sanayİnİn akici gÜcÜ: hİdrolİk ve pnÖmatİk...4000 n mertebesinde kuvvetlere kadar pnömatik...

11
78 ENDÜSTRİ OTOMASYON SANAYİNİN AKICI GÜCÜ: HİDROLİK ve PNÖMATİK Konuya en baştan başlamakta yarar var: Bu nedenle önce, İstanbul Ticaret Odası’nın “Hidrolik ve Pnömatik Ekipman Sektör Raporu”na baktık. Rapora göre; “Günümüzde enerji iletiminde kullanılan üç ana kontrol yöntemi vardır; mekanik, elektrik ve akışkan gücü sistemleri. Bu sistem- lerin tümünde enerji, enerji üretim kaynağından kullanım kaynağına iletil- ir. Genellikle daha verimli olması için bu üç yöntem birleştirilerek kullanılır. Kuvvet ve hızın anında ve sisteme zarar vermeden kontrol edilebildiği başlıca yöntemler, akışkan gücün- den yararlanan hidrolik ve pnöma- tik güç iletim yöntemleridir. Akışkan gücü, basınçlı akışkanların, ister sıvı ister gaz halinde olsun, enerjilerin- den faydalanılarak elde edilen güçtür. Akışkan gücünün endüstride yaygın kullanımına bakıldığında basınçlı yağ enerjisinden faydalanılan sistem- ler hidrolik, basınçlı havanın ener- jisinden faydalanılan sistemler ise pnömatik olarak ifade edilmektedir. Günümüzde birer mühendislik dalı haline gelen hidrolik ve pnömatik, akışkanların basınçlandırılması ve bu basınçlandırılmış akışkanların iletimi ve denetimi aracılığıyla modern yaşamda gerek duyulan mekanizmaların çalıştırılmasını sağlayan mühendislik dallarıdır. Hidrolik ve pnömatik sistem- ler sağladıkları avantajlar nedeniyle dünyada birçok sektörde yaygın olarak tercih edilmektedir. - Akışkan gücünden ister doğrusal ister döner olmak üzere yüzlerce tona varan kuvvetler elde etmek müm- kündür. - Kullanımları ve kontrolleri çok kolaydır. Elektrikli sistemlere nazaran hız ve konum kontrolü için üstün teknoloji bilgisine ihtiyaç yoktur. Karmaşık değildirler. - Pnömatik sistemler tehlikesiz ve hafi f- tir. Buna rağmen günümüz teknolo- jisinde çok hassas ve kuvvet gerek- tiren işlemlerde kullanılmaktadırlar. - Hidrolik uygulamalarda ağır sanayide ve inşaat sektöründe gereken çok yük- sek kuvvetlere ulaşmak mümkündür. - Hidrolik ve pnömatik sistemler, patlama tehlikesi olan gazlı ortamlar- da, kimyasal tesislerde çok güvenlidir. - Pnömatik sistemler temiz oda şartları gerektiren gıda ve ilaç sektöründe rakipsizdir. - Diğer sistemlere nazaran çoğu zaman daha ekonomiktirler.” Çerçeveyi daralttığımızda ise Pnömatik, gaz basıncı ile çalışan sistemlerin hareket ve kontrolünü gerçekleştiren uygulama alanıdır. Pratik olarak vakum ve pozitif hava basıncı ile çalışan sistemler ve kullanılan devre elemanları pnömatiğin kapsamı içinde değerlendirilmektedir. Basınçlı hava, insanların kullandıkları ilk enerji türler- inden bir tanesidir. Bilinen en eski uygu- lama MÖ. 2500 yıllarında kullanılan hava körüğüdür. Basınçlı hava yakın dönemlerde madencilik ve metalurji sektöründe kullanılmıştır. Pnömatiğin sistematik olarak güç uygulamalarında kullanılmaya başlanması 19. yüzyılın ortalarına dayanmaktadır. O dönem- lerde özellikle basınçlı hava ile çalışan el aletleri, matkaplar, lokomotifl er ve benzeri güç sistemleri pnömatiğin gelişimine ve hızla yaygınlaşmasına öncülük etmiştir. Ancak günümüzde de çeşitli uygulamalarda yer alan mod- ern kontrol elemanları ilk kez 20.yy ortalarında kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle çok fazla kuvvet gerektir- meyen taşıma, döndürme, indirme, kaldırma gibi işlemlerin yerine get- irilmesi için oldukça basit ve süratli çalışan pnömatik sistemler oluşturmak mümkündür. Önceleri çok basit ve az sayıda elemanlardan oluşan pnömatik kontrol devreleri günümüzde onlarca hareket elemanının birleşimine ola- nak vermekte ve diğer modern kon- trol sistemleri ile entegre çalışarak neredeyse tüm endüstriyel uygula- malarda kullanılmaktadır. Pnömatik sistemlerin endüstriyel uygulamalarda sıklıkla kullanılması, enerji kaynağı olarak kullanılan basınçlı havanın olumlu özelliklere sahip olmasıyla doğru orantılıdır. Basınçlı havanın olumlu özellikleri şöyle sıralanabilir. - Hava etrafımızı saran atmosferde sınırsız bir kaynak olarak bulunur. - Hava kullanıldıktan sonra tekrar geri kazanılmasına gerek kalmadan atmos- fere atılabilir ve ihtiyaç duyulduğu zaman yeniden kullanılabilir. - Basınçlı hava sıkıştırılmış olarak depolanabilir ve ihtiyaç duyulduğu zaman kullanılabilir. - Hava belirli bir sıcaklık aralığında güvenle kullanılabilir. - Yanıcı ve patlayıcı özelliği yoktur. - Basınçlı hava zehirli değildir ve çevreyi kirletmez. - Yüksek hızlarda çalışmak müm- kündür. - Pnömatik sistemlerin basınç ve hızının kademesiz olarak ayarlanması mümkündür. Dosya: Hidrolik Pnömatik

Upload: others

Post on 29-Dec-2019

20 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 78 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    SANAYİNİN AKICI GÜCÜ: HİDROLİK ve PNÖMATİK

    ■ Konuya en baştan başlamakta yarar var: Bu nedenle önce, İstanbul Ticaret Odası’nın “Hidrolik ve Pnömatik Ekipman Sektör Raporu”na baktık.

    Rapora göre; “Günümüzde enerji iletiminde kullanılan üç ana kontrol yöntemi vardır; mekanik, elektrik ve akışkan gücü sistemleri. Bu sistem-lerin tümünde enerji, enerji üretim kaynağından kullanım kaynağına iletil-ir. Genellikle daha verimli olması için bu üç yöntem birleştirilerek kullanılır. Kuvvet ve hızın anında ve sisteme zarar vermeden kontrol edilebildiği başlıca yöntemler, akışkan gücün-den yararlanan hidrolik ve pnöma-tik güç iletim yöntemleridir. Akışkan gücü, basınçlı akışkanların, ister sıvı ister gaz halinde olsun, enerjilerin-den faydalanılarak elde edilen güçtür. Akışkan gücünün endüstride yaygın kullanımına bakıldığında basınçlı yağ enerjisinden faydalanılan sistem-ler hidrolik, basınçlı havanın ener-jisinden faydalanılan sistemler ise pnömatik olarak ifade edilmektedir. Günümüzde birer mühendislik dalı haline gelen hidrolik ve pnömatik, akışkanların basınçlandırılması ve bu basınçlandırılmış akışkanların iletimi ve denetimi aracılığıyla modern yaşamda gerek duyulan mekanizmaların çalıştırılmasını sağlayan mühendislik dallarıdır. Hidrolik ve pnömatik sistem-ler sağladıkları avantajlar nedeniyle dünyada birçok sektörde yaygın olarak tercih edilmektedir.- Akışkan gücünden ister doğrusal ister döner olmak üzere yüzlerce tona varan kuvvetler elde etmek müm-kündür.

