mevzu fanzin 2. sayı

16

Upload: ueniversiteli-gazetesi

Post on 23-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Mevzu Fanzin İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe-Sosyoloji Kolektifi

TRANSCRIPT

Page 1: Mevzu Fanzin 2. Sayı
Page 2: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yrd.Doç. Dr. Seydi Çelik hocamıza girdiği ders-lerde Komünist Manifesto’yu okuttuğu içinYÖK tarafından soruşturma açıldı. YÖK ta-rafından belirtilen soruşturma konusu:“Dersinde ödev olarak Komünist Manifestokitabını okutması ve bu zihniyette film vebelgeseller izlettirmesi.”

Bursa Osmangazi Ziya Gökalp Orta-okulu’nda Türkçe öğretmenliği yapan Eği-tim Sen üyesi bir öğretmene,öğrencilerinden Muzaffer İzgü’nün “Zıkkı-mın Kökü” adlı kitabı okumaları ve özetle-melerini istemesi nedeniyle uyarıgönderildi.

İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü okullaragönderdiği yazı ile Kültürel Etkinlikler ElKitabı’nda bulunan “Şeker Portakalı”nı lis-teden çıkardı. Öğrencilerine Şeker Porta-kalı'nı okutan bir öğretmen hakkındasoruşturma açıldı.

Edip Cansever'in 4.sınıflarda ders kita-bında yer alan "Masa da Masaymış Ha" şii-rindeki “Bir bira içmek istiyordu kaçgündür/Masaya biranın dökülüşünükoydu” dizeleri sansürlenerek yerine “…”konuldu.

Semerkant kitabının ‘müstehcen olduğu veİslam dinini aşağıladığı’ gerekçe gösterilerekBahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ta-rafından bunu öğrencilerine okutan öğret-men hakkında soruşturma açıldı.

İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü "Fareler veİnsanlar" kitabını "ahlaki olmayan bölüm-ler içerdiği" gerekçesiyle sansürledi.

İstanbul'da okulda öğrencileri ateizmeyöneltmek suçlamasıyla bir felsefe öğret-meni olan Adnan Marangoz'a İl Milli EğitimMüdürlüğü tarafından soruşturma açıldı

Bu yazının konusu yukarıdaki örnekler-den de net bir şekilde görüldüğü gibi san-sür. Aslında son yıllarda müzik, internetgibi birçok alanda sansürlemekten geridurmayan bir iktidarla karşı karşıyayız.Yukarıdaki örnekler sadece son birkaç ayiçerisinde kitaplara açılmış soruşturmalarve yasaklamaları kapsamaktadır.

Sansürün genel literatürdeki tanımı: Çe-şitli kavramların çeşitli yollarla kontrol al-tına alınmasıdır. Bu tanımı biraz dahaaçmak gerekirse burada bahsedilen "çeşitlikavramlar" olgusu örneklerden de anlaşı-lacağı gibi bizim ülkemizde genellikle mu-hafazakarlık, milliyetçilik, gericilik olarakbiçimleniyor. Yıllardır kafamıza sokmayaçalıştıkları toplumun değer yargıları tabu-sunu bu kavramlar ifade ediyormuş gibigöstermeleri bunun en net kanıtı. Tanım-daki yönteme vurgu yapan "çeşitli yollar"tanımı ise bizim ülkemizde soruşturma, ce-zalandırma, yasaklama ve hatta sosyolojikbir baskı unsuru olarak "mahalle baskısı"yöntem olarak kullanılıyor.

