tÜrkİye’de yoksulluk ve yoksullukla mÜcadele · 1. gİrİŞ son yıllarda sosyal bi-...

15
1. GİRİŞ S on yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı- ralarında yer almaya başlayan yoksulluk konusu, aslında insan- lık tarihi kadar eski bir konudur. Hatta bir bakıma insanlık tarihi yoksullukla mücadele tarihidir. Yoksulluğu yenmek ve yoksulla- rın refah düzeylerini arttırmak, her dönemde kamu politikaları- nın başlıca amacı olmuştur. Ta- rihsel süreçte kapsamı ve içeriği değişmekle birlikte, yoksulluk konusu gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin ortak sorunu olmaya devam etmekte- dir. Günümüzde yoksulluk tartış- maları ağırlıklı olarak iki temel eksende gelişmektedir. Bunlar- dan ilki, yoksulluğun kavramlaş- tırılması ve ölçülmesi çabaları, bir diğeri de yoksullukla müca- deledir. 90’lı yıllardan itibaren yoksulluğun küresel bir sorun olarak algılanmaya başlanma- sıyla, hem bu kavramlaştırma ve ölçme çabalarına hem de yoksullukla mücadele stratejile- rinin geliştirilmesine uluslararası kuruluşların da yoğun bir biçim- de katkı vermeye başladıkları gözlenmektedir. 2. YOKSULLUĞUN TANIMLANMASI VE ÖLÇÜLMESİ Yoksulluk nedir? sorusuna verilebilecek birçok yanıt bu- lunabilir. Yoksulluk; “açlıktır”, “eğitimsizliktir”, “barınacak bir evinin olmamasıdır”, “hasta ol- mak ve tedavi olamamaktır”, “hiçbir işinin olmaması ya da iyi bir işe sahip olamamaktır”, “kirli suyun sebep olduğu hastalık ne- Doç. Dr. Naci GÜNDOĞAN ANADOLU ÜNiVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE asodosya ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 42

Upload: others

Post on 19-Jun-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

1. GİRİŞ

Son yıllarda sosyal bi-limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-

ralarında yer almaya başlayan yoksulluk konusu, aslında insan-lık tarihi kadar eski bir konudur. Hatta bir bakıma insanlık tarihi yoksullukla mücadele tarihidir. Yoksulluğu yenmek ve yoksulla-rın refah düzeylerini arttırmak, her dönemde kamu politikaları-nın başlıca amacı olmuştur. Ta-rihsel süreçte kapsamı ve içeriği değişmekle birlikte, yoksulluk konusu gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin ortak sorunu olmaya devam etmekte-dir.

Günümüzde yoksulluk tartış-maları ağırlıklı olarak iki temel eksende gelişmektedir. Bunlar-dan ilki, yoksulluğun kavramlaş-tırılması ve ölçülmesi çabaları, bir diğeri de yoksullukla müca-deledir. 90’lı yıllardan itibaren yoksulluğun küresel bir sorun olarak algılanmaya başlanma-sıyla, hem bu kavramlaştırma ve ölçme çabalarına hem de yoksullukla mücadele stratejile-rinin geliştirilmesine uluslararası kuruluşların da yoğun bir biçim-de katkı vermeye başladıkları gözlenmektedir.

2. YOKSULLUĞUN TANIMLANMASI VE ÖLÇÜLMESİ

Yoksulluk nedir? sorusuna verilebilecek birçok yanıt bu-lunabilir. Yoksulluk; “açlıktır”, “eğitimsizliktir”, “barınacak bir evinin olmamasıdır”, “hasta ol-mak ve tedavi olamamaktır”, “hiçbir işinin olmaması ya da iyi bir işe sahip olamamaktır”, “kirli suyun sebep olduğu hastalık ne-

Doç. Dr. Naci GÜNDOĞANANADOLU ÜNiVERSİTESİİKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200842

Page 2: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

mileri yoksulluğu, “sistemin yapısından ve işleyişinden kaynaklanan güç ve servet dağılımındaki eşitsizliğin bir sonucu” olarak görürken; kimileri ise, “yoksul olarak tanımlanan kişilerin, eğitim-sizlik, beceri ve kapasite gibi bireysel nitelik ve yetenek-lerinin düşüklüğü nedeniyle ortaya çıkan fırsatlardan ya-rarlanamama durumu” ola-rak tanımlamaktadır. Bu iki yaklaşım da yoksulluğu, onu doğuran nedenler üzerinden tanımlamaya yöneliktir.

Literatürde farklı yoksulluk türlerini ifade eden, mutlak yoksulluk (absolute poverty), göreli yoksulluk (relative po-verty), insani yoksulluk (hu-

man poverty) gibi çeşitli tanımlamala-ra rastlamak müm-kündür. Mutlak yok-sulluk, hanehalkı veya bireyin yaşa-mını sürdürebilecek asgari refah düzeyi-ni yakalayamaması durumudur. Daha çok azgelişmiş ve gelişmekte olan ül-kelerde görülür. Mutlak yoksullu-ğun ölçülmesinde, bireylerin yaşam-larını sürdürebil-meleri için gerekli olan asgari tüketim ihtiyaçlarının be-lirlenmesi gerekir. Ulusal bir yoksulluk sınırı belirleyen ge-

lişmekte olan ülkeler, bunu belirlerken genellikle gıda yoksulluğu metodunu kul-lanırlar. Gıda yoksulluğunu ölçmede ise, temel ihtiyaçla-rın maliyeti, gıda enerjisi ve gıda paylaşımı gibi üç farklı yaklaşımdan söz edilebilir. Ulusal yoksulluk sınırlarının yanında uluslararası karşı-laştırma yapabilmek amacıy-la Dünya Bankası tarafından belirlenen 1 ya da 2 dolarlık yoksulluk sınırlarından da yararlanılmaktadır.

deniyle çocuğunu kaybetmektir”, “gelecek korkusuyla yaşamak ve çocuklarının geleceğinden endi-şe duymaktır”, “umutsuzluktur”, “eşitsizliktir”, “özgür olamamak-tır”, “siyasal yaşama katılama-maktır”.

Yoksulluk çok yönlü ve kar-maşık yapısı sebebiyle tanım-lanması güç olan bir kavramdır. Bunun yanında, her dünya görü-şünün yoksulluk olgusuna farklı yaklaşması, yoksulluğun tanımı konusunda bir uzlaşma sağlan-masını da güçleştirmektedir. Ki-

Yoksulluk nedir? sorusuna verilebilecek bir çok yanıt bulunabilir. Yoksulluk; “açlıktır”, “eğitimsizliktir”, “barınacak bir evinin olmamasıdır”, “hasta olmak ve tedavi olamamaktır”, “hiçbir işinin olmaması ya da iyi bir işe sahip olamamaktır”, “kirli suyun sebep olduğu hastalık nedeniyle çocuğunu kaybetmektir”

Göreli yoksulluk kavramı ise, insanın bir toplumsal varlık olmasından yola çık-maktadır. Buna göre yoksul-luk sadece kaynaklara erişe-meme ve yaşamı sürdürme meselesi değildir. Yoksulluk, kişi ya da hanehalkının, için-de yaşadığı toplum tarafın-dan kabul edilen asgari bir yaşam düzeyine sahip olup olmadığı ile alakalı bir konu-dur. Bu nedenle göreli yok-sulluk kavramı farklı grupla-rın sahip olduğu mutlak gelir düzeyinden daha ziyade ge-lir ve refahın dağılımındaki farklılıklara odaklanır. Başka bir ifade ile, göreli yoksulluk kavramı, yoksul hanehal-kı veya birey ile o toplumda yaşayan ve mevcut koşullara göre ortalama bir gelire sa-hip olan hanehalkı veya birey arasındaki gelir kaynaklarına sahip olma kabiliyeti arasın-daki farkı ifade eder1. Dola-yısıyla, göreli yoksullukta, yaşadıkları toplumda kabul edilebilir bir hayat standardı-nın altında yaşayanlar yoksul olarak kabul edilir. Bundan dolayı da, göreli yoksulluk ülkeden ülkeye değişir. Gö-reli yoksulluğun ölçümünde refah ölçüsü olarak gelir ya da tüketim düzeyi seçilebilir. Toplam geliri belirli bir mik-tarın altında olanlar yoksul olarak kabul edilir. Örneğin AB’de, medyan gelirinin yüz-de 60’ının altında bir gelire sahip olanlar göreli yoksul kabul edilirler. Türkiye İsta-tistik Kurumu (TÜİK) ise, har-cama esaslı göreli yoksulluk sınırını, eşdeğer fert başına tüketim harcaması medyan değerinin yüzde 50’si olarak tanımlamaktadır.

Birleşmiş Milletler Kalkın-ma Programı (UNDP) da yok-sulluğun kavramlaştırılması çabalarına, hem yoksulluk kavramı etrafındaki tartış-maları hem de yoksulluğun ölçülmesi yaklaşımlarını ge-nişleterek katkıda bulunmuş-tur. UNDP’nin 1997 İnsani Gelişme Raporu ile ilk defa

1) Recep Dumanlı, “Yoksulluk Kavramı, Ölçülmesi ve Gelir Dağılımı İlişkileri”, Yeni Türkiye, 1995/6.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 43

Page 3: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

gelirle yaşamını sürdürmek durumundadır. Bu tablo dünya-nın bazı bölgelerinde çok daha vahimdir. Özellikle, Sahra altı Afrika ve Güney Asya bölgeleri yoksulluğun en yıkıcı olduğu bölgeler olarak göze çarpmaktadır. (Bkz. Tablo 1).

Tablo 1- Bölgesel Yoksulluk Oranları

Bölge

Yoksulluk Oranı (Günlük1$)

Yoksulluk Oranı (Günlük 2$)

1981 1990 1999 2004 1981 1990 1999 2004

Dünya 40,6 28,7 22,3 18,4 67,1 60,8 54,4 47,7

Doğu Asya & Pasifik

57,7 29,8 15,5 9,0 84,8 69,7 49,3 36,6

Avrupa& Merkez Asya

3 2 18 4 4,6 4,3 18,6 9,8

Latin Amerika & Karayipler

10,8 10,2 9,7 8,6 28,4 26,2 25,3 22,2

Orta Doğu & Kuzey Afrika

5,1 2,3 2,1 1,5 29,2 21,7 23,6 19,7

Güney Asya 51,6 43,3 35,8 32,0 89,1 85,7 80,8 77,7

Sahra Altı Afrika 42,3 46,7 45,8 41,1 74,5 77,1 75,8 72,0

Kaynak: Worldbank, World Development Indicators, 2007, s.63.

