insanin gÜnah iŞlemesine sebep olan genel...
TRANSCRIPT
iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
GİRİŞ
m ünah" kelimesi, "cünah" şeklinde Kur'an'da geçmiştir( ı). "Cenaha"
fiilinin mastan olan "cünuh", sözlükte meyletmek, bir tarafa eğilmek, "cünah" ise doğru yoldan sapmak anlamındadır (2). "Cünah" kelimesi ile Kur'an'da, ifadeleri ile (c~~~) (~c~~(,)
günah olmayan şeyler zikredilmiştir.
Günah olan söz, fiil ve davranışlar Kur' an' da; "is m" (kasıtlı ve bilerek işlenen günah), "zenb" (kasıtlı ve kasıtsız işlenen
günah), "hatie" (kasten ve bilerek işlenen günah), "hata" (kasıtsız
işlenen, günah, kusur), "vizr" (günah, ağır yük), "hıns" (günah), "kebira" (büyük günah), "lemem" (küçük günah), "ma'siyet" (günah, isyan), "fısk" (itaatsizlik), "seyyie" (kötülük, günah), "fuhş, fahşa"
(çok çirkin olan günah, isyan) ... vb. kelimelerle ifade edilmiştir. Bu kelimelerden her biri günah olan inanç, söz, fiil ve davranışların bir boyutunu anlatır. Yazımızın bu
Dr. İsmail KARAGÖZ Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu Üyesi
bölümünde bir fikir vermesi açısından sadece "ism" kelimesine değineceğiz.
"İsm" , "esam" ve "me'sem"; "esime" fiilinin mastarları olup günah işlemek, helal ve mubah olmayan, yasaklanmış şeyleri işle
rnek anlamındadır (3).
(1) Bkz. ci-Bakara, 2/158, 198, 229 .. en-Nisa,
4/23-24, 101-102. (2) er-Razi. Muhammed b. Ebi Bekr (ö.
666/1267), Muhtaru's-Sıh3h, s.113. Beyrut 1987. ei-Hindi Muhammed Tahir es-Sıddıki (ö. 986/1578) Mecmeu Bihari'I-Envar fi Garibi't-Tenzil ve Letaifi'I-Ahbar, I, 400. Haydarahat- 1971.
Abdülfettah İbrahim Ahmed, ei-Kamiisü'I-Kavim li'I-Kur'an-ı Kerim, I, 131. Mısır 1983. İbn u '1-Cevzi,
Ebu'I-Feraç Abdurrahman b. Ali (Ö.587 /1200),Nüzhetü' 1-A 'yü ni' n-N evazır fi İlmi'I-Vücfihi ve'n-Nezair, s.230,Beyrut 1987.
(3) el-Cevheri, İsmail b. Hammad (Ö.393/1002), es-Sıhah Ti'ıcü'I-Lüğa ve Sıhahu'I-Arabiyye, V, 1857, Mısır, tarihsiz. İbn Manzı1r, Muhammed Mükerrem (Ö.711/13 ı 1), Lisanü'I-Arab, Xlll, 5, Beyrut 1956. Abdülfettah, A.g.e., I, 7.
45
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2
Bu kelimenin asıl anlamı, geri bırakmak ve geciktirmektir. "İsm" kelimesinin "günah" anlamı bu marradan türemiştir. Çünkü günah, sahibini hayır ve sevaptan geri bırakır( 4>.
"İsm" (günah); şer'an ve tab'an kaçınılması gereken(5), insanı sevaptan uzaklaştıran(6), işlendiğinde
cezayı gerektiren(?), faili, kötüleme ve kınarnayı hakeden(8), vicdanın
nefret ettiği ve kalbin rnutrnain olmadığı(9) ve bilerek işlenen gayr-i
meşru' fiil O O) şeklinde tanımlanmıştır.
Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.) birisinin "ism" ve "birr" in ne olduğunu sorması üzerine: "Birr, güzel ahlak, isrn ise, vicdanını rahatsız eden ve insanların haberdar olmasını istemediğin şeydir"
derniştir01).
"İsm" kavramı, bütün yasakları ve isyan olan fiileri içine alan bir kavrarndır (12).
Bu kavram ile Kur'an'da; küfür (13), Allah'ın ayetlerine eskilerin masalları demek04), ahiret gününü yalanlamak05), Allah'a ortak koşmak (şirk)06), Allah'a yalan isnat etrnek(17) isyan-rna'siyet(18), yalan
09), yalan yere yemin etrnek(20),
(4) İbn Faris, Ebu'I-Hüseyin Ahmed (Ö.395/1004), Mu'cemü Mekayisi'l -Lüğa, I, 60, Kahira- ı 948. Rağıb el- İsfehani, Hüseyin b. Muhammed (Ö. 502/1 108), ei-Müfredat fi Garibi' I -Kur'an, s. ı O, Mısır ı 96 ı, Thk. Muhammed Seyyid Keylanl.
46
yalan söyleyerek hakkı gizlemek (21), hırsızlık etmek (22), içki içmek (23), kumar oynamak (24), faiz alıp
(5) Şerif Cürcani, Kitabü't-Ta'rifat, s. 9, Baskı yeri ve tarihi yok.
(6) el-İsfehilni, A.g,.e., s. 10. (7) Ebu Said Muhammed el-Hiidimi, ei
Berika Şerhu Tarikati'l-Muhammediyye, II, 759. el-Beydavi, el-Kiidi, Abdullah b. Ömer (Ö.69ı/I292), Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil, VI, 52. (Mecmfiatün mine't-Tefiisir).
(8) el-Alusi, Şihabüddin Mahmud (Ö.l270/I854), Ruhu'I-Meani fi Tefsiri'l-Kur'an'isl-Azim ve's-Seb'ıi
Mesani, I, 312, Beyrut 1985. (9) el-Kurtubi, Muhammed b. Ahmed (Ö.
671/1272), el-Cami' li Ahkami'IKur'an, ır, 20, Kahira ı935.
(10) Toshihiko İzutsu, Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, 319, İstanbul 1991.
(1 1) Müslim, Sahih, birr, 14, 15. Tirmizi, Sünen, zühd, 52. Darimi, Sünen, büyu', 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 182.
(12) el-Hazin, Alauddin Ali b. Muhammed (Ö. 725/1324), Lübabü't-Te'vil fi Meani't-Tenzil, II, 312. (Mecmuatün mine't-Tefilsir, Çağrı yayınları).
(13) Al-i İmran, 3!178; el-Miiide, 5/2. Bkz. el-Hazin, A.g.e., II, 226.
(14) el-Kalem, 68/12-15. (15) el-Mutaffifin, 83/12. (16) en-Nisa, 4/48, el-Maide, 5/62. (17) en-Nisa, 4/50. (18) el-Bakara, 2/85. Bkz. el-Hazin, A.g.e.; I,
ı54.
