temel fotoğrafçılık

18
1 1 Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi İnsanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde çizmek, görüntülemek gereğini duydu. İnsanoğlu binlerce yıldan beri çiziyor. Resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir yoluydu. 1800’lü yılların ilk çeyreğinde görüntüleri kaydetmenin bir başka yolu geliştirildi. Bu, insan gözünün görebildiği her şeyi kusursuz bir biçimde, aynı insan gözünün gördüğü gibi, iki boyutlu bir yüzeye doğru perspektifle aktarabiliyordu. Bir araç, bir başka deyişle, fotoğraf makinesi kullanılarak görüntüleri kaydetmenin yolu fotoğraf olarak adlandırıldı. Günümüzde fotoğraf büyük bir hızla biçim değiştirmektedir. Geleneksel biçimde film, fotoğraf kartı ve kimyasal maddeler kullanılarak elde edilen analog (geleneksel) fotoğrafların yerini büyük bir hızla yine optik teknolojisini ve optik teknolojisiyle birlikte elektronik ve bilgisayar teknolojilerini de kullanan sayısal (dijital) fotoğraflar almaya başladı. Bu çalışmada, geleneksel fotoğrafçılık ve fotoğraf makineleri analog olarak ifade edilecektir. Sayısal fotoğraf teknolojisi giderek artan bir hızla da gelişmeye devam ediyor. Ancak bu analog fotoğrafçılığın da tümüyle yok olması anlamına da gelmiyor. Geleneksel fotoğrafçılıkta eskisi kadar olmasa da hem fotoğraf makinelerinin yapısında, hem de film, banyo ve kart teknolojilerinde ilerlemeler gözlenmekte. Ayrıca görüntüyü elde etmenin temellerinde de değişiklikler olmamıştır. Geleneksel fotoğrafçılıkta ve sayısal

Upload: aristolog-design

Post on 16-Mar-2016

270 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Anadolu Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Meslek Yüksekokulu Dr. Ertuğrul Algan'nın Temel Fotoğrafçılık ders notları

TRANSCRIPT

Page 1: Temel Fotoğrafçılık

1

1

Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi

İnsanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde

çizmek, görüntülemek gereğini duydu. İnsanoğlu binlerce yıldan

beri çiziyor. Resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada

var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir

yoluydu.

1800’lü yılların ilk çeyreğinde görüntüleri kaydetmenin bir başka

yolu geliştirildi. Bu, insan gözünün görebildiği her şeyi kusursuz

bir biçimde, aynı insan gözünün gördüğü gibi, iki boyutlu bir

yüzeye doğru perspektifle aktarabiliyordu. Bir araç, bir başka

deyişle, fotoğraf makinesi kullanılarak görüntüleri kaydetmenin

yolu fotoğraf olarak adlandırıldı.

Günümüzde fotoğraf büyük bir hızla biçim değiştirmektedir.

Geleneksel biçimde film, fotoğraf kartı ve kimyasal maddeler

kullanılarak elde edilen analog (geleneksel) fotoğrafların yerini

büyük bir hızla yine optik teknolojisini ve optik teknolojisiyle

birlikte elektronik ve bilgisayar teknolojilerini de kullanan sayısal

(dijital) fotoğraflar almaya başladı. Bu çalışmada, geleneksel

fotoğrafçılık ve fotoğraf makineleri analog olarak ifade

edilecektir. Sayısal fotoğraf teknolojisi giderek artan bir hızla da

gelişmeye devam ediyor. Ancak bu analog fotoğrafçılığın da

tümüyle yok olması anlamına da gelmiyor. Geleneksel

fotoğrafçılıkta eskisi kadar olmasa da hem fotoğraf makinelerinin

yapısında, hem de film, banyo ve kart teknolojilerinde ilerlemeler

gözlenmekte. Ayrıca görüntüyü elde etmenin temellerinde de

değişiklikler olmamıştır. Geleneksel fotoğrafçılıkta ve sayısal

Page 2: Temel Fotoğrafçılık

2

fotoğrafçılıkta görüntüyü oluşturma ve denetleme biçimleri hep

aynı kalmış, görüntünün kaydedilme biçimi ve kayıt ortamları ve

fotoğraf makinesi yapılarında değişiklikler olmuştur.

Fotoğraf ortaya çıktığı 1830’lu yıllardan günümüze kadar

yaşamlarımızı hep derinden derine etkiledi ve yaşamımızın her

döneminde yerini hep aldı. Neredeyse doğumdan ölüme kadar

fotoğrafı hep kullanıyoruz. Gündelik yaşamdan, haberden,

bilimsel araştırmalara, sağlıktan, diğer insanları tanımaya kadar

fotoğraf hep var. Fotoğrafları anlayabilmek için de onu teknik ve

içerik olarak iyi tanımak gerekiyor.

