dÜŞÜk gelİrlİ Ülkelerde yoksulluk yanlisi gelİŞmeler · yoksulluk konusu üzerinde...

52
T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ TARIM EKONOMİSİ BÖLÜMÜ DÜŞÜK GELİRLİ ÜLKELERDE YOKSULLUK YANLISI GELİŞMELER Kadir ELHAKAN Tez Danışmanı: Dr. Altuğ ÖZDEN AYDIN 2015

Upload: others

Post on 29-Dec-2019

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • T.C.

    ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ

    ZİRAAT FAKÜLTESİ

    TARIM EKONOMİSİ BÖLÜMÜ

    DÜŞÜK GELİRLİ ÜLKELERDE YOKSULLUK YANLISI

    GELİŞMELER

    Kadir ELHAKAN

    Tez Danışmanı:

    Dr. Altuğ ÖZDEN

    AYDIN

    2015

  • 2

    T.C.

    ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ

    ZİRAAT FAKÜLTESİ

    TARIM EKONOMİSİ BÖLÜMÜ

    DÜŞÜK GELİRLİ ÜLKELERDE YOKSULLUK YANLISI

    GELİŞMELER

    Kadir ELHAKAN

    Tez Danışmanı:

    Dr. Altuğ ÖZDEN

    AYDIN

    2015

  • 3

    ÖZET

    Kalkınma ekonomisinin temel alanlarından birisi olan düşük gelirli ülkelerde

    yoksulluk yanlısı gelişmeler konusu ele alınmıştır. Yoksulluğu ölçmede kullanılan

    yöntemler, yoksullukla mücadelede Dünya ve Türkiye’nin durumu, küresel

    örgütlerin yapmış olduğu çalışmaları, yoksullukla mücadelede önem verilmesi

    gereken politikaların neler olması gerektiği konu edilmiş. Bu politikaların; Ekonomik

    büyüme, insani yatırım, bölgesel eşitsizliğin azaltılması, mikro kredi politikası,

    sosyal yardım sistemi, uluslararası ekonomik istikrar, yatırımların teşviki, eşitsizliğin

    azaltılması ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi gibi genel bilgiler verilerek,

    yoksulluğu azaltmada kullanılması anlatılmıştır.

    Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Gelir dağılımı eşitsizliği, Yoksullukla mücadele,

    Uluslararası kuruluşlar, Mikrokredi.

  • 4

    KISALTMALAR DİZİNİ

    AB Avrupa Birliği

    BELDES Belediyelerin Altyapısının Desteklenmesinin Projesi

    BKİ Beşeri Kalkınma İndeksi

    BM Birleşmiş Milletler

    DOKAP Doğu Karadeniz Projesi

    DPT Devlet Planlama Teşkilatı

    FAO Gıda ve Tarım Örgütü

    FGT Foster Greer ve Thorbecke İndeksi

    GAP Güneydoğu Anadolu Projesi

    GYKA Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması

    HBA Hane Halkı Bütçe Anketi

    IMF Uluslararası Para Fonu

    KOP Konya Ovası Projesi

    KÖYDES Köy Altyapısını Destekleme Projesi

    SHÇEK Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

    SODES Sosyal Destek Programı

    SRAP Sosyal Riski Azaltma Projesi

    TGWP Türkiye Grameen Mikrokredi Projesi

    TUİK Türkiye İstatistik Kurumu

    TUSIAD Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği

    UNDP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

    UNFPA Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu

    UNICEF Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu

    WFP Dünya Gıda Programı

  • 5

    ÇİZELGELER DİZİNİ

    Çizelge 1. Örnek A ve B Ülkelerinde Yoksulluk Açığı Oranı .............................................. 20

    Çizelge 2. Dünyada En Yoksul ve En Zengin Ülkeler ......................................................... 28

    Çizelge 3. Dünyada Ülke Gruplarına Göre Kişi Başına Düşen Milli Gelir ($) ..................... 29

    Çizelge 4. Yoksulluk Sınırı Yöntemlerine Göre Fertlerin Yoksulluk Oranları .................... 32

    Çizelge 5. Gelire Dayalı Göreli Yoksulluk Sınırı, Yoksul Sayıları ve

    Yoksulluk Oranları ................................................................................................................ 32

    Çizelge 6. Türkiye İçin Hesaplanan Gelire Dayalı Göreli Yoksulluk Sınırına Göre Bölgesel

    Yoksulluk Oranları ................................................................................................................ 33

  • 6

    İÇİNDEKİLER

    ÖZET ..................................................................................................................................................... 3

    KISALTMALAR DİZİNİ ...................................................................................................................... 4

    ÇİZELGELER DİZİNİ .......................................................................................................................... 5

    1.GİRİŞ .................................................................................................................................................. 8

    1.2.Çalışmanın Amaç ve Kapsamı ......................................................................................................... 9

    2.KAYNAK ÖZETLERİ ..................................................................................................................... 10

    3. MATERYAL VE YÖNTEM ........................................................................................................... 12

    4.BULGULAR ..................................................................................................................................... 13

    4.1 Yoksulluk ....................................................................................................................................... 13

    4.1.2 Göreli Yoksulluk ......................................................................................................................... 14

    4.1.3 İnsani Yoksulluk ......................................................................................................................... 15

    5. YOKSULLUĞUN BELİRLENMESİ VE ÖLÇÜLMESİ ................................................................ 16

    5.1.Yoksul kişi oranı indeksi ................................................................................................................ 18

    5.2. Yoksulluk Açığı Oranı (Poverty Gap Ratio) ................................................................................. 18

    5.3. Sen Yoksulluk İndeksi .................................................................................................................. 20

    5.4. Foster, Greer ve Thorbecke (FGT) Endeksi .................................................................................. 21

    5.5. Gini Katsayısı ................................................................................................................................ 22

    5.6. Dünyada Yoksulluk Durumu......................................................................................................... 22

    5.7. Türkiye’de Yoksulluk Durumu .................................................................................................... 29

    6. DÜNYADA UYGULANAN YOKSULLUKLA MÜCADELE POLİTİKALARI .......................... 34

    6.1 Birleşmiş Milletler ......................................................................................................................... 34

    6.2. Dünya Gıda Programı (WFP) ........................................................................................................ 34

    6.3. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) .......................................................................... 36

    6.4.Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ................................................................ 37

    6.5. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ........................................................................................................ 37

    6.6. Yeşil Devrim ................................................................................................................................. 38

    7. TÜRKİYE’DE UYGULANAN YOKSULLUKLA MÜCADELE POLİTİKALARI ..................... 41

    7.1.Türkiye’de mikro kredi politikası ve uygulanması ......................................................................... 42

    7.2. Beşeri Sermayenin Gelişmesi ........................................................................................................ 44

    7.3. Bölgesel Eşitsizliğin Azaltılması ................................................................................................... 45

    7.4. Etkin Bir Sosyal Yardım Sisteminin Kurulması ............................................................................ 46

  • 7

    8. SONUÇ ............................................................................................................................................ 48

    KAYNAKLAR .................................................................................................................................... 50

    ÖZGEÇMİŞ ......................................................................................................................................... 52

  • 8

    1.GİRİŞ

    Yoksulluk, tarihin her döneminde gerek gelişmiş, gerekse az gelişmiş

    ülkelerin karşı karşıya olduğu sorunların başında gelmektedir. Son 100 yıldır Dünya

    üzerinde büyük bir gelir artışı olmasına rağmen yoksulluk, günümüz ekonomilerinin

    en önemli problemlerinden biri olmaya devam etmektedir. Dünyanın çeşitli

    bölgelerinde ve ülkelerin mevcut yoksulluk oranları ile Türkiye’deki mevcut durumu

    incelenmiş. Sosyal, kültürel ve ekonomik değişimlerle birlikte yoksulluk kavramı

    kalkınma tartışmalarını ön plana çıkarmıştır. Yoksulluğun, uluslararası kuruluşlar

    tarafından yapılan kalkınma raporlarında ana tema olarak işlenmesi, yoksulluk

    çalışmalarını da hızlandırmış, konunun ekonomik bir sorun olmanın ötesine

    geçmesiyle ülkelerin ve uluslararası kuruluşların da konuya ilgileri artmıştır.

    Yoksulluk sorununu ortadan kaldırabilmek ve daha mutlu, refah bir yaşam

    gerçekleştirebilmek her dönemde kamu politikalarının başlıca amacı olmuştur. İlk

    bakışta akla gelen kanaatlerin aksine, yoksulluk sadece az gelişmiş ülkeleri

    ilgilendiren bir sorun değildir. Değişik yönleri bakımından gelişmiş ülkelerde de

    ortaya çıkabilen bir niteliği bulunmaktadır. Yoksulluğun ele alınma ve tanımlanma

    tarzları ile yöntemlerinde, dönemler ve gelişmeler çerçevesinde ciddî değişim ve

    dönüşümler yaşanmaktadır. Bu bağlamda tarihsel gelişim süreci içerisinde

    yoksulluğun, maddi öğeler ve bağlantılı unsurların eksikliğini bireysel ve biyolojik

    açıdan örnek alan temeldeki bir anlayıştan, toplumsal düzeydeki gelir seviyesini ve

    bir takım sosyal gereksinimleri de hesaba katan göreli temeldeki bir anlayış dâhilinde

    ölçülmeye ve değerlendirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bir başka deyişle,

    günümüze yaklaşıldıkça yoksulluğun bireysel ihtiyaçları örnek alan tek boyutlu bir

    kavram değil, coğrafi, uluslararası, çevresel ve toplumsal faktörleri de hesaba katan

    çok boyutlu bir kavram olarak kabul görmeye başladığına tanık olunmaktadır.

    Dolayısıyla da yoksulluğun doğru bir şekilde tanımlanması, yoksulluğa yol açan

    faktörlerin objektif ve hatasız bir şekilde saptanması, yoksullukla mücadele yöntem

    ve stratejilerinin belirlenmesinde ve uygulanan politikaların başarı düzeyleri üzerinde

    doğrudan etki yapmaktadır.

  • 9

    1.1.Konunun Önemi

    Yaşadığımız küreselleşme süreci giderek, özel servetin amansız birikimiyle

    ve kitlelerin artan oranlarda yoksullaşması, azgelişmiş ülkeler ve zengin ülkeler

    arasında tarihin hiçbir döneminde görülmediği ölçülerde artan ekonomik

    adaletsizlikler ve bunun sonucunda insanların ölmesi yoksulluğu önemli kılmaktadır.

    1.2.Çalışmanın Amaç ve Kapsamı

    Son yıllarda yoksulluk ve yoksulluğun azaltılması, kalkınma sürecinin en

    önemli gündem maddelerinden biri haline gelmektedir. Yoksulluk, tüm dünyada göz

    ardı edilemeyecek sosyolojik bir gerçektir ve acilen çözümlenmesi gereken birincil

    sorun haline gelmiştir. Araştırmada düşük gelirli ülkelerdeki yoksulluk boyutunun

    hangi durumlarda olduğunu ve ülkelerin uyguladığı kalkınma programlarının

    yetersizliğini gündeme getirmektedir. Tüm dünyadaki başarılı uygulamalarını

    inceleyip diğer kalkınma programlarıyla birlikte mevcut durumunun ortaya

    konulması amaçlanmıştır.

  • 10

    2.KAYNAK ÖZETLERİ

    Yoksulluk konusu üzerinde yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Bu

    çalışmalar içinde araştırma konusu ile ilgili olanlar, tarih sırasına göre aşağıda

    özetlenmeye çalışılmıştır.

    Şenses, 2001 yılında Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk adlı çalışmasında

    Mutlak yoksulluğun ortaya çıkarılması bireylerin hayatlarını sürdürebilmeleri için

    gerekli olan minimum tüketim ihtiyaçlarının belirlenmesi gerektiğini ifade etmiş,

    sadece gıda harcamalarını esas alan mutlak açlık sınırının hesaplanması; “minimum

    temel gıda maddelerinden oluşan gıda sepetinin maliyetiyle” hesaplandığını

    belirtmiştir. Tüm nüfus için önerilen kişi başına tüketilmesi gereken kalori miktarı

    esas alarak, bundan daha az kalori alan kişiler bir yoksulluk çizgisi oluşturduğu

    sonucuna varmıştır.

