palaspandıras fanzin, 17.sayı

30
1 palaspandıras 17

Upload: palas-pandiras

Post on 08-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

kesinlikle daha az okunuyor.

TRANSCRIPT

Page 1: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

1

palaspandıras

17

Page 2: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

2

-Neden kendinizi bir önceki döneme bağlı hissediyorsunuz? Gezi direnişinin Türkiye’nin geçmiş direnişlerindense dünyanın diğer yer-lerindeki direnişlere benzediği bir dünyada neden kendi geçmişimizle sınırlanalım?

-Dünyanın geçmişiyle de sınırlanmaya gerek yok. Geçmiş, gelecek, bunlar da “gündem”. Gezi deneyim, güncel deneyim. Gezi bugün oldu diye daha önemli ve ya daha güzel değil. Geçmişi ne kadar hissetsek önemsesek de düşünce kendisini zamandan, geçmişten bağımsız, güncelden bağımsız biçimde var etmeli.

iletişime ihtiyaç[email protected] [email protected] [email protected] twitter.com/oguzcanonver twitter.com/heygiynas

Page 3: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

3

parçanın adı

Maddenin birleştirdiğini ayırmak kulun ne haddinezekâ ahlâkın bir alt fraksiyonu bir ahlâk ünitesiböyle deyince sadece dehâlar çekinmiyor kötüye razı olanlarkokuların yaşı ortadan kaldırması kokusuna arkadan duyduğun arzu aynıbeni tek bir şeyle reddemezdin reddetmek için onlarca hamle nevrozunu kul-lanmanbir nevrozum olsa onu kullanırdım ciğerlerimde boşluklar gazla dumanla dolup taşıyor bundanbuna dayanamıyorum artık her yerin dumanla dolup taşması parlamalar en parçacıklarıylamesih hastalığı kurtarırım sandığın an dipten çekip çıkarırım sanarken bir-likte dippe girmek dimdipkadını bedenden çıkan bir sıcaklık olarak algılamak seyirlik bir şeye dönüşürken izlenmenin izlenmesinden haz almanseyredilişimi seyrederken anladığım güzelliğe dayanamadım zeka ahlakın üstünde olsaydı hep kazanırdım

Page 4: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

4

zamanla geçmez zaman hastalık zamanı ilaç sanan hastaneye kapansınmekanla değişir mekan kararverme mekânı etkilersinmuhtemel acılar bilinmez bırakılmışlıklardan yeğğğbunu daha kaç defa söylemem gerekecek bebeğimgodspeed you black emperor allahgücü senle kara imparatorluklar kursunahı tutsun büyünün şehirleri altında allahın kederi senin üzerine olsunduasıbirbedduayla.arınılırıararuzundizeleriresimdefterinebasılacakşairnerelernelerelegitsinhayır o anlamdır bir karışıklıkbir şeye şekil ondan sert olman ereksiyonmadde bağımlılığı bitse de bağımlılık sürer madde bu madde meta donmazbiraz da bağımlılık rahatlaması diyelim yok yaa pişman mı oldun geçmişini anlatamazsın_girift de farsçaymış her şey farsça çıkmaya başladı ismim debu ayrıca lokal perspektif bozukluklarının da sebebidirkafanızın 2 mm yer değiştirmesi bile parlamaların yerini değiştireceğinden avangard metodlar kullanılana kadar zırhlar ve metal eşyalarmemenin 2 mm yer değiştirmesi diş mi dil ben diş diyorum

Page 5: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

5

/rönesans resmi gözlüğün icat edildiği döneme rastlıyor yani ondan önce ressamlar tam göremedikleri için gerçekçi resim yapamıyorlardı bir anda işi çaktılar/

doğumgünüpastasınınnüzerindenbaktığınnbakışhorizontal/tersidikeyolan ufuknasılvertical 4lümimariüzerinde 3ışıkonlarında verticalolmasısağdan gelenhayaletetkisidenilen benimöyledediğim beyazlıkbilezik sonradanyüzük oufakbeynindeki hasarlarınmricihazlarındaçıkmayacak dahaöncehiçbukadaraçıkolmamıştım

kendimi içine koşulsuz bırakacak olanı aryorum uyşturucu kadınzombilerle uğraşamam keşke tek molekül ben olmasaydıbirbirne bağlı atomları birbirnden ayrınca çıkan clz tiz ses evrenin iki uzak yerinde dahi olsa bağlanmış atomların ayarlrına müdahalede diğer atom evrenin en uzak yernde olsa yine de etkileniyor onları bir kez birleştiren güç ayrıma neden izin vermezse aynı sebepten ötürü etkiden kurtuluşu da engelliyor gücün birleştirdiğini insan ayırmasın içine boşalmak istediği geliyor

Oğuzcan Önver

Page 6: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

6

fazlası var

sonsuza kadar parçalayınca bitecek miparçalamayı seviyorsun toza sorkendimi bile bi şey bitiremeyen.bombaları asla öğrenemeyeceksin asılbir bomba yapamazsınen uzağa git gidemeyeceğin uzaktan tee bakhiç bi yere gitmemişsin astral bittikendini bitirecek fizikteki bombayı çocuklar yapabilirçocuklaşanlar hiç bi sikim bitmez.

Page 7: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

7

fazlası var

sonsuza kadar parçalayınca bitecek miparçalamayı seviyorsun toza sorkendimi bile bi şey bitiremeyen.bombaları asla öğrenemeyeceksin asılbir bomba yapamazsınen uzağa git gidemeyeceğin uzaktan tee bakhiç bi yere gitmemişsin astral bittikendini bitirecek fizikteki bombayı çocuklar yapabilirçocuklaşanlar hiç bi sikim bitmez.

yokedemediğin kütleni kozmik izleribeyninde bir döngüyle yola koymanın birazınıallaha teşekkür ederken düzensizliğizorlayan beyninle nefreti dağıtt.huzur, nefretle kendini tanıdığın düşüncesibilge tanrı, büyüklüğün huzuruüstüne gelenleri ayıklıyorsun makinesini bize verne yani dağıtt zamanın mı eksilecekpaylaşıma açç çocuklarımeraktan gözyaşı sakızıyla rahatlamak için ağlıyorumhuzurun teknolojisinin icâdıiçten içe küçülmek hızında, bir panik atak esnâsındabilgiyi saklayan bilginienerjiyi açmayan bilgeyi öldürücem.

