tÜrk denİz tİcaretİ tarİhİ...

103
TÜRK DENİZ TİCARETİ TARİHİ SEMPOZYUMU - V - ( PİRİ REİS ) -Bildiriler- 28 Haziran 2013 - İzmir YAYINA HAZIRLAYAN Doç. Dr. Fevzi ÇAKMAK

Upload: others

Post on 29-Jan-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • TÜRK DENİZ TİCARETİ TARİHİSEMPOZYUMU

    - V -( PİRİ REİS )-Bildiriler-

    28 Haziran 2013 - İzmir

    YAYINA HAZIRLAYANDoç. Dr. Fevzi ÇAKMAK

  • Yayın No: 09.7777.1003.000/BY.016.034.846ISBN: 978-975-441-467-71. Baskı

    Basım Yeri : Dokuz Eylül Üniversitesi MatbaasıBasım Tarihi : 29. 07. 2016Basım Adedi : 150 adetBasım Yeri Adresi : Dokuz Eylül Üniversitesi Matbaası DEÜ Tınaztepe Kampüsü 35390 Buca - İZMİR Tel : 0(232) 301 93 00 - Fax : 0(232) 301 93 13

    DENİZCİLİK FAKÜLTESİATATÜRK İLKELERİ ve İNKILAP TARİHİ ENSTİTÜSÜDENİZ BİLİMLERİ ve TEKNOLOJİSİ ENSTİTÜSÜ

    TÜRK DENİZ TİCARETİ TARİHİ SEMPOZYUMU -V- (PİRİ REİS) - 28 Haziran 2013 / İZMİR

    DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

    Hazırlayan : Doç. Dr. Fevzi ÇAKMAKYazışma Adresi : Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Tınaztepe Yerleşkesi, Buca - 35390 İZMİR Tel: 0 (232) 301 79 20 - 301 79 36 Fax: 0 (232) 453 99 07 ([email protected])Kapak ve Dizgi : Ahmet YILMAZ ([email protected])

    © Tüm Hakları Saklıdır. Telif hakları ile ilgili her türlü sorumluluk yazara aittir.

  • TÜRK DENİZ TİCARETİ TARİHİ SEMPOZYUMU- V -

    ( PİRİ REİS )

    28 Haziran 2013

    SEMPOZYUM PROGRAMI

    AÇILIŞ KONUŞMALARI / 09:00 - 10 :00

    I. OTURUM / 10:00 - 12:15

    (Panel Başkanı: Prof. Dr. İdris BOSTAN)

    - Prof. Dr. Salih ÖZBARAN

    “Piri Reis’in Son Günleri” (Açılış Konuşması)

    - Prof. Dr. Doğan UÇAR

    “Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?”

    - Prof. Dr. Tuncer BAYKARA

    “Piri Reis’in Kitab’ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi”

    - Prof. Dr. Mustafa DAŞ

    “Piri Reis ve Avrupa Haritaları”

    Öğle Yemeği / 12:30 - 14:30

  • II. OTURUM / 14:30 - 15:30

    (Panel Başkanı: Prof. Dr. Salih ÖZBARAN)

    - Prof. Dr. Mahmut AK

    “16. Yüzyıl’da Osmanlı Coğrafyacılığı ve Haritacılık”

    - Doç. Dr. Selçuk NAS

    “Kitab-ı Bahriye Nüshalarındaki İzmir Eşkâllerinin Analizi”

    - Doç. Dr. Bülent ARI

    “17. Yüzyılda Akdeniz’de Deniz Ticaretinin Dönüşümü”

    Kahve Molası / 15:30 - 15:45

    III. OTURUM / 15:45 - 16:45

    (Panel Başkanı : Prof. Dr. Kemal ARI)

    - Prof. Dr. Şakir BATMAZ

    “1890 Yılında Tersane-i Amire Fabrikalarının

    Günlük Üretim Performansı”

    - Prof. Dr. Abdullah MARTAL

    “17.Yüzyılda İzmir: Bir Liman Şehri Olarak Yükselişi”

    - Dr. Fevzi ÇAKMAK

    “Navarin Baskını Sonrasında Osmanlı Devleti’nin Yeni

    Donanma Kurma Çabaları ve ABD ile Yapılan Gizli Antlaşma”

  • Onursal Başkan Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN

    Organizasyon DEÜ Denizcilik Fakültesi DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü

    Panel Başkanları Prof. Dr. İdris BOSTAN Prof. Dr. Salih ÖZBARAN Prof. Dr. Kemal ARI

    Bilim Kurulu Prof. Dr. İdris BOSTAN Prof. Dr. Mehmet ŞEKER Prof. Dr. Kemal ARI Prof. Dr. Doğan UÇAR Prof. Dr. Salih ÖZBARAN

    Düzenleme Kurulu Prof. Dr. A. Güldem CERİT Prof. Dr. Kemal ARI Prof. Dr. Erdeniz ÖZEL Doç. Dr. Selçuk NAS Yrd. Doç. Dr. Alev GÖZCÜ Dr. Fevzi ÇAKMAK Arş. Gör. Ozan BAYAZİT Arş. Gör. Mehmet Serdar ÇELİK Arş. Gör. Ferah AYYILMAZ Arş. Gör. Mustafa KIRIŞMAN

  • İÇİNDEKİLER / CONTENTSSayfa

    Sunuş:

    Önsöz

    Bildiriler:

    Prof. Dr. Doğan UÇAR

    “Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?”

    Prof. Dr. Tuncer BAYKARA

    “Piri Reis’in Kitab’ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi Üzerine Düşünceler”

    Prof. Dr. Mahmut AK

    “16. Yüzyılda Osmanlı Coğrafyacılığı ve Haritacılık”

    Prof. Dr. Şakir BATMAZ

    “Tersane-i Amire’nin Üretim ve Performansı Hakkında Bir Değerlendirme”

    Prof. Dr. Abdullah MARTAL

    “17.Yüzyılda İzmir: Bir Liman Şehri Olarak Yükselişi”

    Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN

    Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü

    9

    31

    41

    59

    83

    1

    3

  • TÜRK DENİZ TİCARETİTARİHİ SEMPOZYUMU - V

    (PİRİ REİS)28 Haziran 2013

    1

    SUNUŞ

    Türk toplumunun, deniz ticaret birikimini tarihsel süreçte ortaya koymak adına ilki 7 Mayıs 2009 tarihinde üniversitemizce gerçekleştirilen “Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu”nun beşinci ayağı Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) ismiyle 28 Haziran 2013 Cuma günü düzenlendi. Üniversitemiz bünyesinde yer alan Denizcilik Fakültesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından hayata geçirilen ve denizcilik ve deniz ticareti tarihi alanında çalışmalara imza atan değerli bilim insanlarının yer aldığı bu etkinlikte, önemli ve alana katkı sağlayacak bildiriler sunuldu.

    2009 yılında Üniversitemiz’den başlayarak, her yıl Türkiye’nin birçok ilinde, çeşitli alt başlıklar altında gerçekleştirilen Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu serisi, Türk deniz ticaretine dair sınırlı araştırmaların olduğu bu alanda, son derece faydalı katkılar sunmaktadır. “En güzel coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız” sözleriyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk denizciliğine yönelik öngörüsünü ve izlenmesi gereken yolu, çok net bir şekilde ortaya koymuştu. Devletimizin kurucusu olan O büyük insanın yolundan yürüyen bizler, her alanda olduğu gibi denizcilik alanında da hedefe ulaşma yolunda, her ne şekilde olursa olsun üzerimize düşen

  • 2

    sorumlulukları yerine getirmeli ve bu yönde adımlar atmalıyız. Bu hedef doğrultusunda, üniversitemiz çatısı altında gerçekleştirilen Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) isimli etkinlik, Türk denizciliğinin geçmişini bilerek, gelecek adına sağlıklı öngörülerde bulunmak adına, denizcilik eğitiminin farklı alanlarında faaliyet gösteren kurumların ortaklaşa ve eşgüdüm halinde ortaya koydukları bir çalışmadır. Elinizdeki bu kitap, bu ortak çalışmanın bir ürünü olup; alana önemli katkılar sağlamaktadır. Burada emeği geçen herkesi kutluyorum. Üniversitem adına bu çalışmayı bilim dünyasının ilgi ve beğenisine sunuyor, esenlikler diliyorum.

    Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN

    Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü

  • TÜRK DENİZ TİCARETİTARİHİ SEMPOZYUMU - V

    (PİRİ REİS)28 Haziran 2013

    3

    ÖNSÖZ

    2013 yılında beşincisi düzenlenen Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu’nun ilki 2009 yılında İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından gerçekleştirildi. Takip eden her yıl, “Türk Deniz Ticareti Tarihi”nin farklı noktalarına ışık tutup, yeni katkılar sunmak adına, farklı temalar altında Türkiye’nin farklı üniversitelerinde sempozyumun gerçekleştirilmesi hedeflendi. Bu hedef doğrultusunda 2010 yılında İstanbul’da Piri Reis Üniversitesi tarafından Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu II (İstanbul ve Marmara) başlığı altında etkinlik gerçekleştirildi. Bu sempozyumda İstanbul ve Marmara’daki deniz ticaretinin tarihi araştırmacılar tarafından masaya yatırıldı. Ardından sempozyumun üçüncü ayağına 2011 yılında Mersin ev sahipliği yaptı. Mersin Üniversitesi ve Mersin Deniz Ticaret Odası’nın işbirliğinde gerçekleştirilen sempozyumun başlığı Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu III (Mersin ve Doğu Akdeniz) olarak belirlendi. Tarih boyunca deniz ticaretinin hareketli ve canlı olduğu Doğu Akdeniz ticareti ve limanları hakkında, değerli bilim insanları tarafından birçok bilgi bilim dünyasına sunuldu. 2012 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi ve TMMOB Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası’nın işbirliği ile Trabzon’da Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-IV (Doğu Karadeniz) başlığı altında, Doğu Karadeniz’deki deniz ticareti teması işlendi. 2013 yılına gelindiğinde Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) başlığı altında düzenlenen sempozyuma İzmir tekrar ev sahipliği yaptı. Türk denizciliğinin en önemli ve büyük

  • 4

    bir değeri olan Piri Reis’in ismi altında düzenlenen sempozyumda Piri Reis’in şahsı ve çalışmaları, Türk denizciliği ve haritacılığına yönelik çeşitli başlıklar altında bildirilere yer verildi. Sempozyum serisinin bir sonraki ayağı tekrar İstanbul’da gerçekleştirilirken; 2014 yılında düzenlenen etkinliğe Beykoz Lojistik Meslek Yüksek Okulu ev sahipliği yaptı. Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-VI (Deniz Ticareti ve Lojistik Tarihi) isimli etkinlikte, Türk deniz ticaretinin farklı bir boyutu ele alındı ve deniz ticaretinde lojistik tarihi çeşitli boyutlarıyla incelenerek, araştırmacıların ilgisine sunuldu. Bir sonraki yıl, 2015’te sempozyuma ev sahipliği yapan ilimiz Ordu’ydu. Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-VII (Karadeniz Limanları) temasının işlendiği sempozyum, Ordu Üniversitesi Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi ve Türk Tarih Kurumu’nun işbirliği ile düzenlendi. Bu sempozyumda Karadeniz limanlarının tarihsel gelişimi, üç gün boyunca ve kırkı aşkın bildiri başlığı altında ortaya kondu.

    2009 yılında İzmir’den başlayan ve her yıl Türkiye’nin farklı bölgelerinde düzenlenen sempozyum serisinin beşinci ayağı, Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) etkinliği 28 Haziran 2013 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Sempozyumun düzenlenmesinde, Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde yer alan Denizcilik Fakültesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü görev aldı. Sempozyum için seçilen temanın “Piri Reis” olarak belirlenmesinde, Piri Reis’in 1513 yılında Dünya haritasını çizmesinin 500. Yıldönümü nedeniyle, 2013 yılının UNESCO tarafından “Piri Reis’i Anma Yılı” olarak kabul edilmesi temel etkendi. Bu tema altında gerçekleştirilen sempozyum için UNESCO’nun Türkiye Milli Komisyonu’ndan da destek sağlandı.

    Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkanı Sayın Yusuf Öztürk ve Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Sayın Güven Duran sempozyumun açılışında birer konuşma yaptılar. Bu konuşmaların ardından 2009 yılında “Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyum”ları serisinin ilk ayağını oluşturun etkinlikte olduğu gibi, 2013 yılında düzenlenen sempozyumunun beşincisinde de her türlü desteği sağlamaktan geri durmayan Dokuz Eylül Üniversitesi

  • 5

    Rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Füzün bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Mehmet Füzün, “Piri Reis” başlığı altında bir sempozyumun düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren konuşmasında, ülkemiz için denizciliğini önemini vurguladı.

