nazli korkut burak sabahmimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/inovasyon-edergi/Çokuluslu...Çok uluslu...
TRANSCRIPT
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İNOVASYON VE GİRİŞİMCİLİK EKONOMİSİ
ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN AR-GE HARCAMALARINDA SEKTÖREL
EĞİLİMLER VE TEKNOLOJİK YENİLİKLERDE ÖNCÜ ŞİRKETLER
Tezsiz Yüksek Lisans Ödevi
NAZLI KORKUT
BURAK SABAH
İstanbul, 2016
1
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ 2
2.
DÜNYA GENELİNDE AR-GE HARCAMALARININ
ÜLKE, SEKTÖR BAZINDA DAĞILIMLARI, SON 10
YILLIK TARİHÇEYE BAKIŞ
3
2. 1. Batı-Doğu Ekseninde Çokuluslu Şirketlerin Ar-Ge Yatırımlarını
Yönlendirme Şekli Ve Politikaları 3
2. 1. 1. Veriler Ve Tablolar Işığında Üründen Hizmete, Üründen Yazılıma
Doğu Değişen Ar-Ge Akışı 5
2. 1. 2. Ar-Ge Harcamalarının Ve Yatırımlarının Dünya Haritasındaki
Akışındaki Değişiklik 2007-2015 7
2. 2. Ar-Ge Harcamaları Nasıl Şekilleniyor; Nicelik Mi (Ne Kadar) Nitelik
Mi (Nasıl) Sorusuna Cevap Ararken… 9
2. 3. Ar-Ge Harcamalarında Çokuluslu Şirketlerin Anahtar Politikaları Neler
Olabilir? 12
2. 4. Ar-Ge’nin Fsm Yansımaları Üzerine Notlar 15
3. ÇOK ULUSLU İLAÇ ŞİRKETLERİ VE AR-GE
YÖNELİMLERİ 17
3. 1. Çok Uluslu İlaç Şirketlerinde Değişen Ar-Ge Modelleri 17
3. 2. Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri Nasıl
Şekilleniyor, Piyasayı Nasıl Şekillendiriyor 21
3. 2. 1. Çokuluslu İlaç Şirketlerinin Gelişmekte Olan Ülkelere Yatırım
Yapmasının Sebebi 22
3. 2. 2. İlaç Sektöründe Ar-Ge ve Önemi 22
3. 2. 3. İlaç Sektöründeki Ar-Ge Faaliyetlerinin Az Gelişmiş Ülkelere Etkisi ve
Ar-Ge Katkılarını Belirleyen Etmenler 23
4.
AR-GE EĞİLİMLERİ AÇISINDAN ÇOK ULUSLU
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ SANAYİ ÜZERİNE
NOTLAR
24
4. 1. Biyoteknoloji Sanayisinin Tanımı ve Kapsamı 24
4. 2. Biyoteknolojik Buluşların İlaç Sanayisindeki Yeri ve Önemi 26
4. 3. Biyoteknolojik Ar-Ge Yatırımlarının Çok Uluslu Şirketlere
Kazandırdıkları ve Stratejideki Rolleri 27
5. SONUÇ 30
6. KAYNAKÇA 33
2
1. GİRİŞ
Çokuluslu şirketlerin özellikle son 10 yılda AR-GE harcamalarındaki yaklaşımları,
coğrafya, sektör ağırlıklı değişimleri, buradan itibaren biyoteknolojik Ar-Ge yatırımlarına
ağırlık veren ilaç sektöründeki Ar-Ge yönelimleri, şirketlerin stratejilerini etkileme biçimleri
üzerine literatür tarayarak ve bu konuda yazılmış makalelerden, kitaplardan bilgi edinerek
yapılmış bir derleme sunulmaktadır.
Bu çalışma kapsamında cevap aradığımız sorular :
Çok uluslu şirketlerin Ar-Ge yatırımları ve harcamaları son on yılda nasıl bir gelişim
göstermiştir, bunun ekonomik, iş ortamı ve inovasyon kültürü ile etkileşimi üzerine
ne tür tespitler yapılabilir?
Ar-Ge yaklaşımlarında genel olarak çok uluslu şirketlerin Ar-Ge yatırımları açısından
benzeştiği ve farklılaştığı noktalar nelerdir? Biyoteknolojik Ar-Ge yatırımları ve
trendlerine ait bakış açıları nasıl şekillenmektedir?
Çok uluslu innovatör şirketlerin yeni teknolojileri yaratma ve kullanma aşamalarında
gelişmekte olan ülkelere yayılımı hangi koşullarda gerçekleniyor?
Çok uluslu şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerini ihraç etmelerinin ulusal teknolojik yetenek
birikimine ve içsel teknolojik derinliğe bir katkısı var mıdır?
Bu çalışmada kullanılan temel kavramların tanımı aşağıdaki çerçevede tutulmuştur.
Ar-Ge tanımı içinde dört etkinliği barındırmaktadır: temel ve uygulamalı araştırma,
ürün ve süreç geliştirme. Temel araştırma özel bir ticari amacı olmadan
gerçekleştirilen özgün deneysel çalışmayı adresler ki bu üniversiteler tarafından
yapılan araştırmadır. Uygulamalı ara araştırma özel bir amaca yönelik yapılan özgün
deneysel çalışmalardır. Ürün geliştirme varolan ürünlerin geliştirilmesi ve
iyileştirilmesine yönelik faaliyetleri; süreç geliştirme ise yeni bir sürecin yaratımı ya
da yaratılmış süreçlerin iyileştirilmesine yönelik çalışmaları içerir.1 Bu bağlamda yeni
bilginin tanımlanması ve bu yeni bilginin ürün yaratımına ve veya süreçlere
aktarılmasını mümkün kılan bir mühendislikten bahsetmekteyiz.