    Gündoğan, 2003 yılında Yoksullukla mücadelede istihdam politikalarının rolü ve

    önemi çalışmasında, Gelir dağılımında adaletsizlik ve uzun dönem işsizliğin

    günümüz yıllarında kendini göstermeye başladığını ifade etmiş. Bunları ortadan

    kaldırmak amacıyla çeşitli politikalar türetmiştir.

    Arpacıoğlu ve Yıldırım, 2011 yılında Dünyada ve Türkiye’de Yoksulluğun Analizi

    çalışmasında Göreli yoksullar, yoksul olmaktan daha çok dar gelire sahip, asgari

    yaşam seviyelerini ulaşmış olsalar da ortalama refah düzeyinin altında olan

    insanlardır olduğunu ve Temel ihtiyaçlarını bir bölümünü karşılamakla beraber,

    eğitim, sağlık, sosyal katılım yönünden yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Yoksulluğu

    göreli bir kavram olarak belirleyen ve sosyal yönü daha fazla olan göreli yaklaşım,

    yoksulluğu bireyin ihtiyaçlarını karşılama gücü yönüyle toplumun diğer bireyleri

    karşısındaki durumuna göre tanımlamıştır.

    Yıldırım 2012, Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele Politikaları adlı

    çalışmasında Gelişmiş, gelişmekte ve gelişmemiş olan tüm ülkeler için olduğu gibi

    yoksulluk, Türkiye için de ciddi bir tehlike konumunda olduğunu söylemiş. Gelir

    dağılımı adaletsizlikleri ile fazlasıyla belirginleşen bu durum, önemli bir sosyal sorun

    niteliğinde sosyo-ekonomik olarak ne kadar zayıfladığının bir göstermiştir.

  • 11

    Çetiner, 2013 yılında Yeşil devrim de neymiş çalışmasında yeşil Devrimin sosyo-

    ekonomik etkileri ülkeden ülkeye farklılık göstermekte, bu nedenle de genellemeye

    giderek açlığı ve fakirliği gidermede başarılı ya da başarısız olmuştur demek doğru

    olmadığını ifade etmiştir.

    Acar, 2014 yılında Dünyada ve Türkiye’de açlık sorunu adlı çalışmasında Dünyada

    açlık sorununun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin artmasının en

    önemli iki nedeni olduğunu söylemiş, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan

    kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalar olduğunu ifade etmiştir.

  • 12

    3. MATERYAL VE YÖNTEM

    Çalışmanın ana materyali çeşitli kurum ve kuruluşlardan derlenen veriler ile

    literatür taraması sonucu elde edilen makale, tez, kitap vb. kaynaklardan

    oluşturmaktadır. Verilerin doğruluğu çeşitli kaynak ve kurumlardan kontrol

    edilmiştir. Elde edilen veriler yorumlanarak bir sonuç çıkarılmıştır.

  • 13

    4.BULGULAR

    4.1 Yoksulluk

    Yoksulluk insanlık tarihinde sürekli olarak içinde bulunan ve çözüm aranan

    bir sorundur. Fakat yoksulluğun çok karmaşık bir sorun olarak ortaya çıkması, farklı

    tanımlamalara yol açmaktadır. Çeşitli kurum ve kuruluşların yaptıkları yoksulluk

    tanımlamalarına bakıldığında;

    Yoksulluk genel olarak bir halkın ya da onun belirli bir kesiminin asgari

    yaşam düzeyini sürdürebilmek için gıda, giyim ve barınak gibi sadece en basit

    ihtiyaç maddelerini karşılayabilmesi olgusudur (Dünya Bankası, 2012).

    Toplumsal refah düzeyi ya da toplumun minimum yaşam standardı düzeyinin

    altında kalan kişi statüsü olarak tanımlanmaktadır (TÜSİAD, 2000).

    Gıda, temiz içme suyu, kanalizasyon tesisleri, sağlık, barınma, eğitim ve

    bilgilendirme gibi temel insan ihtiyaçlarını karşılama durumudur (AB Kopenhag

    Bildirisi, 1993).

    İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Yoksulluğu dar ve

    geniş anlamda olmak üzere iki türlü tanımlamak mümkündür. Dar anlamda

    yoksulluk, açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumu iken, geniş anlamda

    yoksulluk, gıda, giyim ve barınma gibi olanakları yaşamlarını devam ettirmeye

    yettiği halde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmayı ifade eder (TUİK, 2015).

    Nüfusun bir kısmının çeşitli nedenlerle, değişik dönemlerde, tarihsel ve

    coğrafi olarak belirlenmiş asgari bir yaşam standardını sağlamak için yeterli kaynağa

    ulaşamaması nedeniyle yoksulluk oluşur (Mingione, 1992).

    Yoksulluğu normal şartlar altında dahi beslenme ve giyim gibi temel

    ihtiyaçların karşılanamaması ve bu yüzden de yaşamsal tehlikeyle karşı karşıya

    kalınması olarak tanımlarlar (Rowentre, 1901).

    BM, AB, IMF vb. önemli kuruluşlar ise belirli bir tanımlama yapmayıp, parça

    parça sınıflandırma yaparak yoksulluk kavramını açıklamıştır. Günümüzde ise

    Dünya Bankasının yapmış olduğu tanım sunulmaktadır. Tüm bu tanımlamalardan

    yola çıkarsak;

    Yoksulluk genel olarak belirli bir kesiminin asgari yaşam düzeyini

    sürdürebilmek için gıda, giyim, barınak ve kişisel gelişim gibi en basit ihtiyaç

    maddelerini karşılama durumudur (Dünya Bankası, 2012). Farklı kriterler göz önüne

  • 14

    alınarak yoksulluk kavramına farklı anlamlar katan yoksulluk türleri de mevcuttur.

    Günümüz koşullarında farklı yoksulluk türlerini ifade eden mutlak yoksulluk, göreli

    yoksulluk ve insani yoksulluk gibi tanımlarla karşılaşmak mümkündür.

    4.1.1 Mutlak Yoksulluk

    Mutlak yoksulluk, bir kısım toplum ya da bireyin asgari yaşam düzeyini

    sürdürebilmesi için gerekli, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaması durumudur.

    Yardıma ihtiyacı olarak algılanması gereken yoksullar temel insani ihtiyaçlarını bile

    karşılayamamakta, hatta bu duruma düşen bir kişiye dışardan yardım edilmediği

    zamanda ölüm riskiyle bile karşı karşıya gelme ihtimalinin olmasıdır. Mutlak

    yoksulluğun dünyanın her yerinde var olmasına karşın, az gelişmiş ve gelişmekte

    olan ülkelerde daha fazla görülebilmektedir. Mutlak yoksulluğun ortaya çıkarılması

    bireylerin hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan minimum tüketim

    ihtiyaçlarının belirlenmesini gerektirir. Mutlak yoksulluk gıda ve gıda dışı bileşenler

    dikkate alınarak ayrı ayrı belirlenebilmektedir. Sadece gıda harcamalarını esas alan

    mutlak açlık sınırının hesaplanması; “minimum temel gıda maddelerinden oluşan

    gıda sepetinin maliyetiyle” hesaplanır. Tüm nüfus için önerilen kişi başına

    tüketilmesi gereken kalori miktarı esas alınarak, bundan daha az kalori alan kişiler

    bir yoksulluk çizgisi oluştururlar (Şenses, 2001).

    Mutlak yoksulluğun dünyanın her tarafında var olduğu açıktır, ancak bunun

    genel nüfusa oranlarında önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Uluslararası

    yoksulluk sınırı mutlak yoksulluk düzeyine giren nüfusu tahmin etmek için

    kullanılmakta ve genellikle ABD doları olarak ifade edilmektedir. Örneğin 1985

    yılında, 370 $’in aşağısını yoksulluk sınırı olarak belirlenmiştir. Bu ölçüye göre

    dünyada yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı 1987’de 1,2 milyar rakamıyla,

    Dünya nüfusunun %30,1’ini temsil etmekteydi. Oran, 1993 yılında %29,4’e

    düşmüştür. Aynı yıl itibariyle yoksulların toplam miktarının yaklaşık %80’i

    dünyanın on iki ülkesinde yer almıştır (Todaro, 2000). Günümüzde ise 900 milyon

    insan ise günlük bir $USD olan açlık sınırının altında yaşamaya çalışmaktadır

    (Anonim, 2015).

    4.1.2 Göreli Yoksulluk

    Adam Smith’in tanımına göre, temel ihtiyaçlarını mutlak olarak

    karşılayabilen ancak kişisel kaynakların yetersizliği yüzünden toplumun genel refah

  • 15

    seviyesinin altında kalan ve topluma sosyal açıdan katkıları kısıtlanmış olanlar göreli

    yoksullardır. Göreli yoksullar, yoksul olmaktan daha çok dar gelire sahip, asgari

    yaşam seviyelerini ulaşmış olsalar da ortalama refah düzeyinin altında olan

    insanlardır. Temel ihtiyaçlarını bir bölümünü karşılamakla beraber, eğitim, sağlık,

    sosyal katılım yönünden yetersizlerdir. Yoksulluğu göreli bir kavram olarak

    belirleyen ve sosyal yönü daha fazla olan göreli yaklaşım, yoksulluğu bireyin

    ihtiyaçlarını karşılama gücü yönüyle toplumun diğer bireyleri karşısındaki durumuna

    göre tanımlamaktadır. Yani, bir kişinin yoksul olup olmadığı sadece ne kadar gelire

    sahip olduğuna bağlı olmayıp, toplumdaki diğerlerinin ne kadar gelire sahip

    olduklarını da bağlı olacaktır. Yoksulluğun göreli olarak tanımlanmasında ya

    nüfusun düşük gelirli bir oranı yoksul olarak alınmakta ya da ortalama gelir

    düzeyinde bir sınır belirlenerek bu sınırın altında bir gelire sahip olanlar yoksul

    olarak tanımlanmaktadır (Arpacıoğlu ve Yıldırım, 2011).

    4.1.3 İnsani Yoksulluk

    Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) insani yoksulluğun

    kavramlaştırılması gayretine, hem yoksulluk kavramı etrafındaki mücadeleleri, hem

    de yoksulluğun ölçülmesi yaklaşımlarını genişleterek katkıda bulunmuştur. UNDP’

    nin 1997 İnsani Gelişme Raporu ilk defa ”İnsani Yoksulluk” (Human

    Poverty) kavramı ortaya atılmıştır. İnsani yoksulluk, gelir yoksulluğu ile ilişkili

    bulunmasına rağmen ondan farklıdır. Gelir yoksulluğu ölçümleri mutlak gelir

    üzerinde odaklanırken “insanî yoksulluk” kavramı, okur-yazarlık, yetersiz beslenme,

    kısa yaşam süresi, ana-çocuk sağlığının yetersizliği, önlenebilir hastalıklara

    yakalanma gibi temel insani yeteneklerden kapasiteden yoksun olmak biçiminde

    tanımlanabilir (Akdemir, 2003). Buna göre temel insan yeteneklerini sürdürebilecek

    olan mal, hizmet ve altyapıya, enerji, hijyen, eğitim, iletişim, içme suyu erişimin

    yokluğu ya da kısıtlanması yoksulluğun “insanî” boyutu olarak nitelendirilmektedir

    (Anonim, 2009).

  • 16

    5. YOKSULLUĞUN BELİRLENMESİ VE ÖLÇÜLMESİ

    Yoksulluğu belirleyen temel faktörler genel olarak bölgesel ve toplumsal

    faktörler ile hane ve fertlere ilişkin faktörler olarak sınıflandırılabilir (Anonim,

    2005). Yoksulluğu etkileyen birçok bölgesel faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin

    yoksullukla ilişkisi ülkeden ülkeye değişebilmektedir. Söz konusu faktörler bütün

    olarak coğrafi yalıtkan, iklim, toprak özellikleri ve pazarlara yakınlık, çevre ve hava

    koşulları, bölgenin yönetimi, bölge içindeki eşitsizlikler olarak özetlenebilir. Bu

    hususlara göre olumsuz koşullara sahip olan yörelerde yoksulluk riski daha fazla

    olmaktadır. Altyapı eksikliği, en önemli toplumsal etken olarak gösterilmektedir.