    - Kullanımları ve kontrolleri çok kolaydır. Elektrikli sistemlere nazaran hız ve konum kontrolü için üstün teknoloji bilgisine ihtiyaç yoktur. Karmaşık değildirler. - Pnömatik sistemler tehlikesiz ve hafi f -tir. Buna rağmen günümüz teknolo-jisinde çok hassas ve kuvvet gerek-tiren işlemlerde kullanılmaktadırlar. - Hidrolik uygulamalarda ağır sanayide ve inşaat sektöründe gereken çok yük-sek kuvvetlere ulaşmak mümkündür. - Hidrolik ve pnömatik sistemler, patlama tehlikesi olan gazlı ortamlar-da, kimyasal tesislerde çok güvenlidir. - Pnömatik sistemler temiz oda şartları gerektiren gıda ve ilaç sektöründe rakipsizdir. - Diğer sistemlere nazaran çoğu zaman daha ekonomiktirler.”

    Çerçeveyi daralttığımızda ise Pnömatik, gaz basıncı ile çalışan sistemlerin hareket ve kontrolünü gerçekleştiren uygulama alanıdır. Pratik olarak vakum ve pozitif hava basıncı ile çalışan sistemler ve kullanılan devre elemanları pnömatiğin kapsamı içinde değerlendirilmektedir. Basınçlı hava, insanların kullandıkları ilk enerji türler-inden bir tanesidir. Bilinen en eski uygu-lama MÖ. 2500 yıllarında kullanılan hava körüğüdür. Basınçlı hava yakın dönemlerde madencilik ve metalurji sektöründe kullanılmıştır. Pnömatiğin sistematik olarak güç uygulamalarında kullanılmaya başlanması 19. yüzyılın ortalarına dayanmaktadır. O dönem-lerde özellikle basınçlı hava ile çalışan el aletleri, matkaplar, lokomotifl er ve benzeri güç sistemleri pnömatiğin gelişimine ve hızla yaygınlaşmasına

    öncülük etmiştir. Ancak günümüzde de çeşitli uygulamalarda yer alan mod-ern kontrol elemanları ilk kez 20.yy ortalarında kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle çok fazla kuvvet gerektir-meyen taşıma, döndürme, indirme, kaldırma gibi işlemlerin yerine get-irilmesi için oldukça basit ve süratli çalışan pnömatik sistemler oluşturmak mümkündür. Önceleri çok basit ve az sayıda elemanlardan oluşan pnömatik kontrol devreleri günümüzde onlarca hareket elemanının birleşimine ola-nak vermekte ve diğer modern kon-trol sistemleri ile entegre çalışarak neredeyse tüm endüstriyel uygula-malarda kullanılmaktadır. Pnömatik sistemlerin endüstriyel uygulamalarda sıklıkla kullanılması, enerji kaynağı olarak kullanılan basınçlı havanın olumlu özelliklere sahip olmasıyla doğru orantılıdır. Basınçlı havanın olumlu özellikleri şöyle sıralanabilir.- Hava etrafımızı saran atmosferde sınırsız bir kaynak olarak bulunur. - Hava kullanıldıktan sonra tekrar geri kazanılmasına gerek kalmadan atmos-fere atılabilir ve ihtiyaç duyulduğu zaman yeniden kullanılabilir. - Basınçlı hava sıkıştırılmış olarak depolanabilir ve ihtiyaç duyulduğu zaman kullanılabilir. - Hava belirli bir sıcaklık aralığında güvenle kullanılabilir. - Yanıcı ve patlayıcı özelliği yoktur. - Basınçlı hava zehirli değildir ve çevreyi kirletmez.- Yüksek hızlarda çalışmak müm-kündür. - Pnömatik sistemlerin basınç ve hızının kademesiz olarak ayarlanması mümkündür.

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 79ENDÜSTRİ OTOMASYON

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

    - Pnömatik sistemlerde aşırı yük duru-munda elemanlar durur ancak yük kalktığında tekrar çalışır. Dolayısıyla pnömatik sistemler kendinden korumalıdır. - Düşük basınçlarda elde edilebilecek kuvvetlerde sınırlıdır. Pratikte 3000-4000 N mertebesinde kuvvetlere kadar pnömatik elemanlar kullanılmaktadır. - Basınçlı havanın basıncı genelde 10 barın üzerine çıkmadığı için kullanılan elemanların iç yapıları basittir. - Basınçlı havanın üretilmesi için ger-eken birim enerji maliyeti yüksektir. Ancak kullanılan elemanlar alternatif sistemlere göre daha ucuz olduğu için toplam sistem maliyeti dengelenme-ktedir. Pnömatik, öncelikli olarak hareketlerin nispeten hızlı, elde edilen kuvvetlerin küçük ve çalışma şartlarının temiz ve emniyetli olması gereken yerlerde ter-cih edilir. Pnömatik kontrol ve tahrik sistemlerinin sıklıkla kullanıldığı sek-törler ve uygulama alanları aşağıdaki gibi sıralanabilir: -Otomasyon sistemleri -Petrokimya endüstrisi -Ambalaj ve paketleme sistemleri -İlaç ve gıda sektörü -Düşük kuvvetler gerektiren pres

    uygulamaları -Cam endüstrisi -Madencilik ve inşaat sektörü-Demir çelik, döküm ve ağır sanayi uygulamaları -Otomotiv sektörü ve mobil uygula-malar -Tekstil sektörü -Taşıma ve yerleştirme sistemleri -Yarı iletken ve elektronik sektörü -Montaj sistemleri ve fabrika otoma-syonu -Ağaç işleme sistemleri -Kâğıt endüstrisi -Dericilik sektörü -Makine ve takım tezgâhları -Gemi pnömatiği ve gemi kontrol sistemleri Genel bir ifadeyle, endüstriyel uygulamaların neredeyse tümünde pnömatik elemanlar ve sistemler kullanılmaktadır.