    Sempozyumda, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde görev yapmış ve yapmakta olan değerli öğretim üyeleri tarafından on ayrı bildiri sunuldu. Prof. Dr. Salih Özbaran tarafından “Piri Reis’in Son Günleri”; Prof. Dr. Doğan Uçar tarafından “Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?”, Prof. Dr. Tuncer Baykara tarafından “Piri Reis’in Kitab’ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi”, Prof. Dr. Mustafa Daş tarafından “Piri Reis ve Avrupa Haritaları”, Prof. Dr. Mahmut Ak tarafından “16. Yüzyıl’da Osmanlı Coğrafyacılığı ve Haritacılık”, Doç. Dr. Selçuk Nas tarafından “Kitab-ı Bahriye Nüshalarındaki İzmir Eşkâllerinin Analizi” başlıkları altında Piri Reis’e, Piri Reis’in çalışmalarına ve Türklerin haritacılık alanındaki katkılarına yönelik çalışmalara yer verildi. Ayrıca Prof. Dr. Bülent Arı tarafından “17. Yüzyılda Akdeniz’de Deniz Ticaretinin Dönüşümü”, Prof. Dr. Şakir Batmaz tarafından “1890 Yılında Tersane-i Amire Fabrikalarının Günlük Üretim Performansı”, Prof. Dr. Abdullah Martal tarafından “17.Yüzyılda İzmir_Bir Liman Şehri Olarak Yükselişi” ve Doç. Dr. Fevzi Çakmak tarafından “Navarin Baskını Sonrasında Osmanlı Devleti’nin Yeni Donanma Kurma Çabaları ve ABD ile Yapılan Gizli Antlaşma” başlıkları altında 18. ve 19. Yüzyıl Türk denizciliğinin gelişimin süreçlerine yönelik bildiri sunumları yapıldı.

    28 Haziran 2013 Cuma günü üç oturum halinde gerçekleştirilen Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) sempozyumunda, Türkiye’de “Denizcilik” alanında çok değerli araştırmalar ortaya koyan bilim insanları Prof. Dr. İdris Bostan, Prof. Dr. Salih Özbaran ve Prof. Dr. Kemal Arı oturum başkanlıklarında bulundu. Elbette ki sempozyumun son derece organize ve başarılı olarak gerçekleşmesinde, aylar öncesinden sempozyum hazırlıklarına başlayan düzenleme kurulunun büyük bir payı bulunuyor. Düzenleme kurulunda yer alan ve değerli katkıları asla inkâr edilmeyecek olan DEÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. A. Güldem Cerit, DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü eski Müdürü Sayın Prof. Dr. Kemal Arı ve DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü

  • 6

    Müdürü Sayın Prof. Dr. Erdeniz Özel’in isimlerini burada zikretmek gerekir. Bu değerli bilim insanların başkanlığı altında ardı ardına yapılan düzenleme kurulu toplantılarına, kurulun diğer üyeleri olan Doç. Dr. Selçuk Nas, Doç. Dr. Fevzi Çakmak, Yrd. Doç. Dr. Alev Gözcü, Arş. Gör. Ozan Bayazit, Arş. Gör. Mehmet Serdar Çelik, Arş. Gör. Ferah Ayyılmaz Aras ve Arş. Gör. Mustafa Kırışman katılarak, sempozyumun sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesini sağladılar.

    Türk Deniz Ticareti Tarihi Sempozyumu-V (Piri Reis) başlığı altında gerçekleştirilen sempozyumda görev alan Bilim Kurulu ve Düzenleme Kurulu üyeleriyle birlikte, her türlü desteğini esirgemeyen Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Füzün’e ve tüm emeği geçenlere, değerli katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

    Dokuz Eylül Üniversitesi

    Denizcilik Fakültesi Dekanı

    Prof. Dr. A. Güldem CERİT

    Dokuz Eylül Üniversitesi

    Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

    Enstitüsü Müdürü

    Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA

    Dokuz Eylül Üniversitesi

    Deniz Bilimleri ve Teknolojisi

    Enstitüsü Müdürü

    Prof. Dr. Erdeniz ÖZEL

  • Bildiriler

  • 9

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V(Piri Reis) - 28 Haziran 2013, ss.9-28.

    PİRİ REİS DÜNYA HARİTASI NEDİR? NE DEĞİLDİR?

    Prof. Dr. Doğan UÇAR

    Giriş

    Günümüz Dünyasının siyasal ve ekonomik alanında olduğu gibi Türkiye dünya bilim sektöründe de kendisine halen üst sıralarda yer bulmaya çalışan ülkeler arasındadır. Bu çabanın, Osmanlı Ordusunun çağına göre zayıflayan askeri gücünü tekrar toparlayabilmesi için, bu alanın teknolojik sektöründe olmak üzere daha 18. Yüzyılda III. Selim’le başladığı söylenebilir. Hâlbuki 13. Yüzyıla kadar Türk ve İslam dünyasının diğer toplumlara başta coğrafya ve astronomi olmak üzere yol gösterici olduğuna, 15. Yüzyıl ortalarına kadar ise onlarla hemen hemen boy ölçüşebildiğine şüphe yoktur. Osmanlılarda Fatih Sultan Mehmet’le başlayan özellikle coğrafyaya yönelik ilgi, yaklaşık daha sonraki 150 yıl daha devam etmiş ve bu ilginin ürünü bir dizi unikat (tek nüsha) harita bu alanda da kendisini yetiştirmiş Türk denizciler tarafından çizilmiştir. 1600 lü yıllardan itibaren öyle zannediyorum ki, alanlarında uzman olmayan din adamlarının etkisiyle, ilime olan ilgi baskı altına alınmış ve bundan diğer bilimsel faaliyetler yanı sıra haritacılık da önemli zarar görmüştür.

    Türkler tarafından yapıldığı bilinen en eski harita Kaşgarlı Mahmut’un çizdiği dünya haritasıdır. Dilbilimci Kaşgarlı Mahmut bu haritayı Dünyada Türkçenin değişik ağızlarının konuşulduğu bölgeleri göstermek için çizmiş ve “Divan-i Lügat it Türk” adlı kitabına koymuştur. Tarihi ise, Türklerin Anadolu’ya girdikleri yıldan(Malazgirt Savaşı 1071) 3 yıl sonraya (1074) rastlamaktadır. Harita hakkında ayrıntılı bilgi için [13] ye başvurulabilir. İslam dünyası tarafından yapıldığı bilinen ilk kartografik ürünler ise Halife El Me’mun(786-833) zamanında çizilmiş değişik türde haritalardır. Halife El Me’mun astronomiye büyük önem vermiş ve bu amaçla Bağdat ve Şam’da rasathaneler kurdurmuştur. Ayrıca bazı bilim adamlarını İstanbul’a göndererek onların batıdaki

  • Doğan UÇAR

    10

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    bilgileri almasını da sağlamıştır. X. Yüzyılda (915-957) yaşayan İslam coğrafyacı Ali C. Hüseyin Massudi, El Me’mun okulunda yetişen bilim adamları tarafından çizilen bu haritaları gördüğünü ve hatta kendisinin de bir dünya haritası çizdiğini belirtmektedir [1].

    Daha önceleri Türkler yalnızca Fars ve Arap kültürü ile temas halindeyken bu yıllardan sonra batıya olan akınlarının da desteğiyle Avrupa ile de ister istemez ilişki içinde olmuşlardır. Bu ilişkinin ilk ürünleri Fatih Sultan Mehmet zamanında görülmeye başlamıştır. Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet çevresini bilim adamları ile doldurmuş olan bir devlet adamı idi. Bu kişiler arasında coğrafya konusunda uzmanlar da bulunuyordu. Kendisinin de coğrafya merakı nedeniyle PTOLEMAUS’un (Batlamyus) “Almagest”1 adlı eserini Latinceden tercüme edilmesini sağladı. Hatta halı üzerine bir dünya haritası yapılması için Roma’dan davet ettiği Georgius Amirutzes adlı bir coğrafyacıya emir verdiği de söylenir. Bu haritanın daha sonraki yıllarda peş peşe gelen saray isyanlarında ve yangınlarda maalesef yok edilmiş olduğu sanılmaktadır.

    XV. Yüzyıl başlarından XVI. Yüzyıl sonlarına kadar özellikle Osmanlı Türkleri her alanda altın yıllarını yaşamışlardır. Bu iki yüzyıllık süre içinde askeri alanda olduğu gibi her alandaki tüm yenilikleri ve izleme ve üretme çabası içinde olmuşlardır. XV. Yüzyıl ortalarında devlet olarak tüm kurumlarını oluşturan Osmanlılar XVI. Yüzyılda Karadeniz dâhil Akdeniz havzasının büyük bir kısmına sahip, güneyde Arabistan Yarımadası ortalarından Kuzey Afrika, kuzeyde Kırım, batıda Viyana önleri ve doğuda Hazar Denizine kadar uzanan büyük bir imparatorluk haline gelmişti. Devlet idaresinde batıda rastlanmayan bir hoşgörü düzeni kurmuşlardı. Bu hoşgörü bilim yaşamını da olumlu etkilemiştir. Büyük şairler, matematikçiler, astronomlar, büyük mimarlar hep XV. ve XVI. Yüzyılda yetişmişlerdir. Fuzuli, Baki, Mimar Sinan, Piri Reis, Ali Kuşçu gibi kişiler, bu dönemin akla gelen ilk isimleridir.

    15. ve 16. Yüzyılda Osmanlılar ya da onların hükümran oldukları toplum bireyleri tarafından tek nüsha olarak çizilmiş, haklarında yeterli olmasa bile belli araştırmalar yapılmış olması nedeniyle akla gelen değerli kartografik ürünler olarak

    1 * Almagest: Yıldız Kataloğu, Almanak** Portolon: 14. Yüzyıl başlarından itibaren 17. Yüzyıl başlarına kadar öncelikle deniz

    navigasyonu amaçlı olarak çizilmiş, pusula gülleri ile donatılmış ve pusula doğrultularının çizgilerle gösterildiği haritalar, port: liman, portolon: limandan limana ulaşıma hizmet eden harita.

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    11

    28 Haziran 2013 - İzmir

    1413 yılı tarihli İBRAHİM KATİBİ Akdeniz Portolonu**

    1461 yılı tarihli MÜRSİYELİ İBRAHİM Akdeniz Portolonu

    1513 yılı tarihli PİRİ REİS Atlantik Haritası

    1521-1525 yılı tarihli PİRİ REİS’in Kitab-i Bahriye’si

    1528 yılı tarihli PİRİ REİS Kuzey Atlantik Haritası

    1552 yılı tarihli HACI EBUL HASAN Avrupa-Afrika Haritası

    1567 yılı tarihli ALİ MACAR REİS Atlası

    Anonim Atlas (16.Yüzyılın ikinci yarısı)

    sayılabilir. Bu eserler içinde ulusal ve uluslararası platformda en çok araştırılan ve dolayısıyla en yaygın biçimde bilinen harita, PİRİ REİS’in 1513 yılı tarihini taşıyan Atlantik haritasıdır. Fırsat bulundukça bu haritayı tanıyan kamuoyu kesiminin büyütülmesi şüphesiz bizlere düşen önemli bir görev olmalıdır. Haritacılık disiplini konusunda uzman olan biz bilim adamlarına yöneltilen sorulardan biri de, anılan haritanın o zamanın bilgi toplama teknikleri ile nasıl çizilebilmiş olduğu noktasında yoğunlaşmaktadır. Bu anlayış içinde konunun çerçevesi fazla geniş tutulmadan, anılan haritanın bu yazı ile bir kez de kartograf gözüyle değerlendirilmesi yararlı bulunmaktadır.

    PİRİ REİS’in Atlantik Haritası

    Türkler tarafından çizilmiş ve üzerinde dünyada en fazla tartışma yapılmış ve belki de yapılacak kartografik eser PİRİ REİS’in Atlantik haritasıdır. Bu haritada bir bütün olarak kuzey batı Afrika’nın batı kıyıları, İber Yarımadası, Orta ve Güney Amerika’nın doğu kıyılarını kapsayacak biçimde Atlas Okyanusunun kartografik gösterimi yapılmıştır. Haritanın boyutları 90cm x 65cm dir ve altlık malzemesi ceylan derisidir.

    PİRİ REİS’in bu haritasının ortaya çıkarılma öyküsü oldukça ilginçtir.

