuk

alanındaki eksiklikleri gidermek olarak sıralanabilir. Bu alanlarda atılacak adımlar,

Türkiye’nin küresel DYY’den daha fazla pay almasını sağlayacaktır.

Bu tez, DYY’lerde çekim modelinin kullanılması açısından şu ana kadar

Türkiye’de yapılmış olan en kapsamlı çalışmalardan biri olmasına karşın, birçok

çalışmada olduğu gibi sadece ülkeye gelen DYY’ler analiz edilmiştir. Oysaki ülkeden

çıkan DYY’lerin analizi ve ülkelerin diğer ülkelere yaptıkları yatırımların büyüme ve

kalkınmalarını ne yönde etkilediğinin tespiti de önem arz etmektedir. Bundan sonraki

çalışmalarda dünya genelinde ülkelerin yurtdışına yatırım yapılması yönünde

uyguladıkları DYY politikalarının incelenmesinin ve giden DYY’lere yönelik analizler

yapılmasının bu alandaki boşluğun giderilmesi açısından faydalı olacağı

düşünülmektedir.

137137

6. SONUÇ

Ülkeler büyüme ve kalkınmalarını desteklemenin yanı sıra DYY girişlerini

cari hesap açıklarının finansman kaynağı olarak görmekte ve bu nedenle DYY girişlerini

artıracak politikalara öncelik vermektedirler. Özellikle 2008 krizi sonrasında işsizlik

oranlarının yükseldiği ve zayıf küresel toparlanmadan kaynaklanan cari açıkların arttığı

mevcut konjonktürde ihracatlarını destekleyecek DYY’leri çekmek ülkeler için büyük

önem arz etmektedir.

GOÜ’lere doğru kayan DYY akımlarının yönü özellikle 2008 krizi ile birlikte

küresel DYY girişlerinde dengeleri önemli ölçüde değiştirmiştir. 1990’lı yıllardan bu

yana gelen DYY açısından ülke sıralamalarına bakıldığında özellikle Çin, Rusya ve

Brezilya gibi GOÜ’lerin gösterdiği performans dikkat çekmektedir. GOÜ’lerin avantaj

sağladığı bu eğilim içerisinde Türkiye, en fazla DYY çeken ilk 20 ülke arasında yer

almamaktadır. Türkiye’nin mevcut potansiyelini kullanması ve DYY’leri teşvik edecek

politikalara daha fazla ağırlık vermesi sürdürülebilir büyümenin sağlıklı finansmanı

açısından önem taşımaktadır.

2008 küresel krizi, ülkelerin sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek

politikalara daha fazla ağırlık vermesini gerekli kılmıştır. DYY’ler ile ilgili politikalara

bu etkiler yansımıştır. Sermaye, teknoloji, insan kaynakları ve yönetim, ticaret ve

rekabetçilik ile çevre olmak üzere beş önemli kanal aracılığıyla ülkelerin kalkınmalarını

destekleyecek DYY’lere öncelik verilmesi ayrıca önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede

geliştirilecek politikalar da sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek DYY’lerin

cezbedilmesi üzerine inşa edilmiştir. Ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için yeni

politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım politikaları

almaya başlamıştır.

Yatırımcılar, DYY’lerde lokasyon seçimi yaparken yatırım yapacakları

ülkelerdeki yasal düzenlemelerin kalitesi, piyasaya giriş engellerinin olup olmadığı,

ekonomik temellerin ne düzeyde olduğu, ülkenin küresel rekabet düzeyinin ve iş yapma

kolaylığının ne seviyede olduğu gibi unsurları dikkate almaktadır. Dolayısıyla ülkelerin

bu alanlarda nispeten daha iyi bir konuma sahip olması diğer ülkelere kıyasla daha fazla

DYY çekmesine neden olmaktadır. Ancak ülkelerin daha fazla DYY çekmelerini

sağlayacak kontrol edilebilir faktörler olduğu kadar kontrol edilemez bir takım faktörler

138138

de bulunmaktadır. Bu kontrol edilemez faktörlerin uluslararası DYY akımlarında

boyutunun ne olduğunun tespitinin önemli olduğu görülmüş ve bu nedenle bu çalışmada

uluslararası doğrudan yabancı yatırımlar için çekim modeli oluşturularak diğer

ekonomik faktörlerin yanı sıra kontrol edilemez coğrafi ve kültürel faktörlerin etkisi

analiz edilmiştir. Bu çerçevede ortak dil, komşuluk ve ortak kültür kukla değişkenleri

ile uzaklık değişkeni modele dahil edilmiştir. OECD ve AB gibi herhangi bir birlik

içinde yer almanın da model sonuçlarını değiştirdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra

gelir gruplarına göre ülkeler arasında DYY akımlarını etkileyen faktörler de

değerlendirilmiştir. Türkiye’nin DYY haritası incelendiğinde çoğunlukla yüksek gelirli

ülkelerden DYY çektiğimiz dikkate alınırsa, ortak dil ve yönetişim unsurlarının diğer

ülke gruplarında olduğu gibi önem arz etmediği, buna karşın kurumlar vergisi, uzaklık,

kolonyal bağın diğer ülke gruplarına göre daha önemli olduğu görülmüştür. Ancak

kolonyal bağımızın olduğu117 Ermenistan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, İran, Irak

ve Suriye gibi ülkeler daha çok DYY yapmak yerine DYY çekmek için politikalar

sürdürmektedir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde söz konusu ülkelerden yatırım

gelmesi yönünden çok istifade edebileceğimiz olanaklar bulunmamaktadır.