İlk Çağ’dan 1800’lere

İnsanlar binlerce yıldan beri gördükleri nesneleri değişik

biçimlerde görselleştirmeye çalışmışlardır. Mağara resimlerinden,

günümüzde çeşitli biçimlerde oluşturulan görüntülere gelinmiş ve

bu süreç neredeyse tüm tarihsel dönemlere yayılmıştır. Sanatçılar

veya görselleştirme işiyle uğraşanlar, oluşturdukları görüntülerin

gerçeğe benzemesi için çalışmıştır. Fotoğraf insanlara bu olanağı

mükemmel biçimde sağlamış ve gerçek gibi olanın üretilmesi

fotoğrafın bulunması ve kullanılmasıyla birlikte gerçekleşmiştir.

Günümüzde yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan fotoğraf ve

fotoğraftan türeyerek yine yaşamımızda yoğun biçimde yer alan

sinema ve televizyonun temelinde “görüntü” vardır. Fotoğraf,

görüntüyü optik, mekanik ve kimyasal yollar kullanarak elde

etmenin ilk biçimidir.

Görüntünün nasıl oluşturulabileceği İlk Çağ’dan beri biliniyordu.

İlk Çağ’da oluşturulan görüntülerle ay ve güneşin hareketleri

izlenebiliyor, oluşturulan bu görüntüler bir anlamda bilimsel

çalışmalarda kullanılıyordu.

M.Ö 5. Yüzyılda Çinlilerin bu teknikle görüntü elde ettikleri

bilinmektedir. M.Ö 4. yüzyılda Aristo, karanlık bir mağaraya

küçük bir delikten giren ışığın, mağaranın karşı duvarında ters bir

görüntünün oluşmasını izlemişti.

M.S. 9 yüzyılda, Arap bilginler gümüş ve gümüş tuzlarının güneş

ışığı altında kaldığı zaman karardığını biliyordu ve bu konuda

çalışmalar yapıyordu.

Page 3: Temel Fotoğrafçılık

3

1490’lı yıllarda Leonardo da Vinci, resim ve çizimlerde doğru

perspektif elde edebilmek için karanlık odanın (Camera Obscura)

kullanılması gerektiğini notlarında belirtmiş ve çizimlerini

yapmıştı.

Camera Obscura, 1500’lü yıllarda resim yapma amacıyla

kullanılmaya başlandı. Camera Obscura taşınabilir bir görüntü

oluşturma aracıydı. (Camera=Oda, Obscura= Karanlık) Camera

Obscura karanlık bir kutudan veya odadan başka bir şey değildir.

Bir yüzünde küçük bir delik vardır. Bu delikten geçen ışık

ışınları, karşı duvarda / karşı yüzeyde ters bir görüntü oluşturur.

Camera Obscura

1550’lerden başlayarak Camera Obscura’yı geliştirme çalışmaları

başladı, 1568 yılında Daniello Barbero ,Camera Obscura’ya bir

diyafram düzeneği ekledi. Daha sonraki yıllarda bu diyafram

düzeneği bir mercekler grubuyla desteklenerek daha net ve parlak

görüntüler elde edilmeye başlandı.

Bu yıllardaki Camera Obscura’lar adlarına uygun biçimde

oldukça büyüktü. Bir oda büyüklüğündeydi ve içlerine bir insan

girerek rahatça çizim yapabiliyordu.

17. yüzyıldan başlayarak Camera Obscura’ların boyutları küçüldü

ve hem mekanik hem de optik açıdan çok geliştirildi.

1776 yılında Johann Zahn, Camera Obscura’ya bugünkü

objektiflere benzer bir düzenek ekledi. Bu düzenek içindeki

objektifler ileri geri hareket ederek netlik yapmada kullanılıyordu.

Page 4: Temel Fotoğrafçılık

4

Zahn bu aygıtı portre çizmede kullanıyordu ve yapı olarak

bugünkü yansıtmalı (refleks) fotoğraf makinelerine çok

benziyordu.

Gelişen Camera Obscura’lar 1880’li yıllarda ve günümüzde

kullanılan fotoğraf makinelerinin temelini oluşturacaktır. Bilim

insanları ve mucitler bir yanda Camera Obscura’nın mekanik ve

optik açıdan mükemmel hale gelmesini sağlarken, diğer yandan

da fotoğraf kimyası üzerine çalışmalarına devam ediyorlardı.

Camera Obscura Kullanarak Çizim Yapan Ressam

17. yüzyılda toz gümüş nitratın güneş altında karardığı bilimsel

olarak kanıtlandı.

1727 yılında Alman bilim insanı Johann Heinrich Schultze gümüş

nitrat dolu şişelerin üzerine ışık geçirmeyen nesneleri koyarak bu

şekillerin şişelerin içindeki kimyasal maddelerin üzerinde

oluşmasını sağladı. Ancak bunlar tespit edilemedikleri, bir başka

deyişle kararmaları durdurulamadığı için bir süre sonra

kendiliklerinden karararak silinip gidiyorlardı. Bu çalışmalardan

yaklaşık elli yıl kadar sonra İsveçli kimyager Carl Scheele, ışık

görmüş gümüş tuzlarının kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra

kararmalarının durdurulabileceğini buldu.

1800’lerin başında da İngiliz bilim insanları da benzeri çalışmalar

yapıyorlardı. Wedgewood, üzerine gümüş nitrat sürülmüş kâğıt

parçalarını kullanarak bunların üzerinde fotografik görüntüler

Page 5: Temel Fotoğrafçılık

5

oluşturuyordu. Ancak saptama (tespit) banyosu olmadığı için bu

görüntüler de kendiliklerinden karararak yok oluyorlardı.

