Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

10
1 ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ OLAN GÜNAH ÇIKARAMAZ Prof. Dr. Ali Demirsoy Başbakanın bizim ülke koşullarında gözardı edilemeyecek büyüklükte örtülü ödenek bütçesi vardır (yeni yılda cumhurbaşkanının da olacakmış!!!). Bu ödeneğin gelebilecek tehlikeleri önceden öğrenme ve hükümet aracılığıyla önlemleri alma gibi bir kullanım alanı vardır. Hiçbir hükümet bu nedenle biz aldatıldık, farkına varmadık, yanıldık gibi kahve ağzıyla günah çıkaramaz. O zaman halka örtülü ödeneği ne için alıyorsun diye sorma hakkı doğar? Türkiye’de çeşitli yerlere sızmaya çalışan bir örgütün 1970’lerden bu yana olduğu resmen biliniyordu. Defalarca yazıldı ve çizildi. Her zaman da bu girişim ve yapılanma sağ kesimin ve hükümetlerin övgüsüne ve korumasına mazhar olmuştu. Ne istediler ise verdik diyen o zamanki başbakanımız, meydanlarda, bu örgütlenmenin başını ve merkezini ülkemize taşımak için özlemlerini defalarca belirtti; neredeyse yalvardı. Faaliyetlerine ve gösterilerine hükümet üyeleri olarak topyekûn katılındı. Başbakan yardımcıları bu teşkilatın gövde gösterilerinde

Upload: demirsoy

Post on 21-Jul-2016

232 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Değerli Kardeşim Zor günlerden geçtik; ama köprüyü henüz geçmedik. Belli ki bu coğrafyada yaşayacağımız ve göreceğimiz çok şey var. Bunların bir kısmı elimizde olmayan nedenlerle önümüze kondu; ancak en vahimi körü körüne belaya saplanmamız olmuştur. Bizimki aydın (ya da öyle olduğunu sanan) uyarısı. Uyarıyı anlama da belirli bir bilgi birikimi istediği için çok fazla umutlandığımı söyleyemem. Belki örtülü ödenek nereye kullanılıyor diye merak etmiş de olabilirsiniz. 2015.04.04

TRANSCRIPT

Page 1: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

1

ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİ OLAN GÜNAH ÇIKARAMAZ

Prof. Dr. Ali Demirsoy

Başbakanın bizim ülke koşullarında gözardı edilemeyecek büyüklükte

örtülü ödenek bütçesi vardır (yeni yılda cumhurbaşkanının da

olacakmış!!!). Bu ödeneğin gelebilecek tehlikeleri önceden öğrenme ve

hükümet aracılığıyla önlemleri alma gibi bir kullanım alanı vardır. Hiçbir

hükümet bu nedenle biz aldatıldık, farkına varmadık, yanıldık gibi kahve

ağzıyla günah çıkaramaz. O zaman halka örtülü ödeneği ne için

alıyorsun diye sorma hakkı doğar?

Türkiye’de çeşitli yerlere sızmaya çalışan bir örgütün 1970’lerden bu

yana olduğu resmen biliniyordu. Defalarca yazıldı ve çizildi. Her zaman

da bu girişim ve yapılanma sağ kesimin ve hükümetlerin övgüsüne ve

korumasına mazhar olmuştu. Ne istediler ise verdik diyen o zamanki

başbakanımız, meydanlarda, bu örgütlenmenin başını ve merkezini

ülkemize taşımak için özlemlerini defalarca belirtti; neredeyse yalvardı.

Faaliyetlerine ve gösterilerine hükümet üyeleri olarak topyekûn katılındı.

Başbakan yardımcıları bu teşkilatın gövde gösterilerinde özlemlerini

belirtirken salya sümük ağladı. Aslında teşkilat 1970 yılında ne amaç için

yola çıkmış ise günümüzde de aynı kararlılık ve amaçla yoluna devam

ediyor. Hedeflerinde bir sapma yok. Bu kardeşliği bozan hükümet oldu.

Arada bizim anlayamadığımız karanlık bir zaman dilimi var (hükümete

göre uyutulduğu dönem). 17-25 Aralık hareketi hükümeti uyarmış; güya

uykudan uyanmışlar. Taraflardan biri hükümetin can damarına, daha

doğrusu her türle pisliğe bulaştığı basından anlaşılan hükümet üyelerinin

evlatlarına değince, feryat figan arşa çıktı. Pandoranın kutusu açıldı,

pisliklerin her türlüsü saçıldı. Şimdi soruyoruz: Örtülü ödeneği ne için

kullandınız? Gözünüzün önündeki on binlerce polisi, binlerce savcı ve

Page 2: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

2

yargıcı, çok sayıda iş adamını ve bürokratı göremediniz ise siz neyi

gördünüz? Görüp de sustunuz ise bu ihanete ortaksınız demektir.