Aslında dünyamızın karşı karşıya bulunduğu yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği sorununun vahametini aşağıda su-nulan bazı dünya gerçeklerine2 baktığımızda tüm açıklığı ile görmek mümkün olacaktır:

- “Dünyanın yarısı -yaklaşık 3 milyar insan- günlük 2 dola-rın altında bir gelirle yaşıyor.”

- “Dünyanın en yoksul 48 ülkesinin gayrisafi milli hasılası dünyanın en zengin 3 insanının servetlerinin toplamından daha az.”

- “Yaklaşık 1 milyar insan 21. yüzyıla bir kitabı okuyamadan ya da ismini bile yazamadan girdi.”

- “Dünyada her yıl silahlara harcanan paranın yüzde 1’in-den daha azı ile bütün çocuklar okula gidebilirlerdi.”

- “Dünyanın en zengin ülkesi, endüstrileşmiş ülkeler içinde zengin-yoksul arasındaki farkın en büyük olduğu ülke.”

- “Gelişmiş ülkelerdeki nüfusun yüzde 20’si dünyadaki mal-ların yüzde 86’sını tüketiyor.”

- “Bir kaç yüz milyarderin serveti dünyanın en yoksul 2,5 milyar insanınkine eşit.”

- “UNICEF verilerine göre, dünyada yoksulluk yüzünden her gün 30 bin çocuk hayatını kaybediyor.”

- “Dünyadaki 2,2 milyar çocuğun 1 milyarı yoksul.”

- “Dünyada temel eğitim hakkından yoksun olan çocuk sa-yısı 121 milyon.”

- “Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan 1,1 milyon insan ye-terli suya, 2,6 milyon insan da temel sağlık hizmetlerine ula-şamıyor.”

- “Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 12’si suyun yüzde 85’ini kullanıyor ve bu yüzde 12 Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşa-mıyor.”

“İnsani Yoksulluk” (Human Po-verty) kavramı ortaya atılmıştır. İnsani yoksulluk, gelir yoksullu-ğu ile ilişkili bulunmasına rağmen ondan farklıdır. Gelir yoksulluğu ölçümleri mutlak gelir üzerinde odaklanırken, insani yoksulluğun ölçülmesi eğitim düzeyi, sağlık ve temiz su kaynaklarına erişe-bilme gibi konularda yoğunlaş-maktadır. Aynı raporda insani yoksulluğu ölçmek amacıyla “İn-sani Yoksulluk İndeksi” (Human Poverty Index) geliştirilmiştir. Bu indeks gelişmekte olan ülkeler için (HPI-I) şu üç kriterden yola çıkarak hesaplanmaktadır:

1. Yaşam süresi: 40 yaşın al-tında yaşam beklentisi olanların oranı

2. Eğitim: Okuma yazma bilme-yen yetişkinlerin oranı

3. Makul bir yaşam standar-dı:

• Sağlıklı içme suyuna sahip ol-mayan nüfusun oranı

• Temel sağlık imkanlarından yoksun olan nüfusun oranı

• 5 yaşın altında olan ve yeterli beslenemeyen nüfusun oranı

Gelişmiş ülkeler için hesaplanan İnsani Yoksulluk İndeksi’ni (HPI-II) oluşturan kriterler ise şunlar-dır:

1. Yaşam süresi: 60 yaşın al-tında yaşam beklentisi olanların oranı

2. Eğitim: OECD tarafından ta-nımlanan fonksiyonel cahillik oranı

3. Makul bir yaşam standar-dı: Yoksulluk sınırının altında ya-şayanların oranı

4.Sosyal dışlanma: Uzun dö-nem işsizlik oranı

3.DÜNYADA YOKSULLUK

Yoksulluk dünyamızın gele-ceğini tehdit eden en önemli sorunlardan birisidir. 2004 yılı itibariyle dünyada, yaklaşık her beş kişiden birisi günlük sadece 1 dolarlık bir gelire sahip iken; dünya nüfusunun neredeyse ya-rısı günde iki dolar ve altında bir

2) http://www.globalissues.org (25.01.2008)

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200844

Page 4: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

- “Sadece ABD’de kozmetik ürünlerine yılda 8 milyar dolar, ABD ve Avrupa’da evde besle-nen hayvanlara 17 milyar dolar, Avrupa’da sigaraya 50 milyar dolar ve yine Avrupa’da alkollü içeceklere 105 milyar dolar har-canırken; dünyada yaşayan her-kese temel eğitim verilebilmesi için gerekli olan para 6 milyar dolar ve temel sağlık ve beslen-me içinse sadece 13 milyar do-lardır.”

Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Ancak bu kadarı bile, dünyamızın yaşadığı gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksul-luk sorununun boyutlarını gözler önüne sermek için yeterlidir.

Yoksulluk sadece dünyanın az gelişmiş bölgelerinin yaşadığı bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bugün birçok gelişmiş ülkede yoksulluk oranları alarm vermeye başla-mıştır. Örneğin, genel olarak bir refah bölgesi olmakla beraber, AB’de de yoksulluk göreli olarak hala yüksek düzeydedir. Yakla-şık her 7 kişiden birinin (toplam 72 milyon kişi) “yoksulluk riski altında”3 (at risk of poverty) ya da göreli yoksul olduğu AB’de, yaşlılar, özürlüler ve çocuklar gibi dezavantajlı gruplar arasın-da yoksulluk oranı oldukça yük-sektir4. ABD’de Nüfus Bürosu verilerine göre, federal yoksulluk sınırı altında yaşayan yaklaşık 37 milyon yoksul bulunmaktadır ki bu, yüzde 12,6’lık bir yoksul-luk oranına karşılık gelmekte-dir. Üstelik bu yoksulların yüzde 39’unu da çocuklar oluşturmak-tadır5.

4. TÜRKİYE’DE YOK-SULLUK

Türkiye’de yoksulluğun bo-yutlarını ölçmeye yönelik çalış-maların son yıllara dayandığı ve bunların sayıca da çok sınırlı olduğu söylenebilir. Bu alan-daki en yeni çalışmalardan bi-risi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan ve so-nuçları 2007 yılı sonunda kamu-oyuna duyurulan “2006 Yoksul-luk Araştırması”dır. Türkiye’de resmi yoksulluk sınırını tespit

3) AB’nde medyan gelirinin %60’ının altında bir gelir düzeyinde bulunanlar yoksulluk riski altında kabul edilir.4) EAPN, Poverty and Inequality in the EU, 2007, s. 2.5) US Census Bureau, Income, Poverty, and Health Insurance Coverage in the United States: 2005, August 2006, s.13.

6) Göreli yoksulluk eşdeğer kişi başına tüketim harcaması medyan değerinin %50’si yoksulluk sınırı olarak belirlendiğin-de ortaya çıkan yoksulluktur.

7) TÜİK, “2002 Yoksulluk Çalışması”, TÜİK Haber Bülteni, 13/04/2004.

etmeye yönelik, kapsamlı ve güncel verilere dayalı ilk çalış-ma yine TÜİK tarafından yapılan ve sonuçları 2004 yılı içe-risinde kamuoyuna duyurulan “2002 Yoksulluk Araştırması” idi. Bu çalışmada Türkiye’deki göreli yoksulluk oranı6 yüzde 14,74 olarak hesaplanmış ve 10.080.000 kişinin göreli yok-sul olduğu sonucuna varılmıştı. Kentte bu oran yüzde 11,33 (4.651.000 kişi), kırda ise yüzde 19,86 (5.430.000 kişi) ola-rak ortaya çıkmıştı7.

2002-2006 yılları arasında yapılan Yoksulluk Araştırmaları sonuçlarından gıda yoksulluğu açısından ülkemizde ciddi bir sorunun olmadığı görülmektedir. 2002’de Türkiye’de fertlerin yüzde 1,35’i; 2003 ve 2004’de yüzde 1,29’u; 2005’te yüzde 0,87’si ve 2006 yılında ise fertlerin yaklaşık yüzde 0,74’ü (yani 539 bin kişi) gıda harcamalarını içeren yoksulluk sını-rının altındadır.

Tablo 2- Yoksulluk Sınırı Yöntemlerine Göre Fert Yoksulluk Oranları, 2002-2006

YöntemlerFert yoksulluk oranı (yüzde)

2002 2003 2004 2005 2006

TÜRKİYE

Gıda yoksulluğu (açlık) 1,35 1,29 1,29 0,87 0,74

Yoksulluk (gıda+gıda dışı) 26,96 28,12 25,60 20,50 17,81

Kişi başı günlük 1 $’ın altı (1) 0,20 0,01 0,02 0,01 0,00

Kişi başı günlük 2,15 $’ın altı (1) 3,04 2,39 2,49 1,55 1,41

Kişi başı günlük 4,3 $’ın altı (1) 30,30 23,75 20,89 16,36 13,33

Harcama esaslı göreli yoksulluk (2) 14,74 15,51 14,18 16,16 14,50

KENT

Gıda yoksulluğu (açlık) 0,92 0,74 0,62 0,64 0,04

Yoksulluk (gıda+gıda dışı) 21,95 22,30 16,57 12,83 9,31

Kişi başı günlük 1 $’ın altı (1) 0,03 0,01 0,01 0,00 0,00

Kişi başı günlük 2,15 $’ın altı (1) 2,37 1,54 1,23 0,97 0,24

Kişi başı günlük 4,3 $’ın altı (1) 24,62 18,31 13,51 10,05 6,13

Harcama esaslı göreli yoksulluk (2) 11,33 11,26 8,34 9,89 6,97

KIR

Gıda yoksulluğu (açlık) 2,01 2,15 2,36 1,24 1,91

Yoksulluk (gıda+gıda dışı) 34,48 37,13 39,97 32,95 31,98

Kişi başı günlük 1 $’ın altı (1) 0,46 0,01 0,02 0,04 0,00

Kişi başı günlük 2,15 $’ın altı (1) 4,06 3,71 4,51 2,49 3,36

Kişi başı günlük 4,3 $’ın altı (1) 38,82 32,18 32,62 26,59 25,35

Harcama esaslı göreli yoksulluk (2) 19,86 22,08 23,48 26,35 27,06

(1) Satınalma gücü paritesine göre 1 $’ın karşılığı olarak 2002 yılı için 618.281 TL; 2003 yılı için 732.480 TL; 2004 yılı için 780.121 TL, 2005 yılı için 0.830400 YTL ve 2006 yılı için ise 0.921 YTL kullanılmıştır.(2) Eşdeğer fert başına tüketim harcaması medyan değerinin yüzde 50’si esas alınmıştır.Kaynak: TÜİK, 2006 Yoksulluk Araştırması Sonuçları, Haber Bülteni, S. 206, 26 Aralık 2007.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 45

Page 5: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

Gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırı altındaki nüfusun oranı ise 2002 yılında yüzde 26,96 iken, 2005 yılında yüzde 20,50 ve 2006 yılında ise yüzde 17,81 (yani 12.930 bin kişi) olarak belirlenmiştir. Eşde-ğer kişi başına tüketim harca-ması medyan değerinin yüzde 50’sinin yoksulluk sınırı olarak belirlendiği durumda (göreli yoksulluk), 2002 için yoksulluk oranı yüzde 14,74 iken; 2004 yılı için bu oran yüzde 14,18 olarak gerçekleşmiş; Bu oranın 2005 yılında tekrar yüzde 16,16’ya yükseldiği ve 2006 yılında ise yüzde 14,50’ye gerilediği tespit edilmiştir. Buna karşın kişi başı günlük harcaması, satınalma gücü paritesine göre 1 doların altında kalan fert bulunmamak-tadır8.

