o ^39^’ zÜmer sÛresİ r *iw · 2018. 8. 16. · o ^39^’ zÜmer sÛresİ bu sûre-i celile...
TRANSCRIPT
-
o 3̂9̂ ’ ZÜMER SÛRESİ
Bu sûre-i celile Mekke'de nâzil olmuş. 75 âyet, 1172 kelime, 4708 harften ibarettir. 53, 54 ve 55'inci âyetleri Medeni'dir.
r3 * i W
1- .̂.Jx Ĵl J jJaJI i l j a c-jLSLl JujL
Bu kitabın (Kur'ân'ın) indirilişi, aziz ve hikmet sahibi Âllâh-û Teâlâ tarafındandır.
2- J jjJI 'J İ l JİÂli L A ıf î l l3jil Ül
Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem. Şüphesiz ki kitâbı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Âllâh'a has kılarak, ihlâs ile kulluk et.
3- ^ &J.L L a «L-Jjl 4 -jjâ J_a Ij J__L\ J_j jJlj ^a_jL>Jl J j âJI _dA),'̂ \
İ İ l 4 ^ İ l d l^ İ l j l U jy Z i^ 'i y s jı ö
j i —zS t_.oIS j —o
-L ^ o ^ \
tLî_Jl^\ J_ .jJ\ İ , İ l İyi bilin ki Âllâh için olan din, (şek ve
şirkten pak ve) hâlis olan dindir. £LÎJj\ 4_Jj:> J_a Ij Ül^I j_>jJ\j Âl-
-
330 • Tefsir Sohbetleri
lâh-û Teâlâ'dan gayriyi ilâh ittihaz edenler, J l l iJ j İ İ J U^ ' °Jİ 1 '
^_âJj İ l "Biz onlara ancak (şefaatlariyle) bizi, Allâh-û Teâlâ'yajj ^ > s \ £
yaklaştırsınlar" diye ibadet ediyoruz dediler. İ l Ü
üj_lSj~ 4_J 1_a U Hiç şüphesiz Allâh-û Teâlâ, onların ihtilâf ettikleri
şeyi aralarında hüküm ve fasledecektir.lolS'j_A j-X ^J_— S İ l üls A
jLaS" Muhakkak ki Allâh-û Azimüşşân, yalancı ve nankörleri hiş
dayete erdirmez.
4- İ l j_A £l_>Sj La j-Ji»- l_£ ^ âL. âV lj_Jj J—îL ö ül İ l iljl j-J
jL-İJl JL̂ -ljJl
£1_>Sj La j_JlL L-£ ^ âL.^V |j_J_j J—îL ö ül İ l iljl j_J Şâyed
Allâh-û Teâlâ, (o küfredenlerin zulmettikleri gibi) evlâd edinmek
isteseydi, mahlûklardan dilediğini ihtiyar ederdi. Allâh-û Teâlâ,£ jj » \ J!
bundan tamamiyle münezzehtir. j L —îJl Ji-̂ l̂̂ Jl İ l j-* O birdir, (şe
riki yoktur. Evlâd ve şerik isnâd edenleri) azametiyle kahredicidir.L
0> *5-j^ -1 J-* D-̂ Jl J|
j-* s vj » -W
^ J-?Jl J-*
j L İ i J l j ^ l
(j—̂ Ĵl̂ , ^püSlj o ljL -İ J l J_Jl>- Allâh-û Teâlâ, gökleri ve yeri
hak ile halk etti. JJJ l J_p j L —Jl jj_ £ ij jL-^ l J -P J^-lJljj_£i Geceyi
gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.■L &J—H j Güneş'i ve Ay'ı müsehhar kılmıştır. Her biri
muayyen bir zamana kadar seyir ve cereyan eder. ( _LS J S'S' x 0 ^ 0 j! s ' t t )
l̂ iAJl j-jj-*Jl j-* Sl Agâh olunuz ki mülkünde galibin galibi,i
mağlup olmayan galiptir ve kusurları affeden O'dur.
-
Zümer Sûresi • 331
6- ̂ L*iVl j-? ;_So Jjjlj L^ -jj l-gî? J L-* ̂;-S “J-^lj j j i j-? ;-Xi-l>-
^-î jj_L>- J—*-> j ? l_JLL>- _̂Ssjl̂ .?l
-
332 • Tefsir Sohbetleri
etmek başkadır, râzı olmak başkadır.) _̂_£J ljj5L_£J j j j Ve
şayet O'na (imân ve ibadet edip de) şükrederseniz, sizden razı ̂ O } O ^ s
olur. ^__—l j j j Sjjlj j j_j V j Hiçbir günahkâr, başkasının günâhını
yüklenmez. jU_£jj Jj. Nihayet hepinizin dönüp gidişi,
Rabbinizedir. 1_J İ l i Size haber verir gösterir, dünyada yaptı
ğınız hataları i—1> Sizin yaptığınız amelleri gösterir.
jjJ_Jj| U_Jp İJj Zira Âllâh-û Azimüşşân, sinelerde ne varsa
hepsini hakkıyla bilir. Hiçbir şey, O'na gizli kalmaz. Bizim kalbimi
ze geleni de bilir.
8- 41a 4_Jj— lij, 4_Jj L-ııLa 4_)j i-Pi OLUVl J«»-a bjj
J J J_P lill.il i , J J ^ j JJS J_ ̂aJ l^ J l o i l u
jl_ıîl ̂ >i (j_̂ iL ij, i j_jÎ ĵ
İnsan-ı kâmil, ferahta ne ise sıkıntı da da odur. Dâimâ Allah'ı hatırında tutar. Mükemmel olanlar sıkıntı zamanı daha ferah olurlar. Ferah zamanında nefsin hazzı var fakat sıkıntı zamanı nef
sin hazzı yok.^ jj S O O
ji_l;)[l J .—A l i j Ne zamanki insana belâ ve musibet geldi
(yâni küfürde olanlara.) U j i_lb Çağırır Rabbini, A_JjL_lJ O'na
rucu eder. (Münafık ve kâfir olan da böyledir. Sıkıntıya düşünce
"Allah Allah" diyor.) lij jİ J Sonra Allah, ona bir nimet
verince l oi l L1 a__l« nesiye; terk ediyor unutuyor,
J _İS J_* a_J| l j_ p l o i l i_l ondan evvel yaptığı duâları unutuyor.jj x ı
Önceden yalvarmış olduğunu unutur. b l u l A. J^_*J-j Ettiği niyazı
unutur da yolundan saptırmak için, O'na eşler bulmaya başlar.
Küfründe devam eder. Hatta kendinle de kalmıyor, aL - I J p (
-
Zümer Sûresi • 333
başkasını da yoldan çıkarmaya çalışır. Ĵ _i Ey Habibim Ekmeler-J S s S> f s *
rusûl, böyle olanlara de ki; ^_Ji dj-ÂSo *_i Kj J J tehdit makamın
da, o kimselerin halini göster kendilerine, dİj-üo "Küfrünle
biraz zevk ede dur, bu dünyada mâl-u servet makam ile küfrünüS s ^ "i
icra et, biraz eğlene dur. jUül _ L a w »I d L jj Çünkü sen,
muhakkak cehennem ehlindensin. Şimdi istediğini yap, ebedi olan
küfürde kalacaksın."
9- 4_jj d-**-; lj—>-jj.j ö̂ _̂»-si/'l l_kjI£j İJ->-l_̂ J l_J\ £l_j\ c —>li* j_«l* t ti
lj-Jjl L-Kj üj_kİ-*j S j_>jJlj üj_kİ-*j j_ĵ xJl J l.a J -i/ t
_ U S l
j_A j_Jİl Bir insan ki c _ j l i itaat edicidir. J J J l £l_Jl Gece sa
atlerinde \Jl>-1— ̂ başı secdede L K ilij ve kıyamda durarak,W S 0 ^ 2 S ̂ o
a_!j 4_J-j Ij-r-jJj ®j ŝ -Sl âhiretin azabından korkar, Rahmet-i İlâ-
hiye'yi ümid eder. Böyle imân, itaat eden ile inkâr ve isyanda olan
bir olur mu? üj-J>İA.J S j_ JJ lj üj-K U j j - J J l Ĵ _a JJİ Ey Ha
bibim Sallâllâhû Aleyhivesellem de ki; Hiç bilenlerle bilmeyenlert_ i ti s ̂
bir olur mu? Elbette bir olmaz. _A_5JSl IjJjl j-SJtiJ LKij Ancak akıl- /
sahipleri öğüt kabul eder, ibret alırlar. Lûb; akıl sahipleri, bunu
tefekkür eder.ti -W J!