Sansür tartışmasını yaparken sansürün

mevzu 2. sayı çıktı

SansürCUMHURİYETİ

Page 3: Mevzu Fanzin 2. Sayı

sansür uygulamaları

internet tartışmalarıyla

fazlasıylagündeme

gelmiş, birçokkitle iletişim

araçlarının ya-saklanması vekaldırılmasıyla

devam etmiştir

`

kim tarafından yapıldığı veya yapılabileceği de ayrı bir konu olarakönümüze çıkıyor. Bir insan veya aynı seviyedeki iki toplumsal statüiçindeki bireyler birbirine sansür uygulayabilir mi? Bu sorunun cevabıkocaman bir hayır. Sansür her şartta ve her durumda sadece iktidartarafından uygulanabilir, uygulanmaktadır. Yani sansür bir nevi hü-kümdarın-tek adamın ( bknz: Tayyip Erdoğan ) iktidarını sağlamlaş-tırmak için kullandığı bir araçtır. Ülkemizde geçmişe baktığımızdasansürün iki kırılma noktasından birincisi, cumhuriyet dönemindeTakrir-i Sükun Kanunu'yla birlikte ilk olarak ortaya çıkmış, basın ta-mamen devletin denetimi altına sokulmuştur. Memlekette yaşananikinci önemli sansür anı ise 12 Eylül Darbesi'ne tekabül etmektedir."Kamu düzeninin bozulmasına neden olabileceği düşünülen yayınla-rın, radyo, televizyon, sinema gibi kitle iletişim araçlarının izne bağla-nabileceği hükmü" ile belirtilen uygulama 1986 yılında çıkarılanSinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu ile oluşturulan DenetlemeKurulu'na ve iktidara geniş yetkilerin verilmesiyle iyice ayyuka çık-mıştır.

Çoğumuzun çocukluğu-gençliği Tayyip Erdoğan sultası ve külhan-beyliğiyle geçti; hala da geçiyor. Son yıllardaki sansür uygulamalarıinternet tartışmalarıyla fazlasıyla gündeme gelmiş, birçok kitle ileti-şim araçlarının yasaklanması ve kaldırılmasıyla devam etmiştir.Kayıp Şehir dizisinde polis tarafından öldürülen Festus Okey resme-dildiği gerekçesiyle yayından kaldırma tehdidi, Behzat Ç dizisinde em-niyet teşkilatını küçük düşürücü, ahlaki olmayan unsurlar bulunmasıgerekçesiyle RTÜK yönlendirmesiyle çokça dava açılması en tanıdıkörnekleri hafızamıza kazıdı.

Daha birçok örnek sayabileceğimiz sansür uygulamaları şimdi de ki-taplar üzerinden dönmektedir. Her fırsatta üniversiter yaşama ve eği-time müdahale eden iktidar, eğitimin toplumun şekillenmesi için nekadar önemli olduğunun farkında. Veli toplantılarının camide yapıldı-ğını, Şeyhlerin derslere girmeye başladığı bu okullarda Edip Canseverşiirinin, Steinbeck kitabının, Şeker Portakalı'nın okutulmaması ol-dukça manidar!

Okuduğumuz üniversitede de durum çok farklı değil tabiiki. Üniver-site kampüslerine camilerin yapıldığı, mescidlerin amfi yanlarına ko-nuşlandırıldığı ortamda, bir bakanın çıkıp " camiler de fakültelerkadar önemlidir " demesi şaşırtıcı olmasa gerek!

İnsanlık tarihi içerisinde özgür düşünce ve ifade özgürlüğü herzaman en yüce değerlerin başında gelmiştir. Memleketi ortaçağ sul-tasıyla yönetmeye çalışan iktidar bunları engellemek, insan zihniüzerinde hegemonik bir baskı oluşturmak isteğinde olduğu açıktır.İnternet, dizi, film son olarak da kitaplarda gördüğümüz sansür uygu-lamaları çoğalarak devam edeceğe benziyor. Bize de en temizindendüşünmek ve sorgulamak kalıyor. Hem de durum komedisi gibi ŞirinBaba'yı camiye gönderen, çizgi film kahramanı Pepe'ye SelamünAleyküm dedirten, kitapları sansürleyen külhanbeyliğine karşı dü-şünmek ve sorgulamak. Fırat - Felsefe

Page 4: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Yapılan araştırmalara göre kadınlara şiddetgörüyor musunuz diye soruldugunda hemenhemen hepsinin hayır cevabı verdiği ortayaçıkmış. Birleşmiş Milletler Kadınlara YönelikŞiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin birincimaddesinde, kadınlara yönelik şiddet, "isterkamusal isterse özel yaşamda meydana gel-sin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojikacı veya ıstırap veren veya verebilecek olancinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür ey-lemlerle tehdit etme, zorlamaya veya keyfiolarak özgürlükten yoksun bırakma" şek-linde tanımlanıyor..

Türkiye’de resmi rakamlar, son yedi ayda226 kadının öldürüldüğünü, 478 kadının teca-vüze, 722 kadının tacize uğradığını gösteri-yor. 6 bin 423 kadın ise aile içi şiddetnedeniyle hastaneye başvurmuştur. Verileregöre, kadına yönelik cinsel saldırı suçlarındason beş yılda yüzde 30 artış meydana gel-miştir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün resmikayıtlarına göre, Şubat 2010- Ağustos 2011arasındaki 19 ayda 78 bin 488 aile içi şiddetvakası yaşandı. Bu da, kayıtlara geçen haliyleher 10 dakikada bir aile içi şiddet olayının ya-şandığı anlamına geliyor. 2012’de tecavüz va-kaları yine basına az yansıyan haberlerdendi.Buna rağmen, 102 kadın ve 59 kız çocuğununtecavüze uğraması basında yer buldu..