TÜİK’in yoksullukla ilgili son verileri ışığında özetle şunlar söylenebilir:

- Kırsal bölgelerde yoksulluk daha yaygın bir sorundur. Nitekim kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda yoksulluk oranı yüzde 31,98 iken, kentsel yerlerde yaşayanların yok-sulluk oranı yüzde 9,31’dir.

- Hanehalkı büyüklüğü arttıkça yoksulluk riski artmakta-dır. 2006 yılında hanehalkı büyüklüğü 3 veya 4 kişiden olu-şan hanelerde bulunan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 8,49 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk oranı yüzde 42,98 olarak hesaplanmıştır.

- Hanehalkı türüne göre çocuklu çekirdek ailede bulunan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 17,41 olurken, çocuksuz çe-kirdek ailelerde bu oran yüzde 10,14’e düşmektedir. Ataerkil veya geniş ailelerdeki fertler için yoksulluk oranı ise yüzde 20,24 olarak tahmin edilmiştir.

- Fertlerin çalışma durumlarına göre yoksulluk riski de de-ğişmektedir. 2006 yılında ücretli-maaşlı çalışanlarda yoksul-luk oranı yüzde 6 iken, yevmiyeli çalışanlarda bu oran yüzde 28,63, işverenlerde yüzde 3,75, kendi hesabına çalışanlarda yüzde 22,06 ve ücretsiz aile işçisi olanlarda ise yüzde 31,98 olmuştur.

- En yüksek yoksulluk riskine sahip olan tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk oranı 2005 yılında yüzde 37,24 iken, 2006 yılında yüzde 33,86 olarak tahmin edilmiştir. Sanayi sektöründe çalışanlarda 2006 yılında yoksulluk oranı yüzde 10,12 olarak hesaplanırken, bu oran hizmet sektöründe ça-lışanlarda yüzde 7,23 olmuştur. 2006 yılında ekonomik ola-rak aktif olmayan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 13,6 iken, iş arayan fertlerin yoksulluk oranı yüzde 20,05’tir.

- Eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riskinin azaldı-ğı görülmektedir. Okur-yazar olmayanlarda yoksulluk oranı yüzde 33,71 olurken, ilkokul mezunlarında bu oran yüzde 14,19, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında yüzde 5,2, yüksekokul, fakülte ve üstü yüzde 1,01 olarak ortaya çıkmıştır.

8) TÜİK, “2006 Yoksulluk Çalışması”, TÜİK Haber Bülteni, 26/12/2007.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200846

Page 6: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

Tablo 4- Bazı ülkelerin Gini indeksi

Ülke Gini İndeksiDanimarka 24,7

Norveç 25,8Almanya 28,3İngiltere 36,0

Yunanistan 34,3İtalya 36,0

Türkiye 43,6Malezya 49,2Brezilya 57,0Bolivya 60,1

Not: Gini indeks değeri 0 mutlak eşitliği, 100 mutlak eşitsizliği gösterir.Kaynak: UNDP, Human Development Report 2007/2008.

5. YOKSULLUKLA MÜCADELE

Yoksulluğun dünyanın geleceğini tehdit eden ciddi bir küresel sorun olduğu gerçeğinin kendi-ni giderek daha fazla hissettirmesi, bütün dünya ülkelerinin yoksullukla mücadelede birlikte hareket etme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bu amaçla, 2000 yılının Kasım ayında 189 ülkenin hükümet başkanları Mi-lenyum Deklerasyonu imzalamışlar ve bu deklerasyonla 2015 yılına kadar belirlenen Milenyum Kalkınma Hedefleri’nin (MDGs) gerçekleştirilmesini taahhüt etmişlerdir. Bu deklerasyonda belirlenen hedefler şunlar-dır9:

1. Aşırı yoksulluğun ve açlığın yok edilmesi,

2. Evrensel bir temel eğitimin sağlanması,

3. Cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlen-dirilmesi,

Türkiye’de yoksulluğun boyutlarını ölçmeye yönelik çalışmaların son yıllara dayandığı ve bunların sayıca da çok sınırlı olduğu söylenebilir.

9) http://www.un.org/millenniumgoals (24.01.2008)

Kriterler En Yoksul Kesim Yoksulluk Oranı

Yerleşim yeri Kırsal kesimde yaşayan 31,9

Cinsiyet Kadın 18,2

Eğitim Okur-yazar olmayan 33,7

Hanehalkı Ataerkil veya geniş aile 20,2

İktisadi faaliyet Tarım sektörü 33,8

İşteki durum Ücretsiz aile işçisi 31,9

Kaynak: TÜİK, 2006 Yoksulluk Araştırması.

Başta Birleşmiş Milletler Kalkın-ma Programı (UNDP) olmak üzere, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Banka-sı gibi uluslararası kuruluşların yapmış oldukları karşılaş-tırmalı yoksulluk çalışmaları da ül-kemizdeki yoksul-luğun boyutlarını gözler önüne ser-mektedir. UNDP tarafından hazırla-nan İnsani Gelişme Raporu 2007/2008, ülkeleri insani gelişme düzeyleri-ne göre sıralamış olup; İzlanda ve Norveç’in ilk iki ve Burkina Faso ve Sierra Leone’nin de son iki sırada yer aldıkları bu indekste Türkiye, 177 ülke içerisinde 84. sırada yer almıştır. Yine aynı raporda yayınlanan, İnsani Yoksul-luk İndeksinde (HPI) Türki-ye, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan 108 ülke içerisinde, yüzde 9,2 olan indeks değeri ile 22. sı-radadır.

Uluslararası karşılaştırma-larda, yoksulluk göstergeleri bakımından pek parlak bir durumda olmayan Türkiye, gelirin son derece adaletsiz olarak dağıldığı ülkeler ara-sında yer almaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin göstergesi olarak kabul edi-len Gini Katsayısı 43,6 gibi oldukça yüksek bir düzeyde-dir.

Tablo 3- Çeşitli Kriterlere Göre Türkiye’deki En Yoksul Kesimler, 2006

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 47

Page 7: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

4. Çocuk ölümlerinin azaltılması,

5. Anne sağlığının geliştirilmesi,

6. Aids, sıtma ve benzeri hasta-lıklarla mücadele edilmesi,

7. Sürdürülebilir bir çevrenin sağ-lanması,

8. Kalkınma için küresel ortaklı-ğın geliştirilmesi.

Yoksullukla mücadelede son yıllarda ortaya çıkan önemli bir eğilim, bu konuda ulusal hükü-metlerin ve sivil toplum örgütle-rinin yanında; IMF, Dünya Ban-kası, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Uluslararası Çalışma Örgütü gibi uluslararası kuruluşların da çabalarının art-mış olmasıdır. Küresel ekonomik krizler sonrasında, gelişmekte olan ülkelerin bozulan makroe-konomik dengelerini sağlamak amacıyla uluslararası finans ku-ruluşları tarafından uygulanan istikrar ve uyum programları bir takım mali kısıtlamalar getir-miştir. Getirilen bu kısıtlamalar önemli toplumsal sonuçların doğ-masına ve bu kuruluşlara karşı toplumda büyük tepkilerin orta-ya çıkmasına yol açmıştır. Dola-yısıyla, uluslararası kuruluşların yoksulluk konusundaki çalışma-larını bu çerçevede değerlendir-mek gerekir. Tabii ki bu iyimser bir yaklaşım olarak da görülebi-lir. Nitekim, uluslararası finans kuruluşlarının yoksulluk konusu-nu neoliberal modelin daha da yaygınlaşması ve derinleşmesi amacıyla bir gerekçe olarak kul-landıkları da ileri sürülmektedir.

10) Fikret Şenses, “Yoksulluğun Küreselleşmesi mi? Küreselleşmenin Yoksulluğu mu?”, Toplum ve Hekim, Ocak-Şubat 2004, C. 19, S. 1, s. 15.

11) Naci Gündoğan, Yoksulluğun Değişen Yüzü: Çalışan Yoksullar, Eskişehir, 2007, s. 100.

12) Emin Yaşar Demirci, “Yoksulluğun Tüketilmesi”, Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri Derneği, İstanbul, 2003, s. 19.13) Gündoğan, s. 101.14) DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007, s. 15.

Şenses, bu kuruluşların yoksullukla mücadele konusundaki samimiyetsiz-liklerinin en açık göstergesinin, IMF programı uygulayan ülkelerde gelir dağılımının bozulması ve büyümenin olumsuz yönde etkilenmesi olduğunu vurgulamaktadır10.

5.1. YOKSULLUKLA MÜCADELE POLİTİKALARI

Yoksulluğun çok boyutlu ve dinamik bir sorun olması, bu sorunla müca-delede izlenecek politikaların da çok boyutlu olmasını, zamana ve ülkelerin içinde bulundukları sosyo-ekonomik koşullara göre farklılaşmasını zorun-lu kılmaktadır. Yoksullukla mücadele

edilirken öncelikle karar verilmesi gereken, bu mücadelenin hangi yoksullukla ve kimlerin yoksulluğu ile yapılacağı konu-sudur. Dolayısıyla, yoksullukla mücadele politikalarının çer-çevesi belirlenirken mücadele edilecek yoksulluk türünün ve yoksulların profillerinin bilinmesi gerekir11.

Yoksullukla mücadelenin kimin aracılığıyla yapılacağı da önemli bir konudur. “1970’lerde ekonomide piyasanın yeni-den keşfedilmesiyle birlikte, yoksullukla mücadelede piyasa ilişkilerinin etkin olacağı modeller ve yapılar oluşturulmaya başlanmıştır. Temel yaklaşıma göre, yoksullukla mücadele devletin işi olmamalı, devletin yerini bu amaca göre örgüt-lenmiş sivil toplum kuruluşları almalıydı. Ancak sivil toplum kuruluşlarının içinde faaliyet gösterecekleri piyasa, insanı bütün yönleriyle kuşatan, insanın bütün yönleriyle faaliyet gösterdiği piyasa değil, sadece üretim ve tüketim faaliyet-lerine indirgenmiş piyasaydı. Böyle bir piyasada yoksullukla mücadele ise ancak yoksulluğu ve yoksullukla mücadeleyi piyasa yapısına göre örgütlemekle mümkündü. Kapitalist sis-temin “bir sorunu başka bir sorunla aşarak büyüme” dina-mizmi burada da etkisini göstermeye başladı”12. Yoksullukla mücadelede sivil toplum kuruluşlarının önemi her ne kadar yadsınamaz ise de, bu sorunun ortadan kaldırılmasında te-mel görevin “sosyal devlet”in olduğunu da unutmamak gere-kir. Devlet hiçbir şekilde bu görevini tamamen sivil topluma devrederek bu sorumluluktan kurtulamaz13.