10- LjJJl a j_A ^_î lj .1_J*a-I j_jj.iJ —̂Soj lj-JL>l l.Lal j —ĵ Ül .iL̂ P l-j J_iti ^ jî ti ^ ^ ^ f x
t-_l_̂ :>- ı AjTİ ÜJj—>L̂ -!l ^-5. l—Kj 4_*_*»|j dJJİ ^ sjlj 4L_̂ .>-
:>l__Ip l__J Ĵ _i Ey Habibim Ekmelerrasûl Sallâllâhû Aleyhivesel-ı ^ fti
lem, Mü'min kullarıma de ki; Ij _j Î j_>jJl Ey imân edenler, Ij _ aîI ̂ f s
Î_j C j Âllâh'tan korkunuz, Âllâh'ın emrettiğini yapınız, nehyettie
-
334 • Tefsir Sohbetleri
O £ ' ) Jl
ğinden vazgeçiniz. LIuJl a j_* ^_J ly_.l^l j_> j!J Bu dünya
da iyilik yapanlara, (taat ve ihsan edenlere âhirette) güzel bir ecir
vardır. ül ^»jlj Âllâh-û Teâlâ'nın yarattığı yeryüzü geniştir.
Bu âyet-i kerimeye, Müfessirin-i İzâm birkaç mânâ vermişler. Bin
rinci mânâ; Ve erdullah'tan murâd olan, cennet yerinin genişliği■ ^ S ^ jl s
ve nimetlerinin sonsuz oluşudur. İkinci mânâ; £*_Jj ü ^ j Ij Ey
ibadetini, imanının icabatını bir memlekette tamam edemeyen bir
insan, Âllâh'ın yeri vasi'dir. Başka yere hicret edebilir.
Hicretin de dört şekli var. 1- Vâcip 2- Sünnet 3- Mekruh 4- Haram. Vacip olan budur; Bir memlekette İslâmiyet'ini yapamayan kimseye farz olur, Dârul İslam'a gitsin. Etrafta da Dârul İslam yoksa olduğu yerde mecburen ikâmet eder. İkinci sünnet olan; Bir memleket ki ikâmet ettiği yerde ehl-i hayır yoksa, başka yerde bulunan iyi insanların bulunduğu yere gitmek sünnet olur. Üçün- cüsü mekruh olan; Bulunduğu yerde ehl-i hayır var, gideceği yerde ise ehl-i şer varsa oraya gitmek mekruhtur. Dördüncüsü haram olan; Bulunduğu yerde İslâmiyet'ini muhafaza edebiliyor. Gitmek istediği yerde muhafaza edemeyecek, bu hicret ise haramdır.
^ ji s s ş
-
Zümer Sûresi • 335
karşı, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem cevap veriyor. J J
Ey Ekmelerrusûl SaNâNâhû Aleyhivesellem. ü l Jl_1p( j( I _̂Sl,
Ben Âllâh tarafından emrolundum, Emr-i İlâhi'si budur. Âllâh-û
Teâlâ'ya ibadet edeyim, bu taatta devam edeyim. j_>JJl ^ l—-*^ ̂
Hâlis ittika ve taatta bulunayım.
12- (j’wl^woJl J jl jjSİ j ' Ij
Müslümanların ilki olmakla emrolundum.
13- «lgp _IÂ p C....0 C - j| J U - l Jü
Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, onlara de ki; Şayed ben, Rabbime karşı gelirsem. Doğrusu büyük günün azabından korkarım.
14- J .O Aİ L*1İs£ J p I Ül j ü
Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, onlara de ki; Ben di
nimde ihlâs ile ancak Âllâh'a ibadet ederim.J * ~ S . * ^ ^ j, o J 0 ^
15- ^ Iĵ _̂ ms>- j_>ÂJl jd̂ ol.>t-j| j l Ĵ ü a_jj ,İ j_ ̂ l—̂
■̂'—ı̂ .Jl jl̂ _̂̂ 5̂»tJl j_a aLLJî ' l 4—o_̂.a.îI ̂J-ftlj
İ H -İ l_Ja Ij Jl-İp Iİ (Ey Âllâh'a eş koşanlar!) Siz de O'ndan başO"" ~ S , S ̂ • S H J
ka dilediğinize tapın.^ I ° ^ o ' - ’ ’
4_XJjîjl p_d ̂ ^AaIJ De ki; Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıya
met günü hem kendilerini hem de ehilleri ailelerini ziyana sokan-J» i 0 J s ' //
lar, zulüm ve ziyan edenlerdir. j _ jU l j lj_ l> J l ' l Agâh
olunuz ki en azim olan hüsran budur. Huzur-u İlâhiye eli boş gidi
yor. Dikkat edin, işte bu apaçık hüsrandır.
-
336 • Tefsir Sohbetleri
V16- o ft\ i - k d U i 3-i^ f-^ k a D-^ f - f lP (İr̂ f-^
}*> s ^
(j j _ âjLi i l ip l l oillp
D_lk f j - a f fi (Mevzu bu idi; Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû
Aleyhivesellem'e geldiler. Akrabaları, Mekke halkı, Kureyşiler ve
diğerleri rica ettiler. "Sen putlarımızdan bahsetme, biz de senden
bahisle aleyhinde bulunmayız" dediler. Nihayet Rasûl-û Ekrem
Sallâllâhû Aleyhivesellem anladı ki bunlar imân etmezler, âyet-i
kerime nâzil oldu. "Siz bildiğiniz gibi yapınız, ben de dinimin icab
ettiği gibi, halis Cenâb-ı Hak'ka ibadet edeceğim" diyor. Cenâb-ı
Hak da Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, onlara öyle anlat ki
hüsranda olanlar kimlerdir? Sizler ki vücudunuzu azab-ı elim,
ebedi bir azaba giriftar eden ki sizsiniz. Bir de ehl-i ayâlinizi de
ebedi azaba sevk ediyorsunuz. İşte zâhir olan hüsran budur. Ce
hennemin ahvâlini, Hâlik-i Kâinat bir âyetle bize beyan ediyor.)
f fi Bu hüsran-ı mübin ki cehennemdir. Ehli cehennem için
var, j L j I J -a D__lk f j-_a üstlerinde ateşten tabakalar var,
j —aj altlarında da ateşten tabakalar var. Bunun da
hikmeti budur. aiLIp f—> i j —k Allâh'ın rahmetindendir,
kullarına bildiriyor ki; Âllâh'tan korksunlar, Rahmet-i İlâhiye'nin
olduğu yerlere meyletsinler. i l i p l_> Ey kullarım, yalnızca
benden korkun.
1 7 - ^ ^ l f f I\ J l b ^ J İ I j l o ^ I lU l I j-Ik l J J d l jVi lIp
-
Zümer Sûresi • 337
j_>JJlj O kimseler ki Ij__j ^-I cen; yan verir yâni dinlemez.x J! ti
_ĉ LUl tuğyandan mübalâğa, şeytanın lakabıdır, tuğyanı fazla^ J O /
olan. j l Tuğyânı fazla olan şeytana ve putlara ibadet et
mekten ictinap edenler. Al J l IjAlAj Âllâh-û Teâlâ'nın
ibadetine rucû edenlere cennet müjdesi vardır. iL Ip 4̂® Ey Ek-
melerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, benim kullarımı tebşir et.
18- Al ç - ^ j a j_ JJ l d ü ^ l A _ l^ l Jj j JI j - J J l
_ı_ı?yı Ij -Jj I ı_ i d ü d j j- / ' V
O ^ S ti ^ ^ s 0 S X
4 -l j j uj aJI Üj-a jJL '.■ J ! ^ ^ ^ Jl
Kavl-i Ilâhi'yi, Kur'an-ı Azimüşşân'ı dinliyorlar. -l üj_ L lİ
İyilik tarafına tâbi oluyorlar. Al i g>Ja ,j-jJJ l ^Ajdşl Işte Allâh'ın' V, , , „ r ,
hidayet edip doğru yola ilettiği kimseler onlardır. IjJ$I İ_a/ ' V
i-A-JVl İşte Bunlar akıl sahibleridir.
Sözleri dinleyip de en güzeline tâbi olmaktan murâd; Kur'ân'ın
azimet ve ruhsatlarını dinleyip en güzeli ile amel etmeleridir. Mee
selâ vâcip ile mendub arasında kalanlar, vâcibi yaparlar. Kısasla, afv arasında kalırsa afvı tercih ederler. Emrolundukları şeyin
hangisi efdalse onu yaparlar.* a. o -*
19- jLUl (j j i (jj> JJLj C-Jlİl _lJ-*Jl 4_oJS 4>lp j-o.il
» jIJ A_îl 4_US 4_llp j - A i l Ey Muhammed Sallâllâhû Aley
hivesellem üzerlerine azap kelimesi hak olmuş kimseleri, (Ebu
Leheb ve akrabalarındır) onları sen halas edemezsin. Çünkü kaL i o { »•>
derim onlar hakkında dalâlettir. j l-J l JlJLJ c^Jlil Hükü
-
338 • Tefsir Sohbetleri
mü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
Uğraşma üzülme, Benim kaderim budur.V .
20- j o j j o l J-p ^-f1 —̂s-ıS li-^
S lk J l Al A ü U Sİ A l İ P j j lŞ V l Lş A
j! ̂ ̂ ̂ ' J! P ^* SİS â5l j_ J J l j - f J Lâkin ama o Mü'minler ki * g.J lj_iJl
Rabbinden korkan sakınanlara onlar için l J_p LŞi^i j o l J_p * Şl
L̂AlO cennetin dereceleri var, derece derece üstünde. j_o
jl—^ l Altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. A jl-pj
Allah'ın va'dıdır bunlar ehli cennete. Allah'tan korkanlara, fena
lık yapmayanlara ve Allah'ın rahmetinden ümitvar olanlara, Va'd-ı
İlâhi bu cennetlerdir. sLA^-Jl "Al A L J £ y Âllâh-û Azimüşşân'ın
va'dında huluf olmaz, verdiği sözden caymaz.