1820’lerde Fransız bilim insanı Joseph Nicéphore Niepce (7 Mart

1765 - 5 Temmuz 1833) ilk kez bir aygıt aracılığıyla oluşturulan

görüntüyü, iki boyutlu bir düzlem üzerine kaydetti. Niepce,

kurşun kalay alaşımlı bir plaka üzerini bir tür asfaltla (bitümen)

kaplamış ve yaklaşık sekiz saatlik bir pozlama sonucunda ilk

fotoğrafı elde etmişti. Bu fotoğraf, ilk olmasına karşın ticari

boyutu yoktu.

Niepce, İlk Fotoğraf

1839 yılında ticari anlamda başarılı bir sistem geliştirecek olan

Jaques Louis Daguerre ve Niepce 1827 yılından itibaren birlikte

çalışma kararı aldılar. Daguerre bir ressamdı ve Camera

Obscura’yı o dönemde bir çok ressamın yaptığı gibi resim

yapmakta kullanıyordu. Daguerre gümüş iyodür ile yaptığı

görüntü kaydı çalışmaların sürdürdü ve çalışmalarında oldukça

ilerledi. Elde ettiği sonuçları 19 Ağustos 1839 tarihinde Fransız

Bilimler Akademisi aracılığıyla duyurdu ve bu buluşun adı

“Daguerrotype” olarak anılmaya başlandı.

Daguerrotype görüntüleri şöyle oluşuyordu: Bakır bir levha

gümüş bileşikleriyle kaplanıyor ve iyot buharıyla gümüş iyodür

haline getiriliyordu. Camera Obscura kullanılarak bu levha

pozlanıyordu. Pozlama sonrasında karanlık bir odada cıva buharı

kullanılarak görülebilir hale getiriliyordu, daha sonra görüntünün

sabitleşmesi için, bugün de saptama banyosu olarak kullanılan

Page 6: Temel Fotoğrafçılık

6

hiponun (sodyum hiposülfit veya potasyum metabisülfit ) içinde

tutuluyordu.

Daguerrotype Fotoğraf Makinesi

Hipo, levha üzerinde pozlanmamış, bir başka deyişle

kararabilecek gümüş bileşiklerinin levha üzerinden akıp gitmesini

sağlıyordu ve pozlanmış görüntü levha üzerinde sabit olarak

kalıyordu. Bu yöntemin zayıf tarafı elde edilen görüntünün bir

tane olmasıydı. Bir başka deyişle çoğaltma olanağı yoktu. Ayrıca

cıva buharı insan sağlığını ciddi bir biçimde etkiliyordu.

Fotoğraf sözcüğün ilk kez 1800’lerin ilk yarısında, 1839 yılında

Sir John Herschel tarafından kullanıldı. Fotoğraf sözcüğü eski

Grekçeden gelir. İki farklı sözcüğün birleşmesiyle oluşmuştur.

Foto=Işık, Grafi= Çizmek. Bundan da anlaşılabileceği gibi

fotoğraf, ışıkla yazma işidir. Işık varsa fotoğraf da vardır. Işık

yoksa fotoğraf da olmayacaktır.

Fotoğraf, 19. yüzyılın en önemli buluşlarından biridir, günümüz

iletişim ortamlarının ve araçlarının önemlileri arasında yer alır.

Görüntünün bir "aygıt" kullanılarak, iki boyutlu bir yüzey üzerine

kaydedilmeye başlanmasının üzerinden yüz yetmiş yıldan fazla

geçti. Fotoğraf üzerine çalışmalar yalnızca Fransa’da

yapılmıyordu. Eş zamanlı olarak İngiltere’de de çalışmalar vardı.

William Henry Fox Talbot da bu yönde çalışmalar yapan bir

İngilizdi. Fox da gümüş nitrata batırılmış kâğıtları pozlayarak,

Tablotype adını verdiği bir yöntemle görüntüler elde ediyordu.

1839 yılında ışığa duyarlı kâğıtları icad ettiğini kamuoyuna

duyurdu. Yukarıda adı geçen ve fotoğrafın isim babası olan Sir

Page 7: Temel Fotoğrafçılık

7

John Herschel Talbot’un yakın arkadaşıydı. Herschel’de bir bilim

adamıydı ve bugün de saptama (tesbit banyosu-hipo) olarak

kullanılan sodyum tiyosülfatın görüntülerin sabitleştirilmesinde

kullanılabileceğini buldu. Fox Talbot’un, Daguerre’in

çalışmalarından farkı, Daguerrotype görüntülerinin tek olması, bir

başka deyişle çoğaltılamaması, Talbot görüntülerinin ise elde

edilen negatif görüntü kullanılarak çoğaltılabilmesiydi. Talbot

1844 yılında ilk fotoğrafçılık kitabı olan “The Pencil of Nature,

Doğanın Kalemi’ni yayınladı.

