prof. dr. ahmet kart al - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d127196/2010/2010_kartala7.pdf · bir...

24
Iürk-Fars Kültür Uzerine Prof. Dr. Ahmet KART AL

Upload: others

Post on 31-Oct-2019

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

Iürk-Fars Kültür Coğrafyası Uzerine Araştırmalar

Prof. Dr. Ahmet KART AL

Page 2: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

Kurruha Kitap: 16 Türk Edebiyatı: 1

Isbn: 978-975-6743-74-4 ·

T.C Kiiltiir ve Tıtrizm Editör Bakanlığı Sertifika No: Ömür Ceylan

16221

© Kunuba Kitap. 20 I O Bu kitabın tüm yayın hakları, Kurruba Kitap'a airrir. Kitabın tamamı

ya da bir bölümü izinsiz olarak hiçbir biçimde ço­ğa! rı lamaz, dağırılamaz.

kuiJba .KiTAP (Adillnı:ıaı Baıun Yayın kunıluıudut)

{Kurruba Kitap)

Bi.tind. Basım Haziran 201 O (1000 Ader)

Baskı ve Cilt AAjans Beysan San. Sit. No:32-4/G Haramidere 1 İstanbul (02 ı ı 422 79 29)

Adil İnşaat Basım Yayın Dıığıum Kırtasiye San. Tıc. Ltd. Şti. Salıhallar Çarşısı No: 24-26 • 34450- Bayezid 1 İstanbul Telefi:ın:02125281978-5126263• Faks:0212 51291 20• kurruba@kunubakirapcom

Page 3: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

KLASiK TÜRK ŞİİRiNDE "GÜL"ÜN KULLANIMI VE RÜYADA GÖRÜLÜŞ ŞEKLİNE GÖRE

YORUMU

Çiçek sevgisi ve merakı Türk kültür tarihinde önemli bir yer tutar. ÇiçeklerL çok seven ve onları büyük bir özen ve titizlikle yetiştiren milletimizin duygularındaki inceliği ve zarifliği, hatta güzele olan tutkunluğunu yetiştirdiği çiçeklerde görmek mümkündür. Çi çekiere karşı olan bu r tutku ve sevgi köylüsüyle şehirlisiyle, fakiriyle zenginiyle bütün milletirnizde rahatlıkla görülüp hissedilebilir. Ayrıca milletirniz çiçeklere karşı olan sevgisini bütün hayatına yani evine, bahçesine, manilerine, türkülerine, şarkılarına, çeşitli sanat eserlerine, atasözleri ve deyimlerine yansıtmış hatta çocuklarına isim olarak koymuştur.

Özellikle bazı çiçeklerin kültürüroüzde özel bir yeri ve önemi vardır. Bunların başında gelen gül, Nev'i'nin,

E gerçi peyrev-i şe m' -i keliim-ı Enveri'yem Sözüm çeriigı benüm şimdi gül gibi meşhfır

Nev'!

beytinden, Nazim'in ise,

Gül gibi vasf-ı kemiiliitunda buldum iştihiir

mısraından anlaşıldığı gibi, diğer çiçekler arasında oldukça meşhurdur. Biz bu çalışmamızda, şairlerin diliyle gü/ün klasik şiirirnize nasıl

yansıdığını ifade ettikten sonra, iki tabirnarnede gülün rüyada görülmesine getirilen yorumlan belirteceğiz.

Hz. Peygamber'in en çok sevdiği çiçek olan gülün, ilahi güzelliği ve ihtişamı en güzel biçimde yansıttığı ifade edilir. Sinan Paşa'nın "Işkdur gülleri peyda iden 1 Işkdur gül yüzlüleri hüveyda iden" sözlerinden anlaşıldığı gibi, gülün ortaya çıkmasına da aşk sebep olmuştur. Hatta Hz. Peygamber'in gül hakkında, "Kırmızı gül, Allah'ın ihtişamının tezahürüdür" dediği de, rivayet olunmaktadır. Her şeyden önemlisi o, Hz. Peygamber'in 'nişan'ına sahip olduğu için, Hz. Peygamber'in remzi sayılmıştır:

470

Page 4: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Verd-i ra'nii Ahmed-i muhtiirdan virüb nişiin Rayet-i sebz olup üstinde turur serv-i çemen

Tacizade Cafer Çelebi

Çünkü gül, bir ri vayete göre, Hz. Peygamber'in yere düşen ter damlasından yaratılmıştır (Tatçı 1990: VI 25):

Gül Muhammed deridür bülbül anun yaridür Ol gülile ezeli cihiina bile geldüm

Yunus Ernre

'Irk-ı Muhammedün 'arakından yaratdı gül Hilkatde am itdi anun bigi bi-misal.

Karamantı Ayni

Zlb-i cemal-i fasl-ı bahar olsa gül ne tan Çün asl-ı pakidür 'arak-ı Fahr-ı Enbiya

Tacizade Cafer Çelebi

Bundan dolayı, Hz. Peygamber, Sinan Paşa'nın diliyle "gül-i gülzdr-ı nübüvvet" yani peygamberlik gülbahçesinin gülü olarak tavsif edilmiştir.

Gül ve Peygamber sevgisini birleştiren en güzel ve etkileyici söyleyişlerden birisi, şiirlerinde Bahti malılasını kullanan Sultan I. Ahmed'in şu şiiridir

(A;ivazoğlu 1992: 93):

N'ola ciinum gibi başumda götürsem dii'im Kademi resmidür 61 hazret-i şiih-ı rusülüii Gül-i gülziir-ı nübüvvet o kadem sahibidür Ahmeda turma yüzün sür kademine o gülüii764