    Şimdi de Hidrolik’e gelelim. Hidrolik, basınçlı sıvılar ile gücün üretimi, kontrolü ve iletimi ile ilgili teknolo-jiyi ifade etmektedir. Kelime olarak su anlamına gelen Yunanca ”hydor” sözcüğünden türeyen hidrolik, tari-hin ilk çağlarından itibaren akarsular-dan su değirmenleri aracılığıyla güç

    elde etmek gibi işlemleri ifade etme-kte idi. İlerleyen bilim ve teknoloji ile birlikte hidroliğin ifade ettiği anlam da değişmeye başlamış, daha ziyade yük-sek basınçlı ve düşük debili sistemler ile gücün kontrolü ve iletimini konu alan bir teknoloji haline gelmiştir. Tarihsel açıdan modern hidroliğin temelleri 1650 yılında Pascal’ın kendi adı ile anılan “Pascal Yasası”nı hayata geçirmesi ile başlamıştır. 1750 yılında Bernoulli’ nin “Bernoulli Denklemi”ni oluşturması ile bir boru hattında akan bir akışkanın enerji korunumunu ifade edebilmek mümkün olmuştur. “Akışkanlar Mekaniği” adı altında yürüyen bu temel bilim araştırmaları, 1850 yılında İngiliz Teknoloji Devrimi ile hayat bulmuş ve teknolojik bir atılım olarak 1870 yılında buhar basıncı ile sıkıştırılan suyun vinçlerde, perçin-leme makinelerinde, ekstrüzyon maki-nelerinde kullanımı gerçekleşmiştir. 1870’lerden sonra modern anlamda ilk hidrolik sistem uygulamasını 1906 yılında Amerikan savaş gemisi USS Virginia’da basınçlı yağ kullanarak top yükseliş ve kontrol sistemlerinin gerçekleştirilmesi ile başladığı kabul edilir.Bu adımı takiben özellikle sızdırmaz

  • 80 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    elemanlar konusunda gerçekleşen teknolojik buluşlar sonucunda hidro-lik hızla gelişmeye başlamış ve 1926 yılında ABD’de bilinen ilk hidrolik güç ünitesi üretilmiştir. 1936 yılında Harry Vickers’in pilot kumandalı emniyet val-fi ni icadı ile devam eden gelişmeler II. Dünya Savaşı ile birlikte gelen dev teknolojik adımlar içinde yerini bulmuş ve hemen hemen tüm hidrolik devre elemanları bu kısa süreç içinde uygu-lamaya sokulmuştur. 1950 yılında Jean Mercier lastik ayırıcılı biriktiriciyi, 1958’de Moog MIT’de elektrohidrolik servovalfi icat etmiştir.Hidroliğin avantajları:- Yüksek güç yoğunluğu, aynı hacimli benzer sistemlerden daha yüksek kuv-vet veya tork elde etmek mümkün olabilmektedir.- Akışkanlar mekaniğinin bir özelliği olarak, kuvvetin ya da torkun sistem gerektirdiğinde kendiliğinden oluşması dolayısıyla nispeten düşük enerji sarfi yatı mümkündür.- Sistemdeki enerji depo edilebilir.- Sıvıların çok az sıkıştırılabilir olmasından dolayı çok hızlı ve çok yavaş hareketler yüksek hassasiyetle gerçekleştirilebilir.- Farklı kuvvet ve tork değerlerine yumuşak ve kademesiz olarak geçmek

    ve istenen değerlere göre hassas ayar-lar yapmak mümkündür.- Dururken tam yükle harekete geçmek mümkündür.- Aşırı yükten korunulabilir.- Kuvvet ya da torku sabit tutmak mümkündür.- Diğer sistemlere göre daha az hareketli parçalar kullanıldığından daha güvenli, ekonomik ve basittirler.- Elemanların haricen yağlanmalarına gerek kalmaz.Tüm bu avantajları yanında hidro-lik gücün çok uzun mesafelere taşınamaması sistemlerden yağ kaçaklarının oluşması, hidrolik yağların çevresel açıdan zararlı olmaları gibi dezavantajları vardır.

    Hidrolik uygulanan alanlar, genel olarak şöyle sıralanabilir:1. Endüstriyel Hidrolik; Demir Çelik Endüstrisi, presler (sıvama, abkant, ekstrüzyon, dövme presleri) plas-tik enjeksiyon makineleri, takım tezgahları.2. İnşaat Mühendisliği ve Güç üre-tim Tesisleri; baraj uygulamaları savak ve bendler, köprü hareketleri, maden makineleri, türbinler, nükleer reaktör-ler.3.İş Makineleri; eskavatörler, vinçler,

    inşaat ve kazı makineleri, belediye araçları.4.Özel Uygulamalar; teleskop yatakları, anten tahrik hareketleri, sondajlar, uçaklardaki kanat ve iniş takımlarının tahriki, askeri uygulamalar, eğlence sektörü uygulamaları.5.Gemi Hidroliği; dümen kontrolleri, liman vinçleri, baş menfezler (kapılar), yelken iticiler, güverte makineleri ve vinçleri.

    Dünyadaki Hidrolik-Pnömatik sek-törünün durumuna bakıldığında, Avrupa Hidrolik ve Pnömatik Komitesinin (CETOP) dünya pazarı istatistik rakamlarına göre, 2002 yılı itibariyle dünyada hidrolik- pnömatik pazarında en büyük payı 10 milyar US$’la A.B.D almaktadır. A.B.D’yi takiben 9 milyar US$’la Avrupa ülkeleri 2. büyük pazar payını teşkil etmek-tedir. Avrupa’nın ardından Japonya üçüncü sırada gelmektedir.Dünya hidrolik-pnömatik pazarında önde gelen A.B.D ve Avrupa pazarlarına yakından bakıldığında, Avrupa pazarında Almanya’nın lider olduğu görülmektedir. Almanya’yı İtalya ve Fransa takip etmektedir. A.B.D hidro-lik-pnömatik pazarının %28’ini pnö-matik, %72’sini hidrolik ürün pazarı

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 81ENDÜSTRİ OTOMASYON

    oluşturmaktadır.Sektörün Türkiye verileri ise şöyle:-Sektörün ticari hacmi: Yaklaşık 200 milyon ABD$ tutarında,-Firma sayısı: Yaklaşık 300 fi rma-İthalat hacmi: Yaklaşık 120 milyon ABD$- Yerli imalat hacmi: Yaklaşık 20 mily-on ABD$- Makine ve ekipmanlarla giren ithalat: Yaklaşık 60 milyon ABD$Hidrolik ve pnömatik, birçok sektörle iç içedir. Hidrolik-pnömatik, çok geniş bir yelpazede farklı sektör ve teknolo-jilere hitap ettiği için stratejik bir öneme sahiptir. Ancak ülkemizde bu alandaki pazar hacmi küçük kalmıştır. Özellikle ileri teknoloji ile büyük ölçekte üretim yapan gelişmiş ülkelerin sanayi kuruluşları pazar olarak seçtikleri ülke-mize distribütörleri aracılığıyla veya bizzat gelerek pazarlama ve servis ağlarını kurmuşlardır. Değişik alan-larda üretim yapan küçük ölçekli yerli sanayi kuruluşları, bu kuruluşlarla rekabet edememiş, korumasız kalmışlardır. Bazı fi rmalar, yabancı evlilik yaparak yaşamlarını sürdürmüş, bazı fi rmalar kapanmış ancak birçok

    fi rma ise zorlu rekabet ortamında savaşma yolunu seçmiştir. Bu fi rma-lar sahip oldukları öz sermayeleri ile veya çok az olan devlet desteği ile teknolojilerini yenilemiş, kalite ve stan-dart kavramlarını hayata geçirerek sek-törde kalmayı başarmışlardır. Türkiye Hidrolik-Pnömatik Sektörü’ndeki fi rmalara bakıldığında en büyük 10 ithalatçı fi rmanın pazar payı %50 civarındadır. Sektörde yerli imalat yapan fi rmaların çoğu atölye tarzında üretim yapmaktadır. Teknolojik bilgi ve birikime sahip modern fabrika tarzında üretim yapıp ihracat yapan aynı zamanda iç pazara mal satan fi rma sayısı çok azdır.