Son günlerde karşılaştığımız 3.sayfa haber-

lerinin hepsi kadına yönelik şiddetin boyu-tunu gözler önüne sermekte. Yemeğin tuzutelefonun geç açılması işlerin kötü gitmesikadının şiddet görmesine yeten sudan baha-neler. Sözde aile reisi olan erkek, kadının üs-tünde büyük bir baskı kuruyor. Eşten ötekadını her istediğini yaptırabilecegi stresiniatabileceği el altında duran süs eşyası olarakgörüyor ve o kadın artık buna dayanamadı-ğında çekip gitmek istediğinde yaşadığı şid-detin daha fazlasıyla ve hatta ölümle bilekarşı karşıya kalabiliyor. Çoğu kadın gördüğüşiddete sesini çıkaramaz halde baskı altındatutuluyor. Çünkü bütün kadınlar kokrmakzorunda bırakılıyor. Tüm bunlar yetmiyor-muş gibide buna "dur!" diyenlere de uygula-nan şiddet cabası. Bunun en büyükörneklerinden biri de geçen hafta Aile veSosyal Politikalar Bakanlığı il binasındaerkek polisler tarafından darp edilerek göz-altına alınan 23 üniversiteli kadındır . Duru-mun ironik tarafı ise Üniversiteli KadınKolektifi üyesi kadınların AKP'nin kadın düş-manı politikalarını teşhir etmek amacıylagittikleri bakanlık il müdürlüğü binasındayaşadıkları şiddetin bu derece aşırı olmasıdır.

Ülkemizde yaşanan tüm bu olanlara rağ-men tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Ka-dınlar Günü kutlu olsun.

Batsın bu dünya,Biz yeniden yaparız!

Page 5: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Kürt sorunu ülkemize çok şey kazan-dırdı(!)Sadece son 30 yılda, 360 milyar do-larlık maddi kayıp yaşandı, 15.000 asker25.000 gerilla hayatını kaybetti. Tabi bun-lara 17.500 faili meçhulü(!) de eklemeklazım. Rakamlar sizi şaşırtmasın bunlarKürt verileri değil bizzat TSK’ninresmi verileridir. Keşke Kürtsorunun bizden aldıklarısadece bunlar olsaydı.Ayrıca Kürt sorunumemleketin kan-gren sorunu halinegeldi

Aklıma ister iste-mez şöyle bir soru:”Bunca kayba nedenolan sorun niçin birtürlü çözülemiyor?” ge-liyor. Sorunun cevabı ol-dukça basit aslında: sosyal,ekonomik, siyasi, kültürel ne-denlerden dolayı çözülemiyor.Ama sorunun sadece bu katego-rilerdeki nedenlere bağlanmasıbizi sadece Kürt sorununu anla-maktan uzaklaştırır.

Philip Zimbardo’nun 1998 yılındayaptığı basit bir deney Kürt sorunu-nun temel nedenini anlamamızı sağ-lıyor. Deneyşöyle: Zim-bardo 5 ya-şındaki birçocuğu seçer ve çocuk ne yaparsa ebe-veynlerinin kayıtsız kalmasını ister.Çocukoyuncaklarıyla oynar babası tepki ver-mez, babasının bacağına sarılır, babası il-gilenmez.Çocuk annesinin yanına giderdurum yine değişmez.Bu anlaşılmazdurum çocukta önce şaşkınlıkyaratır.Ancak süre geçtikçe şaşkınlık öf-keye dönüşür.Çocuk etraftaki oyuncak-ları kırmaya, onları aile bireylerinefırlatmaya başlar.

Deneyde de açıkça görüldüğü gibi bir in-sana yapılacak en büyük zulüm onu yoksaymaktır. Ve yok sayılan birey “benvarım” demek için her yolu dener. Oyun-cakların kırılması, aile bireylerine saldırıl-ması elbette ki kötüdür. Ama bunun

suçlusu takdir edersiniz ki çocuk değilonu ötekileştiren ebeveynlerdir.