    Türkiye’de 1923 ten itibaren Cumhuriyetle gelişimini hızlandıran ve henüz tamamlandığı söylenemeyecek olan “devlet olma bilinci” doğrultusunda bir dizi alanda başlayan yeniliklere paralel olarak müzecilik dalında da atılımlar devreye sokuldu. Bu arada Topkapı Sarayının da müze olarak düzenlenmesi kararı alındı. Bu karar çerçevesinde 1929 yılındaki çalışmalar sırasında zamanın Milli Müzeler Müdürü Halil Eldem burada bir Atlantik haritasına rastladı. Arkasından misafir Alman doğubilimci

  • Doğan UÇAR

    12

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    Paul Kahle, haritanın değerini anlayıp hakkında araştırmalar yaptı ve bunları değişik bilimsel platformlardan yararlanarak bilim dünyasına ve kitlelere tanıttı(6). Onun harita hakkında söyledikleri büyük yankılar uyandırdı. Başta Afet İnan ve İbrahim Hakkı Konyalı olmak üzere Türk tarihçiler de aynı konuya ilgi duydular ve özellikle haritanın nasıl yapıldığı konusunda kendi görüşlerini ortaya koymaya çalıştılar [7], [9]. Olay o kadar toplumun dikkatini çekti ki, Atatürk eserin tıpkı baskısının yapılmasını istedi. Daha sonraki yıllarda da haritaya olan ilgi artarak devam etti ve hem yerli hem yabancı araştırmacılar konu hakkında yayınlarını sürdürdüler. Amerikalı Profesör Charles Hapgood’un geniş bir ekiple yaptığı araştırma [5], harita hakkında yürütülmüş en kapsamlı inceleme oldu. Erik von Daniken’in 1968 yılında yayınladığı “Tanrıların Arabaları” isimli popüler kitabındaki iddialar ise olayın tüm dünya kamuoyuna mal edilmesini sağladı. Hatta 1-5 Temmuz 1983 günleri arasında Gelibolu’da “PİRİ REİS Sempozyumu” düzenlendi [7].

    PİRİ REİS XV. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Donanması amirallerinden Kemal Reis’in kardeşinin oğludur. PİRİ amcası ile beraber küçüklü büyüklü bir dizi deniz savaşına katılmış ve bu arada diğer denizcilerden farklı olarak deniz navigasyonunda vazgeçilmez bir araç olan haritacılıkla da ilgilenmiştir. PİRİ REİS, Hürmüz’deki düşman donanmasından çekinip Süveyş’e geri döndüğü için 1554 yılında Mısır’da maalesef idam edilerek öldürülmüştür. Öldüğünde 84-85 yaşlarında olduğu tahmin edilmektedir. PİRİ REİS’in daha önceki bölümde de belirtildiği gibi bugün elimize ulaşmış üç eserini biliyoruz:

    Atlantik Haritası(1513 yılı), Kuzey Atlantik Haritası(1528 yılı) ve Kitab-ı Bahriye(1521 ve 1525 yılları). Konumuz olan 1513 yılı tarihini taşıyan haritanın batı orta tarafına aşağıdaki not düşülmüş bulunmaktadır.

    “Harre el fakir Piri Bin Hacı Mehmed el müştehir birader zade-i Kemal Reis fi şehri Gelibolu. Afiullah anhüma şehri muharrem ül haram sene tis’a aşer ve tis’ama”.

    “Bu haritayı Kemal Reis’in kardeşinin oğlu olan Piri İbni Hacı Mehmet 919 senesi Muharrem ayında Gelibolu’da çizmiştir”

    919 Hicri yılının Muharrem ayı, Miladi 1513 senesi 9 Mart-7 Nisan arasına düşmektedir.

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    13

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Haritada Belli Bir Projeksiyon Sistemi var mı?

    PİRİ REİS’in 1513 tarihli haritası ile ilgili yapılan en yaygın spekülasyon, özellikle Güney Amerika kıyılarının eğik konumlu ortografik (paralel) düzlem bir projeksiyona*2 göre harita edilmiş olduğu noktasında toplanmaktadır. Bu tür bir projeksiyon bize göre uzakta olduklarından ışınların yine bize paralel geldiği düşünülen gök cisimleri(örneğin Ay’ın haritaları) için kullanılmaktadır. Dolayısıyla uydulardan alınan tüm dünyayı tek bir resimde gösteren bir fotoğraf, matematik model olarak böyle bir projeksiyona çok benzer. Buna karşın bu yöntem kesinlikle tüm dünyanın haritasının yapımı için uygun değildir. Bunun en önemli nedeni, kürenin yarısının küre yarıçaplı bir daire içine sıkıştırılmasıdır. Bu durumda ise kürenin alanı tam iki katı küçük gösterilmek zorunda kalınır. Projeksiyonlarda ise yer üzerindeki büyüklüklerin(herhangi iki nokta arası uzaklık, alanlar ve herhangi bir noktada doğrultular arası açılar) haritada aynen ya da mümkün olduğu kadar değişmeden kalması istenir. Navigasyon amaçlı haritalarda ise hedef, kuzeyden olan açıya göre gitmek olduğundan korunması gereken temel eleman şüphesiz açılardır. Buna karşın portolonlarda belli bir projeksiyondan yararlanıldığını söylemek kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla hiçbir portolonda, coğrafi koordinat sisteminin haritadaki karşılıkları olan ve aralıkları temelde ölçeğe bağlı olarak değişen, bazı tam değerli paralel daire ve meridyenlerden oluşan coğrafi pafta ağı (coğrafi pafta gridi) bulunmamaktadır. PİRİ REİS’in ise eserini deniz haritası olarak hazırladığı bilinmektedir ve bu amaçla navigasyonu biraz bile olsa kolaylaştıran Pusula doğrultuları içeren bu haritaya paralel projeksiyonun yakıştırılması, ancak konunun yabancılarına uygun düşen bir yaklaşım olur. Diğer güzel bir rastlantı ise, PİRİ REİS haritasında Güney Amerika kıyılarının belli bir kesiminin, düzlemin küreye Kahire civarında seçilecek bir noktada teğet olduğu eğik konumlu düşey daire boylarının korunduğu projeksiyondaki görünümüne çok benzemesidir. Böyle bir projeksiyonda, yalnızca düzlemin küreye değdiği nokta ile küre üzerindeki herhangi bir nokta arasındaki uzunluk haritaya değişmeden (equidistant) aktarılır. Halbuki bir haritada tek bir projeksiyon söz konusu olur. Aynı haritada Yerkürenin bir bölümünün aktarılması

    2 * Projeksiyon: Yerin (elipsoit ya da küre) belli geometrik ve matematik bağıntılara göre yere göre değişik konumlarda düşünülen ve düzleme açılabilen yüzeylere aktarımı. Bu bağlamda teorik olarak sonsuz sayıda projeksiyon vardır.

    7 İnan, A., Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983.9 Konyalı, İ. H., Topkapı Sarayında Deri üzerine Yapılmış Eski Haritalar. Zaman

    Kitaphanesi, İstanbul, 1936.

  • Doğan UÇAR

    14

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    için başka bir model, başka bölgeleri için başka modeller kullanılamaz. Diğer taraftan küre üzerinde Kahire’ye aynı uzaklıkta olan noktaların, PİRİ REİS haritasında da aynı uzaklıkta olduklarını söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla bir haritadaki belli bir kesimin bir projeksiyona uygunluk göstermesi, “bu haritanın tümüyle ilgili projeksiyon temel alınarak çizilmiş” olduğu sonucunu çıkarmak için kesinlikle yeterli değildir.

    Portolonların geometrik çatısını, haritası oldukları bölgenin yaklaşık ortasına düşen bir nokta merkez alınmak suretiyle eşit açısal aralıklarla çizilmiş ve harita çerçevesine kadar uzanan doğrular (pusula ya da rüzgar doğrultuları) oluşturur. Buradaki bütün mesele seçilen noktadan geçen kuzey doğrultusunun haritaya aktarılmasıdır. Bu ise, o zamanlar pusula ile kolaylıkla gerçekleştirilebiliyordu. Gerisi, şüphesiz o zamanlarda sorunsuzca gerçekleştirilebilen 90° nin dört, ya da sekiz aralığa bölünmesi meselesidir. Merkezden itibaren eşit uzaklıkta ve bu doğrultular üzerinde yine eşit aralıklı olarak yeni merkezler alınabilmektedir (Şekil 1). Ortada alınan merkez, haritayı kuzey ve güney olarak iki eşit parçaya bölen doğrultu üzerinde iki adet olarak da düşünülebilmektedir (Şekil 2). 1413 yılında İBRAHİM KATİBİ tarafından hazırlanan Akdeniz Portolonu anılan yöntemin izlendiği türe güzel bir örnektir.

    Tüm araştırmacılar elimizdeki PİRİ REİS imzalı 1513 tarihli paftanın*3 bir dünya haritasının bir parçası olduğu görüşünde birleşmektedirler. Bu görüş hem paftanın doğu kenarında yarım kalmış cümleler hem de Pusula güllerinin sayısı bakımından da kesinlikle doğru bir sonuçtur.

    Bir merkezde ve 22.5° aralıklarla dairesel bir çevre üzerinde bulunması gerekli rüzgar güllerinden yalnızca batı tarafta olan 5 i günümüze ulaşan paftada görülmektedir. Haritanın doğu ve kuzey kesimlerinin katlama yerlerinden koparak maalesef tarihi süreç içinde kaybolup gittiği kesindir. Bu kayıp son derece üzücüdür, ama diğer taraftan da bugün için şüphesiz hala ders alınması gerekli bir örnek oluşturur.

    3 *Pafta: Seçilen harita ölçeği çerçevesinde haritası yapılan bölgenin, kullanılabilir formatta tek bir kağıda sığmaması durumunda haritanın tümünü oluşturan ve jeodezik ve kartografik standartlar bakımından aynı olan ayrı ayrı haritalar.

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    15

    28 Haziran 2013 - İzmir

    PİRİ REİS’in elimizdeki paftasının Pusula doğrultuları üzerindeki çevre noktalardan yararlanılarak bir hesap yapıldığında merkez nokta ve çevre noktalar arası yaklaşık 55cm elde edilmektedir. Şekil 1’de 1-2 ya da 2-3 no’lu noktalar arası. Bu durumda en doğudaki ve en batıdaki iki çevre nokta arası (örneğin yine şekil 1’de 1 ve 3 no’lu noktalar) 110 cm bulunur. En batıdaki çevre nokta ile paftanın en batı kenarı arası 30 cm’dir. Bu değerin orijinal haritada en doğudaki çevre nokta ve haritanın doğu kenarı arasında da bulunduğu doğal olarak varsayılırsa PİRİ REİS dünya haritasının boyutlarının, doğu-batı uzantısında 170 cm, kuzey-güney doğrultusunda 110 (55x2) cm civarında bulunması gerekir. Pusula gülünün merkezi alınan noktanın enlemi için yaklaşık 23° 30’ kuzey ve boylamı için ise yaklaşık 30° doğu hesaplanmaktadır [5]. Merkez nokta enleminin, Yengeç Dönencesi enlemi ile ve boylamının İskenderiye’den geçen meridyenin boylamı ile aynı olmasını sevimli, fakat geçmişte yapılageldiği gibi spekülasyona açık bir rastlantı olarak değerlendirmek gerekir. Bilindiği gibi bu spekülasyonun tek nedeni, İskenderiye ve o zamanlar Yengeç Dönencesi üzerinde kabul edilen Assuan’ın, küre olarak yerin yarıçapının belirlenmesine yönelik olarak ERATOSTHENES tarafından yapıldığı bilinen ilk yer ölçmelerine ev sahipliği yapmış olmalarıdır. İskenderiye ayrıca, Ptolemaus’un “Coğrafya” adlı eseriyle yüzyıllar boyu bilim çevrelerini etkilediği ve geometrinin gelişmesine merkez oluşturmuş bir şehirdir.

    Haritada Gösterilen Bilgiler

    PİRİ REİS tarafından hazırlanan çiziliş yöntemine ilişkin basit olarak şu görüşler söylenebilir:

    Daha önce belirtilmeye çalışıldığı gibi yabancı kaynaklarca o yıllarda böylesine mükemmel bir haritanın bir Türk denizcisi tarafından çizilmiş olabileceğine pek inanamadılar. Hâlbuki kanımca PİRİ REİS zamanın harita çizim tekniklerini uygulamış olmaktan başka bir şey yapmamıştır. Bu durum bugünün bilimsel kartografyası ışığında aşağıdaki biçimde açıklanabilir:

  • Doğan UÇAR

    16

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    Şekil 1. Portolon Haritalarında Tek Merkezli Pusula Gülü Doğrultuları4

    Şekil 2. Portolon haritalarında iki merkezli pusula gülü doğrultuları

    4 5 Hapgood, C. H., Maps of the Ancient Sea Kings, Chilton Company, Philadelphia, 1966.