(19) en-Nur, 24/1 ı. eş-Şuara, 26/222. (20) en-Nisa, 4/112. Bkz. el-Firuzabiidi,
Mahmud b. Ya'kfib (Ö. 817/1414), Tenviru'l-Mikbas fi Tefsiri İbn Abbas, II, 163. (Mecmilatünm. Tefilsir)
(2 ı) ei-Maide 5/107. (22) en-Ni sa, 4/1 ı ı. Bkz. el-Firilzabadi, A.g.e.,
II, ı63. (23) el-Bakara, 2/219, el-A'rilf 7/33. Bkz.
en-Nesefi, Ebil'l-Berakat, Abdullah b. Ahmed (Ö. 701/1301), Medariku't-Tenzil ve Hakaiku't-Te'vil, II, 5445. (Mecmilatün mine't-Tefasir, Çağn
Yayınları).
(24) el-Bakara, 2/219.
DR. iSMAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
vermek(25), insan öldürmek(26),
şahitliği gizlemek(27), yalancı şahitlik yapmak(28), vasiyette haksızlık
etmek(29) yapılan vasiyeti değiştirmek(30), suçsuz insana suç isnat etmek (iftira)(31), ölü, kan ve domuz eti gibi yenilmesi haram olan şeyleri yemek(32), haram(33), zina (34), kötü zan(35) hanımına verdiği malı, onu boşadiktan sonra geri almak için haksız suçlama yapmak (36), her türlü ma'siyeti işlemek(37), yasaklanan fiilieri işlemek(38), öğüte uymamak(39), zulüm(40) ve mü'min
lere eziyet etmek(4I) fiilieri günah olarak ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi "ism" kavramı hem şirk, küfür, ayetleri yalanlama (tekzib) gibi inkar! hem de içki, kumar, zina, faiz... gibi ma'siyet haram olan fiileri, Allah' a, insanlara ve kişinin kendi nefsine karşı işlenen suçları ifade etmektedir.
Buna göre her kafir, günahkardır ama her günahkar kafir değildir(42).
Kur' an' da günahlar, "büyük günah" ve "küçük günah" olmak üzere iki kısma ayrılmıştır .. Nisa SOresi 3 1. ayette Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"(Ey mü'minler!) Eğer siz yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örte-riz ve sizi ikram edileceğiniz bir yere (cennete) sokarız."
Ayette geçen "kebair", büyük ve ulu anlamındaki "kebir" in çoğuludur (43). "Seyyiat" ise "seyyie" nin
çoğulu olup küçük günah anlamındadır(44). Büyük günah ifadesi 4/31 'de "nehyedilenlerin büyükleri" şeklinde, eş-Şura Suresi 37. ve en-Necm Suresi 32. ayetlerde ise "günahların büyükleri" şeklinde
ifade edilmiştir. "Büyük günahlardan ve çirkin
işlerden kaçmanlar kızdıkları
zaman affederler"( 42/37).
"(O güzel davrananlar ki) onlar, günahların büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız
bazı küçük kusurlar işieyebilir
ı (!r ••• "( 53/32)
"Kebair", 4/31 'de "seyyiat" ın; 53/32'de ise, "lemem" in zıddı
olarak zikredilmiştir. "Lemem", sözlükte toplamak, düzene koymak anlamındadır(45). Kur'an'da ise;
(25) ei-Bakara, 2/276. (26) el-Maide, 5/29. (27) el-Bakara, 2/283. (28) ei-Bakara, 2/188. (29) el-Bakara, 2/182. (30) ei-Bakara, 2/181. (31) en-N isa, 4/20. (32) ei-Maide, 5/3, ei-Bakara, 2/173. (33) el-Miiide, 5/62. (34) ei-En'am, 6/120. (35) el-Hucfirat, 49/12. (36) en-Nisa, 4/20. (37) eş-Şura, 42/37; en-Necm, 53/32. (38) el-Bakara, 2/206. (39) el-Bakara 2/206. (40) el-Bakara, 2/85, en-Nisa, 4/20. ( 41) el-Ahzab, 33/58 (42) el-Hazin, A.g.e., VI, 427. (43) Asım Efendi Seyyid Ahmed (Ö.
1235/1819), Kamus Tercümesi, II, 650, İstanbul 1886.
(44) ei-Alilsl, A.g.e., V, 17. (45) İbn Manzur, A.g .. e., XII, 548.
47
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2
kaçınılması mümkün olmayan(46), dünyada had cezası, ahirette azap gerektirmeyenC47) küçük günah manasında kullanılmıştır.
Kur' an' da; küfür "ei-Hınsi'l
Azim"(48l, haksız yere yetim malı yemek "huben kebiran"(49l, açlık
korkusu ile çocukları öldürmek "hı ten kebiran"(50), zina "fevahış" (51), içki ve kumar "ismün kebirun" (52), şirk "zulmün azim"(53), "is men azimen"(54 l, haram ay larda savaş "kıtalün fibi kebirun"(55), iftira "bühtanen azimen"(56) ve Allah melekelerden kızlar edindi demek "kavlen azimen"(57) "büyük günah" olarak zikredilmiştir.
Buna göre her türlü inkar, şirk ve nifak büyük günahtır. inkara varmayan fısk ve ma'siyetlerden de büyük günahlar vardırC58).
Büyük günahların tanımında ve sayısında ihtilaf edilmiştir.
"Büyük günah";" Allah'ın yapılmasını yasakladığı her fiil", "Haram olduğuna dair Kur'an'da ayet bulunan yasak fiil", "işleyene ceza (had) gereken suç", "Hakkında kıyamet
gününde cehennem azabı va'dedilen veya Allah'ın gazabı bulunan veya la'neti gerektiren veya hakkında şiddetli va'id bulunan veya Allah'ın
failini fısk ile vasıfladığı günah" şeklinde tanımlarunıştırC59).
Büyük günahların sayısı
konusunda kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Bu konuda kitap yazanlar çeşitli sayıda büyük günah
48
zikretmişlerdir. Mesela Hafız Zeheb1 Muhammed b. Ahmed (662-748) "Kitabü '1-Kebair ve Tebyini 'l Meharim" adlı eserinde 76 büyük günah zikretmiş, 38 adet de "büyük günah ihtimali olan günahlar" kaydetmiştirC60). Ahmed Ziyaüdd1n Gümüşhanevi ( 1128-13 1 1) ise "Necatü'l-Gafilin" adlı eserinde (46) el-Kurtubl, A.g .. e, XVII, 106.
(47) et-TaberL Muhammed b. Ccrlr (Ö. 210/825), Cami'u'I-Bcyan an Te'vili Ayi'I-Kur'an, XII, 27/98, Beyrut 1988, el-Hindl, A.g.e .. IV, 509.
(48) el-Viikıa, 56/46. ( 49) eıı-Nisii, 4/2.
(50) el-isra. 17/31. (51) en-Necnı, 53/32. (52) el-Bakanı, 2/219. (53) Loknıan, 31/13.
(54) en-Nisa, 4/48. (55) el-Bakara, 2/217. (56) en-Nisa, 4/156. (57) el-İsrii, 17/40.