21- *_j -̂S £—;->lu «.l_o «La .Al j-o Jj-il Al j l j-j * ll
Lolk»- *_j’ lj â f o d *_j
-
Zümer Sûresi • 339
22- ^-“ ÜLÜ J ljjİ 4_jj j -o j j - j _̂P j_g-î “ AJ ajJ—f i AÜİ j j —Jû j —».îl
j-yo Ü*̂ —M«> ^-> tiL;dj)|Jkül j J o j - o _̂g->jİ5
ajj_f i &l j —i j_Xi( Âllâh-û Teâlâ kimin gönlünü İsü
lâm'a açmışsa, Rabbinden bir nur üzerine olan kimse, j__p j —gi-W j !
4_->J J_o _jj-j inkişâfı tam Rabbinden gelen nurlar içindedir. Kal
bi, Âllâh'ın nimetlerine tam açılmıştır. ̂ ĴJİJİ (Bu
âyet-i kerime nâzil olduğu zaman, Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'den sormuşlar. Bunun âlâmetleri nedir demişler?
Buyurmuşlar ki; İze dehalel nurul kalbe. Kâlbe nur dâhil olduğu zaman inşeraha ven feseha kâlp münşerih oluyor. Adeta hiçbir fenalığı görmemiş, işitmemiş oluyor. Onun için Evliyâullah'ın
yüksek derecede olanlarının dünyası bile cennettir. Vücud ne olursa olsun, vücudla alakası kalmıyor. Onun kâlbi Âllâh ile bağlı, Lütf-û İlâhi geldiğinde iltifatlar fazla oluyor. Sormuşlar nurun
alâmeti nedir? Cevap olarak. İnşeraha ven feseha. Yine sormuşlar bu inşirah neyle ve nasıl oluyor? El-inâbetü ile dârussürur, vettecâfî min dârilgurur, vetteehhü lûl mevti. Üç şeklini buyurmuş Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem. Kâlbin münşerih, münfetih olması, rahatlanması, nurun girmesinin âlâmeti budur ki
kendi kendine âhirete karşı bir meyli nuhabbet hâsıl olur. İkincisi dünyanın bu nimetleri gözünden düşer. Vetteehhülül mevti kâlbe
nüzülihi. Daha ölüm gelmeden ölüm geliyor diye telâkki eder de hazırlanır. Bir insanın kalbine bu haller geldiğinde akabinde nurlar
\ s 'szuhur ediyor, kâlp ferahlanıyor. Kâlp ferahlandığında iül j_ J i jJ>il
ojJL_fi âyetine dâhil olur.
^ l j S s j - o —̂^ jls ^ ü ji Veyl olsun! Veyl; azap keli
mesidir veyahut cehennemde azabı şiddetli olan bir derenin ismi-
-
340 • Tefsir Sohbetleri
dir. Azap olsun o kimseye ki kâlbi kâsi; kasvet tutmuştur. Zikrullah
olduğunda, Kur'an okunduğunda, Âllâh-û Teâlâ'nın azametinden
bahsedildiğinde kâlbinde bir kasavet olur. L ——:* J* :L L d L L jlî * V
işte bunlar, açık bir dalâlet içindedirler. Kâlp, ayna gibidir. Kâlp
temiz olursa ahvâl-i gaybiyeyi görür, evvelini ve sonunu görür.
Kâlp kâsi olunca Zikrullah'tan memnun olmuyor, dünyanın bahsi
yapıldığında hevesle dinler. Zikrullah geldiğinde sıkıntı duyuyor.
> ,> > • 23- _L— 4—L« JU <
J1 >j L lgjl İl* 1_jJj>tJl l j j i i3»V
L_Jo'^l j —So Jl_ ̂ ^ L - f ^ ^ —gjj ü_j—Î 4 j —ji!l
ol_A j-* 4—J l_̂ -3 4Ul J J - L j j-*J il—"J j —* 4-J ^J_gJ dJl)l ^J_*
1_>Jj*Jl j-_ L-( jj_J Âllâh CelleCelâlûhû, ahsenel hadisi
size gönderdi ki Kur'an'dır. (Âllâh-û Teâlâ, size sözün en güzeliÂ
ni indirdi.) l_JbS Kitâbulllah ki Kur'an'dır. lg jLİ ı* İçinde birbirine
müteşâbihat var. Peyramberân-ı İzâm'ın ahvâlini beyan ediyor.
Bu ümmetin asileri, o zamanki ümmetin asilerine benziyor.
Müsenne olarak va'dı vaidi bildirmek, birbirinin arkasında beyan
eder. Cennetten bahsedince arkasından cehennemi bildirmiş, ce
hennem bahsinden sonra cennetten bahsedilmiş. Böyle olduğu
halde L gjj J_j.Ul oj_i— l ı* J*_>"L Rablerinden korkanların,
bu kitaptan derileri ürperir kâlpleri titrer. jL*ij-l— L-J^ (*—>
Vâidler geçip vaadler geldiğinde, Âllâh-û Teâlâ'nın (rahmet ve
mâğfireti,) zikri olunca kâlpleri yumuşar sükûn bulur. J L\ o ^ ^ f s '
^l j —So Âllâh'ın zikrine kâlbi ısınıp yumuşar. ^J_4J aİ)I ^J_* b l —lo
£ L İJ j_* 4_> İşte bu, Âllâh'ın hidayetidir. Bu Kur'an ile dilediğini
hidayete kavuşturur, dilediği de dalâlette kalır. j_*j Her kimi ki
J< (L
-
Zümer Sûresi • 341
&l J l_P4 Âllâh idlâl ederse, il_& U L ü hiç kimse onu hidayete
getiremez.* * s *> ̂ O s' O y $ yy
24- lıj—5̂ .2 ıjfı oJl îJ J l_i5j 4_̂ .ı.âJ| j _»|j_*Jl frj _̂İ£j j_4.il
u
4- ÎâJI p_> _|j_*Jl «j—» j" , °y >°f ’ ’
L» Azaptan emin olan kimse gibi midir? (Küfür ve
isyanla) nefislerine zulmedenlere, "kazandıklarınızın cezasını çen
kin" denir.
25- V jJl _ j 51
j_^ j_JJl _ j - 5 Onlardan evvelkiler de peygamberlerini2 \ y* s ' * J* 0 y 4
tekzib ettiler. » j|j _̂îl ̂ ^Jli Hepsine azaplar geldi, V j_^
farkında olmadıkları ummadıkları bir cihetten azap geli
verdi. Ey Habibim SaMâMâhû Aleyhivesellem, bunların sana imân
etmediklerinden müteessir olma. Senden önce gelen peygamber
lere de isyan edenler oldu. Biz de o peygamberlerimize yardım
ettik, onlardan halas oldular. İsyan edenler de bilsinler ki onlar
gibi inkârda kalanları şiddetli azabıma uğratmışım.
26- ljJl5 j J ĵ _5l ö j_0 l _ l j —*Jj 'Lj j JI öj_ı>tJl _̂î j;jj>Jl aüI —̂̂ ilili'T J l * s'
l_oJÜl ej_l^l ^_i (j;j_>Jl &l _̂Şilili Evvelki peygamberlere isyan
edenlere, Âllâh CelleCelâlûhû izâke etti. Çünkü Âllâh, müntekımdir.(L. 0 £ o o
_̂lj.Jj| öj_l*Jl _̂_i _;̂ l̂ Dünyada bir azap; mesh, katil, esaret,
-
342 • Tefsir Sohbetleri
sürgün gibi zillet tattırıldı. Bunlar da tam bir azap değildir. Onların' O ^ s
inkâr amellerine mukabil, ebedi olan cehennemdir. _\ÂJüjf o ^ n / S } S S
j S \ Ahiret azâbı ise elbette daha büyüktür. \j-JlS j J Bunu
bilselerdi (ibret alırlardı.)
27 ■ j j j S â j J ı« J S ü \Jâİ\ IÂa ^UJJ
(insanların anlayabilmesi için Cenâb-ı Hak, ekseriyâ darb-ı
misâlle bildiriyor. Misâl ile bildirmek, insanın aklına daha ziyâde
girer. Yalnız Mekke'yi Mükerreme'de 360 tane put vardı.) JL_ÜJj
^ l_llJ l_ u j9 Biz Azimüşşân, insanlara misâl olarak bildirdik. u __s ̂ s J ) J0 s )
J^Ü JS j\j—âJ\ Ül_a Kur'an-ı Azimüşşân'da onların muhtaç ol
duğu mâlumâtı misâl olarak bildirdik ki üjJ ̂ gl«i belki öğüt
alırlar diye verdik.x ' s ' t / ^ *
28- jp lî\
L L jp U j s Biz Azimüşşân, Kur'ân'ı Arap dili ile gönderdik.