Denilebilir ki Kürtlerinvarlığını zaten kabul ettik,

Kürtçe yayın yapan tv ka-nalı açtık, Kürtçenin konu-şulmasına izin verdik,Kürtlere de Türklere verdi-ğimiz eğitim, sağlık gibihizmet haklarını verdik

daha ne istiyorsunuz? Soru ilk bakışta çok man-

tıklı geliyor. Lakin hiç de öyledeğil. Birincisi bize haklar veril-

medi zaten bizim olan haklar gaspedilmişti.İkincisi bu küçük haklar

varlığımızın tanındığını değil yok edil-meye çalışıldığının en büyük kanıtıdır.

Çünkü açıkça bir acısız asimilasyon sözkonusudur. Okullarda okumak için

Türkçe bilmek zorundayız.Sonra da kalkıpbize haydi Kürtçe konuşun diyor. Tam birtrajikomik olay. Türk egemenlerinin ver-diğini iddia ettiği bu haklar ölü bir insana

koşma hakkı ve-rilmesindenfarksız değildir.

Bir Türk arka-daşım bana İstanbul’a geldiğimden beri ır-kımdan dolayı ayrımcılığa maruz kaldınmı diye sormuştu. Sosyal hayatta tanıştı-ğım insanlar bana somut olarak bir ay-rımcılık yapmadı. 1 Ama kullandığım herTürkçe kelimede bana ayrımcılık yapılıyortıpkı diğer milyonlarca Kürde yapıldığıgibi. Yazmış olduğum yazı ayrımcılığın enbüyük kanıtı: Ben bir kürdüm ve kendidilim varken derdimi anlatabilmek içinTürkçe yazmak zorundayım(!)

Ben VARIM(!)

Page 6: Mevzu Fanzin 2. Sayı

İnsanların; birbirleriyle olan ilişkilerini,oluşturdukları ve parçası oldukları toplumyapılarını, maddi ve manevi ilişkilerini zi-hinsel çalışmalar ile incelemek çok eskizamanlardan beri filozof ve bilim insanları-nın uğraşı olmuştur. M.Ö. 387’de Platon’un‘’akademi’’ adını verdiği yapının amacı top-luma yararlı, erdem ve özgür düşünce ya-pısını hem kendisi hem de insanlık içinkullanabilen bireyler yaratmaktı. Filozofla-rın kurdukları bu yapıların, semavi dinlerinmetinlerinin ve kuşaktan kuşağa kulak-tan aktarılan belirli bir aşama sonrasındada yazıya geçirilen sözlü bilgiler şüphesizki insanlığın bugüne ulaşmasını sağlamış-tır. Tarih boyunca kimi güçlerin; milletleripozitif düşünce yapısı ile ileriye taşıyan bi-limleri etkisiz hale getirmek için yaptıklarıfaaliyetleri bilmekteyiz. Ortaçağ’da Kili-se’nin, pozitif düşünce yapısını etkisiz halegetirerek, İncil’i doğru bilginin tek kaynağıolarak göstermesi ve skolâstik düşünceninegemenliği bunun en güzel örneklerindenbiridir. Ve bu örnek gibi gücü elinde olanın,bu güç; kötüye kullanılan din, devlet otori-

tesi, para olabilir, toplumları sömürü mad-desi gibi görmesi ve bu sömürü için de on-ları ileriye taşıyanı ele geçirmek ve kendilehinde kullanmak gayesi, tarih boyuncavar olmuş ve pozitif düşünce yapısını be-nimsemiş, ilerlemeyi hedef olarak alan in-sanlar tarafından mücadele göstererekdurdurulmuştur.

Bugün sosyal bilimler dediğimiz disip-linler az önce bahsedilen aktarımı ve iler-lemeyi devam ettiren, modern dünyaya aitbilimlerdir. Ve nasıl tarih dönemleri bo-yunca insanlığın ilerlemesi için çaba har-cayan bilimler varsa, bugünün insanlığınınilerlemesini sağlayan da bu modern dünyabilimleridir. Bu bilimler on altıncı yüzyıldanberi gelişmekte ve insanlık için pozitif bilgiüretmektedirler. Sosyal bilimlerin veiçinde bulundukları üniversitelerin özündeherhangi bir devlet-iktidar-otorite ilişkisiya da din-ırk gibi ayrım yaratan kavramlaryoktur, olmamalıdır. Sosyal bilimleri, bilimüretmekten çıkaran ya da başka bir cümleile amaç olmaktan çıkarıp, araçsallaştıransüreç; aydınlanmanın akılcı düşüncesinin

Sosyal bilimler veyeni YÖK yasası

Page 7: Mevzu Fanzin 2. Sayı

araçsal akıla dönüşmesinin de serüvenidir. Filozof, matematikçi ve tarihçi BertrandRussell bu süreç için;

‘’Eğer arı bilim, üniversitelerin amaçlarından biri olarak yaşamayı sürdürecekse; yalnızboş zamanı olan az sayıdaki kibar insanın incelmiş zevkleri ile değil, tüm toplumun ya-şamı ile bağlantılı hale getirilmelidir.’’ demektedir.