Tarihsel olarak, özellikle 20. yüzyıl içerisindeki değişik dö-nemlerde benimsenen yoksullukla mücadele stratejilerine bakıldığında, esas olarak iki temel politika grubunun uygu-landığını söylemek mümkündür. İlk grup politikalar, daha çok II. Dünya Savaşı’nın ardından 1980’lere kadar bütün dünyada yaygın olan, yoksullukla doğrudan mücadele ama-cını güden ve esas olarak bir sosyal güvenlik ağını öngören sosyal politikalar niteliğinde iken; “küreselleşme” döneminin bir ürünü olarak görülebilecek ikinci grup politikalar, doğ-rudan yoksulluğu azaltmak için tasarlanmamış olsalar da, dolaylı olarak yoksulluğu azalttığı ileri sürülen, yoksulluğun önemli bir kaynağı olan işsizlik sorununu azaltmak ile iktisadi büyümeyi sağlayacak türden politikalardır14.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200848

Page 8: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

15) Guillermo E. Perry ve Diğerleri, “Poverty Reduction and Growth: Virtuous and Vicious Circles”, The World Bank, Washington, 2006, s. 57.16) Perry, s. 57.

17) Fikret Şenses, “Yoksullukla Mücadelenin Neresindeyiz? Gözlemler ve Öneriler”, İktisat Üzerine Yazılar I, Küresel Düzen: Birikim, Devlet ve Sınıflar, Korkut Boratav’a Armağan, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 321’den M. T. Rock, “Twenty-Five Years of Economic Development”, Word Development, 21 (11) 1993.

18) François Bourguignon, “The Poverty-Growth-Inequality Triangle”, The Indian Council for Research on International Economic Relations, New Delhi, 4 Feb. 2004, s. 4.

ve Güney Doğu Asya ülkelerinde gerçekleştirilen hızlı büyüme, yok-sulluğun azaltılmasında etkili olur-ken, Latin Amerika ülkelerinde gerçekleştirilen büyümenin benzer bir etki yaratmamış olması birinci grup ülkelerin, ikincilerin aksine, daha eşitlikçi bir gelir dağılımı ya-pısına sahip olmalarıyla açıklan-maktadır17.

Dünya Bankası ekonomist-lerinden François Bourguignon büyüme, yoksulluk ve eşitsiz-lik arasındaki ilişkiyi “Yoksulluk-Büyüme-Eşitsizlik (PGI) Üçgeni” olarak adlandırmaktadır. Bourgu-ignon, “PGI Üçgeni”ni şöyle açıklar: Yoksulluk gelir arttırılarak (büyü-me) veya daha iyi bir gelir dağılımı ile azaltılabilir. Yoksulluk oranında yüzde birlik bir düşüş, belirli bir büyüme oranı ya da eşitsizlikteki belirli bir azalmayla gerçekleştiri-lebilir. Daha önemlisi, gelirde bir artışın eşitsizlikte bir azalmayla çatışması gerekmez. Burada ifade edilmek istenen şudur: “Yoksullu-ğu azaltmak için yalnızca büyüme üzerinde durmak yerine, politika yapıcılar eşitsizlik ve büyümeye aynı zamanda odaklanabilirler”18. Sonuçta Bourguignon, yoksullu-ğun azaltılmasının kalkınma için önemli bir hedef olduğunu ve bu hedefe ulaşılabilmesi için de gelir dağılımı ve büyüme politikalarının ülkeye özel bir kombinasyonunun gerekli olduğunu ileri sürer.

5.1.1. Dolaylı Mücadele Yaklaşımı

Ekonomik büyümenin yoksullu-ğun azaltılmasındaki etkisi konu-sunda farklı düşünceler olsa da, literatürde büyümenin yoksulluk oranlarını azalttığı konusunda ge-nel bir kanaatin bulunduğu söyle-nebilir. Nitekim tarihsel olarak ba-kıldığında, yoksulluk oranlarındaki en büyük düşüşlerin yaşandığı dö-nemlerin, aynı zamanda istikrarlı büyümenin gerçekleştiği dönem-ler olduğu görülmektedir. Örneğin 1981-2000 döneminde Çin’deki yoksulluk oranı yüzde 50’lerden yüzde 8’lere, yıllık yüzde 8,5’lik bir büyüme oranı sayesinde düşmüş-tür. Benzer şekilde, 1993-2002 döneminde Vietnam’daki yoksul-luk oranı yıllık yüzde 6’lık bir bü-yüme sayesinde, yüzde 58’den yüzde 29’a düşmüştür15. Büyüme-nin hızlı olması durumunda bunun sadece hane halklarının parasal gelirlerini arttırmakla kalmayaca-ğı, aynı zamanda, eğitim, sağlık ve altyapı olanaklarının da geliş-mesini sağlayarak, yoksulluğun azaltılmasına dolaylı katkı sağla-yacağı ve “insani yoksulluk” gös-tergelerini olumlu yönde etkileye-ceği söylenebilir.

Ekonomik büyümenin hızı ya-nında, gerçekleştirilen büyüme-den kaynaklanan kazanımların adil bölüşümünün de yoksulluğun azaltılmasında önemli bir etkisi bulunmaktadır. Büyümenin ger-çekleşmediği ya da düşük oldu-ğu dönemlerde gelir dağılımı po-litikaları aracılığıyla yoksulluğun azaltılabileceğini iddia etmek, her ne kadar güç olsa da, gelir dağı-lımında olumlu değişmelere yol açan büyümenin, gelir dağılımını değiştirmeyen büyümeden daha fazla yoksulluğu azalttığı söylene-bilir16. Dolayısıyla, büyüme önce-sinde mevcut üretim faktörlerinin mülkiyet dağılımının eşitsiz oldu-ğu durumlarda sağlanacak büyü-menin, bu eşitsizliklerin yoksulluk üzerindeki olumsuz etkisini muha-faza etmesi hatta daha da körük-lemesi beklenebilir. Örneğin, baş-ta Güney Kore olmak üzere, Doğu

Şekil 1- Yoksulluk, eşitsizlik ve büyümenin

basit aritmetiği

Mutlak yoksulluk ve yoksulluğun azaltılması

Gelir dağılımındaki değişmeler

Toplam gelir düzeyi ve büyüme

Kalkınma Stratejisi

Kaynak: Bourguignon, s. 4.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 49

Page 9: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

tanımlaması, yoksulluğu azal-tan herhangi bir büyüme sü-recinin yoksul yanlısı olduğu görüşüne dayanan yoksulluğu azaltıcı büyüme kavramı ile benzerdir. “Yoksulluğu basit-çe azaltmak ‘yoksul yanlısı’ büyüme için yeterli bir koşul olamaz. Bundan daha fazla-sı olmalıdır; büyüme özellikle yoksulları destekleyici bir sü-reç olarak kendini gösterme-lidir. Kakwani ise yoksulların oransal olarak zenginlerden daha fazla büyümeden yarar-lanabildiği durumda, büyüme sürecinin yoksul yanlısı oldu-ğunu belirtmekteydi. Ancak bu durum, yoksulların oran-sal olarak daha fazla büyüme sürecinden yararlanmasında aşırıya kaçılarak sezgisel kar-şıt etkilerin oluşmasına neden olabilir. Örneğin şu iki senar-yoyu karşılaştıralım. Senaryo A’da büyüme oranı düşük, fakat büyümeden yoksullar, zenginlerden oransal olarak daha fazla faydalanmaktadır. Bunun tersi olarak Senaryo B’de, büyüme oranı daha yük-sek, ama yoksullar oransal olarak büyümeden daha az faydalanmaktadır. Daha fazla bir büyüme nedeniyle yoksul-luğun, B senaryosunda A’ya göre daha da fazla azaldığı-nı varsayalım. Bu durumda, Kakwani’nin tanımlamasında A’yı yoksul yanlısı büyüme olarak adlandırmamıza karşın, B’de yoksulluk daha da azal-masına rağmen, B’yi yoksul yanlısı olarak tanımlayamıyo-ruz. Eğer yoksulluğu daha az azaltan bir büyümeyi yoksul yanlısı olarak tanımlıyor, fakat öte yandan yoksulluğu daha fazla azaltan bir büyümeyi yoksul yanlısı olarak tanım-layamıyorsak, kurduğumuz tanımlamalarda bir hata var demektir”22.

Yoksulluk sorununun do-laylı yaklaşım çerçevesinde ele alınmasına karşı yapılan eleştirilerin başında, bu yakla-şımın büyüme sürecinin bölü-şüm ve yeniden dağılım etkisi-

Son yıllarda, büyümenin yok-sulluğun azaltılmasında tek ba-şına yeterli olmadığı düşüncesini benimseyen kalkınma düşünürleri yeni bir kavram üzerinde durmak-tadırlar; “yoksul yanlısı büyüme” (pro-poor growth). Ancak, yoksul yanlısı büyümenin ne olduğu, na-sıl ölçüleceği ve daha da önem-lisi bunun etkili siyaset yapma süreçlerine nasıl aktarılacağı gibi konular hala hararetli bir biçimde tartışılmaktadır. Yoksul yanlısı bü-yüme geniş anlamda, “yoksullukta önemli bir azalma sağlayan büyü-me” ya da “yoksullar için iyi olan büyüme” olarak tanımlanmakta-dır. Ancak bunun tam olarak neyi ifade ettiği anlaşılamamaktadır.

Son dönemde Martin Ravallion’un ve Nanak Kakwani’nin bu konuda yapmış oldukları farklı iki tanım üzerinden çeşitli tartışmalar yapıl-maktadır. Ravallion, yoksul yanlısı büyümeyi, gayrisafi yurt içi hası-lada, yoksulluğu azaltıcı bir artış olarak tanımlamaktadır19. Böyle bir tanımlama oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Kakwani ise, yoksul olan kesimin, yoksul olmayan kesime göre oransal ola-rak daha fazla faydalandığı du-rumda, gelir dağılımını iyileştiren büyümenin yoksul yanlısı büyü-me olduğunu ileri sürmektedir20. Kraay, bu tanımlamayı oldukça sınırlayıcı bulmaktadır. Bu tanım-lamaya göre, Çin’in 1980’lerde ve 90’larda gerçekleştirdiği çok hızlı büyüme ve yoksulluktaki drama-tik düşüş, göreli olarak yoksulla-rın yoksul olmayanlardan daha az kazandığı için, yoksul yanlısı de-ğildi. Kraay’a göre yoksul yanlısı büyümenin üç potansiyel kaynağı vardır: Ortalama gelirlerin yük-sek oranda büyümesi, ortalama gelirlerde yüksek bir yoksulluk-büyüme duyarlılığı ve nispi gelir-lerde yoksulluğu azaltıcı bir büyü-me modeli21.