(Kur'ân-ı Azimüşşân, Arabi'dir. Arabi olmayan bir dille yazılmış
olan, Kur'an değildir. Kur'ân-ı Azimüşşân tefsir kabul eder çünkü
tefsirin üstünde aslı var. Fakat Kur'an Azimüşşân tercüme olsa,
Kur'an âslı içinde olmadığından ne olduğu meçhuldür, ona itimat
edilmez. Kur'an-ı Azimüşşân tefsiri kabul eder, tercümeyi ka
bul etmez.) r-j_p içinde ihtilâf ve tenakuz olmayan biro ' \ ̂3'
Kelâmullah! üj gl»i Tâ ki kendileri, (şirkten) korunup Azab-ı
ilâhi'den muhafaza olsunlar.
29- J lA J _- j j Üj—JLSl>L l,a İlSJ—Ju -j «d)\ _ j _9?
-
Zümer Sûresi • 343
UJL» -̂ JL? ÜJ— ilŜ -Ju 4_̂ 5 *̂ _La
-
344 • Tefsir Sohbetleri
32- İl j J U İ J l ^ Ü j Al j - j jL & l j - AO
^j-10
(Şeytanla nefis, insanı birçok günahlara sevk edebilir. Bunlar,
Rahmet-i İlâhiye'den büyük değildir. Affedilmemizi, her zaman
Cenâb-ı Hak'tan ümid ediyoruz. Fakat Hukuk-u İlâhiye tecavüz,
en büyük zulümdür ki affı mümkün değildir. Bu da nedir? Âllâh-û
Teâlâ'ya şerik, ortak koşuyor; kadını, evlâdı isnad ediyor ve Hu
kuk-u İlâhiye tecavüz oluyor.)
^_ikl j - Ü Kimdir daha zalim yani bundan daha zalim olamaz.
4&l j_ p cU l-İ j - j j Âllâh-û Teâlâ'ya iftira eder. .̂A Jlj Sıdkı (Kur'an'ı) getiren Muhammed Sal-
lâllâhû Aleyhivesellem, 4_> ĵ)>J ̂ onu tasdik edenleri de tekzib
edenler ki (imân edenlerin hepsini tekzib ediyorlar. En büyük zalim
Âllâh'a iftira eden, Kur'an'a ve Kur'an'ı getiren Rasûl-û Ekrem'e ifn
tira eden, bir de Kur'an'ı tasdik eden Âshab-ı Kiram ve Mü'minlere
iftira edenler! En büyük zalimdir. Bunların cehennemde yeri yok
mudur zannediyorlar?),• t i • f s ' t „
!_ a dJLiJjl İşte onlar, Âllâh'a karşı gelmekten sakınan' V
müttekilerdir. Doğru, tevhid kelimesi ve Kur'an'dır. Doğruyu
-
Zümer Sûresi • 345
getiren Muhammed SaNâNâhû Aleyhivesellem ve diğer peygam
berlerdir. Onu tasdik edenler, peygamberlerin ümmetleridir.
x o JI ° " * T ^ \ ^ ^ s O y * ~ y y '
34- ı I P (jjLtj La .̂-g-İ
̂ gî Onlara var, j*—£ j Jl-ip ojl—İJ l_a Cennette onların istediği
vardır. Âllâh, onların arzusunu dünyada da halk eder. Ijj_:>- d L J io
ı ,L_^ jJl (Âllâh'a karşı, Rasûlûllah'a ve Kur'an'a karşı edebi tad
kınanların,) ihsan edenlerin mükâfatı budur. Rabbinin nezdinde,
cennette istediği verilir.
35- IjjlS' ^jJl ̂ Ij-La-P ^ÂJIX * a
Öj - La- aj
^ s s 1 & s
^JÜI Ij_L»I ̂ glp &l Yûkeffira; tekfir, keffaret
yâni affeder Âllâh, onların dünyada yaptığı hataları.
lj_îlS" ^ÂUl j _Onların ecrini veriyor yani ahsenini
veriyor. Bire bir verirse mukabildir, en aşağı bire on veriyor. Hâlik-i
Kâinat'ın rahmeti, gazabını sebkat etmiştir. Bir günah işleyene,
misli olan bir günah yazıyor. Bir iyilik yapana, en azı on sevap
veriyor.
) s ) ^ ^f . o '
36- Aül J l-Lŝ j j_aj j_a j-jjJLı aJ_İP _j Aül ^_Jl
iLft j_a dJ L Ü
s s ' ı ^
aJ_İP cJl5L> diıl ^pJJl Âllâh, kulunu muhafaza etmeye kâfi değili j, o ^
mi? Seni korkutuyorlar, d_jj:> j_a Âllâh'ın gayri
olan putlarla seni korkutuyorlar.il_A j_a d_J L Ü ioıl J _ p 4 j —aj
-
346 • Tefsir Sohbetleri
Onlar dalâlete gitmişler. Allah'ın idlâl etmiş olduğu kimseyi, hiç
kimse hidayete getiremez.
Müşrikler, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'e "putlarımızı kötüleme, sonra onlar seni çarpar!" diyorlardı. Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem, Halid bin Velid'i, Uzza adlı putu kırmak için gönderildiğinde putun bekçileri, Halid bin Velid'e; "Bak, o öfkelidir. Sakın başına bir şey gelmesin!" demişlerdi. Halid bin Velid gidip putun burnunu kırmış, korkutmalarının da bir sonuç vermediği böylece ortaya çıkmıştır.
37 ■ jjy u ü l J~Jl j o aJ L>.i ü l j o j
j_o A J L ü i ü l j - J j Allâh-û Teâlâ, her kime hidae
yet verirse artık onu saptıracak yoktur. (Dalâlet ve hidayet kâlbex o \ ' V
girer, kâlbe hiç kimsenin eli yetişemez.) ^Liıjl j —j ü ü l p̂̂ —131
(Maazâllâh, Cenâb-ı Hak'tan tehditdir.) ü l İstifam-ı inkârı
dır. Değil mi Allah! Biliyorsunuz öyledir. Mülkünde galip ve düş
manlarına intikam eder değil midir?-> i l * f
38- ^_4ljil J i ü l J^ jV lj o l^ ü-U l j_ l* j_0 ^ L ü jL J j^ * ı i . ̂ o, ̂ , >„ t , i . * ̂ • -r * \'+\ *ûj_̂ ? O l i—JüIS j_A J l_a j ül _̂ĵ ljl ü|ü I üj ̂ ĵ_o üj—pJ Lo
4-iiA ü l ^ -ülj jl
üj_İS"̂ tül
ü l j-JjilJ ^ j V l j oljA-ÜJl j - i * j-0 ^ JL-Ü uy-Jj Celâlim hakkı
için! Müşriklere, "Bu gökleri ve yeri kim halk etti?" diye sorsan,
elbette "Allâh-û Teâlâ" diyeceklerdir. (Mademki Allah halk ediyor,
sen Allah'ı niye dinlemiyorsun?) ül j-o Oj -p J L_0 pAlJil J i Ey
Habibim, onlara anlat. Mademki diyorsun, "Allâh halk ediyor." U
-
Zümer Sûresi • 347
jj Jt ^ Ji o ^ ®
aü\ dj:> j_o jj_pJJ Allah'ın gayri olan o canlı ve cansız putlar. j\
olL-j.lS ' j_A J _ a iü)\ ^_b\jl Eğer Âllâh, benim takdib
rimde bir fenalık yahut hastalık üzüntü verirse, bu putlarınız, bu
hastalık üzüntüyü def etmeye muktedir midir? Hayır, öyle ise bu
putlar nasıl mâbud olur? jj _̂b\j\ J Rabbim, benim hakkımda
rahmet ihsan ederse, f-^-j
-
348 • Tefsir Sohbetleri
41- ^j—Â j j _̂ .aİ j ĴLj ^̂ jLjlU ĉ L-̂ Svj! i L İ̂p Ljjjjİ Lj !
J.jsj.) —̂g-jlp c J İ L-Aj L g lU J^ iu U j U J-Cî»
Ĵ—ĵ Î̂Lj ^ ü l d->L_̂ SC_îi IJl Iİp LIypÎ LÜj, Ey Habibim Ekmelerrusûl
SaNâNâhû Aleyhivesellem şüphe yok ki Biz, sana bu kitabı göndere
dik. İnsanların maslahatı için, hak ve gerçek olarak indirdik. j_X i
^ i ı l» j Jia ! Her kim ki imân, ihtidâ ederse, faydası onun nefsine
aittir. Bu Kur'ân-ı Azimüşşân, kıyamete kadar bütün mahlûkâtaS y Ji oî s ^ ^
gönderilmiştir.l_gllp L_*Jli J —Aj Kur'ân'ı dinlemeyip
dalâlete gidenin de zararı kendisine aittir. Onun dalâleti kendi neft s , , ~
sinedir. ^-^İp c J i L_Aj Ey Habibim Ekmelerrusûl Sallâllâhû
Aleyhivesellem. Sen onlara (hidayete, cebretmeye) vekil değilsin.