764 Evliya Çelebi'nin aniartığına göre, bu kıt'anınn yazılış hikayesi şu şekildedir: I. Ahmed, Mısır'da Kayıtbay türbesinde muhafaza edilen Nakş-ı Kadem'i, yani Hz. Peygamber'in bir taş üzerindeki ayak izini istanbul'a getirterek Eyüb Camii'ne koydurur. Nakş-ı Kadem, daha sonra da inşası tamamlanan Sultanahmet Camii'ne· nakledilir. I. Ahmed, bu nakil işleminin tamamlandığı günün gecesi, rüyasında kendini bütün padişahların toplandığı yüce bir divanda bulur. Kadı mevkiinde Hz. Peygamber oturmaktadır. Kayıtbay, Kadern-i Şerif'i türbesinden alıp kendi camiine nakleden Sultan Ahmed'den davacıdır. Hz. Peygamber, tarafları dinledikten sonra, Kadern-i Şerit'in alındığı yere iade edilmesi hükmünü verir. Ertesi gün, "ulema ve meşayıh'; grubu, rüyayı, emanetin derhal eski yerine gönderilmesi gerektiği şeklinde ·yorumlarlar. Sultan Aahmed, Nakş-ı Kadem'i geri gönderir, fakat üzüntüsünü gidermek için Kadern-i Sa'iidet-i Peygamberi şeklinde bir sorguç yapurarak önemli günlerde hilafet sarığına takmaya başlar. Ayrıca bir tahta üzerine resmedilen Kadern-i Şerit'in kenarlarına da söz konusu dörtlüğü kendi eliyle yazarak şeyhi Aziz Mahmüd-ı Hudayi'ye gönderir. Bilindiği gibi, Nakş-1 Kadern-i Şerif, şimdi Mukaddes Emanetler'de korunmaktadır (Ayvazolu 1992: 93 ).

471

Page 5: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

Fuzfıll ise:

AHMET KARTAL

Suya virsün bagban gülzarı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su .

beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü bir güle benzetmekte ve bu güzellikte bir gülün bir daha yetişmesinin mümkün olmayacağını ifade etmektedir. Klasik şiirimizde Hz. Peygamber'in bir gül, onun yaşadığı "Asr-ı Sa'adet"in de yine

· Fuzfıli'nin:

Gül-i ruhsaruna karşu gözümden kanlu ahar su Hablbüm fasl-ı güldür bu ahar sular bulanmaz mı

beytinde olduğu gibi, bahar mevsimi şeklinde işlendiği düşünülecek olursa, şairin Hz. Peygamber'in ahir zaman peygamberi olduğu inancından hareketle, "bagban" kelimesiyle Allah'ı, "gülzar" ile de dünyayı sembolize ederek onun ölümünden sonra dünyanın varlığının anlamsızlığını ifade etmeye çalıştığı

rahatlıkla aniaşılacaktır (Şentürk 1999: 286). Necati Bey de,

Yılda bir kerre menar-ı şahdan dldar gül Gösterür nite ki nur-ı Ahmed-i Muhtar gül

beytiyle, gülün yılda bir kez seçilmiş insan olan Hz. Peygamber'in nuru misali yüz gösterdiğini söyleyerek gül ile Hz. Peygamber'i özleştirmiştir (Akpınar 2003: 5).

Yine de gül, bu ihtişamı, bu güzelliği ve bu kokusuna rağmen Hz. Peygamber'e hayrandır:

Yanagı nürı vü saçınun sayesin görüp Hayranuzardur gülüreyhan Muhammed'e

Ahmed!

Özellikle bu boyutundan dolayı milletimiz, güle özel bir itina göstermiş ve ona sevgi ile yaklaşmıştır. Bu sevgi, Anadolu insanının kırmızı renkli gülü gördüğünde, özellikle de onu eline alıp kokladığında, sağ elini kalbi üzerine koyup Hz. Peygamber'e salavat getirmesinde açık bir şekilde görülebilir. Gül bu hususiyetinden dolayı da klasik şiirimizde müstesna bir yere sahip olmuş, başta mutasavvıf şairler olmak üzere bütün klasik şairler tarafından bolca kullanılmıştır.

472

Page 6: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Yunus Emre,

Niçün sen nefs-i emmiirı bu gafletden uyarmazsın Muhammed şer'i gülünü senün yüzüneurmazsın

beytinde gülün ferahlatıcı, latif, uyarıcı özellikleri ile şeriatın nefs-i emmareyi gafletten uyaran özelliklerinden hareketle gülü Hz. Peygamber'in yoluna benzetmiştir (Tatçı ı 990: Il ı 25; II/24 7).

Reviini,

Gül-i sepld e ger olmasaydı AI-i Resul Yeşil 'aliimet ile olmaz idi destarı

beytinde, beyaz gülü, "iil-i Resul"e benzetirken, Vuslatl Ali Bey de,

Çemen ravza-i piike oldı misiii Sahiibe anadil gül-i iii iii

beytinde, çimimliği Hazret-i Peygamber' in mukaddes merkadine, sahabeyi bülbüllere, kırmızı gülü de al-i Restile teşbih etmiştir.

Vuslatl Ali Bey'in başka bir beytinde ise, gülü bahtı çiçek gibi açılmış olan Osmanoğulları yerine kullandığı dikkat çekmektedir:

Gül-i iil-i Osman-ı üşküfte-baht Haziiret-nümii nahl-i gülziir-ı taht

Mayıs-Haziran ayları arasında, pembe, beyazımsı, sarı, kırmızı renkli çiçekler açan, güzel kokulu, çalımsı ve dikenli bir bitki olan gülün, Farsçadaki genel anlamı çiçektir. Klasik edebiyatımızda da, aşağıdaki beyitlerde olduğu gibi, aynı manada kullanıldığı görülmektedir. Nitekim aşağıdaki beyitlerde kullanılan gül-i nesrin, nesrin çiçeği; gül-i şeftiilü, şeftali çiçeği; gül-i biidiim, badem çiçeği ve gül-i sünbül ise sümbül çiçeği anlamlarına gelmektedir:

Taşdur yüregün Ilk tenündür gül-i nesrin Binüm gönülüm sırçadur u taş ola taşum

K.Burhaneddin G 484/3

Ciim-ı ciin perveri ey ehl-i sara piik idelüm Gül-i şeftiilü gibi cür'aları hiik idelüm

Hıfzi

Eşrefisaçar saba ana gül-i badarndan gösterür Zer nisar ider peşine ol gülün şiih-ı semen

Adil

473

Page 7: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Görmedüm gerçi nigiir-hfme-i Çini ammii Bunda gördüm gül-i sünbülle nice nakş u nigiir

Subhi-ziide Aziz

Gül'ün çeşitli renkleri olmasına rağmen klasik şiirde en çok kırmızı rengiyle söz konusu edilmiştir. Efsaneye göre, önceleri gülün rengi kırmızı değildi. O soluk renkli bir çiçekti. Bazı rivayetlere göre ise beyazdı. Bülbül, ta o zamanlar da, güle aşıktır. Gece boyu aşkını güle terennüm eder, şarkılar söyler. Seher vakitlerinde gülün açılmasını bekler. Lakin gül yüz vermez, naz yapar bülbüle. ·