Osmani ise Ravallion ve Kakwani’nin yoksul yanlısı büyüme tanımlarına katılmamakla birlikte, birbirlerine yönelttikleri eleştirileri onayladığını söylemekte ve her iki-sinin tanımlarını da problemli bul-maktadır. Ona göre, Ravallion’un

ni göz ardı ettiği gelmektedir. Buna göre, büyüme tüm top-lum kesimleri tarafından eşit oranda hissedilen homojen bir süreç değildir. Büyüme, yalnızca gelir göstergeleri-nin türdeş artışını değil, aynı zamanda yeniden bölüşüm mekanizmasının işlediği ve bu süreçten karlı çıkanlar ol-duğu kadar gelir kaybına uğ-rayanların da bulunduğu bir toplumsal yeniden yapılanma sürecini içermektedir. Bu ne-denle büyümenin yapısına ve belirli yerel özelliklerine bağ-lı olarak gelişen bu süreçten yoksul kesimlerin nasıl ve ne ölçüde etkileneceğini önceden kestirmek güçtür23.

Yoksul yanlısı büyüme poli-tikalarını eleştirenler, bu poli-tikaların ekonomiyi bozacağı-nı, bunun da toplumsal refahı düşüreceğini iddia etmekte-dirler. Aslında bu düşünce, “eşitlik” ve “etkinlik” arasında ters yönlü bir ilişki bulundu-ğunu ileri süren eski bir argü-mana dayanmaktadır. Yoksul yanlısı büyüme politikaları et-kin olmayan sonuçlar yaratır mı? Bunun uygulanan spesifik politikalara bağlı olduğu söy-lenebilir. Eğer bu doğru ise, zengin yanlısı büyüme politi-kalarının da birçok olumsuz-luk yarattığı ileri sürülebilir. Bu ters yönlü ilişki konusu sosyal refah seçeneği ile ya-kından ilişkilidir. Eğer ilgile-nilen, daha çok yoksulların refahı ise gelir dağılımında en altta bulunana en üsttekinden daha fazla ağırlık verilmelidir. Böyle bir durumda, etkinliğin sosyal refaha katkısı az ola-caktır. Bu suretle, yoksullu-ğu azaltma politikaları içinde etkinliğin çok önemli bir rol oynamasına rağmen, yoksul yanlısı büyümenin “eşitlik” yönü üzerinde daha fazla yo-ğunlaşmak mantıklı olabilir24.

19) Martin Ravallion, “Pro-Poor Growth: A Primer”, World Bank Development Research Group, 2004.20) Nanak Kakwani and Ernesto M. Pernia, “What is Pro-Poor Growth?”, Asian Development Review, Vol. 18, No. 1, 2000.21) Aart Kraay, “When is Growth Pro-Poor?”, World Bank Development Research Group, 2004.

22) Siddiq Osmani, “Yoksul Yanlısı Büyümeyi Tanımlamak”, UNDP International Poverty Centre, Ocak 2005, S. 9.23) Harun Önder ve Fikret Şenses, “Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksulluk Düşüncesi”, İktisat, Siyaset, Devlet Üzerine Yazılar,

Prof. Dr. Kemali Saybaşılı’ya Armağan içinde, İstanbul, 2006.24) Kakwani-Pernia, s. 3.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200850

Page 10: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yoksulluk riski altındaki

nüfusun oranı

(sosyal transferler sonrası)

(AB-25)

16 16 - 15 16 16

Yoksulluk riski altındaki

nüfusun oranı

(sosyal transferler öncesi)

(AB-25)

23 24 - 25 26 26

Tablo 5- AB’nde Yoksulluk Riski Altındaki Nüfus

(Sosyal transferler öncesi ve sonrası)

Gelirin yeniden dağıtımını sağlayan maliye politikaları-na ve kamu transfer ödeme-lerine liberal iktisatçılardan bazı itirazlar yükselmektedir. Liberallere göre, “yoksullukla mücadelede sosyal refah dev-letinin sonuçları; hizmetlerde kalitesizlik, israf, savurganlık, verimsizlik, ağır vergi yükü dolayısıyla düşük yatırım ve işsizlik vesaire sorunlardır. Gelirin yeniden dağıtımı ama-cıyla konan vergiler, vergi mükelleflerinin yeni yatırım faaliyetlerine girişmelerini engelleyebilir. Ekonomide ya-tırımların azalması ise işsizliği ve yoksulluğu artırır. Transfer ödemeleri, insanların çalışma yerine tembelliği tercih etme-lerine neden olabilir. Bireyler, çalışmadan bir gelir elde et-tiklerini gördüklerinde üretim faaliyetinde bulunarak bir ge-lir elde etmeye daha az çaba sarfederler. Bu sebeple de, toplum olabileceğinden daha yoksul hale gelir”27.

Görüldüğü gibi yoksullukla mücadelede her iki yaklaşım da kendi açılarından önemli katkılar sağlamaktadır. Dola-yısıyla bu süreçte dolaylı ve doğrudan yaklaşım birbirine alternatif değil; tamamlayıcı olarak görülmelidir. Yani, bir taraftan ekonomik büyüme sağlanıp gelir düzeyi yüksek olan istihdam olanakları ge-

5.1.2. Doğrudan Mücadele Yakla-şımı

Yoksullukla doğrudan müca-dele yaklaşımında, yoksulluk sorununun dolaysız çözümüne yönelik politikaların ve prog-ramların uygulanması söz ko-nusudur. Bu yaklaşımda kamu; vergi, sosyal güvenlik, sosyal yardım, sağlık ve eğitim politi-kaları gibi temel araçlarla ge-lirin ikincil dağılımına etkin bir biçimde müdahil olmaktadır. Bu politik araçlarla birlikte, kamu-nun öncülük ettiği, özel olarak dizayn edilmiş yoksullukla mü-cadele programları da bu yakla-şımın temel enstrümanları ara-sında yer almaktadır.

Yoksullukla mücadele için uy-gulanabilecek doğrudan önlem-ler arasında ağırlıkla yoksulların kullandığı mal ve hizmetlere sübvansiyon verilmesi, asgari ücret, istihdamı arttırmaya yö-nelik çeşitli proje ve önlemler, yoksullara yönelik kredi prog-ramları ve çeşitli çocuk eğitim ve beslenme programları ön plana çıkmaktadır25.

Toplumsal refahı yükselt-mek ve özellikle gelir düzeyi düşük yoksul hanehalklarının yaşam standartlarını iyileştir-mek amacıyla hanehalklarına yapılan transferler yoksullukla mücadelede önemli bir araçtır. Sosyal transferler bir anlam-da sosyal devlet anlayışının bir sonucudur. Sosyal transferlerin yoksulluk riskini azaltmadaki rolünü daha iyi anlamak için Av-rupa Birliği’ne bakmak gerekir. Avrupa Birliği’nde yoksulluk ris-kiyle karşı karşıya olan nüfusun oranı yüzde 16’dır (72 milyon kişi). Bu oran İsveç’te yüzde 9 iken; Litvanya ve Portekiz’de yüzde 21’e kadar yükselmek-tedir. AB’de sosyal transferler yoksulluk riskine maruz kalan-ların oranının düşürülmesinde önemli ölçüde rol oynar: Eğer emekli maaşları dışındaki sosyal transferler olmasaydı yüzde 16 olan bu oran yüzde 26 olarak gerçekleşecekti26.

nişletilirken, diğer taraftan, doğrudan yoksul kitlelere yö-nelik politika ve programlar aracılığıyla yoksulluğa karşı etkin bir mücadele yürütü-lebilir. Bu alanda kalıcı ve sürdürülebilir bir başarı sağ-lanması her iki yaklaşımın da bir arada yürütülmesine bağ-lıdır.

Yoksulluğun kapitalist sis-temin sermaye ağırlıklı piya-sa üretimi mekanizmasının organik bir sonucu olduğunu düşünenlere göre her iki yak-laşım da sistem içi olup, doğ-rudan sistemi hedef almaz. Bu nedenle, bu tür politikalar etiksel olarak görülemeyece-ği gibi, yoksulluk sorununun ortadan kaldırılmasında so-nuçlandırıcı olarak da kabul edilemezler. Yoksulluk soru-nu sistemin işleyiş dinamikle-rinden organik olarak ortaya çıktığı için, yoksullukla mü-cadelede doğrudan sistemi hedef almamak bilim etiğine uygun görülemez. Yoksullu-ğun sistematik bir sonuç ol-ması nedeniyle, sistem içinde kalarak marjinal düzenleme-ler yapmak ancak geçici iyi-leştirmeler dışında fazla bir yarar oluşturamaz. Hatta, bu görüşe göre, yoksullukla mücadele adı altında uygu-lamaya konulan sistemiçi acil önlemlerin toplumsal bilinci körelttiği ve bu mücadeleye zarar verdiği söylenebilir28.

25) Şenses, “Yoksullukla Mücadelenin Neresindeyiz?...”, s. 328.26) ETUC, Key Challenges Facing European Labour Markets: A Joint Analysis of European Social Partners, October

2007, s. 24.

27) Coşkun Can Aktan, “Yoksulluk Sorununun Nedenleri ve Yoksullukla Mücadele Stratejileri”, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Hak-İş Konfederasyonu Yayını, Ankara, 2002.

28) İzzettin Önder, “Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele”, Toplum ve Hekim, Ocak-Şubat 2004, C. 19, S. 1, s.20.

Kaynak: ETUC, s. 29.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 51

Page 11: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

5.2. Türkiye’de Yoksullukla Müca-dele

Geleneksel dayanışma ilişkile-rinin bireyi, yoksulluk da dahil, çeşitli yaşam risklerine karşı ko-ruyacağı düşüncesinin egemen olduğu ülkemizde, yoksullukla mücadele uzunca bir süre gün-deme gelmemiştir. Kurumsal anlamda devletin sorumluluğu, devletçe bakım ve geçici yar-dımlar biçiminde sürdürülmüş olup yoksullukla mücadele, yok-sullara belirli zamanlarda yardım yapma biçiminde Kızılay Derneği ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esir-geme Kurumu gibi bazı kurum-ların yan işlevleri arasında yer almıştır. Konu, 1980’lerin ikinci yarısından sonra kurumsal bazda ele alınmış ve politikalar gelişti-rilmeye başlanmıştır29. Özellikle 90’lı yıllarda yaşanan ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı olumsuz koşullar, gerek akademik alanda ve gerekse de kamu yönetimi ve sivil toplum örgütleri düzeyinde yoksulluk konusuna karşı ilginin artmasına neden olmuştur. Bu ilgi artışında, yaşanan ekonomik krizler sonrasında ortaya çıkan yoksullaşma kadar, kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler saye-sinde, bu yoksulluğun daha çok görünür hale gelmesinin de etkili olduğu söylenebilir.