Küreselleşme ile üniversitelerin, toplumun yaşamı ile bağlantılı hale getirilmesi amaçolmaktan çıkarılarak, aksine piyasa için bilgi ve teknoloji üreten fabrikalara, öğrencilerive akademisyenleri de vasıflı işçilere dönüştürülmüş ve bu dönüşümün artarak devametmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Küresel çapta Bologna Süreci ve bu sürecin içinegiren Türkiye’nin küresele uyma çabası doğrultusunda kurulan yeni YÖK yasası; aka-demik özgürlüğün ve bilimsel üretimin tamamen yok edilmesini, üniversitenin birçokdisiplininin piyasaya hizmet etmesi ve artık bu değişim ile piyasada açıkça, para getir-meyecek, sosyal bilimlerin; amaçlarından saptırılmaları, değersizleştirilmeleri ve en so-nunda da kapatılmaları gibi bir sürecin hazırlayıcısıdır.

Söylediklerimiz havada kalmasın diye örneğini verelim: 2010 yılında İngiltere'de"Brown Report" adıyla yayınlanan eğitim reformunun sonucunda Middlesex Üniversite-si'nin ünlü felsefe bölümü kapatıldı. Aynı yıl içinde Liverpool, Sussex, Londra King's ko-lejlerinin de felsefe bölümleri kapatıldı.

Bunun da yanı sıra okuduğumuz bölümlerin değersizleştirilmesi ve bilim dışılaştırıl-ması gündemde. Örneğin; felsefi disiplinler içerisinde irdelediğimiz problemlerden olanbilgi nedir? ne zaman varolumuştur? insan varoluşu nereye dayanır? gibi sorularla şe-killenirken artık bu bilgi faydalı mıdır? bana nasıl bir yarar sağlayabilir? üzerinden tar-tışmaya başlayacağız.Sosyoloji için ise örneğin bir akademisyen artık kentseldönüşümün zararlarıyla ilgili bir tez hazırlayamayacak hale getirilirken, sosyologlardaha çok sistemin insan üzerindeki etkilerini güzelleştirme reaksiyonları olarak karşı-mıza çıkacak.

Sonuç olarak bu yasayla birlikte akademisyenlerin ürettikleri bilgiler puanlarla de-netlenecek, üniversite insanlık tarihini irdelemenin yeriyken yabancılaşma duygusuhegemonik olarak sağlanan öğrenciler, kariyer hırsıyla birbirleriyle rekabete zorlananbireyler olarak toplumda yerlerini alacaktırlar. Üniversite ve akademi anlamını yitire-cek, siyasal iktidarın üniversiter yapıya daha fazla angaje olması sağlanacak, bilim nite-liksizleştirilecek, üniversite rekabet,kalite, denetim gibi kavramlarla bir şirketedönüştürülecek. Şimdi karar bizim: ya bilim düşmanı bu yasayı durdurup bilime ve üni-versiteye sahip çıkacağız, ya da birer niteliksiz iş gücü olarak iş bulma sevdasıyla o ka-pıdan şu kapıya dolanıp duracağız!

* 13 Aralık Perşembe günü felsefe-sosyoloji koridorundahocalarımızla yaptığımızforum sonucunda konuşmaların bütünü doğrultusunda yazılmış metindir

Utku Özkul - Sosyoloji Fırat Fıstık - Felsefe

Page 8: Mevzu Fanzin 2. Sayı
Page 9: Mevzu Fanzin 2. Sayı
Page 10: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Mevzu Fanzin olarak, öğrencilerine ateizmi anlatarak tevhidinancını zedelemekten hakkında soruşturma açılan Nuri Cın-gıllıoğlu Lisesi Felsefe öğretmeni Adnan Marangoz ile bir rö-portaj gerçekleştirdik:

Size “tevhit inancını zedelemek ve ateizmi anlatarak öğren-cilerin kafasını karıştırmaktan” bir soruşturma açıldı. Bu so-ruşturma hakkındaki görüşleriniz neler? Sizin için yapılanbu saldırı durumunun öncesinde neler yaşadınız?

