stereo mecmuasi sayi

89
Stereo Mecmuası 18. Sayı 1 / 90 www.stereomecmuasi.com

Upload: hakan-cez

Post on 17-Mar-2016

258 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

Stereo Mecmuasinin19. sayisi

TRANSCRIPT

Page 1: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 1 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 2: Stereo Mecmuasi Sayi

Bu Sayımızda

Kubala-Sosna'nın yeni üst düzey Elation! serisi kablolarının incelemesi Mike Valentine yazdı!

Paradigm firmasının Mini Monitor V6 hoparlörünü Vefa Çiftçioğlu inceledi

Blue Horizon firmasının yeni Proburn cihazı mercek altında

Playback Design firmasının yeni CD çaları MPS-5'i Reha Arcan inceledi

Bir gurur kaynağı; Lookab Prinilius ve Optirius Güç Kabloları

Srajan Ebaen'in kaleminden Jean Hiraga JH-MS15 hoparlörler

Kaan Seler meraklıların korkmadan yapmayı deneyebilecekleri bir kulaklık amplisinin detaylarını yazdı.

Single Ended Triode Tarihçesine Kişisel bir Bakış'ta Devrim Bey bizi İtalya'ya götürüyor.

Topraklama konusunda ayrıntılı bir makalemizi Tufan Sümer kaleme aldı

Umut Ayar ilk yazısı ile bizlerle, Evden İşe, İşten Eve V12 “Şımartıcı!”

Hifi'nin günümüzdeki durumuna bir bakış; Müzik Dinlemek Bu Kadar Ucuz Olmamıştı!

Bülent Şaman sizler için yazdı; Beatles Biyografisi

Ve uzunca bir süre sonra Woman Acceptance Factor köşesi tekrar okuyucularımızla buluşuyor.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 2 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 3: Stereo Mecmuasi Sayi

EditördenStereo Mecmuasının 19. sayısından içten merhabalar!

Bu sayımızı aslında Eylül ayının sonunda yayınlayacaktık ama yeni yazılar gelince biraz erteledik. 21. sayımızda bu sayımıza yetiştiremediğimiz çok ayrıntılı Thorens 190/2 pikap, Xavian ve Mission hoparlörleri yazılarının yanında çok sayıda inceleme ve makale okuyacaksınız. Bu arada 20. sayımız Müzik Özel 4 olarak yayınlanacak. Anlayacağınız yıl başına kadar Stereo Mecmuası ekibi oldukça yoğun bir devinim içerisinde olacağız.

Yaz aylarında yayınladığımız Müzik Özel 3 sayısı ilk dönemde biraz hayal kırıklığı yaşattı bizlere. Uzun zamandan beri ilk kez yayınladığımız bir sayı ilk hafta bu kadar az indirildi. Bunun üzerine ilk önce kendimizi mercek altına aldı. Bu sayıda yanlış veya hatalı olduğumuz alanları tespit etmeye çalıştık. Yanlış olan bir şey göremedik. Pop müziğin tartışmasız kralı Michale Jackson'ın ayrıntılı bir biyografisi, Keith Jarreth'in “Yesterdays”, Enrico Rava'nın “Newyork Days”, Marianne Faithfull'un “Easy Come, Easy Go” albümlerinin çok kapsamlı eleştirileri, Zappa biyografisinin üçüncü bölümü ve bir sürü albüm incelemesi. Hatta sayıyı tekrar okurken en az imla ve cümle hatası yaptığımız sayılarımızdan biri olduğunu da tespit ettik. Müzik Özel 3'ün kapağı ile de çok uğraşmıştık yani kısacası dergide bir sorun gözükmüyordu.

Yayının ardından geçen bir ay boyunca PDF formatında indirilen 2.000 e-dergi'ye ek olarak, 500 adedi Issuu üzerinden olmak üzere toplam 1.000 adet gibi çok düşük bir flash dergi okunma oranı moralimizi alt üst etti. Yaz boyunca işlerimin hareketsizliğinden dolayı tatil yaptım. Gittiğim hemen her tatil yöresi de boştu (en azından geçmiş senelere göre) İnsanlar tatilde değil, şehirler doluydu ancak neler oluyordu.

Bunun üzerine kayıtlarımızdaki tüm verileri çıkarttık. Sektörümüzdeki neredeyse tüm siteleri aylık kontrol ettiğimizden bu verileri de göz önüne alarak neler olduğunu anlamaya çalıştık. Birde üzerine Google trend

analizlerini mercek altına aldık. Durum yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Ekonomik krizin etkisiyle insanlar hifi sitelerinden uzaklaşmaya başlamışlardı. Stereo Mecmuası Forumları da dahil olmak üzere sektörün en hareketli alanlarında istatistiklere gerek olmadan gözle görülür bir trafik sorunu yaşanıyordu. Eylül ayında bu durumun tam tersine döneceği beklentimiz de gerçekleşmedi. Zaten bunun üzerine bir çoğunuzun okumuş olduğunu düşündüğüm “Hifi Sitelerine Neler Oluyor” yazımı kaleme aldım. (Okumadıysanız buraya tıklayınız)

Ekim ayının gelmesi ile morallerimiz yerine geldi. Neredeyse tüm büyük hifi forumlarda hareketlilik başladı. İstatistikler toparlanmaya başladı. Anlaşılan meraklılar yavaş yavaş geri dönüyordu. Ben şu satırları yazarken Müzik Özel 3 sayımızın 7.000 kez PDF olarak indirilmiş, Issuu üzerinden yayınlanan flash versiyonu 4.000 tekil okuyucu sayısını, kendi sitemizden yayınladığımız flash versiyon ise 2.000 tekil okuyucu tarafından okunmuştu. Böylelikle Müzik sayımız 10.000 barajını Ekim ayında aşmış oldu. Bu da yeni sayının yayınlamasının zamanının geldiğini göste-riyordu. Ve şu an yeni sayımızı okuyorsunuz.

Yaz aylarındaki trafik sorunlarına rağmen bizim için çok önemli olan iki psikolojik rakamı da geçtik. Birincisi Stereo Mecmuası Forumlarında 10.000 mesaj sınırını aştık. Turkeyforum, Forum Donanım Haber gibi dev ve köklü geçmişe sahip global forumları göz ardı edersek sadece hifi konusuna odaklanmış forumlar arasında ilk kez 10.000 mesaj sınırı aşılmış oluyor. Bu sene yaptığımız yatırımlar ve teknik ekibimizin çalışması sayesinde sadece 4 gün kapalı kalan forumlarımız hem hız hemde meraklılara sunduğu özellikler bakımından başarılı olmak için ille bir şey alıp satmaya gerek yok mantığımızın doğruluğunu kanıtladı bizce. Bu imkanların oluşmasını sağlayanlar, dergimize, forumlarımıza ve web sitelerimize reklam veren değerli firmalarımızdır. Bu önemli psikolojik sınırı aşmamızı sağlayanlar ise Stereo Mecmuası Forumlarının katılımcılarıdır. Herkese çok teşekkür ederiz.

Bir diğer psikolojik sınır aslında yayıncılıkla ilgili çok önemli olmamakla beraber benim

Stereo Mecmuası 18. Sayı 3 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 4: Stereo Mecmuasi Sayi

açımdan takıntı derecesine gelmiş bir sınırdı. Bunu açıklıkla ifade edeyim. Issuu üzerinde 1.000.000 sayfa gösterimini görmek. Sonunda bu amacıma da ulaşmış durumdayım. Siz şu satırları okurken Issuu istatistiklerimiz 1.200.000 tekil sayfa gösterimi, 140.000 tekil okuyucuya doğru hızla ilerliyordu.

Yeni 19. sayımızın yayına girmesiyle Stereo Mecmuası'nın yeni yayın dönemi başlamış oluyor. Bu seneki hedeflerimizi çok açıkça belirtmiştim. Bu sene hedefimiz daha da globalleşmek. Globalleşen dünya terimini sevmiyorum ancak internet için kullanılınca anlamlanıyor. Stereo Mecmuası ismini duyurdukça kapılar daha rahat açılır hale geliyor. Bu sene sadece Haberler bölümlerinde tüketici elektroniği ürün haberlerini vermeye başladık. Bir çok dev firmanın resmi bloglarında kendimize yer bulma şansımız oldu. Bunun sebebi bulunmaz Hint kumaşı olmamız değil elbette. İnternet istatistiklerinde ülkemiz açısından önde gelen teknoloji sitelerinden birisi olmayı başarmamız tabii ki. Önümüzdeki dönemde Stereo Mecmuasını yurt dışında daha iyi tanıtmaya çalışacağız.

Geçen seneki hedeflerimizi ise büyük ölçüde tutturmayı başardık. Daha hızlı bir web sitesi, daha düzgün çalışan forum gibi gerek maddi, gerekse de teknik ekibe bağımlı konularda başarılı olduk. Globalleşme adına çok sayıda yazımızı yurt dışında yayınlamayı başardık. İstatistik ve trafik verileri açısından hayal edemediğimiz bir noktaya ulaştık. Güncel hifi ve müzik haberlerini daha hızlı ve daha ayrıntılı şekilde yayınlama konusundaki hedeflerimizi de tutturmuş bulunuyoruz. Bir diğer hedefimiz olan yeni kitleler ile Stereo Mecmuası'nı buluşturmak konusunda da başarılı olduk. Özellikle Sn Bülent Şaman'ın Müzik Tavsiyeleri bölümü ve Stereo Mecmuası Müzik Haberleri bölümü öne çıkan iki özerk bölümümüz. Ulaşmakta zorlandığımız genç kitlelere açılan kapımız bu iki bölümüz oldu. Hatta blogküre adı verilen dünyada Müzik Haberleri bölümümüz genç okuyucuların yarattığı trafik ile ilk 5 arasına girdi.

Peki ya başarısız olduklarımız. Bizim açımızdan en büyük hezimet, alım-satım bölümlerimizde hedeflediğimiz ivmeyi

yakalayamamak oldu. Bu konuda yanlışlıklarımızı ve bu konuyu bizden daha iyi yapanların neler yaptığını mercek altına aldık. Evet alışkanlıkların kırılması çok zor ancak üç sene önce ortada Stereo Mecmuası diye bir şey yokken bugün geldiğimiz konum belli. Ülkemizde olmayan bir şeyi yapmayı başarabilirsek bu konuda da başarılı olacağımızı düşünüyorum. Bu konuda zaman zaman Stereo Mecmuası katılımcılarından destek alarak ortaya bir proje çıkartacağız ancak hiç acelemiz yok. En az üç dört ay sürecek bir tasarım yolculuğuna çıkacağız.

Başarısız olduğumuz bir diğer alan üç senedir okuyucularımızdan gelen talebe cevap veremediğimiz Stereo Mecmuası t-shirtleri. Bu yaza bu t-shirtler mutlaka ortaya çıkacak. Bu sene tatilim sırasında t-shirtlerin deneme sürümlerini giydim. Çok sayıda insanın siz Hakancez'siniz (Herhalde soyadı en az bilinen insanlardan birisiyim) diyerek sohbet etmesi, dergi ve web sitemiz hakkında fikirlerini söylemesi harika bir şeydi. Bu hobiyi paylaşan insanlarla tanışmak ve onların fikirlerini duymak harika.

Sanırım çok uzattım ama yazacak bir sürü şey var. Hemen her hafta yeniliklerimizi ve gelişmeleri web sitemizde kendi bölümümde yazıyorum. Haftada bir gün göz atmanızı öneririm.

Müzik Özel 4. sayısında görüşmek üzere!

Hakancez

Bu yaz en önemli kampanyalarımızdan birisi ekonomiyi canlandırın reklamlarını ti'ye aldığımız kampanyamızdı!

Stereo Mecmuası 18. Sayı 4 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 5: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 5 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 6: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 6 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 7: Stereo Mecmuasi Sayi

Sektörel HaberlerStereo Mecmuasının hemen her gün yenilenen Haberler bölümlerini takip etmek için tıklayınız

Epos ST12i Sigma Stoklarında!Robin Marshall tarafından 1983 yılında kurulan Epos firması, yüksek performanslı hoparlörlerini bu yıldan beri üretmeye devam ediyor. 1999 yılında Creek markasının sahibi Michael Creek tarafından satın alınan Epos ilk günlerindeki felsefesi ve Creek firmasının elektronik ürünler üretmedeki deneyimlerini birleştirerek ürünlerini meraklılara sunuyor. Sigma Ses tarafından ülkemizdeki meraklılara sunulan Epos ST12i bir hoparlör sehpası. Farklı markalardan raf tipi hoparlörlerde kullanabileceğiniz sehpanın üst plakası 17 x 15.5 cm. tabanı ise 30 x 23.5 cm. boyutlarında. Ürünle ilgili ayrıntılara Sigma Ses web sitesindeki buradaki bölümden ulaşabilirsiniz. İstanbul'daki meraklılar ürünler, HobiMüzik kanalı ile inceleyebilirler.

Copland Timpani İle Türkiye'de! Danimarkanın önde gelen hifi üreticilerinden birisi olan Copland, Timpani Elektronik tarafından ülkemizdeki hifi meraklıları ile buluşturacak. Timpani Elektronik tarafından meraklıların

beğenisine sunulan ilk ürün kuzey ülkelerine özgü tasarımların tüm çekiciliğini taşıyan ve yüksek kalitesi ile dikkat çeken CTA405 entegre amplifikatör. Timpani Elektronik'ten gönderilen ayrıntılı bültene göre Copland CTA405 kanal başına 50W güç üreten bir lambalı entegre ampli. Gücü 4 adet KT88 lamba sağlıyor, pre katında 2 adet 12BH7 ve 1 adet 12AX7 lamba var. Buna ek olarak amplide standart olarak

lambalı bir MM "phono katı" mevcut. Phono katı 2 adet 6922 ve 2 adet 12AX7 lambalardan oluşuyor. Pikap severler için bu özelliğinin çok dikkat çekici olacağına eminiz. Amplifikatörün hoparlör konektörleri WBT markasından kullanılmış. Copland CTA405'in uzaktan kumandası da mevcut. Bu arada ilginç bir notu da okuyucularımızla paylaşalım, Timpani Elektronik, Copland CTA405'i üç ay boyunca test ettikten sonra ürün yelpazesine eklemeye karar vermiş. Ayrıntılar; www.timpani.com.tr

MP3 Çalarlara AB Şoku!Avrupa Birliğinin el atmadığı iş yok maşallah. Bu kezde Avrupa Sağlık ve Güvenlik komisyonu MP3 çaların çıkış güçlerine kafayı takmış. Daha önceki yıllarda Avrupa'da satılan bir çok cihazın ses şiddetini beğenmeyen kullanıcılar için bunu yükseltmek için patch'ler yayınlanmıştı. Bu kezde 120 desibellik çıkış ses şiddetinin 80 ila 100 desibel civarına indirilmesi isteniyor. Sebep kullanıcıların kulaklarının yüksek sesten dolayı zarar görmesini engellemek. Eğer tasarı kabul görürse Avrupa Birliği sınırlarına girecek tüm cihazların standartlara göre üretilmiş olması gerekecek. AB komisyonunun yaptığı araştırmaya göre taşınabilir MP3 çalar kullananların %5'inde işitme sorunları ortaya çıkabiliyor. Son söz olarak gelişmiş ülke olmak gerçekten garip ve bize çok uzak bir mefhum. Sanki tüm sorunlar bitmişte MP3'lerin çıkış güçleri konusunda tartışmalar yapılıp, kararlar alınıyor diye düşünüyoruz. Ancak bu konuda karar yetkisine sahip komisyonlar halk sağlığı için çalışıyor ve meraktan şu an tartıştıkları konulara baktığınızda şaşırıyorsunuz. Galiba biz hiç gelişemeyeceğiz!

Stereo Mecmuası 18. Sayı 7 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 8: Stereo Mecmuasi Sayi

Sigma'dan Creek AR4 Sehpa!Sigma Ses Creek AR4 cihaz sehpasının stoklarına girdiğini duyurdu. 1982 yılında ilk ürünlerini İngiltere piyasasına sunan Creek firması bu yıldan itibaren ismini duyurmaya başlayan firma kendisine özgü tasarım anlayışı ve yüksek performanslı ürünleri günümüzde de hifi meraklılarının beğenilerine sunuluyor. AR4 dört raflı cihaz sehpası 10mm'lik sertleştirilmiş cam raflar 60cm genişliğinde, 40 cm derinliğinde tasarlanmış. Raflara yerleştirilebilecek cihaz genişliği 46,5cm'ye kadar. Taşıdığı cihazları harici titreşimlerden koruyabilecek şekilde yapılandırılmış ve yüksekliği ayarlanabilir koni ayakları var. Her rafta iki adet olmak üzere kablo düzenleme delikleri bulunmakta. Ürünle ilgili daha ayrıntılı bilgiyi Sigma Ses web sitesindeki buradaki bölümden alabilirsiniz. İstanbul'daki meraklılar ürünler, HobiMüzik kanalı ile inceleyebilirler.

Paradigm'den Yeni ModellerÖncelikler bu ay içerisinde gerçekleşen CEDIA 2009 fuarında Paradigm'ın birçok yeni modeli görücüye çıktı. Bunlar; tamamıyla yeni teknolojilerle donatılmış Paradigm Reference Signature v.3 serileri .Signature v.3 fiyatları bir çok yenilik eklenmesine karşın v.2 serileri ile aynı. Signature serilerinde Mid/Bass ve Bass sürücülerinde iyileştirmeler yapıldı. Mid bass sürücüsünde kenar kısımlarında NLC (Non-Limiting Corrugated) / sınırsız kıvrımlı TPE (termoplastik elastomer) malzeme kullanıldı. Bas sürücülerinde ise NLC TPV (termoplastik vulkanize) Santoprene malzeme kullanıldı. Ayrıca bas sürücüsünün mineral içeriği %30 arttırılarak daha dayanıklı bir sürücü elde edildi. Paradigm Signature S1, C1 ve ADP1 modellerinin P-Be sürücülü versiyonlarına ilaveten daha uygun fiyatlı Studio serilerinde kullanılan G-PAL tiz sürücülü S1 G-PAL, C1 G-PAL ve ADP1 G-PAL yeni modelleri eklendi. Paradigm Studio v.5 serilerinde yeni Piano Black seçeneği eklendi. Bu renk farkı fiyatta da farklılık getiriyor. Paradigm Reference Signature Subwoofer modellerine 2 yeni model eklendi bunlardan biri Paradigm Reference Signature Sub 1 ve Sub 2. Daha fazla ayrıntı için, www.srcelektronik.com

Harman Kardon HK 990Daha önce buradan duyurduğumuz EISA 2009 ödüllerinde senenin en iyi amplifikatörü seçilen Harman Kardon HK 990 nihayet Türkiye'de. Entegre yapıda stereo amplifikatör olan ürün iki set hoparlör desteğine sahip. Kanal başı 150w güç üretebilen ürün firmanın kendi patentli Real-Time Linear Smoothing teknolojisi ile donatılmış. Harman Kardon HK 990'ın bir

diğer ilginç özelliği EzSet/EQ ile otomatik oda tanımlaması. Bu sayede sistem hoparlör ayarlarını otomatik yapıyor. Firma bu üründe pikap kullanıcılarını da unutmamış. MM ve MC iğne desteğine sahip pikap katı da ürüne entegre edilmiş. Harman Kardon ürünlerinde sıklıkla karşılaşmaya alışkın olmadığımız XLR bağlantıları da mevcut. Ürünün ülkemizdeki satış fiyatı bültende belirtilmemiş. Ayrıntılar için; www.sfrkd.com

Stereo Mecmuası 18. Sayı 8 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 9: Stereo Mecmuasi Sayi

Quad 9L Active Türkiye'de!Quad, dijital ortamdaki müziklerinizi Hi-Fi kalitesinde dinleyebilmeniz için yeni bir ürün geliştirdi: 9L Active. İsterseniz bilgisayarınızı, isterseniz iPod'unuzu, isterseniz cd çalarınızı bağlayın ve uzaktan kumandasının da yardımıyla Quad kalitesinde dinleyin. Üründe aklınıza gelebilecek hemen her girişe verilmiş ancak bunlardan en çok dikkat çekeni USB portu. Bu sayede bilgisayarınızı, iPod'unuzu, diğer dijital müzik çalarınızı 9L Active'e

bağlayabilirsiniz. Siz bu satırları okuduğunuz sırada ürün ülkemize ulaşmış ve raflardaki yerini almış durumda olacak. Ayrıntılar için; www.fonetik.biz

Yeni bir firma; Hobi Müzik!Ankara'lı Sigma'nın markaları ATC, Creek, Epos, Black Rhodium ve Thorens. İzmir'li Persona'nın markaları Quad, Mission, Cardas, Velodyne artık İstanbul'da... Ayrıntılar için 212 285 04 77 veya www.hobimuzik.com

Hovland Battı!Bir kapanma haberi ne yazık ki. MusiCaps kapasitörleri ile odyofil dünyasında oldukça tutulan ve hemen her ülkeden önemli site ve dergiler tarafından övgülerle karşılanan ürünleri ile dikkat çeken Hovland firması kapılarını kapattı. Alex Crespi tarafından açıklanan haber meraklıları oldukça üzdü. Firmanın kapasitörleri dışında, MUSIC GROOVE 2 pikap bağlantı kabloları, GENERATION 3 ve REFERENCE ara bağlantı kabloları , NINE · LINE hoparlör kabloları, MAIN LINE güç kabloları serileri de bulunuyordu. Firmanın çok geniş olmayan bir elektronik cihaz serisi de vardı. Bu cihazlar kendilerine özgü tasarımları ile dikkat çekiyordu.

Goldmund Eidos Reference BlueGoldmund firması Eidos Reference serisinde yer alan, universal medya çalar cihazının özel bir versiyonunu duyurdu. Bu özel model Goldmund Geneva fabrikasında tamamen elde üretilmiş ve dünya üzerinde toplam 50 adet bulunacak. Ürünün CD mekanizması 30kg ağırlığında ve titreşimi önlemek için özel geliştirilmiş bir süspansiyon sistemine sahip. Toplamda ağırlık ise 82 kilogram. Biraz ağır! Firma ürünün güç katında kendi geliştirdiği Goldmund AC-Curator sistemini kullanmış. Ayrıca üründe manyetik damping adı verilen ve istenmeyen etkilerin azaltılmasını hedefleyen bir diğer teknoloji de bulunuyor. Ürün aklınıza gelebilecek tüm formatları okuyabiliyor. Blu-Ray, DVD Audio, DVD Video bunlardan bir kaçı. Ürün 480p (525p)/ 1080i (1125i) / 720p (750p) / 1080p (1125p) görüntü formatlarını, güncel çok kanal ses teknolojilerini de desteklemekte. Fiyat bilgisi ise mevcut değil ancak ürünün pek ucuz olmayacağı muhakkak!

Chord Red Reference Yenilendi!Chord Electronics firmasının referans CD çaları Red Reference MK II standartına yükseltilmiş. 6Moons'ta yayınlanan habere göre güncellemede hem performans hemde yeni teknolojilerin adaptasyonu hedef alınmış. 176.4KHz upsampling, geliştirilmiş veri transferi, seçilebilir RAM buffer saat çarpanı gibi yenileştirmeler yapılan ürün hakkında kapsamlı bilgiyi Timpani Elektronik'ten alabilirsiniz; www.timpani.com.tr

Stereo Mecmuası 18. Sayı 9 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 10: Stereo Mecmuasi Sayi

Ayon CD-5Ayon'un yeni CD çaları CD-5, Dinleti Müzik'te. Çıkış katında 4 adet 6H30 lamba bulunan üründe güç katıda tamamen lambalı tasarlanmış. Philips'in Pro-2 üst yüklemeli CD mekanizmasını ayrıca DAC olarak kullanılabiliyor. Klasik girişlerin yanında USB girişleri de bulunuyor. Bu sayede bilgisayarınızı da CD-5'e bağlayabilirsiniz. Ürünün 24/192 upsampling özelliği bulunuyor ve DAC'a adım adım ayar seçenekleri de eklenmiş. Ayon CD-5 konusunda geniş bilgi

için Dinleti Müzik firmasının web sitesindeki erişim numaralarından alınabilir; www.dinletimusic.com

Actual Power'dan İki Yeni Bomba!Actual Power firmasında gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor. Geçtiğimiz aylarda Musical Fidelty firmasının ülkemizde Actual Power tarafından temsil edileceği ile ilgili bir haberi okuyucularımıza buradan duyurmuştuk. Elimize bugün ulaşan resmi bültene göre firma ürün gamını iki yeni ürünle zenginleştirmeye devam ediyor. Bunlardan birincisi ünlü İtalyan hoparlör üreticisi Opera. Opera Loudspeakers geniş ürün yelpazesine sahip, ürünlerin kozmetiklerinin yanında ses kalitesi de oldukça yüksek bir firma. Firmanın üç ana ürün grubu bulunmakta; Linea Classica, Callas ve Lirica. Meraklıların hatırlayacakları gibi geçtiğimiz senelerde Lirica serisinden Caruso ve Tebaldi hoparlörleri ile büyük sükse yapmışlardı. Actual Power firmasının temsilciliği üstlendiği diğer firma ise Unison Research. Unison Research'de bir İtalyan firması ve ürün yelpazesi iki ana bölümden oluşuyor. Hibrid yapıda ürünlerin sunulduğu Unico serisi ve firmanın klasikleşmiş lambalı ürünleri. Taraflı tarafsız tüm odyofillerin üzerinde birleşecekleri şey Unison Research tasarımlarının şıklığı olacaktır. İtalyan tasarım anlayışının en güzel örneklerinden bir tanesi bize göre. Actual Power firmasına yeni ürünler hayırlı olsun diyoruz. Firmanın stoklarına giren ürünleri ve diğer yenilikleri haberleri elimize ulaştıkça yine bu sayfalardan Stereo Mecmuası okuyucuları ile paylaşmaya devam edeceğiz. Ayrıntılar için; www.actualpower.com

Vincent Tubeline SV-236MKEğer 21 y.y.da yüksek performanslı bir audio amplifikatör üretip, makul bir perakende fiyata satmanın imkansız olduğuna dair bir odyofil tartışma içerisinde iseniz ve kanıta ihtiyacınız varsa; Almanya'da tasarlanan, Çin'de vücut bulan Vincent T.A.C.‘s TubeLine SV-236MK entegre amplifikatöre göz atmanızı rica ederiz. SV-236MK’nın dış tasarım ve işçiliğini

incelediğinizde, kapağı kaldırıp altında yatanlara da gözatmak için sabırsızlanabilirsiniz. Üstün üretim kalitesi ve seçkin tasarımı, sağlam dual set hoparlör terminalleri, masif power transformatörü ve ön uçtaki üç adet 12AX7 lambası ile SV-236MK’ya aşık olabilirsiniz, dikkat edin! İnceleme işlemini bitirip sıra dinlemeye geldiğinde, yerinize oturmadan önce SV-236MK`nın 8 ohm’da kanal başına 150 Watt (ilk 10Watt A class), 4 ohm’da 250 Watt güç verdiğini öğrendiğinizde fiyatını tahmin etmek isteyebilirsiniz. 3000$ ? 4000$ ? 5000$ ? Pekiiii, SV-236MK’nın liste fiyatının bu rakamların altında olacağını kim tahmin edebilir?Verdiğiniz paranın karşılığı olarak yüksek gücün yanı sıra çok fonksiyonel, metal bir uzaktan kumandaya da sahip olduğunuzu belirtmekte fayda var. Ses kontrolü, mute tuşu, 6 farklı input arasından seçim yapma ve kalın ön panelin merkezinde yuvarlak bir camın arkasında görünür bir şekilde yanan lambanın ışığını ayarlamak için bir dimmer tuşu bu kumandanın bazı özellikleri. Detaylar için; www.extreme-audio.com

Stereo Mecmuası 18. Sayı 10 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 11: Stereo Mecmuasi Sayi

Naim Uniti Extreme Audio stoklarında! Ses pastası pek çok dilime ayrıldı. CD ve radyodan müzik dinlerken artık müziği bilgisayarlara indirebiliyor, internetten ve WIFI üzerinden yayın yapan radyoları dinliyoruz. Müziği hafıza kartlarında, iPod’da saklayıp cebimizde taşıyabiliyoruz. Uzunçalarların da hayatımıza girdiği şu günün ses dünyası oldukça farklı formatlara sahip. Şimdi sizden tüm bu çeşitliği bir arada sunan; hem entegre amplifikatör, hem CD çalıcı, hem DAB/FM radyo, hem internet radyo, hem iPod dock, hem dijital –analog çevirici, hem müzik dosya çalıcısı, hem network çalıcısı! Ve şimdi saydığımız tüm bu özellikleri efsanevi Naim Audio kalitesinde düşünün... Müzikal kalitesi kadar, mühendislik üstünlüğü, sofistike dizaynı, muhteşem içyüzü ile her türlü övgüyü hakeden bu cihazın adı NaimUniti! On ayrı girişi biraraya getiren NaimUniti’nin, 50 Watt –iki kanal entegre amplifikatörü ödüllü NAIT 5i, CD çalıcısı ayakta alkışlanan Naim CD5i, dış filtrelemeli dijital – analog çeviricisi CD5x ve tüm bunların yanısıra, yüksek kaliteli DAB/FM radyosu UPnP™ sayesinde wireless özelliği ile server ya da internet radyolarını dinleyebiliyorsunuz. USB hafıza çubukları girişi ile müziklerinizi saklayabiliyorsunuz. Kısacası NaimUniti’yi satın aldıktan sonra tek ihtiyacınız olan şey yalnızca bir çift hoparlör. Detaylar için; www.extreme-audio.com

Yarland Yenilendi!Yarland firması web sitesini baştan aşağı yeniledi. Firmanın kardeş kuruluşu olan Crafty web sitesine de erişim sağlandı. Yarland firması son yıllarda ününü Uzakdoğudan Avrupa ve Amerika'ya taşımış durumda. Bildiğiniz gibi firmanın bir çok ürünü önemli bazı sitelerde kendilerine yer buldu. Yarland FV34AIIISA fiyat perfomansı ile çok sayıda ödül aldı. Yarland ürünleri hakkında geniş bilgi için Dinleti Müzik firmasının web sitesindeki erişim numaralarından alınabilir; www.dinletimusic.com

Grand Exquisite ExtremeKharma ünlü Grand Exquisite hoparlörlerinin özel bir versiyonunu duyurdu; Grand Exquisite Extreme. Bu hoparlörlerden toplam 25 adet adet üretilecek. Geliştirilen yeni malzeme ve yeni teknik gelişmeler, firmanın Exquisite modellerine yeni bir bakış açısıyla tekrar ele alma şansı vermiş. Saf gümüş ve altın kullanılarak yeni geliştirilen sürücüler özel tek parça kabinlerin içerisine yerleştirilerek inanılmaz bir detay seviyesine ulaşılmış. Üretilen her Extreme serisi hoparlörde bulunan plakette ayrı bir seri numarası, Kharma'nın kurucusunun imzası ve müşterinin ismi bulunuyor. Tüm sürücüler ise firmanın KSE işlemi ile iyileştirilmiş. Hoparlörlerin kabinlerinde ise titreşim önleyici yeni teknikler kullanılmış. Bu yeni teknikler özel bakır ve çelik parçalara uygulanmış. Extreme hoparlörleri alacak kişilerin kendi isteğine ve arzusuna göre kabin boyası da yapılacakmış. Bu arada ilginç bir not Charles van Oosterum ilk 5 hoparlörün üretiminde bizzat çalışmış. Son not olarak Grand Exquisite Extreme'lerin MP-1000

Kharma güç amplifikatörleri ile bi-ampling yapılarak kullanılması tavsiye ediliyor. Ürün

Stereo Mecmuası 18. Sayı 11 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 12: Stereo Mecmuasi Sayi

ayrıntıları için; adnansalihoglu(at)gmail.com

Yamamoto YDA-01BÜnlü Japon firması SET firması Yamamoto yeni dijital analog convertor ürününü duyurdu. Ürünün tam ismi; Vacuum tube output circuit DA converter unit YDA-01B. Ürün kısaca bir önceki YDA-01 modelinin geliştirilmiş versiyonu. Firma ürünün özelliklerini aşağıdaki şekilde vermiş. üründe dikkat çeken en önemli şey az bulunur WE408A lambasından bir çift kullanılmış olması.