Abdulkadir Gıynaş

Page 8: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

8

Daha önce birbirini hiç görmemiş, internet ortamı dışında hiç tanışmamış üç şair olarak, tüketmenin tık mesafesinde interaktif şiirler yazdık. Şablonları, kodlanmış dili, herkesin Google bilgisini, listeleri, fişleri, afişleri, videoları, istatistiği, hatta kendi şiirimizi kestik, yapıştırdık, daha çok kestik, aralara girmenin bombasını yaptık. Ablukayı aşmanın yoluydu bu. Çünkü şiirle kırdık kafayı, arama motorlarını böyle yönettik, sansürü de onunla tehdit ediyoruz. Çünkü ne kadar dünyanın ortasına yerleşmeye özen gösterdiysek o kadar sıkıntımızın ortasında bulduk kendimizi. Buradan tüm internete, reklamlara ve sanal alışverişe selam olsun...

İşte Benim Tüketim Çılgınlığım

A ve M, MARKS & SPENCERbeynimde dönnnen hâliyle: maarkss-eeennn-sıpeen-sıırrrişim var hâliyle kafamı toparrrlamam lazzzım

ohh parfum gıbı kokuyorsunkuloda bulasmıs parfum gıbı kokuyorsunoh kokknoldu mıdeneasıl ben senden mıgrendım

başında nasıl da iğrendim A v M sandığın kadar harf değilçünkü a ve me dediğin estetik olmaz am sevgilim ayağı parfüm kokan kadınım suni gözyaşı akıtanımkalbim dünyadan düşmüş gibi normal tüm bu olanlar evin her yerinde poşet torbalarbenim tüketimim, çılgınlığım yaklaş, kotlar pabuçlar beğenelim yaklaş dağılalım lekenin ve maaşın mutemedinden bahsedelim

Page 9: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

9

Alma çılgınlığının çöplüğe çevirdiği kişiliklerden nasıl kurtuluruz?

Çılgın sevgilim beni konuşturÇılgın sevkilim beni konuşturÇılgın sevkirim konuştur beniBebeğim bebekim bebeem emBen sana danteller arasındanDan: zırrrrr: her seferinde yeni bir ekrandan baktınDeğerimi markalandırma çalışmalarını izledim seninCep telefonlarını deniz güneş kum taşıdımCepsiz taşıdımAç reyonlarında ekmekleri unuttumSaç reyonlarında oysa hâlâ zeytinyağlı sabunlar

Asıl ben senden...AURA • görmebozuklukları • ışıkçakması • duyubozuklukları • paralizesemptomları • konuşmabozuklukları

Soru neydi?

Soru şu:

Tüketim çılgınlığının çöplüğe çevirdiği kişilerden nasıl kurtuluruz?

Tüketim çılgınlığıyla kurtuluruzÇöplüğe dönmek çöplüğü kurmakla mümkünÇöplüğü sahiplenmekle muhtemelEh peh tey rahme dönmekleÇöplüğün suçu mu İhtiyaca doğan döngüRahme batırılıp çıkarılmakSuçu mu

Page 10: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

10

Sezaryen bir doğum yöntemi değil, kurtarma operasyonudur. 

Tüketim çılgınlığını kurtaralım midelerimizinA v M sandığın kadar hurufî, MARKS & SPENCER kadar gerçekçiPartilerin koy merakı yüzünden değil mi zaten bu bolluk,

Sex shop lan sizin inancınız!

Amını diktiğimin siyaset kurumları /temiz bi bez getirin şiir bitti.

İsmail Aslan-Efe Murad-Sinan Özdemir

Page 11: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

11

Page 12: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

12

MODİFİYE

Teyel yerleri üşüyen ayrıntılarla anlar kırılgan mağaralarvarlığın A halini ahalinin bilmediğihız ve politikadan geriye köpüklenen cadde bağımlısı kuşakeldeki trikotaj atölyede yedek şahıs dudakta tütsü ve dinamitmenkulünü kıymetini devşirmedensessiz, seyircisiz konser ve konserve:ne şarkısında külden kalan kurmaca ne pagan insan hâliişletim güvenliğinde yasak koyucularıylasaklama koşulları kalmadı yüzdeki kelimelerinhareket şefliğinde beklenen avlusunda uzun repliklerinkimlik kriterlerine uymuyor içimdeki rampaben nereye çıktıysam indiğim çorak mukavvabitkisel çözümleri adrenalin söylevlerinvahşi bir çıktının stratejik karşılığındaenvanterimde çekiç sesleri kaportamda ölü kumanyagözlerimi yumsam da yunsam da üflenmiş o çözeltidegeride gardırobun dilini aralayan et ve kemikönümde makas değiştirmez namlusu güncelliğin.

Seyhan Kurt

Page 13: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

13

MODİFİYE

Teyel yerleri üşüyen ayrıntılarla anlar kırılgan mağaralarvarlığın A halini ahalinin bilmediğihız ve politikadan geriye köpüklenen cadde bağımlısı kuşakeldeki trikotaj atölyede yedek şahıs dudakta tütsü ve dinamitmenkulünü kıymetini devşirmedensessiz, seyircisiz konser ve konserve:ne şarkısında külden kalan kurmaca ne pagan insan hâliişletim güvenliğinde yasak koyucularıylasaklama koşulları kalmadı yüzdeki kelimelerinhareket şefliğinde beklenen avlusunda uzun repliklerinkimlik kriterlerine uymuyor içimdeki rampaben nereye çıktıysam indiğim çorak mukavvabitkisel çözümleri adrenalin söylevlerinvahşi bir çıktının stratejik karşılığındaenvanterimde çekiç sesleri kaportamda ölü kumanyagözlerimi yumsam da yunsam da üflenmiş o çözeltidegeride gardırobun dilini aralayan et ve kemikönümde makas değiştirmez namlusu güncelliğin.