Göremediniz ise bir hükümet olacak nitelikten yoksunsunuz demektir.

Hâlbuki binlerce akademisyen, gazeteci, yargı mensubu, bu

yapılanmanın ve kardeşliğin dünya ölçeğinde bir proje olduğunu, ilk

olarak orduyu ve daha sonra çeşitli kuruluşları ve sonunda ülkeyi

çökertmeye yönelik olduğunu binlerce defa yazdı ve söyledi. ÖSYM

sorularının (daha doğrusu KPSS sorularının) birilerine sızdırılması ortaya

çıkınca ilk olarak o güne kadar en güvenilir kurum olan ÖSYM’nin

başkanını sıkıştırıp istifa ettirdiler; yakalanan birkaç eli kelepçeli zanlı

emniyete götürülürken bağırarak bizi tutuklayacağınıza cemaat evlerini

ve okullarını arayın diye bağırdı ve o günkü Milli Eğitim Bakanı

televizyonlara çıkarak, bunun büyük bir iftira olduğunu, adı geçen

cemaatin bu ülkenin yüz akı olduğunu ve üstüne basa basa “ben adım

kadar bu cemaatten eminim” diyerek olayı kapattırdı. Ta ki 17-25 Aralık

olayı patlak verinceye kadar. Bugün binin üzerinde (bilinen o kadar,

gerisini bilmiyoruz) insanın bu sızıntıdan yararlandığı bizzat hükümet

yetkilileri tarafından açıklandı. Kazan kazana demiş ki altın kara; öbürü

de senin altın benden kara. Basına göre yakın bir dönemde KPSS

sınavına girmeden (yasayı pas geçerek) üst düzey makamlarda

bulunanların yakınlarının 1600 kadarı (bilinen) yüksek ücretlerle bir

yerlere atanmış. Devenin boynu meselesi…

Onlarca eğitilmiş, dünyadan haberi olan insan, yargının tarafsız

olmadığını, tutuklamaların usulsüz olduğunu, kanıtların düzmece

olduğunu, bu usulsüzlükleri yüzlerce defa mahkeme huzurunda

kanıtlamalarına ve söylemelerine karşın, seslerini duyuramadılar; ne

hikmetse, oğullarının kapıları yolsuzluk, irtikâp, rüşvet gibi suçlamalarla

çalınıncaya kadar sağır gibi davrandılar. Hükümetin en yetkili kişisi ben

bu davanın savcısıyım diyerek bu projeye en büyük desteği verdi. Karşı

Page 3: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

3

çıkanları darbe yanlısı, demokrasi düşmanı ilan ettiler. Bu projenin

piyonlarına özel koruma yasaları çıkardılar. Yaptıkları işlerden

(melanetlerden) sorumsuz olmaları için yasal güvenceler getirdiler.

Kim ne derse desin ordu büyük darbe aldı. Başkasını bilemem; ama

benim orduyla sarsılmaz diye bildiğim gönül bağım koptu. Bilinçli

vatandaşlar büyük bir hayal kırıklığına uğradılar; geleceklerinden kuşku

duymaya başladılar. Eğitilmemiş halkın öfkesi de sevgisi de saman alevi

gibidir. Çünkü olayları yeterince hızlı ve derinliğine anlayamaz.

Dolayısıyla kökten bir karar vererek yapanların yanına kar bırakmamak

için başkaldıramaz; gerekli tepkiyi gösteremez; önüne konulanla yetinir.

Gelecekte yaşanabilecek olumsuzlukların bugünkü adımlarda yattığını

kavrayamaz. Ancak yaşayınca öğrenir…

Örneğin bir başbakan yardımcısı beni takip ediyorlar, öldürecekler

gibi bir imayla meydana fırlayınca bazı subaylar tutuklandı (bu subayların

tamamen farklı bir iş peşinde oldukları anlaşılsa da dikkate alınmadı) ve

ordunun namusu, gizli kasası, en mahrem yeri olarak bilinen kozmik

odaya girilme talimatı verildi. Ordu bu gelişmeler karşısında demokrasi

sosuna batırılmış zokayı yedi, topuk selamı vermekle yetindi ve kapıları

sonuna kadar açtı.