    MEVCUT DURUM VE SEKTÖRÜN SORUNLARI:Sektördeki firmaların çoğu KOBİ niteliğinde ve küçük işyeri kapsamındadır. Hidrolik-pnömatik sektörünün dünyada yeni bir alan olması nedeniyle Türkiye’de de sek-törün önü açıktır. Hidrolik-pnömatik sektörü ile ilgili sağlıklı bir sektörel envanter çalışması yapılmadığı için, istatistiksel sonuçlar yardımıyla

    sağlıklı yargılara varmak pek müm-kün değildir. Ancak sektörde önde gelen yerli imalatçı ve ithalatçı fi r-malardan edinilen bilgiler yardımıyla mevcut duruma dair değerlendirmeler şu şekilde sıralanabilir- Hidrolik-pnömatik ürünlerinin iç pazarda daha çok tüketilebilmesi için girdi verdiği sektörlerin üretimlerini arttırmaları gerekmektedir. Özellikle bu ürünlerin en çok kullanıldığı Makine İmalat Sanayinin teşvik edilmesi, Hidrolik ve Pnömatik Sektörü’ndeki yerli üretimi ve ihracatı arttıracaktır.- Arz talep dengesizliği sektörün en önemli sorunlarından birisidir. Arzın talepten fazla olması fi rmaları sıkıntıya sokmaktadır. Dolayısıyla pazarın genişletilmesi gerekmektedir.- Sektörde bulunan yerli fi rmaların sermaye birikimlerinin çok az olması nedeniyle yeni yatırımlar ve Ar-Ge yapılamamaktadır.- Sektördeki ürün çeşitliliği 400 bin adet civarındadır yerli üretici fi rma-lar sermaye azlığından büyük ölçekte üretim yapan uluslararası fi rmalarla rekabet edememektedir.- Firma enfl asyonu yaşanmaktadır.

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 82 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    Çok sayıda fi rmanın olması reka-betin fi yatta yoğunlaşmasına neden olmaktadır.- Özellikle uzak doğudan kalitesiz ve ucuz olarak ithal edilen ve standart-lara uygun olmayan ürünler, sektörün gelişimini engellemektedir.- Üreticiler, kalitesiz ithal ürünlere dur denebilmesi için sektöre disiplin ve standart getirilmesini ve denetimin arttırılmasını istemektedirler.- Hidrolik ve pnömatikte üretile-meyecek bir sistemin olmadığını söyleyen üreticiler, sanayicilerin ürün-lerine karşı ilgisizliğinden şikâyetçi olmaktadırlar.- Konusunda uzmanlaşmış müh-endis ve ara teknik eleman sayısı yetersiz olduğu için kalifi ye eleman sıkıntısı yaşanmaktadır. Üniversite –sanayi işbirliği yeterli değildir. Teknik meslek liselerinde ve meslek yüksek okullarında zorunlu ders olan konunun üniversitelerde de aynı kapsama alınması istenmektedir.- Tahsilâtta problemlerle

    karşılaşılmaktadır. Tahsilât sorunu alıcı ve satıcı arasında hukuki sorun-lara yol açmaktadır.- Üretimin, ihracatın arttırılması için devlet yardımlarının planlı olarak arttırılması gerekmektedir. Devlet yardımlarının yetersiz olmasının yanında var olan desteklerde sektörde bulunan fi rmalar tarafından bilin-memekte veya çok az bilinmektedir.* Hidrolik-pnömatik sektörünün girdi verdiği önemli sektörlerden olan iş makineleri alanında devlet yatırımlarına bağlı olarak önemli daral-malar olmuş dolayısıyla sektör olum-suz etkilenmiştir.- Yerli ürünlere karşı olumsuz bir ön yargı oluşmuştur.- Enerji fi yatları yüksektir.- Hidrolik- pnömatik alanında Türkçe teknik yayınlar azdır.

    SONUÇ:Hidrolik-Pnömatik Sektörü’nün ülke-mizde gelişimi sanayileşme hamlesi ile birlikte başlamıştır. 1970’lerde

    başlayan bu süreç içinde piyasa ihtiyacı, önceleri dünyanın önde gelen markalarının ithal edilmesi yoluyla karşılanmıştır. Ancak, bir süre sonra, piyasada talebin artması, yüksek güm-rük vergileri ve kur farkları nedeni-yle ithalatın zorlaşması sonucu yerli ürünler, alternatif olarak piyasada pay sahibi olmaya başlamıştır. Çoğunlukla atölyeler bazında başlayan hidrolik ve pnömatik devre elemanları üretimi 1980’lerde ülke ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılar hale gelmiştir. Ama, 1990’lı yılların ikinci yarısında Türkiye’nin Gümrük Birliğine girm-esi, gümrük oranlarının kısa sürede sıfırlanması ve ülkemizin açık pazar haline gelmesi, yerli üreticileri dış etkilere karşı hazırlıksız ve savunmasız yakalayarak olumsuz yönde etkilemiş ve pazardan aldıkları payın küçülme-sine sebep olmuştur. Ülkemiz Hidrolik-Pnömatik Sektörü’ne yerli üretim açısından bakıldığında aşağıdaki tablo ile karşılaşılmaktadır:Hidrolik silindirler: Çok özel boyut-

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 83ENDÜSTRİ OTOMASYON

    larda olanlar hariç ülkemizde kaliteli ve çeşitli hidrolik silindirler üretilme-ktedir. Ülke ihtiyacının neredeyse tamamına yakını yerli üretimle karşılandığı gibi önemli miktarlarda ihracat da gerçekleştirilmektedir.Pnömatik silindirler: Genel kullanım amaçlı pnömatik silindirler birçok üre-tici tarafından kaliteli olarak üretilme-kte ve ihracatı gerçekleştirilmektedir.Hidrolik valfl er: Mobil hidrolik alanında mekanik kumanda kolları geniş bir yelpazede ülkemizde üretilir hale gelmiştir. Elektrohidrolik valfl er, car-tridge valfl er, oransal valfl er ülkemizde üretilmemektedir. Hidrolik pompalar: Dişli pompaların geniş bir yelpazede üretimi vardır ve ihracatı yapılmaktadır. Pistonlu pompaların sabit debili olanlarının da bazı tipleri üretilmekte, paletli pom-palar, değişken debili pompalar, yüke duyarlı pompalar ve kapalı devre sistemleri ülkemizde üretilmemekte olup ithal edilmektedir.Hidrolik bağlantı elemanları (Fittings): Bu alanda yerli üretim çeşitlik ve kalite açısından ülke ihtiyacını karşılamakta ve ihracatı yapılmaktadır.Hidrolik diğer aksam: Filtreler çeşit olarak sınırlı üretilmekte ve standart sistemlerde kullanılmaktadır. Daha hassas ve pahalı sistemler için olan-lar ithal edilmektedir. Akümülatörlerin pistonlu tipleri yerli üretilebilirken balonlu tipleri üretilmemektedir.Hidrolik güç üniteleri: Her türlü güç ünitesi ülkemizde üretilmekte olup, üretim ülke ihtiyacına cevap verebil-ecek düzeydedir.Hidrolik motorlar: Ülkemizde üretilmemektedir. Sektörle ilgili olarak, AR-GE yatırımlarına daha fazla

    ağırlık verilmelidir. Yerli üreticilerin iç pazardan daha fazla pay almasını ve güçlenmesini sağlamak amacıyla ilgili kurumlarca sektöre yönelik teşvik düzenlemeleri yapılmalıdır.