Türkiye’nin yatırım potansiyelinin tespiti, uygulanacak yatırım stratejisinin

belirlenmesinde önemli bir faktördür. Bu bağlamda Türkiye’nin 60 ülke ile yatırım

potansiyeli hesaplanmıştır. 2002-2012 döneminde ortalamada en fazla yatırım yapan

Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan,

Fransa ve İspanya ise detaylı olarak incelenmiş, Almanya dışında potansiyele yakın

veya potansiyelin üzerinde yatırım yaptığı görülen bu ülkelerden gelen yatırımların

bizim büyüme ve kalkınma hedeflerimizle uyumlu olup olmadığı tespit edilmeye

çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda en fazla yatırım çektiğimiz bu ülkelerden

gelen yatırımların da genellikle birleşme ve satın almalar şeklinde olduğu, sıfırdan

yatırımlarla gelen DYY miktarının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Gerek birleşme

ve satın alamalar yoluyla gelen DYY’lerin yabancı yatırımcı açısından kuruluş vb.

maliyetler içermemesi, gerekse finans ve bankacılık sektörünün olası bir krizden en

fazla etkilenecek alanların başında yer alması sebebiyle gelen sermayenin ilerleyen

117 CEPII veri tabanına göre kolonyal bağımızın olduğu ülkeler Arnavutluk, Ermenistan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, Irak, Lübnan, Libya, Makedonya, Filistin, Romanya, Suriye, Tunus, Yemen, Sırbistan ve Karadağ olarak tanımlanmıştır.

139138

de bulunmaktadır. Bu kontrol edilemez faktörlerin uluslararası DYY akımlarında

boyutunun ne olduğunun tespitinin önemli olduğu görülmüş ve bu nedenle bu çalışmada

uluslararası doğrudan yabancı yatırımlar için çekim modeli oluşturularak diğer

ekonomik faktörlerin yanı sıra kontrol edilemez coğrafi ve kültürel faktörlerin etkisi

analiz edilmiştir. Bu çerçevede ortak dil, komşuluk ve ortak kültür kukla değişkenleri

ile uzaklık değişkeni modele dahil edilmiştir. OECD ve AB gibi herhangi bir birlik

içinde yer almanın da model sonuçlarını değiştirdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra

gelir gruplarına göre ülkeler arasında DYY akımlarını etkileyen faktörler de

değerlendirilmiştir. Türkiye’nin DYY haritası incelendiğinde çoğunlukla yüksek gelirli

ülkelerden DYY çektiğimiz dikkate alınırsa, ortak dil ve yönetişim unsurlarının diğer

ülke gruplarında olduğu gibi önem arz etmediği, buna karşın kurumlar vergisi, uzaklık,

kolonyal bağın diğer ülke gruplarına göre daha önemli olduğu görülmüştür. Ancak

kolonyal bağımızın olduğu117 Ermenistan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, İran, Irak

ve Suriye gibi ülkeler daha çok DYY yapmak yerine DYY çekmek için politikalar

sürdürmektedir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde söz konusu ülkelerden yatırım

gelmesi yönünden çok istifade edebileceğimiz olanaklar bulunmamaktadır.

Türkiye’nin yatırım potansiyelinin tespiti, uygulanacak yatırım stratejisinin

belirlenmesinde önemli bir faktördür. Bu bağlamda Türkiye’nin 60 ülke ile yatırım

potansiyeli hesaplanmıştır. 2002-2012 döneminde ortalamada en fazla yatırım yapan

Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan,

Fransa ve İspanya ise detaylı olarak incelenmiş, Almanya dışında potansiyele yakın

veya potansiyelin üzerinde yatırım yaptığı görülen bu ülkelerden gelen yatırımların

bizim büyüme ve kalkınma hedeflerimizle uyumlu olup olmadığı tespit edilmeye

çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda en fazla yatırım çektiğimiz bu ülkelerden

gelen yatırımların da genellikle birleşme ve satın almalar şeklinde olduğu, sıfırdan

yatırımlarla gelen DYY miktarının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Gerek birleşme

ve satın alamalar yoluyla gelen DYY’lerin yabancı yatırımcı açısından kuruluş vb.

maliyetler içermemesi, gerekse finans ve bankacılık sektörünün olası bir krizden en

fazla etkilenecek alanların başında yer alması sebebiyle gelen sermayenin ilerleyen

117 CEPII veri tabanına göre kolonyal bağımızın olduğu ülkeler Arnavutluk, Ermenistan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, Irak, Lübnan, Libya, Makedonya, Filistin, Romanya, Suriye, Tunus, Yemen, Sırbistan ve Karadağ olarak tanımlanmıştır.

139

yıllarda ani çıkışları da olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’ye gelen DYY’ler yapısı gereği

genellikle istihdam yaratan, know-how ve yüksek teknoloji getiren, AR-GE alanında

katkı sağlayan, kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyici nitelikte olmamıştır. Bu

nedenle, Türkiye’ye gelen DYY’lerin fiziki sermaye birikimini destekleyerek ülke

kalkınmasına pozitif katkı sağlayacak ve ülkeye giren sermayenin uzun vadeli

kalıcılığını sağlayacak alanlarda olması oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle

özellikle yüksek işsizlik oranı ve cari açık problemi olan Türkiye gibi ülkeler için

sıfırdan yatırımları cezbedecek politikaların uygulanması tercih edilmelidir.

Türkiye’nin yüksek teknolojili, yeni bir iş alanı yaratan yahut mevcut iş alanını

genişleten, yeni bir sermaye stoku yaratan, çıktı miktarını ve istihdamı artıran doğrudan

yabancı yatırımlar olarak tanımlanan sıfırdan yatırımlara daha fazla ihtiyacı

bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemizin DYY stratejisinin bu doğrultuda belirlenmesi

önem taşımaktadır.