1 UNCTAD United Nations Conference on Trade and Development
3
Çok uluslu şirket tanımı bir şirketin çok uluslu sayılması için genellikle dış satış ve
dış üretimde en az %10 orana sahip olması, yurtdışında tamamına sahip olduğu bir alt
şirketi bulunması veya 3 veya daha çok ülkede bağlı ortaklıklarının bulunması
gerekir.2
Biyoteknolojik buluş, biyolojik materyalden oluşan veya biyolojik materyal içeren
ürün ya da biyolojik materyalin üretildiği, işlendiği, kullanıldığı bir işlemdir.3
Biyoteknoloji bitki, hayvan ve mikroorganizmalar veya bunlardan elde edilen
biyolojik araç, sistem ve yöntemler kullanılarak endüstriyel ürün elde etme amaçlı
disiplinler arası bir uygulama alanıdır. Özellikle gıda, kimya, tıp, tarım, ormancılık
ve çevre alanlarında biyoteknolojik uygulamalara başvurulmaktadır.4
2. DÜNYA GENELİNDE AR-GE HARCAMALARININ ÜLKE,
SEKTÖR BAZINDA DAĞILIMLARI, SON 10 YILLIK TARİHÇEYE
BAKIŞ
2.1. Batı-Doğu Ekseninde Çokuluslu Şirketlerin Ar-Ge Yatırımlarını
Yönlendirme Şekli ve Politikaları
Günümüz ekonomisinde ve iş dünyasında bilgi kendi başına en büyük değer yaratan
kaynaklardan biri, ancak bu kaynak dünyanın her yerinde eşit derecede dağılmış ve ulaşılabilir
durumda değil. Kuzeyden güneye, batıdan doğuya her türlü yer altı, yer üstü ve insan zihnine
ait kaynağın farklı dağılımı beraberinde farklı bir deneyim havuzunu getiriyor. Bilgiye erişme,
bilgiyi deneyimle birleştirerek çoğaltma ve bilgiden yararlanarak ticari değer yaratılabilir
yeniliklere ulaşmak konusunda bir adım önde olmaya soyunan her kurum (bu çalışmada çok
uluslu şirketler) ise global olarak farklı dağılımdaki deneyim havuzundan yararlanabilmek için
bir çeşit “uluslararasılaşma” (internationalisation)5 çabası içinde. Ar-Ge kaynakları için farklı
coğrafyalara yönelmek ve kendi ülkesinin dışında bu faaliyetleri konumlandırma yaklaşımı
1996 yılında Odagiri ve Yasuda tarafından dikkat çekilen bir konu olmuş. Kendi ülkelerinden
başka coğrafyalarda Ar-Ge çalışmalarını konumlandırmak isteyen şirketlerin farklı yaklaşımlar
içinde de olsalar genelde şu üç noktaya odaklandıkları görülmüştür: 1.cazip pazar potansiyeli
2 Rugmann’dan aktaran Canan, Armağan, Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri – İspanya,
Macaristan, Polonya Ve Türkiye Örnekleri, s 2 3 Avcıoğlu, Banu, Biyoteknolojik Buluşlar, Uzmanlık Tezi s.i, Türk Patent Enstitüsü, 2001 4 http://www.fikrimulkiyet.com/tr/content/ Suluk, Cahit 5 Schmiele, Anja, ZEW, Centre for European Economic Research, publication no. 09-064, s.2
4
2.kalifiye ve yaratıcı insan gücü ve 3. potansiyel işbirliği ortakları (Thursb and Thursby 2006).
Bu bölgelerde teknik altyapının gelişmiş olması, insan gücünün düşük maliyetle kullanımı ve
iletişim ağının belli bir olgunluğa erişmiş olması da firmaların bölge/ülke seçimlerini
yönlendirmede rol oynuyor (Kumar, 1996)6
Şekil 1: Küresel inovasyon ilk 1000: Ar-Ge Harcamalarında İlk 20 Firma
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
Bununla birlikte, çok uluslu şirketlerin dışarıdaki Ar-Ge lokasyonuna ait motivasyonunun
evsahibi ülkenin arz talep faktörlerinden ne kadar etkilendiği ve ülkenin inovasyona ait iç
uygulamalardan kaynaklanabilecek engellerinin bu kararı almada ne kadar etkili olduğu
soruları net cevaplarını bulabilmiş durumda değil. Uluslararası Ar-Ge’nin ev sahibi ülkedeki
olası dezavantajları telafi etmek gibi bir amacı olduğu da ayrıca tartışılmakta olan bir konu.7
Gene de Ar-Ge faaliyetlerinin taşınacağı ülkedeki inovasyon kültürünün doğası ve ulaştığı
maturite de aynı şekilde önem taşıyor. Avrupa Ekonomik Araştırma Merkezi için hazırlanan
bir raporda yukarıda bahsedilen yaklaşımlardan daha farklı yorumlar görmek mümkün. Bu
rapora8 göre firmanın yetkinlikleri ve kaynakları ve özellikle soğurma kapasiteleri ve
uluslararası deneyim konusundaki yetkinlikleri, inovasyon etkinliklerini uluslararasılaştırma
konularında etkin olabiliyor. Yüksek inovasyon maliyetleri ya da kalifiye iş gücünün olmaması
6 Schmiele, Anja, s 2 7 Schmiele, Anja, s. 2 8 Schmiele, Anja, ZEW, Centre for European Economic Research, publication no. 09-064, ss 7 - 14
5
yukarıda betimlenen ilk yaklaşımın aksine seçimleri en başta etkileyen unsurlar değil, bunlar
ancak sonraki inovasyon aşamaları için karar almada itici güç durumundalar. Yani başlangıç
olarak çok uluslu şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerini başka ülkelere taşımak konusunda bu hususları
çözümlemek gibi bir amaçları da yok. Aynı raporda, Schmiele şirketlerin karar almalarında
yüksek rekabet koşullarının da gene düşünüldüğü kadar önemli bir rol oynamadığını savunuyor.
Karşılaştırmalı ve ampirik verilerin incelenmesi sonucunda çok uluslu şirketlerin rekabetten
kaçmaktan çok varolan yetkinliklerini güçlendirmeye ve iş başarılarının devamlı kılmaya olan
eğilimlerinden dolayı Ar-Ge yatırımlarını başka ülkelere taşıdıkları argümanı ortaya atılıyor.
Zira, yabancı ülkelerde inovasyon faaliyetlerini Ar-Ge merkezleri aracılığı ile sürdürmek
isteyen kurumların ihracat kanallarını kullanmaları yoluyla belli bir birikmiş deneyime sahip
oldukları varsayılıyor. Örneğin Çin gibi gelişmekte olan bir ülkede Ar-Ge yatırımlarında
bulanan çok uluslu şirketlerin inovasyon işbirliklerini zaten belli bir olgunluğa getirmiş
olduklarını ve bu sayede de gelişkin uluslararası ilişkiler ağından yararlanmalarının gerekli
olduğu görülüyor.
Bu tartışmaları ileride tekrar değineceğimiz “Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Gelişmekte
olan Ülkelere Yatarım Yapmasının Sebebi” başlığına adresleyip global anlamda Ar-Ge
faaliyetlerinde çok uluslu şirketlerin sektörel dağılım tarihçesine rakamlarla bakmak istiyoruz.