Kozmik oda için kısa bir açıklama yapmakta yarar vardır. İkinci Dünya

Savaşında Hitler, Musul-Kerkük petrollerine ulaşmak için Türkiye’yi işgale

niyetleniyor. Kurmaylarını çağırıp toplantı üzerine toplantı yaptıktan

sonra kurmayları: Biz Türkiye’yi 17 günde işgal eder Musul ve Kerkük’e

gireriz; ancak bu toprakları denetim altında tutabilmemiz için birkaç

orduyu sürekli orada tutmak zorunda kalırız. Çünkü Türklerin yeraltı

örgütlenmesinin mükemmelliği ve arazi yapısı bizi bu ülkede perişan

eder. Bunun üzerine işgalden vaz geçiliyor (bir emekli Alman

generalinden dinlemiştim).

Page 4: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

4

Bu coğrafyanın dünyanın en karışık, tehlikelere en açık, birçok

ülkenin gizli ve açık örgütlerinin cirit attığı bir coğrafya olduğu bilinmekte

ve en baş aktörün (hedefin) de Türkiye ve İran olduğu kabul edilmektedir.

Düzenli orduları dize getiren, bir merkezden komut almayı zorunlu kılan

birçok anlaşma ve işbirliği protokolü ile en baştan sıkı sıkıya NATO gibi

uluslararası örgütlenmelere bağlıyız. Bu örgütlerin ordu dâhil birçok

adımımızı zapturapt altına aldığı herkesin malumudur (bu nedenle

teröristleri izlerken birilerinden izin almadan çoğunluk başımızı sınırdan

çıkaramadık).

Bizim gibi bir ülkenin en son ve en çok güveneceği güç, yeraltı

örgütlenmesi, sivil savunma örgütlenmesidir; bir anlamda özel harp

dairesi denebilir. Bu projelerin hazırlanması uzun yıllar alır ve son derece

gizli tutulur. Düzenli ordu şu ya da bu şekilde çökertilmiş ise, daha önce

hazırlanmış silah stoklarının yerleri, bunu kullanacak insanlar, böyle bir

durumda oluşacak teşkilat şemasında görev ve yetki dağılımı, lojistik

destekler, ülkenin topoğrafik ve coğrafik yapı ve olanaklarının kullanımı

(mağaralar, dehlizler, deniz mağaraları, yer altı boşlukları, denizaltılarının

sığınacağı boşluk ya da sığınaklar ve benzeri yapılar) bir plana bağlanır

ve gizli tutulur. Nerede? Kozmik odada. Öyle mi? Uydurma bazı

senaryolarla bu hükümet kozmik odaya birilerini 28 gün boyunca soktu,

önemli belgelerin kopyalarını aldırdı (alınan belgelerin toplam kapasitesi

1,5 terabaytmış; yani yaklaşık 100.000 kitabın bilgisine denk). Sonuç: Bu

hard diskin kopyası kayıp, bulunamıyor. Ne hikmetse Yunanistan bu

kozmik oda olayından sonra alelacele savunma ve saldırma planlarını

değiştirdi. Bir ülkenin savunma planlarını birilerine vermek hukuk dilinde

ne anlama geliyorsa bu suç işlenmiştir.

Zarar bununla da kalmadı. Deniz ve hava kuvvetleri komutanları bu

uydurma belgelerle tutuklandı; üçer beşer yıl boyunca idam talebi ya da

Page 5: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

5

ağır ceza talepleri ile yargılandı. Sonunda Balyoz Soytarılığından hepsi

berat etti ve millet bir derin oh çekti. Ancak acele etmeyin! Birçok değerli

komutanın içeri tıkıldığını gören Atatürkçü birçok subay (özellikle

havacılar) ordudan istifa ederek ve bu sırada yargılananlar da eğer

tutuksuz iseler, çok büyük atılım gösteren sivil havacılığımızda önemli

ücretlerle pilot oldular. Deniz kuvvetlerindekiler kaptan oldular. Ordunun

nitelikli subayları böylece kazındı. Şu anda disiplin nasıldır bilemiyoruz.

Ancak Süleyman Şah operasyonunun 4 saat içinde yapılması planlanıp;

ancak 14 saate bitirilebilmesi, yol kazaları olması ve son zamanlarda

sürekli düşen uçaklar, bir rastlantı değilse, başımızın belada olduğunu

gösteriyor.