Ortaya çıkışı veya resmi olarak tescil edilişinden sonra, 1840'lı

yılların başlarında fotoğraf yaygınlaşmaya başladı. Bu yıllardaki

fotoğrafçıların hedef kitlesi, pahalı olduğu için yağlı boya

portrelerini yaptıramayan orta sınıftı. O yıllarda yağlı boya

portreler yaptırmak soyluluğun sembolüydü ve üst sınıflara ilişkin

bir eylemdi.

Takip eden yıllarda duyarkatlara ve objektiflere ilişkin çalışmalar

devam etti, fotoğraflarda detaylar arttı, kalite yükseldi, pozlama

süresi azaldı. Bu gelişmeler fotoğraf makinalarını gezginlerin en

önemli yol arkadaşları haline getirdi. Özellikle Fransa ve İngiltere

başta olmak üzere dünyanın her yanına fotoğrafçılar gitti, egzotik

ülkelere ilişkin fotoğraflar satılan metalar haline geldi.

İlk Savaş Fotoğrafları

Fotoğrafın ortaya çıkışından hemen sonra 1846 yılında Meksika-

Amerikan Savaşı’nın fotoğraflandığı bilinmektedir. Bu savaş

sonrasında, Kırım Savaşı (1853 - 1856) Fotoğraflandı. Fotoğraflar

Roger Fenton ve yardımcıları tarafından çekilmişti. Fenton, Kırım

Savaşı’nda 360 adet fotoğraf çekti. Bu fotoğraflar sergilendi ve

fotoğraf albümleri oluşturuldu. Kırım Savaşı Fenton dışında

birkaç fotoğrafçı tarafından da fotoğraflanmıştır.. Fotografik

görüntünün gerçeği olduğu gibi yansıttığı düşüncesi o yıllardaki

kamuoyunu ve politik görüşleri de etkiledi. Fotoğrafın büyük

gücü ve iletişim boyutu anlaşıldığı zaman ise bulunuşunun

üzerinden henüz yirmi yıl geçmişti. Kırım Savaşı sonrasında

Amerikan İç Savaşı (1861-1865) fotoğraflandı. Bunları bir çok

savaş, çatışma ve ayaklanma izledi. Günümüzde de savaşlar hala

fotoğraflanmaya devam ediliyor.

Page 8: Temel Fotoğrafçılık

8

Kırım Savaşı’ndab Bir Görüntü

Teknik Gelişmeler, Estetik Arayışlar

1870'li yıllarda pozlama süresi de birkaç dakikadan 1/25 saniyeye

düştü, duyarkatlar (emülsiyonlar) eni konu gelişti, hassaslaşmış,

fotoğraf makinelerinin optik ve mekanik aksamları gelişti. O

günlere dek fotoğrafçının çekim anından hemen önce kendisinin

imal ettiği ıslak duyarkatlı fotografik levhalar yerine atölye ve

fabrikalarda üretilmiş, kuru, kullanım ve taşıma kolaylığı

sağlayan hazır emülsiyonlu fotoğraf levhaları üretilmeye başlandı.

Bunlar " güzelliği elde etmenin yeni araçları" olarak tanıtıldı,

fotografik olanaklar gelişti.

1881 yılında George Eastman bir şirket kurarak kuru cam filmleri

imal etmeye başladı. Bu şirket 1888 yılında KODAK adını

alacaktı ve dünyanın en hızlı gelişen fotoğraf ve film

şirketlerinden biri olacaktı.

1888 yılında Kodak firması film, banyo ve baskı ücreti içinde

olan, 100 adet filmi bulunan fotoğraf makinelerini piyasaya

sürdü. Bu fotoğraf makinelerini, " düğmeye basın, gerisini bize

bırakın" reklam sloganıyla satıyordu, bu yıllardan sonra fotoğraf

geniş kitlelere mal oldu.

Page 9: Temel Fotoğrafçılık

9

Fotografik görüntüler sanat çevrelerinde de tartışmalar açtı, resim

gibi değildi, resimden daha mükemmel biçimde perspektifi ve

görüneni aktarıyordu. Fotoğrafın ilk otuz yılında ve takip eden

dönemlerde, kimi fotoğrafçılar negatifler üzerinde oynayarak,

fotoğraf üzerinde dokular oluşturarak, fırça darbelerinin

benzerlerini yaratmaya çalışarak "resim gibi" olanı yakalamaya

çalıştılar. Artistik arayışlara girdiler. Fotoğraf sanat olma yolunda

ilerlemeler kat etti.

İlk Sosyal Belgeci Fotoğraflar

Sosyal veya toplumsal belgecilik anlayışına uygun fotoğraflar

üretenler arasında ise, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın ilk

yıllarında Jacob Riis ve Lewis Hine’ın adları sayılabilir. Belgesel

fotoğrafçılar arasında kuşkusuz ilk anılması gereken adlardan biri

Jacob Riis’dir (1849-1914). Danimarka doğumlu olan Riis, 1870

yılında henüz 21 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri’ne göç

etti. O dönemde ABD’ye gelen birçok göçmen gibi madenlerde,

gündelik işlerde çalıştı. 1877 yılında New York Tribune adlı

gazetede çalışmaya başladı. Önceleri bu gazeteye yazılar yazan

Riis, açlığı, kenar mahallelerdeki sefaleti yazıyla ifade

edemeyeceğini fark etti ve 1888 yılında bir fotoğraf makinesi

satın alarak gecekondu mahallelerini, New York’un gece

yaşamını fotoğraflamaya başladı. Gece fotoğraflarının çekiminde

o günlere göre önemli bir yenilik olan flaşı kullanıyordu.