Seyhan Kurt

yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş, yaptığım iş : cadı babanelere uzun ömür verme

SacayaK

yaptığım iş, mevsimlere sığar mılinç bilmez, sormadım da başkaoku-öğren halkları, sınıflar“kuyruğum da kuyruğum”

yaptığım iş, cılkı midelemeyutamak sorun, boğuldu sançok çiğnemesanemde olmaz “kızın pek ciğersizi sevdi”

yaptığım iş, düzenli ordunu birlikler konu ve ek tasarrufcetvelli bir yoğun akın suya“hep derin verim bu gömlek”

yaptığım iş, bıyığı hatırlamakben böyle yalanıdurur kedigilne süt devrilsin isterim nekiremitler altında sacayak

Murat Çelik

Page 14: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

14

İkinci Cilt İlk Tertip

beni yoksul görmesen beni yoktun.aşkımızın ihlalinden yaşım geçiyorotobiyografik hikayelere müdahale edilmesine asla izin vermiyorumsen de verme düstur komasısirk buduryol dönüş

toprak yollarda şehircilik sorunları üzerine bel kırıyoruzsefer taslarından sonra iki sıcak ş. lütfenmikrodalgadan çıkıyor cam kavisli bardak otomat hayal kırıklıklarının yerde arkası para sayıyorcan hevesli bu uğurda seninletemsili ya da yarı temsili bir müessesede başka birinin sesi bizi yatağa düşürene dekbir de biliyorsun hastalıkta sağlıktadünyanın her halinde tabii dünyanın her hali kasvetbirlikteyiz gibi inişlerini çıkışlarını kaydediyorum bu maktelinvezne hasta numarası versus bayii ada vapuru.

Page 15: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

15

gazeteler yazıyor

bugünün gazetelerinde baş savcı uyuyakalıyoranlatıcı anlatmaya kalkmıyordinleyici iş edinmiş dinlenmekten ödü kopuyorbu gazetelerin kendi belası yok muyıl sonu gelmişkanaat notu diye tutturan veliler gibilerkıt ve kendi seslerinde hurüfi.

biliyorum pekiyisen beni hala yoksul görüyorsunsen beni un ufak.halay başı olayım mendilim hazırnişancı’ya buyurun,uzun yaşamı ve bereketi simgeleyen çiçeklerle oyalı on parmağında on bavul bir ses işçisinindikiz aynasındanbenim başı çekmem şart.

ikinci rol senin devamlılık kaybı.

Sevinç Çalhanoğlu

Page 16: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

16

Üzül

Allah daha büyük ağrımdan, aspirin.düşen çocuklar ölen çocuklardan dahayer tohumlansa, sanayi, birkaç çelik jantbi kaç çelik kanıt, nikelaj kalp, günsuyuöyleyse durmadan bahsedilen şeyler olurbir yakasını tarar gömleğinin anne bir kanla.Binlerce yıl soyadımın içinde çürüşehrin baldırına alıştım, öpülmesine gülünderviş yarayı büyütüyor saçlarım.-boynuma Hintli bir kız dövmesi yaptır.bundan sonrasını söylemek ve bir Kızıldeniz.Musa bir değirmeni tam bin kez düşündübiraz kan kopardım bahçeyi buldu kınımkarım yirmilik dişlerini bir bıçağa rivayetlekanımı örtpas. Evin sancağına dikilen çiçeklerianne bir kanla tarar saçlarını.

Böyle devam etsin, güne benzeyensaçları kilitli kızların ağzıyla örülüboynumun inceliğiyle bir gergefi dolduruyorum.bizi biraz arsa biraz nur ve biraz çiçek pahasına.Sabaha,seni oradan alırım. sur denizi çevrelerse başka şeyler söyleriz.

Ferhat Dönmez

Page 17: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

17

Üzül

Allah daha büyük ağrımdan, aspirin.düşen çocuklar ölen çocuklardan dahayer tohumlansa, sanayi, birkaç çelik jantbi kaç çelik kanıt, nikelaj kalp, günsuyuöyleyse durmadan bahsedilen şeyler olurbir yakasını tarar gömleğinin anne bir kanla.Binlerce yıl soyadımın içinde çürüşehrin baldırına alıştım, öpülmesine gülünderviş yarayı büyütüyor saçlarım.-boynuma Hintli bir kız dövmesi yaptır.bundan sonrasını söylemek ve bir Kızıldeniz.Musa bir değirmeni tam bin kez düşündübiraz kan kopardım bahçeyi buldu kınımkarım yirmilik dişlerini bir bıçağa rivayetlekanımı örtpas. Evin sancağına dikilen çiçeklerianne bir kanla tarar saçlarını.

Böyle devam etsin, güne benzeyensaçları kilitli kızların ağzıyla örülüboynumun inceliğiyle bir gergefi dolduruyorum.bizi biraz arsa biraz nur ve biraz çiçek pahasına.Sabaha,seni oradan alırım. sur denizi çevrelerse başka şeyler söyleriz.

Ferhat Dönmez

‘‘Kesinlikle daha az okunuyor.’’[Erhan Altan söyleşisi]

1- Viyana Grubu’yla başlayalım. Kim bu adamlar? Nasıl bir araya gelmiş, neler yapmışlar, sonları nasıl olmuş?