Her şeyden önce direkt olarak felsefe dersini ve içeriğini gay-rimeşru kılmak amacı ile yapılan bir girişim olarak nitelendi-riyorum bu soruşturma sürecini. Tevhit inancına ters düştüğüiddia edilen yargılar mevcut olarak konulmuştur. Okul yet-kilileri tarafından öğrenciler ile görüşmeler yapılmış ve benimaleyhimde dilekçe yazmaları istenmiş. Bu durum benim gayettabii ilk duyduğumda garibime gitti. Hatta olaydan sonra ben-den dilekçe ile şikâyetçi olan öğrencilerim duydukları vicdanazabından dolayı yanıma gelerek, kendilerine zorla şikâyetçiolmaları telkin edildiğini söylediler. Ancak benim düşüncemderste yaşanan durumun tahkir amacı taşımadığı ve usulensuçlamayı gerektirecek bir durumun vukuu bulmadığıdır.Kendimi bu suçlamayı ilk öğrendiğimde Sokrates gibi hisset-tim çünkü anlattığım şeyler bir felsefe dersinin gerekleri veaynı saldırıya zamanında Sokrates’in de maruz kaldığını dü-şünüyorum. Olaylar istenmeyen şekilde aleyhte geliştiği za-man içerisinde olaylar sendikaya taşınıyor ve durum yerel-likten çıkarılıyor. MEB bu tür derslerin vizyonlarını tevhitinancı doğrultusunda verilmesi gerektiğini savunuyor bu dadönemin zihniyeti ile ilgili bizlere ipuçları veriyor. Ben de doğalolarak sorgulamasız bir yapının kurulması gerektiğini eleş-tiriyorum. Bana yasalardan bahsedilirken aslında kendi yap-tıkları anayasayı çiğnemektir ancak okul müdürü de dâhil ol-mak üzere hiçbiri bu durumun farkında bile değil. Örneğinyaşadığım bir olayda din hocamız sınav kâğıdında “dinimiz”

“peygamberimiz” gibi ifadelerde bulunuyor. Mesela bu bir suçbir Hristiyan öğrenci veya ateist bir öğrenci hangimizin dinihangimizin peygamberi diye sorabilir. Ben öncesinde bunu da

Adnan Marangoz ile röportajAteizmi anlattığı için soruşturma açılan

Page 11: Mevzu Fanzin 2. Sayı

müdüre götürdüm ve bununla ilgili konuş-tum.

Peki, okulda bu gibi olaylarla çokça karşı-laşılıyor mu? Başka örnekler yaşadınız mı?

Gayet tabi. Aslında bunun bütün liselerdegerçekleştiğini sadece bizim okulumuzla sı-nırlı olmadığını belirtmek istiyorum. Örne-ğin bir öğrencimizin 2 sene önce Kürt olduğuiçin sırasına birisi “ne mutlu türküm diyene”yazılmış ve bu kızımız da var olan kimliğin-den ötürü sıradaki yazıyı karalayarak altına

“ne mutlu Türkiyeliyim diyene” ibaresini ka-ralamış. Çok güzel bir hiciv. Ben bu olayı çoksonradan öğrendim mesela bunu yapan kızıokuldan naklettirmişler, aldırtmışlar yani.Ve çoğu hocamızda bunu bildiği halde kor-kularından seslerini çıkamamışlar. Bir deokulda bazı öğrencilerin fazla devamsızlık-larını silmek için para alınıyor, tabii biz debu durum karşısında bir dava açamıyoruzçünkü yasal boşluğu var “bağış toplamak”bir suç değil. Ancak şahit olduğum okuldabunlar gerçekleşiyor.

Yaşanılan bu suçlamadan sonra ne türbaskılarla karşılaştınız?

Aslına bakarsanız okulun muhalif sesiyimgibi bir şey. O yüzden çok fazla baskı yapa-madılar. Hatta müdür yardımcısı beni ilk ça-ğırdığında ilçe milli eğitim’ den yapılan busuçlama kâğıdı için istiyorsan bir cevap veristiyorsan kapatalım bu dosyayı” diyerekbeni sakinleştirmeye çalıştı. Ancak şöyleşeyler gerçekleşti; benim gazeteye verdiğimröportajı gören okul müdürü, gazeteyi ara-yarak olayların böyle gelişmediğini ve be-nim bir örgüt mensubu olduğumdan, iddia-ların asılsız olduğundan bahsetmiş. Bunundışında bir tehdit veya başka bir şey ger-çekleşmiş değil.