Riis fotoğrafları önceleri çok fazla ilgi görmedi, ancak 1890

yılında yayınlanan kitabı How Other Half Lives? (Diğer Yarı

Nasıl Yaşıyor?) adlı kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın

yayınlanması, dönemin New York valisi Theodore Rooswelt’in

gecekondu mahallelerinde bir takım iyileştirmeler yapmasına

neden oldu.

Fotoğrafları Riis kadar etkili olan bir başka belgesel fotoğrafçı da

Lewis W. Hine’dır (26 Eylül 1874 – 3 Kasım 1940). Lewis

W.Hine, sosyoloji eğitimi almıştı. 1901 yılında New York’ta

öğretmenliğe başladı. İlk fotoğraf makinesini iki yıl sonra edindi.

1905 yılında ise ABD’nin giriş kapısı olan Ellis Adası’nda

göçmenleri fotoğraflamaya başladı. Sözü edilen göçmenler daha

iyi bir yaşam için çok zor koşullarda ABD’ye göçüyordu.

Page 10: Temel Fotoğrafçılık

10

Hine’ın belki de en ses getiren çalışması çocuk işçileri

fotoğraflamasıdır. 1908 yılında Çocuk İşçiler Ulusal Komitesi

Hine’ı zor koşullarda çalıştırılan çocukları fotoğraflamakla

görevlendirdi. Sosyoloji eğitimi almış olması ve fotoğrafçılık

kariyeriyle Hine bu konu için biçilmiş kaftandı. Hine neredeyse

tüm Amerika’yı dolaşarak çalışan çocukları fotoğrafladı. Çoğu

10-12 yaşlarında ve önemli bir kısmı göçmenlerin çocuklarıyla

ilgili ayrıntılı bir rapor hazırladı. Bu rapor daha sonraki yıllarda,

çocuklar ve çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesine

yönelik çalışmalar için kaynaklık yapacaktı. 1916 yılında ise

Amerikan Kongresi çocukların çalıştırılmasını yasakladı ve çocuk

işgücünün kullanılmasına yönelik önemli düzenlemeler yaptı.

Lewis Hine

Sosyal Belgeci fotoğraf çalışmalarında önemli kilometre

taşlarından biri de kısaca FSA (Farm Security Administration)

olarak bilinen Çiftlik Güvenliği Kuruluşu’dur. 1929 ekonomik

bunalımı Amerika’daki tüm çalışan kesimi derinden derine

etkilemişti. Ancak ekonomik bunalımdan en çok etkilenenler

kırsal kesimlerde yaşayan çiftçilerdi. FSA çiftçilerin bu

durumlarını çok sayıda fotoğrafçıyla belgeledi. 1935 yılında

başlayan 1944 yılına dek süren çalışmada yaklaşık 250 bin

fotoğraf çekildi.

Page 11: Temel Fotoğrafçılık

11

FSA, Dorothy Lange, Göçmen Anne

20. Yüzyılın Başından İkinci Dünya Savaşı’na

Fotografik anlatım dili ve belgesel fotografi dışında 20. Yüzyılın

ilk yarısında hem teknik anlamda hem de kurumsal yapılanmalar

anlamında fotoğrafta önemli gelişmeler kaydedildi. Teknik

gelişmeler daha sonraki yıllarda fotoğrafın anlatım diline de etki

edecekti. Bunların başında Kodak firmasının ürettiği ve 1990

yılında satışa sunduğu, Brownie fotoğraf makineleri gelir. Bir

çocuğun kullanabileceği kadar basit olan bu fotoğraf makinesi

birçok kişinin fotoğrafla ilgilenmesinin de başlangıcı oldu

Page 12: Temel Fotoğrafçılık

12

Pankromatik siyah-beyaz filmlerin geliştirilmesi, renkli filmin

piyasaya sürülmesi yüzyılın ilk on yılı içinde gerçekleşti.

Bugün bile fotoğraf makinesi tasarımlarını önemli biçimde

etkileyen ve 24X36 mm.lik bir alana kayıt yapan 35 mm. eninde

film kullanan prototip fotoğraf makinesi Leitz firması

mühendislerinden Oscar Barnack tarafından 1914 yılında

geliştirildi. 35 mm. Giderek bir standart haline dönüştü.

Barnack’ın prototipinden geliştirilen ilk Leica fotoğraf makinesi

ise 1924 yılında piyasaya verildi. Leica günümüzde bile,

fotoğrafçılarının birçoğunun düşlerini süslemeye devam ediyor.

1924 yılında Ermanox fotoğraf makinesi gündeme geldi. Dr. Eric

Solomon 50 mm. Odak uzunluğu ve f:1.8 objektifi ile küçük

birfotoğraf makinesini tanıttı ve çok düşük ışık koşullarında, flaş

olmaksızın fotoğraf çekme olanağı doğdu.