140

140

EK

LE

R

EK

1. Ç

ok U

lusl

u Şi

rket

leri

n G

enel

Yap

ısı,

Ev

Sahi

bi Ü

lked

e A

radı

klar

ı Öze

llikl

er v

e E

tkile

ri

ÇU

Ş’la

rın G

enel

Yap

ısı

E

v Sa

hibi

Ülk

ede

Ara

nan

Öze

llikl

er

Ç

UŞ’

ların

Pot

ansi

yel A

na E

tkile

ri

Aşı

rı Y

aban

cı K

ontro

lün

Ev S

ahib

i Ülk

eye

Etki

leri

Kay

nak:

Glo

bal S

hift

Res

hapi

ng T

he G

loba

l Eco

nom

ic M

ap in

The

21s

t Cen

tury

, s.2

8

Gir

iş Ş

ekli

Y

eni b

irim

lerin

kur

ulm

ası

M

evcu

t bir

firm

anın

satın

al

ınm

ası

Y

erel

bir

firm

ayla

orta

klık

ku

rma

Fonk

siyo

n

Y

erel

kay

nakl

arı k

ulla

nmak

Gitt

iği ü

lke

ithal

atın

a hi

zmet

et

mek

(ith

al ik

ames

i)

İhra

ç pi

yasa

ların

a hi

zmet

et

mek

(ihr

aç a

lanl

arı

yara

tmak

)

Ek

onom

ik k

alkı

nma

düze

yi

Ek

onom

inin

büy

üklü

ğü

K

ayna

k do

natım

ı

Tekn

oloj

ik a

ltyap

ı

Sosy

al, p

oliti

k, k

ültü

rel

özel

likle

ri vb

.

Serm

aye

ve F

inan

s

Serm

aye

akım

ı

Yer

el o

lara

k se

rmay

e ar

tışı

Y

erel

ola

rak

kâr a

rtışı

Ana

şirk

ete

gönd

erile

n kâ

rlar

Ev

sahi

bi ü

lkey

e ku

rulu

m

mal

iyet

leri

Tr

ansf

er fi

yatla

ndırm

a

Tek

nolo

ji

Tekn

oloj

i tra

nsfe

rinin

gen

işle

mes

i

Tekn

oloj

ik u

yum

lulu

ğun

artm

ası

Ev

sahi

bi ü

lkey

e m

aliy

eti

Tic

aret

ve

Bağ

ları

İhra

cata

eği

limi

İth

alat

mat

erya

llerin

e ve

par

çala

rına

eğili

mi

Y

erel

teda

rikçi

lerin

kul

lanı

End

üstr

iyel

Yap

ısı v

e G

iriş

imci

lik

En

düst

rinin

yoğ

unla

şmas

ı üz

erin

deki

etk

isi

M

evcu

t firm

anın

reka

betç

i po

zisy

onun

a et

kisi

Yen

i yer

el fi

rman

ın b

içim

i üz

erin

deki

etk

isi

İstih

dam

İstih

dam

hac

mi

İs

tihda

m tü

Ü

cret

düz

eyle

ri ve

işe

alm

a

İş il

işki

leri

İs

tikra

r

Eg

emen

lik v

e si

yasi

öze

rkliğ

i ka

ybet

me

pota

nsiy

eli

D

ışa

bağı

mlıl

ık

B

ireys

el iş

letm

eler

in,

ekon

omin

in v

eya

kilit

se

ktör

lerin

bud

anm

ası

141 14

1 E

K 2

. Ülk

e G

rupl

arı İ

tibar

ıyla

Gel

en D

YY

Akı

mla

Ülk

e G

rupl

arı İ

tibar

ıyla

Gel

en D

YY

Akı

mla

Mily

ar A

BD

Dol

arı

Kay

nak:

UN

CTA

D V

eri T

aban

ı, ht

tp://

unct

adst

at.u

ncta

d.or

g/w

ds/T

able

Vie

wer

/tabl

eVie

w.a

spx?

Rep

ortId

=88,

Eriş

im: 0

9.07

.201

5

Ülk

e G

rupl

arı İ

tibar

ıyla

Gel

en D

YY

Akı

m P

ayla

(Y

üzde

)

Kay

nak:

UN

CTA

D V

eri T

aban

ı, h

ttp://

unct

adst

at.u

ncta

d.or

g/w

ds/T

able

Vie

wer

/tabl

eVie

w.a

spx?