Viyana Grubu (Friedrich Achleitner, HC Artman, Konrad Bayer, Ger-hard Rühm, Oswald Wiener), savaş sonrası Avusturya’sının olağanüstü ortamında birbirini bulmuş, bir araya gelmiş beş kafadardan oluşuyor. Bu şairler, nasyonal sosyalizmin, her şeye olduğu gibi sanat kültür dünyasına da bir kama gibi girip geçmişle bağlantısını koparmış olduğu bu ortamda, yitirilmiş sanat eserlerini araştırmaya koyulur, yeni yollar arayışına girerler. Kolay olmaz bu, çünkü Naziler “yoz sanat” adı altında yüzyılın tüm avangart sanat ürünlerini yakmış, imha etmiştir. Viyana Grubu, yine de hızla avangart duruşları üstlenir ve savaş sonrasının somut, görsel, akustik şiir gibi neo-avangart hareketlere yeni boyutlar katar. Sınır aşımları, rastlantı öğesinin üretken hale getirildiği yöntem-sel buluşçuluk gibi teknikler ve daha sonra gelecek olan Viyana Aksi-yonistlerine esin veren sahne performansları bu grubun geniş üretim yelpazesinde yer alır. Sözcük seçimlerinin belirli durumlara etkilerinin araştırılmasıyla başlayan deneyselliklerinin rüzgârı, günümüze kadar ge-lir. Bu çabaları ve kararlılıkları sonucunda Avusturya’da deneysel şiir, 20-30 yıllık bir sürecin sonucunda ülkenin temel şiir geleneğini oluşturur.

2- Viyana’da yaşıyorsunuz. Viyana’da şiir ne durumda? Mesela, şiir bize göre daha çok mu okunuyor?

Kesinlikle daha az okunuyor. Ne bu kadar çok şiir dergisi var ne de şiir kitaplarını kitapçılarda görmek olanaklı. Genç şair konusunda da durum pek parlak değil: Viyana Grubu’nun girişimi bir sonraki kuşak tarafından devralındı (2006 yılında yasakmeyve dergisine ek olarak verilen Avusturya Deneysel Şiiri Seçkisi ilk ve ikinci kuşağın macerasını tadımlama olanağını veriyor) ancak uzun bir süredir beklenen üçüncü kuşak pek ortalarda gözükmüyor. Belki bir durgunluk dönemine girildi, belki olağanüstü bir şiir elli yılından sonra genç şair adayları önlerinde duran bu dev mirasın altında eziliyor ve başka yollara sapıyorlar. Tam yanıtı ben de bilemiyorum.

Page 18: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

18

3- Şiir eleştirmeni olarak kendinizi isimlendirmek istemiyorsunuz. Şiir incelemesi ve şiir eleştirisi arasında nasıl bir fark var?

Eleştiri, metnin üzerinde çıkıp onu yargılamak gibi bir içeriğe sahip ve bana demode geliyor. Adeta bir Mesih beklentisi var bu düşüncenin ardında. ‘Bir eleştirmen gelecek bize ne yaptığımızı anlatacak’ beklen-tisinin varlığını tüm konuyla ilgili satırlar ve satır aralarından okumak olanaklı. Bu “baba gereksinimi”nden kurtulmak gerekiyor. Oysa ta-rihte şiiri yine şairler açımlamış genelde. Tabii şairlerin, yazdıklarını anlayıp kompetan tepkiler verecek eleştirmene duydukları gereksinim de anlaşılır bir şey. Şiirle veya şiirlerle ilişkilenip onları anlamada belli bir yol kat etmek bana hem daha alçakgönüllü geliyor hem de şiirlerin hakkını yemiyormuşum gibi geliyor. Ben daha iyi bir ad bulamadığım için şimdilik inceleme diyorum. Yaptığım daha ziyade bir anlama ve ilişkilendirme çabası.

4-Ölçü Kaçarken’den Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im’e neler değişti?

Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im aslında Ölçü Kaçarken’in devamı. Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im’in önsözünde Ölçü Kaçarken’de saptadığım dinamiklerin sıfırlı yıllarda da sürdüğünü ve sonlandığını anlatmaya çalıştım. Sıfırlı yıllar şiiriyle birlikte muhtemelen bir önceki kuşağı olumsuzlama tarihi de sona erdi, çünkü biçimsel anlamda olum-suzlanacak bir şey kalmadı. Ancak sıfırlı yıllar aynı zamanda yeni ve deneysel olarak adlandırdığım bir dönemin başlangıcı oldu. Daha önce böyle girişimler olmadı mı? Oldu, ancak bu sefer toplu bir hareket halinde oldu.

5- Şiir eskir. İkinci Yeni şiirinin de eskimesinde 2000ler şiiri nasıl bir rol oynadı?

2000’ler, sözcüğü parçalayarak, bütünü atomize ederek, imgeyi çetinleştirerek, ayrışmanın sadece bir sonraki aşamasını oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda İkinci Yeni’nin de sınırlarını göstererek onu birden eskitti.

Page 19: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

19

6- Şiir eleştirisi okuru ve şairi nasıl etkiliyor?

Bu sorunun yanıtını, nasıl’ından önce etkileyip etkilemediğini bilmeyi ben de çok isterdim. Sence nasıl etkiliyor? :)

-Psikanaliz nasıl ki insanın olduğunu sandığı şeyle aslında olduğu şey arasındaki farka/benzerliğe odaklanıyorsa şiir eleştirisi de okurun po-tansiyeli ile yazarın anlatmak istediğinin kesişimde kendini var ediyor, bu ilişkiyi anlatıyor. Bu yüzden şiir eleştirisi hem okur için hem şair için oldukça etkili ve gerekli.

7- Doğal olarak her kuşak kendi yaptığını savunuyor. 2000li yıllarda şiirin ‘uzaya çıkması’ bir yandan da 2010 şiirini zora sokmadı mı? O deneysellik altında ezilip kendini trole veren standupçı şiirin biraz da sorumluluğu 2000ler şiirinin çok yükselmesi mi? Avangardın zamanla gelenekselci olmaya dönüşmesi durumundan söz ediyorum.