Günümüzde dünyadaki çok uluslu inovatör firmaların kimler olduğu ve hangi sektörlerde
Ar-Ge faaliyetlerini geliştirdikleri konusunda 2015 yılında pwC’s Strategy& firması tarafından
yapılan The Global Innoation 1000 Top 20 D&D Spenders araştırmasının sonuçlarından
yararlanılmıştır.
2.1.1. Veriler ve Tablolar Işığında Üründen Hizmete, Üründen
Yazılıma Doğu Değişen Ar-Ge Akışı
İlk göze çarpan yazılım alanının bir anlamda tüm inovatif sektörlerde katalizör görevini
görmüş olması. Dünyadaki ana inovatör firmaların neredeyse aynı denebilecek bir
transformasyonun içinde oldukları görülüyor. Bu transformasyon Ar-Ge faaliyetlerinin,
ürünlerin ya da hizmetlerin performansını geliştiren yazılım geliştirmeye yönelik artış olarak
niteledirilebilir. Çok uluslu şirketler, müşterilerine ek özelliklerle donatılmış, kullanımı
iyileştirilmiş ürünler veya hizmetler sunabilmek için yazılım sektöründen ciddi olarak
yararlanıyorlar, bir anlamda IoT (internet of things, şeylerin interneti) kavramına geçiş buradan
6
başlıyor diyebiliriz. Strategy&9 dergisinin bu transformasyona verdiği çarpıcı bir örnek
yaklaşık iki yüzyıllık traktör şirketi John Deere. Daha önce fiziksel ürün anlamında tekerlek,
motor, çarklar, bıçaklar gibi traktör parçalarının geliştirilmesine odaklanan araştırma ve
geliştirme falaiyetleri son 7-8 yılda dijitalleşmiş ürünlere yani sensörlere, traktörün
performansını geliştiren yazılımlara, toprağın yapısına göre verileri toplayarak bunu toprağın
sürülmesi gibi işlemlerde traktörü yönlendiren yazılımlara bırakmış durumda. Bu örnekten de
görülebileceği üzere sözkonusu dijitalleşme ve hizmet ve ürünleri yazılımlarla entegre etme
anlayışı yeni iş modellerini yeni yaklaşımları da beraberinde getiriyor. Hatta iki yüz yıllık
şirketin rakiplerine ve işbirliği yapacağı sektörel firmalara, tedarikçilere ait yelpazeyi
değiştiriyor. Artık teknoloji ile içiçe geçmiş bilgiden ve deneyimden yararlanmak her
zamankinden daha önemli.
Global inovasyonun dağılımı bu rapora göre 2010 yılında
% 46 ürün
% 37 hizmet
% 17 yazılım olarak kaydedilmişken, bugün itibariyle hizmet ve yazılıma olan Ar-Ge
yatırımlarının arttığı belirtiliyor ve 2020 projeksiyonu aşağıdaki gibi yapılıyor:
% 39 hizmet
% 27 ürün
% 24 yazılım
2015 yılı araştırmaları itibariyle global Ar-Ge yatırımı % 0,04 büyüme göstermiş ve
toplam 680 milyar USD olarak kayıtlara geçmiş durumda, ürünle ilgili Ar-Ge harcamaları %
19 azalmış durumda.
2016 yılına ait Ar-Ge harcamalarında 2018 tahmini, sağlık alanındaki Ar-Ge
harcamalarının bilgisayar ve elektronik alanındaki harcamaları geçeceği yönünde10.
9 http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000 10 The Global Innovation 1000:Top 20 R&D Spenders 2005-2015
7
Şekil 2: Bilgisayar ve Elektronik Alanlarındaki Ar-Ge Harcamaları
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
2.1.2. Ar-Ge Harcamalarının Ve Yatırımlarının Dünya Haritasındaki
Akışındaki Değişiklik 2007-2015
Aynı adlı çalışmayı yorumlayan PwC Genel Müdürü Barry Jaruzelski ile yapılan
röportajda öne çıkan bilgiler ise şu şekilde: Küresel firmaların Ar-Ge faaliyetlerinin % 94’ünün
kendi merkezlerinin bulunduğu ülkelerin dışında gerçekleştiği görülüyor. Çok uluslu innovatör
şirketlerin Ar-Ge akışlarına bakıldığında 2007 yılında ABD 1. sırada, Avrupa 2. sırada ve Asya
3. sırada yer alıyor. 2015 yılında aynı perspektiften bakıldığında merkez anlamında aynı
dağılım gözlemleniyor. Öte yandan bu bakış açısının gerçekte neler olup bittiğini gizlediği
başka verilerin gözardı edilmemesi gerektiğini söylüyor, Jaruzelski. Son 7-8 yıl içinde dağılım
% 35 Avrupa, % 34 ABD ve % 27 Asya’dan bugün % 35 ABD, % 33 Asya ve % 28 Avrupa
şeklinde gerçekleşmiş. Bu değişimin nedeni olarak iki ülke gösterilebilir: Çin ve Hindistan.
Çin’de Ar-Ge harcamaları bu dönemde % 120, Hindistan’da ise % 115 artmış durumda.
Jaruzelski, bu değişimdeki motivasyonun tek aktörünün işgücü maliyetinde yaratılan avantaj
(labour arbitrage) olmadığının altını çiziyor. Çin ve Hindistan örneklerinin, aynı zamanda
inovasyonda lider konumunda olan çok uluslu şirketlerin Asya’daki gelişmekte olan cazip
pazarlara ve müşteri kitlesine yakın olma talebini ve yüksek kalitedeki işgücü ve yaratıcı
yeteneklere erişimin mümkün olmasını da doğruladığı üzerinde duruyor. ABD’nin halen Ar-
Ge yatırımları ve harcamaları açısından birinci sırada olmasının nedenini ise çok uluslu şirketler
için ABD’deki görece sürekliliği ve düzeni olan ekonomik ortam ve inovatif kültürün cazibesini
8
koruyor olması. Öte yandan Çin ve Hindistan’daki bu hızlı büyüme ABD’nin ekonomik
anlamdaki avantajlarını da zamanla kaybetmesine neden oluyor.