Rep

ortId

=88,

Eriş

im: 0

9.07

.2

19

70

1980

19

90

2000

20

07

2008

20

09

2010

20

11

2012

20

13

Dün

ya

13,3

54

,1

208,

2 14

15,0

20

02,0

18

18,8

12

21,8

14

22,3

17

00,1

13

30,3

14

52,0

G

eliş

miş

Eko

nom

iler

9,5

46,6

17

3,1

1142

,4

1322

,8

1032

,4

618,

6 70

3,5

880,

4 51

6,7

565,

6

Avr

o B

ölge

si

3,5

10,8

63

,5

503,

0 55

6,1

364,

4 24

3,4

317,

5 37

6,7

116,

8 19

0,7

G

eliş

mek

te O

lan

Ekon

omile

r 3,

9 7,

5 35

,0

266,

6 59

1,2

668,

8 53

2,6

648,

2 72

4,8

729,

4 77

8,4

Çin

Har

iç G

eliş

mek

te O

lan

Ekon

omile

r 3,

9 7,

5 31

,5

225,

9 50

7,6

560,

4 43

7,6

533,

5 60

0,9

608,

4 65

4,5

Y

ükse

len

Ekon

omile

r 1,

1 7,

5 19

,3

106,

3 17

5,7

150,

0 10

8,6

192,

6 20

6,5

230,

4 24

6,8

Dün

yada

ki P

ayı

1970

19

80

1990

20

00

2007

20

08

2009

20

10

2011

20

12

2013

Dün

ya

100,

0 10

0,0

100,

0 10

0,0

100,

0 10

0,0

100,

0 10

0,0

100,

0 10

0,0

100,

0

G

eliş

miş

Eko

nom

iler

71,1

86

,1

83,1

80

,7

66,1

56

,8

50,6

49

,5

51,8

38

,8

39,0

Avr

o B

ölge

si

25,9

19

,9

30,5

35

,5

27,8

20

,0

19,9

22

,3

22,2

8,

8 13

,1

G

eliş

mek

te O

lan

Ekon

omile

r 28

,9

13,9

16

,8

18,8

29

,5

36,8

43

,6

45,6

42

,6

54,8

53

,6

Çin

Har

iç G

eliş

mek

te O

lan

Ekon

omile

r 28

,9

13,8

15

,1

16,0

25

,4

30,8

35

,8

37,5

35

,3

45,7

45

,1

Y

ükse

len

Ekon

omile

r 8,

6 13

,9

9,3

7,5

8,8

8,2

8,9

13,5

12

,1

17,3

17

,0

142

142

EK 3. Çalışmada Yer Alan Ülkelerin Listesi (60 Ülke) ABD

ALMANYA

ARJANTİN

AVUSTURALYA

AVUSTURYA

BELÇİKA

BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ

BREZİLYA

BULGARİSTAN

ÇEK CUMHURİYETİ

ÇİN

DANİMARKA

ENDONEZYA

ESTONYA

FİLİPİNLER

FİNLANDİYA

FRANSA

GÜNEY AFRİKA

GÜNEY KORE

HIRVATİSTAN

HİNDİSTAN

HOLLANDA

HONG KONG

İNGİLTERE

İRLANDA

İSPANYA

İSRAİL

İSVEÇ

İSVİÇRE

İTALYA

İZLANDA

JAPONYA

KANADA

KATAR

KAZAKİSTAN

KOLOMBİYA

LETONYA

LİTVANYA

LÜKSEMBURG

MACARİSTAN

MALEZYA

MEKSİKA

NORVEÇ

PERU

POLONYA

PORTEKİZ

ROMANYA

RUSYA

SİNGAPUR

SLOVAKYA

SLOVENYA

ŞİLİ

TAYLAND

TAYVAN

TÜRKİYE

UKRAYNA

ÜRDÜN

VENEZÜELLA

YENİ ZELANDA

YUNANİSTAN

143

143

EK 4. Modelde Kullanılan Değişkenler (2012 Değerleri)

Kaynak: IMF, http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx, Erişim: 04.12.2014; IMD World Competitiveness Yearbook, http://www.imd.org/news/2014-World-Competitiveness.cfm, Erişim: 22.09.2014; World Bank, http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=world-development-indicators, Erişim: 04.11.2014 * 1-10 arası endeks değeri ** 1-100 arası endeks değeri *** 1000 kişiye düşen telefon hattı sayısı

Kaynak Ülke Nüfus (Bin

kişi)GSYH (reel, milyar dolar)

Tarife Oranları

Telefon Ağı***

Kurumlar Vergisi

Toplam Vergi Yönetişim**

Finans ve Bankacılık Yeterliliği*

Elektrik Maliyeti

(Kw değeri US dolar)

İş Yapma Kolaylığı*

İşe Başlama

Gün Sayısı

ABD 314.184 16.245 3,40 444,05 35,00 46,30 85,6 5,84 0,07 5,55 6Almanya 81.918 3.428 5,48 605,07 30,20 49,35 89,3 5,09 0,15 5,56 15Arjantin 41.028 475 12,52 235,22 35,00 107,78 39,7 3,52 - 1,88 26Avustralya 22.906 1.555 2,69 454,26 30,00 47,04 93,1 7,54 - 5,53 2Avusturya 8.466 395 5,48 396,86 25,00 52,38 93,6 5,61 - 5,04 25Belçika 11.095 483 5,48 419,00 33,99 57,46 87,9 5,44 0,13 3,94 4Birleşik Arap Emirlikleri 8.768 384 4,71 213,73 0,00 14,90 66,4 6,20 0,09 7,41 8Brezilya 198.361 2.248 13,52 223,03 25,00 68,29 53,6 7,28 - 2,52 119Bulgaristan 7.282 51 5,48 293,07 10,00 27,68 58,3 4,74 0,10 3,36 18Çek Cumhuriyeti 10.505 196 5,48 198,63 19,00 48,07 77,0 6,80 0,14 4,47 20Çin 1.354.040 8.229 - 201,99 25,00 63,74 35,1 4,66 - 5,35 33Danimarka 5.581 315 5,48 434,33 25,00 26,96 94,8 6,62 0,10 6,19 6Endonezya 244.468 878 7,00 153,86 25,00 32,16 38,1 6,00 - 4,78 47Estonya 1.340 22 5,48 347,24 21,00 49,40 80,3 7,08 0,10 6,57 7Filipinler 95.800 250 6,20 40,73 30,00 44,53 40,4 6,67 - 3,88 36Finlandiya 5.427 247 5,48 164,46 24,50 39,84 98,3 7,43 0,10 6,68 14Fransa 63.409 2.613 5,48 614,52 33,33 64,72 84,0 5,29 0,12 4,77 7Güney Afrika 51.069 382 7,58 76,95 28,00 30,10 57,9 7,54 - 3,96 19Hindistan 1.227.193 1.859 13,72 25,13 32,45 62,82 39,8 6,85 0,12 4,00 27Hırvatistan 4.402 56 4,98 379,22 20,00 19,79 64,0 4,57 - 2,23 9Hollanda 16.754 770 5,48 429,70 25,00 39,30 95,8 6,34 0,11 6,02 5Hong Jong 7.178 263 0,00 612,93 16,50 22,94 87,8 8,25 0,13 8,53 3İngiltere 63.244 2.484 5,48 528,76 25,00 33,98 87,4 4,88 0,13 4,92 13İrlanda 4.585 211 5,48 438,77 12,50 25,65 90,1 4,81 0,15 6,88 10İspanya 46.163 1.323 5,48 418,67 30,00 58,64 74,7 3,78 - 4,18 28İsrail 7.701 258 5,74 470,18 25,00 29,87 68,2 7,26 0,11 5,40 21İsveç 9.556 524 5,48 438,33 26,30 52,00 97,5 6,92 0,09 6,95 16İsviçre 8.002 631 6,53 564,84 21,17 29,05 97,3 7,57 0,13 7,44 18İtalya 60.821 2.014 5,48 354,01 27,50 65,78 66,3 4,53 0,29 3,41 6İzlanda 320 14 5,47 552,38 20,00 29,89 91,0 4,73 0,03 4,69 5Japonya 127.611 5.938 4,63 504,72 42,05 49,66 85,5 5,21 0,19 4,65 23Kanada 34.827 1.821 4,35 506,54 26,50 24,34 94,0 8,06 - 6,34 5Katar 1.837 192 4,71 192,35 10,00 11,28 72,8 5,48 0,02 6,25 9Kazakistan 16.912 204 9,50 268,04 20,00 28,65 30,1 5,94 - 5,20 19Kolombiya 46.598 370 8,78 130,14 33,00 76,02 43,2 4,73 - 4,00 13Kore 50.004 1.130 13,34 614,24 22,00 27,89 72,1 5,40 - 4,08 7Letonya 2.042 28 5,48 243,15 15,00 43,09 70,2 5,50 - 5,02 20Litvanya 3.008 42 5,48 223,08 28,80 20,66 73,4 7,08 0,11 5,75 19Lüksemburg 537 55 5,48 509,22 - 35,89 96,2 . 0,17 - 16Macaristan 9.932 125 5,48 296,77 19,00 49,68 70,2 4,53 0,13 3,38 5Malezya 29.457 305 6,50 156,94 25,00 36,32 60,7 7,56 0,09 7,16 6Meksika 117.055 1.184 7,84 167,30 30,00 53,71 48,0 5,43 0,11 4,89 9Norveç 5.038 500 8,03 279,55 28,00 40,66 97,1 7,67 0,06 5,97 7Peru 30.474 200 - 113,90 30,00 36,40 44,3 6,49 - 4,76 26Polonya 38.538 490 5,48 155,69 19,00 41,61 76,4 5,80 0,11 3,48 32Portekiz 10.602 212 5,48 429,85 26,50 42,26 77,6 5,40 0,15 4,47 5Romanya 21.336 169 5,48 213,75 16,00 42,88 54,3 4,41 - 2,90 10Rusya 141.924 2.004 9,95 301,42 20,00 50,72 26,7 4,46 - 2,13 18Şili 17.403 266 5,98 187,56 18,50 27,70 83,1 7,78 0,13 6,98 8Singapur 5.312 284 0,20 374,79 17,00 27,14 90,5 8,15 - 8,36 3Slovakya 5.404 91 5,48 178,99 19,00 47,22 73,7 6,00 0,17 3,76 16Slovenya 2.055 45 5,48 398,88 20,00 32,46 77,1 3,00 0,12 3,36 6Tayland 67.892 366 - 95,12 23,00 29,80 44,3 7,18 - 5,88 29Tayvan 23.316 475 6,06 686,85 17,00 35,03 78,7 7,17 0,09 6,79 10Türkiye 74.885 788 - 187,30 20,00 40,16 50,8 7,30 0,15 5,70 6Ukrayna 45.453 176 4,46 267,56 21,00 54,89 30,6 3,43 - 2,12 22Ürdün 6.397 31 10,89 61,98 30,00 28,92 48,5 6,04 - 6,04 12Venezüella 29.517 381 13,33 255,33 34,00 61,69 10,9 3,96 - 0,92 144Yeni Zelanda 4.440 170 2,05 421,54 28,00 34,65 98,0 6,82 0,09 6,10 1Yunanistan 11.290 249 5,48 490,91 20,00 43,97 58,5 3,97 0,13 2,23 11

