tÜrkİye’nİn doĞrudan yabanci yatirim … tezleri/attachments/401... · isbn no :...
TRANSCRIPT
ISBN NO : 978-605-9041-66-9
YÖNETİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜBİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
KALKINMA BAKANLIĞI YAYINLARI BEDELSİZDİR, SATILAMAZ.
Nisan 2016
Necatibey Cad. No: 110/A 06100 Yücetepe - ANKARA Tel: +90 (312) 294 50 00 Faks: +90 (312) 294 69 77
T.C.KALKINMA BAKANLIĞI
Selma DURGAN
TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ
KULLANILARAK BELİRLENMESİUzman l ı k T e z i
EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Nisan 2016
Yayın No: 2954
Selma DURGAN
EKONOMİK MODELLER VE STRATEJİK ARAŞTIRMALARGENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Nisan 2016
TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ
Uzman l ı k T e z i
ISBN 978-605-9041-66-9
Bu tez Müsteşar Yardımcısı İlyas ÇELİKOĞLU başkanlığında, Cumhur Menderes BOZ, Bahaettin GÜLGÖR, Dr. Vedat ŞAHİN ve Recep ÇAKAL’dan oluşan Planlama Uzmanlığı Yeterlik Sınav Kurulu tarafından değerlendirilmiştir.
i
i
TEŞEKKÜR
Çalışmanın kurgusundan, verilerin derlenmesi ve analizine kadar her aşamada
değerli katkılarını esirgemeyen ve her daim yol gösterici olan tez danışmanım
Planlama Uzmanı Sn. Sezai ATA’ya,
Tezin şekillenmesinde emeği bulunan Ekonomik Modeller ve Stratejik
Araştırmalar Genel Müdürü Sn. Ahmet ÇELENKOĞLU’na,
Kıymetli önerileri ve yönlendirmeleriyle tezin şekillenmesine katkı veren
Daire Başkanım Sn. Ayşe Sema BAHÇECİ’ye,
Konunun ele alınmasına ilişkin birikimlerini aktaran Bakan Müşaviri Sn. Adil
TEMEL’e, Planlama Uzmanları Sn. Kamil TAŞÇI ve Sn. Çağatay TELLİ’ye,
Tezin içeriği ve formatıyla ilgili öneriler sunan Planlama Uzmanları Sn. Murat
KÖRS ve Sn. Önder DEMİREZEN’e,
Yapıcı eleştirileri ve olumlu yönlendirmeleriyle tezin içeriğinin
zenginleşmesine katkı sağlayan Sınav Kurulu üyeleri Müsteşar Yardımcısı Sn. İlyas
ÇELİKOĞLU’na, Kalkınma Bakanlığı Müşavirleri Sn. Recep ÇAKAL, Sn. Bahaettin
GÜLGÖR, Sn. Cumhur Menderes BOZ ve Sn. Vedat ŞAHİN’e
Son olarak tez sürecinde göstermiş olduğu sabır ve anlayışla her zaman destek
olan kıymetli eşim Cem DURGAN’a ve sevgili aileme
teşekkür ederim ve tezimin diğer çalışmalara katkı sağlamasını dilerim.
ii
ÖZET Planlama Uzmanlığı Tezi
TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ
Selma DURGAN Doğrudan yabancı yatırım (DYY), liberalleşen dünya düzeniyle birlikte
ülkelerin ekonomileri ve kalkınmaları üzerinde oldukça etkili bir araç haline gelmiştir. DYY’ler sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve yönetimi, ticaret ve rekabetçilik ile çevre kanalı yoluyla ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerini etkilemektedir. Küresel ekonomi, çok kutuplu bir büyüme perspektifi göstermektedir. Bu küresel eğilimde, gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) uyguladıkları politikalar oldukça önem taşımaktadır. Nitekim GOÜ’lerin çektikleri DYY’lerin büyüklüğü ve sektörel dağılımı, bu ülkelerin teknolojik gelişmelerine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu noktada, ülkelerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulayacakları stratejilerin hem küresel hem de ülke ekonomileri bağlamında önemli etkileri olmaktadır.
Ülkelerin büyüme ve sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek DYY girişlerini artırma çabaları, uluslararası DYY akımlarını belirleyen faktörlerin detaylı incelenmesini de gerekli kılmıştır. Bu nedenle çalışmada uluslararası doğrudan yabancı yatırımları analitik olarak incelemeye yönelik bir çekim modeli oluşturulmuştur. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan ticaret ve doğrudan yabancı yatırım çalışmalarında popülerlik kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılan çekim modeliyle bu çalışmada DYY akımlarının temel belirleyicileri tespit edilmiş ve her ülke ikilisi için potansiyel DYY seviyesi hesaplanmıştır. Böylece, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörler analiz edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin kalkınma sürecine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak, küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak sunulmaktadır.
DYY akımları açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım düzeyinin tespiti, alınacak politika tedbirlerine ışık tutacaktır. Bu çalışmada oluşturulan modelin çıktıları Türkiye’ye uygulanmış, 60 ülke için potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülke ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Onuncu Kalkınma Planı ve “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi” Öncelikli Dönüşüm Programında yer alan özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikaları ile yatırım ortamının iyileştirilmesi alanlarında uygulanacak politikalara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu katkıların Türkiye’nin potansiyel seviyesinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi, genel DYY görünümünün ortaya konması, kalkınmayı destekleyecek nitelikte yabancı yatırımları çekebilmek için hangi politika araçlarında manevra alanımızın olduğunun tespit edilmesi yönünde olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Sürdürülebilir Kalkınma, Ekonomik Büyüme, Çekim Modeli, Onuncu Kalkınma Planı, Potansiyel Yatırım
iiii
ÖZET Planlama Uzmanlığı Tezi
TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM POTANSİYELİNİN ÇEKİM MODELİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ
Selma DURGAN Doğrudan yabancı yatırım (DYY), liberalleşen dünya düzeniyle birlikte
ülkelerin ekonomileri ve kalkınmaları üzerinde oldukça etkili bir araç haline gelmiştir. DYY’ler sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve yönetimi, ticaret ve rekabetçilik ile çevre kanalı yoluyla ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma süreçlerini etkilemektedir. Küresel ekonomi, çok kutuplu bir büyüme perspektifi göstermektedir. Bu küresel eğilimde, gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) uyguladıkları politikalar oldukça önem taşımaktadır. Nitekim GOÜ’lerin çektikleri DYY’lerin büyüklüğü ve sektörel dağılımı, bu ülkelerin teknolojik gelişmelerine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu noktada, ülkelerin ulusal ve bölgesel düzeyde uygulayacakları stratejilerin hem küresel hem de ülke ekonomileri bağlamında önemli etkileri olmaktadır.
Ülkelerin büyüme ve sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek DYY girişlerini artırma çabaları, uluslararası DYY akımlarını belirleyen faktörlerin detaylı incelenmesini de gerekli kılmıştır. Bu nedenle çalışmada uluslararası doğrudan yabancı yatırımları analitik olarak incelemeye yönelik bir çekim modeli oluşturulmuştur. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan ticaret ve doğrudan yabancı yatırım çalışmalarında popülerlik kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda kullanılan çekim modeliyle bu çalışmada DYY akımlarının temel belirleyicileri tespit edilmiş ve her ülke ikilisi için potansiyel DYY seviyesi hesaplanmıştır. Böylece, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörler analiz edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin kalkınma sürecine katkı sağlaması amaçlanmıştır. Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak, küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak sunulmaktadır.
DYY akımları açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım düzeyinin tespiti, alınacak politika tedbirlerine ışık tutacaktır. Bu çalışmada oluşturulan modelin çıktıları Türkiye’ye uygulanmış, 60 ülke için potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülke ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu çalışma ile Onuncu Kalkınma Planı ve “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi” Öncelikli Dönüşüm Programında yer alan özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikaları ile yatırım ortamının iyileştirilmesi alanlarında uygulanacak politikalara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu katkıların Türkiye’nin potansiyel seviyesinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi, genel DYY görünümünün ortaya konması, kalkınmayı destekleyecek nitelikte yabancı yatırımları çekebilmek için hangi politika araçlarında manevra alanımızın olduğunun tespit edilmesi yönünde olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Sürdürülebilir Kalkınma, Ekonomik Büyüme, Çekim Modeli, Onuncu Kalkınma Planı, Potansiyel Yatırım
iiiiii
ABSTRACT Planning Expertise Thesis
DETERMINATION OF TURKEY’S FOREIGN DIRECT INVESTMENT POTENTIAL USING GRAVITY MODEL
Selma DURGAN Foreign direct investment (FDI), has become a highly effective tool on the
economies and development of countries with liberalized world order. FDI affects economic growth and development process of countries through capital formation, technology, human resources development and management, trade and competitiveness, and environment channels. The global economy shows a multipolar growth perspective. In this global trend, policy implementation of developing countries are quite important. Indeed, the size and sectorial distribution of FDI that developing countries attract contribute to the technological development of the country and to the achievement of sustainable development goals significantly. In this respect, the strategies that countries implement in national and regional levels have important effects for both local and global economy.
The efforts of countries to increase FDI inflows to support growth and sustainable development requires a detailed analysis of the factors that influence the international FDI flows. Therefore, in this study, a gravity model has been constructed for an analytical analysis of international foreign direct investment. Gravity model gained popularity in recent years in the international arena. By using gravity model, which has been used mainly to analyze international trade flows, the main determinants of FDI flows were specified and a potential FDI level has been calculated for each country pair. Thus, it is intended to contribute to FDI strategies and therefore the development process of Turkey by analysis of the factors affecting bilateral FDI inflows in global trends changing in favor of developing countries. Turkey's current advantages and disadvantages of putting out the work and policies that will provide maximum benefit in the context of global trends, are presented as suggestions.
The determination of Turkey's potential investment level in terms of FDI flows is important for the policy measures that will be taken. In this study, the model results has been applied to Turkey case, the potential investment levels were calculated for 60 countries and 10 countries with the highest FDI in Turkey has been examined in detail. This study is intended to contribute to the policy making efforts, which have been outlined in the Tenth Development Plan and “Improving the Business and Investment Environment” Priority Transformation Program, in the area of improving the investment climate through FDI policies that encourage investment and supports productivity growth. These contributions are expected to determine the extent of the potential of Turkey, to reveal the FDI outlook, to determine Turkey’s field of maneuver in which policy instruments to attract foreign investment that support the development. Key Words: Foreign Direct Investment, Sustainable Development, Economic Growth, Gravity Model, Tenth Development Plan, Potential Investment.
ıviv
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
TEŞEKKÜR .................................................................................................................. i
ÖZET............................................................................................................................ ii
ABSTRACT ................................................................................................................ iii
İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... iv
TABLOLAR .............................................................................................................. vii
GRAFİKLER ............................................................................................................ viii
HARİTALAR .............................................................................................................. ix
KISALTMALAR ......................................................................................................... x
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
1. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR .......................................................... 5
1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Tanımı ............................................................ 5
1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Sınıflandırılması ......................................... 7
1.2.1. Yatırımın yeni işletme yaratması ........................................................... 7
1.2.2. Yatırımın üretim zincirindeki yeri ......................................................... 8
1.2.3. Yatırımın amacı ...................................................................................... 9
1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Kayıt Şekli ........... 12
1.4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi ...................................... 14
1.5. Çok Uluslu Şirketler .................................................................................... 16
1.6. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi ................ 22
1.6.1. Sermaye kanalı ..................................................................................... 25
1.6.2. Teknoloji kanalı ................................................................................... 25
1.6.3. İnsan kaynakları ve yönetim kanalı...................................................... 26
1.6.4. Ticaret ve rekabetçilik kanalı ............................................................... 26
1.6.5. Çevre kanalı ......................................................................................... 28
1.7. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkisi Üzerine Yapılmış Çalışmalar .................................................................................................... 28
1.8. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ev Sahibi Ülke Açısından Belirleyicileri . 33
2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARDA KÜRESEL EĞİLİMLER ......... 36
vv
2.1. Liberalleşme Süreciyle Birlikte Doğrudan Yabancı Yatırımlardaki Değişim…………………………………………………………………….36
2.2. 2008 Krizi Sonrası Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarında Değişen Algı ……………………………………………………………………………..47
2.3. Yeni Dönem Yatırım Politikaları: Sürdürülebilir Kalkınmanın Önceliği .... 50
2.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Bağlamında Ülkelerin Karşılaştırılması .......... 52
2.4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi ............. 53
2.4.2. Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi ........................................................... 54
2.4.3. Küresel Fırsat Endeksi ................................................................................. 57
2.4.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi ................................................ 61
3. ÇEKİM MODELİ VE UYGULAMA ALANLARI ........................................... 63
3.1. Çekim Modelinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi ........................................... 63
3.2. Çekim Modelinin Ekonomideki Uygulama Alanları ................................... 64
3.2.1. Çekim modelinin uluslararası dış ticaret akımları için kullanımı ........ 65
3.2.2. Çekim modelinin uluslararası doğrudan yabancı yatırım akımları için kullanımı ............................................................................................................. 67
3.3. Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Çekim Modelinin Kullanımı ................ 71
3.3.1. Tahmin Yöntemi .......................................................................................... 71
3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi ....................... 72
3.3.3. Modelde Karşılaşılan Temel Ekonometrik Sorunlar ................................... 73
3.3.3.1. İçsellik .............................................................................................. 73
3.3.3.2. Çoklu eşdoğrusallık .......................................................................... 74
3.3.3.3. Değişen varyans ............................................................................... 74
3.4. Model Uygulamaları .................................................................................... 75
3.4.1. Veri kaynakları ..................................................................................... 76
3.4.2. Farklı ülke grupları için model (2001-2012) ........................................ 77
3.4.2.1. Model sonuçlarının çekim modelinin temel değişkenleri açısından değerlendirilmesi ............................................................................................. 79
3.4.2.1.1. Uzaklık ...................................................................................... 79
3.4.2.1.2. Komşuluk .................................................................................. 80
3.4.2.1.3. Kolonyal bağ ............................................................................. 80
3.4.2.1.4. Ortak dil .................................................................................... 80
vi
vi
3.4.2.2. Model sonuçlarının diğer değişkenler açısından değerlendirilmesi …………………………………………………………………...81
3.4.3. Farklı gelir grupları için model (2001-2012) ....................................... 83
4. TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE POTANSİYEL YATIRIM DÜZEYİNİN HESAPLANMASI ..................................................................................................... 86
4.1. Türkiye’de Uygulanan Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarına Tarihsel Bir Bakış ...................................................................................................... 86
4.1.1. Planlı kalkınma öncesi dönem (1963 öncesi)....................................... 86
4.1.2. 1980 öncesi planlı dönem (1963-1980) ............................................... 88
4.1.3. 1980 sonrası planlı dönem (serbest piyasaya geçiş) ............................ 92
4.2. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Görünümü ................................... 97
4.3. Türkiye’de Yatırımlara Uygulanan Teşvik Sistemi ................................... 103
4.4. Çekim Modeline Göre Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Potansiyelinin Hesaplanması ve Performansının Değerlendirilmesi ......... 109
4.4.1. Hollanda ............................................................................................. 114
4.4.2. Avusturya ........................................................................................... 115
4.4.3. ABD ................................................................................................... 117
4.4.4. Almanya ............................................................................................. 119
4.4.5. Belçika................................................................................................ 121
4.4.6. İngiltere .............................................................................................. 123
4.4.7. Lüksemburg ....................................................................................... 125
4.4.8. Yunanistan ......................................................................................... 126
4.4.9. Fransa ................................................................................................. 127
4.4.10. İspanya ............................................................................................... 128
5. GENEL DEĞERLENDİRME ve POLİTİKA ÖNERİLERİ ............................ 130
6. SONUÇ .............................................................................................................. 137
EKLER ..................................................................................................................... 140
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 146
DİZİN ....................................................................................................................... 153
vii
vii
TABLOLAR
Sayfa No
Tablo 1.1. Yapılan Yatırımın Amacına Göre Yatırım Çeşitleri ................................. 12
Tablo 1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Gösterim Şekli .. 14
Tablo 1.3. Yıllar İtibarıyla Çeşitli Göstergelere Göre Küresel Görünüm .................. 15
Tablo 1.4. Global 500 Listesindeki İlk 10 Çokuluslu Şirket ile Menşei Oldukları Ülkelerin GSYH’ları İçindeki Payı ......................................................... 18
Tablo 1.5. Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Kalkınma Üzerindeki Etkileri ..................................................................................................... 32
Tablo 2.1. Yıllar İtibarıyla En Fazla Doğrudan Yabancı Yatırım Çeken 20 Ülke..... 40
Tablo 2.2. Türkiye’nin Yıllar İtibarıyla Küresel Fırsat Endeksi Değerleri ................ 61
Tablo 3.1. Farklı Değişkenleri Çekim Modeline Dahil Eden Son Dönem Önemli Çalışmalar................................................................................................ 68
Tablo 3.2. Hausman Testi Sonucu ............................................................................. 71
Tablo 3.3. Bağımsız Değişkenler Arasındaki Korelasyon Katsayıları ...................... 74
Tablo 3.4. Breusch ve Pagan Testi Sonucu ................................................................ 74
Tablo 3.5. Çekim Modeli Analizlerinde Katsayıların Beklenen İşaretleri................. 77
Tablo 3.6. Farklı Ülke Grupları İçin Regresyon Sonuçları (2001-2012) ................... 78
Tablo 3.7. Gelir Gruplarına Göre Modeller (2001-2012) .......................................... 85
Tablo 4.1. Türkiye’ye Yatırım Yapan İlk 10 Ülke ve Yüzde Payları ........................ 99
Tablo 4.2. Türkiye’nin Yatırım Yaptığı İlk 10 Ülke ve Payları................................. 99
Tablo 4.3. Teşvik Alanları ve Destek Unsurları ...................................................... 105
Tablo 4.4. Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki Kapsamına Giren Sektörler ve Gerekli Olan Asgari Sabit Yatırım Tutarı .......................................................... 106
Tablo 4.5. Türkiye’ye Ortalamada En Fazla Yatırım Yapan Ülkelerin Yıllar İtibarıyla Getirdikleri Doğrudan Yabancı Yatırım Miktarı .................................. 110
viii
viii
GRAFİKLER
Sayfa No
Grafik 2.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Akımları ...................................................... 36
Grafik 2.2. Dünya Doğrudan Yabancı Yatırım Akımlarından Alınan Pay ................ 37
Grafik 2.3. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Kısıtlayıcılık Endeksi (2013) ...... 55
Grafik 2.4. İlk 50 Ülkenin Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi (2014-2015) ......... 56
Grafik 2.5. Türkiye’nin Küresel Rekabet Endeksinin 12 Alt Bileşenine Göre Değerleri (2014-2015) ............................................................................. 57
Grafik 2.6. Küresel Fırsat Endeksi (2011) ................................................................. 60
Grafik 2.7. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi Sıralaması (2014) .................................................................................................................................... 62
Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ...................................................... 98
Grafik 4.2. Türkiye’de En Çok Yabancı Yatırım Çeken İlk Altı Sektör ................. 101
Grafik 4.3. Toplam Yabancı Kontrollü Üretimde İlk 5 Ülkenin Kontrol Oranı ...... 102
Grafik 4.4. İmalat Sanayindeki Yabancı Kontrollü Üretimin, Girişimlerin Kullandığı Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı (2012) ........................................... 103
Grafik 4.5. Türkiye’nin Hollanda ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .. 115
Grafik 4.6. Türkiye’nin Avusturya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi 117
Grafik 4.7. Türkiye’nin ABD ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi ........ 119
Grafik 4.8. Türkiye’nin Almanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .. 121
Grafik 4.9. Türkiye’nin Belçika ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .... 123
Grafik 4.10. Türkiye’nin İngiltere ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi . 125
Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .................................................................................................................................. 126
Grafik 4.12. Türkiye’nin Yunanistan ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .................................................................................................................................. 127
Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi .... 128
Grafik 4.14. Türkiye’nin İspanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi... 129
ixix
HARİTALAR
Sayfa No
Harita 4.1 Türkiye'nin Yürürlükteki Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları ............................................................................... 100
Harita 4.3. Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımları Gerçekleşme/Potansiyel Oranlarının Ülkelere Göre Dağılımı ..................................................... 113
xx
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
AR-GE : Araştırma ve Geliştirme
BRIC : Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin
BveS : Birleşme ve Satın Almalar
ÇUŞ : Çok Uluslu Şirket
DEİK : Dış Ekonomik İlişkiler Topluluğu
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
DYY : Doğrudan Yabancı Yatırımlar
DYYK : Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu
EUROSTAT : Avrupa Komisyonu İstatistik Bürosu (Statistical Office of
European Union)
GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla
GSYH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
GOÜ : Gelişmekte Olan Ülke
IMF : Uluslararası Para Fonu (Internatioanal Monetary Fund)
IT : Bilgi Teknolojisi
KDV : Katma Değer Vergisi
ODKA : Orta Doğu ve Kuzey Afrika
OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation of
Economic Corperation and Develepment)
OSB : Organize Sanayi Bölgeleri
TAİK : Türkiye-ABD İş Konseyi
TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi
xixi
TCMB : Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TFV : Toplam Faktör Verimliliği
TGB : Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
UNCTAD : Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United
Nations Conference on Trade and Development)
vb. : ve benzeri
WIIW : Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü (The
Vienna Institute for International Economic Studies)
YSTK : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu
YKTK : Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması
1
GİRİŞ
1950’li yıllardan sonra doğrudan yabancı yatırım (DYY), dünya genelinde
iktisadi büyüme ve kalkınma için önemli bir unsur haline gelmiştir. 1980’li yıllardan
itibaren ise hızlı küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin hem de
gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ’lerin) ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci
sermayenin, görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve getirisinin
yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 1980’lerin ortalarına kadar
olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi içinde karşılıklı bağımlılığın bir
göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem sonrasında DYY’ler ticaretten
daha fazla artmış ve küresel entegrasyonun birincil mekanizması ticaretten DYY’lere
doğru kaymıştır.
Küreselleşme süreci ile birlikte değişen dünyada ülkelerin büyümelerini
teşvik edici önemli bileşenlerden biri olan DYY’lerin payı buna paralel olarak
değişmektedir. 2000’li yıllarla kıyaslandığında, günümüzde gelişmiş ülkelerin
küresel DYY’deki payının azaldığı ve GOÜ’lerin payının giderek arttığı
gözlenmektedir. 2000 yılında GOÜ’lerin toplam DYY’den aldığı pay yaklaşık yüzde
19 iken bu oran 2013 yılında yüzde 55’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını
geçmiştir. Diğer yandan dünya toplamında 2007 yılında rekor seviyeye yükselerek 2
trilyon dolara1 çıkan toplam DYY’ler, finansal ve ekonomik krizin dünya çapında
devam eden etkileriyle 2008 yılında yüzde 15 oranında azalmıştır. Krizin DYY
üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına neden olmuştur. Bu süreçten en
fazla gelişmiş ülkeler etkilenmiş ve 2008 yılında bu ülkelere olan DYY girişleri ciddi
oranda azalmıştır. Gerek 1990’lı yılların başında yoğunlaşan liberal politikaların
etkisiyle gelişmekte olan ülkelere giden DYY akımlarının artması, gerekse 2008
krizinin en çok gelişmiş ülkelerin DYY girişlerini olumsuz etkilemesiyle aradaki
fark son dönemde kapanmıştır. GOÜ kendi paylarını daha da artırabilmek, gelişmiş
ülkeler ise önceki dönemlerde kaydettikleri performansı tekrar yakalayabilmek için
çaba harcamaktadırlar.
1 ABD Dolarını ifade etmektedir.
1xi
TCMB : Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TFV : Toplam Faktör Verimliliği
TGB : Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
UNCTAD : Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (United
Nations Conference on Trade and Development)
vb. : ve benzeri
WIIW : Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü (The
Vienna Institute for International Economic Studies)
YSTK : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu
YKTK : Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması
1
GİRİŞ
1950’li yıllardan sonra doğrudan yabancı yatırım (DYY), dünya genelinde
iktisadi büyüme ve kalkınma için önemli bir unsur haline gelmiştir. 1980’li yıllardan
itibaren ise hızlı küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin hem de
gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ’lerin) ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci
sermayenin, görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve getirisinin
yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 1980’lerin ortalarına kadar
olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi içinde karşılıklı bağımlılığın bir
göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem sonrasında DYY’ler ticaretten
daha fazla artmış ve küresel entegrasyonun birincil mekanizması ticaretten DYY’lere
doğru kaymıştır.
Küreselleşme süreci ile birlikte değişen dünyada ülkelerin büyümelerini
teşvik edici önemli bileşenlerden biri olan DYY’lerin payı buna paralel olarak
değişmektedir. 2000’li yıllarla kıyaslandığında, günümüzde gelişmiş ülkelerin
küresel DYY’deki payının azaldığı ve GOÜ’lerin payının giderek arttığı
gözlenmektedir. 2000 yılında GOÜ’lerin toplam DYY’den aldığı pay yaklaşık yüzde
19 iken bu oran 2013 yılında yüzde 55’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını
geçmiştir. Diğer yandan dünya toplamında 2007 yılında rekor seviyeye yükselerek 2
trilyon dolara1 çıkan toplam DYY’ler, finansal ve ekonomik krizin dünya çapında
devam eden etkileriyle 2008 yılında yüzde 15 oranında azalmıştır. Krizin DYY
üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına neden olmuştur. Bu süreçten en
fazla gelişmiş ülkeler etkilenmiş ve 2008 yılında bu ülkelere olan DYY girişleri ciddi
oranda azalmıştır. Gerek 1990’lı yılların başında yoğunlaşan liberal politikaların
etkisiyle gelişmekte olan ülkelere giden DYY akımlarının artması, gerekse 2008
krizinin en çok gelişmiş ülkelerin DYY girişlerini olumsuz etkilemesiyle aradaki
fark son dönemde kapanmıştır. GOÜ kendi paylarını daha da artırabilmek, gelişmiş
ülkeler ise önceki dönemlerde kaydettikleri performansı tekrar yakalayabilmek için
çaba harcamaktadırlar.
1 ABD Dolarını ifade etmektedir.
22
Özellikle 2008 krizinden sonra ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için
yeni politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım
politikaları almaya başlamıştır. Sürdürülebilir kalkınma, uluslararası yatırım
politikalarında daha da önem kazanmıştır. Artık ülkeler, sürdürülebilir
kalkınmalarını sağlayacak DYY politikalarını benimsemeye başlamışlar ve bu
nedenle DYY’ler konusunda daha seçici ve stratejik davranmaya başlamışlardır. Son
dönemde yaşanan krizler, hem gelişmiş hem de GOÜ’lerde hükümetlerin ekonomik
büyümeyi artırma ve sürdürmedeki rolünü de artırmıştır.
Bu çalışmanın temel amacı, DYY akımlarında GOÜ’ler lehine değişen
küresel konjonktürde ülkelerin karşılıklı DYY akımlarını etkileyen faktörlerin analiz
edilerek Türkiye için oluşturulacak DYY stratejisine ve dolayısıyla ülkemizin
kalkınma sürecine katkı sağlamaktır. Nitekim GOÜ’lerin küresel DYY içindeki artan
payına istinaden Türkiye’nin birtakım fırsatları değerlendirmesi önem taşımaktadır.
Onuncu Kalkınma Planında özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY
politikalarının uygulanması, bürokratik ve hukuki süreçlerde ilerleme kaydetmek
suretiyle yatırım ortamının iyileştirilmesinin sağlanması ilkesi benimsenmiştir.
Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan “İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi”
Öncelikli Dönüşüm Programında ise iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına
odaklanılarak, yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla
çözülmesi, bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılması
hedeflenmiştir. Bu çalışmada Türkiye’nin DYY’ler açısından mevcut durumunun
tespitinin yapılması ve böylece Onuncu Kalkınma Planı ve ilgili Öncelikli Dönüşüm
Programında benimsenen politika tedbirlerine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Çalışmada Türkiye’nin mevcut avantajları ve dezavantajları ortaya konularak,
küresel eğilimler çerçevesinde en yüksek fayda sağlayacağı politikalar, öneri olarak
sunulmaktadır.
Gerek DYY’lerin ülkeler için artan önemi, gerekse GOÜ’lerin küresel
DYY’den aldıkları payın giderek artması, yeni araştırmaların önünü açmıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde söz konusu değişen eğilim çerçevesinde DYY’nin
kavramsal çerçevesi, DYY’lerin sınıflandırılması, tarihsel gelişimi, büyüme ve
3
3
kalkınmaya etkisi ele alınmıştır. Ayrıca beşinci ve altıncı bölümde yapılan analize
temel oluşturacak DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyicileri irdelenmiştir.
İkinci bölümde, DYY’lerde son dönem küresel eğilimler ele alınmıştır.
Küresel eğilimler ele alınırken, DYY’ler açısından önemli dönüm noktaları olan
liberalleşme süreci, 2008 krizi ve sonrasında değişen algı ve gelinen noktada yeni
dönem yatırım politikaları ayrı başlıklar altında incelenerek sürdürülebilir
kalkınmanın yeni dönem yatırım politikalarındaki önemine vurgu yapılmıştır. Temel
bazı uluslararası göstergelere göre ülke karşılaştırmaları yapılmış ve Türkiye’nin
konumu tespit edilmeye çalışılmıştır. DYY Kısıtlayıcılık Endeksi, Küresel Rekabet
Edebilirlik Endeksi, Küresel Fırsat Endeksi ve DYY Güven Endeksine göre ülkelerin
endeks değerleri incelenmiş, Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi ve Küresel Fırsat
Endeksinin alt detaylarına göre Türkiye’nin görece avantajlı olduğu alanlar ile
ilerleme kaydetmesi gereken alanlar tespit edilmiştir.
Üçüncü bölümde, çalışmanın ana bulgularını ortaya koyan çekim modelinin
teorik altyapısı anlatılmıştır. Çekim modeli, son dönem uluslararası alanda yapılan
ekonometrik çalışmalarda önem kazanmıştır. Özellikle uluslararası ticaretin temel
belirleyicileri üzerine yapılan çalışmalarda başvurulmuş bir analiz yöntemi olarak
benimsenen model, son dönemlerde DYY akımlarının belirleyicileri üzerine yapılan
çalışmalarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada çekim modelinin kullanım
amacının en önemli nedeni, ülkeler arasındaki DYY’lerin çekim gücünü belirleyen
temel faktörleri tespit etmektir.
Dördüncü bölümde 2001-2012 yılları arasında DYY akımlarının
belirleyicileri incelenmiştir. Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri
önemli ölçüde etkileyen son finansal krizi de kapsadığı için krizin
değerlendirilmesine imkân tanımaktadır. Çalışmada, her bir ülke ikilisinin
birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması, 43 binden fazla gözlem ile
çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini artırmaktadır. Ayrıca
çekim modelinin temel değişkenleri olan uzaklık, komşuluk, kolonyal bağ ve ortak
dil unsurlarının da modele dahil edilmesi, iktisadi değişkenlerin yanı sıra coğrafi ve
kültürel değişkenlerin de DYY üzerindeki etkilerini ölçmeyi mümkün kılmıştır.
4
4
Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalar, veri kısıtı nedeniyle belirli bir coğrafi
alanda konumlanmış ülkeleri veya belirli bir birlik içinde yer alan ülkeleri modele
dahil etmiştir. Örneğin yapılan birçok çalışma Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeleri
veya OECD ülkelerini esas alan analizlerle sınırlı kalmıştır. İlk kez 2014 yılı Nisan
ayında Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından
uluslararası DYY akım ve stok değerlerine ilişkin yıllık bazda 206 ekonomiye ait
ülke ikilileri veri seti yayınlanmıştır. Yayınlanan veri seti, şu ana kadar DYY’ler ile
ilgili en kapsamlı veri setidir. Dolayısıyla 2014 yılı Nisan ayından itibaren her ülkeye
ilişkin DYY akımlarını belirleyen faktörlerin çekim hipotezi çerçevesinde
incelenmesine olanak tanıyan tek bir veri kaynağına erişim sağlanmıştır. Bu
çalışmada, söz konusu veri tabanı kullanılmış ve 206 ülke arasından farklı
coğrafyalarda bulunan ve Türkiye açısından önem teşkil eden 60 gelişmiş ve GOÜ
seçilmiştir.
Bu çalışmanın önemi, bahsedilen kısıtlar nedeniyle bugüne kadar yapılmış
çalışmalardan daha kapsamlı ve tek bir veri tabanıyla çalışılmış olması, farklı
coğrafya ve gelir gruplarından ülkeleri içermesi açısından alanında özgün bir analize
imkân vermesidir.
Son bölümde çekim modeli çerçevesinde Türkiye’nin en büyük yatırım
ortakları ile olan potansiyel DYY düzeyi tespit edilmiştir. Çalışmada 2002-2012
yılları arasında geçen 11 yıllık süreçte Türkiye’ye en fazla yatırım yapan 10 ülkenin
DYY akım değerleri analiz edilmiştir. Söz konusu ülkelerin Türkiye’ye yaptıkları
yatırımlar ile tüm ülkelerin, OECD ülkelerinin ve AB-28 ülkelerinin kendi aralarında
yaptıkları yatımlar karşılaştırmalı bir şekilde ortaya konularak Türkiye’nin her bir
ülke ile potansiyel yatırım düzeyi hesaplanmıştır. Böylelikle Türkiye’ye en çok
yatırım yapan ülkeler açısından Türkiye’nin potansiyel yatırım-gerçekleşen yatırım
farkı pozitif olan ülkeler tespit edilmiş, hangi ülkelerde manevra alanına sahip
olduğumuz ortaya konularak söz konusu ülkelerle yapılacak yatırım müzakerelerine
katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Çalışmanın son kısmı olan sonuç ve değerlendirmeler bölümünde, çekim
modeli analizlerinden elde edilen sonuçlar özetlenmiş ve Türkiye’nin DYY politikası
ile ilgili öneriler sunulmuştur.
5
5
1. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR
1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Tanımı
Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun tanımına göre doğrudan yatırım, bir
yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide uzun vadeli ve kalıcı
yatırım yapmasını ifade eder. Burada yatırımcının kuruluşun sermayesinde yüzde
10’dan (dahil) fazla paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması esastır.
IMF bu tanımda doğrudan yatırımlar ile portföy yatırımları arasındaki farkı
ortaya koymuş ve bu farkı, nüfuz ve denetim yönünden ele almıştır. Doğrudan
yatırımlar portföy yatırımlarına göre genellikle gittikleri ülke ile kalıcı bir ilişki
kurma eğilimindedir.2 Yatırımcı bu ilişkide gittiği ülkeye fonlar kadar know-how,
teknoloji, yönetim ve pazarlama gibi katkılar da sağlamaktadır. Dahası, doğrudan
yatırımda girişimciler genellikle birbirleriyle ticaret ve finans ilişkisiyle de bağlıdır.
Portföy yatırımlarında ise yatırımcı finansal piyasalara doğrudan erişim
sağlamaktadır.
IMF tarafından, yapılan yatırımın yönetimi ve denetimi üzerinde önemli
etkiye sahip olmanın derecesi ölçülebilir hale getirilerek yatırımın üzerinde yüzde 10
ve daha fazla paya sahip olunması veya yönetimde söz sahibi olunması esas
alınmıştır. IMF, doğrudan yatırımı T.C. Merkez Bankası’nın da esas aldığı şekilde
şöyle tanımlamaktadır:3
Doğrudan yatırım ilişkisi ise, birinin diğeri üzerinde denetim ve yönetim
yetkisi olan iki girişimciyi veya birinin denetim ve yönetim etkisi altında olmayıp
aynı yatırımcının yönetim ve denetimi altında bulunan şirketleri de ifade eder.4
Her ne kadar doğrudan yatırım ilişkisinde yüzde 10 oy hakkı ölçüt olarak
belirlenmişse de, aralarındaki iletişim sadece yönetimin belirli bir hisse payına bağlı
değil, kontrol zincirine de bağlıdır.
DYY’ler, ülkenin genel makroekonomik dengesinin sağlanması açısından
önem taşımaktadır. Dışa açık bir ülkenin genel makroekonomik dengesi şöyledir:
2 IMF, 2009: 99 3 a.g.e, 2009: 99 4 a.g.e., 2009: 101
66
(S-I) + (T-G) = (X-M) → (S-I) + (T-G) - (X-M) = 0
Bu denklemde;
S; özel kesim tasarruflarını,
I; özel kesim yatırımlarını,
T; başta vergiler olmak üzere kamu gelirlerini,
G; kamu harcamalarını
X; ihracatı
M; ithalatı göstermektedir.
(S – I) dengesine özel kesim tasarruf yatırım dengesi; (T – G) dengesine ise
bütçe dengesi denilmektedir. Bu ikisi ekonominin iç dengesini ya da kısaca iç
ekonomik dengeyi oluşturmaktadır. (X – M) dengesine kısaca dış ticaret dengesi adı
verilmekte ve ekonominin dış dengesini oluşturmaktadır. Bir ekonominin iç dengesi
(S – I) + (T – G) ekonominin dış dengesine (X – M) eşittir. Tüm bu alt dengelerin
toplamı da sıfıra eşittir. Özel kesim tasarruf yatırım dengesine kamu tasarruflarını
(T-G) da dahil edersek, denklem şöyle gösterilebilir:
(St-I) = (X-M)
Dış denge açığının olduğu (M>X) ya da yurtiçi toplam tasarruf açığının
olduğu (St<I) bir ülkede, söz konusu açığın finansmanı, doğrudan yabancı
yatırımlarla, portföy yatırımlarıyla ya da dış krediler yoluyla sağlanmaktadır. Ancak,
tanımdan da anlaşılacağı üzere, doğrudan yabancı yatırımların gittikleri ülkede kalıcı
olma özelliklerinden dolayı, ülkemizde olduğu gibi uzun süreli dış denge açığı ve
tasarruf açığı olan ülkeler için daha çok tercih edilebilir bir finansman yöntemidir.
Portföy yatırımları veya dış krediler yoluyla finansman yöntemi ise kısa vadede
çözüm sağlayan ancak uzun vadede kalıcı çözümler üretmeyen bir yöntemdir. Bu
nedenle dış denge açığı ve tasarruf açığının süreklilik kazandığı Türkiye için DYY
girişlerinin artırılması önem arz etmektedir.
77
1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Sınıflandırılması
Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), çeşitli türlere ayrılmakla birlikte temel
olarak, yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına, yapılan yatırımın üretim
zincirindeki yerine ve yapılan yatırımın amacına göre üç başlık altında
sınıflandırılmaktadır.
1.2.1. Yatırımın yeni işletme yaratması
Yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre DYY’ler, sıfırdan
yatırımlar, kahverengi alan yatırımları ve birleşme ve satın almalar (BveS) olarak üç
gruba ayrılmaktadır.
Sıfırdan yatırımlar (Greenfield Investments), ev sahibi ülkede yeni bir iş alanı
yaratan yahut mevcut iş alanını genişleten, yeni bir sermaye stoku yaratan, çıktı
miktarını ve istihdamı artıran doğrudan yabancı yatırımlardır.5 Bu tip yatırımlarda
ev sahibi ülkede sermaye stokunda artış meydana gelmektedir. Sıfırdan yatırımlara
örnek olarak Güney Kore menşeili Hyundai’nin 2006 yılında Çek Cumhuriyetinde
üretim tesisi kurması ve böylece 3.400 kişilik istihdam yaratması ve yılda ortalama
300 bin araç üretmesi gösterilebilir.
Kahverengi alan yatırımları (Brownfield Investments), sıfırdan yatırımlar ile
birleşme ve satın almaların bir karmasıdır.6 Birleşmelerde, iki farklı organizasyon
arasında uyum eksikliğinin giderilmesi oldukça derin yeniden yapılanmalar
gerektirebilir. Özellikle GOÜ’ler ve geçiş ekonomilerinde bu yeniden yapılanma
öyle geniş çaplı bir hal alır ki, birleşme sonrası ortaya çıkan yeni oluşum sıfırdan
yatırımlara benzer. Kahverengi alan yatırımları, şirket operasyonlarının temininde
satın alınan firmanın yerel kaynakları gerekli, fakat yeterli değilse ve yüksek işlem
maliyetleri geleneksel şekillerde piyasaya girişi engelliyorsa cazip bir yatırım
şeklidir.7 Diğer yandan, kritik kaynaklara erişimi yalnızca yerel firma sağlayabiliyor,
yabancı firma bu kaynaklara özgürce erişemiyorsa (hukuki izinler, yerel dağıtım
kanalları, patentler ve markalar) kahverengi yatırımlar tercih sebebi olabilmektedir.
İngiltere menşeili Vodafone, 2007 yılında Hindistan’daki Hutchison Essar’ın
5 UNCTAD,1995: 20 6 Meyer ve Estrin, S., 2001::575 7 a.g.e., 2001:576
8
8
hisselerinin yüzde 67’sini satın almıştır. Böylece Hindistan’daki telekomünikasyon
pazarına giren Vodafone, Vodafone Essar olarak faaliyetine devam etmiştir. Şu anda
yüzde 74’lük hisse payı ile faaliyet gösteren Vodafone, Hindistan piyasasına sıfırdan
yatırım şeklinde girseydi katlanacağı altyapı maliyetlerini söz konusu birleşme
sayesinde bertaraf etmiştir. Vodafone, Hutchison Essar şirketine göre teknoloji ve
yönetimsel beceriler bakımından daha ileri düzeyde olduğu için bu birleşme, ülkeye
yeni teknoloji ve beceriler kazandırmıştır. Dolayısıyla söz konusu büyük yatırım,
birleşme ve satın almalar kategorisinde gibi görünse de aslında yatırım yapılan
ülkeye kazandırdıkları bakımından sıfırdan yatırıma benzemektedir. Bu nedenle
kahverengi alan yatırımı olarak nitelendirilmektedir.
Birleşme ve Satın Almalar (Merger &Acquisitions), yabancı bir ülkede halen
mevcut bir tesisi devralmak şeklinde olur ve şirket birleşmeleri (merger) veya şirket
satın alımları (acquisition) biçiminde gerçekleşmektedir.8 Şirket birleşmeleri, biri
yabancı olan iki şirketin eşit koşullarda birleşerek tek bir şirket haline gelmesidir.
Şirket satın alımı ise, bir şirketin yabancı ülkedeki başka bir şirkete ait hisse
senetlerinin tamamını veya çoğunluğunu satın alarak onu kendisine katması durumu
olup, ev sahibi ülkede sermaye stoku artışına neden olmamaktadır. Ancak, yeni
teknoloji ve yönetim bilgileri getirme ve çok uluslu şirketler (ÇUŞ)’in dış pazarlama
kanallarından yararlanma gibi etkileri söz konusu olabilmektedir. 1907 yılında
İngiliz menşeili Shell’in Hollanda menşeili Royal Dutch şirketiyle birleşmesi,
tarihteki en büyük şirket birleşmelerinden biri olarak görülmektedir.
1.2.2. Yatırımın üretim zincirindeki yeri
Yapılan yatırımın üretim zincirindeki yerine göre DYY, yatay yatırımlar ve
dikey yatırımlar olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Yatay (horizontal) yatırımlar, ÇUŞ’un aynı mal ve hizmet üretimini farklı
ülkelerde gerçekleştirdiği yatırım türüdür.9 Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcının
üretim süreci ile bütünleştiği yerel firmanın üretim süreci hemen hemen aynıdır.
Dolayısıyla yabancı ÇUŞ, farklı coğrafi alanlarda benzer bir üretim süreci
yürütmektedir. Uluslararası ticaretin önündeki engeller ve taşıma maliyetleri
8 Seyidoğlu, 2009: 601 9 Protsenko, 2004 : 16
9
9
nedeniyle ihracatın oldukça maliyetli olduğu durumlarda ÇUŞ bu tip doğrudan
yatırım metodunu tercih etmektedir.10 Bu sayede ev sahibi ülke pazarına da satış
yapabilme olanağı elde etmektedir.11 Örneğin bir şirketin taşıma maliyetleri
nedeniyle ihracat yerine Çin’de firma kurmak suretiyle pazarını genişletmesi yatay
yatırıma örnek olarak verilebilir.
Dikey (vertical) yatırımlar, üretim sürecinin coğrafi olarak parçalı olduğu
durumlarda kullanılan bir yöntemdir.12 ÇUŞ üretim zincirini farklı coğrafi bölgelere
dağıtır ve bazı üretim aşamalarını yabancı kaynak kullanarak gerçekleştirir. Bu tip
yatırımlar, farklı girdilerin ihtiyaç duyulduğu çok aşamalı bir üretim sürecini içerir.
Eğer girdi fiyatları ülkeler arasında farklılık gösteriyorsa, üretim zincirini parçalara
ayırma kârlı bir duruma gelir. Geriye dikey yatırımlar ve ileriye dikey yatırımlar
olmak üzere iki türü vardır.13 Geriye dikey yatırımlarda, yabancı firma girdiler için
kendi tedarikçisini kurar ve buradan kendine girdileri temin eder. Örneğin bir
otomotiv firmasının üretiminin ana hammaddelerinden biri çeliktir. Eğer firma
çeliği, yabancı imalatçıdan satın alırsa, çelikteki fiyat dalgalanmalarına maruz
kalabilecektir. Bu nedenle firma, geriye dikey yatırım yoluyla üretiminin
hammaddesi olan çelik üretimini de üstlenmektedir. İleriye dikey yatırımlarda ise
girdi üretimini ana firma yapar ve kurduğu yabancı ortağa bu girdileri aktarır.
Ürettiği otomobilin Japonya pazarına dağıtımını sağlama konusunda problem
yaşayan bir Amerikan otomotiv firmasının kendi dağıtım ağını kurması, ileriye dikey
yatırıma örnek teşkil etmektedir.
1.2.3. Yatırımın amacı
Yatırımcının ev sahibi ülkede faaliyet gösterme amacı farklı nedenlere
dayanmaktadır. Taşıdıkları amaca göre yabancı yatırımlar doğal kaynak arayanlar,
pazar arayanlar, etkinlik arayanlar ve stratejik varlık ve kapasite arayanlar şeklinde
sınıflandırılabilir.
10 a.g.e., 2004: 3 11 Hanson, 2001: 10 12 Protsenko, 2004: 4 13 a.g.e., 2004: 3
10
10
Doğal kaynak arayan yatırımlar, firmanın kaynak ülkeden daha etkin bir
şekilde temin edebileceği doğal kaynak üretim faktörlerini elde etmek için yaptıkları
yatırımları ifade etmektedir.14 Doğal kaynak arayışı, hammadde, doğal mineraller ve
gıda ürünleri şeklinde gerçekleşebilmektedir. 1800’lü yıllar ve 1900’lü yılların
başlarında sanayileşmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru akan DYY
akımlarının birçoğunun temeli ucuz ve güvenilir doğal kaynak arayışına
dayanmaktadır.15 Bazı durumlarda bu kaynaklar, kaynak ülkede hiç mevcut
olmayabilir. Bu tip DYY’ler genellikle gelişmekte olan ülkelerdeki DYY’lerin tipik
örneklerini temsil etmektedir. Örneğin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA)
bölgesinde doğal kaynak arayan yatırımlar, Güney Asya ve Doğu Avrupa’da ucuz
işgücü arayan yatırımlar bu kategoride değerlendirilmektedir.
Pazar arayan yatırımlar, DYY’lerin yeni piyasalara girme ya da mevcut
olanları sürdürme amacı güttüğü durumlarda ortaya çıkmaktadır.16 Bu tip yatırımlar,
genellikle savunma stratejisini benimserler; mevcut piyasasını kaybetme korkusu,
yeni bir piyasayı keşfetme dürtüsünden daha olasıdır. 1980’lerdeki BveS’ler bu tip
DYY’lerin örneğini oluşturmaktadır. Otomobil parçaları üreten otomotiv yan sanayii
firmalarının otomobil üreticilerinin olduğu pazarlara girme çabası pazar arayan
yatırımlara örnek olarak gösterilebilir.
Etkinlik arayan yatırımlar, firmaların gittikleri ülkelerdeki ölçek ve
olanaklarından ve bunların sahipliğinden yararlanmak suretiyle etkinliklerini artırma
güdüsüyle hareket ettikleri yatırım türleridir.17 Bu yatırımlar genellikle piyasa arayan
veya doğal kaynak arayan yatırım aşamalarından sonra firmaların kârlılığını daha
fazla artırma beklentisiyle gerçekleşmektedir. Nestle’nin ODKA bölgesindeki her
bir iştirakin kendi ürününü üretmesi ve üretimde kullandığı ara malların ithalatını da
komşu ülkelerden sağlaması etkinlik arayan yatırımlara örnek olarak verilebilir. Bu
tip yatırımlar, bölgesel olarak entegre olmuş piyasalarda, özellikle Avrupa ve
Asya’da yaygındır.