Kuşkusuz bu dönemde geliştirilen tek fotoğraf makinesi Leica

değildi. Japonya’da Nippon Kogaku K.K firması 1917 yılında

kuruldu. Bu firma daha sonraları Nikon’a dönüştü. Rollei firması

ise ilk çift objektifli refleks (TLR) fotoğraf makinesini 1928

yılında piyasaya verdi. Rollei’nin TLR modeli ve Leica çok uzun

yıllar foto muhabirleri başta olmak üzere bir çok fotoğrafçının

tercih ettiği makineler oldu. 1934 yıllnda Fuji Photo Film

kuruldu. 1938 yılında ise Fuji marka fotoğraf makineleri ve

objektifler piyasaya verildi.

1936 yılında ise Kodak firması Kodacrome olarak bilinen ilk

saydam (dia) filmini piyasaya çıkarttı. Yine aynı yıl ilk tek

objektifli refleks (SLR) fotoğraf makinesi Exakta piyasaya çıktı.

1900’lerin başından İkinci Dünya Savaşı’na dek olan süreçteki

teknik gelişmeler fotoğraf dilini de etkiledi. Alfred Stieglitz ve F.

Holland Day, fotoğrafı güzel sanatların bir dalı olarak kabul eden

Photo-Secession akımının öncüsü oldular.(secession=ayrışma -

ayrılma). Bu akım fotoğrafta manipülasyonu normal görüyor,

fotoğrafçının bir sanat insanı olarak ve öznel anlatımlar için

manipülasyonlar yapabileceğini düşünüyorlardı.

1921 yılında Man Ray fotogramlar (rayograph) yapmaya başladı.

Bu çalışmalarda bir fotoğraf makinesi olmaksızın doğrudan

fotoğraf kağıdı üzerine konan nesneler farklı ışık şiddetlerinde

aydınlatılarak, görüntüler elde ediyordu.

Page 13: Temel Fotoğrafçılık

13

Man Ray, Rayography, 1922

1925 yılında, Macar fotoğrafçı André Kertész, Paris’te 11 yıl

sürecek bir fotoğraflama maratonuna başladı. 1993 yılında ise

Brassai Paris Geceleri’ni (Paris de nuit) yayınladı.

Bu dönemde Lewis Hine ve FSA’nın yaptığı çalışmalara yukarıda

değinilmişti.

Yine bu dönemin en önemli gelişmeleri arasında, Amerika’da

LIFE dergisinin yayın yaşamına başlaması yer alır. LIFE aslında

1883 yılında kurulmuş bir dergiydi. 1936 yılında el değiştirdikten

sonra bir fotojurnalizm okuluna dönüştü. Margaret Bourke-

White, Robert Capa, Alfred Eisenstaedt, Dorothea Lange, Gordon

Parks, Edward Steichen gibi bir çok isim LIFE çatısı altında

toplandı.

1900-1940 yılları arasındaki bu dönem ilk fotoğraf ajanslarının da

kurulmaya başladığı bir devredir.

Fotoğrafın icadına dek görüntüler bir araç, bir aygıt olmaksızın

elle üretiliyordu. Üretilen bu resimler tekti, biricikti.

Page 14: Temel Fotoğrafçılık

14

Fotoğraf, görüntünün üretim sürecine bir aracı bir "aygıt"ı

sokmuştur.

Fotoğrafın ticari olarak uygulanmaya başlanmasından sonra,

fotoğrafın kullanımı ve uygulamaları üzerine de çalışmalar

başladı. Kimi çevreler fotoğrafı önemli bir buluş olarak kabul

ederken, kimi çevreler ise bunu „şeytanın icadı“ olarak kabul etti

ve karşı çıktı.

Ondokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında

fotoğraf günümüzdeki mükemmelliğine ulaştı, fotoğrafa ilişkin

tartışmalar gazete sütunlarından sanat ortamlarına üniversitelere

taşındı, fotoğraf üzerine yazılanlar kitaplarda yerlerini almaya

başladı. Sinematografik görüntülerin ve televizyonun temellerini

oluşturan fotoğraf görüntüsü üzerine felsefi tartışmalar başladı.

Fotoğrafın teknik gelişimi kadar, felsefi boyutu üzerine olan

tartışmalar günümüzde devam etmektedir.

İkinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Fotoğraf

İkinci Dünya Savaşı, yaşlı dünyanın o güne dek gördüğü en kanlı

savaşlara sahne oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında sayıları

binlerle ifade edilen fotoğrafçılar milyonlarca kare fotoğraf

çektiler. İkinci Dünya Savaşı fotoğraflarını Batılılar, bir başka

deyişle Avrupa ve Amerikalılar batılı fotoğrafçıların

objektiflerinden izlediler. Ancak o dönemdeki Sovyet

fotoğrafçıları da fotoğraf tarihi açısından çok önemli fotoğraflar

çektiler. İkinci Dünya Savaşı fotoğraflarının bir kısmı yukarıda

sözü edilen LIFE dergisinde yayımlandı.