(58) Bkz. Nureddln es - Sabfınl, Ahmed b.
Mahmud (Ö. 580/1 ı 84), ei-Bidayc fi
Usuliddin, s. 85. Ankara 1979. Diyanet Yay.; el-Kadi, Abdiilcebbiir Ebu'! - Hasan Ahmed, (Ö. 415/1024), Şerhu'I-Usulü'I-Hamse, s. 633/34, Kahira 1965.Büyük küçük günah ile ilgili diğer ayetler için bkz. ei-Kehf. 18/49,
el-Kamer, 54/53; el-Hucfirat. 49/7. (59) Afif Abdülfettah et-Tabbara, cl-Hata ya fi
Nazari'I-İslam, s. 12, Beyrut 3. baskı. Bkz. Muhammed b. Ahmed ez-Zehebf, Kitabü'I-Kebair ve Tebyini'I-Meharim, s. 18-19, Beyrut 1987; el-Alilsi, A.g.e., V. 17; el-Beydilvl, A.g.e., ll, 60, İbn Hacer elHayteml, ez-Zevacir an İrtikabi'I-Kebair (İslamda Helaller ve Haranılar Büyük Günahlar), Çeviri Ahmed Serdaroğlu, Lütfi Şentürk, l, 1-16. İstanbul 1981; Sadık Kılıç. Kur'an'da Günah Kavramı, s. 322-324, Konya 1984.
(60) Bkz. s. 40-181.
DR. iS MAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
"büyük günahların 125 kadar olduğunu kabul ve tercih ediyoruz" demiştirC61).
Büyük günah işieyenin durumu ve imandan çıkıp çıkmanıası konusu da ihtilafa neden olmuştur. Bu hususta değişik görüşler vardır:
a) inkara varmayan büyük günah işleyen imandan çıkmaz, kafir ve münafık olmaz. · Tevbe etmeden ölürse ya Allah onu şefaat edenin şefaati sebebiyle veya fazlı ve kereınİ ile affeder yada suçu kadar cezalandırır sonra cennetine koyarC62).
b) Büyük günah işleyen kafir olur (63),
c) İmandan çıkar fakat kafir olmaz; bu kimse ne mü'mindir ne de kafir, fasıktır. Tevbe etmeden ölürse ebedi cehem1emde kalırC64).
d) Kafire itaat fayda vermediği gibi günah da mü'mine zarar vermez (65).
Allah'ın sayısız yaratıkları arasın
da yaratanma isyan eden ve kendisine yüklenen görevleri yapmayan sadece insanlar ve cinlerdir. İnsan, günah işieyebilecek kabiliyette yaratılmıştır. Her insan günah işler.
Günahtan kurtulabilen insan yoktur. Az-çok, küçük-büyük herkesin günahı vardır. İnsan niçin günah işler? Bunun çeşitli sebepleri vardır. Bu yazımızda bunu ortaya koymaya çalışacağız.
1- YARATlLlŞTAN GELEN ZA'FİYETİ
İnsan, dünya hayatında imtihan
içinde olduğundan hayra da şerre de, hakka da batıla da, iyiye de kötüye de yönebilecek kabiliyette yaratılmıştır (66). Yani insanın iki yönü vardır:
Takva ve fücur. Şems suresinde yüce Allah, yeminle (ayet 7) bu durumu şöyle beyan ediyor:
"(O yüce Allah ki, insanın nefsini yaratıp tesviye etmiş) ve ona fücurunu ve takvasını ilham etmiştir"(Ayet 8)
Ayeti, Abdullah İbn Abbas (Ö.68/687), Katade b. Di'ame (Ö.llS/736) ve Süfyan b. Said es-Sevri (D. 161/777), "Allah, insana hayır ve şerri beyan etti", "İnsana itaatı ve ma'siyeti öğret-
(61) Bkz. s. 10. Bu kitap, Ali Kemal Saran tarafından "Gafillerin Kurtuluş Yolu" adı ile Türkçeye çevrilmiştir. İkbal Yayınları, Ankara tarihsiz.
(62) Bu görüş ehl-i sünnetin görüşüdür.
Delilleri, es-Saf, 61/2-3; el-Hucurat, 49/9; el-Bekara, 2/187; el-Enfiil, 8/72, 27; el-Mümtehıne, 60/1; et-Tahrlm, 66/8; en-Nur, 24/31; et-Tevbe, 9/113.
(63) Bu görüş, hiiric!lerin görüşüdür. Delilleri,
el-Maide, 5/44; Yusuf, 12/87, el-Hıcr,
15/56. (64) Bu görüş, Mutezile'nin görüşüdür.
Delilleri; 2/81; 4/14; 31, 123; 6/160; 33/36; 66/8.
(65) Bu görüş, Mürcie'nin görüşüdür. Deliilleri, en-Nisa, 4/489 116... Bkz. Nureddin es-SabUn!, A.g.e., s. 80, Kadi Abdülcebbar, A.g.e. 137-138, 666, 667, 677, 683, 685; el-Matürldi, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed (Ö. 248/862), Kitabü'tTevhid, s. 327-328, İstanbul 1979. Sadık
Kılıç, A.g.e., s.328. (66) eş-Şems, 9In, el-Beled 90/IO,Bkz.
Ebu'l-A'la el-Mevdfidl, İslami Kavramlar, s. 60, Pınar Yayınları, İstanbul 1991.
49
DiVAN ET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2
ti";MüdUıid bin Cebr (Ö. 104/722), "İnsana fücı1ru ve takvayı tarif etti"; İbn Zeyd b. Eslem (Ö.136/753), "Allah insan nefsinde fücı1r ve takvayı yarattı" şeklinde yorumlamışlardırC67). Fücı1r ve takvanın ilham edilmesi, nefsin bunlara kabiliyetli kılınması olarak da açıklanmıştır( 68).
Elmalıiı Harndi Yazır (Ö.1951), ayeti şöyle izah eder: "Fücı1r ve takvayıC69) ilham; bir nefse, "bunları yap" diye ikisinin de yapılmasını
ilham anlamına olmayıp herhangi bir fiilde, "Şu fücurdur, şer ve ma'siyettir, nefsi kötülüğe sürüklemektir, şu yönden zarardır, yapma, şu da takvadır, hayır ve itaattir, kötülükten korunuştur, yap" diye bir nefsi şer ve bayrı, kötü ve iyiyi, zarar ve yararı beyan ve telkin ederek birinden sakınıp diğerini yapmanın iyi olacağını duyurmak demek olur. Şüphe yok ki Allah, her nefse bir iyilik ve kötülük, kar ve zarar duygusunu vermiştir"(70).
İyi ve kötüyü, hayır ve şerri yapabilme kabiliyeti verdiği insana, Allah iyiyi ve hayn işlemesini, kötüyü ve şerri bırakmasını ilham etmiş, ama icbar etmemiştir.