14 Dutta, 2009: 270 15 Castro, 2000: 23 16 Dutta, 2009:270 17 a.g.e., 2009:270
11
11
Stratejik varlık arayan yatırımlar, firmaların fiziki ve fiziki olmayan varlıkları
elde etmek amacıyla yaptıkları yatırım türüdür. Stratejik varlık arayan DYY’ler,
gelişmiş teknolojilere, beceriye ve diğer gelişmiş üretken yeteneklere sahip olmayı
amaçlamaktadır.18 Firmanın yurtiçi ve yurtdışında uzun dönem genişlemesini
destekleyecek sahiplik avantajının inşa edilmesinde DYY’lerin bir araç olarak
kullanıldığı yatırımlardır. Bu tip yatırımlarda firma, stratejik varlıklar açısından
küresel portföyünü artırmayı ve rakiplerinin erişimini engellemeyi amaçlamaktadır.
Örneğin bir şirket, yabancı bir şirket ile karşılıklı yarar sağlayacakları bir ARGE
girişimini üstlenmek üzere stratejik bir ittifak içinde bulunabilir.19 Özellikle
sanayileşmiş ülkelerde yaygındır.
Tablo 1.1’de DYY’ler yapılan yatırımın amacına ve ev sahibi ülkede aranan
özelliklerine göre özetlenmiştir.
18 European Commission, 2012:120 19 https://www.wbginvestmentclimate.org/toolkits/investment-generation-toolkit/module1-step1-substep1_main-types-of-fdi.cfm, 2015
12
12
Tablo 1.1. Yapılan Yatırımın Amacına Göre Yatırım Çeşitleri
Kaynak: Loewendahl ve Ertugal Loewendahl, 2000.
1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Kayıt Şekli
Doğrudan yatırım, IMF tanımına göre, ödemeler dengesinde finans hesapları
altında konumlanmaktadır.20 TCMB, ödemeler dengesi istatistiklerini IMF’nin 2009
yılında yayınladığı “Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu Altıncı El
Kitabı” formatına uygun olarak 13 Kasım 2014 tarihinde, Eylül 2014 verileriyle ve
geçmiş serileri kapsayacak şekilde revize etmiştir. IMF’in Altıncı El Kitabı’nın
finans hesabında getirdiği en büyük değişiklik, “Doğrudan Yatırım” kaleminin
20 IMF, 2009: 99
Yabancı Yatırımın Amacına Göre Türleri Ev Sahibi Ülkede Aranan Özellikler
Piyasa Arayan
Piyasa büyüklüğü Piyasanın büyüme oranı Bölgesel ve küresel piyasalara erişim Ülkeye has tüketici tercihleri Piyasaların yapıları Yerli iş hayatının gücü
Etkinlik Arayan
Emeğin üretkenliğine göre ayarlanmış kaynak ve varlık maliyetleri
Ulaştırma ve ara ürünler gibi diğer girdi maliyetleri
Ölçek ekonomileri için bölgesel bir birliğe üyelik
Doğal Kaynak Arayan Hammaddeler Düşük maliyet, vasıfsız emek
Stratejik Varlık Arayan
Vasıflı emeğin varlığı Kaliteli üniversite ve araştırma kuruluşlarının
varlığı Nitelikli işçi arzının genişliği Yenilikçi kapasite, teknolojik adaptasyon,
pazarlama ağları, teknik beceriler, iş ve kültürel tutumlar ve kümelenmeleri içeren varlıklar
Ar-Ge ve DYY'lerde kümeler ve kritik büyüklükler
13
13
yatırımın yönüne göre yurtiçinde ve yurtdışında” kalemleri altında gösterilmesi
yerine, bilanço yaklaşımından hareketle varlıklar ve yükümlülükler ayrımları altında
gösterilmesidir.
Bu çerçevede eski yönteme göre sözgelimi, Türkiye’de yerleşik ana ortağın
yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığına yaptığı doğrudan yatırımlar ile
yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığın Türkiye’deki ana ortağına yaptığı
yatırımlar (Tersine Yatırım) netleştirilerek yurtdışında kaleminin altında
gösterilmesi gerekmekteydi. Varlık/Yükümlülük esaslı yeni gösterimde ise
Türkiye’de yerleşik ana ortağın yurtdışındaki şube, iştirak ve bağlı ortaklığına
yaptığı doğrudan yatırımlar Varlıklar kaleminin altında, yurtdışındaki şube, iştirak
ve bağlı ortaklığın Türkiye’deki ana ortağına yaptığı yatırımlar (Tersine Yatırım) da
Yükümlülükler kaleminin altında gösterilmeye başlanmıştır.
Ödemeler dengesindeki varlık ve yükümlülük ayrımında DYY’ler yatırımın
yönüne göre konumlandırılmaktadır. Bu doğrultuda ülkeye giren DYY yükümlülük
olarak kabul edilirken, ülkeden çıkan DYY varlık olarak kaydedilmektedir.
Ödemeler dengesinde sermaye işlemlerinde yükümlülük artışı veya varlık azalışı,
alacak (+) işaretiyle gösterilmektedir. Dolayısıyla bir ülkeye gelen DYY yükümlülük
artışı yaratacağından ve ödemeler dengesi hesabına (+) olarak yansıyacağından
ülkeler DYY girişlerini cari hesap açıklarının finansman kaynağı olarak görmekte ve
bu nedenle DYY girişlerini artıracak politikalara öncelik vermektedir. Bunun yanı
sıra DYY’lerin ithalatın ikamesini sağlayarak ödemeler dengesinin ithalat ile ilgili
döviz ödemeleri yükünü azaltması, yapılan üretimin bir kısmının da dış piyasalara
yönelik ihracatı artırmasıyla ülkenin ödemeler dengesini olumlu yönde etkileyeceği
öngörülmektedir. Dolayısıyla DYY’lerin ihracatı artırıcı, ithalatı ise azaltıcı etkisiyle
birlikte dış ticaret, cari işlemler ve ödemeler dengesinin bu durumdan pozitif yönde
etkileneceği değerlendirilmektedir.
DYY’lerin TCMB tarafından yayınlanan ödemeler dengesindeki gösterimi
şöyledir:
14
14
Tablo 1.2. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ödemeler Dengesinde Gösterim Şekli
Kaynak: TCMB, ** Geçici veridir. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Odemeler+Dengesi+ve+Ilgili+Istatistikler/Odemeler+Dengesi+Istatistikleri/Veri+Tablolar, 17.04.2015.
1.4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi
İkinci Dünya Savaşı sonrası 1950’lerden sonra uluslararası sermaye akımları
hızlı bir şekilde artmıştır.21 Uluslararası sermaye akımları içinde özellikle DYY’ler
dünya genelinde iktisadi büyüme için önemli bir unsur haline gelmiştir. Savaş
sonrası DYY’lerde yaşanan yükseliş, ekonomik büyümenin altın çağı olarak
adlandırılan 1960’lar döneminin bir parçasıdır. 1960’larda DYY’ler, Gayri Safi
Yurtiçi Hasıla (GSYH)’ya göre 2 kat hızlı artmış ve dünya ihracat artışının üzerinde
bir artış sergilemiştir.22 DYY akımlarında özellikle ABD önemli bir aktör olarak
ortaya çıkmıştır. DYY’lerin büyük bir kısmı faaliyetleri artan ve uluslararası boyut
kazanan ÇUŞ’lar aracılığı ile yapılmaya başlanmıştır.
1980’li yıllardan itibaren ise, ortaya çıkan küreselleşme süreci ile birlikte
DYY’ler hem gelişmiş hem de GOÜ’lerin ilgi odağı olmuştur. Küreselleşme süreci,
beraberinde sermayenin görece bol ve getirisinin az olduğu bölgelerden, daha kıt ve
getirisinin yüksek olduğu bölgelere doğru hareketini sağlamıştır. 20. yüzyılın ilk
21 Yavan, Kara, 2003: 22 22 Dicken, 2003: 52
(Milyon ABD Dolar) 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 (**)B. SERMAYE HESABI -61 -43 -51 -25 -58 -96 -66C. FINANS HESABI -34.761 -9.879 -60.099 -67.039 -71.068 -72.721 -42.4318. Doğrudan Yatırımlar: Net Varlık Edinimi 2.549 1.553 1.482 2.370 4.105 3.627 7.0479. Doğrudan Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu 19.851 8.585 9.099 16.176 13.282 12.457 12.53910. Portföy Yatırımları: Net Varlık Edinimi 1.244 2.711 3.534 -2.688 -2.657 -2.601 74111. Portföy Yatırımları: Net Yükümlülük Oluşumu -3.770 2.938 19.617 19.516 38.355 21.385 20.85011.1. Hisse Senetleri 716 2.827 3.468 -985 6.276 842 2.55911.2. Borç Senetleri -4.486 111 16.149 20.501 32.079 20.543 18.29112. Diğer Yatırımlar: Net Varlık Edinimi 12.056 -10.963 -7.020 -11.197 703 -2.370 1.67212.1. Merkez Bankası -2 -2 -4 -2 -2 -1 012.2. Genel Hükümet 32 31 39 292 366 757 21312.3. Bankalar 10.253 -6.393 -13.179 339 -2.040 283 1.03412.4. Diğer Sektörler 1.773 -4.599 6.124 -11.826 2.379 -3.409 42513. Diğer Yatırımlar: Net Yükümlülük Oluşumu 34.529 -8.343 29.379 19.832 21.582 37.535 18.50213.1. Merkez Bankası -1.371 -381 -38 -1.409 -1.779 -1.457 -1.90513.2. Genel Hükümet 1.742 3.099 3.657 2.060 -92 -18 -89113.3. Bankalar 9.457 514 27.240 10.118 16.002 32.269 15.01913.4. Diğer Sektörler 24.701 -11.575 -1.480 9.063 7.451 6.741 6.279
Cari, Sermaye ve Finans Hesapları -5.492 -2.174 14.736 -7.994 22.475 7.967 -4.139
15
15
yarısı, küresel ölçekte yüksek büyüme ve DYY’lerin dünya çapında yaygınlaştığı bir
dönemdir.23
1970’ler ve 1980’lerin ilk yarısında dünya DYY ve ihracat artışı hemen
hemen paralel bir eğilim izlemiştir. 1985’ten 1990’a kadar olan süreçte ise DYY,
ihracat ve GSYH’ların artış oranları ayrışma göstermiştir. 1985-1990 yılları arasında
yıllık bazda ortalama gelen DYY akımları yüzde 27 artarken, ihracat artışı yüzde 6,5
olmuştur. 1980’ler boyunca DYY’lerin artış hızı, dünya GSYH artış hızının yaklaşık
5 katı daha fazla olmuştur. 1990’ların başlarındaki durgunluk süreci DYY artışını
önemli derecede azaltmıştır. Ancak 1990’ların ortalarından itibaren yukarı yönlü
eğilim yeniden başlamış ve 1990’ların ikinci yarısında benzeri görülmemiş bir DYY
artışı yaşanmıştır.
Tablo 1.3’de bahsi geçen çeşitli göstergelere göre yıllar itibarıyla dünya
görünümü yer almaktadır.
Tablo 1.3. Yıllar İtibarıyla Çeşitli Göstergelere Göre Küresel Görünüm
Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88; IMF, http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx
DYY’ler ve ihracat arasındaki bu ayrışma oldukça önem arz etmektedir.
1980’lerin ortalarına kadar olan süreçte ticaret ve üretim artışı küresel ekonomi
içinde karşılıklı bağımlılığın bir göstergesi olarak görülüyorken, söz konusu dönem
sonrasında artık DYY’lerin ticaretten daha fazla artması, entegrasyonun birincil
mekanizmasının ticaretten DYY’lere kaydığının önemli bir kanıtıdır.24 Tabi ki DYY,
üretim ve ticaretteki eğilimler birbirinden bağımsız düşünülememekte ve bu üç
alanın ortak elemanı çok uluslu şirketler olarak görülmektedir.
23 a.g.e.: 52 24 a.g.e.: 52
1970 19801985-1990
(Yıllık Ortalama) 1990 2000DYY (Milyon Dolar) 13,346 54,11 - 208,168 1.415,00DYY Artış Hızı (Yüzde) - 23 27 20,5 54,4Dünya Yıllık Büyüme Hızı (Yüzde) - 2,2 3,8 3,9 3,6Dünya Yıllık İhracat Artışı (Yüzde) - 6,8 6,5 7,1 5,9
16
16
1.5. Çok Uluslu Şirketler
Tekil şirketlerden ziyade çok uluslu şirketler modern çağın küresel
ekonomisinin belirleyicilerinden biridir.25 Bu nedenle ÇUŞ’ların sayısı günden güne
artmaktadır. ÇUŞ’ların sadece sayısal olarak yoğunluğu değil, aynı zamanda
kaynakları ve vardıkları ülkeler açısından da çeşitlilikleri artmaktadır. DYY’ler
ÇUŞ’ların aktivitelerinin tek göstergesi değildir. Çünkü DYY’ler şirket varlıklarının
sahipliğini esas alır. Oysaki ÇUŞ’lar, coğrafi olarak dağılmış üretim ağları içinde
çeşitli işbirlikleri yoluyla firmaların çok uluslu karmaşık işlemlerini
yansıtmaktadır.26
ÇUŞ tanım olarak, bir şirketin birden fazla ülkede sahipliği olmasa da,
koordinasyon ve kontrol gücüne sahip olan bir oluşumu ifade etmektedir.27 ÇUŞ’lar,
üç temel özelliğe sahiptirler:
Çeşitli süreçler ve üretim ağı içindeki işlemler üzerinde kendi içinde ve
farklı ülkeler arasında koordinasyon ve kontrol kabiliyetlerinin olması
Üretim faktörlerinin dağılımında ve devlet politikalarında coğrafi
farklılıkların avantajlarını kullanabilme kabiliyetlerinin olması
Coğrafi esnekliklerinin olması
ÇUŞ’lar genellikle kapitalist girişimlerdir. Dolayısıyla kapitalizmin temel
kurallarına göre davranırlar.28 Bu kuralların içinde özellikle kâr elde etme güdüsü
ağır basmaktadır. Bunun yanı sıra pazar paylaşımı, firmayı büyütme ve sektör lideri
konumuna gelme gibi güdüleri de vardır.
Önemli bir sermaye kaynağı ve sermaye transfer kanalı olan ÇUŞ’ların dört
farklı türü bulunmaktadır. Bunlar; doğal kaynak arayanlar, pazar arayanlar, etkinlik
arayanlar ve stratejik varlık ve kapasite arayanlar şeklindedir.
ÇUŞ’ların performans, teknoloji, üst düzey fonksiyonlar ve esneklik
başlıkları altında dört amacı bulunmaktadır.29
25 a.g.e.: 199 26 a.g.e.: 199 27 a.g.e.: 199 28 a.g.e.: 199 29 a.g.e.: 275
17
17
Performans: Kâr maksimizasyonuna erişmek, hisse değerini artırmak,
maliyet minimizasyonu sağlamak,
Teknoloji: Farklı coğrafi bölgelerde firmanın ihtiyacı olan Araştırma-
Geliştirme (AR-GE) faaliyetlerini yürütmek, gerekli teknolojilere erişim
sağlamak,
Üst düzey fonksiyonlar: Firmanın ana merkezini ve üstlendiği
fonksiyonları optimal bir çizgide tutan tüm üst düzey işlemlerin doğru
bir şekilde konumlanmasını sağlamak,
Esneklik: Kârını optimal seviyeye taşıyacak ve değişen koşullara karşı
firmanın üretim ağının coğrafi dağılımını değiştirebilecek bir esnekliğe
sahip olmak.
ÇUŞ’larla rekabetçilik arasında önemli bir bağ vardır. ÇUŞ’lar ülkelerin
rekabetçiliğini yükseltecek itici güçtür. Bu nedenle ülkelerin ekonomik
performansları için önemlidir. ÇUŞ’ların katkılarıyla ülkelerin üretim kapasitesinin
artması, pazarlarının genişlemesi ve değişen ekonomik koşullara adaptasyonu
sağlanmaktadır. Sermaye, yenilikçilik, teknoloji, yetişmiş insan gücü ve etkili
organizasyonel ve yönetsel tecrübelerin hepsi firmaların rekabetinde önem
taşımaktadır. Kalkınma sürecinde yarattıkları bu olumlu katkıların yanı sıra, olumsuz
etkileri de olabilmektedir. Yurtiçi yatırımların önemli olduğu GOÜ’ler için
ÇUŞ’ların ülkeye girişiyle birlikte, yabancı ortaklıklar tarafından yerli firmaların
dışlanması (crowding-out) durumu gündeme gelebilmektedir.30
ÇUŞ’lar, dünya mal ve hizmet ihracının üçte ikisini gerçekleştirmektedir.
Uluslararası ticaretin büyük kısmını da ana şirket ve ona bağlı şirketler arasında
yapılan ticaret oluşturmaktadır. 1970 yılında ÇUŞ’ların sayısı yalnızca 7 bin iken,
2000 yılında 50 bine, 2006 yılında ise 80 bine yükselmiştir. Günümüzde ise 1 milyon
iştiraki bulunan 100 binden fazla ÇUŞ bulunmaktadır.31 Bu şirketler, Tablo 1.4’de
görüldüğü gibi birçok ülkenin GSYH’lerinde önemli bir paya sahiptir.
30 ÇUŞ’ların genel özellikleri ve ekonomik etkilerine ilişkin özet tablo EK 1’de yer almaktadır. 31 Bjorklund,, 2014: xxxvi
18
18
Tablo 1.4. Global 500 Listesindeki İlk 10 Çokuluslu Şirket ile Menşei Oldukları Ülkelerin GSYH’ları İçindeki Payı
Şirket Sektör
Kazanç (Milyon
Dolar) Ülke
GSYH’deki Payı
(%) (2013)
1 Wal-Mart Stores Perakende 476.294 ABD 2,83
2 Royal Dutch Shell Petrol 459.599 Hollanda 53,9
3 Sinopec Petrol 457.201 Çin 4,8
4
China National
Petroleum Petrol 432.007 Çin 4,6
5 Exxon Mobil Petrol 407.666 ABD 2,4
6 BP Petrol 396.217 İngiltere 15,7
7 State Grid
Elektrik
Enerjisi 333.386 Çin 3,5
8 Volkswagen Otomotiv 261.589 Almanya 7,2
9 Toyota Otomotiv 256.454 Japonya 5,2
10 Glencore Madencilik 232.694 İsviçre 35,8
Kaynak: Fortune, 2014; IMF veri tabanı, 2013 http://fortune.com/fortune500/ http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx
Bir şirketin ÇUŞ haline gelmesi için iki yol bulunmaktadır:
(i) Tamamen sıfırdan yeni bir tesis kurmak (sıfırdan yatırım-greenfield
investment)
(ii) Diğer ülkedeki bir veya birden fazla firmayla birleşmek veya bu
kuruluşları devralmak
Bu iki mekanizmanın toplam DYY’lerin artışına katkısını tam olarak ölçmek
mümkün değildir. Ancak ÇUŞ’lar ev sahibi ülkede eğer sıfırdan yatırım yapar ise,
yeni iş alanları yaratır. Sermaye stoku, çıktı artışı ve istihdam sağlar.
19
19
Son dönemlerde çok uluslu üretimin büyük bir kısmı, sıfırdan yatırımdan
ziyade, BveS şeklinde gerçekleşmektedir. Kamu teşebbüslerinin yabancı
yatırımcılara satışını da kapsayan BveS’ler, Latin Amerika, Merkez ve Doğu Avrupa
ve Yükselen Asya32’da oldukça yaygındır.
BveS’lerin ev sahibi ülkeye giriş şekli şöyledir:33
Yatay birleşme: Aynı endüstrideki firmalar arasında gerçekleşir.
Genellikle firmalar arasında yatay birleşme görülür.
Dikey birleşme: Müşteri-arz eden veya alıcı-satıcı arasında gerçekleşir.
Kümeleşme birleşme: Faaliyetleri arasında ilişki bulunmayan iki
işletmenin birleşmesi şeklinde gerçekleşir.
Birleşme ve özelleştirme yoluyla yapılan DYY’lerin ise ev sahibi ülkeye
katkısı sıfırdan yatırımlar kadar belirgin değildir. Ancak var olan firmaya ilave
rekabet gücü katıyorsa ev sahibi ülke için yararlı olabilmektedir.34 Bu tür DYY’ler
ev sahibi ülkenin mevcut teknolojisinin ve yönetim kalitesinin yükselmesine veya
yeniden yapılandırılmasına katkı sağlayabilmektedir. Örneğin Tayland’da çok
sayıda BveS’ler ticari araç ihracatı yoluyla ülke rekabetini artırmıştır. Latin
Amerika’da BveS’ler telekomünikasyon gibi özelleştirilen kamu hizmetlerinin
modernizasyonunda önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla BveS’lerin yararları
hakkında net bir şey söylemek mümkün değildir. Ülkelerin durumlarına ve
koşullarına bağlı olarak değişmektedir.
BveS’ler yabancı yatırımcıya ise iki avantaj sağlamaktadır. İlk olarak daha
hızlı piyasa girişi ve şirkete ait varlıklara daha hızlı ulaşma imkânı tanımaktadır.
İkinci olarak, iki şirketin kaynaklarının birleşmesini sağlamaktadır. Birleşme
sayesinde firmalar, birbirini tamamlayan kapasite artışıyla birlikte inovasyon ve yeni
teknolojiye erişme maliyetlerini paylaşabilmekte ve rekabetçilik düzeylerini
yükseltebilmektedir.
32 Aralarında Çin, Hindistan, Endonezya, Malezya, Mongolia, Pakistan, Sri Lanka ve Vietnam’ın da bulunduğu 29 Asya ülkesini kapsamaktadır. 33 UNCTAD, 2000: 10 34 UNCTAD, 1999: 40
2020
BveS’ler genellikle kalkınmada daha az etki yaratmaktadır.35 İlk olarak
BveS’lerde, genellikle döviz kurunun oynak olduğu ve verimliliğin az olduğu
durumlarda sıfırdan yatırımlara kıyasla sermayenin kolaylıkla dışarıya çıktığı
görülmektedir. İkinci olarak, Brezilya’nın telekomünikasyon ve otomotiv
sektörlerindeki satın almalarda görüldüğü gibi yerel ticaretteki rekabet ve
yenilikçilik kapasitesine olumsuz etkide bulunabilmektedir. Bu durum satın alınan
firmalarda düşen AR-GE aktivitelerinden kaynaklanmaktadır. Üçüncü olarak,
gelişmiş ülkelerin de dahil olduğu pek çok ülkede, BveS’ler istihdam üzerinde
olumsuz etki yaratabilmektedir. Son olarak, BveS’ler özellikle hizmetler gibi ticareti
yapılamayan ürünler için yurtiçi piyasada rekabetçi firma sayısını önemli derecede
azaltırsa, rekabet karşıtı bir durum da yaratabilmektedir.
Ev sahibi ülke ekonomisine etkileri bakımından sıfırdan yatırım ile BveS’ler
arasındaki farklar şöyledir:36
İster BveS ile ister sıfırdan yatırımla gelsin, her iki yatırım da ev sahibi
ülkeye yabancı kaynak aktarmaktadır. Ancak, BveS yoluyla sağlanan
finansal kaynak, her zaman ek üretim kaynağı olarak aktarılmaz. Ancak
sıfırdan yatırımla gelen sermaye, üretim kaynağına aktarılır. Bu nedenle
aynı miktarda gelse bile BveS’ler ile gelen DYY, sıfırdan yatırıma göre
daha az verimli yatırımdır.
BveS’ler ile gelen DYY’ler sıfırdan yatırımlara kıyasla yeni ve daha iyi
teknolojilere veya becerilere daha az transfer edilmektedir. Dahası,
BveS’ler doğrudan yerel üretim veya fonksiyonel aktiviteleri (AR-GE)
azaltabilmekte ya da sona erdirebilmektedir. Sıfırdan yatırım ise direkt
olarak teknolojik varlıkları ve kapasiteyi azaltmamaktadır.
BveS’ler ev sahibi ülke istihdamını genellikle değiştirmemektedir.
Çünkü BveS’ler ile yeni üretim kapasitesi yaratılmamaktadır. Hatta işten
çıkarmalara bile neden olabilmektedir. Sıfırdan yatırım ise ülkeye
geldiğinde yeni istihdam yaratmaktadır.
35 a.g.e.: 40 36 UNCTAD, 2000: 18
21
21
BveS’ler yoluyla DYY, piyasa yoğunluğunu (market concentration)37
artırabilmekte ve ev sahibi ülkede rekabet karşıtı sonuçlar
yaratabilmektedir. BveS’ler rekabeti azaltmak ve hatta bertaraf etmek
için kasıtlı olarak kullanılabilmektedir. Buna karşın sıfırdan yatırım, var
olan firma sayısını artırmakta ve direkt olarak piyasa yoğunluğunu
artıran bir etki yaratmamaktadır.
Ancak dikkat edilmesi gereken husus, bu etkilerin uzun vadede ortadan
kalkabileceği ihtimalidir. Uzun vadede BveS’ler de sıfırdan yatırımlar kadar üretimi
artırabilmekte, yeni ve daha iyi teknolojilerin transferini sağlayabilmekte ve istihdam
yaratabilmektedir. Bu nedenle her ülke, BveS’lerin ekonomilerinde yaratacağı etkiyi
bütüncül bir şekilde göz önüne almalıdır. Sıfırdan yatırım veya BveS’ler arasında
seçim yaparken ekonomilerin kendilerine özgü durumları ve kalkınma öncelikleri iyi
değerlendirilmelidir. Büyüme ve kalkınma için endüstrilerin ve ekonomik
aktivitelerin yeniden yapılanması gereklidir. Özellikle hızlı teknolojik değişimler ve
artan küresel rekabet koşulları altında yeniden yapılanma önem arz etmektedir.
BveS’lerin ekonominin söz konusu yeniden yapılanma üzerine etkisinin ne yönde
olduğu hususuna dikkat edilmelidir. BveS’ler bu noktada, yeniden yapılanma için
gerekli olan kaynağı sunma açısından önemlidir. Sıfırdan yatırımlar ekonomik
yeniden yapılanmaya yardımcı olurken, yurtiçi girişimlerin korunmasında ise her
hangi bir rol oynamamaktadır.
Özetle, her ülke kendine özgü koşulları ihtiyaçları ve kendi kalkınma
hedefleri çerçevesinde kendi DYY stratejisinin değerlendirmesini yapmalıdır.
Ülkeler tercihlerini yaparken şunlara dikkat etmelidir:38
Normal koşullar altında sıfırdan yatırım ve BveS şeklinde yatırım
alternatifinin her ikisi de bulunuyorsa, GOÜ’ler için tercihi sıfırdan
yatırımdan yana kullanmak daha faydalı olacaktır. Diğer şartlar eşit
olduğunda (motivasyon ve kapasite), sıfırdan yatırım sadece kaynak ve
varlık getirmemekte, aynı zamanda ek üretken kapasite ve istihdam da
37 Piyasa yoğunluğu, bir piyasada firmaların sayısının ve bu firmaların toplam üretim içindeki paylarının bir fonksiyondur. Piyasa yoğunluğunun artması fiyatların artmasına ve tüketicilerin refahının azalmasına neden olur. 38 a.g.e., 2000: 19
2222
yaratmaktadır. BveS’ler de aynı kaynağı getirmekte ancak sıfırdan
yatırımlar gibi ek kapasite yaratmamaktadır. Dahası, belirli türdeki
BveS’ler piyasaya girdikleri zaman varlık satışı sonrası düşen
istihdamdan yurtiçi teknoloji kapasitesinin yavaş ilerlemesine kadar pek
çok riski de barındırmaktadır. Ayrıca BveS’ler rekabetçi firmaları
bünyesine dahil ettiğinde piyasa yoğunluğu ve rekabet üzerinde de
negatif etkiler yaratmaktadır.
İstisnai durumlar altında ise, BveS’ler (en azından belirli bir zaman
dilimi için) sıfırdan yatırımların sahip olmadığı faydalı bir rol de
üstlenebilmektedir. Özellikle kriz dönemlerinde iflas riskinin yüksek
olduğu ve alternatif bir DYY’nin olmadığı dönemlerde BveS’ler yoluyla
gelen yabancı yatırım ülkeler için yardımcı bir rol üstlenebilmektedir.
Büyük sermaye yoğun özelleştirmeler veya kapsamlı özelleştirme
programları bu durumu açıklamaktadır. Çünkü bu dönemlerde yerel
firmalar gerekli kaynağı ve diğer varlıkları (modern yönetim tecrübeleri
ve teknoloji) yaratamamaktadır. Yoğun rekabet baskısı altında veya
küresel piyasalardaki aşırı kapasite koşulları altında hızlı bir yeniden
yapılanma ihtiyacı ev sahibi ülkeleri BveS’lere itebilmektedir. Böyle
koşullarda BveS’lerin avantajı, mevcut kapasiteyi yeniden
yapılandırmasıdır. Dolayısıyla ülkeler, BveS’lerdeki kısıtlamaları
gevşetebilir, özellikle sıfırdan yatırımlar için uyguladığı teşvikleri
BveS’lere doğru genişletebilir ve uygun BveS’leri çekmek için çaba
gösterebilir.
1.6. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi
DYY’lerin özellikle GOÜ’lerin büyümeleri üzerinde önemli bir etkisi
bulunmaktadır.39 Gittikleri ülkelerde fiziki sermaye artışı sağlayarak büyümeleri
üzerinde doğrudan etkiye sahiptirler. Bunun yanı sıra verimlilik artışı yaratarak da
büyümeyi desteklemektedirler.
39 UNCTAD, 1992:8-9
2323
DYY’lerin verimlilik artışına olan katkısı farklı kanallarla olmaktadır.
DYY’ler ev sahibi ülkelere teknoloji transferi, istihdam, ödemeler dengesi, piyasa
yapısı ve iş yöntemleri hususunda katkılar sağlayarak verimliliğin artmasına
yardımcı olurlar. Diğer taraftan, finansal sermaye, üretim teknolojisi transferi, AR-
GE kapasitesi, yönetim ve pazarlama metotları, beceri, kurumsallaşma ve
girişimcilik gibi ev sahibi ülkede mevcut olmayan ya da daha az mevcut olan bir
takım koşulların kombinasyonu yoluyla da ülke büyümesini desteklemektedirler.
DYY’ler, yeni kuruluşların oluşmasını mümkün kılar, girişimciliği destekler, çıktı
miktarını artırır, ekonomik aktivitenin yeniden düzenlenmesini sağlar. Ayrıca, yerel
firmaların daha sonrasında yapacakları yatırımların önünü açmaktadırlar (crowding-
in effect).
Buna karşın, DYY’ler, ileri teknoloji veya piyasa gücünün sonucu olarak,
yurtiçi firmaların dışlanmasına (crowding-out) ve dolayısıyla daha az rekabet
ortamına da neden olabilirler. Yabancı ortaklıkların yerli firmaları dışlaması iki
şekilde ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, üretim piyasasında rekabet eden yerli
firmaların öğrenme ve gelişme sürecini olumsuz etkileyebilirler. Bu durum özellikle
bebek endüstrilerde40 (infant industry) ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak, finansal
veya diğer faktör piyasalarında yerli firmaların finansmana erişiminin azalmasına
neden olabilirler. Maliyetlerin artmasına neden olarak yerli firmalar için olumsuz bir
etki yaratabilirler. DYY’ler, rekabetçi yerli firmaları ayrıntılı ve maliyetli bir
öğrenme sürecinden korurken diğer yandan da yerli firmaların kapasitesinin
gelişmesini olumsuz yönde etkileyebilirler. Nitekim ÇUŞ’ların öğrenme kapasitesi
ve buna ayırdıkları kaynaklar yerli firmaların sahip olduğunun üzerinde olabilir. Bu
nedenle de yerli firmaların dışlanması söz konusu olabilir. Yerli bebek girişimler
yabancı rekabete karşı korunursa ve böylece zamanla rekabet edebilecek yeteneğe
erişirse ya da bebek girişimlerin sosyal maliyetlerinin azalması ve sosyal
yardımlarının artırılması yoluyla olgunlaşma süreci kısaltılırsa dışlama durumuyla
mücadele edilebilir. Diğer bir dışlama etkisi, yabancı firmaların piyasaya girişinde
imtiyaza sahip olmasından kaynaklanabilir. Bu firmaların büyüklüğü ve tanınmışlığı,
40 Bebek endüstri: Gelişmekte olan ülkelerde, güçleninceye kadar dış rekabete karşı korunan yeni kurulmuş sanayi dalıdır.
24
24
finansmana erişimde yerli firmalara kıyasla avantaj sahibi olmasına neden olabilir.
Böylece, yerli firmalar için giriş maliyetleri artmış ya da en iyi girdilerden mahrum
kalmış olur.
Bazı durumlarda, kısmen ÇUŞ’ların yüksek etkinliği sayesinde etkin
olmayan yurtiçi firmaların endüstriden temizlendiği ve ülkenin ortalama
verimliliğinin arttığı da gözlemlenmektedir. ÇUŞ’lar, yerel istihdam sağlayarak
onlara eğitim imkanı tanır. Ayrıca, tedarikçi firmanın beceri ve teknoloji
kapasitesinin yükselmesini sağlayacak yatırımların yapılmasına olanak sağlar.
ÇUŞ’lar çalışanlarına genellikle yerel firmalardan daha fazla ücret öder. Bu durum
ÇUŞ’ların çoğunlukla yüksek katma değerli sektörlerde faaliyet göstermesi ve
ortalamanın üzerinde kalifiye çalışan istihdam etmesinden kaynaklanmaktadır.
Bahsedilen bu doğrudan etkilerin yanı sıra, dolaylı etkiler de mevcuttur. Bu
etkilerden bazıları, ÇUŞ’ların yüksek kalifiyeli çalışanlarının yerel firmalarda da
çalışması durumunda ortaya çıkabilecek yeni teknolojiler ile gözlem ve tersine
mühendislik gibi yönetim ve kontrol sistemlerinin öğrenilmesini içermektedir.
Bunun yanı sıra, ev sahibi ülkenin yüksek katma değerli ithalat ve ihracatının
artmasını sağlar. ÇUŞ’ların teknolojik lisanslama, franchising, uzun dönem tedarik
ilişkileri veya stratejik birlik ve ittifaklar yoluyla da oluşan yararları vardır.
ÇUŞ’lar ülkenin ekonomisinin yeniden yapılanmasına da katkı
sağlamaktadır. Böylece ekonominin verimlilik ve gelir seviyesinin yükselmesi
sağlanmış olur. Bu dönüşüm genellikle şu şekillerde ortaya çıkar:
Ekonominin sektörel dönüşümü: Genellikle ekonominin tarıma dayalı
olan yapısından imalat ve hizmetlere doğru bir dönüşüm yaşanır.
Sektör içinde dönüşüm: Düşük verimli, emek yoğun ve tipik olarak
düşük teknolojili endüstrilerden yüksek verimli ve genel olarak yüksek
teknolojili bilgiye dayalı endüstrilere dönüşüm sağlanır.
Endüstri içi kaymalar: Düşük teknoloji ve düşük katma değerli mal ve
hizmetlerden ileri teknoloji ve yüksek katma değerli mal ve hizmetlere
dönüşüm sağlanır.
25
25
Bu dönüşüm, özellikle Çin, Vietnam, Endonezya, Malezya, Filipinler ve
Tayland gibi Asya ülkelerinde gözlenmiştir. Japonya, Tayvan ve Güney Kore’de ise,
kendi içsel dinamiklerinin de etkisiyle bu dönüşüm sağlanmıştır. Asya’daki
dönüşüm, ilk olarak Japonya ve yeni sanayileşmiş ülkeler arasındaki varlık değişimi
ile olmuş, sonrasında bu dönüşüm diğer Asya ülkelerine yayılmıştır.
DYY’lerin büyüme ve kalkınma üzerindeki etkisi beş ana etki kanalına
bağlanmıştır.41 Bunlar, sermaye oluşumu, teknoloji, insan kaynakları gelişimi ve
yönetim, ticaret ve rekabetçilik ve çevre olarak sıralanabilir.
1.6.1. Sermaye kanalı
Büyük bir sermaye kaynağı olarak DYY’ler, bu sermayenin sınır ötesi
transferinde önemli bir aracı kanaldır. DYY’lerin getirdiği sermaye, ticari borç veya
portföy yatırımlarına kıyasla daha istikrarlı bir kaynaktır ve bundan dolayı
GOÜ’lerin büyümelerini teşvik eden önemli bir unsurdur.
1.6.2. Teknoloji kanalı
DYY’ler GOÜ’lerde büyümeyi teknoloji transferi aracılığıyla da
sağlamaktadır. ÇUŞ’lar genellikle modern teknolojiler getirir ki bunlar verimliliği
artırıcı yönde katkıda bulunurlar. Aynı zamanda yerel AR-GE’nin gelişmesine de
imkan tanırlar. Ev sahibi ülkede teknolojik gelişmeye katkı sağlamakta ve diğer
girişimcilerin üretim etkinliği üzerinde de yayılmacı etki yapmaktadırlar. DYY’lerin
teknoloji transferleri yoluyla büyüme artırıcı katkısı, ülkenin yerel endüstrilerinin,
insan kaynaklarının, girişimcilik kapasitesinin ve teknoloji aracılığıyla rekabeti
artıran teşvik edici yapıların gelişmişlik düzeyine bağlıdır.42 Dolayısıyla, ev sahibi
ülkenin politikalarının söz konusu bu alanlarda gelişmeyi artıracak şekilde
şekillenmesi önemlidir.
Yeni ürünlerin ve süreçlerin inovasyonunda DYY’lerin önemli bir rolü
olduğundan, gelen DYY’ler yeni ve gelişmiş teknoloji ve beceriler için önemli bir
kaynaktır. AR-GE faaliyetlerinin kurulmasına katkı sağlayan DYY’ler aynı zamanda
ev sahibi ülkenin yenilik kapasitesini artırır. Diğer taraftan giden DYY de firmaların
41 a.g.e., 1992: 8 42 a.g.e., 1992: 9
26
26
sınır ötesi AR-GE kabiliyetlerine ve teknolojilerine erişimi mümkün kılar. Aksi
takdirde, bu teknolojik gelişime sahip olmak ve bunların maliyetlerini minimize
etmek zor olabilir.
1.6.3. İnsan kaynakları ve yönetim kanalı
İnsan kaynaklarının önemli bir alanı eğitimdir. DYY’ler, genel eğitim
konusunda sınırlı bir etkiye sahiptirler. Mesleki eğitimde ise her ne kadar kamu
eğitim ajanlarıyla işbirliği yapılsa da, genel olarak aynı sınırlı etki söz konusudur.
Böylelikle formel ve enformel öğrenme kanallarıyla teknik know-how, girişimcilik
yeteneği ve yönetim becerisi sağlanmaktadır.
Yine DYY’lerin organizasyonel ve yönetimsel becerileri ile kurulan bağlar,
dağılım ve dışsallıklar yoluyla ev sahibi ülkenin bu alandaki becerisine etki
etmektedir.
1.6.4. Ticaret ve rekabetçilik kanalı
Ticaret ve DYY’nin her ikisi de büyüme için oldukça önemli bileşenler
olduğundan bunlar arasındaki ilişki de önemlidir. DYY’ler de mal ve hizmetlerin
yabancı piyasalara sunumunda önemli bir araçtır. Ticaret ve rekabet politikaları da
DYY’nin büyüklüğü, yönü ve kompozisyonu açısından çeşitli etkiler ortaya
koyabilir.
Ampirik verilerde ticaret ve DYY arasında doğrusal bir ilişki olduğu
görülmüştür. İmalat sektöründe pazar arayan firmalar genellikle yurtiçi üretim ve
satışlarla başlamaktadır. Bu tarz firmalar, DYY’ye başlamadan önce ihracat,
lisanslama ve diğer sözleşmeye bağlı düzenlemeler ve yabancı ticaret ortaklıkları
yoluyla “uluslararası” bir konuma gelirler. Bu doğrusal ilişki sonucunda da DYY’ler
ticaretin yerini alan faaliyetler olarak görülür. Yenilikçi firmaların artık sınır ötesi
ihracatı sınır ötesinde üretme kadar kârlı bulmadığı noktada DYY’ler ticaretin yerini
alır. Doğal kaynak sektörlerindeki DYY ve ticaret arasındaki ilişki de birbirini
etkileyen doğrusal bir ilişkidir. Hizmetler sektöründe pek çok hizmetin sınır ötesine
gönderilmesi ticaret ile mümkün olmayabilir ve firmalar uluslararası piyasa
taleplerinden faydalanmak istiyorsa doğrudan yabancı üretime doğru hareket eder.
Hizmetlerin taşınmasında bizzat ev sahibi ülkede var olma ihtiyacı, küresel DYY
27
27
stoklarının hizmetlere doğru kaymasındaki en önemli faktördür. Kaynak ülkenin
ihracatına etkisi açısından değerlendirildiğinde hizmetler alanında sınır ötesinde
şubeler açmak, pazar arayan imalat sektörü şubeleri açmaktan daha az etki
etmektedir.
Yabancı ortaklıkların GOÜ piyasalarına diğer bir etkisi ise bu ülkelerin
ihracatını artırmasıdır. DYY’ler GOÜ’lerin ihracatını artırma yoluyla da büyümeye
katkı sağlarlar. GOÜ’lerde yabancı ortaklıkların olduğu firmalar, yüksek ihracat
potansiyeline sahiptir ve yurtiçi firmalardan daha fazla ihracat odaklı olma
eğilimindedir. Genellikle gelen DYY’lerde yükselen ihracat eğilimi görülmekte
iken, özellikle yatırımların ilk aşamalarında kısa vadede yabancı döviz kıtlığına
neden olabilen ithalat eğilimi de görülebilir. Ancak, uzun vadede yabancı ortaklıklar
ev sahibi ülkelerin dünya ekonomisine olan bağlarını ve çıktı artışı kadar ticaret
performanslarını da kuvvetlendirir.
DYY’ler, hem ev sahibi ülkede üretilen malların yurtiçinden uluslararası
piyasalara tanıtılması yoluyla, hem de ev sahibi ülkenin mevcut avantajlarından
faydalanan yeni girişimler yoluyla ihracat piyasasına girerler. Yine ihracatın
yapısında teknolojik olarak gelişmiş ürünlere doğru bir değişim sağlayarak da
büyümeye katkıda bulunurlar. Pazarlama ve üretim ortaklığı yoluyla yapılan ithalat
da ara mal ve sermaye mallarına erişim için oldukça önemli bir kaynaktır. Eğer
GOÜ’ler DYY’ler ile büyümelerini desteklemek istiyorlarsa, ticaret ve DYY’ler
arasındaki koordinasyonu sağlayacak ve ihraç mallarının uluslararası piyasalara
taşınmasını garantileyecek politikalar geliştirmeli ve bu politikaları gerek yerli gerek
de yabancı girişimciler arasında rekabeti teşvik edici şekilde hayata geçirmelidirler.43
DYY’lerin üretimlerini daha geniş alanda satma ve organize etme çabaları,
bu sisteme entegre olmuş diğer firmalar için de piyasa fırsatları yaratır.44 Bu durum
genellikle DYY’lerin üretimlerinin parçaları, tamamlayıcıları ve üretici hizmetleri
şeklinde olmaktadır. Diğer yandan DYY’ler firmaların uluslararası piyasalara
girişini sağlayan uluslararası ticaret işbirliklerine sahip firmalara da ihtiyaç duyar.
Böylece diğer firmalar, DYY’lerin bir üyesi olmasa da onlara bağlı olur ve DYY’ler
43 a.g.e., 1992: 11 44 UNCTAD, 1995: 24
2828
tarafından sunulan büyük ölçekli piyasalara girme avantajına sahip olabilirler.
Ayrıca rakipleriyle rekabet edebilme avantajı da kazanırlar.
Sonuç olarak, gelen DYY ev sahibi ülke ve özellikle GOÜ’ler için sadece
yurtiçi kaynak yaratıp üretim kapasitelerini artırmaz, aynı zamanda çıktıları için
piyasalarını genişletir. Yani ev sahibi ülkenin çıktı artışına imkân verir.
1.6.5. Çevre kanalı
Çevre açısından ise, DYY’ler yerel firmalara göre daha mobil ve üretim
yerinin lokasyonu açısından daha tedbirli olma eğilimindedir. Ayrıca, finansal,
yönetimsel ve teknolojik açıdan güçlü oldukları düşünüldüğünde çevrenin
korunmasında liderlik rolünü üstlenmeye daha yatkındırlar. Bunun yanı sıra,
DYY’lerde hizmetler sektörünün artan payı, DYY’lerin çevresel etkilerinin
azalmasına neden olmaktadır. Temiz teknolojiye erişimlerinin yerel firmalara göre
daha fazla olması da çevresel açıdan önemlidir. DYY’lerin ev sahibi ülkede çevresel
açıdan mevcut ve potansiyel etkileri ve dolayısıyla sürdürülebilir büyüme üzerindeki
etkileri, hükümetlerin sorumluluklarını ve ülkelerin bu yönde uyguladıkları
politikaların sayısını artırmaktadır. Hükümetler, doğal kaynakları aşırı kullanan veya
kötüye kullanan DYY’leri elimine edebilir; çevre vergileri veya teşvikleri kapsayan
piyasa reformlarıyla dışsallıkları içselleştirebilir; refah ve emisyon standartları
belirleyebilir ve yükümlülükler ve tazminat sistemini kurumsallaştırabilir. Böylece
hükümetler DYY’lerin çevresel faktörleri dikkate alması hususunda destek ve
yardımda bulunmuş olur.
Özetle, DYY’ler gelişen uluslararası entegrasyon sürecinin kilit
unsurlarından biridir. DYY, ekonomiler arasında doğrudan, istikrarlı ve uzun süreli
bağlar kurar. Başarılı bir politika üzerine inşa edildiği takdirde gerek yatırımları
çeken ülke (host country) gerekse yatırım yapan ülke (home country) için rekabetçi
pozisyonlarının artmasını sağlar.
1.7. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkisi Üzerine Yapılmış
Çalışmalar
DYY’lerin gittikleri ülkelerin büyümelerine olan etkisi ve büyümeleri
üzerindeki önemi analiz edildiğinde, ülkeler açısından bazı farklılıklar olduğu dikkat
2929
çekmektedir. Nitekim ülkelere gelen stok DYY’lerin GSYH içindeki payı yıldan yıla
artmıştır. Tüm dünyada toplam gelen DYY’lerin toplam dünya GSYH içindeki payı
1990 yılında 9,7 iken, 1999 yılında bu oran yüzde 22,7’ye ve 2012 yılında yüzde
32,2’ye yükselmiştir. Gelişmiş ülkelerde bu oran her üç yıl için sırasıyla yüzde 8,9,
yüzde 22,4 ve yüzde 33,4 iken; GOÜ’lerde ise aynı dönemde bu oran sırasıyla yüzde
13,4, yüzde 24,6 ve yüzde 30,4 olmuştur. Dolayısıyla yıllar itibarıyla DYY’lerin
GSYH içindeki payı söz konusu her iki ülke grubunda da artma eğilimi göstermiştir.
DYY’lerin büyüme üzerindeki etkileri üzerine yapılmış çok sayıda çalışma
bulunmaktadır.45 Balasubramanyam (1996) ihracat artırıcı ve ithal ikameci DYY
stratejisi benimseyen ülkelerin büyümelerinin nasıl etkilendiğini analiz etmiştir.
1970-85 arası 46 ülkenin yıllık verileriyle yapılan çalışmada ihracat artıcı strateji
benimseyen ülkelerin büyümelerinin daha fazla pozitif yönde etkilendiği
görülmüştür. Ancak ithal ikameci strateji için yeterli bir bulguya rastlanmamıştır.46
Mello (1999) 32 gelişmiş ve GOÜ’nin yıllık verilerini panel data yöntemiyle analiz
etmiş ve DYY’nin tüm ülkelerde büyümeyi artırdığı yönünde bulguya ulaşmıştır.