Audio Engine P4 Passive Hoparlörler Audioengine daha önce denemediği bir şeyi deneme karar verdi. Firmanın aktif monitörlerinin oldukça popüler olduğunu biliyoruz. Firma bu kezde pasif bir monitörü meraklıların beğenisine sunuyor. Ürünün dış görünüşü aktif A2 modeli ile hemen hemen aynı. Sadece ampli bölümünü içermiyor. İki yollu yeni P4 3/4 inç boyutunda ipek kubbe tipi tiz sürücüler ve 4 inç boyutunda mid/bas sürücüler ile donatılmış. 75w'a kadar amplilerin bağlanabildiği hoparlörlerde nominal empedanse 4-8 Ohms, hassasiyet 88dB/w/m dinamik frekans aralığı ise 58Hz-22kHz. arası şeklinde verilmiş. Ürünler kısa zaman içerisinde Mavi Hifi stoklarında olacak!

Yeni Black Rhodium'lar Sigma StoklarındaBlack Rhodium firmasının yeni ürünleri Sigma Ses tarafından meraklılara sunuldu. Stoklara igren ürünler şunlar, Black Rhodium Jive hoparlör kablosu, Black Rhodium Jive çift iletimli (biwire) hoparlör kablosu, Black Rhodium Prelude özel plak okuyucu (tonearm) kablosu, Black Rhodium Symphony özel plak okuyucu (tonearm) kablosu, Polar DCT++ Knight güç kablosu ve Polar DCT++ Warrior güç kablosu. Ürünlerin fiyatları buradan alabilirsiniz diğer ürünler hakkındaki bilgiler içinse; http://www.sigmases.com

DSS 30 Türkiye'de!Bluenote firmasının Blacknote adı altında ürettiği yenilikçi DSS 30 (Digital Static Source) sonunda Türkiye'de! Günümüzde popüler olan WAV, FLAC, AIF, AIFF, ISO, MP3, AAC, ALAC (Apple Lossless) müzik formatlarının desteklendiği DSS30 çok sayıda giriş çıkışa sahip ve ayrıca DAC olarak kullanılabiliyor. Desteklenen sample rate değerleri ise 44,1KHz - 48KHz - 88,2KHz - 96KHz - 176,4KHz ve 192KHz olarak belirtilmiş. Ayrıntılar için; www.filelektronik.com

Nuforce V3 MimarisiNuforce 2005 yılında patentini aldığı devrimci amplifikasyon devreleri teknolojisinin üçüncü jenerasyonunu geliştirdi. Firma daha önceki yıllarda tüketicilere söz verdiği gibi tüm yenilikleri daha eski V1 ve V2 jenerasyonu ürünlere de uygulayacak tabii tüketiciler arzu ederse. Yeni nesil devre mimarisi harmonik distorsiyon ve gürültü başta olmak üzere oldukça geliştirilmiş. Ürünlerin frekans aralıkları da genişlemiş. Yeni devreler daha az enerji tüketiyor. Boyutlarında küçülmesi ile daha küçük amplifikatörler yapmak mümkün olacak. Orta sesler ve tizler üzerinde özel çalışmalar yapılarak daha uzun müzik dinlenebilir hale getirilmiş. V3 mimarisi ile üretilen ürünler yakında raflarda olacak.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 12 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 13: Stereo Mecmuasi Sayi

Grado İğneler Tekrar Stoklarda!Bir süredir stoklarda bulunmayan Grado iğneler tekrar Dinleti Müzik stoklarında. Stoklara giren modeller The Statement serisinden Master iğne, The Reference serisinden Platinum, Sonata, Master ve Black modeli iğneler ve The Prestige serisinden Green, Blue, Silver, Gold ve MC+ iğneler. Fiyat bilgisi ve diğer ayrıntılar için www.dinletimusic.com

Cabasse'dan Yeni ModellerFransız hoparlör üreticisi Cabasse, Altura MC serisine raf tipi bir hoparlör olan yeni Bora'yı ekledi. Yeni hoparlörün özellikleri üst seri Iroise 3 modeline oldukça yakın. Hoparlör Cabasse'ın kendisine özgü 13 cm coaxial mid-tiz ünitesi ve 21 cm Duocell bas ünitesi ile donatılmış. 90db hassasiyete sahip hoparlörün bas rekleks portlarının büyüklüğü ilgi çekiyor. Cabasse'dan bir diğer yeni haber müthiş tasarımlı Artis serisine eklenen yeni 2 hoparlör. Bu yeni modeller Riga ve Santorin 30. Yeni Riga, firmanın efsaneleşmiş Baltic modeline oldukça benziyor ancak iki yollu. Hoparlör yine çok zarif bir yapıda tasarlanmış. Santorin 30 ise

Santorin 25'e oldukça benziyor. 500W gücündeki dijital amplifikatör ve 30cm ND sürücüsüne sahip ürün 22Hz'e kadar inebiliyor. Ayrıntılar için; www.mavihifi.com.tr

Bir Sanat Eseri Elac MicroSUB 2010Alman hoparlör üreticisi Elac'ın ürünlerini sevenler ve sevmeyenler vardır muhakkak. Ancak yeni duyurdukları MicroSUB 2010 hoparlörlerin oldukça beğenileceği kesin. Ünlü Hollandalı ressam Piet Mondrian'dan etkilenerek tasarlanan hoparlör "De Stijl" abstract art özelliklerine sahip. Hoparlörün özelliklerini bir kenara bırakalım ve "De Stijl" akımından bahsedelim. İlk olarak 1917 yılında ortaya çıkan akım etkisini İkinci Dünya Savaşının öncesine kadar sürmüştür. "De Stijl" akımı muhtemelen Van Doesburg tarafından başlatılmış ve daha sonraki dönemde Piet Mondrian, Jacobus Oud, Bart van der Leck ve Gerrit Rietveld gibi isimler ön plana çıkmıştır. Neoplastisizm etkisinin görüldüğü bu sanat akımının en önemli özelliği sadeliktir. Hem yatay hem dikey çizgiler, bölgesel renklendirmeler gibi

kendisine özgü özellikleri vardır. Neyse Elac MicroSUB 2010'ın bu özel versiyonu 1.000 Euronun altında bir fiyat etiketine sahip ve kısıtlı sayıda üretilecek. Meraklısına duyurulur.

Weiss ATT202 Pasif Preampliİsviçreli Weiss firması tarafından yeni bir pasif prampli duyuruldu. Ürünün kodu, ATT202. Ürün tam pasif yapıda. Üründe kullanılan adımsal ilerleyen ve rezitif alternatör hem dengelenmiş hemde dengelenmemiş stereo sinyalleri kontrol edebiliyor. Ürün istenirse pre-ampli istenirse örneğin dijital kaynak ile DAC arasında ses kontrolünü saplamak amacı ile kullanılabiliyor. Ürün uzaktan kumandaya sahip. Ürünün güç ünitesi (PSU) ayrı olarak tasarlanmış. Ürünle ilgili ayrıntıları temsilcisi BL Müzik'ten alabilirsiniz.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 13 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 14: Stereo Mecmuasi Sayi

Yeni Concept Extreme Audio'da!1978’den bugüne değin analog konusunda dünyaca ün kazanmış Clearaudio, tüm ürünlerini Almanya’nın Erlangen şehrinde el yapımı olarak üretmekte. Firma yenpyeni pikabı Concept'i de aynı geleneğe bağlı olarak üretiyor. Yeni tasarlanmış kolu ve sürtünmesiz mıknatıs mil yatağı analog severlerin mutlaka göz atması gereken bir ürün. Ürünün çok karmaşık olduğunu düşünebilirsiniz ancak üretim ve tüm ayarlamaları Almanya Clearaudio fabrikasında uzmanlar tarafından yapılmış olduğu bu modelin anti-skating

ayarları bile yapılmış durumda. Yani tek yapmanız gereken plaklarınızın keyfini çıkartmak. Daha ayrıntılı bilgi için; www.extreme-audio.com

MK Yeni Ürün!MK Sound firması yeni serisi 950THX System'i tanıttı. Sinema ses standartlaında en üst kategori olan THX sertifikasına sahip yeni seri tasarım olarak 750THX'e benziyor. Miller&Kreisel Sound mühendisleri yeni hoparlörlerinde tamamen yeni tasarlanmış üst seviye bir tiz sürücüsü kullanmışlar. Ayrıca ürünlerde kullanılan cross-over'da özel olarak tasarlanmış. Ayrıntılar için; www.mavihifi.com.tr

April Music Stello U2Ülkemizde “şimdilik” bulunmayan April Music firmasının alt markalarından birisi olan Stello'dan ilginç bir ürün. Stello U2 ismi verilen cihaz USB'den S/PDIF'ye dönüştürücü. Ürün hem MAC hemde Windows işletim sistemleri ile uyumlu çalışabiliyor. Ürünün mantığı kısaca şu, daha eski jenerasyon bir dijital analog çevirim cihazınız var ve bilgisayarınızı bu cihaza bağlamak istiyorsunuz. Eski jenerasyon dijital analog çevirim cihazlarında USB girişi olmadığından bunu yapamıyorsunuz. Stello U2 işte burada devreye giriyor ve gerekli bağlantıyı yapmanızı sağlıyor. Ürün 24bits/96kHz veri akışını

destekliyor. Ayrıca üst frekans gürültüsünün ve hum'ın engellenmesi için izolasyon konusuna özel önem verilmiş. Amerika satış fiyatı 300 dolar civarında belirtilmiş. Sempatik!

Bottlehead Quickie pre-amplifikatörAmerikalı Bottlehead firması DIY meraklılarının çok sevdiği bir firma. Firma yeni bir ürünü duyurdu, Quickie pille sürülen tüplü pre-amplifikatör. Web sitesinden yapılan açıklamaya göre eski araba radyolarında kullanılan tüplerle donatılmış pre-ampli seçilebilir iki girişe sahip. Üründe araba radyolarında kullanılan tüplerin kullanılmasının sebebi düşük güç gereksinimi ve uzun ömür. Bu sayede Quickie klasik pillerle kullanılabiliyor. Bu kit Bottlehead firmasının en ucuz ürünü olarak dikkat çekiyor, sadece 99 dolar. Yapımı ise çok basit zaten yukarıdaki resimlere dikkatlice baktığınızda fark edebilirsiniz. Deneyen olursa lütfen bize haber versin!

Stereo Mecmuasının hemen her gün yenilenen Haberler bölümlerini takip etmek için tıklayınız

Stereo Mecmuası 18. Sayı 14 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 15: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 15 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 16: Stereo Mecmuasi Sayi

Eşim Françoise ile tatile çıkmayalı neredeyse iki sene oldu. Bu sene tatilimizde Seyşeller’e gitmeye karar verdik. Hint Okyanusunda küçük yeşil bir elmas, mükemmel. Tabii bu tatil benim için şu an incelemesini okuduğunuz hi-fi kablolarının alışılagelmedik tarzda fotoğraflarını çekmem için bir fırsat oldu.

Bir çok kablo incelemesinde üreticinin tedarik ettiği kablolar kullanılır. Genelde bu fotoğraflar gayet başarılıdır ama bu durumun sıkıcı olduğunu da söylemem gerekli. Bu mükemmel adadaki tatil sayesinde yeni bir şeyler deneme ve biraz eğlenme fırsatım oldu.

İnceleyeceğimiz kablolar Kubala-Sosna markasının yeni üst model ürünleri olan “Elation” serisinden. Bu seriden bir elektrik kablosu ve dengelenmiş ara bağlantı kablosunu dikkatlice . paketleyip yola çıktık. İngiltere’deki Heathrow havalimanındaki x-ray cihazından geçerken kablolar gerçekten çok ilgin gözüküyorlardı. Güvenlik görevlisi monitöründe iki dev metal yılan gibi gözüken kabloları acele ile çantamdan çıkarttı. Güvenlik görevlisi, bunlar nedir diye sorduğunda verdiğim hi-fi kabloları cevabına nasıl şaşırdığını eminim ki tahmin edebilirsiniz. Beni uzunca bir süre dikkatle süzdü ve tuhaf bir şekilde baktı.. Eşim Françoise’dan gelen açıklamalar ile

şaşkınlıktan kaşları biraz daha yukarı kalktı. Sonuç olarak tutuklanmadan havalimanından ayrıldık. Yolculuğumuza kaldığımız yerden keyifle devam edebilirdik.

Adaya ulaştığımızda günün yorgunluğunu atmak için eşim Françoise ile birlikte, SPA’ya gittik ve “yağmur ormanları masajı” deneyimi yaşamaya karar verdik. Bulunduğumuz oda dev granit kayalar üzerine inşa edilmiş ve beyaz pamuklu kumaşlarla yapılmıştı Devasa ağaçlardan, hafif esintinin dallarla dansı ve tropik bölge kuşları ile meyve yiyen dev yarasaların mango için yaptıkları mücadelenin sesleri yansıyordu.

Meyve yarasalarının uçuşlarının ardından ağaç dallarındaki mangoları yemek için baş aşağı durumda konuşlanmaları bana, kendi hi-fi dünyamın yakın zamanda allak bullak olmasını hatırlattı. Niçin mi? Geçtiğimiz iki ay boyunca Kubala-Sosna’nın yeni “Elation” serisi kablolarını dinledim ve onların nasıl böyle mükemmel bir performans ortaya koyduğunu anlamaya çalıştım.

Denemelerimde Kubala-Sosna’nın hoparlör, elektrik ve dengelenmiş ara bağlantı kablolarından oluşan tam bir set kullandım. Denemelere devam ettikçe seriye verilen “Elation” ismini sonuna kadar hak ettiklerini farkettim. (ç/n Elation dilimize gurur olarak çevrilebilir) Kabloların etkilerini anlamak için farklı sistemlerde denemeler yapmaya karar verdim. Dinleti için kullandığım ilk sistem Audio Reference’tan Martin Brewster’ın sistemiydi. Martin arkadaşım ve İngiltere’ye bazı çok ilginç ürünleri ithal ediyor. Sistemindeki hoparlörler oldukça ilginç, Acapella. Dünyada plazma tweeter ünitelerini kullanan çok az sayıdaki firmadan bir tanesi. Bir çok insan bu tweeter ünitesinin dünyadaki en iyilerden bir tanesi olduğunu düşünüyor.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 16 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 17: Stereo Mecmuasi Sayi

Bu hoparlörlerin bulunduğu bir sistem ile dinletilerime başlamak iyi bir fikir olacaktı.

Martin bana sistemini istediğim kadar dinleyebilmem için zaman verdi. Sistemin kurulumunu istediğim ve ihtiyaç duyduğum şekilde yapabilecektim. Haydi oyunlar başlasın! Elinizde hem hoparlör, hem elektrik hemde ara bağlantı kabloları olduğu zaman sisteme hepsini aynı anda takarak tüm değişiklikleri bir anda mı duymayı denersiniz yoksa her bileşenin nasıl etki yaptığını anlamak teker teker takarak mı denersiniz?

Ayrıca kabloların performansı ölçmek için başka hangi kablolar ile karşılaştırmak

gerekir? Nasıl bir müzik kullanmak gerekir? Sizi deli edebilecek kadar sıklıkta bazı özel şarkıları dinlemek mi, yoksa daha geniş bir müzik yelpazesini mi tercih etmek gerekir? Gördüğünüz gibi seçenekler sınırsız.

Dinletime sistemin varolan halini bozmadan, varolan kablolar ile başlamaya karar verdim. Dinleti esnasında iyi bildiğim şarkıları kullanmakta daha mantıklı geldi. Özellikle bir şarkı bana oldukça yadımcı oldu; Linn Records’tan yayınlanmış Carol Kidd’in “All my Tomorrows” şarkısı. İnsan sesi bu tarz denemelere başlamak için ideal bit temel oluşturur ve hızlı bir şekilde neler olduğunu anlamanıza yardımcı olur. Sistemde varolan kablolar Kubala- Sosna’nın bir önceki amiral gemisi: “Emotions” serisi idi. Anında “Çenem düştü” fazlasıyla kullanılmış bir klişeden öteye gitmez ama ilk dinlememdeki etkiyi tam tamına açıklayan bir terim.

Tamam bu doğru değil, burada yanlış bir şeyler var. Nasıl olur ki 1.5 metrelik bir kablo, gizli olan air ve alanı ortaya çıkartır, sahneyi genişletir, atmosfer ve derinlik ekler? Şarkılar şimdi çok daha hızlı çalıyormuş gibi geliyor. Müzisyenler sanki daha sıkı bir şekilde çalıyor

Stereo Mecmuası 18. Sayı 17 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 18: Stereo Mecmuasi Sayi

ve yemin ederim sanki Carol Kidd gülümseyerek şarkı söylüyordu! Hayır, hayır, hayır, sadece bir ara bağlantısı değiştirerek bir hi-fi sisteminde bu kadar değişiklik olması mümkün değil. İlk dinletimde yapabildiğim tek şey –tıpkı Carol gibi- gülümsemek oldu !

Peki ya hoparlör kabloları? Yarattıkları değişim tıpkı ara bağlantı kabloları gibiydi sadece (farkedilebilir derece de) biraz daha az şekilde. Bu durum elektrik kabloları içinde geçerli. Benzer etkiler duyulabiliyordu. Şimdi tüm sistemin kablolaması “Elation” olunca sistemde her şey yerli yerine oturdu. Bir anda tüm sistem büyük ve sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş gibiydi. Tüm kabloları farklı sıralamalar ile defalarca denedim. Bu sistemdeki denemelerimde tüm kablolar içerisindeki yıldız kesinlikle, ara bağlantı kablolarıydı. Üreticinin iddiasına göre, kısa bir kullanım ve dinleme seansı sonrası kablolarından optimuma yakın performans almak mümkün. Bunu denemek için iki ara bağlantı kablosunu karşılıklı test etmeye karar verdim. Bir kabloyu Nordost kablo yakıcıma bir hafta boyunca bağladım. Bu işlem bin saatten fazla müzik dinlemeye eşdeğer. Bir hafta sonra iki kabloyu test etmeye hazırdım.

Gerçekten de, biri saatlerce yanmış birisi de sadece kısa bir dinleme yapılmış kablo arasındaki fark oldukça azdı. Neredeyse bir hafta müzik dinleme süreci sonunda Nordost kablo yakıcıda işlem görmemiş kablo, işlem gören kablonun performansına ulaştı. Görünüşe göre üreticinin iddiası doğruydu.

Şimdi değişik bir bakış açısı kazanmak için kabloları başka bir sistemde deneme zamanı. Benim iyi bir hi-fi arkadaşım olan Ray Hernandez’e gidiyorum. Ray’i senelerdir

tanırım ve benden epey cihaz satın aldı. Nasıl bir sistemle mutlu olabileceğini çok iyi bilirim. Sistemi Watts and Puppies Series 8 hoparlörler çevresinde kurulu durumda. Hoparlörlerini Boulder pre ve power amplifikatörlerle sürüyor. Kaynakları ise oldukça ilgi çekici; CEC TL 1N transport ve DL 1N Dac. Pikabı ise TW Acoustic Raven 1. Acaba Wilson’un eski savaş arabası ile aynı sonuçları alacak mıydım?

Yıllardır Watts & Puppies’ler hakkında yazılır çizilir. Tüm yazılanlarda bir noktaya dikkat çekilir; hoparlörlerin agresif ve tiz ağırlıklı/keskin çaldığı öylenir. Ne düşünürseniz düşünün ama kendi fiyat aralığında en çok satılan hoparlörlerden biri olduğundan araştırmalarım için en bariz seçeneklerden bir tanesidir. Ray’in sisteminde Virtual Dynamics markalı hoparlör kabloları, Kondo elektrik kabloları ve Kondo KSL-LP ara bağlantı kabloları kullanıyor. Kondo’ları Elation’larla değiştirip Carol Kidd’in aynı “All of my Tomorrows” parçasını çaldığımda bir önceki sistemde gördüğüm müthiş iyileşme tek bir farkla burada da tekrarlandı. Watt & Puppies’e bağladığım ince tiz rahatsızlığı artık yok tu. Bundan tizlerin sönük olduklarını çıkartmayın, sadece Carol’un “s”lerindeki tükürüklük hissi artık netleşmiş ve temizlenmişti.

Tamam şimdi biraz eğlenelim. İlk önce Kondo ara bağlantı kablosu sisteme takılı iken Ray ile kör test yapmaya karar verdik. Gözleri kapatılmış halde en uçtaki enstrüman seslerinin yerlerini sağ ve sol kolları ile göstermesini istedim. Şarkı bittikten sonra hızlı bir şekilde "Elations" ara bağlantı kablosunu taktım. Kör testi tekrarladık. Ray yine enstrümanların yerlerini işaret etti ancak....

Stereo Mecmuası 18. Sayı 18 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 19: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 19 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 20: Stereo Mecmuasi Sayi

bu kez iki kolunun arası neredeyse 30 santimetre kadar daha fazla açılmıştı!

Peki elektrik ve hoparlör kablolarını taktığımızda ne oldu? Aslında sahne daha fazla genişlemedi ancak air, doygunluk ve zamanlama etkisi arttı ve sistemin müziğe daha iyi tepki verdiğini gördük. Sanki hernhangi bir neneyi temizlemiş ve parlatmış gibi. Tekrar ara bağlantı kablolarının gerçek bir yıldız olduğu sonucuna vardık. Ara bağlantı kabloları sistemde kullanılan tüm kablolamanın toplamından daha etkili oluyor. Ara bağlantı kablolarının etkisini anlatmak için tanınmış bir Amerikalı hi-fi editörünün, çok tanınmış ve oldukça sık kullandığı cümlesini tekrar etmek uygun olur; "daha orada, orada". Bu cümleyi şu şekilde değiştirmek istiyorum. “daha burada, burada”. Kabloların performansı sayesinde müziğin içerisine daha iyi girdiğimizi söylemeliyim.

Hemen her dinleme açısından ve çaldığımız her şarkıda “Elation” kabloları kullandığımızda performans artışı gördük. Bu dinleme seanslarına katılan herkeste bilimsel olmayan bir reaksiyon vardı; - kocaman bir gülümseme! Tüm denemelerimde yanımda bulunanlar bu “Elation/Gurur” u paylaştı. Bir gün bir koli teslim etmeye gelmiş olan DHL elemanını sistemi dinlemeye ve hızlı bir

karşılaştırma yapması için oturttum. Tepki aynıydı, büyük bir gülümseme ve ardından “Ne yaptın?” (ç/n İngiltere’de Mike’ın mahallesinde teslimat yapan DHL elemanı olmak isterdim!...)

Şimdi de “abartı sanatından örnekler” zamanı. Bir süredir ana cereyandaki sigortaların sesini dinlemeye koyuldum. Hemen tımarhaneye telefon etmeyin, aradaki farkları gerçekten duyabilirsiniz. İngiltere’de 3 girişli ve 13 amperli prizler kullanıyoruz. İçlerinde de bir sigorta var. Boş kaldığım bir günde şeytan dürtüp farklı sigortalar deneyip aralarındaki ses farklarına bakmaya karar verdim. HiFi Tuning’in yaptığı altın bir sigorta, Furutech’in yaptığı ve kriyojenik prosese tabi olmuş bir sigorta ile normal bir İngiliz standardı 13 amplık bir sigorta.

Standart sigorta ile müzik dinlerken biraz parlaklık eksikliği hissediliyor, genel sistem performansı sıkıcı, yorgun ve yavaş geliyordu..

Stereo Mecmuası 18. Sayı 20 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 21: Stereo Mecmuasi Sayi

Altın sigorta ile ise, aman Allahım! Kesinlikle daha iyiydi. Bu durumu açıklamak için en uygun tanım genel etkinin muhtemelen daha tatlı hale geldiği olacaktır. Şimdi ise sıra Furutech’lerde. Sonuç daha da iyi, daha enerjik ve gövdeli bir performans. Neler oluyor? Tabii sigortalar ana cereyandan cihazlara gelen empedansı değiştiriyorlar. Ve bu sonuç beni prizlerdeki sigortaları tamamiyle kaldırsam nasıl bir sonuç elde ederim sorusuna doğru itti...

Şimdi İngiliz standartındaki elektrik kablosu konektörlerini Avrupa Shuko konektörleri ile değiştirerek sigorta olmadan denemenin vakti geldi. Hızlı bir şekilde Furutech marka altı girişli bir elektrik dağıtım priz sistemi satın aldım. Cihaz bağlayacağım “Elation” kablodaki İngiltere standartındaki sigortalı konektörü sökerek yerine Furutech’in altın kaplamalı uçlara sahip Shuko konektörünü taktım. Voila, ileriye doğru bir adım daha. En iyi sese sahip olan sigorta, olmayan sigorta! Tüm cihazların içerisinde kendi sigortaları var, ayrıca evlerimizin ana girişinde de sigortalarımız var dolayısıyla fazladan önlam almamızın gerekli olmadığını düşünüyorum. Muhtemelen de tüm cihazlarımızın topraklarını bir tek yerde birleştirmek sistemimize de faydalı olur. Ancak insan güvenliliğinin en önemli konu olduğunu unutmayalım ve ehli olmadığınızı düşünürseniz elektrik tesisatınızla oynamayın.