Ayete göre; Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem, dalâlete sapanları zorla hidayete sevkeden veya onlara bekçilik yapan
kimse değildir.
j ̂ $ s s y / s s ' * ° 0 ' s l»''
42- L âIİa c —■ (Jj-İij
S r ^ L ıA J-^Î i j _ â
jj^ s A jı^ j p_iJ oi_>y I l jî
L$ jjA J~_JlÜ ! ^ _ ijj iü)Î (Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aley
hivesellem bir hadisinde, "ennevmü ehul mevti" "Uyku, ölümün
kardaşıdır" buyurmuşlar. Bir insan uykuya daldığı zaman ruh, be
denden uzaklaşıyor. Fakat ziyası vücudda kalıyor. Ruhun ziyası da
hareketi de var. Ne zamanki ruh geldi. Ziyası vardır. Ruh, bedenin
içine giriyor. Fakat ecel ile ölen insan; o ziyası ile beraber ruhu,
bedenden ayrılıyor.)
-
Zümer Sûresi • 349
Ölüm zamanında, eceli geldiği zaman, ÂNâh'm emri ile ruhy s ^
kabzolur. cL—İJ j j J l j Eceli gelmeyenin de Âllâh, onun ruhue
nu kabzediyor. l_4»£» Ölmeyenin de uykusunda ruhunu alırx ) ̂ ̂ j y
(fakat ziyâsı içinde var.) oj_aJ\ ^ -s ii j ü l d L l I s Eceli,
ölümü tamam olanın ruhunu Âllâh tutar, bir daha geri gönder
mez. ^L-1» J -J r l J ^ _ j>-V\ Diğerini, eceli gelinceye ka-i# ^ ' Cj
dar (bedene) salıverir. L rJ j\ Bunu düşünürseniz! Azamet-i/ V Şüphesiz
bunda, düşünecek bir kavim için kesin ibretler vardır.
Bunu, Mevlânâ Celâleddin-i Rumi de Kaddesâllâhû Sırrahülaâ
ziz izah ediyor. Her gece Âllâh-û Teâlâ, ruhları bu vücuttan alıyor.
Beden ise ruh çıkınca, tahta gibi oluyor. İçinde ziya, teneffüs var
fakat ruh ile taakkul yok. Gece uykuya daldığında hapiste oldu
ğunun farkında değil. Sabahleyin ruhlar geldiği zaman o ruh, aynı
akıl düşünce ile bedenine girer. İşte bu uyku, ölümün kardeşidir.
Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem buyurmuştur. Kıyamette
de aynen halimiz budur. Kabirdeki zerrelerimiz, Cenâb-ı Hak tar
rafından bir araya gelip halk edilerek bir insan şekline gelecektir.
43- jjJÜLaj V j iL-JS V ljjlS" jJjl J i tLajj-Ju A&\ (jji y» Ijjjfi-l \̂
j1 l£Ui_Jı dİ)l j y _ » \jli£\ \̂ Yoksa onlar, Âllâh-û Teâlâ'dan başkah
sını şefaatçılar mı edindiler? Hâlbuki şefaat izni, Âllâh-û Teâlâ'danJ
olur. İzn-i İlâhi iledir. Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem,s * s f s s * s * y ' s
V j L_Ji V Ij-Jli'j_Jj\ de ki; Onlar hiçbir şeye güç
yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçı edinecekler?)
44 ' 4jj p ^^jVlj Oİ j - a-ıJl dil» 4J l -̂; ̂İpLL^Jl dJÖ J i
-
350 • Tefsir Sohbetleri
İpli_>ÜI JJ> De ki; Bütün şefaat, Allah'ın iznine bağlı
dır. Âllâh emretmezse, Peygamberan-i İzam da şefaat edemezler.
Ne zamanki Emr-i İlâhi zuhur ediyor, şefaate izin verilir. O zaman
embiyâ, evliyâ, ulemâ şefaat ederler. Yalnız bundan müstesnâ
Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem'dir. Şefaat iznini, Miraç gee
cesinde almıştır. Peygamberan-i İzam, şefaat iznini kıyamet gü
nünde alırlar. Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem ve diğer en
biyâ ve evliyâlar kime şefaat ederler? O'nun caddesinde olanlara
şefaat eder. İşi, küfre yanaştırmış olanlara şefaat yoktur. "Âshab-ı
Kiram'a cehren tahkir edenlere şefaatim yoktur" diyor, Rasûl-û
Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem. olj-L--Jl Göklerinx ^ j. s fi
ve yerin hükümranlığı O'nundur, emrine tâbidir. jj_ jU -J 4_1JI,
Ondan sonra bütün mahlûkat, O'nun emrine rucû eder. Emrine
yâni hükmüne rucû eder. (Kur'an-ı Azimüşşân, hakem olarak bize
gelmiş. Eğer dünyada bir kimse Kur'an-ı Azimüşşân'ın hükmü ile
cezalanırsa, kıyamette de hakem yine Kur'an olduğundan, Kur'an
ile tekrar ona bu ceza verilmez. Şayet burada dünyada hüküm
yapılmazsa, ahirette kalır ve yapılır.)■’ ' • t S ° ' t e ^ t * is I > '
45- J-S"0 lolj j j - 1 * S j-jÂJl t_»j_İ5 OjLİc*’I aJ_̂ >-j Aül J_So lolj ̂ o''-- > ̂ 8 s ^
j j j ‘ J
■j dİ)l j-So lolj Allâh-û Zülcelâl'inin ahvâli, akvâli beyansr * O ,
edildiği zaman. S j-ĵ ÂJl ojLcH Allah'a, âhirete
imân etmiyenlerin yanında Âllâh, Kur'an bahsi geçtiğinde dinle
mek istemiyor. Elinden gelirse men eder, değilse sıkıntı ile din
ler. j j j - Io| j__j>ÂJl j-So Io|J Allâh'ın sıfatından,
-
Zümer Sûresi • 351
Kur'an'dan başka bir şeyler söylenirse bu keferelerin yanında, b\^ ^ j»
0jy ı t_A birbirlerini tebşir ederler, "ne güzel söyledi" derler.
Âllâh-û Teâlâ'dan gayrı ilâhları zikrolunsa, kâlpleri sevinçle dolar
yüzleri güler.
46- c J l _̂JLp f j V \ j o\jJ>JJ\ j —kli p i l J J/ ^ / o / + -* ^ ^ ^ ^ S * y
0 4_J3 \j_A5 \_ç.JÎ j,i\_*P >
ioLg JÜ\j !xJ\ JIp f s j V l j olj.^ ~J\ j —̂ \̂ t g-lil J —î Ey Habi-
bim Sallâllâhû Aleyhivesellem, de ki; Ey gökleri ve yeri halk eden,
gizli ve âşikâr her şeyi bilen Rabbim.
j j _ 4 _ _ i \j_-jL5 \ ib Lİp t_50£ o J \ Kullarının ihtilâf
ettikleri şeyler hakkında ancak sen hüküm verirsin.S S * ' } jj ' ' O s ' y ' * j! ^ 6 $ y S
47- Û-" 4_) \jJ_^V 4_*_̂ 4_İLaj \_*j «̂ jV\ ^—Ş \̂ \j— j-j Oİ ol j-Jjx y y f f s \ ^ y y ^ ) ° s ' o y
0j-̂ — \j—jj-Ssj t_İ \—̂ «d)\ j —̂ t g' \wLjj 4 _ ı _ - t \ j —*J\ ç-j ■■
(Evvelki âyetlerde Hâlik-i Kâinat, Âllâh'ın gayrine, putlara vesâireye tapanlara müdellel onların söylediklerini iptâl buyurdu. Bu bâtıl yolda olanlara, Âllâh ve Rasûlûllâh'tan bahsedildiğinde kâlplerinde sıkıntı olur. Ne zamanki bu mevzu değiştirilir de dünya ve içindekilerden bahsedilirse ferah olur.
Burada da bu inkâr yolunda olanların azabının şiddetini beyan
ediyor. Eğer bir insan bütün dünyaya sahip olursa ayrıca bu gibi
ikinci bir dünyaya da sahip olursa, ona deseler. "Her iki dünyayı
da verirsen belki rahat edersin." O insan, bu azabın şiddetinden
kurtulmak için her iki dünyayı da verir.) j_Jj Eğer lj-U i? ol
-
352 • Tefsir Sohbetleri
s ^ o
nefsine küfür ile zulmeden, L L — j i ^ l ^-i l-* yeryüzünde bütün
servet bir kişinin olursa «Jl* « J L j ve bir misli de olursa, iki dün-_ ,̂0 s
ya beraber olursa 4_> IjjL-iV fidye olarak iftida verecek. jy -J j_*O S O S
jL^Jdl p_j *_.»Ü_ _̂îl Kıyamette azabın şiddeti. Sû; şiddet demektir.s $
_ Ü _*Jl jy -J Azabın şiddetinden kurtulmak için iki dünyayı feda
ederdi. IJljj Zâhir oluyor X gİ onlara Xwl j-* Âllâh-û Teâlâ'dan. L*
ö y —y i - lj - j j £ İ Hâlbuki o gün onlar için dünyada zan ve he
saplarında olmayan azâb, onlara zâhir olacaktır.