. Artık tahammülü kalmayan bülbül, bir gün gülün üzerine konar ve dikenierin üstüne düşüp ölür. Bülbülün vücudundan gülün dibine kanlar dökülür. Bu kanlar onun kökünden damarianna doğru yayılır ve gül o günden itibaren kırmızı ve parlak bir renge bürünür. 13l1riciari ··dolayı giillln kirriıızı rengini bülbülüri~ kanından elde ettiğine ve daha güzel renge sahip olmak için bülbüle sürekli ayriı hileyi tekrarladığına inanılır (Şentürk I 999: 289; Akpınar 200~: 2) Fuzı1Ii'nin su kasidesinde yer alan:

içmek ister bülbülün kanın me ger bir reng ile Gül hudağının miziicına g\re kurtare su

beyti bu inanışın bir göstergesidir. Yine bu efsaneden hareketle gülün, bülbülün kanını döktüğüne, içtiğine ve allık olarak yüzüne sürdüğüne de inanılmaktadır.

Her ne kadar zaman zaman san ve beyaz gülden bahsedilirs~· de: i

Gördüm açılmış çemende bi-bedel bir ak gül Görmedim hergiz cihanda böyle bir berriik gül Biiga çık niiz ile mesrür eyle hasret-keşlerifi Sünbül özler zülfini ruhsiirıfia müştiik gül

Ney li

Görinen haymeler sanma? açılmış ak güllerdür Hümiiyün ordusı şiihu? unutdurdı gülistiinı

Revani

Gül-i zerd ü setidi ola üşküfte gülistiinın Meh ü mihr ile gerdün olmasın hiç

Reşid

klasik şiirde, gül-i surh, gül-i ahmer, gül-i hamra, kızıl gül.. .. şekillerinde geçen kırmızı gül, şüphesiz en fazla kendisine kullanım alanı bulmuştur:

Bagbiin-ı zülfi sihr eyler el altından meger Kim bitürdi biig-ı hüsninde gül-i ahmer çemen

Revani

474

Page 8: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Sahn-ı gülşen asuman almış kızıl gül afıtab Goncanu? her biridür bir günbed-i hadra yine

Revani

Ben hiike idüp tirini baran o kaşı ya Slnein bitürür yaralarurodan gül-i hamra

Nev'!

Bazen penbe (açık kırmızı) renkli gülün de şiirlerde kullanıldığı

görülmektedir:

Ey Türabi sine-i pür-dagımı kim görse dir Sanasın penbeyle zeyn itmiş der ü divan gül

Türabi

Bunların dışında gül-i sad-berg (yüz yapraklı gül, katmerli bir çeşit gül), gül-i ter (taze, taravetli gül), gül-i hod-rü (kendi kendine yetişen yaban gülü), gül-i ra'na (içi kırmızı, dışı san gül) ifadelerine de sıkça rastlanılmaktadır. Ancak Arpaemini­zade Mustafa Sami, katmerli gülün sade gülden daha iyi olduğunu:

Bir mi katıner-gül-i ziba ile verd-i sade Benzemez niltıka-i gayra bu şi'r-i hem-var

beytiyle dile getirmiştir. Bunlardan bir kısmı kırmızı diğer kısmı sarı yahut beyaz olan gül veya

laleye bu güzel görünüşü sebebiyle "gül-i ra 'na" ve "!ale-i ra 'na" dendiği halde, sonraları "iki renklilik"ten kinaye olarak edebiyatta sevgilinin iki yüzlülüğünü ve güzelliğini ifade eden bir tabir olarak kullanılmıştır. Daha sonra "ra'na" kelimesinin şiirlerde hafif meşreplik ima eden bir sıfat olarak yer aldığı da görülmektedir. Mesela Hayret!:

Begüm her yüzi açılmış gül-i ra 'na ya aldanmaz Henüz yıylanmaduk bir gonce-i bl-har arar gönlüm

be)rtinde, "gül-i ra'na" terkibini "yüzü açılmış" yani hayasız güzeller için kullanarak, gönlünün hayasız güzellere aldanmayacağını, bizatihi henüz koklanmadık dikensiz bir gonca aradığını söylemektedir (Şentürk 1995: 82).

İbn-i Kemal, sevgilinin kırmızı !ale renkli yüzünde kendisinin· sararmış yüzü birleşse (yani yüz yüze koysalar), gözlere bu ikisinden hasıl olan kırmızı sarılı bir gül görüneceğini ifade eder:

İkisinden bir gül-i ra'na görünürdü göze Lale ruhsiirınla cem' olsa ruh-ı zerdim benim

475

Page 9: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Müncik-i Tirmizi de, şu Farsça beytinde gül-i ra'nanın hem kırmızı-beyaz~ hem de san-kırmızı renkte alanianna güzel iki benzetmeyle işarette bulunmuştur, Bunlardan birincisini, kırmızı akik taşının altındaki inciye, ikincisini ise halvet. gününde yanak yanağa koymuş aşık ve maşuka benzeterek dile getirmiştir:

•JL..._j:i.<. _..>:v" ~~ı ~J ~.s.. ı_, .s._,_,J JS fi::. .lıl•J4-\ Y. ._,ı.....;._,~ ._,ı.....;._, .:.fo_.._,.,_,_,~_, J.J."" l: Tercüme: İki renkli güle bak, ne hoş. Ya sade akikin altında incidir, ya da halvet gününde yanak yanağa koymuş aşık ve maşuktur.

N abi ise:

İki güldür yüzü ol mah-rüy-ı meclis-efn1zun Bu ma'niiya gül-i ra'nii dü-vechile müsaiddir

diyerek, sevgilinin yüzünü beyaz ve kırmızı güle benzetmiŞtir. Şaire göre bu yüze, gül-i ra'na demek iki veçhile, yani biri ay gibi parlak, diğeri beyaz ve kırmızı olduğu için müsaittir (Onay 2000: 221).