Beled Suresi 10. ayette de aynı şey ifade edilmiştir: "Ona (hayır ve şer, hidayet ve dalalet) (71) yolunu gösterdik." 87/3 'de "0 Rab ki, her şeyi takdir etti ve hidayet etti" yani hidayet yolunu ve dalalet yolunu insan için beyan etti (72) denilmiştir.
İnsan Suresinde ise, "Biz insana
50
yolu gösterdik o insan ya şükredici ya nankör olur" (Ayet:3) buyurulmuştur.
İnsan, "ahsen-i takvim" (en güzel şekil) üzere yaratılmış sonra "esfele safilin"e ( aşağıların aşağısına) döndürülmüştür (73).
İki tip insan; biri "ahsen-i takvim" oluşuna uygun muttak!, şükredici ve bayrı işleyen insan; diğeri "esfele safiline" yuvarlanmış zalim, facir, nankör ve şerri işleyen insan. İnsan niçin bu duruma düşer? Bunun çeşitli sebepleri vardır. ·
1. İnsan Zayıf Yaratılmıştır Kendisine kulluk etmesi için
yarattığı insanı; Allah ancak gücünün yetebileceği şeylerle mükellef tutumuşC74) ve "Allah sizden (ağır teklifleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır(75) buyurmuştur.
İnsanın zafiyeti; şehvetine düşkün
(67) et-Tabeıi, A.g.e., XV, 30!210. el-Kurtubl, A.g.e., XX, 77.
(68) el-Alilsi, A.g.e., XXX, 143. (69) "Fücfir", açmak, yarmak, meyletmek, hak
tan dönmek, yalan söylemek, isyana dalmak, din perdesini yırtmak, bkz. el-Cevheri A.g.e., II, 778. "Takva", Allah'ın azabından ve insanı bu azaba sürükleyen günahlardan korunmaktır. Bkz. İzutsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, s. 225, Çev. S. Ateş, Ankara 1975.
(70) Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VIII,5858, Eser Kitabevi, İstanbul 1971.
(71) et-Tabeıi, A.g.e., XV, 30/200. (72) en-Nesefı, A.ge., VI, 493. (73) et-Tin, 95/4-5. (74) el-Bakara, 2/286, ez-Zfuiyat, 51/56. (75) en-Nisa, 4/28.
DR. iSMAiL KARAGÖZ. • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
(76), öfkesine mahkum (yenilmiş)
(77), ibadetterin meşakkatlerine
tahammülsüz (78), azim gösterınede yetersiz(79), nefsinin arzularına, heva ve hevesine ve dünya lezzetlerine karşı koymada aciz(80) oluşudur.
İnsanlar doğuştan muttald veya facir değillerdir. Takva da fücur da insanın bir davranış biçimidir. İnsan bu davranışını sonradan kazanır.
Çünkü insan annesinden doğduğunda birşey bilmez: "Allah sizi, annelerinizin karn!ndan çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz" (en-Nahl, 16/78).
Ancak Allah insana takva ve fücuru kavrama yeteneği vermıştır. Allah insanı tevhide ve İslam dmini kabule yetenekli yaratmıştır.
Doğuştaki safiyeti ile kendi haline bırakılırsa İslamdan başka bir dini seçmez. Sapanları ve azanları insan ve cinlerin şeytanları azdırmaktadır (8 ı).
Topraktan yaratılan insanınmaddi bünyesi gibi nefsani yönü de zayıftır. Günaha düşmesinde bu zayıflığının etkisi elbete söz konusudur. Çünkü her insanın tabiatında zulüm vardır (82)
2. İnsan Çok Acelecidir
İnsan zayıf olduğu kadar çok acelecidirC83). Çünkü insanın tabiatında acelecilik vardırC84). Öyle acelecidir ki, sanki ''insan aceleci bir tabiatta yaratılmıştır"(85). Bu
sebepledir ki "hayra dua eder gibi şerre de dua eder"(86). Her şeyin, istediği anda oluvermesini ister. Peralı halinde hayır, gazap halinde, nefsi, çocukları ve malı aleyhine şer isterC87). Acelesinden bayrı ve şerri ayıramaz, sonunu göremez. Ebedi alem, nimet yurdu cennet yerine bir oyun, eğlence ve aldatıcı bir zevkten ibaret olan dünyayı(88) ister, iman ve
(76) Taberl, A.g.e., IV, 5/29-30.
(77) el-Kurtubi, A.g.e., V, 149.
(78) ei-Aliisi, A.g.e., V, 14; en-Nesefi, A.ge.,
II, 57; el-Beydavi, II, 57.
(79) el-Beydavi, A.g.e., II, 57.
(80) es-Sabiini, Muhammed Ali, Safvetü'l -
Tefiisir, I, 27 ı, Beyrut ı 981.
(8ı) ez-Zamahşeri, Mahmud b. Ömer,
el-Keşşaf an Hakaikı Gavamidi't- Tenzil
ve Uyunu'l-Ekavili fi Vücuhi't -Te'vil,
III, 479 Thk. Mustafa Hüseyin Ahmed,
Kahire 1366/ı 946.
(82) er-Razi, Fahruddin muhammed b. Ömer b.
Hüseyin, Mefiitihu'I-Gayb, XXVII, ı 78,
Mısır ı 935. Şilir Mütenebbi (Ö. 354/965)
bir şiirinde şöyle demiştir: "Zulüm, insan
ruhunun fıtratında mevcud bir hasisadır.
Arada müstesna olarak iffet sahibi geçinen
ler bulur ve görürsen elbette bu ri yakarların
da zulmetmekte bir gayeleri ve menfaatleri,
kendilerine mahsus bir maksatları vardır".
Divanı Ebi't-Tayyib ei-Mütenebbi,
Ahmed bin el-Hüseyin, Ta'lik, Selim
İbrahim Sadır, el-Matbaatü'l-İimiyye,
Beyrut 1900, S. 491.
(83) el-İsra, 17/1 ı.
(84) el-Kurtubi, el-Cami, V, 226, 288.
(85) el-Enbiya, 21/37.
(86) ei-İsra, l7/11.
(87) et-Taberi, Cami'ul-Beyan, IX, 15/47,
el-Beydavl, Envar, IV, 24.
(88) el-Hadid, 57/20.
51
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2
salih ameller yerine, isyana dalar (89)'
helalı ister gibi haramı da ister (90),
akibetini düşünmeden her aklına
gelene koşar (91). İyilikten önce kötülüğü arzular (92). Böylece nefsine zulmetmiş olur.
"İnsanların hayn acele istemeleri gibi, Allah da onlara şerri acele verseydi süreleri hemen bitiriimiş olurdu" (93). Allah zalimlere mühlet verir, fakat ihmal etmez, cezalandırır (94).
İnsan, bolluk ve rahat anında AUah'ı unutur, darlık, zarar ve musibet zamanında dua eder, durur (95).