Sistemimdeki tüm ekstra sigortaları çıkartmam gerçekten çok daha iyi performans almamı sağladı. “Elation” kabloları bu şekilde kullanmam ise performansı daha da yukarılara taşıdı. O zaman bu şaşırtıcı kabloların

içerisinde ne var? Bu karmaşık teknolojiyi anlamanın en iyi yolu Kubala-Sosna web sitesindeki teknik açıklamaları okumak.

Tüm bu denemelerin sonrasında size olan biteni söylemeliyim. Steven Spielberg’in “Jurassic Park” filmini hatırlıyor musunuz? Oyuncuların karşı tarafa geçmek için elektriği kesilmiş tel örgüye tırmandığı sahneyi gözünüzün önüne getirin. Tellere tekrar elektrik verilmeden önce karışıya geçebilek için adeta yarışıyorladı. Tellere tırmanan son oyuncu küçük bir çocuktu. Tam bu sırada tellere elektrik verilmişti ve onu havalara fırlatmıştı. Dimdik olan saçları ve ağzından gelen duman ile şunu diyordu; Vay be!

Bence, film çekimleri bittiğinde , Bay Kubala Ve Bay Sosna bu filmdeki tel örgüyü meydana getiren kabloları satın aldılar ve “Elation” ismini verdikleri yeni kablolarının içine koydular. Bu fimde gözlerini açıp da WOW! diyen çocuk gibi siz de bu kabloları dinlediğinizde aynı tepkiyi göstereceksiniz. Evet gerçekten o kadar iyiler.

Mike Valentine

not: Bu incelemede kullanılan tüm fotoğraflar Stereo Mecmuasına özel çekilmiştir. Daha yüksek çözünürlükteki fotoğraflara web sitemizden ulaşabilirsiniz

Stereo Mecmuası 18. Sayı 21 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 22: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 22 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 23: Stereo Mecmuasi Sayi

1977 ile 1995 yılları arasında l'Audiophile dergisinin arkasındaki itici güç olan Jean Hiraga dünya hifi basınının efsanelerinden bir tanesidir. Batı dünyasının transistörler ve küçük dinamik hoparlörler yüzünden unutulan single ended triod'lar ve horn hoparlörleri, tekrar ön plana çıkmasını neredeyse tek başına gerçekleştirmiştir. Yazım sektöründen emekli olduğu yıllardan bu yana - çoğu zaman başkalarının ürünleri hakkında yazmıştır ancak artık kendisi koltuğun diğer tarafında oturacak - hoparlörlerin nasıl olması gerektiği konusunda düşünmüş. Hoparlör konusuna odaklanmasının merkezinde Altec firmasının ürettiği efsanevi Altec 604 Duplex 15” eş eksenli (koaksiyal) sıkıştırılmış (kompresyon) tiz sürücüsü var*. Sadece 10 adet üretilen ve maliyeti 18.500 Euro olan hoparlörlerinde dış krosover üniteleri ve çift yöne bakan ikişer adet süper tiz ünitesi (bir tanesi öne bir tanesi arkaya bakıyor) bulunuyor. Bu hoparlörlere ticari bir iş olarak bakmaktan ziyade daha çok araştırma sevgisi için üretilmiş hoparlörler demek daha doğru olur. Hoparlör adedinin bu kadar az olması züppelikten veya benzeri bir düşünceden kaynaklanmıyor. Bu durum sürücünün kendine özgü yapısı ve artık çok nadir olarak bulunmalarından kaynaklanıyor. Bu sürücüler 1960'lı yıllardan beri üretilmemekte hatta alan mıknatısları (field coils) yerine kalıcı mıknatıslara (permanent magnet) sahip olan ilk modeller 1944 yılına dayanıyor. Jean Hiraga, sürücüleri Fransa'nın Lyon kentinde baştan aşağıya yenilemiş ve sanki sıfırdan üretilmiş durumuna getirmeyi başarmış. Hiraga’nın asıl amacı 604leri Alnico V dahil günümüzün teknolojisi ile tekrardan üretmek. Great Plains Audio ile olan ortak çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanınca bu işe kendi kontrolu altında girmekten başka yol bulamamış. Ancak ne mutlu ki üzerinde çalışılabileceği 10 çift orijinal Altec sürücü bulunmaktaydı. Bu sürücülerden bir çifti ile Casa Chardonne'da (ç/n. 6Moons Editörü Srajan İsviçre'de Chardonne kentinde yaşıyor. Buradaki evine verdiği isim) aksi yönde Road Tour (ç/n açıklaması aşağıda) sayesinde 5 saat vakit geçirdik.

Tesadüfen Jean Hiraga, Yamamoto SoundCraft firmasının sahibi Shigeki Yamamoto ile aynı obsesyonları paylaşıyor. Shigeki-San Altec 604 sürücülerle ürettiği kendi hoparlörünü tamamlamış durumda ve üretimini de yapıyor konumunda. Japon üretici patenti kendisine ait Japon Sashi kiraz ağacından tasarladığı hoparlörü görsel açıdan da oldukça etkileyici. Özellikle Hiraga'nın dikey olarak yükselen çözümünü göz önüne aldığımızda. Bu arada Jean Hiraga evimde Yamamoto ürünlerinden oluşan haremi görünce çok mutlu oldu. Sadece A-08S, A-09S ve HA-02 Yamamoto (“bunlar Avrupa'da çok nadir görülür” diye yorum yaptığını ekleyeyim) amplifikatörlerin yanında Esoteric dijital kaynaklara bağlı Yamamoto YDA-1 dijital analog çevirici kombinasyonunu da çok başarılı buldu.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 23 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 24: Stereo Mecmuasi Sayi

Aksi yönde RoadTour terimini bir üretici bizi ziyaret ettiğinde kullanıyoruz. Bizi ziyaret edeceği zaman yanında ürününü de getiriyor ve sohbet esnasında ürün bizimle birlikte kalıyor. Bu durumda standart bir inceleme yazmak yerine okuduğunuz gibi bir sohbet yazısı ortaya çıkıyor. Hiraga'nın yarattığı hoparlör, eski tarz devasa bir kutudaki kasası 30mm'lik kayın ağacından yapılmış bir kıyafet ve arkasında çok sayıda çirkin denilebilecek vida ile gizlenmiş. Hoparlörün içerisinde bitümen (ç/n bir nevi reçine) benzeri özel malzemeleri, stratejik öneme sahip ayar yuvalarında güçlendirilmiş çapraz ayraçlar, alt bölümde ana kaideye açılmış hava çıkış noktası (ç/n bas refleks portu) ilk göze çarpanlar. Hoparlörün dışında ayrı olarak kutulanan krosover ise empedans ve frekans alan doğrusallaştırması yapıyor ve bas refleks ayarları için sürücüye zarar vermeyecek 100 Ohm ve üstü yerine 60 Ohm ve değerlerini 35/60Hz aralığına sabitlenen en üst cevap ile dengeli şekilde ayarlanabiliyor. Hoparlör sisteminin hassasiyeti 98dB, ki bu sayede 269 Euro'ya satılan ve web sitesi üzerinden tüm dünyaya gönderilebilen MiniWatt entegre lambalı amplifikatörü rahatlıkla sürebilecek. (Bahsi geçen ampliyi çaldığımda Jean ve onun Lyon'daki ortağı Nicolas Kong ve yanlarında gelen Audio Consulting firmasından Serge Schmidlin oldukça şaşırdılar)

Altec firmasının 6- hücreli koasiyel prinç horn sisteminin özelliğinden dolayı üst tiz frekanslarında belli sınırları var. Hiraga bu yüzden sahneyi korumak ve ambiyansı yansıtmak için JBL marka 075 modeli sıkıştırılmış süper tweeter ünitelerini ve direkt radyasyon yükseltimi için de Fransız yapımı sürücüler kullanıyor (ç/n bu terim sesteki enerjiyi arttırmak anlamına geliyor) Gelen örneklere henüz bu Fransız sürücüler yerleştirilmemişlerdi. Diyagonal şekilde öne ve arkaya bakan tiz sürücüleri arkalarında mantıklı uzaklıkta bir duvar istiyorlar bu sayede dinleme pozisyonunda etkileri daha iyi oluyor. Benim evimde arka duvarların uzaklığı 8 metre civarında olduğundan tiz sürücülerin salınımlarının bir çoğu boşlukta kayboldu. Üstelik benim yan duvar uzaklığım olması gereken ideal mesafenin

Stereo Mecmuası 18. Sayı 24 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 25: Stereo Mecmuasi Sayi

oldukça yakınında. Daha önemlisi dinleme koltuklarım arkaya doğru bir veya iki metre ötelenmesi gerekirdi ama yer darlığından bu da yapılamadı. Bu durumu baştan bildiğimizden “resmi” bir test yapmadık, bu kadar olumsuz konum şartlarında yapmamıza da olanak yoktu zaten. Bu hoparlörler gerçekten büyük odalar için. Benim odam da büyük ancak büyüklüğü yanlış tarafa doğru, ters yönde. 14 vidalı arka bölümün olduğu gibi açıkta durması, süper tiz sürücülerinin kablolarının ortalarda olması, dış krosover'dan çıkan kablolar görsel takıntıları olanlar için uygun değil. Ancak bu tarz projelerde bu durumu hoş görmek lazım.

JH-MS15 hoparlörlerini kesintiye uğrayana kadar Albedo HL2.2 incelemesi için hala onlara bağlı duran 130 watt gücündeki Octave MRE-130, 2 watt gücündeki MiniWatt, 25 gücündeki Dayens Ampino, 8 watt gücündeki Yamamoto A-09S ve 25 gücündeki FirstWatt F5 amplifikatörleri ile dinledik. Tüm amplifikatörler Esoteric'in 0dB gain'e ayarlanmış C-03 transistörlü pre-amplifikatörüne bağlandı. Hemen hemen her amplifikatör bu zamana meydan okuyan ancak çok akıllıca yapılmış hoparlörlerle farklı çaldı. Bu hoparlörler en ufak farklıllıkları bile bize çok net ve ayrık şekilde sundu. Ancak nasıl ve ne tür farkları tespit ettiğimiz aslında başka bir yazı dizisi olacak kadar ilgi çekici. Modern hi-fi’da nelerin yanlış olduğu nelerin ters gittiği üzerine hararetli bir tartışmaya girebilirim ancak şimdi zamanı değil. Yine de şu soruyu sormadan edemeyeceğim: Her zaman gündemde olan bir tartışma var, modern hifi dünyasının nereye gittiği. Nasıl oluyor da neredeyse koca bir asır önce üretilmiş olan bazı ürünler bugün üretilenlerin beceremediklerini kolaylıkla veya göreceli bir rahatlıkla becerebiliyorlar? Neyse, bu konuya bir kenara bırakalım ama basitçe söyleyebileceğim, duyduklarım bazı frekans hatalarının çok fevkindeydi.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 25 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 26: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 26 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 27: Stereo Mecmuasi Sayi

Hiraga, direkt radyatör tiz sürücülerini getirmediği için üçgenlerin (ç/n burada söz edilen enstrüman üçgen şeklindeki metal perküsyon aletidir) tınlaması yeterince uzamıyor ve en üst frekanslarla beraber gelmesi gereken hava hissi eksikti. Denenen tüm amplifikatörler içerisinde Nelson Pass’in FirstWatt F5 üst uç uzantılarda en iyi performansı verdi. Dinlemeye katılan herkesi uygun koşullardan uzakta olsa bile MiniWatt özellikle tiz çözünürlüğü ve doğallığı ile etkilemeyi başardı.

Gereğinden çok fazla yakın oturduğumuzdan ve keza yan duvarların da fazla yakın olmalarından dolayı az önce dinlediğimiz 5 inçlik sürücüleri olan Albedo HL2.2’lerde olduğu gibi sağ ve sol uçlardaki sesler tam olarak ayrışamadı.

Şimdi sırada ilgi çekici bölüm var. Tahmin edebileceğiniz gibi 15”lik bu büyük sürücülerin sahne keskinlikleri Albedo hoparlörlere göre daha az. Odanın yerleşim ve akustik durumu konusunda Jean Hiraga'ya yardımcı olmak için Albedo hoparlörleri 130 wattlık Alman lambalı mono amplilere (ç/n Octave) bağladım, bir kaç parça dinlettikten sonra Albedo'ları yerinde bırakarak Altec'leri dinlemeye başladık. Tabii ki Altec'ler çok daha az güce ihtiyaç duyuyorlardı. Sonuç olarak bu durumda ortaya çıkan sahne imajı yüksek ve holografik bir sahne imajı değildi. Bu durum - yani sahnenin yüksek olması - yeni çağın dinleyicileri arasında oldukça popüler.

Bu durum güçlü ve hızlı (transient) bas pasajları için de geçerli. Yüksek volümlere ve fazla sönümlenmiş hoparlörlere alışık ve bunu müzikte natürellik zanneden çoğu dinleyiciler eksik zannedebilirler. Ancak hoparlörlerin bas miktarı ve basın frekans genişliği refleks sisteminin de yardımıyla hepimizi şaşırttı. Hele dizayn edildiği yıllarda tüm frekans spektrumunun 50 Hz’ten 15 kHz’e kadar dayandığını düşünürsek! Mercan Dede'nin etnik ambient türündeki albümü Nefes'te bu durumu tespit ettik. Aynı etkiyi Taiko davulları ile de elde edebilirdik. Bu noktada Hiraga 604 sürücülerinin bu tarz çok derin baslar için tasarlanmadığını ve sürücüler tasarlanırken orijinal

Stereo Mecmuası 18. Sayı 27 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 28: Stereo Mecmuasi Sayi

tasarımcıların böylesine bir sesi en çılgın rüyalarında bile gördüklerini zannetmediğini söyledi. 604’ün orijinal tasarımcıları başka bir şeyi de hayal edemediklerinden eminim: 21. Yüzyılda bu kadar kişinin, hem de çok paralar vererek 604’e kıyasla son derece “cansız-kansız” hoparlörlerden müzik dinleyecek olmalarıdır. Hiraga'nın hoparlöründe bir şeyi kutlamamız gerekirse bu hoparlörlerden dinlenecek olan müziğin “kanlı ve canlı” olmasıdır.. Vintage Tannoy'ların çift tek merkezli (dual-concentric) sürücülerini sevenler ne dediğimi çok iyi anlayacaklardır. Keza Bernard Salabert tasarımı 12 inçlik ortası piezo içeren PHY sürücülerini beğenenler. Tüm bu markalar, WLM ve Zu gibi markalarının yanında fazla keşfedilmemiş madenlerdir. Bu son iki firma dahil, bu şirketler daha küçük sürücüler ve daha az hassasiyet yarışı ile kaybedilmiş olan değer ve kaliteyi tekrar kazanma çabası içinde olanlardandır.

Atalarımız daha büyük, daha cesur olup da uzamsal görüntüsü lazerle sınırlanmış gibi keskin olmaktan çok bir bütün içinde yoğrulan bir sesin arayışı içindeydiler. Aradıkları özellikler tını zenginliği ve hızlı dinamik reflekslerdi. Haklı olarak bu 604’ün bir süper tweeter yardımı olmaksızın tüm tınıların rahatlıkla hareket edebilmelerini sağlayacak armonikleri veremediği söylenebilir. Pekiyi, buna karşın nasıl oluyor da enstrüman veya vokallerin tınıları çoğu daha modern olan sürücülerden çok daha gerçekçi? Sırf bunun için önlere bakan süper tweeterları dinleyebilmeyi çok isterdim. Öne bakanların seviyeleri arkaya bakanlardan biraz daha düşük değerde. 14 kHz’e karşın 12 kHz. Ancak Jean Hiraga elindekileri arkaya baktırmayı tercih etti ve ben de bir efsane ile tartışmayacaktım.

Cesaret şimdiki zamanlarda belki biraz şok etkisi yaratmayı gerektiriyor ancak Hiraga’nın hoparlörlerindeki cesaret biraz daha uysal ve sakin. Modern hifi’ın önemli varsaydığı yıkıcı ve yırtıcı türden gösterilerden çok uzaklar. Bokstan bir benzetme yapayım. İlk vuruşla gelen sarsıntının gerisini bütün açıklığı ile veriyor. Zamanımızın ufak sürücüleri sizi darbenin hızı ile sarsabilirler. Ancak 604 sizi yumruğun omuza indiğindeki hareketin tümünü vermekle kalmayıp geri planda olmasına karşın son derece önem arz eden vücut, kalça ve ayak

Stereo Mecmuası 18. Sayı 28 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 29: Stereo Mecmuasi Sayi

oyunlarını da gösteriyor. Daha önce söz ettiğim tını zenginliğine bir kez daha işaret ediyor. Vintage hoparlörleri sevenler hemen bize kağıt, Alnico veya kasa için masif tahtadan söz edecekler. Neyin neye ne kadar etki ettiğini belirlemek için bu sektörle yeterince aşina değilim. Ben sadece etkilerini duyduklarımdan söz edebilirim ve bunu en iyi tanımlayan tını zenginliğidir.

Bu bağlamda bir şey daha eklemek isterim, daha önce sözünü ettiğimiz Zu ve WLM şirketleri hoparlörlerinde Eminence sürücülerini kullanıyorlar. Eminence ise müzik enstrümanlarını elektrikle amplifiye etmek isteyen müzisyenler için hoparlörler üretir. Bu müzisyenler alüminyum, titanyum, berylium, kevlar, karbon ve türevleri yerine neden kağıdı tercih ediyorlar. Hiç düşündünüz mü? Yukarıda okuduklarınzın doğrultusunda vintage türevi olan JH-MS15’lerin hakkını vermek için pipo ve terlik gerektiğni farzetmek herhalde yanıltıcı olur. Bu sürücünün başka uygulamalarda nasıl ses verdiğini bilmediğimden Hiraga’nın kendi istekleri doğrultusunda bir ses elde edebilmek için yaptıklarını değerlendiremiyorum.

Dinlediklerim bana bu hoparlörlerin eskilerde kalmış kötü SET uygulamalarına uygun (bas yok, tiz yok, triyode renkliliği) olmadığının canlı bir kanıtı. Özellikle bas derinliği ve gücü olarak tam anlamıyla modern bir tasarım. Eksik olan tweeterlar da eklendiğinde tiz frekansları için de aynı durumun söz konusu olacağını tahmin ediyorum.

Modern zamanların hakkını teslim edelim – günümüzün bazı müziklerinin frekans aralıkları oldukça geniştir – JH-MS15’in heybeti tını görkeminden ileri gelmektedir, ve bu tını zenginliği notanın doğduğu anda başlayıp en son nefesini verdiği ana kadar devam ediyor. Bunun yanı sıra dinamikliğini de göz ardı edemeyiz. Ayrıca renk zenginliği ve yoğunluğuna da dikkatinizi çekmek isterim. Son olarak da sahneyi son zamanlarda beğeni kazanan holografik bir gösteri yerine organik bir bütün olarak verdiğini ekleyeyim.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 29 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 30: Stereo Mecmuasi Sayi

SET, horn ve farklı yüksek hassasiyetli hoparlörlerin uslanmaz taraftarı olan Hiraga bu çalışmasıyla bize Altec, JBL veya Western Electric’te çalışmış olan eski mühendislerin çoğumuzun tahmin ettiğinden çok fazla “doğru”lara ulaştıklarını anımsatıyor. Yeni her zaman daha iyi demek değilse de geçmiş de her zaman sanıldığı kadar parlak olmayabiliyor.

Dinleyicilerin kişisel tercihleri tabii ki çok önemli bir rol oynayacaktır. Tat farklılıkları, değişik görüşler, öncelik farkları ve değer farklılıkları mutlak olacaktır. Tüm bunlara karşın eski başarıları da göz ardı etmememiz gerek zira yeni ilerlemeler onların üzerine inşa edilirse gerçek bir ilerleme kaydedilebilir. Aksi taktirde sadece bazı sınırlı konularda kaydedilecek ilerlemeler bizi işin özünden, ana fikrinden uzaklaştırabilir. Hiraga’nın bu çalışması sadece 10 çift ile sınırlı kalacak. Ancak hikayenin daha önemli olan ikinci bölümü: 604’ü tekrar ayağa kaldırabilecek mi? Sürücüler arasında efsane olanlardan birini tekrar ve daha modern tekniklerle üretmek – belki de bu arada birtakım hatalarını düzeltmek – ümit verip heyecan uyandıran bir çalışma. Hiraga’nın MS15’ini dinleme şansına sahip olan herkes dinlemeli. Bu eğitimin bir parçası sayılabilir. Gerçek bir audiophile diplomasını hakketmek için mümkün olduğunca farklı yaklaşım ve çözümleriyle iç içe olmak gerekiyor. Altec’in 604’üyle aşina olmak bu derslerden bir tanesi.

Srajan Ebaen

Bu yazının orjinali 6Moons web sitesinde Srajan Ebaen tarafından yazılarak Reverse Road Tour Jean Hiraga In Chardonne adı altında burada yayınlanmıştır. Yazı ve resimlerin tüm hakları 6Moons'a ait olup kendilerinden gerekli izinler alınarak bu yazının çevirisi Türk okuyucularla paylaşılmıştır.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 30 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 31: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 31 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 32: Stereo Mecmuasi Sayi

Yıllardır elime gecen cihazların analizlerini yaparken vidasından kullanılan diğer parçalara kadar değerlendirmelerimi acımasızca yaklaşımlar içerisinde kaleme almışımdır. Yıllar geçtikçe , özellikle dünya ekonomisi üretimde kavram değişikliklerine gittikçe bu acımasızlığım zirveye ulaştı . ”İyi niyetimi tamamen kaybediyorum galiba” diye kendime kızmaya başladım.

Üretim teknikleri, maliyet hesapları. Satış teknikleri, tüketici isteklerinin alt detayları oluşturduğu üretim düşüncesi benim anlayışımın tamamen dışında bir kavram haline dönüştü. Bir şey imal ediyorsanız gerekenler olmalı. Bunlar yerine getirildiğinde de ortaya dehşete düşüren fiyatlar çıkmamalı.

Ama ne yazık ki piyasa giderek bu anlayışa bürünüyor Biraz iyi niyet gösterirsek şu sonuç çıkıyor; “Bir fabrika üretim yapacak, teknoloji geliştirecek, yaşamını sürdürecek yeni yatırımlara yönelecek ve üretimlerinden iyi ses çıkacak”. Bu bir gerçek . Tüketici açısından bir gerçek. Üretici açısından ise

Stereo Mecmuası 18. Sayı 32 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 33: Stereo Mecmuasi Sayi

gerçek şu; “Üretim yapılacak, çok satılacak, üretim maliyetlerini düşürülecek ve fiyat kalite dengesinde maksimum sonuca ulaşılacak”

Bu düşünce aslında tüketici mantığı ile tamamen zıtlık yaratmıyor ama önemli bir noktada kopma gerçekleştiriyor, tüketici az para verip üst kalite isterken firmalar o kaliteyi almak için çok para vereceksin diyor. Haksızlık burada..

Üst düzey bir kaliteye ulaşmak için giriş seviyesi bir ürünün üzerine talep edilen para ,giriş seviyesi ile top modelin arasındaki maliyet farkının çok çok üzerinde. Bence haksızlık burada.

Kriz ekonomisinde tüketici artık eskisi gibi değil. Son Münih fuarı göstermiştir ki artık firmalar giriş seviyesi cihaz üretiminden ciddi uzaklaşmaya başladılar. Zira üretici için bir kutuyu oluşturup veya bir kabini oluşturup içine bir devre yerleştirmek veya 2-3 tane sürücü koymakve “giriş seviyesi” adı altında satmaya çalışmak yerine düzenlenmiş bir kozmetik ile kalitesi artırılmış bir iç yapı eşliğinde çok yüksek bedeller talep etmek daha karlı.

Efendim konumuz Paradigm.

Paradigm, bir Kanadalı şirket , 1982 yılında Jerry Vander Marel ve Scott Bagby tarafından Toronto, Ontario kuruldu. 1999 yılında tüm üretim için Paradigm, Mississauga'ya taşındı Anthem Elektronik ile birleşti. Tasarımlarını özellikle ev sineması üzerine geliştirmeye başladılar.

Geniş bir yelpaze sunmasına rağmen Audiophile hoparlörlerine fazla yönelmeyen firma bu arada teknoloji geliştirip üreten bir yapıya kavuştu.

Münih high End fuarında dinlemede cihazları yoktu yalnız Reference serileri sergileniyordu. Reference serileri bile seri üretimin kaliteli bir örneğiydi.

Türkiye distribütörü yolda başına bir şeyler gelecek korkusu ile küçük serilerinden birini Monitör V6'yı bana gönderdi. Bu arada yolda başına bir şey gelirse de benden tazmin garantisini alarak elbette.

Hoparlör gelmeden biraz araştırma yaptım ama yeni bir seri olduğu için hakkında fazla bir yazı göremedim genelde eski monitörler

Önden Görünüş

Sürücülerin ayrıntılı fotoğrafı

Stereo Mecmuası 18. Sayı 33 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 34: Stereo Mecmuasi Sayi

daha revaçta görünüyordu. Mini Monitör V6 müşteriden gelen talepler üzerine geliştirilen az distorsiyon yüksek güç ve kolay sürüm mantığı üzerinden tasarlanmış. Dış estetik konusu için WAF faktör ön plana alınmış..

Klasik bir tasarım. Farklı olan ahşabın üzerine yerleştirilen plastik blok, tüm sürücüleri üzerinde bulunduruyor. Sürücüler bu plastiğe Nikel kaplama çelik vidalarla ile tutturulmuş. Bu vidalar daha sonra ön panelin mıknatısları için tutucu alanlar oluşturmuş

Paradigm pazarlama Müdürü Mark Aling ürünle ilgili düşüncelerinde yeni baştan bir şeyler tasarlamak yerine mevcut sistemlerin geliştirilmesinden söz etmiş ve eklemiş, “Bizim amacımız ürünün değerini artıracak değişimler, yepyeni bir yapı peşinden koşmuyoruz”

Paradigm Mini Monitor V6 kutusundan cıkınca diğerlerinden farklı görünen bir yapıya sahip değil. Tipik bir seri üretim hoparlörü, sunta üzeri vinil kaplı tipik bir refleks hoparlör. Ön panelde ön parça üzerine monte edilmiş bir bas hoparlör ve ve aynı plastik parça üzerine vidalanan bir tiz sürücü. İçerde ise yalnız bas hoparlörün arkasında yan duvarları da içine alan bir sönümlenme parçası. Hoparlörün refleks deliği arkada yer alıyor, plastik yerine

Stereo Mecmuası 18. Sayı 34 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 35: Stereo Mecmuasi Sayi

sertleştirilmiş kağıt kullanılmış, ön ve arka parçalarında ise plastik kullanılmış.

Değerli distribütör dostum hoparlörü acilen geri istediği için uzun testlere alamadım. Bir lambalı bir de SS amplifikatör ile deneme yapabildim.

İlk denemeyi Xindak mühendislerinin cok iddialı oldukları XA6800E ile yaptım. Kablo olarak Van Den Hull “Bridge” ve interconnect olarak ise Chord kullandım. Ayak olarak çok beğendim Epos'larım devreye girdi.

Test CD'lerim; Mozart: Cosi Fan Tutte (Colin Davis –Covent Garden Philips 446 246-2) ve Brandford Marsalis “ Creation” Sony SK 89251) kayıtlarıydı.

Firmanın geliştirdiği M-ICP Minimum-Mass Injection- Molded Co Polymer Polypropylene Bass-Mid sürücü inanılmaz bir bas kalitesine sahip. Midlerde aynı başarının olduğunu söylemek biraz zor .Aslında bu sürücünün başarısızlığından ziyade filtre ve ve tercih edilen amplifikatörlerin kalitesine bağlı bir gerçek de olabilir. Polypropylen benzeri konlar her zaman yüksek bas performansına sahip oldukları bilinir ama frekans eğrisi yükseldikçe problemleri de beraberinde getiren bu ağır kon teknolojisi son yıllarda yeni materyaller ve Polyproplen konlara uygulanan hybrid teknolojilerle çözülmeye çalışıldı. Paradigm teknolojileri bu yeni kon tasarımında çok başarılı, güç ve verimlilik başarılarını da yakalamalarına rağmen ya filtre uygulamasından ya da bizim test ettiğimiz cihazların yapısından ötürü yalnızca orta frekanslarda zaman zaman soru işaretleri yarattı. Tiz sürücülerde ise yine firmanın geliştirdiği H-PTD™ dome tekniği uygulanmış.