    Buna örnek olarak borulu suyun veya asfalt yolun bulunmaması verilebilir.

    Altyapının yanı sıra arazi dağılımı, eğitim, sağlık gibi başlıca kamu hizmetlerine

    ulaşım, beşeri kaynaklar diğer toplumsal etkenler arasındadır. Hane halkı ve

    bireylerin özellikleri ise demografik, ekonomik ve sosyal özellikler olmak üzere üç

    grupta incelenebilir. Demografik özellikler arasında hane halkı büyüklüğü, hane

    halkı üyelerinin yaş yapısı bağımlılık oranı ve hane halkı reisinin cinsiyeti

    yoksulluğu etkileyen faktörler arasındadır (Anonim, 2005).

    Geçmişte kentsel yoksulluk, genellikle gelişmiş ülkelerde kentlerin yapısal

    özelliği olarak görülmüş, yoksulluk da kentin çöküntü alanlarında yerleşmişti. Az

    gelişmiş ülkelerde bu durum tarımdaki yapısal değişmelerle ve göçlerle

    açıklanmaktaydı. Yoksulluğun sebepleri kırdan büyük nüfusların göçü ile hızlı

    kentleşme ve düşük sanayileşme hızlarıydı. Göç eden kesim enformel sektörde

    çalışıyor, eğitim, sağlık, konut gibi olanaklardan yoksun kalıyordu. Mingione göre

    geçmişte evsizlik ve yoksulluk, toplumsal ve mesleki hareketlilik ve sosyal devlet

    programları yoluyla yatıştırılmaktaydı. Yoksul hane halkları çoğunlukla daha

    kalabalık olmakta ve daha fazla bağımlı nüfus barındırmaktadır. Hane halkı reisinin

    kadın olması durumu da yoksulluk riskini artıran faktörlerden biri olmaktadır.

    Ekonomik özellikler istihdam durumu ve hanenin serveti gibi faktörleri; sosyal

    özellikler ise eğitim, beslenme ve sağlık durumu gibi faktörleri barındırmaktadır.

    Uygulamada yoksulu yoksul olmayandan veya aşırı yoksul olandan ayırmak için bir

    yoksulluk sınırı belirlenmektedir. Bu sınır yoksulluk ölçümlerinin köşe taşınır

    oluşturur. Klasik tanımıyla yoksulluk sınırı yoksul olarak sınıflandırılan bir kişinin

    altındaki hayat standardı seviyesidir. Ancak yoksulluk sınırı, yoksulluk ölçümlerinde

  • 17

    her zaman yeterince açıklayıcı olmamaktadır. Örneğin yoksulluk sınırı 360 $ olarak

    belirlendiğinde mutlak yoksulların çoğunun yıllık üç yüz US$ mı, yoksa üç yüz elli

    US$ mı kazandıkları açığa çıkmayacaktır. İşte bu amaçla yoksulluk sınırının altında

    kalan nüfusun oranını belirlemeye yönelik yeni bir ölçü getirilmiştir (Mingoene,

    1992).

    Yoksulluk açığı şeklinde tanımlanan bu ölçü ile yoksulluk sınırı altında kalan

    herkesin bu sınıra ulaşmasını sağlayacak toplam gelir miktarı belirlenmektedir. Bir

    başka anlatımla yoksulluk açığı, yoksulluk sınırı ile bu sınır altında yaşayan tüm

    insanların gerçek gelir düzeyleri arasındaki farkın toplamını ifade etmektedir. Kişi

    başına tüketim veya gelir açısından yoksulluk sınırının altında kalanların oranıyla

    ifade edilen bu orandan hareketle Yoksulluk Açığı İndeksi hesaplanmaktadır. İndeks

    yoksulluk sınırı altındaki fakirlerin daha alt düzeyde sınıflandırılması için de

    kullanılmaktadır. İndeks yoksullarla yoksulluk çizgisi arasındaki açığı yüzdelik

    olarak ortaya koymaktadır (Anonim, 1991).

    Yoksullukla ilişkin olarak daha değişik indeksler de hazırlanmaktadır. Bu

    indekslerin doğruluğu konusunda tartışmalar olmasına karşın uluslararası

    karşılaştırmalar için günlük bir US$, yoksulluk sınırı olarak kullanılmaktadır.

    Böylece günlük bir US$ altında gelire sahip olanlar yoksul olarak adlandırılmaktadır.

    Bazı uluslararası örgütler yoksulluğu, insani gelişme için zorunlu olan fırsatlardan

    (hayat boyu sağlık, yaratıcı bir hayat, ortalama bir hayat standardı, özgürlük, kendine

    güven, saygınlık) mahrum olma şeklinde tanımlayarak, kavramın sadece parasal bir

    içeriğe hapsedilmesini engellemiştir. Şüphesiz ki yoksulluğun bu boyutuyla

    incelenebilmesi için çok geniş ve özellikle sosyal nitelikli istatistiklere ihtiyaç

    bulunmaktadır. Bu amaçla hayat beklentisi, okuma yazma, çocuk ölüm oranları ve

    reel satın alma gücü gibi göstergeleri kullanmaktadır (Philip, 1999).

    Bu faktörler Beşeri Kalkınma İndekslerine eklenerek insani gelişme

    derecesinin ölçülmesinde temel oluşturmaktadır. Beşeri Kalkınma İndeksleri (BKİ) 0

    ile 1 arasında ifade edilmektedir. Bu açıdan Kanada en yüksek değere (0,960), Sierra

    Leone ise en düşük değere (0,185) sahip durumdadır. BKİ 1997 yılından beri Beşeri

    Yoksulluk İndeksi ile desteklenmektedir. Bu indeksle belirli bir toplum içerisindeki

    yoksulluğun ölçülmesi hedeflenmiştir (Philip, 1999). Ölçüm yapılırken, önemli üç

    unsur dikkate alınmakta ve böylece gelir dışında unsurları hesaba katan farklı bir

  • 18

    yoksulluk tanımı getirilmektedir. İndekste ortalama hayat seviyesi, temel eğitim,

    sağlık ve temiz su gibi temel ihtiyaçların ne ölçüde karşılanabildiğini dikkate alan

    farklı bir ölçüm sistemi kullanılmaktadır (Todaro, 2000).

    5.1.Yoksul kişi oranı indeksi

    Geliri yoksulluk sınırı altında olan nüfusun toplam nüfusa oranını ifade

    etmektedir. Yoksulluk göstergeleri arasında en fazla tercih edilen yoksul kişinin

    oranının hesaplanması yorumu çok kolay olduğundan, veri gereksinimi de fazla

    olmadığı için yoksulluk ölçümü ile ilgili çalışmalarda en sık kullanılan yöntemdir

    (Kumar, Gore ve Sitaramam, 1996). Yoksul kişi oranı indeksi zaman içinde

    geliştirilen diğer yoksulluk ölçüt yöntemlerinin de yapılanmasına önemli katkılar

    sağlamıştır. Yoksul kişi oranı ölçütü, yoksulluk sınırı altında kalan yoksulların

    oranında meydana gelen değişmeleri izlemekte kullanılabilen bir ölçek türüdür.

    Böyle bir ölçüt sonucu, yoksulluğun oransal olarak azalmasına yönelik olarak

    geliştirilen politikaların etkisini ölçmek amacıyla kullanılması durumunda bir anlam

    kazanmaktadır. Yoksulluk ölçümünde genel olarak bilgi sağlayan yoksul kişi oranı

    ölçütünün en önemli eksikliği, yoksulluğun şiddeti hakkında bilgi vermemesidir.

    Ayrıca yoksulluk sınırı altında kalan yoksul nüfus arasında ki gelir dağılımına ve

    yoksulluk sınırı altındaki bireylerin gelirindeki düşüş bu indeks yardımıyla

    hesaplanmamaktadır (Kakwani, 1993). bu indeks (H) yoksulluk sınırı altındaki

    toplam nüfusu (q) toplam nüfusa (n) oranlayarak hesaplanmaktadır (Kumar, Gore ve

    Sitaramam 1996).

    5.2. Yoksulluk Açığı Oranı (Poverty Gap Ratio)

    Yoksulluğun ölçülmesinde kullanılan bir diğer yöntem yoksulluk açığı

    oranıdır. Yoksulluk açığı oranı, toplumdaki yoksulluğun ortalama boyutunu

    yoksulluk sınırının yüzdesi olarak ifade etmekte ve yoksulların ortalama gelirinin

    yoksulluk sınırından ne kadar farklılaştığını göstermektedir. Yoksulluk açığı oranı

    hesaplanırken öncelikle yoksul bireylerin gelir açığı hesaplanır. Gelir açığı yoksulluk

    sınırı ile kişinin geliri arasındaki farka eşittir. Yoksulluk açığı oranı, yoksulluk sınırı

    altındaki kişiler için hesaplandığından negatif (-) olmaz. Yoksul olmayanların

    yoksulluk açığı ise sıfıra eşittir. Yoksulluk açığı, yoksulluk sınırına bölünüp tüm

    yoksul bireyleri kapsayacak şekilde toplandıktan sonra toplam nüfusa bölünerek

  • 19

    yoksulluk açığı oranına ulaşılır (Anonim, 2005). Yoksulluk açığı oranını, z yoksulluk

    sınırını yi i-inci bireyin gelirini, Ny geliri yoksulluk sınırının altında kalan nüfusu,

    N ise toplam nüfusu göstermektedir.

    P2= ∑

    (1)

    Yoksulluk açığı oranı kullanılarak yoksulluğun derinliğini ölçülebilir ve

    yoksulluk çizgisine duyarlılık azaltılmış olur. Yoksulluk oranının aksine, yoksulluk

    sınırı altındaki bir kişinin gelirindeki değişim, diğer koşullar aynı kalmak şartıyla,

    yoksulluk açığı oranını değiştirecektir. Ayrıca, yoksulluk açığı oranı hesaplamasında

    kişilerin gelirinin yoksulluk sınırına uzaklığı esas alındığı için yoksulluk sınırındaki

    değişiklikler oranda büyük değişikliklere yol açmayacaktır. Oran, ayrıca, yoksulların

    gelirinin yoksulluk sınırına getirilmesi için gereken transfer miktarının bulunmasında

    kullanılabilir. Böylelikle bu oran kullanılarak yoksulluğun giderilmesinin asgari

    maliyeti (doğrudan yoksulların hedeflendiği nakdi transferler) hesaplanabilir.

    Yoksulluk açığı ölçümünün dezavantajı, yoksulluğun şiddetindeki değişimleri tam

    olarak kapsayamamasıdır. Bu durum, aşağıdaki verilen örnekte görülebilir. Çizelgede

    varsayımsal A ve B ülkelerindeki gelirler ve yoksulluk açığı oranları verilmektedir.

    Her iki ülke için de yoksulluk sınırının aynı (125 birim) olduğu varsayılmıştır

    (Çizelge 1). İki ülkenin yoksulluk ve yoksulluk açığı oranları aynı olmasına rağmen

    çok yoksul bir bireyi barındırması sebebiyle B ülkesi A ülkesinden daha yoksuldur.

    Bunun yanında A ülkesindeki gelir dağılımının B ülkesindeki dağılımdan, yoksul

    kişiler arasındaki 20 birimlik bir transfer yoluyla, üretilmiş olduğu düşünülebilir.

    Yoksulluk açığı oranı iki ülke arasındaki bu farkı yansıtmamaktadır (Anonim, 2005).

  • 20

    Çizelge 1. Örnek A ve B Ülkelerinde Yoksulluk Açığı Oranı

    Kaynak: Dünya Bankası 2005

    5.3. Sen Yoksulluk İndeksi

    Günümüzde en fazla bilinen yoksulluk ölçütlerinden biriside sen indeksidir.