Analiz sonuçlarında gelişmiş ülkelerde DYY’lerin Toplam Faktör Verimliliğini
(TFV) artırırken, GOÜ’lerde ise sermaye birikimini artırdığı ancak TFV’de artış
sağlamadığı görülmüştür.47 En geniş literatür çalışması olan Borensztein’in
çalışmasında (1998) DYY’lerin GOÜ’lerde yerli yatırımlardan daha fazla büyümeye
katkı sağladığı görülmüştür. Ancak bu durum, ev sahibi ülkenin beşeri sermaye
yapısına göre değişim göstermektedir. Analizin diğer bir bulgusu ise çok sağlıklı ve
sağlam bir gösterge olmasa da, DYY’lerin yurtiçi yatırımlarda dışlayıcı (crowd-out)
etki yerine artırıcı (crowd-in) etki oluşturduğu yönündedir. Bu analizde 1970-89
yılları arasında 69 ülke verileriyle panel data yöntemi kullanılmıştır.48 Barro ve Lee
(1993) yine Borensztein’a paralel bir şekilde beşeri sermayenin kalitesiyle DYY
arasında pozitif yönlü bir etkileşim olduğunu dile getirmiştir.49
45 Dicken, P., 2003: 316 46 a.g.e., 2003: 316 47 a.g.e., 2003: 316 48 a.g.e., 2003: 316 49 a.g.e., 2003: 316
3030
GOÜ’ler arasında geçiş ekonomileri farklı bir yapı sergilemektedir.50 Bu
ülkelerde teknoloji açığı OECD ülkeleriyle kıyaslandığında yüksek boyutlarda
olmakla birlikte insan kaynaklarına yapılan yatırım oldukça yüksektir. Campos ve
Kinoshita (2002), 1990-1998 yılları arasında 25 Merkez ve Doğu Avrupa ülkesiyle
yaptığı çalışmada DYY’lerin ekonomik büyüme üzerinde güçlü bir etkisinin
olduğunu ve bu etkinin tamamlayıcısı olarak yurtiçi yatırımları da pozitif yönde
etkilediği sonucuna ulaşmıştır.51
Geleneksel nedensellik testleri ise DYY’nin GSYH üzerindeki etkisi üzerine
etkin bir sonuç sunamamaktadır. Li ve Liu (2005), DYY'lerin ekonomik büyüme
üzerindeki etkilerini 63’ü GOÜ ve 21’i gelişmiş ülke olmak üzere toplam 84 ülkeyi
dikkate alarak 1970-1999 dönemi için panel veri seti ile yapılan tekli ve çoklu
regresyon analizlerini kullanarak incelemişlerdir.52 Yaptıkları analiz sonucunda
DYY ile büyüme arasında bütün dönem için geçerli olmasa bile 1980'lerin
ortalarından itibaren ortaya çıkan önemli bir içsel ilişki tespit etmişlerdir. DYY
akımlarının beşeri sermayeyi hem doğrudan hem de dolaylı yoldan etkileyerek
ekonomik büyüme üzerinde pozitif sonuçlar doğuracağını belirtmekle birlikte,
ülkeler arasında teknoloji açığının artmasıyla beraber söz konusu etkinin negatif
olacağını da bu çalışma dahilinde göstermişlerdir. Ancak teknoloji açığı gelişmiş
ülkelerde daha fazla negatif bir etki yaratmaktadır.53 Yüksek teknoloji açığı olan
gelişmiş bir ülkede DYY, büyüme için fırsatlar sunabilmekte ancak özümseme
kapasitesi yetersiz ise, o takdirde DYY’nin yararları azalabilmektedir.
DYY ve büyüme arasındaki ilişkinin genellikle pozitif yönlü olduğu
yönündeki söz konusu analizlerin tersine, bu ilişkinin negatif olduğunu ortaya koyan
bir takım analizler de mevcuttur.54 Örneğin, Carkovic ve Levine (2000) ekonomik
büyüme ile DYY’yi ilişkilendiren belirgin bir etki bulamamışlardır. Menciger (2003)
ise geçiş ekonomilerinde DYY yatırımları ile ekonomik büyüme ilişkisini incelemiş
50 a.g.e., 2003: 317 51 a.g.e., 2003: 317 52 Yılmaz, Kaya ve Akıncı, 2011: 17 http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniiibd/article/view/1025006421, Erişim: 05.02.2015 53 Dicken, 2003: 317 54 Şen ve Saray, 2010: 25 http://iibf.kilis.edu.tr/iibfdergi/vol2ayse/sen.pdf, Erişim: 05.02.2015
31
31
ve bu ikili arasında negatif bir ilişki bulmuştur. Menciger, bu “şaşırtıcı” sonucunu
geçiş ülkelerine gelen DYY yatırımlarının büyük ölçüde özelleştirilen kamu
işletmelerinin satın alınmasına bağlamıştır. Menciger’e göre, bu satın alma işlemleri,
sabit sermaye yatırımlarında herhangi bir artış yaratmamakta, daha çok tüketimi ve
ithalatı arttırmaktadır. Dolayısıyla geçiş ekonomilerine gelen DYY yatırımları
ekonomik büyümeyi arttırmanın tersine bu ülkelerdeki cari açıkları arttırarak
ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir.
Özetle, gerek gelişmiş gerek de GOÜ’lerde pazarın büyüklüğü ve ticaret
serbestisine bağlı olarak DYY’lerin büyüme ve kalkınma üzerindeki etkisinin önemli
bir boyutta olduğu görülmektedir. DYY’lerin kalkınma üzerinde yarattığı statik ve
dinamik etkiler Tablo 1.5’de gösterilmiştir. Yapılan bütün analizler ışığında
DYY’lerin birincil etkisinin verimlilik üzerinde olduğu görülmektedir. Uygun
makro-organizasyonel politikalar ve kurumsal yapı olduğunda DYY’lerin ülkeye
girişine olanak tanınmakta ve böylece daha yüksek ekonomik büyüme
sağlanmaktadır. Verimlilik artışı, iç veya dış bilgi transferinin, kurumsal yapının ve
uygulamaların, girişimciliğin veya yeni pazarlara erişimin sonucu olabilmektedir.
Kazanımlar dolaylı şekilde de kendini gösterebilmektedir. Diğer yerel firmalara
öğrenme, gösteriş etkisi, ters mühendislik veya ÇUŞ’lardaki çalışanların yerel
firmalara geçmesi gibi personelin yer değiştirmesi yoluyla dolaylı etki oluşmaktadır.
32
Tab
lo 1
.5.
Doğ
ruda
n Y
aban
cı Y
atır
ımla
r ve
Eko
nom
ik K
alkı
nma
Üze
rind
eki E
tkile
ri
Kay
nak:
Te
Vel
de (e
d.),
“For
eign
Dire
ct In
vest
men
t, In
equa
lity
and
Pove
rty: E
xper
ienc
es a
nd P
olic
y Im
plic
atio
ns, 2
004:
25-
26
Etk
i Ala
nı
Stat
ik E
tkile
r D
inam
ik E
tkile
r
G
öste
rgel
er
Yab
ancı
ve
Yer
el F
irmal
ar
Ara
sınd
aki F
arkl
ılıkl
ar
DY
Y'le
rin D
inam
ik P
otan
siye
l Yar
arla
rı D
YY
'lerin
Din
amik
Pot
ansi
yel M
aliy
etle
ri G
öste
rgel
er
İstih
dam
ve
Gel
ir
Y
aban
cı fi
rmad
a ya
ratıl
an
istih
dam
Öze
llikl
erin
e gö
re
çalış
anla
rın ü
cret
leri
Yab
ancı
firm
alar
yer
el f
irmal
ara
göre
dah
a bü
yükt
ür v
e da
ha f
azla
üc
ret
verir
. (ö
zelli
kle
kalif
iye
çalış
anla
ra)
Doğ
ruda
n ist
ihda
m v
e ge
lir sa
ğlar
.
Yen
i ist
ihda
m
yara
tılm
ası,
dola
ylı
olar
ak
diğe
r ist
ihda
m ü
zerin
de d
ışla
ma
etki
si y
arat
ır ve
ya f
aktö
r fiy
atla
rının
ar
tmas
ına
nede
n ol
abili
r. Ü
cret
eş
itsiz
liğin
e yo
l aça
bilir
.
Firm
a iç
inde
, ted
arik
çile
rde
ve sa
tın
alan
lard
a uz
un v
aded
e ya
ratıl
an
istih
dam
Fizi
ki S
erm
aye
Sa
bit s
erm
aye
oluş
umu
Fina
nsal
tran
sfer
Yab
ancı
fir
mal
ar
daha
se
rmay
e yo
ğun
olm
a eğ
ilim
inde
dir.
İstik
rarlı
bi
r dı
ş fin
ansm
an
kayn
ağı,
ödem
eler
de
nges
ini
iyile
ştiri
ci v
e po
tans
iyel
ola
rak
sabi
t se
rmay
eyi a
rtırıc
ı öze
lliği
var
dır.
Yer
el fi
rmal
arın
yat
ırım
ve
fırsa
tların
ı her
kest
en ö
nce
satın
alm
a ha
kkın
a sa
hip
olab
ilir.
D
YY
ve
yere
l ser
may
e ol
uşum
u ar
asın
da u
zun
vade
li ili
şki
Piya
saya
Giri
ş
İthal
edi
len
gird
ilerin
pay
ı
İhra
ç ed
ilen
çıkt
ıların
pay
ı Y
aban
cı
firm
alar
da
ha
ticar
et
yoğu
n ol
ma
eğili
min
dedi
r.
Firm
alar
Ç
UŞ'
ların
kü
rese
l ile
tişim
ağ
ların
dan
fayd
alan
arak
ih
raç
piya
sala
rına
giriş
im
kânı
sa
ğlay
abili
r.
ÇU
Ş'la
r ih
raca
t ka
nalla
rı üz
erin
de s
ıkı
kont
rolle
r sü
rdür
ebili
r.
DY
Y il
e ih
raca
t ara
sınd
a ve
DY
Y il
e ith
alat
ara
sınd
a uz
un v
adel
i iliş
ki
Fakt
ör
ve
Üre
tim
Piya
sala
rının
Yap
ısı
Ü
retim
ve
fakt
ör
piya
sala
rında
ki y
oğun
luk
Kar
mar
jı
Yab
ancı
firm
alar
gen
ellik
le g
irişt
e en
gelle
rin
oldu
ğu
sekt
örle
rde
kuru
labi
lir.
Yab
ancı
firm
alar
ın g
irişi
dah
a fa
zla
reka
bet o
rtam
ı ya
rata
bilir
. Bu
duru
m ü
rün
fiyat
ların
ın d
üşm
esin
i sa
ğlar
.
Yab
ancı
firm
alar
ın g
irişi
, piy
asa
yoğu
nluğ
u ve
piy
asa
gücü
nü ar
tırab
ilir.
Bu
duru
mda
ken
di ü
rünl
eri v
e diğ
er
ürün
lerin
fiya
tların
ın a
rtmas
ına
nede
n ol
ur.
DY
Y il
e kâ
rlılık
ara
sınd
a uz
un v
adel
i ili
şki
Tekn
oloj
i, Be
ceri
ve
Yön
etim
Tek
nikl
eri
Ç
alışa
nlar
ın b
ecer
i düz
eyi
Eğ
itim
büt
çesi
Çal
ışan
başı
na ç
ıktı
mik
tarı
A
R-G
E bü
tçes
i
Kul
lanı
lan
tekn
oloj
i tür
leri
Yab
ancı
fir
mal
ar
daha
be
ceri
yoğu
ndur
ve
da
ha
günc
el
tekn
oloj
ileri
kulla
nma
ve
daha
fa
zla
eğiti
me
yatk
ındı
r.
Yen
i te
knol
ojile
r, ka
lifiy
e pe
rson
el v
e üs
t dü
zey
yöne
tim te
knik
leri
getir
ir. E
ğitim
için
sağ
ladı
ğı e
k te
şvik
ler
netic
esin
de b
ecer
iye
dönü
şüm
de
arta
r. G
eri
ve i
leri
bağl
antıl
ar s
ayes
inde
yer
el f
irmal
ar
üzer
inde
poz
itif d
ışsal
lık e
tkis
i, öz
endi
rici e
tki v
e in
san
kayn
akla
rının
ge
lişm
esi
üzer
inde
et
ki
oluş
turu
r.
Yab
ancı
tekn
oloj
i ve
bece
riler
e ol
an b
ağım
lılık
yer
el
kapa
siten
in g
eliş
mes
i üz
erin
de e
ngel
leyi
ci b
ir et
ki
yara
tabi
lir.
D
iğer
firm
alar
ın k
ârlıl
ığı ü
zerin
de
içse
l ve
dışs
al se
ktör
el e
tkile
r
Yer
el k
ayna
klı g
irdile
rin p
ayla
şım
ı ve
teda
rikçi
gel
işim
i
Yab
ancı
firm
alar
da te
knol
ojin
in,
öğre
nmen
in v
e be
ceri
sevi
yele
rinin
uz
un v
adel
i gel
işim
i ve
yüks
elm
esi
Mal
i Gel
irler
Mal
i öde
mel
er
Yab
ancı
firm
alar
a sü
bvan
siyo
nlar
Yab
ancı
fir
mal
ara
baze
n ve
rgi
teşv
ikle
ri ve
do
ğrud
an
sübv
ansi
yonl
ar te
klif
edile
bilir
.
ÇU
Ş’la
r da
ha
fazl
a ka
tma
değe
ri ol
an
yeni
ek
onom
ik
aktiv
itele
r ku
lland
ığı
takd
irde
verg
i öd
emel
eri a
racı
lığıy
la y
erel
hük
ümet
ler
için
gel
ir ka
ynağ
ı olu
ştur
urla
r.
Eğer
ÇU
Ş'la
r, ye
rel f
irmal
arı d
ışla
rsa,
ÇU
Ş'la
rın v
ergi
im
tiyaz
ların
a sa
hip
olm
ası
dola
yısı
yla
verg
i ta
banı
er
ozyo
na u
ğrar
ve
bütç
e ge
lirle
ri az
alır.
Say
dam
lığın
ol
mad
ığı
bir
duru
mda
ve
rgi
imtiy
azla
rı gi
zli
bir
şeki
lde
yürü
tülü
yors
a ra
nt a
rayı
şlar
ına
nede
n ol
ur.
Yab
ancı
firm
alar
ned
eniy
le y
apıla
n uz
un v
adel
i öde
mel
er
Polit
ik,
Sosy
al
ve
Kül
türe
l Kon
ular
-
- Y
aban
cı fi
rmal
ar e
v sa
hibi
ülk
eye
çevr
e, y
önet
im,
etik
vb.
ala
nlar
da fa
rklı
norm
lar v
e de
ğerle
r taş
ır.
Yab
ancı
firm
alar
day
atm
acı,
kabu
l edi
lem
ez d
eğer
leri
(işgü
cü v
e çe
vre
ile il
gili
stan
dartl
ar) v
e po
litik
rejim
e ili
şkin
müd
ahal
eci t
avırl
arı d
olay
ısıy
la p
oliti
k, s
osya
l ve
kül
türe
l pro
blem
ler y
arat
abili
r.
-
Yok
sullu
k
B
u sü
tund
a be
lirtil
en
fakt
örle
rin y
oksu
lluğa
et
kile
ri
So
syal
yat
ırım
lar
Te
mel
sağl
ık, ç
evre
ve
alty
apı p
rogr
amla
rı
- B
u sü
tund
aki e
tkile
r da
ha a
ğır
basa
rsa,
doğ
ruda
n ve
ya
dola
ylı
olar
ak
yoks
ullu
kla
müc
adel
e ed
ilmes
ini s
ağla
mak
tadı
r.
Bu
sütu
ndak
i etk
iler d
aha
ağır
basa
rsa,
doğ
ruda
n ve
ya
dola
ylı o
lara
k yo
ksul
lukl
a m
ücad
eley
i eng
elle
yici
bir
duru
m y
arat
abili
r.
B
u sü
tund
a be
lirtil
en fa
ktör
lerin
yo
ksul
luğa
uzu
n va
deli
etki
leri
Sosy
al y
atırı
mla
rın u
zun
vade
li et
kile
ri
Te
mel
sağl
ık, ç
evre
ve
alty
apı
prog
ram
ların
ın u
zun
vade
li et
kile
ri
3333
1.8. Doğrudan Yabancı Yatırımların Ev Sahibi Ülke Açısından
Belirleyicileri
DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyici faktörlerinin tespiti, daha fazla
DYY çekmek için ülkelerin birbirleriyle rekabet içinde oldukları mevcut
konjonktürde uygulanacak politikalara yön verme açısından oldukça önem
taşımaktadır. Burada bahsedilen belirleyici faktörler, ülkelerin belirli politika
tedbirleriyle yön verebileceği daha çok iktisadi değişkenlere ilişkin belirleyicilerdir.
Nitekim ülkelerin coğrafi konumundan kaynaklanan uzaklık, komşuluk gibi
faktörler ile ortak dil, kolonyal bağ ve ortak para birimi gibi kültürel faktörler de
DYY’leri ülkeye çekmede önemli değişkenler olarak literatürde yer almaktadır.
Çalışmanın beşinci bölümünde yapılan çekim modelinin temelinde iktisadi
faktörlerin yanı sıra coğrafi ve kültürel faktörlerin etki derecesinin ne yönde olduğu
yatmaktadır.
Gelen DYY’lerin ev sahibi ülke açısından belirleyicileri; genel politika
belirleyicileri, DYY’ye özgü kolaylaştırıcı politika belirleyicileri ve yatırım türüne
göre ekonomik belirleyiciler ile kültürel ve coğrafi belirleyiciler olmak üzere dört
grup altında toplanabilir. 55
Genel politika belirleyicileri
Ekonomik, politik ve sosyal istikrar
Piyasaya giriş ve işlemler ile ilgili kurallar
Yabancı ortaklıklarda anlaşma standartları
DYY’lerle ilgili olan uluslararası anlaşmalar
İyi yönetişim (Saydam ve güvenilir politikaların uygulanması)
Piyasaların işleyişi ve yapısı üzerine politikalar (Özellikle rekabet ve
BveS’ler üzerine politikalar)
Özel mülkiyetin korunması (Fikri mülkiyet haklarını da
kapsamaktadır.)
Sanayi ve bölgesel politikalar, rekabetçi kümelenmenin geliştirilmesi
55 Dicken, 2003: 325 ve UNCTAD, 1998: 91
34
34
Ticaret politikası (Tarifeler ve tarife dışı engeller) ve istikrarlı döviz
oranları
Hukuk sistemi
Özelleştirme politikası
Vergi politikası
DYY’ye özgü kolaylaştırıcı politika belirleyicileri
İkili uluslararası yatırım anlaşmaları
Yatırım tanıtımı (İmaj oluşturma, yatırım-üretim aktiviteleri ve
yatırımları kolaylaştırıcı hizmetleri içermektedir.)
Yatırım teşvikleri ve performans koşulları (Hazırlık ve giriş
sonrasında)
Hazırlık ve giriş sonrası yatırım hizmetleri
Sosyal rahatlık (Uluslararası okullar, yaşam kalitesi, vb.)
Huzursuzluk maliyetleri (Yolsuzluk, yönetimsel etkinlik vb.)
Yatırım türüne göre ekonomik belirleyiciler
Pazar arayan yatırımlar
Pazar büyüklüğü ve kişi başına gelir
Pazarın büyüme hızı
Ülkeye özgü tüketici tercihleri
Pazarın yapısı
Bölgesel ve küresel piyasalara giriş
Kaynak arayan yatırımlar
Hammadde
Arazi ve inşaat maliyetleri
Hammadde, tamamlayıcılar ve parçaların maliyetleri
Düşük maliyetli kalifiye olmayan istihdam
Kalifiye istihdama erişim ve maliyeti
Teknolojik, yenilikçilik ve diğer yaratıcı unsurlar. (marka vb.)
Fiziksel Altyapı (havaalanı, yollar, enerji ve telekomünikasyon)
Verimlilik arayan yatırımlar
Kaynakların maliyeti ve kapasite
35
35
Diğer girdi maliyetleri (Taşımacılık ve iletişim maliyetleri, diğer ara
malların maliyeti vb.)
Maliyet avantajı sağlayan, ülkeler arası istihdamın bir parçası olma
gibi unsurları artıran bölgesel entegrasyon anlaşmalarının üyesi olma
Danışmanlık şirketlerinin kalitesi (Taşımacılık, banka ve finans,
sigortacılık, reklamcılık, ardiyecilik piyasa araştırması vb. gibi
firmaya yardımcı olacak faaliyetler)
Varlık arayan/varlık artıran yatırımlar
Rekabet politikası (Birleşme ve satın almalar dahil)
Teknolojik, yönetimsel, ilişkisel ve diğer yöntemlerle yaratılan
varlıklar
Fiziksel altyapı (havaalanı, telekomünikasyon yollar, enerji, …vb.)
Yenilikçilik, girişimcilik ve eğitim kapasitesi
Kültürel ve coğrafi belirleyiciler
Ortak dil
Ortak din
Ortak para birimi
Komşuluk
Ortak sınır
Uzaklık
Kolonyal bağ
Karasal büyüklük
Kara ile çevrili olma..v.b.
3636
2. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARDA KÜRESEL EĞİLİMLER
2.1. Liberalleşme Süreciyle Birlikte Doğrudan Yabancı Yatırımlardaki
Değişim
DYY’ler, ilk bölümde de bahsedildiği üzere 1980’li yıllardan itibaren ortaya
çıkan küreselleşme süreci ile birlikte hem gelişmiş ülkelerin, hem de GOÜ’lerin ilgi
odağı olmuştur. Küreselleşme süreci, sermayenin ve yatırımların görece bol ve
getirisinin az olduğu bölgelerden, görece daha kıt ve getirisinin yüksek olduğu
bölgelere doğru hareketini sağlamıştır.
1970 yılında 13,3 milyar dolar olan dünya toplam gelen DYY akımı, 1980
yılında 54,1 milyar dolara, 1990 yılında 208 milyar dolara ve 2000 yılında ise 1,4
trilyon dolara yükselmiştir. 2008 yılı sonunda yaşanan küresel finansal kriz,
DYY’lerin bir miktar azalmasına neden olmuştur. 2007 yılında 2 trilyon dolar olan
dünya DYY akım miktarı 2008 yılında 1,8 trilyon dolara ve 2009 yılında ise 1,2
trilyon dolara gerilemiştir. 2010 yılından itibaren yeniden kriz öncesi seviye
yakalanmıştır. 2013 yılı verisine göre, küresel DYY miktarı akım değer olarak
yaklaşık 1,5 trilyon dolardır (Grafik 2.1).
Grafik 2.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Akımları (Milyar Dolar)
Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015
1.415
2.0021.819
1.2221.422
1.700
1.3301.452
267
591 669533
648 725 729 778
226508 560
438533 601 608 654
1.1421.323
1.032
619703
880
517 566
0
500
1000
1500
2000
2500
1970 1980 1990 2000 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Dünya Gelişmekte Olan ÜlkelerÇin Hariç Gelişmekte Olan Ülkeler Gelişmiş Ülkeler
37
37
Bu görünümde en dikkat çekici olan unsur, 2012 yılına kadar gelişmekte olan
ülkelere kıyasla daha fazla DYY çeken gelişmiş ülkeler ile GOÜ’ler arasındaki
makasın giderek kapanmasıdır. 2012 yılından itibaren ise, GOÜ’ler gelişmiş
ülkelerden daha fazla DYY çekmeye başlamıştır. Her ne kadar Çin’in bu görünümde
büyük bir katkısı olsa da, Çin hariç GOÜ’lerdeki performans da yadsınamaz
niteliktedir.
Gelişmiş ülkelerin ve GOÜ’lerin dünya DYY akımından aldıkları paylara
(Grafik 2.2) bakılırsa, 1980’de küresel DYY’den yaklaşık yüzde 14 pay alan
GOÜ’lerin, 2011 yılına gelindiğinde yüzde 42,6 oranla gelişmiş ülkelere oldukça
yaklaştığı ve 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla yüzde 54,8 ve yüzde 53,6 payla
gelişmiş ülkeleri geçtiği görülmektedir. Çin hariç GOÜ’lerde de bu eğilim aynı
seyirde ilerlemiştir. Çin hariç GOÜ’ler 1980 yılında yüzde 13,8 payla toplam
GOÜ’lere yakın oranda pay almıştır. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren Çin’in önemli
bir küresel aktör olarak ortaya çıkmasıyla birlikte bu fark giderek açılmıştır. Çin
hariç GOÜ’ler 2012 ve 2013 yıllarında gelişmiş ülkelerin üzerinde bir paya sahip
olsa da, Çin bu oranı daha da yukarı çekmiştir.
Grafik 2.2. Dünya Doğrudan Yabancı Yatırım Akımlarından Alınan Pay (Yüzde)
Kaynak: UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015
38
38
Özetle, 2012 yılına kadar gelişmiş ve GOÜ’ler arasındaki farkın GOÜ’ler
lehine giderek kapandığı ve 2012 yılından itibaren ise, küresel DYY akımlarında
ağırlık merkezinin GOÜ’lere doğru kaydığı görülmektedir. 2012 yılında GOÜ’lere
giden DYY miktarı 700 milyar doları aşmıştır. Özellikle 2008 krizi, GOÜ’lerin
lehine ve gelişmiş ülkelerin aleyhine olan bu değişimde oldukça etkili olmuştur.
2007 yılında 1,3 trilyon olan gelişmiş ülkelere giden DYY miktarı, 2009 yılında 619
milyar dolara ve 2012 yılında 517 milyar dolara gerilemiştir. GOÜ’ler tahmin
edilenin dışında gelişmiş ülkelere kıyasla 212 milyar dolar daha fazla DYY
çekmiştir. (Grafik 2.1). Böylece, 2012 yılında GOÜ’lerin DYY payı yüzde 54,8
oranına yükselirken gelişmiş ülkelerin payı ise yüzde 38,8 oranına gerilemiştir
(Grafik 2.2). DYY çeken en büyük beş ekonominin dördünün, en büyük yirmi
ekonominin ise dokuz tanesinin GOÜ olduğu görülmektedir.56Söz konusu bu eğilim,
2013 yılında da görülmüş ve GOÜ’ler, gelişmiş ülkelere kıyasla daha fazla DYY
çekmeye devam etmiştir.
1990’lı yıllardan itibaren ÇUŞ’lar lokasyon seçiminde daha çok GOÜ’leri
tercih etmeye başlamıştır. Liberalleşme sürecinin etkisiyle birlikte yatırımcılar bu
bölgeleri daha kârlı buldukları için bu eğilim görülmüştür. Bu gelişmede küresel
değer zincirlerinin57 oldukça önemli bir yeri vardır.
Günümüz dünya ekonomisi küresel değer zincirleri tarafından karakterize
edilmektedir.58 Böylece ara mal ve hizmetlerin parçalı ve uluslararasına dağılmış
şekilde üretimi ve ticareti sağlanmaktadır. Her ne kadar pek çok az gelişmiş ülke
küresel değer zincirine katılmakta zorlanmakta ise de, GOÜ’lerde küresel değer
zincirine artan bir katılım söz konusudur. Bu ülkelerin küresel değer zincirinden
aldıkları pay 1990’larda yüzde 20 iken, 2000’lerde yüzde 30 ve son dönemde yüzde
40 oranındadır.59
56 Çin, Hong Kong, Brezilya, Singapur, Rusya, Şili, Hindistan, Endonezya ve Meksika 57 Değer zinciri, firmanın operasyonlarını stratejik öneme sahip operasyonlar olarak ayrıştırma ve bu operasyonların maliyet ve değer üzerindeki etkilerini anlama yöntemidir. Değer zinciri bir ürünün veya hizmetin kavramsal tasarımından nihai tüketiciye teslimine kadar gerekli olan tüm operasyonları (üretim, satın alma, dağıtım ve tüketim gibi) tanımlamaktadır. 58 UNCTAD, 2013: 196 59 a.g.e.: 196
39
39
Üretimin uluslararası bir yapıya dönüşerek iç-içe geçtiği bu önemli firma
yapılanmasında gelişmiş ülke firmaları üretim sürecinin emek yoğun bölümlerini
veya DYY’ler yoluyla bütününü işgücünün daha bol ve işgücü maliyetinin daha
düşük olduğu, çoğunlukla küresel sisteme yeni entegre olan ülkelere kaydırmıştır.
Bunun yanında, gelişmiş ülkelerdeki birçok firma doğrudan üretim faaliyetine son
vererek tasarım ve pazarlama faaliyetinde uzmanlaşmış (küresel alıcı firmalar) ve
üretimi dünyanın farklı bölgelerinde bulunan firmalar eliyle yapmaya yönelmiştir.
Gelişmiş ülkelerin büyümesinin önündeki yapısal sorunlar ve sermayenin
azalan verimi nedeniyle DYY’ler, artan ölçüde yüksek büyüme potansiyeline sahip
Çin ve Hindistan gibi ülkeler ile yükselen ekonomiler grubundaki ülkelere
yönelmektedir.
Özetle, gerek firmaların küresel değer zincirine eklemlenme arzusu gerek de
gelişmiş ülkelerde sermayenin azalan verimi nedeniyle dışa açılma isteği,
GOÜ’lerde DYY girişlerini artırmıştır. Bu gelişmeler paralelinde GOÜ’ler içinde yer
alan Türkiye’nin de büyümesini ve kalkınmasını destekleyecek nitelikte DYY’leri
çekmesi oldukça önem arz etmektedir.
Tablo 2.1’de yıllar itibarıyla en fazla DYY çeken 20 ülke gösterilmiştir. ABD
1990’lı yıllardan bu yana en fazla yatırım çeken ülkeler arasında birinci sırada yer
alırken, İngiltere gerileme kaydetmiş ve 1990 yılındaki ikincilikten 2013 yılında 12.
sıraya düşmüştür. 1990 ve 2000 yıllarında 2. sırada yer alan Fransa’nın 2013 yılına
gelindiğinde listede yer almaması dikkat çekicidir. GOÜ’lerde ise özellikle Çin’in
yapmış olduğu hızlı yükseliş göze çarpmaktadır. 2010 yılından bu yana Çin, en fazla
DYY çeken ikinci ülke olarak konumunu korumaktadır. Rusya da, gerek ülkeye
gelen DYY, gerek de ülke dışına yapılan yatırımlar bakımından Çin ile rekabet
edebilecek seviyede küresel alanda yıldızı parlayan ülkelerden biri olmuştur. 2010
yılında 10. sırada yer alan Rusya, 2013 yılında 4. sıraya yükselmiştir.
40
Tab
lo 2
.1. Y
ıllar
İtib
arıy
la E
n Fa
zla
Doğ
ruda
n Y
aban
cı Y
atır
ım Ç
eken
20
Ülk
e
(Mily
on D
olar
)
Kay
nak:
http
://un
ctad
stat
.unc
tad.
org/
wds
/Tab
leV
iew
er/ta
bleV
iew
.asp
x?R
epor
tId=8
8, E
rişim
: 09.
07.2
015
1990
20
00
2010
20
11
2012
20
13
ABD
48
.422
A
BD
314.
007
ABD
19
8.04
9 A
BD
223.
759
ABD
16
0.56
9 A
BD
187.
528
İngi
ltere
30
.461
A
lman
ya
198.
277
Çin
11
4.73
4 Ç
in
123.
985
Çin
12
1.08
0 Ç
in
123.
911
Fran
sa
15.6
29
İngi
ltere
12
1.89
8 H
ong.
Kon
g 82
.708
Be
lçik
a 11
9.02
2 H
ong.
Kon
g 74
.888
İn
giliz
.Virj
in.A
dala
rı 92
.300
İspa
nya
13.2
94
Belç
ika
88.7
39
Belç
ika
77.0
14
Hon
g.K
ong
96.1
25
İngi
liz.V
irjin
.Ada
ları
72.2
59
Rus
ya
79.2
62
Hol
land
a 11
.063
H
ong.
Kon
g 70
.508
A
lman
ya
65.6
20
Brez
ilya
66.6
60
Brez
ilya
65.2
72
Hon
g.K
ong
76.6
33
Avu
stra
lya
8.47
9 K
anad
a 66
.795
Si
ngap
ur
55.0
76
Avu
stra
lya
65.2
09
Sing
apur
61
.159
Br
ezily
a 64
.045
Belç
ika
8.04
7 H
olla
nda
63.8
55
İngi
liz.V
irjin
.Ada
ları
50.1
42
Alm
anya
59
.317
A
vust
raly
a 55
.518
Si
ngap
ur
63.7
72
Kan
ada
7.58
2 Fr
ansa
43
.252
İn
gilte
re
49.6
17
İngi
liz.V
irjin
.Ada
ları
58.4
29
Rus
ya
50.5
88
Kan
ada
62.3
25
İtaly
a 6.
345
Çin
40
.715
Br
ezily
a 48
.506
R
usya
55
.084
İn
gilte
re
45.7
96
Avu
stra
lya
49.8
26
Sing
apur
5.
575
İspa
nya
39.5
75
Rus
ya
43.1
68
İngi
ltere
51
.137
K
anad
a 43
.025
İs
pany
a 39
.167
İsvi
çre
5.48
4 D
anim
arka
33
.823
İr
land
a 42
.804
Si
ngap
ur
50.3
68
İrla
nda
38.3
15
Mek
sika
38.2
86
Çin
3.
487
Brez
ilya
32.7
79
İspa
nya
39.8
73
Kan
ada
39.6
69
Şili
28.5
42
İngi
ltere
37
.101
Hon
g.K
ong
3.27
5 İr
land
a 25
.779
Lü
ksem
burg
39
.731
Fr
ansa
38
.547
İs
pany
a 25
.696
İr
land
a 35
.520
Alm
anya
2.
962
İsve
ç 23
.433
A
vust
ural
ya
35.7
99
Hin
dist
an
36.1
90
Fran
sa
25.0
86
Lüks
embu
rg
30.0
75
Porte
kiz
2.90
2 İs
viçr
e 19
.255
İs
viçr
e 35
.145
İta
lya
34.3
24
Hin
dist
an
24.1
96
Hin
dist
an
28.1
99
Mek
sika
2.63
3 M
eksik
a 18
.302
Fr
ansa
33
.628
İs
pany
a 28
.379
En
done
zya
19.1
38
Alm
anya
26
.721
Mal
ezya
2.
611
Sing
apur
15
.515
Su
udi.A
rabi
stan
29
.233
İs
viçr
e 26
.590
M
eksik
a 17
.628
H
olla
nda
24.3
89
Tayl
and
2.57
5 A
vust
ural
ya
15.3
58
Kan
ada
28.4
00
İrla
nda
23.5
45
Nor
veç
16.6
48
Şili
20.2
58
İsve
ç 1.
971
İtaly
a 13
.375
H
indi
stan
27
.431
Şi
li 23
.444
İs
veç
16.3
34
Endo
nezy
a 18
.444
Arja
ntin
1.
836
Kor
e 11
.509
M
eksik
a 23
.353
M
eksik
a 23
.354
K
olom
biya
15
.529
K
olom
biya
16
.772
4141
Çin ve Rusya’da yaşanan söz konusu hızlı yükselişte uyguladıkları
politikaların önemli etkisi olmuştur. 1990’lı yıllara kadar hemen hemen hiç DYY
girişi olmayan Çin’in, 2013 yılında ABD’den sonra en fazla DYY çeken ülke
konumuna yükselmesi dikkat çekicidir. 1990’lı yıllardan sonra başlayan ekonomik
dönüşüm için sermayeye ihtiyaç duyulması; ülkeye DYY ile birlikte gelmesi
planlanan yabancı teknolojilerin ve gelişmiş profesyonel iş yönetimi kapasitesinin
yerli firmalar tarafından öğrenilmesi ve bunların üretim sürecinde kullanılmak
istenmesi ve ülkede yeni istihdam alanlarının oluşturulmasının arzulanması Çin’in bu
alanda atak yapmasına neden olmuştur. Ayrıca DYY’lerin oluşturduğu dışsallık
sayesinde, yerli firmaların teknolojik kapasitesinin artırılması ve bunun sanayi
üretimine yansıması açısından da DYY girişleri önemli görülmüştür.60 Çin’in sahip
olduğu geniş nüfus, hızla artan kişi başına GSYH ve düşük birim emek maliyetleri
Çin’e artan bir şekilde DYY girişi sağlamıştır.
Çin, 1978 yılından itibaren DYY politikasını, değişen küresel ekonomik yapıyla
paralel olarak kademeli şekilde değiştirmek durumunda kalmıştır. Çin’de değişen DYY
politikaları aşağıdaki şekilde üç ana aşamada değerlendirilmektedir.61
1978-1989 Dönemi: Bu dönemde Çin, ilk olarak yabancı yatırımlar için siyasi
ve yasal çerçevenin oluşturulmasına yönelmiştir. Aynı zamanda DYY’lerden
maksimum verimi alabilmek amacıyla sonraki bölümlerde ayrıntılı şekilde incelenecek
olan özel ekonomik bölgeler oluşturulmuştur. Oluşturulan bu bölgeler sayesinde
yabancı yatırımcılar daha serbest piyasa kuralları altında yatırım yaparken aynı zamanda
diğer bölgelere göre daha düşük oranda vergiye tabi olmuşlardır. DYY’lere yönelik
temel bir takım yasal düzenlemelerin yapılmasının ardından 1986 yılında yabancı
şirketlerin yerli firmalarla ortaklık yapmadan Çin’de yatırım yapmalarına izin
verilmiştir. Ancak ülkeye gelecek yatırımların niteliğinde bazı kısıtlamalara gidilmiştir.
Yatırım yapmak isteyen işletmelere üretim teknolojisinin Çin’e getirilmesi ile üretimin
tamamının veya belli bir kısmının ihracata yönelik olması kaydıyla izin verilmiştir. 2000
yılında toplam DYY içerisinde tamamı yabancı yatırımın payı yüzde 47,3 iken, 2012
60 Zhang, 2011:16-17 61 a.g.e., 2011:19-20
4242
yılında bu oran yüzde 77 seviyesine yükselmiştir. 1978-1989 döneminde Çin’e gelen
stok DYY miktarı 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
1990-2001 Dönemi: Bu dönemde dünyada küreselleşmenin hızlanmaya
başlamasıyla gelişmekte olan ülkeler arasında DYY çekme konusunda rekabetin arttığı
dönem olmuştur. Çin’de önceleri yabancı yatırımcılara kapalı olan enerji, ulaşım ve
tarım gibi sektörlere yatırım izni bu dönemde verilmeye başlanmıştır. Ayrıca 1992
yılında devlet başkanının Çin ekonomisinin daha da serbest hale dönüşmesi için
reformların hızlandırılacağı yönünde beyanlarda bulunması yatırımcılar açısından
güvence olarak algılanmıştır.62 Bu dönemde ülkeye DYY girişi hızlanmaya başlamış ve
1993 yılından sonra gelişmekte olan ekonomiler arasında birinci, küresel düzeyde ise
ABD’nin arkasından ikinci en fazla DYY çeken ülke haline gelmiştir.
2002-2013 Dönemi: Çin’de geçmiş yıllarda teşvik politikaları nedeniyle
DYY’ler genellikle ülkenin doğu kesimi olan kıyı bölgelerinde yoğunlaşmış ve bu
durum bölgeler arasında önemli dengesizliklere yol açmıştır. Bu nedenle bu dönemde
bölgesel dengesizliklerin azaltılmasına yönelik olarak öncelikli olarak batı ve iç
bölgelere DYY’lerin çekilmesi ve özellikle yüksek teknolojili ürünlerin üretimine
yönelik yatırımların teşvik edilmesi hedeflenmiştir. 2001 yılında Çin’in DTÖ üyeliği
sonrasında hem ticaret hem de yabancı yatırımların önündeki bazı yasal engellerin
azaltılması veya kaldırılması sayesinde yatırım için uygun zemin oluşturulmuştur.
Çin’in DYY politikasının önemli bir özelliği miktardan ziyade niteliğe odaklı
olmasıdır. Çin’de yüksek teknolojili ve yüksek katma değer sağlayacak DYY’lerin
teşviki hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra yabancı şirketlerin kar transferini
engellemek amacıyla yabancı şirketlere, karlarını Çin’de yeniden yatırım olarak
değerlendirmeleri durumunda ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde
40’ını, yüksek teknoloji gerektiren belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az
beş yıllık faaliyet göstermeleri durumunda ise tamamını geri alma imkânları
verilmiştir.63 Çin geçmişe nazaran DYY konusunda artık daha seçici davranmaya ve
gelen yatırımların ülkenin ekonomik dönüşümünü hızlandıracak tıp, uzay ve alternatif
enerji gibi belirlenen sektörlerdeki teknolojik kapasitenin geliştirilmesine yönelik
62 OECD, 2000/04:4 63 a.g.e., 2000/04:15
43
43
olmasına çalışmaktadır. Ayrıca 2008 yılı sonrasında yerli firmaların gelişimini
hızlandırmak amacıyla vergi sistemindeki ikili yapı kaldırılmış, yerli ve yabancı
firmalara yüzde 25 oranında ortak kurumlar vergisi oranı uygulanmaya başlanmıştır.64
Çin, sahip olduğu geniş nüfus ve hızla artan kişi başına GSYH’la birlikte
değerlendirildiği zaman piyasa odaklı DYY açısından cazip durumda iken aynı
zamanda düşük birim emek maliyeti ve artan beşeri sermaye sayesinde ihracat odaklı
DYY açısından da çekim merkezi olmuştur.
Çin’in DYY alanında göstermiş olduğu başarıda hızla gelişen ekonomik yapı ve
teşviklerin yanında farklı ülkelere yayılan Çin nüfusu ve kültürü de etkili olmuştur.
Yoğun Çinli nüfusunun bulunduğu ülkeler olan Hong Kong, Singapur ve Tayvan, Çin’e
gelen DYY miktarının yarısını karşılamaktadır. Dışa açılmanın ilk zamanlarında dil ve
kapalı toplum gibi kültürel farklılıklar yabancı yatırımcıların Çin’e gelmesini önemli
oranda sınırlarken çevre ülkelerdeki vatandaşların Çin’e yatırım yapmasını
kolaylaştırmıştır.65 1979-1993 döneminde Hong Kong, Tayvan, Makao, Singapur ve
Tayland gibi Çin’le yakın kültürdeki ülkelerin toplam DYY içerisindeki payları yüzde
88,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında dil ve kültür etmeninin
yanında Çinli sermaye sahiplerinin ülkedeki yatırım teşviklerinden faydalanma isteği
ile ihracatı teşvik amacıyla KİT ve yerli işletmelere ihracattan elde ettikleri kazançların
bir kısmını yurtdışında tutma imkanı tanımaları ve biriken bu sermayenin Hong Kong
üzerinden tekrardan ülkeye yatırım olarak geri dönmesi etkili olmuştur.66
Rusya, gerek ülkeye gelen DYY, gerek de ülke dışına yapılan yatırımlar
bakımından Çin ile rekabet edebilecek seviyede küresel alanda yıldızı parlayan
ülkelerden biridir. Ülkenin 143 milyon nüfusuyla büyük ve genişlemeye devam eden
tüketici pazarına sahip olması, refah düzeyinin artması, iyi gelişmiş telekomünikasyon
altyapısı, büyük petrol ve doğalgaz kaynakları, dünyanın en büyük taze su kaynaklarına
sahip olması, iyi eğitimli ancak çok pahalı olmayan işgücü, girişimci ortamı, ulaştırma
ve lojistik altyapısının yenilenmesine yönelik çabalar yatırımlar bakımından ülkenin
64 Zhang, 2011:23 65 Tseng ve Zebregs, 2002\03:17 66 Sönmez, 2003:304
4444
cazibesini artırmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra, kamu teşvikleri de yatırımları
artıran faktörlerdendir.
Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Rusya’nın ticari altyapısı ve piyasa
yapısı hızla değişmeye başlamıştır. Uygulanmakta olan dış politika değiştirilerek
dışarıya kapalı tutulan birçok sanayi ve hizmet sektörü yabancı yatırımlara açılmıştır.
Bağımsızlığının ardından Rusya’nın yabancı yatırımları çekmeye başlaması biraz
zaman almıştır. Eskiyen teknolojisini yenileyebilmesi, belirli bir büyüme hızına
ulaşması ve yaklaşık 148 milyar dolar olan dış borçlarını ödeyebilmesi, büyük ölçüde
yabancı yatırım girişine bağlanmıştır. Bu nedenle Rus hükümeti, doğal kaynaklarının
yanı sıra yabancılara tanınan teşviklerle de yatırımları cazip hale getirmek için çaba sarf
etmiştir. Rusya, büyük nüfus ve coğrafyası, sınırsız hammadde, enerji ve işgücü
potansiyeli, bakir bölgeleri, sayısız yatırım ve ihracat potansiyeline sahip sektörleri ve
rublenin devalüasyonu sonucu ucuzlayan iç kaynakları ile kısa sürede yatırımlar için
cazip bir ülke haline gelmiştir.
22 Ağustos 2012 tarihinde Rusya’nın 156. üye ülke olarak DTÖ’ye katılmasıyla
birlikte, dünya ekonomisine uyum sağlaması kolaylaşmış ve küresel ticaret kurallarının
belirlenmesi sürecinde söz hakkına sahip olmuştur. Öte yandan, Rusya ekonomisi için
DTÖ üyesi olmanın gerektirdiği reformlar ve DTÖ üyeliği, yabancı yatırımcıların
güvenini artırarak, gerek doğrudan yabancı yatırım çekmede gerekse hizmet sektöründe
rekabetçiliği artırmada oldukça faydalı olmuştur.
Rusya, DTÖ’ye girişiyle birlikte arttırdığı yatırım cazibesini, Avrasya
Ekonomik İşbirliği ile daha da yükseltmeyi planlamaktadır. 29 Mayıs 2014 tarihinde
Kazakistan, Belarus, Rusya, Ermenistan ve Kırgızistan arasında imzalanan ve 2015 yılı
Ocak ayında hayata geçirilen Avrasya Ekonomik İşbirliği Anlaşması, ticaret ve
yatırımlarını yükseltmek için atılan önemli bir gelişmedir. Söz konusu işbirliği ile
Avrupa Birliğine benzer ekonomik ve siyasi bir yapının oluşması amaçlanmıştır.
Rusya’nın sahip olduğu doğal kaynakların yarattığı avantaj dışında DYY
başarısının arkasındaki ana etkenler şöyle sıralanabilir:
Nüfus Gelişmeleri: Geçtiğimiz yıllar boyunca alınan politik tedbirler sayesinde
nüfus göstergelerinde ilerleme sinyalleri alınmaktadır. 2012 yılı boyunca yaklaşık 1,8
4545
milyon doğum olduğu kaydedilmiştir. Böylece 2012 yılında 2011’e kıyasla yüzde 5,7
oranında artış yaşanmıştır. 1990’lardan bu yana görülen en yüksek orandır. Şu anda
142,6 milyon kişilik nüfusa sahip olan Rusya’nın geniş pazara sahip olması avantaj
sağlamaktadır.
Uzakdoğu Teşvikleri: Rusya ekonomisini deniz aşırı kaynaklara daha az bağlı
hale getirmek için, Rusya Hükümeti Uzak Doğu gibi bazı topraklarda özel vergi rejimi
kurmayı ve böylece sermayenin yurtdışına kaçışının önlenmesi ve yatırımların ülkeye
çekilmesi amaçlanmaktadır.
İş yapma Kolaylığında Yaşanan İyileşmeler: Dünya Bankası’nın yayınladığı
“Doing Business” Raporuna göre, iş yapma kolaylığı açısından 2012 yılında 120. Sırada
olan Rusya, 2013 yılında 112, 2014 yılında ise 92. Sıraya yükselmiştir. Vergi ödeme ve
sözleşmelerin uygulanması açısından ilerleme kaydeden ülke, yatırımları çekmede daha
iyi konuma gelmiştir.
DTÖ’ye Giriş: Rusya yaklaşık 20 yıl önce 156. üyesi olarak katıldığı DTÖ
sayesinde küresel entegrasyonunu daha da artırmıştır. DTÖ’ye giriş ile birlikte ithalattan
alınan vergilerde düşüş sağlanmış, teknik düzenlemeler basitleştirilmiş, fikri mülkiyet
haklarında daha fazla koruma sağlanmıştır. Bu gelişmeler, iş çevresini geliştirmiş,
ticareti kolaylaştırmış ve daha fazla yatırım çekilmesini sağlamıştır.
Rusya’nın İnovasyon Şehri Olması: Rusya, Moskova’nın yanında Skolkovo
isimli şehri inovasyon şehri olarak tasarlamıştır. Bu yer, yüksek teknolojili iş alanı
olarak tasarlanmıştır. Bilişim teknolojileri, enerji verimliliği, biyomedikal, uzay ve
nükleer teknolojiler alanında girişimcilere, araştırmacılara ve yatırımcılara önemli bir
alan sağlayacaktır.
Uluslararası Finans Merkezi: Moskova’daki gelişme, Rusya’nın finansal
altyapısındaki gelişmeyi destekleyecektir. Moskova hali hazırda Bağımsız Devletler
Topluluğu ve Doğu Avrupa Bölgesinin finans merkezi olma yolunda ilerlemektedir.
Saydamlık: Devam eden çabaların büyük bir kısmı, daha iyi bir iş çevresi için
saydamlığı artırma yönündedir. Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev “Açık Yönetim
Ortaklığı” na katılmayı planlamaktadır. 2011 yılında kurulan bu birlik, Türkiye’nin de
dahil olduğu 64 üyeye sahiptir. Birliğin amacı, ülkelerin yönetimlerini daha fazla açık,
4646
daha hesap verebilir ve vatandaşların ihtiyaçlarına daha cevap verebilir hale getirmek
için yapılacak yurtiçi reformlara uluslararası bir platform hazırlamaktır. Rusya, ilk kez
2012 yılı Nisan ayında Birliğe katılmak istediğini belirtmiştir. Rusya, Birliğe katılmak
için ulusal eylem planını hazırlamıştır.
Sermaye Akımları: Rusya’dan çıkan sermaye, uzun yıllardır ülkenin önemli bir
meselesi olarak gündemde yer almaktadır. Sermaye çıkışının ana nedeni ülkedeki
yolsuzluğun büyük boyutlarda olması ve politik risk algısıdır. Bunun durumunun tersine
çevrilmesi için çaba harcanmaktadır.