3. İnsan Çok Haris, Çok Cimri
ve Çok Sabırsızdır
İnsanın genel karekterini ifade eden bu durum Mearic Suresinde açık bir şekilde belirtilmekterdir: "Gerçekten insan hırsh ve cimri yaratılmıştır. Kendisine kötülük ve zarar dokundu mu sızlanır, kendisine hayır dokundu mu (yoksullar) vermez; cimri, kıskanç olur" (96).
Ayette insanın karakterini vasfeden "heh1" kelimesi; "h-1-a" fiilinden sıfat-ı müşebbehedir. Mubalağa ifade eder. Çok sabırsız, çok hırslı, çok çabuk canı sıkılan, üzülen, çok sızlanan, çok cimri olan (97), hayra nail olduğu zaman da kendisine şer dakunduğu zaman da sabredemeyen kimse demektir (98). İbn Abbas (Ö.68/687), bu kelimeyi, "Çok sabırsız, çok hırslı"; Said İbn Cübeyr (Ö. 95/713), "Çok cimri, çok sabırsız"; "Dehhak (Ö.lOS/723),
52
"Çok cimri, hayn çok ıiıenedici, bela geldiğinde çok sabırsız" (99); Ebu Ubeyde (Ö.210/825); "Hayra nail olduğu zaman şükretmeyen, zarara uğradığı zaman sabretmeyen" (100)
şeklinde yorumlamıştır.
"Menü" ve "cezü" kelimeleri, "Helü" kelimesinin iki sıfatıdır.
"Menü", ayette de ifade edildiği gibi mala-mülke ve servete sahip olan, bir hayra ulaşan insanın cimrileşip Allah'ın ve insanların haklarını vermemesi, Allah yolunda infak etmemesi; "cezü" ise, bir şer, bela ve musibet ile karşılaşınca sabretmeyip sızıanınası ve feryadu figan etmesidir (101)
Bu hal, insanı iki duruma sürük-
(89) H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, V,
3168. (90) el-Kurtubf, el-Cami, V, 225. (91) el-Beydiivl, Envarü't-Tenzil, V, 24;
en-Nesefi, Medarik, V, 24. (92) er-Ra'd, 13/6. (93) Yunus, 10/11. (94) İbn Kes!r, Ebu'I-Fidil. İsmail (Ö.
774/1372), Tefslru'l-Kur'an'i'l-Azim, III, 179, Beyrut 1402.
(95) Yunus, 10/12. (96) el-Meiiric, 70/19-2 ı. (97) İbn ManzGr, A.g.e., VIII, 374-375. (98) es-Sıcistiinf, Ebu Bekr Muhammed b.
Aziz, Nüzhetü'l-Kulı1b (Garibu '1-Kur'il.n), Thk. Mustafa Anan!, Mısır
1342 H, S. 268. (99) et-Taberl, Cami'u 'I-Beyan, XIV,
29!78. (100) el-Kurtubl, el-Cami', XVIII, 290. (101) el-Kurtubl, A.g.e., aynı yer, bkz.
İbrahim Ahmed Abdülfettah, elKamı1su'I-Kaviın li'I-Kur'ani'l -Kerim, ll, 304, Kahire ı 404/1983.
DR. iSMAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
ler. 1. Şer olan şeylere karşı şiddetli sabırsızlık Bu da korkaklığa sebep olur. 2. Fakirliğe karşı tahammülsüzlük. Bu ise cimriliği ve hayra karşı duyarsızlığı doğururC102) . "İnsan
gerçekten çok cimridir"003).
İbn Keysan'ın (Ö. 140/757) dediği gibi insan; kendisini sevindiren ve memnun eden şeyleri seven, hoşlanmadığı şeylerden kaçan ve buna kızan, öfkelenen bir karakterde
yaratılmıştır (104) . Bu sebeple insan nimetiere karşı çok sevinir ve şımarır; belalara ve musibetlere karşı
ise çok üzülür ve ümitsiz olur cı 05) .
4. İnsan Çok Nankör
Çok Ümitsiz, Çok Şımarıktır
İnsan, mal ve servete çok düşkündür. Nimet ve hayır istemekten usanmaz. Nimet verilince de nimeti verenden yüz çevirir, nimet vereni unutur, şükredeceği yerde nankörlük eder. Nimeti kendinden bilir, inkara dalar. Bu nimeti kaybettiği, bir şer, bir bela, bir musibet ve bir kötülük ile karşılaştığı zaman dua eder, yalvarır durur. Ümitsizliğe düşer. Bu sıkıntılardan kurtulunca sevinir, şımarır ve övünür. Allah'ı
unutur ve O'na şirk koşarC106).
Yüce Allah, insanı yarattığını,
sonra öldüreceğini; sonra tehar dirilteceğini beyandan sonra: "Insanın
gerçekten çok nankör" olduğunu bildirmiştir ( 1 07).
Ayette geçen "kefllr", nimetiere karşı çok nankörlük eden, nimetin şühünü eda etmeyen008) ve
Allah'ın nimetlerini tanımayan (109) insandır. "Kefllr", "Şükr"ün zıd
dıdır (110). Allah, nimete şükret
meyip nankörlük edenleri sevmezCil ı). Çok nankörlük, şeytanın
özelliğidir012). Allah, nankör olan
ları cezalandıracaktır( ı ı 3).
Yüce Allah, insanın nimetten
mahrum bırakıldığı Cl ı4), bir şerle
karşılaştığı zaman çok ümitsizCl15), bir nimete ulaşınca çok şımarık ve
çok övünücüCl 16) olduğunu bildirmiştir.
Ancak sapıklarınC117) ve kafir
lerin018) ümitsizliğe düşeceğini açıklayan Allah, kullarının rahmetinden ümit kesmemelerini istemişürO 19).
"Ferih"; insanın kendisine ver-
(102) İ.A. Abdüıfettah, A.g.e., Aynı yer. (1 03) el-İsra, ı 7 /l 00. (104) el-Kurtub!, ei-Cami'u li-Ahkaıni'l
Kur'an, XVIII, 290. (105) eş-Şilrii, 42/48; er-Rilm, 30/36. (1 06) Bkz. el-Fussılet, 41/49-51; ez-Zümer,
39/8; er-Rum, 30/33-34-36; Hud, ı l/9-10;. eş-Şilra, 42/48; Al-i İmran, 3/14; el-Adiyiit, 100/8.
(107) el-Hac, 22/66. (108) Rağıb ei-İsfehiin!, A.g.e .. s.433. (1 09) ei-Beydav!, Envar'ut-Tenzil, IV, 322. (ll O) el-İnsan, 76/3. (ll 1) el-Hac, 22/38. (1 12) el-İsra, 17/27. (113) Sebe', 34/17; el-Fatır, 35/36. (114) Hild, 11/9, er-Rilm, 30/36. (115) el-Fussııet, 41/49. (116) Hfıd, Iı/10. (ı 17) el-Hicr, ı 5/56. (1 ı 8) Yusuf, ı 2/87. (119) ez-Zümer, 39/53; el-1-licr, 15/55;
Yusuf 12/87.