Haritadaki bu akış değişikliğine Avrupa açısından bakacak olursak. 3. sıraya düşen bu
bölgede bölgesel (in-region) ve ithal edilen (imported) Ar-Ge son 7-8 yıl içinde adece % 9 artış
gösterirken, ihraç edilen (exported) Ar-Ge değişim oranı % 48 olarak kaydedilmiş. Bu değişim
oranında ise Almanya ve Fransa ilk iki sırayı alıyor. İhraç edilen Ar-Ge harcamalarının Asya
ülkelerine kayması Avrupa’yı Ar-Ge faaliyetleri açısından bir anlamda oyunun dışında
bırakıyor. Nedenleri, aynı adlı çalışmaya göre: 1. Daha güçlü bir büyüme sergileyen ABD’ye
göre Avrupa’daki ekonomik büyümedeki düşüş, 2. Avrupa ülkelerinde nispeten daha küçük
varlık gösteren bireysel pazarlara göre ABD bireysel pazarlarının daha büyük olması, 3.
Özellikle yazılım, dijital sektörlerinde yetenek havuzunun ABD’de kapasite olarak çok daha
büyük olması ve 4. Çok uluslu inovatör şirketler için çok önemli olan esnek iş ortamının
ABD’de Avrupa’ya göre çok daha olgun olması ve cazip seçenekler sunması olarak
özetlenebilir.
2015 yılı itibariyle yapılan çalışmada öne çıkarılan diğer tespitleri de aşağıda sıralayacak
olursak11
2008 krizinden sonra Ar-Ge harcamalarındaki genel trendin tekrar eski rayına yakın bir
yere oturduğu gözlemleniyor, son üç yıldaki en büyük artışı gerçekleştirerek % 5.1 artış
ile 680 milyar dolara ulaştı.
Sektörel ayrımına bakılacak olursa 2015 yılında Ar-Ge yatırımarına en fazla bütçe
ayıran sektörler bilgisayar-elektronik, sağlık ve otomotiv oldu. Öte yandan yazılım ve
internet endüstrisinin 2014 ve 2015 yılında oran olarak en yüksek artışı gösterdiği
gözden kaçırılmamalı.
En fazla Ar-Ge bütçesi ayıran 3 şirket diğer yıllara göre pek fazla bir değişim
göstermeden 2015 yılına da ilk üç olarak adını yazdırıyor: Volkswagen, Samsung, Intel.
Apple, ilk defa ilk 20 listesine girmiş oldu.
“En fazla Ar-Ge bütçesi ayırmak demek en inovatif şirket olmak mı demek” sorusuna
2015 verileriyle giriş yapacak olursak, global inovasyona hizmet eden profesyonellere kişisel
11 The Global Innovation 1000:Top 20 R&D Spenders 2005-2015
9
görüşleri sorulduğunda 2015’in en inovatif şirketleri olarak Apple, Google ve Tesla’yı
gösteriyorlar. Bir üstteki bilgilerle olan ayrışması dikkat edilmesi gereken bir başka veri.
2.2. Ar-Ge Harcamaları Nasıl Şekilleniyor; Nicelik Mi (Ne Kadar)
Nitelik Mi (Nasıl) Sorusuna Cevap Ararken…
Yapılan çalışmalar beklenenin aksine, şirketlerin Ar-Ge harcamaları ile finansal
performanslarının istatistiki bir bağıntısı olmadığını tekrar tekrar gösteriyor12. Yani ne kadar
harcandığı değil nasıl harcandığı asıl sorulması gereken soru olarak karşımıza çıkıyor.
Aşağıdaki iki tablo 2016 itibariyle dünyadaki en inovatif 10 şirket ile gene 2016 yılında
Ar-Ge harcamalarında dünyada ilk 20’ye giren şirketleri, menşe ülkelerini, aktif oldukları
sektörü ve USD cinsinden yıllık ulaştıkları Ar-Ge harcamalarını göstermektedir.
Şekil 3: Küresel yenilik 1000: En Yenilikçi ve Ar-Ge Harcaması Yapan Firmalar
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
12 The Global Innovation 1000:Top 20 R&D Spenders 2005-2015
10
Şekil 4: Küresel yenilik 1000: En Çok Ar-Ge Harcaması Yapan İlk 20 Firma
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
Şekil 5: Gobal Innovation 1000 araştırma verilerine göre En Çok Ar-Ge Harcaması
Yapan İlk 20 Firma
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
En fazla Ar-Ge bütçesi ayıran 3 şirket diğer yıllara göre pek fazla bir değişim
göstermeden 2015 yılına da ilk üç olarak adını yazdırıyor: Volkswagen, Samsung, Intel. Apple,
ilk defa ilk 20 listesine girmiş oldu.
11
2015’in en inovatif şirketleri olarak Apple, Google ve Tesla’yı gösteriyorlar. Bir üstteki
bilgilerle olan ayrışması dikkat edilmesi gereken bir başka veri.
Şekil 6: Gobal Innovation 1000 araştırma verilerine göre En Yenilikçi 10 Firma
Kaynak: Strategy & Business Magazine, http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
Tesla’nın yükselişi ve Toyotanın ilk defa bu listeye girmiş olması dikkat çekici. 2010a
kadar en innovative sorusuna cevaplarda Apple ve Google başı çekiyormuş. Buna rağmen son
yıllarda bu soruya yanıt verilirken halen market başarıları çok yüksek olmakla birlikte Apple
bu dominancy’i yitirmiş ve %80’lerden %65’lere inen bir evet almakta.
Çok uluslu şirketlerin tepe yöneticilerinin kendi rakipleri arasında ya da inovasyon
alanında kimlerin ne yaptığını bilmek istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Bir araştırma
geliştirme veya buluşun faaliyetinde bulunmak demek ise cirodan ne kadar ayrıldığı sorusunu
da beraberinde getiriyor. Ar-Ge harcamalarının artmakta olan inovasyon faaliyetleri, cirodaki
büyüme ve kârla ilgili olduğunu düşünme eğilimi çok fazladır.13 Öte yandan, konu Ar-Ge
harcamalarının nicelik değil nitelik bağlantısı olduğunda belki de tepe yöneticileri yanlış bir
soru soruyorlar. Ar-Ge harcamaları endüstride en iyi uygulamayı ölçmek açısından bakılması
gereken bir parametre ancak bir şirketin ne kadar inovatif olduğunun gerçek ölçüsü
olamayabilir. Bir başka deyişle bir kurumun sahip olduğu ve geliştirdiği teknolojilerle pazarda
ne kadar başarılı olduğu ile mükemmel bir Ar-Ge sürecine sahip olması aslında iki farklı şey.