    2 3 1

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    17

    28 Haziran 2013 - İzmir

    1450’li yıllara kadar gemicilik ilerlemiş ve bunun sonuçlarından biri olarak uzun süreli deniz seyahatleri yapma olanağı yaratılmıştı. Bu seyahatler sırasında PİRİ REİS gibi akıllı denizciler gidip gördükleri yerlere ait krokiler hazırlamışlar ve bunları ilgili yerlere ait tuttukları notlarla zenginleştirmişlerdi. Seyahat edilen gemilerin rotasından bir standart dâhilinde söz edebilmek için zamanla değişik yönden esen rüzgârlara isimler verilmeye başlanmıştır. Bu rüzgâr yönleri, o zamanlar deniz navigasyonunun vazgeçilmez aleti olan Pusula yönlerine(Pusula gülü) karşılık gelmekteydi. Pusulanın da deniz navigasyonu hizmetine girmesi ve yönleri gösteren Pusula doğrultularının peripluslarla5 entegre edilmesi sonucu bu krokiler portolonlara dönüşmeye başlamışlardır. Kitab-ı Bahriye’deki bir dizi kıyı krokileri ve buralar hakkında bilgi veren yazılı metinler peripluslar için klasik örnekler olarak sayılabilir (Şekil 3).

    Şekil 3. Kristof Kolomb tarafından çizilmiş Haiti’nin batı kıyılarına ait kıyı krokisi

    Peripluslardan ve daha önce çizilmiş başka haritalardan yararlanılarak ya da diğer bir deyişle bunların maharetli bir şekilde birleştirilmesi suretiyle Akdeniz’i temel gösterim objesi almış olan portolonlar ve diğer haritalar ortaya konulmuşlardır. PİRİ REİS kendisi de Kitab-ı Bahriye’sinde birkaç kez belirttiği gibi 1513 tarihli haritasını öncelikle deniz navigasyonu amacıyla çizmiştir. Yani PİRİ REİS’in yukarıda sözü edilen her iki haritası da birer “portolon”dur. Başlangıçta kıyılarda kurulu önemli Akdeniz merkezleri arasında ulaşıma yönelik olan ve yazılı metinlerle de desteklenen portolonlar, zamanla adalar ve adalarda olumsuz hava koşullarından korunmaya uygun doğal limanlar

    5 Periplus ya da periple: Kıyı krokisi ya da kıyı kılavuzu

  • Doğan UÇAR

    18

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    hakkında yazılı bilgi veren kitaplar biçiminde de hazırlanmışlardır. Terminolojide bu tür kitaplara “İsolario”*6 denilmektedir. PİRİ REİS tarafından hazırlanmış Kitab-ı Bahriye, dünyada bugün bulunan isalorio türü birkaç eserden birisidir ve şüphesiz ki en güzel ve en iyilerindendir.

    1513 tarihli PİRİ REİS Dünya haritasının geometrik çatısı dışında karalar ve durgunsu objeleri(okyanuslar, denizler, göller vb.)arasındaki sınırların nasıl çizilebildiği konusuna ilişkin olarak ise aşağıdakiler söylenebilir.

    Günümüz kartografya tekniğinde küçük ölçekli haritalar kendi ölçeklerinden daha büyük ölçekli haritalardan ve diğer başka dokümanlardan yararlanılarak yeni bir ölçme yapmaksızın üretilmektedirler. Buradaki bütün ustalık, üretilmek istenen harita için kullanılabilecek dokümanlarda bulunan değişik karakterdeki bilgilerin belli bir kesiminin, elde edilmek istenen haritanın ölçeği ve öngörülen temel hizmet amacına uygun olarak sonucun iyi bir ürün(doğru, eksiksiz, güzel harita) olmasını sağlayacak biçimde sentezinin yapılabilmesindedir. Tüm küçük ölçekli haritalar da eski çağlardan beri aynı yöntemle çizilmektedirler. Bu amaçla yapılan çalışmaların günümüz kartografyasındaki adı “kartografik genelleştirme”dir.

    PİRİ REİS’in 1513 yılında çizdiği Dünya haritasında temel olarak şu kaynakları kullandığı bilinir: Batlamyus’un sekiz haritası, Portekiz kaynaklı dört harita, Güney Asya Arap haritası ve Kristof Kolomb’un Yeni Dünya haritası. Batlamyus (Ptolemaeus, Ptolemy, Ptolemaios) ve Portekiz haritalarından Atlas Okyanusu’nun güneyini gösteren harita ve ve Portekiz haritalarından Atlas Okyanusu’nun güneyini gösteren harita ve Kristof Kolomb’un Yeni Dünya haritası bu bağlamda üzerinde özellikle durulan kartografik ürünler olmuştur. Bu bağlamda [8] e bakılabilir.

    1513 tarihli PİRİ REİS Dünya haritası için söylenen belirgin özellik Kristof Kolomb ile bağlantısıdır. Bu haritanın yapısı, PİRİ REİS’in çizime temel yaklaşım olarak Kristof Kolomb’un haritasını almış olduğu kendi ifadesini desteklemektedir. Haritanın kafa karıştırıcı görünen kuzeybatı bölümü Kristof Kolomb’un dünyanın kara dağılımı konusundaki coğrafi düşünceleriyle büyük oranda uyumludur. Hispanyola, Cipango(Japonya) ile aynı yönde yer almaktadır. Yer adları ve Batı Hindistan çizimlerinin de Kristof Kolomb’un anlatımıyla güçlü ilişkisi açıktır.

    6 * İsolario: Ada ya da adalar kitabı8 Kahle, P., Die verschollene Colombus-Karte von 1498 in einer Türkischen Weltkarte

    von 1513. Walter de Gruyter, Leibzig, 1933.

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    19

    28 Haziran 2013 - İzmir

    O dönemin dünya haritalarında Antil Adaları en eski, en naif ve en basit halleri ile yer alır. 1495 veya 1496’da Kristof Kolomb tarafından ya da onun gözetiminde yapıldığı yazılı notlardan bilinen, fakat bugüne kadar bir yerde rastlanmayan harita ya da Yeni Dünya’nın keşfine ait haritacılık notlarındaki bu naif yaklaşım PİRİ REİS’in 1513 tarihli Dünya Haritasında da belirgin biçimde izlenmektedir.

    Bazılarına göre PİRİ REİS haritasında Atlas Okyanusu’nun güneyinde Antarktika olarak gösterilen toprakların bu haliyle bulunması, gerçekte insanların bu karayı kıtanın keşif yılı olarak bilinen 1820’den yaklaşık üç yüz yıl önce bildiklerini göstermektedir. Hapgood’a göre, PİRİ REİS ve benzer haritalara bakıldığında Antarktika’nın bundan on bin, hatta yüz binlerce yıl önce insanlar tarafından biliniyor olması gerekir. PİRİ REİS te bu kıyı biçimlerini o kaynaklardan kendi haritasına aktarmıştır. Fakat bu yaklaşımı destekleyecek hiçbir somut kanıt bugüne kadar konulamamış ve spekülatif bir görüş olarak kalmaya devam etmektedir. PİRİ REİS Haritası’nın gösterdiği Atlas Okyanusu’nun güneyindeki kara parçası ve Antarktika’nın da Atlas okyanusunun güneyinde yer alması gerçeği dışında, bu iddiaları destekleyen kaynak hemen hemen yok gibidir. PİRİ REİS güneydeki bu kara parçasını haritada gösteren ne ilk ne de son kişidir, fakat Hapgood’un “Maps of the Ancient Sea Kings” kitabı PİRİ REİS’in ününü daha da yükseklere taşıdığı açıktır.

    Hapgood, Antarktika hakkında daha eski bilgileri temel alan ve PİRİ REİS’in kullandığını düşündüğü orijinal kaynak haritalarının doğru olduğunu varsaymıştır. Ayrıca PİRİ REİS Haritası ve bu (hangileri olduğu bilinmeyen) kaynak haritalarındaki farkların PİRİ REİS Haritası’nın çizimi sırasındaki hatalardan kaynaklandığını varsaymıştır. Bu iki varsayıma göre, Hapgood’un hayali kaynak haritalarına uyum sağlaması için kendi haritasında kara parçalarına biraz yer değiştirtmesi, ölçeğini değiştirmesi, yönleri değiştirmesi, kıyıları yeniden düzenlemesi, diğer ilgili coğrafi çizimleri değiştirmesi, yani “hataları düzeltme”si PİRİ REİS için oldukça kolay olmuştur.

    Yukarıda ifade edildiği gibi Charles Hapgood ve ekibi PİRİ REİS’in 1513 tarihli haritasının güneyinde yer alan kara parçasının biçimine bakarak, kendisinin Antarktika ile ilgili olarak çok daha öncelere dayanan bilgiye sahip olduğunu iddia etmişlerdir. Bununla beraber bu haritanın güneyindeki kara parçalarının hayallere dayanan gösterimi Batlamyus’a (MS 150) kadar uzanan haritalarda ortaktır. On altıncı yüzyıldan elimizde bulunan diğer haritalarda da, PİRİ REİS Haritası’ndaki gibi, Antarktika’yı Güney Amerika’ya bağlanan bir kara parçası gösterilmiş bulunmaktadır.

  • Doğan UÇAR

    20

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    1960 larda Erich von Daniken’ın da (“Chariots of the Gods?” ya da “Tanrıların Arabaları” isimli kitabında) dâhil olduğu pek çok popüler yazar, Hapgood’un PİRİ REİS Haritası’na dair çıkarımını benimsemiş ve ispatlanmış kabul ederek tekrar etmişlerdir. Bu “durum”u açıklamak için Antarktika incelemesinin dünya dışı varlıklar (veya alternatif olarak Atlantis’ten gelenler) tarafından yapılmış olduğunu ve bu kıyıları doğru olarak gösteren haritaların onlar tarafından bırakılarak daha sonra PİRİ REİS Haritası’na kopyalandığını öne sürmüşlerdir. Bununla beraber PİRİ REİS haritasındaki güney kara parçası, yazarların iddia ettiği gibi - buz katmanıyla birlikte veya buz katmanı olmadan - Antarktika’ya benzememektedir. PİRİ REİS Haritası’ndaki güney kara parçası ve Antarktika arasında her ikisinin Atlas Okyanusu’nun güneyinde olması ve doğu-batı sahil şeridi olması dışında bir benzerlik yoktur (Şekil 4). Atlantislilerin ya da antik çağdan astronotların ya da dünya dışı varlıkların bu kara oluşumunu haritalamış olması görüşünün çok zorlama bir tez olduğu açıktır.

    Şekil 4. PİRİ REİS 153 Tarihli Dünya haritasında Tartışılan Kıyı Çizgileri

    (Kırmızı renkli çizgiler bugünkü durumu, mavi çizgiler PİRİ REİS haritasında yer alan kıyı çizgilerini göstermektedir)

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    21

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Diğer taraftan Hapgood, PİRİ REİS 1513 yılı Dünya haritasını günümüz haritaları ile karşılaştırırken, haritada belirtilen yer isimlerini göz ardı etmiştir. PİRİ REİS, kendisinin metin halinde haritasında ve Kitab-ı Bahriye isimli kitabında belirttiği özelliklerin ne olduğunu söylemekle kalmamaktadır. Bunun yanı sıra onun haritasında yer alan on altıncı yüzyıldaki yer isimleri günümüzdeki yer isimleriyle de örtüşme göstermektedir.

    O halde PİRİ REİS’in kendi notlarında da belirttiği gibi kendisinin değişik kaynaklardan yararlanarak haritasını ortaya koyması yapılan işin karakterine tamamen uygundur ve kesinlikle bilimsel açıdan eserinin değerini düşürücü bir husus olarak değerlendirilemez. Bu eserleri zamanın koşullarında toplamak ve bir dünya haritası olarak uygun biçimde sentezini yapabilmek bile tek başına bir kartografya ustalığıdır.

    PİRİ REİS yine haritasının güney-batı tarafına koyduğu bir not ile eserini hangi kaynaklardan yararlanarak ürettiğini açık yüreklilikle anlatır. Bu tür bir açıklama zamanın haritalarında pek rastlanan bir tutum olmadığından bunu, onun üstün kişiliğinin bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir. İlgili açıklamanın özeti şöyledir:

    “Bu haritaya benzer bir harita asrımızda kimsede yoktur. Bu fakirin elinden çıkarak ilk kez ortaya kondu. Esas olarak yirmi kadar harita ve Mappa Mundilerden*7 yararlanıldı. Bunlardan birisi Büyük İskender zamanında yapılmıştır. Sekiz Arap haritası, dört Portekiz haritası, Sint, Hint, Çin ve bir de Kolomb’un batı tarafı için yaptığı harita da vardır. Bunların hepsi bir ölçeğe getirildi**8 ve bu harita ortaya çıktı. Bu harita nasıl denizler için geçerli ise, yedi derya için de geçerli ve muteberdir.”

    PİRİ REİS’in önemli ölçüde Türkçeleştirilmiş bu açıklamasından tüm haritanın, elimizdeki paftanın gösterdiği bölgenin doğu, kuzey ve güneyinde kalan belli dünya kesimlerini de (Hindistan ve Çin’den söz edip haritanın tüm denizler için geçerli olduğunu belirtiyor) kapsaması gerektiğini, dolayısıyla bu haritanın bir dünya haritası olarak tasarımlandığı sonucu tekrar çıkarılabilir.