    Bu indeks refah karşılaştırılmaların da ordinal yaklaşıma dayanan bir yoksulluk

    indeksidir. Sen indeksi diğer yoksulluk ölçüm araçlarının eksiklerini gideren bir

    ölçüm aracıdır. Yoksul kişi oranını yoksulluk açığı oranını ve yoksullar arası gelir

    eşitsizliğini bünyesinde taşıyan bir yoksulluk ölçütüdür. Bu indeks yoksulluğun

    genişliğini, yoksulluğun şiddetini ve yoksullar arasındaki gelir dağılımını

    yansıtmakta olup, tekdüze aktarma ve odak aksiyomlarını sağlamaktadır (Sen ,1976).

    Yaptığı çalışmada yoksulluğun ölçülmesi için iki sorunun cevaplanması

    gerektiğini ve ilk soru, kimlerin yoksul olduğunun bulunmasıdır. İkinci soru ise

    yoksulların tek bir gösterge altında nasıl toplanacağıdır. İlk sorunun çözümü için

    gelir/ harcama düzeyleri kullanılarak asgari seçim düzeyine sahipse yoksul

    sayılmaktadır. ikinci sorunun çözümü için ise kafa sayım oranı (yoksulluk sınırı

    altında bir gelir/harcamaya sahip insanların oranı) ile gelir açığı oranını (yoksulların

    ortalama geliri ile yoksulluk sınırı arasındaki farkın yoksulluk sınırına olan oranı )

    önermiştir. Fakat bu iki göstergenin yoksullar arasındaki gelir dağılımına duyarlı

    olmadığı için, sen daha sonra sen endeksi olarak bilinen daha iyi bir endeks

    geliştirmiştir. Ayrıca, neoklasik teorideki ve yoksulluk sorununun

    çözümlenmesindeki noksanlıkların farkını anlayan Sen, yoksulluğu çok boyutlu

    olarak inceleyen kapasite yaklaşımını da kurmuştur (Chakravarty, 1997).

    Yoksulluk indeksi olarak bilinen sen indeksi(P); Yoksul kişi oranı veya

    hanehalkı oranı (H), yoksulluk açığı oranı (I) ve yoksullararası gelir eşitsizliği

    katsayısı’nı (G) birlikte dikkate almaktadır. Hesaplama formülü ise:

    Her bir bireyin geliri Yoksulluk açığı oranı Kafa

    sayım

    oranı

    A Ülkesindeki Gelir

    99 101 150 150 0.1

    0.5

    B Ülkesindeki Gelir 79 121 150 150 0.1 0.5

  • 21

    P=H{I+(1-I)G} (2)

    Değerleri alınarak sen yoksulluk indeksi hesaplanmasına ulaşabiliriz (Sen, 1976).

    5.4. Foster, Greer ve Thorbecke (FGT) Endeksi

    Foster, Greer ve Thorbecke (FGT) Endeksi yoksulluk ölçüm yöntemleri

    içerisinde en kapsamlı yöntemlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Yoksulluk

    oranı, yoksulluk açığı oranı ve yoksulluk açığının karesi oranı, FGT eşitliğinden elde

    edilebilir. Endeks aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanmaktadır:

    Pα= ∑

    (3)

    FGT endeksini, z yoksulluk sınırını ,Yi -inci bireyin gelirini, geliri yoksulluk

    sınırının altında kalan nüfusu, N toplam nüfusu, α ise yoksulluk tepki parametresini

    göstermektedir. Yoksulluk tepki parametresi α, endeksin yoksulluğa karşı

    hassaslığını göstermektedir. Görüleceği gibi, endeks,α = 0 ise, yoksulluk oranına, α =

    1 ise, Yoksulluk açığı oranına, α=2 ise, yoksulluk açığının karesi oranına

    dönüşmektedir. Yoksul bir bireyin geliri düştüğünde veya yoksul bir bireyden daha

    yoksul bir bireye gelir transferi olduğunda FGT endeksi artacaktır. Ayrıca, α>1

    olduğunda endeks, daha yoksul grupların gelirindeki artış durumunda diğer grupların

    gelirindeki artış durumuna oranla daha fazla azalmakta ve yoksulluğun şiddetine

    duyarlılık göstermektedir. Söz konusu duyarlılık α’nın aldığı değer arttıkça

    artmaktadır. FGT endeksinin bir diğer önemli katkısı ise yoksul kitlenin değişik alt

    gruplara ayrılabilmesi ve bunlara ilişkin yoksulluk oranlarının ayrı ayrı

    hesaplanabilmesidir. Alt gruplara ilişkin endeksler nüfuslarıyla ağırlıklandırılarak,

    toplam yoksul oranı türetilebilmektedir. Bu şekilde yoksulluğun derinliği ve değişik

    alt gruplar arası göreli yoksulluğun ölçümü yapılabilmektedir. Bununla birlikte,

    literatürde FGT endeksinde kullanılması en uygun α değerinin ne olduğu konusu

    belirsizliğini korumaktadır (Doğan, 2014).

  • 22

    5.5. Gini Katsayısı

    Gini katsayısı ise bütün nüfusun gelir dağılımı yerine sadece yoksulların gelir

    dağılımı ile ilgilenmektedir. Yoksulluk ölçütü olarak yoksullar arasındaki gelir

    dağılımının dikkate alınması çok önemlidir. Gini katsayısının bu eksikliği

    tamamlayabilecek ideal bir gelir eşitsizlik ölçütü olduğu kabul edilmektedir.

    Yoksullar ile zenginler arasındaki gelir eşitsizliğinin artması ve yeterince

    beslenemeyenlerden, iyi durumdaki yoksullara yapılan transfer ile yoksullar arası

    gelir eşitsizliğini artıran bir gelir transferine işaret ederken, aynı zamanda

    yoksulluğun şiddetini artırmış olduğunu göstermektedir. Bu ölçüt, yoksulluğun

    dağılımını veya etkisini ölçmektedir. Gini katsayısının yalnızca eşitsizlik indeksi

    olarak değil, aynı zamanda yoksulluk indeksi olarak kullanabilmektedir. Gini

    katsayısı bir Lorenz eğrisiyle 45 derecelik doğru arasında kalan alanın

    hipotenüsünün, dik üçgen alanına olan oranının rakamsal olarak ifade edilmesidir.

    Gini katsayısı gelir dağılımında eşitsizliği ölçmeye yarayan katsayıdır. Katsayı 0 ile

    1 arasında değerler alır ve yüksek değerler daha büyük eşitsizliğe denk gelir örneğin

    herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun gini katsayısı 0 iken tüm gelirin bir

    kişide toplandığı (birden çok kişinin mensup olduğu) toplumun Gini katsayısı 1’dir

    (Tıkayama, 1979).

    5.6. Dünyada Yoksulluk Durumu

    Dünya, zenginliğin yanı sıra derin ve şiddetli bir yoksullukla karşı karşıyadır.

    İnsanoğlunun tarih boyunca en büyük endişelerinden birini açlık sorunu oluşturmuş;

    yoksulluk, sefalet ve ölümle birlikte açlık “mahşerin dört atlısından biri’’ sıfatıyla

    anılır olmuştur. Bunun gayet anlaşılabilir nedenleri vardır. İnsan hayata tutunabilmek

    ve varlığını devam ettirebilmek için karnını doyurmak zorundadır. Sadece ölmeyecek

    kadar karın doyurmak yetmemektedir. İnsanın hayatını anlamlı kılacak ekonomik,

    siyasi, kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılabilmesi, üretebilmesi ve değer

    yaratabilmesi sağlıklı olmasına, sağlıklı olması da iyi beslenebilmesine bağlıdır

    (Acar, 2014).

    Konu üzerine çalışan uzmanlar 2.Dünya Savaşı sonrası yaşanan yoksulluk

    sürecini iki alt döneme ayırma eğilimindedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasından

    1970’li yılların sonlarına kadar uzanan dönem, gelişmiş ülkelerde refah devletinin

  • 23

    hakim olduğu ve keynezyen büyüme stratejilerinin uygulandığı bir dönemdir. Bu

    dönemde yoksulluk sorunu büyüme sürecinden pay alamayan kesimlerin sorunu

    olarak görülmüş, bu kesimlere yönelik devlet merkezli destekleme politikaları

    uygulamaya sokulmuştur. Öte yandan 1980 sonrası uygulanan neo-liberal politikalar,

    toplumsal sonuçları ve yoksulluk süreçleri açısından çok daha farklı kurgu ve

    sonuçlara sahiptir. Bir yanda büyüme sürecinin daha dar bir toplumsal tabana

    yönelmesi ve toplumun geniş kesimlerini dışarıda bırakması, diğer yanda dışarıda

    bırakılanlara yönelik bütünleştirici politikaları geliştirmesi beklenen refah devletinin

    kendisinin çözülmesi yoksulluk sorunun hem nicelik hem de nitelik olarak önceki

    dönemlerden çok daha karmaşık bir sorun haline getirmiştir (Kursuncu, 2006).

    Dünyada açlık sorununun giderek derinleşmesinin ve bu konudaki endişelerin

    artmasının en önemli iki nedeni, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak artan

    kuraklık ve bölgesel anlaşmazlıklardan doğan çatışmalardır. Dünyada açlıktan en çok

    etkilenen halkların dörtte üçü savaşların tahrip ettiği ülkelerin halklarıdır.

    İnsanoğlunun hemcinsleriyle geçinememesi ve saldırgan ideolojilerin peşine

    takılarak komşularıyla kavgaya girişmesi, birçok başka maliyeti yanında, açlık

    sorununu da kronik hale getirmektedir. Daha özelde, az gelişmiş ülkelerdeki gıda

    üretiminin yetersiz oluşu, bir yandan doğal gelir kaynaklarının yetersizliğine ve iklim

    koşullarının elverişsizliğine, öte yandan nüfus yoğunluğuna bağlanmaktadır (Acar,

    2014).

    Tarihte insanoğlu için derin izler bırakan kıtlıklarda yaşanmıştır. Yaşanan bu

    olaylar açlığa ve bununla beraber yoksulluğa yol açmıştır. Bunlar arasında önemli

    olanları şunlardır; 1200-1202 yılları arasında Mısır halkı, Nil deltasında ürün

    yetişmesi için Nil'in yükselmesini beklemişler, ancak yağışların olmaması nedeniyle

    beklenen yükselme olmamıştır. Halk ürün yetiştiremeyince kıtlıktan ölmeye başlamış

    ve 2 yılı içinde, açlıktan, kendi türünü yemekten (yamyamlık) ve hastalıktan dolayı,

    toplam 110.000 insan yaşamını yitirmiştir. İkinci önemli kıtlık olayı İrlanda'da 1845-

    1849 yılları arasında yaşanmıştır. İnsanların temel gıdasını oluşturan patateste, bir tür

    mantar hastalığı görülmüş ve hastalık, İrlandalı çiftçilerin ektikleri patateslerin

    tümünü zayi etmiştir. İnsanların temel gıdası olan patatesin yokluğu, ülkede büyük

    kıtlık yaşanmasına sebep olmuş ve bu kıtlıkta 15 milyon insan ölmüş ve ayrıca 1

    milyondan fazla insan da Amerika'ya göç etmiştir 20.yüzyılın en uzun süren kıtlığı,

  • 24

    A.B.D' de 1930'lu yıllarda görülmüştür. Kıtlık 1930, 1934, 1936, 1939 ve 1940

    yıllarında doruğa ulaşmıştır. 1934 yılında kurak bölgeler New York ve

    Pennsylvania'dan Büyük Ovalara ve oradan Kaliforniya kıyılarına kadar

    genişlemiştir. Büyük "Toz Çanağı", 1935-1936 kışı esnasında güney merkezi

    ovalarda 50 milyon hektarlık alanı kaplamıştır. Güçlü rüzgârlar, kuru toprağı' büyük

    bulutlar halinde estirmiştir. Ekili ve dikili alanlar toz bulutlarından etkilenerek tam

    bir yıkım yaşanmış ve insan hayatı için büyük tehlikelerin ve sıkıntıların

    yaşanmasına sebep olmuştur. Kuzey Çin' de, 1959-1961 yılları arasında, dünyanın en

    büyük kıtlığı yaşanmış ve 30 milyon Çinli kıtlıktan hayatını kaybetmiştir. Kuraklık

    sonucunda insanlar açlıktan, açlıktan birbirini yiyerek ve aşırı zayıflıktan dolayı

    hastalanarak ölmüşlerdir. Kıtlık haberleri, 1981'e kadar dünyada pek fazla

    duyulmamış ve dünya kıtlık yönünden huzurlu yıllar geçirmiştir. Afrika'da Biafra

    (günümüz Nijeryası)'da yaşanan sivil savaşın sonucunda, kıtlık baş göstermiş ve

    tahminen 1 milyon insan ölmüş ve 3,5 milyon insan kötü beslenmeden dolayı acı

    çekmiştir (Hamsun, 1992).