Türkiye’de yoksulluk soru-nunun çözümünde son yıllara kadar, dolaylı yaklaşım ağırlıklı olarak benimsenmiş, işsizlik so-runuyla mücadelede olduğu gibi, yoksullukla mücadele de ekono-mik büyümeye havale edilmiş ve beş yıllık kalkınma planlarında hızlı ekonomik büyümenin iş-sizlik ve yoksulluk gibi sorunları kendiliğinden çözeceği gibi iyim-ser bir yaklaşım benimsenmiş-tir. Bu yaklaşım tarzının işsizlik sorununu çözemediği ve nasıl ki bu sorunun çözülebilmesi için özel politikaların, yani istihdam politikalarının gerekliliği gerçe-ği ortaya çıkmışsa, aynı şekilde, mülkiyetin ve üretim araçlarının bu denli eşitsiz dağılımının bu-lunduğu ülkemizde, büyümenin kendiliğinden yoksulluk sorunu-

29) Songül Sallan Gül, “Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadelenin Sosyolojik Boyutları: Göreliden Mutlak Yoksulluğa”, Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları (Editör: Yasemin Özdek), TODAİE Yayınları, Ankara, 2002, s. 112.30) SYDGM, (http://www.sydgm.gov.tr/sydtf/web/gozlem.aspx?sayfano=85).

Tablo 6- SYDTF’nin Yıllar itibariyle Gelir ve Giderleri

YıllarGelirler (YTL)

Giderler (YTL)

2003 826.583.000 651.990.000

2004 1.260.574.000 1.347.846.000

2005 1.357.521.871 1.304.664.099

2006 1.379.511.063 1.389.547.995

Kaynak: http://www.sydgm.gov.tr

Başbakanlık bünyesin-de bulunan Sosyal Yardım-laşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün başlıca sosyal yardım faaliyetleri şunlardır30

Gıda Yardımları

Ekonomik ve sosyal yok-sunluk içinde bulunanların temel ihtiyaçlarının karşı-lanması için yapılan yardım-lardan oluşur. Bu maksatla; 2003 yılında 35 milyon YTL, 2004 yılında 55 milyon YTL, 2005 yılında ise 90 milyon YTL; 2006 yılı içerisinde de toplam 150 milyon YTL kay-nak kullanılmıştır.

nu çözemeyeceği geç de olsa anlaşılmış ve böylece dün-yanın en hızlı büyüyen eko-nomileri arasında yer alan Türkiye’de, yoksullukla mü-cadelede büyümenin yanında doğrudan mücadele yöntem-lerinin de uygulanması, bir zorunluluk olarak ortaya çık-mıştır. Ülkemizde bugün için, yeterli düzeyde olmasa da, doğrudan yoksullukla müca-deleye yönelmiş önemli bazı uygulamalardan söz edilebilir. Bunlardan belki de en önem-lisi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’dur (SYDTF). “Yoksulluk içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlara yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici ön-lemler alarak, gelir dağılı-mının iyileştirilmesine katkı sağlamak, sosyal yardımlaş-ma ve dayanışmayı teşvik etmek” amacıyla, 3294 sayılı yasa ile 1986 yılında kurulan Fon, 2004 yılında Başbakan-lığa bağlı bir genel müdürlü-ğe dönüştürülmüştür.

SYDTF’nin gelirleri:- Kanun ve kararnamelerle kurulu bulunan veya kurula-cak olan fonlardan Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 10’a kadar aktarılacak miktarlar-dan,

- Gelir ve kurumlar vergi-si tahsilat toplamının yüzde 2,8’inden,

- Trafik para cezalarının yüz-de 50’sinden,

- RTÜK gelirlerinin yüzde 15’inden,

- Bütçeye konulacak ödenek-lerden,

- Her nevi bağış ve yardım-lardan,

- Diğer gelirlerden oluşmak-tadır.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200852

Page 12: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

masını içeren yardımlardır. Yeşil kart sahibi yoksullara verilen sağlık yardımları ise 2005 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Ayrıca, özürlü vatandaşların protez, işitme cihazı, sakat arabası, araç-gereç ihtiyaçla-rı da sağlık yardımları kapsa-mında yer almaktadır. Tedavi giderlerine yönelik destekler ve şartlı nakit transferleri için 2006 yılında aktarılan tutar 10,7 milyon YTL olmuştur.

Özel Amaçlı Yardımlar

İşsizliğin ve yoksulluğun belirgin olarak yaşandığı yer-lerde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ta-rafından işletilen 45 aşevi ile 33.412 kişiye günlük sıcak yemek verilmektedir. Aşev-lerine, 2006 yılında 5 milyon YTL, 2007 Eylül ayı itibariyle de 5,8 milyon YTL kaynak ak-tarılmıştır. Ayrıca, doğal afet, terör, yangın gibi nedenlerle mağdur olan vatandaşlarımı-zın acil ihtiyaçları için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla çeşitli yardımlar yapılmaktadır.

Bütün bu yardımların ya-nında, gelir getirici ve istih-dam yaratıcı bazı projelere yönelik destek programları da uygulamaktadır. Bu pro-jelerden bazıları şunlardır: Kırsal Alanda Sosyal Des-tek Projesi, Bilişim Çırakları Projesi, Gelir Getirici Küçük Ölçekli Projeler, İstihdama Yönelik Beceri Kazandırma Eğitimleri, Toplum Yararına Çalışmalar İçin Geçici İstih-dam, Sosyal Altyapı ve Hiz-met Merkezlerinin Kuruluş ve Geliştirilmesi, Toplum Kalkın-ması Çalışmaları.

Yoksullukla mücadele doğ-rultusundaki önemli katkıları-na karşın, SYDTF kapsamın-daki uygulamalara yönelik bazı eleştiriler de söz konusu-dur. Kurumun resmi görün-tüsü, sivil toplum örgütleriyle dayanışma eksikliği, kaynak

ödemeleri için 2006 yılında 58 milyon YTL’lik bir kaynak aktarılmıştır.

- Özürlülere Yapılan Eğitim Yardımları: Örgün eğitimine devam eden, özel eğitime gereksinim duyan ve ilk ve ortaöğretimde okuyan özürlü öğrencilerin ücretsiz olarak taşınıp, eğitimlerinin sağlan-ması amacıyla Özürlüler Da-iresi ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak yürütü-len taşıma projesi kapsamın-da özürlü öğrencilere kaynak aktarılmaktadır. 2006-2007 eğitim-öğretim yılında ise bu proje için fondan 18,9 milyon YTL kaynak ayrılmıştır.

- Şartlı Nakit Transferleri Eğitim Yardımları: SYDGM tarafından yapılan eğitim desteklerinin yanı sıra, nüfu-sun en muhtaç kesimine dahil olan ailelerin çocuklarının te-mel eğitim hizmetlerine tam olarak erişimini hedef alan bir sosyal güvenlik ağı oluştur-mak amacıyla ülkemizin her köşesinde şartlı nakit transfe-ri kapsamında karşılıksız eği-tim yardımları yapılmaktadır. Bu kapsamda ihtiyaç sahibi ailelere, çocuklarını düzen-li olarak okula göndermeleri şartıyla her ay eğitim yardımı verilmektedir. Bu uygulama, Milli Eğitim Bakanlığı ile yapı-lan protokol çerçevesinde yü-rütülmektedir. Kız çocukların okullulaşma oranları ile ilköğ-retimden ortaöğretime geçiş oranlarını artırmak amacıyla, kız çocuklarına ve ortaöğre-time devam eden öğrencile-re verilen yardım miktarları daha yüksek tutulmuştur. 2007 Kasım ayı itibariyle top-lam aktif 1.757.187 öğrenci-ye şartlı nakit transferi eğitim desteği verilerek, bunun için 222,5 milyon YTL kaynak ak-tarılmıştır.

Sağlık Yardımları

Sosyal güvencesi olma-yan ve yeşil kart almaya hak kazanamayan vatandaşların ödeme güçlerini aşan sağ-lık harcamalarının karşılan-

Yakacak Yardımları

Vakıflar aracılığı ile ihtiyaç sahibi ailelere bedelsiz kömür yardımını içeren yakacak yar-dımları, 2003 yılından itibaren Türkiye Kömür İşletmeleri’nden sağlanan kömürün Türkiye ge-nelindeki ihtiyaç sahibi ailelere, aile başına 500 kg olarak dağı-tılmasıyla gerçekleştirilmektedir. 2006 yılında 1.797.000 aileye toplam 1.363.288 ton kömür dağıtılmıştır.

Eğitim Yardımları

Ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan ailelerin eğitim çağındaki çocuklarına yöneliktir. Fon faaliyetleri içinde en geniş yere sahip olan eğitim yardımları beş başlıkta toplanmaktadır.

- Eğitim Materyali Yardımla-rı: Her öğretim yılının başlangı-cında dar gelirli ailelerin ilk ve orta öğretimde okuyan çocukları için eğitim yardımları yapılmak-ta, önlük, çanta ve kırtasiye gibi okul ihtiyaçlarının karşılanması için fondan vakıflara yörenin nü-fusu, sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi göz önüne alınarak kay-nak aktarılmaktadır. 2007-2008 eğitim dönemi eğitim materyali yardımları için fondan 70 milyon YTL kaynak ayrılmış ve vakıflara aktarılmıştır.

- Taşımalı Eğitim: 1997 yılında başlatılan 8 yıllık temel eğitim kapsamında uygulanmaya başla-nan ve okulların bulunduğu mer-kezlere taşınan yoksul öğrencile-re öğle yemeği verilmesini içeren taşımalı eğitim, 2003-2004 öğ-retim yılından itibaren kayna-ğı fondan karşılanmak üzere il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmektedir. Bu hizmet için 2006 yılında harca-nan kaynak 152 milyon YTL’dir.