53
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CilT:31 • SAYI: 2
ilen nimetlerle şımarması020); "Fahfir" ise, insanlara karşı bu ııimetlerle övünmesiC121) ve şükredici olmamasıdırC122). Bunlar insan için yeriimiş vasıflardır. Çünkü, Allah şımaranları ve övünenleri sevmez (123).
5. İnsan Azgm, Hasım ve
Çok Tartışmacıdır
Allah, Kur'an'da insanın kendini zengin ve kendine yeterli gördüğü için azgın (124), apaçık bir hasım (125) ve çok tartışmacı (126) olduğunu bildirmiştir. et-Tabert'nin (Ö: 537/1142-43) dediğfgibi insan, haddini aşar, Rabbi'ne karşı büyüklenir ve O'nu inkar eder. Çünkü o kendini, kendine yeter görür (127). Zayıf bir meniden Allah'a kulluk ıçın
yaratıldığı halde yaratanma düşınanlık eder, büyüklenir, inatkar olur (128). O'na karşı şirk koşınaya, felsefe ve ınantık yürütıneğe kalkışır. Binaenaleyh, bütün ~Hemde zulüm, haksızlık yalnız insanlarda bulunur ve onun içindir ki, inzar emri de insanlarateveccüh etmiştir (129).
Allah, Kur' an' da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlatmıştır (130); tllid, Hak'tan sapmasın, hidayet yolundan çıkmasın (131). Ama insan Kur'an'ın bu açık beyanIarına rağmen ilahi iradeye boyun eğmez. Hakla mücadeleye girişir. Çünkü insan tabiatı kavgacıdır,
Hakk'a yönelınez, dini öğütlere
boyun eğmez (132). "İnsanlardan öyleleri vardır ki Allah hakkında
54
bilmeden tartışır. Böylece her kaba, azgın şeytana uymuş olur" (133).
6. İnsan Heva ve Hevesine
Düşkündür
İnsanın tabiatında şehvetlerine, heva ve hevesine ıneyletıne özelliği vardır (134).
Allah (c.c.), nefsi yarattığı zaman ona, fücurunu ve takvasını (isyan ve itaatini, hayır ve şer yolunu) ilham etmiştir (135). Bu itibarla nefs, daima kötülüğü emredici (136) ve vesvese
vericidir (137). Peygamber (s.a.v.)'in ifade ettiği gibi "insanın en büyük düşmanı, nefsine (heva ve hevesine) uymasıdır" (138). Bu sebeple
(120) et-Taberl, Cami'ui-Beyan, VII, 12/8. (121) ei-Beydavi, Envaru't-Tenzil, III, 309. (122) el-Firfizabiidi, A.g.e, III, 306. (123) el-Kasas, 28/76; en-Nisa, 4/36;
Lokmiin, 31/18. (124) el-Alak, 96/6-7. (125) en-Nahl, 16/4; Yasin, 36/77. (126) el-Kehf, 18/54. (Bkz. el-Hac, 22/8-9,
Lokmiin, 31/20-21). (127) Cami'u'I-Beyan, XV, 30/253. (128) es-Sabfini, A.g.e. II, 119. (129) Hamdi Yazır, A.g.e., V, 3087. (130) el-Kehf, 18/54. (131) İbn K esir, A.g.e., III, 425. (132) es-Sabun!, A.g.e., III, 196. (133) el-Hac, 22/3. (134) el-Beydiivl,. A.g.e., II, 420; Hamdi
Yazır, A.g.e., IV, 2873. (135) eş-Şems, 91/78. (136) Yusuf, 12/53. (137) Kaf, 50/16. (138) ei-Aclfini, İsmail b. Muhammed,
Keşfü'I-Hafa ve Müzili'l-İlbas Amma İştehera min'ei-Eh:ldisı ala Elsineti'n-Nas, I, I 60, Beyrut 1905.
DR. iS MAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
Allah, ınsanın hem kendi hem de başkalarının hevasına (arzu ve istek
lerine uymamasını istemiş039) ve heva ve hevesine uyanları kınarnıştır (140)
Heva ve hevesine uyan zulme
düşer041). İnsanın heva ve hevesine uyması, zulmün kaynağı olduğu gibi
(142) Alllah'ın ayetlerini yalanlamanın, ahiret hayatına inanmamanın,
Allah'a ortak koşmanınC143) ve dünyaya ebedi yaşama arzusu ile sarılmanın044), cimriliğin045), şey
tana uymanın046), hak ve adaletle
hükmetmemenin(l47) de kaynağıdır.
Allah, hevaya (arzu ve isteklere)
· uymamayı048), hevasına tabi olana
itaat etmemeyiC149) emretmiş, he vasını tanrı edineni (canının istediğinden başka kendine ilah tanı
mayanı050) keyf ve zevkine itaat edip, dinini bunun üzerine bina edeni)051) yermiştirCl52). Buna mukabil nefsini hevadan alıkoyan kimseye cennet va'detmiştir (153). Şehvetlere düşkünlük insana süslü
(cazip) gösterilmiştir054). İnsan bu yüzden arzu ve isteklerine, keyf ve şehvetlerine uyarak günaha dalar. Nefsin şehevi ve ğadabi kuvvetlerine uyan insan daima hataya düşer.
"Nefs", kelimesi Kur'an'da hem
bizzat insanın kendisini055) hem de
insanın canını ruhunu gösterir056). Günahtan hoşlanan nefs (Nefs-i emınare bi's-sı1i) insandaki şehvet ve gazapla ilgili temayülleri ifade eder. Bu nefs, insan varlığının en aşağı
tabakası olup bütün kötü huyların ve
çirkin hareketlerin merkezidir( 1 57). Bu nefsin zayıflık, cimrilik, şehvete düşkünlük ve cehalet gibi dört karakteri vardır (158).
7. İnsan Çok Cahildir, Çok Zalimdir
Zayıf yaratılışlı olan insanın;
aceleci, haris, cimri, sabırsız, nankör, ümitsiz, şımarık, azgın, düşman,
mücadeleci ve nefsinin heva ve hevesine boyun eğmesi çok cahil, çok zalim olmasının sonucudur. Allah insan için "0; çok zalim, çok
(139) Bkz. en-Nisa, 4/135, Sad, 38/26. el-Bakara, 2/1 20, el-Maide, 5/49. 6/150.
(140) Bkz. el-Kehf, 18/28; Tiihii, 20/16; el-Fürkiin, 25/43.