    Dünya nüfusunun % 10’u, toplam mal ve hizmetlerin % 70’ini üreterek dünya

    gelirinin % 70’ini elde etmektedir ki, bu yaklaşık kişi başına yıllık ortalama 30,000

    US$’ına denk gelmektedir. Öte yandan 7,2 milyarlık (Haziran 2018 yılı itibari ile

    dünya nüfusunun 8 milyar civarında olacağı tahmin edilmektedir) dünya nüfusunun

    göre 2013 yılından sonra 2,8 milyarı -yaklaşık yarısı- günlük iki US$ yoksulluk

    sınırının altında yaşamaktadır. Bu nüfusun 1.2 milyarı ise (yaklaşık altıda biri),

    günlük bir US$ sınırın altında yaşamlarını idame ettirmek zorundadır. Zengin

    ülkelerde 100 çocuk içinde 1’den az oranda çocuk beş yaşına ulaşamamaktadır.

    Yoksul ülkelerde ise, 100 çocuk içinde 5’den fazla oranda çocuk beş yaşına

    ulaşamamaktadır. Zengin ülkelerde beş yaş altı çocuk nüfusunun yüzde beşi yetersiz

    beslenme ile karşı karşıyadır, fakir ülkelerde ise bu oran yüzde ellinin üstündedir.

    Dünya Bankası tarafından yayımlanan yeni bir raporla küresel alanda yaşanan

    fakirlik sorununun çocukları nasıl etkilediği ele alındı. Geçtiğimiz günlerde

    kamuoyuna duyurulan rapor az gelişmiş ülkelerde yaşayan çocuklar açısından

    oldukça karamsar bir çizelge çiziyor. Rapora göre günde 1.25 US$ gelire sahip olan

    1.2 milyarlık nüfusun 400 milyonunu ya da diğer bir deyişle yaklaşık üçte birini 13

    yaşının altındaki çocuklar oluşturuyor. “ Fakirlerin Durumu” başlıklı rapor 1981 ile

  • 25

    2010 yılları arasında az gelişmiş ülkelerde fakirliğin azaltılması konusunda

    çalışmaların bazı ilerlemeler sağladığını ortaya koysa da istatistiklerin genelde

    gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir iyileşmeye işaret ettiği görülüyor. Özellikle

    Afrika’nın güney ve orta kesimindeki ülkelerde nüfusun yüzde 35’i fakirlikle

    boğuşurken bu durumdan en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Dünyada fakirliğin

    genel olarak azalma trendi bu bölge için geçerli değil. Son 30 sene içinde Afrika’nın

    güneyindeki ülkelerde fakir nüfus 103 milyon arttı. Fakirliğin en çok vurduğu ülke

    ise dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan. Nüfusun neredeyse üçte

    birinin fakirlik içinde yaşadığı ülke küresel istatistiklere de büyük etki ediyor.

    Rapora göre fakirlik kırsal kesimlerde daha yaygın. Fakir nüfusun yüzde 78’i kırsal

    bölgelerde yaşarken gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran yüzde 58 dolaylarında. En

    fakir kesimler içinde kadınların oranı erkeklerden daha yüksek. Çocuklar ise

    gelişmekte olan ülkelerdeki fakir nüfusun yüzde 33’ünü, az gelişmiş ülkelerde ise

    fakir nüfusun yarısını oluşturuyor (Anonim, 2014).

    Dünyada kıtalara göre bölge bölge yoksulluk durumuna bakarsak Kuzey

    Amerika’da çok üst düzeylerde bir yaşam kalitesi olup yoksulluğun az olduğu

    bölgelerden birisidir. Orta Amerika’da ise bu durum nispeten daha aşağıda bir

    durumdur yine de ortalamanın üst düzeyinde olduğunu söyleyebiliriz. Güney

    Amerika da ise bu durum insani gelişmişlik ortalamasının üst düzeylerinde olduğunu

    söyleyebiliriz. Batı Avrupa ise insani yaşam yüksek seviyelerde ve yoksulluk

    durumu az seviyeler gözükmektedir. Orta Avrupa da ise nispeten barı Avrupa ya

    göre daha düşük bir insani gelişmişlik söz konusudur. Doğuya doğru gidildikçe

    gelişmişlik düzeyi azalmaktadır ama bu seviyeler ortalama seviyenin üzerinde olan

    seviyelerdir. Ortadoğu diye adlandırdığımız bölge ise bazı ülkelerde ortalamanın

    üzerinde olmasına rağmen bazılarında bu durum pek iç açıcı değildir yoksulluk

    durumu daha yüksektir. Rusya federasyonun da ise bu durum normal seviyelerin

    üzerinde bir durum ortaya koymaktadır. Asya bölgesinin bazı ülke ve bağımsız

    yerleri hariç durum pekiyi değildir. Özelliklede orta ve doğu Asya için insani

    gelişmişlik ve yoksulluk normal seviyelerin altında tehlikeli bir durum söz

    konusudur. Avustralya kıtasına bakacak olursak seviye oldukça yukarlarda olup

    yoksulluk seviyesi çok az durumda gözükmektedir. Son olarak Afrika kıtasına

    gelecek olursak birkaç ülkenin insani gelişmişlik düzeylerinin orta seviyelerinde geri

  • 26

    kalan ülkelerin çok düşük olduğunu görmekteyiz. Yoksulluk durumlarının çok

    yüksek seviyelerde olduğunu ve açlığın gittikçe daha kötü hastalıklara ve ölümlere

    sebep olduğunu görmekteyiz (Human, 2015)

    Bahsettiğimiz gibi Afrika'da Biafra (günümüz Nijeryası)'da yaşanan sivil

    savaşın sonucunda, kıtlık baş göstermiş ve tahminen 1 milyon insan ölmüş ve 3,5

    milyon insan kötü beslenmeden dolayı acı çekmiştir. Birleşmiş Milletler Dünya

    Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2001 yılında 16 Afrika ülkesinde yiyecek stoklarının

    tükenme tehlikesi olduğunu 28 milyon Afrikalıyı açlık bekliyor açıklamasını

    yapmıştır. Afrika'nın doğusunda tarımsal üretimde artış gözlendiğinden ve bu

    bölgenin gıda yardımına olan ihtiyacının azalma eğilimi gösterdiğinden umutla söz

    ederken, kıtanın güneyinde açlık tehlikesinin giderek büyümesinden endişe ediyor.

    FAO raporuna göre birbiri ardına gelen kuraklıklara ve savaşa rağmen, Etiyopya' da

    gıdaya erişebilmek kolaylaşma eğilimine girmiş. Fakat son 60 yılın en büyük

    kuraklığın yaşayan Kenya tehlike sinyalleri veriyor. FAO raporunda ayrıca, 2001 yılı

    içinde Afrika'nın güneyindeki tahıl üretiminde keskin bir düşüş olacağı tahmini yer

    alıyor. Bunun sebebi olarak da hem uzun süren kuraklık dönemi, hem de ürünlere

    zarar veren şiddetli yağışlar gösteriliyor. FAO, iki yıldır sellerle boğuşan

    Mozambik'in zarar gören altyapısının onarılması için de mali yardım çağrısında

    bulunmuştur. Gıda kıtlığından ağır biçimde etkileneceği öngörülen Afrika ülkeleri de

    şöyle sıralanmıştır: Angola, Burundi, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kongo,

    Eritre, Gine, Kenya, Liberya, Madagaskar, Ruanda, Sierra Leone, Somali, Sudan,

    Tanzanya, Uganda'dır (Anonim, 2002).

    İnsani fakirlik açısından yapılan değerlendirmelerde özellikle gelişmemiş ve

    gelişmekte olan ülkelerde oldukça ürkütücü bir grafik ile karşılaşılıyor. BM

    Uluslararası Çocuk Fonu (UNICEF)'in araştırmasına göre gelişmemiş ülkelerde

    doğan çocukların yaklaşık yarısı 5 yaşına gelmeden ölüyor. Bangladeş'te yeni doğan

    bebeklerin yarısı, Pakistan ve Sri Lanka'da dörtte biri, Hindistan'da üçte biri normal

    kilosunun altında doğuyor. Bu rakam birçok Afrika ülkesinde % 20, Irak ve Orta

    Amerika ülkelerinden Guatemala'da % 15'e kadar varıyor. Dünyanın üçte birinden

    fazlası, en temel ilaçlardan bile mahrum. Gelişmekte olan ülkelerde her yıl 600

    binden fazla kadın, hamilelikte veya doğum sırasında ölüyor. Gelişmiş ülkelerde

    ortalama yaşam süresi 75 yıl ve Latin Amerika ile Çin'de 69 iken, bu süre Uganda'da

  • 27

    41, Gine'de 46, Mozambik'te 47 ve Bangladeş'te 57 yıldır. Afganistan nüfusunun

    yalnızca % 12'si temiz su içebiliyor. Bu oran Etiyopya'da % 25; BM, UNFPA

    tarafından açıklanan bir araştırma raporuna göre son birkaç yıl içinde bütün dünyada

    doğum oranlarında önemli bir düşüş görülmektedir. Ancak, bu gelişme, zenginlerle

    yoksullar arasındaki uçurumu azaltmıyor; tersine daha da arttırmaktadır. Brezilya,

    Meksika, Malezya ya da Hindistan'daki ekonomik kalkınma oranlarına bakıldığında,

    yeni yene elde edilen zenginliğin çok küçük bir üst kesimin elinde toplandığı

    görülmektedir. Meksika'nın en zengin kişisinin serveti 6,6 milyar US$ civarındadır.

    Bu, o kişinin en yoksul kesimden 7 milyon vatandaşının toplam gelirlerinin

    karşılığıdır. Küresel bolluk (servet), küresel iletişim ve teknolojik kabiliyetler gibi

    insani koşullar son yüz yılda tarihin geri kalanına kıyasla karşılaştırılmayacak ölçüde

    ilerleme göstermesine karşın, yokluk ve/veya yoksulluk olanca şiddetiyle devam

    etmektedir. Ayrıca bunlara benzer şekilde küresel kazanımların dağılımı eşit

    olmaktan oldukça uzaktır. En zengin 20 ülkenin ortalama geliri, en fakir 20 ülkenin

    gelirinin 37 katıdır ve bu fark son kırk yılda ikiye katlanmıştır. Dünya Bankası 2014

    yılı itibariyle dünyadaki en yoksul ve en zengin 10 ülkesinin kişi başına düşen

    GSMH rakamlarını ortaya koymaktadır. Dünyanın en yoksul ülkelerinde kişi başına

    düşen GSMH 1000 US$ altındadır. Dünya Bankası verilerine göre 2014 yılı

    itibariyle dünyanın en yoksul ülke sıralamasında kişi başına düşen GSMH oranı en

    düşük olan 290 dolarla Kongo Demokratik Cumhuriyeti yer almaktadır. Dünyanın en

    yoksul 10 ülkesinin kendi aralarındaki kişi başına düşen GSMH ikinci sırada yer alan

    Liberya’da 300 dolar ve 10. sırada yer alan Malavi’ de ise sadece 830 dolardır. 2014

    yılı itibariyle Dünya Bankası’nın belirlemiş olduğu dünyanın kişi başına düşen

    GSMH rakamı en yüksek olan ülke 163.026 dolar ile Monaco’dur. Dünyanın en

    yoksul ve en zengin ülkesi arasındaki kişi başına düşen GSMH rakamlarına

    bakıldığında aradaki inanılmaz uçurum göze çarpmaktadır. 290 dolar ile Kongo

    Dem. Cum. en yoksul GSMH sıralamasında iken, 163.026 dolar ile Monaco en

    yüksek kişi başına GSMH sıralamasında yer almaktadır (Çizelge 2). GSMH

    bakımından dünyanın en zengin bölgesi en yoksul bölgesinden yaklaşık 380 kat daha

    büyüktür. Böylece bir kez daha yoksulluğun küresel bir boyutu, ülkeler arasındaki

    inanılmaz gelir uçurumu açıkça görülmektedir (Taş ve Özcan, 2012).