Bu çok ilginç bir soru. Son cümlesini anlamadım doğrusu: bir sonraki kuşak böyle bir ezilme yaşadığı için mi gelenekselci oluyor? Bu dediğin ezilmeyi yukarıda da dediğim gibi Avusturya Şiiri’nde görüyorum, hatta Ann Cotten’ın şiirini ancak böyle açıklayabiliyorum kendime. Ama bizde her şey tüketildi gibi de gelmiyor pek bana. Sıfırlı yıllardaki maceranın çeşitliliğinin böyle bir efekti var belki, buna kanmamak lazım. Bence yapılacak daha çok şey var, ama tabii bu dediğimi temel-lendirecek bir kanıtım yok. Bir sonraki kuşağın neler hissettiğini senden duymak isterdim? Sıfırlı yıllar şiiri karşısında ezilme duygusuna yol açan ne?

-Ben de onu merak ediyorum. Bize bir şey olmadı valla.

Page 20: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

20

8- Son zamanlarda severek okuduğunuz şiir kitapları hangileri?

Ben şiire çok zor giren biriyim, pek okuyamadığımı itiraf edeyim. Tarık Günersel’in Gezi adlı kitabını yanımda gezdiriyorum.

9- Hiç şiir yazdınız mı, yazmayı denediniz mi?

Aşk acısının çaresizliğini bir dindirme ve soylulaştırma girişimi olarak bir iki denemem oldu, ancak sözcükler gerçekten benim alanım değil. Oradaki sözcüklerin kupkuru, sadece düşünce taşıyan şeyler olduklarını geç kalmadan gördüm.

10- Sizin sorularınızı alalım.

Neden kendinizi bir önceki döneme bağlı hissediyorsunuz? Gezi direnişinin Türkiye’nin geçmiş direnişlerindense dünyanın diğer yer-lerindeki direnişlere benzediği bir dünyada neden kendi geçmişimizle sınırlanalım?

-Dünyanın geçmişiyle de sınırlanmaya gerek yok. Geçmiş, gelecek, bunlar da “gündem”. Gezi deneyim, güncel deneyim. Gezi bugün oldu diye daha önemli ve ya daha güzel değil. Geçmişi ne kadar hissetsek önemsesek de düşünce kendisini zamandan, geçmişten bağımsız, güncelden bağımsız biçimde var etmeli.

Page 21: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

21

MENDİL

Bugün mevlid kandiliydi. Oruç tuttum. Allah kabul etsin. Dünyanın en güzel günlerinden biriydi belki de. Bir cinayet işledim yolda yürürken. Bir tahteravallinin aşağıda olan kısmında kaldım ağır olduğum için. Sonra otobüsü kaçırdım. 19D’yi. Küfür ettim ama tam olarak kime ya da neye ettim küfürü bilmiyorum.

Beni dövdüler. Yanımda katanam yoktu. Murat almamı söylemişti hal-buki al olum lazım olur belki sorarlarsa dönerciyim dersin senin gibi bir ustanın kestiği dönerleri yemek isterdim doğrusu saol muratcım gel seninle hasret giderelim birbirimizin üzerinde çeşitli hareketler deneye-lim test edelim birbirimizi sonra sarılalım ustasın, kralsın, büyüksün diyerek birbirimize övgüler yağdıralım.

Dans da iyi. Ercan dans da yapıyor ve facebook üzerinden çeşitli paylaşımlarda bulunarak ufkumuzu açıyor hem de haberdar oluyoruz bir şeylerden sayesinde onun. En iyisi atom bombası. Sokakta üstüne tanımam. Attın mı güm.

Erkekler kasık bölgelerini çok fazla sıcak tutmamalılar. Mesela yani ne yapmalılar bilemiyorum. Oraya gelen bir darbe karna bıçak yemeye eşdeğer hatta belki daha bile kötü ondan, hemen kalkıp biraz zıplamak ,işemek, buz tedavisi uygulamak lazım.

Çocukken top oynarken top patlayınca patlayan yere sabun sürerdik. Bir boka yaramazdı aslında top yine patlamış olurdu abartacak bir artısı olmazdı. Gene de sürerdik. Sabunu nereden bulurduk ne bileyim bir yerden bulurduk işte. Çok güzel günlerdi. İkide bir düşüp bir yerlerimizi kanatıyorduk. Benim iki defa kafam yarıldı. Birisinde beynimi görmüş çocuklar.

Page 22: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

22

Aylık tam akbille öğrenci akbili arasında yılda 85çarpı12 eşittir 1020 lira fark var. Bizim için iyi para. O yüzden öğrenciliğe devam etme kararı aldık arkadaş çevresi olarak. Bunu oylamaya sunduk. Bir tane çocuk var adını bilmiyorum çocuğun niyeyse sormuyorum da gün geçtikçe samimiyetimiz artıyor halbuki yakında kanka olacağız ha olduk ha olacağız eli kulağında çocuğun ismini bilmiyorum daha. O benim ismi-mi biliyor. Bu bana bir gizli üstünlük sağlıyor belki içten içe sinsice bir haz duyuyorum ben ondan önemli biri olduğum için onun adını bilmi-yorum o benimkini biliyor çünkü daha tanınmış bir adamım vs salak salak şeyler zaten adını seslenmemi gerektiren bir şey de yaşanmıyor. Bir keresinde otobüsteydik karnım ağrıyordu inecektim biri dürttü bir döndüm baktım bu. Vazgeçtim inmekten.

Bazen cevdet hocayı sinirlendirmek hoşuma gidiyor. Bir hareketi 50 defa göstermek zorunda kalıyor. Sert yapınca sakin ol memetcim diye celal-leniyor sen adamın elini kırarsın böyle sakin sakin yumuşak, çocukken ayağımı tam açabiliyordum, aferin memetcim üzme beni memetcim ne olur allah rızası için, tamam hocam söz, o sinirlendikçe beni gülme tutuyor. Çok eğleniyorum. Bir de selim abi var. Dengesiz dengesiz hareketler yapıyorum karşısında ama dalga geçtiğimi anlamıyor. Bu da beni acayip mutlu ediyor.