Savaş sonrasında 1947 yılında Robert Capa, David “Chim”

Seymour, Henri Cartier-Bresson, George Rodger, William

Vandivert, ve Rita Vandivert tarafıundan Magnum fotoğraf ajansı

kuruldu. Bu ajans bir kooperatifti ve sahipleri de yukarıda adı

geçen fotoğrafçılardı. Daha sonra çok sayıda önemli fotoğrafçı

Magnum’a katıldı.

Page 15: Temel Fotoğrafçılık

15

Sayısal (Dijital) Fotoğrafçılık Nedir?

Sayısal fotoğrafçılık, analog fotoğrafçılığın – film ve analog

(filmli) fotoğraf makineleriyle yapılanların- bilgisayar vb. gibi

sayısal teknolojilerle yapılması, fotoğrafların sayısal yöntemlerle

kaydedilmesi ve işlenmesi işidir. Sayısal fotoğrafları iki biçimde

elde edilebilir. Bunlardan ilkinde fotoğraflar; analog yöntemlerle

elde edilen fotoğrafların tarayıcılarla (scanner) taranması ve

işlenmesiyle oluşur. İkincisinde ise fotoğraflar, sayısal fotoğraf

makineleri kullanılarak elde edilir. Çalışma mantığı olarak

sayısal fotoğraf makineleriyle analog fotoğraf makineleri

arasında herhangi bir fark yoktur. Görüntünün elde edilmesi

aynıdır, değişen elde edilen görüntünün kaydedilme biçimidir.

Sayısal fotoğrafçılık yöntemleri kullanıcıya büyük kolaylıklar

sağlar. Sayısal yöntemlerle elde edilmiş fotoğraflar kolayca

işlenebilir, varsa hataları kolaylıkla düzeltilebilir. İnternet ve

diğer yollar kullanılarak kolaylıkla bir yerden bir başka yere

gönderilebilir, baskıları evde dahi kolaylıkla yapılabilir.

Herhangi bir sayfaya daha kolay yerleştirilebilir. Sayısal

fotoğrafçılık, fotoğrafçıya birçok kolaylık sağlar.

Analog fotoğrafçılıkta kullanılan film veya fotoğraf üzerine

yapılan rötuş aynı biçimde sayısal fotoğraflara da yapılabilir.

Analog fotoğrafçılıktaki çok zahmetli olan, kalemlerin, boyaların,

rötuş bıçaklarının kullanıldığı araç ve gereçlerin yerine, sayısal

fotoğrafçılıkta değişik resim işleme programları kullanılabilir.

Bunlardan en yaygın kullanılanları, PhotoShop, FreeHand, Paint

vb. gibi programlardır. Bu programların sayısını artırmak

olanaklıdır. Çoğu sayısal fotoğraf makinesi, fotoğrafları işlemek

için kendi programlarıyla da satılır.

Sayısal Fotoğrafçılığın Kısa Tarihi

Sayısal fotoğraf makineleri, elektronik ve bilgisayar

teknolojilerini kullanarak fotoğraflar çekebilen ve onların “resim

dosyaları” olarak saklanmasını olanaklı kılan araçlardır.

Çalışma mantığı olarak analog fotoğraf makinelerinden farkı

Page 16: Temel Fotoğrafçılık

16

yoktur. Sayısal fotoğraf makinelerinde görüntünün elde edilme

biçimi ve kaydedilme biçimleri değişir.

Sayısal fotoğraf makinelerinde, objektiften geçen ışık ışınları

sensör üzerine düşerek sayısal işlemcilerden geçer ve görüntüyü

oluşturur. Analog fotoğrafçılıkta, gümüş tuzlarından oluşan bir

duyarkatı etkileyen ve film üzerinde gizli bir görüntü oluşturan

ışık, sayısal fotoğrafçılıkta, CCD veya CMOS adı verilen bir

elektronik parçanın üzerine düşer, bir takım sayısal işlemler

sonucunda görüntü elde edilir. Sayısal fotoğraf makineleriyle

elde edilen görüntüle,r bilgisayarlara depolanma, üzerlerinde

işlem yapılabilme, bir bilgisayar ağı üzerinden bir noktadan bir

başkasına gönderilebilme, televizyon cihazlarında izlenebilme

özelliklerine sahiptir. Elde edilen görüntüler istenirse baskı

cihazları (printer) kullanılarak kağıt vb. ortamlar üzerine

basılabilir ve arşivlenebilir Tüm bunlar yapılırken, elektronik ve

bilgisayar teknolojilerinin olanakları kullanılır.

Birçok farklı firma değişik tiplerde sayısal fotoğraf makineleri

üretmektedir. Bunların bir kısmı bir zamanların analog fotoğraf

makinesi üreticileridir. Bir kısmıysa, daha önceleri bilgisayar

veya elektronik araçlar üreten firmalardır. Piyasada çok farklı

modellerde sayısal fotoğraf makinesi bulunmaktadır. Bunlar aynı

analoglarda olduğu gibi amatör, ileri amatör ve profesyonel

fotoğrafçılara seslenmektedir. Sayısal makinelerde de aynı

analoglarda olduğu gibi, kompakt, ileri kompakt, SLR makine

tipleri bulunmaktadır. Artan üretim ve maliyetlerin düşmesi

sayısal fotoğrafçılığa hemen hemen herkesin ulaşmasını olanaklı

kılmıştır. Cep telefonlarına entegre edilmiş sayısal makinelerin

bir kısmı ileri amatör düzeydeki makinelerle yarış eder hale

gelmiştir.