Ancak yüksek yolsuzluk oranı ve kanuni düzenlemelerdeki eksiklikler
Rusya’nın potansiyelini kısıtlayıcı faktörlerdir. Rusya’nın gerçek potansiyel düzeyine
ulaşması için bürokratik kısıtları minimize etmesi, saydamlığı artırması ve kanuni
düzenlemeler yapması oldukça önemlidir. Hükümet, inovasyon kapasitesini ve işletme
eğitimini yükseltmek için yerel ve yabancı yatırımcılar ile üniversiteler arasındaki
işbirliğini geliştirmelidir.
1990’lı yıllara kadar GOÜ’lerin avantaj sağladığı bu eğilim içerisinde Türkiye,
Tablo 2.1’de de görüldüğü gibi en fazla DYY çeken ilk 20 ülke arasında yer
almamaktadır. 1990 yılında 684 milyon dolar DYY çeken Türkiye, 2000 yılında 982
milyon dolar, 2010 yılında 9 milyar dolar, 2011 yılında 16,2 milyar dolar, 2012 yılında
13,2 milyar dolar ve 2013 yılında 12,9 milyar dolar DYY çekmiştir. Türkiye’nin aynı
dönemlerde dünyadaki sıralamasına baktığımızda 1990 yılında 183 ülke arasında 34.,
2000 yılında 203 ülke arasında 52., 2010 yılında 206 ülke arasında 27., 2011, 2012 ve
2013 yıllarında ise 206 ülke arasında 23. sırada yer aldığı görülmektedir.67 Dolayısıyla
son dönemlerde DYY girişleri açısından yükselen bir ivme sergileyen Türkiye’nin,
büyüme ve kalkınmayı destekleyecek doğru politikaları uyguladığı takdirde hem DYY
girişleri açısından, hem de büyüme performansı açısından ilerleme kaydetmesi
muhtemeldir. Nitekim, DYY’ler açısından önemli bir potansiyele sahip olan
Türkiye’nin, bu potansiyelini daha da yükseltmesi yönünde adımlar atılması önem arz
etmektedir.
67 UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/wds/TableViewer/tableView.aspx?ReportId=88, Erişim: 09.07.2015
47
47
2.2. 2008 Krizi Sonrası Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarında Değişen Algı
Grafik 2.1’de de görüldüğü üzere, küresel DYY akımları 1990 yılından
itibaren yukarı yönlü bir eğilim sergilemiş ve 2007 yılında DYY girişleri dünyada
rekor seviyeye yükselerek 1,9 trilyon dolara ulaşmıştır. Ancak 2008 yılının son
aylarında ortaya çıkan küresel kriz, DYY üzerindeki ilk azalma işaretlerini öncelikle
2008 yılı başlarında göstermiştir. Yaşanan finansal krizin dünya çapında devam eden
etkileriyle DYY’ler 2008 yılında yüzde 15 azalmıştır. Yatırımcıların güveninde ciddi
düşüşler yaşanmış ve yaşanan kriz, yatırım programları üzerinde negatif etkiler
yaratmıştır. 2008 yılı verileri bir önceki yıl ile kıyaslandığında özellikle sınır ötesi
BveS’lerde keskin bir düşüş yaşanmış, sıfırdan yatırımlarda krizin etkisi görece daha
az olmuştur. Krizin sıfırdan yatırımlar üzerindeki etkisinin nispeten daha az olması,
söz konusu yatırımların önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
2008-2009 yıllarında küresel DYY miktarında yaşanan düşüşün en önemli
nedenlerinden biri, yatırım yapacak olan firmaların kapasitelerinin finansal kaynaklara
erişimdeki güçlükle birlikte azalmasıdır. Diğer önemli bir neden ise, yatırım yapma
arzusu ve eğiliminde özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere ekonomik
görünümden kaynaklı negatif etkilenmedir.
Krizin DYY üzerindeki etkileri bölge ve sektör farklılıklarına da neden
olmuştur. Gelişmiş ülkeler krizden en çok etkilenen kesim olmuş ve 2008 yılında
DYY girişleri ciddi oranda azalmıştır. Özellikle yavaşlayan piyasa görünümü ve
büyüme performansı bu duruma neden olmuştur. GOÜ’lere olan DYY girişleri ise,
2008 yılında artmaya devam etmiştir. 2009 yılında her iki bölgede düşüş olsa da, en
fazla düşüş gelişmiş ülkelerde görülmüştür. Krizin DYY’lerin düşmesine neden
olması aşağıdaki kanallarla gerçekleşmiştir:
Finansal kaynaklara erişimin azalması
Kötümser beklentiler
Risk iştahındaki azalma
48
48
Sektörel bazda bakıldığında, finansal hizmetler, inşaat malzemeleri, ara mal ve
bazı tüketim malları 2008 yılında en fazla etkilenen grup olmuştur. Petrol, madencilik
ve tarım-gıda endüstrileri nispeten daha az etkilenmiştir.68
Krizden sonraki dönemde ülkeler, birçok alanda yapısal reforma gitmişlerdir.
Ülkeler emek verimliliğini artırmaya yönelik önlemler almışlar, özellikle inovasyon
politikalarının dizaynını geliştirmişler ve eğitim sistemlerini yeniden
yapılandırmışlardır. Ancak, tarımsal destek politikaları ve DYY bariyerlerini
indirmeye yönelik önlemlerde daha az ilerleme kaydetmişlerdir.
Diğer taraftan krizin de etkisiyle değişen dünya konjonktürü ve öne çıkan yeni
algılar ve kavramlar, ülkelerin yabancı yatırımlarını artırmada ve rekabetçilik
ortamında fırsatları avantajlara dönüştürmede etkili olmuş ve olmaya devam
etmektedir. Uluslararası kuruluşlar ve örgütler bu anlamda ülkelere bir nevi rehberlik
hizmeti vermekte ve değişen koşullara uygun politika önerilerinde bulunmaktadır. Bu
bağlamda BM, OECD ve G-20 gibi uluslararası kuruluşlar ve örgütler, DYY’lerin
artırılabilmesine yönelik bir takım politika tedbirleri geliştirmişler ve bazı prensipler
benimsemişlerdir.
Örneğin UNCTAD, 2008 yılında sektöründe öncü 5 bin ÇUŞ arasından
rastgele seçtiği 3 bin uluslararası şirkete yatırımlarını götürecekleri ülkeleri seçerken
esas aldıkları belirleyici unsurları tespit etmeye yönelik bir anket çalışması
yapmıştır.69 Çalışmada seçilen firmaların varlıkları, toplam varlıkların yüzde 33’ünü
oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda firmaların yurtdışı yatırım yeri seçiminde
benimsedikleri temel etkenler tüm yanıtların yüzdesi olarak en büyük paydan en küçük
paya doğru şöyledir:
Büyüme oranı
Piyasa büyüklüğü
Uluslararası piyasalara giriş kolaylığı
Kalifiye işgücü
Ucuz işgücü
68 UNCTAD, 2009: viii 69 UNCTAD, 2008:38
49
49
Altyapı
Tedarikçiler
Etkin yönetişim
Doğal kaynaklar
Piyasadaki diğer rakipler
Teşvikler
Yerel sermaye piyasası
Böylece şirketlerin yatırım kararlarını en fazla etkileyen unsurlar tespit
edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu çalışmayla bağlantılı olarak UNCTAD, 2008 yılı
sonlarında başlayan küresel ekonomik krizin yatırım kararları üzerinde nasıl bir etki
oluşturacağını analiz etmek amacıyla 2009 yılında yeni bir anket çalışması
düzenlemiştir. Bu çalışmada riskin boyutu iki yöntemle analiz edilmiştir. İlk olarak
firmalardan 2008 krizinin olası risklerinin somutlaştırılması talep edilmiştir. İkinci
olarak ise, bu risklerin potansiyel etkileri sorulmuştur. Anket sonucunda firmalar, risk
faktörlerini önem derecesine göre şöyle sıralamışlardır:
Küresel ekonominin yavaşlaması
Finansal istikrarsızlığın artması
Korumacılığın artması ve yatırım rejiminin değiştirilmesi
Petrol ve hammadde fiyatlarının oynaklığı
Döviz kuru oynaklığı
Savaş ve politik istikrarsızlık
Genel fiyat düzeyindeki oynaklık
Personel ve işletme güvenliğini tehdit edici faktörler
Gıda krizi
Çevresel krizlerin olması (iklim değişikliği gibi)
Dolayısıyla 2008 krizinin şirketlerin yatırım kararlarını özellikle küresel
ekonominin yavaşlaması ve finansal istikrarsızlığın artması kanallarıyla etkilediği
görülmektedir. Krizin hemen sonrasında uluslararası kuruluşlar, bazı politika
tedbirleri yayınlamışlardır. DYY ile ilgili olarak G-20 ve OECD tarafından alınan
politika tedbirleri şöyledir:
50
50
G-20 “Finansal Piyasalar Zirvesi ve Dünya Ekonomisi”, Kasım, 2008:
Liderler dışa açık küresel ekonomiye karşı politika bağlılıklarını yinelemişlerdir.
Ayrıca, gelecek 20 yıl içinde mal ve hizmetler yatırımlarına veya ticaretine karşı
bariyerlerin artırılmasından, yeni ihracat kısıtlamalarından veya DTÖ’nün ihracatı
teşvik edici özelliği ile bağdaşmayan önlemleri uygulamaktan kaçınacaklarını taahhüt
etmişlerdir.
G-20 Londra Zirvesi, Nisan 2009: Yukarıda alınan kararlar tekrar tasdik
edilmiş ve ek olarak “Maliye politikası ve finansal sektörü destekleyici hamleleri
kapsayan yurtiçi yatırım ve ticaret politikası üzerindeki her hangi bir negatif etkiyi
minimize etmek” konusunda liderler anlaşmıştır. Ayrıca, üye ülkeler özellikle
GOÜ’lere yönelik küresel sermaye akışını kısıtlayan finansal korumacılığa
yönelmeyeceklerini de eklemişlerdir.
OECD 2009: Hükümetlere “Uluslararası yatırımlara açık olan çevrelerinin
muhafaza edilmesi ve daha da genişletilmesi” hususu ısrarla tavsiye edilmiştir.
2.3. Yeni Dönem Yatırım Politikaları: Sürdürülebilir Kalkınmanın Önceliği
Gerek liberalleşme süreciyle birlikte DYY’lerin cazibesinin artması, gerek de
2008 küresel krizinin etkisiyle, ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için yeni
politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım politikaları
almaya başlamıştır. Sürdürülebilir kalkınma, uluslararası yatırım politikalarında daha
da önem kazanmıştır. Artık ülkeler, sürdürülebilir kalkınmalarını sağlayacak DYY
politikalarını benimsemeye başlamışlardır.
Son dönemlerde sınır ötesi yatırımlar, finans, gıda güvenliği ve çevresel
etkenler ve bunların küresel dengesizliklere ve sosyal değişimlere yol açmasıyla
zayıflamıştır. İlk olarak, son dönem krizler, ekonomik ağırlığın gelişmiş ülkelerden
gelişmekte olan ülkelere doğru kaymasına yol açmıştır. İkinci olarak, hem gelişmiş
hem de gelişmekte olan ekonomilerde hükümetlerin ekonomideki rolü artmıştır.
Üçüncü olarak, kapsamlı ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak yatırımlar
daha fazla ön plana çıkmıştır.
51
51
Bu kapsamda yeni dönemde ulusal yatırım politikalarında görülen başlıca
yenilikler şöyledir:70
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yatırım politikalarını dahil etmek
Yatırım politikasını kalkınma stratejisine entegre etmek
Yatırım politikası uyumu ve etkinliğini garanti etmek
Uluslararası yatırım politikalarında yaşanan başlıca değişimler ise şu şekilde
sıralanabilir:71
Uluslararası yatırım anlaşmalarının kalkınma boyutunu güçlendirmek
Devlet ve yatırımcıların haklarını ve yükümlülüklerini dengelemek
Uluslararası anlaşmaların sistemik zorluklarını yönetmek
Sürdürülebilir kalkınma için gerek ulusal gerek de uluslararası yatırım
politikalarının belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken temel prensipler şunlardır:72
Sürdürülebilir kalkınma için yatırım: İçerici büyüme ve sürdürülebilir
kalkınmayı destekleyecek yatırım politikaları tasarlanmalıdır.
Politika uygunluğu: Yatırım politikası ülkenin tüm kalkınma stratejisine
uygun olmalıdır. Yatırımları etkileyecek tüm politikalar tutarlı ve hem
ulusal hem uluslararası alanda eşgüdümlü çalışmalıdır.
Kamu yönetişimi ve kuruluşlar: Yatırım politikaları, iyi kamu yönetişimi
standartlarına bağlı olmalı ve yatırımcılar için öngörülebilir, etkin ve
saydam prosedürler ihtiva etmelidir.
Dinamik politika yapıcılığı: Yatırım politikaları değişen kalkınma
dinamiklerine uyum sağlayacak şekilde düzenli olarak revize edilmelidir.
Haklar ve yükümlülükler arasında denge kurulması: Yatırım politikaları,
devletin yükümlülükleri ve yatırımcıların hakları arasında denge
kurmalıdır.
Düzenleme hakkı: Her ülke, yabancı yatırımların ülkeye girişi ve işletme
koşullarının oluşturulması açısından egemen haklara sahiptir. Bu haklarını
70 UNCTAD, 2012: xxiv 71 a.g.e., 2012: xxiv 72 a.g.e., 2012: xxvi
5252
kamu menfaatini gözeterek, potansiyel negatif etkileri minimize ederek ve
uluslararası yükümlülüklere bağlı kalarak kullanmalıdır.
Yatırımlara açıklık: Her ülkenin uygulayacağı yatırım politikaları,
kalkınma stratejisiyle bağlantılı olarak, açık, istikrarlı ve öngörülebilir
giriş koşullarını ihtiva etmelidir.
Yatırımların korunması ve anlaşmalar: Yatırım politikaları mevcut
yatırımcıları yeterli ölçüde koruyacak şekilde tasarlanmalıdır. Mevcut
yatırımcılar arasında ayrımcılığa yol açmayacak şekilde objektif
anlaşmalar yapılmalıdır.
Yatırımları teşvik ve kolaylaştırma: Yatırım teşviki ve kolaylaştırma,
sürdürülebilir kalkınma hedeflerine bağlı kalarak, yatırımlar için zarar
verici rekabetçilik riskini minimize edecek şekilde tasarlanmalıdır.
Şirket yönetişimi ve sorumluluk: Yatırım politikaları şirketlerin sosyal
sorumlulukları ve iyi şirket yönetişimi konusunda en iyi uluslararası
örneklerle uyumlu olacak olacak şekilde dizayn edilmelidir.
Uluslararası işbirliği: Sürdürülebilir kalkınma ile uyumlu olacak
yatırımlar hususunda çıkabilecek zorluklara karşı uluslararası
topluluklarla işbirliği yapmak oldukça önemlidir. Ayrıca, birlikte hareket
etmek, korumacılıktan sakınmak için de önem arz etmektedir.
2.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Bağlamında Ülkelerin Karşılaştırılması
Yatırımcılar, DYY’lerde lokasyon seçimi yaparken yatırım yapacakları
ülkelerdeki yasal düzenlemelerin kalitesi, piyasaya giriş engellerinin olup olmadığı,
ekonomik temellerin ne düzeyde olduğu, ülkenin küresel rekabet düzeyinin ve iş
yapma kolaylığının ne seviyede olduğu gibi unsurları dikkate almaktadırlar.
Dolayısıyla ülkelerin bu alanlarda nispeten daha iyi bir konuma sahip olması diğer
ülkelere kıyasla daha fazla DYY çekmesine neden olmaktadır.
Söz konusu unsurlara göre ülkelerin konumlarını tespit etmek amacıyla
birtakım kuruluşlar tarafından çeşitli endeksler geliştirilmiştir. Bu bölümde DYY
Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi, Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi, Küresel
Fırsat Endeksi ve DYY Güven Endeksine göre Türkiye’nin ve birtakım ülkelerin
DYY’ler açısından cazibesi tespit edilmeye çalışılmıştır.
53
53
2.4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi
Doğrudan Yabancı Yatırım Düzenlemeleri Kısıtlayıcılık Endeksi (FDI
Regulatory Restrictiveness Index), OECD tarafından oluşturulmuş olup, 58 ülkede
DYY’ler ile ilgili yasal düzenlemeleri ve DYY’ler üzerindeki kısıtlayıcılık derecesini
ölçmektedir. Tüm OECD ve G-20 ülkeleri 22 sektörü kapsayacak şekilde
izlenmektedir. Endeks, 1997, 2003, 2006, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yılları olmak
üzere toplam yedi yıl için oluşturulmuştur.
Endeksin oluşturulmasında, DYY üzerinde dört temel kısıtlayıcılık faktörü
ölçülmektedir. Bunlar:
Yabancı sermaye sınırlamaları
İzleme ve onay mekanizmaları
Kilit personel olarak yabancıların istihdamına ilişkin kısıtlamalar
Şubeleşme, sermayenin geri dönmesi veya mülkiyet sahipliği ile ilgili
operasyonel sınırlamalar
Grafik 2.3. soldan sağa en fazla kısıtlayıcı olan ülkeden en az kısıtlayıcı olan
ülkeye doğru sıralamayı göstermektedir. Endeks değerleri 0 ile 1 arasında
değişmektedir. Hiçbir yabancı kontrolün olmadığı bir ülkenin endeks değeri 1, yabancı
kontrolün ağırlıklı olmadığı durumda endeks değeri 0,5, yabancı kontrolün ağırlıklı
olduğu durumda değer 0,25 ve yabancı kontrolün tam olduğu durumda ise endeks
değeri sıfır olmaktadır. Endeks değerlerine bakıldığında, OECD üyesi ülkelerin DYY
düzenlemeleri hususunda OECD dışı ülkelere göre daha az kısıtlayıcı oldukları
görülmektedir. Türkiye ise OECD ortalamasına göre daha iyi bir konumda
bulunmakla birlikte, ortalamaya çok yakın bir konumda yer almaktadır. Kısıtlayıcılık
endeksi ile ülkelerin DYY çekmedeki başarısı arasında orantı kurmak sakıncalı bir
yaklaşım olabilir. Zira Çin, Rusya ve ABD gibi küresel DYY’den oldukça yüksek pay
alan ülkelerin OECD ortalamasının üzerinde kısıtlayıcılıkları olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla ülkeye gelen DYY miktarında sadece hukuksal düzenlemelerin etkisi
olamayacağı, maliyet avantajları, ekonomik, politik istikrar, pazar büyüklüğü,
hammaddeye erişim vb. gibi daha birçok faktörün önemli rol oynadığı görülmektedir.
54
54
2.4.2. Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi
Dünya Ekonomi Forumu tarafından 2004 yılından bu yana yayınlanan Küresel
Rekabet Edebilirlik Endeksi (Global Competitiveness Index) kurumsal, politik ve
üretkenlik seviyesini belirleyen faktörlerin karmasından oluşturulmuştur. Endeks,
statik ve dinamik belirleyicilerden oluşmaktadır. 12 temel belirleyici faktör
kullanılmaktadır. Bu faktörler; kurumlar, altyapı, makroekonomik istikrar, sağlık ve
ilköğretim, yükseköğretim ve eğitim, ürün piyasasının etkinliği, işgücü piyasasının
etkinliği, finans piyasasının gelişmişliği, teknolojik hazırlık, piyasa büyüklüğü,
inovasyon ve işletme gelişmişliğidir. Endeks değeri 1 ila 7 arasında değişmekte ve 7
en yüksek dereceyi ifade etmektedir (Grafik 2.4).
5555
G
rafik
2.3
. Ülk
eler
in D
oğru
dan
Yab
ancı
Yat
ırım
Kıs
ıtlay
ıcılı
k E
ndek
si (2
013)
K
ayna
k: O
ECD
, http
://w
ww
.oec
d.or
g/in
vest
men
t/fdi
inde
x.ht
m, E
rişim
: 11.
12.2
014
56
56
Grafik 2.4. İlk 50 Ülkenin Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi (2014-2015)
Kaynak: World Economic Forum, http://www.weforum.org/reports/global-competitiveness-report-2014-2015, Erişim: 08.02.2015
57
57
Türkiye, 2014 yılında 4,5 endeks değeri ile 45. sırada yer almaktadır.
Türkiye’nin 12 alt bileşeninin endeks değerlerine bakıldığında en avantajlı olduğu
alanların sağlık ve ilköğretim, piyasa büyüklüğü, makroekonomik istikrar, piyasa
etkinliği ve altyapı alanlarında olduğu görülmekte iken; işletme gelişmişliği, işgücü
piyasası etkinliği, kurumlar ve finans piyasası gelişmişliği alanlarında ilerleme
kaydetmesi gerekli görülmektedir.
Grafik 2.5. Türkiye’nin Küresel Rekabet Endeksinin 12 Alt Bileşenine Göre Değerleri (2014-2015)
Kaynak: World Economic Forum, http://www.weforum.org/reports/global-competitiveness-report-2014-2015, Erişim: 08.02.2015
2.4.3. Küresel Fırsat Endeksi
Milken Institute tarafından 2007 yılından bu yana yayınlanan Küresel Fırsat
Endeksi (Global Opportunity Index), ülkelerin DYY çekmek için ne yönde politika
izlemesi gerektiği hakkında bir yol haritası sunma amacıyla hazırlanmaktadır. 98
ülkeyi kapsayan endeks değerleri, beş ana başlık altında 67 değişken analiz edilerek
oluşturulmaktadır. Her bir ülke için 0 ile 10 arasında endeks değeri hesaplanmaktadır.
Sıfır değeri, yatırım ortamının en elverişsiz olduğu durumu, 10 değeri ise en uygun
58
58
yatırım ortamının olduğu durumu göstermektedir. Endeksi oluşturan ana başlıklar
şöyledir:
Ekonomik temeller:
Makroekonomik Performans
Ticaret ve DYY açıklığı
İşgücünün kalitesi ve yapısı
Finansal altyapı
Fiziki altyapı
Düzenleyici işlemlere ilişkin engeller:
Sermayenin serbest dolaşımı üzerine kısıtlamalar
Uluslararası ticaret üzerine kısıtlamalar
Banka mülkiyeti üzerine kısıtlamalar
İş yapma kolaylığı:
İşe başlama maliyeti
Sözleşmelerin uygulamaya koyulma maliyeti
İflas/tasfiye durumlarının çözüme kavuşturulma maliyeti
Hesap verme ve saydamlık gereksinimleri
Terörizm ve suç maliyetleri
Vergi yükü
Düzenleyici işlemlerin kalitesi:
Düzenleyici işlemlerin getirdiği yük
Düzenleyici işlemlerin kalitesi
Politika oluşturma kalitesi
Yolsuzluk
Hukuk kuralları:
Hukuksal altyapı
Mülkiyet haklarının korunması
Yatırımcı haklarının korunması
59
59
2013 yılında 2011 yılı verileri kullanılarak yayınlanan ve 98 ülkeyi kapsayan
en güncel verilere göre, Hong Kong, Singapur ve Danimarka’nın en yüksek endeks
değerine sahip olduğu görülmektedir. Bu ülkeler, makroekonomik göstergeler
açısından ilerleme kaydetmiş ülkelerdir. Mozambik, Botsvana gibi pek çok Afrika
ülkesinin 2007 yılından bu yana çarpıcı bir ilerleme kaydettiği görülmektedir.
Dominik Cumhuriyeti ve Kolombiya gibi Latin Amerika ülkeleri, en fazla gelişme
kaydeden ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Japonya ve ABD gibi dünyanın en
büyük ekonomileri olan iki ülkenin sırasıyla 22. ve 23. sıralarda yer almaları ve 2007
yılından bu yana gerileme kaydetmeleri 2008 krizinin etkisiyle özellikle ekonomik
temeller başlığı altında yapılan değerlendirme sonucu endeks değerlerinin
düşmesinden kaynaklanmıştır.
Enstitü, yaptığı değerlendirmede, Küresel Fırsat Endeksindeki her bir birimlik
artışın ülkeye gelen kişi başına DYY akım miktarını yüzde 46 oranında artıracağını
iddia etmektedir. 50 ülke için küresel fırsat endeks değerleri Grafik 2.6’da yer
almaktadır.
6060
G
rafik
2.6
. Kür
esel
Fır
sat E
ndek
si (2
011)
K
ayna
k: M
ilken
Inst
itute
, http
://w
ww
.glo
balo
ppor
tuni
tyin
dex.
org/
oppo
rtuni
ty.ta
f?pa
ge=r
anki
ngs,
Eriş
im: 1
0.12
.201
4
61
61
2007 yılında 62. sırada bulunan Türkiye, 2011 yılı endeks değerine göre 50.
sıraya yükselmiş ve 2007-2011 döneminde en çok gelişme gösteren 10 ülke arasında
yer almıştır. Türkiye’nin ana başlıklar çerçevesinde ve yıllar itibarıyla endeks
değerleri Tablo 2.2’de yer almaktadır. Ekonomik görünümde iyileşme sağlanması,
düzenleyici işlemlere ilişkin engellerin azaltılması ve kalitesinin yükseltilmesi
Türkiye’nin endeks değerinin artmasına neden olmuştur.
Tablo 2.2. Türkiye’nin Yıllar İtibarıyla Küresel Fırsat Endeksi Değerleri
Kaynak: Milken Institute, http://www.globalopportunityindex.org/opportunity.taf?page=rankings, Erişim: 10.12.2014
2.4.4. Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi
Küresel yönetim danışmanlık faaliyetinde bulunan ve 40’tan fazla ülkede ofisi
olan A.T. Kearney firması tarafından hazırlanan Doğrudan Yabancı Yatırım Güven
Endeksi (FDI Confidence Index), ilk olarak 1998 yılında yayınlanmıştır. Endeks ile
ülkelerin politik, ekonomik ve düzenleyici alandaki değişikliklerinin gelecek
dönemlerde DYY girişlerini nasıl etkileyebileceği ölçülmektedir. Ülkelere 0 ile 3
arasında değerler verilmektedir. 3 değeri yatırım güveninin en yüksek seviyede olduğu
durumu ifade ederken, 0 değeri ise, yatırım güveninin hiç olmadığı durumu temsil
etmektedir.
Son olarak 2014 yılında yayınlanan ve 25 ülkeyi kapsayan rapora göre,
ülkelerin endeks değerleri Grafik 2.7’de yer almaktadır. Türkiye, yatırımcıların
yatırım yapmakta istekli olduğu ve güvendiği 25 ülke sıralamasında 24. sırada yer
almaktadır. Ayrıca politik faktörlerin Türkiye’ye gelen DYY miktarını etkilediği
değerlendirmesi yapılmıştır.
Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra Endeks Değeri Sıra
Toplam 5,27 62 5,01 68 5,35 63 5,51 60 5,65 50
Ekonomik Temeller 4,55 60 4,55 61 4,65 57 5 55 4,9 49Düzenleyici İşlemlere İlişkin Engeller
6,2 80 6,2 86 8 41 8,2 32 8 30
İş Yapma Kolaylığı 5,55 67 5,41 70 5,32 73 5,28 75 5,37 69Düzenleyici İşlemlerin Kalitesi
4,67 61 3,78 77 3,89 74 4,44 67 4,89 53
Hukuk Kuralları 5,36 45 5,09 50 4,91 57 4,64 62 5,09 50
2011201020092007 2008
62
62
Grafik 2.7. Ülkelerin Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi Sıralaması (2014)
Kaynak: AtKearney, http://www.atkearney.com.tr/research-studies/foreign-direct-investment-confidence-index, Erişim: 17.12.2014
63
63
3. ÇEKİM MODELİ VE UYGULAMA ALANLARI
Çekim modeli, gerek açıklama gücündeki başarısı, gerekse uluslararası mal
ticaretinde kolaylıkla erişilebilen veri tabanı sayesinde oldukça popüler bir analiz aracı
olmuştur. Son dönemlerde sermaye akımlarında da çekim modeli kullanılmaya
başlanmış ve özellikle DYY’lerin belirleyicilerini açıklamada söz konusu modele
başvurulmuştur.
Bugüne kadar DYY akımlarını açıklayan pek çok teorik model
oluşturulmuştur. Helpman ve Krugman (1985), Kojima (1976), lokasyon teorisi
(Grosse, 1980) ve rekabet avantajı teorisi (Porter, 1990) modelleri uluslararası ticareti
kapsayan ve kısmen DYY’leri de açıklayan teorilerdir.73 Bunlara ek olarak spesifik
teorik modeller de bulunmaktadır. Ürün-yaşam döngüsü (Vernon, 1966) ve dinamik
teori (Ozawa, 1982), entegre ekonomilere sosyolojik yaklaşımlar (Bandelj, 2002) ve
eklektik paradigma (Dunning, 1973) gibi DYY’lerin lokasyonunu tanımlayan teoriler
bulunmaktadır.74 Fakat Hymer’ın 1972 yılındaki doktora çalışması, DYY’ler ile ilgili
ilk modern teori olarak kabul edilmektedir.
Bu bölümde DYY’lerin incelenmesinde kullanılan çekim modelinin nasıl
ortaya çıktığı ve gelişim süreciyle beraber, modelin yapısı, uygulama alanları ile
kullanılan değişkenler ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
3.1. Çekim Modelinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi
Çekim modeli ismini Newton’un evrensel çekim kanunundan almaktadır. Bu
nedenle temeli, 17. yüzyılda İngiliz fizikçi Newton tarafından geliştirilen yer çekimi
kanununa dayanmaktadır. Buna göre, her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi,
ikisini birleştiren bir çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker. Bu kuvvet bu iki
kütlenin çarpımıyla doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır:
𝐹𝐹𝑖𝑖𝑖𝑖 = 𝑐𝑐 ∗ 𝑀𝑀𝑖𝑖∗𝑀𝑀𝑗𝑗𝑅𝑅𝑖𝑖𝑗𝑗2
Burada:
Fij: iki kütle arasındaki çekim kuvvetinin büyüklüğü,
73 Paniagua, J., 2011: 7 74 a.g.e., 2011: 7
6464
c: Evrensel çekim sabiti 6.67 × 10-11 N m2 kg-2,
Mi: birinci kütlenin büyüklüğü,
Mj: ikinci kütlenin büyüklüğü,
Rij: ise iki kütle arasındaki mesafedir.
Çekim kanunu ilk kez Carey tarafından 1860’lı yıllarda sosyal bilimlerde
uygulanmıştır.75 Carey’e göre, fizik ve sosyal bilim benzer bir kanunla tanımlanabilir.
Yerçekimi, toplumlarda moleküler çekim olarak da kabul edilebilir. Carey’e göre, bazı
bölgelerde daha fazla insan olması, daha güçlü sosyal çekim gücü anlamına
gelmektedir. Sosyal çekim gücü, insan yoğunluğu ile doğrudan, insanlar arasındaki
uzaklık (coğrafi, sosyal ve psikolojik) ile ters orantılıdır. Carey, çalışmasında kitlelerin
hareketlerinin belirleyicilerini çekim modeli ile analiz etmiştir. Özellikle nüfus
büyüklükleri arasındaki karşılıklı bağımlılık, mesafe ve insanlar arasındaki çekim
gücü analize dahil edilmiştir. Böylelikle çekim modeli, göç ve ticaretin büyüklüğü,
telefon görüşmelerinin sayısı ve mal ve ziyaretçi taşımacılığının analizinde bir araç
haline gelmiştir. Bu çalışmalar, farklı bölgelerde yaşayan insan kitleleri arasındaki
çekim gücü ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Bu tarihten itibaren söz konusu model
sosyal bilimlerin farklı alanlarında kullanılmaya başlanmıştır.
3.2. Çekim Modelinin Ekonomideki Uygulama Alanları
Carey ile sosyal bilimlerde uygulanmaya başlanan çekim modeli, uluslararası
ekonomik nitelikteki akımları açıklamak amacıyla da kullanılmaya başlanmış ve
böylece ekonomi alanında da geniş bir uygulama alanına sahip olmuştur. Çekim
kanunu denkleminin uluslararası akımlara uyarlanmış şekli şöyledir:
𝑋𝑋𝑖𝑖𝑖𝑖 = 𝑐𝑐 ∗𝑌𝑌𝑖𝑖𝑎𝑎𝑌𝑌𝑖𝑖𝑏𝑏
𝐷𝐷𝑖𝑖𝑖𝑖𝑑𝑑
𝑋𝑋𝑖𝑖𝑖𝑖= Kaynak ülkeden (i) ev sahibi ülkeye (j) giden uluslarası akım (ihracat,
ithalat, göç, DYY, turizm gibi)
75 Carey, 1859: 42, 88-90, 371-373, 465. https://books.google.com.tr/books?hl=en&lr=&id=OYs3AQAAMAAJ&oi=fnd&pg=PA23&dq=carey+principle+of+social+science&ots=Sy66ZsK6hw&sig=eon69PawYOkkF01EX6it3xFi7gI&redir_esc=y#v=onepage&q=carey%20principle%20of%20social%20science&f=false
6565
Yi (j) = Her iki lokasyondaki ekonomik büyüklük (GSYH, nüfus, işgücü, kara
büyüklüğü, sermaye gibi)
Dij = Lokasyonlar arasındaki uzaklık (genellikle ekonomik merkezleri
arasındaki uzaklık)
c = Çekim sabiti
a,b ve d = Xij ‘nin Yi, Yj ve Dij’deki değişime göre esnekliği.
Çekim modelleri, çok yüksek açıklama güçlerinden dolayı son dönemde yoğun
bir ilgi görmüş ve birçok farklı araştırmada tercih edilen metot olmuşlardır.
Günümüzde, ortak para birlikleri ve serbest ticaret bölgelerinden, iki ülkenin aynı
dine inanıp inanmadığına kadar birçok farklı konunun ticaret etkisi çekim modelleri
ile araştırılmaktadır.76
Çekim modelinin ekonomideki ilk uygulama alanı uluslararası ticaret akımları
olmuş ve daha sonra model, uluslararası DYY’lerin analizinde de başvurulan bir
yöntem haline gelmiştir. Bu nedenle çalışmamızda bu yöntem tercih edilmiştir.
3.2.1. Çekim modelinin uluslararası dış ticaret akımları için kullanımı
1960’lardan itibaren çekim modeli, uluslararası mal ve hizmet ticareti alanında
yapılan amprik çalışmalarda yoğun olarak kullanılmıştır. Dış ticaret alanında çekim
modelini kullananların öncüleri Walter Isard (1954), Tinbergen (1962) Linemann
(1963), Pöyhönen (1963) ve Pullainen (1963) olarak sayılabilir. Bunlara ek olarak,
Anderson (1979), Bergstrant (1985,1989), Helpman (1987), Deardoff (1998),
Anderson ve van Wincoop (2003), Feenstra (2004), Haveman ve Hummels (2004),
Debaere (2005), Helpman, Melitz ve Rubinstein (2008) tarafından yapılan
çalışmalarda modelin kapsamı daha da genişletilmiştir.77 Fakat uluslararası
ekonomide çekim modelinin kurucusu olarak kabul edilen Tinbergen’in 1962
yılındaki çalışması ilk temel çalışma olarak bilinmektedir. Çekim modelinin dış
ticarete uyarlanmış hali şöyledir:
76 Lewer ve Van Den Berg, 2007; Rose ve Spiegel, 2001; Rose, 2001. 77 Folfas, 2011: 4
66
66
𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑇𝑇𝑖𝑖𝑖𝑖) = 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑐𝑐) + 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝑖𝑖) + 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝐺𝑖𝑖) − 𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿𝐿(𝑅𝑅𝑖𝑖𝑖𝑖) (1)
Denklem (1), çekim modelini en basit ve yalın haliyle temsil etmektedir.
Denkleme göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi (T), ülkelerin büyüklüklerinin
(GSYH) artan, aralarındaki uzaklıkların (R) ise azalan bir fonksiyonudur.
Tinbergen ve diğerleri tarafından uygulanan ilk çekim modelleri iki ülke
arasındaki ticareti, (1) nolu denklemde olduğu gibi sadece ülkelerin ekonomik
büyüklüğü ve aralarındaki mesafeye bağlı bir fonksiyonla açıklamaya çalışmışlardır.
Daha sonraki dönemlerde birçok değişikliğe uğrayan çekim modelleri iki ülke
arasındaki ticareti temel olarak ihracatçı ülkedeki arz koşulları ve ithalatçı ülkedeki
talep koşulları ile açıklamaya çalışmaktadır.
Bu temel iki açıklayıcı değişkene ek olarak, tarihsel, kültürel, coğrafi ve
ekonomik nedenler iki ülke arası ticareti etkileyebilmektedir. Bundan dolayı,
günümüzde uluslararası ticaret akımlarını açıklamak için ekonomik büyüklük ve
mesafeye ek olarak birçok farklı değişken, çekim modeli denklemlerinde
kullanılmaktadır. Bu modeller temel denklem (1)’e yeni değişkenler eklemek suretiyle
elde edildiklerinden dolayı genişletilmiş çekim modelleri (augmented gravity models)
olarak adlandırılmaktadırlar. Genişletilmiş çekim modellerinde sıklıkla kullanılan
değişkenler arasında, ülkeler arası reel kur endeksi ve nüfus gibi makro değişkenler
ile iki ülkenin ortak dil kullanıp kullanmadıkları, geçmişte aynı ülkenin parçaları olup
olmadıkları, komşu olup olmadıkları ve serbest ticaret anlaşmalarına taraf olup
olmadıklarını gösteren kukla değişkenler yer almaktadır.
Ülkelerin karşılıklı ticaret ve doğrudan yatırım akımları açısından yapılan
analizlerde ekonomik büyüklük genellikle GSYH ile ölçülmektedir. Ancak ekonomik
büyüklük aynı zamanda GSMH, GSYH ve nüfus, kişi başına GSYH veya üretim
faktörlerinin donanımı (doğal kaynaklar, emek, sermaye ve girişimci) gibi verilerle de
ölçülebilmektedir. GSYH cari fiyatlarla, sabit fiyatlarla veya satın alma gücü
paritesine göre farklı yöntemlerle hesaplanabilir. Ancak ticaret veya sermaye gibi
akım değişkenler cari fiyatla hesaplandığı için, GSYH’nın da cari fiyatlar olarak
alınması uyumluluk açısından daha tercih edilebilir bir yaklaşım olmaktadır.
6767
Bir ülkenin yüksek GSYH’ya sahip olması bu ülkenin yüksek miktarda mal ve
hizmet arzına ve yüksek alım gücüne sahip olduğu anlamına gelmekte, yüksek nüfus
ise pazar büyüklüğü sebebiyle yüksek talep miktarına işaret etmektedir. Bundan dolayı
çekim modellerinde ekonomik büyüklük ve yüksek nüfusun arz ve talep koşullarından
dolayı dış ticaret üzerinde artırıcı bir etkiye yol açması beklenir.
GSYH, nüfus ve yukarıda sayılan kukla değişkenlerin iki ülke arasındaki
ticareti artıracağı varsayılırken reel kur endeksindeki artışın ticareti olumsuz
etkileyeceği beklenebilir.
3.2.2. Çekim modelinin uluslararası doğrudan yabancı yatırım akımları için
kullanımı
Son dönemlerde çekim modeli, DYY’lerde başvurulan bir yöntem haline
gelmiştir. Brainard (1997), Braconier, Norbäck ve Urban (2005), Bergstrand (2008)
bu alanda yapılan çalışmalardan bazılarıdır.78 Yapılan çalışmalarda ticaret
literatüründeki öneriler takip edilmiştir.
DYY literatüründe çekim modelinin standart değişkenleri haline gelmiş ev
sahibi ülke ve kaynak ülke GSYH’ları ile uzaklık değişkenleri dışında farklı bağımsız
değişkenleri modele dahil eden son dönem çalışmalardan öne çıkanlar Tablo 3.1’de
yer almaktadır.
78 Paniagua, 2011: 7
68
68
Tablo 3.1. Farklı Değişkenleri Çekim Modeline Dahil Eden Son Dönem Önemli Çalışmalar
Çalışmada Kullanılan Bağımsız Değişken/Değişkenler Çalışmayı Yürütenler/Tarih
Fiziki ve Beşeri Sermaye Egger P., Pffaffermayr M., 2004a
İşgücü
Egger P., Pffaffermayr M., 2004a Bevan A., Estrin S., 2004 Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Milner et al., 2004
Altyapı-Taşıma Ağı, Telefon Bağlantı Sayısı
Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Roberto B., 2004 Portes R., Rey H., 2005
Yatırım Riski ve Engelleri, Yabancı Yatırımcıların Korunması Bevan A. A., Estrin S., 2004
Kültürel Benzerlik-Ortak Dil, Hukuk Sisteminde Benzerlik Buch C. M. et al., 2003
Vergilendirme Egger P., Pffaffermayr M., 2004b Milner et al., 2004
İkili Ticaret, Ekonomilerin Dışa Açıklığı
Stone S. F., Jeon B. N., 2004 Kumar A., Zajc K., 2003 Bevan A., Estrin S., 2004 Portes R., Rey H., 2005
İşsizlik Oranı Roberto B., 2004
Uluslararası Kuruluşlara Üyelik
Brenton P., Mauro F. D., Lucke M., 1999 Buch et al., 2003 Kumar A., Zajc K., 2003
İşgücünün Eğitimi Kumar A., Zajc K., 2003 Egger P., Pffaffermayr M., 2004b
Birim Emek Maliyetleri, Ortalama Ücretler Bevan A. A., Estrin S., 2004
Faiz Oranları Bevan A., Estrin S., 2004
Finansal Piyasaların Gelişmişliği Portes R., Rey H., 2005
İkili Yatırım Anlaşmaları Egger P., Pffaffermayr M., 2004b
69
69
DYY’leri analiz etmeye yönelik yapılan çekim modeli çalışmalarında bir
takım engellerle karşılaşılmıştır. İlk olarak, ülke ikililerinin karşılıklı DYY akım
değerlerine yalnızca seçilmiş ülkeler için ulaşılabilmiştir. Birçok çalışmada özellikle
gelişmiş ülkelerin (OECD, Avro Bölgesi ülkeleri) veya tek bir bölgeye ait ülkelerin
(BRIC) verileri kullanılmıştır. Sonuç olarak tüm dünya ülkeleri için DYY çekim
modeli uygulamak imkânsız olarak görülmüştür. İkinci bir engel de DYY akımları
tekil olaylara (büyük ölçekli BveS’ler gibi) karşı kırılgan bir yapıdadır ve bu durum,
çekim modelini sekteye uğratabilecek düzensizliklere yol açabilmektedir. Bu nedenle
DYY akımları yerine DYY stokları modele dahil edilmeye çalışılmıştır. Ancak, DYY
stok değerleri kümülatif veriyi yansıttığı için bağımsız değişken olarak modele
eklenmesi sakıncalıdır. Nitekim GSYH ve üretim faktörlerinin bir yıla ait veriler
olduğu dikkate alınırsa model içinde uyumsuzluk da yaratabilecektir. Üçüncü ve son
engel de DYY akım değişkenlerinin ters yatırım olarak adlandırabileceğimiz negatif
değerlere sahip olmasıdır. Bu durum, çekim kanununun sürekliliğini sekteye
uğratmaktadır.
Tüm bahsedilen bu zorluklara rağmen, son on yıldır DYY’lerde çekim modeli
uygulanması oldukça popülerlik kazanmıştır. Kullanılan modellerde, ülkelerin
ekonomik büyüklüğü standart olarak GSYH ile ölçülmüştür. DYY akımlarını ev
sahibi ülke açısından değerlendirirsek, ev sahibi ülkenin yüksek GSYH’ya sahip
olması ekonomik istikrara sahip olduğu algısı yaratmakta ve kaynak ülkenin bu
ülkelerle yapacağı yatırım bağlarında güven teşkil etmektedir. Aynı zamanda kaynak
ülkenin GSYH’si daha yüksek olan bir ülkede yatırım yapması pazar büyüklüğü
açısından da avantaj yaratmaktadır. Yine yüksek nüfus ve yüksek kişi başı gelir,
kaynak ülkenin bu ülkelere yatırım yapmasında pazar büyüklüğü açısından avantaj
sağlamaktadır. DYY akımlarını kaynak ülke açısından değerlendirirsek, kaynak
ülkenin yüksek GSYH’ye sahip olmasının daha fazla DYY yapmasına yol açması
beklenmektedir. Bundan dolayı çekim modellerinde ekonomik büyüklük ve yüksek
nüfusun arz ve talep koşullarından dolayı DYY üzerinde artırıcı bir etkiye yol açması
beklenir.
Günümüzde uluslararası DYY akımlarını açıklamak için ekonomik büyüklük
ve mesafeye ek olarak birçok farklı değişken, çekim modeli denklemlerinde
70
70
kullanılmaktadır. Böylece uluslararası ekonomilerde iki lokasyon arasındaki çekim
gücünün direnci, çeşitli faktörler tarafından etkilenmektedir. Bu faktörler, ekonomik
ve ekonomik olmayan faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. Ekonomik faktörler, iki
lokasyonun ekonomik merkezleri arasındaki coğrafi mesafe, komşuluk, coğrafi
lokasyonun genel karakteristik özellikleri (ada olması, kara ile çevrili olması), kültürel
benzerlik (ortak dil, koloniyal bağlar), döviz kuru oynaklığı (ortak para, döviz kuru
rejimi), tarife ve tarife dışı engeller, uluslararası kuruluşlara üyelik (serbest ticaret
bölgeleri, gümrük birliği, ortak pazar, ekonomik ve parasal birlikler) ve altyapı kalitesi
olarak sıralanabilir. Ekonomik olmayan faktörler ise düzenlemeler, politik
uyuşmazlıklar ve çevresel engelleri kapsamaktadır. Bu faktörler eklendiğinde oluşan
yeni denklem, genişletilmiş çekim modelleri (augmented gravity models) olarak
adlandırılmaktadır.
Çekim modelinde kullanılan taşıma maliyeti uzaklıkla ölçülmektedir. Ticarette
uzaklığın artması, taşıma maliyetlerini yükselteceği için ülkeler arasındaki ticaret
hacmini negatif etkilemektedir.79 Buna karşın bazı çalışmalarda uzaklığın DYY
akımlarını pozitif yönde etkileyebileceği öne sürülmüştür.80 Bu yaklaşıma göre, iki
ülke arasındaki uzaklık yüksek ise, ticaret azalacak ve DYY ticaretin ikamesi
olacaktır. Buna karşın pek çok çekim modeli ampirik bulgularında DYY ile uzaklık
arasında negatif ilişki olduğu da saptanmıştır. Özellikle uzaklık arttıkça iletişim
maliyetlerinin de artması, DYY ve uzaklık arasındaki negatif ilişkinin temelini
oluşturmaktadır. Fakat iletişim maliyeti olarak sadece uzaklık değerlendirilmemelidir.
Bunun yanı sıra iki ülke arasında ortak dilin bulunması veya bulunmaması da iletişim
maliyeti olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, iki ülkenin dili ortak ise, bu
durumda iletişim maliyeti düşeceği için DYY akımı artacak; buna karşın ayrı dillere
sahiplerse iletişim maliyetinin artmasından ötürü DYY akımı azalacaktır.81
Yatırımcı ve ev sahibi ülke arasındaki DYY akımını etkileyen diğer
değişkenler ortak din, kolonyal bağlar ve ortak sınırdır. Söz konusu değişkenler
79 Helpman, Melitz ve Rubinstein, 2006: 23 80 Markusen, 2004: 274 81 Bergrstrand ve Egger, 2011: 538
71
71
kültürel yakınlık sağlaması dolayısıyla iki ülke arasındaki DYY akımlarını artırıcı
faktörler olarak görülmektedir.
3.3. Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Çekim Modelinin Kullanımı
3.3.1. Tahmin Yöntemi
Bu çalışmadaki modeller panel veri yöntemi kullanılarak tahmin edilmiştir.
2001-2012 dönemine ait olan veriler kesintisiz olduğu için veriler dengeli panel
(balanced panel) şeklinde oluşturulmuş ve analizlerde dengeli panel özellikleri
kullanılmıştır.
Panel veri setleri birçok yatay kesit gözleminin zaman serileri kullanarak bir
araya getirilmesiyle oluşturulmaktadır. Ekonometrik analizlerde panel veri setleri
kullanımının diğer veri setlerine göre bazı avantajları olduğu gibi bazı dezavantajları
da mevcuttur.
Panel veri analizinde önemli bir nokta sabit etkiler veya rastsal etkiler tahmini
arasında bir seçim yapmaktır. Sabit etkiler modeli panel gruplarına ait zamana bağlı
olmayan bazı özelliklerin açıklayıcı değişkenleri etkilediğini ve aralarında korelasyon
olduğunu varsayar ve bu zamana bağlı olmayan etkileri gidererek sadece açıklayıcı
değişkenlerin etkilerinin görülmesini sağlar. Rastsal etkiler modeli ise panel grupları
arasındaki varyasyonun rastsal olduğunu ve açıklayıcı değişkenler ile arasında
korelasyon olmadığını varsayar. İki metodun hangisinin daha uygun olduğuna karar
vermek için standart olarak Hausman Testi uygulanır. Çekim modelimizde uygulanan
Hausman Testi sonucu sabit etki modelinin daha uygun olduğu görülmüştür.