13 Viki, Tenday, Forbes Dergisi, 2016
12
Steve Blank, teknik anlamdaki risk ile pazar anlamındaki riski birbirinden ayırmakta.14 Teknik
risk, bir şirketin yeni teknolojiler yaratmasındaki ve bunları kullanabilmesindeki yetkinliği
olarak tanımlanıyor. Öte yandan pazar riski müşterilerin yaratılan ürünü alması ve kullanması
olarak tanımlanıyor. İnovasyon ise hem teknik hem Pazar riskini çözümleyerek bir sonuca
ulaşmak olarak görülüyor. Ar-Ge faaliyetlerinde ya da Ar-Ge labrotuvarlarında insanlar
yalnızca teknik risk olarak tanımlanana odaklanırken burada üretilen çözümler örneğin şirketin
patent başvurularını artıran bir etmen olarak hizmet ediyor. Oysa bulunan bu çözümlerin ve
elde edilen teknolojinin pazarda başarılı olacağına dair bir garanti yok. Pazar riskine çözüm
getirmek için şirketlerin öncelikle kalıcı iş modellerini araştırdıkları inovasyon çerçevelerini
yerleştirmeleri ve bunu gerçekleştirmek üzere yapılanmaları gerekiyor. Başarılı bir inovasyon
süreci aslında harcanan mali kaynak ile çok az bağıntılı diyebilir miyiz? Ya da başka bir şekilde
soracak olursak başarılı bir inovatör şirketin Ar-Ge harcamalarını ne kadar çok yaptığına değil
bu miktarı ne tür bir teknolojik buluş için harcadığı daha önemli değil mi? Özellikle çok uluslu
şirketlerin Ar-Ge stratejilerini, pazarda yer bulacak ürünlerini tasarlayabildikleri inovasyon
yönetim süreçlerini kuvvetlendirmeye yönelik olarak tasarlamaları büyük önem taşıyor.
Viki, bunun formülünü aşağıdaki gibi açıklıyor:
İnovasyon = buluş + müşterinin katacağı değer + iş modeli
İnovasyonu oluşturan bu her üç eleman da hem yatırım hem de bu yatırımın yönetilmesini
gerektiyor. Bu da başarılı çok uluslu inovatör şirketlerin Ar-Ge yatırımlarını nasıl yönettikleri
ile açıklanabilir. Bu şirketler pazar için hazırladıkları ürünleri gün be gün nasıl test ettiklerine
kadar inen bir detayda bir inovasyon modeli geliştirmiş durumdalar. Bu özellikleri ile
teknolojiyi içselleştiriyorlar ve takipçilerinden farklılaşıyorlar.
2.3. Ar-Ge Harcamalarında Çokuluslu Şirketlerin Anahtar Politikaları
Neler Olabilir?
Çok uluslu şirketler Ar-Ge harcamalarına ait politikaları farklı politikalarla yürütüyor
olsalar da son yıllarda kabul gören bir iş modellemesine pek çok inovatif olma iddiasındaki
firmanın (farklı sektörlerde de olsalar) yakın durdukları görülüyor.
14 Viki, Tenday, Forbes Dergisi, 2016
13
Üç strateji elemanı: 15
İhtiyaç Nedir Diye Soranlar (need seekers): Pazar yaratabilecek aktif ve potansiyel
son kullanıcının ihtiyaçlarını anlamaya çalışarak yeni ürünleri ve hizmetleri
şekillendiren bir politika ile inovasyon stratejisinin belirlenmesi. Bu politikayı
kullanan inovatör şirketler henüz dillendirilmemiş ihtiyaçları adreslemeye ve
sonrasında bunu ilk pazara sürme konusuna odaklanıyorlar.
Pazarı Okuyabilenler (market readers): Hem müşterilerin hem rakipleri yakın takibe
alıyorlar ama daha tedbirli bir yaklaşımı tercih ediyorlar. Artan inovasyonlarla değer
yaratmaya ve pazarda takipçilerini sürüklemeye çalışan bir politikayla hareket
ediyorlar
Teknolojiden Beslenenler (technology drivers): Teknolojik yeterliklerini ve yetilerini
ön plana çıkararak pazarda bir yön yaratma politikasını güden inovatif şirketlerin
stratejisini anlatıyor. Liderlik eden/edecek olan yeni teknolojiler yoluyla müşterilerin
henüz kendilerinin bile bilmedği ihtiyaçlara çözüm olabilecek ürün ve hizmet
geliştirme politikasını öne çıkarıyor.
Bu üç politikanın üçünün de inovatif firmalarda bir şekilde bulunması kritik noktayı
oluşturuyor ancak her biri için farklı yetkinliklerin ve içsel teknolojik derinliğin olması önem
taşıyor örneğin pazarı okuyabilenler politikasında kaynak-gereklilikler yönetimi ve tedarikçi-
partner işbirliği en kiritik noktayı oluşturuyor.
Her üçünün kesişim noktasında ise gelişen teknolojilerin anlaşılması, tüketici ve müşteri
içgörülerinin geniş bir vizyona oturması, müşterilerle yakın ilişki, ürün platformunun etkin
yönetimi bulunuyor.
15 Barry Jaruzelski, John Loehr, and Richard Holman Booz and Company, Global Innovation 1000, Why Culture
is Key, 2011
14
Şekil 7: Üç Anahtar Politikayı Yönlendiren Kritik ve Spesifik Yetkinlikler
Kaynak: Booz & Company, Global Innovation 1000, Why Culture is Key, 2011
İnovasyonu sürekli kılarak Ar-Ge yatırımlarının verimliliğinin sağlanması için şirketlerin
teknoloji geliştirmede kullandıkları bir başka gruplama ise aşağıdaki gibi özetlenebilir.16
Teknoloji liderliği stratejisi: Sürekli gelişmeyi ve yeni teknoloji bulmada liderliği
hedefleyen şirketler bu stratejiyi uygulamaktadırlar. Büyük Ar-Ge harcamaları
gerektiren bir stratejidir.
Niş stratejisi: Belirli bazı teknolojilere odaklanan, odaklandığı alanlarda piyasa
liderliğini hedefleyen şirketlerin izlediği stratejidir.
Takipçi stratejisi: Yüksek Ar-Ge harcamaları yapmaktansa, geniş bir alanda yabancı
şirketlerden teknoloji alımını hedefleyen stratejidir.
Teknoloji rasyonalizasyon stratejisi: Şirketler arası rekabetin sürmesini sağlayan,
teknolojiler seti üzerine yoğunlaşan bir stratejidir.