144144

EK 5. Yeni Teşvik Sistemine Göre Bölgeler

Ankara Adana Balıkesir Afyonkarahisar Adıyaman Ağrı

Antalya Aydın Bilecik Amasya Aksaray ArdahanBursa Bolu Burdur Artvin Bayburt Batman

Çanakkale

(Bozcaada & Gökçeada hariç)

İstanbul Denizli Karabük Çorum Erzurum Bitlis

İzmir Edirne Karaman Düzce Giresun Diyarbakır

Kocaeli Isparta Manisa Elazığ Gümüşhane Hakkari

Muğla Kayseri Mersin Erzincan Kahramanmaraş Iğdır

Kırklareli Samsun Hatay Kilis Kars

Konya Trabzon Kastamonu Niğde Mardin

Sakarya Uşak Kırıkkale Ordu Muş

Tekirdağ Zonguldak Kırşehir Osmaniye Siirt

Yalova Kütahya Sinop Şanlıurfa

Malatya Tokat Şırnak

Nevşehir Tunceli Van

Rize Yozgat Bozcaada & Gökçeada

Sivas

Eskişehir Gaziantep Bartın Çankırı Bingöl

Bölge 1 Bölge 2 Bölge 3 Bölge 4 Bölge 5 Bölge 6

145145

EK 6. Modelde Yer Alan Ülkelerin Türkiye’ye Yaptıkları DYY’lerin Potansiyel ve Gerçekleşme Değerleri (2001-2012 Ortalama Değerleri, Milyon Dolar)

Kaynak: Yazar tarafından hesaplanmıştır.

Kaynak Ülke Gerçekleşen DYY/Potansiyel DYYOrtalama Gerçekleşen

DYYOrtalama Potansiyel

DYY ABD 1,144 710,833 621,371Almanya 0,811 457,583 564,293Arjantin 0,000 0,000 3,735Avustralya 0,240 14,083 58,770Avusturya 6,132 717,833 117,071Belçika 7,077 610,167 86,219Birleşik Arap Emirlikleri 6,664 313,000 46,970Brezilya 1,382 45,250 32,745Bulgaristan 0,044 2,333 53,034Çek Cumhuriyeti 1,051 45,667 43,467Çin 0,027 1,417 52,139Danimarka 0,238 23,333 97,880Endonezya 0,100 0,833 8,301Estonya 0,029 0,167 5,694Filipinler 0,000 0,000 3,255Finlandiya 0,387 26,750 69,207Fransa 1,502 507,833 338,072Güney Afrika 0,005 0,083 16,780Hindistan 0,239 8,417 35,258Hırvatistan 0,000 0,000 17,297Hollanda 8,082 1398,250 173,014Hong Jong 0,884 23,917 27,057İngiltere 1,436 550,833 383,707İrlanda 0,622 34,167 54,954İspanya 2,429 361,833 148,938İsrail 0,453 30,667 67,743İsveç 0,186 19,917 107,286İsviçre 0,816 130,167 159,585İtalya 0,680 172,000 252,934İzlanda 0,037 0,167 4,480Japonya 0,270 71,667 264,989Kanada 0,246 34,500 140,070Katar 0,830 22,833 27,502Kazakistan 12,373 56,750 4,587Kolombiya 0,000 0,000 3,865Kore 0,588 36,417 61,899Letonya 1,039 6,250 6,017Litvanya 0,147 1,750 11,887Lüksemburg 28,707 544,833 18,979Macaristan 0,045 1,667 36,880Malezya 3,878 42,917 11,068Meksika 0,000 0,000 18,407Norveç 0,315 29,417 93,298Peru 0,000 0,000 2,778Polonya 0,025 2,083 83,724Portekiz 1,797 63,250 35,196Romanya 0,036 1,333 37,069Rusya 2,700 214,833 79,568Şili 0,000 0,000 13,641Singapur 0,645 14,167 21,980Slovakya 0,053 1,167 22,102Slovenya 0,014 0,250 17,520Tayland 0,146 1,333 9,122Tayvan 0,022 0,667 30,135Ukrayna 0,000 0,000 8,675Ürdün 2,098 12,500 5,958Venezüella 0,000 0,000 0,477Yeni Zelanda 0,000 0,000 10,644Yunanistan 2,144 555,250 258,991