  • 28

    Çizelge 2. Dünyada En Yoksul ve En Zengin Ülkeler

    Kaynak: Dünya Bankası, 2014

    Dünyada yapılan araştırmalarda 2012 verilerine göre, dünyanın en varlıklı

    %5’lik kesimi dünyadaki gelirin 1/3 üne sahip ve dünya zenginlerini %10’luk

    kısmının ise %50’lik bir gelire sahip oldukları tespit edilmiştir. Buna karşılık

    Dünya’daki alt gelir grubunda bulunan nüfusun %50’lik kesimi ise dünyada ki

    gelirlerin ancak %8.5 ine ve en alt seviyede bulunan nüfusun ise gelirlerin ancak

    %0.8’ine sahip olduğu belirtilmektedir (Çizelge 3). ise kişi başına düşen milli gelir

    düzeyleri bakımından ülke grupları verilmiştir. Ülkemiz bu gruplar arasından kişi

    başına düşen 10.518 US$ ile Avrupa & Merkezi Asya grubundadır (Taş ve Özcan,

    2012).

    En Yoksul 10

    Ülke

    Kişi Başı Milli Gelir

    ABD $

    En Zengin 10

    Ülke

    Kişi Başı Milli Gelir

    ABD $

    Malavi 830 Lüksemburg 111.162

    Togo 820 Norveç 100.819

    Mozambik 770 Katar 93.352

    Sierra Leone 750 İsviçre 84.477

    Orta Afrika

    Cum.

    730 Avustralya 69.468

    Nijer 680 Danimarka 67.003

    Etiyopya 481 San Marino 62.188

    Burundi 380 İsveç 61.098

    Liberya 300 Hollanda 57.410

    Kongo Dem.

    Cum.

    290 Kanada 57.147

  • 29

    Çizelge 3 Dünyada Ülke Gruplarına Göre Kişi Başına Düşen Milli Gelir ($)

    Kaynak: Dünya Bankası, 2014

    5.7. Türkiye’de Yoksulluk Durumu

    Türkiye’de yoksulluk ölçümleri, birçok ülkede olduğu gibi, gelir ya da

    harcama bazlı yapılmakta olup yoksulluk sınır ve oranlarının hesaplanması

    çalışmaları Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yürütülmektedir. Yoksulluk

    ile ilgili çalışmaların en temel veri kaynağı, hane halklarının gelir, harcama ve sosya l

    durumlarıyla ilgili bilgilerin derlendiği hane halkı gelir ve tüketim harcamaları

    araştırmalarıdır. TÜİK ilk defa 1987 yılında Hane halkı Gelir ve Tüketim

    Harcamaları Anketini yürütmüştür. Bir sonraki Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi

    ise 1994 yılında gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında ise düzenli olarak her yıl,

    Hanehalkı Bütçe Anketleri (HBA) yürütülmeye başlanmıştır. 2001 yılında başlayan

    Sosyal Riski Azaltma Projesi (SRAP) kapsamında yer alan Kurumsal Gelişim

    Bileşeninde, kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi hedeflenen kurumlardan biri de

    TÜİK’tir. HBA çalışması da bu kapsamda başlatılmıştır. TÜİK, 2005 yılına kadar

    yoksulluk ve gelir dağılımı istatistiklerini HBA’dan üretmiştir. Bu kapsamda mutlak

    yoksulluk ile harcamaya dayalı göreli yoksulluk verileri açıklanmıştır (Anonim,

    2014).

    Ülkeler Grubu

    Yıllık Kişi Başına Milli Gelir Toplamı

    Düşük gelirli ülkeler 580

    Orta gelirli ülkeler 3.397

    Alt orta gelirli ülkeler 2.321

    Üst orta gelirli ülkeler 7.502

    Alt orta gelirli ülkeler 2.968

    Doğu Asya & pasifikler 4.163

    Avrupa & merkezi Asya 7.793

    Latin Amerika & Karayipler 9.007

    Orta doğu & kuzey Afrika 4.597

    Güney Asya 2.107

    Alt sahra Afrika’sı 1.125

    Yüksek gelirli ülkeler 53.990

  • 30

    Ankette her ay değişen hanehalklarının, aylık tüketim harcaması kapsamında

    alınan bilgiler ile anket ayı bitiminde fertlerin anket ayı ve son bir yıl içindeki

    istihdam durumu, iktisadi faaliyeti, mesleği, işteki durumu ile elde ettikleri faaliyet

    ve faaliyet dışı gelir bilgileri alınmıştır. Kişisel kullanılabilir gelir kapsamı içinde,

    hanehalkı fertlerinden gelir getirenlerin çalıştıkları işlerden kazandıkları gelir,

    sermaye ve mülk (ücret, kâr, faiz, kira) geliri ile emekli maaşı, dul-yetim aylıkları ve

    yaşlılara yapılan ödemeler, karşılıksız burs vb. transfer gelirleri gibi parasal gelirleri

    ve ayni gelirlerin toplamı yer almaktadır. (Anonim, 2007). 2006 yılından itibaren ise

    Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde panel anket yönteminin kullanıldığı Gelir ve

    Yaşam Koşulları Araştırması’nı (GYKA) uygulamaya başlamıştır. Araştırma ile gelir

    dağılımı, gelire göre göreli yoksulluk, yaşam koşulları ve sosyal dışlanma

    konularında veri üretmek amaçlanmaktadır. Alan uygulamasının her yıl düzenli

    olarak gerçekleştirildiği araştırmada, örnek fertler 4 yıl boyunca izlenmektedir (Taş

    ve Özcan, 2012).

    2002-2005 yıllarında uygulanan HBA’dan sadece kesit veri elde edilebilirken

    GYKA’dan her yıl için kesit ve panel veri olmak üzere iki veri seti elde edilmektedir.

    Bunun yanında, 2003 yılı HBA çalışmasında anket sayısı bölgeler bazında tahmin

    üretilmesine olanak sağlarken sonraki yıllarda anket kapsamındaki hanehalkı sayısı

    azaltılmış ve çalışma sonucunda yalnızca ulusal bazda tahminler üretilmiştir.

    GYKA’daki kesit veriler ise bölgeler bazında tahminler üretilmesi mümkün

    olmaktadır (Anonim, 2007). TÜİK tarafından harcama bazlı gıda ve gıda dışı mutlak

    yoksulluk sınırları ve yoksulluk oranları açıklanmıştır. TÜİK, gıda yoksulluğunun

    temelini teşkil eden gıda sepetinin belirlenmesinde 2003 yılı HBA verilerini

    kullanmıştır. Gıda harcamasına göre sıralı üçüncü ve dördüncü yüzde 10’luk

    hanehalkı dilimleri, referans grup olarak alınmış ve bu hanelerin gıda tüketiminde en

    önemli paya sahip 80 madde gıda sepeti olarak tespit edilmiştir. Bir ferdin günlük

    asgari 2.100 kalori almasını sağlayacak miktarlar, bu 80 maddeden oluşturulmuştur.

    Bu sepetin maliyeti gıda yoksulluk sınırı olarak tanımlanmıştır. Gıda dışı yoksulluk

    sınırı ise HBA verilerine göre toplam harcamaları gıda yoksulluk sınırının hemen

    üstünde olan hanelerin toplam harcamaları içindeki gıda dışı harcama payının

    ortalaması dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Bu oranlar kullanılarak gıda ve gıda

    dışı mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde yoksulluk sınırı belirlenmektedir. Gıda ve

  • 31

    gıda dışı yoksulluk oranı ise, eşdeğer fert başına tüketim harcaması mutlak yoksulluk

    sınırının altında kalan hane halklarının oluşturduğu nüfusun toplam nüfusa oranı

    olarak hesaplanmaktadır (Eda Doğan 2014 ). Gıda ve gıda dışı yoksulluk oranlarının

    yanı sıra kişi başı günlük 1,215 ve 4,3 US$ yoksulluk sınırlarına göre hesaplanan

    yoksulluk oranları da TÜİK tarafından açıklanmaktadır. (Çizelge 4). TÜİK

    tarafından açıklanan mutlak yoksulluk oranları verilmektedir. Aşağıdaki örnekte de

    görüldüğü üzere, Türkiye’de açlık sınırının altında yaşayan nüfus oranı 2002-2013

    dönemi sonunda oldukça düşük seviyelere gerilemiştir. Başka bir deyişle, az gelişmiş

    ülkelerde sorun olmaya devam eden gıda yoksulluğu konusunda Türkiye’de önemli

    oranda iyileşme kaydedilmiştir (Taş ve Özcan, 2012).

    Çizelge 4. Yoksulluk Sınırı Yöntemlerine Göre Fertlerin Yoksulluk Oranları

    Kaynak: TUİK, 2013

    Gıda ve gıda dışı harcamalar esas alınarak hesaplanan yoksulluk oranı ise

    2002-2009 döneminde yüzde 27’den yüzde 18’e gerilemiştir. Bunun yanında,

    yoksulluk sınırının altında kalan nüfus büyüklüğü 2007 yılında 12,3 milyon iken

    2009 yılında 12,8 milyon kişidir. Bu durum 2009 yılı itibarıyla mutlak yoksulluğun

    Türkiye’de yüksek seviyelerde olduğunu göstermektedir. (Anonim, 2010). Gıda

    yoksulluğuna benzer şekilde, günlük geliri bir US$ altında olan nüfus oranları

    oldukça düşüktür. Söz konusu değerler, 2006 yılından itibaren yüzde 0,01’in altında

    değer almıştır. Günlük geliri 2,15 ve 4,3 US$ altında kalan nüfus oranları da verilen

    Yöntemler 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

    Gıda

    Yoksulluğu

    (1)

    1.35 1.29 1.29 0.87 0.74 0.48 0.54 0.48 . . . .

    Yoksulluk

    (gıda + gıda

    dışı) (1)

    26.96 28.12 25.6 20.50 17.81 17.79 17.11 . . . . .

    Kişi başı

    günlük

    1 $’ın altı (2)

    0.20 0.01 0,02 0.01 . . . . . . . .

    Kişi başı

    günlük

    2.15 $’ın altı

    (2)

    3.04 2.39 2.49 1.55 1.41 0.52 0.47 0.22 0.21 0.14 0.06 0.06

    Kişi başı

    günlük

    4.3 $’ın altı

    (2)

    30.30 23.75 20.8 16.36 13.33 8.41 6.83 4.35 3.66 2.79 2.27 2.06

    NOT: (1) 2010 yılından itibaren metodolojik revizyon çalışmaları nedeniyle hesaplanmamaktadır.

    (2) 1 $’ın Satın alma gücü paritesi (SAGP) üzerinden TL karşılığı olarak ilgili yılın cari değerleri kullanılmıştır.

  • 32

    dönemde önemli derecede azalmıştır. Bunun yanında 2007 yılında 5,8 milyon kişi

    günlük 4,3 US$ altında gelire sahip iken bu sayı 2009 yılında 3,1 milyon kişiye

    gerilemiştir. Bu durum, 2002-2011 döneminde Türkiye’nin harcama bazlı mutlak

    yoksulluk oranları itibarıyla önemli ilerleme kaydettiği şeklinde yorumlanabilir.