Patentleri firmaya ait olan bu iki sürücünün hiç şüphe yok ki; Türkiye'deki şansı satış fiyatına ve rakipleri ile olan kalite yarışına bağlı. V6'nın 598 USD fiyatı (KDV Dahil) açık söylemek gerekirse fiyat kalite performansında ürünü ilk sıralara taşıyor. Giriş seviyesi hoparlörler içerisinde Türkiye'de kendisi ile yarışabilecek kabinler Wharfadele ve Heco'nun aynı sınıf hoparlörleri olabilir.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 35 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 36: Stereo Mecmuasi Sayi

CD testlerimde kullandım diğer amplifikatör Master Sound Due Venti S.E ve PP EL34. Her iki amplifikatörde aldığım izlenimlerde Mastersound çok daha güzel bir sonuç verdiği için onunla olan test sonuçlarını yazmak istiyorum. Daha önce de söylediğim gibi, basların çok etkin olduğu V6 midlerde zayıf kalsa da parlak bir tiz sürücü ile bana ilk etapta Cabasse benzeri izlenimini verdi

Alt ve üst baslarda yerleşimi doğru yaptığınız takdirde sonuç mükemmel. Lambalı amplifikatörle de midler kısmen de olsa yerine oturdu. V6 da biraz hız sorunu var, tepkimeler gerekli dinamiklere sahip değil.

V6 Mini Monitor'ün en başarılı yapılarından biri tizleri. Alt bas ve tiz konusunu hallettiği için hoparlörün genellikle sinema sistemlerinde ve pop rock. testlerinde etkin sonuç vermesi son derece doğal. Bu nedenle alanları ve test edenleri caz ve klasik konusunda hassasiyet göstermelerini ve bu hoparlöre karar verenlerin amplifikatör seçimlerinde dikkatli olmalarını öneriyorum..

Hoparlörün filtre devreleri kaliteli komponentlerden oluşmuş. Son dönemlerde filtre devrelerinin önemi daha da ön plana geçtikçe firmalar, filtre devre dizaynlarına önem vermeye başlamışlar. V6 Mini Monitör de bu düşünceden yola çıkılarak dizayn edilmiş bir filtre devresine sahip.

Dinletilerimde uzun süreli testler yapma imkanı buldum. Özellikle klasik müzik testlerimin ana eseri olan Mozart Opera'da ara kablo ve hoparlör kablosu değişimlerini sıkça gerçekleştirdim. Mozart dinletimde bu nedenle zaman zaman aynı pasajları yeniden

dinleyerek bir analiz yapma mecburiyeti oluştu. Brandford Marsalis'te ise V6 bana kalırsa gerçek kimliğine kavuştu.

Kesin sonuç, bu hoparlör pop-rock ve kısmen de olsa caz da klasiğe göre daha başarılıydı

SONUC: V6 firmanın geliştirdiği mini monitör serisinin, dinleyici ve müşteri talepleri ile daha da geliştirilmiş bir versiyonu..Giriş seviyesi düzeyinde hifi müşterileri tarafından fiyat unsuru göz önüne alınarak tercih edilebilir bir kaliteye sahip ama aynı fiyat çizgisi içerisinde rakipleri karşısında sahip olduğu avantaj ve dezavantajlar ürünün piyasada yerini oluşturacaktır

Hoparlörün en büyük dezavantajlarından biri servis açısından ön plastik bölüme enjeksiyon sistemi ile tutturulmuş bas hoparlör. Herhangi bir hoparlör kaybında ön panel bir bütün olarak getirtilecek.

Aynı yöntemi uygulayan Mission zamanında bu sebepten çok problemler yaşamıştı ama anlaşılan bu dersleri Paradigm mühendisleri kulak ardı etmiş

Şüphe yok ki yüksek vergi ve gümrük mevzuatları ürünlerin ülkemizde dünya piyasalarının biraz üzerinde satılmasına sebep oluyor. Bunu tüketicilerin anlayışla karşılaması gerekiyor. Ürünü ile heyecan duyan bir distribütöre sahip olması Paradigm'ın Türkiye'de geleceğini biraz daha şanslı kılabilir ama Paradigm'ın öncelikle, “Ev sineması” vurgusunu kaldıracak ürünlere yönelmesi gereği de bir başka gerçek.

Vefa Çiftçioğlu

not: Özellikle Heco'nun Celan 300 ile yan yana test ettiğimde Heco'nun belirgin üstünlüğü var. Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki Celan sürücüsü bana kalırsa şu an dünya piyasalarının emsalsiz ve gelecekte “efsanevi” özelliği taşıyacak olan tamamen kağıt bazlı bir sürücü .

Bu ürünle ilgili bir yazıyı da gelecek sayılarımızda okuyacaksınız.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 36 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 37: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 37 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 38: Stereo Mecmuasi Sayi

İncelemeKaan Seler Kulaklık Amplisi

Apartman dairesinde yaşayanlar ve aile bireylerini rahatsız etmeden müzik dinlemek isteyenler için kulaklıklar rahat bir kullanımı olmamakla birlikte hoparlörlerin tek alternatifidir.

Artık aldığımız her elektronik cihazdan bir set kulaklık çıkıyor. Bunların kaliteleri de oldukça iyi. Tabi hiç biri Sennheiser, Grado, AKG, Shure gibi firmaların odyofil modelleri ile kıyaslanamaz.

Oda akustiği ve dış gürültülerden arınmış ortam, tüm bandı kapsayan mükemmel bir ses üreteci diyafram, çok az distorsiyon ve kaynak ile kulak arasındaki en kısa bağlantı ile teorik olarak kulaklık en mükemmel ses üreteci. Fakat pratikte durum bu kadar parlak değil.

Oda akustiğinin hoparlör performansı üzerindeki olumsuz etkisine benzer kişiden kişiye değişen kulak yapısı da kulaklık performansını olumsuz etkileyebiliyor. Yeni

yaklaşım olarak kulak kanalına oturan kulaklıklar bu etkiyi azaltmayı amaçlıyor.

Kulaklık testlerine baktığımızda frekans tepkimesinde, özellikle 5Khz üstünde, hoparlör sistemlerinde kabul edemeyeceğimiz oranda dalgalanmalar görüyoruz. High end markalarda bile markadan markaya değişebilen ses karakteristikleri büyük ölçüde buna bağlı.

Ayrıca kulak yapısının ses yönüne göre tonlama özelliği ve iki kulak arasındaki ses izolasyonunun mükemmel olmaması nedeni ile, karşıdan gelmek üzere yapılmış kayıtlarda sentetik abartılı bir sahne oluşturuyor. Kulaklıklar için sentetik stereo etkilerini düzeltmek amaçlı kullanılan filtre ve sağ sol karıştırma devreleri mevcut. Bu devreler basitçe kulakların sağ sol ayrımını yapamadıkları bas frekansları monoya dönüştürerek iki kulağın da eşit duymasını sağlıyor.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 38 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 39: Stereo Mecmuasi Sayi

Kulaklıkların bir avantajı da gerçekçi ses seviyelerine ulaşmak için canavar amplifikatörler gerektirmiyor olması.

Buna rağmen eğer amplifikatörünüzde, pre-amplinizde bir kulaklık çıkışı yoksa kulaklığınızı takıp dinleyebileceğiniz bir giriş bulamayacaksınız. Bu tür bir çıkış olan cihazların çoğunda arkasındaki donanım genellikle üst düzey kulaklıklar için yetersiz.

Kulaklıkları rahatlıkla güç amfisinin hoparlör çıkışına bağlayıp kullanabilirsiniz, Tabi yanlışlıkla sesi biraz açtığınızda yakabilirsiniz de.

Kulaklıklar da hoparlörler gibi empedansları ve sürme hassasiyetleri olan birimlerdir.

Aslında sadece 1-2 volt ile sürülme voltajı gerektiren kulaklıklar pre-amp yada CD player ile sürmek için uygun görülseler bile tipik olarak 50 ila 300 ohm arasında olan empedansları nedeni ile buna uygun değildirler. Bu nedenle bir çok üretici bu amaca hizmet eden kulaklık amplileri üretmekteler.

Kulaklık amplileri için 50 ohmlara inen yükleri sürme kabiliyeti, 2vrms çıkış voltajı ve çok düşük gürültü seviyeleri gerekir. Tabi hoparlör ile kıyaslandığında distorsiyonu kıyaslanmayacak kadar düşük olduğundan bu özelliğinden faydalanmak için amplinin çok düşük distorsiyonlu olması gerekir.

Bu çalışmam referans olarak kabul edilen Sennhiser HD -650 kulaklığımı aldıktan sonra ona yakışır bir şekilde sürebilmem için bir kulaklık amplisine ihtiyaç duymam ile başladı. HD-650 kulaklık 300 ohmluk empedansı ile 50 ohmluk Grado ile karşılaştırıldığında sürmesi kolay sayılabilir. Ancak 47000 ohm için tasarlanan tipik pre-ampların çıkışı ile sürmek imkansız. İlk başlarda HD-650 mi kendi yaptığım lambalı pre amplim ile dinlemeye başladım. 300 ohm için tasarlanmamış olmakla beraber 600 ohmda mükemmel performans verdiğini biliyordum. HD-650'leri performans sınırını merak ettiğimden önce lambalı, single ended bir tasarım yapmayı planladım. Ancak daha sonra kulaklık ses kalitesinin beni çok etkilememesi ve biraz da üşendiğimden olsa gerek daha kolay ve ucuz bir çözümü tercih ettim. Bu çözüm için tamamen entegre devre teknolojisine dayalı batarya beslemeli bir yapı seçtim.

Kullandığım entegre devreler National Semiconductor firmasının 2007 yılı içinde

piyasaya sürdüğü ve performans olarak en üst düzeyde olduğunu iddia ettiği LME49860 çipler.

Genelde devre tasarımlarını kendim yaparken bu çalışmam da National Semiconductor firmasının bu entegre devre için tasarladığı uygulama notunu (Headphone Amplifier AN-1768) kullandım. İddalarına göre bu devrenin performansı o kadar mükemmel ki, mevcut ölçü aletleri ile bu devrenin performansının belirlemesi imkansız. National Semiconductor gibi bir firmanın bu açıklamasına yorum yapmamın uygun olmayacağını düşünüyorum.

National Semiconductor firmasının uygulama notundaki devre resmi

Benim katma değerim uygulama devresindeki seramik kapasitörleri polypropylene (odyofil tipi) kapasitörler ile değiştirmek ve 23 pozisyonlu rezistanslı potansiyometre kullanmak ve uygulama devresinde kullanılan LME49720 yerine daha yüksek performanslı LME49860 kullanmaktan ileri gitmedi. Ayrıca kutu yerleşimi ve akü uygulaması için baskılı devre kartını yeniden tasarlamak gerekti.

Kısaca mimariden bahsedeyim, LME49860 (U1-A) voltaj kazancı sağlamak için kullanılmakta ve LME49600 (U3) akım güçlendiricisini sürmekte. Akım güçlendiricisi ile 16 ohmluk yükleri dahi kolaylıkla sürmek mümkün oluyor. Bu ikili geri besleme ile sıfır kazançta çalışmakta (ben geri besleme değerlerini değiştirerek kazancı 6 dB arttırdım). Ayrıca LME49860 entegre devresinin ikinci yarısı (U1-B) tamamen DC kuplajlı olan bu amfinin çıkış DC voltajını

Stereo Mecmuası 18. Sayı 39 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 40: Stereo Mecmuasi Sayi

sıfırlamak için servo kontrol olarak görev yapıyor.

Daha yüksek çözünürlükteki şemayı web sitemizde bulabilirsiniz

Şebeke beslemesi yerine batarya ile besleme uygulama notundaki yaklaşım ile paralel. Şebekeden gelebilecek gürültülerden korunmanın dışında, batarya gücü ile birkaç gün çalışabilen bir kulaklık amfisinin seyahatte kolayca kullanılabileceği

Ancak ben 9V batarya kullanımı yerine 12 volt “Nicad” akü kullanarak batarya kapasitesini abarttım ve fiziksel ölçüleri oldukça büyük bir uygulama oldu. 12 voltluk batarya kullanımı ve seçilen +/-22Volt besleme kapasitesi olan opamp ile inanılmaz bir dinamik alan imkanı yaratılmış oldu.

SMD malzeme ve baskılı devre uygulaması ile iç tasarımı oldukça iyi görünen bu çalışmamda dış görüntüye daha az önem vererek hazır alüminyum kutu kullanmayı tercih ettim. Kozmetik görünüşü çok cazip olmasa da mekanik ve elektriksel özellikleri daha iyi olamazdı.

Ayrı olan şarj birimini basitleştirmek ve batarya şarj rejimini sabit akım ve voltaj limitli kullanabilmek için özel şarj devrelerini bu birim içinde gerçekleştirdim.Ön panelde şarj kapasitesini gösteren arka panelde ise şarj durumunu gösteren ledler ile çihazın optimum şarjda kullanılmasını sağladım. Bir saatlik bir şarj ile günlerce kullanmak

Kulaklık amplim aynı zamanda yüksek performanslı bir pre-amp olarak da kullanılabilecek şekilde kulaklık ile paralel RCA çıkışlara sahip. Tek giriş tek çıkışlı olan bu

pre-amplde giriş anahtarlama etkisinden de kurtulmuş oldum.

Elektriksel test imkanım bu uygulama için tanımlanmış performans limitlerini görmeye uygun olmadığı için detaylı test yapmak yerine sadece uygulamanın doğru çalışıp çalışmadığını test ettim. Uygulama notunda açıklanan performans grafiklerini bilgi amaçlı ekledim. Performans değerleri anlamsız denecek kadar mükemmel!

300ohm ile 100mW çıkışta 0.00002% distorsiyon

Frekansa göre distorsiyon performansı

Son olarak dinleme performansına değinmek istiyorum. Tüm odyofillerin saygı duyduğu Sennheiser HD-650, Krell SACD Standard

Stereo Mecmuası 18. Sayı 40 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 41: Stereo Mecmuasi Sayi

kaynak, National Semiconductor firmasının mükemmel olarak tanımladığı uygulama ve mükemmelliği tartışılır bir dinleyici (bendeniz). Bu kombinasyon için ben yorum yapmakta sıkıntı çekiyorum. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sonuç çarpıcı değil. Tonal denge Dunlavy hoparlörlerim ile benzer. Ancak sahne daha kötü. Ne yazık ki HD-650 için bende çok olumlu düşünceler oluşmadı.

Kulaklık sürmek için uygun olmayan lambalı pre-amplimin performansını kıyasladığımda lambalı amfim daha iyi sonuç veriyor. Baslar daha kuvvetli ve ses daha dinamik ve açık. Buna karşılık 5-10 dolarlık entegre devreler ve 15-20 TL'lik Nicad bataryalar ile elde edilen performansı lambalıların maliyeti ve külfeti ile kıyaslamak mümkün değil. Modern teknolojinin fiyat/performans avantajı çok açık ortada.

Pre-amp olarak kullanımda high end seviyesinde performans aldım. Malzeme toplamı yüz dolar civarında olan bu çalışmanın 10 binlerce dolara satılan bir çok solid state

pre-ampliden daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Elde ettiğim bu kolay, ucuz ve pratik sonuçtan etkilendim ve entegre devre tabanlı çalışmalarıma bir pikap pre-amfisi ile devam etmeye karar verdim.

Kaan Seler

Stereo Mecmuası 18. Sayı 41 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 42: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 42 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 43: Stereo Mecmuasi Sayi

Geçtiğimiz ay hemen her gün olduğu gibi işle ilgili mesajlarımı okuduktan sonra, Stereo Mecmuası posta kutusunda baktığımda ilginç bir mesaj ilgimi çekti.

Mesaj ülkemizde bir güç kablosu üretimi ile ilgili çalışmaları anlatıyordu ve ilgi çekici bazı noktalara dikkat çekiliyordu. Stereo Mecmuası ile üç senedir devam eden yolculuğumuz sırasında öğrendiğim en önemli şey, küçük bir mesajın bile önemli olabileceği ve her mesaja aynı ciddiyetle yaklaşmak gerektiğidir. Mesajı iyice okuyup, konu ile ilgili kapsamlı bilgiler istedim. Her yeni mesajda heyecanım artmaya başladı. Çünkü gelen her mesajın içerisinde kapsamlı bilgiler, heyecan verici ayrıntılar saklıydı. Bir süre sonra gelen bilgiler teknik ayrıntılar ve rakamlarla desteklenmeye başladı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Küçük bir bilgilendirme yazısı ile başlayan yazışmalar, en kapsamlı soruların aynı derecede kapsamlı teknik verilerle desteklendiği cevaplar ile sayfalarca sürer hale gelmişti. İşte tam bu noktada bir telefon trafiği başladı. Gelinen noktada yazışmak için saatler ayırmak gerekiyordu. Konuşmak daha kolay olacaktı.

Bir akşam işlerimi halletmiş olmanın verdiği mutlulukla günün yorgunluğunu atmak üzere müzik sistemimin karşısındayken telefonum çaldı. Arayan numara bilindik değildi. Telefonu açtım, Sn. Tufan Sümer kendisini tanıttı, biraz muhabbetin ardından konu güç kablolarına geldi. Konuşma devam ettikçe olayın tahminimin çok ötesinde ciddiyete sahip olduğunu anladım. Telefondaki ses büyük bir ciddiyetle beni hayrete düşüren ayrıntıları anlatıyor, sorularıma yine kapsamlı teknik cevaplar veriyordu. Konuşmada bazı noktaları anlamamaya başladığımda, sorularım teker teker cevaplandı. Bir saatlik konuşmanın

ardından telefonu kapattığımda söyleyebildiğim tek şey, “neler oluyor” oldu.

Konuşmalar ve yazışmalar devam ederken ürünlerin nihai durumlarına ulaştığı ve seri üretim öncesi eğer adresimi verir isem, ilk örnekler hakkında fikirlerimizin alınması amacı ile gönderilmek istendiği konusunda bir mesaj aldım. Bundan çok büyük bir onur duyacağımı belirttiğim bir mesajın ardından gelecek koliyi beklemeye başladım. Sonuçta konuşulanlar ne olursa olsun görmek, dokunmak ve hissetmek bambaşka bir şeydir! Bir gün sonra oldukça büyük bir koli elime ulaştı. Ambalajı açtığımda beynimden vurulmuşa döndüm. Mesajlarda yazılanlar ve telefonda konuştuklarımızın eksiği var, fazlası yoktu. İşte Optirius ve Prinilius böyle tanıştım. Şimdi isterseniz sizleri benimde yeni tanıştığım 2M Kablo A.Ş. firması ile tanıştırayım.

Firma 1993 yılında kurulmuş ve şu an konusunda çok saygın bir yeri var. 2M Kablo firmasının hifi meraklıları tarafından pek tanınmamasına rağmen, -ki bende tanımıyordum- Lookab markası altında, TV ve radyo şirketleri, tiyatrolar, sinemalar, stüdyolar, teknik organizatörler, profesyonel seslendirme firmaları, havacılık şirketleri gibi pek çok kuruma üst düzey ve spesifik kablolar üretiyor olması. Firma hakkında hemen bir araştırma yaptım. 2M Kablo firmasının en önemli özelliği uzmanlık gerektiren özel tip kablolar konusunda yurt içinde ve özellikle yurt dışında tanınan bir firma olması. Ürettikleri yüzlerce çeşitteki üst düzey spesifik kabloları onlarca ülkeye ihraç ediyorlar.

Firmanın web sitesi ve ansiklopedi tadındaki ürün kataloğunu tüm ayrıntıları titizle detaylandırılmış üretim yeterlilik ve kalite sertifikaları ile dolu. Firmanın ürettiği kablolar sınıflara ayrılmış ve özellikle şirket kataloğunda tüm ayrıntılara yer verilmiş. Üretilen her kabloyu sayarsam bu inceleme sayfalarca sürer ancak ilk bakışta dikkatimi çeken üretimler, Audio-Video Kablolar, Koaksiyel Kablolar, Kontrol Kabloları, Bilgi İletişim Kabloları, BUS Kablolar, Halojensiz alevi geciktirici / yangına dayanıklı kablolar, Aslında liste uzadıkça uzuyor!.

Bu arada diğer bir uzun liste ihracat yapılan

Stereo Mecmuası 18. Sayı 43 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 44: Stereo Mecmuasi Sayi

ülkeler listesi. Üretilen kabloların bir çoğu yurt dışına ihraç ediliyor. İhracat yapılan ülkeler listesi oldukça uzun ancak listede dikkati çekici ülkeler var; Fransa, Hollanda, Almanya, İngiltere, Kanada, Danimarka, İsviçre, İrlanda, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti.

Firma ile ilgili incelemeleri yaparken bir sürü yeni teknik terim ve ayrıntı öğrendim. Örneğin firma talep olduğu durumlarda PVC yerine HFFR (Halojensiz) bileşikler ile kablo üretebilme yetisine sahip. HFFR bileşikler çok ilginç ve son yıllarda tüm dünyada talep gören ilginç malzemeler. Özellikler örneğin bir yangın sırasında alev geciktirici özelliğe sahip ve zehirli gaz ve siyah duman çıkartmıyorlar. Bu yüzden büyük iş merkezleri, gökdelenler, okullar, hastaneler gibi yerlerde kullanımı yaygınlaşmış durumda. Bu konu özellikle Avrupa'da çok önemle üzerinde durulan bir konu.

Durum böyle olunca 2M Kablo firması bu konuda ciddi bir yatırım yapmış. Hatta bir çok alanda ülkemizde ilklere imza atmışlar; gazla köpürtmeli (Physical Foam) Polietilen Koaksiyel kabloları ülkemizde üretmişler. Kablo konusunda yaptıkları o kadar ilginç çalışmalar ve ülkemize getirdikleri yenilikler var ki, şaşırmamak imkansız. Firmanın ürün kataloğunun çok ilginç olduğunu da ekleyeyim. Yukarıdaki paragrafta zaten ansiklopedi gibi olduğunu yazmıştım ancak kablolar konusunda bir çok hesabın nasıl yapılması gerektiği konusundaki bölümler konuya meraklı insanların ilgisini çekecektir.

Firma farklı özelliklerde ve özel alanlara hitap eden kablolar konusunda ciddi bir üretim hattı kurmasının yanında, test ve Ar-Ge bölümleri de uluslararası standartlara sahip teçhizatla donatmış. Test ve ölçüm cihazları parkı yazmakla bitecek gibi değil. Standartlara uygunluğun sağlanması amacı ile yapılan iletkenlik, empedans gibi değerlerin ölçüm testlerini yapabilen teknik cihazların yanında yangın testleri, su altında elektriksel

devamlılık testleri gibi hayatımda duymadığım ve kablolara türlü ortam değişkenlerinin uygulandığı test cihazları da mevcut. Ülkemizde böylesine firmaların var olduğunu öğrenmek insana gurur veriyor.

Peki bir ürünün en yüksek teknoloji ve en ileri malzemelerle, en gelişmiş laboratuvarlarda üretilmesi bu ürünü hifi adına vazgeçilmez kılar mı? Benim bu soruya yanıtım kesinlikle hayır olur!

Ailenin küçük üyesi Prinilius

2M Kablo, Tufan Sümer ve projeye imza atan ekipte bu durumu göz ardı etmemişler. Yurt dışından binlerce dolarlık güç kablosu satın almışlar, tüm kablolar farklı düzeylerdeki sistemlerde teker teker denenmiş, her kablo parçalanarak testleri yapılmış. Daha sonra Lookup kabloların ilk örnekleri üretim bantlarından çıktığında yine onlarca sistemde dinleme yapılarak, odyofillerin görüşleri alınmış. Alınan sonuçlara göre tekrar üretim bantlarına ve laboratuvarlara dönülmüş, tekrar mühendisler çalışmışlar ve aynı süreç defalarca yaşanmış. Aylar sonra ürün son şeklini alınmış ve şimdi bir örneğini amplifikatörüme bağladım ve saatlerdir müzik dinliyorum.

Sanırım 2M Kablo firması hakkında sizlerinde kafasında bir fikir oluşmuştur. Şimdi kolileri açtığım ana, yani Lookab Optirius ve Prinilius kablolara tanıştığım ana geri dönelim.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 44 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 45: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 45 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 46: Stereo Mecmuasi Sayi

Kolileri açtığımda dev bir ahşap kutu ile karşılaştım. Üzerinde altın renkli harflerle kablonun modeli yazılmıştı. Kutuyu açmayı en sona bıraktım ve önce gönderilen katalogları inceledim.

Zaten katalogtan yukarıdaki bilgilerin bir kısmını sizler için derledim. Sıra kutuyu açmaya gelmişti. Bir mücevher kutusunu andıran özenli güç kablosu kutusunun içerisinde tabana yayılmış altın renkli kumaşın üzerinde Lookab Optirius sessizce yatıyordu.

Kutuyu açtığınızda iç bölümde üreticinin kabloyu alan tüketiciye mesajı ve kablo projesinin sorumlusunun imzası var. Bu

mesajın yazıldığı kağıt özel şekilde eskitilmiş ve vernikleme tekniği kullanılarak kutu ile bütünleştirilmiş. Kutu açıldığında kapağın tutulması için kullanılan ip, iplerin takıldığı metal bölümler hepsi en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Kutu ile kapağı birleştiren metal menteşeler ve kutuyu kilitleyen küçük mekanizma dahi olduğu şekliyle değil eskitilme efekti uygulandıktan sonra kullanılmıştı. Bir güç kablosunun sunumu için ender görebileceğiniz bir özen.

Lookab Optirius kabloda da aynı özenli dokunuşlar hemen fark ediliyor. Yaklaşık iki santim kalınlığındaki kablo simsiyah görüntüsü üzerinde altın renkli yazıları ve ışıl ışıl parlayan konektörleri ile kutudan çıkarttığınız anda bir kaç dakika boyunca incelenmeyi hak ediyor. Gelen kolinin içerisinde Lookab Optirius kablonun özel hazırlanmış bir kesit modeli de vardı.

Ürünün kesit modelinin hemen her yerinde ciddi bir üretim bandından çıktığını gösteren ayrıntılar var. Örneğin tüm kablolarda firmanın adı, kablonun modeli ve muhtemelen hangi makinede, ne zaman üretildiğini

Stereo Mecmuası 18. Sayı 46 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 47: Stereo Mecmuasi Sayi

belirleyen kodlar bulunuyor. Kablonun yapısında ilk adımda yüksek kaliteli OFC kablolar özel bir makinede özel bileşiklerle kaplanarak hava alması önlenmiş. Ardından ilk kat tüpün içerine konulmuş, hemen bunun üzerinde bakır bir koruma, onun üzerinde tekrar tüp, onun üzerinde bakır tellerden yapılan ekranlama ve tekrar tüp içerisine alınmış.

Her üç kablo (nötr, faz ve toprak) aynı şekilde işlemden geçirilmiş ve hepsi birden tekrar özel bir tüpün içerine konulmuş. Bunun üzeri devasa boyutlarda bir bakır ekranlama ile kaplanmış ve tekrar özel bir tüpün içerisine konulmuş. Son katta ise tüketicinin göreceği kılıf var. İşin ilginç olan tarafı bu denli içi dolu olan bir kablonun inanılmaz derecede esnek olması. Lookab Optirius'un küçük kardeşi olan Prinilius'da da üretim esnasında aynı özen dikkat çekiyor.

Gelelim dinleme testlerimize... Kablolar üretim bandından çıktıkları halde elime ulaştığımdan ilk dinlememi kabloların yanmamış hallerinde yapacaktım. Heyecanlı bir şekilde sistemdeki kablolarımı sökmeye

başladım. İlk adımda tüm kabloları sökmek yerine Lookab Prinilius'u CD çalarıma bağlamaya karar verdim. Etkilerini iyi anlayabilmek için Bluenote Koala CD çalarıma bağlı bulunan Dumbo ünitesini devre dışı bırakmaya karar verdim. Bu güç ünitesi benim sistemimde CD çaların performansını oldukça yükselttiğinden bunu devre dışı bırakıp Lookab Prinilius'un etkilerini daha iyi görmek için bu şekilde kullanmaya karar verdim. Tabii gördüğüm en etkili aksesuarlardan birisi olan Omicron stabilizatörü de CD çaların üzerinde aldım. Bu sayede ilk adımda neler değiştiğini anlamaya çalıştım. Daha sonra Lookab Optirius'u CD çalarım ile kullandım. Her iki kabloyu birbiri ile dönüşümlü olarak test ettim. Standart kablolara karşı nasıl değişimler yaptıklarını anlamaya çalıştım.