146146

KAYNAKÇA

ANDERSON, James, “A Theoretical Foundation for the Gravity Equation”, The American Economic Review, Vol. 69, pp. 106-16, 1979.

ATA, Sezai, “Türkiye’nin İhracat Potansiyeli: Çekim Modeli Çerçevesinde Bir İnceleme”, (Devlet Planlama Teşkilatı Planlama Uzmanlığı Tezi), Ankara, 2010.

BERGSTRAND, Jeffrey H., “The Gravity Equation in International Trade: Some Microeconomic Foundations and Empirical Evidence”, Review of Economics and Statistics, Vol. 67 No. 3, pp. 474-481, 1985.

BERGSTRAND, J. H., P. EGGER, “A Knowledge-And-Physical-Capital Model of International Trade Flows, Foreign Direct Investment, and Multinational Enterprises”, Journal of International Economics, Vol. 73, No:2, 2007, pp. 278-308.

BERGSTRAND, J. H., P. EGGER, “Gravity Equations and Economic Frictions in the World Economy. Palgrave Handbook of International Trade”, Palgrave-Macmillan Press, forthcoming, 2011, pp. 532-571

BEVAN A. A., S. ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investments into European Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004, pp. 775–787

BJORKLUND, A. (ed.), Yearbook on International Investment Law and Policy 2012-2013, Oxford University Press, 2014

BRENTON P., F. D. MAURO, M. LUCKE, “Economic İntegration and FDI: An Empirical Analysis of Foreign Investments in The EU and in Central and Eastern Europe”, Empirica, Vol. 26, No. 2, 1999, pp. 95–121

BUCH C. M., R. M. KOKTA, D. PIAZOLO, “Foreign Direct Investment in Europe: Is there Redirection form the South to the East?, Journal of Comaparative Economics, Vol. 31, No. 1, 2003, pp. 94–109

BURGER, M., F. VAN OORT ve G. J. LINDERS, “On the Specification of the Gravity Model of Trade: Zeros, Excess Zeros and Zero-inflated Estimation”, Spatial Economic Analysis, Vol. 4, No. 2, 2009, pp. 167-190.

Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Belçika Ülke Raporu, Bursa, 2014

Çevrimiçi, http://www.btso.org.tr/databank/countryreport/25-belcika.pdf, Erişim tarihi: 22.12.2014

CAREY, H. C., Principles of Social Science, JB Lippincott & Company., Vol. 3, London, 1859

CASTRO, Francisco B., “Foreign Direct Investment in the European Periphery: The Competitiveness of Portugal”, (The University of Leeds Phd Research), 2000

ÇİNKO, Levent, “Doğrudan Yabancı Sermaye Hareketlerinin Makro Ekonomik Etkisi”, Marmara Üni. İİBF Dergisi, Cilt XXVI, Sayı 1, 2009, ss. 117-131

147147

DAVİES, Ken, “China Investment Policy”, OECD Working Paper, 2013/01.

DEARDORFF, Alan, “Determinants of Bilateral Trade: Does Gravity Work in a Neoclassical World”, The Regionalization of The World Economy, University of Chicago Press, No. 5377, 1998, pp. 7-32.

DICKEN, Peter, Global shift : Reshaping The Global Economic Map in The 21st Century, 4th ed., Sage Publications, London, 2003

DUNNIG, J. H., S. M. LUNDAN, Multinational Enterprises and The Global Economy. 2nd ed., Cheltenham, UK ; Northampton, MA: Edward Elgar, 2008

DUTTA, Bholanath. Entrepreneurship Management (Text and Cases), Excel Books India, 2009.

EGGER, P., On The Problem of Endogenous Unobserved Effects in The Estimation of Gravity Models, Journal of Economic integration, Vol.19, No. 1, 2004, pp.182-191.

EGGER, P., “On the Role of Distance for Bilateral Trade”, The World Economy, Vol. 31, Issue 5, 2008, pp. 653-662.

EGGER P., PFFAFFERMAYR M., “Distance, Trade and FDI: A Hausman-Taylor SUR Approach”,Journal of Applied Econometrics, Vol. 19, No. 1, 2004a, pp. 227–246

EGGER P., PFFAFFERMAYR M, “The Impact of Bilateral Investment Treaties on Foreign Direct Investment”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004b, pp. 788–804 ERÇAKAR M.E., KARAGÖL E.T., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar”, SETA/Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Analiz, Sayı 33, 2011.

ERDİLEK, A., “Türkiye’nin Osmanlı’dan Günümüze Kadar Uzanan Doğrudan Yabancı Yatırım Ortamına ve Politikalarına Tarihsel Bir Bakış”, Mufad Journal, Sayı 30, Nisan 2006, ss. 16-35

EUROPEAN COMMISSION, Reaping The Benefits of Globalization, European Competitiveness Report, Luxembourg, 2012

FOLFAS, P., “FDI Between EU Member States: Gravity Model and Taxes”, Warsaw: Warsaw School of Economics–Institute of International Economics, 2011

FRATIANNI M., “The Gravity Equation in International Trade”, Handbook of International Business, Oxford University Press, 2007.