Bütün dileğimiz bu coğrafyada geniş kapsamlı bir savaşa girmemek

ya da bir savaşa müdahil olmamak olmalıdır. Artık gücümüzden eskisi

kadar emin olamadığımız gibi; yaptığımız anlaşmaların koruyucu

şemsiyesinden ve yıllarca dost olarak tanıtılan ülkelerin desteğinden de

emin değiliz.

Ancak tehlikenin büyüğü dışta değil içte. Cumhuriyeti kuranlara, dini

devlet politikasından ayırmaya çalışanlara, gerçekte kökü ya da inanışı

ne olursa olsun, evrensel açıdan doğru ya da yanlış, bu coğrafyada

yaşayanları bir bayrak ve bir ülkü altında toplamaya çalışanlara, bu

coğrafyadaki insanları kulluktan çıkarıp vatandaş yapmaya çalışanlara

akşam sabah küfür edilmesine kayıtsız kalınması hatta teşvik edilmesi

dıştaki hainlerden daha çoğunun yanı başımızda olduğunu

göstermektedir. Her an sırtından bıçaklanmaya aday bir ülke olduk.

Aslında bıçaklanmaya aday değil, bizzat bıçaklanan bir ülkeyiz. Birçok

kurumu çökerten, birçok vatanseveri hücrelerde çürüten, yargısıyla,

basınıyla, üniversitesiyle, aydınıyla, cahiliyle soysuzlaştıran insanların bir

dönemi uzun süre kol kola yaşadığına tanık olduk. Örtülü ödenek

Page 6: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

6

sahipleri, nasıl oluyor da dünyanın birçok ülkesinde insanları bile adım

adım izleten bir ödeneğin başında oturuyor da on küsur yıl boyunca “şu

anda paralel damgası ile nitelendirilen” on binlerce polisi, yargıcı, savcıyı,

bürokratı fark edemiyor. Buna inanmak için alnımızda keriz yazılı

olmalı…

Hükümet, daha doğrusu başbakan, 01.04.2015 tarihinde bir savcının

teröristlerce öldürülmesiyle yapılan cenaze törenine bazı gazeteleri

“teröre çanak tutuyor” suçlaması ile “akreditasyon” diyerek tören alanına

aldırmadı. Aslında giremeyen basın organları muhalif basındı. Bir kısmı

katliam sırasında çekilmiş, insanları ürküten bazı fotoğraf karelerini

yayına sokmuşlardı. Hükümet bu fotoğraflar nedeniyle, ülkeyi korumak

için basına akreditasyon uygulamayı uygun bulduğunu açıklıyor. Ancak

13 yıl boyunca meydanlarda geçmiş yönetimleri ve özellikle orduyu ağır

bir dille suçlayarak: Bu adamlar basına bile tarafgirlik yapmıştır; bazı

gazeteleri basın toplantılarına çağırmamışlar, ayrımcılık yapmışlardır;

bunlar basın düşmanıdır diyerek oy toplamıştı. İşin garabetine bakın: Bir

zamanlar ordunun çağırmadığı gazeteler, daha sonra sahte delillere

aracılık yaparak, bir kısmına göre üreterek orduyu ve birçok kuruluşu

çökertti. Sonunda paralel yapı olarak hükümetin karşısına dikildi (!).

Demek ki sürekli suçladığımız ordu bir zamanlar bu insanların ve basının

ne olduğunu görmüş ve önlemini almış.

Afrika’daki küçük bir ülkenin tüm geliri kadar örtülü ödeneği olan

hükümet sen bu ödeneği ne için kullanırsın?

Değerli Kardeşim

Zor günlerden geçtik; ama köprüyü henüz geçmedik. Belli ki bu

coğrafyada yaşayacağımız ve göreceğimiz çok şey var. Bunların bir

kısmı elimizde olmayan nedenlerle önümüze kondu; ancak en vahimi

Page 7: Örtülü ödeneği olan günah çikaramaz

7

körü körüne belaya saplanmamız olmuştur. Bizimki aydın (ya da öyle

olduğunu sanan) uyarısı. Uyarıyı anlama da belirli bir bilgi birikimi istediği

için çok fazla umutlandığımı söyleyemem.

Belki örtülü ödenek nereye kullanılıyor diye merak etmiş de

olabilirsiniz. 2015.04.04