    HİDROLİK-PNÖMATİK SEKTÖRÜ’NDE BUGÜNHidrolik-Pnömatik Sektörü’ne ilişkin en son ve en kapsayıcı durum değerlendirmesinin Ekim 2014 tari-hinde yapıldığını söyleyebiliriz. Çünkü bu tarihte sektör temsilcileri, VII. Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongre ve Sergisinde bir araya gelmiş. TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına 1999 yılından günümüze kadar İstanbul ve İzmir Şubeleri’nin sekretaryalığını üstlendiği “Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi ve Sergisi” sonucunda hem kongre değerlendirmelerini aktarmak hem sektöre yol gösterici olabilmesi adına bir sonuç bildirgesi yayınlanmış.Kongrede açılış konferansı, bildiriler, atölye çalışmaları, kurslar, paneller, yuvarlak masa toplantıları, özel oturum toplantıları, forumlar ve konferanslar ile dinamik bir platform oluşturulmuş; 56 bildiri sunumu, 18 atölye çalışması, 1 panel, 4 kurs, 2 yuvarlak masa toplantısı, 6 özel oturum, toplantı ve forum düzenlenmiş. Kongre kapsamında gerçekleştirilen atölye çalışmaları ve kurslar ile yeni bilgi ve teknolojilerin yaygınlaştırılmasının yanında, sektör çalışanlarının doğru ve tam bilgilerle donatılmasına yönelik sürekli eğitimler yapılmış.“Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi ve Sergisi Sonuç Bildirgesi”nin ana mesajları ise şöyle: “Dünyayı saran krizin ülkemize yansımaları ile Türkiye

    ekonomisinin yapısal sorunları, daha özelde imalat sanayi, makine imalat sanayi ve hidrolik-pnömatik sektörünün sorunları iç içe geçme-ktedir. Türkiye’nin hidrolik-pnömatik sektörünün teknoloji kullanımı ve projelendirme açısından dünyanın gerisinde kaldığı söylenemez. Hatta sistem üretme noktasında oldukça iyi durumda olduğumuzu söylemek mümkündür. Ancak üretim açısından aynı durum söz konusu değildir. Bu noktada sektörün ana sorunları; yerli üretim, Ar Ge, sektörle ilgili teknolojik ve endüstriyel birikim, sermaye/fi nans-man ve kalifi ye işgücü yetersizlikleri ile yüksek girdi maliyetleri, ithal ürünlerin yerli üretime göre pazar paylarının yüksek oluşu ve dışa bağımlılık olarak sıralanabilir. Yerli üreticilerin ihracatta yaşadıkları sorunlar ve çoğunluğu KOBİ düzeyinde olan bu fi rmaların kamu desteklerinden yararlanmaları ve bilgilendirilmeleri ile ilgili eksiklikler vardır.AKDER (Akışkan Gücü Derneği) ve CETOP(Comité Européen des Transmissions Oléohydrauliques et Pneumatiques)’tan alınan istatistikî bilgilere göre sektörün 2013 yılı sonu itibariyle pazar büyüklüğünün 512 mily-on Euro civarında bir değere ulaştığı görülüyor. 2000 yılında bu rakam 130 milyon Euro iken 2008 yılında 190 milyon Euro‘ya yükselmiştir. Bu raka-mlara bakıldığında Türkiye’nin dünya-daki toplam pazar payı 2000 yılında % 0,5 iken 2013 yılında% 1,4‘e yükselmiş bulunmaktadır. Yine CETOP verilerine göre 16 Avrupa ülkesinin dâhil olduğu CETOP bölgesinde pazar payımız 2000 yılında % 1,5 iken 2013‘te % 4,7‘ye yükselmiştir. Sektörün geleceği için

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 84 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    tüm dünya pazarına hitap edebilecek düzeyde kaliteli, uygun fi yatlı, sürekli geliştirilen ve yüksek teknolojili üretim yapabilen kuruluşlar ile en modern ve çağdaş bilgilerle donatılmış, makine imalat, tasarım ve sistem mühendisliği alanında hizmet sunan kuruluşların sayıları artırılmalıdır.- Hidrolik-pnömatik sektörünün geleceğini, makine imalat sektörünün gelişimi belirleyecektir. Makine imalatçılarının tasarım ve uygulama-larda hak eden yerli ürünlere öncelik vermesi ve güven duyması ile yerli imalat sektörünün beklenen düzeye ulaşacağı, katma değeri yüksek ürün-lerin yerli olarak üretilmesinin de ulusal ekonominin yararına olacaktır. Bu bağlamda dünya pazarında reka-bet edebilen yerli üreticilerin sayısı artırılmalıdır.-Sektöre yönelik devre elemanları üret-iminde yüksek nitelikli malzemelerin, ileri üretim teknolojilerinin ve bilgi sayar tabanlı denetim sistemlerinin giderek artan oranda kullanılmasından dolayı, üretici fi rmaların Ar Ge olanaklarının artırılması ve teşvik edilmesi ülke yararına olacaktır. Bu doğrultuda vergi mükellefiyetliklerinde belli indirimler yapılmalı, teknoparklardan yararlanmaları konusunda AKDER‘in yol göstericiliğinde sektör fi rmalarının bir araya gelmesi sağlanarak ortak Ar-Ge merkezleri kurulmalıdır.-Hidrolik-pnömatik sektöründe ihti-