- Yüksek Öğrenim Bursu: Baş-bakanlık Bursu olarak da bilinen ve 1989 yılından bu yana fonun yürüttüğü yüksek öğrenim öğ-rencilerine yönelik burs progra-mı 2003-2004 öğretim yılından itibaren Kredi-Yurtlar Kurumu’na devredilmiş olup, Fon’dan önce-ki yıllarda burs almaya hak ka-zanan başarılı öğrencilerin burs

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 53

Page 13: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

güçtür. Dünya Bankası ve IMF’nin son çeyrek yüzyılda Türkiye’nin iktisat politikaları üzerindeki belirleyici etkile-ri ve bu etkinin son yıllarda işgücü piyasaları ve sosyal güvenliğe ilişkin politikalara kadar yayılması, yoksullukla mücadele alanında bağımsız adımlar atılabilmesini en baş-tan engellemektedir34.

Ülkemizdeki yoksullukla mü-cadele programlarına yöne-lik temel eleştirilerden birisi, bu programların uzun vadeli ekonomik ve sosyal politi-kaların bir parçası olarak ele alınmaması, bunun yerine de-zavantajlı konumda olduğuna karar verilen kişilere yönelik sosyal yardımlarla sınırlı kal-masıdır. Uygulamalara ilişkin değerlendirme ve gözlemler bu yardımların yoksulluk pro-fili ekseninde oluşturulmuş ayrıntılı bir programa göre değil, belirli toplumsal ve ki-şisel ilişkiler üzerinden belir-lenen günübirlik kararlar çer-çevesinde yapıldığı izlenimi yaratmaktadır35.

Kurumsal yapıdan kaynak-lanan sorunlar, yoksullukla mücadelede önemli engel-lerden birisidir. Türkiye’de yoksullukla mücadeledeki kurumsal alanın karmaşık ve dağınık bir görünüm içinde ol-duğu söylenebilir. Bu alanda merkezi ve yerel düzeyde fa-aliyet gösteren birçok kurum olmakla birlikte bunların bir koordinasyon içinde olmadık-ları, çoğu zaman birbirlerin-den habersiz hareket ettikleri görülmektedir.

Kurumsal yapının en önem-li eksikliklerinden birisi de; bu alanda faaliyet gösteren kurumların kendi yoksullukla mücadele programları ve uy-gulamalarının etkinliğini bil-memeleridir. Yapılan nakdi ve ayni yardımların etkinliğini öl-çen ve izleyen bir çalışmaları ve kurumsal araçları yoktur36.

Önder ve Şenses’in ülke-mizde yoksullukla mücadele

yapısının düzensizliği sonucu yardım dağıtımlarının periyo-dikleşememesi31, yardımlardan yararlanacak olanların seçimin-deki gelişigüzellik ve keyfilik, yardımların çoğunlukla hedef kitle dışına taşması ve yardım-ların zaman zaman iktidardaki partilerin oy beklentisine göre biçimlenme eğilimi göstererek patronaj ilişkilerini güçlendirme-si gibi unsurlar SYDTF’nin uygu-lamadaki temel sorunları arasın-da yer almaktadır32.

Türkiye’de yoksullukla mü-cadelede doğrudan yaklaşım kapsamında değerlendirilebile-cek başka uygulamalardan da söz edilebilir. Bangladeş’teki Grameen Bank tecrübelerin-den yararlanılarak 2003 yılında Diyarbakır’da pilot uygulama-sı başlatılan Mikro Kredi Proje-si bunlardan birisidir. Bu proje, daha çok toplumun “yoksulun yoksulu” denebilecek kesimleri-ne yönelik bir uygulamadır. Mik-ro kredi uygulaması konusunda olumsuz bazı değerlendirmeler yapılsa da Diyarbakır’daki pilot projenin gözle görülür bir başarı sağladığı söylenebilir. “Bu uygu-lama kapsamında bugüne kadar 2,6 milyon dolar kredi açılmış ve 3 yılı aşkın sürede dağıtılan kre-dilerin geri dönüş oranı ise yüz-de 100 olarak gerçekleşmiştir”33. Mikro Kredi Projesi’nin yaygın-laştırılması amacıyla Türkiye’de bir mikro finans sektörünün ku-rulması için hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik olarak hazırlanan, Mikro Finans Kuru-luşları Hakkındaki Kanun Teklifi de TBMM’ye sunulmuştur.

Ülkemizdeki yerel yönetimle-rin ve çeşitli sivil toplum kuru-luşlarının yoksullukla mücadele alanındaki çalışmalarını da gö-zardı etmemek gerekir. Ancak, özellikle sivil toplum örgütlerinin sosyal yardım uygulamalarına ilişkin elimizde yeterli veri bu-lunmamaktadır.

Türkiye’nin son 20 yılında yoksullukla mücadele konusun-daki uygulamalara bakıldığın-da, bu konuda önemli başarıla-rın elde edilebildiğini söylemek

politikalarının başarısız ol-masının nedenlerine ilişkin tespitleri önemlidir. Onlara göre; “Türkiye’de yoksul-lukla mücadelede başarılı olunamamasının belki de en önemli nedeni, bu mücadele-nin sosyal politikanın dar ala-nına terkedilmiş olmasıdır. Üretim araçları mülkiyetinin yapısına, ekonomik sistemin işleyiş prensiplerine ve bun-ların ötesinde toplumsal güç ilişkilerine bağlı olarak orta-ya çıkan yoksulluk sorunu, bu unsurlar tümüyle veri ka-bul edilerek çözülmeye çalı-şılmaktadır. Bu çerçevede, yoksulların kent merkezle-rinden koparılıp gecekondu-lara yığılması gibi, yoksulluk sorunu da gelir dağılımı ve istihdam gibi iktisadi alan-lardan koparılıp, sosyal yar-dım alanlarına hapsedilmek istenmektedir. Kamu harca-malarının vergi gelirlerinin yeniden dağıtım rolü gözardı edilirken bu araçların etkisiy-le perçinlenen adaletsiz gelir dağılımının kısmen denge-lenmesi işi sosyal yardımlara havale edilmektedir. Uygula-nan neoliberal politikalar ve bunun sonucunda ağırlaşan istihdam ve işsizlik olgula-rından da bağımsız olarak tartışılmak istenen yoksulluk sorununun çözümü böylece kendi nedenlerinden farklı yerlerde aranmaktadır”37.

6. TÜRKİYE’DE YOKSULLUKLA MÜCADEYE YÖNELİK BAZI ÖNERİLER

Ulusal ve uluslararası birçok kuruluş tarafından, Türkiye’de yoksulluğu etkin ve sürdürü-lebilir bir biçimde azaltmaya yönelik, çeşitli öneriler sunul-maktadır. Bizim de bu kap-samda önemli gördüğümüz başlıca öneriler şunlardır:

I- Kimlerin, ne ölçüde yoksul olduğunu bilmeksizin yoksullukla mücadele edile-mez. Dolayısıyla yoksullukla mücadelede öncelikle hedef

31) Önder ve Şenses, s. 14’ten Songül Sallan Gül, s.56.32) Önder ve Şenses, s. 14.33) Star Gazetesi, “Fakirbank Kuruluyor”, 04/07/2006.

34) Şenses, “Yoksullukla Mücadele….”, s. 2.35) Önder ve Şenses, s. 22-23.36) Ercan Dansuk, “Yoksullukla Mücadelede Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi”, Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri Derneği, İstanbul, 2003, s. 245.37) Önder ve Şenses, s.16-17.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200854

Page 14: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

kitlenin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. TÜİK’in 2002 yılın-dan beri yapmakta olduğu Yok-sulluk Araştırması bu bakımdan çok önemli ve değerlidir; ancak yeterli değildir. Bu tür araştırma-lar daha da geliştirilmeli ve nihai olarak da il, ilçe, köy ve mahalle düzeyinde Türkiye’nin bir “yok-sulluk envanteri” çıkarılmalıdır.

II- Ülkemizin son yıllardaki büyüme performansına bakıldı-ğında, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri içinde yer aldığımız söylenebilir. Ancak gelir dağılı-mındaki adaletsizlikler nedeniy-le bu büyümeden toplumun her kesimi eşit düzeyde istifade ede-memektedir. Büyümenin yoksul-lukla mücadelede gerekli, ancak yeterli olmadığı gerçeği kabul edilmeli ve kamunun gerek ver-gi, gerekse de transfer politika-larıyla gelir dağılımının iyileşti-rilmesi ve yoksullukla mücadele konusunda dengeleyici fonksiyo-nunu öne çıkaran politikalar iz-lenmelidir.

III- Türkiye’de ne yazık ki, birçok alanda olduğu gibi yok-sullukla mücadele alanında da örgütsel yapının dağınık ve ör-gütlenme düzeyinin yetersiz ol-duğu görülmektedir. Bir tarafta merkezi idareye bağlı kuruluşlar, diğer tarafta yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri, çoğu za-man birbirlerinin çalışmalarından habersiz faaliyet göstermekte-dirler.Merkezi idareye bağlı ku-ruluşların bile kendi içinde bir bütünlük arzettiği söylenemez. Bunun en göze çarpan örneği, bir tarafta Başbakanlığa bağ-lı olarak örgütlenmiş, yıllık 1,37 milyar YTL’lik bir kaynağı kont-rol eden Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Müdürlüğü, diğer tarafta sosyal güvenlikle ilgili temel faaliyet-leri yürüten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Dolayısıyla öncelikle yoksullukla mücadele eden kamu yönetimi örgütlen-mesinde bir bütünlük sağlanma-lıdır. Belki bu alandaki en makul yöntem, yıllardır sosyal güvenli-ğin gölgesinde kalmış istihdamı, “Çalışma Bakanlığı” olarak ayrı bir

bakanlığa dönüştürmek, sosyal güvenliği de “Sosyal Güvenlik Bakanlığı” adı altında düzenle-yerek, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Ge-nel Müdürlüğü’nü, primsiz öde-meler kapsamında bu bakanlı-ğın bünyesine katmaktır. Aynı şekilde sivil toplum örgütlen-mesindeki dağınıklığa da son verilmelidir. “Yoksullukla mü-cadele alanındaki sivil toplum örgütlerinin federatif bir yapı içinde bir şemsiye örgüt altında toplanarak güç birliği yapmala-rında sayısız yararlar vardır. Bu şemsiye örgütün birinci işlevi yoksullukla mücadele alanın-daki kuruluşların bir envante-rini çıkarmak, amaçlarını tanıt-mak ve son birkaç yıllık faaliyet raporlarını ve yoksulluğa ilişkin sayısal veri ve gözlemlerini ya-yınlamak olmalıdır. Yoksulluk konusuyla ilgili kesimlerin dahi bu örgütlerin bir kısmının etkin-liklerinden ve hatta varlığından yeterince haberdar olmaması bu çabanın gerekliliğine işaret etmektedir”38.

IV- Yoksullukla mücadele-de bütüncül bir stratejinin bu-lunmadığı ülkemizde, merkezi idare kuruluşları, yerel yöne-timler ve çeşitli sivil toplum ör-gütleri tarafından yapılan nakdi ve ayni yardımların etkinliğini ölçen kurumsal bir izleme me-kanizması kurulmalıdır.