48 ' ö jj g" 4.) lylS l* ly-«-*S l* d.di—y i l Jjj
lyL-lS l_* o L —LJ X gİ İJ—>j Seyyiat; yaptığı fenâ ameller, on
ların dünyada kazandıkları kötülükler, gizli ve aşikâr her şey zâhirx , j * ^
olur. X g. ve hâka yâni nezele. İner onların başına lyJlS l_*
4—> istihza ettikleri. Alaya aldıkları şeyin cezası, kendile-ys x
rini ihata edecektir.
İslâm dini, fıtri bir dindir. Sıkıntı geldiğinde inkârda olanlar
bile sıkıntı zamanında, Âllâh'a rucû ediyor. Ne zamanki sahili
selâmete ulaştı, o zaman unutuyor.sİ
49- «-~jjI i—«-î| ji-ü ıi* 4— oi_iiy>- iî| x_s i—ji^i ^ öl «•jsy'i tali
(j-^ i 4-i 'i is-* J-. ^-^ J -*S ^ j! S O O
tali Ne zamanki ö L l^ l ^̂ -X insana bir zarar dokunduğu
zaman, U I Ü Bize yalvarır, duâ ediyor. Yâ Rabbi, bunu üzerimiz-X * s*s S '
den ref, def et. jl—» Sonra, O sıkıntı izâle olduktan sonra. oUüy>- ta|
yâni a'teynehü. Kendisine tarafımızdan Li* 4_l*j bir nimet ver
diğimiz vakit. Hastalığı gidererek, sıhhat verdik. Tehlikeyi götür-
-
Zümer Sûresi • 353
i , 0 > ^ J, > > s "
dük, emniyet verdik. O zaman * J lp J__p
-
354 • Tefsir Sohbetleri
52- o U V dUo j l j jLâlj i l i l £>pl 1 —1 l Ml j l jUjl' \ o « tj j i^ ı pj
lj_MUl I_î_̂l Bilmiyorlar mı bunu söyliyenler, dünyanın mâl-u' ^ o * \ *> s A
servetini bir nimet zannediyorlar? jjjj—Jl 1 -11l Ml j l Allah
CelleCelâlûhû, dilediğine dünyanın kısmetini, rızkını bol bol verir,^ O ^
çoğaltıyor. j.L—âlj i l i l j_ZJ Dilediğine de dar yapıyor. Bu durum
imtihan içindir. Dilediğine çoğaltır, dilediğine rızkını kısar. Mâl-ux \ s s \ $
servet, Allah yolunda sarfedilirse nimet olur. p i o t-lV ilJ:> jJ
Muhakkak bunda, imtihan için verdiğine, imân edenler
için alâmet, ibretler vardır.
Kur'an-ı Kerim'de azap âyetlerinden sonra, rahmet âyetleri
geliyor. Âyetin sebeb-i nüzulü Vahşi Radıyâllâhû Anh idi. Allah Cely leCelâlûhû affettikten sonra, onun imândan önce yapmış olduğu kabahatler düşünülmez. Vahşi Radıyâllâhû Anh, Hamza Radıyâllâhû Anh'ı şehit ettikten sonra kaçtı. Mekke'ye gitti ve orada kalbie ne bir pişmanlık hâsıl oldu. Nedamet, pişmanlık üstüne pişmanlık fazlalaşıyor. Nihayet Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'e müracaat ediyor. Büyük bir kabahati yaptım fakat pişmanım, "Âlr lâh beni affeder mi?" diyor. Bu pişmanlık böyle içinden geldiği için, Hâlik-i Kâinat âyet gönderiyor. Ayet-i kerimenin sebeb-i nüzulü budur.
1 £ 1 > s es s f es T f53- Ml j l M j-21j-kü V
l ; j J l j j—LaJl j-A 4_jĵ ı_£j 5_ÂJl j —û-*ı
f
J J Ey Ekmelerrasûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, söyle. ^ M l L l
j-JÜ l Ey kullarım ki nişler,
-
Zümer Sûresi • 355
nefsini dalâlette kaybetmişler, kendi nefisleri aleyhine haddi aş
mışlar. Onlara söyle. 4>l jLJ-j lj U-st y Allah'ın rahmetinden
meyus olmayınız, ümit kesmeyiniz. (Kur'an-ı Kerim'de âsiler için
iltica âyeti budur, bundan daha kuvvetli âyet yoktur.)
Mevlânâ Celâleddin-i Rumi Kaddesâllâhû Sırrahülaziz buyuru
yor. Halik-i Kâinat, Habibine diyor ki; Bütün mahlûkâtı kul olarak
irâde etmiş Hâlik, Allah'tır. Fakat Allah bu mahlûkâtı, Muhammed
Sallâllâhû Aleyhivesellem'e kul yapmıştır. Bu âyet delildir. "yâ
ibâdiyi" Muhammed Sallâllâhû Aleyhivesellem söylüyor. Yâni Muhi!
hammed Sallâllâhû Aleyhivesellem, bize diyor ki; j_ JJ l L->\ 0 ^ O s' s' 2 0 ^ ̂ s' ^ «'■'
4>l Ij U-st y î_g_.JL;l J_p ljij_J-l Siz israf etmeyiniz ki Rah-
met-i İlâhiye'den ümidiniz kesilmesin. Ahmet derreşat ruşt'de,
hidayette Halik-i Kâinat mahlûkatını, onun bendesi olduğunu bu
yurdu.s û A ^ ^ s- o
ü l j} Şüphe yok ki Âllâh, UL^* _j_JÜJl j-ÂAJ dilediği takdirde
bütün günahların tamamını affeder (tevbe edenler için. Velevki
şirk olsa bile tevbe ettiği takdirde.) jj-İAJI j_» ^-4 Gafur;
setreden, günahları örten ve mübalağa ile merhamet edendir.
54 ■ jj^ a -j y jİ-î _Ü-*Jl jjXJb j l Jİ5 j o lj-oJ-̂ Ij .̂-Soj J l ljtJij
Bu âyet-i kerime de tevbeye delâlet eder. Tamamen MağfiF. i ̂ ^
ret-i İlâhiye'ye dayanıp da tevbeyi bırakmayın işaretidir. J} i j - y j
İ_£>j yâni irci-û Rabbiküm. Allah'a rucû ediniz. j - o J J IjJ-L-^lj
J4Ü O'nun emrine itaat ve inkiyat ediniz. _ Ü Jü l j l J J İ j o/ -* s ş \ ^
y jİ-J Size azap gelmeden önce, Rabbinize (tevbe ve)
rucû edin, O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
-
356 • Tefsir Sohbetleri
55- _lJ_*Jl —̂Ss-Jb j l J l.1s j_* ^_Sjj j_* jU-SSJ| JjJl l_* (j— O-* • ' >
olsun bana. j ^ L d l j _ J c - i S j l j Ben o zamanlarda, j _ J d -iS
j j j^ L J j l gerçekten ben alay edenlerdendim. (Dini, kitabı, Rasû-i
lü ve Mü'minleri) istihza edenlerdendim" diyeceği günden sakının.Ni .x ̂ y Jl O ^ ^ ̂ ^ li * s' ' s' ^
57- (̂ jÎLgJl j * tdiSJ ^.jJ-A dJÜİ (jl jJ UJ-Îj jl
\ s h * y ' S ? S S
^_jJla4A)I j l j J j j ^ j l "Eğer Cenâb-ı Hak, beni hidayete getir-
-
Zümer Sûresi • 357
O j! ^
seydi. J jJLu JI j a c U S Herhalde ben de (şirk ve ma'siyetlerden)
sakınanlardan olurdum" demesin.
58- (jÇ- ĵ^gJl j a dj.S'Li â S J dl jJ _|j_*Jl ^jj J j-2j jl
_ Ü l_*JI Jj_& jl Yahut azâbı gördüğü zaman diye
cekti. Sj_S J dl j_J "Keşke bir kere daha (dünyaya) dönüş imkânı^ 1 O ^ J* ^
bulunsa, , .L-^ jJl j _a dj-Sli (akide ve amelde) ihsan edenlerden
olurdum" demesin.
Böyle söyleyince, Cenâb-ı Hak'tan melek lisân ile derler.^ • * e* ' ° ' s s î " " 1 ^ o _ 0 ^
59- jjjjilSs.il j a C-ÂSj O j ŜsIa Ij L̂ j O j J-So ^jUI Aİ
dJu£U- jlİ J_> "Evet, sana, hidayetine dâir âyetlerim
gelmişti. Sana geldi âyetlerim ki Kur'an-ı Azimüşşân sebeb-i hida
yettir. l_4-> dL-JÂSo Sen ise onları tekzib ettin, ojdssL-dlj tekeb-X ^ 0 * J!
bür ettin, imândan imtinâ ettin, j_>jil£Jl j _a ıd_ isj kâfirlerdeni
olmuştun" denilecek.
Mevlâna Celâleddin Rûmî Kaddesâllâhû Sırrahülaziz buyuruû yor. Kur'ân-ı Kerim tam manası ile bütün dünyaya hakimdir. Bütün dünyanın Müslüman olması, Murad-ı İlâhi değildir. İman eta meyenler ümmet-i davettir. Onlar da Rasûl-û Ekrem'in ümmetidir,
tebligat yapılmıştır fakat ümmet-i davette kalmışlardır. Ebedi azap göreceklerdir.