    yaç olup olmadığına ve kişilerin yeterliliğine bakılmaksızın birçok işletmenin açıldığı, birçok meslek için ustalık, kalfalık belgesi vb. aranırken bir fabrikanın hidrolik hattını kuran fi rmanın yeterliliğine bakılmamaktadır. Makinelerin çalıştırılması ve bakımı ehliyetsiz kişilere emanet edilmektedir. Bu saptamalardan hareketle, piyasa gözetimi ve denetimi etkinleştirilmeli, sektör dernekleri bu yapının içerisinde yer almalı, mesleki yeterlilik ve eğitim konusuna önem verilmeli ve yeterlilik sahibi olmayan kişilerin iş yapmalarına engel olunmalıdır.-Hidrolik-pnömatik tahrikli makine üre-ticilerinin, kullanıcılarının ve bilhassa bu sektörde hizmet veren kuruluşların ihtiyaç duydukları, yetişmiş teknik ele-man ve makine imalat, tasarım ve sistem mühendisliğin de var olan boşluk halen doldurulamamıştır. Ülkemizde otomasyonun ve dolayısıyla da hidrolik ve pnömatiğin yaygınlaştırılması, teknik kadroların etkin ve sürekli olarak eğitilmesine ve bu yolla da bilgi ve kullanım potan-siyelinin artırılmasına bağlıdır. Bu kapsamda hidrolik-pnömatik alanında sektörün desteğiyle, bir üniversite bünyesinde “Araştırma Enstitüsü” kurulmalı, hidrolik-pnömatik alanında üniversitelerde lisansüstü programlar oluşturulmalıdır.-Bütün dünya teknolojik yarış içerisinde-dir. Bu yarışın içinde bilgi sahibi olmak

    gerekmektedir. Bilgi sahibi olmanın eğitimle mümkün olduğu bilinmeli ve teknikokullarımızda yapılan eğitimler üretim odaklı olmalıdır. Sektörümüzün gelişmesi için MEB, YÖK ve Akışkan Gücü sektörü temsilcileri ile birlikte eğitim programlarında ihtiyaca uygun güncellemeler yapılmalı, Endüstri Meslek Liseleri’nde uygulamalı meslek derslerinin niteliği geliştirilmeli, atöly-elerde mevcut makine ve tezgâhlar, en son modeller ile yenilenmeli ve üniversitelerde güncel teknolojiler ve endüstriyel uygulamalar öğretilmeli, altyapı çalışmaları tamamlanmalıdır.-Yetişmiş insan gücü ve kalifi ye ele-man konusu şu anda sektörün en büyük problemi olarak görülmektedir. Anadolu Teknik Liseleri’ndeki hidro-lik-pnömatik bölümleri kapatılarak mekatronik bölümü haline getirilme-kte, makine mühendisliği bölümler-inde lisans programlarında akışkan gücü hala bir ya da iki ders olarak okutulmaktadır. Tüm Ulusal Hidrolik-Pnömatik Kongreleri’nde, sempo-zyumlarda ve toplantılarda talep edilm-esine rağmen Makine Mühendisliği Bölümünde akışkan gücü yüksek lisans programı açılmamıştır.15 yıldır kongre düzenleyen bir sek-törün bulunduğu ülkede hala yük-sek lisans programlarının olmaması sektörün önünde büyük engel olarak durmaktadır. Üniversitelerimiz bu konuyu en kısa sürede programlarına

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 85ENDÜSTRİ OTOMASYON

    almalıdırlar. Rekabet edebilmenin ön koşularından birisi; kullanılan teknolo-jilerin inşaat sahaları, tüneller, maden ocakları, demir çelik tesisleri ve ter-saneler gibi yüksek riskli ortamlarda işçiler için güvenli çalışma koşullarının sunulmasıdır. Ülkemizin iş kazalarında kaybedilen insan sayısı bakımından dünyada üçüncü Avrupa‘da birinci sırada olduğu belirtilmiştir. Sektörün sunduğu güvenli ürünler ile bu kazaların önüne geçilmesinin müm-kün olduğu, insan, makine ve tesi-sin güvenliğini sağlamanın, sektörde tasarım ve üretim sürecinde sistem ve donanım seçiminde güvenliğin önemli bir kriter olduğu unutulmamalıdır.-Sanayide enerji verimliliği, uluslararası rekabet gücü açısından önemli bir unsurdur. Enerjide sürdürülebilirliğin sağlanması, dışa bağımlılığın azaltılması, enerji maliy-etlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafi fl etilmesi gerekmektedir. İklim değişikliği ile mücadeleye yönelik çalışmalar yapılmalı, enerjinin ve enerji kaynaklarının verimli kullanımının tes-piti yapılarak sektörde, hidrolik-pnö-matik sistem tasarımlarında ve üreti-minde enerji verimliliğine önem ver-

    ilmelidir. Sistemlerin enerji verimliliği ölçülebilir olmalı, belgelendirilmeli ve teşvik edilmelidir.-Enerji verimli sistemler oluşturmak için tasarım, işletme ve bakım süreçlerindeki mühendislik hizmetleri, enerji verimliliğine ilişkin mevzuatın sektöre etkileri, kamu ihalelerin-de enerji verimli sistemlerin teşvik edilmesi, enerji verimliliği kriterlerinin belirlenmesi, enerji izleme sistem-lerinin kullanılması gibi konularda Makina Mühendisleri Odası, AKDER, MİB (Makine İmalatçıları Birliği), üniversite öğretim üyeleri ve sektör bileşenlerinin katıldığı bir çalıştay MMO tarafından düzenlenmeli, bu konuyu takip etmek üzere sürekli bir komisyon oluşturulmalı, elde edilen sonuçlar ilgili bakanlıklara iletilmelidir.-Yazılım mühendisliğindeki yeni yaklaşımların, yenilikçi makine kon-septlerine olanak sağladığı, akıllı mobil cihazlar, uygulamalar ile entegre PLC sistemlerinin çalışma esnekliğini artırdığı, bu yeni yaklaşımların müh-endislik çalışmalarını kolaylaştıracağı ve rekabette esnekliği arttıracağı tespiti yapılarak sektör, yazılım mühendisliği alanındaki gelişmeleri izlemeli ve

    uygulamalara yansıtmalıdır.-Tüm gelişmiş ülkelerde rahatlıkla ulaşılabilen pazar bilgilerini toparlama-ya yönelik gerekli altyapı çalışmaları başlatılmalı ve sonuçlandırılmalıdır. CETOP ile ilişkiler daha da geliştirilmeli, bu dönem Türkiye‘de olan CETOP başkanlığı daha etkin değerlendirilmelidir.-Makine üretiminin, bütün diğer sek-törlerin altyapısını oluşturmak gibi stratejik bir özelliği olduğu, Avrupa Birliği, Amerika, Japonya, Çin gibi sanayileşmede ileri seviyede olan ülkelerde makine imalat sektörü stratejik ve temel bir sektör olarak kabul edilmektedir. Bu sektörü koru-mak, geliştirmek için her türlü destek verilmelidir. Ülke ekonomisinin loko-motifi de makine imalatı sanayi olması gerektiği vurgulanarak makine imalat sektörü gelişmeden, Türkiye‘de hiçbir sektörün geleceğinin olmayacağı bilin-melidir. Bu tespitten hareketle sektör bileşenleri ve AKDER makine imalat sektöründeki her türlü örgütlülüğün içinde olmalı ve desteklemelidir.-Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllık dönem için toplam ihracat hedefi 500 milyar USD olarak planlanmaktadır.