Yeni Akit gazetesinde rakı içen öğretmen-lerle ilgili hedef gösterici bir haber yayın-lanmıştı ve bir hafta sonrasında o fotoğraf-taki öğretmenlere soruşturmalar açıldı.Sonuçta bu da içinde bulunduğumuz gericidurumun bir göstergesi olarak sizin üzeri-nizde bir “yalan propaganda” korkusu ya-

ratmıyor mu?Benim olayımı da bu hale getirebilirler. Yeni

Akit, Zaman gibi gazetelerde benim haberimyapılarak ailemle, özelimle veya geçmişimleilgili şeyler yazılabilir. Bu da her insan gibibenim içinde sinir verici bir şey değil, ancakTürkiye’de AKP döneminde yaşayan insan-lar olarak bu durumlar biz de bir alışkanlıksüreci yarattı. Beklentim var bu yönde bek-leyip göreceğiz. Bir şey diyemeyiz tabi kesinolarak. Ülkemizde genel olarak bir gerileş-tirme durumu var, bunu herkes yaşıyor za-ten.

Peki, son olarak bizler üniversite öğrenci-leriyiz ve gericiliğin, baskının en çok ya-şandığı yerlerden birisi de bizim üniversi-telerimiz; şimdi de yeni bir YÖK Yasasıtartışılıyor. Bu da üniversiteleri daha piya-sacı ve gerici yerler haline getirecek uygu-lamaları içeriyor. Bu yasa ve üniversitelerhakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu YÖK son zamanda asıl olarak üniversiteşubemiz ilgilense de sendikamızın enönemli çalışmaları içerisinde. Performansadayalı ücretlendirme sistemi örneğin tartı-şılan bilgi lisanslama ofisleri ile aynı ideo-lojiye hizmet ediyor. Keza yönetim şekli ola-rak bir mütevelli heyeti tartışıyorlar.Üniversiteler demokratik şekilde yönetil-mesi gereken yerler. Bizim de YÖK ile ilgiliyoklama fişlerini yırtma gibi eylemlerimizoldu, onlar bayağı ilgi çekmişti. Bu dönemdeböyle bir üniversite hareketi ortaya çıkmasıgayet doğal diye düşünüyorum ve oluşa-caktır da.

Röportaj için bize zamanınızı ayırdığınıziçin teşekkür ederiz…

Ben de felsefe sosyoloji öğrencileri olarakyaptığınız bu çalışmalardan dolayı sizi kut-luyorum. Ben de İstanbul Üniversitesi Fel-sefe Bölümü mezunuyum, sizin okuduğu-nuz sıralardan geçtim, sizin geleceğiniz yerde benim şu anda bulunduğum yer. Aynı so-runları yaşıyoruz umarım beraber bu so-runları aşar, düşünmenin önündeki engel-leri birlikte kaldırırız

Page 12: Mevzu Fanzin 2. Sayı
Page 13: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Katliamlarıyla ve aklanmalarıyla ünlü memleketimiz de bir kat-liam da 16 Mart 1978 tarihinde Beyazıt Meydanı'nda meydana geldi.İstanbul Üniversitesi ana kapısı'ndan çıkan üniversite öğrencileri-nin üzerine atılan bombalar ve yaylım ateşi şeklinde üzerlerine sı-kılan silahlar sonucu 7 öğrenci hayatını kaybederken, 41 öğrenci deağır şekilde yaralandı.

Daha sonra katliamın günler öncesinden İstanbul Emniyet Müdür-lüğü tarafından bilindiği, katliamın adı Hrant Dink davasıyla tekrargündeme gelen Reşat Altay başta olmak üzere polis şeflerinin, mitgörevlilerinin haberi dahilinde gerçekleştiği belgelerle ortaya çıktı.Polis şeflerine ceza olarak sadece "ihtar" cezası verildi. Birçoğu dadaha üst mevkiilere terfi ettirildi. Açılan 16 Mart davası ise 2008 yı-lında AKP tarafından (Sivas davasında olduğu gibi) zamanaşımınauğratıldı. Böylece 7 öğrencinin ölümü ve birçok öğrencinin yara-lanmasıyla sonuçlanan 16 Mart Katliamı faillerine hiçbir cezai yap-tırım uygulanmadan dava sona ermiş oldu!