Güneşin nurundan bütün âlem dolsa bile, gözü kapalı kör olduktan sonra güneşin ne kusuru olur? Sen yarasa kuşu gibi körlüğe talip olduktan sonra, dünya güneşin nurları ile dolsa bile sana ne faydası olur? O âzim olan güneşin nurundan hissedar olamaz
-
358 • Tefsir Sohbetleri
sın. Yukarıyı beğenmedin de kuyunun dibine gittin. Sonra da dün
ya, güneş değil ki diyerek dünyayı levmediyorsun. Lâ rahate fid-
dünya. Dünya her zaman rahatsızdır, rahat yoktur. Sen kendine
âli olan doğru yolu irâde talep etmelisin. Kâlp saf, insan temiz
olmadıktan sonra kurt sıfatı mevcut olursa, Yûsûf Aleyhisselam'ın
yüzünü görebilir mi? İnsan, güzel yüzü ancak temiz olduktan sonz
ra görebilir. Dâvûd Aleyhisselam'ın mucizesi sadasında idi. Taşlar,
ağaçlar, hayvanlar sadasına gelirlerdi. Sadası taşlara tesir ederdi.
Fakat taş yürekli insanlar onun sedasını işitmediler. Evvelkilerin
halini göz önüne getir, ona göre istikamet yolunu tâyin et.
Milyarlarca Müslümanlar bize diyorlar ki; Ölümden sonra he
sap, kitap, azap var, cennet ve cehennem var, yol budur. İyilik
yapan nimet bulur, fenalık yapan ceza görür.
60- S İ d J Ö İ Ij j ÂS” jdÂJl ^ jJ 4_o_yîJl ^jjj
Kıyamet günü, Âllâh-û Teâlâ'ya yalan ve iftira edenlerin hâli naao x
sıl olur? jLXJjUl p - i j Kıyamet gününde görürsün ey Habibim
Sallâllâhû AleyhiveseNem, halleri ne olur dI Ij_li5 j_ J J l Âl-
lâh'a iftira edenlerin? sij-JLİ ̂ Onların yüzleri siyahlanmış-
tır. Azabın şiddetinden yüzleri kömür gibi olmuştur. u rs ^^Jls' s' 0 O
Cehennemde bunların yeri yok mudur zanneder
ler, dünyada istedikleri kadar inkâr zulüm yapsınlar. Kibr-i azamet
eder, imân etmezler, kibirlenenler için cehennemde bir mekân,
yer mi yoktur?
61 İ̂ İj1
-
Zümer Sûresi • 359
i Ij -2jI j-d^l ^l Âllâh CeMeCelâlûhû, halas eder
cehennemden. Ij-İJl j_ J J l Mütteki olanları, cehennemden
muhafaza eder. (Vekâyet-i vikâyeten. Vikâye; muhafaza etmek.
Mütteki; kendini muhafaza eden. Mütteki olanlar üç derecedir.
Kelimeyi Şehâdeti dil lisân ile söyler, kâlp ile de tasdik edince
Müslüman. İmân sahibi olduğu zaman, kendini ebedi azab-ı
cehennemden muhafaza etmiş olur. Vikâyedir imân, ebedi azapta
kalmaz fakat cezalarını çeker.
İkinci derece müttekî; amâl-i salihaya başlar. Âllâh'ın emirlerini
yerini getirmeye gayret eder, nehyettiklerinden de vazgeçiyor.
Böyle olan ikinci derece müttekidir. Cennette Nimet-i İlâhiye'ye
lâyık olur.
Üçüncü derece müttekî ise; bütün kâinatı yok görür ancak
Âllâh var, başka bir şey yok. Böyle olanlar da ehasül havasın
derecesidir. Hiçbir zaman Âllâh'tan gafil olmaz.
Birinci derece müttekiler avam, ikinci derece müttekiler ha
vas, üçüncü derece müttekiler ise ehassül havastır.)
V j ij—Ul V Kıyamette onlara ne hüzün var,
ne de hiçbir zarar dokunmaz. Cenâb-ı Âllâh, bir kuluna iki korku
ve iki emniyeti vermez. Eğer bir kul dünyada Âllâh'tan korkmuşsa
azabından emin olmamışsa, o kimse âhirette emindir ona korku
yoktur.(LS * S } s ' s 't- s '
ö y } £ i* V j cĴ >- V âyet-i kerimesi gereğince, dünyada
Âllâh'tan korkmuş, emirlerini yerine getirmiş, p-* V j amâl-i
saliha üzerine devam ettiğinden kıyamette hüzün çekmiyecektir.
• • Oj - jJ->- i—*
-
360 • Tefsir Sohbetleri
Ne hüzün ne de korku yoktur. Fakat dünyada korkmadı, hüzün de
çekmedi ise kıyamette o kimseye korku da hüzün de var.
62- Dsfjj ^ * j, s \ s n
)
-
Zümer Sûresi • 361
4İ)I Bana, Allah'ın gayri için mi kulluk etmemi emrediyorm
sunuz? İki şey var, halk ile Hâlik. Bir mahlûk, bir de Hâlik var. Yâ
Hâlik'e doğru olur, mahlûku arkaya bırakırsın. Yahutta mahlûka
yapışır, Allah'ı bırakırsın. O gün böyle olduğu gibi, bugün de böy-
ledir. Ey cahiller! Bana, Allâh-û Teâlâ'dan gayriye ibadet etmemi
mi emrediyorsunuz?
65- lLU-o-p j Lu^ J C^J-JiI j J j a j j İJI Ĵj dJLİj C s^ -jI jüJjX 0 X X > y''
j a
j _a j —>JJI JIJ Jl_İJJ Ey Habibim Sallâllâhû
Aleyhivesellem, Celâlim hakkı için sana ve senden önceki pey
gamberlere de (şu husus) vahyolunmuştur. J _ k l* J c i ' j —İI j U
^__Üp Eğer (bilfarz) Allah'a şirk ortak koşarsan, bütün amellerin
boşa gider. (Şirkten evvel yapılmış olan bütün amellerin hepsi^ O ^ ^ J* ^
mahvolur.) j j —^UJI j _a J_J^SedJ Hüsranda kalanlardan olursun.
66 ' J t jŞ L̂ iI ö ? °jf ij ^ J
Hayır, yalnız Allâh-û Teâlâ'ya ibâdet et ve (in'âmına) şükre- denlerden ol.
67- oIj-
-
362 • Tefsir Sohbetleri
rifette hâsıl edemedim. O, öyle dedikten sonra bize ne kalır. Onun ibadetini bizim havsalamız almaz, ne kadar kıymetlidir. Fakat bu sözler, Allah'a nazarandır.
U L ^ f j V l j Erd; yerler, ahiret ve dünya yeri hepsi,s 2 j i s ^
O'nun kabzasıdır. oLj^k* olj.A-.lJlJ p_> Hâlbuki kıyau
met günü, bütün yeryüzü O'nun tasarufundadır. Gökler O'nun sağ
eliyle dürülmüş olacaktır. (Sağ eli demek; Kudret-i İlahiye'dir.)
A LA LI Münezzehtir Âllâh, şerik ve nazirden bütün noksanlardan.
L A p J U A J Müşriklerin, O'na ortak şerik koşmalarından
münezzeh ve âlidir.
Kıyamet gününde yeryüzü münhasıran Allah'ın mülk-ü tasary rufuna girecek. Dünyada tasarruf iddiâsında bulunanların, orada hiçbir hükmü kalmayacaktır. Sağ el mecâzi bir ifâde olup, İlâhi kudreti anlatmaktır.
* s o s s ^ & s *
68- * j f J ^ 1 lA dr^ lA °iA t j-A 2* jj-2 A t ç A js •» o f ' • -* ' • - ’ - • • ’ ‘- i , ~j j j _a loli ^j- Î o t A)l «-l—.
(Nefh-i sur mâlum olduğu veçhile ikidir. Birinci ile ikincinin
arasında kırk var. 40 gün, 40 ay, 40 sene olduğu tasrih edilme
miştir.) jj—2Jl l -?£— Ey Habibim Sallâllâhû Aleyhivesellem, Aza-
met-i İlâhiye'yi bilsinler. İsrâfil Aleyhisselam sûr'u üflediği zaman,' ö s . '
j f j V l L - t dr-*i o ljA —AJl L - t dr-* j - o a i göklerde ve yerde
olan bütün ruh sahipleri hepsi düşüp ölmüş olacaktır. üjI t l d̂j-3
Allah'ın irade ettiği diledikleri müstesnâ; Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve. J1 -- f s f
Azrâil ise daha sonraya kalır. Ĵ_>-l 4_J jAJ Sonra sûr'a ikinci
def'a üfürülür. j j J k-.jp Sjĵ & l3V_-t Yine bütün mahlûkat S® ka-
-
Zümer Sûresi • 363
yimûne min kubûrûhûm kabirlerinden kalkıyorlar, j a y a ğ a
kalkıp bakışırlar. (Ne olacak diye intizar ederler.)