Her ne kadar gül-i ra'na, kırmızı-beyaz ve san-kırmızı renklerinden oluşsa da, kokusu birdir:

Dü nim olursa da ten dilde iirzfı birdir Dü-reng ise gül-i ra'nii aceb mi bfı birdir

Arpaemini-zade Mustafa Siimi

* Şairlere ilham kaynağı olan gül, çiçeklerin sultanıdır. Bu husus "şah-ı gül,

şeh-i gül, gül şahı, sultan-ı gül, büsrev-i gül, gül hüsrevi, daver-i ezhar, daver-i gülşen" gibi sözlerle ifade edilmiştir:

Sultan-ı gülden almag içün cebr ile anı Yagdurdı ana top u tüfeng ebr-i nevbahar

Revarn

Giydi her nergis-i zerrin başa bir tiic-ı Kubiid Liile gül hüsrevi yiidına içer siigar-ı Cem

Hayiili Bey

765 Hafızamızda yer alan bu beytin kaynağı tespit edilememiştir.

476

Page 10: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Evet, gül sultandır. Çünkü o, sultan olmak için gerekli olan alemiere sahiptir. Bilindiği gibi sultan olmanın asgari üç alemi vardır. Bunlardan birincisi tahttır. Gül ise zümrüt bir tahta sahiptir. Revani,

Taht-ı zümürrüdine geçüp nagehan gül . Ezhar içinde aldı şeh-i karman gül

diyerek, "gülün zümrüt tahtına geçip çiçekler içerisinde bahtiyar bir sultan · olduğunu" belirtir.

İkincisi ise, taçtır. Ahmedi,

Gül tac-ı !acı unnmış tac-ı zümürrüd üzre Sfiz-ıla afia karşu hoş-saz ider belabil

diyerek, "la'lden kırmızı tacını giyen güle karşı, bülbüllerin yanık bir şekilde ah u fıgan ettiğini" söyler.

Bu durum onun taç sahibi bir sultan olduğunu göstermesine rağmen gül, hükümdarlık alametlerinden olan kırmızı renkli kabasını giymeyi de ihmal etmez:

Geydi zer-keş kaba-yı la'lini Gül şeh-i tae-dar oldugı-çün

Taci-zade Cafer Çelebi

Ancak gülün bir rakibi vardır. O da yine milletimizin özel bir değer verdiği çiçekler arasında yer alan laledir. Özellikle lale kelimesini oluşturan harflerin Allah lafzıyla aynı olması ve her ikisinin ebced hesabıyla 66 sayısını vermesi, yine lalenin tersinden okunduğunda hilal kelimesinin oluşması, hilal'in ise islamiyeti simgelernesi aynca; lale bir kök ve çiçekten oluştuğu için tevhidi remzetmesi, ona karşı olan ilginin artmasına sebep olmuştur. Milli çiçeklerimizden biri olan lale özellikle III. Ahmed döneminde ve Sadrazam Damad İbrahim Paşa'nın hamiliğinde hiçbir dönemde rastlanmayan bir ilgi görür. Lale, İstanbul'un seçkin bahçelerini göz alıcı renk ve tazelikleriyle süsler. _Sadece lale yetiştirmek için özel bahçeler tanzim edilir; hakkında risaleler yazılır; müsabakalar düzenlenir; yeni yetiştirilen her laleye şairane isimler verilir. Pek çok sanat dalında stilize edilerek motif olarak kullanılır. Hatta lale, bu devre adını vererek cemiyetin zevk u saraya düşkünlüğünü en güzel şekilde gösteren bir sembol olur. ifade ettiği gerek manevi gerekse maddi boyutundan dolayı lale de aynen gül gibi milletimiz tarafından itina ile yetiştirilmiş, ıslah edilerek yeni türleri elde edilmiş, belli bir dönem de değeri öyle artmıştır ki 'çiçeklerin şahı' olarak nitelendirilen gülün tahtını sallamış, hatta o tahta geçmiştir. Kolayca gerçekleşmeyen bu olay şairlerin diliyle şöyle

gerçekleşmiştir:

477

Page 11: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMETKARTAL

Gül, Hileden daha önce şehre gelerek yerleşmiş ve şehirlerde oluşturulmaya · başlayan bağlarda yani bahçelerde yetişmeye başlamıştır:

Çünkim bezendi bag u çemen cümle huşk ü ter Salırada !ale tagda çiçek bagda gül biter

Ahmed-i Da'!

Böylece Hileden daha evvel şehirde yerleşen ve medeni olan gül, bahar meclisinde bahçede kurulan çiçekler meclisinin emiri yani sultanı olmuştur. Nitekim Baki bu hususu şu beytiyle dile getirmiştir:

Bezminde sürdi !ale murassa' piyalesin O ldı emir-i meclis-i bag u bahar gül

Oysa dağlarda ve kırlarda yetişen Jale, yani gelincik klasik şairler tarafından sahrii-nişfn (kırda, çölde oturan) olarak nitelendirilir:

Gül yüzüne öykünürse liile-i sahra-nişln Yüregine dag-ı hirman ur yüzüni kana bas

Necati Beğ

Gelincik kırlarda ve dağ eteklerinde yetiştiği ve meclis adabını bilmediği için taşralıya benzetilir ve devr-i gül sohbetine kabul edilmez:

Taşradan geldi çemen mülkine blgane diyü Devr-i gül sohbetine laleyi iletmediler

Necati Beğ

Çünkü o, meclis usul ve erkanını bilmediğinden bu toplantıya yaraşmaz:

Liile-i dil-sühte tutmaga geldi dilmenin Didiler bunda yaramazsın sen ey sahra-nişln

Hayali Bey

Bundan dolayı, laleyi geldiği yere yani dağa geri gönderirler:

Geldi benefşe baga arar hattına misal Reng-i ruhuna Iateleri daga saldılar766

Hayali Bey

766 Bu beyitte geçen daga sa/- .ibaresini yara içersinde koymak, yaralamak şeklinde de düşünebiliriz.

478

Page 12: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Meclis erkanının bu tavrından dolayı Jale, bağ kenannda boynu bükük ve · hacil (utanmış) olarak bekler:

'Aceb mi bag kenarında olursa !ale haci! Ki lale-zar-ı cemiilinde har u ziirundur

Ahmed Paşa

Ancak o, kırlarda yetişen çiçeklerin şahı olarak oraya gelmiştir: Liile gibi çünki ben sahrii-niş!nler şiihıyam Kırmızı eyviin yi ter bu kanlu p!rehen bana

. Ahı

Ama lalenin bu mahcubiyeti ve taşralı oluşu fazla sürmez. Özellikle XVI. asırdan itibaren kültür yoluyla yeni türleri elde edilmeye başlanmış ve o da medeni yani şehirli olmuştur. Bundan sonra gül ile amansız bir rekabete girişerek onun saltanatını sarsan Jale, Baki'nin ifadeleriyle gül-şen ile çemen­zdnn şahı olarak la 'lin tacını jalelerden mücevherlerle süslemiştir:

Jalelerden takınur tacını gevher liile Şah olupdur çemen iklimine benzer liile

Geyer gül-şende la'lln-tiic !ale Elinde nergisün altun piyiile

Gül bahçesinin şahı olan Jalenin bu şekilde gönlü çeken güzellİğİnİ gören diğer çiçekler artık ona, hasetedip mızraklannı çekerler (Karta! I 998: 46-48):

Hüsn-i dil-keşle görüp behcet-i viila-şiinın Liileye nize-keş-i diig-ı haseddir ezhiir

Şeyhülisliim İshak

* Kani, kalbi mermer gibi katı olan sevgiliye gül misin ldle-i pür ddg mısın

!idr mısın diye sormuş:

Seng-i harii gibi saht u sitem-iiver kalbin Gül misin Jale-i pür diig mısın har mısın

Yahya Bey de, sevgilinin Jale gibi fena kalpli olduğunu ifade etmiştir:

Gerdenün silsilesi dfid-ı iih Lale-i hamrii gibi kalbi siyah

(Gülşen-i Enviir)

479

Page 13: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Ancak Mesihi, gülleri yanaktan renkli güzellere benzetmiş ve çiy tanelerinin kulaklarına çeşitli mücevherlerden küpeler taktığını söylemiştir:

Ruhları rengin güzellerdür gül ile liileler Kim kulaklarına d ürlü cevher as mı ş jaleler

Bu da, gülün çeşitli vasıflarından dolayı, daha çok sevgilinin sembolü olarak kabul edildiğini göstermektedir. Nitekim Subhi-zade Aziz, gülün sultan-ı nev-rozun mahbubu yani sevgilisi olduğunu ifade etmektedir:

Cihan yek-bezm-i hassu'l-hiissıdur sultan-ı nev-rı1zun Ki gül mahbfıbı bülbül mutribi !ale kadern-karı

Revani, gülün kimin yüzü olduğunu:

Gül kimün yanagıdur Jale kimün çehresidür Diye bir bir sorana hal dili ile giyah

Üsküdarlı Sım de, kırmızı yüzün hoşlukta taze gül mü olduğunu,

Surhi-i rfıyı letiifetde gül-i taze rrıidür Eser-i şermi-i nezziire midür giize midür

Üsküdarlı Sırri

beyitleriyle sorar. Bu sorunun cevabı, sanki şu beyitlerle verilmek istenmiştir:

Avni,

'Anber hatunı di di gören gül yüzün üzre Akyazı yüzin tutdı yine kara benefşe

Revani

At ile almag içün gönlini üftadelerün Yar-ı gül-çihre gibi bade yine geymiş al

Revani

Ol yüzi gül sefer ideli bende gördiler Bülbül fıgiinlar eyledügini bahiirsuz

Zatı

Ne aceb aglar ise bülbül-i can çünki gelüp Gülüp eglenmedi ol yüzi gülistiinn bu gice

Kadün servi tirakında yaşumı cfıybar itdüm Yüzün gülziirı yildına gözüro ebr-i bahar itdüm

480

Page 14: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

~~-~beyitleriyle, sevgilinin yüzünü "gülistan " ve "gülzar "a yanı gülbahçesine .. benzetirken,

Ey pür-gül ü şüküfe yüzünle bahar-ı hüsn Mihr-i ruhunla rfişen olur rüzgar-ı hüsn

beytiyle de, baştan başa güller ve çiçeklerle bezenmiş yüzüyle sevgiliyi güzellik balıarı olarak nitelendirmiştir.

Şiiirierin dilinde sevgilinin sembolü olan gül:

Demezem dahi sana aşıkem ey gül zira Sana iişıklığum izhar edeli har olubem

Fuzilll (Leyla vü Mecniln)

Bir gülün sünbüline can ile dil bağlamışuz Zatl'ya beste-i tiivils-i cinan kaküliyüz

Zat!

Kütahyalı Rabimi ve Nedim'in şiirlerinde sevgiliye hitap olur:

Şeyh i,

Gel gülüm Iş idelüm baki degildür nev-bahar Her zaman ta 'cil ider ömrüm gibi iira-yı gül

Kütahyalı Rahimi

Gülüm şöyle gülüm böyle demekdir yare mu'tadım Seni ey gül sever canım ki canene hitabımsın

Nedim

Nigara haddünün lutfı komadı gülde reng ü bil Apardı gözlerün sihri gözinden nergisün uyhu

. diyerek, sevgilinin yanağının rengini güle benzeten · şairlerden bir adım öne geçmiş ve gülün sevgilinin yanağından renk aldığını belirtmiştir (Şentürk 1999: 26-27). Bundan dolayı sevgilinin yanağını görüp de, onun kırmızı renginden dolayı utanmayan gül yoktur:

'Arızundan şermsiir olup 'arak-riz olmaduk Bir gül-i zlba mı var bir Jale-i hamra mı var

Üsküblü İshak Çelebi

Hatta Subhi-zade Aziz, sevgilinin güneş gibi parlak yanağını gören gülün hummaya tutulacağını belirtirken:

481

Page 15: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Çemen seyri ne çıkmış varısa ol mihr-had şimdi Güle humma-yı yevmi nergise gelmiş remed şimdi

Üsküdarlı Sım de, sevgilinin yüzünün kırmızılığı güle nakledilse gülün . renginin yok olacağını söyler:

Sürhi-i rı1yun güle nakl eylesem bi-reng olur Gonçeye sırr-ı dehiinun söylesem dil-teng olur

Onun için de gülün sevgilinin yanağıyla kendisini karşılaştırması mümkün -değildir:

Ne gülde tab u fer var 'arızına kılmaga nisbet Ne servüii kadd-i dil-efiyına var öykünınege canı

Nev'!

Ancak, kendilerini sadece sevgilinin yanağına benzetmekle yetinen gül ile Jale, bu durum karşısında bile o kadar mutlu olmuşlardır ki, elbiselerine sığmayıp açılmışlardır:

Ruhlarına benzeyelden şol kadar şiid oldılar Camesine sıgmadı ey gonca güller liileler

Gelibolulu Sun'!