Her iki kablo yanyana

CD çalar ile test amaçlı dinlediğim CD'ler şunlardı; Stille Volk topluluğunun bence 2009 senesinin en iyi pagan folk albümü olan Nueit De Sabbat (Holy Records Holy126CDX) MA Recordings firmasından yayınlanan hem müzik hemde kayıt olarak mükemmel bir albüm olan Sera Una Noche'nin aynı isimli ilk albümü ( M052A). MA Recordings'in sistemlerinizi test ederken harika müzikler dinleyebileceğiniz Intensive Training (M032A) albümü, efsanevi Fransız topluluğu Magma'nın Seventh Records tarafından remaster edilmiş setinden Köhntarkösz (özel box setinin bir parçası) İtalyan plak şirketi Soulnote'dan yayınlanan ve edinmenizi şiddetle tavsiye edeceğim Sacred Concert/Jazz Te Deum (121420-2 önümüzdeki müzik sayısında incelenecek), Tacet Plak şirketinin tamamen lambalı cihazlarla hazırladığı Die Rohne/The Tube (Tacet S74, plak veya CD olarak AK Müzik'ten edinilebilir) albümü. Tabii bu albümlerle yaptığım ayrıntılı dinlemelerin haricinde onlarca CD ile müzik dinledim.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 47 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 48: Stereo Mecmuasi Sayi

Lookab Optirius ve küçük kardeşi olan Prinilius'un dereceleri farklı olmak ile beraber benzer etkilere sahip kablolar olduğunu söyleyebilirim. Kablolar yandıkça özellikle baslardaki toparlanma ve detay artışı çok rahatlıkla fark edilebiliyor. Benim sistemimde CD çalarım ile Lookab Prinilius arasındaki sinerji keyif verici oldu. Özellikle yirminci saat ve sonrasında baslar çok ciddi şekilde toparlandı daha “punch” hale geldi. Punch (zımba bazende yumruk anlamına gelebilir) etkisini size nasıl anlatabilirim? Canlı konserlerde davul performanslarına dikkat ederseniz bas davula (kick) pedal değdiğinde yüksek hacimli bir bas sesi duyarsınız, pedal ikinci kez bas davula değdiğinde ise ilk bas yayılması durur ve süreç yeniden başlar. Bazen sistemlerimizde bunu ayrıntılı şekilde duymak yerine özellikle alt frekanslarda belli belirsiz bir uğuldama olur.

Her iki kablonun kalınlığını görmeniz için ayrıntı fotoğrafı. Arkadaki büyük kardeş

Optirius

Sonuçta birbiri ardına bas davula vurulan pedal darbeleri etkisini yitirir ve ortaya tanımlanamayan bir uğultu çıkar. Bu durumu özellikle rock ve daha sert müzik tarzlarını dinleyen okuyucularımızın mutlaka yaşadıklarını düşünüyorum.

Bu konudaki en uç noktalardan birisi olan Morbid Angel'in Covenant albümünde davulcu Pete Sandoval iki bas davul ile 160 ve yukarısındaki bps değerlerine ulaşarak sistemlerimizi nasıl kasabildiğini görebilmemiz için güzel bir örnek. Prinilius kabloyu biraz daha yanması için CD çalarımda bıraktım ve bir CD'yi tekrarlama modunda çalmaya başladım. Lookab Optirius'u ise amplifikatörüme bağlayarak ilk denemeleri yapmaya karar verdim. Amplifikatörümü kısa bir süre ısınması için yalnız bıraktım ve aklıma gelen ilk güzel kayıtlı plağı bulmak için plak

rafıma doğru yola koyuldum. Seçtiğim plak Thorens 125th Anniversary LP adındaki 3 plaklık özel set oldu. Bu set, hem güzel müzik dinlemek isteyen hemde sisteminin özellikle de pikap kurulumunu sınırlarına kadar zorlamak isteyen analog severlerin arşivinde mutlaka olması gereken bir set. (Bu albümü tedarik etmek için Sigma Ses firması ile görüşebilirsiniz) Hazır ayağa kalmışken bir kahve yapmak üzere mutfağa gittim. CD çalmaya devam ederken sanırım 20 dakika sonra sistemin başına geri geldim. Pikabıma Thorens setinin üçüncü plağını koydum.

Shelly Manne'ın Sounds Unheard Of (Poinciana) şarkısının ilk notaları duyulurken bunun daha önce dinlediklerimden farklı olduğunu hemen fark ettim. Bu arada hemen ekleyeyim nerdeyse iki sene kadar önce sistemimdeki tüm markalı ve kendi yaptığım güç kablolarını satıp tüm komponentlerde stok kablolara dönmüştüm. Sadece pre-amplifikatörümde uzunca bir süredir Luca AC kullanıyorum. Neyse... Shelly Manne ilginç ve çok önemli bir baterist ve perküsyon ustası. Bu şarkıda da çok sayıda vurmalı enstrümanın yanında gitar kasası da zaman zaman perküsyon olarak kullanılıyor. Sistem ısındıkça Optirius'da yanıyordu. Tüm gün neredeyse 6-7 saat boyunca eski yeni çok sayıda plak dinledim. Bunların bazılarında sistemin karşısında kitap okudum, bazen pazar ziyareti yapan dostlarımla sohbet ettim, bazende neler olduğunu anlamak için dikkatli dinleme yaptım. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru sahne daha da genişlemiş, baslar daha dengeli hale gelmişti. Gecenin sonunda son plak olarak Sonny Rollins'in çok sevdiğim East Broadway Run Down (Impulse/Speakers Corner AS-91219 albümünü dinledim. Özellikle plağın ikinci yüzündeki Blessing In Disguise ve We Kiss In A Shadow'un ardından yüzümdeki gülümseme ile yatağın yolunu

Stereo Mecmuası 18. Sayı 48 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 49: Stereo Mecmuasi Sayi

tuttum.

Bir gün sonra kendi işlerimle uğraşırken her iki kabloyu da yanıma aldım. Birisini monitöre birisini de bilgisayar kasama bağladım. Tüm kablolar arasında iş sırasında bile rahatlıkla pişirebileceğiniz tek kablo elektrik kabloları oluyor.

İnsanların kabloları süzen şaşkın bakışlarını önemsemeden işlerimi toparladım ve eve doğru yola koyuldum. Aklımdan geçen şey Lookab Optirius ile Lookab Prinilius kabloları amplifikatörümde karşılaştırmaktı.

İlk önce yine Lookab Optirius'u amplifikatörüme taktım. Carla Bley Band'in

Musique Mecanique (ECM/Watt 9. Bu uygun fiyatlı bir plak ülkemizden tedarik edilebiliyor) Mingus'un Mingus... (Impulse/Speaker Corner AS-54 AK Müzik ülkemizde bulunabiliyor) derken Miles Davis Bitches Brew (Colombia/Legacy 88697401071) plağını pikabıma yerleştirdiğimde gece sona yaklaşıyordu. Neredeyse 10 küsür saat boyunca işlemiş Lookab Optirius'u sistemden söküp yerine başka kablo takıp test yapmak istemedim açıkçası.

Zaten müzikal çaldığını söyleyebileceğim sistemim daha da hızlanmış, ortaya harika ayrıntılar çıkmış, genel bir denge hissi ortaya çıkmıştı. Her geçen saat her şey daha iyiye gidiyordu. Fakat derginin çıkış zamanı gitgide yaklaşıyordu. Denemeler yapıp bunları okuyucularla paylaşmak istiyordum. Bir gün sonra standart kabloya geri dönme denemesi yaptım. Bu deneme yaklaşık 5-6 dakika kadar sürdü ve Thorens 125. yıl plağında Hugh Masekela Stimela şarkısında Zambiya dediği esnada “eh yeter be” deyip sistemi kapatıp Lookab Optirius'u sistemime geri taktım. Rahat bir nefes alıp müzik dinlemeye kaldığım yerden devam ettim. İnsan kulağı güzele nasıl hemen de hemen alışıveriyor. Bir sonraki günümü tamamen denemelere ayırdım. İlk önce sistemdeki tüm kabloları stok kablolara çevirdim tekrar. Sistem ısınana kadar bu kablolarla müzik dinlerken işlerimi yaptım.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 49 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 50: Stereo Mecmuasi Sayi

Daha sonra kritik dinleme seansına başladım. Bugün pikabı en son açmaya karar verdiğimden önce Lookab Optirius'u CD çalarıma taktım. Uzunca bir süre dinledikten sonra bu kez Lookab Prinilius'u amplifikatörüme bağladım.

Sonra tekrar stok kablolara geri dönüp bu kez sadece amplifikatörüme Lookab Prinilius takılı iken dinlemeye devam ettim. Tüm gece boyunca kablo söküp takmaktan bir miktar sıkıldıysam da, ne yazık ki kablo test etmenin daha kolay bir yönetimi yok!

Tüm bu süreç esnasında yukarıda yazdığım CD'leri defalarca kere evirip çevirip dinledim. Gecenin sonunda plak çalarken amplifikatörde dönüşümlü olarak Optirius ve Prinilius'u kullandım. Notlarımı toparlayıp o günkü testlere ara verdim. Bir gün sonra tekrar deneme günündeyiz. Defalarca kablo söküp takarak bir kaç arkadaşımla beraber son testleri yaptık. Bu değerli arkadaşlarım hifi'nin “h”si ile alakaları olmadığından tüm gece kablo söküp çıkartma işine ilk başlarda bir anlam veremeseler de, ilerleyen saatlerde ön yargılarını bir kenara koyup sonuçları onlarda duymaya başladığında daha ciddi bir test ortamı tesis edilmiş oldu.

Şimdi not aldığım izlenimleri sizlerle paylaşayım. Lookab Prinilius ve Optirius karakter olarak birbirlerine yakın kablolar. Genel anlamdan her ikisi içinde müzikal tanımlamasını yapabilirim. Amplifikatör ve CD çalar ile denemeler esnasında her iki kablonunda sistemde genel dengelenme ve rahatlama hissi yarattıklarını söyleyebilirim. Ancak Optirius daha sıkı baslar ve sistemde hızlanmış izlenimi vermek açısından daha ön plana çıkıyor. Ayrıca Optirius ile müziğin arka planında derin bir sessizlik hissi artışı oluyor.

Özellikle kayıtların tiz bölümlerinde detaylarda, mesela, zillerde uzamalar, gitar bölümlerinde daha fazla ayrıntı duymak mümkün. Her iki kabloda da sahnenin açılması hissedilebiliyor. Benim yakaladığım en iyi kombinasyon amplifikatörde Optirius, CD çalarda ise Prinilius'un kullanımı oldu. Eğer her iki kablo Lookab Optirius olsa veya her iki kablo da Lookab Prinilius olsa neler değişirdi denemediğim için bilemiyorum. Her iki kablonun bas performansı ise dikkat çekici. Özellikle CD çalar denemelerinde ailenin küçük kardeşi olan Prinilius bu konuda kesinlikle geride kalmadı. Amplifikatörde ise Optirius gözle görülür şekilde çok daha iyi bir bas performansı gösterdi.

Tabii bu denemelerin hepsinde J.C.Verdier 2A3 amplifikatörümü kullandım. Kısa bir süre için Gaincard amplifikatörümle yaptığım denemelerde ise sonuç birbirine birazcık yaklaştı. Görünen o ki, farklı denemeler yaparak farklı sonuçlar alabileceğiz. Ancak benim tüm notlardan ve denemelerimden çıkarttığım sonuç amplifikatörde Lookab Optirius kullanmak ve küçük kardeşi Prinilius'u kaynak cihazlarla kullanmak daha mantıklı görünüyor. Tabi eğer her iki kablo arasındaki fiyat farkı efor edilebilir olursa her ikisini Lookab Optirius olarak kullanmak daha iyi bir seçenek olabilir. Her iki kabloyu da Prinilius kullanmak ise daha az maliyetle yine

Stereo Mecmuası 18. Sayı 50 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 51: Stereo Mecmuasi Sayi

fark edilebilir, ölçeklenebilir ve daha fiyata odaklı bir kombinasyon olarak ortaya çıkacak eminim ki. Bunun ilerleyen günlerde kabloları test etmeye başlayanlar ve deneyimlerini bizlerle paylaşanlar çoğaldıkça daha iyi göreceğiz.

Lookab ürünleri ile geçirdiğim 4-5 gün boyunca şaşırdım hemde çok şaşırdım. İlk şaşkınlığım kabloların kolisini açmamla olmuştu. Ancak Lookab Optirius'u amplifikatörüme takmamla şaşkınlığın dozajı daha da arttı. Lookab Prinilius'da CD çalarımla gayet iyi uyum sağladı ancak yazdığım gibi bir ay boyunca farklı kombinasyonlarda test etmeye devam edeceğim.. Bir sonraki sayımız yayınlanan kadar sistemimde, amplifikatörümde çoğu zaman Lookab Optirius takılı iken diğer denemelerimi yapacağım. Muhtemelen sizlerde bu denemelerin sonuçlarını yaklaşık bir ay sonra (belki birazcık gecikir) okuyacaksınız.

Lookab Prinilius ve kesiti

Son olarak ürünleri duyduğum günden bugüne kadar geçen sürede kolileri açana kadar bu denli ciddi bir girişim beklemediğimi açıkça itiraf etmek zorundayım. 2M Kablo firması gibi çok ciddi bir firmanın ülkemizde neler yaptığını bilmeyince bu şaşkınlığımı belki normal karşılamak lazım. Ciddi laboratuvarlarda, üretim bantlarında, deneyimli mühendislerin ürettiği, ürünün başarıya ulaşması için onlarca sistemde test edilen, defalarca prototipler üretilerek denenen ve her türlü uluslararası standarda

uygun bir ürün! Bir sene önce ülkemizde böyle bir şey olacak diyen olsa bir çoğumuz gülüp geçerdik ancak kablo şu an amplifikatörüme bağlı ve tüm bu olanlar gerçek!

Lookab markalı her iki kabloda gerek görüntüleri, gerek üzerindeki teknoloji ve uzun süren geliştirilme aşamasının sonucunda uluslararası hifi pazarında var olacak ve ismini duyurabilecek ürünler. Özellikle sistemime ekler eklemez duyduklarım ve kablo piştikçe ortaya çıkanlar bu iddiamı güçlendiriyor. Artık bugünden sonra işin asıl zor dönemi başlıyor. Ülkemizin dört bir tarafındaki meraklılarla ürünü buluşturmak, onların test etmesine olanak sağlamak. Bu kadar emek ve başarılı sonuç ortada iken bu kadarı ile yetinilmemesi lazım ve Sn. Tufan Sümer'den aldığım bilgilere göre yetinilmeyecekte! Bir kaç dilde hazırlanmış bir web sitesi, önemli web sitelerine gönderilecek ürünler ve aklıma gelmeyen yöntemler kullanılarak üzerinde bu denli emek sarf edilmiş Lookab kabloları mutlaka yurt dışına da açılmalı. Projede emeği geçen tüm mühendislerimizi, yatırımcıları, çalışanları yürekten tebrik ediyorum. Şimdilik Lookab kablolar konusundaki yazıma ara veriyorum. Kabloları bir ay boyunca başka sistemler, başka komponentler ve en önemlisi başka kulaklarla dinleyince kim bilir daha neler ortaya çıkacak. Testin devamında görüşmek üzere!

Hakan

Stereo Mecmuası 18. Sayı 51 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 52: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 52 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 53: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 53 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 54: Stereo Mecmuasi Sayi

Hi-fi için klasikleşmiş ekipmanlardan bahsetmek mümkündür. Ama konu CD çalar olunca bu pek mümkün olmuyor! CD'nin kısa tarihçesine baktığımızda -ki bu yirmi yedi yıllık bir süreyi kapsar- ilk basıldığında büyük mutluluk yaratan bu medya, zamanla bir takım eleştirilere maruz kaldı. Mesela duygusuz, detaylı ama soğuk, uzun sure dinlenemeyen gibi. Hatta bir eleştiri yazısında, kayıtlarıyla masa başında mükemmel performansı arayan Glenn Gould’un CD'nin bulunmasından kısa bir süre önce ölümünü, onun adına mutluluk verici olduğunu söyleyecek kadar ileri gidenler oldu.

Tabii ki bu tezi destekleyen, yüzlerce hi-end CD çalar bu süreçte üretildi. Bunlar en iddialı kulvarı oluşturdular. Bu süreci de kabaca 1990'ların başından günümüze kadar varsayabiliriz. Ve geriye dönüp baktığımızda 90'lar ve 2000'li yıllarda üretilmiş ve performansıyla bugün bile hi-end sınıfda kalabilen CD çalardan bahsetmenin bile mümkün olmadığını görürüz. Ama bu dijital zamanda plakların yani analog kayıtların kulanım zorluklarına rağmen, yeniden müzik severler (odyofiller) tarafından kabul görmesiyle birlikte kendimize şöyle bir soru sormalıyız. Neden?

Stereo Mecmuası 18. Sayı 54 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 55: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 55 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 56: Stereo Mecmuasi Sayi

Cevap gayet basit, doğal, uzun sure dinlenebilen kısaca insani. Yada başka bir deyişle insan kulağı ve algısına uygun.

Bu noktada benim plaklara yakın bir yaklaşımımın olduğunu tahmin etmişsinizdir. Bende öyle zannediyordum; ta ki, bir gün Timpani'nin kapısından girene kadar. Adnan Arduman, Playback Designs MPS-5 CD, SACD çaların geldiğini ve dinlemem gerektiğini söyledi. Kabaca yanmamış olan cihazdan çıkan ses şaşırtıcı idi. Birden ağzımdan “analog gibi çalıyor” cümlesi dökülüverdi. Hikayenin devamında Hakan Cezayirli, Stereo Mecmuası için Playback Designs MPS-5'i dinlememi ve görüşlerimi yazmamı rica etti. Ve işte buradayız.

Playback Designs MPS-5'i, kendi şahsi dinleme odama gelmeden yanma sürecini Timpani'de takip ettim. Bana gelen cihaz tamamen yanmış, dinlemeye hazır halde idi.

İsterseniz izlenimlerden önce cihazın tasarımcısı Andreas Kosch ve Jonathan Tinn’i tanıyalım.

Andreas Koch uzun yıllar dijital devreler üzerine tasarım yapmış. Pek çok firmada çalışmış, bunlar Studer/Revox, Dolby Labs, Sony ve son olarak da dünyada büyük beğeni toplayan EMM Labs cihazlarını dizayn etmiş. 2008 yılında ise bu ikili Playback Designs firmasını kuruyorlar. Ve benim yazımın başında bahsettiğim eforsuz ama detaylı sesin peşine düşüyorlar.

İsterseniz Playback Desings MPS-5 teknik özelliklerinden bahsedelim. Playback görünüşte tek parça bir cihaz, ama asıl işi hem bir CD çalar, hem SACD çalar, farklı CD transport bağlantıları içeren bir DAC, USB bağlantı ile bilgisayarınızdan müzik dinleyebileceğiz işlevsel bir cihaz. Tabi bunları yaparken de birçok yenilik içeriyor. Özellikle örnekleme olarak çok yükseklere (128 kere) çıkıyor. Jitter olgusunu tamamen yok ediyor (PDFAS devresi). Ayrıca dizaynı harika kumandasıyla bütün fonksiyonlara ulaşabiliyorsunuz.(DAC, USB ve phase)

Gelelim dinleme odamda neler olduğuna Playback Designs MPS-5, tam 3 gün boyunca sistemimde kaldı. Ve muhtelif zorlayıcı müzik

Stereo Mecmuası 18. Sayı 56 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 57: Stereo Mecmuasi Sayi

testlerinden geçti. Öncelikle Aydın Esen’in müthiş dinamikler içeren “Light Years” albümünü dinledim. Müzik ile sizi birebir karşı karşıya bırakan bir durum vardı. Nasıl plak dinlerken sizi, sistemi kritize etmeden, müzik içine alıyorsa çalan kaynağın ne olduğunu unutup müzik dinler hale geçiyorsunuz.

Playback Designs MPS-5 açıldıktan 2-3 saat sonra optimum ses seviyesine çıkıyor. Bu pek çok CD ve SACD çalarda karşılaşılan bir durum. Özelikle interconnect seçiminde dikkatli hareket etmekte fayda var.

Ancak XLR ve RCA çıkışlar arasında sahnesel anlamda farklar göremedim. USB bağlantıya geçtiğimizde ise özelikle Aiff kayıtlarda zevkli anlar geçirdim. SACD performansına gelince benzersiz bir performans gösteriyor. Önünüzde yeni bir dünya açıyor. Benzer SACD çalarların yanından geçemeyeceği natürellik seviyesinde bir ses sunuyor.

Daha sonra büyük orkestral eserler dinledim. Frank Zappa, The Yellow Shark müthiş bir

sahne derinliği, tiz noktalara gitmeden eforsuz mikro detaylar, enstrüman grupların katmanlarıyla duymak, bunların hepsi yazarken kolay ama dinlerken çalan alet için çok zor olan bir durumdur.

Playback Designs MPS-5 bunları kolaylıkla yaptı. Bir çok referans CD çalar dinlemiş benim için, bu benzersiz bir deneyim oldu. Hiç mi kötü tarafı yok diyeceksiniz? Tek kötü tarafı fiyatı. Göreceli olarak yüksek. Ama bütün bu işleri yapan bir cihaz içinde ne demeli bilmem. Üç gün sonunda daldan dala atlayan müzik dinleme seanslarıyla ayrılık zamanı geldi. Timpani'den geri almaya geldiklerinde şeytan kapıyı açma diyordu!

Reha Arcan

Referans sistem: ASR Emitter 1 (battery versiyon), Michell Orbe pikap, Chord Chordette Gem, hoparlör kablosu Nordost Valkyrja, Extreme Audio WhiteGold XLR, BSL Elektronik İmalatı RCA, Martin Logan Vista hoparlör

not: Bu incelemede kullanılan tüm fotoğrafların daha yüksek çözünürlüklerini web sitemizde bulabilirsiniz.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 57 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 58: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 58 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 59: Stereo Mecmuasi Sayi

İncelemeBlue Horizon Proburn

Bu sayımızda sizlere yepyeni bir ürünün ilk testini sunmak istiyorum. Blue Horizon şirketi tarafından üretilmiş Proburn. Blue Horizon yepyeni bir İngiliz firması. 2008 yılında Winchester kentinde Keith Martin tarafından kurulan firma ilk ürünlerini aynı yılın sonlarında duyurdu. England. Keith Martin aslında meraklıların tanıdıkları bir isim. IsoTek firmasını kurucularından olan Martin daha sonra bu firmadan ayrıldı. Bu ayrılışın sebebi şimdilik bir sır. Bu dönemde IsoTek oldukça popüler hale gelmişti. Daha sonra başarılı satışlarına rağmen ekonomik sıkıntı içine giren IsoTek başka bir patronla yeniden hifi piyasasına döndü ve yeni ürünlerini duyurdu. Keith Martin'in çalıştığı tek firma IsoTek değil, Kenwood gibi çeşitli elektronik devlerinde ve Lufthansa gibi farklı sektörlerde de çalışmış. Onun için son durak yeni Blue Horizon firması.

Ülkemizde temsil edilmeyen firmanın aslında çok ürünü yok. Ancak kısa bir zaman sonra

elektrik kablolarının çıkacağını biliyorum. Keith Martin ilk tasarımında bir kablo yakıcısı tasarlamış. Ürünün adı “Proburn” ve 18. sayımızda bu ürünü mercek altına almak istiyorum.

Hifi dünyasında sıklıkla tartışma konusu olan kabloların yanması konusuna ilginç bir bakış açısıyla yaklaşan Keith Martin üst sınıf bir çok kablonun tam potansiyellerini sergileyebilmeleri için aylarca kullanılmaları gerektiğini söylüyor. Ancak müzik sinyallerini kullanarak kablo pişirmenin hem ara bağlantı kablolarında hemde hoparlör kablolarında asla tam ve nihai performansı sağlamayacağını iddia ediyor. Bildiğiniz gibi aynı söylem bazı firmalar ve çok sayıda odyofil tarafından da sıklıkla seslendirilmekte.

Keith Martin'e göre aslında problem çok basit bir denkleme sahip. Kablo yakmak için kullanılan müziğin yüksek frekans sinyallerin gücü oldukça kısıtlı. Yaptığı araştırmalara göre bir kaynak 20hHz civarında bir enerji

Stereo Mecmuası 18. Sayı 59 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 60: Stereo Mecmuasi Sayi

üretebiliyor -yüksek frekans için- ancak enstrümanlar 40hHzlerin üzerine çıkabiliyorlar. Bu arada kayıtlarda kullanılan bir çok mikrofonda 20hHz civarında kesim noktasına sahip. Tüm bunlar yetmezmiş gibi piyasada bulunan tüm “yakma veya pişirme” CD'leri limitli bir etkiye sahip. Bunun sebebi hem CD'lerden hemde CD çalarlardan kaynaklanıyor. Standart bir CD çaların Red Book standardına göre örnekleme oranı 44.1kHz. Nyquist teoremine göre bu değerin alabileceği maksimum değer ise 22.05kH. Yüksek frekans her zaman örnekleme frekansının yarı değerindedir. Bu değer ise gerçekte 20kHz civarlarında olup daha fazlası için kaynak cihazların özel filtrelerle donatılması gerekir. Nasıl bayağı karışık değil mi? Durum bu olunca kablolarımızın, kaydedilmiş müzik, kullandığımız ses sistemleri ile birlikte yanma (veya pişme) süreçleri yetersiz kalıyor. Keith Martin, müzik dinleyerek kabloların performansının arttığını kesinlikle kabul ediyor ancak iddiası bunun teknik açıdan mükemmelden uzak olduğu. Bunun yanında bir diğer sorun zaman. Bir kablonun gerçek performansına ulaşması için gereken zaman bazen günler, haftalar ve hatta aylar olabiliyor. Eğer bunu bir günde yapmak imkanı olsa bunca işkenceye ne gerek olurdu. Sanırım denklem yavaş yavaş yerine oturuyor. Blue Horizon'ın ilk ürünü Proburn'de amaç süreyi bir güne hatta saatlere indirmek. Sanırım bu duruma bir çok odyofilin bir itirazı olmayacaktır.

İsterseniz bu anlatması bile oldukça tehlikeli ve her zaman bolca tartışmaya sebep olan pişme konusunda biraz teoriye girelim. Radyonun keşfedilmesinden hemen sonra çok sayıda kablo üreticisi ortaya çıktı. O dönemde hemen herkes kabloyu oluşturan malzemenin kalitesi ile kablonun enerjiyi taşıma performansının doğru orantılı olduğunu kabul

ediyordu. Ancak bu konuda her şey muallaktı ve ölçüm yapılamadığından deneme yanılma yöntemi ile hareket edilmekteydi. Elektrikle ilgili hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da Nickola Tesla'nın çalışmaları bilimsel olarak bazı şeyleri açıklıyordu. Tesla, çok yüksek voltaj ve 2000kHz gibi yüksek frekansların insanın içerisinden değil derisinden geçtiğini keşfetti ve bunu bilimsel olarak açıkladı. Bu duruma da “skin effect” adı verildi. Skin effect'e Türkçe ne isim verilmesi gerektiğini bilmiyorum açıkçası. Bilimsel makalelerde “deri etkisi” olarak bahsedildiğinden bence aynı terimi kullanmalıyım herhalde. Neyse deri etkisi gerçekten de bilimsel bir sorun ve ilk bahsedilişi 1883 yılında Horace Lamb'in notlarında karşımıza çıkıyor. 1885 yılında Oliver Heaviside deri etkisinin ilk pratik açıklamalarını kaleme alıyor ve 1891 yılında Nikola Tesla bilimsel teoriyi ortaya koyuyor. Tüm bu açıklamaların aslında basitçe bir tanımı da mevcut; alternatif akımda deri etkisi yüzünden direnç artar ve kayıplar artar. Tamam buraya kadar her şey gayet güzel fakat bunun kablolarla alakası nedir?

Bir çok kablo üreticisinin diline pelesenk olan deri etkisi tıpkı yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi kablolarda da aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Yüksek frekans sinyalleri kablonun yüzeyinden taşınıyor ve kablonun merkezi çevresindeki alanlarda taşınmıyor. Yüksek performanslı kablolarda kullanılan tellerin hepsinin saflığı ve kalitesi bu yüzden önem kazanıyor. Bu sayede deri efektinin etkisi azaltılmaya çalışılıyor. Bunun yanında tellerin sarım yapısı, dış kılıflar gibi faktörlerde maksimum performans için önem kazanıyor. Keith Martin'e göre kullanılan tüm üst sınıf malzeme ve ekipmana rağmen üretim aşamasında iletkenler ve dielektrik kısımlar

Stereo Mecmuası 18. Sayı 60 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 61: Stereo Mecmuasi Sayi

arasında statik yüklenme ve gerilim oluşuyor. Bunun sonucu olarak satışa sunulan üründe kullanılan tüm üst sınıf malzemeye rağmen deri etkisinin performans düşürücülüğü yüzünden kabloyu satın alan odyofiller verdikleri paranın hakkını alamıyorlar.