(141) el-Bakara, 2/145. (142) er-Rum, 30/29. (143) ei-En'iim, 6/150. (144) e1-A'riif, 7/176. (145) et-Teğiibün, 64/16. (146) e1-En'am 6/71. (14 7) Siid, 38/26. (148) en-Nisa, 4/135. (149) el-Kehf, 18/28. (150) Harndi Yazır, A.g.e., V, 3590. (151) e1-Beydiivl, A.g.e., IV, 445. (152) e1-Fürkiin, 25/43; el-Ciisiye, 45/43. (153) e1-Nazihiit, 79/40-41. (154) Al-i İmriin, 3/14. (155) AI-i İmriin, 3/54; Yusuf, 12/54;
ez-Ziiriyiit, 51/21. (156) e1-En'iim, 6/93; Kiif, 50/16. (157) Süleyman Ateş, Sülemi ve Tasavvufi,
Tefsir, s. 147, Sönmez Neş. İstanbul 1969.
(158) Ebu Tii1ib, Muhammed b. Ali, clMekki, Kı1tü'l -Kulfib fi Muamaleti'l Mahbub, I, 176, !961.
ss
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • CiLT:31 • SAYI: 2
cahil dir" buyurmuştmO 59).
İnsanın çok cahil olması; Rabbinin emrini, yüklendiği ilahi emiilleti yerine getirmernekten dolayı düçar olacağı cezayı bilememesi, idrak edememesi Allah' ın emrine karşı gfifil olmasıdır(l60). Çok cahildir, çünkü fikibetinin künhünü bilmiyor, onun için zulmediyorCl61).
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız
insanın fıtri za'fiyeti ile ilgili hususlar elbette bütün insanlar ve her fert için değil insan cinsi için söz konusudur O 62). Kur' an' da, iman edip salih amel işleyenler, bu durumdan istisna edilmiştir.
Nitekim Asr suresinde insanın
hüsranda olduğu yeminle bildirilmiş, "Ancak iman edip arnel-i salih işleyenler, birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye .edenler"063) hariç tutulmuş, onların ziyandan kurtulctuğu bildirilmiştir. Yine Hfıd
Süresinde insanın nimeti kaybedince ümitsiz ve nankör olduğu, bir sıkıntıdan kurtulunca sevinip şımardığı
bildirilmiş, "Ancak sa bredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için mağfiret ve büyük mükafat vardır" huyurulmuştur ( 164).
Yine Me.ftric suresinde insanın,
kötülük dokunuca sızlandığı, feryat ettiği ve hayır dokununca cimrileştiği bildirilmiş, ancak namaz kılanlar
bundan hariç tutulmuştur. Namaz kılanların da vasıfları anlatılmıştır
(165). Namaz kılmak ise mü'minlerin özelliği (166) olup, insanı bütün
56
kötülüklerden ve her türlü haramlardan alıkoyar (167).
Şu halde sözkonusu olan özellikler, iman ve salih amel sahibi olmayan insanlar için sözkonusudur. İman edip sfilih amel işleyen, Kur'an hükümlerine uyan, nimetiere şükreden, musibetlere sabreden, Allah ve insanların hukukuna riayet eden insanlar, çok zalim, çok cahil değildir. Ne var ki, insanların çoğu, "İman etmezler" (168), "Gerçekleri
bilmezler" (169), "Şükretmezler"
(170), "Akıllarını kullanmazlar'' C 171), "Cahildirler"(l72), "Fasıktır
Iar"(l73), "Kafirdirler"074), "Hak
tan hoşlanmazlar"CI75), "Allah'a ortak koşmarlan iman etmezler" (176), "Kur'an'dan yüz çevirirler"
077). İşte bu yüzden insanların bir
(159) el-Ahzab, 33/72. (160) el-Hazin, A.g.e, V, 144. (161) Harndi Yazır, A.g.e., VI, 3935. (162) Harndi Yazır, A.g.e., VI, 3935. (163) el-Asr, 103/3. (164) Hud, Il/9-ıı. (165) el-Nearic, 70/19-24. (166) el-Mü 'miniln, 23/1 ~ 1 I. (167) ei-Ankebilt, 29/45. (168) Bkz. Hud, 11/17, Yusuf 12/103;
er-Ra'd 13/1; el-Bekara 2/100. (169) Bkz. el-A'raf, 7/187; Yusuf, 12/21,
40; en-Nahl, 16/38; er-Rum, 30/6; el-Enbiya, 21/24.
(170) Bkz. el-Bakara, 2/243; Yusuf 12/38; el-Mü 'min 40/61.
(171) el-Maide, 5/103. (172) el-En'am, 6/lll. (173) AI-i İmran, 3/1 10; el-Maide, 5/49. (174) en-Nahl, 16/83 (175) el-Mü'minun, 23/70. (176) Yusuf, 12/106. (177) el-Fussılet, 41/4.
DR. i SMAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
çoğuna azap hak olmuştur (178). Çünkü burilar, gafil insanlardır, kalpleri vardır, fakat onlarla hakikatleri anlamazlar. Kulakları vardır, ama onlarla gerçekleri duymazlar, gözleri vardır lakin onlarla gerçekleri
görmezler 0 79).
II- DÜNYA HAY ATlNIN CAZİBELİGİ VE ŞEYTANIN
DÜŞMANLIG I
İnsan, dünya hayatında geçici süre ile yaşar, sonra ölür. Kıyamet kopunca dirilir. Sonra cennet veya cehennem olmak üzere ahiret hayatı başlar. Bu hayat sonsuzdur. Kur' an' da dünya hayatı ile ahiret hayatı karşılaştırılır. Dünyanın meta' yani menfaatleri ve lezzetlerinden yararlanılması azdır, devamlı
değildir080). Ahiret yurdu ise mut
takller ıçın daha hayırdır08l). Ahiretin yanında dünya hayatı bir meta'dan082), aldatıcı zevkten083) oyun, eğlence, ziynet ve övünmeden ibarettir (57 /20). Asıl hayat ahiret yurdudur (29/64).
Kafidere süslü gösterildiğini
beyan ettiği dünya hayatı084) için Yüce Allah; "Ey insanlar! Allah'ın va'di gerçektir; sakın dünya hayatı
sizi aldatmasın" buyurmuştur085).
Dünya hayatına dalan, nimet ve lezzetleriyle oyalanan, Yaratanını ve ahireti unutup azan, dünya hayatını tercih eden kimseye cehennem
va'dedilmiştir086). Buna rağmen
insanlardan kimi sadece dünya hayatını ister, böyle kimselerin ahirette
nasipleri yoktur (187).
İşte geçici dünya nimetleri bazı insanları aldatır ve günaha düşmesine sebep olur.
Öte yandan şeytanın insanın günah işlemesinde önemli bir payı vardır. Çünkü şeytan insana düş
mandır088). Kötülüğü, günahı ve
isyanı089), fuhşu, zinayı ve cimriliği
(190), münkeriCl9l), küfrü, şikri ve
peygambere uymamayı emreder
(192). İnsana, Allah'ı anmayı unut
tururC193). Yaptıklarını süslü ve cazip
gösterir094), doğru yoldan saptırır
(195), azdırır ve günaha sürükler096).
Çünkü, şeytan Allah'ın Adem'e secde emrine muhalefet edip secde etmekten imtina etamiş bu sebeple huzurdan kovulup lanetlenmiştir.