    Harita alışılmamış biçimde çok yazılı açıklama ile donatılmıştır. Bu açıklamalar yukarıda olduğu gibi haritanın direk kendisine yönelik

    7 * Mappa Mundi: Dünya haritası.8 ** Kartografik genelleştirme yöntemi dâhil, üretilen bir haritanın tek bir ölçeği

    bulunmalıdır.7 İnan, A., Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983.17 ----------- : Piri Reis Haritası. D.K.K. Hidrografi Neşriyatı, DS 15-H/D E, İstanbul,

    1966.

  • Doğan UÇAR

    22

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    olduğu gibi coğrafik bilgi verenler daha çoğunluktadır. Bu konudaki ayrıntılı bilgiler için Afet İnan ve harita ile ilgili 1966 yılında Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir ve Hidrografi Dairesi tarafından yayınlanmış bulunan kitapçığa bakılabilir [7], [17].

    Charles Hapgood PİRİ REİS’in haritasında ulaştığı gösterim düzeyi hakkında şunları söylüyor:

    “Daha da ötesi bu harita, güney Amerika ve Afrika’yı doğru boylamlarda gösterdiğinden, onaltıncı yüzyılda yapılmış olan diğer bütün haritalardan kesinlikle daha büyük önem taşımaktadır.”...”Bu haritanın bilimsel başarısı, ne Rönesans, ne Orta çağ, ne eski arap coğrafyacılarının çalışmaları ve ne de Antik Çağ’ın bilinen harita yapımcılarının yapıtlarıyla kıyaslanamayacak kadar büyüktür.”

    Burada net olarak vurgulanması gereken şey artık, PİRİ REİS haritasının Amerika karasının bir parçasını gösteren ilk kartografik eser olmadığı, fakat ilkler arasında yer alan en önemli kartografik ürün olduğudur.

    1502 tarihli “Cantino Dünya Haritası”(Biblioteca Estense-Modena, İtalya), 1511 tarihli Bernardus Sylvanus tarafından Ptolemaus etkisindeki dünya haritası (Venedik,İtalya), 1507 ve 1508 tarihli Johannes Ruysch imzalı yine Ptolemaus etkisinde çizilmiş dünya haritası, 1507 yılı tarihini taşıyan Martin Waldseemüller imzalı dünya haritası Amerika karasının doğu kıyılarının az ya da çok yer aldığı bilinen az sayıdaki haritalardan birkaçıdır. Asıl üzerinde durulması gereken, PİRİ REİS haritasının, bu haritalara göre Amerika Kıtasının doğu kıyıları hakkında geometrik ve semantik olarak çok daha fazla bilgi vermesidir. Bu nokta haritanın değerini artıran bir başka temel özelliktir.

    Eski haritaların çerçeveleri üretildikleri toplumun sanat anlayışını yansıtırlar ve genellikle hepsinde ayrı bir güzellik vardır. PİRİ REİS tarafından hazırlanmış söz konusu haritada İslam süsleme sanatının tipik özelliklerini taşımaktadır. Haritanın kuzeyi olarak yine portolonların hemen hemen tümünde olduğu gibi, çizim altlığının ilerisi alınmıştır. 1200’lü yıllara kadar çizim altlığının ilerisinin doğu ya da güney olarak kullanıldığı haritalar az değildir. Kıyılardaki yerleşim yerlerinin ve önemli mevkilerin adları siyah ve kırmızı ile kıyı çizgisine dik olarak yazılmışlardır. Pusula çizgileri de haritanın okunaklığını artırmak amacıyla değişik renklerde(siyah, yeşil, kırmızı) tasarımlanmışlardır. PİRİ

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    23

    28 Haziran 2013 - İzmir

    REİS’in devrinin portolonlarda uygulanan gösterim standartlarını aynen kullanması, haritacılığın her alanında, onun zamanının ustalarından biri olduğunun başka bir açık işaretidir. Bu çerçevede Atlantik haritasında da denizlerin gemiler için sığ ve tehlikeli olabilecek bölgeleri artı işareti ve nokta kümeleri kullanılarak ifade edilmeye çalışılmıştır. Yine bu çerçevede Pusula doğrultuları üzerinde çevredeki rüzgargüllerinden bazıları, değişik büyüklük ve renkte düzenlenebilmektedir.

    Bu dünya haritasından sonra 1521 yılında yazdığı ve 1526 yılında ikinci nüshasını çıkardığı Kitab-ı Bahriye’sinde de PİRİ REİS bir haritanın nasıl yapıldığını ve kullanılacağını anlatmaktadır. Bu anlatımlardan haritadaki Pusula gülü ve bazı gösterimlerle ilgili olanlarını (Türkçeleştirilmiş haliyle) aktarmanın, okuyucuya fikir vermesi bakımından ilginç olacaktır.

    “Yazdılar ki, bilsinler hep yollarını

    Her sahili, denizlerin milini

    Şimdi artık yazdılar oldu ayan

    Tam on altı kısma böldüler inan

    Merkez tam onun orta yerine düşer

    Bu on altının birinden öbürüne

    Ki çekerler çizi hep yerli yerine

    Bir çizinin iki başını edip hesap

    İkişerle olur otuz iki cevap

    Dinle şimdi bu harita ilmini

    Ta bilesin halini ahvalini

    Belli rüzgârlar sekizdir, hepsi siyah

    Yeşil olur iki rüzgâr arası, ey padişah

    Kırmızıyla tam on altı olur tamam

    Otuz iki eder hepsi ey dost adam”

  • Doğan UÇAR

    24

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    “Şehir ve kale çizgileri kızıl olur

    Issız yerler siyah ile yazılır

    Artık bildik haritanın ilmini açık

    Kaldı ki bir söz, söyleyemem onu artık

    Şu döküntüye denilir ki taşlar var

    Noktaları hep siyahla boyarlar

    Sade kumlu sığ yerlere budur nişan

    Çünkü kızıl noktayla yazılmıştır inan

    Denizlerde görünmeyen taşlara

    Haç çizerler ta eskiden bunlara

    Olsa eğer küçük adacıklar belli

    Noktalar sayısınca yazılır, belle

    Haritanın bütün alametlerini sana

    Anlattım, hepsini yaz aklına

    Eğer bunları kullanırsan ey civan

    Bilki öğretmensin denizlerde her zaman

    Yürü, feth et hep Efrenç illerini

    Çünkü gösterdim sana onun yollarını

    Sana da bana da, ey genç ve ihtiyar

    Bir sevaptır, hep oluruz bahtiyar”

    “Eğer sorarsan bana Pusula nedir

    Gemici dilinde bu neyi bildirir

    Bir yuvarlak hokkadır ki üstü cam

    Kağıdı vardır, çizilmiştir otuzikiye tam

    Çark gibi hünerle sarılıp demire

    Geçirip kılmış işaret kim, döne

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    25

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Vara bir köşeye karar eder hemen

    O kuzey yıldızıdır, bil görünce her zaman

    Bilmeli onu kararından ilim ile

    Aslını anlatayım, sen beni dinle

    Var bir demir o kâğıdın altında

    Ucu mıknatıstır onun, kalsın aklında

    Çünkü mıknatıs demiri çekince

    Döner o tarafa ince ince

    Ki bu taş kuzeydir, aslı bil

    Onun için döner kuzeye, bilir ehil

    Böylece o köşe olur kuzey

    Dönerken her tarafa hep onun ucu kuzey

    Böyle bilin, böyle yapın siz hesap

    Dedim artık “Vallahü a’lem bissevap””

    Bu muhteşem diziler için söylenecek güzel sözler bulmak hiç de zor değildir. PİRİ REİS’in Kitab-ı Bahriye’sinin ilk bölümü böylesine hayran olunacak dizilerle sürüp gider. Bildiklerini kendisine saklamayıp hem de bu kadar kolay anlaşılır bir dille, üstelik nesir tarzında yazan çok yönlü bu usta ile ne kadar övünsek hakkımızdır.

  • Doğan UÇAR

    26

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    KAYNAKLAR

    [1] BAGROW, L.; SKELTON R.A., Meister der Kartographie. Safari Verlag. Berlin, 1963.

    [2] CUOGHI, D., I Misteri Della Mappa Di Piri Reis. 2003, http://xoomer.virgilio.it/dicuoghi/Piri_Reis/PiriReis.htm (Erişim: 14.03.2013)

    [3] GOODRICH, T.D., Atlas-ı Hümayun, Archivum Ottomanicum. s.83-101, Wiesbaden, 1987.

    [4] MCINTOSH, G.C., Columbus and the Piri Reis Map of 1513, University of Georgia Press, ISBN 0820321575, 2000.

    [5] HAPGOOD, C. H., Maps of the Ancient Sea Kings. Chilton Company, Philadelphia, 1966.

    [6] HERRMANN, A., Die Aelteste Türkische Weltkarte. Imago Mundi I, Berlin, 1935.

    [7] İNAN, A., Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983.

    [8] KAHLE, P., Die verschollene Colombus-Karte von 1498 in einer Türkischen Weltkarte von 1513. Walter de Gruyter, Leibzig, 1933.

    [9] KONYALI, İ. H., Topkapı Sarayında Deri üzerine Yapılmış Eski Haritalar. Zaman Kitaphanesi, İstanbul, 1936.

    [10] LEITNER, W., Die Karte von Piri Reis aus dem Jahr 1513. Avusturya Kültür Ofisi’nde verilmiş konferans, İstanbul.

    [11] PİRİ REİS, Denizcilik Kitabı, Cilt I ve Cilt II. Tercüman 1001 Eser, Sayı 19, İstanbul, 1974.

    [12] PİRİ REİS, Kitab-ı Bahriye, Cilt I, II, III ve IV. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988.

    [13] SOUCEK, S., The ‘Ali Macar Reis Atlas’ and the Deniz Kitabı: Their Place in the Genre of Portolon Charts and [1] Atlases. Imago Mundi. Sayı: 25, s.17-27, 1971.

    [14] UÇAR. D., MÜRSİYELİ İBRAHİM Haritası. D.K.K. Hidrografi Neşriyatı Seri No: 81-6, İstanbul, 1981.

  • Piri Reis Dünya Haritası Nedir? Ne Değildir?

    27

    28 Haziran 2013 - İzmir

    [15] UÇAR. D., ALİ MACAR REİS Atlası. II. Türk-İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi. 28 Nisan-2 Mayıs 1986, İstanbul.

    [16] UÇAR. D., Über eine Portolonkarte im Topkapı-Museum in İstanbul. Kartographische Nachrichten. Heft 6. Bonn-Bad Godesberg, 1987.

    [17] ----------- : Piri Reis Haritası. D.K.K. Hidrografi Neşriyatı, DS 15-H/D E, İstanbul, 1966.

  • 31

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V(Piri Reis) - 28 Haziran 2013, ss.21-37.

    KİTAB-İ BAHRİYENİNİKİ AYRI TELİFİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

    Prof. Dr. Tuncer BAYKARA

    İzmir şehri tarihini yazarken, Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si de önemli kaynaklarım arasında idi. 1470-1553 yılları arasında ayaşayan1 Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’nin TTK tarafından 1935 tarihinde tıpkıbasım olarak yayımlanmıştı. Ancak yayımlanan bu nüshasındaki haritalar beni tatmin etmediğinden İstanbul kütüphanelerindeki yazma nüshalarına da bakmaya çalıştım2. Özellikle Batı Anadolu ve İzmir kıyılarının çizimi, oldukça farklılıklar gösterir, kimisi gerçeği tam yansıtıyor, kimisi ise bir yerlerden acemice ve yeteneksiz çizimcilerin kopyaları idi. Bu arada İzmir ve çevresinin kıyılarını tanımlarken, iki ayrı metin olduğu dikkatimi çekmişti. Bundan dolayı daha ayrıntılı bilgiye sahip olmadan da bu iki ayrı kaleme alınış üzerinde kesin kanaata varmıştım3. Nitekim birinci telifin 1521 tarihli olduğu, fakat Kanuni’ye takdim edilen son telifin 1626 tarihli olduğu tesbit edilmiiştir.

    Osmanlı dönemine ait özgün eserlerden olan Kitab-ı bahriyenin içerdiği bilgilerden başka araştırmalarımda da istifade etmişimdir. Özellikle yer adları konusunda XVI.yüzyılın ilk yarısına ait isimler büyük önem taşıyordu. Mesela Kızkulesi kitabımda onun Kızlar Hisarı diye adlandırdığı ve Kız-kalesi özelliklerini tam olarak yansıtan bilgilerini kitabımda kullanmıştım4. Yine onun verdiği bilgiler arasında, kalelerin fethi sırasında muhacimlerin eşya sandıkları içinde kale içine dahil olup kaleyi ele geçirmeleri hikayesini de uygun bir yerde kullanacağız.