16 Canan, Armağan, Çok Uluslu Şirketlerin AR-GE Üzerindeki Etkileri, İspanya Macaristan Polonya ve Türkiye
Örnekleri, Üretim Ekonomisi Kongresi Bildiri, 2014 s. 5
15
Politikalar nasıl tanımlanırsa tanımlansın teknolojinin avantajlı şekilde kullanılması için
teknolojiyi bilmek ve bunun ötesinde yeni ürünler için yorumlayabilmek, hem güncel
ihtiyaçları hem henüz dillendirilmemiş ihtiyaçları karşılayacak şekilde kullanabilmek ve
dönüştürebilmek ve temel ve uygulamalı Ar-Ge faaliyetlerini yönetebilecek bir yaklaşımı
uzun vadeli olarak benimsemek ve devam ettirmek çok uluslu şirketlerin tepe yöneticilerinin
tekrar tekrar ve yenilikçi yaklaşımlarla ele aldıkları ana konulardan biridir. Buradan çıkan
kararların şirketin pazar riskini de değerlendirerek beşer onar yıllık master planlarına etki
ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
2.4. Ar-Ge’nin FSM Yansımaları Üzerine Notlar
Ar-Ge faaliyetlerinin en büyük fikri sınai mülkiyet çıktıları patentler (buluşlara verilen
inhisari koruma ve negatif hak anlamında kullanımı), endüstriyel tasarımlar (özellikle
komünikasyon, otomotiv sektörlerinde) ve ticari sırlardır. Gerek, piyasada fiyatı belirleyenin
piyasa koşullarının kendisin olduğunu savunan yapısalcı ekol, gerek ürünün fiyatını
belirleyenin bizzat arz talep dengesi yani piyasanın kendisi olduğunu savunan liberal ekol
piyasaya müdahale olmaması gerektiğinde nasıl birleşiyorlarsa Ar-Ge faaliyetlerinin fikri
mülkiyet çerçevesinde değerlendirilmesi ve bunun bir teşvik mekanizması olarak insanlığı
ilerleten bir araç olarak görme konusunda da birleşmektedirler. Ar-Ge faaliyetlerini
gerçekleştiren ve bölgesel veya ulusal sınırlar içinde patent, tasarım vb. haklarına sahip olan
çok uluslu şirketler bu şekilde dış ülkelerde devam ettirecekleri faaliyetlerle aslında o ülkelerin
teknolojik gelişmelerine paralel olarak fikri sınai mülkiyet alanında hukuk sistemlerini de
geliştirmelerine ön ayak olacakları misyonunu (?) taşıyor olabilirler.
Sınai mülkiyeti meşrulaştıran yaklaşımlardan çok kısaca bahsetmek gerekirse şu üç
yaklaşımı bu çalışmaya not olarak düşmek gerekecektir.
Locke’un mülkiyet yaklaşımının fikri mülkiyete uyarlanması, özellikle ABD iş çevreleri
tarafından ciddi şekilde kullanılmış ve savunulmuştur. Bu bağlamda bir firmanın yaptığı
Araştırma Geliştirme (AR-GE) yatırımının yetkisiz kullanımı, emeğe yapılan bir haksızlık
olarak kabul edilmektedir. Oysa ki sonraki bölümlerde tartışılacağı gibi, firmaların yaptığı AR-
GE yatırımlarında araştırmayı yapan bireysel emeğin ödülünü alıp almadığı bile tartışmalıdır.17
17 Yaşgül, Serhat Y., Doktora Tezi, s 18
16
Hegel’ci yaklaşımda mülkiyet hakları özgürlüğün bir dışa vurumudur. Bu dışavurum,
insanın yaratıcı özgürlüğü açısından yenilik süreci ile yakından ilişkilidir. Fikri mülkiyet
hakları savunucularının temel dayanak noktalarından birisi, yenilikçi sürece mümkün olduğu
kadar özgürlük tanıyor olmasıdır.18 Ar-Ge faaliyetleri açısından bakıldığında yenilikçi süreci
devamlı kılmak için bu hakların uygulanıyor olması bir anlam taşımaktadır.
Faydacı yaklaşım19, ahlaki ve felsefi temeller yerine ekonomik temelleri kullanmakta ve
fayda maksimizasyonuna dayanmaktadır. Bu çerçevede mülkiyetin, bireysel faydanın
maksimizasyonu vasıtasıyla toplumsal faydayı arttıracağı ifade edilir. Bir nesnenin mülkiyete
konu olmamasının aşırı kullanıma neden olacağı ve bu nedenle faydasının azalacağı
varsayılır.20 Ayrıca bir nesnenin mülkiyete konu olması ile sadece o nesneden sağlanan
faydanın değil aynı zamanda kullanımdan doğan maliyetlerin de mülkiyet sahibine yükleneceği
ifade edilir. Mülkiyete konu olan nesneler için piyasada fiyat oluşumu hem kaynakların etkin
kullanımını hem de o bu nesneyi onu en iyi şekilde kullanabileceklere transferini sağlayacaktır.
Bu bağlamda fikir ve düşüncelerin mülkiyet konusu yapılması, ekonomik büyüme ve
teknolojik gelişme açısından önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Fikir ve
düşüncelerin mülkiyete konu edilmesi, aşırı kullanımı engelleyeceği gibi aynı zamanda bu fikir
ve düşüncelerin onları en iyi şekilde kullanacaklara transferini sağlayacaktır.
Yukarıda çok kısa olarak değinilen tüm bu yaklaşımlar, Ar-Ge faaliyetlerine ciddi
yatırımlar yapan çok uluslu şirketlerin belli politikalar ve anlaşmalar ile koruma altında
olmasını ve küreselleşme parametrelerine paralel şekilde geliştirilebilecek bir FSM sisteminin
Ar-Ge yatırımlarını taşıyacakları ülkelerde güçlendirilmesini teşvik etmiştir. TRIPS Anlaşması
başta olmak üzere bir dizi kanun, uygulamalar manzumesi çok uluslu şirketlerin Ar-Ge
yatırımlarını yapmak üzere seçecekleri coğrafyalar için bir başka seçim kriterini
oluşturmaktadır. TRIPS Anlaşması’nın imzalanmasına giden süreçte sahip olanların iki temel
başarısından bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki, ABD’nin kendi yasaları çerçevesinde
geliştirdiği uluslararası ticareti fikri mülkiyet hakları ile bağdaştırma stratejisini ulus üstü
kurumlara taşımış olmasıdır. İkincisi, değişen üretim yapısına paralel olarak ÇUŞ’ların
18 Yaşgül, Serhat Y. Doktora Tezi, s 19 19 Yaşgül, Serhat Y. Doktora Tezi, ss 20, 21 20 Richard A.Posner, "The Law & Economics of Intellectual Property ", Daedalus, Vol.131, No.2 (Bahar 2002),
ss.6-7
17
öncelikle kendi aralarında sonra ise kendi ülkeleri bazında çıkarlarını bağdaştırmış olmalarıdır.