Kıyamet gününe kadar Allah'tan
(178) el-Hac, 22/18. (179) e l-A 'raf, 71170. (180) ei-Kurtub!, el-Cami', V, 281-282. (181) en-Nisa, 4n7. (182) cr-Ra'd, 13/26. (183) Al-i İmran, 3/185. (184) el-Hadid, 57/20. (185) cl-Ankebut, 29/64. (186) en-Naziat, 79/38-39. (187) el-Bakara, 2/200. (188) el-İsra, 17/53. (189) Bkz. et-Taber1, A.g.e., II, 2/77. (190) el-Bakara, 2/169, 268. Bkz. el-Alüsi,
A.g:e., IH, 40. (l91) en-N ür, 24/21. ( 192) Bkz. el-Firilzabiidi, A.g.e., I, 560. (193) el-Mücadele, 58/19. (194) el-En'am, 6/43; el-Hicr, 15/39. (l95) en-Neml, 27/1 4; el-Ankebut, 29/38 (196) Meryem, 1 9/83; İbn Kes ir, A.g.c., Ilf,
136.
57
DiYANET iLiMi DERGi • NiSAN- MAYIS- HAZiRAN 1995 • Cil T:31 • SAYI: 2
yaşama izni alan şeytan, insanoğlunu azdıracağına yemin etmiştir. Allah da şeytanı ve ona uyanları cehenneme atacağını va'detmiştir (197). Bundan dolayı Allah, Adem oğluna şeytanın adımiarına uymamayı (198), ona kulluk etmemeyi099), onu düşman edinmeyiC200) ve şerrinden kendisine sığınınayı emretmiştir (201). Şeytana uyanlar hüsrana uğrarlarC202). Nitekim şeytanın süslü sözlerine kulak veren Adem (AS) ve eşi, yasaklanan ağaca yaklaşmışlar, bu yüzden cennetten çıkarılmışlar(203),
sonra şöyle dua etmişlerdir:
"Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan muhakkak hüsrana uğrayanlardan oluruz" (204).
Şeytan ve zürriyetine, heva ve hevesine uyan, dünyanın cazibesine kapılan, böylece Rabbi'ni ve yaratılış gayesini unutan, küfre, şirke ve isyana dalan insan kendine zulmetmiş olur.
İnsan kendisine verilen akıl, fikir, irade ve kabiliyetini iman, itaat, hak, adalet, iyi ve hayırda kullanmaz, buna mukabil, küfür, isyan, dalalet, zulüm, kötülük ve şerre saplanır, nefsinin ve şeytanın istek ve arzularına uyarsa aşağıların aşağısına iner (205). Hayvanlar derecesine düşer, hatta daha kötü, daha sapık olur. Çünkü hayvanlar yaratılışları geregı,
müşrik, klifir, münafık ve asi olmazlar, kendilerine verilen görevleri yaparlar. Yaratıldıkları durumdan ne ileri giderler, ne de geri kalırlar.
58
İnsanlar ise aklını ve iradesini hayra ve şerre, İyiye veya kötüye, hakka veya batıla, itaate veya isyana, adalete veya zulme yöneiterek manevi mertebesini yükseltirler veya aksi davranarak düşürürler (206).
SONUÇ:
"Günah" davranışlar
olan söz, Kur'an'da;
fiil ve "şirk",
"küfür", "nifak", "zenb", "ism", "fuhş-fahşa", "isyan-ma'siye", "fısk", "seyyie", "zulüm" ... gibi farklı kavramlarla ifade edilmiştir.
"Günah", her konuda Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına
muhalefet etmektir.
Kur'an'da, "büyük ve küçük günah" ifadesine yer verilmiş ancak hangi günahların büyük hangi günahların küçük olduğu konusunda bir ayırım yapılmamıştır. "Ş irk", "nifak" ve "küfür" büyük günahtır. Küfre varmayan söz, fiil ve davranışlardan da büyük günahlar vardır.
Kur'an'da, iyi müminlerin büyük
(197) Bkz. el-A"raf, 7/ll-18; el-Hicr, 15/28-43; Sad, 38/72-85.
(198) el-Bakara, 2/168, 208. (199) Yasin, 36/60. (200) el-Fatır, 35/6. (20 1) en-Nahl, 16/98. (202) el-Mücadele, 58/19. (203) el-Bakara, 2;36; ei-A'raf, 7/19-22. (204) el-A'raf, 7/23. (205) et-Tın, 95/5. (206) el-Mevdfidi, A.g.e., s. 27-30.
DR. iSMAiL KARAGÖZ • iNSANIN GÜNAH iŞLEMESiNE SEBEP OLAN GENEL KARAKTERi
günahlardan kaçındıkları sadece küçük güiıah işledikleri, Allah' ın · büyük günahlardan kaçınanların
küçük günahlarını bağışlayıp onları cennete koyacağı bildirilmiştir.
İnkiira varmayan büyük günahların tanımı, sayısı ve günahkarların durumları hakkında
İslam bilginleri ittifak edememişlerdir. "Büyük günahların imana zararı olmaz" diyenierin yanında "büyük günahlar, sahibini küfre ve nifaka götürür" diyeiller olduğu gibi, "büyük günah sahibi mü 'min dir, ahiretteki durumu Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse cezalandırır, ama neticede cennete koyar" diyenler de, "büyük günah işleyen ne kafirdir ne de mü'min, tevbe etmeden ölürse ebediyyen cehennemde kalır"
görüşünde olanlar da vardır.
İnsanın günah işlemesine genelde iki şey sebep olur. Birisi insanın kendisinden; diğeri dışındaki etkenlerden kaynaklanır. Bir defa insan, günah işlerneğe yetenekli yaratıl-
mıştır. İman ve iU1ate de zorlanmamıştır. Zorlansa idi hiç kimse günah işleyemezdi. İman ve itaat, iiıkar ve isyanda serbest bırakılmıştır. Ancak birincilere mükafat, ikincilere ceza va'dedilmiştir. Buna rağmen insanlar günah işlerler. Çüiıkü insan, zayıf yaratılmıştır. Çok aceleci, çok hırslı, çok cimri, çok sabırsız, çok zayıf yaratılmıştır. Çok aceleci, çok hırslı, çok cimri, çok sabırsız, çok nankör ve ümitsiz, çok şımarık, çok tartışmacı, çok cahil, çok zillim ve azgındır, şehvetlerine düşkündür.
Dünya hayatının cazibeliğine kapılır. Mal, servet, makam ve şöhret hırsı ile günaha dalar, hararniara düşer.
Sonra şeytan insana düşmandır.
İnsanı kötülüğe teşvik eder. İnsan da ona uyar ve günaha girer.
Kötülüğü emreden nefsine ve şeytana uyan, dünya hayatının dizibeliğine kapılan ve neticede günahlara dalan insan kendisine zulmetmiş ve kendisini aşağıların
aşağısına yuvarlamış, sonuçta hüsrana uğramış olur.
59