    Bunun yanında, kırsal ve kentsel yoksulluk oranları arasında belirgin bir fark

    bulunmamaktadır (Çizelge 5). Her iki oran da 2006-2011 dönemi sonunda azalmıştır.

    Yoksul fert sayılarına bakıldığında ise 2011 yılı itibarıyla kentsel nüfus içindeki

    yoksul fertlerin sayısının (10,5 milyon) kırsal nüfus içindeki yoksul fert sayısından

    (5,1 milyon) oldukça yüksek olduğu görülmektedir (Taş ve Özcan 2012).

    Çizelge 5. Gelire Dayalı Göreli Yoksulluk Sınırı, Sayıları ve Oranları

    Kaynak: TUİK, 2013

    Yıl

    Yerleşim yeri Yoksulluk sınırı

    (TL)

    Yoksulluk sayısı

    (bin kişi)

    Yoksulluk oranı

    (yüzde)

    2006

    Türkiye

    Kır

    Kent

    2.821

    1.999

    3.262

    16.932

    5.222

    11.320

    25.4

    25.7

    23.9

    2007

    Türkiye

    Kır

    Kent

    3.649

    2.596

    4.213

    15.589

    4.583

    10.181

    23.4

    22.1

    21.3 2008

    Türkiye

    Kır

    Kent

    3.797

    2.754

    4.359

    16.381

    4.976

    10.366

    24.1

    22.0

    22.2

    2009

    Türkiye

    Kır

    Kent

    4.227

    3.009

    4.830

    16.381

    4.994

    10.898

    24.3

    23.1

    22.3 2010

    Türkiye

    Kır

    Kent

    4.457

    3.171

    5.071

    16.746

    5.101

    10.410

    23.8

    23.0

    21.2

    2011

    Türkiye

    Kır

    Kent

    4.883

    3.627

    5.521

    16.390

    5.110

    10.527

    22.9

    22.6

    21.1 2012 Türkiye

    Kır

    Kent

    5.418

    3.938

    6.163

    16.741

    5.309

    10.621

    22.7

    22.9

    21.1

    2013 Türkiye

    Kır

    Kent

    6.012

    4.470

    6.830

    16.706

    4.952

    10.521

    22.4

    21.0

    20.7 Not: Yoksulluk sınırı hesaplamasında medyan gelirin yüzde 60’ı esas alınmaktadır.

  • 33

    Aşağıdaki örnekte Belirtildiği üzere Gelir yaşam koşulları anketi (GYKA)

    sonuçları kapsamında yoksulluk sınırları, yoksul kişi sayısı ve yoksulluk oranları,

    bölgeler bazında da açıklanmaktadır. Bölgeler bazında, hem Türkiye için hesaplanan

    yoksulluk sınırına göre hem de her bölge için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk

    sınırlarına göre yoksul kişi sayısı ve yoksulluk oranlarını hesaplamaktadır. Burada,

    Türkiye için hesaplanan yoksulluk sınırına göre açıklanan yoksulluk oranları, yoksul

    fertlerin bölgeler bazında dağılımına ilişkin bilgi vermektedir. Bölgeler için

    hesaplanan yoksulluk sınırına göre açıklanan yoksulluk oranları ise her bölge için,

    bölgenin ortalama refah seviyesinin altında kalan nüfus oranını (yoksulluk oranını)

    belirtmektedir (Doğan 2014 ).

    Çizelge 6. Türkiye İçin Hesaplanan Gelire Dayalı Göreli Yoksulluk Sınırına

    Göre Bölgesel Yoksulluk Oranları

    Kaynak: TUİK 2014

    Bölge adı 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

    İstanbul 5.3 1.6 4.4 4.1 6.3 4.9 5.2 5.3

    Batı Marmara

    3.0 3.2 3.4 3.6 3.4 3.3 3.2 2.7

    Ege

    9.8 9.7 9.9 8.1 7.9 7.5 6.8 7.0

    Doğu Marmara

    4.3 4.2 3.5 4.3 5.9 5.3 5.2 4.4

    Batı Anadolu

    5.7 4.8 6.1 6.0 6.2 6.1 5.4 5.1

    Akdeniz

    16.4 17.7 15.1 14.3 11.4 13.5 15.8 16.2

    Orta Anadolu

    4.0 5.0 5.4 6.0 5.5 5.5 5.0 5.8

    Batı Karadeniz

    7.7 6.5 7.4 7.1 6.1 5.5 5.1 5.4

    Doğu Karadeniz

    2.5 2.3 2.6 2.4 3.2 3.0 2.6 2.3

    Kuzeydoğu Anadolu

    5.7 5.3 5.7 6.1 5.7 5.7 6.3 6.2

    Ortadoğu Anadolu

    9.7 10.5 10.6 11.4 11.3 12.3 11.6 11.5

    Güneydoğu Anadolu

    25.9 29.2 26.0 26.7 27.2 27.5 27.7 28.0

  • 34

    6. DÜNYADA UYGULANAN YOKSULLUKLA MÜCADELE

    POLİTİKALARI

    Günümüzde dünya genelinde yoksulluk oranlarının oldukça yüksek düzeylere

    ulaşması yoksullukla mücadeleyi de hiç olmazsa olumsuz etkileri nedeniyle son

    derece kaçınılmaz kılmaktadır. Yoksullukla mücadelenin kurumsal yapıtaşları

    olarak; resmi kurumlar, sivil örgütler, uluslararası kuruluşlar karşımıza çıkmaktadır

    (Dansuk, 2003). Sırasıyla kuruluşlar ve yoksullukla ilgili çalışmalara bakalım;

    6.1 Birleşmiş Milletler

    24 Ekim 1945'te kurulmuş dünya barışını güvenliğini korumak ve

    uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan

    uluslararası bir örgüttür. Bu kuruluşlardan Birleşmiş Milletler, yoksulluk ile

    mücadelesini birkaç platformda sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda

    Programı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), FAO, UNICEF bu

    platformlardandır. Dünya Gıda Programı, tüm bu çalışmalar arasında en çok dikkat

    çeken ve yoksulluk ve açlığa direkt olarak yardımlar ile cevap verebilen bir

    programdır. Bunların yanında Dünya Bankası ve IMF ile ortak yürümektedir. BM

    kurmuş olduğu bu örgütleri tanıyalım;

    6.2. Dünya Gıda Programı (WFP)

    Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO)

    ortak bir projesi olarak 1961'de kurulan ve 1963'te çalışmaya başlayan Birleşmiş

    Milletler örgütüdür. Örgütün hedefi açlık içindeki yoksul insanları beslemek ve bu

    kişilerin açlık ve yoksulluk döngüsünü kırmaya yardımcı olmaktır. WFP insani ve

    kalkınma çalışmalarını yürütmek için tamamıyla gönüllü katkılara bağlıdır katkılar

    nakit, gıda veya gıdayı yetiştirmek, saklamak ve kullanmak için gerekli temel

    maddelerden oluşabilmektedir. Örgüt hâlihazırda, 82 ülkede acil yardım ve kalkınma

    projesi yürütmektedir.2005 yılında operasyonlar sayesinde 97 milyon kişiye yardım

    sağlanmıştır.1999-2002 yılları arsında 30 yılın kuraklığını yaşayan Afganistan’da

    açlık ve yoksulluk mücadelesi yaşayan insanlara 337 milyon US$ tutarında 9,2

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Ekonomihttp://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BClt%C3%BCrhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_Genel_Kuruluhttp://tr.wikipedia.org/wiki/G%C4%B1da_ve_Tar%C4%B1m_%C3%96rg%C3%BCt%C3%BChttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletlerhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler

  • 35

    milyon kişiye bir program yürütmektedir. Günümüzde ise örgüt çeşitli ortak

    kuruluşlarla hareket edip yılda 2 milyar US$ yardım yapan 75 ülkede 80 milyon zor

    durumda olan insanlara çeşitli yardımlar yaparak yoksulluğun ve açlığın önüne

    çıkmaya çalışmaktadır. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (FAO), Çevre

    Programı (UNEP) ve dünyadaki ortakları “Düşün, Ye, Koru. Yemeğinizi Bırakma”

    (Think, Eat, Save, Reduce Your Foodprint) adıyla bir kampanya başlattı. FAO'ya

    göre 2050'de 9,3 milyar insanın doyurulması için yüzde 60 daha fazla gıda üretilmesi

    gerekecek. Bu artışın sağlanabileceği şüphesiz fakat asıl amaç dünyayı daha azıyla

    doyurmak olmalı. Çünkü günümüzde yeterli gıda olmasına rağmen ihtiyacı olan

    insanların gıdalara erişimi sağlanamadığından açlık sürüyor. Tarımsal üretim 2050'ye

    kadar yüzde 60 artırılsa bile gıdaya erişim olmaması sebebiyle 300 milyon insan

    açlık çekiyor olacak. Bunun önüne geçmek için sürdürülebilir üretim teşvik edilip

    sürdürülemez üretim cezalandırılarak gıda güvenliğini sağlamak gerekiyor.

    Sürdürülebilir gıda üretiminden başlıca kasıt, halihazırda yaygın olan hayvan proteini

    ağırlıklı beslenmenin önüne geçmek. Nitekim 9 milyar insanın hayvan proteinli

    beslenmeyle doyurulması mümkün değil çünkü bir kilogram tahıl üretilmesi için bin

    500 litre su gerekirken bir kilogram et üretilmesi için 15 bin litre su gerekiyor. Her

    yıl üretilen gıdaların yaklaşık 1,3 milyar tonu, yani üçte biri, ziyan oluyor.

    Endüstrileşmiş ülkelerin israfı yılda 670 milyon ton iken gelişmekte olan ülkelerdeki

    israf 630 milyon ton olarak hesaplanıyor. Endüstrileşmiş ülkelerde 680 milyar,

    gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar Amerikan doları değerinde gıda israf ediliyor.

    Gıda israfı asıl olarak endüstrileşmiş ülkelerde önemli bir sorun teşkil ediyor.

    Küresel bazda yıllık olarak tahılların yüzde 30'u, sebze ve meyvelerin yüzde 40-50'si,

    yağlı tohumların yüzde 20'si, et ve süt ürünlerinin yüzde 30'u israf ediliyor.Her yıl

    israf edilen gıda miktarı dünyadaki yıllık tahıl üretiminin yarısından fazlasına eşit.

    Zengin ülkelerde kişi başı yıllık gıda üretimi 900 kg ile yoksul ülkelerdeki üretimin-

    yıllık kişi başı 460 kg- iki katına ulaşıyor. Avrupa ve Kuzey Amerika'da yıllık kişi

    başı 95 ila 115 kg arası gıda israf edilirken Aşağı Sahra ülkelerinde, Güney ve

    Güneydoğu Asya ülkelerinde israf yıllık 6-11 kg olduğu görülüyor. Gelişmekte olan

    ülkelerde gıda kaybının yüzde 40'ı hasat sonrası aşamada israf olurken endüstrileşmiş

    ülkelerde gıda kaybının yüzde 40'ı perakendeci ve tüketici aşamasında gerçekleşiyor.

    Gelişmekte olan ülkelerde gıda kaybı hasat teknikleri, depolama ve soğutma

  • 36

    olanaklarındaki finansal, idari ve teknik sorunlardan kaynaklanırken; endüstrileşmiş

    ülkelerde sorun perakendeciler bazında ürünün görüntüsüne gereğinden fazla önem

    atfeden kalite standartlarına ve sonraki aşamada tüketici davranışlarına bağlanabilir.