Peki Blue Horizon bize ne vadediyor. Keith Martin olayın temeli sadece iletkenlere değil, dielektrik bölümlerinde yanma konusuna dahil edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu arada dielektrik dilimize oturmuş bir tanım ancak bazı kaynaklarda yalıtkan olarak da kullanıldığından konunun daha rahat anlaşılabilmesi için dielektrik terimini yalıtkan yani elektrik geçirmeyen olarak düşünelim. Blue Horizon, Proburn ürününde elektronların kablonun tüm bölümlerinden geçmek için zorlandığını iddia ediyor. Bu sayede deri etkisinin olumsuzlukları da ortadan kalkmış oluyor. Tüm bu iddialarla ilgili olarak firmanın web sitesinde bir video yayınlanmış. Merak edenler buradan ulaşabilirler. Ayrıca bir diğer iddia 24 veya en geç 48 saat içerisinde aylarca süren pişme sürecinden daha iyi şekilde kabloların Proburn tarafından pişirilebildiği Son iddia ise 6-7 haftada bir kablolarınızı 24 saat Proburn'e bağlayarak kablolarınızı her zaman en üst performansları ile kullanabileceğiniz.

İddialar böyle olunca Stereo Mecmuası okuyucuları için hifi dünyasında en nefret ettiğim şey olan kablo testi yapmam gerekiyor. İlk önce test stratejimden bahsedeyim. İlk önce hızlı bir şekilde kendi kullandığım kablolardan iki çift yapmaya karar verdim. Sistemimde kullandığım kablolar ile aynı sarıma sahip, aynı konektörlerin kullanıldığı ve aynı uzunlukta iki çift kablo yaptım. İlk önce bu kabloları pre-amplifikatörüm/amplifikatörüm ve CD

çalarım/pre-amplifikatörüm arasına bağlayarak bir hafta boyunca dinleti yaptım. Kablolarda kullanılan malzemeler Cardas'ın gümüş telleri, pamuk kablo kılıfları, dış kılıf için yüzde yüz pamuklu pamuklu ayakkabı bağcıkları (tedarik eden Mehmet Beye teşekkürler) ve Neutrik konektörler. Aslında ana sistemimdeki kablolarda WBT konektörler kullanıyorum ancak yedekte olmadığından bu seferlik Neutrik'leri kullandım. Cardas'ın gümüş kablolarını 2 senedir kullandığımdan yanma sürelerini biliyorum ve inanın gayet uzun.

Bu kabloları üretince elimde test için toplam 2 set kablo oldu. İlk set kablolar tamamen sıfırdan üretildiler. Bu kabloları bir hafta dinledim ve arkasından Blue Horizon Proburn ile pişme sürecine tuttum. Böylelikle ilk iddianın bana göre doğruluğunu test edebilme imkanım olacaktı. İkinci iddiayı ise eski kablolarımı

Blue Horizon Proburn ile tekrar pişme sürecine alıp test edecektim. Aynı şekilde hoparlör kablolarını da bu şekilde test etme olanağım olacaktı. Nereyse 2 hafta boyunca

Stereo Mecmuası 18. Sayı 61 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 62: Stereo Mecmuasi Sayi

kablo tak çıkar, pişir dene gibi oldukça sıkıntılı zaman geçirdim. Sanırım bir çok odyofil için aynı durum söz konusudur. Kablo sökmek takmak gerçek bir eziyet. Gördüğünüz gibi okuyucularımız için hiç bir fedakarlıktan kaçınmıyoruz...

Test sonuçlarından önce sizlere üründen de biraz bahsedeyim. Blue Horizon Proburn son yıllarda bayanlar arasında moda olan metal makyaj çantalarına benziyor birazcık. Oldukça kalın alüminyum bir çerçeve üretilmiş. Ürün oldukça hafif ve bir karış uzunluğunda. Üst bölümü akrilikten üretilmiş ve bu sayede devre levhasını (PCB) görebiliyorsunuz. Cihazın açık olduğunu gösteren ışık mavi renkte ve devre levhasının üzerindeki ışık yandığında pleksi üzerindeki güç açık uyarısı bölümüne yansıyor. Bu oldukça şık bir tasarım. Çok hoşuma gitti doğrusu. Gözünde canlandırmakta zorlanan okuyucularımız daha önce incelediğimiz ASR Emitter amplifikatörü gözlerinin önüne getirebilirler. Blue Horizon Proburn'de bir çift ara bağlantı kablosu, bir çift hoparlör kablosu ve tek bir adet XLR kabloyu bağlayabileceğiniz giriş ve çıkışlar var. Ürünle birlikte bir adaptör geliyor ve elektrik ihtiyacı buradan karşılanıyor. Adaptörün bu tasarıma tam anlamıyla tezat olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Bildiğiniz siyah, küçük bir adaptör. Ürün ve adaptörü 48 saat çalışsa bile çok ısınmıyor bunu da eklemeliyim bir not olarak. Ürünün hem siyah hemde gümüş rengi mevcut. Resimlerden görülebileceği gibi benim elime ulaşan ürün gümüş renkteydi.

Asıl konumuz olan sıfır kablonun pişme sürecinin hızlandırılması konusunda Keith Martin'in iddiaları büyük ölçüde doğruluk payına sahip. Sıfırdan test için hazırladığım kabloları sistemime taktığım zaman yüzümdeki gülümseme büyük ölçüde kaybolup

gitti. Bir çok kişinin başına gelmiş olduğundan emin olduğum bir durum. Tam bir gün boyunca sistemimi bu kablolarla dinledim. Hemen ardından aynı kabloları 24 saat civarında Proburn ile pişirdim. Kabloları sistemime taktığımda ilginç bir şekilde sistemin eskisine oldukça yakın çaldığını hayretler içerisinde gözlemledim. Gümüş kabloların pişme süresinin uzunluğunu göz önüne alarak tekrar Proburn'e bağladım. Yaklaşık 24 saat daha (yani toplamda 48 saat) işlemden geçirdiğimde sonuç daha da iyiydi. Sıfır kablonun pişme sürecinin hızlandırılması konusunda Keith Martin'in ürünü sınıfı kesinlikle geçti. Buna pek inanmamıştım ama karşıma çıkan durum yadsınabilir değildi. Eski kablolarımı yerine taktım ancak WBT uçlar performansa olumlu etki yaptığı için eski kablolarımın yenilerine göre daha kötü performans göstereceği açıktı. Ancak sonucun oldukça benzer olması dikkatimi çekti.

Bunun üzerine kendi ara bağlantı kablolarımı sökerek bu defa bunları Proburn ile işleme tabii tuttum. Bu kabloların neredeyse 3 senedir bende olduğunu ve neredeyse her gün kullanıldıklarını ekleyeyim. Asıl ilginç durum burada ortaya çıktı. Özelikle baslar konusunda toparlama hissi hemen fark ediliyor. Sistemde genel bir rahatlama hissini kolaylıkla algılayabiliyorsunuz. Blue Horizon Proburn hissedilir derece de etkili. Hoparlör kablolarımı da söküp (Gryphon PSC Ref ve zaman zaman kullandığım Cardas Twinlink) Proburn ile işlemden (aslında buna tekrar koşullandırmak demek lazım) geçirdim. Sistemde daha fazla detay artışı ve sahnenin daha da açılması dikkatimi çekti. Bunun üzerine bir de Gryphon Exorcist ile sistem demanyetizasyonu yapınca etki katlanarak büyüdü. Sizde eğer daha ekonomik bir çözüm isterseniz IsoTek Full System Enhancer CD kullanabilirsiniz. Bir küçük satır not daha eklemek isterim. IsoTek

Stereo Mecmuası 18. Sayı 62 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 63: Stereo Mecmuasi Sayi

Full System Enhancer CD'yi orijinal şekilde kullanmak ile bir CD yazıcı da kopyalayıp kullanmak arasında ciddi şekilde fark var. Açıkçası IsoTek Full System Enhancer CD'den gerçekten performans almak istiyorsanız orijinalini alınız. Zaten çok pahalı bir ürün değil. Neyse... IsoTek Full System Enhancer CD ve Gryphon Exorcist bakış açısı ve özellikleri açısından Blue Horizon Proburn'ün yerini tutabilecek ürünler değiller. Proburn sadece kablolara odaklı bir ürün, Exorcist sistem demanyetizasyonuna odaklı, Enhancer CD ise genel sistem performans artışı sağlamak konusuna odaklanmış ürünler. Blue Horizon Proburn kablolarda ciddi bir etki sağlıyor. Buna hiç şüphem yok; daha iyi sahne, daha detaylı tizler, daha dengeli baslar. Blue Horizon Proburn kesinlikle bir etkiye sahip ancak etkiyi elde etmek için “bence” çok pahalı. Bu arada fiyat bilgisini de vereyim, Blue Horizon Proburn'ün İngiltere satış fiyatı 700 Sterlin civarlarında.

Bir konuyu da araya sıkıştırayım ürünle ilgili son sözlerimi yazmadan önce. Blue Horizon firmasının ülkemizde temsilcisi yok. Ancak firma Proburn ortaya çıktığında tüm dünyadaki önemli hifi basın kuruluşları ve bazı olası distribütörlerine ürün örnekleri gönderdi. Muhtemelen kısa bir süre sonra önemli tüm hifi dergilerinde bu ürünle ilgili ilk yorumları okuyacaksınız. Bu hifi dergileri içerisinde Türkiye'den de Stereo Mecmuası var!

Gelelim son sözlere. Blue Horizon Proburn giriş seviyesinde sistemleri olan meraklılar için

kesinlikle çok pahalı bir ürün. Üst sınıf sistemlere sahip odyofiller için belki fiyat etiketi çok büyük bir sorun teşkil etmeyecektir ancak kullanım sıklığını (6-7 ayda bir) göz önüne alırsak Blue Horizon Proburn, bir odyofil arkadaşlar grubu tarafından ortak alınabilecek bir ürün. Sayı ne kadar artarsa, kişi başına maliyet düşeceğinden ürünün bireysel fiyat performans oranı artacaktır. Ürünün çok ciddi şekilde işe yaradığı ve iddialı söylemlerini başarı ile kanıtladığı için ürünü rahatlıkla tavsiye edebiliyorum.

Ürünün bir diğer ciddi kullanım alanı bence hifi firmaları olabilir. Özellikle demolarında kullandıkları kabloları müşterilerine “daha yeni açtık piştikçe daha iyi olacaktır” diye anlatmak zorunluluğundan 48 saat içerisinde kurtulabilme şansları var. bu durum satışlarına da olumlu yansıyabilir diye düşünüyorum. Ayrıca çeşitli kablo üretimi yapan ve bunları satan DIY meraklıları açısından da ürün ilginç bir seçenek.

Son kullanım alanı ise ülkemizde hiç görülmeyen ancak yurt dışında sıklıkla gördüğümüz kablo pişirme servisleri olabilir. Bunun mantığı şu şekilde işliyor; yeni bir kablo aldınız, bu kabloyu servis sağlayıcısına gönderiyorsunuz. Bu firma (veya kişiler) iş yoğunluklarına göre size kablonuzun kaç gün sonra elinize ulaşacağını önceden bildiriyorlar. 24 ila 48 saat sonra bu tarz özel cihazlarında kablonuzu pişirip size geri gönderiyorlar. Sizde bu işlem karşılığı belli bir miktar para ödüyorsunuz. Hifi alanında ilginç bir hizmet sektörü kolu. Belki gelecekte ülkemizde de benzer örneklerini görürüz.

Hakan

Not. Siz bu satırları okurken Blue Horizon firması muhtemelen İstanbuldaki bir firma ile temsilcilik konusunda anlaşacak duyumları aldık. Şimdiden hayırlı olsun!

Stereo Mecmuası 18. Sayı 63 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 64: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 64 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 65: Stereo Mecmuasi Sayi

Makale

Bu yazıdaki amaç, neredeyse tüm elektrikli cihazlar da kullanılan ve tüm yapılarda bulunması gereken doğru ve bilinçli yapılmış topraklama ile ilgili bilgiler ve dikkat edilmesi gereken

detaylar hakkında hatırlatmalara yer vermektir.

Topraklama konusu elektriğin neredeyse ilk buluşundan beri önemi bilinen bir fizik gerçeği.

Özellikle de 20. yüzyılın başlarından sonra, gelişen teknolojiyle birlikte, hem önemi, hem de kullanım alanları daha da arttı.

Aslında, ülkemizde de maalesef, son yarım yüzyıl içinde daha bir önem kazanmaya başladı desek, her halde pek yanlış söylemiş olmayız diye düşünüyorum.

Özellikle yazıya böyle girmişken, topraklamayla ilgili tarih bilgisi vermek niyetinde olmadığımı da hatırlatmak isterim. Bizim buradaki asıl ele alacağımız bölüm, topraklamanın kullanım alanı. Evlerimiz ve evlerimizde kullandığımız cihazlar. Bir de canımız. Evet evet yanlış okumadınız. Canımız. Yazıyı okudukça bunu daha iyi anlayacaksınız.

Pek çok Hi-Fi sistem kullanıcısı, eğer biraz da mali gücü yüksek ve detaycıysa, binasında ya da dairesinde, topraklama için ciddi bir masraf yapmaktan kaçınmıyor. Ancak bunu yaptırırken de bazen, tam tersine tehlikeli ve yanlış uygulamalar da ortaya çıkabiliyor. Özellikle herkesin doğru bildiği, ama yanlış olan, sadece daireye ya da cihazlara çekilen özel topraklama uygulaması. Bu tür

topraklamalar, çok daha büyük ve ciddi sorunlara yol açabilecek olumsuzluklar doğurabilir.

Sağlıklı bir topraklama, tüm bina için daha temel aşamasındayken yapılan, eş potansiyel topraklama yöntemidir. Tabii ki bunun yanında, paratoner uygulaması da her binaya yapılması gerekli ve önemli bir konudur. Özellikle bu sene itibariyle yeni çıkan bir kanunla bu uygulamalar, kanuni olarak mecburi hale getirildi ve bir heyet tarafından kontrol edilip ölçümleri yapıldıktan sonra onaylanıyor. Bu tabi ki çok önemli bir gelişme.

Topraklama konusunda yapılan en önemli ve ciddi hatalardan biri de nötr üzerinden köprü bağlantı yapılarak, tüm binaya toprak hattı diye dağıtılması. Bu tür bilgisiz ve cahilce uygulamalar halen bazı deneyimsiz, tecrübesiz ve eğitimsiz, sertifikasız elektrikçiler tarafından yapılmaya da devam ediyor. Bu tür bir söz de topraklama, çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceği gibi, mevcutta bulunan elektronik cihazlarımızı da neredeyse bir bomba gibi patlatabilecek bir sonuç yaratabilir. Aslında bunda sorumluluk, bu yanlış ve cahil uygulamayı yapan elektrikçi kadar, bizleri, yani bina ve cihaz sahiplerini de yakından ilgilendiriyor. Çünkü, bu konuda bu binalar da oturanlar da bilgisizler. Bir bina da

Stereo Mecmuası 18. Sayı 65 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 66: Stereo Mecmuasi Sayi

ya da herhangi bir yapıda, sağlıklı topraklama hattının bulunması şartı, o yapının sahibi olan ya da ikamet eden her bireyin sorgulaması ve yetkili bir merciye, kontrol ettirmesi gereken bir durum.

Topraklama hattı, sanılanın aksine, sadece hassas elektronik cihazlar için değil, bir yapı da bulunan, tüm elektrikli aletler ve insan sağlığı için önemli bir konu. Yanlış topraklama sonucu, elektrikle çalışan neredeyse tüm cihazların arıza yapma ihtimali olduğu gibi, koca bir yapının abartısız cayır cayır yanmasına sebep olacak sonuçları da olabilir. Hatta böyle bir yapı da, insan ve yapıda bulunan diğer canlıların da hayati tehlikesi söz konusu. En basit örnekle bile açıklasak, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, ütü, elektrikli termosifon veya buzdolabı gibi, sıradan görülen makine ve cihazların bile, topraklama olmayan yapılar da, üzerlerinde dolaşma ihtimali olan kaçak akımla, ölüme sebebiyet verecek derece de, insan hayatı için ciddi tehlikesi vardır.

Sadece bundan ibaret de değil!

Yaşadığımız her ortam da hatta hava da bile oluşan ve kontrol edilmesi neredeyse imkansız olan, çoğu zaman, varlığından haberdar bile olmadığımız adına da statik elektrik denilen gizli ve sinsi bir tehlike daha var! Statik elektriği, kabaca iki cismin veya havanın birbirine sürtünmesiyle oluşan ve kontrol edilmesi mümkün olmayan, ihtiyaç dışı ve tehlikeli bir elektrik enerjisi türü olarak açıklayabiliriz. Üstelik statik elektrik enerjisi, pozitif yüklü olabildiği gibi, negatif yüklü de olabilir. Topraklama uygulaması bu tür enerjilerin boşaltılması için de büyük bir gerekliliktir. Tahmin edeceğiniz gibi, özellikle

yağmurlu ve şimşekli havalar da, bulutlar ve hava üzerinde oluşan yüksek statik gerilim de, yıldırım şeklinde toprağa akmaya meyillidir. Yapılar da uygulanması gereken paratoner sistemi ve eş potansiyel topraklama da bu sebeple çok gereklidir. Ancak, topraklamayla yıldırım koruma arasında aşırı gerilim ve darbelenme koruyucu da kullanılması gereklidir.

Hi-Fi camiasında, bir çok üst düzey sistem kullanan ve sadece dairesine ya da cihazlarına özel topraklama çubuğu veya levhası yaptırarak, bu topraklamayı kullanan kişilerin, hem kendileri, hem de cihazları ve hatta yapıları dahi tehlike altındadır. Özellikle bu tür doğa olaylarında, toprağa akan statik elektrik voltajı binlerce volta ve inanılmaz bir güce ulaşır. Bu esnada, bulabildiği her yerden toprağa akmak isteyecektir. Eğer siz, oturduğunu yapıdan bağımsız olarak kendinize özel bir topraklama uygulaması yaptırıp, hattını da dairenize ya da cihazlarınıza özel döşettiyseniz, bu durumda, binanın diğer toprak hattı ya da yoksa bile, muhtemel toprağa akacak noktalar da, cihazlarla birlikte her şey, muhtemel olarak bu gerilim akışından zarar görecektir! Halbuki, eş potansiyel topraklama olan binalar da, toprak hattı, yapının her yerinde eşit dirençtedir.

Topraklamanın sağlıklı yapılması kadar, uzun yıllar da aynı direnç ve kararlılıkla değişim göstermeden, hizmet edebilecek eshafta olması gerekir. Bu sebeple topraklama da kullanılan malzemelerin yüksek kalite de olması, topraklama yapılan bölgede, özel olarak bilimsel tekniklerle hazırlanmış karışımların kullanılması, bağlantı

Stereo Mecmuası 18. Sayı 66 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 67: Stereo Mecmuasi Sayi

elemanlarının, kullanılan kabloların, okside olmayan ve uzun yıllar dayanacak materyallerle üretilmiş olmaları gerekir. Tüm bu işler yapıldıktan sonra da, yapıda bulunan tüm bağlantıların, her prizin ve kullanılan ara kablo çoklayıcılarının bile tekrar ölçülüp kontrol edilmesi gerekir.

Tüm bu konular da özellikle topraklama konusunda yetki belgesi olan ve bünyesinde, özel eğitimli, sertifikalı personeli olan kurum ya da kişilerden yardım almanız gerekir. Üst düzey kalite de ve gelişmiş meger cihazı gibi kalibre edilmiş cihaz ve donanım kullanan kişi ya da kurumları tercih etmelisiniz. Bu tür kurum ya da kişilere yaptırılan topraklama tesisatları ve uygulamaları çok daha bilimsel ve doğru olacaktır.

Peki bu kadar anlatımdan sonra özetle Hi-Fi’cıların nelere dikkat etmesi gerekir?

Öncelikle yukarıda bahsettiğim gibi, topraklamanızı apartman yönetimiyle konuşup, uzman bir kuruma doğru şekilde yaptırıp, tüm daireler için kontrolünü ve ölçümünü sağlayacaksınız.

Topraklama uygulaması ve ölçümü yapılırken bizzat siz de başında duracak ve yasal bir teknik rapor

Topraklama ölçümü kalibre ayarları doğru yapılmış bir cihazla ölçüldüğünde maksimum 2 Ohm olmalı ve nötr ile toprak arası da ölçü aletiyle ölçüldüğünde, ölçülen voltajın maksimum 3 volt olması gerekiyor. Ancak bu durum bazı bölgelerin jeolojik yapısına ve tesisat durumuna göre değişebiliyor. Yine de ana kıstas verileri yazdığım şekildedir. Artısı veya eksisi, sizin avantajınız ya da dezavantajınızdır.

Topraklama da kullanılan ekipman ve materyallerin en kalitelilerini tercih etmeye özen göstereceksiniz.

Bu işlemleri yaptıktan sonra, ileri düzey Hi-Fi’cılara, Audiophile statüsünde öneriler;

Dinleti odanızda statik elektrik oluşur. Statik elektrik daha önce de bahsettiğim gibi, sadece pozitif yüklü değil, negatif yüklü de olabilir. Bunun ölçümünü Statikmetre ile yapabilirsiniz ancak pahalı bir cihazdır. Ortalama en ucuzu 200 Dolardan başlar. Ama tavsiye ederim. Statik elektrik sorunlarını

iyonizasyon özelliği olan klimalarla ya da iyonizasyon sağlayan cihazlarla tamamen olmasa bile ciddi bir miktar da düzenleyebilirsiniz.

Dinleti odasının zemininde kullanılan materyaller ve hatta eşyalarda da statik elektrik oluşabilir. Özellikle kazak türü giysiler giydiğinizde, cihazlara mümkün olduğunca dokunmamanızı tavsiye ederim. Bildiğiniz gibi, yünlü kumaşlar da statik elektrik oluşturabilir ve cihazlara dokunduğunuzda, statik elektrik atlamasından dolayı cihazlar ya da siz zarar görebilirsiniz.

Burada çoğumuzun cihaz ve hoparlör altına koyduğu ve benim de tercih ettiğim bir materyal olan granit hakkında bilinmesi gereken detaylara yer vermek istiyorum. Granit yapısında demir, magnezyum, kuars, feldispat, mika gibi maddeler içeren doğal magma kayalarının parçalarıdır. Neredeyse doğadaki en sert ve ucuz materyallerden biri olduğu için, Hi-Fi sektöründe de sık kullanılan tamamlayıcı materyallerin başında gelir. Mükemmele yakın antirezonans yapıda olması ve bazı durumlarda da titreşim absorbe etmek için ağırlık olarak kullanılması onu daha da cazip yapar. Tabi ki dekoratif oluşu da bir artıdır. Küçük bir ek not; Granit’in üzerindeki desenleri küçüldükçe sertliği artar! Her rengi olduğu gibi, değişik sertlikte tipleri ve değişik desen seçenekleri de mevcuttur.

Ancak, Granitin Hi-Fi dinleti odalarında ve cihazların altında-üstünde kullanılırken, pek de kimsenin dikkat etmediği bazı gerçekler vardır. Hem de önemli bir gerçek. Granit

Bu sebeple dinleti odalarında kullanılan granitlerin topraklanmasında hem statik elektrik açısından hem de, diğer sebeplerden dolayı fayda vardır.

Gelelim kablo kaldıraçlarına ve Tweak’lere;

Şimdi diyeceksiniz ki! Peki, onun ne ilgisi var? Bu yazıyla. Var var! Hem de çok yakın ilgisi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 67 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 68: Stereo Mecmuasi Sayi

var.

Bildiğiniz gibi, özellikle zayıf akım’ın %0001 bile önemsendiği Hi-Fi sektöründe, kablo kaldıracıkullanmanın 3 sebebi var.

1. Titreşim ve rezonansı, hoparlör, interconnect, voltaj vb. kablolardan, mümkün olduğunca uzaklaştırmak.

2. Kablo üzerinde ya da yerde oluşan statik elektriğin kablo ve yer arasında dolaşmasını engellemek.

3. Tabiki bir de bazılarının yaptığı gibi, hiç bir fikirleri olmadığı halde, dekoratif amaçlı kullanmak.

Ama asıl önemli olan, titreşim ve rezonanstan ziyade, dinleti odasının zemininde ya da ara kablolar üzerinde oluşabilecek, statik elektriğin ilişkisini, bu iki materyalden uzaklaştırmak. İşte bu nokta da, kablo kaldıraçlarının önemi daha da artıyor. Ama doğru kablo kaldıraçlarının. Tweak’lere daha sonra geleceğim.

Kablo kaldıraçlarının üretildiği maddenin iletken değil, yalıtkan olması gerekiyor ki, kullanım amacının tezini doğrulasın. Ancak, maalesef bazı kablo kaldıraçlarının bunun tam tersini yaptığından çok kişinin haberi dahi yok. Hatta bu tür ürünleri satanların bile. Öncelikle satın alacağınız kablo kaldıraçları hakkında detaylı bilgi araştırın. Çoğunluğun kullanması, doğru ürünü kullandıkları anlamına gelmez. Ayrıca, her kablo kaldıracı aynı performansı da vermez. Dikkat

edeceğiniz noktalar, iletken yapıda olmamaları, titreşimi kaldırma görevi yaptıkları kablolara mümkün olduğunca, hatta mümkünse hiç iletmemeleri bunların başında gelebilir. Bir de çoğu kablo kaldıraçları, hem ağırlık yapmaları, hem de titreşimin kalan kısmını sönümlemeleri için içinde kum kullanılmasını tercih eder. Bu yanlış bir uygulama değildir. Çünkü, kum gerçekten hem ağırlık verecek, hem de titreşimin emilmesine yani sönümlenmesine fayda sağlayacaktır. Ancak, seramik gibi nemi çok çabuk emebilen ve neredeyse haftalarca içinde saklayabilen türde kablo kaldıracı kullanmak, doğru bir seçim olmayacaktır.

Tweakler ve topraklamayla ilişkileri.

Hi-Fi camiasında, pek çok kullanıcının nedense, kullandığı cihazlar en üst düzeyde dahi olsa, mevcut cihaz ayaklarının yani tweak’lerinin yeterli gelmediği konusunda takıntıları vardır. Bazı durumlar da bu doğrudur. Ancak, cihaz altlarına ve bazen de duruma göre üstüne kullanılan tweak’lerin, (Üstüne diyorum. Çünkü bir Hi-Fi’cının neyi nerede kullanacağı hiç belli olmaz!:)) pek çok materyalden üretilen tipleri mevcuttur ve bunların bazıları da iletkendir. Bunun altındaki nedenlerin başında, her firmanın kendi üretmiş olduğu ürünün, en iyisi olduğu telkini yatar. İşte bu nokta da tweak’ların da topraklamayla yakından ilgisi vardır. Çünkü, cihaz altında kullanılan diğer materyaller de, granit, metal, vb. gibi iletken bir materyalden olabilir ve bu durumda cihazınız, tüm bu bileşenlerle bağlantılı şekilde çalışacaktır. Bu etki, anında da olabileceği gibi, zaman içinde belli bir etkiden dolayı da zarar verici olabilir.

Topraklama konusunu en yüzeysel olarak bu şekilde anlatabildim. Aslında sayfalar dolusu kitap oluşturabilecek bir konunun öneminin bilinmesi açısından bu yazıyı hazırlamakta fayda gördüm.

Tufan K. Sümer (Teknika)

Stereo Mecmuası 18. Sayı 68 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 69: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 69 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 70: Stereo Mecmuasi Sayi

MakaleSingle Ended Triode Tarihçesine Kişisel bir Bakış Bölüm VI

Merhabalar,

Yazı dizimiz çerçevesinde geçtiğimiz sayımızda İngiltere'de İkinci Dünya Savaşının ardından audio endüstrisindeki gelişmeleri kısaca anlatmaya çalışmıştık. Bu sayımızdan itibaren Avrupa'nın büyük ülkelerindeki gelişmeleri ele almaya başlıyoruz. Modern single ended hareketi öncesindeki durumu ele aldıktan sonra ilk önce Avrupa daha sonrada Amerika'da başlayan hareketin ayrıntılarını dizi halinde sizlere sunacağız. Aslında yazı dizimizin çok önce bitmesi gerekiyordu. Ancak okuyuculardan gelen yoğun talep sonrasında alt konuları daha ayrıntılı ele almaya başladık. İlerleyen sayılarda tekrar Amerika'ya dönmeyi de planlıyoruz. Bir kaç sayı devam edecek ayrıntılı Amerika bölümlerimizde aralarında McIntosh, Marantz gibi önemli firmalarında bulunduğu çok sayıda firmayı mercek altına almaya çalışacak ve günümüze etkilerini ele alacağız. Bu sayımızda İtalya'dayız.