G 20 Summit on Financial Markets and the World Economy, 15 November 2008.

G 20 London Summit: Official Communique The Leader’s Statement, 2 April 2009.

HANSON, G. H., “Should Countries Promote Foreign Direct Investment?”, United Nations Conference on Trade and Development, United Nations Center for International Development, G -24 Discussion Paper Series, No. 9, February 2001

148148

HEAD, K., J. RIES, “FDI as an Outcome of the Market for Corporate Control: Theory and Evidence”, Journal of International Economics, Vol. 74, Issue 1, 2008, pp. 2-20.

HELPMAN, E., MELİTZ, M., RUBINSTEIN, Y., "Trading Partners and Trading Volumes" Harvard University, 2006.

HONDA, J., VERDIER, G. and DABLA-NORRIS, E., “FDI flows to low-income countries: Global drivers and growth implications”, International Monetary Fund Working Paper, 2010.

IMF, Balance of Payments and International Investment Position Manual Sixth Edition, 2009

KLEINERT, J., TOUBAL, F., “Gravity for FDI”, Review of International Economics, Wiley Blackwell, Vol. 18, Issue 1, 2010, pp. 1-13.

KUMAR A., ZAJC K., 2003, “Foreign Direct Investment and Changing Trade Patterns: The Case of Slovenia”, Economic and Business Review for Central and South-Eastern Europe, Vol. 5, No. 3, 2003, pp. 201–219

LEWER, J. J., VAN DEN BERG, H., “Religion and International Trade: Does the Sharing of a Religious Culture Facilitate the Formation of Trade Networks?”, American Journal of Economics and Sociology, Vol. 66, No. 4, 2007.

LIPSEY, R. E. “Foreign direct investment and the operations of multinational firms: Concepts, history, and data” National Bureau of Economic Research, No. 8665, 2001.

LOEWENDAHL, H., ERTUGAL LOEWENDAHL E., “Turkey's Performance in Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU Enlargement”, Center For European Policy Studies, Working Documents, No. 157, November 2000.

MARKUSEN, J. R., Multinational Firms and The Theory of The International Trade, MIT Press, 2004

MEYER K.E., S. ESTRIN, “Brownfield Entry in Emerging Markets”, Journal of International Business Studies, Vol. 32, No. 3, 2001, pp. 575-584

MILNER C., REED G., TALERNSGRİ P., “Foreign Direct Investment and Vertical Integration of Production by Japanese Multinationals in Thailand”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004, pp. 805–821

NARİN, G., “Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Özellikleri ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Olası Etkileri”, (Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2011

OECD, “Main Determinants and Impact of Foreign Direct Investment on China’s Economy”, Working Papers 2000/04

OECD Working Papers on International Investment 2010/03, OECD's FDI Restrictiveness Index, Update, 2010.

OECD, Economic and Development Review Committee, 2014 Economic Review-Turkey, May, 2014.

149149

PANIAGUA, J., “FDI Gravity Equation: Models, Estimations and Zeros”, Catholic University of Valencia, 2011.

PORTES R., REY H., “The Determinants of Cross-Border Equity Flows”, Journal of International Economics, Vol. 65, No. 2, 2005, pp. 269–296

PROTSENKO, A., Vertical and Horizontal Foreign Direct Investments in Transition Countries (LMU Doctoral dissertation, lmu)., Munich, 2004.

RAZIN, A., SADKA, E., & TONG, H., Bilateral FDI flows: Threshold barriers and productivity shocks. CESifo Economic Studies, Vol.54, No. 3, 2008, pp. 451-470.

ROBERTO B., “Acquisition Versus Greenfield Investments: the Location of Foreign Manufactures in Italy”, Regional Science and Urban Economics, Vol. 34, No. 1, 2004, pp. 3–25.

ROSE, Andrew, “Does a Currency Union Affect Trade? The Time Series Evidence”, National Bureau of Economic Research, Working Paper Series, No. 8396, 2001.

ROSE, A., M. SPIEGEL, “National Money as a Barrier to International Trade: The Real Case for Currency Union”, The American Economic Review, Vol. 91, No. 2, 2001, pp. 386-39.SEYİDOĞLU, Halil, Uluslararası İktisat Teori, Politika ve Uygulama, İstanbul, 2009

STONE S. F., JEON B. N., “Gravity-Model Specification for Foreign Direct Investment: A Case of Asia-Pacific Economies”, The Journal of Business and Economic Studies, Vol. 5, No. 1, 1999, pp. 33–42

ŞEN, A., SARAY, M.O., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye Etkisi: Panel Veri Analizi”, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Prof.Dr. Alaeddin Yavaşça Özel Sayısı, 2010, ss. 22-30.

ŞENER, S., KILIÇ, C., “Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Yabancı Sermaye”, Bilgi Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2008, ss. 22-49

TALAMO, G. “Institution, FDI and The Gravity Model”, Institutional and Social Dynamics, 2007, pp. 25-27.

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara, 1963

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972), Ankara, 1968

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), Ankara, 1973

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, 1979

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, 1985

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), Ankara, 1990

150150

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1996

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Doğrudan Yabancı Sermaye Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2001T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2007

T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Ankara, 2014

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu, Ankara, Mayıs 2006

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2006 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2007

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2007 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2008

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2008 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2009

T.C. Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2012 Yılı Raporu, Ankara, Ekim 2013

T.C. Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni, Ankara, Aralık 2014

T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014 - 2018) İş Ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı Eylem Planı, Ankara, 2014

TCMB, Türkiye’nin Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu Altıncı El Kitabı’na Geçiş Süreci Hakkında Açıklama, İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğü, Ağustos 2014.

TE VELDE, D. W (Ed)., Foreign Direct Investment, Inequality and Poverty: Experiences and Policy Implications, Overseas Development Institute, 2004

TSENG, Wanda, Zebregs, Harm, “Foreign Direct Investment in China: Some Lessons for Other Countries”, IMF Policy Discussion Paper, PDP/02/3 2002.