Fikri mülkiyet haklarını meşrulaştırmaya yönelik olarak ortaya konan yaklaşımların temel
dayanak noktalarından birisi, bu hakların özellikle gelişmekte olan ülkelerde inovasyon,
doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYY), kalkınma gibi alanlarda yarar sağlayacak
olmasıdır. Oysaki TRIPS Anlaşması sonrasında ortaya çıkan sonuçlar, beklenen olumlu
etkilerin azından en kısa dönemde gerçekleşmediğini göstermektedir.21
3. ÇOK ULUSLU İLAÇ ŞİRKETLERİ VE AR-GE YÖNELİMLERİ
3.1. Çok Uluslu İlaç Şirketlerinde Değişen Ar-Ge Modelleri
Çok uluslu ilaç şirketlerindeki Ar-Ge modellerine ilişkin yapılan araştırmalar
sürdürülebilir bir Ar-Ge çıktısı için anahtar konumdaki zorluk ve başarı faktörlerine
odaklanmakta ve küreselleşme ile birlikte gelen model değişikliklerinden bahsetmekte. Şirket
stratejilerine göre Ar-Ge yapılandırmasını bilgi yaratan, bilgiye entegre olan ya da bilgiyi
kullanan modellerin son dönemlerde uygulama alanı buldukları söylenebilir.
Çok uluslu ilaç şirketlerinin Ar-Ge maliyetlerinin, endüstriyel rekabet, jenerik ilaç
sektörünün dayattığı rekabet gibi unsurlar gözönüne alındığında uzun dönemli Ar-Ge faaliyeti
yapmak zorunda oldukları için diğer sektörlere göre daha farklı etkilendiklerini söylemek
mümkün.22 Bu sektörde yatırımlar bir ilaç pazara çıkana kadarki süre oldukça uzun olduğu için
(12-16 yıl) çok farklı bir planlamayı gerektiriyor. Buna ek olarak pek çok ilaç şirketi terapötik
alanlarda, iyileştirme hedeflenen hastalıklarda, biyolojik mekanizmalarda ve hedeflenen
ilaçlarda karşılaştırılabilir stratejiler izlediklerinden uzun soluklu Ar-Ge çalışmalarının
getirdiği zaman çizelgeleri bir yandan rekabet riskini artırırken öte yandan pazara ilk olarak
çıkma şansını azaltıyor, pazar potansiyelini ketleyebiliyor ve aday ilacın ticari başarısını
engelleyebiliyor. Jenerik ilaç pazarına ait dinamiklerin, aynı zamanda yeni bir ilacın yapılan
yatırımın geri dönüşü (ROI) anlamında tüm bu Ar-Ge zaman çizelgesini etkiliyor olduğu
gerçeği de göz önüne alındığında ilaç sektöründe Ar-Ge verimliliğinin olumsuz yönde
etkilenmemesi için pek çok unsurun bir arada değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ar-
Ge verimliliğini etkileyebilecek diğer unsurlar olarak ise;
21 Yaşgül, Serhat Y., Doktora Tezi, s. 9 22 Schuhmacher, Alexander, et al, Changing R&D Models in research based pharmaceutical companies, Journal
of Translational Medicine, 2016, 14:105
18
Erken Ar-Ge aşamalarında projelerin yetersizliği,
Pre-klinik ve klinik çalışmalar için teknik olarak çok karmaşık araştırmaların
yapılması ihtiyacı,
Yeni molekül varlıklar (NMEs) için onay ve ruhsat süreçlerinin zorluğu ve ruhsat
almış ilaçlara kıyasla iade primlerinin belirsizliği
Toplumun risk toleransının bu sektörde çok düşük olması,
Giderek artan şirket birleşme ve satın almaların yarattığı ortam
olarak sıralanabilir.
Aşağıdaki tabloda, Avrupa, ABD ve Japonya’nın ilaç sektöründeki Ar-Ge
harcamalarının yıllara göre geldiği noktaları görmek mümkün:
Şekil 8: İlaç Sektöründe Ar-Ge Harcamalarına Ait Veriler
Kaynak: EFPIA üye kuruluşlar, PhRMA, JPMA
19
Şekil 9: Avrupa’da İlaç Sanayine Ait Ar-Ge Harcamalarına Ait Veriler
Kaynak: EPFIA resmi verileri
Yukarıda bahsi geçen tüm unsurlar ışığında diğer sektörlere kıyasla çok daha uzun
soluklu planlamalara ihtiyaç duyan çok uluslu ilaç şirketleri Ar-Ge verimliliği için değişe
modellere yöneliyorlar. Son yıllarda bu tür şirketlerin Ar-Ge ekosistemlerinde değişiklikler
yaptıklarını görmek mümkün23 Bu modelleme değişiklikleri aşağıdaki gibi gruplanıyor.
Birleşme ve satın almalar (M&As) ile büyüme opsiyonları yaratılması,
Daha iyi yönetilebilen daha küçük ve biyoteknoloji benzeri birimlere yönelik Ar-Ge
yapılandırılması ile Ar-Ge verimliliğinin iyileştirilmesi,
Sanal Ar-Ge uygulamalarından yararlanılarak Ar-Ge maliyetlerinin azaltılması ve
maliyet açısından daha az masraflı taşeron Ar-Ge yapılanması,
Araştırma alanında işbirliklerinin artırılarak yetkinlik ve kapasite alanının
genişletilmesi,
Dış kaynaklar kullanılarak teknoloji bazının artırılması,
23 Schuhmacher, Alexander, et al, Changing R&D Models in research based pharmaceutical companies, Journal
of Translational Medicine, 2016, 14:105
20
Girişim sermeyasine ait yatırımlardan yararlanılarak inovasyon potansiyelinin
güçlendirilmesi,
Bilgi bazının daha geniş kitlelere ulaşılması ile genişletilmesi.