Gül ile nergıs de, bahçede gezinti ye çıkan sevgilinin 1 karşısında saf tutmuşlardır:

Sen bag içinde serv gibi seyr idicegez Karşunda saf tutar gül ü nerges naziireye

Ahmed-i Dii'i

Fuzfıli de, sevgilinin güzel yüzünü gördükten sonra, gönlüntip güle temayül etmeyeceğini söyler:

Tii Fuzfıll kamed ü ruhsiirına vermiş gönül Mail-i serv ü heva-hah~i gül ü nesrin degül

Çünkü o, bülbülün gülü istediği gibi sevgilinin yanağını istemektedir:

N' ola gönlüm arızın isterse canım kilmetin Resmdir iilemde bülbül gül sever perviine şem'

Sevgilinin dudağı da, güle benzetilrniştir:

482

Page 16: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Leb-i canane 'aceb la'! mi ya gül mi disem 'Anberin-haline hem müşk mi fiilfiil mi disem.

Ney li

Ancak Avni, sevgilinin şeker tadındaki dudaklarının güzellikte, naz ve işvede güller ve goncalan gölgede bırakacak özellikte olduğunu:

Gerçi kim agız bir itdi güller ile goncalar Ol şekker-Ieb söze gelse anlara degme suhan

beytiyle dile getirmiştir. ŞeyhülisHim Yahya'nın şu beyti de bize, sevgiiiierin nezdinde mücevherat

:=takmanın rağbetten düştüğünü, onun yerine .lale ve gül takınanın revaç kazandığını belirtir ki, bu da Jalenin ve gülün o dönemde gördüğü ilgiyi daha belirgin bir şekilde göstermektedir:

Lale vü gül takınuroldı güzeller şimdi hep La'! u gevher kıymetin ezhar erzan eyledi

* Evet yukarıda belirttiğimiz gibi gül, klasik şiirde gerek mecaz! gerekse İlahi

aşkta sevgiliyi temsil eder. Hakiki sevgiliye duyduğu aşk ile yanıp tutuşan, iştiyak içerisinde bulunan ruhu da temsil eden bülbül ise, güle aşıktır. Çünkü gül, yukarıda belirttiğimiz gibi İlahi güzelliği ve ihtişamı en güzel biçimde yansıtır. Gülün ihtiva ettiği bu hikrneti, gönlünde meydana gelen bilginin neticesi olarak sezen bülbül tarafından geçmişte sevilmiş, günümüzde sevilmekte, gelecekte de

· sevilecektir. Klasik şiirde şairlerimiz kendilerini bülbüle benzetmişlerdir.

Nitekim Fuzfıll kendisini gül bahçesinde gezen bir bülbül olarak niteler:

Bir bülbülem ki gülşen olupdur neşimenim Ya tı1tiyim ki bir şekerİstane yetrnişem

Alımedi ise, bu hususu şu beytinde dile getirmiştir:

Senün-ile benüro halüme bei:izer Gül-ile bülbülüfi naz u niyazı

Zaten bülbülün yuvası gül dalında olduğu ıçın, onun mekanı güller ·arasındadır:

483

Page 17: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET K.ARTAL

Zenahdiinından ayrılmaz dil ol serv-i gül~endiimun Olur san şiih-ı gülde iişyiin-siiz andelib-asa

Arpaemini-zade Mustafa Sami

Bülbülüfi mekanı güller içinde Kargalar ötmez bülbüller içinde

Ümml Sinan

Kendisine mekan .. olarak güller arasını seçen bülbülün feryadına sebeı olarak gülü gösteren Umrni Sinan, aynı zamanda bülbül olmanın şartını, gee, gündüz gül için ah u figan etmeye bağlamıştır:

Bülbülüfi efgan "itdügi Bagçe degüldlir güllciür ·

Ey gönül geç bu fenadan şöyle bi-'iir ol yüri Bülbül isefi ol gül içün dün ü gün ziir ol yüri

Ancak gül, gururlu olup kendisine büyük bir iştiyakla bağlı olan aşıkı ateşli yalvarmalarına ve çekmiş olduğu ıstıraba karşı daima lakayt ve ilgisizdiı Nitekim güle karşı bülbül her ne kadar daima terennüm etse de, gül onun ah · feryadına sadece tebessüm etmekle yetinir:

Gül e karşu kıl ur bülbül terennüm Gül ider bülbül iihına tebessüm

Şerifi

Evet, bülbül daima feryat ederken gül ona karşı güler. Çünkü dünya t ezelden beri böyle gelmiş böyle gider:

'Andelib ah idüp aglar gül ana hande ider Böyle gelmişdür ezelden bu cihan böyle gider

Behişti

Bülbüle yüz vermediği için, onun ıstırabmm tedricen artmasına sebep ola gül, her zaman tebessüm edip gülerken, bülbül de daima ağlar. Çünkü bı onların genel vasfı olduğu için bu duruma şaşılmamalıdır:

Gül gülse daim aglasa bülbül aceb degil Zira kimine agla demişler kimine gül

Baki

Şunu da unutmamak gerekir ki, bülbülün işi "niyaz", gülün ise "naz"dır:

Bülbül ü gül işi niiz ile ni yaz illa ben üm

484

Page 18: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Hasılum dag-ı ceffidur lalezarum var iken Avnl

Neşatl, bülbülün bu çekmiş olduğu aşk ıstırabını:

. Şevkiz ki dem-i bülbül-i şeydada nihanız Hfınuz ki dil-i gonce-i hamrada nihanız

Beytinde, "dem çekmek"le ifade etmiştir. (Nefes, soluk; vakit, an; kan gibi mantilan ihtiva eden 'dem' kelimesi, ayrıca Hakk'ın feyzinden olan Rahmani nefesi de ifade eder. Bu durumdaki aşık, tecellinin zuhur ettiği an içerisinde bulunur. Mevlevller buna "hfi" der. Şairin Mevlevi olduğunu hatırlayalım).