V- Ülkemizdeki yoksulların büyük bir kısmı kırsal bölgeler-de yaşayan ve tarımsal faali-yetlerden geçimini sağlayan in-sanlardan oluşmaktadır. Tarım çalışanlarının, içinde bulunduk-ları yoksulluktan kurtulabilme-leri için asgari gelir düzeyleri yoksulluğun aşılması hedefine uygun olarak belirlenmeli ve geleneksel tarım tekniklerinin yerini çağdaş yöntemlere bırak-ması için gerekli mali ve teknik destek sağlanmalıdır.

VI- İşsizlik oranının düşü-rülmesinin yoksullukla müca-deledeki önemi yadsınamaz. Ancak, işsizliği ortadan kal-dıracak yeni işler yaratılırken bu işlerin nitelikleri göz ardı

edilmemeli, çalışanlara insan onuruna yakışır koşullarda yaşamalarını ve çalışmalarını sağlayacak bir ortam sağlan-malı ve ILO tarafından temel ilkeleri belirlenen “düzgün iş” (decent work) hedefine uy-gun politikalar benimsenme-lidir. Türkiye’de son yıllarda yaşanan tarımdan hızlı kaçış, kentlerde işgücü piyasasına girmek için yeterli mesleki bilgi ve donanımdan yoksun bulunan işgücünün enformel sektöre kaymasıyla sonuçlan-mıştır. “Düzgün iş”in önünde-ki en büyük engel, enformel istihdamdır. “Son yıllarda en-formel sektörde ortaya çıkan yığılma, düşük verimlilik, dü-şük ücret ve olumsuz çalışma koşulları anlamına gelmiştir. Bu nedenle, sanayileşme sü-recinin hız kazanması ve sa-nayi üretiminin yüksek katma değerli sektörlere doğru yapı-sal bir değişiklik göstermesi, verimlilik düzeyi yüksek is-tihdam yaratılması bağla-mında yoksullukla mücadele açısından da önemli bir top-lumsal hedef olarak ön plana çıkmalıdır”39.

VII- Yoksullukla mücade-lede toplumda yaşayan bü-tün bireyler açısından istih-dam sorunlarının çözümüne ilişkin politikalar geliştirilme-si gereklidir. Ancak, özellikle kadınlara yönelik istihdam politikalarına öncelik verilme-si, yoksullukla mücadelede başarı şansını yükseltecektir. Bunun gerekçelerine gelin-ce, herşeyden önce cinsiyet açısından bakıldığında yok-sul kesim içerisinde işsiz ya da çalışsa bile düşük nite-likli, güvencesiz ve sendika-sız işlerde çalışan kadınların önemli bir çoğunluğu oluş-turduğu görülmektedir. Do-layısıyla, kadınlara yönelik istihdam politikalarının yok-sulluğu azaltma olasılığı daha yüksektir. Bu konuda ileri sü-rülebilecek bir diğer gerekçe de, kadınların gelir düzeyle-rindeki artışların ailenin refa-

38) Şenses, Yoksullukla Mücadele: Temel Yaklaşımlar, Sorunlar, Kurumlar ve Öneriler”, (http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/Yazilar_Gazete/Senses_31Ocak05.pdf), s. 4.39) Şenses, “Yoksullukla Mücadelenin Neresindeyiz….”, s. 350.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 2008 55

Page 15: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE · 1. GİRİŞ Son yıllarda sosyal bi- limcilerin araştırma gündemlerinin üst sı-ralarında yer almaya başlayan yoksulluk

X- Yoksullukla mücadele kısa, orta ve uzun dönemli planlanmış bir stratejiye ve yoksulluk profilleri ekse-ninde oluşturulmuş ayrıntılı bir programa dayalı olarak geçekleştirilmeli; bu müca-deleyi sadece parasal geli-re indirgeyen bir yaklaşım yerine; yoksulluğu ahlaki, sosyal, siyasal ve kültürel yönleriyle değerlendiren ve bu bağlamda politikalar ge-liştiren bir yaklaşım benim-senmelidir.

40) Sylvia Chant, “Women-Headed Household: Poorest of the Poor? Perspectives from Mexico, Costa Rica and the Philippines”, IDS Bulletin 28, No. 3, 1997, s. 26.41) Naci Gündoğan, “Yoksullukla Mücadelede Kadın İstihdamının Önemi”, IV. Aile Şurası Bildirileri, Ankara, 2004, s. 443.

KAYNAKÇA• Aktan Coşkun Can, Yoksulluk Sorununun Nedenleri ve Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Hak-İş Konfe-derasyonu Yayını, Ankara, 2002. • Aktan Coşkun Can, Yoksullukla Mücadele, (http://www.canaktan.org/ekonomi/yoksulluk/anasayfa-yoksulluk.htm)• Bourguignon François, “The Poverty-Growth-Inequality Triangle”, The Indian Council for Research on International Economic Relations, New Delhi, 4 Feb. 2004.• Chant Sylvia, “Women-Headed Household: Poorest of the Poor? Perspectives from Mexico, Costa Rica and the Philippines”, IDS Bulletin 28, No. 3, 1997.• Dansuk Ercan, “Yoksullukla Mücadelede Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi”, Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri Derneği, İstanbul, 2003.• Dumanlı Recep, “Yoksulluk Kavramı, Ölçül-mesi ve Gelir Dağılımı İlişkileri”, Yeni Türkiye, 1995/6.• Demirci Emin Yaşar, “Yoksulluğun Tüketil-mesi”, Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri Derneği, İstanbul, 2003.• DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007.• EAPN, Poverty and Inequality in the EU, 2007.• ETUC, Key Challenges Facing European Labo-ur Markets: A Joint Analysis of European Social Partners, October 2007.• Gül Sallan Songül, “Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadelenin Sosyolojik Boyutla-rı: Göreliden Mutlak Yoksulluğa”, Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları (Editör: Yasemin Özdek), TODAİE Yayınları, Ankara, 2002.• Gündoğan Naci, “Yoksullukla Mücadelede İs-tihdam Politikalarının Rolü ve Önemi”, Yoksulluk Sempozyumu, Deniz Feneri Derneği, İstanbul, 2003.• Gündoğan Naci, Yoksulluğun Değişen Yüzü: Çalışan Yoksullar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2007.• Gündoğan Naci, “Yoksullukla Mücadelede Kadın İstihdamının Önemi”, IV. Aile Şurası Bildirileri, Ankara, 2004.• Kakwani Nanak and Ernesto M. Pernia, “What is Pro-Poor Growth?”, Asian Development Review, Vol. 18, No. 1, 2000.

• Kraay Aart, “When is Growth Pro-Poor?”, World Bank Development Research Group, 2004.• Osmani Siddiq, “Yoksul Yanlısı Büyümeyi Ta-nımlamak”, UNDP International Poverty Centre, Ocak 2005, S. 9.• Önder Harun, Fikret Şenses, “Türkiyede Yoksulluk ve Yoksulluk Düşüncesi”, İktisat, Siyaset, Devlet Üzerine Yazılar, Prof. Dr. Kemali Saybaşılı’ya Armağan içinde, İstanbul, 2006.• Önder İzzettin, “Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele”, Toplum ve Hekim, Ocak-Şubat 2004, C. 19, S. 1.• Perry Guillermo E., Omar Arias, J. Humberto Lopez, William Maloney, Luis Serven, “Poverty Reduction and Growth: Virtuous and Vicious Circles”, The World Bank, Washington, 2006.• Ravallion Martin, “Pro-Poor Growth: A Primer”, World Bank Development Research Group, 2004.• Star Gazetesi, “Fakirbank Kuruluyor” (04/07/2006).• SYDGM, http://www.sydgm.gov.tr (25.01.2008).• Şenses Fikret, Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001.• Şenses Fikret, “Yoksullukla Mücadelenin Neresindeyiz? Gözlemler ve Öneriler”, İktisat Üzerine Yazılar I, Küresel Düzen: Birikim, Devlet ve Sınıflar, Korkut Boratav’a Armağan, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003.• Şenses Fikret, “Yoksulluğun Küreselleşmesi mi? Küreselleşmenin Yoksulluğu mu?”, Toplum ve Hekim, Ocak-Şubat 2004, C. 19, S. 1.• Şenses Fikret, Yoksullukla Mücadele: Temel Yaklaşımlar, Sorunlar, Kurumlar ve Öneriler”, (http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/Yazi-lar_Gazete/Senses_31Ocak05.pdf)• TÜİK, “2002 Yoksulluk Çalışması”, TÜİK Haber Bülteni, 13/04/2004.• TÜİK, “2006 Yoksulluk Çalışması”, TÜİK Haber Bülteni, 26/12/2007.• UN, Millennium Development Goals, (http://www.un.org/millenniumgoals)• UNDP, Human Development Report 2007/2008.• US Census Bureau, Income, Poverty, and Health Insurance Coverage in the United States: 2005, August 2006. (http://www.census.gov/prod/2006pubs/p60-231.pdf)• Worldbank, World Development Indicators, 2007.

hına daha fazla katkı sağlayacağı yönündeki görüştür. Bu görüşü destekleyen ampirik bir çalış-ma, çalışan kadınların erkeklere oranla gelirlerinin daha büyük bir kısmını aileleri için harcadıklarını ortaya koymuştur. Bu çalışmaya göre erkekler ücretlerinin sadece yüzde 50 - yüzde 68’ini ortak aile fonuna aktarırken, aynı araştır-manın sonuçlarına göre kadınlar elde ettikleri gelirin tamamını aile bütçesine aktarmaktadırlar40. Do-layısıyla, kadının gelir düzeyinin arttırılmasına yönelik politikalar yoksulluğun önlenmesinde çok daha etkili olacaktır41.

VIII- Gerek gelir yoksulluğu ve gerekse de insani yoksulluk açısından bakıldığında ülkemizin Doğu Anadolu, Güney Doğu Ana-dolu ve Karadeniz Bölgelerinin göreli olarak yoksul olduğu görül-mektedir. Bu bölgelerde yaşanan yoksulluk, iç göçü tetiklemekte ve bu yolla da yoksulluk büyük kentlere taşınmaktadır. Dolayı-sıyla, yıllardır hep söylenegelen ama bir türlü gerçekleştirileme-yen bölgesel dengesizlikleri gi-derici kamusal politikalara ağırlık verilmelidir.

IX- Yoksulluğun yaygın olduğu yaşlı, özürlü ve çocuklar gibi de-zavantajlı grupların özel önlem-lerle korunması sağlanmalıdır.

asodosya

ANKARA SANAYİ ODASI OCAK/ŞUBAT 200856