Tablo 3.2. Hausman Testi Sonucu
(b) (B) (b-B) Sqrt (diag (V_b
V_B))
fixed random Difference S.E. Lgdphm 1,135578 0,8481719 0,2874065 0,0641354 Lgdphs 0,7153651 0,663541 0,0518241 0,063312 lcortaxhs -0,1475467 -0,3925013 0,2449546 0,1148441 Lgovhm -0,372142 1,860576 -2.232718 0,2836603 Lgovhs -0,5179205 0,2047344 -0,7226548 0,2452084 Lfinhs 0,2114842 0,1501662 0,0613179 0,0346405 b =consistent under Ho and Ha; obtained from xtreg B = inconsistent under Ha, efficient under Ho; obtained from xtreg Test: Ho: difference in coefficients not systematic chi2(5)= (b-B)'[(V_b-V_B)^(1)](b-B)= 1322,41 Prob>chi2 = 0,0000
7272
Fakat sabit etki modelinde her ülke ikilisi için kukla değişken gerekmesinden
dolayı bu modelin tam olarak uygulanabilmesi için 3.540 adet kukla değişken
kullanılması gerekmekte ve şu an kullanılan istatistik yazılımının kapasitesi buna
yetmemektedir.82 Sabit etkiler tahmin yönteminde yıllara göre değişmeyen
değişkenler (mesafe, ortak dil, komşuluk) dışlandığı için çalışmada rastsal etkiler
tahmin yöntemi kullanılmıştır. Böylece, incelenen ülkeler arasındaki mesafe, ortak dil
kullanılması ve komşuluğu gibi kukla değişkenlerinin doğrudan yabancı yatırımları
nasıl etkilediği görülebilecektir.
Analizde kullanılan değişkenler ev sahibi ülke (home country-hm) ve/veya
kaynak ülke (host country-hs) için ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Uygulanan modelde
çekim modelinin temel değişkenleri dışında birçok farklı değişken kullanılmasına
rağmen, tutarlı olan değişkenler modele dahil edilmiştir.83 Gdphm ve gdphs kaynak
ülke ve ev sahibi ülke GSYH’lerini; cortaxhs ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi
oranını; taxhs ev sahibi ülkenin toplam vergi oranını, govhm ve govhs kaynak ve ev
sahibi ülkenin yönetişim endeksini; finhs ise kaynak ülkenin finansal ve bankacılık
düzenlemelerindeki yeterliliğini ifade etmektedir. Bu değişkenler haricinde çekim
modelinin temel değişkenlerinden dist iki ülke arasındaki uzaklığı, contig iki ülkenin
komşu olup olmadığı, lang iki ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı ve colony iki
ülkenin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını göstermektedir.
3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi
Bu çalışmada çekim modelinin kullanım amacı, 2001-2012 yılları arasında
ülkelerin karşılıklı olarak yaptığı DYY akımlarının belirleyicilerini incelemektir.
Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri önemli ölçüde etkileyen son
finansal krizi de kapsadığı için krizin değerlendirilmesine imkân tanımaktadır.
Çalışmada, her bir ülke ikilisinin birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması,
daha fazla gözlem ile çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini
artırmaktadır.
82 Bu çalışmadaki bütün istatistiki analizler STATA 12. paket programı kullanılarak yapılmıştır. 83 Modelde tahmin edilen tüm değişkenler 2012 güncel değerlerine göre EK 4’te yer almaktadır.
7372
Fakat sabit etki modelinde her ülke ikilisi için kukla değişken gerekmesinden
dolayı bu modelin tam olarak uygulanabilmesi için 3.540 adet kukla değişken
kullanılması gerekmekte ve şu an kullanılan istatistik yazılımının kapasitesi buna
yetmemektedir.82 Sabit etkiler tahmin yönteminde yıllara göre değişmeyen
değişkenler (mesafe, ortak dil, komşuluk) dışlandığı için çalışmada rastsal etkiler
tahmin yöntemi kullanılmıştır. Böylece, incelenen ülkeler arasındaki mesafe, ortak dil
kullanılması ve komşuluğu gibi kukla değişkenlerinin doğrudan yabancı yatırımları
nasıl etkilediği görülebilecektir.
Analizde kullanılan değişkenler ev sahibi ülke (home country-hm) ve/veya
kaynak ülke (host country-hs) için ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Uygulanan modelde
çekim modelinin temel değişkenleri dışında birçok farklı değişken kullanılmasına
rağmen, tutarlı olan değişkenler modele dahil edilmiştir.83 Gdphm ve gdphs kaynak
ülke ve ev sahibi ülke GSYH’lerini; cortaxhs ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi
oranını; taxhs ev sahibi ülkenin toplam vergi oranını, govhm ve govhs kaynak ve ev
sahibi ülkenin yönetişim endeksini; finhs ise kaynak ülkenin finansal ve bankacılık
düzenlemelerindeki yeterliliğini ifade etmektedir. Bu değişkenler haricinde çekim
modelinin temel değişkenlerinden dist iki ülke arasındaki uzaklığı, contig iki ülkenin
komşu olup olmadığı, lang iki ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı ve colony iki
ülkenin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını göstermektedir.
3.3.2. Çekim Modelinin Seçilme Nedenleri ve Çalışmanın Önemi
Bu çalışmada çekim modelinin kullanım amacı, 2001-2012 yılları arasında
ülkelerin karşılıklı olarak yaptığı DYY akımlarının belirleyicilerini incelemektir.
Seçilen dönem, 2008 ve 2009 yıllarında DYY’leri önemli ölçüde etkileyen son
finansal krizi de kapsadığı için krizin değerlendirilmesine imkân tanımaktadır.
Çalışmada, her bir ülke ikilisinin birbirleriyle olan DYY akımlarının esas alınması,
daha fazla gözlem ile çalışılmasına olanak tanıyarak yapılan analizin güvenilirliğini
artırmaktadır.
82 Bu çalışmadaki bütün istatistiki analizler STATA 12. paket programı kullanılarak yapılmıştır. 83 Modelde tahmin edilen tüm değişkenler 2012 güncel değerlerine göre EK 4’te yer almaktadır.
73
Bugüne kadar IMF, UNCTAD ve Eurostat DYY’ler ile ilgili veri tabanına
sahip olmakla birlikte, ülke ikilileri açısından bir veri setine sahip olmadıkları için
kapsamlı bir çalışma yapılamamıştır. Yalnızca OECD, OECD üye ülkeleri için ülke
ikililerine ilişkin DYY veri tabanına sahiptir. Dolayısıyla yapılan çalışmalar genellikle
30 OECD ülkesinin kendi aralarında yapılan DYY akımları ya da belirli bir
coğrafyadaki ülke grupları ile sınırlı kalmıştır. Yapılmış çalışmalardan en kapsamlı
analiz sonuçlarına ise, Eurostat, OECD, WIIW84 ve Statistical Yearbook of China veri
kaynaklarının derlenmesi neticesinde ulaşılmıştır.
UNCTAD, ilk kez 2014 yılı Nisan ayında 206 ekonomiye ait ülke ikilileri veri
setini yayımlamıştır. Dolayısıyla Nisan ayından itibaren her ülkeye ilişkin DYY
akımlarını belirleyen faktörlerin çekim hipotezi çerçevesinde incelenmesine olanak
sağlanmıştır. Bu çalışmada, ilgili veri tabanı kullanılmış ve 206 ülke arasından farklı
coğrafyalarda bulunan 60 gelişmiş ve GOÜ seçilmiştir.85 Dolayısıyla bu çalışmada, en
güncel ve tek bir veri kaynağı temel alınarak farklı coğrafyadan ülkelerle çalışılmıştır.
3.3.3. Modelde Karşılaşılan Temel Ekonometrik Sorunlar
3.3.3.1. İçsellik
Çekim modeli çalışmalarında, gelirin (ekonomik büyüklük) dışsal bir değişken
olarak kullanılabileceği gösterilmiştir.86 Öte yandan, bazı ampirik ve teorik çalışmalar
doğrudan yabancı yatırımların da geliri etkileyebileceği tezini desteklemektedir.
Herhangi bir içsellik (endogeneity) problemi varsa, bu gelirin DYY üzerindeki
etkisinin yanıltıcı olduğu sonucunu doğurur. Bu problemi çözmek için Anderson’un
önerdiği şekliyle87, gelirin gecikmeli değerlerinin enstrümantal değişkenler olarak
kullanıldığı farklı bir model oluşturulmuş ve bunun diğer değişken katsayıları üzerinde
etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Çıkan sonuç, diğer değişken katsayılarının
önemli derecede etkilenmediğidir. Dolayısıyla, eğer modelde içsellik problemi varsa
bile, bu çekim modelinin temel varsayımlarını etkileyecek oranda değildir ve gelir
değişkeni tahminlerde dışsal olarak kabul edilebilir.
84 WIIW (Viyana Uluslararası Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü): Merkez, Doğu ve Güney Avrupa coğrafyasına ait DYY veri seti sunmaktadır. 85 Çalışmada yer alan ülkelerin listesi EK 3’te yer almaktadır. 86 Bergstrand, 1985: 478. 87 Anderson, 1979: 106.
74
74
3.3.3.2. Çoklu eşdoğrusallık
Modeldeki tüm değişkenler çoklu eşdoğrusallık (multicollinearity) olup
olmadığını görmek amacıyla test edilmiştir. Korelasyon katsayılarının sıfıra çok yakın
değerlerde olması çoklu eşdoğrusallığın var olmadığını göstermektedir.
Tablo 3.3. Bağımsız Değişkenler Arasındaki Korelasyon Katsayıları
3.3.3.3. Değişen varyans
Modelde kullanılan denklemlerde, hata teriminin dağılımının bağımsız
değişkenlere bağlı olduğu durumda ortaya çıkan değişen varyans (heteroscedasticity)
probleminin modeldeki varlığı Breusch Pagan testi kullanılarak incelenmiş ve robust
regresyon teknikleri kullanılarak giderilmeye çalışılmıştır.
Tablo 3.4. Breusch ve Pagan Testi Sonucu
Breusch and Pagan Lagrangian multiplier test for random effects: lfdi[kod,t] = Xb + u[kod] + e[kod,t] Estimated results: Var sd = sqrt(Var) Lfdi 6,178618 2,485683 E 1,285455 1,133779 U 2,228856 1,492935
Test: Var(u)=0 chibar2(01) = 12254.57 Prob > chibar2 = 0.0000
lfinhs -0.0341 -0.0915 -0.0144 -0.0251 0.0637 -0.0092 0.0076 -0.0000 0.0021 0.4945 1.0000 lgovhs -0.0111 0.0222 -0.1576 -0.0108 0.0274 0.0171 -0.0519 0.0001 -0.0002 1.0000 lgovhm 0.0393 -0.0003 -0.1539 -0.0077 0.0364 0.0233 0.0013 -0.2564 1.0000 ltaxhs 0.3697 0.0001 0.0148 0.0693 -0.0146 0.0125 -0.0000 1.0000 lcortaxhs -0.0305 0.1732 0.0526 0.0012 0.0266 0.0154 1.0000 colony 0.0637 0.0701 -0.0622 0.2070 0.2573 1.0000 comlang_off 0.0865 0.0698 -0.0106 0.1716 1.0000 contig 0.0231 0.0241 -0.3574 1.0000 ldist 0.0893 0.0817 1.0000 lgdphs 0.0137 1.0000 lgdphm 1.0000 lgdphm lgdphs ldist contig comlan~f colony lcorta~s ltaxhs lgovhm lgovhs lfinhs
75
75
3.4. Model Uygulamaları
Bu bölümde farklı ülke grupları için oluşturulan çekim modellerinin yapısı
incelenmiş ve karşılaştırmalı bir analiz yapılmıştır. Bu bağlamda, öncelikle tüm
ülkeler, OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri 2001-2012 dönemi için incelenmiştir.
Tüm ülke grupları için tahmin edilen denklemin en genel hali şu şekilde
gösterilmektedir:
Log(fdiij) = α + β1Log(Yi) + β2Log(Yj) + β3Log(distij) + β4Contigij + β5Comlangij + β6Colonyij+β7cortaxj + β8taxj + β9govi + β10govj+ β11finj +eij (2)
Yukarıdaki denklemde;
fdiij: i ülkesinden j ülkesine giden DYY’yi,
α: sabit katsayıyı,
Yi: i ülkesinin reel GSYH’sı,
Yj: j ülkesinin reel GSYH’sını,
distj: i ve j ülkesi arasındaki uzaklığı,
Contigij: i ve j ülkelerinin komşu olup olmadığını,
Comlangij: i ve j ülkelerinin aynı dili konuşup konuşmadığını,
Colonyij: i ve j ülkelerinin geçmişte kolonyal bir bağ içinde olup olmadığını,
Cortaxj: j ülkesinin kurumlar vergisini,
Taxj: j ülkesinin toplam vergisini,
Govi: i ülkesinin yönetişim endeksini,
Govj: j ülkesinin yönetişim endeksini,
Finj: j ülkesinin finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterliliğini,
eij: hata terimini,
gösteren değişkenlerdir. Komşuluk, ortak dil ve kolonyal bağ kukla değişkenleri
dışındaki tüm değişkenlerin logaritmaları kullanılmıştır. Tüm nominal veriler, ABD
tüketici fiyat endeksi ile deflate edilmiş ve böylelikle çalışmada reel veriler
kullanılmıştır.
7676
3.4.1. Veri kaynakları
Modelde kullanılan DYY akımları UNCTAD Bilateral FDI Statistics veri
tabanından; ülkelerin GSYH rakamları IMF veri tabanından; çekim modelinde
kullanılan uzaklık, komşuluk, ortak dil ve ortak kolonyal bağ kukla değişkenleri CEPII
veri tabanından88; kurumlar vergisi oranları IMD Dünya Rekabet Edebilirlik89 veri
tabanından alınmıştır. Kurumlar vergisi, kâr üzerinden alınan vergi oranını
göstermektedir. Toplam vergi, Dünya Bankası Küresel Kalkınma Göstergeleri90 veri
tabanından alınmıştır. Toplam vergi, kar üzerinden alınan vergiye ek olarak
işverenlerin ödediği katkı payı ve diğer vergilerin de dahil edilmiş halidir. Yönetişim
endeksi (Governance Index), Dünya Bankası Dünya Yönetişim Göstergeleri veri
tabanından altı alt başlığın ortalamasının hesaplanmasıyla elde edilmiştir. Dünya
Bankası’na göre yönetişimin altı boyutu vardır. Bunlar;
İfade etme ve hesap verebilirlik,
Politik istikrar ve şiddet olaylarının olmaması
Yönetim etkinliği
Düzenlemelerin kalitesi
Hukuk kuralları
Yolsuzluğun kontrolü
Analizde, yukarıda sıralanan başlıkların her biri için var olan endeks
değerlerinin ortalaması alınmış ve yönetişim endeksi oluşturulmuştur. Finans ve
bankacılık düzenlemelerinin yeterliliği ise, IMD Dünya Rekabet Edebilirlik veri
tabanından Mayıs 2013 tarihinde güncellenmiş endeks değerleri ile ölçülmüştür.
Çekim modeli analizinde beklenen sonuç, kurumlar vergisi (β8) ve toplam
vergi (β9) katsayıları haricindeki katsayıların pozitif olması yönündedir. Yaptığımız
analizde işaretler bazı istisnalar dışında beklendiği gibi çıkmıştır.
88 CEPII Research and Expertise on The World Economy, http://www.cepii.fr/CEPII/en/bdd_modele/presentation.asp?id=8, Erişim: 28.08.2014 89 IMD World Competitiveness Yearbook, http://www.imd.org/news/2014-World-Competitiveness.cfm, Erişim: 22.09.2014 90 World Bank World Development Indicators, http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=world-development-indicators, Erişim: 04.11.2014
77
77
Tablo 3.5. Çekim Modeli Analizlerinde Katsayıların Beklenen İşaretleri
Değişken Beklenen Katsayılar
Kaynak ülke GSYH'sı +
Ev sahibi ülke GSYH'sı +
Kaynak ülke ve ev sahibi ülke arasındaki uzaklık +/-
Kaynak ülke ve ev sahibinin komşu olup olmadığı, +
Kaynak ülke ve ev sahibi ülkenin aynı dili konuşup konuşmadığı, +
Kaynak ülke ve ev sahibi ülkenin kolonyal bir bağ içinde olup olmadığı, +
Ev sahibi ülkenin kurumlar vergisi -
Ev sahibi ülkenin toplam vergisi -
Kaynak ülkenin yönetişim endeksi +
Ev sahibi ülkenin yönetişim endeksi +
Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterliliği +
3.4.2. Farklı ülke grupları için model (2001-2012)
Denklem (2)’nin tüm ülkeler, OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri için rastsal
etkiler yöntemi ile tahmin edilmesiyle Tablo 3.6’daki sonuçlara ulaşılmıştır. Bütün
regresyonlarda bağımlı değişken reel DYY’nin logaritmasıdır. Cons değişkeni sabit
katsayıyı temsil etmektedir.
Açıklanan değişken DYY akımı olduğu için açıklayıcı değişkenlerin her
birinin katsayısı bize o değişkenin DYY esnekliğini vermektedir. Genel olarak,
katsayının mutlak değer olarak 1’den büyük olması DYY’nin o değişkene göre esnek
olduğu, 0 ile 1 arasında olması durumunda esnek olmadığı, 0 olması durumunda tam
esnek olmadığı, sonsuz olması durumunda tam esnek olduğu anlamına gelmektedir.
7878
Tablo 3.6. Farklı Ülke Grupları İçin Regresyon Sonuçları (2001-2012)
Tüm OECD AB-28 Ülkeler Ülkeleri Ülkeleri Lgdphm 0.848*** 0.811*** 0.803*** (33.76) (21.86) (17.11) Lgdphs 0.664*** 0.762*** 0.655*** (29.32) (22.75) (14.95) Ldist -0.724*** -0.774*** -1.079*** (-18.49) (-14.38) (-8.86) Contig 0.355* -0.0208 0.0312 (2.15) (-0.09) (0.13) comlang_off 1.265*** 1.171*** 1.325*** (9.47) (5.53) (3.62) Colony 0.594** 0.513* -0.139 (3.15) (1.98) (-0.38) Lcortaxhs -0.393*** -0.928*** -0.606*** (-7.54) (-7.17) (-4.21) Ltaxhs -0.329** -0.190 -0.0296 (-2.97) (-0.93) (-0.13) Lgovhm 1.861*** 3.868*** 5.003*** (18.49) (12.66) (13.50) Lgovhs 0.205* 1.077*** -0.566 (2.18) (3.79) (-1.40) Lfinhs 0.150* 0.165 0.105 (2.10) (1.60) (0.76) _cons -16.46*** -28.34*** -24.12*** (-18.50) (-12.83) (-9.77) Gözlem Sayısı 11573 5290 3254 R^2(Toplam) R^2(Within) R^2(Between)
0,446 0,093 0,518
0,486 0,057 0,608
0,549 0,057 0,664
t istatistiği parantez içinde gösterilmiştir. p < 0.05, ** p < 0.01, *** p < 0.001
79
79
3.4.2.1. Model sonuçlarının çekim modelinin temel değişkenleri açısından
değerlendirilmesi
Bu çalışmada çekim modelinin temel değişkenleri arasından uzaklık,
komşuluk, kolonyal bağ ve ortak dil değişkenleri modele dahil edilmiştir. Uzaklık
dışındaki değişkenler kukla değişken olarak 0 ile 1 olmak üzere iki değer almaktadır.
Uzaklık değişkeni nüfus yoğunluğu temel alınarak iki ülkenin büyük şehirleri
arasındaki ağırlıklandırılmış mesafeyi belirtmekte olup km. değerini belirtmektedir.
İki ülke komşu ise, ortak kolonyal bağa sahip ise ve ortak dili konuşuyorsa 1, değilse
0 değerini almıştır.
3.4.2.1.1. Uzaklık
Bu çalışmada oluşturulan çekim modelinin DYY literatürünün genel mantığı
ile tutarlı olduğu görülmektedir. Yapılan analiz sonucunda, uzaklık esnekliği negatif
ve mutlak değer olarak 1’e yakın bir değer almıştır (Bkz. Tablo 3.6). Bu durum, iki
ülke arasındaki uzaklıktaki her bir yüzde 10’luk artışın DYY akımını yüzde 7,24
oranında azaltacağı, anlamına gelmektedir. Dış ticaret ile ilgili yapılan çalışmalar
incelendiğinde91 uzaklık esnekliğinin genellikle 1’in üzerinde olduğu ya da en azından
bu çalışmadaki katsayıdan daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum, uluslararası
ticarette uzaklığın daha fazla önem arz ettiğini ortaya koymakta iken, DYY için
uzaklığın negatif etkisi olmakla birlikte uluslararası ticaretteki kadar esnekliğinin
yüksek olmadığını göstermektedir. Nitekim DYY’ler uzun vadeli fiziki sermaye akımı
olarak değerlendirildiği için uzaklığın dış ticaretteki kadar önem arz etmesi
beklenmeyen bir durumdur. Buna karşın uzaklık arttıkça iletişim ve denetim
maliyetlerinin artması dolayısıyla diğer şartlar aynı iken, kaynak ülke ev sahibi ülke
ile elbette ki yakınlık avantajına sahip olmak isteyecektir.
91 Fratianni M., “The Gravity Equation in International Trade”, 2007 (Çalışmada 143 ülke ve 1980-2003 dönemi alınmıştır.); Egger P., “On the Role of Distance for Bilateral Trade”, 2008; Burger M., Van Oort, F., Linders G.J., “On the Specification of the Gravity Model of Trade: Zeros, Excess Zeros and Zero-inflated Estimation”, 2009 (Çalışmada 138 ülke ve 1996-2000 dönemi alınmıştır.)
80
80
3.4.2.1.2. Komşuluk
Çekim modelinin diğer bir değişkeni olan komşuluk değişkeninin tüm
ülkelerin dahil edildiği model için katsayısının beklendiği şekilde pozitif bir değer
olduğu görülmektedir. Komşuluğun DYY akımları üzerindeki etkisine bakıldığında,
bir ülkenin komşu ülke ile olan yatırımının, komşu olmayan bir ülke ile olan yatırımına
kıyasla e0,355 = 1,42 kat daha fazla olacağı görülmektedir (Bkz. Tablo 3.6). Yine
uluslararası ticarette yapılan çalışmalara baktığımızda komşuluğun ticaret üzerindeki
etkisinin yatırımlar üzerinde yarattığı etkiden daha fazla olduğu gözlenmektedir.
Bunun da ötesinde, herhangi bir birliğe üye olmak komşuluğun modeldeki katsayısını
azaltan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim OECD üyesi ya da AB üyesi
ülkelerin birbirleriyle yatırım ilişkilerinde komşuluğun çok önem arz etmediği
görülmektedir. Dolayısıyla ülke Birlikleri’nde DYY’ler için uzaklık önemli bir faktör
iken, ortak sınırın önemli bir faktör olmadığı görülmektedir.
3.4.2.1.3. Kolonyal bağ
Kolonyal bağlar ana ülkeden ayrılarak ayrı bir kara parçasına yerleşmiş ancak
anavatan ile olan bağların sürdüğü bir yapıyı ifade etmektedir. Yerleşikler, ana vatanın
vatandaşı olmaya devam etmelerine rağmen, ayrı bir yönetim altında
konumlanmışlardır. Ortak kültür, ortak tarih ve ortak kader birliği gibi birçok faktör
kolonyal bağlar arasındaki gücü göstermektedir. Çalışmada, kolonyal bağların
komşuluğa göre daha belirleyici olduğu görülmesine karşın, uluslararası ticaretteki
kadar önem arz etmediği görülmektedir.92 iki ülkenin arasında geçmişte kolonyal bir
bağ bulunmuş olması DYY akımını normalin yaklaşık e0,594 = 1,8 kat artırmaktadır
(Bkz. Tablo 3.6).
3.4.2.1.4. Ortak dil
Ortak dil, çekim modelinde kullanılan diğer bir önemli değişkendir. Aynı dilin
konuşulması, gerek uluslararası ticaret akımlarında gerek de DYY akımlarında önemli
bir belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortak dil de ortak kültür ve ortak tarih
değişkenlerinde olduğu gibi bilgi ve iletişim maliyetlerini azaltma açısından
yatırımları etkileyen bir faktördür. Uluslararası ticarette mevzuatın açık ve net olması
81
81
ve uygulama, taşıma güvenliği ve rekabet hususlarında uluslararası alanda geniş
düzenlemeler bulunması nedeniyle ortak dilin etkisinin daha düşük olması beklenir.
Ancak, yabancı yatırımların uzun vadeli bir nitelikte olması ve bu nedenle ülkeler
arasında iletişim ve denetim maliyetlerinin önem arz etmesi dolayısıyla DYY
akımlarında ortak dil etkisinin daha yüksek olması beklenmektedir. Tüm ülkelerin
dahil edildiği regresyon analizinde aynı dili konuşmak DYY akımlarını normalin
yaklaşık e1,265 = 3,54 katı artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6).
3.4.2.2. Model sonuçlarının diğer değişkenler açısından değerlendirilmesi
İktisadi ve sosyal değişkenler, DYY’ler için oldukça önemli belirleyicilerdir.
Yapılan modelde, gerek kaynak ülke gerekse ev sahibi ülkenin GSYH değerlerinin,
kurumlar vergisi oranının ve finans ve bankacılık alanlarındaki yeterlilik düzeyinin
iktisadi değişkenler anlamında; yönetişim alanındaki başarısının ise sosyal değişken
anlamında uluslararası DYY akımlarında önemli faktörler olduğu görülmektedir.
Kaynak ülke GSYH’sının yüksek olması, söz konusu ülkenin daha fazla
yabancı yatırım yapması olasılığını artıracağı için DYY ile GSYH arasında pozitif
ilişki olması beklenmektedir. Nitekim yaptığımız analiz sonucuna göre, kaynak ülke
GSYH’sındaki yüzde 1’lik bir artış, ülkenin yapacağı DYY miktarını yüzde 0,848
artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6). DYY çeken ev sahibi ülke açısından baktığımızda, ev
sahibi ülkenin GSYH değerindeki artış, ülkenin ekonomik istikrarı açısından pozitif
bir imaj sergilemesi nedeniyle yatırımcı ülke için önemli bir gösterge olarak
görülmektedir. Ev sahibi ülke GSYH’sındaki yüzde 1’lik artış, ülkeye gelen DYY
miktarını yüzde 0,664 artırmaktadır (Bkz. Tablo 3.6). Uluslararası ticaret ile ilgili
yapılan analizlerde de 1’in altında esneklik değeri ile yakın değerler gözlenmiştir.
Kurumlar vergisi, ülkelerin yatırım kararlarında önemli bir faktör olarak
karşımıza çıkmakta, yatırım yapan ülke kar maliyet analizi yaparken ev sahibi ülkenin
uyguladığı vergi politikasını da gözetmektedir. Dolayısıyla kurumlar vergisi ile DYY
akımları arasındaki ilişkinin negatif olması beklenmektedir. Nitekim yaptığımız
analizde de literatür ile uyumlu olarak bu ilişki negatif yönlü çıkmıştır. Analizde ev
sahibi ülkenin kurumlar vergisinde yüzde 1’lik artışın, DYY akımının miktarını yüzde
0,393 azaltacağı sonucuna ulaşılmıştır.
8282
Yönetişim, yatırımcının uluslararası yatırım kararı almasında ve risk
değerlendirmesi yapmada önemli kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek kaynak
ülkenin gerek de ev sahibi ülkenin iyi yönetişim değerlerine sahip olması, uluslararası
yatırım akımlarını pozitif yönde etkileyen bir faktördür. Düşünceyi ifade etme ve
hesap verebilirlik, politik istikrar ve şiddet olaylarının olmaması, yönetim etkinliği,
düzenlemelerin kalitesi, hukuk kuralları ve yolsuzluğun kontrolü alt kriterlerinin
değerlendirilmesiyle oluşturulan yönetişim belirleyici değeri, yapılan analizde
özellikle kaynak ülke için daha önemli bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim ana şirketi ve yönetim merkezini çoğunlukla kendi ülkelerinde bulunduran ve
diğer ülkelere şube açma yoluyla yatırımı tercih eden ÇUŞ’ların bu kararına da paralel
bir yapı sergilemektedir. ÇUŞ’lar için yatırım yapacakları ülkenin politik istikrarı,
hukuk kurallarının işlerliği, yönetimin etkinliği gibi kriterler önemli faktörler olmasına
karşın, ekonomik, coğrafi ve kültürel maliyetler kadar önem arz etmemektedir. Analiz
sonuçlarına göre, kaynak ülkenin yönetişim alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1
arttığında DYY akımları yüzde 1,86 artmakta iken, ev sahibi ülkenin yönetişim
alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında DYY akımı yüzde 0,204
artmaktadır.
Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık alanındaki yeterliliği DYY çekme
açısından belirleyici bir diğer faktördür. ÇUŞ’ların genellikle finansal kaynaklara
erişimin kalitesinin daha yüksek olduğu ülkelere daha fazla yatırım yapması
beklenmekle birlikte, bu etkinin derecesinin çok yüksek olması beklenmemektedir.
ÇUŞ’lar genellikle küresel alanda büyük ölçekli faaliyet gösteren tanınmış firmalar
olduğu için, küresel piyasalarda finans kaynaklarına zaten kolaylıkla erişebilmektedir.
Nitekim yapılan analizde söz konusu değişkeninin yüzde 1 artması halinde, DYY
akımının yüzde 0,15 gibi çok yüksek olmayan bir değerde artacağı sonucuna
ulaşılmıştır.
Tablo 3.6’da yer alan analiz sonuçları değerlendirildiğinde OECD üyesi
ülkelerin kendi aralarında yaptıkları yabancı yatırımların tüm ülkelerin dahil edildiği
analiz sonuçlarına göre bazı farklılıklar içerdiği görülmektedir. Katsayıların işaretleri
komşuluk hariç tüm ülke gruplarıyla yapılan analiz ile aynı sonucu vermekle birlikte,
tüm ülkeler modelinde tüm değişkenler istatistiki olarak anlamlı iken, OECD ülkeleri
8383
için yapılan regresyonda komşuluk, toplam vergi ve finans ve bankacılık alanındaki
yeterlilik değişkenleri istatistiki olarak anlamsız çıkmıştır. Ayrıca OECD modelinde
GSYH katsayıları daha yüksek iken komşuluğun katsayısı oldukça düşüktür. Bunların
dışında, genel olarak iki model birbirine benzer sonuçlar vermektedir. OECD ülkeleri
arasında yapılan yatırımlarda kurumlar vergisi, kaynak ülke ve ev sahibi ülkelerin
yönetişim açısından gelişmişlik düzeyi tüm ülkelerin dahil edildiği analize göre daha
fazla belirleyici faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. GSYH, uzaklık ve ortak dil
açısından tüm ülkeler modeliyle hemen hemen aynı sonuçları vermiştir. Bu durumda,
ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arttıkça yatırımı belirleyen faktörlerin de farklılık
göstereceği yorumu yapılabilmektedir. Nitekim ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça
yatırımcılar için gerek kendi ülkelerinde gerek de yatırım yaptıkları diğer gelişmiş
ülkelerde “iyi yönetişim” daha önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
AB-28 ülke grubuna baktığımızda, komşuluk, kolonyal bağ, toplam vergi ve
finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterlilik değişkenlerinin istatistiki olarak
anlamsız olduğu göze çarpmaktadır. Sınırların ortadan kalktığı ve ortak üst kurumlar
tarafından yönetilen ülke birliklerinde bu durumun ortaya çıkması olağandır. Nitekim
aynı politik ve iktisadi birlik içinde yer alan ülkeler arasında yatırım kararları alınırken
söz konusu değişkenler belirgin düzeyde önem arz etmeyecektir. Anlamsız olan
değişkenler modelden çıkarıldığında modelin, çoğunlukla gelişmiş ülkelerden oluşan
OECD ülke grubuyla hemen hemen aynı sonuçları verdiğini görmekteyiz.
3.4.3. Farklı gelir grupları için model (2001-2012)
Geçmiş dönemde küresel DYY akımlarının büyük bir kısmı gelişmiş ülkelere
doğru akmıştır. Ancak, 2000’li yıllardan bu yana gelişmiş ülkelerin küresel DYY’deki
payının azaldığı ve gelişmekte olan ülkelerin payının giderek arttığı gözlenmektedir.
2000 yılında gelişmekte olan ülkelerin payı yaklaşık yüzde 19 iken, bu oran 2012
yılında yüzde 54,8’e yükselmiş ve gelişmiş ülkelerin payını geçmiştir.
Bu bölümde Dünya Bankasının yüksek ve orta gelirli ülkeler ayrımı
kullanılarak bu iki grup arasındaki DYY akımları modellenmiştir. Bunun için her bir
gruptan diğer gruba yapılan uluslararası doğrudan yatırım modellenmiş ve toplam
2x2=4 regresyon yapılmıştır. Böylece, farklı ülke grupları arasındaki DYY
8484
akımlarının dinamiğinde temel farklılıklar olup olmadığı incelenmiştir.
Değerlendirmeler yapılırken, küresel DYY akımlarının daha çok yüksek gelirli
ülkelerden yüksek ve orta gelirli ülkelere doğru olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Zira gözlem sayılarına bakıldığında pozitif yatırımların çoğunlukla yüksek gelirli
ülkelerden diğer ülkelere doğru aktığı görülmektedir.
2001-2012 yılları için regresyon sonuçlarını içeren Tablo 3.7 incelendiğinde
gerek yüksek gelirli ülkelerin her iki gruba, gerek de orta gelirli ülkelerin her iki gruba
olan DYY akımlarında kaynak ülke ve ev sahibi ülke GSYH’ları ile uzaklık, oldukça
önem arz etmektedir. Komşuluk ise sadece orta gelirli ülkeler arasındaki DYY
akımlarında anlamlıdır. Orta gelirli ülkelerin aldıkları yatırım kararlarında uzaklığa
bağlı maliyetlerin daha fazla öneme sahip olmasının bu duruma neden olduğu
düşünülmektedir.
Ortak dil yüksek gelirlilerin kendi aralarında ve orta gelirlilerin yüksek gelirli
ülkelere yaptıkları yatırım kararında önemli bir faktörken kolonyal bağ sadece yüksek
gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkeler arasındaki DYY akımlarında ciddi bir etkiye
sahiptir.
Yatırım kararlarında maliyetler önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle
kurumlar vergisinin yüksek gelirli ülkelerin kendi aralarında ve orta gelirli ülkeler ile
olan DYY akımlarında önemli bir faktör olduğu görülmektedir.
İyi yönetişimin derecesi ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile paralel bir yapı
sergilemektedir. Dolayısıyla kaynak ülkenin yüksek gelirli ülke olduğu durumlarda
yönetişim değişkeninin anlamlı çıkması beklenen bir sonuçtur. Ancak ülkelerin
yatırım kararları alırken iyi yönetişimin ekonomik ve coğrafi faktörler kadar önem arz
etmediği model sonuçlarından görülmektedir.
8585
Tablo 3.7. Gelir Gruplarına Göre Modeller (2001-2012) 93 Y→Y Y→O O→Y O→O Lgdphm 0.836*** 0.882*** 0.718*** 0.590*** (23.73) (17.48) (10.94) (6.34) Lgdphs 0.682*** 0.763*** 0.556*** 0.580*** (22.03) (16.14) (10.01) (6.19) Ldist -0.713*** -0.831*** -0.645*** -0.644*** (-13.60) (-8.96) (-6.15) (-4.18) Contig 0.165 0.584 0.750 0.987** (0.75) (1.26) (1.73) (2.64) comlang_off 1.314*** 0.177 2.291*** 0.464 (6.83) (0.60) (6.80) (1.29) Colony 0.492* 1.501*** 0.0340 -0.746 (2.07) (3.47) (0.07) (-0.73) Lcortaxhs -0.342*** -0.674*** -0.595*** -0.0734 (-5.52) (-4.36) (-3.93) (-0.24) Ltaxhs -0.251 -0.390 -0.124 -0.174 (-1.52) (-1.80) (-0.49) (-0.45) Lgovhm 2.539*** 2.336*** 0.327 0.546 (10.93) (7.02) (1.45) (1.64) lgovhs 0.620** 0.0477 0.905* -0.468 (2.92) (0.24) (2.56) (-1.45) lfinhs 0.197* 0.308* -0.303 -0.355 (2.02) (2.14) (-1.56) (-1.13) _cons -21.91*** -17.69*** -10.90*** -6.199* (-13.58) (-8.76) (-4.98) (-2.07) Gözlem Sayısı R^2(Toplam) R^2(Within) R^2(Between)
5839 0,061 0,560 0,455
3410 0,137 0,424 0,381
1558 0,137 0,368 0,342
766 0,121 0,289 0,259
t istatistiği parantez içinde gösterilmiştir. * p < 0.05, ** p < 0.01, *** p < 0.001
93 Y: Yüksek Gelir Grubu Ülkeleri, O: Orta Gelir Grubu Ülkelerini temsil etmekte ve örneğin Y→O modelin sadece yüksek gelir grubu ülkelerden orta gelir grubu ülkelere olan DYY akımlarını içerdiğini belirtmektedir.
86
86
4. TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE POTANSİYEL YATIRIM DÜZEYİNİN HESAPLANMASI
Tüm dünya ülkelerinde ve özellikle de GOÜ’lerde olduğu gibi DYY
girişlerinin artırılması Türkiye için de önem arz etmektedir. Cari açık ve işsizliğin
olduğu Türkiye gibi GOÜ’ler, DYY girişleriyle bu açıklarını telafi etme yoluna
gitmektedirler. Bölüm 1.1’de bahsedildiği gibi, düşük tasarruf miktarı nedeniyle
yurtiçi tasarruf açığı ve dış denge açığı olan Türkiye’nin DYY girişlerini artıracak
politikalara öncelik vermesi önemlidir. Dış tasarrufların ülkeye çekilmesi, söz konusu
açığın azaltılmasının bir gereği olarak görülmektedir. Nitekim DYY girişiyle birlikte
fiziki sermayenin artması ve cari açığın finansmanının sağlanması, sanayileşmenin ve
istihdamın artırılması, teknoloji, beceri ve yönetim tekniklerinin transferinin
sağlanması, bölgesel ve ulusal kalkınmanın desteklenmesi, uluslararası işbirliğinin
artırılması ve ulusal kaynakların verimli alanlarda kullanılması gibi doğrudan ve
dolaylı etkilerin olması beklenmektedir.
4.1. Türkiye’de Uygulanan Doğrudan Yabancı Yatırım Politikalarına Tarihsel
Bir Bakış
2008 krizi sonrası GOÜ’lere doğru artan DYY akımlarına paralel olarak
Türkiye’nin mevcut fırsatları iyi bir şekilde değerlendirmesi önem taşımaktadır. 1980
yılı sonrasında hızlı bir şekilde dışa açılma sürecine giren Türkiye’nin DYY’lere karşı
tutumu ve uyguladığı politikaların tarihsel bir değerlendirilmesinin yapılması, mevcut
konjonktürü büyüme ve kalkınmayı destekleyecek bir şekilde lehine çevirecek politika
uygulamalarına da ışık tutacaktır. Bu nedenle bu bölümde, Türkiye’de DYY’lerin
gelişimi tarihsel bir perspektiften ele alınmış ve uyguladığı politikalar
değerlendirilmiştir.
4.1.1. Planlı kalkınma öncesi dönem (1963 öncesi)
Osmanlı İmparatorluğu, 16. yy.da yabancılara tanınan kapitülasyonlar ile
birlikte yabancı yatırımlara açık hale gelmiştir. Yabancılara tanınan bu imtiyazlar
sonucunda yabancı yatırımcılar, doğrudan vergi vermekten muaf tutulmuş ve
yabancılara tüm anlaşmazlıklarını kendi konsolosluk temsilcileri tarafından
87
87
oluşturulan özel mahkemelerde çözme hakkı verilmiştir.94 Bu dönemde ülkeye gelen
imtiyaz sahibi yabancı şirketler, daha çok doğal kaynakların işletilmesi ve kamu
hizmetleri alanında faaliyet göstermişlerdir.
Tam bağımsızlık yönünden tehlike olarak görülen kapitülasyonlar, 1923
yılında Lozan anlaşması ile kaldırılmıştır. Lozan Antlaşması, Türk ekonomisine 1929
yılına kadar bir takım sınırlamalar getirmiştir. Kapitülasyonlar döneminde yaşanan
tecrübelerin de etkisiyle uzun yıllar yabancı yatırıma karşı tedirgin bir duruş
sergilenmiştir. Daha sonra 1929 yılında küresel çapta etkisini gösteren Büyük
Buhranın da etkisiyle 1930’lu yıllardan itibaren katı bir devletçilik politikası
uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu politikalar, 1950’li yıllara kadar devam etmiş,
daha sonraki yıllarda ise küresel konjonktürde yavaş yavaş artan liberalleşme
çabalarının da etkisiyle, Türkiye yabancı yatırımlara daha açık hale gelmeye
başlamıştır.
Bu dönemde yabancı sermaye ile ilgili atılan en önemli adım 9 Ağustos 1951
tarihli ve 5821 sayılı Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu’dur. Çıkarılan
kanun ile yerli sermayeye açık olan alanlarda kullanılmak ve sanayi, enerji, maden,
bayındırlık, ulaştırma ve turizm alanlarına yatırılmak üzere getirilecek olan
sermayeye, imtiyaz teşkil etmeyecek şekilde belirli hak ve kolaylıklar sağlanmıştır.95
1954 yılında 6224 sayılı Kanun ile dönemin en liberal Yabancı Sermayeyi Teşvik
Kanunu (YSTK) uygulamaya konulmuş, böylece, Türkiye’de doğrudan yabancı
yatırım faaliyetleri söz konusu Kanun ile resmî bir çerçeveye oturtulmuştur. Kanun,
Türkiye’de, 1950’lerden 2003’e kadar geçen sürede yürürlükte kalan ve yabancı
sermaye konusunda oldukça liberal hükümler içeren bir yapıdadır. 6224 sayılı YSTK
ile “memleketin iktisadi inkişafına yararlı olması, Türk hususi teşebbüslerine açık
bulunan bir faaliyet sahasında çalışması ve inhisar veya hususi bir imtiyaz ifade
etmemesi” koşullarıyla her alanda yabancı sermaye girişine olanak tanınmıştır.96
Kanun ile birlikte, yabancı yatırımlara mali konularda da birçok kolaylıklar
sağlanmıştır.
94 Erdilek, 2006: 18 95 Şener ve Kılıç, 2008: 31 96 Erkaçar ve Karagöl, 2011: 9
88
88
Türkiye’deki hızlı liberalleşme süreci bununla kısıtlı kalmamıştır. Türkiye’de
faaliyette bulunan yabancı şirketlerin petrol arama, sondaj, üretim, tasfiye ve dağıtım
faaliyetlerini düzenleyen ve 1954 yılında çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu, 10 Eylül
1963 yılında imzalanan ve böylelikle Avrupa ortak pazarına dahil olunan Ankara
Anlaşması, bu dönemde yabancı yatırımların ülkeye girişini kolaylaştırma yönünde
atılan diğer adımlardır.
4.1.2. 1980 öncesi planlı dönem (1963-1980)
1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nin kurulmasıyla birlikte,
Türkiye’nin ilk Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) uygulamaya konulmuştur. Söz
konusu dönemde her ne kadar ithal ikameci politikalar tercih edilse de, özel sektörün
belirlenen hedeflere ulaşması için yabancı sermayenin teşviki hususu, “Teşvik
Tedbirleri” başlığı altında Planda yer almıştır. Planda, sadece hukuki tedbirlerin
yabancı sermaye akımlarını teşvik etmek için yeterli olmadığı, aynı zamanda devletin
yabancı sermayenin gelmesinde çıkan idari güçlükleri ortadan kaldırmak için gerekli
tedbirleri alması gerektiği belirtilmiştir.97 Yabancı sermaye ile ilgili mevcut devlet
kuruluşunun98 yeniden yapılandırılması hususu da gündeme getirilmiş ve bu yeni
kuruluşun teklifleri teknik ve ekonomik bakımdan değerlendirebilecek, yeni tekliflerin
yapılması için dış alemde gerekli faaliyetlerin gösterilmesini sağlayacak bir yapıda
olması tasarlanmıştır. Kuruluşun bir yandan verimli konuları gösteren hazırlanmış
yatırım öncesi incelemelerin yabancı sermayedarlara duyurulması görevini
üstlenirken, öte yandan özel sermayeyi destekleyen milletlerarası kuruluşlarla temas
halinde olması da gözetilmiştir. Yurda sermaye celbi için dış temsilciliklerimizin
bütün olanaklarından da faydalanarak aktif yol izlenmesi ve aynı zamanda Kuruluşun
yurda gelen müteşebbislere idari bakımdan yol gösterecek ve gelmiş yabancı sermaye
faaliyetlerini izleyecek bir yapıda olması da planlanmıştır.
97 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1963: 494-495 98 6224 sayılı Kanun ile yabancı sermaye ile yetkili kılınan ve Merkez bankası, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları temsilcilerinden oluşan Yabancı Sermayeyi Teşvik Komitesi’nin yetkileri, 1994 yılında yasalaşan 4059 sayılı Kanun ile Hazine Müsteşarlığı’na devredilmiştir. Burada “mevcut devlet kuruluşu” ibaresi söz konusu komiteyi ifade etmektedir.
8989
Özetle, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, yabancı yatırımları çekmek için
gerek hukuki alanda, gerek de bürokratik engellerin azaltılması yönünde idari alanda
teşviklerin benimsendiği bir yapı görmek mümkündür.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1968-1972) ise, her ne kadar planlı
kalkınmanın ilkelerinden birisi olarak; kalkınmayı büyük ölçüde milli kaynaklara
dayandırmak, ekonominin yabancı kaynaklara muhtaç olmamasını sağlamak
benimsenmiş olsa da, belirli koşullar altında yabancı sermayenin ülkeye girişi de
desteklenmiştir. Buna göre99;
Özel yabancı sermayeye, ek bir tasarruf, döviz ve teknoloji kaynağı olarak
önem verilmesi, bu teşebbüslerin Türk ekonomisine en faydalı sahalara
yöneltilmesi ve özel yabancı sermayenin Türk müteşebbisinin teknik bilgi,
tecrübe ve sermaye yetersizliği sebepleriyle ele alamadığı sanayi dallarına
kabul edilmesine özel bir dikkat gösterilmesi,
Planda veya programlarda ön görülmemiş iç tüketim eğilimlerini teşvik
edici yabancı sermaye girişlerine izin verilmemesi benimsenmiştir.
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında (1973-1977), 1954 yılında yürürlüğe
konulan 6224 sayılı YSTK’nın yabancı yatırım girişlerini istenilen ölçüde ve yönde
etkileyemediği belirtilmiştir.100 Yine dışa bağımlılığın azaltılması ilkesinin
savunulduğu söz konusu Planda, YSTK çerçevesinde yatırım izni verilirken izlenecek
yabancı sermaye politikasının esasları şöyle belirtilmiştir:
Yabancı sermayenin yurt içinden sağlanamayan bir teknoloji getirmesi
esas olacaktır. Üretimin çoğunluğu ihracata dönük projelerde bu şart esnek
olarak uygulanacaktır.
Kurulacak kapasitelerde uluslararası rekabet olanağına sahip olma şartı
aranacaktır.
İzin verilirken tanımlanan firma faaliyet alanı geniş kapsamlı olmayacak,
izin başlıca karakteristikleri belirlenmiş projelere bağlanacaktır.
İzin verilirken mümkün olan ölçüde ihracat şartı konulacaktır.
99 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1968: 119 100 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,1973: 894
90
90
Yatırım izinleri belirli sürelere bağlanacaktır.
Yerli – yabancı sermaye kuruluşlarında yabancı ortağa patent, telif hakkı
v.b. isimler altında gayri maddi hak ödemelerinin yerli sermayenin hissesi
oranında yapılması esas olacaktır.
Yabancı sermayeye izin verilirken herhangi bir üretim dalında yabancı
sermayenin tekel yaratmamasına dikkat edilecektir. Halen yabancı
firmaların tekelinde bulunan dallarda ise milli sermayenin çoğunlukta
olduğu firmaların üretime başlamaları olanağı yaratılacaktır.
İlaç sanayiinde yabancı sermayeye ancak ilaç aktif maddeleri imali ile
ilgili kimya sanayii için ve yerli gelişmelere engel olmamak kaydıyla
müsaade edilecek, hazır ilaç yapımında bu sermayenin yeniden girişine ve
gelişmesine izin verilmeyecektir. Yerli kuruluşların yurtiçi talebe yeter
miktarda üretim yaptığı sahalara yabancı sermaye ilaç üretiminin
yayılması önlenecektir.
Turizm sektöründe yabancı sermaye yatırımları fiziksel planları yapılmış
bölgelerde, kitle turizmine ve dış turizme dönük olacaktır. Tamamlanmış
tesislerin mülkiyetinin yabancı firmalara devrine izin verilmeyecektir.