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 86 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    Toplam ihracat içinden 100 milyar USD gibi bir kısmın makine imalat sek-törü tarafından karşılanması beklen-mektedir. Bütün bu hedefl er dikkate alındığında hidrolik-pnömatik sektörü de önümüzdeki 10 yıllık dönemde paralel bir ivme içinde olmalıdır. Hidrolik-pnömatik sektörü makine imalat sektörünün ihtiyaçlarına cevap verebilecek kalite seviyesine ulaşmalı, makine imalat sektörünün lokomo-tif rolünü üstlenmeli, diğer yardımcı sektörler gibi hidrolik-pnömatik sek-törü de bu frekansı yakalayıp, benzer büyümeyi gerçekleştirebilmelidir. -Son yıllarda gelişmiş ülkelerin, katma değeri daha yüksek sektörl-ere yönelmesi, maliyetlerin yükselm-esi, AB ülkelerinin çevre vb. yasaları bu ülkelerin üretimleri azaltmasına ve bu tür sorunların daha az olduğu ülkelere yönelmesine neden olmuştur. Bu ülkelerarasında ülkemiz de bulun-makta ve son yıllarda gerek üretim yaptırma ve gerekse yatırım anlamında ilgi çekiciliğini sürdürmektedir. Bu anlamda sektör de bu ilgiden payını almakta ve cazibe merkezi olmaktadır. Bu sürecin bir müddet daha süreceği düşünülürse sektör bu olanak iyi değerlendirmeli ve planlamalıdır.- Dünyada hızla gelişen ve sanayileşen ülkelere baktığımızda (Çin, Tayvan, Kore gibi), uzun vadeli sanayileşme

    politikalarının olduğu ve hangi sek-törlerde gelişecekleri konusunda planlarının belli olduğu, sanayicilerin yönlendirildiği ve desteklendiği görül-mektedir. Ülkemizin bir sanayileşme politikası olmadığı görülmekte ve sanayimizin henüz hangi sektörlerde gelişeceği dâhi bilinmemektedir. Makina İmalatçıları Birliği gibi sanay-icilerin bir araya geldiği birliklerin bu konuda attığı adımlar diğer sektörler tarafından da örnek alınmalıdır. Benzer çalışmalar diğer sektörler tarafından da uygulamaya konulmalıdır. Makine, maden, inşaat, gemi, demir çelik gibi hidrolik-pnömatik sektörünün ana müşterisi olan sektörlerin gelişimi hidrolik-pnömatik sektörünü de geliştirecektir. Bu sektörlerin gelişmesi için uygulanacak destek ve politika-lar doğrultusunda bunların alt sektörü olan hidrolik-pnömatik sektörünün de aynı politika ve desteklerden yararlanması için gerekli girişimler ve yasal çalışmalar yapılmalıdır.-Bugün, komponent üreten fi r malarımız yurt içi pazarlardan elde ettikleri tecrübeyle ürünlerinin kalite kriterlerini uluslararası pazarlarda kabul görecek seviyeye getirmişler, pazarlarını büyütmüşler ve buradan elde ettikleri fonla Ar Ge‘ye, inovasyona daha çok kaynak yaratma fırsatı yakalamışlardır. Bu fi rmalarımız, dünya pazarlarında

    etkinliklerini artırmak, pazarlarını büyütmek ve etkin bir oyuncu olmak için büyük çaba sarf etmektedirler. Bu başarıdaki önemli nokta, başlangıçtaki yurt içi pazardan edinilen tecrübedir. Ürünler yurt dışında itibar görüyorsa yurt içinde de bu ürünlere itibar edilm-esi için sanayicimiz yerli imalata önem vermelidir.-Yatırım ortamının geliştirilmesi için ülkemizin dört bir köşesinde Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) kurulmaktadır. OSB‘lerdeki arsa fi yatlarının ve bina yatırımlarının maliyetinin yüksek oluşu, bu yatırımı yapan sanayiciyi makine ve tesis yatırımından sonra ihtiyacı olan işletme sermayesi yetersizliğiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Elinde iyi projeleri olan birçok girişimci bunların tümünü karşılayacak finansmanı bulamamaktan dolayı yatırım yapma cesaretini gösterememektedir. Siyasi irade, bu konuda yapılacak çalışmalarla girişimcinin önünü açmalı, istihdam artırılmalı ve KOBİ‘lerin etkin hale gelmesini sağlamalıdır.-Hidrolik ve pnömatik sektörünün giderek elektronik ile kaynaştığı, eskiden sadece servo veya oransal valfl erle sınırlı olan elektroniğin, şimdilerde eksen kontrol modül-leri ve servomotor tahrikli hidrolik pompaların kullanılmaya başlamasıyla yaygınlaştığı görülmektedir.

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 87ENDÜSTRİ OTOMASYON

    Teknolojiler arası entegrasyonun bu şekilde giderek artacağı gözetilerek sektörün hitap ettiği pazar yeniden tanımlanmalı veya revize edilmelidir.-Mühendislik hizmeti üreten sektör fi rmalarının akreditasyonu, sektörde çalışan mühendislerin uzmanlıklarının meslek odaları tarafından bel-gelendirilmesi, sektörde çalışanlara teknik elemanların eğitimi ve bel-gelendirilmesi, sektörle ilgili mevcut regülasyonlar çerçevesinde Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı‘nın piyasa gözetim denetim faaliyetini yaygınlaştırması, sektör fi rmalarında çalışan mühendisler tarafından hazırlanan projelerin inşaat sek-töründeki mimar ve mühendislik hizmetleri gibi fi kri mülkiyet hakları çerçevesinde güvence altına alınması gerekmektedir. Bu vb. konularda Makina Mühendisleri Odası, AKDER ve sektör bileşenlerinin katıldığı bir çalıştay MMO tarafından düzenlenmeli ve bu çalıştayda elde edilen sonuçlar ilgili bakanlıklara iletilmelidir.”

    VII.Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi ve Sergisi’nin sonuç bülteninde belirtildiği üzere Türkiye’de hidro-lik, pnömatik teknolojilerin kullanımı aşamasında oldukça iyi durumdayız.

    Asıl iyileştirilmesi gereken bu teknolo-jinin üretilmesi aşamasında yaşanan problemlerdir. Bu noktada teknoloji üretiminde yaşanan sorunların başlıca kaynağı küçük üreticilerin bilgi biri-kiminin yeterli olmamasıdır. Tecrübe paylaşımı şeklinde alınabilecek önlem-lerle bu durumun önüne geçmekle beraber üretilen bilginin üzerine ekley-erek yeni sonuçlara ulaşma ihtimali arttırılabilecektir.Tecrübe paylaşımı konusu sadece pra-tik birikimin getirdiği tecrübe olarak değil, akademik alt yapıda da karşımıza çıkmaktadır. Teknik okul ve mühendis-lik eğitimi veren üniversitelerin kalifi ye eleman yetiştirmek yanında konuya dair Türkçe kaynak oluşturup sektörün tüm bileşenlerinin faydasına sunması üretimi ve pazarın büyümesini teşvik edecek insanlar yetiştirmeğe katkıda bulunacaktır. Tabii teknik alt yapı yetersizliği dışında çoğu alanda hâkim olan yerli ürüne yönelmeme, yerli ürüne ön yargılı yaklaşım bu alanda da gözümüze çarpıyor. Sıkça kullanılan sistemler oldukları halde yerli üreticinin ürün-lerinin kullanılmaması, üreticinin yeni işler üretmek konusundaki motivasyo-nuna olumsuz etkimektedir. Bu sebe-ple yeniyi üretmek yerine mevcut olan

    ve tüketilen yapancı ürünlerin Türkiye distribütörü olmak, bu sektör için sektör ilgililerine daha cazip gelme-ktedir. Devletin, bakanlıkların yerli üretimi teşvik etmesi yanında yerli üretim kullanımını da teşvik etmedi konuya dair önemli bir adım attırabilir. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz tecrübe paylaşımı konusunda da paylaşıma uygun ortamı sağlamak da bakanlıkların atabileceği adımlar arasında yer alabilir. Birbirini tanıyan yerli üreti-ci ve müşteri arasındaki güven bağı sıkılaşacağından arz-talep dengesi de yurt içine kaydırılabilecektir.