69- frİJ-̂ —sLİlj ^_jJIj ^ -^ ü 1 Lftj JJ-Jj ^>jVlS s' ^ s ' f; ^ ° J: s ' ^
V Ç-Aj J-^ Ll
Lgjj jj_L ^ j V l (Güneş ve ay parçalandığından güneş
ve ayın ziyası kalmıyor.) Ve mahşer yeri, Rabbinin (adalet) nuruo
ile aydınlanır. iİ jUİSÜI Herkesin eline amel defterleri verilir.
Kirâmen Kâtibin'in yazmış olduğu kitap defterler meydana çıkar.
Ehli hayırın sağdan, ehli şerrin soldan ve arkasından defterlerini
verirler. İşte ikra'kitebek kefe binefsikel yevme aleyke hasîbe al
bu senin kitâbın. Bu kitabın sahibi nereye lâyıktır? ^Lj JL> £, _ - J
Peygamberler orada hazır olurlar, «.IJl̂ -̂ Jİj Kiramen Katibin me
lekleri de hazır olurlar J_̂ JL> Ç ğ?-1 ve aralarında hakkani
yetle hüküm verilir. jj_Uk> V aJ Asla zulüm olunmaksızın hak
ile hükmolunur.o s $ $■
70“ Oj_J-*jîj L . .̂J_p I y A j **J..P L JıS' * ** -
t , ** 4 î$ i Tevfiye edilir, verilir *_Ju .p L J j - Â . ^ her nefse.
(Hayır ve şer) amelinin Lcezası tamamen verilir. j_Aj Âllâh Celâ
leCelâlûhû _̂JlpI âlimdir, L . onların bütün yaptıklarını çok
iyi bilir. (O'nun şehâdete ihtiyacı yoktur. Şahitler, sırf günahkârın
ları ilzam için getirilecektir. Yoksa Âllâh-û Teâlâ'ya hiçbir şey gizli
değildir.)
71- L- f ,.!>!,1 L aJU- |î[ ̂ ğ-.̂ Ij- ĵ 5~d‘fİl
Ç-£>j ol_>l Ç-SCUlp Üj-JJL jU&lj (*“İj L-^j^ fİ
-
364 • Tefsir Sohbetleri
i ^ı_->lj_*Jl 4_̂ JİS" C —- j_^Jj Ij_J\i I j_A frl—İiJ .̂.-̂ jjj jJJj
C K İ 1̂ ' J-*
̂ s S t s S ’ ~ " S SIjJj f~_>&>- Jl.Ijj-İS' j_>jJl Kâfirler, cehenneme bölük bö
lük sevk olunur.\_AjU- lîj,,x_:>- Cehenneme varıncaya kadar. c*_^ıi
l_̂ j|̂ j| Oraya girdikleri zaman kapılar açılır. \-_ g > yi- ^ gJ J U J Ce
hennemin hâzini; Cehennemin idaresiyle müvekkil olan on dokuz
melek başta gelir. Besmelenin harfleri de on dokuzdur. Bir kimse
besmeleye çok devam ederse, on dokuz meleğin azabından emin
olacağına dâir hadis var. ^_£İo Jl "Âllâh-û Teâlâ, sizeJ ) > S y S * «
içinizden peygamber göndermedi mi? _̂-£>j o L i l İ̂İp üj-İi >
Rabbinizin âyetlerini okur ve sizi, bugününüze kavuşmakla kor-^ «*•' ) J 7 * S o
kutur peygamber gelmedi mi?" derler. Ül_* £\^ & j j j4 j
"Bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi?"I ; "
J__> |j_J\i "Evet, geldi" derler. "Bize kitapları okudu ve korkuttu"
derler, tebliğ edildiğini itiraf ederler. ^JjlÜJ\ j i o jy $ x
j —î ilSCJl Hak olmuştu, sabit olmuştu azap kelimesi. Le-emle ce-i
henneme âyeti hakkımızda tahakkuk etmişti. (İlm-i İlâhi'de) üzet
rimize azap kelimesi hak olmuştu diyeceklerdir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Kaddesâllâhû Sırrahülaziz buyuru
yor. Âllâh CelleCelâlûhû haşir günü mahlûkâtına emrediyor melek lisânı ile. "Bugün için ne hediye getirdiniz, ticaretiniz nedir? İnane
mıyorsanız zaten küfürdür. İnandığınıza göre nasıl olur da böyle eli boş geliyorsunuz? Reçete nedir? Biraz uykudan, biraz da ye
mekten kes bu yol için, Mûlâkat-ı İlâhî için hediye götür. O günkü hediyeyi, bugünden hazır edersin."
-
Zümer Sûresi • 365
Ayetten, şeriat gelmeden önce teklifin olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü melekler, cehennem ehlinin kınanmasını, peygamberlerin gelmesi ve kitapların tebliği sebebine dayandırmışlardır.
72- jJj^^LoJl ^ şL a l g * i j j r ——jj I Ij1>Oİ
x 4 y y s 7 j oX-Jgr — Ij-J.l Ij-Ĵ Î J - i Onlara, "içinde ebedi kalacağı
nız cehennemin kapılarından girin. j-j^&uJl f - i i 4 jÎ Bak
(imândan) tekebbür edenlerin karargahı ne kötü" denilir.
73- CU—>t"3j Iî| Lj—» lj—°j 4—Î̂>=-ÎI ̂ g->J İJ—İSİ j_jjJl
5 _ jjj£ l ^ İ 4 u ^ 4 L^ sp- 4j J ı i j m i j j
Ij_Jj S-İ^Jl lj_İSİ j_>JJl Rablerine karşı gelmek
ten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevk edilir. L a j14- bl.L-» ' l_ ĴijJI Nihayet oraya geldikleri zaman kapılarını açık bu
lurlar. LgS}^- ̂ gl J L i j Cennet ile müvekkel olan melekler, on
lara diyor ki; _̂Jn11p "Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun,
yahut bütün üzüntülerden sâlim olacaksınız. ji_"4 Siz dünyada
tayyip idiniz, Allah'ın emrini ifâ ettiniz. İsyandan tevbe ve istiğfar
ederdiniz. j_>JüU- l_Artık ebedi kalmak üzere girin bura
ya" derler. Bu nimete karşı da onlar;i s ° s / ' s * S S t > ° * '
74- -̂4*-!l j-* Ij_1"j ^^jVl LlSjjİj aJLPj LİİJĴ ? ^j_Jl A, J_gj>*Jl Ij_JlAj
^ f - i j i İL£ S~4»
^JÜI 4 J-^AJl Ij_Jlij Cenâb-ı Hak'ka hamd-ü senâ ederler. Ju>j*Jl
oJL—pj Ij İ.4 ? ^JUl 4 Hamd-ü senâ O Allah'a olsun ki va'dını haki-S, S >s "
katen izhar etti. J^ Vl& jjlj Bu cennet yurduna bizi varis yaptı. I_jl"j^ ^ 9 ç S ^ S \ /
L_.j» 4_ ^ l Cennetten dilediğimiz yerde mekân tutuyo-
-
366 • Tefsir Sohbetleri
ruz. Cennet nimetlerinin hepsi, ehli cennetin arzu isteğine tâbidir.
, _LL*Jl *j-JA Ç_*i Ne güzeldir dünyada amel edenlerin mükâfatı.
Sâlih amel işleyenlerin mukâfatı ne güzel, diyeceklerdir.» (L
75- ̂ -^ ‘i3 Ç—g->J j — Jj_j>- Cy-îU- 4-İ^UJl
Cr_ ç g t..^ ^ \ O ^ ^ ı*ı ^
^L&UJl ^j-Jj Melâikeyi Kirâm'ı görürsün. Jj_^ ^_İÛ-
_*!l Haffinü saffîn yani muhîtîne bi haffetihî. Cennetin Arş-ı
İlâhi'nin hamili, bu gün dört Melâikeyi Mukarrab'e verilmiştir.
Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve Âzrâil Aleyhisselam'dır. Kıyamette sekiz
olur, Azamet-i İlâhiye'ye istinaden. Bu mukarreb meleklerin mahi
yetinde de Azamet-i İlâhiye'nin zuhuru için bulunan melekler, da-
imâ ibadetle meşkûldürler. Bu meleklerin ibadeti mükellef olduk
larından değil, ibadetleri telezzüz içindir. Dünya gittikten sonra
hiç kimse ibadetle mükellef değildir. Ehli cennet Kur'an'ı okuyor,
Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem evsafını zikrediyor, zik-
rullah ile meşkûl oluyor. Bunlardan elde ettiği telezzüz nimetler,
cennet nimetlerini yemek ve içmekten hurilerden çok daha ziya
dedir. Arş-ı İlâhi'nin etrafında melekler devam ederler.
Tesbih ederler, tenzih ederler bütün noksanlardan. Âllâh münez-(Lzehtir bütün noksanlardan. Ç g.J j ^ Hamd ile tesbih ettiklerini
görürsün. J-^JL. Ç gt!. Ehli mahşerin arasında hak ve adil
ile Kur'an ile fasledilir. Kur'an hakemdir ehli mahşere, hakemdir\ J! °
dünyaya. Hem dünyaya hem de ahirete hakemdir. J i J - J j
^_JL*Jl d j Ve (Mü'minler ve melekler tarafından) "Rabbil âlemi
ne hamdolsun" denir.