    1 Piri Reis’in hayatı için son bilgiler İdris Bostan’a aittir; “Piri Reis”,TDVİslam Ansiklopedisi, XXXIV,283c-285b ; ayrıca bk. Mahmut Ak, “Piri Reis (1470?-1554), Türkler ed. H.C.Güzel.., XI, 313-319).

    2 Kitab-ı Bahriye’nin geneli için bk. Fiikret Sarıcaoğlu, “Kitab-ı Bapriye”, .TDVİslam Ansiklopedisi, 72c-75a.

    3 Tuncer Baykara, İzmir Şehri ve Tarihi, İzmir 1974, s.4, 38.4 Tuncer Baykara, Kız-kulesi, Ankara 2004, TTK Yayını, s. 34, 178.

  • Tuncer BAYKARA

    32

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    Böylesine özgün bilgiler içeren Kitab-ı Bahriye ile ilgili araştırmalar XVIII yüzyıldan bu tarafa büyük bir yekuna ulaşmıştır. Bunları burada belirtmekten ziyade, bu iki telife dair son yıllardaki iki Türk bilim adamının araştırmasına dikkatinizi çekerek konuya gireceğim. Rahmetli Hüseyin Gazi Yurdaydın ile gençlerden Fikret Sarıcaoğlu , günümüzün öteki Piri Reis araştırıcıları arasında önemle yer alırlar.

    II. Piri Reis’in Bahriye kitabının iki ayrı telifi,yani yazımı olduğu kesinlikle bilinmesine rağmen, Türk Tarih Kurumu , 1935 de, ikinci yazımına ait nüshalardan birisinin tıpkı basımını yayınlamıştır.Çünkü ikinci telifi daha ayrıntılı bilgiler içermektedir. Genellikle tıpkı basımlarda veya Latin harflerine aktarmalarda tercih edrilen de bu ikinci telifdir. Bizim bu bildiride, Kitab-ı Bahriye araştırıcılarına sunacağımız bir yeni bilgi, Bahriye kitabının ikinci telifinin en eski nüshalarının bilinmesine dair olacaktı Bahriye kitabının ardındaki müstensih kayıtlarını yeterince inceleyemedik. Bu hususta F. Sarıcaoğlu’nun bazı görüşleri vardır. Fakat bu konuda Tonuzlu / Denizli imlasının da etkili olabileceğini belirtmek istiyoruz. Denizli şehrinde olduğu gibi, Urla’nın Denizli köyünün imlasında da benzer bir gelişme olduğunu vaktiyle tesbit etmiştik5.

    Bu bildiride bizim kullandığımız her iki telife ait nüshalarda dikkate değer bir husus göze çarpıyor. Bunların her ikisinde de metinde Denizli derken, haritalarda Tonuzlu denmektedir. Oysa ilk yazımında Tonuzlu imlasının kullanılması gerekir6. Demek ki metnin müstensihleri, kısmen yöreyi bildiklerinden , veya Türkçenin gelişmesinden haberdar olduklarından XVII ve sonraki yüzyıllardaki istinsahlarında Denizli imlasını tercih etmişlerdir. Fakat haritaları yapan ressamlar , veya resme kabiliyetli müstensihler önceki haritaları aynen kopye ettiklerinden orada eskisi gibi köyün adı Tonuzlu kalmıştır. Şu halde yayın yapılırken metin içinde de Tonuzlu imlası oldanlar daha eski bir istinsah nüshası olarak tercih edilmelidir. İstinsan tarihi olmasa dahi, eğer metinde de Tonuzlu imlası varsa bunun XVI yüzyıla ait olduğu hususunun kesin olduğuna dair ,Kitabı Bahriye araştırıcııarının dikkatlerini çekmek isterim.

    5 Tuncer Baykara, Denizli Tarihi, II, 1969 İstanbul, s.44, not. 75; Ayrca bk. Yeni baskısı, Selçuklular ve Beylikler Çağında Denizli, İstanbul 2007,s.110-116. ; Denizli adının imlasının gelişmesini kısaca şöyle gesterebiliriz:

    XIII. yüzyıl: Toğuzlu XIV. yüzyıl: Tonguzlu XV. yüzyıl: Tonuzlu XVI. yüzyıl: Tonuzlu, yüzyılın sonu: Denizli6 Urla’nın Denizli köyünün adının imlası, XVI yüzyıl Osmanlı tahrirlerinde de

    değişime uğramıştır. 1529 tarihli defterde Tonuzlu , 1575 dekinde ise Denizli’dir.

  • Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi Üzerine Düşünceler

    33

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Şimdi bu iki farklı yazılımın, bir yerdeki, mesela hepimizin veya çoğumuzun bildiği İzmir ve dolaylarındaki durumunu görelim7:

    (Yenicami 790, 22a ve dev.)

    “Sabıka zikr olan Karafoça’dan İzmir kırk mildür. Mezkûr İzmir önleri pilacadur. Yaz kış yatur demüre kabil yerlerdür Ve ka’la önünde olan limanun dayiresi bir mildür Evvel tarihde bina ile yapılmış imiş. Şimdiki halde içi tolmuşdur Hem ağzı tardur Geminün karını iki canibe değer Eyle olsa boşla ağır barcalar girür Büyük gemi taşra yaturlar Ta Kumkısuğı’na ve Naldöken kurbine varunca yaz ve kış yatulur Pilaca yirlerdür.

    Amma Urla Limanına varurlarsa küçük gemiler ve ığrıbarlar sığun ardına tolaşub sığdan aşuru denize demür korlar Ve karaya geminin kıçından palamar çıkarub bağlarlar Zira tar yirdür Başdan ve kıçdan bağlamak lâzım gelür Amma büyük gemiler varursa mezkûr limandan iki mil mikdarı yirde Yolluca Ada dirler bir adacuk Ol Adaya palamar bağlayub ve günbatı tarafına demür korlar yaturlar Eyü limandur Amma içmeğe su Adada bulunmaz Kenardan getürürler Ve Yolluca dimekde sebep budur ki kenardan ta mezbûr Cezîreye varınca bir mikdar mabeynine kâfir zamanında dökündü taşlar döküb mezbûr Cezîreyi Anatolu kenarına muttasıl eylemişlerüir Evvel tarihten kalmış harab binalar henüz malumdur Mezkûr Adanun karşusunda Birnarlu Ada dirler bir adacık dahi vardur Ol adacuğun kıble tarafı eyü demür yeridür Lîkin pînelü yirlerdür Demir urganın keser.

    Ve badehu Ve eğer Kiliselü Ada’ya varurlarsa anun yatağı günbatısı tarafında Kilise önünde / kuyuya karşu demür korlar Amma Denizli köyünün önüne varurlarsa mezkûr eyü demür yirüdür Mezbûr yirün iki mil mikdarı karşusunda iki karaca adacuklar var ve ol adacukların birisinde içecek su bulunur V e b a d e eğere vaqi olub Kösten Adası’na varurlarsa ol adanun yatağı kıble lodos tarafında bulunur ve içmeğe su hacet olursa Binbirdirek misalinde bir sarnıc vardur Ol sarnıc içine yağmur suyu cem’ olur Sudan sulanurlar Şikâr cinsinden geyiklü adadur Ol adanun beş mil kıble tarafında yani Anadolu kenarında Eğriliman dirler bir liman vardur Ol limanun kıble tarafında yani ol körfezün nihayetine Carban –derbend dirler Hem mezkûr yirde bir Âsitane vardur

    7 Birinci telif Kitab-ı Bahriye, Njruosmaniye, 2997; Yenicami Küt. 790 numaradadırlar. Biz Yenicami nüshasını kullandık. 2. Telif ise bütün yayınlar sayılabilir: Biz İzmir dolayları hakkındaki bilgiyi, Fransız Milli Kitaplığındaki yazmadan (Suppl. Turc, 956) naklettik. Bu metni Türk tarih Kurumu yayını (1935 İstanbul) nüsha ile mükabele ettik.

  • Tuncer BAYKARA

    34

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    İsmine Samut Baba Tekyesi dirler Mezkûr Tekye önünden yelken idüb Sayib Limanına varurken Karabuirun cânibinde Büyük Balıklağı vardur ve Küçük Balıklağı dirler deniz kulağıdır Ol diyarda büyük gemi ile varmağa liman Sayib Adasıdır Mezkûr iki adalardur Ve liman güaanr odğusu tarafında olan ada ile Anadolu kenarının mabeynidur Esen rüzgara göre palamarı gerek Anadolu kenarına bağlasunlar her vecihla kabildir Amma Çakalkaya’dan berü gelüb günbatısı tarafında olan ada ile Anadolu maübeyninde bir taş vardur Gözetmek gerek Hîni amelde Eşkale nazar ola V e b a d e Söğüt büküne varurlarsa açuktur Çektirür gemiler bu almağa/(23a) Palamut-büki Mürsin Büki buna göre kıyas oluna ve illa Badem Bükine karşı bir mil mikdarı denizden bölük bölük sığlar vardur Ol sıağlardan gayet ihtiraz ideler Zira ki Eğri limana varurken denizden vara ki ol sığlar sol tarafa kalub vümeezkûr limana girerler ve ol lmimana girdüklerinden s onra her rüzgara kayil yirdür Amma mezbur limandan taşra üç adacuklar vardur Araları sıjğdur gemi gçemlez ve illâ Anadolu ile evveli adacuğun arasında kavdırga geçer Meded olıcak Eşkâle nazar oluna Mezkûr adacıkların kıble tarafında bir adacık dahi var üol ada ile Anadolu kenarının arası denrindür Büyük gemiler geçer Mezbur Adacığun alameti denizden yanında bir taş vardur ol taş su yüazünden gürünmez Ana göre Eşkale nazar ve amel olunü.

    (İzmir diyarının eşkali işbu resmdür )”

    2. Tertip veya telif Kitab-ı Bahriye metni: TTK Kurumu baskısı, s. 152

    … Mezkur adacıkdan sonra artık Menemen kıyısında kenara yakın varılmaz (Zira) ifratla sığlardur Ve bölük bölük dalyanlardur Balık şikâr ider(ler) Öyle olsa İzmir’e giden gemiler kıble tarafında Kızıl-Tağ kurbine yürürler Ta kim Sancak Burnuna varınca Andan sonra rast ortaya yürürler Zira Sancak Burnunda sığ vardur Hem Menemen kıyısı gayetle/ifratla sığdur Veli zikr olan Sancak Burnun İzmir tarafına geçdikden sonra İzmir kalesinin önünedek sığdur Büyük gemiler ta İzmir kalesinin önüne varurlar yaturlar Ol Kalenin önünde gammar taşı gibi yığılmış taşlar vardur Ol taşların cem’ine palamar urganı dolaşdırub bağlarlar Gün batısına karşu denize demür korlar Yaturlar Ve andan içeri İç Liman vardur Mezkur limanın etrafı bir mildür Ol limana evvel büyük gemiler ve ığırbar(lar) ile girdük Amma sonra varduğımızda dolmuşdu Küçük gemiler girür hem ol liman ağzı /(ifratla) /dardur büyük ığırbarların iki tarafa karını değer ol sebebden giremez.

  • Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi Üzerine Düşünceler

    35

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Ve bade İzmir kalesinin önüne varmayub Kum kısığuna varurlarsa iskandil ile varurlar demür korlar Zira sığlu yerlerdür ve anun karayel tarafında Naldöken dirler bir taşlu yol vardur Ol yola karşu bazı ığırbarlar varur yaturlar Üzüm yükledürler İmdi bu zikr olan yerlerin Menemen taraflarına her giz gemi cinsinden ferd varmaz sığlardur Veli küçük sandallar yürür balık avlarlar Vafir balıklu yirlerdür.

    Ve bade mezkûr İzmir’den Eski Foça kırk mildür Eski Foça’ya Kara Foça da dirler Anunla meşhurdur ve Bade eğer İzmir Limanına varmayub Urla limanına varurlarsa büyük gemiler Yolluca Ada’da yaturlar Mesela mezkur Ada Anadolu tarafına bir mil mikdardur ve ol bir milin mabeyni dökündü taşlar ile kâfirî köprüdür Veli şimdi ol köprünün binası bozulmuşdur Amma dökülmüş taşları şimdi durur Ol taşlarun üzerinden yürüyüb daim ol adaya geçerler Mezkur adada muttasıl / (154 binalardur İmdi büyük gemiler varurlar mezkur Adada yaturlar Yani ol adanın günbatısı tarafında demür korlar Palamarı gün doğusu tarafına mezkur adaya bağlarlar demüri gün batısına karşu bıragub yaturlar Amma eğer kış günleri (nde) olub yıldız tarafından olan berk eserse geminin önüne bir ve ard yanına demürün bıragurlar Ve eğer oraya küçük gemiler veyahud ığırbarlar varurlarsa mezkur Yolluca adaya varmazlar Kenara varurlar yaturlar Ol kenarda bir talyan vardur Demiri yıldıza karşu ol talyandan aşuru denize bıragurlar ve palamarı kenara bağlarlar (Ve) amma geminin kıçına bir pürmeçe alup yaturlar Zira ol talyan içi dardur Eğer pürmeçe almazlarsa gice ile rüzgâr kenardan esicek gemiyi ol talyan üstüne iledüb helâk ider.