Demek ki, gül için ağlayıp inleyen bülbülün devası yine güldedir:

Bülbül gül içün kılanda nale Derdine deva olur mı Jale

Fuzfıll (Leyla vü Mecnfın)

Arpaemini-zade Mustafa Sami'nin dediği gibi, şem' (mum) ile bülbül, verd (gül) ile pervane bir araya gelmez:

Tenasüb cilvegerdir aşkda bl-gane cem' olmaz Beli şem' ile bülbül verd ile pervane cem' olmaz

Bunun için bülbül, gülün kendisini red etmeyerek şefkat göstermesini ister. Aşık Veysel'in "Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa" dediği gibi, gül her ne kadar güzelliği ile hoş olsa da onun zuhur etmesinin müsebbibi bülbüldür:

Beni redd itme şefkat it ey gül Güle lazım degül midür bülbül

Hüsnile gerçi gül durur zlba Lik bülbül virür zuhfin ana

Fazll

Gelibolulu Sun'! de, gülün zuhurunu yani açılmasını, bülbülün söylediği güzel sözlere bağlamıştır:

Bülbül latlfe eylese gül açılur güler Bad-ı seher ki söylese def'l yüzin dürer

Belkide Nev'i'nin belirttiği gibi, bülbülün etmiş olduğu feryadın tesiri, onun açılmasına vesile olmasında gizlidir:

485

Page 19: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Bülbülüfi güldeki te's'ir-i niyazın gördüm Bunı bildüm ki eser eyler-imiş nal e vü zar

Bülbülün aşkını beğenmeyen Fuzfıli, bülbüle şöyle seslenir:

Mesken ey bülbül sana geh şah-ı güldür geh kafes Nice aşıksın ki ahından tutuşmaz har u has

Herhalde Doğu edebiyatlannda aşıklığın rernzi olan Mecnfin için:

Mende Mecnündan füzün aşıklık isti'dadı var Aşık-ı sadık menem Mecünun ancak adı var

diyen ve ettiği ah ile Jelekieri yakan:

Beni candan usandırdı cefiidan yar usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şem'i yanmaz mı

Fuzfıli'den de bunu söylemesi beklenirdi. Esasen bu dünyada Muhibbi'nin söylediği gibi sevgiliye benzeyen tek bir

gül, aşık gibi de çaresiz bir bülbül yoktur:

Sana benzer cihan içinde yok gül Benüm tek dahı bir bi-çare bülbül

ve bülbülün şikayetçi olduğu da güldür:

İ der gülden şikayet bülbül-i şeydayı söyletsen Şeker yir şükrin itmez tüti-i güyayı söyletsefi

Nev'i

* Balıann bir adının "gül mevsimi" oluşu, güle verilen bu önemden

kaynaklanmaktadır. Bu mevsimde açan gül, aynı zamanda balıann geldiğini de ilan eder:

Yüzün beşaşeti insana Hakdan İhsandır Gülün tebessümü evvel baharı i'landır

As af

Bundan dolayı bahar için "fasl-ı gül, vakt-i gül, mevsim-i gül, devr-i gül, eyyam-ı gül" gibi ifadeler de kullanılmıştır. Bahar mevsiminin müjdecisi olan gülün açılmasıyla güzeller seyrana çıkmaya başlar ve işret günlerinin başlamasına zemin hazırlar:

486

Page 20: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

Mevsüm-i güldür şeha gül-zar içinde oturup Cam-ı gül-gün virsün elüfie nigar-ı gül-cizar

Ahmed!

Aynı zamanda baharın gelmesiyle bülbüller de feryada başlar. Ancak bu feryada şaşılmamalıdır: ·

Bülbül figana başladı gül devridir bu gün Sular bulandı sit u sadanun zamanıdır

Türabi

Bahar eyyamı geldi tan mı feryad i tse bülbüller Dirlga aniann feryadına yetişmedi güller

Türabi

Gül, bahar gibi örnrün kısalığı ile hayatın geçicilİğİnİ de ifade etmektedir:

Gülüfi bir haftadır rengi senüfi yüzüfi gül-istanı Hemişe taze vü terdür zihl gül gülden ayruhsı

Ahmed!

Gül vakti geldi uş geçürgil hoş geçer dem şöyle kim Bu devr içinde lale-veş elden piyale düşmesün

Ahmed!

"Ben yarime gül demem 1 Gülün ömrü az olur" mısraı bu anlayışın halk şiirine yansımış şeklidir.

Nev'i bundan dolayı geçici olan gülün güzelliğine değil de, kalıcı olan gönül güzelliğine talip olunmasını ister:

Hüsn-i gül kılma taleb fiinldür iste hüsn-i dil Ta!' at-i mihre hazan görmez misin virmez zarar

Nev'i, özellikle kış mevsiminde açan güle rağbet edildiğini,

Mergı1b olur açılsa şita mevsiminde gül Hoşdur zaman-ı berf o lıcak şems-i tabdar

beytiyle dile getirmiştir.

*

Gülün daima bülbül gibi birlikte zikredildiği unsurlardan birisi de dikenidir. Çünkü bu alemin gülbahçesinde dikensiz tek bir gül açılmaz:

487

Page 21: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMET KARTAL

Gülşene açılmaz ol gonca-dehen ağyarsuz Gülsitıln-ı 'alem içre gül açılmaz harsuz

Zat!

Gülün bu özelliğinden dolayı Nev'!, onun hemnişini olarak dikeni zikretmiştir:

Gül eelis-i har u bülbül tu'me-idendan-ı mar Menzil-i şişe miyan-ı seng-i hara vü meder

-,Dikenin çeşitli benzetmelere konu olduğu da görülmektedir. Nitekim Nev'!,

Destinde hardan ne 'aceb tutsa şane gül Çün zülfüfie takılmaga ister bahane gül

beytinde, gülü tarağa benzetmiştir. Toplandıktan sonra deste haline getirilerek satılan gül:

Vilayet açdı yeniden meğer ki şah-ı bahar Ki baglanup satılur sünbül ü gül ü 'abher

Nev'i

Zamane gülşeninüfi güllerin bana satman Ki füls-i alımere degmez yanında har olıcak

Nev'i

bazen hediye olarak verilmiş:

Bag-ı tab'umdan kopardum bu gül-isad-bergi ben Sunduminsaf ehline bir yadigar-ı mu'teber

Nev'i

Yara arz itmek dilerdüm kanlu yaşum kıssasın Tuhfe diyü gönderem dirdüm vefiisız yare gül

Hasan Ziya'i

bazen de bir şişeye konulmuştur:

Gönülde çeşm ü 'izar u külale fikri hernan Konuldı şişede san nergis ü gül ü sünbül

Hasan Ziya'i

Gül renginden dolayı ateşe de teşbih edilmiştir. Bu özelliği en güzel yansıtan beyiderden birisi Şeyh Galib'in şu beytidir:

488

Page 22: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL'A

Gül ateş gülbün ateş gülşen ateş cı1ybar ateş Semender-tıynetan-ı aşka besdir lalezar ateş

Ve gül suyu tabii ki gülden elde edilir. Karamanlı Ayni'nin:

Yüzün münazarasında gözüm n'ola yaşara Cihanda gülden olur her ne denlü olsa gül-ab

Didüm iy dil-ber yüzünde dürr bigi dürler nedür Gül bigi güldi didi güldür gül-ab andan tarnar

beyideri bunun göstergesidir. Gülün şairlerin tasavvurlanyla yukanda bahsettiğimiz konuların dışında

şekli, rengi ve kokusu itibariyle birçok teşbih ve mecazlarakonu olduğunu da burada belirte1im.