Şevki abiyi de seviyorum. Karısıyla gelen bir adam var. İlk başta bun-lar neci demiştim. Git gide artıyor nüfusumuz. Asrımız ne biçim bir asır. Asımların 141 lirası var bende. Bir ara gidip vermeliyim. İstesem üstüne yatarım ha. İstesem hiç aramam beni nerede bulacaklar. Asımla takılıyoruz arada. Yardım ettim. Neredeyse hızır aleyhisselam gibi yetiştim diyebi-lirim. Sena hanım vardı. Ona haber verdi. Niye kızlarının ismini sena koyuyorlar ki. Ne maksatla yani. Bu ismin neresi güzel geliyor acaba çok merak ediyorum. Ben olsam kızımın ismini sena falan koymam. Mesela ne koyarım hamide koyarım mesela ne alaka bilmiyorum hamide daha anlamlı geldi senadan. Orada emirhan diye bir çocuk var genç. Bizden genç. Zaten herkes bizden genç artık . Eşek kadar adamlar bizden 10 yaş küçük çıkmaya başladı. Alışverişi onunla yapıyoruz.

Page 23: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

23

Ferdi Tayfur’un bazı şarkıları gerçekten güzel. Mesela bir merak etme sen. Ferdi Tayfur saçını ortadan ayırmasıyla diğer arabeskçilerden ayrılıyor. Adeta bir al paçino gibi bir yer ediniyor müzik piyasasında. Zaten ismi de sinemacı ismi. Ben bu ceketlerinin cebine niye mendil yerleştirdiklerine akıl erdiremiyorum. O nasıl bir şıklığın tamamlayıcısı anasını satayım. Ne saçma bir şıklık tamamlayıcısı. Mendille şıklık mı tamamlanır.

Biz askere 82 tertip gittik. Çok kalabalıktık. 82 doğumlu çok var. 81 de öyle. Bülent abinin telefonunu aldım. Çarşamba arayacağım. 12 gibi ge-lirsen hem yemek yer hem konuşuruz dedi. Bu işten ne kadar alacağımı sordum. Cevdet hoca şekeri meyveden almamızı beyaz şekerin çok zararlı olduğunu söyledi. Sanki baba oğul gibiyiz. Sanki aramızda özel bir ilişki var en çok benim devam ediyor olmamdan dolayı memnun. Sanki en kabiliyetli benim en kolay ben kavrıyorum. Sanki ben onun sağ koluyum.

Biz ömrümüzü ne için tüketiyoruz. Bunun bilincinde olmalıyız. Ben mesela video çekiyorum. Ne için?

Facebookta çok sinirleniyorum. Maksadını aşan şakalara gülenleri şişlemek lazım. Pantolonla yatmayı seviyorum. Bazen nilüferle nükhet duru aynı kişilermiş gibi geliyor bana küçük onur da mesela büyüyünce orhan hakalmaz olmuş. Filmlerde ne güzel değil mi kendi kendineyken bile şarkı söylesen nereden geldiği bilinmeyen bir müzik eşlik edi-yor sana gerçekte de böyle olsa klipte gibi yaşasak. Bir gün bir rüya gördüm. Koşuyorum tamam mı. Bir yere yetişmem lazım. Koşuyorum ama aca-yip hızlı koşuyorum. Yani diyebilirim ki otobüslerden hızlı koşuyorum. Ama vakit çok dar yetişemicem allah kahretsin hiç şansım yok ne bahtsız adamım diye söyleniyorum kendi kendime. Neyse hiç yorulmuyorum ama resmen koşmaktan zevk alıyorum neyse sonra düşünüyorum kendi kendime nasıl bu kadar hızlı koşabilirim arabaları geçiyorum lan sakın bu rüya olmasın orada uyanıyorum.

Page 24: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

24

Ahmet gümrük müşaviri. Cevdet hoca ingilizce öğretmeni. Ömer Faruk benden daha kıllı lens kullanıyor düzenli spor yaparak 60 kilo verdi. Ter-likle sokağa çıkmayı kimseye önermem çünkü mesela bir durum oldu diyelim nasıl kavga edeceksin tekme atmaya kalksan terlik ayağından fırlar. Maç da yapamazsın terlikle ben o yüzden terlik sevmem. Besim hocanın Kadıköy’de iki tane bujiteri dükkanı var. Murat yakında askere gidecek. Şahmat azalan oylarını artırma gayreti içerisinde. İsmail dayım tornacı yanında çırak hala. Kemal beyin tayini karsa çıkmış. Benim müziğim resmimden iyiydi. Bazen kışın da hava açık oluyor. Fincandan çay içmek kadar saçma bir şey yok hem çabuk soğuyor hem daha fazla ödüyorsun.

Abdurrahman’a arabayı satıyor musun dedim. Sana satayım dedi. Dizel mi dedim dizel dedi. Kaç kilometrede dedim 120 bin dedi oha motoru yer o dedim manyak mısın olum ne motoru yemesi 100 binden aşağı ikinci el dizel arabayı nereden bulacaksın sen dedi. Eve dedi bir wooden dumy alacağım dedi. Nereye koyacaksın lan onu evde dedim bir yer buluruz dedi. Bir akıllısı yok zaten.

İntihar etmek isteyen biri niye bileğini keser ki hiç anlamam gardaş hap yutsana. Tamam o daha zor ama en azından tüyler ürpertici gelmiyor fazla. Köprüden atlamak da saçma. Nereye çarpacağın belli değil. Denize düştün diyelim nereye gideceksin. Ben şahsen bildiğim bir yerde ölmeyi tercih ederim. Giderim evime oh sıcacık mis gibi rahat rahat yutarım haplarımı ya da kafama bir kurşun sıkarım olur biter. Kaç gündür elma yemiyorum. Cüneyt Arkın’ın siyah deri eldivenine hastayım.