    Bu durumun iyileştirilmesi için çiftçi ve perakendeci arasında kordinasyonun

    artırılması ve gıda temini zincirindeki bütün halkaların çiftçi, perakendeci, tüketici

    vb. bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra bu aktörlere israf olan gıdanın

    faydalı şekilde kullanılması için duyarlılık kazandırmak gerekiyor. Bu duyarlılık bazı

    sayılar dikkate alındığında daha etkili şekilde oluşturulabilir: Halihazırda Latin

    Amerika'da israf olan gıdayla 300 milyon kişi, Avrupa'dakiyle 200 milyon kişi ve

    Afrika'dakiyle 300 milyon kişi beslenebilirdi ve tüm dünyada gıda israfı sadece

    yüzde 25 azaltılabilirse, 870 milyon insanın yıllık gıda ihtiyacı karşılanabilir. Açlıkla

    mücadelenin israfın önlenmesinden başka bir çözümü de yerel seviyede açlıkla

    mücadele, çünkü dünyada açlık çeken insanların yüzde 70'ten fazlası kırsal alanlarda

    yaşıyor. Kooperatifleri ve çiftçi birliklerini güçlendirip onların daha iyi organize

    olmasını ve ihtiyaç duydukları olanaklara ulaşmalarını sağlamak hem kırsal

    bölgelerde insanların kendi kendilerini beslemesini hem de yerel pazarlara gıda

    teminini sağlayacaktır. Bunun sağlanması için geliştirilen yaklaşımlardan biri küçük

    ölçekli çiftçilikle nakit para akışını bir araya getirmektir. Yoksul ailelerin yerel

    üreticilerden gıda satın alması veya okul öğünü için gıda alım programlarının küçük

    ölçekli üreticilerle bir araya getirilmesi bu çözüme örnek verilebilir (Anonim, 2014).

    6.3. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)

    Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, 22 Kasım 1965’te, EPTA( Teknik

    Yardım Genişletilmiş Programı) ve Birleşmiş Milletler Özel Fonu’nun ortaklığı ile

    kurulmuştur. 1971’e gelindiğinde, iki kurum da UNDP adı altında birleşmiştir. Özel

    Fon Birleşmiş Milletler’in teknik yardımının kapsama alanını genişletmek için

    çalışırken, EPTA da gelişmemiş ülkelerin ekonomik ve politik problemlerine

    yardımcı olmak için çalışır. Kurumun 166 ülkede, yerel hükümetlerle birlikte

    çalışarak kalkınmaya destek olan ofisleri bulunur. UNDP aynı zamanda, uluslararası

    düzeyde yaptığı çalışmalar ile Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmaları yolunda

    ülkelere yardımcı olur. UNDP, uzman görüşleri, eğitimler ve destek fonları sunarak

    özellikle az gelişmiş ülkelere destek olur. UNDP, Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne

    ulaşmak ve küresel kalkınmayı desteklemek için yoksulluğun azaltılması, demokratik

  • 37

    yönetişim, enerji ve çevre, sosyal kalkınma, kriz önleme ve atlatma konuları üzerinde

    çalışır. Aynı zamanda, insan haklarının korunmasını ve kadının güçlendirilmesini de

    destekler. Tüm bu çalışmaları ve projelerinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler İnsani

    Gelişme Raporu ofisi de, her yıl kalkınma sürecini değerlendiren ‘İnsani Gelişme

    Raporu’nu yayınlar. Bu küresel rapora ek olarak, bölgesel, ulusal ve bölgesel İnsani

    Gelişme Raporları da yayınlanır (Anonim, 2014).

    6.4.Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)

    1946 yılında Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım

    Fonu adıyla kurulmuş ve daha sonra 1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu

    tarafından çocuk haklarının korunması adına tanıtım ve savunu çalışmaları yapmak,

    çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların

    potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmak üzere

    görevlendirilmiştir. Siyasal kararlılığı ve maddi kaynakları harekete geçirerek, başta

    gelişmekte olanlar olmak üzere ülkelerin kapasitelerini geliştirmelerine, böylece

    çocuklara birinci önceliği tanıyıp gerek onlara gerekse ailelerine gerekli hizmetleri

    sağlayabilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktadır. En dezavantajlı konumda

    olan çocuklara, aşırı yoksulluk içindekilere, doğal afetlere uğrayanlara, şiddet ve

    sömürünün her biçiminden zarar görenlere ve engellilere özel koruma sağlanmasına

    büyük önem vermektedir. UNICEF 1982'de basit ve çok ucuz yöntemlerle dünyada

    milyonlarca çocuğun hayatını kurtaracak çalışmaya hız getirecek bir seferberliğe

    başladı; bunlar bebeklerde ve çocuklarda büyümenin ölçülmesi, ağızdan sıvı tedavisi,

    anne sütü ile beslenme ve bağışıklıktır (Anonim, 2014).

    6.5. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)

    FAO açlığı yok etmek ve beslenme şartlarını iyileştirmek amacıyla 1943'te

    kurulan ve 1946'da Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşu haline gelen bir örgütü.

    Açlığa karşı mücadelede çok yönlü etkinlikleri vardır. Hükümet ve teknik

    kuruluşların tarımı, ormancılığı ve balıkçılığı geliştirme projelerine aracı ve yardımcı

    olur. Bu tip konularda ülkeler düzeyinde teknik yardımlar sağlar. Eğitsel projeler

    geliştirerek, araştırmalar yapar ve seminerler verir. Dünyadaki tarımsal ürünlerin

    üretimi, tüketimi, ticareti kaynakların geliştirilmesi, ağaçlandırma gibi konularda

    danışmanlık yapar. İstatistikler tutarak bültenler yayınlar. FAO’nun araştırmalarına

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_%C3%87ocuklara_Yard%C4%B1m_Fonuhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_%C3%87ocuklara_Yard%C4%B1m_Fonuhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletlerhttp://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ocuk_haklar%C4%B1http://tr.wikipedia.org/wiki/Yoksullukhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fal_afethttp://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eiddethttp://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletlerhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Tar%C4%B1mhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Ormanc%C4%B1l%C4%B1khttp://tr.wikipedia.org/wiki/Bal%C4%B1k%C3%A7%C4%B1l%C4%B1khttp://tr.wikipedia.org/wiki/A%C4%9Fa%C3%A7land%C4%B1rma

  • 38

    göre dünyada iki milyar insan “gizli açlık” olarak adlandırılan kötü/hatalı beslenme

    girdabına düşmüş durumdadır. Bu kötü beslenme 1,4 milyar insanın aşırı kilolu,

    bunun üçte birinin de obez olmasına yol açar. Bu grup içinde kalp-damar hastalıkları,

    diyabet ve benzeri sorunlar sıkça görülür. Aşırı beslenme durumunun açlık konusuna

    doğrudan etkisi olduğunun unutulmaması gerekir. Yine bir araştırmaya göre küresel

    ısınmanın getirdiği iklim değişikliği nedeniyle önümüzde ki 20 yıl içinde % 50

    oranında artacak olan gıda gereksinimi karşılamak imkansız olacaktır. Dünyada ki

    tüm yoksulluğu ve açlığı kökünden yok etmek için ise yaklaşık 135 milyar dolar

    gereklidir.Bu çerçevede başlatılan ‘Sıfır Açlık’ projesi 2011 yılında taşınmış hedef

    olarak bin yıllık kalkınma planı olarak 2015 hedef gösterilmiştir. Proje’nin sistematik

    amacı şunlardır; iki yıldan az bir süre içinde çocuklarda büyüme yetersizliğini yok

    etmek, yıl boyunca ihtiyaç olan besine yüzde yüz erişim sağlamak, tüm gıda

    kaynaklarını sürdürebilir kılmak, küçük hissedar/ çiftçi verimliliğini ve gelirini yüzde

    yüz artırmak ve de yemek israfını sıfıra indirmek. Bunlar çok büyük ve kesin

    hedeflerdir bu nedenle gerçekleştirmek için güçlü bir yöntem gerekli olacaktır.

    Tarım, yerleşim, sosyal güvenlik, fırsat eşitliği gibi alanlara yapılması gereken

    yatırımlar kaçınılmazdır. Aynı zamanda birleşmiş milletlerin insan hakları yüksek

    kurul ofisinin besin hakkı dokümanı, sıfır açlık bildirisi ve besin programı

    yönergelerine uyarak her bağımsız insan, her sivil toplum kuruluşu, her şirket ve her

    devlet projesinin bir parçası olabilir (Anonim, 2014).

    6.6. Yeşil Devrim

    Dünyada 1940-1970 yılları arasında tarımsal üretim artışını ifade eden bir

    terimdir. 2. Dünya savaşından sonra milyonlarca insan ölmüş ve yoksulluk sorunları

    baş göstermeye başlamıştır. İnsanlar kaynak bulmakta zorlanmış ve açlık sorunu

    meydana gelmiştir. Başlangıç olarak bakarsak yeşil devrimin babası kabul edilen

    Norman borlaug Meksika da bulunduğu sırada ıslah çalışmalarında bulunarak

    hastalığa dayanıklı buğday çeşitleri geliştirmeye baslar. Başka yerden getirdiği

    çeşitlerle melezlemeye başlar ve daha verimli ırklar geliştirir bunun etkiside şuradan

    anlaşılıyor o zamanlar Meksika buğday ithalatçısı iken bu çalışmayla birlikte 6 kat

    verim artarak ihracatçı konumuna gelmiştir. Buda yeşil devriminin başlangıcı sayılır.

    Çin, Hindistan gibi ülkeler pirinçte de bu uygulamayı başlatarak iki kat verim

    artırımı yapmışlardır. Norman Borlaug’un geliştirdiği buğday çeşitleri kıtlıktan

  • 39

    mustarip Pakistan ve Hindistan’da da buğday üretimini kısa sürede ikiye katlayarak

    açlıktan ölen milyonlarca insanın hayatını kurtarır. Daha sonraları dünyaya yayılarak

    milyonlara yoksul ve açlık çeken uluslara ilaç olmuştur. Fakat yeşil devrim tüm

    bölgelere eşit miktarda gidememiştir. Hindistan, Pakistan ve Filipinler gibi ülkelerde

    mısır, çeltik ve buğday üretimleri büyük ölçüde artmıştır. Bu çeşitlerin ve hizmetlerin

    ulaştırılamadığı çoğu Afrika ülkesinde ise aynı üretim artışı sağlanamamış dolayısı

    ile Yeşil Devrim kıtlık sorununa çözüm olamamıştır. Örneğin Çin dahil Asya

    ülkelerinde bu modern çeşitlerin ekim alanları % 82 olarak belirlenen 1998 yılı

    itibariyle Afrika’da bu oran % 27 ile sınırlı kalmıştır. Özetle, Yeşil Devrim

    çeşitlerinin dolayısı ile bunların üretim artışına olan etkileri küresel ölçekte her ülke

    ya da bölge için aynı olmadığı kesindir. Bu çeşitlerin adaptasyonunun ve bununla

    ilgili tarımsal teknolojilerden yararlanma oranı yüksek olan gelişmiş ülkelerdeki

    üretim artışları da bu nedenle gelişmekte ve gelişmemiş olan ülkelerden çok daha

    fazla olmuştur. Yeşil Devrimin başarıyla uygulandığı ülkelerde insanların günlük

    kalori ihtiyaçlarını daha az para ödeyerek karşılayabiliyor olmaları refah düzeylerine

    de önemli katkıda bulunmuştur ( Demir, 2010).

    Bunun yanında, Yeşil Devrimin belki de en başarılı tarafı verim artışları

    sonucu oluşan üretim düzeyleri nedeniyle yeni tarım arazileri açılmasının büyük

    ölçüde önüne geçmiş olmasıdır. 1960’lardan günümüze geliştirilen yeni çeşitler ve

    benzeri tarımsal uygulamalarla çok fazla tarım alanına ihtiyaç duyulmadan artan

    nüfusu beslemeye yetecek buğday üretimi sağlanabilmiştir. Öyle ki, 1960’da 450

    milyon olan Hindistan nüfusu 2010 yılında iki buçuk kat artmışken, 1960’da 161

    milyon hektar tarım alanı sadece % 5 artarak 171 milyon hektara ulaşmıştır. Dolayısı

    ile Yeşil Devrim sayesinde 65 milyon hektar alan tarımsal alana dönüştürülmekten

    kurtulduğu gibi kentlere göçen bir kısım kırsal nüfus sayesinde