    Ve bade mezkûr limanın dört mil mikdar yıldız tarafında Denizli dirler bir köy vardur Mezkûr köy deniz kenarından bir mil mikdar karayadur Ol köyün karşusunda bir ince burun vardur Mezkur burunun kıble tarafı eyü yatakdur amma yufka sudur Büyük gemiler yatmazlar (155)Kadırga kadar su söker gemiler yatur ve ol gemiler yatduğu yerin bir mil / mjkdarı gün doğusu tarafında denizde iki adacuklar vardur Ol adacukların birinde içmeğe su bulunur mezkur adacukların poryaz tarafında Kiliseli dirler bir ada vardur Ol adanın yatağı gün batısına karşudur (Ve) onun kara yel tarafında Köstân dirler bir kara sarb ada vardur Ol adada şikâr cinsinden ahu bulunur hem lodos kıble tarafları hep yufka sulu demür yerleridir Amma mezkur adada içecek su murad olunursa keşişleme canibine yakın kıbleye karşu yerde kâfirî bir sarnıç vardur mezkur sarnıc İstanbulda olan Binbirdirek misalinde mermer direkler üzerine bina olmuşdur anun içine girürler yağmur suyun bulup alurlar Mezkur sarnıcdan gayri bir sarnıç dahi vardur Bu cümleden iki sarnıcdur.

  • Tuncer BAYKARA

    36

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    Ve bade mezkur Kösten adasının kıble tarafında olan mukabelesinde yani Anadolu tarafında/kenarında Eğri Liman dirler .bir liman vardur Mezkûr limanın ağzı karayele yıldızadur Ol limanın ağzından çıkdıkdan sonra kıble tarafı içeri büyük körfezdür Çarpan dirler anın nihayetinde bir âsitâne / (156)vardur Samut Baba Tekyesi dirler mamurdur Mezkur tekyenin yanında bir küçük adacuk vardur Ekser levend kayıkları varurlar ol adacıkda pinhan olurlar Ayende ve revende olan Sakız kâfirlerin şikâr iderler.

    Ve bade mezkur adacuğı Karaburun tarafına geçdikde iki yerde deniz kulakları vardur Anun birine Büyük Balıklağı ve birine Küçük Balıklağı dirler Mezkurân yirlerin yıldız tarafında bir alçak burun var Mezkûr buruna Kum Burnu dirler Anun ucu sığdur İhtiraz ideler Ve ol burnu geçdikden sonra Emir-doğan ve Köse-deresi dirler iki aded köyler vardur Ol köyleri karayel tarafına geçdikde bir uzun alçak ada vardur Mezkur ada ile Anadolu’nun arası eyü limandur Amma Ada Anadolu’ya yakın olduğu sebepden iki tarafda palamar bağlarlar (ve) demir bırakmazlar ve mezkur adanın gün batısı tarafında olan Anadolu burunun lodos tarafına dolaşdıkda Sâyib dirler bir köy vardur Mezkur köyün karşusunda bir yumru ada vardur ol adadan kimseye faide yokdur Mezkûr ada ile Anadolu arasında Çatal (157) Kaya….

    ...”.

    III. İzmir civarında herkesin bilebileceği bir yer olarak Saığacık tarauflarını, her iki tertipten bir edition kritique örneği olarak yapmaya çalıştık. Siyahlar ilk tertip, ötekiler 2. Tertipdendir. Ancak burada her iki telif arasında faczla ve önemli bir fark yoktur.

    Bu fasıl Sığacık Limanın kebini beyan eder (kırmızı)

    Mezkur Sıgacuk Limanı Aydın-ilinde olan Sivrihisar limanına dirler Amma mezkûur limanın içerü nihayeti sığdur ve illâ büyük gemiler girer Hudayî bî-bedel limandur Amma mezbur limanın ağzında bir alçak adacuk vardur Büyük gemiler ol adacığun yıldız tarafından girürler Kıble tarafı bölük bölük topuklardur Rüzgârlu günlerde kadırga gçemez ve illâ ılımanlık günlerde geçer Zira ki derinliği bir kulaçdur Şöyle ki mezkur adacığun yıldız canibinden dolaşub barçalar ile ol limana gidür uluşalar Her rüzgâra makuldur Huzurla yatılur yirdür.

    Mezkur limandan taşra çıkub kıble tarafına dolaşdıkdan sonra Tuzla limanı boryazlu günlerde dahi hub limandur Amma mezbur Tuzla limanına varurken ortada bir taş vardur Gec ile /ihtiraz ideler ve

  • Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyye’sinin İki Farklı Telifi Üzerine Düşünceler

    37

    28 Haziran 2013 - İzmir

    karşusunda olan adacukla/ Anadolu kenarının mabeyni sığadur /Ve illâ kayık geçer baki alâyim eşkalde /Kadir olunmuşdur Ehl-i derya/ Olan kimseler mezkur /Eşkâl ile amel ider/ lerse ümiddür ki bermurad olalar lifazlihi ve keremihi ve lutfihi.

    Görülüyor ki eğer gerçekten Piri Reis yazmuş veya yazdırmışsa bazı bilgileri nedense çıkarmış ve birçok yeni bilgi eklemiştir. Bu sebeple tıpkı veya aynen basmak yerine edition kritik yapmak daha doğru olsa gerektir.

    Sonuç

    Kitab-ı bahriye’nin iki ayrı yazımı, telif olduğu kesin bir gerçektir. Her iki telifn metinleri arasında önemli farklılıklar olduğu da zaten bilinmektedir. Bizim daha dar ve küçük bir alanda yaptığımız yukardaki karşılaştırma, şu gerçekeleri ortaya koymaktadır.

    Kitab-ı Bahriye’nin ikinci telifi, daha ayrıntılıdır. Burada görebildiğimizi nüshalar arasında esasa taalluk eden fark yoktur.

    Kitab-ı Bahriye’nin ikinci telifi daha ayrıntılı olmakla birlikte, Piri Reis burada ilk telifini olduğu gibi esas olarak kabul ederek ilaveler yapmamıştır.

    Piri Rejs bu ikinci telifinde eseri adeta yeniden kaleme almıştır. Çünkü ilk telifindeki bazı bilgiler ikinci telifinde yoktur.

    Yeniden yayınlanırsa kesinlikle bir “edisyon kritik” e gidilmelidir, ilk telifindeki bilgiler de bu yayınlarda yer almalıdır. Bu konuda, İzmir yöresinden örnek verecek olursak, mesela “İzmir kıyılarının pilace” olması önemli görülmeyebilir. Fakat İzmir iç limanın “evvel tarihte bina ile yapılmış “ olması bize kalırsa çok dikkate değer bir bilgidir.

    Bir araştırıcının , uzun zaman alabilecek bu edisyon kritiği yapması gerekmektedir.

  • 41

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V(Piri Reis) - 28 Haziran 2013, ss.41-55.

    XVI. YÜZYILDA OSMANLI COĞRAFYACILIĞIVE HARİTACILIK

    Prof. Dr. Mahmut AK

    Yoğun siyasî ve askerî gelişmelerin görüldüğü Osmanlı tarihinde siyasî tarih metinlerinin daha ilk yüzyıllardan itibaren yazılmış olması doğal bir durum iken, Osmanlı aydınlarının bilgi seviyelerini yükseltecek, ilgi alanlarını zenginleştirecek önemli bir alan olarak coğrafya yazıcılığı da her zaman gündemlerinde olmuştur. Osmanlı coğrafyacılığında ilk yüzyıllar, yazarların sıkı bir şekilde bağlı olduğu ve sistematik bir biçimde gelişme gösteren, pek çok türde her düzeyde birçok eserler veren İslâm coğrafya kültürünü tanıma ve anlama çalışmaları ile geçmiş, bu yönde ilk eserler kaleme alınmıştır. Deneme mahiyetindeki ilk telif çabaları bir yana bırakılırsa, Osmanlı coğrafyacılığının ilk ürünleri Arapça ve Farsça olarak yazılmış olan İslâm coğrafyacılığının temel eserlerinin Türkçe’ye kazandırıldığı eserler olmuştur1.

    XVI. yüzyıl, genel anlamda Osmanlı Devleti’nin her yönde büyük bir ilerleme kayd ettiği, siyaset, teşkilât, tarih, edebiyat ve doğal olarak coğrayfa alanında artık kendisine özgü uygulama ve eserlerin görüldüğü bir dönem olmuştur. Özellikle coğrafya yazıcılığında bir yandan yine tercüme çalışmalarına devam edilirken, diğer yandan pek çok kola ayrılacak şekilde sistematik ürünler verilmeye başlanmıştır. Nitekim, genel konular, deniz coğrafyası, haritacılık, yeni coğrafî keşifler, uzak ülkelere seyahatler, şehirler ve yollar, fetihnâme ve ruznâmeler XVI. Yüzyıl Osmanlı coğrafyacılığının zenginliğini yansıtan ilgi alanları olarak öne çıkmaktadır.

    1 Osmanlı sahasında ve doğal olarak coğrafya alanında da, XV. Yüzyılda görülen tercüme faaliyetleri için bkz. R. Şeşen, “Onbeşinci Yüzyılda Türkçeye Tercümeler”, MSÜ Fen/Edebiyat Fakültesi Dergisi, I/1 (İstanbul 1991), 213-233; a. mlf., “Onbeşinci Yüzyılda Türkçe’ye Tercümeler”, XI. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara 1994, III, 904-906.

  • Mahmut AK

    42

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    Tercüme Çalışmaları

    Tercüme çalışmaları sırasında Osmanlı coğrafyacılarının en fazla ilgisini çeken eserler arasında Zekeriya Kazvinî’nin (ö. 1283) Acâyibü’l-mahlûkāt ve Garâyibü’l-mevcûdât’ı gelmektedir. Mübalagalı anlatımları, aklen kabulü zor olacak hayalî tasvirleri ve gerçekliği tartışılır insanlar arası ilişkilere dair pasajları nedeniyle daha sonra yazılmış olan standart eserlerin gölgesinde kalan, ciddî bir ilgi ile ele alınmayarak önemsenmeyen bu tür eserlerin, daha yakından bakıldığında kendisine özgü özellikler taşıdığı görülmektedir. Her şeyden önce belki de daha sonra roman edebiyatı olarak özgünleşecek dalın ilk ve farklı bir modeli sayılabilecek olan Acâyibü’l- mahlûkāt türündeki eserler, Osmanlı aydınlarının hayal güçlerinin sınırsız bir şekilde yansıtıldığı, gerçek hayatın sınırlarının zorlanıp olması arzulanan konuların okuyucunun beğenisini kazanacak bir üslûpla sunulduğu, anlatımların minyatür ve resimlerle zenginleştirildiği özel bir kaynak serisi olmuştur. Nitekim Acâyibü’l- mahlûkāt tarzındaki eserler, bu yönleri ile büyük bir ilgi görmüş, hâlen kütüphanelerdeki sayısız nüshası ile günümüze ulaşmıştır. Bu tarzın en iyi tercümesi XVI. Yüzyılda Kanunî’nin oğlu Şehzade Mustafa’nın isteği üzerine Sürurî Muslihiddin Mustafa Efendi (ö. 1562) tarafından yapılmıştır. 1552 yılında başlayan ve Şerh-i Kitâb-ı Acâyib ü Garâyib adını taşıyan tercüme, ertesi yıl şehzadenin ölümü üzerine “zürâfa” maddesine gelmişken yarıda bırakılmıştır2.

    Siraceddin Ömer b. el-Verdî’nin (ö. 1457) Harîdetü’l-acâyib ve Ferîdetü’l-garâyib’i de, daha başlangıçta birtakım hurafelerin yer aldığı ve ilmî bir kıymet taşımadığı, zaten orijinal olmayıp intihal bir eser olduğu şeklinde değerlendirilmiştir. Ancak başında bulunan dünya haritası ve iklimler, ülkeler, çeşitli âdetler, madenler, bitkilerle diğer bazı coğrafî unsurlara ayrılan muhtevasıyla gerek Osmanlı coğrafyacılarının gerekse modern araştırmacılarının ilgisi çekmiş, çeşitli baskı ve tercümeleri yapılmıştır. Nitekim eser, Mahmud Hatib er-Rumî tarafından 970 (1562-63) yılında Yavuz Sultan Selim’in de torunu olan Osmanşah b. İskender Paşa adına tercüme edilmiştir3.