Metin abinin kahvedeydim. Kimseyle konuşmadım. Adamın biri batak oynarken elini sakatladı. Kağıtları yumruğuyla masaya vurarak atıyordu. Adeta yerdeki kağıtları dövüyordu hırsla. 6 bardak çay içtim. Daha oradayken çişim gelmeye başlamıştı. Ordan çıktım. Bime tam kapanma vaktinde yetiştim.

Aceleyle birkaç şey alıp çıktım.

Page 25: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

25

Yorgundum. Eve ekmek götürüyordum. Ağlıyordum. Manga okuyor-dum. Çarşamba günü Bülent abiyle yapacağımız işi düşünüyordum. Dokunuyordum. Üşüyordum. Telefonları dinliyordum. Ellerim buz gibiydi. Sakallarım uzamıştı. Bir çare arıyordum. Telefonuma mesaj gelmişti. Yürüyordum. Tükürüyordum. Çocuklarımızla atlara biniyor-dum. Yaralıydım. Elimdeki kalem yazmıyordu. Görüyordum. Masanın üzerine kahve dökülüyordu. Çişimi tutuyordum. Kokuyordum. Sokulu-yordum. Uzun eşek oynarken belimi sakatlıyordum.

Saklıyordum. Yağmur yağıyordu. Deliriyordum. İstanbullu olamıyordum. Cebimden bozuk paralar çıkıyordu. Gülümsüyordum. Çok seviyordum. Durum güncellemesi yapıyordum. MMA’dekiler gibi yere yatırdığım rakibi bir de yerde yumruklayıp tekmeleyip ağzına sıçtıktan sonra kardeşimsin, canımsın, ciğerimsin diye sarılıp teselli veriyordum.

Cevdet hocanın bir şey mırıldanırmış gibi dudaklarını belli belirsiz kımıldattığını görüyordum. Kitaplara bakıyordum. Et doğruyordum. İngilizce biliyordum. Evdeydim. Naruto’nun izlemediğim bölümle-rini izliyordum. Küçüktüm. Çocuksuydum. Soyunuyordum. Yokuş çıkıyordum. Sevişiyordum. Elliyordum. Düşünüyordum. Muhammed Ali keşke Larry Holmes maçına çıkmasaydı diyordum. Gümrükcü ahmet kayıptı. Cevdet hocanın bilekleri çok güçlüydü. Yeni bir diziye başlıyordum.

Matematik ağır geliyordu. Yüzme bilmiyordum. Çekiliyordum. Reçel yiyordum. Göksel Arsoyla Belgin Doruktum. Kızın babası Hulusi Kent-mendim. Dolaşıyordum. Müjgan geldi. Eyup Sabri abim hala hayattaydı. Duvarlara bakıyordum. Sözlüye kalkıyordum. Gürültüden rahatsız oluyordum. Ali Bulaç’tan çiğ köfte yapmasını ve 2000 sigara içmesini öğreniyordum.

Page 26: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

26

Cinayetleri Müge Anlı çözüyordu. Songül Karlı’nın memeleri harikaydı. Boyum bir doksan altıydı. Bazen eldivenli olmadığım halde eldivenliymişim zannediyordum. Dünyaca ünlü bir kalp mütehassısıydım. Karım beni anlamıyordu. Filiz Akın’a aşık oluyordum. Kendimi öldü gösteriyordum. Sonra katilim olarak yakayı ele veriyor-dum.

Solaktım. Mahallenin maskarasıydım. Apartmanın damında güvercin besliyordum. Seviliyordum. Hat çalışıyordum. Çok güvendikleri o çarkı parçalayacaktım bir gün. Dünyadaydım.

Hüseyin’e dostum bana mal bulabilir misin diyordum. Çok ihtiyacım var. Elimde tam sana göre bir şey var ama sana pahalıya mal olur diyordu. Çok sert bir suratım vardı. Kimsede yoktu bu başka. Sıcak suyla yıkasam yine yumuşamazdı. Dalin göz yakmıyordu. Köpekler sokakta garip mahzun dolanıyordu. Orospular dürüst ve olgun adamların aramalarını rica ediyordu telefon numaralarını yazdıkları tuvalet kapılarında. Di-lenciler yanlarında ağır bir hastalığa yakalanan çocuklarının raporunu taşıyorlardı. Bir yerlerde bir musluk tam kapanmamıştı damlatıyordu sanki. Sadece kağıt para girişi yapmak gerekiyordu akbil dolum makine-sine. Falım diş dostuydu. Sinan abi iett’de çalışıyordu, memurdu. Cevdet hoca seramikcilik, balıkcılık gibi işler yapmıştı geçmişte. Vefa stadında top oynamıştı. Serkan abinin evi sultanbeylide işi şişhanedeydi. Hüseyin coğrafya öğretmeni burak lise son sınıftaydı. Sadece beyaz pirinç yiyen hintliler kör oluyordu. Türklerin kılıcı öldürmekten çok yaralamaya yönelikti. Malezya’nın aşırı nemli havasında iştah açması için yem-eklere çok fazla baharat konuyordu. Belli bir yaştan sonra metobolizma yavaşladığı için insan kolay kilo veremiyordu. Soğan soyarken gözle-rimiz yaşarıyordu. Bizim bir ruhsati vardı bulgurluda bir pastanede çalışıyordu. Hakkı Bulut kıskanç bir insandı. Senaryo icabı kepek ekmek yiyordum. Ölürsem film biteceği için bir şarjör mermi yesem de ölmü-yordum. Sonunda öcümü alıyordum. Randevularıma erken gidiyordum. 23 yıl içtiğim sigarayı bırakıyordum. Askerliği kısa dönem yapıyordum. Bir sakızı bir hafta çiğniyordum. D smarta üye oluyordum. Gah yeller gibi esiyor yollar gibi tozuyordum gah. Gah da seller gibi akıyordum. Ne ettiğim belirsizdi.