16 Mart’lar AKP’yle sürüyor

Page 14: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Çok uzun yıllardır çocukluğumuzun vaz-geçilmez eğlenceleri ailelerimizin bize yat-madan önce anlattığı masallar olmuştur. Omasallar her nesil yetişirken okunmuşturhala da okunmaktadır. Masalların değişikdeğişik basımları olmuş hatta filmleri bileyapılmıştır. Şuan aklıma gelen örnekleri;Pamuk Prenses, Kırmızı Başlıklı Kız, Kül-kedisi, Kurbağa Prens, Ali Baba ve Kırk Ha-ramiler, Hansel ve Gratel...vb. Belki de bumasalları binlerce kez bıkmadan dinlemi-şizdir peki bu masallar nereden gelmekte-dir? Son hallerini almadan önce bumasallar ne mesajlar içeriyordu şimdi neyianlatmak istiyor, ne kadar büyüsek de ço-ğumuz bunları hiç düşünmedik. MeselaKırmızı Başlıklı Kız masalını hatırlayalım.

Kırmızı Başlıklı Kız, başına her zamantaktığı kırmızı başlığıyla anılırmış. Bir günannesi ona hasta ninesine götürmesi içinbir sepet hazırlamış ve giderken yolu uzat-mamasını, tanımadığı insanlarla konuş-mamasını tembih etmiş. Kız annesininsözünü dinlememiş ormanda gezerken birkurtla karşılaşmış. Kurt kızın nereye gide-ceğini öğrenmiş ve ondan önce ninesininyanına varıp ninesini midesine indirmişsonra da ninesinin yatağına girmiş. Kız evegelince masalın en meşhur bölümü olansoru faslı başlamış. “ Senin kulaklarınneden kocaman, ellerin neden büyük… ”gibi gibi. Sonra kurt kızı yutmuş, olanlarıgören avcı kurtun midesini yarmış nineyle

kızı kurtarmış ve kurtu öldürmüş. O gün-den sonra Kırmızı Başlıklı Kız annesininsözünden hiç çıkmamış.

Peki bu masaldaki imgeler neler? Bumasal nasıl değişimlere uğrayarak bu ha-lini almış? 2 bin 600 yıllık bu masalındünya üzerinde 35 farklı versiyonu olduğusöyleniyor. Örneğin, masalın ilk anlatı-mında bir kurt değil kurt adam var. Tut-kuyu, cinselliği simgeleyen “kırmızı”başlık ise sonradan giydirilmiş. Çin’de kız,kurt tarafından değil, kaplan tarafındankandırılıyor. İran’da ise kız çocuklarınınormanda bir başına gezmesi uygun karşı-lanmadığından, masalın kahramanı dahasonra bir erkek çocuğuna dönüşüyor.

Klasik masallarda aslında görünür hika-yenin altında başka bir hikaye anlatılıyorve bu özelliği ile masallar yönetime hizmeteden bir düzenin parçası haline geliyor, an-nesinin sözünü dinlemediği için cezalandı-rılan Kırmızı Başlıklı Kız gibi…

Hayallerimizi, nasıl bireyler olmamız ge-rektiğini, ne yapıp ne yapmamamız gerek-tiğini şekillendirmeye çalışan bu sistemiçin masallar gerçekten de vazgeçilmez biryer tutuyor. Bizi mışıl mışıl bir uykuya dal-dırmaktan, hayal gücümüzü genişletmek-ten de öte bize nasıl bir hayat yaşamamızgerektğini anlatıyor masallar.

Kaynak: Masallar ve Toplumsal Cinsiyet(Melek Özlem Sezer

Deniz – Sosyoloji

Bir varmışbir yokmuş

“Periler diyarı tehlikeli bir ülke-dir ve bu diyarda ihtiyatsızlar

için tuzaklar, fazla cesur olanlariçin de zindanlar vardır.” Tolkien

Page 15: Mevzu Fanzin 2. Sayı

İllegal aşklar besleyip,Yasadışı hayaller kurdum sana.Bir çarşamba gecesi yasaklandı sevgim,Afişe edildi yüreğim.İllegal şiirler yazıp sanaGizlice sokak aralarında,Dövdüler ta mısralarımın başında.İlhan'ın kırık şarabıyla kovalanıp ,Kaçak atladım bahçene,Anarşist gözlerimden vurdular önünde...

Ersin - Felsefe

İllegal Aşk

Page 16: Mevzu Fanzin 2. Sayı

Edebiyat Felsefe-Sosyoloji Kolektifi

Gel sen de mevzu çıkar...yazılarını, çizilerini yollayabilirsin... [email protected]

mevzukafasına göre çıkar #2