    Son olarak Kobi’den sitesinde yer alan Mayıs 2013 tarihli ve Mürşide Yılmaz’ın “Sektör, uluslararası firmaların yatırımlarıyla büyüyor” başlıklı haberiyle konuyu bağlayalım. VII. Ulusal Hidrolik Pnömatik Kongresi Sonuç Bildirgesi değerlendirmelerini de doğrulayan bu haberde şöyle denili-yor: “Hidrolik-pnömatik ürünler, oto-motivden tarıma, iş makinelerinden havacılık endüstrisine, pek çok alanın bir parçası olarak kullanılırken, sek-törün Türkiye’de gelişimi ise 1980’li yılları buluyor. Son yıllarda ise hızlı bir ivme yakalayan sektör, yabancı menşeili fi rmaların da ilgisini çekiyor.

    Dosya: Hidrolik Pnömatik

  • 88 ENDÜSTRİ OTOMASYON

    Yakın zamana kadar Türkiye hidro-lik-pnömatik pazarından distribütör-lerle pay almaya çalışan uluslararası büyük fi rmalar, satış seviyelerini ve Türkiye’nin kalkınma hedefl erin-deki gelişmeleri dikkate alıp, kendi yapılanmalarını kurarak doğrudan iç piyasaya girmeye başladı. Türkiye’nin 350 milyar doları aşan dış ticaret hacmi ile dünya devlerinin dikkatini çektiğini belirten sektör aktörleri, yabancı yatırımcıların önümüzdeki dönemde Türkiye’nin kalkınmasına paralel olarak artacağına işaret ediyor. Bu yatırımların önemli bir kısmı ise ticari yatırımlar olarak gözlenirken, bu yatırımların gelecekte üretim yatırımlarına da dönüşeceği tahmin ediliyor. Söz konusu yatırımların sektörde yoğun bir rekabet ortamı oluşturması ise beklenmiyor. Aksine sektör büyükleri bu durumun sektör ve imalat sanay-ine yarayacağını savunurken, aynı zamanda ürün fi yatlarının da daha uygun seviyelere düşmesini bekliyor. Aynı zamanda Türkiye’nin 2023 yılı 500 milyar dolar ihracat hedefi de sektörün büyümesini sağlayacak bir başka neden olarak görülüyor. 2023 hedefl erinde 100 milyar dolarlık ihra-catla makine ve aksamları sektörü önemli bir yer tutarken, hidrolik-pnö-matik alt sektörünün de buna paralel olarak büyümesi bekleniyor. Akışkan Gücü Derneği’nden (AKDER) edinilen bilgiye göre; bugün 150 milyar dolar olan toplam Türkiye ihracatının 3.3 kat büyümesi hedefl enirken, bunun

    içinde bugün yaklaşık 13 milyar dolar olan makine ve aksamları ihracatının 7.7 kat artırılması planlanıyor. Sektör aktörleri bunun mümkün olduğu fi krinde birleşseler de, hükümetin bu konuda kredi ile karşılıksız desteklerle yardımcı olması gerektiğinin altını çiziyor.

    Sektörün geçen yılki gelişimine bakıldığında ise, 2012 yılını yaklaşık yüzde 10’luk bir büyümeyle kapattığı görülüyor. Toplam 420 milyon Euro yurtiçi satışı gerçekleştiren hidrolik-pnömatik sektörü, bu satışın yüzde 60’lık kısmını ise ithalatla karşıladı. Buna ilaveten 2012 yılında 80 mily-on Euro’luk ihracat gerçekleştiren sektörün toplam hacmi 500 milyon Euro’yu buldu. 2013 yılına ise durgun başlayan sektörün eylül ayından sonra satışlarını artırması beklenirken, yılı yüzde 10 büyümeyle kapatacağı tahmin ediliyor. Sektörün dünya genelindeki durumuna bakıldığında ise üretimde Almanya’nın başı çektiği görülüyor. AKDER’den alınan bilgiye göre; geçen yıl Almanya, Fransa, İtalya, Norveç, İsviçre, İsveç, Finlandiya, Rusya, İspanya, Romanya, İngiltere, Hollanda, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Slovenya ve Türkiye’den oluşan 17 Avrupa ülkesinin toplam yurtiçi satışları 13 milyar Euro olarak hesaplandı. Türkiye bu ülkeler arasında yurtiçi pazar genişliği bakımından 8’inci sırada yer alırken, sıralamada Almanya yüzde 33.1 ile birinci, İtalya yüzde 15.4’le ikinci,

    Fransa ise yüzde 10.6’yla üçüncü oldu. Türkiye henüz istenilen satış ve ihracat rakamlarına ulaşamazken, sektör aktör-lerinin görüşü yabancı fi rmaların yur-tiçinde üretime başlamasıyla ve hükü-metin 2023 hedefl eri doğrultusunda sektörü desteklemesiyle istenilen rakamlara ulaşılabileceği yönünde. Sektörün sorunları incelendiğinde ise başı kalitesiz, standart dışı yeterince test edilmemiş Uzakdoğu ürünlerinin Türkiye pazarına girmesi çekerken, haksız rekabete neden olan kalite-siz merdiven altı üretim takip ediyor. Uzakdoğu ve Çin’den gelen kalitesiz malzemelerle merdiven altı atölyelerde üretilen, standartlara uygun olma-yan ürünlerin sadece fi yat nedeniyle tercih edilmesi hem üreticiyi hem satıcıyı hem de tüketiciyi zor durumda bırakıyor. Sektör aktörleri bu konuda ithalatçı ve kullanıcı fi rmaların bilin-çlendirilmesinin yanı sıra bu konu ile ilgili daha önceki dönemlerde AKDER ile TSE arasında başlatılan çalışmaların hızlandırılması ve standartların bir an önce yürürlüğe konulması gerektiğinin altını çiziyor. Nitelikli eleman ve eğitim konusu da sektörün bir başka soru-nunu oluşturuyor. Üniversite ve meslek liselerinde ilgili dersler okutulsa bile yeterli pratik yapılamıyor ve uygulama-da eksiklikler oluşabiliyor. Bu noktada devreye giren AKDER, üretici fi rma-lar, mühendis ve teknisyen fi rmalar için başlattığı hidrolik ve pnömatik eğitimleriyle sektörün bu eksikliğine çözüm bulmaya çalışıyor.”

    Dosya: Hidrolik Pnömatik