Firmalarda çalıştırılacak yabancı personele izin verilirken, bunlar firmanın
işlerini sürekli olarak yürütecek kişiler olarak değil, fakat makul bir sürede
bilgisini Türk personeline aktaracak bilgi kaynağı olarak düşünülecektir.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), liberal politikalara
geçilmeden önce uygulamaya konulan son politika metnidir. Söz konusu plan
döneminde yabancı sermaye girişini kolaylaştırmak ve Türkiye ekonomisine katkısını
artırmak amacı gözetilmiştir. Yabancı sermaye ve teknolojiden yararlanmanın gerekli
olduğu saptanan konular için ilgili üretimci yatırımcı kuruluşların, yabancı firmalarla
doğrudan ilişki kurmalarının kolaylaştırılması ve özendirilmesi benimsenmiştir. Bu
dönemde yapılacak yabancı sermaye uygulamasının 6224 sayılı YSTK çerçevesinde
yürütüleceği, bürokratik işlemlerin en aza indirilerek hızlı karar almanın
sağlanabilmesi için Yasanın uygulamaya ilişkin ilkelerine, hazırlanacak bir
yönetmelikle açıklık getirileceği ve Planla birlikte uygulamaya konacağı ifade
9191
edilmiştir. Bu çerçevede, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında şu ilkeler
benimsenmiştir:101
Yabancı sermayeli yatırımlarda, ileri teknoloji getirme koşulu aranacaktır.
Ayrıca bu teknolojide zaman içinde oluşacak gelişmelerin izlenip
uygulamaya konmasına olanak verecek bir sistemin firma bünyesinde
geliştirilmesine özen gösterilecek ve yerli ortaklardan bu konuda etkin
çabalar beklenecektir.
Yurtiçi tasarruf açığına olumlu katkıda bulunabilmek ve kısıtlı kredi
kaynaklarını zorlamamak için yabancı sermayeli yatırımların
finansmanında büyük ölçüde sermaye kullanımına ağırlık verilecektir. Bu
koşul yeni yatırımlar kadar tevsi yatırımlarında102 da aranacaktır.
Ödemeler dengesine olumlu katkıda bulunabilmek amacıyla verilecek
izinlerde belirli büyüklükte ihracat yapma koşulu getirilecektir. Bu
nedenle proje önerilerinde üretim kapasitesi saptanırken yurt dışı talep en
az yurt içi talep ölçüsünde göz önünde tutulacaktır. Yurt dışı talebin
karşılanması amacıyla, dünya pazarlarında rekabet olanağı bulunan büyük
ölçekli ve ileri teknoloji kullanan yatırımlar temel alınacaktır.
Aynı şekilde gerek ödemeler dengesine olumlu katkı gerek dışa
bağımlılığın azaltılması yönünden, verilecek izinlerde üretimde yerli katkı
oranının yüksek olması ve giderek artması koşulu aranacaktır.
Var olan yabancı sermayeli firmaların çalışmaları değerlendirilirken,
firma sorunları ve gerekleri öncelikle göz önüne alınacaktır. Bunun
yanında uluslararası ekonomik gelişmeler ile ekonominin koşullarına daha
iyi uyum sağlayacak yeni düzenlemeler de zaman zaman firmalarla
görüşülecektir.
Yabancı sermayeli kuruluşların yapacakları gayri maddi hak ödemelerinin
ilkeleri izin kararnamelerinde saptanacaktır. Söz konusu ödemelerin
hesaplanmasında yerli ortak payı baz alınacak ve ödemeler belirli sürelerle
sınırlandırılacaktır.
101 T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 1979: 272 102 Tevsi yatırımı, işletmelerin mevcut üretim kapasitelerini arttırmak üzere yaptıkları genişleme yatırımlarına denir.
9292
YSTK kapsamındaki firmalarda yabancı ortağın sahip olacağı pay için izin
aşamasında herhangi bir üst sınır uygulanmayacaktır. Ancak yabancı
sermaye payının düşük olması bir tercih nedenidir.
Özetle, Planlı Dönemin temel politika metinleri olan dört kalkınma planında
da yabancı yatırımların teşvik edilmesi ilkesi benimsenmiş olmakla birlikte, yabancı
sermayenin girişi hususunda seçici bir tavır sergilenmiştir. Üçüncü Beş Yıllık
Kalkınma Planında benimsenen temel ilkeler, Türkiye’nin o döneme kadar DYY’ler
ile ilgili stratejisini net bir biçimde ortaya koyan ilk politika metnidir. Türkiye, ilk defa
açık ve net bir ifadeyle yabancı yatırımlar hususunda seçici bir politika izlemeyi tercih
etmiştir. Ülkeye gelen DYY’lerin kalkınma ve büyümeyi destekleyecek yönde
olmasına, yurtiçi kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına katkı sağlamasına,
ülkeye gelen dış kaynakların yurtiçinde mevcut potansiyeli daha da ileriye taşıyacak
bir yapıda, ülke içi rekabeti gözeten ve ihracatı artıran özelliklerde olmasına özen
gösterilmiştir. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında ise, ülkeye girecek yabancı
yatırımlarda önceki politikalara ek olarak ileri teknoloji getirme şartı da
benimsenmiştir. İhracatın artırılması politika önceliği paralelinde bir önceki Planda
benimsenen yabancı yatırımlar için dış satım koşulu aynen benimsenmiştir.
4.1.3. 1980 sonrası planlı dönem (serbest piyasaya geçiş)
1980 sonrası dönem, ithal ikameci politikadan vazgeçilerek dışa açılmanın
yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Küreselleşmenin etkilerinin daha net bir şekilde
hissedilmeye başlandığı bu dönemde, liberal politikaların da hız kazandığı bir sürece
girilmiştir.
24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri kapsamında uluslararası sermaye
ile ilgili düzenlemeler de yapılmıştır. 8/168 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve
Kararnamesi 25.1.1980 tarihinde yürürlüğe girmiş ve Başbakanlığa bağlı Yabancı
Sermaye Dairesi kurulmuştur. 1980 yılından itibaren, Çerçeve Kararları 1986 ve 1992
yıllarında iki kez değiştirilmiştir. İzleyen dönemde de liberalleşme sürecine devam
edilmiş ve önemli değişiklikler getiren son düzenleme 7.6.1995 tarihinde yürürlüğe
konulan 95/6990 sayılı Yabancı Sermaye Çerçeve Kararı ile yapılmıştır.103 Bu
103T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 2000: 8
93
93
düzenlemeler sonucunda varılan noktada, yabancı yatırımcılar tekel veya özel imtiyaz
teşkil etmemek kaydıyla, Türk özel sektörüne açık her alanda, her türlü mal ve hizmet
üretimine yönelik faaliyetlerde bulunabilmektedir.
Böylelikle 1995 yılı itibarıyla gelinen noktada artık,
Yabancı yatırımcılar, Türk yatırımcılar ile aynı hak ve sorumluluklara
sahiptir.
Yabancı ortak payına ait kısıtlama bulunmamaktadır.
Yabancı sermaye olarak getirilen dövizler, Türk Lirasına çevrilmeden
döviz tevdiat hesabında tutulabilmektedir.
Kâr payı, telif hakkı, tasfiye payı, v.b. gibi kazançlar serbestçe ülke dışına
transfer edilebilmektedir.
Yabancı yatırımcı ihtiyaç duyduğu yabancı personeli istihdam
edebilmektedir.
Lisans, know-how, teknik yardım ve yönetim anlaşmalarının onay
mecburiyeti kaldırılmış olup, tescil yaptırılması yeterli görülmektedir.
Dış kredi anlaşmalarının onay zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye, 1995 yılı itibarıyla 57 ülke ile
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, 42 ülke ile Çifte
Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzalanmıştır.
1980’li yıllarda başlayan liberalizasyon politikaları ve kambiyo mevzuatında
yapılan değişiklikler ile birlikte yürürlüğe konulan Yabancı Sermaye Çerçeve kararları
dikkate alındığında, Türkiye, o dönemde bu alanda en liberal mevzuata sahip ülkeler
arasında yer almıştır.104
Mevzuat kapsamında atılan adımlara karşın, 2000’li yıllara gelindiğinde
Türkiye istenilen seviyede DYY çekememiştir. Bu nedenle, 6224 sayılı Yabancı
Sermayeyi Teşvik Yasası yürürlükten kaldırılmış ve 17.06.2003 tarihinden itibaren
4875 sayılı DYYK (Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu) yürürlüğe girmiştir. Bu
kanun ile;
104 a.g.e., 2000: 8
9494
Yabancı yatırımcı ile yerli yatırımcı arasındaki farkları ortaya koyan tüm
maddeler yürürlükten kaldırmıştır.
Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’nda, yabancı yatırımcının Türkiye’de
bir girişimde bulunabilmesi belirli koşullara bağlıyken yeni yasal
düzenlemede bu kısıtlamalar büyük çoğunlukla kaldırılmıştır.
Yabancı yatırımcının yatırım yapmak için gerekli olan izin ve onay sistemi
terk edilmiş, yerine bilgilendirme sistemine geçilmiştir.
Şirket kuruluşu, ortaklığa katılma ve şube açma durumlarında 50.000
dolar asgari yabancı sermaye getirme uygulamasına da son verilmiştir.
Yeni Kanun ile birlikte yatırım ortamı iyileştirilmiş ve bürokratik engellerin
azaltılması sağlanmıştır. Ayrıca, 11 Aralık 2001 tarihli ve 2001/10 sayılı Bakanlar
Kurulu Prensip Kararı ile Türkiye’de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform
Programı uygulamaya konulmuştur. Bu Program ile;
Yatırım ve işletme döneminde ilgili süreçlerde karşılaşılan idari ve
bürokratik engellerin kaldırılması,
Daha fazla yerli ve yabancı yatırım çekilmesi,
Kamu-özel sektör işbirliğinin geliştirilmesi,
Sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya katkı sağlanması
amaçlanmıştır.
1980 sonrası Kalkınma Planlarına bakıldığında;
Yüksek finansman ve ileri teknoloji gerektiren kritik projelerin uygun
yabancı sermaye yatırımlarıyla gerçekleştirilmesinin teşvik edilmesi
(Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı),
Yabancı sermaye mevzuatının yabancı sermaye hareketlerini en geniş
şekilde kapsayacak şekilde geliştirilmesi; önemli altyapı projelerinin
gerçekleştirilmesi için uygun finansman modelleri (Yap-İşlet-Devret gibi)
çerçevesinde yabancı sermaye katkısından azami ölçüde yararlanılması;
çeşitli ülkelerle Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması ile Çifte
Vergilendirmeyi Önleme gibi ikili anlaşmaların yapılmasına devam
edilmesi; yatırım imkânlarının yurtdışında en iyi şekilde tanıtılması için
95
95
gerekli çalışmalar yapılması; özelleştirme ve serbest bölge uygulamalarına
devam edilmesi; patent haklarının korunması ile ilgili mevzuatta yabancı
sermayeyi teşvik edici yönde gerekli düzenlemeler yapılması (Altıncı Beş
Yıllık Kalkınma Planı),
Özelleştirmelerin ivme kazanması; belirli bir sınırın altında kalan taleplere
sadece kayıt zorunluluğu getirilerek izin müessesesinin uygulamadan
kademeli olarak kaldırılması (Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı)
DYY’ler ile ilgili mevzuatın AB normlarıyla uyumlu hale getirilmesi;
DYY’lerin üretim ve teknoloji kapasitesi ve rekabet gücüne katkısına
önem verilmesi; ihracata dönük ve yüksek katma değer yaratabilecek
projelerin özendirilmesi (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı)
Yabancı sermayenin ülkeye girişinin daha fazla özendirilmesi
(Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı)
Özendirici ve verimlilik artışını destekleyici DYY politikalarının
uygulanması; bürokratik ve hukuki süreçlerde ilerleme kaydetmek
suretiyle yatırım ortamının iyileştirilmesinin sağlanması (Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planı)
ana ilkeleri çerçevesinde liberal politikaların uygulanmasına devam edilmiştir.
Ayrıca, Onuncu Kalkınma Planında diğer Planlardan farklı olarak Öncelikli
Dönüşüm Programları adıyla 25 adet özel uygulama programı yer almaktadır. Söz
konusu programlar, Plan’ın uygulanabilirliğini ve kalkınma çabalarının etkinliğini
artırmak amacıyla yeni bir yaklaşım çerçevesinde hazırlanmıştır.
Bu Programlar arasında İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı yer
almaktadır. Bu Programla, iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına odaklanılarak,
yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla çözülmesi,
bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılması
hedeflenmektedir.105
Programın içerdiği önemli eylemler ise şu şekildedir:
105 Kalkınma Bakanlığı, 2014: 1
9696
Ülke ekonomisi için büyük önem arz eden yatırımların izin ve yatırım yeri
temini süreçlerinin hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesine ve
sonuçlandırılmasına yönelik mekanizma oluşturulması,
Kamunun iş dünyasına elektronik ortamda sunduğu hizmetlerin birbirleri
ile entegrasyonunun sağlanması ve daha fazla hizmetin elektronik ortamda
sunulması,
İşyeri açma ve çalışma ruhsatlarında basitleştirme ve uygulama birliğinin
sağlanması,
Türkiye’de iş ve yatırım ortamına ilişkin hukuki süreçleri ve altyapıyı
geliştirerek, hukuki süreçlerin daha kısa zamanda sonuçlanmasının
sağlanması,
Adli ve İdari yargıda uyuşmazlıkların yargı öncesi çözüm usullerinin
geliştirilmesi ve etkin hale getirilmesi, böylece hukuki uyuşmazlıkların
mahkemeye yansımadan kısa sürede çözülmesi, mahkemeye
yansıyanlarda ise yargı sürecinin kısa sürede sonuçlanmasının sağlanması,
Türkiye’de yatırıma uygun arazi envanterinin yatırımcıya elektronik
ortamda ve etkin bir şekilde sunulması amacıyla coğrafi bilgi sistemleri
altyapısını geliştirilmesi,
Yatırım yeri tahsis sürecinin hızlandırılmasına yönelik mevzuat
düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi,
Endüstri bölgeleri ve organize sanayi bölgelerinde özellikle yatırım yeri
tahsisine ilişkin uygulama sürecinde karşılaşılan sorunların tespit edilmesi
ve bu sorunların çözümüne yönelik olarak mevzuatın geliştirilmesi,
Bölgesel düzeyde iş ve yatırım ortamını değerlendirmek üzere gösterge
seti belirlenmesi, anket çalışması gerçekleştirilmesi ve değerlendirme
raporları hazırlanması.
Böylece, iş ve yatırım ortamına ilişkin sorunlardan bürokratik süreçler, hukuki
süreçler ve yatırım yeriyle ilgili olanlar öne çıkarılmış ve bu alanlara yönelik bir takım
tedbirler benimsenmiştir. Söz konusu tedbirlerin alınmasıyla birlikte Türkiye’ye gelen
DYY’lerde artış olması ve yatırıma ilişkin belirsizliklerin azalarak yatırım süreçlerinin
kolaylaşması beklenmektedir.
9797
Buna ek olarak, 21.06.2006 tarihli ve 5523 sayılı Kanun ile Başbakanlık
Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı kurulmuştur. Ajans, Türkiye’nin sunduğu yatırım
olanaklarını küresel iş dünyasına tanıtma ve yatırımcılara Türkiye’ye yapacakları
yatırımların her safhasında destek verme görevini üstlenmiş tek resmi kuruluş olarak
faaliyet göstermektedir.106 Ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte yatırım fırsatlarını tanıtma
ve değerlendirme süreçlerinde ilgili tüm resmi kurumları koordine ederek uluslararası
yatırımcılara yönelik bir referans noktası olarak hizmet vermektedir. Pazar araştırma
ve analizi, endüstri ve sektör raporları, yatırım koşulları değerlendirmeleri, saha
seçimi, olası ortaklık ve ortak girişimler için şirket bulma, ilgili resmi kurum ve
kuruluşlarla yazışma ve görüşmelerin sağlanması ve yasal süreç ve mevzuatla ilgili
işlemlerin kolaylaştırılması Ajans’ın sunduğu hizmetler olarak sıralanabilir.
4.2. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Görünümü
2000’li yıllara kadar milyon dolarlar seviyelerinde gerçekleşen Türkiye’ye
DYY girişi bu yıldan itibaren hızlı bir artış sürecine girmiştir. En fazla artış, 2006
yılında yaşanmış ve 2005 yılında 10 milyar dolar olan akım DYY girişi, 10,2 milyar
dolar artış göstererek, 2006 yılında 20,2 milyar dolara yükselmiştir. Böylelikle,
UNCTAD verilerine göre 2005 yılında 204 ülke arasında 26. sırada bulunan Türkiye,
2006 yılında 19. sıraya yükselmiş ve GOÜ’ler arasında 5. sırada yer almıştır. 2007
yılında 22 milyar dolarla zirveye ulaşan DYY akımları, yaşanan küresel krizin de
etkisiyle 2008’de 19,9 milyar dolara, 2009 yılında ise 8,6 milyar dolara gerilemiştir.
2013 yılında toplamda 12,8 milyar dolar DYY girişi olmuştur.
Türkiye’nin toplam Dünya DYY’sinden aldığı pay, 1980-1985 döneminde
ortalama yüzde 1 iken, 2013 yılında yaklaşık yüzde 0,6’dır. Dolayısıyla miktar olarak
yıllar itibarıyla DYY stok miktarı artmış, ancak dünya içindeki payı azalmıştır.
106 http://www.invest.gov.tr/tr-TR/theagency/Pages/OurServices.aspx, Erişim: 11.07.2015
98
98
Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyar Dolar)
Kaynak: TCMB, 2015
Türkiye’nin özellikle Avrupa ülkeleri ve komşu ülkelerden Azerbaycan ile
yatırım ilişkisi içinde olduğu Tablo 4.1 ve Tablo 4.2’den görülmektedir. 2013 yılında
Almanya, Hollanda ve Rusya’dan yaklaşık 3 milyar dolara yakın DYY girişi olmuştur.
99
98
Grafik 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyar Dolar)
Kaynak: TCMB, 2015
Türkiye’nin özellikle Avrupa ülkeleri ve komşu ülkelerden Azerbaycan ile
yatırım ilişkisi içinde olduğu Tablo 4.1 ve Tablo 4.2’den görülmektedir. 2013 yılında
Almanya, Hollanda ve Rusya’dan yaklaşık 3 milyar dolara yakın DYY girişi olmuştur.
99
Tab
lo 4
.1. T
ürki
ye’y
e Y
atır
ım Y
apan
İlk
10 Ü
lke
ve Y
üzde
Pay
ları
(
Mily
on D
olar
) K
ayna
k: T
CM
B, 2
015
Tab
lo 4
.2. T
ürki
ye’n
in Y
atır
ım Y
aptığ
ı İlk
10
Ülk
e ve
Pay
ları
(Mily
on D
olar
) K
ayna
k: T
CM
B
Sıra
Ülk
e Se
rmay
e G
irişi
Yüzd
e Pa
y Sı
raÜ
lke
Serm
aye
Giri
şiYü
zde
Pay
Sıra
Ülk
e Se
rmay
e G
irişi
Yüzd
e Pa
y1
Avus
tury
a2.
418
15,0
1İngiltere
2.04
419
,01
Alm
anya
1.84
618
,12İspanya
2.25
114
,02
Avus
tury
a1.
519
14,1
2H
ollan
da1.
005
9,9
4Belçika
1.49
59,
34
Hol
landa
1.38
112
,84
Rusy
a87
18,
55
Hol
landa
1.42
58,
85Lüksem
burg
1.18
611
,05
Azer
bayc
an77
67,
66
ABD
1.40
38,
76
Alm
anya
491
4,6
6Av
ustu
rya
659
6,5
7Az
erba
ycan
1.26
67,
87
Male
zya
461
4,3
7Lübnan
574
5,6
8Fr
ansa
999
6,2
8İsviçre
454
4,2
8İspanya
531
5,2
9İngiltere
905
5,6
9AB
D43
94,
19
Japo
nya
493
4,8
10Ru
sya
762
4,7
10Su
udi A
rabi
stan
439
4,1
10K
atar
469
4,6
2011
2012
2013
Sıra
Ülk
e Se
rmay
e Ç
ıkış
ıY
üzde
P
aySı
raÜ
lke
Serm
aye
Çık
ışı
Yüz
de
Pay
Sıra
Ülk
e Se
rmay
e Ç
ıkış
ıY
üzde
P
ay1
Hol
land
a52
620
,71
Hol
land
a2.
765
63,8
1H
olla
nda
953
29,5
2İrlanda
501
19,7
2A
zerb
ayca
n37
38,
62
Aze
rbay
can
450
13,9
4A
zerb
ayca
n29
711
,74
Rus
ya16
23,
74
Alm
anya
253
7,8
5A
vust
urya
139
5,5
5A
BD
139
3,2
5A
BD
228
7,1
6Lüksemburg
103
4,1
6Hırvatistan
103
2,4
6İngiltere
181
5,6
7A
lman
ya90
3,5
7İngiltere
841,
97Lüksemburg
144
4,5
8R
usya
883,
58İsviçre
711,
58
Avu
stur
ya12
43,
89
Kaz
akis
tan
783,
19
Alm
anya
671,
49
Rus
ya10
73,
310
Mak
edon
ya71
2,8
10K
azak
ista
n61
1,3
10H
indi
stan
802,
5
2013
2012
2011
100100
Türkiye, ilk kez Almanya ile 1962 yılında imzaladığı Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları müzakerelerine, 1985 yılından itibaren
hız vermiştir.107 Bugüne kadar imzalanmış anlaşmalardan 75 adedi TBMM tarafından
onaylanarak yürürlüğe girmiş olup, imzalanan diğer 19 Anlaşmanın ülkemizde onay
süreci devam etmektedir. 1985 yılında 2 ülke ile YKTK Anlaşması imzalayan
Türkiye’nin, 2013 yılı itibarıyla 84 ülke ile müzakere edilen ve 75 ülke ile onaylanarak
yürürlüğe giren Anlaşması bulunmaktadır. Türkiye’nin şu an yürürlükte olan YKTK
Anlaşmalarının olduğu ülkeler Harita 4.1’de harita üzerinde mavi renkle
gösterilmiştir. Afrika ülkeleri son dönemlerde tüm ülkeler için cazip bölgelerden biri
haline gelmiştir. Türkiye’nin de bu bölgedeki ülkelerle yatırım anlaşmaları yapması
küresel rekabet gücünü artırması bakımından önem taşımaktadır.
Harita 4.1 Türkiye'nin Yürürlükteki Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) Anlaşmaları
Türkiye’nin sektörel bazda akım değişken olarak DYY dağılımının 2002 ve
2013 verileri karşılaştırıldığında, madencilik ve taş ocakçılığı, imalat, enerji ve inşaat
sektörlerinin payının arttığı; finans ve sigorta faaliyetleri ile toptan ve perakende
ticaretin paylarının azaldığı görülmektedir. 2013 yılı verilerine göre, Türkiye’ye gelen
107 Ekonomi Bakanlığı, http://www.ekonomi.gov.tr, http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/yatirim?_adf.ctrl-state=7lsvgdu35_349&_afrLoop=351824077541633#!, Erişim: 22.01.2015
101101
yatırımlardan yüzde 37 ile en yüksek payı alan finans ve sigorta faaliyetlerini, yüzde
23 ile enerji, yüzde 22 ile imalat, yüzde 3 ile ticaret ve yüzde 2 ile inşaat sektörü takip
etmektedir.
Grafik 4.2. Türkiye’de En Çok Yabancı Yatırım Çeken İlk Altı Sektör 2002 2013
Kaynak: TCMB, 2015
2012 yılı yabancı kontrollü girişim istatistiklerine göre, Türkiye’deki toplam
üretimin yüzde 13,6’sı yabancı kontrollü üretimdir.108 Yabancı kontrol oranı, 2011
yılında yüzde 14,1 iken, 2012 yılında yüzde 13,6’ya düşmüştür. Bu oran, 2006-2010
döneminde ortalama yüzde 14,55 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’de toplam üretimin yüzde 2,3’ü Almanya menşeli girişimciler
tarafından yapılmakta iken, yüzde 1,9’u ABD, yüzde 1,5’i Fransa, yüzde 1,2’si
Hollanda ve yüzde 1,1’i İngiltere menşeli girişimciler tarafından yapılmaktadır. Grafik
4.3’te toplam yabancı kontrollü üretimin ülkelere göre dağılımı yer almaktadır. Buna
göre Almanya toplam yabancı kontrollü üretimin yüzde 17’sini, ABD yüzde 14’ünü,
Fransa yüzde 11,3’ünü, Hollanda yüzde 9,1’ini ve İngiltere yüzde 8,4’ünü
yapmaktadır.
108 TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16196, Erişim: 11.01.2015
Madencilik ve Taşocakçılığı
0%
İmalat17%
Enerji12%
Finans ve Sigorta
Faaliyetleri44%
Toptan ve Perakende
Ticaret13%
İnşaat0%
Diğer14%
Madencilik ve Taşocakçılığı
2%
İmalat22%
Enerji23%
Finans ve Sigorta
Faaliyetleri37%
Toptan ve Perakende
Ticaret3%
İnşaat2%
Diğer11%
102
102
Grafik 4.3. Toplam Yabancı Kontrollü Üretimde İlk 5 Ülkenin Kontrol Oranı (Yüzde, 2012)
Kaynak: TÜİK, 2015
Türkiye’ye gelen DYY’lerin özellikle Planlı Kalkınma Döneminde sıkça
vurgulandığı gibi yüksek teknolojili ürünler getirmesi, sürdürülebilir kalkınma ve
küresel rekabet gücümüzü artırmak açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye’nin
şu anda teknoloji düzeyinin orta seviyede olduğu göz önüne alınırsa, bu düzeyi orta-
yüksek ve ileri teknoloji seviyesine taşımak önem arz etmektedir. Nitekim hâlihazırda
sahip olduğumuz düşük ve orta-düşük teknolojili yatırımları çekmenin rekabet
anlamında bize katkısı nispeten çok düşük olacaktır.
Grafik 4.4’te görüldüğü üzere, Türkiye’ye gelen imalat sanayindeki DYY’lerin
yüzde 8 gibi düşük bir payı ileri teknoloji getirmektedir. Yüzde 40’lık yüksek bir pay
ise, hâlihazırda yurtiçi kaynaklarımızla sahip olduğumuz düşük ve orta-düşük
seviyede teknolojiyi getirmektedir. Küresel şirketlerin artık günümüzde yüksek
kârlılık dolayısıyla üretimlerini büyük oranda orta-yüksek ve yüksek teknolojili
alanlara kaydırdığı düşünülürse, bu grupta yer alan yatırımların ülkemize daha fazla
girişine olanak tanıyan girişimlerde bulunulması gerekmektedir.
103
103
Grafik 4.4. İmalat Sanayindeki Yabancı Kontrollü Üretimin, Girişimlerin Kullandığı Teknoloji Düzeyine Göre Dağılımı (2012) (Yüzde)
Kaynak: TÜİK, 2015
4.3. Türkiye’de Yatırımlara Uygulanan Teşvik Sistemi
Türkiye yabancı yatırımcılara yerli yatırımcıların eşit olarak yararlanabileceği
bir teşvik sistemi uygulamaktadır. 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren
yeni teşvik sistemiyle teşvik alanları dört farklı kategoriye ayrılmıştır:109
Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları: Yatırımın yapılacağı bölge ayrımı
yapılmaksızın, belirlenen kapasite şartları ve asgari sabit yatırım tutarını karşılayan tüm
projeler Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları çerçevesinde desteklenmektedir. Yatırım
teşvik sistemi kapsamında yer almayan yatırım konuları bu rejimden
yararlanamamaktadır. Bölge 1 ve 2 için belirlenen asgari sabit yatırım tutarı 1 milyon
TL; Bölge 3, 4, 5 ve 6 için ise 500.000 TL’dir. Bölgelerde yer alan iller Ek 5’te yer
almaktadır.
Genel yatırım teşvik uygulamaları kapsamında gümrük vergisi muafiyeti ve
KDV istisnası yer almaktadır. Bu çerçevede yatırım teşvik belgesi kapsamında, yurt
dışından ithal edilen makine ve teçhizat için gümrük vergisi muafiyeti ve yurt dışından
109 T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015
104104
ya da iç piyasadan tedarik edilen makine ve teçhizat için KDV muafiyeti
uygulanmaktadır (Tablo 4.4)
Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları: Her bölgede desteklenecek sektörler,
bölgenin potansiyeli ve yerel ekonomik ölçek büyüklükleri doğrultusunda belirlenirken,
sağlanacak desteklerin yoğunluğu bölgelerin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak
değişiklik göstermektedir. Asgari sabit yatırım tutarı her sektör ve bölge için ayrı ayrı
belirlenmektedir; en düşük tutar Bölge 1 ve 2 için 1 milyon TL iken, bu tutar diğer
bölgelerde 500.000 TL’dir.
Bölgesel yatırım teşvikleri kapsamında KDV istisnası, gümrük vergisi
muafiyeti, vergi indirimi, sosyal sigortalar prim desteği, gelir vergisi stopajı indirimi,
faiz oranı desteği ve arazi tahsisi destekleri uygulanmaktadır (Tablo 4.4).
Büyük Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları: Potansiyel olarak Türkiye’nin
teknolojisi, Ar-Ge kapasitesi ve rekabetçiliğini artıracak 12 yatırım konusu, Büyük
Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları çerçevesinde desteklenmektedir. Bahsi geçen 12
yatırım konusu ve asgari sabit yatırım tutarı Tablo 4.5’de yer almaktadır.
Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları: Aşağıdaki kriterlere uyan yatırımlar
Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları kapsamında desteklenmektedir:
Yatırımla imal edilecek ürüne yönelik yerel üretim kapasitesi ürünün
ithalatından az olmalıdır.
Yatırımın asgari sabit yatırım tutarı 50 milyon TL olmalıdır.
Yatırım asgari yüzde 40 katma değer yaratmalıdır (rafineri ve petrokimya
yatırımlarında bu şart aranmamaktadır).
Üretilecek ürünle ilgili toplam ithalat değeri son 1 yıl itibarıyla en az 50
milyon ABD doları olmalıdır (yurt içi üretimi olmayan mallarda bu şart
aranmamaktadır).
Stratejik yatırım teşvik uygulamaları kapsamında yer alan yatırımlar için
uygulanacak destek unsurları KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi,
sosyal sigortalar prim desteği, gelir vergisi stopajı indirimi, faiz oranı desteği, arazi
tahsisi ve KDV iadesidir (Tablo 4.4).
105105
Tablo 4.3. Teşvik Alanları ve Destek Unsurları
Kaynak: T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015 * Yatırımın Bölge 6’da gerçekleştirilmesi halinde sağlanır. **Yatırımın Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları kapsamında Bölge 3, 4, 5 veya 6’da gerçekleştirilmesi halinde sağlanır. ***Asgari sabit yatırım tutarı 500 milyon TL olan stratejik yatırımların inşaat harcamaları için sağlanır.
Destek Unsurları
Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları
Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları
Büyük Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları
Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları
KDV İstisnası Var Var Var VarGümrük Vergisi Muafiyeti Var Var Var Var
Vergi İndirimi - Var Var VarSosyal SigortalarPrim Desteği(İşveren Payı)
Gelir Vergisi Stopajı İndirimi* - Var Var Var
Sosyal SigortalarPrim Desteği(Çalışan Payı)*Faiz Oranı Desteği ** - Var Var Var
Arazi Tahsisi - Var Var Var
KDV İadesi*** - - - Var
- Var Var Var
- Var Var Var
106106
Tablo 4.4. Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki Kapsamına Giren Sektörler ve Gerekli Olan Asgari Sabit Yatırım Tutarı
Kaynak: T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/Incentives.aspx, Erişim: 17.01.2015
Yukarıda bahsedilen teşvik alanları haricinde araştırma ve geliştirme
destekleri, KOBİ desteği, üniversitelerle işbirliği şeklinde gerçekleştirilen Sanayi
Tezleri destekleri, teknoloji geliştirme projelerine yönelik krediler ve eğitim desteği ve
ihracata yönelik devlet teşvikleri olmak üzere çeşitli destek unsurları da
uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi
Yatırımın Konusu Asgari Sabit Yatırım Tutarı (milyon TL)
1 Rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı 1000
2 Kimyasal madde ve ürünlerin imalatı 200
3 Liman ve liman hizmetleri 200
a) Motorlu kara taşıtları ana sanayi 200
b) Motorlu kara taşıtları yan sanayi 50
5 Demir yolu ve tramvay lokomotifleri ve/veya vagon imalatı
6 Transit boru hattıyla taşımacılık hizmetleri
7 Elektronik sanayi
8 Tıbbi alet, hassas ve optik aletler imalatı
9 İlaç üretimi
10 Hava ve uzay taşıtları ve/veya parçaları imalatı
11 Makine (elektrikli makine ve cihazlar dâhil) imalatı
12 Madencilik (metal üretimi dâhil)
50
4
107107
bölgeleri ve serbest bölgeler olmak üzere üç özel yatırım bölgesine de önemli avantajlar
ve teşvikler sağlanmaktadır. Özel yatırım bölgeleri ve sağlanan teşvikler şöyledir:110
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) – Teknoparklar
TGB, Ar-Ge çalışmaları için tasarlanmış alanlar olup ileri teknoloji
alanındaki yatırımları cazip hale getirmektedir. Hâlihazırda 40’ı faaliyette olan 59 TGB
mevcuttur; diğer 19 bölgenin ise onayı alınmış olup yapımı devam etmektedir.
TGB’lerin sağladığı avantajlar şöyledir:
Yazılım geliştirme ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlar 31
Aralık 2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır.
TGB içinde üretilen uygulama yazılımlarının satışı 31 Aralık 2023
tarihine kadar KDV’den muaftır. Bunlara sistem yönetimi, veri yönetimi,
iş uygulamaları, farklı iş sektörleri, internet, mobil telefonlar ve askeri
komuta kontrol sistemlerinde kullanılan yazılımlar dâhildir.
Bölgede çalışan, Ar-Ge ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili
ücretleri 31 Aralık 2023 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır.
Muafiyet kapsamındaki destek personeli sayısı Ar-Ge personeli sayısının
yüzde 10’unu aşamaz.
İşletmeler, bölgede başlatıp sonuçlandırdıkları Ar-Ge projeleri sonucu
elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli yatırımı, yönetici
şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi şartıyla bölge
içerisinde yapabilirler.
31 Aralık 2024 tarihine kadar beş yıl boyunca SGK primi işveren payının
yüzde 50'si devlet tarafından karşılanacaktır.
Organize Sanayi Bölgeleri (OSB)
OSB, şirketlerin hazır altyapı ve sosyal tesisleri kullanarak faaliyette
bulunmalarını sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Bu bölgelerde sağlanan altyapıya yol,
110 T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, < http://www.invest.gov.tr/TR-TR/INVESTMENTGUIDE/INVESTORSGUIDE/Pages/SpecialInvestmentZones.aspx, Erişim: 17.01.2015
108108
su, doğal gaz, elektrik, iletişim araçları, atık arıtma ve diğer hizmetler dâhildir. 80
ilimizde, hâlihazırda 212’si faal, toplam 289 OSB mevcuttur; geri kalan 77 OSB’nin
yapımı hâlen Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde devam etmektedir.
OSB’ler içinde faaliyet gösteren yatırımcılar, Türkiye’de mevcut teşvik
uygulamalarına (genel yatırım teşvikleri, bölgesel yatırım teşvikleri, büyük ölçekli
yatırım teşvikleri, stratejik yatırım teşvikleri, istihdama yönelik teşvikler, Ar-Ge
desteği, vb.) ek olarak, aşağıdaki avantajlardan da faydalanmaktadır:
Arazi alımlarında KDV muafiyeti
Tesis inşasının tamamlanmasından itibaren geçerli olmak üzere beş yıl
boyunca emlak vergisi muafiyeti
Düşük su, doğal gaz ve iletişim giderleri
Parsellerin bölümü/birleştirilmesi işlemlerinde vergi muafiyeti
Tesis inşası ve işletiminde yerel yönetimler vergisi muafiyeti
OSB’nin belediye hizmetlerinden yararlanmıyor olması durumunda katı
atık vergisi muafiyeti
Serbest Bölgeler
Serbest Bölgeler, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde yer almalarına rağmen,
gümrük bölgelerinin kapsamları dışında konumlandırılan özel alanlardır. Bu bölgeler
ihracat odaklı yatırımların sayısını artırmak için tasarlanmıştır. Gümrük bölgelerindeki
ticari, finansal ve ekonomik alanlarda uygulanan yasal ve idari düzenlemeler serbest
bölgelerde uygulanmamakta veya kısmen uygulanmaktadır.
Türkiye’de, AB ve Orta Doğu pazarlarına yakın 20 Serbest Bölge (19’u faal)
olup, bunlar Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki limanlarla uluslararası ticaret yollarına
erişimin kolayca sağlanabildiği noktalarda yer almaktadır.
Serbest Bölgelerin sağladığı avantajlar şunlardır:
Gümrük vergisi ve aynı tür diğer vergilerden yüzde 100 muafiyet
İmalat firmaları için kurumlar vergisinden yüzde 100 muafiyet
109108
su, doğal gaz, elektrik, iletişim araçları, atık arıtma ve diğer hizmetler dâhildir. 80
ilimizde, hâlihazırda 212’si faal, toplam 289 OSB mevcuttur; geri kalan 77 OSB’nin
yapımı hâlen Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde devam etmektedir.
OSB’ler içinde faaliyet gösteren yatırımcılar, Türkiye’de mevcut teşvik
uygulamalarına (genel yatırım teşvikleri, bölgesel yatırım teşvikleri, büyük ölçekli
yatırım teşvikleri, stratejik yatırım teşvikleri, istihdama yönelik teşvikler, Ar-Ge
desteği, vb.) ek olarak, aşağıdaki avantajlardan da faydalanmaktadır:
Arazi alımlarında KDV muafiyeti
Tesis inşasının tamamlanmasından itibaren geçerli olmak üzere beş yıl
boyunca emlak vergisi muafiyeti
Düşük su, doğal gaz ve iletişim giderleri
Parsellerin bölümü/birleştirilmesi işlemlerinde vergi muafiyeti
Tesis inşası ve işletiminde yerel yönetimler vergisi muafiyeti
OSB’nin belediye hizmetlerinden yararlanmıyor olması durumunda katı
atık vergisi muafiyeti
Serbest Bölgeler
Serbest Bölgeler, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde yer almalarına rağmen,
gümrük bölgelerinin kapsamları dışında konumlandırılan özel alanlardır. Bu bölgeler
ihracat odaklı yatırımların sayısını artırmak için tasarlanmıştır. Gümrük bölgelerindeki
ticari, finansal ve ekonomik alanlarda uygulanan yasal ve idari düzenlemeler serbest
bölgelerde uygulanmamakta veya kısmen uygulanmaktadır.
Türkiye’de, AB ve Orta Doğu pazarlarına yakın 20 Serbest Bölge (19’u faal)
olup, bunlar Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki limanlarla uluslararası ticaret yollarına
erişimin kolayca sağlanabildiği noktalarda yer almaktadır.
Serbest Bölgelerin sağladığı avantajlar şunlardır:
Gümrük vergisi ve aynı tür diğer vergilerden yüzde 100 muafiyet
İmalat firmaları için kurumlar vergisinden yüzde 100 muafiyet
109
Katma değer vergisi (KDV) ve özel tüketim vergilerinden yüzde 100
muafiyet
Çalışan maaşı üzerinden alınan gelir vergisinden yüzde 100 muafiyet
(serbest bölgelerde ürettiği ürünlerin FOB bedelinin en az yüzde 85’ini
ihraç eden şirketler için)
Mallar süre sınırlaması olmaksızın serbest bölgelerde tutulabilmektedir
Şirketler, serbest bölgelerden elde edilen kârı hiçbir sınırlama olmaksızın
yurt dışına ya da Türkiye’ye serbestçe aktarabilmektedir
4.4. Çekim Modeline Göre Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım
Potansiyelinin Hesaplanması ve Performansının Değerlendirilmesi
Türkiye’nin DYY potansiyelinin tespiti, Türkiye’nin mevcut konumunun
değerlendirilmesi ve uygulanacak politikaların belirlenmesinde önem taşımaktadır.
Bu çalışmada 2001-2012 yılları arasındaki 12 yıllık dönemi ve 60 ülkenin
kendi aralarındaki DYY akım değerlerini kapsayan veri seti ile çalışılmıştır. Bu da
60x60x12= 43.200 adet gözlemi ve 60x60=3.600 adet ülke ikilisini ifade etmektedir.
Yapılan analiz sonuçlarından Türkiye’nin en büyük yatırım ortakları ile olan
potansiyel yatırım düzeyi bu çalışmaya aktarılmıştır. Türkiye’nin en büyük yatırım
ortağı ülkeler ortaya konulurken, 2002-2012 yılları arasında Türkiye’ye gelen DYY
akımlarının ülkelere göre dağılımında ülke ortalamaları dikkate alınmıştır.111 Söz
konusu 11 yıllık süreçte ülkemize en fazla yatırım getiren 10 ülke ile olan potansiyel
yatırım düzeyi hesaplanmış ve Türkiye’nin konumu ortaya konulmuştur. Buna göre
en büyük yatırım ortaklarımız sırasıyla Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika,
İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan, Fransa ve İspanya ülkeleriyle olan potansiyelimiz
hesaplanmıştır.
Türkiye’ye ortalamada en fazla yatırım yapan ülkelerin yıllar itibarıyla
getirdikleri doğrudan yabancı yatırım miktarı Tablo 4.5’te yer almaktadır.
111 2001 verileri olmadığı için 2002 yılından itibaren 11 yıllık ortalama dikkate alınmıştır.
110
110
Tab
lo 4
.5. T
ürki
ye’y
e O
rtal
amad
a E
n Fa
zla
Yat
ırım
Yap
an Ü
lkel
erin
Yıll
ar İt
ibar
ıyla
Get
irdi
kler
i Doğ
ruda
n Y
aban
cı Y
atır
ım
Mik
tarı
(
Mily
on D
olar
)
K
ayna
k: T
CM
B, 2
015
* H
enüz
kes
inle
şmem
iş ta
hmin
raka
mıd
ır.
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
(*)
Ort
alam
a (2
002-
2012
)T
OPL
AM
DÜ
NY
A57
169
61.
190
8.53
517
.639
19.1
3714
.748
6.26
66.
256
16.1
3610
.758
10.2
369.
347
AV
RU
PA46
857
61.
033
6.65
214
.574
12.9
7411
.368
5.24
84.
939
12.5
877.
924
6.43
27.
065
Hol
land
a72
5156
838
35.
069
5.44
21.
343
717
486
1.42
51.
381
993
1.49
4A
vust
urya
00
19
1.10
837
058
61.
019
1.58
42.
418
1.51
965
977
3A
BD
252
3688
848
4.21
286
826
032
31.
403
439
326
738
Alm
anya
8614
273
391
357
954
1.23
749
759
766
549
01.
900
616
Bel
çika
554
251.
090
3.43
535
857
120
148
1.49
539
6061
5İn
gilte
re8
141
126
166
628
703
1.33
535
024
590
52.
044
297
579
Lüks
embu
rg0
00
3925
158
33.
140
509
311
562
1.18
629
457
3Y
unan
ista
n0
2438
112.
791
2.36
077
559
436
111
5858
560
Fran
sa22
121
342.
107
439
367
679
617
623
999
8622
252
6İs
pany
a5
03
6653
583
838
145
205
2.25
119
353
140
6B
irle
şik
Ara
p Em
irlik
leri
10
01.
625
1.54
818
314
86
104
8952
176
328
Rus
ya0
00
1.60
57
108
7112
276
211
871
287
Aze
rbay
can
01
42
110
1869
121.
266
338
796
210
İtaly
a24
11
1469
218
974
249
314
2511
115
414
518
4Su
udi A
rabi
stan
00
52
2210
1.31
234
398
439
243
176
İsvi
çre
911
633
7325
720
116
312
323
345
420
214
7K
uvey
t0
038
2012
377
330
7319
343
271
211
115
Japo
nya
6358
632
12
113
347
231
106
492
113
Lübn
an0
07
02
8434
929
4531
557
492
Porte
kiz
00
01
2470
132
01
00
063
Kat
ar0
00
00
012
60
5250
4646
962
Kaz
akis
tan
00
043
061
31
201
11
157
Çek
Cum
huri
yeti
00
00
00
046
536
1141
046
111111
Her bir ülke ile yatırım potansiyelimiz hesaplanırken, bütün ülkeler, OECD
ülkeleri ve AB-28 ülkeleri kriterlerine göre değerlendirme yapılmıştır. Söz konusu üç
ülke grubu için beşinci bölümde çekim modeline dahil edilen değişkenler ile regresyon
yapılmış ve regresyon sonucunda elde edilen denklemde Türkiye’nin her bir yıl için
her bir ülkeyle ilgili açıklayıcı değişkenleri yerine konulmuş ve böylece potansiyel
yatırım düzeyi hesaplanmıştır.
Örneğin, OECD ülke grubuna göre potansiyel hesaplanırken, öncelikle sadece
OECD üyesi ülkelerden diğer OECD üyesi ülkelere DYY akımı modellenmiş ve
regresyon yapılarak denklemin katsayıları tahmin edilmiştir. Sonrasında bu katsayılar
ve açıklayıcı değişken verileri Türkiye ile Türkiye’ye yatırım yapan ülke arasındaki
regresyon denklemine konularak modelin tahmin ettiği DYY değeri hesaplanmış ve
bu değer bağımlı değişken olan potansiyel DYY olarak tanımlanmıştır. Söz konusu
potansiyel DYY tahmini, modele dahil edilen 60 ülke için (tüm ülkeler) ve AB üyesi
28 ülke (AB-28) için de ayrı ayrı hesaplanmıştır. Modelde yer alan 60 ülkenin
Türkiye’ye olan yatırımlarının gerçekleşen ve potansiyel düzeyleri EK 6’da yer
almaktadır.
Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülkenin potansiyel DYY düzeyi ile
gerçekleşen DYY düzeyleri aşağıda her bir ülke başlığı altında grafiklerde
gösterilmektedir. Analiz sonuçlarına göre gerçekleşen DYY düzeyinin potansiyel
DYY seviyesinin üzerinde yer alması, o ülkenin Türkiye’de potansiyelin üzerinde
yatırım yaptığını göstermekte ve söz konusu ülke ile olan yatırım ilişkilerinde
Türkiye’nin avantaj sahibi olduğunu göstermektedir. Ancak gerçekleşen DYY
düzeyinin potansiyel DYY düzeyinden düşük olması, Türkiye’nin söz konusu ülkeden
daha fazla yatırım çekebilme kapasitesi olmasına rağmen bu kapasiteyi yeterince
kullanamadığını ifade etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ülkelerle olan yatırım
müzakerelerinde söz konusu açığı göz önünde bulundurması faydalı olacaktır.
Harita 4.2’de modelde yer alan 60 ülkenin Türkiye’ye gerçekleştirdiği DYY
düzeylerinin potansiyel DYY’lerine oranları harita üzerinde gösterilmiştir.
Gerçekleşen ve potansiyel DYY değerleri 2001-2012 yılları arasındaki 12 yıllık
döneminin ortalaması alınarak hesaplanmıştır. Koyu renkle gösterilenler, gerçekleşen
DYY’nin potansiyelin oldukça üzerinde olduğu ülkeleri göstermektedir. Açık renkle
gösterilen ülkeler ise gerçekleşen DYY’nin potansiyelin altında yer aldığı ülkeleri
112112
göstermektedir. Ülkelerin gerçekleşen ve potansiyel DYY ortalamaları ile
gerçekleşen/potansiyel oranları EK 6’da yer almaktadır.
Harita 4.2’ye göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri potansiyelin
oldukça üzerinde DYY çektiğimiz ve gerçekleşen/potansiyel DYY oranının 5-10
arasında değer aldığı koyu renkli ülkeleri göstermektedir. Gerçekleşen/potansiyel
oranının 2-5 arası değer aldığı koyu turuncu renkle gösterilen ülkeler ise Rusya,
İspanya, Malezya, Ürdün ve Yunanistan’dır. ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti,
Fransa, İngiltere, Letonya ve Portekiz açık turuncu renkli alanları göstermekte olup 1-
2 arası orana sahip ülkeleri temsil etmektedir. 0,5-1 arasında gerçekleşen/potansiyel
DYY oranına sahip ülkeler Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya, Katar, G.
Kore ve Singapur’dur. 0-0,5 arası orana sahip açık pembe ile renklendirilmiş alanlar
ise diğer ülkeleri göstermektedir.
113
113
Har
ita 4
.2. T
ürki
ye’y
e G
elen
Doğ
ruda
n Y
aban
cı Y
atır
ımla
rın
Ger
çekl
eşm
e/Po
tans
iyel
Ora
nlar
ının
Ülk
eler
e G
öre
Dağ
ılım
ı K
ayna
k: Ç
ekim
mod
eli s
onuç
ların
a gö
re y
azar
tara
fında
n ol
uştu
rulm
uştu
r.