Sayısal fotoğrafçılık 1980’lerde yaşamımıza girdi. Ancak sayısal

görüntülemenin başlangıcı 1950’lere dek geriye götürmemiz

olanaklıdır. 1950’lerin başlarında, elektronik teknolojisini

kullanarak video kayıtlarını yapabilmek için bir takım araçlar

geliştirilmişti.

1960 ların sonlarında Bell Araştırma Laboratuarlarında çalışan

iki bilim insanı George Smith ve Willard Boyle video

kameralarda ve günümüzdeki sayısal fotoğraf makinelerinde

kullanılan CCD elemanları icat ettiler. Bu bilim insanları

Page 17: Temel Fotoğrafçılık

17

CCD’lerin görüntülü telefonlarda kullanılabileceğini

düşünüyordu.

1970’lerde CCD’ler video kameralarda kullanılmaya başlandı.

CCD’lerden önce video kameralarda RGB tüpler

kullanılmaktaydı ( RGB tüpler; televizyonda renkli görüntülerin

oluşmasını sağlayan, Red (Kırmızı), Green (Yeşil), Blue

(Mavi)renklere duyarlı tüplerdir, bu tüpler hem çok ağır, hem de

çalışma biçimleri çok karmaşıktı, CCD adı verilen yarı

iletkenlerin kullanılmaya başlanmasıyla hafif, az ışığa duyarlı,

tüketicilerin kolaylıkla ulaşabileceği kameralar üretmek olanaklı

olmuştur.)

70’lerin sonlarında deneme amaçlı olarak CCD’ler prototip

fotoğraf makinelerinde kullanılmaya başlandı. Ancak o dönemde

üretilen fotoğraf makineleri bugünkü sayısal fotoğraf

makinelerine pek benzemiyordu.

1981 yılında Sony firması ilk sayısal fotoğraf makinesini üretti.

Bu makine Mavica ( Magnetic Video Camera) olarak

adlandırıldı. Bu fotoğraf makinesi kaydedilmiş görüntüleri

manyetik güçler biçiminde 2 inç (yaklaşık 5 cm.) çapında disklere

kaydediyordu.

Analog fotoğraf makinelerinde görüntüler, bilindiği gibi film

üzerine kaydedilir. Film banyo edilene dek bu görüntüler

görülemez ve “gizli görüntü” olarak adlandırılır. Film banyo

edildikten sonra gizli görüntü görülebilir hale gelir. Bu görüntü

film üzerinde veya kartlara basılarak saklanabilir. Sayısal

fotoğraf makinelerinde ise görüntü sensoru (image sensor) olarak

adlandırılan çipler veya elektronik devreler kullanılır. Küçük

boyutlu sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan sensorlar çok

küçük boyutludur Bu sensorların üzerinde ışığa duyarlı diyotlar

yer alır. Sensor üzerine düşen ışık ışınları, elektriksel işaretlere

dönüşür ve işlemcide işlenerek görüntü elde edilir. Sayısal

fotoğrafçılık görüntünün elde edilmesini, işlenmesini her açıdan

oldukça değiştirmiş ve kolaylaştırmıştır.

Günümüzde Fotoğrafçılık

Günümüzde fotoğraf artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası,

geleneksel anlamdaki film üzerine kaydedilen görüntülerin yanı

Page 18: Temel Fotoğrafçılık

18

sıra sayısal yöntemlerle kaydedilen görüntüler de artık her alanda

kullanılmaya başlandı ve gerek geleneksel fotoğraf, gerekse

sayısal fotoğraf oldukça hızlı bir biçimde gelişmeye devam

ediyor.

Görüntü kaydında bir aygıtın kullanılmasından sonra görüntü

kaydıyla ilgili birçok farklı gelişme ve buluş oldu, bu buluşlar

giderek arttı ve günümüze dek geldi, çok farklı kayıt teknikleri

geliştirildi. 1800'lü yılların ilk yarısının karanlık kutusunun yerini

günümüzde elektronik ve mekanik anlamda çok gelişmiş fotoğraf

makineleri, sayısal olarak kayıt yapabilen elektronik ve bilgisayar

teknolojisini bir arada kullanan makineler aldı.

Gerçek gibi olanın, gerçeğin görüntülenmesi isteği 19. yüzyılın

düş ve düşüncelerinden biri değildi kuşkusuz. Bu istek insanlıkla

birlikte var olmuştu. İnsanlık görüntülerle binlerce yıldan beri

tanışık ve onlarla haşır neşirdi. Gerek düşünsel boyuttaki gelişme

ve değişiklikler, gerekse teknik anlamdaki - bu gelişmelerin içine

optik, fizik, kimya gibi bilimleri sokmamız olanaklıdır- birikimler

fotoğrafı 19, yüzyılda ortaya çıkarttı ve günümüze dek gelişerek

ulaşmasını sağladı.