Page 27: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

27

İlkokuldayken hepimizin bir suluğu vardı. Lastikten bir borusu vardı sulukların. Sanki anasını sattığımın sularını doğrudan içemiyorduk. İlla boru lazımdı. Eğitim sistemimizi kıyasıya eleştiriyorum. Zaten ben bir şeyi eleştirirsem kıyasıya eleştiririm başka türlüsü elimden gelmez.

Eray hem okuyor hem çalışıyor hem de müzikle uğraşıyordu. Hem de burnunu oyuyor ve peynir ekmek yiyordu. Karnı açtı çünkü. Günde 1,5 litre su içiyordu işte. Akşama kadar bilgisayar başındaydı. Eve bazen yürüyerek gider bazen otobüse binerdi. Eray çok güzel resim yapardı. At eşek öküz deve ve köpek balığı resimleri. Bir keresinde asansördeyken erayın ayağına basmış ve pardon demiştim o ise önemli değil diyerek inceliğini göstermişti. Eray boyca benden birkaç santim kadar uzundu ama ben daha kuvvetli olduğum için istesem çok rahat ümüğünü sıkabileceğim için bu bir problem teşkil etmiyordu istesem çok fena yaparım onu ama yapmıyorum çünkü dostuz biz. Arkadaşlar kavga etmez.

Yarak gibi bir cv’m var da. Hiçbir bok yapmamışım bugüne kadar. Ömerle onu biraz cilalayıp parlattıköğleden sonra. Sonra efe geldi. Fotoğraflarımızı çekti telefonuyla. Konu konuyu açtı.

Ağzımdan bal damlıyordu. Duvardaki saat ekimde saat değişikliği sırasında geri almadığımız için bir saat ilerideydi. Nunçakumla hareket çekiyordum ofiste. Efe hayretler içerisinde kaldı. Hep birlikte tayyip erdoğanı eleştirdik.

Fotojenik bir adamdım. Fotoğraflarda çok güzel çıkardım normalde beş para etmez bir suratım vardı oysa.

Bazen rüyamda bana facebooktan arkadaşlık daveti geliyor.

Mehmet Davut Özdal

Page 28: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

28

şair öyküleri II

geçmişi reddetmenin imkansız bir tarafı var. hayatın boyunca sürekli aynı şeyi anlatıp durursun. taşıyacağın yarabere bellidir. malesef başka bir hayatımız yok. tek hayat var. o yüzden o geçmiş reddedilemiyor.

bunalımdaki gençler için bunalım şiirleri yazan bir şairdim. yazdıklarım gösterişçi ve anlamsızdılar. aşık olduğu kadının peşinden kendini rezil rüsva eden biri hiç değildim. kadıköy.de yürürken sigaraya başlayamadığım halde nasıl uyuşturucuya başladığımı ve moda.daki kayalara niçin elimi sıkıştıramadığımı düşündüm durdum. elini duvar-lara verebilirsin sonuçta. yaralar bir yıl sürecek. peki ya diğeri. en arzuy-la nereni sevdiyse oranı kanat.ki kurtulasın. zehir akılsın zeplinli zehhir. en arzuyla elimi sevdi. moda.daki kayalara elimi sıkıştıramadım. bunu neden yapmam gerekiyordu? bunu yaparsam evet bir intikam olacaktı. en çok elimi arzulamıştı ve ona zarar verecektim. zehrim akıtılacaktı. bunu bilmesi gerekirdi yoksa anlamsızdı. bunu söylediğimde yaptığım şey acı gösterisi olurdu. yani numara gibi bir şey. işe yaramazdı. zaten konuşmaya başlasak hakaretten başka bir şey olmuyor. ki zaten becere-medim. canım yandı bıraktım. aklıma daha iyi bir şey geldi.

Page 29: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

29

yaslarla gelen matemi onurla tutmak bitmiş. susmak erdem sayılmıyor. erdem sayılan şeyleri erdemle yapamıyorsun. ciddi kaldığımız sürece yabani olabiliriz dimi. yabani kaldığımız sürede büyüyorsun. ama biz yabani kalmış oluyoruz. neyse. bu duruma ben kendim düştüm. ben kendim istedim bunları yaşamayı. kimseye anlatma. onun varlığı yoksa dahi sen varlıkdışıları sever. en son yaşadıklarımı abarttığımı ve bunları sırf yazmak için yaşadığımı söylemişti. bu biraz koydu açıkçası. evet bunların bindebirini şimdi yazıyorum. şiirlerimden zayıf bir öykü. gıynaş diyecekki olmamış, biraz daha çalış falan. ulan ben yaşadıklarımı yazmak istesem gider şiirde allahını yazarım zaten. öyküyle falan neden uğraşayım gerizekalı. amy winehouse-son belgrad konseri (Live Belgrade 18-06-2011 drunk or stoned)kıvamına gelmişim, gizlice babamın ilaçlarını içiyor, gençliğimi mahvedip madde bağımlısı oluyorum. daha ne istiyorsunuz. nevrotikler bencil oluyor kötü değil. somut beyninden kaçamazsın. içine doğduğun sınıftan. ailenden. sevdiğinkadınndan. bunlar senle gelecek nesneler.

aklıma gelen daha iyi bir şey şuydu: iran konsolosluğuna gitmek. bina, fanzini bastığımız matbaaya yakın bir yerlerde. cağaloğlu mu oluyor. orada. gittim. duvarlara baktım sağlamdı. elini yumruk yapıp sürtsen hızla kanayabilir. konsolosluk duvarına yumrukdışını parçalarken kemik güvenliydi bebeğim. dört nokta kemik. dört gram deri.kalkığı. dört anlatamamak. bir konsolosluğu kana bulayacağıma emindim de böylesi mimaride kaldı.

Jean C.

Page 30: Palaspandıras Fanzin, 17.sayı

30