Türkiye İstatistik Kurumu, Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri Bülteni, Sayı 16196, 2014, çevrimiçi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16196, 11.01.2015

UNCTAD, World Investment Report: Transnational Corporations As Engines of Growth, Overview, New York and Geneva,1992

UNCTAD, World Investment Report: Transnational Corporations and Competitiveness, Overview, New York and Geneva,1995

UNCTAD, World Investment Report: Trends and Determinants, New York and Geneva,1998

151151

UNCTAD, World Investment Report: Foreign Direct Investment and the Challenge of Development, Overview, New York and Geneva,1999

UNCTAD, World Investment Report: Cross-border Mergers and Acquisitions and Development, Overview, New York and Geneva, 2000

UNCTAD, World Investment Prospects Survey 2008 – 2010, New York and Geneva, 2008

UNCTAD, Assessing The Impact of The Current financial and Economic Crisis on Global FDI Flows, April 2009.

UNCTAD, World Investment Report: Towards a New Generation of Investment Policies, New York and Geneva, 2012UNCTAD, World Investment Report: Global Value Chains: Investment and Trade for Development, New York and Geneva, 2013

YAVAN N., KARA H., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Bölgesel Dağılışı”, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 2003, ss. 19-42

YILMAZ, Ö., KAYA, V., AKINCI, M., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Büyümeye Etkisi (1980-2008)”, Atatürk Üni. İİB Dergisi, Cilt 25, Sayı 3-4, 2011, çevrimiçi,

<http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniiibd/article/view/1025006421>

YÜKSELER, Z., “Makro Ekonomik Hesaplar ve Ödemeler Dengesi”, Devlet Planlama Teşkilatı, Haziran, 1998

ZHANG Ning, “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Impacts”, the University of Exeter, September 2011.

Yararlanılan İnternet Kaynakları ATKearney, http://www.atkearney.com/, 17.12.2014

Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, www.unctad.org, 18.12.2014

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, www.deik.org.tr, 03.02.2015

Ekonomi Bakanlığı, www.ekonomi.gov.tr, 23.02.2015

Fortune 500, 2014, http://fortune.com/fortune500/, 17.12.2014

IMD World Competitiveness Center, http://www.imd.org/wcc/, 22.09.2014

International Monetary Fund, www.imf.org, 04.12.2014

Kalkınma Bakanlığı, www.kalkinma.gov.tr, 17.02.2015

Milken Institute, Küresel Fırsat Endeksi, www.globalopportunityindex.org, 10.12.2014

Netherlands Foreign Investment Agency, www.nfia.nl/why_invest_in_holland.html, 10.12.2014

Organisation for Economic Cooperation and Development, www.oecd.org, 04.12.2014

Research and Expertise on The World Economy, www.cepii.fr/, 28.08.2014

152152

T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr, 14.07.2015

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, www.tcmb.gov.tr/, 17.04.2015

Türkiye İstatistik Kurumu, www.tuik.gov.tr, 17.02.2015

World Bank Group Investment Climate, www.wbginvestmentclimate.org, 22.02.2015

World Bank, International Finance Corporation, www.ifc.org, 22.02.2015

World Bank, www.worldbank.org, 04.11.2014

World Economic Forum, www.weforum.org, 08.02.2015

Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, www.yoikk.gov.tr/, 10.02.2015

153

DİZİN

AB, 11 ABD, 8, 10, 11, 23, 27, 50, 52, 60, 66,

82, 107, 109, 115, 116, 117, 123, 125, 128, 130, 145

Almanya, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 105,

107, 109, 117, 118, 119, 128 Avusturya, 8, 10, 109, 113, 114, 115 Belçika, 8, 10, 52, 109, 119, 120, 121,

125, 128, 149 Çekim Modeli, 4, 9, 83, 149 Doğrudan yabancı yatırım, 4 DYY, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,

16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 61, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 79, 82, 84, 85,86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 98, 100, 101, 102, 103, 104, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 114,

116, 117, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 143, 148

Fransa, 8, 10, 50, 52, 53, 107, 109, 114,

125, 126, 128 Hollanda, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 107,

109, 111, 113, 125, 128 İngiltere, 8, 10, 27, 50, 52, 53, 107, 109,

112, 121, 122, 123, 125, 128 İspanya, 8, 11, 52, 53, 109, 126, 127,

128 Lüksemburg, 8, 10, 53, 109, 123, 124 Onuncu Kalkınma Planı, 4, 13, 139, 153 Potansiyel Yatırım, 4, 10, 11, 113, 115,

117, 119, 121, 123, 124, 125, 126, 127

Sürdürülebilir kalkınma, 4, 59, 107 Yunanistan, 8, 10, 109, 124, 125, 128

153153

DİZİN

AB, 11 ABD, 8, 10, 11, 23, 27, 50, 52, 60, 66,

82, 107, 109, 115, 116, 117, 123, 125, 128, 130, 145

Almanya, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 105,

107, 109, 117, 118, 119, 128 Avusturya, 8, 10, 109, 113, 114, 115 Belçika, 8, 10, 52, 109, 119, 120, 121,

125, 128, 149 Çekim Modeli, 4, 9, 83, 149 Doğrudan yabancı yatırım, 4 DYY, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,

16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 61, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 79, 82, 84, 85,86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 98, 100, 101, 102, 103, 104, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 114,

116, 117, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 143, 148

Fransa, 8, 10, 50, 52, 53, 107, 109, 114,

125, 126, 128 Hollanda, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 107,

109, 111, 113, 125, 128 İngiltere, 8, 10, 27, 50, 52, 53, 107, 109,

112, 121, 122, 123, 125, 128 İspanya, 8, 11, 52, 53, 109, 126, 127,

128 Lüksemburg, 8, 10, 53, 109, 123, 124 Onuncu Kalkınma Planı, 4, 13, 139, 153 Potansiyel Yatırım, 4, 10, 11, 113, 115,

117, 119, 121, 123, 124, 125, 126, 127

Sürdürülebilir kalkınma, 4, 59, 107 Yunanistan, 8, 10, 109, 124, 125, 128