İtalya'da hemen her şeyin başlangıcı 1923 yılıdır. Ancak İtalyanlar radyo teknolojisi ile bu tarihten çok daha önce tanıştılar. Hatta radyonun bugünlere gelmesinde İtalyanlarında büyük katkıları vardır demek daha doğru olacaktır.

Bu isimlerden en önemlisi Guglielmo Marconi'dir (1874-1937) Kısa dalga yayından uzun dalgaya geçiş konusunda önemli çalışmalar yapmış ve 1900'lerin başında bu çalışmaları ile Nobel ödülü de kazanmıştır. Marconi bir İtalyan olmasına rağmen şirketini İngiltere'de kurmuştu. Bundaki en önemli sebep uzun dalga radyoculuğun özellikle transatlantik geçişinde öneminin anlaşılması ve Avrupa'nın o dönem en gelişmiş ve en zengin ülkesinin İngiltere olması sebebi ile tüm önemli çalışmaların bu ülkede yapılmasıdır. Ancak Guglielmo Marconi'nin kendi ülkesi İtalya'da radyoculuğun tanıtılması ve yaygınlaması için önemli çalışmalar yaptığı bilinmektedir.

1920'lerin İtalyası oldukça ilginç bir dönemdir. İtalya Birinci Dünya Savaşından galip çıkan devletler arasında olmuştu. Her ne kadar İtalyan'lar çok önemli ve kanlı savaşlar yaşamamış olsalar da, ülkelerinin kuzeyinde o dönemin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu

ile yıllar boyunca net bir sonuç çıkmayan çatışmalar devam etmiş ve İttifak devletlerinin teslim olmasıyla İtilaf devletlerinin yanında savaşa giren İtalya sömürgecilik alanında karlı çıkmıştır. 1911-12 yıllarındaki İtalyan-Türk harbi (bizim kaynaklarımızda Trablusgarp Savaşı olarak geçmektedir) sonucunda ele geçen Libya, Osmanlı devletine geri verilmeyen 12 Adalar İtalyanlara göre Roma İmparatorluğunun yeniden kurulması için ilk adımlardı. Bu savaşlar sonucunda İtalya'da milliyetçi akımlar yükselmeye başlamıştır.

Guglielmo Marconi (1874-1937)

1920'lere geldiğimizde Avrupa'da doktrinlere bağlı ilk faşist akım İtalya'da ortaya çıkar. Bu dönemde tüm Avrupa devletlerinde olduğu gibi sokak çatışmaları, büyük grevler, gelir dengesi eşitsizliği İtalya'da da yaşanmaktadır. 1922'de iyice güçlenen İtalyan Faşist hareketi meşhur Roma'ya yürüyüşü başlatır. Hareketin başında ise Benito Mussolini vardır. Bu yürüyüşün ardından iktidarı ele alan Mussolini büyük bir beyin yıkama dönemi başlatır. Bu harekette

Stereo Mecmuası 18. Sayı 70 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 71: Stereo Mecmuasi Sayi

kullanılacak en önemli araçlardan bir tanesi ise radyodur.

Mussolini Roma Konuşması

İşte tam bu noktada yani 1923 yılında radyo yayınları İtalya'da başlar. Yazının ilk bölümünde ismini zikrettiğimiz Guglielmo Marconi bu konuda önemli katkılar sağlar. Bir bilim adamı olmasının yanında Marconi açık şekilde faşist yönetime destek vermesi ile tanınır. Büyük Roma'nın tekrar kurulması idealine sıkı sıkıya bağlı olan Marconi, ömrünün son döneminde yani 1930'larda İtalya'nın Etiyopya'ya saldırısında önemli destekçilerden birisi olmuş ve bazı kaynaklara göre hem teknolojik hemde maddi destek sağlamıştır.

Bu yazı dizimizde sık sık dönemin tarihi olaylarından bahsediyoruz. Teknolojinin gelişiminin tarih ile açık bağları olduğu yok sayılamaz bir gerçektir. Bu sayede okuyucularımızın çok ayrıntıya girmeden verdiğimiz tarihsel bilgileri keyifle okuduklarını umuyoruz.

Fivre'nin ilk logosu

İtalya'da radyo yayınlarının başlamasının hemen ardından irili ufaklı yüzlerce üretici ortaya çıkmıştır. Ancak bunun bir endüstri haline gelmesi 1930'ları bulacaktır. İtalya'nın özellikle Almanya ile 1930'larda kurduğu ortaklık Alman endüstrisinin bu ülkede yatırım yapmasını sağlamıştır. Bu dönemde Alman Telefunken firması Milano'da vakum tüp

üretim fabrikası açmış, Siemens Italia adı altında ortak bir fabrika kurulmuştu. Ayrıca 1932 yılında yine Milano kentinde Fabbrica Italiana Valvole Radio Elettriche (FIVRE) ve aynı yıllarda Pavia kentinde Società Italiana Construnzione Tubi Elettronic (SICTE) firmaları kurulmuştu. Bunların haricinde hem radyo, hem vakum tüp üretimi yapan Cenova merkezli Officine Radio Marconi firmasını da unutmamak gerekir. Bunların haricinde Philips firması da 1930'ların sonunda İtalya Monza'da üretim tesislerini açmıştı. Hollanda'daki ürün çeşitliliği olmasa bile yine de önemli bir fabrika olarak belirtilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu yazıyı yazarken yaptığım araştırmalar sonucunda pek bilinmeyen bir İtalyan üretici ile daha karşılaştım. Sicilya adasında kurulan Azienda Tecnica Elettronica del Sud ( ATES) Bu firmada Amerikan RCA lisansıyla üretim yapmış. Günümüzde de elektronik malzemeler üretmeye devam ediyorlar.

Önemli İtalyan vakum tüp üreticisi Fivre'nin logosu

Gördüğünüz gibi 1930'larda İtalyan audio ve hifi üretimini destekleyecek vakum tüp ve ekipman üretimini kapsayan endüstri kurulmuş durumdaydı. Aynı şekilde 1940'lardan itibaren hızlı bir şekilde yabancı audio dergilerin İtalyanca basımları ve özgün İtalyan yayınları da ortaya çıkmaya başlamıştı. İlk önce basit vakum tüp şemaları ardından ise amplifikatör devreleri içeren yayınlar bir çok meraklıyı cezbediyordu.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 71 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 72: Stereo Mecmuasi Sayi

Philips Miniwatt serisi için İtalyanca referans kitabı

Gelişime önemli bir etki eden firma ise Cinemeccanica idi. Cinemeccanica aslında film endüstrisinde faaliyet gösteriyordu ancak Amerikalı firmalarda olduğu gibi zaman içerisinde seslendirme cihazları da ürettirmeye başladı. 1930'ların İtalyasında radyo ve sinema siyasi bir propaganda aracı haline geldiğinden bu endüstrinin gelişimi baş döndürücü idi.

Bu gelişmeler olurken bazı radyo üreticileri de ön plana çıkmaya başlamıştı. 1930 ve 1940 yıllarında İtalya'da irili ufaklı 400'ün üzerinde radyo üreticisi olduğu tahmin ediliyor. Bunların bir kısmı ilerleyen dönemlerde push pull amplifikatörler de üretmişlerdir. Bunlardan önemli olarak addedilebilecek bazılarını kısa kısa ele alalım.

RadioMarelli, bu firma 1930'ların başında ortaya çıkmış ve 1950'lerin sonuna kadar ticari hayatına devam etmiştir. Milano yakınlarındaki Sesto San Giovanni kentinde kurulmuş olan firma daha sonraki yıllarda pikaplarla kullanılabilecek girişlere sahip ürünlerde geliştirmiştir.

Allocchio Bacchini 1920'lerde yine Milano'da faaliyet göstermiş bir firmaydı. 1930 ve 40'lı yıllarda çok sayıda önemli vakum tüplü radyo üretmiş 1960'lara kadar faaliyetlerine devam etmeyi başarmıştır.

Watt Radio 1940'larda 2. Dünya Savaşının bitmesiyle üretime başlamış Torino'da kurulmuş bir firmaydı. Bu firmanın en önemli özelliği Amerikan şemalarına dayanan ürünleri tasarlamasıydı.

Bir SuperPila Società Anonima tasarımı

SuperPila Società Anonima ilginç İtalyan üreticilerinden bir tanesidir. Çok kısa bir süre -1920 ile 1930 arası- üretim yapmış olan firma Firenze kentinde kurulmuştu. Firmanın Supercomplex isimli serisi belki de erken dönem İtalyan lambalı amplifikatörlerinin en önemli örneği idi. Tıpkı ismi gibi oldukça karmaşık olan ürünler yüzünden firma çok uzun zaman yaşayamamıştır.

Tabii Siemens Italia ve Officine Radio Marconi firmaları da ilk dönemlerde orijinal tasarımlar yerine kendi modellerini üretimde tutuyor olsalar da, zaman içerisinde özgün modelleri ortaya çıkararak İtalyan pazarına

İtalya'da vakum Tüp üretiminden bir enstantane (Yıl 1950'ler)

Daha uzun uzun sayılabilecek bir sürü firma sayesinde 1940 sonlarında İtalya'da başta vakum tüp üretimi olmak üzere hemen her şey üretilebilir hale gelmişti. Bu kadar firma olunca zaten metal işleme de başarılı olan İtalyanlar trafo üretimi konusunda da oldukça önemli gelişmeler sağlamışlardı. Özellikle Lombardia bölgesinde çok sayıda trafo imalatçısı bulunuyordu. 1970'lerden itibaren gelişen İtalyan sanayinin verdiği ivme ile bugün bile bu üreticilerin bir kısmı ticari

Stereo Mecmuası 18. Sayı 72 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 73: Stereo Mecmuasi Sayi

yaşamlarına devam etmektedirler. Asıl ilginç durum hoparlör sürücülerinde ortaya çıkmaktadır. Çok sayıda radyo üreticisi ve gelişen sinema endüstrisi hoparlör sürücüsü üreten firma sayısını arttırmıştır.

Geloso Fabrikası (muhtemelen 30'ların sonu veya 40'ların başı)

1930 ve 40'larda öne çıkan bir marka yokken 1950'lerde Dino Giannini tarafından kurulan Ciare firması ilk ciddi İtalyan hoparlör sürücüsü üreticisi olarak adlandırılabilir. O dönemden bugüne ayakta kalmayı başaran firmanın 40-50 yıllık bazı sürücüleri özellikle meraklılar için altın değerinde olup efsanevi Altec modellerinden daha yüksek meblağlara el değiştirdiği belirtilmektedir.

Geloso hoparlörleri

İtalya'nın hifi sektöründe günümüze kadar gelmesinde bir firmanın çok büyük etkisi vardır. Milano kentinde 1931 yılında kurulan Società Anonima John Geloso. Firma ilk dönemlerinde meraklılara ucuz fiyatlı radyo kitleri satarak ticaret hayatına başlamıştı. Bu kitlerin kutusundan gerekli her şeyin çıkıyordu. Firma daha sonra radyolar ve amplifikatörlerini kullanıma hazır halde satmaya başlamıştı. Firmanın sahibi John Geloso bir de bedava dergi hazırlamıştı. Bu dergide radyo meraklıları için teknik makaleler ve yazılar yayınlanmaktaydı. Zaman içerisinde eski Geloso ürünlerinin nasıl modifikasyondan geçirilebileceği konusunda da yazılar yayınlanmasıyla meraklılar için hazine değerinde bilgiler öğrenebilme şansını

buldular.

Geloso G.50

İlk Geloso ampli ve radyosu G.50 adını taşıyordu ve 1932'de piyasaya çıkmıştı. Günümüzde ancak çok eski radyolarda bulunabilen UY235, UY224, UY247 ve UY280 vakum tüplerin kullanıldığı ürün single ended yapıdaydı. Geloso firması 2. Dünya Savaşımım başladığı yıllarda askeri üretimlerde yaptı. Bu dönemde üretim çeşitliliğini de arttırmıştı. Transformatörler ve kapasitörler gibi üretim için gerekli tüm yan malzemeleri kendisi üretiyor sadece vakum tüpleri diğer İtalyan üreticilerden sağlıyordu.

1950'lere gelindiğinde firma push pull ampli üretimine geçmişti. G.274/A gibi daha sonradan efsane olacak modeller tamda bu yıllarda ortaya çıkmıştı. Bu dönemde firma üretim hattına manyetofon daha sonrada gelişene teknoloji ışığında televizyonları da ekledi.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 73 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 74: Stereo Mecmuasi Sayi

Firma 1930'lardan 1970'lere kadar uzanan hayatında bir okul vazifesi görmüştür. Geniş kapsamlı üretim ve araştırma faaliyetleri sayesinde kendisinden sonraki dönemde ortaya çok sayıda transformatör, kapasitör gibi yan malzeme üreticisi çıkmıştır.

Firma 1940'lardan itibaren hoparlör konusunda da oldukça önemli başarılara imza atmış belki de günümüz İtalyan hoparlör üreticilerini de etkilemiştir. Her ne kadar 1960 sonrasında tüketici elektroniği konusuna biraz daha fazla önem vermiş olsalar da, Japon rekabeti dönemine değin İtalyan audio dünyasının vazgeçilmezi olmuştur.

John Geloso'nun rüyası 30 yıl sonra gerçek olmuş, 2000'li yıllarda İtalyan vakum tüplü ampli, elektronik ve özellikle de hoparlör üreticileri tüm dünyada talep görmekte ve çok sayıda meraklı tarafından sevilmektedir. Ancak İtalyanların geçmişlerini hatırlaması 1970'lerde bir grup Fransız meraklı sayesinde olacaktır.

Gelecek sayımızda Almanya'yı mercek altına alacağız.

Devrim

Yazı hazırlanırken Geloso firması hakkındaki bilgiler ve resimler www.geloso.net web sitesinden alınmıştır. Diğer resimler ise Wikipedia'nın GNU lisansı doğrultusunda kullanılmıştır.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 74 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 75: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 75 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 76: Stereo Mecmuasi Sayi

Müzisyen BiyografileriThe Beatles

İngiliz pop/rock grubu The Beatles Liverpool’da 1960’ta kurulmuştur. Grup kadrosu

John Lennon:Ritim gitar ve vokaller Paul McCartney:Bas gitar ve vokallerGeorge Harrison: Solo gitar ve vokallerRingo Starr: Davullar ve vokaller

Hamburg’ta geçen yıllar sonrası Liverpol’a döndüklerinde grubun 1967’de ölene dek menajeri olacak Brian Epstein ile karşılaşırlar. Kendisi grubun EMI’den plak yapması için George Martin ile temas kuran kişidir. Martin ise grubun bir albümü hariç tüm albümlerinin

prodüktörü olacaktır.

İlk teklileri "Love Me Do" 1962 sonlarında İngiltere’de başarı kazanır. Grubun gelen yılda başlayan turneleri de "Beatlemania" olarak adlandırılan çılgınlığı başlatacaktır. "I Want to Hold Your Hand" parçaları 1963 sonlarında Amerika’da başarı kazanır ve bu gruba uluslararası popülarite kazandırır. Hızla gelen başarıları sırasında kraliçe tarafında her birisine Sir ünvanı verilir.

1966’da grup John Lennon’un bir Amerikan dergisine Hristiyanlıkla ilgili yaptığı açıklamalar sebebiyle Amerika’da neredeyse aforoza uğrar ve sonucunda artık turne yapmamaya karar verirler. Bunun yerine stüdyo çalışmalarına odaklanırlar. 1967’de Maharishi Mahesh Yogi ile tanışırlar ve aynı yıl menajerleri Epstien aşırı dozda ilaç kullanımından ölür. Grup Hindistan’a gidip orada Maharishi ile meditasyon çalışmaları yaparlar. 1968’de ise grup içi çekişmeler ve anlaşmazlıklar başlar ve bu 1970’te grubun dağılışıyla sonlanır.

Grup Formasyonu:

Mart 1957’de John Lennon The Quarrymen grubunu kurar, aynı yıl Temmuz’da Paul McCartney ile tanışır ve gruba gitarist olarak katılmasında anlaşırlar. McCartney Şubat

Stereo Mecmuası 18. Sayı 76 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 77: Stereo Mecmuasi Sayi

1958’de gruba George Harrison solo gitarist olarak davet eder. Grubun davulcusu Colin Hanton 1959’da ayrılır ve yerine uygun müzisyen bulmakta zorlanırlar. Stuart Sutcliffe gruba 1960’ta basçı olarak katılır. Yıl boyunca grup isminde değişiklikler yaparlar. Sutcliffe "The Beetles"ı Buddy Holly & The Crickets anısına öneriri ve 1960’ın ilk aylarında, "The Beatals" olarak anılırlar. Sonrasında diğer isim değişiklikleri bunu takip eder "Johnny and the Moondogs", "Long John and The Beetles" & "The Silver Beatles". Sonunda grup Ağustos 1960’da "The Beatles" adını alır. Sürekli bir davulcuları olmaması halen bir sorundur.

Grubun sonraki dönemlerini yazımda aşağıda yıllar bazında vermeye çalışacağım…

1960:Grup Hamburg’ta iken davulcu Pete Best ile anlaşır Ağustos 1960’ta ve onu kiraladıktan 4 gün sonra Hamburg’u terk ederler ve 48 gecelik show için Bruno Koschmider kontrat yaparlar

Grup Indra Gclub’ta çalarken, Koschmider Ekim’de Kaiserkeller gider ve sonrasında kulüp aşırı ses şikayetleri ile kapanır. Lennon Aralık ortasında Liverpool’a döner. Sutcliffe ise Alman nişanlısı Astrid Kirchherr ile Hamburg kalır ve grubun kalanı 17 Aralık 1960’da Liverpool'da Casbah Coffee Club ‘ta Sutcliffe yerine Chas Newby ile sahne alır

1961 – 1962:Grup 1961-62’de zaman zaman Hamburg’ta sahne alır ama bu arada Liverpool’da da oldukça popülerdirler, orada The Cavern Club’ta sahne almaktadırlar ve Brian Epstein ilk kez onları orada dinler. Hamburg’ta sahne alırken şarkıcı Tony Sheridan‘ın grubu olarak

Alman Polydor plak firmasında çeşitli kayıtlar yaparlar. Prodüktör Bert Kaempfer grupla 22 Haziran 1961’deki ilk kayıtta kontrat yapar. 31 Ekim’de tekli My Bonnie Alman listelerine girer, grup Almanya’dan Liverpool’a döndüğünde Sutcliffe Almanya’da kalınca McCartney gitardan basa geçer.

The Beatles, Epstein ile 24 Ocak 1962’de 5 yıllık bir kontrat imzalar ve Kaempfert onların Polydor’dan ayrılmasına izin verir. Epstein EMI menajerlerinden Ron White ile görüşür ama o sırada EMI gruba plak yapmayı reddeder.

Epstein HMY’ ye giderek grubun DECCA’da kaydedilen kayıtlarını bastırmak ister ve bu arada George Martin ile karşılaşır ve 1 yıl sonunda yenilemeli olarak EMI Parlophone ile kontrat yapar. İlk kayıtlar sonrası Martin Best’in davul performansı için şikayette bulunur ve grubun stüdyo davulcusu kullanmasını önerir. Grup bunu öğrenince Best’ in ayrılmasını ister ve 16 Ağustos 1962’de bu gerçekleşir, yerine Ringo Star gelir. Gruba katıldıktan sonra 4 Eylül 1962’deki ikinci kayıtlara girer. Martin’in kiraladığı davulcu Andy White sadece "Love Me Do" & "P.S. I Love You"da kayıtlarda çalar. "Love Me Do" Mayıs 1964’te Amerika single listelerinde en üste yerleşir ve 1962’de grubun İngiltere’deki ilk top 20 hiti olur. 26 Kasım 1962’de grup ikinci teklileri(45'lik) "Please Please Me"

Stereo Mecmuası 18. Sayı 77 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 78: Stereo Mecmuasi Sayi

çıkarır.

1963:"Love Me Do"nun 1962’de İngiltere’de liste başarısını takiben grubun ikinci teklisi "Please Please Me" büyük ilgiyle karşılanır ve iki numaraya çıkar. Onu "From Me to You" izler ve bugüne dek kırılamamış 17 hafta 1 numara olan tekli rekoru bununla başlar.. 1963’te iki albüm gelir.. Please Please Me 30 hafta 1 numarada kalır ve yerini ikinci albüm With The Beatles ile değiştirir ki o da 24 hafta 1 numarada kalacaktır. 1963 ile 1970 arasında grubun 13 albümünün 11 hafta bir numara olacaktır İngiltere’de.

1963’te grup 4 kez İngiltere’de tur düzenler ve her yerde inanılmaz kalabalıklar toplar öyle ki kimi zaman polis kalabalıkları tazyikli su ile kontrol etmek zorunda kalır

Amerika’da ilk teklilerinin Capitol Records tarafından yayınlanması gecikir ki bu firmada EMI’ye aittir. Firma ayrıca "Please Please Me" ya da "From Me to You”yu yayımlamak istemez. Aralık 1963’te sonunda firma "I Want to Hold Your Hand" ı yayınlarlar.

1964:7 Şubat 1964’te grup ilk Amerika turnesine Heathrow hava limanında dört bin hayranı tarafından uğurlanarak çıkar. "I Want to Hold Your Hand" Amerika’da 2,6 milyon kopya satmıştır önceki iki hafta içinde, ama grup halen orada nasıl karşılanacakları hakkında

gergindir. John F. Kennedy hava limanına vardıklarında da yine onları üç bin kişilik büyük bir hayran kitlesi karşılar. Vardıktan 2 gün sonra, canlı yayınlanmakta olan The Ed Sullivan Show programına katılırlar ve yaklaşıl 74 milyon Amerikalı ( o zaman ki nüfusun yarısı) tarafından izlenirler. İlk konserlerini Washington Coliseum verirler ertesi gün grup ikinci kez The Ed Sullivan Show’a katılır ve 22 Şubat 1964’te İngiltere’ye dönerler.

4-30 Haziran 1964 arası Danimarka,İsveç, Hong Kong, Avustralya ve Yeni Zelanda’da sahne alırlar. Ağustos’ta Amerika’ya geri dönerler ve 23 kentte 30 konser verirler. İngiltere’ye dönmeden evvel ünlü şarkıcı Bob Dylan ile de tanışırlar. Bu müzikleri ve şarkı sözleri üzerinde büyük etki gösterecektir. Bu görüşmeden 6 ay sonra Dylan gruba 5 parçalarında yardımcı olacak folk müzik ile rock müzik arasında grup köprü oluşturan çalışmalara başlayacak ve onların gelişen tarzıyla dinleyici kitleleri de büyümeye başlayacaktır.

Grubun üçüncü ve dördüncü albümleri, A Hard Day's Night & Beatles for Sale, 1964’te yayımlanır.

United Artists Records, Capitol Records yerine Amerika’da albümleri basar, oluşan başarı grubun film kanadını da harekete geçirir ve ilk film, A Hard Day's Night’ın galası Londra’da Temmuz ve New York’ta Ağustos 1964’te yapılır ve büyük başarı sağlar

1965:Haziran 1965’te, kraliçe 2.Elizabeth 4 Beatles üyesini Sir ünvanıyla onurlandırır ve ünvanlar başbakan Harold Wilson tarafından verilir.

15 Ağustos 1965’te grup üçüncü Amerika turuna başlar ve tarihteki ilk mega stat konserini verir, New York Shea Stadyumunda.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 78 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 79: Stereo Mecmuasi Sayi

Konseri 56.000 kişi izler. Diğer Amerikan kentlerindeki 9 başarılı konser sonrası turun sonuna doğru Elvis Presley ile tanıştırılırlar ki sanatçının grubun ilk günlerinden beri müziklerinde etkisi büyüktür. Presley’in isteğiyle oturma odasında gitarlar kurulur ve 1 saat beraber müzik yapıp sonrasında müzik piyasası hakkında konuşurlar.

Grup ufak Vox marka amplifikatörler sahnede kullanmaktaydı çığlık atan hayranlarının sesi ile baş etmek için ve 1965 sonlarında grup ne kendilerinin ne de hayranlarının konserlerdeki gürültü sebebiyle performanslarının detaylarını duyamadığını kabullenmiştir.

Ağustos 1965’te beşinci albümleri Help! Yayımlanır ve ardından da aynı isimle ikinci sinema filmleri gelir.

Aralık başlarında ise altıncı albümleri Rubber Soul yayımlanır albümde grubun müziğinde oluşmakta olan gelişme ve komplikelik gözükmektedir ve albüm bugün dahi Allmusic tarafından klasik folk&rock albümlerden biri olarak kabul edilmektedir. 2003’te Rolling Stone dergisi tüm zamanların en önemli 500 albümü listesinde bu albümü beşinci sıraya koymuştur.

1966:Temmuz 1966’da grup Filipinlere tura gider. Orada Imelda Marcos grubu başkanlık sarayında kahvaltıya almak ister. Davet gelince Epstein tarafından grup adına kibar şekilde reddedilir, çünkü bu tarz resmi davetlerde bulunmamaktadırlar. Sonucunda çıkan olaylar sonucu grup ülkeden güçlükle kaçmak zorunda kalır

Döndüklerinde muhafazakar ve dindar kesimden gelen antipatik fikirlerle karşılaşırlar sebebi ise Lennon’un yıl içinde yaptığı bir açıklamada “ artık Hıristiyanlık ölüyor ve

Beatles şimdi İsa’ dan daha popüler “ demesidir.

Haziran 1966’da, Capitol Records Yesterday and Today adı ile İngiliz versiyonu Help!, Rubber Soul ve Revolerv dan alınan tekli ve parçalardan oluşan toplama albümü yayımlar.

1966 Ağustos’un da yayımlanan Revolver albümü grup elemanlarının kişiliklerinin müziklerine yansıdığı bir albümdür ve pek çok açıdan geçmiş ile bir kırılma noktasıdır. Kapağı grubun Hamburg günlerinden tanıdığı Klaus Voorman tarafından tasarlanmıştır. Revolver klasik yalılardan psychedelic rock ‘a dek geniş bir müzikal repertuar içermektedir.

Albümün yayımlandığı ay grup son ticari konserini Candlestick Park San Fransisco’da verir ve grubun 4 yıllık tur ve konser periyodu son bulur. Kasım’da kariyerlerinin daha çok stüdyo yılları olarak tanımlandığı ve Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band kaydıyla başlayan kısmı başlar.

1967:Sgt. Pepper Şubat’ta çıkan teklileri "Strawberry Fields Forever" takiben, Haziran 1967’de yayımlanır. Yaklaşık 700 saatlik stüdyo çalışması sonucunda çok komplike bir albüm ortaya çıkar. Beach Boys’ un lideri Brian Wilson "Strawberry Fields Forever"ı duyduktan sonra artık The Beatles ile rekabet etmeyeceklerini açıklar. Bu albüm Rolling Stone dergisinin tüm zamanların en büyük 500 albümü listesinde 1 numaradadır.

Albümün yayımlandığı ay grup "All You Need Is Love" adlı parçalarını ilk global TV yayını olan Our World‘te seslendirir ve Ağustos 1967’de, The Beatles Maharishi Mahesh Yogi ile ilk kez karşılaşır

Grup Bangor’ da Maharishi ile meditasyondayken Epstein’ın asistanı Peter Brown grubu arayarak Epstein’ın ölümünü haber verir. Lenon daha sonraları Epstein’ın ölümünün grubun sonunu başlangıcı olduğunu söyleyecektir.

1967-68 kışında, grup İngiliz basınında ilk kez negatif tepkiler alır TV filmleri Magical Mystery Tour TV hakkında

1968:Grup Epstein sonrası guru'ları olarak Maharishi Mahesh Yogi döner ve Hindistan’da 3 ay geçirirler. Her ne kadar Ringo Starr 10 gün sonra İngiltere’ye dönse de geri kalanlar orada kalır ki bu en yaratıcı periyodlarından

Stereo Mecmuası 18. Sayı 79 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 80: Stereo Mecmuasi Sayi

biri olacaktır. Şubat, Mart ve Nisan 1968’de düzinelerce parça bestelerler ki bunların otuzu yeni albümleri The Beatles ( çoğunlukla The White Album diye bilinir) kullanılacaktır.