*

Gül, klasik şiirde bu kullanımlannın yanında bazen rüya yarumculan tarafından göıillüş şekillerine göre tabir edilmişlerdir. Lütfuilah b. Fazlullah tarafından Çelebi Mehmed adına Hubeyş b. İbrahim et-Tiflisi'nin Ta'bfr­name'siriden tercüme edilen Kiimilü't-ta'bfr isimli eserde (Eliaçık 2003) "gül"ün rüyada görülüş şekline göre yorumlanması şu şekilde kendini göstermektedir:

[TDK Ktb. B/34, 252b-253a) Murad çiçekdür ne çiçek gerekse olsun. İbn-i Sirin eydür, her çiçegün hükmi iki dürlüdür, biri oldur ki agacında göre, ikinci oldur ki agacından ayru göreler. Amma· ol çiçegi ki agacında göreler delalet ogula eyler. Ol çiçek ki agaçdan üziimiş göreler gussadur dahı aglamak. Şöyle bilmek gerek her çiçegün ki bekası az ola çün agacından üziimiş göreler gussadur ki ol düş gören kişiye tiz irişe. Her çiçegün ki bekası agaçda çok ola yine gussadur veli giç irişe. Eger vaktinde kızıl gül görse, agacında oglı toga; eger gül vakti olmasa ogul sebebinden musibet irişe. Kirmani eydür, düşde kızıl gül agacı bir ulu kişidür ki şad-kam ola dahı sözi geçe. Saru gül agacı bir bazirgan avrat ola hacet reva eyleyecek. Ak gül agacı devlet ü izzetdür. Eger bahar faslında gül agacı görse şöyle ki gül açılmış kendü evinde, bir kız evine getüre kabinile. Egerak gül agacın görse ogul sebebinden şad-kam oia. Eger görse ki gül agacının köki yirden çıkmış ev halkı namaza kahil ola. Cabir-i Magribi eydür, düşde gül görse bi-vefiidan ve himmet kişi göre. Eger görse ki gül var ya kişi virdi ol sıfatlu kişiye dostluk eyleye. E ger gül vaktinde görse eyüdür. İs ma 'il-i Eş 'as eydür, düşde gül namedür ki gayib kişiden gele, ya gayib katına gele. Ca 'fer-i Sadık eydür, düşde gül görmegün altı vechi var: hı1b ogul, dost, himmetsiz kişi, eyü kul, name-i gayib. Eger avrat görse er ala, eger agaçdan ayru görse gussadur.

Görüldüğü gibi, LütfuHalı b. Fazlullah burada rüya yorumculanndan İbn-i Sirin, Kirmiini, Cilbir-i Magribi, İsmail-i Eş'as ve Ca'fer-i Sadık'ın yorumlanna

489

Page 23: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

AHMETKARTAL

yer vermiştir. Eserde "gül" maddesine, "gül"den kasdedilenin bütün çiçekler olduğu belirtilerek başlanmış, daha sonra isimlerini zikrettiğirniz muabbirlerin yorumlarına başlanmıştır. Buna göre:

İbn-i Sirin: Gül ağacında görülürse, çocuğa; ağacından kopanlmış olarak · görülürse, gussaya, kedere ve ağlamaya deHilet eder.

Ömrü az olan her gülün ağacından koparılmış olarak görülmesi, dert ve kederdir. Bu dert ve keder, rüyayı görene hemen duçar olur. Ağacındaki ömrü uzun olan gülü rüyada görmek de dert ve kederdir. Ancak rüyayı görene geç ulaşır.

Eğer mevsiminde ağacında kırmızı gül görülürse, çocuk doğmasına; mevsimi dışında görülürse, çocuğundan dolayı kişiye bir musibetin ulaşacağına deHilet eder. · · ·- · -~ - ·-· ----·- · - - - -

Kirmani: Rüyada kırmızı gül ağacı görmek, sözü geçen ve bahtiyar olı:in büyük bir kişi olmaya; sarı gül ağacı görmek, ihtiyacı giderecı;;k tüccar bir kadın olamaya; ak gül ağacı görmek ise, devlet ve üstünlüğe delalet eder.

Bahar mevsiminde kendi evinde açılmış gül ağacı görmek, çeyizi ile birlikte gelin getirmeğe; ak gül ağacı görmek ise, çocuğundan dolayı mutlu olmaya işarettir.

Gül ağacının kökünürı topraktan çıktığını görmek, ev halkının namaza isteksiz olacağına delalet eder.

Cabir-i Magribi: Rüyasında gül gören, vefasız olan bir ~mseden iyilik görür. i

Ya sahip olduğu bir gül ya da gülün bir kişi tarafından verildiği görülürse, güzel huylu bir kimseyle dostluk etmeye delalet eder.

Gülün mevsiminde görülmesi İyiye işarettir. İsma'il-i Eş'as: Rüyada gül görmek, bilinmeyen kişiden gelen veya

bilinmeyen kişiye giden mektuptur. Ca'fer-i Sadık: Rüyada gül görmenin altı yönü vardır. l. İyi çocuk. 2. Dost.

3. Himmetsiz kişi. 4. İyi köle. 5. Bilinmeyen mektup. 6. Kadın görürse, evleneceğine; eğer ağacından ayrı görürse eleme yani kedere delalet eder.

Metinbankası, Temmuz 2004 versiyonunda bulunan başka bir tabimarnede ise, gül görmenin talihsiz ve kötü arnelli kişi olmaya delalet edeceği kayıtlıdır.

490

Page 24: Prof. Dr. Ahmet KART AL - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D127196/2010/2010_KARTALA7.pdf · Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gülzare su . beytinde, Hz. Peygamber'in yüzünü

ŞİRAZ'DAN İSTANBUL 'A

"Klasik Türk Şiirinde "Gül"ün Kullanımı ve Rüyada Görülüş

Şekline Göre Yorumu", Gül Kiıabt. Giil Kiilliirii Üzerine. Diişiinceler, (Editörler: Bilal Kemikli - Selamİ Turan), Isparta, I 69-91 (2005).

491