114114
4.4.1. Hollanda
Hollanda, 2002-2012 yılları arasında gelen DYY açısından yapılan
değerlendirme sonucuna göre, Türkiye’nin en büyük yatırım ortağıdır. Hollanda’nın
ülkemizde yaptığı yatırım, tüm ülkeler, OECD ve AB-28 ülkeleri standartlarının
üzerinde görünmektedir (Grafik 4.5). Liman ve lojistik, gayrimenkul ve inşaat, tarım,
havacılık, gıda ve gıda teknolojileri, elektronik ve otomotiv yan sanayii, sağlık
turizmi, otomotiv yan sanayi, elektrik ve elektronik yan sanayi gibi alanlarda
Türkiye’de yatırım yapan Hollanda, Türkiye’yi yatırım ve ticaret yapılacak öncelikli
ülke olarak kabul etmektedir. Hollanda hükümeti, 2006 yılında ticaret ve yatırımların
geliştirileceği öncelikli ülkeler planına dahil ettiği Türkiye, Brezilya, Rusya, Hindistan
ve Vietnam arasında Türkiye’yi birinci sıraya almıştır. Bu kararını, Türk şirketlerle
ortaklık kuracak Hollandalı yatırımcılara 750 bin Avro hibe teşvikiyle desteklemiştir.
Dolayısıyla Grafik 4.5’de görüldüğü gibi, Hollanda’nın ülkemizde tüm ülkeler, OECD
ve AB-28 ülkeleri standartlarının üzerinde yer alan yatırımları, 2006 yılındaki söz
konusu gelişmelerin de etkisiyle, özellikle 2006 ve 2007 yıllarında zirveye ulaşmıştır.
2006 yılında aslen İngiltere menşeli olan Vodafone’nun Telsim’i 4,7 milyar dolara
satın alması ve ödenen tutarın Hollanda üzerinden gelmesi, ödemeler dengesine
Hollanda’dan gelen DYY şekilde yansımıştır. Dolayısıyla 2006 yılındaki yükselme bu
durumu yansıtmaktadır. 2007 yılında ise Hollandalı şirket ING Bank’ın Oyakbank’ın
tamamını 2,7 milyar dolar karşılığında, Eureko’nun Garanti Sigorta’nın yüzde 80 ve
Garanti Emeklilik’in yüzde 15 oranındaki hissesini toplam 623 milyon dolar
karşılığında satın alması ve TBIH’ın Ray Sigorta’nın yüzde 58,2 hissesini 85 milyon
dolar karşılığında satın alması 2007 yılında Hollanda kaynaklı sermaye girişlerini
zirveye taşımıştır. İngiltere menşeli Cadbury Schweppes’in Intergum’ın tamamı için
ödediği 450 milyon dolarlık tutar da 2007 yılında Türkiye’ye Hollanda üzerinden
transfer edilmiş ve ödemeler dengesi istatistiklerine Hollanda kaynaklı bir sermaye
girişi olarak yansımıştır.112 Böylece 2007 yılında Hollanda’dan gelen yatırımlar 5,4
milyar dolara ulaşmıştır. 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre Türkiye’de
2.428 adet Hollandalı şirket faaliyet göstermektedir.
112 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, 2007: 49
115115
Grafik 4.5. Türkiye’nin Hollanda ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.2. Avusturya
Avusturya Türkiye’de yatırım yapmaya ilk olarak 1982 yılında başlamıştır.
Ancak Tablo 4.6’de ve Grafik 4.6’de görüldüğü üzere, Avusturya 2006 yılına kadar
Türkiye’de kayda değer yatırım yapmamış ve Avusturya’nın Türkiye’deki yatırımları
tüm ülkeler, OECD ve AB-28 ülke gruplarının potansiyel seviyesine yakın bir seyir
izlemiştir. Özellikle 2006 yılından itibaren Türkiye’deki yatırımlarını artırmış olan
Avusturya, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ülkemize en fazla yatırım yapan ülke
konumuna yükselmiştir. Yatırımlarını özellikle toptan ve perakende ticaret ve enerji
sektörlerinde yoğunlaştıran Avusturya, 2009 yılında 1 milyar dolar, 2010 yılında 1,5
milyar dolar ve 2011 yılında 2,4 milyar dolar yatırım yapmıştır. Dolayısıyla 2006
yılından bu yana Türkiye’nin Avusturya’dan potansiyelin üzerinde yatırım çektiği
görülmektedir.
2006 yılında Avusturyalı şirket OMV Grubun 1,1 milyar dolarlık bedel
karşılığında Türkiye’deki Petrol Ofisi’ne yüzde 34’lük bir payla ortak olmasıyla,
0
2000
4000
6000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Hollanda
116
116
Avusturya’dan ülkemize gelen DYY miktarı 1,1 milyar dolara yükselmiştir. Bu
rakam, 2006 yılında ülkemize gelen tüm DYY’lerin yüzde 13,5’lik bölümünü
oluşturmuştur. 2006 yılında söz konusu büyük yatırım ile birlikte Türkiye pazarını
keşfeden ve piyasaya ilgi göstermeye başlayan Avusturya ile olan yatırım
ilişkilerimiz, sonraki yıllarda da potansiyel düzeyin üzerinde olmaya devam etmiştir.
2007 yılında Enerjisa’ya 327 milyon dolar karşılığında yüzde 50’lik payla ortak olan
Avusturyalı şirket Verbund’un Türkiye pazarına girmesiyle potansiyelin üzerindeki
seyir devam etmiştir. 2012 yılında TAV Havalimanları Holding’in hisselerinin yüzde
38’inin Fransa menşeli Aeroports de Paris’e devredilmesi işlemine istinaden gelen
yaklaşık 1,1 milyar dolarlık sermaye, 2012 ödemeler dengesinde Avusturya kaynaklı
yatırımlar içerisinde yer almıştır. 2014 yılında Avusturya merkezli BDI–BioEnergy
International AG’nin İzmir’de belediyeler ile şirketler için atık işleme tesisleri kurup
biyogaz ve elektrik üretimine yönelik faaliyette bulunma yönünde karar almasından
dolayı Avusturya ile potansiyel düzeyin üzerindeki yatırım seyrinin devam etmesi
beklenmektedir.
Türkiye’nin artan doğalgaz ihtiyacı Avusturya için iyi bir pazar fırsatı
sunmaktadır. Nitekim Avusturya’da büyük doğalgaz depolama tesislerinin olması, bu
tecrübelerin Türkiye’ye aktarılması açısından yeni bir alan açmaktadır. Öte yandan,
doğalgaz santrallerinin kurulması yoluyla Türkiye’de elektrik üretiminin sağlanması
Avusturyalı şirketlerin ilgi gösterdikleri diğer bir alandır.
117117
Grafik 4.6. Türkiye’nin Avusturya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.3. ABD
Türkiye, ABD’den potansiyel düzeye yakın seviyelerde yatırım çekmektedir.
Genellikle OECD standartlarında yatırım çeken Türkiye, 2006 ve 2011 yıllarında
ABD’den gelen yatırımların yükselmesiyle birlikte AB-28 standartlarında yatırım
çekmiştir.
Türkiye'de yatırım yapan Amerikan şirketlerine teşvikler içeren Chester
Teşvikleri yasası, 1923 yılı başında TBMM tarafından kabul edilmiştir. 1985 yılında
ABD Chamber of Commerce ile anlaşma imzalanmış ve DEİK çatısı altında bulunan
Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) kurulmuştur. TAİK ile Türkiye ve ABD arasında
ticari ve sınai işbirliğinin ve ortak yatırımların arttırılması, üçüncü ülkelerde Türk-
Amerikan işbirliği imkânlarının değerlendirilmesi, ticareti ve ortak girişimleri
kısıtlayıcı mevzuat ve uygulamaları tespit ederek, bunların kaldırılması veya
0
500
1000
1500
2000
2500
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Avusturya
118118
iyileştirilmesi yönünde ilgili mercilere tavsiyelerde bulunulması ile Türkiye’nin ve
Türk ekonomisinin ABD’de tanıtımına katkıda bulunulması amaçlanmıştır.113
Türkiye ile Amerika arasındaki ticari ilişkiler son dört yılda hızla artmıştır.
Amerikalı şirketler özellikle 2008 krizi sonrasında rotalarını Türkiye’ye çevirmiştir.
2007 yılında Türkiye’de 800 Amerikan şirket faaliyet gösterirken, bu rakam 2011
yılında 1200’e ulaşmıştır. Türkiye’de 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre
1500 adet ABD’li şirket faaliyet göstermektedir.114
Grafik 4.7’den kriz sonrası 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ABD’den gelen
yatırımlardaki kademeli artış görülmektedir. ABD’li şirketlerin Türkiye’de en fazla
yatırım yaptıkları sektörler sırasıyla gayrimenkul, perakende, ulaştırma, turizm,
madencilik, sağlık, enerji sektörleridir. 2007 yılında Akbank’ın yüzde 20 hissesi için
Citibank tarafından ödenen 3,1 milyar dolarlık tutar ile ABD’den gelen DYY miktarı
4,2 milyar dolara yükselmiştir.
2014 yılı Nisan ayında Virginia Ekonomi Forumu bünyesinde İstanbul’da
düzenlenen etkinlikte Amerikalı şirketlerin öncelikle Bilişim Teknolojisi (IT) alanında
yatırım yapmak istediğine dikkat çekilerek, savunma, güvenlik ve IT alanları olmak
üzere farklı sektörlerde hizmet veren 10 Amerikan firma yetkilisinin Türkiye'de
yatırım ve ortaklık kurmak için ikili görüşmeler gerçekleştireceği dile getirilmiştir.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde ABD yatırımlarında artış yaşanması muhtemel
görünmektedir.
113 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), http://www.deik.org.tr/Konsey/35/T%C3%BCrkiye_ABD.html, Erişim: 03.02.2015 114 Ekonomi Bakanlığı, 2014: 9
119
119
Grafik 4.7. Türkiye’nin ABD ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.4. Almanya
Grafik 4.8’de Almanya’dan Türkiye’ye gelen yatırımların gerçekleşme
rakamlarına bakıldığında, 2007 ve 2008 yıllarında zirve değerlere ulaştığı
görülmektedir. Nitekim 2007 yılında Türkiye’ye 954 milyon dolar yatırım yapan
Almanya, 2008 yılında 1,2 milyar dolar yatırım gerçekleştirmiştir. 2008 yılındaki bu
yükseliş, Koç Holding’in, Alman sigorta firması Allianz SE ile ortak olduğu Koç
Allianz Sigorta A.Ş. ve Koç Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. şirketlerindeki 600
milyon dolar değerindeki tüm hisselerini, Allianz SE’ye devretmesi sonucunda
gerçekleşmiştir. Ayrıca Ergo International AG’nin İsviçre Sigorta’nın yüzde 25
hissesini satın alması ve Alman firması EWE’in Bursagaz ve Kayserigaz firmalarının
iki aşamalı olarak toplam yüzde 80 oranındaki hissesini satın almasıyla birlikte
Almanya’dan gelen DYY miktarı söz konusu dönemde 1,2 milyar dolara yükselmiştir.
0
1000
2000
3000
4000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
ABD
120120
Türkiye, AB-28 standartları ile değerlendirildiğinde Almanya’dan
potansiyelin altında bir yatırım çekmektedir. Grafik 4.8’de görüldüğü gibi, özellikle
2008 sonrası dönemde Türkiye’ye Almanya’dan gelen yatırımlar potansiyelin oldukça
altında kalmıştır.
1960’lı yıllardan itibaren Almanya ile yatırım ilişkilerinde Türkiye’de sıfırdan
yatırımlar ağırlıklı olmuştur. Türkiye’de 2014 yılı Ekim ayı son güncel verilerine göre
6.000’e yakın Alman şirketi faaliyet göstermektedir. Türkiye’ye otomotiv, yan
sanayii, yenilenebilir enerji, makine, petrokimya ve daha birçok alanda yatırım yapan
Alman şirketleri, kentsel dönüşümle birlikte yatırım yapılacak ülke tercihlerinde
Türkiye’yi ilk sıraya taşımıştır. Aynı zamanda Türkiye; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve
Yakın Asya bölgelerinin merkezinde yer alan konumuyla bu bölgelerdeki tüketicilere
ulaşmak için önemli noktalardan birisi olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda
birçok uluslararası şirket gibi Alman şirketleri de Türkiye’yi bölgesel merkez olarak
kullanmaktadır. Örneğin, Alman kimya şirketi BASF’nin Türkiye’deki genel merkezi,
ODKA Bölgesinde bulunan BASF iştiraklerinin de genel merkezi konumundadır.
Alman dayanıklı tüketim ürünleri şirketi BSH’nin dünya çapında satış
organizasyonunda BSH Türkiye, Türkiye ve Orta Asya'ya ek olarak Kuzey Afrika,
Ortadoğu ve Yakın Doğu bölgelerinden de sorumlu konumdadır. Dolayısıyla,
önümüzdeki dönemde Almanya’nın Türkiye’de yapacağı yatırımların potansiyel
düzeyine çıkacağı öngörülmektedir.
121
121
Grafik 4.8. Türkiye’nin Almanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.5. Belçika
Belçika, Türkiye’ye genellikle potansiyelin üzerinde yatırım yapan ülkeler
arasında yer almaktadır. Grafik 4.9’da görüldüğü üzere, 2005 yılına kadar OECD, AB-
28 ve tüm ülkelerin standartlarında Belçika’dan yatırım çeken Türkiye, 2005 yılında
1 milyar dolar, 2006 yılında ise 3,4 milyar dolar yatırım çekmiştir. Krizin etkisiyle
2007-2010 dönemi azalma gösteren yatırımların 2011 yılında 1,5 milyar dolara
ulaştığı görülmektedir. 2012 yılında ise Belçika’dan ülkemize yapılan yatırımlar
potansiyel seviyelere düşmüştür.
İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesinde Belçika’daki Türk
nüfusunun katkısı ve yarattığı potansiyel büyük rol oynamaktadır. İşçi olarak
Belçika’ya gelen birçok Türk vatandaşının zaman içinde işveren konumuna geçmesi
ve bazılarının orta büyüklükte sanayi tesislerine sahip olması, Belçika’dan gelen
yatırımların artmasında önemli rol oynamıştır.
0
500
1000
1500
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Almanya
122122
Belçika, Türkiye’de sıfırdan yatırımlar yerine genellikle BveS’ler yoluyla
yatırımlar yapmaktadır. Türkiye’de, sermayesi Belçika kaynaklı 400’e yakın firma
bankacılık, gayrimenkul, taşıt araçları ve inşaat başta olmak üzere çeşitli sektörlerde
faaliyet göstermektedir. Belçika’nın Türkiye’deki en kayda değer yatırımları
bankacılık alanında olmuştur.115
2005 yılında Fortis’in Dışbank’ı 987 milyon Avroya satın almasıyla, ilk kez
Bankacılık alanında yatırım yapan Belçika’nın Türkiye’deki yatırımları yaklaşık 1
milyar Dolara ulaşmıştır. 2006 yılında ise Dexia’nın Denizbank’ın yüzde 75’lik
kısmını 2,4 milyar dolara satın alması Belçika’nın ülkemizdeki en büyük yatırımı
olmuştur (Bkz. Grafik 4.9). 2012 yılında ise Dexia’nın Denizbank’ı Rus şirketi
Sherbank’a 3,5 milyar dolara satmasıyla Türkiye’de Belçika yatırımları kümülatif
değer olarak azalmıştır.
2013 yılında ise üç Belçikalı dev şirket Floridienne Group, Amos ve CMI’nin
Türkiye’deki yatırım teşviklerini değerlendireceği ve plastik, teleoptik sistemler ile
enerji tribünü ve yatırımları ekipmanlarının üretimi alanlarında yatırım yapacaklarını
ifade etmeleriyle önümüzdeki dönemlerde yatırımların yeniden yükselmesi ve yatırım
profilinde ağırlığın hizmetler alanından imalat alanına doğru kayması beklenmektedir.
115Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Belçika Ülke Raporu, http://www.btso.org.tr/documents/publication/6.pdf, 2014: 5
123123
Grafik 4.9. Türkiye’nin Belçika ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur. 4.4.6. İngiltere
İngiltere’nin Türkiye’de yaptığı yatırımlar genellikle AB-28 ülke
standartlarının altında olmasına karşın, 2008, 2011 ve 2012 yıllarında bu standartların
üzerine çıkmıştır. 2008 yılında 1,3 milyar dolara yükselen yatırımlar, 2012 yılında 2
milyar dolara ulaşmıştır. 2014 Ekim ayı verilerine göre Türkiye’de faaliyet gösteren
İngiliz şirketlerin sayısı 2.760’a ulaşmıştır.116 Bu şirketler arasında British Airways,
HSBC, Tesco, BP, Shell, Unilever, Vodafone, Marks and Spencers, Harvey Nichols,
Cadbury Schweppes, Commercial Union, Debenhams ve Aviva vb. gibi geniş pazar
paylarına sahip çok sayıda İngiliz firma bulunmaktadır.
İngiltere Türkiye’de en çok altyapı, enerji, gıda, turizm, finans ve
telekomünikasyon alanlarında yatırım yapmaktadır. İngiliz Warwick Üniversitesi
bünyesinde faaliyet gösteren WMG (Warwick Manufacturing Group) ile TÜBİTAK
arasında 27 Ekim 2011 tarihinde Yenilik ve Teknoloji Merkezi kurulması yönünde
116 Ekonomi Bakanlığı, 2014: 9
0
1000
2000
3000
4000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Belcika
124
124
işbirliği anlaşması imzalanmış ve İngiltere, ülkemizde AR-GE alanında da faaliyet
göstermeye başlamıştır. Türkiye’de kurulan bu merkez, aşağıdaki faaliyet alanlarını
kapsamaktadır:
Ulusal ve uluslararası sanayiye yönelik yenilik çözümleri üretilmesi,
İş dünyasına yönelik akademik lisans ve yüksek lisans programlarının
açılması,
Rekabetçi yeteneklerin geliştirilmesi için yöneticilere yönelik özel eğitim
programlarının düzenlenmesi,
Sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda, Türkiye’de bir ilk olacak olan
eşzamanlı ve modüler endüstriyel doktora programlarının açılması,
Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde teknolojik olarak mesafe almak
istediği havacılık, sağlık, savunma sanayii, raylı taşıma, otomotiv sanayii,
siber güvenlik vb. sektörlerde AR-GE faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve
ilgili alanlarda teknoloji transfer çalışmaları yapılması.
2012 yılında BveS şeklinde gerçekleşen Anadolu Efes’in hisselerinin 1,9
milyar dolar değerle İngiltere menşeli SAB Miller’a satışı ile İngiltere’den gelen
yatırımlar zirveye ulaşmıştır. Böylece 2012 yılındaki İngiltere kaynaklı yatırımlar
içerisinde en büyük payı gıda-içecek sektörü almıştır.
125125
Grafik 4.10. Türkiye’nin İngiltere ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.7. Lüksemburg
AB’nin en istikrarlı, yüksek kişi başına gelire ve yüksek büyüme hızına sahip
ülkelerinden ve dünyada önde gelen finans merkezlerinden biri olan Lüksemburg’un
ülkemizde yatırım yapması ülkemiz açısından önem taşımaktadır. Lüksemburg,
ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci yatırım fonu merkezine sahip ülke
konumundadır.
2006 yılına kadar Lüksemburg’dan ülkemize gelen yatırımlar OECD, AB-28
ve tüm ülke standartlarında gerçekleşmiş, 2006 yılından itibaren ise potansiyel
seviyenin üzerine çıkmıştır. Özellikle 2008 yılında Lüksemburg menşeli gelen DYY,
3 milyar dolar ile zirveye ulaşmıştır. 2008 yılında Migros’un yüzde 50,8 hissesinin
Lüksemburg merkezli Moonlight Capital S.A. tarafından satın alınmasıyla ülkemize
1,9 milyar dolar tutarında DYY girişi olmuş, buna ek olarak Lüksemburg merkezli
ÇUŞ’ların gayrimenkul sektörüne yönelik yatırımlarını artırmasıyla ülkemize gelen
DYY miktarı artmıştır.
0
500
1000
1500
2000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Ingiltere
126126
2011 yılında ise, 555 milyon dolar olan Lüksemburg kaynaklı doğrudan
yatırım, 2012 yılında yaklaşık 2 kat artarak 1,3 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bu yükselişte Polimer Kauçuk Sanayi ve Pazarlama A.Ş.’nin
hisselerinin bir kısmının Eaton Corporation’a 371 milyon dolarlık satışının ve Proteger
Güvenlik Sistemleri A.Ş.’nin Proteger Investment SARL’ye 207 milyon dolarlık
satışının önemli bir rolü olmuştur.
Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi
(Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.8. Yunanistan
Türkiye’ye Yunanistan’dan gelen DYY’ler genellikle BveS ve bankacılık
sektörüne yönelik yatırımlardır. Grafik 4.12’de görüldüğü üzere Türkiye, 2006 ve
2007 yıllarında AB-28 ülkelerine yapılan DYY standartlarının üzerine çıkmış ve daha
sonra krizin de etkisiyle düşmüştür. 2006 yılında Finansbank’ın yüzde 46’lık hisse
payının Yunan National Bank of Greece tarafından 2,76 milyar dolara satın almasıyla
Yunanistan’dan gelen DYY miktarı yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmıştır. 2007 yılında
0
1000
2000
3000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Luksemburg
127126
2011 yılında ise, 555 milyon dolar olan Lüksemburg kaynaklı doğrudan
yatırım, 2012 yılında yaklaşık 2 kat artarak 1,3 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bu yükselişte Polimer Kauçuk Sanayi ve Pazarlama A.Ş.’nin
hisselerinin bir kısmının Eaton Corporation’a 371 milyon dolarlık satışının ve Proteger
Güvenlik Sistemleri A.Ş.’nin Proteger Investment SARL’ye 207 milyon dolarlık
satışının önemli bir rolü olmuştur.
Grafik 4.11. Türkiye’nin Lüksemburg ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi
(Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.8. Yunanistan
Türkiye’ye Yunanistan’dan gelen DYY’ler genellikle BveS ve bankacılık
sektörüne yönelik yatırımlardır. Grafik 4.12’de görüldüğü üzere Türkiye, 2006 ve
2007 yıllarında AB-28 ülkelerine yapılan DYY standartlarının üzerine çıkmış ve daha
sonra krizin de etkisiyle düşmüştür. 2006 yılında Finansbank’ın yüzde 46’lık hisse
payının Yunan National Bank of Greece tarafından 2,76 milyar dolara satın almasıyla
Yunanistan’dan gelen DYY miktarı yaklaşık 2,8 milyar dolara çıkmıştır. 2007 yılında
0
1000
2000
3000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Luksemburg
127
ise yine Finansbank’ın borsadan çağrı yoluyla toplanan hisseleri için 2007 yılında 2,3
milyar dolar tutarında Yunanistan kaynaklı sermaye girişi ile bankacılık sektöründeki
EFG Eurobank’ın Tekfenbank’ın yüzde 70 oranındaki hissesi için ödediği 180 milyon
dolarlık tutar sonucunda yatırımlar potansiyelin üzerinde gerçekleşmiştir. 2008-2012
döneminde ise özellikle Yunanistan’ın küresel finansal krizden ciddi oranda
etkilenmesinden dolayı ülkemize bu ülkeden gelen DYY’lerde düşüş olmuştur.
Grafik 4.12. Türkiye’nin Yunanistan ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.9. Fransa
Fransa’nın genellikle diğer Avrupa ülkeleri, ABD ve İsviçre’ye yatırım
yapmayı tercih etmesi, Türkiye’ye yaptığı DYY’nin AB-28 ve OECD ülke
standartlarının altında kalmasına neden olmuştur. Avrupa ülkelerinden özellikle
Belçika, Hollanda, İtalya ve İngiltere Fransızlar tarafından en çok yatırım yapılan
ülkelerdir. Grafik 4.13’de görüldüğü üzere, 2005 yılına kadar potansiyele yakın
seviyelerde seyreden Fransa’dan ülkemize gelen DYY’ler, 2005 yılında zirveye
ulaşarak 2,1 milyar dolara yükselmiştir. ABD menşeli GE Consumer Finance
0
1000
2000
3000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Yunanistan
128128
tarafından Garanti Bankası’nın satın alınan hisseleri için ödenen 1,8 milyar dolarlık
DYY girişinin Fransa üzerinden transfer edilmesi, ödemeler dengesi kayıtlarına
Fransa’dan gelen DYY olarak geçmiştir. Dolayısıyla 2005 yılında Fransa’nın
doğrudan bir yatırımı söz konusu değildir.
2006 yılında Başak Sigorta’nın Fransız Groupama tarafından satın alınması,
bankacılık ve finans alanında ülkemize giren DYY’lerde artışa neden olmuştur.
Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.10. İspanya
İspanya’dan ülkemize gelen DYY’ler 2007 yılına kadar OECD standartlarına
yaklaşık bir seviyede seyretmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında sırasıyla 583 ve 838 milyon
dolar seviyelerine yükselen DYY girişleri, genellikle tüm ülke standartlarında
seyretmiştir. 2011 yılında ise 2,2 milyar dolara yükselmiştir. Bu yükseliş, İspanyol
Banco Bilbao Vizcaya Argentaria S.A. (BBVA) şirketinin Garanti Bankası
hisselerinin yüzde 6,3’lük kısmını yaklaşık 2 milyar dolara satın alması sonucunda
gerçekleşmiştir. Ayrıca General Electric'e ait yüzde 18,6’lık Garanti Bankası payını
0
500
1000
1500
2000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Fransa
129128
tarafından Garanti Bankası’nın satın alınan hisseleri için ödenen 1,8 milyar dolarlık
DYY girişinin Fransa üzerinden transfer edilmesi, ödemeler dengesi kayıtlarına
Fransa’dan gelen DYY olarak geçmiştir. Dolayısıyla 2005 yılında Fransa’nın
doğrudan bir yatırımı söz konusu değildir.
2006 yılında Başak Sigorta’nın Fransız Groupama tarafından satın alınması,
bankacılık ve finans alanında ülkemize giren DYY’lerde artışa neden olmuştur.
Grafik 4.13. Türkiye’nin Fransa ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
4.4.10. İspanya
İspanya’dan ülkemize gelen DYY’ler 2007 yılına kadar OECD standartlarına
yaklaşık bir seviyede seyretmiştir. 2007 ve 2008 yıllarında sırasıyla 583 ve 838 milyon
dolar seviyelerine yükselen DYY girişleri, genellikle tüm ülke standartlarında
seyretmiştir. 2011 yılında ise 2,2 milyar dolara yükselmiştir. Bu yükseliş, İspanyol
Banco Bilbao Vizcaya Argentaria S.A. (BBVA) şirketinin Garanti Bankası
hisselerinin yüzde 6,3’lük kısmını yaklaşık 2 milyar dolara satın alması sonucunda
gerçekleşmiştir. Ayrıca General Electric'e ait yüzde 18,6’lık Garanti Bankası payını
0
500
1000
1500
2000
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Fransa
129
3,7 milyar dolara satın alan BBVA şirketi, son olarak 2,5 milyar dolara yüzde 14,9’luk
hisse payını da satın alarak bankadaki hisse oranını yüzde 39,9’a çıkarmıştır. Tüm bu
gelişmeler neticesinde İspanya, 2002-2012 yıllarında Türkiye’ye ortalamada en fazla
DYY yapan ülkeler arasında 10. sırada yer almıştır.
Türkiye'de bankacılık, sigortacılık, ulaştırma, tekstil ve otomotiv alanlarında
yatırımları bulunan, BBVA, CAF, Inditex, Mapfre, Essentium, Comsa, Mango,
Tecnicas Reunidas ve Gestamp firmaları İspanyol firmalar arasında yer almaktadır.
Grafik 4.14. Türkiye’nin İspanya ile Gerçekleşen ve Potansiyel Yatırım Düzeyi (Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.
0
500
1000
1500
2000
2500
Mily
on $
2001 2004 2007 2010 2012
Gerçekleşme Bütün ÜlkelerOECD AB-28
Ispanya
130130
5. GENEL DEĞERLENDİRME ve POLİTİKA ÖNERİLERİ
Bu çalışmada DYY akımlarını belirleyen faktörler çekim modeli kullanılarak
tespit edilmeye çalışılmıştır. 60 ülke ile yapılan çekim modeli sonuçlarının DYY
literatürünün genel mantığı ile tutarlı olduğu görülmektedir. Yapılan analiz sonucunda,
uzaklık esnekliği negatif ve mutlak değer olarak 1’e yakın bir değer almıştır. İki ülke
arasında uzaklıktaki her bir yüzde 10’luk artışın DYY akımını yüzde 7,24 oranında
azaltacağı anlamına gelmektedir. Çekim modelinin diğer bir değişkeni olan komşuluk
değişkeninin katsayısının beklendiği şekilde pozitif bir değer olduğu görülmektedir.
Komşuluğun DYY akımları üzerindeki etkisine bakıldığında, bir ülkenin komşu ülke ile
olan yatırımının, komşu olmayan bir ülke ile olan yatırımına kıyasla 1,42 kat daha fazla
olacağı görülmektedir. İki ülkenin arasında geçmişte kolonyal bir bağ bulunmuş olması
DYY akımını normalin yaklaşık 1,80 katı civarında artırmaktadır.
Kaynak ülke GSYH’sının yüksek olması, söz konusu ülkenin daha fazla
yabancı yatırım yapması olasılığını artıracağı için DYY ile GSYH arasında pozitif ilişki
olması beklenmiş ve yapılan analiz sonucuna göre, kaynak ülke GSYH’sındaki yüzde
1’lik bir artış, ülkenin yapacağı DYY miktarını yüzde 0,848 artırdığı görülmüştür. DYY
çeken ev sahibi ülke açısından değerlendirildiğinde, ev sahibi ülkenin GSYH
değerindeki artış, ülkenin ekonomik istikrarı açısından pozitif bir imaj sergilemesi
nedeniyle yatırımcı ülke için önemli bir gösterge olarak görülmesi beklenmiştir.
Nitekim analiz sonuçlarında ev sahibi ülke GSYH’sındaki yüzde 1’lik artışın, ülkeye
gelen DYY miktarını yüzde 0,664 artırdığı görülmüştür.
Kurumlar vergisi, ülkelerin yatırım kararlarında önemli bir faktör olarak
karşımıza çıkmakta, yatırımcı ülke kar/maliyet analizi yaparken ev sahibi ülkenin
uyguladığı vergi politikasını da gözetmektedir. Dolayısıyla kurumlar vergisi ile DYY
akımları arasındaki ilişkinin negatif olması beklenmiş ve yapılan analizde de literatür
ile uyumlu olarak bu ilişki negatif yönlü çıkmıştır. Analizde ev sahibi ülkenin kurumlar
vergisinde yüzde 1’lik artışın, DYY akımının miktarını yüzde 0,392 azaltacağı
sonucuna ulaşılmıştır.
Yönetişim, yatırımcının uluslararası yatırım kararı almasında ve risk
değerlendirmesi yapmada önemli bir kriterdir. Gerek kaynak ülkenin gerekse ev sahibi
ülkenin iyi yönetişim değerlerine sahip olması, uluslararası yatırım akımlarını pozitif
131131
yönde etkileyen bir faktördür. Düşünceyi ifade etme ve hesap verebilirlik, politik istikrar
ve şiddet olaylarının olmaması, yönetim etkinliği, düzenlemelerin kalitesi, hukuk
kuralları ve yolsuzluğun kontrolü alt kriterlerin değerlendirilmesiyle oluşturulan
yönetişim belirleyici değeri, yapılan analizde özellikle kaynak ülke için daha önemli bir
değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ana şirketi ve yönetim merkezini
çoğunlukla kendi ülkelerinde bulunduran ve diğer ülkelere şube açma yoluyla yatırımı
tercih eden ÇUŞ’ların bu kararına da paralel bir yapı sergilemektedir. Yapılan analiz
sonucunda ÇUŞ’lar için yatırım yapacakları ülkenin politik istikrarı, hukuk kurallarının
işlerliği, yönetimin etkinliği gibi kriterler önemli faktörler olmasına karşın, ekonomik,
coğrafi ve kültürel maliyetler kadar önem arz etmediği görülmüştür. Analiz sonuçlarına
göre, kaynak ülkenin yönetişim alanındaki gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında
DYY akımları yüzde 1,860 artmakta iken, ev sahibi ülkenin yönetişim alanındaki
gelişmişliğinin düzeyi yüzde 1 arttığında DYY akımı yüzde 0,204 artmaktadır.
Ev sahibi ülkenin finans ve bankacılık alanındaki yeterliliği DYY çekme
açısından belirleyici bir diğer faktördür. ÇUŞ’ların genellikle finansal kaynaklara
erişimin kalitesinin daha yüksek olduğu ülkelere yatırım yapması beklenmektedir.
Yapılan analizde söz konusu değişkenin yüzde 1 artması halinde, DYY akımının yüzde
0,150 artacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Çekim modeli tüm ülkeler yerine OECD ülkeleri ve AB-28 ülkeleri ile
yapıldığında model sonuçlarında bazı değişiklikler görülmüştür. OECD ülkeleri, görece
gelişmiş ülke ağırlıklı bir gruptur. Nitekim yapılan analiz sonucunda da ülkelerin
gelişmişlik düzeyi arttıkça yatırımcılar için gerek kendi ülkelerinde gerekse yatırım
yaptıkları diğer gelişmiş ülkelerde “iyi yönetişim”in daha önemli bir faktör olarak
karşımıza çıktığı görülmüştür.
AB-28 ülke grubuna baktığımızda, komşuluk, kolonyal bağ, toplam vergi ve
finans ve bankacılık düzenlemelerindeki yeterlilik değişkenlerinin istatistiki olarak
anlamsız olduğu göze çarpmaktadır. Sınırların ortadan kalktığı ve ortak üst kurumlar
tarafından yönetilen ülke birliklerinde bu durumun ortaya çıkması olağandır. Nitekim
aynı politik ve iktisadi birlik içinde yer alan ülkeler arasında yatırım kararları alınırken
söz konusu değişkenler belirgin düzeyde önem arz etmeyecektir. Anlamsız olan
132132
değişkenler modelden çıkarıldığında modelin, çoğunlukla gelişmiş ülkelerden oluşan
OECD ülke grubuyla hemen hemen aynı sonuçları verdiği görülmüştür.
Çekim modeli, Dünya Bankasının yüksek ve orta gelirli ülkeler ayrımı
kullanılarak bu iki grup arasındaki DYY akımları için de kullanılmıştır. Yapılan analize
göre gerek yüksek gelirli ülkelerin her iki gruba, gerekse orta gelirli ülkelerin her iki
gruba olan DYY akımlarında kaynak ülke ve ev sahibi ülke GSYH’ları ile uzaklığın,
oldukça önem arz ettiği görülmüştür. Komşuluk ise sadece orta gelirli ülkeler arasındaki
DYY akımlarında anlamlıdır. Orta gelirli ülkelerin aldıkları yatırım kararlarında uzaklık
maliyetlerinin daha fazla öneme sahip olmasının bu duruma neden olduğu
düşünülmektedir. Ortak dil yüksek gelirlilerin kendi aralarında ve orta gelirlilerin
yüksek gelirli ülkelere yaptıkları yatırım kararında önemli bir faktörken kolonyal bağ
sadece yüksek gelirli ülkeler ile orta gelirli ülkeler arasındaki DYY akımlarında ciddi
bir etkiye sahiptir.
Ortak dil ile benzer şekilde kurumlar vergisinin de yüksek gelirli ülkelerin
kendi aralarında ve orta gelirli ülkeler ile olan DYY akımlarında önemli bir faktör
olduğu görülmektedir. İyi yönetişimin derecesi ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile
paralel bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla kaynak ülkenin yüksek gelirli ülke olduğu
durumlarda yönetişim değişkeninin beklenen paralelinde anlamlı olduğu görülmüştür.
Ancak ülkelerin yatırım kararları alırken iyi yönetişimin ekonomik ve coğrafi faktörler
kadar önem arz etmediği model sonuçlarından görülmektedir.
Türkiye’ye gelen DYY’lerin genel görünümüne bakıldığında çoğunlukla
yüksek gelirli ülkelerden gelen yatırımlara ev sahipliği yapıldığı görülmektedir.
Dolayısıyla değerlendirme yaparken yüksek gelirli ülkelerden orta gelirli ülkelere gelen
DYY’ler kategorisi (Y→O) temel alınmalıdır. Buna göre, Türkiye’ye daha fazla DYY
çekebilmek için GSYH değerimiz önem taşımaktadır. GSYH’da yaşanacak yüzde 1’lik
bir artış, ülkemize gelen DYY’yi yüzde 0,763 oranında artırabilecektir. Uzaklık, söz
konusu ülke grubunda diğer gelir gruplarına kıyasla daha önemli bir faktör olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ülkeler arasında uzaklıkta her yüzde 1’lik artış, DYY’yi yüzde
0,831 azaltabilecektir. Buna paralel olarak Türkiye komşu ülkelerden 0,584 kat daha
fazla DYY çekebilme fırsatına da sahiptir. Ortak dil Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke
grubu için çok önemli bir faktör olarak görünmemektedir. Nitekim ortak dil unsuru,
133133
Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke grubunda sadece 0,177 kat daha fazla DYY çekme
olanağı sağlamaktadır. Ortak tarih ve kültürün farklı bir ifadesi olan kolonyal bağın
olması söz konusu ülke grubunda oldukça önem arz etmektedir. Dolayısıyla kolonyal
bağın olması, Türkiye’ye gelen DYY’lerde 1,501 kat artış yaratabilecektir. Kurumlar
vergisi de diğer ülke gruplarına nazaran söz konusu ülke grubunda diğer önemli
etkenlerden biridir. Kurumlar vergisinde yüzde 1’lik bir artış, Türkiye’ye gelen
DYY’lerde yüzde 0,674 oranında bir azalmaya neden olabilecektir. Yönetişim ise bizim
gibi daha çok yüksek gelirli ülkelerden DYY çeken ülkeler için önemli bir unsur olarak
görülmemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin yönetişim alanında ilerleme kaydetmesi,
ülkemize gelen DYY miktarında ciddi bir artış yaratmayabilecektir. Nitekim modelde
yönetişim değişkeninin katsayısının 0,0477 olduğu görülmektedir. Finansal piyasaların
gelişmişlik düzeyindeki yüzde 1’lik artış ülkemize gelen DYY’leri yüzde 0,308
artırabilecektir.
Modelin temel bulgularından yola çıkarak uzaklık faktörünün ülkemiz için
önem taşıdığı ve bu nedenle Türkiye’nin yakın mesafedeki ülkelerle olan yatırım
ilişkilerini güçlendirmesi gerektiği görülmektedir. Türkiye’ye genellikle yakın
ülkelerden yatırım gelmekle birlikte bu yatırımların büyük çoğunluğunun birleşme ve
satın almalar şeklinde olduğu görülmektedir. Söz konusu yatırımların niteliği sıfırdan
yatırımlara dönüşebildiği ölçüde Türkiye’nin daha fazla yarar sağlaması söz konusudur.
Yine geçmişte Türkiye ile birlikte aynı devletin parçası olan ülkelerle yatırım yapmak
avantajlı olduğumuz diğer bir husustur. Tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu
Balkanlar ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Romanya, Polonya, Bulgaristan,
Hırvatistan, Macaristan, İsrail gibi ülkelerle yabancı yatırım potansiyelimizin olduğu
görülmekle birlikte bu ülkeler, yatırım yapmaktan ziyade DYY çeken ülkelerdir. Bu
nedenle tarihi ve kültürel bağ fırsatını avantaja çevirme olanağımızın pek mümkün
olmadığı görülmektedir. Bulgaristan’da yüzde 10, İrlanda’da yüzde 12,5, Romanya’da
yüzde 16, Polonya’da yüzde 19 ve Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 19 olan kurumlar vergisi
oranı, bu ülkeleri yatırımcılar için cazip hale getirmektedir. Türkiye’nin de kurumlar
vergisi alanında yapacağı reformlar, ülkemize gelecek yatırımları teşvik etme
bakımından önem arz etmektedir. Diğer taraftan Çin’in yabancı yatırımcıların
yatırımdan elde ettikleri karları yeniden yatırım olarak değerlendirmeleri durumunda
134134
ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 40’ını, yüksek teknoloji gerektiren
belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az beş yıllık faaliyet göstermeleri
durumunda ise tamamını geri alma imkânı tanıyan vergi politikalarının uygulanabilirliği
tartışılabilir. Vergi sistemi daha çok yüksek teknolojili üretimi destekleyecek şekilde
yeniden revize edilebilir.
Türkiye’de gerek planlı kalkınma öncesi dönemde, gerek 1980 öncesi planlı
dönemde ve gerekse 1980 sonrası planlı dönemde yabancı yatırımlar her zaman ülke
gündeminde yer almıştır. Nitekim gelinen noktada Onuncu Kalkınma Planı ve bu
çerçevede hazırlanan İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm
Programında ülkeye daha fazla DYY girişi hedeflenmiştir. Türkiye’ye daha fazla DYY
girişinin teşvik edilmesi için Türkiye’nin gerçekleşen yatırım düzeyi ile potansiyel
yatırım düzeyinin kıyası önem taşımaktadır. İncelenen 60 ülkenin yarısına yakınında
potansiyel yatırımın gerçekleşmeye dönüşemediği tespit edilmiştir. Örneğin, İsrail,
İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya gibi ülkelerden daha fazla yatırım çekebilecek
potansiyelimizin olduğu görülmektedir. Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülke
dördüncü bölümde detaylı olarak incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Almanya
dışında diğer dokuz ülkenin ülkemizde yaptıkları yatırımın potansiyele yakın ya da
potansiyelin üzerinde olduğu görülmüştür. Ancak yapılan yatırımların neredeyse
tamamına yakınının birleşme ve satın alma şeklinde olduğu ve finans alanında yapıldığı
gözlenmiştir. Bu nedenle potansiyelin altında yatırım yapan ülkeleri potansiyel seviyeye
çıkaracak ve daha çok sıfırdan yatırımlara ev sahipliği yapılacak alanlara öncelik
verilmesi önemlidir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap
Emirlikleri “potansiyelin oldukça üzerinde”; Rusya, İspanya, Malezya, Ürdün,
Yunanistan, ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, Letonya ve
Portekiz’den “potansiyelin üzerinde”; Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya,
Katar, G. Kore ve Singapur’dan “potansiyel ve potansiyele yakın seviyede”; Danimarka,
İsrail, İsveç, Japonya ve Kanada’dan ise “potansiyelin altında” DYY çektiğimiz
görülmüştür. Türkiye’nin uzaklık, komşuluk, ortak kültür ve/veya ortak kolonyal bağlar
açısından avantajlı olduğu bazı Balkan ülkeleri ve diğer Avrupa ülkelerindeki fırsatları
değerlendirebilmesi önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye’ye bu bölgelerden gelen
DYY’ler potansiyel veya potansiyelin üzeri seviyede olsa bile yatırımın niteliğini daha
135134
ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 40’ını, yüksek teknoloji gerektiren
belirlenmiş sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az beş yıllık faaliyet göstermeleri
durumunda ise tamamını geri alma imkânı tanıyan vergi politikalarının uygulanabilirliği
tartışılabilir. Vergi sistemi daha çok yüksek teknolojili üretimi destekleyecek şekilde
yeniden revize edilebilir.
Türkiye’de gerek planlı kalkınma öncesi dönemde, gerek 1980 öncesi planlı
dönemde ve gerekse 1980 sonrası planlı dönemde yabancı yatırımlar her zaman ülke
gündeminde yer almıştır. Nitekim gelinen noktada Onuncu Kalkınma Planı ve bu
çerçevede hazırlanan İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm
Programında ülkeye daha fazla DYY girişi hedeflenmiştir. Türkiye’ye daha fazla DYY
girişinin teşvik edilmesi için Türkiye’nin gerçekleşen yatırım düzeyi ile potansiyel
yatırım düzeyinin kıyası önem taşımaktadır. İncelenen 60 ülkenin yarısına yakınında
potansiyel yatırımın gerçekleşmeye dönüşemediği tespit edilmiştir. Örneğin, İsrail,
İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya gibi ülkelerden daha fazla yatırım çekebilecek
potansiyelimizin olduğu görülmektedir. Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülke
dördüncü bölümde detaylı olarak incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Almanya
dışında diğer dokuz ülkenin ülkemizde yaptıkları yatırımın potansiyele yakın ya da
potansiyelin üzerinde olduğu görülmüştür. Ancak yapılan yatırımların neredeyse
tamamına yakınının birleşme ve satın alma şeklinde olduğu ve finans alanında yapıldığı
gözlenmiştir. Bu nedenle potansiyelin altında yatırım yapan ülkeleri potansiyel seviyeye
çıkaracak ve daha çok sıfırdan yatırımlara ev sahipliği yapılacak alanlara öncelik
verilmesi önemlidir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Hollanda, Belçika, Birleşik Arap
Emirlikleri “potansiyelin oldukça üzerinde”; Rusya, İspanya, Malezya, Ürdün,
Yunanistan, ABD, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, Letonya ve
Portekiz’den “potansiyelin üzerinde”; Almanya, Hong Kong, İrlanda, İsviçre, İtalya,
Katar, G. Kore ve Singapur’dan “potansiyel ve potansiyele yakın seviyede”; Danimarka,
İsrail, İsveç, Japonya ve Kanada’dan ise “potansiyelin altında” DYY çektiğimiz
görülmüştür. Türkiye’nin uzaklık, komşuluk, ortak kültür ve/veya ortak kolonyal bağlar
açısından avantajlı olduğu bazı Balkan ülkeleri ve diğer Avrupa ülkelerindeki fırsatları
değerlendirebilmesi önem taşımaktadır. Nitekim Türkiye’ye bu bölgelerden gelen
DYY’ler potansiyel veya potansiyelin üzeri seviyede olsa bile yatırımın niteliğini daha
135
çok sıfırdan yatırımlara dönüştürecek ikili veya bölgesel yatırım ilişkilerine ağırlık
verilmesi, özel yatırım bölge ayrıcalıkları tanınması, vergi avantajı sağlanması, yeni
işletme kuruluş kolaylığının artırılması, işe başlamada yaşanan bürokratik engellerin
azaltılması, enerji maliyeti avantajı tanınması ve finansman kolaylığı sağlanması gibi
teşvik politikaları önem arz etmektedir.
Son dönemlerde yüksek teknolojili ürünlerin üretimi ülkeler açısından
küresel rekabet gücünün artırılmasında büyük önem taşımaktadır. Türkiye’ye gelen
DYY’lerin teknoloji düzeyi açısından genel görünümüne baktığımızda yüzde 8 gibi
düşük bir paya sahip kısmının ileri teknoloji getirdiği görülmektedir. Yüzde 40’lık
yüksek bir pay ise, mevcutta yurtiçi kaynaklarımızda sahip olduğumuz düşük ve orta-
düşük seviyede teknolojiyi getirmektedir. Dolayısıyla yüksek teknolojili ürünlerin
üretilmesine olanak tanıyan DYY’lerin ülkeye girişini teşvik edecek önlemler alınması
gerekmektedir. Mesleki eğitimin yaygınlaştırılması, altyapı iyileştirmeleri ve kamu-özel
ortaklıklarının kurulması veya sayılarının artırılmasıyla hem ülkemizin küresel tedarik
zincirine yeni bir üretim tesisi kurulması yoluyla eklemlenmesi, hem de yüksek
teknolojili ürünlerin ülkeye girişi sağlanabilir.
2012 yılından bu yana uygulanan yeni teşvik sistemiyle birlikte Türkiye’de
vergi istisnası, muafiyeti ve indirimi; sosyal sigortalar prim desteği; faiz desteği; arazi
tahsisi ve KDV iadesi gibi teşvikler uygulanmaktadır. Ayrıca bölge bazlı teşvik
uygulamaları sayesinde bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları giderilmeye çalışılarak
kalkınmada öncelikli yörelerin daha çok desteklenmesi gözetilmektedir. Bunun yanı sıra
AR-GE kapasitemizi ve rekabet düzeyimizi artıracak 12 önemli yatırım konusu teşvik
kapsamına alınmış ve böylelikle özellikle istihdam yaratacak, üretim kapasitemizi
artıracak, cari dengeye olumlu katkısı olacak imalat sanayinin desteklenmesi
amaçlanmıştır. Yeni Teşvik Sistemiyle teknoloji geliştirme projelerine, kamu-üniversite
işbirliklerine ve ihracata yönelik teşviklere de öncelik verilmektedir. Dolayısıyla 2012
yılı başından bu yana Türkiye, büyüme ve kalkınmasını destekleyecek türden
yatırımların ülkeye girişine ayrıca önem vermektedir. Bu avantajların iyi tanıtılması,
ikili yatırım müzakerelerinde bu olumlu özelliklerin iyi aktarılması, yatırım yapacak
firmalara danışmanlık faaliyetlerinin bürokratik engellere takılmadan hızlı bir şekilde
136
136
yürütülmesi, mevcut teşviklere ek olarak firmalara kurulum desteği gibi bazı destekler
sağlanması ek tedbirler olarak benimsenebilir.