Hindistan’dan dönüşte, grup Apple Corps firmasını kurar ki bunu Epstein’da planlamıştı. Magical Mystery Tour, Amerika’da albüm olarak çıkar ve grubun popülerliğini tekrar kanıtlar.

The Beatles’ın Apple Records’tan çıkan ilk albümü The Beatles‘tır ve hem İngiltere hem de Amerika’da 1 numaraya oturur. Fakat albümün kayıtları sırasında grup içinde ayrışmalar tartışmalar had safhada olmuş iki haftalığına Ringo Star gruptan ayrılmış o sırada McCartney davulları kayıtlarda çalmıştır

1968’de çizgi film olan Yellow Submarine yayımlanır. Grubun karakterleri çizgi kahramanlar olarak yer alır.

1969-1970:Ocak 1969’da, grup belgesel bir film projesine başlar Let It Be ve ilgili albüm Get Back olarak adlandırılır. Kayıtlar sırasında, grup son canlı performansını Apple binasının çatısında 30 Ocak 1969’da verir. Bunun çoğu Let It Be filminde yer alır.

Proje Amerikalı prodüktör Phil Spector tarafından orkestrizasyonu yapılıp miks edilir. Spector Lennon’un solo teklisi Instant Karma’yı da prodükte etmiştir. Grup içinde mali danışman için kuvvetli bir çatışma olur bu Epstien olmaksızın işlerin yürümediğinin kanıtıdır. Lennon Allen Klein’ı ister ama McCartney John Eastman’da ısrarlıdır. Karara varılamaz.

Grup son albümleri Abbey Road’u 1969 yazında kaydeder. Albüm "I Want You (She's So Heavy)" adlı parçanın 20 Ağustos’taki kaydında dört grup elemanı son kez aynı stüdyoya girerler. Lennon gruptan ayrıldığını 20 Eylül’de açıklar ama resmi açıklamanın yasal sorunlar çözülünce yapılacağı hakkında anlaşırlar. Grubun son yeni parçası Harrison’un "I Me Mine" adlı çalışmasıdır ve 3 Ocak 1970’te Lennon olmaksızın kaydedilmiş ve Let It Be albümüne alınmıştır.

Let It Be albümünü tamamlamak için, Klein Get Back bantlarını Spector’a Mart 1970’de verir. McCartney Spector’un "The Long and Winding Road"’a 50 müzisyen eklemesinden hoşnut kalmaz ve onun versiyonunun yayımlanmasını engellemeye çalışır ama başarılı olamaz ve bunu gruptan üç ayrılma sebebinden biri olarak ifade edip 10 Nisan 1970’te ayrıldığını açıklar, bir hafta önce ise ilk solo albümü McCartney’i yayımlamıştır. 8 Mayıs 1970’te Spector’un Let It Be albümü yayımlanır ve bunu 20 Mayıs’ta aynı adlı belgesel film izler.

McCartney grubun ayrılması ile alakalı 31 Aralık 1970’te mahkemeye başvurur ve yasal süreç grup dağıldıktan sonra uzun süre devam eder ve sonunda ortaklık 1975’te biter.

Bülent Şaman

Tüm Beatles albümlerinin incelemelerini ve ayrıntılarını okumak için buraya tıklayınız.

Stereo Mecmuası 18. Sayı 80 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 81: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 81 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 82: Stereo Mecmuasi Sayi

MakaleEvden İşe, İşten Eve V12 “Şımartıcı!”Uzun zamandır kendimi dinlememiştim! Aklımı kurcalayan beni sürekli çelişkiye düşüren bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Yazımın tuhaf başlığının nedenini de satırlar ilerledikçe fark edeceksiniz. Acaba evlerimizde kullandığımız sistemlerde ne kadar güce ihtiyacımız var? İlk anda düşündüğümüzde ne saçma bir soru diyeceksiniz içinizden, tabiî ki sistemimizdeki bileşenlerle, bulunduğumuz mekanın büyüklüğü ile vesaire, bunun gibi bir çok şeyle alakalı ihtiyacımız olan güç. Genel olarak bir çoğumuz malikanelerde ya da anormal büyük evlerde yaşamıyoruz. Ama bir çok sistem görüyorum ki çok anlamsız büyük ve anormal güçlerde cihazlar kullanılmış. Sistem kurmadan önce mutlaka bir mekan etüdü yapmak bence işe başlamadan önceki yapmamız gereken en önemli şeylerden birisi. Tabii sistem için yaşadığı evi değiştirecek kadar cesur olanlarımıza lafım yok.

Bazı parlak ticari kafaların iyi sistem her yerde çalar mantığından bu işte yeni olanları korumak gerektiğine inananlardanım. Konuyu fazla dağıtmadan devam etmek istiyorum neden daha güçlü yükselteçlere ihtiyaç duyduk. Bunun cevabı çok açık 1970 ve 1980‘lerde üretilen hoparlörlerin güce aç tasarımlar olması idi.

Hatta lambalı yükselteçler bu yüzden bir süre terk edildi. O dönem için mantıklı ve firmalar için ticari bir hareket idi kuşkusuz. Zamanla 10W'lar 100W'a, 100W'lar 1000W'a yükseldi adeta markalar bir yarış içerisine girdi.

Günümüzde de olduğu gibi devasa cihazlar ortaya çıktı. Fakat ilerleyen teknoloji ile hoparlör üretiminde kullanılan malzemelerin işleme maliyetinin düşmesi sağlandı. Daha yüksek hassasiyetli ürünler ortaya çıktı, daha kaliteli malzemeler kullanılarak yapılan hoparlörlerdeki karmaşık empedans yapısı en aza indirgendi. Kısaca anlatmak gerekirse düşük güçlerde artık kaliteli ses elde edebilmek mümkün hale geldi. İki elimizdeki parmakların sayısı kadar “watt” ile müzikal performanslar dinlenebilir seviyeye geldiler. İstisnai sistemler tabiî ki her zaman olacaktır. Çok düşük hassasiyetteki kolonlar gibi.

Fakat artık şunu söylemekten çekinmemek lazım evlerimizde 1000'lerce watt'lık cihazlara ihtiyacımız yok. Bu sanırım işten eve evden işe giderken 12 silindir bir araba kullanmaktan farksız olacaktır...

Umut Ayar

Stereo Mecmuası 18. Sayı 82 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 83: Stereo Mecmuasi Sayi

Woman Acceptance FactorKadın Gözüyle HifiHerkese tekrar merhaba,

Uzun bir ara verdim sanırım. Umarım her şeye rağmen güzel bir yaz geçirmişsinizdir. Bu yaz benin biraz tatilimin birikmiş olması nedeniyle deniz, kum , güneş için biraz daha fazla vaktimiz oldu. Marmaris, Turunç, Mordoğan, Çeşme, Didim, Selimiye derken bir yazı daha bitirdik. Bol bol deniz ve güneş; benim her zaman daha fazla tercih ettiğim tatildir. Balkonda ya da bahçede geçirilen ılık yaz akşamları, bir kadeh rakı, biraz beyaz peynir, köz biber, patlıcan derken en sonda buz gibi bir kavun ve tabii ki fonda Zeki Müren . Daha soğuklar gelmeden yazı özledim bile. İzmir’de yaşamamıza rağmen en sevdiğim mevsim. Tüm bunlar sevdiklerimizle güzel tabii ki..

Her şeyi sevdiklerinizle paylaşırsanız daha güzel oluyor sanırım. Müzikte bunlardan biri. Sizin sır gibi sakladığınız hi-fi dünyanıza da biraz kadın eli değmesinde bahsediyorum. Hemen sinirlenmeyin hoparlörünüzün üzerine dantel serilmesi değil olay. Kimi fotoğraflarda görmedim değil. Bu dünyaya sevdiğiniz kadınları almanızdan bahsediyorum. Müzik dinlemek beraber vakit geçirmek için güzel bir yol. Beraber vakit geçirmek biz kadınların en büyük dırdırıdır. (sizin için dırdır, bizim için duygularını paylaşmaktır.)

Bir çoğunuz bu dünyanın içine öyle bir dalmışsınız ki sizinle yaşayan insanlar için bunun ne kadar zor olduğunu anlamıyorsunuz. Dışarıdan nasıl göründüğünüzün genelde farkında değilsiniz. Sevdiğiniz kadının gözüyle özellikle de bunu hiç paylaşmıyorsanız yine bizimki bir dünya şey almış, kim bilir kaç para verdi, diye düşünüp size pek de sevimli yaklaşamıyor. Eşlerinizin ya da sevgililerinizin o kablolara, hoparlörlere kaç para verdiğinizi duysa eminim dudağı uçaklardı ? Eşiniz o kadar parayı ayakkabı ya da elbiseye verse dünyanız kararır bir de üstüne üstlük karşınızdakine de dünyayı dar edersiniz. Bana aynı şey değil demeyin, çünkü bir kısmınız aldığınız cihazın daha kabloları bile yanmadan tekrar değiştirme hevesine kapılıp aldığınız cihazı yok pahasına satıp yeni bir şeyler

deniyorsunuz. Ve tabii ki eşinize söylemeden. Bizimde size söylemeden ya da beyaz yalanlar söyleyerek yaptığımız alışverişler yok değil. Ama sizinkiler genelde limitleri biraz aşıyor.

Özellikle mi yapıyorsunuz o kadar teknik konuşup bu işi anlaşılmaz hale getirmeyi; hangi kablo ne kadar yanmalıymış, kablo yakmak için cihazlar, şu hoparlör bu ampli ile sürülmeliymiş, pikabın iğnesinin komplians değeri mutlaka şu olmalıymış falanda filan.

Odyofilleri de sanırım ikiye ayırmak lazım. Bir sadece cihazlara tutkun olup evirip çevirip aynı şeyleri dinleyip genelde sadece cihazlardan bahsedip duranlar. Bir de işi gücü müzik dinlemek olanlar. Ben bu ikinci grup odyofilleri kendime yakın buluyorum tercih ediyorum. Onlardan yepyeni şeyler öğrenebiliyorsunuz. Eminim ara modellerde vardır ama onlara değinmeyeceğim.

Ben sadece beraber müzik dinlemekten bahsetmiyorum. Müzik marketlere gidip beraber alışveriş yapmaktan, sevdiğiniz bir şeyi beraber ınternet'ten sipariş edip kargocunun yolunu beklemekten, o kutuyu açtığınızda jelatinini yırtıp, CD’nin kokusunu duymaktan (ki ben kitap kokusunu daha çok sevmem rağmen), CD’nin kapağını açıp incelemekten. Evinizde pikabınız varsa plak alışverişi bambaşka bir keyif zaten.

Kıymetli sistemlerinizi eşiniz kumanda etsin! Yok artık daha neler demeyin, bırakın eşiniz CD’yi ya da plağı değiştirsin. Korkmayın iğneniz kırılmaz. Kırılsa bile sevdiğiniz insan kadar değerli değil, değil mi? Gözlerinizi fal taşı gibi açtığınızı buradan bile görebiliyorum. Ama denemekten ne çıkar diyorum. Sizde bana o iğne ne kadar biliyor musun diyorsunuz. Ben en azından tahmin edebiliyorum da eşiniz biliyor mu? Ya da sizin eşinize biçtiğiniz değer bu kadar mı?

Bırakın o değerli sisteminizde bir gecede sevdiğiniz kadının en sevdiği şarkılar çalsın...

Secil

Stereo Mecmuası 18. Sayı 83 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 84: Stereo Mecmuasi Sayi

MakaleGeçtiğimiz günlerde Sevgili Reha Arcan ile bir telefon sohbetimizde ilginç bir ortak tespitimiz oldu; hifi standartlarında müzik dinlemek hiç bir dönemde bu kadar ucuz olmamıştı. Bu oldukça iddialı bir söylem aslında. Ancak üzerinde düşünülmeye değer.

Dijital kaynak pazarı son bir kaç senedir büyük bir hareketlilik içinde. Bu hareketliliğin en önemli sebebi çeşitliliğin artmış olması. Bilgisayar sistemlerini müzik dinleme kaynağı olarak kullanma fikri hiç şüphesiz 90'ların sonundan beri üzerinde kafa yorulan bir olay. 2000'li yıllarda ise gerek yeni formatların ortaya çıkması gerekse de teknoloji konusunda yaşanan gelişmeler bilgisayarlarımızı müzik sistemlerimizin bir parçası haline getirdi. Bu sene tıpkı geçen sene olduğu gibi yılın ilk iki çeyreğinde CD satışları düşmeye devam ederken yasal internet müzik satışları çok ciddi şekilde arttı. Son yıllarda kablosuz iletişim konusunda yaşanan gelişmeleri de göz önüne alan firmalar fiyat yönünden avantajlı, çok ciddi performans sunan ve müzik seti anlayışımızı tamamen değiştiren cihazlar üretmeye başladılar. Bu cihazların hepsinin ortak özelliği veri kaynağı olarak bilgisayarlarımızı kullanmaları. Ülkemizde iki farklı yaklaşım dikkat çekici. Birincisi tamamen transport olarak şekillendirilmiş veya üzerinde ciddi optimizasyonlar yapılmış bilgisayarların kullanımı.

Transport PC projesi bunlardan bence en ilginci. Hem yazılımsal hemde donanımsal olarak sıfırdan şekillendirilen Transport PC projesi çok sayıda meraklı tarafından uygulanmakta. Bu proje ile ilgili en kapsamlı bilgiler Stereo Mecmuası Forumlarında Sn Ionian adlı kullanıcımız tarafından meraklılara

sunuldu. Önümüzdeki sayılarımızda bu proje ile ilgili bir rehberi bir Stereo Mecmuası Dijital Özel sayısı yayınlayarak sizlere sunmayı planlıyoruz. O zamana kadar tartışmaları ve ayrıntılı rehber niteliğindeki yazışmaları buradan takip edebilirsiniz.

Bilgisayar konusuna ikinci popüler yaklaşım ise müzik çalma yazılımının optimize edildiği bir bilgisayarı veri kaynağı olarak kullanarak bir DAC üzerinden müzik sistemine aktarmak. Bu konuda çok sayıda bilişim sektörü firması da ürünlerini piyasaya sunmuş durumda. Ancak bu pazarda bir ürün var ki, şimdiden klasik olmuş durumda; Timpani tarafından ithal edilen Chordette Gem. Stereo Mecmuasında da çok ayrıntılı incelediğimiz bu ilginç cihazın ülkemizde yeni dijital akıma şüpheli bakan bazı odyofillerin sistemlerinin bile bir parçası olmuş durumda. Açık konuşmak gerekirse ülkemiz pazarında bulunan bilişim sektörü tarafından ithal ürünler de dahil olmak üzere fiyatına bakarak böylesine performans gösteren bir cihaz mevcut değil. Tabii gelecekte neler olur bunu öngörmek mümkün değil.

Bir şekilde DAC veya bilgisayar tabanlı müzik kaynak sistemini seçen kullanıcılar, sistemlerine bir de aktif monitör ekledikleri anda müzik sistemleri tamamlanıyor. Ülkemizde Audioengine gibi fiyat performans oranı son derece yüksek aktif monitörler bulunabiliyor. Mavi Hifi tarafından ithal edilen ürünü Stereo Mecmuası okuyucuları için ilerleyen dönemlerde mercek altına almak istiyoruz. Aktif monitör alanında bir diğer ilginç ürün Stereo Mecmuasında da incelediğimiz

Stereo Mecmuası 18. Sayı 84 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 85: Stereo Mecmuasi Sayi

Quad L11 Studio Active. Bu tarz ürünleri tercih ettiğinizde amplifikatör gereksinimiz kalmıyor ve böylelikle daha ekonomik bir sistem kurma şansınız artıyor. Şunu da ekleyelim bahsettiğim her iki aktif monitörün performansları dikkat çekici.

Amplifikatörlere baktığımızda son yıllarda dünyada giriş seviyesi amplifikatör pazarında D ve Tripath yonga setlerini kullanan T sınıfı tasarıma sahip ürünler meraklılara ucuz ama şaşırtıcı deneyimler sunmaya adaylar. Ülkemizde bu ürünlerin ithalatı gümrük yasalarımız nedeni ile oldukça zor ve bildiğim kadarı ile Actuel Power tarafından ithal edilen ProJect ampliler haricinde şu an için resmi olarak ithal edilen bir ürün yok. Bir dönem Trends Audio ürünleri de BL Müzik tarafından ülkemize getirilmişti ancak şu an ki durum nedir bilemiyorum.

Türkiye pazarında 1.000 Euro seviyesinde (biraz altı biraz üzeri) çok sayıda amplifikatör markası bulunabiliyor. İthalatçıların kendi strateji, beğenileri ve müşterilerden talep görmesi gibi çok sayıda faktörün bir sonucu olarak ülkemizde bazı markaların ön plana

çıktığını görüyoruz. Firmaların pazarlanması için iyi odaklandığı ve gerçekten belli bir standardın üzerindeki ürünler ülkemizdeki odyofiller tarafından da kabul görüyor. Bu noktada bir tespitimin altını çizmek isterim. Özellikle çeşitli dergilerin ve onların Türkiye versiyonlarında alış-veriş rehberi adı altında yayınlanan listelerle ülkemizdeki gerçek durum arasında oldukça büyük bir fark var. Ülkemizdeki firmaları düşünerek pazarda odaklandıkları markaları gözünüzün önünden geçirdiğinizde bu durumu çok rahatlıkla fark edebilirsiniz. Önümüzdeki aylarda giriş seviyesindeki ampliler konusunda daha fazla inceleme yayınlamayı düşünüyoruz.

Benzer bir durum CD çalarlar içinde geçerli. Geçmişte hayal edemeyeceğimiz özelliklerle donatılmış ürünler 1.000 Euro'nun altında veya birazcık üzerindeki fiyat etiketleri ile ülkemizde de raflarda yerlerini almış durumda. Bu pazarda ülkemizdeki bir çok dağıtımcı firmanın desteklediği ve iyi odaklandığı ayrıca kullanıcılar tarafından sevilen ürünler var. Geniş tüketici pazarlarına hitap eden firmalar yerine hifi üreticisinin bu sınıf ürünleri genel anlamda meraklılardan daha iyi talep görüyor. Benzer bir durum hoparlör pazarında da mevcut. Son dönemlerde giriş seviyesi pazarımıza nispeten yeni giren ürünler sayesinde rekabet daha da artmış durumda. Bu sayımızda bir modelini mercek altına aldığımız Paradigm, gelecek sayımızda inceleyeceğimiz Mission öne çıkan iki marka. Ayrıca ülkemizde zaten yerleşmiş markalarda da yine 750-1.500 Euro üst düzey fiyat performans oranlarına sahip hoparlörler bulmak mümkün.

Gördüğünüz gibi parça başına 1.000 Euro civarlarında harcama yaparak bir on sene önce hayal edemediğimiz sistemlere sahip olmak artık mümkün. Durum böyle olunca

Stereo Mecmuası 18. Sayı 85 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 86: Stereo Mecmuasi Sayi

hifi standartlarında müzik dinlemek hiç bir dönemde bu kadar ucuz olmamıştı tespitimiz bir şekilde güncellik kazanıyor.

Pikap meraklıları içinde benzer bir durum söz konusu. Giriş seviyesindeki bir Thorens 190/2 (gelecek sayımızda inceleme yazımızı sizlere sunacağız) bir meraklının ihtiyaç duyabileceği tüm önemli fonksiyonları sunabiliyor. 1.000 – 1.500 Euro aralığındaki pikapların performans çıtaları da oldukça yükselmiş durumda.

Evet hifi sistem sahibi olmak geçmişe göre ucuzladı ancak şunu unutmamak gerekir ki, imkanları daha geniş meraklılar için çok iyi cihazlarda bulunuyor. Hifi, paranın seçimlerde dominant faktörlerden birisi olduğu bir hobi. İmkanlar arttıkça daha “iyi” sistemlere sahip olabilmek mümkün.

Örneğin dijital stream çalarlar alanında daha üst düzey ürünler arayan hardcore odyofiller için farklı seçeneklere bir göz atalım. Chordette Gem haricinde ilk akla gelen ürün

Stereo Mecmuasında çok ayrıntılı şekilde incelediğimiz Linn Akurate olabilir. Yine imkanı olan meraklılar için Chord QBD-76 ve Linn Klimax ülkemizde bulunabilen ve yüksek performansa sahip hi-end sınıfındaki ürünler. Muhtemelen bu pazara siz şu satırları okurken Bluenote DSS'lerde dahil olacak. Gelecek sayımızda DSS'in ilk incelemesini yapacağımızı umuyoruz. Ayrıca birazcık farklı bir konsepti olsa da Naim firmasının Uniti isimli ürünü de bu grupta meraklılar için ilginç bir seçenek olabilir. Naim Uniti şahsen benim çok merak ettiğim ve okuduklarımızdan anladığımız kadarı ile oldukça başarılı bir ürün. Görüyorsunuz dijital stream çalarlar çok fazla seçenek olmadığını düşünülen bir alan. Tüm saydığımız ürünleri gözden geçirdiğimizde ucuzundan pahalısına her fiyat etiketinde seçenekler mevcut. Amplifikatörler, analog ve dijital kaynaklar, hoparlörler ve diğer tüm bileşenlerde çok daha büyük bir renklilik ve marka model anlamında çeşitlilik söz konusu.

Böylesine bir zamanda yaşadığımız için şansıyız galiba. Yeniden basılan binlerce plak, ucuzlayan CD fiyatları, yepyeni ve heyecan verici dijital formatlar, giriş seviyesinden hi-end'e kadar yüzlerce markadan yüzlerce farklı ürün.

Eğer ekonomik imkanlarınız yeterli ise bir müzik sistemine sahip olun ve keyifle müzik dinlemeye başlayın!

Hakan

Stereo Mecmuası 18. Sayı 86 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 87: Stereo Mecmuasi Sayi

Bir Sayının Daha ArdındanBir sayımızı daha başarı ile yayınlamayı başardık. Bu sayımızda dergimizi “ortaokul dönem ödevi” formatından kurtarmak için bazı çalışmalar yaptık ancak çalışmalarımız yine başarısız oldu. Bunun artık bir kader meselesi olduğuna inanmaya başladım. Galiba bu şekilde devam etmemiz hayrımıza olacak!

Toplamda 19. sayımız olan kaydettiğimiz bu sayımızda sizlere elimizden geldiğince zengin bir içerik sunmaya çalıştık. Bu sayımızda Analog Köşesinin eksikliğini hissetmiş okuyucularımız için ufak bir cevap vereyim; Sn. Yaşar Beyin sağlık sorunlarından dolayı taşınma işlemleri biraz uzadığından kendisini bu sayıda yazı isteyerek sıkmak istemedim. Sağlığı gayet iyi olduğunu biliyorum ve tüm okuyucularına da selamları var.

Yeni sayımızda Sn. Reha Arcan ülkemizde olduğu kadar dünyada da yepyeni bir ürün olan Playback CD çaları ayrıntılı bir şekilde test etti. Sn. Mike Valentine ise Kubala Sosna kabloları mercek altına aldı. Her iki yazarımızda profesyonel fotoğrafçı oldukları için dergimiz ilk kez böylesine müthiş fotoğraflara da ev sahipliği yapıyor. Bendeniz de yepyeni bir ürün olan Blue Horizon firmasının Proburn cihazının testini gerçekleştirdim. Ayrıca dergimize son anda ülkemizde üretilen Lookab kabloların ilk testini gerçekleştirdim. Bu inceleme gelecek sayımızda da devam edecek! Sn. Vefa Çiftçioğlu'da ülkemizde büyük gelecek vadeden ama geniş kitlelerce çok fazla tanınmadığına inandığım markalardan bir tanesi olan Paradigm'in Monitör hoparlörleri hakkında kapsamlı bir inceleme kaleme aldı. Bu sayımızdaki tüm incelememizin oldukça

güncel ve dünyada da şimdilik çok fazla incelemesi yayınlanan ürünler olmadığının altını önemle çizmek isterim.

Bu sayımızda ilk kez özgün olmayan bir inceleme yazısı kullandık. 6Moons'tan Sn.Srajan Ebaen'in izniyle Jean Hiraga yazısını Türk okuyucular ile buluşturmak bizim için büyük bir mutluluk. İlerleyen sayılarda bu tarz işbirliklerimiz olacak. Yazının çevirisinde yardımı dokunan herkese teşekkürler! Ayrıca Sn. Mike Valentine'ın yaptığı incelemede desteğini eksik etmeyen Sn. Eli Hanenya'ya da teşekkür etmek isterim.

Bu sayımızda Sn. Kaan Seler, uygulamasının en ince ayrıntılarını bizlerle paylaştığı bir kulaklık amplifikatörünü okuyucularımıza sundu. Kaan Seler projeleri ve teknik anlamdaki sorularınızı da bildiğiniz gibi forumlarımızda cevaplandırıyor. Bu yüzden meraklılara projeleri korkmadan uygulamalarını öneriyorum.

Bu sayımızda dergimizde ilk kez yazılarını yayınladığımız dostlarımızda var. Sn. Umut

Stereo Mecmuası 18. Sayı 87 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 88: Stereo Mecmuasi Sayi

Ayar (aka Forte) yine her zaman ki içtenliği ile bir makale yazdı sizler için. Küçük bir not; kendisi zaman buldukça yazacağı makaleleri ile daha sık sayfalarımızda olacak.

Bu sayının en önemli makalelerinden bir tanesi Sn. Tufan K. Sümer (aka Teknika) tarafından yazılan ve elektrik topraklama konusundaki yazı. Oldukça merak edilen ve herkesin kafasında soru işaretleri olan “Topraklama” konusu Stereo Mecmuasında ilk kez bu denli ayrıntılı olarak masaya yatırıldı. Bu yazının oldukça ilgi çekeceğini biliyorum.

Şu satırları okuduğunuz sırada yeni yaşına girecek olan Sn. Seçil Hanım kendi köşesinden erkeklerin dominant olduğu hifi dünyasına bakış attı. Nice mutlu yıllara ve tabii ki ♥

Hemen her sayımızda olduğu gibi SET ve lambalı amplifikatörlerin tarihçesine göz attığımız yazı dizimizde bu kez İtalya'dayız. Sn. Devrim Bey, hifi dünyasında batı dillerinde bu denli ayrıntılı olarak ve derli toplu

yayınlanmamış bu değerli bilgileri yine sizler için hazırladı. Bu arada bu dizinin oldukça kapsamlı bir versiyonun kitap olarak basılması konusundaki çalışmalarımızın da olduğunu ekleyeyim. Aslında bu senenin sonuna yetiştirmek istiyorduk ancak olmadı. Stereo Mecmuası'nın son sayısı bu kitap olacak. Ancak ne zaman çıkacağını sormayın çünkü bende bilmiyorum. Bir gün mutlaka yayınlarız!

Müzik konusunda ise Sn. Bülent Şaman kendi bölümünde tanıttığı Beatles albümlerinin son noktası olarak bu sayıya özel bir Beatles biyografisi hazırladı. Bu arada kulağıma şimdiden bir soru geliyor; siz başka dergileri müzik incelemesi yayınlamıyorlar diye eleştiriyorsunuz, bu sayı kendiniz yayınlamamışsınız? Evet çok haklısınız ancak çok kısa bir süre sonra Müzik Özel 4 yayında olacak. Sizlere tavsiyem bu ay acil olmayan albümleri almadan önce biraz sabredin. Bu sayıda albüm incelemeleri bölümümüze yer vermememiz konusunda kendimizi “kesinlikle” affettireceğiz! Hem de fazlasıyla!

Bu sayımızın ve web sitemizin hazırlanmasında her zaman olduğu gibi 2G&T (Gökhan, Gür ve Tolga) grubu emek sarf etti. Sn. Adnan Salihoğlu, Fil Elektronik, Fonetik Elektronik, Hobi Müzik, Sn Koray Kural, Mavi Hifi, Sigma Ses, Timpani Elektronik ve Quad Türkiye; reklamları ile 19. sayımızın sizlere ücretsiz ulaşmasını sağladılar. Teşekkürler!

Son olarak Stereo Mecmuasının yeni devinimi olan Türkiye'den Hifi Sistemler bölümümüze de göz atmayı unutmayın. Bu bölümü zenginleştirmek için okuyucularımızın desteğine ihtiyacımız var. Konu ile ilgili tüm ayrıntıları burada bulabilirsiniz

Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere.

Hakan

Stereo Mecmuası 18. Sayı 88 / 90 www.stereomecmuasi.com

Page 89: Stereo Mecmuasi Sayi

Stereo Mecmuası 18. Sayı 89 / 90 www.stereomecmuasi.com