    2 Bu çalışma daha sonra, Rodosî-zade Mehmed Efendi (ö. 1701) tarafından tamamlanarak IV. Mehmed’e (1648-1687) sunulmuşsa da, mütercimin tercümede selefi kadar başarılı olamadığı anlaşılmaktadır. Osmanlı aydınlarının tecessüs ve hayal dünyalarının sınırlarını da gösterecek mahiyette olan Acâyibü’l- mahlûkāt tercümeleri için bkz. Günay Kut, “Türk Edebiyatı’nda ‘Acaib al-Mahlukat Tercümeleri Üzerine”, Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi Tebliğleri, II/1 (İstanbul 1985), 185-188; a. mlf., “Acâyibü’l-mahlûkat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), I (1988), 315-317.

    3 Harîde, daha önce de, 1466 yılında Mahmud Şirvanî tarafından Türkçe’ye tercüme

  • XVI. Yüzyılda Osmanlı Coğrafyacılığı ve Haritacılık

    43

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Istahrî ve İbn Hurdadbih’in el-Mesâlik ve’l-memâlik şeklinde aynı adı taşıyan eserleri yine aynı isimle yani Terceme-i Mesâlikü’l-memâlik adıyla birbirine yakın zamanlarda tercüme edilmişlerdir4. İlk eser Mahmud b. Ahmed tarafından Kanunî Sultan Süleyman’ın son seferi olan Sigetvar Seferi sırasında (1566) tercüme edilirken, ikincisi Şerif b. Mehmed (ö. 1631) tarafından III. Mehmed zamanında (1595-1603) tercüme edip Gazanfer Ağa’ya (ö. 1603) sunulmuştur5.

    Ahmed b. Ali er-Remmâl’in 1562 yılında Arapça olarak kaleme aldığı ve coğrafya, heyet ve nücum konularını işlediği Kānûnü’d-dünyâ adlı eseri, III. Murad’ın emriyle Milas ve Beçin kadısı Abdurrahman Efendi tarafından 1573-1576 yılları arasında Türkçe’ye tercüme edilmiştir6.

    XVI. yüzyılın son çeyreğinde, tam anlamıyla coğrafî bir eser olan Ebülfidâ’nın (ö. 1331) 1321 yılında yazdığı Takvîmü’l-büldân’ın tercümesiyle karşılaşılmaktadır. Eserin tam bir Türkçe tercümesi yoktur. Sipahizade Mehmed b. Ali (ö. 1589) önce 19 Kasım 1572 tarihinde Arapça olarak “telif ve tasnif” ettiği Evzahu’l-mesâlik ilâ-ma‘rifeti’l-büldân ve’l-memâlik’inde Takvîmü’l-büldân’ı güzel bir mukaddime ile tanıtıp burada geçen şehirleri başka kaynaklarla tamamlayarak istifadeyi kolaylaştırmak ve alâkayı çoğaltmak düşüncesiyle alfabetik sıraya koymuştur. Bazı nüshalarında Esâmî-i Büldân olarak adlandırılan eser bir mukaddime ve beş bab üzere tertip edilmiştir; daha sonra Sokollu Mehmed Paşa’nın (ö. 1579) emriyle müellif tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Eserin hem Arapçası hem de Türkçesi Sultan III. Murad, Sokollu ve Siyavuş Paşa’ya (sadareti: 1582-84; 1586-89) ayrı ayrı sunulmuştur7.

    Kutbeddin Muhammed b. Ahmed el-Mekkî’nin (ö. 1582) Mekke’nin tarihini ve coğrafî durumunu belirtmek üzere Arapça olarak

    edilmiştir (Arkeoloji Ktb., nr. 530). Eser üzerindeki diğer çalışmalar için bkz. R. Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 191-192. Tercüme-i Harîdetü’l-acâyib olarak bilinen çalışmanın ismi bazı yazmalarda Nevâdirü’l-garâyib ve Mevâridü’l-acâyib olarak da geçmektedir. Bu eser bir Doktora tezine (Sema Yaniç, Hâce Hatib Mahmud er-Rûmî ve Harîdetü’l-acâyib ve Ferîdetü’l-garâyib Tercümesi İsimli Eserinin Edisyon Kritik ve Tahlili, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2004) de konu olmuştur.

    4 Istahrî’nin Mesâlikü’l-memâlik’i, Ebû Zeyd el-Belhî’nin Suverü’l-ekālîmi’s-seb‘a adlı eserinin genişletilmiş şeklidir.

    5 Mahmud b. Ahmed’in tercümesi ile Şerif Efendi’nin bu çalışması hakkında bazı değerlendirmeler ve bu son yazarın daha başka tercüme çalışmaları için bkz. C. İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, II, 258 ve 263-264.

    6 Abdurrahman Efendi’nin eserinin tanıtımı için bkz. Fehmi E. Karatay, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu , İstanbul 1961, I, 446.

    7 Eserin nüshaları ve hangi dillerde kime sunuldukları hakkında bkz. M. Ak, “Menâzırü’l-avâlim ve Kaynağı Takvîmü’l-büldân”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991, s. 101-120.

  • Mahmut AK

    44

    Türk Deniz Ticareti Sempozyumu V (Piri Reis)

    yazdığı İ‘lâm bi-a‘lâm Beledü’llâhi’l-harâm, ünlü şâir Abdülbâkî (ö. 1599) tarafından Türkçe’ye tercüme edilerek Sultan III. Murad’a ve Sokollu Mehmed Paşa’ya sunulmuştur8.

    Genel Konular

    Yavuz Sultan Selim Camii muvakkiti Mustafa b. Ali (ö. 1571), Tuhfetü’z-zemân ve Harîdetü’l-evân’da standart İslâm eserlerine dayanarak genel bir değerlendirme yapmıştır. Bir mukaddime ve dört kısımdan meydana gelen eserde önce kitap tanıtılmış, sonra coğrafya ilminin kısa bir özeti verilerek yararlanılan kaynaklar sayılmıştır. İlk kısımda felekler ve burada olanlar; ikinci kısımda arzın durumu, denizler, adalar, ırmaklar, kuyular, dağlar ve bunlarla ilgili “acâyib ve garâyib”; üçüncü kısımda yedi iklimde bulunan ve iklim harici olan bazı şehirler9, özellikle müellifin mesleği icabı buralardaki vakitler, saatler, şehirler arası uzaklıklar; son kısımda ise zeval vakti hakkında bilgiler sunulmaktadır. Şehirlerle ilgili kısımda “Medâyin” başlığı altında 170 şehre yer verilmektedir10.

    Osmanlı coğrafyacılığının bütünlük içerisinde sunulduğu bu eser yanında, yine aynı amacı karşılamak üzere tarih kitaplarında da coğrafî konulara genel olarak yer verilmiştir. Nitekim, Âlî Mustafa Efendi (ö. 1600) meşhur eseri Künhü’l-ahbâr’ın mukaddimesinde eski coğrafyacılar gibi muhtasar ve toplu bir mevzii coğrafya denemesine teşebbüs etmiştir. Ancak bunun önemi sunduğu bilgilerin orijinalliği ve verdiği mesajdan ziyade tarihe dair bir eserin içerisinde coğrafyaya geniş bir yer ayrılmış olmasıdır11.

    8 Bakî’nin bu tercümesinin farklı nüshalarının tanıtımı için bkz. Fehmi E. Karatay, a.g.e., I, 449.

    9 Şehirlerin “iklîm” adı verilen, ancak sayı ve mahiyeti itibariyle bazı farklılıklar gösteren (ekālîm-i hakîkiyye, ekālîm-i örfiyye) bir düzenle anlatımı hakkında bkz. M. Ak, “İklim”, DİA, XXII (İstanbul 2000), 28-30.

    10 Osmanlı aydınlarının coğrafyaya ilgilerinin ve coğrafya bilgilerinin sınırını ve Osmanlı coğrafyacılığının geldiği seviyeyi göstermesi bakımından önemli bir eser olan Tuhfe’nin günümüze ulaşan pek çok nüshasından en eskisi 945 (1538) tarihini taşıyan Manisa nüshasıdır (Arkeoloji Ktb., nr. 1087). Eser hakkında ayrıca bkz. C. İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1997, II, 255.

    11 Künhü’l-ahbâr, İstanbul 1277, I, 81-237. Aslında siyasî metinler olan tarih kitaplarında askerî faaliyetler anlatılırken çoğu defa hem de ayrıntılı bir şekilde coğrafî bilgilerin de okuyucuya sunulması bir gelenek halini almıştır. Öyle ki bazı tarihçiler siyasî ve askerî bilgileri değerlendirirken, özel bir başlık vererek doğrudan o yerle ilgili coğrafî bilgilerin kaydına başlamıştır. İbn Kemal’in Tevârîh-i Âl-i Osmân’ında “Akkirman Hisârınun Vasfı” başlığı ile sunulan bilgiler (VIII. Defter (Transkripsiyon), haz. A. Uğur, Ankara 1997, s. 73) burada örnek olarak verilebilir.

  • XVI. Yüzyılda Osmanlı Coğrafyacılığı ve Haritacılık

    45

    28 Haziran 2013 - İzmir

    Deniz Coğrafyacıları

    Osmanlı Devleti’nin genişleyen sınırları ve artan fetih hareketleri, yeni yerlerin öğrenilmesinde özellikle deniz seferlerinde rehber olarak kullanılacak eserlere ihtiyaç göstermiş, Pirî ve Seydî Ali Reisler bu görevi layıkıyla yerine getirmişlerdir.

    Gelibolu’da denizcilerle dolu bir muhitte doğan Muhiddin Pirî Reis (ö. 1554), Kemal Reis’in yeğeni olmanın ve onun yanında uzun yıllar geçirmenin sağladığı imkân ve tecrübe ile deniz ve denizcilik hakkındaki bilgisini genişletmiş, bazılarına kumandan olarak katıldığı seferler sayesinde Ege ve Akdeniz’i etraflıca öğrenmiştir. Bir yandan Portekiz ve İtalyan portolanlarından ve zamanın coğrafî eserlerinden istifade ile, öte yandan Türk deniz ocağının ananevî bilgilerini göz önünde bulundurarak ve kendi müşahedelerini ekleyerek Kitâb-ı Bahriye’yi önce 1521 yılında nazım ve nesir halinde telif etmiştir. Eserin ikinci telifi 1526 yılında yapılarak Makbul İbrahim Paşa (ö. 1536) aracılığıyla Kanunî’ye sunulmuştur. Denizcilere bir rehber olrak yazılan Kitâb-ı Bahriye’de sahil şehirleri haritalarla gösterilmiş, körfezler belirtilmiş, gemilerin yanaşacağı limanlar, sığ yerler, kaleler ve buralarda oturan insanlar hakkında bilgiler verilmiş, ayrıca müstakil bir bölüm halinde Portekizlilerin faaliyet ve keşiflerinden bahs edilerek padişah üstü kapalı şekilde uyarılmıştır. Eser Ayasofya nüshası (nr. 2612) esas alınarak önce tıpkıbasım (Ankara 1935), daha sonra Türkçe, İngilizce ve orijinal metin olarak IV cilt halinde basılmış (Ankara 1988-1991), ayrıca bir cilt olarak yeni bir baskısı daha yapılmıştır (Ankara 2002)12.

    Seydî Ali Reis (ö. 1562) de, Süveyş kaptanlığı sırasında Hint Okyanusu’nun her türlü zorluklarını iyice öğrenmiş, meslektaşlarına kılavuz almadan bu zorlu yolu katedebilmeleri için bir eser yazmak istemiştir. Nitekim 1554 yılında Haydarabad’da telif ettiği Kitâbü’l-Muhît fi’l-‘ilmi’l-eflâk ve’l-ebhur’da yazılı kaynaklar yanında geniş tecrübelerine dayanan müşahedelerinden de faydalanarak bu hususta zengin bir

    12 Kitâb-ı Bahriye, özelliği ve orijinalliği sayesinde yazıldığı andan itibaren büyük bir ilgi görmüş, hakkında pek çok inceleme ve araştırma yapılmıştır. Eser ve etkileri için bkz. M. Ak, “Pîrî Reis(1470?-1554)”, Türkler, XI (Ankara 2002), 313-319; F. Sarıcaoğlu, “Kitâb-ı Bahriyye”, DİA , XXVI (2002),72-75.

    Kitâb-ı Bahriye’nin zamanında ve daha sonra önemli bir ilgi gördüğü, meselâ Kâtib Çelebi’nin de buradan ilhamla ve benzer bir adla bir eser kaleme aldığı anlaşılmaktadır. Bu konunun ayrıntısı için bkz. F. Sarıcaoğlu, “Pîrî Reîs’in Kitâb-ı Bahriyye’sinin İzinde Kâtib Çelebi’nin Yeni Bulunan Eseri: Müntehab-ı Bahriyye”, Türklük Araştırmaları Dergisi, XV (