Ayrıca kriz dönemlerinde daha az kırılgan yapıda olduğu ve kolaylıkla ülkeyi
terk etmedikleri için de sıfırdan yatırımlar tercih sebebidir. Bu nedenle Türkiye’nin
BveS’lerden ziyade sıfırdan yatırımları destekleyen politikalara öncelik vermesi önem
arz etmektedir. İhracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, istihdamı artırmak,
doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata
yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla teşvik kapsamında olan özel
yatırım bölgeleri bulunmaktadır. Söz konusu amaç dahilinde değerlendirilen DYY’leri,
bu bölgelerde yatırım yapmanın avantajları hakkında bilgilendirmek ve gerekli
rehberlik hizmetlerini üstlenmek önem taşımaktadır. Gerektiği durumlarda bu bölgeler
için ek mali teşvikler de müzakere edilmelidir.
Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla mevcut konumunu daha ileriye taşıyacak
politika alanlarına yönelmesi gerekmektedir. Türkiye’nin küresel rekabet edebilirlik ve
küresel fırsat endeks değerlerine göre ilerleme kaydetmesi gereken öncelikli politika
alanları işgücü piyasası etkinliğini artırmak, kurumlar ve finans piyasalarının
gelişmişlik düzeyini yükseltmek, iş yapma kolaylığını artırmak, düzenleyici işlemlere
ilişkin engelleri azaltmak, düzenleyici işlemlerin kalitesini yükseltmek ve hukuk
alanındaki eksiklikleri gidermek olarak sıralanabilir. Bu alanlarda atılacak adımlar,
Türkiye’nin küresel DYY’den daha fazla pay almasını sağlayacaktır.
Bu tez, DYY’lerde çekim modelinin kullanılması açısından şu ana kadar
Türkiye’de yapılmış olan en kapsamlı çalışmalardan biri olmasına karşın, birçok
çalışmada olduğu gibi sadece ülkeye gelen DYY’ler analiz edilmiştir. Oysaki ülkeden
çıkan DYY’lerin analizi ve ülkelerin diğer ülkelere yaptıkları yatırımların büyüme ve
kalkınmalarını ne yönde etkilediğinin tespiti de önem arz etmektedir. Bundan sonraki
çalışmalarda dünya genelinde ülkelerin yurtdışına yatırım yapılması yönünde
uyguladıkları DYY politikalarının incelenmesinin ve giden DYY’lere yönelik analizler
yapılmasının bu alandaki boşluğun giderilmesi açısından faydalı olacağı
düşünülmektedir.
137137
6. SONUÇ
Ülkeler büyüme ve kalkınmalarını desteklemenin yanı sıra DYY girişlerini
cari hesap açıklarının finansman kaynağı olarak görmekte ve bu nedenle DYY girişlerini
artıracak politikalara öncelik vermektedirler. Özellikle 2008 krizi sonrasında işsizlik
oranlarının yükseldiği ve zayıf küresel toparlanmadan kaynaklanan cari açıkların arttığı
mevcut konjonktürde ihracatlarını destekleyecek DYY’leri çekmek ülkeler için büyük
önem arz etmektedir.
GOÜ’lere doğru kayan DYY akımlarının yönü özellikle 2008 krizi ile birlikte
küresel DYY girişlerinde dengeleri önemli ölçüde değiştirmiştir. 1990’lı yıllardan bu
yana gelen DYY açısından ülke sıralamalarına bakıldığında özellikle Çin, Rusya ve
Brezilya gibi GOÜ’lerin gösterdiği performans dikkat çekmektedir. GOÜ’lerin avantaj
sağladığı bu eğilim içerisinde Türkiye, en fazla DYY çeken ilk 20 ülke arasında yer
almamaktadır. Türkiye’nin mevcut potansiyelini kullanması ve DYY’leri teşvik edecek
politikalara daha fazla ağırlık vermesi sürdürülebilir büyümenin sağlıklı finansmanı
açısından önem taşımaktadır.
2008 küresel krizi, ülkelerin sürdürülebilir kalkınmalarını destekleyecek
politikalara daha fazla ağırlık vermesini gerekli kılmıştır. DYY’ler ile ilgili politikalara
bu etkiler yansımıştır. Sermaye, teknoloji, insan kaynakları ve yönetim, ticaret ve
rekabetçilik ile çevre olmak üzere beş önemli kanal aracılığıyla ülkelerin kalkınmalarını
destekleyecek DYY’lere öncelik verilmesi ayrıca önemli hale gelmiştir. Bu çerçevede
geliştirilecek politikalar da sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek DYY’lerin
cezbedilmesi üzerine inşa edilmiştir. Ülkeler daha fazla yatırım çekebilmek için yeni
politikalar benimsemişlerdir. İkili anlaşmaların yerini bölgesel yatırım politikaları
almaya başlamıştır.
Yatırımcılar, DYY’lerde lokasyon seçimi yaparken yatırım yapacakları
ülkelerdeki yasal düzenlemelerin kalitesi, piyasaya giriş engellerinin olup olmadığı,
ekonomik temellerin ne düzeyde olduğu, ülkenin küresel rekabet düzeyinin ve iş yapma
kolaylığının ne seviyede olduğu gibi unsurları dikkate almaktadır. Dolayısıyla ülkelerin
bu alanlarda nispeten daha iyi bir konuma sahip olması diğer ülkelere kıyasla daha fazla
DYY çekmesine neden olmaktadır. Ancak ülkelerin daha fazla DYY çekmelerini
sağlayacak kontrol edilebilir faktörler olduğu kadar kontrol edilemez bir takım faktörler
138138
de bulunmaktadır. Bu kontrol edilemez faktörlerin uluslararası DYY akımlarında
boyutunun ne olduğunun tespitinin önemli olduğu görülmüş ve bu nedenle bu çalışmada
uluslararası doğrudan yabancı yatırımlar için çekim modeli oluşturularak diğer
ekonomik faktörlerin yanı sıra kontrol edilemez coğrafi ve kültürel faktörlerin etkisi
analiz edilmiştir. Bu çerçevede ortak dil, komşuluk ve ortak kültür kukla değişkenleri
ile uzaklık değişkeni modele dahil edilmiştir. OECD ve AB gibi herhangi bir birlik
içinde yer almanın da model sonuçlarını değiştirdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra
gelir gruplarına göre ülkeler arasında DYY akımlarını etkileyen faktörler de
değerlendirilmiştir. Türkiye’nin DYY haritası incelendiğinde çoğunlukla yüksek gelirli
ülkelerden DYY çektiğimiz dikkate alınırsa, ortak dil ve yönetişim unsurlarının diğer
ülke gruplarında olduğu gibi önem arz etmediği, buna karşın kurumlar vergisi, uzaklık,
kolonyal bağın diğer ülke gruplarına göre daha önemli olduğu görülmüştür. Ancak
kolonyal bağımızın olduğu117 Ermenistan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, İran, Irak
ve Suriye gibi ülkeler daha çok DYY yapmak yerine DYY çekmek için politikalar
sürdürmektedir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde söz konusu ülkelerden yatırım
gelmesi yönünden çok istifade edebileceğimiz olanaklar bulunmamaktadır.
Türkiye’nin yatırım potansiyelinin tespiti, uygulanacak yatırım stratejisinin
belirlenmesinde önemli bir faktördür. Bu bağlamda Türkiye’nin 60 ülke ile yatırım
potansiyeli hesaplanmıştır. 2002-2012 döneminde ortalamada en fazla yatırım yapan
Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan,
Fransa ve İspanya ise detaylı olarak incelenmiş, Almanya dışında potansiyele yakın
veya potansiyelin üzerinde yatırım yaptığı görülen bu ülkelerden gelen yatırımların
bizim büyüme ve kalkınma hedeflerimizle uyumlu olup olmadığı tespit edilmeye
çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda en fazla yatırım çektiğimiz bu ülkelerden
gelen yatırımların da genellikle birleşme ve satın almalar şeklinde olduğu, sıfırdan
yatırımlarla gelen DYY miktarının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Gerek birleşme
ve satın alamalar yoluyla gelen DYY’lerin yabancı yatırımcı açısından kuruluş vb.
maliyetler içermemesi, gerekse finans ve bankacılık sektörünün olası bir krizden en
fazla etkilenecek alanların başında yer alması sebebiyle gelen sermayenin ilerleyen
117 CEPII veri tabanına göre kolonyal bağımızın olduğu ülkeler Arnavutluk, Ermenistan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, Irak, Lübnan, Libya, Makedonya, Filistin, Romanya, Suriye, Tunus, Yemen, Sırbistan ve Karadağ olarak tanımlanmıştır.
139138
de bulunmaktadır. Bu kontrol edilemez faktörlerin uluslararası DYY akımlarında
boyutunun ne olduğunun tespitinin önemli olduğu görülmüş ve bu nedenle bu çalışmada
uluslararası doğrudan yabancı yatırımlar için çekim modeli oluşturularak diğer
ekonomik faktörlerin yanı sıra kontrol edilemez coğrafi ve kültürel faktörlerin etkisi
analiz edilmiştir. Bu çerçevede ortak dil, komşuluk ve ortak kültür kukla değişkenleri
ile uzaklık değişkeni modele dahil edilmiştir. OECD ve AB gibi herhangi bir birlik
içinde yer almanın da model sonuçlarını değiştirdiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra
gelir gruplarına göre ülkeler arasında DYY akımlarını etkileyen faktörler de
değerlendirilmiştir. Türkiye’nin DYY haritası incelendiğinde çoğunlukla yüksek gelirli
ülkelerden DYY çektiğimiz dikkate alınırsa, ortak dil ve yönetişim unsurlarının diğer
ülke gruplarında olduğu gibi önem arz etmediği, buna karşın kurumlar vergisi, uzaklık,
kolonyal bağın diğer ülke gruplarına göre daha önemli olduğu görülmüştür. Ancak
kolonyal bağımızın olduğu117 Ermenistan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, İran, Irak
ve Suriye gibi ülkeler daha çok DYY yapmak yerine DYY çekmek için politikalar
sürdürmektedir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde söz konusu ülkelerden yatırım
gelmesi yönünden çok istifade edebileceğimiz olanaklar bulunmamaktadır.
Türkiye’nin yatırım potansiyelinin tespiti, uygulanacak yatırım stratejisinin
belirlenmesinde önemli bir faktördür. Bu bağlamda Türkiye’nin 60 ülke ile yatırım
potansiyeli hesaplanmıştır. 2002-2012 döneminde ortalamada en fazla yatırım yapan
Hollanda, Avusturya, ABD, Almanya, Belçika, İngiltere, Lüksemburg, Yunanistan,
Fransa ve İspanya ise detaylı olarak incelenmiş, Almanya dışında potansiyele yakın
veya potansiyelin üzerinde yatırım yaptığı görülen bu ülkelerden gelen yatırımların
bizim büyüme ve kalkınma hedeflerimizle uyumlu olup olmadığı tespit edilmeye
çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda en fazla yatırım çektiğimiz bu ülkelerden
gelen yatırımların da genellikle birleşme ve satın almalar şeklinde olduğu, sıfırdan
yatırımlarla gelen DYY miktarının oldukça düşük olduğu görülmüştür. Gerek birleşme
ve satın alamalar yoluyla gelen DYY’lerin yabancı yatırımcı açısından kuruluş vb.
maliyetler içermemesi, gerekse finans ve bankacılık sektörünün olası bir krizden en
fazla etkilenecek alanların başında yer alması sebebiyle gelen sermayenin ilerleyen
117 CEPII veri tabanına göre kolonyal bağımızın olduğu ülkeler Arnavutluk, Ermenistan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, Irak, Lübnan, Libya, Makedonya, Filistin, Romanya, Suriye, Tunus, Yemen, Sırbistan ve Karadağ olarak tanımlanmıştır.
139
yıllarda ani çıkışları da olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’ye gelen DYY’ler yapısı gereği
genellikle istihdam yaratan, know-how ve yüksek teknoloji getiren, AR-GE alanında
katkı sağlayan, kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyici nitelikte olmamıştır. Bu
nedenle, Türkiye’ye gelen DYY’lerin fiziki sermaye birikimini destekleyerek ülke
kalkınmasına pozitif katkı sağlayacak ve ülkeye giren sermayenin uzun vadeli
kalıcılığını sağlayacak alanlarda olması oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle
özellikle yüksek işsizlik oranı ve cari açık problemi olan Türkiye gibi ülkeler için
sıfırdan yatırımları cezbedecek politikaların uygulanması tercih edilmelidir.
Türkiye’nin yüksek teknolojili, yeni bir iş alanı yaratan yahut mevcut iş alanını
genişleten, yeni bir sermaye stoku yaratan, çıktı miktarını ve istihdamı artıran doğrudan
yabancı yatırımlar olarak tanımlanan sıfırdan yatırımlara daha fazla ihtiyacı
bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemizin DYY stratejisinin bu doğrultuda belirlenmesi
önem taşımaktadır.
140
140
EK
LE
R
EK
1. Ç
ok U
lusl
u Şi
rket
leri
n G
enel
Yap
ısı,
Ev
Sahi
bi Ü
lked
e A
radı
klar
ı Öze
llikl
er v
e E
tkile
ri
ÇU
Ş’la
rın G
enel
Yap
ısı
E
v Sa
hibi
Ülk
ede
Ara
nan
Öze
llikl
er
Ç
UŞ’
ların
Pot
ansi
yel A
na E
tkile
ri
Aşı
rı Y
aban
cı K
ontro
lün
Ev S
ahib
i Ülk
eye
Etki
leri
Kay
nak:
Glo
bal S
hift
Res
hapi
ng T
he G
loba
l Eco
nom
ic M
ap in
The
21s
t Cen
tury
, s.2
8
Gir
iş Ş
ekli
Y
eni b
irim
lerin
kur
ulm
ası
M
evcu
t bir
firm
anın
satın
al
ınm
ası
Y
erel
bir
firm
ayla
orta
klık
ku
rma
Fonk
siyo
n
Y
erel
kay
nakl
arı k
ulla
nmak
Gitt
iği ü
lke
ithal
atın
a hi
zmet
et
mek
(ith
al ik
ames
i)
İhra
ç pi
yasa
ların
a hi
zmet
et
mek
(ihr
aç a
lanl
arı
yara
tmak
)
Ek
onom
ik k
alkı
nma
düze
yi
Ek
onom
inin
büy
üklü
ğü
K
ayna
k do
natım
ı
Tekn
oloj
ik a
ltyap
ı
Sosy
al, p
oliti
k, k
ültü
rel
özel
likle
ri vb
.
Serm
aye
ve F
inan
s
Serm
aye
akım
ı
Yer
el o
lara
k se
rmay
e ar
tışı
Y
erel
ola
rak
kâr a
rtışı
Ana
şirk
ete
gönd
erile
n kâ
rlar
Ev
sahi
bi ü
lkey
e ku
rulu
m
mal
iyet
leri
Tr
ansf
er fi
yatla
ndırm
a
Tek
nolo
ji
Tekn
oloj
i tra
nsfe
rinin
gen
işle
mes
i
Tekn
oloj
ik u
yum
lulu
ğun
artm
ası
Ev
sahi
bi ü
lkey
e m
aliy
eti
Tic
aret
ve
Bağ
ları
İhra
cata
eği
limi
İth
alat
mat
erya
llerin
e ve
par
çala
rına
eğili
mi
Y
erel
teda
rikçi
lerin
kul
lanı
mı
End
üstr
iyel
Yap
ısı v
e G
iriş
imci
lik
En
düst
rinin
yoğ
unla
şmas
ı üz
erin
deki
etk
isi
M
evcu
t firm
anın
reka
betç
i po
zisy
onun
a et
kisi
Yen
i yer
el fi
rman
ın b
içim
i üz
erin
deki
etk
isi
İstih
dam
İstih
dam
hac
mi
İs
tihda
m tü
rü
Ü
cret
düz
eyle
ri ve
işe
alm
a
İş il
işki
leri
İs
tikra
r
Eg
emen
lik v
e si
yasi
öze
rkliğ
i ka
ybet
me
pota
nsiy
eli
D
ışa
bağı
mlıl
ık
B
ireys
el iş
letm
eler
in,
ekon
omin
in v
eya
kilit
se
ktör
lerin
bud
anm
ası
141 14
1 E
K 2
. Ülk
e G
rupl
arı İ
tibar
ıyla
Gel
en D
YY
Akı
mla
rı
Ülk
e G
rupl
arı İ
tibar
ıyla
Gel
en D
YY
Akı
mla
rı
Mily
ar A
BD
Dol
arı
Kay
nak:
UN
CTA
D V
eri T
aban
ı, ht
tp://
unct
adst
at.u
ncta
d.or
g/w
ds/T
able
Vie
wer
/tabl
eVie
w.a
spx?
Rep
ortId
=88,
Eriş
im: 0
9.07
.201
5
Ülk
e G
rupl
arı İ
tibar
ıyla
Gel
en D
YY
Akı
m P
ayla
rı
(Y
üzde
)
Kay
nak:
UN
CTA
D V
eri T
aban
ı, h
ttp://
unct
adst
at.u
ncta
d.or
g/w
ds/T
able
Vie
wer
/tabl
eVie
w.a
spx?
Rep
ortId
=88,
Eriş
im: 0
9.07
.2
19
70
1980
19
90
2000
20
07
2008
20
09
2010
20
11
2012
20
13
Dün
ya
13,3
54
,1
208,
2 14
15,0
20
02,0
18
18,8
12
21,8
14
22,3
17
00,1
13
30,3
14
52,0
G
eliş
miş
Eko
nom
iler
9,5
46,6
17
3,1
1142
,4
1322
,8
1032
,4
618,
6 70
3,5
880,
4 51
6,7
565,
6
Avr
o B
ölge
si
3,5
10,8
63
,5
503,
0 55
6,1
364,
4 24
3,4
317,
5 37
6,7
116,
8 19
0,7
G
eliş
mek
te O
lan
Ekon
omile
r 3,
9 7,
5 35
,0
266,
6 59
1,2
668,
8 53
2,6
648,
2 72
4,8
729,
4 77
8,4
Çin
Har
iç G
eliş
mek
te O
lan
Ekon
omile
r 3,
9 7,
5 31
,5
225,
9 50
7,6
560,
4 43
7,6
533,
5 60
0,9
608,
4 65
4,5
Y
ükse
len
Ekon
omile
r 1,
1 7,
5 19
,3
106,
3 17
5,7
150,
0 10
8,6
192,
6 20
6,5
230,
4 24
6,8
Dün
yada
ki P
ayı
1970
19
80
1990
20
00
2007
20
08
2009
20
10
2011
20
12
2013
Dün
ya
100,
0 10
0,0
100,
0 10
0,0
100,
0 10
0,0
100,
0 10
0,0
100,
0 10
0,0
100,
0
G
eliş
miş
Eko
nom
iler
71,1
86
,1
83,1
80
,7
66,1
56
,8
50,6
49
,5
51,8
38
,8
39,0
Avr
o B
ölge
si
25,9
19
,9
30,5
35
,5
27,8
20
,0
19,9
22
,3
22,2
8,
8 13
,1
G
eliş
mek
te O
lan
Ekon
omile
r 28
,9
13,9
16
,8
18,8
29
,5
36,8
43
,6
45,6
42
,6
54,8
53
,6
Çin
Har
iç G
eliş
mek
te O
lan
Ekon
omile
r 28
,9
13,8
15
,1
16,0
25
,4
30,8
35
,8
37,5
35
,3
45,7
45
,1
Y
ükse
len
Ekon
omile
r 8,
6 13
,9
9,3
7,5
8,8
8,2
8,9
13,5
12
,1
17,3
17
,0
142
142
EK 3. Çalışmada Yer Alan Ülkelerin Listesi (60 Ülke) ABD
ALMANYA
ARJANTİN
AVUSTURALYA
AVUSTURYA
BELÇİKA
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
BREZİLYA
BULGARİSTAN
ÇEK CUMHURİYETİ
ÇİN
DANİMARKA
ENDONEZYA
ESTONYA
FİLİPİNLER
FİNLANDİYA
FRANSA
GÜNEY AFRİKA
GÜNEY KORE
HIRVATİSTAN
HİNDİSTAN
HOLLANDA
HONG KONG
İNGİLTERE
İRLANDA
İSPANYA
İSRAİL
İSVEÇ
İSVİÇRE
İTALYA
İZLANDA
JAPONYA
KANADA
KATAR
KAZAKİSTAN
KOLOMBİYA
LETONYA
LİTVANYA
LÜKSEMBURG
MACARİSTAN
MALEZYA
MEKSİKA
NORVEÇ
PERU
POLONYA
PORTEKİZ
ROMANYA
RUSYA
SİNGAPUR
SLOVAKYA
SLOVENYA
ŞİLİ
TAYLAND
TAYVAN
TÜRKİYE
UKRAYNA
ÜRDÜN
VENEZÜELLA
YENİ ZELANDA
YUNANİSTAN
143
143
EK 4. Modelde Kullanılan Değişkenler (2012 Değerleri)
Kaynak: IMF, http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/weoselagr.aspx, Erişim: 04.12.2014; IMD World Competitiveness Yearbook, http://www.imd.org/news/2014-World-Competitiveness.cfm, Erişim: 22.09.2014; World Bank, http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=world-development-indicators, Erişim: 04.11.2014 * 1-10 arası endeks değeri ** 1-100 arası endeks değeri *** 1000 kişiye düşen telefon hattı sayısı
Kaynak Ülke Nüfus (Bin
kişi)GSYH (reel, milyar dolar)
Tarife Oranları
Telefon Ağı***
Kurumlar Vergisi
Toplam Vergi Yönetişim**
Finans ve Bankacılık Yeterliliği*
Elektrik Maliyeti
(Kw değeri US dolar)
İş Yapma Kolaylığı*
İşe Başlama
Gün Sayısı
ABD 314.184 16.245 3,40 444,05 35,00 46,30 85,6 5,84 0,07 5,55 6Almanya 81.918 3.428 5,48 605,07 30,20 49,35 89,3 5,09 0,15 5,56 15Arjantin 41.028 475 12,52 235,22 35,00 107,78 39,7 3,52 - 1,88 26Avustralya 22.906 1.555 2,69 454,26 30,00 47,04 93,1 7,54 - 5,53 2Avusturya 8.466 395 5,48 396,86 25,00 52,38 93,6 5,61 - 5,04 25Belçika 11.095 483 5,48 419,00 33,99 57,46 87,9 5,44 0,13 3,94 4Birleşik Arap Emirlikleri 8.768 384 4,71 213,73 0,00 14,90 66,4 6,20 0,09 7,41 8Brezilya 198.361 2.248 13,52 223,03 25,00 68,29 53,6 7,28 - 2,52 119Bulgaristan 7.282 51 5,48 293,07 10,00 27,68 58,3 4,74 0,10 3,36 18Çek Cumhuriyeti 10.505 196 5,48 198,63 19,00 48,07 77,0 6,80 0,14 4,47 20Çin 1.354.040 8.229 - 201,99 25,00 63,74 35,1 4,66 - 5,35 33Danimarka 5.581 315 5,48 434,33 25,00 26,96 94,8 6,62 0,10 6,19 6Endonezya 244.468 878 7,00 153,86 25,00 32,16 38,1 6,00 - 4,78 47Estonya 1.340 22 5,48 347,24 21,00 49,40 80,3 7,08 0,10 6,57 7Filipinler 95.800 250 6,20 40,73 30,00 44,53 40,4 6,67 - 3,88 36Finlandiya 5.427 247 5,48 164,46 24,50 39,84 98,3 7,43 0,10 6,68 14Fransa 63.409 2.613 5,48 614,52 33,33 64,72 84,0 5,29 0,12 4,77 7Güney Afrika 51.069 382 7,58 76,95 28,00 30,10 57,9 7,54 - 3,96 19Hindistan 1.227.193 1.859 13,72 25,13 32,45 62,82 39,8 6,85 0,12 4,00 27Hırvatistan 4.402 56 4,98 379,22 20,00 19,79 64,0 4,57 - 2,23 9Hollanda 16.754 770 5,48 429,70 25,00 39,30 95,8 6,34 0,11 6,02 5Hong Jong 7.178 263 0,00 612,93 16,50 22,94 87,8 8,25 0,13 8,53 3İngiltere 63.244 2.484 5,48 528,76 25,00 33,98 87,4 4,88 0,13 4,92 13İrlanda 4.585 211 5,48 438,77 12,50 25,65 90,1 4,81 0,15 6,88 10İspanya 46.163 1.323 5,48 418,67 30,00 58,64 74,7 3,78 - 4,18 28İsrail 7.701 258 5,74 470,18 25,00 29,87 68,2 7,26 0,11 5,40 21İsveç 9.556 524 5,48 438,33 26,30 52,00 97,5 6,92 0,09 6,95 16İsviçre 8.002 631 6,53 564,84 21,17 29,05 97,3 7,57 0,13 7,44 18İtalya 60.821 2.014 5,48 354,01 27,50 65,78 66,3 4,53 0,29 3,41 6İzlanda 320 14 5,47 552,38 20,00 29,89 91,0 4,73 0,03 4,69 5Japonya 127.611 5.938 4,63 504,72 42,05 49,66 85,5 5,21 0,19 4,65 23Kanada 34.827 1.821 4,35 506,54 26,50 24,34 94,0 8,06 - 6,34 5Katar 1.837 192 4,71 192,35 10,00 11,28 72,8 5,48 0,02 6,25 9Kazakistan 16.912 204 9,50 268,04 20,00 28,65 30,1 5,94 - 5,20 19Kolombiya 46.598 370 8,78 130,14 33,00 76,02 43,2 4,73 - 4,00 13Kore 50.004 1.130 13,34 614,24 22,00 27,89 72,1 5,40 - 4,08 7Letonya 2.042 28 5,48 243,15 15,00 43,09 70,2 5,50 - 5,02 20Litvanya 3.008 42 5,48 223,08 28,80 20,66 73,4 7,08 0,11 5,75 19Lüksemburg 537 55 5,48 509,22 - 35,89 96,2 . 0,17 - 16Macaristan 9.932 125 5,48 296,77 19,00 49,68 70,2 4,53 0,13 3,38 5Malezya 29.457 305 6,50 156,94 25,00 36,32 60,7 7,56 0,09 7,16 6Meksika 117.055 1.184 7,84 167,30 30,00 53,71 48,0 5,43 0,11 4,89 9Norveç 5.038 500 8,03 279,55 28,00 40,66 97,1 7,67 0,06 5,97 7Peru 30.474 200 - 113,90 30,00 36,40 44,3 6,49 - 4,76 26Polonya 38.538 490 5,48 155,69 19,00 41,61 76,4 5,80 0,11 3,48 32Portekiz 10.602 212 5,48 429,85 26,50 42,26 77,6 5,40 0,15 4,47 5Romanya 21.336 169 5,48 213,75 16,00 42,88 54,3 4,41 - 2,90 10Rusya 141.924 2.004 9,95 301,42 20,00 50,72 26,7 4,46 - 2,13 18Şili 17.403 266 5,98 187,56 18,50 27,70 83,1 7,78 0,13 6,98 8Singapur 5.312 284 0,20 374,79 17,00 27,14 90,5 8,15 - 8,36 3Slovakya 5.404 91 5,48 178,99 19,00 47,22 73,7 6,00 0,17 3,76 16Slovenya 2.055 45 5,48 398,88 20,00 32,46 77,1 3,00 0,12 3,36 6Tayland 67.892 366 - 95,12 23,00 29,80 44,3 7,18 - 5,88 29Tayvan 23.316 475 6,06 686,85 17,00 35,03 78,7 7,17 0,09 6,79 10Türkiye 74.885 788 - 187,30 20,00 40,16 50,8 7,30 0,15 5,70 6Ukrayna 45.453 176 4,46 267,56 21,00 54,89 30,6 3,43 - 2,12 22Ürdün 6.397 31 10,89 61,98 30,00 28,92 48,5 6,04 - 6,04 12Venezüella 29.517 381 13,33 255,33 34,00 61,69 10,9 3,96 - 0,92 144Yeni Zelanda 4.440 170 2,05 421,54 28,00 34,65 98,0 6,82 0,09 6,10 1Yunanistan 11.290 249 5,48 490,91 20,00 43,97 58,5 3,97 0,13 2,23 11
144144
EK 5. Yeni Teşvik Sistemine Göre Bölgeler
Ankara Adana Balıkesir Afyonkarahisar Adıyaman Ağrı
Antalya Aydın Bilecik Amasya Aksaray ArdahanBursa Bolu Burdur Artvin Bayburt Batman
Çanakkale
(Bozcaada & Gökçeada hariç)
İstanbul Denizli Karabük Çorum Erzurum Bitlis
İzmir Edirne Karaman Düzce Giresun Diyarbakır
Kocaeli Isparta Manisa Elazığ Gümüşhane Hakkari
Muğla Kayseri Mersin Erzincan Kahramanmaraş Iğdır
Kırklareli Samsun Hatay Kilis Kars
Konya Trabzon Kastamonu Niğde Mardin
Sakarya Uşak Kırıkkale Ordu Muş
Tekirdağ Zonguldak Kırşehir Osmaniye Siirt
Yalova Kütahya Sinop Şanlıurfa
Malatya Tokat Şırnak
Nevşehir Tunceli Van
Rize Yozgat Bozcaada & Gökçeada
Sivas
Eskişehir Gaziantep Bartın Çankırı Bingöl
Bölge 1 Bölge 2 Bölge 3 Bölge 4 Bölge 5 Bölge 6
145145
EK 6. Modelde Yer Alan Ülkelerin Türkiye’ye Yaptıkları DYY’lerin Potansiyel ve Gerçekleşme Değerleri (2001-2012 Ortalama Değerleri, Milyon Dolar)
Kaynak: Yazar tarafından hesaplanmıştır.
Kaynak Ülke Gerçekleşen DYY/Potansiyel DYYOrtalama Gerçekleşen
DYYOrtalama Potansiyel
DYY ABD 1,144 710,833 621,371Almanya 0,811 457,583 564,293Arjantin 0,000 0,000 3,735Avustralya 0,240 14,083 58,770Avusturya 6,132 717,833 117,071Belçika 7,077 610,167 86,219Birleşik Arap Emirlikleri 6,664 313,000 46,970Brezilya 1,382 45,250 32,745Bulgaristan 0,044 2,333 53,034Çek Cumhuriyeti 1,051 45,667 43,467Çin 0,027 1,417 52,139Danimarka 0,238 23,333 97,880Endonezya 0,100 0,833 8,301Estonya 0,029 0,167 5,694Filipinler 0,000 0,000 3,255Finlandiya 0,387 26,750 69,207Fransa 1,502 507,833 338,072Güney Afrika 0,005 0,083 16,780Hindistan 0,239 8,417 35,258Hırvatistan 0,000 0,000 17,297Hollanda 8,082 1398,250 173,014Hong Jong 0,884 23,917 27,057İngiltere 1,436 550,833 383,707İrlanda 0,622 34,167 54,954İspanya 2,429 361,833 148,938İsrail 0,453 30,667 67,743İsveç 0,186 19,917 107,286İsviçre 0,816 130,167 159,585İtalya 0,680 172,000 252,934İzlanda 0,037 0,167 4,480Japonya 0,270 71,667 264,989Kanada 0,246 34,500 140,070Katar 0,830 22,833 27,502Kazakistan 12,373 56,750 4,587Kolombiya 0,000 0,000 3,865Kore 0,588 36,417 61,899Letonya 1,039 6,250 6,017Litvanya 0,147 1,750 11,887Lüksemburg 28,707 544,833 18,979Macaristan 0,045 1,667 36,880Malezya 3,878 42,917 11,068Meksika 0,000 0,000 18,407Norveç 0,315 29,417 93,298Peru 0,000 0,000 2,778Polonya 0,025 2,083 83,724Portekiz 1,797 63,250 35,196Romanya 0,036 1,333 37,069Rusya 2,700 214,833 79,568Şili 0,000 0,000 13,641Singapur 0,645 14,167 21,980Slovakya 0,053 1,167 22,102Slovenya 0,014 0,250 17,520Tayland 0,146 1,333 9,122Tayvan 0,022 0,667 30,135Ukrayna 0,000 0,000 8,675Ürdün 2,098 12,500 5,958Venezüella 0,000 0,000 0,477Yeni Zelanda 0,000 0,000 10,644Yunanistan 2,144 555,250 258,991
146146
KAYNAKÇA
ANDERSON, James, “A Theoretical Foundation for the Gravity Equation”, The American Economic Review, Vol. 69, pp. 106-16, 1979.
ATA, Sezai, “Türkiye’nin İhracat Potansiyeli: Çekim Modeli Çerçevesinde Bir İnceleme”, (Devlet Planlama Teşkilatı Planlama Uzmanlığı Tezi), Ankara, 2010.
BERGSTRAND, Jeffrey H., “The Gravity Equation in International Trade: Some Microeconomic Foundations and Empirical Evidence”, Review of Economics and Statistics, Vol. 67 No. 3, pp. 474-481, 1985.
BERGSTRAND, J. H., P. EGGER, “A Knowledge-And-Physical-Capital Model of International Trade Flows, Foreign Direct Investment, and Multinational Enterprises”, Journal of International Economics, Vol. 73, No:2, 2007, pp. 278-308.
BERGSTRAND, J. H., P. EGGER, “Gravity Equations and Economic Frictions in the World Economy. Palgrave Handbook of International Trade”, Palgrave-Macmillan Press, forthcoming, 2011, pp. 532-571
BEVAN A. A., S. ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investments into European Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004, pp. 775–787
BJORKLUND, A. (ed.), Yearbook on International Investment Law and Policy 2012-2013, Oxford University Press, 2014
BRENTON P., F. D. MAURO, M. LUCKE, “Economic İntegration and FDI: An Empirical Analysis of Foreign Investments in The EU and in Central and Eastern Europe”, Empirica, Vol. 26, No. 2, 1999, pp. 95–121
BUCH C. M., R. M. KOKTA, D. PIAZOLO, “Foreign Direct Investment in Europe: Is there Redirection form the South to the East?, Journal of Comaparative Economics, Vol. 31, No. 1, 2003, pp. 94–109
BURGER, M., F. VAN OORT ve G. J. LINDERS, “On the Specification of the Gravity Model of Trade: Zeros, Excess Zeros and Zero-inflated Estimation”, Spatial Economic Analysis, Vol. 4, No. 2, 2009, pp. 167-190.
Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Belçika Ülke Raporu, Bursa, 2014
Çevrimiçi, http://www.btso.org.tr/databank/countryreport/25-belcika.pdf, Erişim tarihi: 22.12.2014
CAREY, H. C., Principles of Social Science, JB Lippincott & Company., Vol. 3, London, 1859
CASTRO, Francisco B., “Foreign Direct Investment in the European Periphery: The Competitiveness of Portugal”, (The University of Leeds Phd Research), 2000
ÇİNKO, Levent, “Doğrudan Yabancı Sermaye Hareketlerinin Makro Ekonomik Etkisi”, Marmara Üni. İİBF Dergisi, Cilt XXVI, Sayı 1, 2009, ss. 117-131
147147
DAVİES, Ken, “China Investment Policy”, OECD Working Paper, 2013/01.
DEARDORFF, Alan, “Determinants of Bilateral Trade: Does Gravity Work in a Neoclassical World”, The Regionalization of The World Economy, University of Chicago Press, No. 5377, 1998, pp. 7-32.
DICKEN, Peter, Global shift : Reshaping The Global Economic Map in The 21st Century, 4th ed., Sage Publications, London, 2003
DUNNIG, J. H., S. M. LUNDAN, Multinational Enterprises and The Global Economy. 2nd ed., Cheltenham, UK ; Northampton, MA: Edward Elgar, 2008
DUTTA, Bholanath. Entrepreneurship Management (Text and Cases), Excel Books India, 2009.
EGGER, P., On The Problem of Endogenous Unobserved Effects in The Estimation of Gravity Models, Journal of Economic integration, Vol.19, No. 1, 2004, pp.182-191.
EGGER, P., “On the Role of Distance for Bilateral Trade”, The World Economy, Vol. 31, Issue 5, 2008, pp. 653-662.
EGGER P., PFFAFFERMAYR M., “Distance, Trade and FDI: A Hausman-Taylor SUR Approach”,Journal of Applied Econometrics, Vol. 19, No. 1, 2004a, pp. 227–246
EGGER P., PFFAFFERMAYR M, “The Impact of Bilateral Investment Treaties on Foreign Direct Investment”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004b, pp. 788–804 ERÇAKAR M.E., KARAGÖL E.T., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar”, SETA/Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Analiz, Sayı 33, 2011.
ERDİLEK, A., “Türkiye’nin Osmanlı’dan Günümüze Kadar Uzanan Doğrudan Yabancı Yatırım Ortamına ve Politikalarına Tarihsel Bir Bakış”, Mufad Journal, Sayı 30, Nisan 2006, ss. 16-35
EUROPEAN COMMISSION, Reaping The Benefits of Globalization, European Competitiveness Report, Luxembourg, 2012
FOLFAS, P., “FDI Between EU Member States: Gravity Model and Taxes”, Warsaw: Warsaw School of Economics–Institute of International Economics, 2011
FRATIANNI M., “The Gravity Equation in International Trade”, Handbook of International Business, Oxford University Press, 2007.
G 20 Summit on Financial Markets and the World Economy, 15 November 2008.
G 20 London Summit: Official Communique The Leader’s Statement, 2 April 2009.
HANSON, G. H., “Should Countries Promote Foreign Direct Investment?”, United Nations Conference on Trade and Development, United Nations Center for International Development, G -24 Discussion Paper Series, No. 9, February 2001
148148
HEAD, K., J. RIES, “FDI as an Outcome of the Market for Corporate Control: Theory and Evidence”, Journal of International Economics, Vol. 74, Issue 1, 2008, pp. 2-20.
HELPMAN, E., MELİTZ, M., RUBINSTEIN, Y., "Trading Partners and Trading Volumes" Harvard University, 2006.
HONDA, J., VERDIER, G. and DABLA-NORRIS, E., “FDI flows to low-income countries: Global drivers and growth implications”, International Monetary Fund Working Paper, 2010.
IMF, Balance of Payments and International Investment Position Manual Sixth Edition, 2009
KLEINERT, J., TOUBAL, F., “Gravity for FDI”, Review of International Economics, Wiley Blackwell, Vol. 18, Issue 1, 2010, pp. 1-13.
KUMAR A., ZAJC K., 2003, “Foreign Direct Investment and Changing Trade Patterns: The Case of Slovenia”, Economic and Business Review for Central and South-Eastern Europe, Vol. 5, No. 3, 2003, pp. 201–219
LEWER, J. J., VAN DEN BERG, H., “Religion and International Trade: Does the Sharing of a Religious Culture Facilitate the Formation of Trade Networks?”, American Journal of Economics and Sociology, Vol. 66, No. 4, 2007.
LIPSEY, R. E. “Foreign direct investment and the operations of multinational firms: Concepts, history, and data” National Bureau of Economic Research, No. 8665, 2001.
LOEWENDAHL, H., ERTUGAL LOEWENDAHL E., “Turkey's Performance in Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU Enlargement”, Center For European Policy Studies, Working Documents, No. 157, November 2000.
MARKUSEN, J. R., Multinational Firms and The Theory of The International Trade, MIT Press, 2004
MEYER K.E., S. ESTRIN, “Brownfield Entry in Emerging Markets”, Journal of International Business Studies, Vol. 32, No. 3, 2001, pp. 575-584
MILNER C., REED G., TALERNSGRİ P., “Foreign Direct Investment and Vertical Integration of Production by Japanese Multinationals in Thailand”, Journal of Comparative Economics, Vol. 32, No. 4, 2004, pp. 805–821
NARİN, G., “Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Özellikleri ve Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Olası Etkileri”, (Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2011
OECD, “Main Determinants and Impact of Foreign Direct Investment on China’s Economy”, Working Papers 2000/04
OECD Working Papers on International Investment 2010/03, OECD's FDI Restrictiveness Index, Update, 2010.
OECD, Economic and Development Review Committee, 2014 Economic Review-Turkey, May, 2014.
149149
PANIAGUA, J., “FDI Gravity Equation: Models, Estimations and Zeros”, Catholic University of Valencia, 2011.
PORTES R., REY H., “The Determinants of Cross-Border Equity Flows”, Journal of International Economics, Vol. 65, No. 2, 2005, pp. 269–296
PROTSENKO, A., Vertical and Horizontal Foreign Direct Investments in Transition Countries (LMU Doctoral dissertation, lmu)., Munich, 2004.
RAZIN, A., SADKA, E., & TONG, H., Bilateral FDI flows: Threshold barriers and productivity shocks. CESifo Economic Studies, Vol.54, No. 3, 2008, pp. 451-470.
ROBERTO B., “Acquisition Versus Greenfield Investments: the Location of Foreign Manufactures in Italy”, Regional Science and Urban Economics, Vol. 34, No. 1, 2004, pp. 3–25.
ROSE, Andrew, “Does a Currency Union Affect Trade? The Time Series Evidence”, National Bureau of Economic Research, Working Paper Series, No. 8396, 2001.
ROSE, A., M. SPIEGEL, “National Money as a Barrier to International Trade: The Real Case for Currency Union”, The American Economic Review, Vol. 91, No. 2, 2001, pp. 386-39.SEYİDOĞLU, Halil, Uluslararası İktisat Teori, Politika ve Uygulama, İstanbul, 2009
STONE S. F., JEON B. N., “Gravity-Model Specification for Foreign Direct Investment: A Case of Asia-Pacific Economies”, The Journal of Business and Economic Studies, Vol. 5, No. 1, 1999, pp. 33–42
ŞEN, A., SARAY, M.O., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye Etkisi: Panel Veri Analizi”, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Prof.Dr. Alaeddin Yavaşça Özel Sayısı, 2010, ss. 22-30.
ŞENER, S., KILIÇ, C., “Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Yabancı Sermaye”, Bilgi Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2008, ss. 22-49
TALAMO, G. “Institution, FDI and The Gravity Model”, Institutional and Social Dynamics, 2007, pp. 25-27.
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara, 1963
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972), Ankara, 1968
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), Ankara, 1973
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Ankara, 1979
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Ankara, 1985
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), Ankara, 1990
150150
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1996
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Doğrudan Yabancı Sermaye Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2000
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2001T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2007
T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Ankara, 2014
T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu, Ankara, Mayıs 2006
T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2006 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2007
T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2007 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2008
T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2008 Yılı Raporu, Ankara, Haziran 2009
T.C. Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2012 Yılı Raporu, Ankara, Ekim 2013
T.C. Ekonomi Bakanlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni, Ankara, Aralık 2014
T.C. Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014 - 2018) İş Ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi Programı Eylem Planı, Ankara, 2014
TCMB, Türkiye’nin Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu Altıncı El Kitabı’na Geçiş Süreci Hakkında Açıklama, İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğü, Ağustos 2014.
TE VELDE, D. W (Ed)., Foreign Direct Investment, Inequality and Poverty: Experiences and Policy Implications, Overseas Development Institute, 2004
TSENG, Wanda, Zebregs, Harm, “Foreign Direct Investment in China: Some Lessons for Other Countries”, IMF Policy Discussion Paper, PDP/02/3 2002.
Türkiye İstatistik Kurumu, Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri Bülteni, Sayı 16196, 2014, çevrimiçi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16196, 11.01.2015
UNCTAD, World Investment Report: Transnational Corporations As Engines of Growth, Overview, New York and Geneva,1992
UNCTAD, World Investment Report: Transnational Corporations and Competitiveness, Overview, New York and Geneva,1995
UNCTAD, World Investment Report: Trends and Determinants, New York and Geneva,1998
151151
UNCTAD, World Investment Report: Foreign Direct Investment and the Challenge of Development, Overview, New York and Geneva,1999
UNCTAD, World Investment Report: Cross-border Mergers and Acquisitions and Development, Overview, New York and Geneva, 2000
UNCTAD, World Investment Prospects Survey 2008 – 2010, New York and Geneva, 2008
UNCTAD, Assessing The Impact of The Current financial and Economic Crisis on Global FDI Flows, April 2009.
UNCTAD, World Investment Report: Towards a New Generation of Investment Policies, New York and Geneva, 2012UNCTAD, World Investment Report: Global Value Chains: Investment and Trade for Development, New York and Geneva, 2013
YAVAN N., KARA H., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Bölgesel Dağılışı”, Coğrafi Bilimler Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 2003, ss. 19-42
YILMAZ, Ö., KAYA, V., AKINCI, M., “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik Büyümeye Etkisi (1980-2008)”, Atatürk Üni. İİB Dergisi, Cilt 25, Sayı 3-4, 2011, çevrimiçi,
<http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniiibd/article/view/1025006421>
YÜKSELER, Z., “Makro Ekonomik Hesaplar ve Ödemeler Dengesi”, Devlet Planlama Teşkilatı, Haziran, 1998
ZHANG Ning, “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Impacts”, the University of Exeter, September 2011.
Yararlanılan İnternet Kaynakları ATKearney, http://www.atkearney.com/, 17.12.2014
Bileşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, www.unctad.org, 18.12.2014
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, www.deik.org.tr, 03.02.2015
Ekonomi Bakanlığı, www.ekonomi.gov.tr, 23.02.2015
Fortune 500, 2014, http://fortune.com/fortune500/, 17.12.2014
IMD World Competitiveness Center, http://www.imd.org/wcc/, 22.09.2014
International Monetary Fund, www.imf.org, 04.12.2014
Kalkınma Bakanlığı, www.kalkinma.gov.tr, 17.02.2015
Milken Institute, Küresel Fırsat Endeksi, www.globalopportunityindex.org, 10.12.2014
Netherlands Foreign Investment Agency, www.nfia.nl/why_invest_in_holland.html, 10.12.2014
Organisation for Economic Cooperation and Development, www.oecd.org, 04.12.2014
Research and Expertise on The World Economy, www.cepii.fr/, 28.08.2014
152152
T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, http://www.invest.gov.tr, 14.07.2015
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, www.tcmb.gov.tr/, 17.04.2015
Türkiye İstatistik Kurumu, www.tuik.gov.tr, 17.02.2015
World Bank Group Investment Climate, www.wbginvestmentclimate.org, 22.02.2015
World Bank, International Finance Corporation, www.ifc.org, 22.02.2015
World Bank, www.worldbank.org, 04.11.2014
World Economic Forum, www.weforum.org, 08.02.2015
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, www.yoikk.gov.tr/, 10.02.2015
153
DİZİN
AB, 11 ABD, 8, 10, 11, 23, 27, 50, 52, 60, 66,
82, 107, 109, 115, 116, 117, 123, 125, 128, 130, 145
Almanya, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 105,
107, 109, 117, 118, 119, 128 Avusturya, 8, 10, 109, 113, 114, 115 Belçika, 8, 10, 52, 109, 119, 120, 121,
125, 128, 149 Çekim Modeli, 4, 9, 83, 149 Doğrudan yabancı yatırım, 4 DYY, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,
16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 61, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 79, 82, 84, 85,86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 98, 100, 101, 102, 103, 104, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 114,
116, 117, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 143, 148
Fransa, 8, 10, 50, 52, 53, 107, 109, 114,
125, 126, 128 Hollanda, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 107,
109, 111, 113, 125, 128 İngiltere, 8, 10, 27, 50, 52, 53, 107, 109,
112, 121, 122, 123, 125, 128 İspanya, 8, 11, 52, 53, 109, 126, 127,
128 Lüksemburg, 8, 10, 53, 109, 123, 124 Onuncu Kalkınma Planı, 4, 13, 139, 153 Potansiyel Yatırım, 4, 10, 11, 113, 115,
117, 119, 121, 123, 124, 125, 126, 127
Sürdürülebilir kalkınma, 4, 59, 107 Yunanistan, 8, 10, 109, 124, 125, 128
153153
DİZİN
AB, 11 ABD, 8, 10, 11, 23, 27, 50, 52, 60, 66,
82, 107, 109, 115, 116, 117, 123, 125, 128, 130, 145
Almanya, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 105,
107, 109, 117, 118, 119, 128 Avusturya, 8, 10, 109, 113, 114, 115 Belçika, 8, 10, 52, 109, 119, 120, 121,
125, 128, 149 Çekim Modeli, 4, 9, 83, 149 Doğrudan yabancı yatırım, 4 DYY, 4, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,
16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 55, 56, 57, 59, 60, 61, 64, 65, 66, 67, 68, 70, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 79, 82, 84, 85,86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 98, 100, 101, 102, 103, 104, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 114,
116, 117, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 143, 148
Fransa, 8, 10, 50, 52, 53, 107, 109, 114,
125, 126, 128 Hollanda, 8, 10, 27, 52, 53, 104, 107,
109, 111, 113, 125, 128 İngiltere, 8, 10, 27, 50, 52, 53, 107, 109,
112, 121, 122, 123, 125, 128 İspanya, 8, 11, 52, 53, 109, 126, 127,
128 Lüksemburg, 8, 10, 53, 109, 123, 124 Onuncu Kalkınma Planı, 4, 13, 139, 153 Potansiyel Yatırım, 4, 10, 11, 113, 115,
117, 119, 121, 123, 124, 125, 126, 127
Sürdürülebilir kalkınma, 4, 59, 107 Yunanistan, 8, 10, 109, 124, 125, 128