Bu modelleme değişikliklerinden itibaren bugün çok uluslu ilaç şirketlerinin Ar-Ge
faaliyetlerindeki üreticiden tüketiciye uzanan akış süreçlerinin (pipeline) % 50’sinin dış
kaynaklardan geldiği çalışmalarda belirtilmekte.24 Verilerden yola çıkılarak ulaşılan bir başka
tespit ise çok uluslu ilaç şirketlerinin araştırma ve üretimde öncelik verdikleri ve daha çok kâr
elde ettikleri ilaç türleri yüksek kolesterol, kalp ve dolaşım sistemi bozuklukları, hormon
bozuklukları ve diyabet gibi daha çok yüksek gelir seviyesindeki insanların ihtiyaç duyduğu
ilaçlardır. AIDS, malaria, tüberküloz gibi düşük gelir gruplarının sık yakalandığı hastalıkların
tedavisine yönelik ilaç geliştirme çabalarının ise sınırlı kaldığı bilinmektedir25
Çok uluslu ilaç şirketlerinin karşılaştıkları zorluklar, sektörün dinamikleri, getirmeye
çalıştıkları yeni modellemeler ve yönelimlerine ilişkin olarak danışmanlık şirketlerinden
EY’nin (önceki adıyla Ernst & Young) 2015 yılı biyotek sektörüne ait yayınladıkları yıllık özet
raporunda verdikleri öneriler Ar-Ge verimliliği için gerekenleri özetler nitelikte. Çok uluslu ilaç
şirketlerinin/inovatör biyotek firmalarının, ilaç geliştirmeye ait süreçlerinde katma değer
yaratma konusundaki tıkanıklıklarını gidermeleri için Ar-Ge harcamalarını daha iyi dönüşler
alabilecekleri stratejilere odaklamalılar. Şirketleri arası işbirliği ilerlemek için akılcı bir yöntem
olacaktır. Klinik çalışmalar, erken süreçte kazanımlar edinmek üzere yeniden tasarlanmalı ve
spesifik biyomarkörleri ve genetik mutasyonları hedefleyen ilaçlara odaklanmalılar.
24 Schuhmacher, Alexander, et al, Journal of Translational Medicine, 2016 25 Papaioannau’dan aktaran Canan, Armağan, Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri – İspanya,
Macaristan, Polonya Ve Türkiye Örnekleri, s 2
21
Tablo 1: Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Verimliklerine Dair Veriler
Toplam Ar-Ge
Harcamaları
(USD million)
(2006–2014)
FDA onaylı yeni
molekül varlıkları
(NMEs)
(2006–2014)
Ar-GE verimliliği
(USD million/NME)
(2006–2014)
Abbott/Abbvie 31,292 1 31,292
Eli Lilly 40,232 4 10,058
Roche 78,340 9 8704
Sanofi 42,948 6 7158
Merck & Co. 62,745 9 6972
Pfizer 72,125 11 6557
AstraZeneca 45,081 7 6440
Novartis 72,100 13 5546
Amgen 30,437 6 5073
GSK 47,109 12 3926
Takeda 23,361 6 3893
Bristol-Myers
Squibb 33,006 9 3667
Boehringer
Ingelheim 22,920 7 3274
Kaynak: Schuhmacher, Alexander, et al, Changing R&D Models in research based pharmaceutical
companies, Journal of Translational Medicine, 2016, 14:105
3.2. Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri Nasıl
Şekilleniyor, Piyasayı Nasıl Şekillendiriyor
Çokuluslu ilaç şirketleri küresel piyasada kendilerine ait konumlarını koruyabilmek ve en
son teknolojiyi elde etmek için araştırma geliştirme faaliyetlerine ağırlık vermek
durumundadırlar. Bu şirketler küreselleşmenin şartı olarak gittikleri az gelişmiş ya da
gelişmekte olan ülkelerin ilaç piyasalarını, ağırlık olarak kendi teknolojilerini besleyecek ve o
ülkedeki diğer yatırımcıların rekabetini kıracak şekilde yatırım yaparak şekillendirirler. Bunun
sonucunda da bu gibi az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin ilaç piyasaları çokuluslu
şirketler tarafından yönlendirilir.
22
3.2.1. Çokuluslu İlaç Şirketlerinin Gelişmekte Olan Ülkelere Yatırım
Yapmasının Sebebi
Çok uluslu bir şirket yabancı bir ülkeye yatırım yapma kararı alırken pazarlama, üretim,
dağıtım gibi konularda kendi sistemine uygunluk arar, aynı zamanda yatırım yapılacak ülkenin
doğal kaynaklarına, enerjiye ulaşım niteliğine ve insan kaynaklarına önem vererek
değerlendirme yapar26.
Teknolojinin üretimi ve yayılmasında etkisi bulunan yabancı sermayeli şirketler, sahip
oldukları mevcut teknolojinin getirisini en fazlaya ulaştırabilmek için yeni teknolojik
gelişmeleri gerçekleştirmek ve denetlemek niyetindedirler. Bu amaçla eski teknolojilerini az
gelişmiş ülkelere transfer ettiklerinde, az gelişmiş ülke için yeni teknoloji anlamına gelen bu
eski teknoloji, teknolojik seviyenin bir yayılma aracı olarak işlev görür27. Kısacası gelişmiş
ülkelerde yaygınlaşan teknolojilerden, az gelişmiş ülkeler aracılığı ile yeniden bir kar elde
ederler. Bu döngü bu şekilde devam eder.
3.2.2. İlaç Sektöründe Ar-Ge ve Önemi
Küresel oyuncular ulusal seviyede satış yapmak istediklerinde, o ülkenin kural koyucu ve
denetleyici kurumlarıyla karşılaşırlar. Sadece ilaç onay ve fiyat belirleme aşamalarında değil,
dağıtım ve reklam çalışmalarında da devletin düzenlemelerine uymak durumundadırlar.
Bunun yanında çok uluslu ilaç şirketlerinin üretimde öncelik verdikleri ve daha çok kâr
elde ettikleri ilaç türleri yüksek kolesterol, kalp ve dolaşım sistemi bozuklukları, hormon
bozuklukları ve diyabet gibi daha çok yüksek gelir seviyesindeki insanların ihtiyaç duyduğu
ilaçlardır. AIDS, malaria, tüberküloz gibi düşük gelir gruplarının sık yakalandığı hastalıkların
tedavisine yönelik ilaç geliştirme çabaları çok sınırlıdır28. Bu durumda ilaç şirketleri araştırma
geliştirme faaliyetlerini, kar görmedikleri alanlarda sürdürmemektedir. Az sayıda ilaç şirketi
kar amacı gütmeden dünya sağlık örgütünün öncelik verdiği sıtma, HIV ve tüberküloz gibi
hastalıklara yönelik Ar-Ge çalışmalarını sürdürmektedir. GlaxoSmithKline bu şirketlerden
biridir.
26 Rugman, Alan M. MNEs and Global Strategic Management. UK: Cambridge University Press, 2005, s.50. 27 Uçar, Halil. “Yabancı Sermaye Yatırımları Kanalıyla Teknoloji Transferi ve Türkiye’deki Yabancı Sermayenin
Teknoloji Transfer Fonksiyonu”. Üretim Teknolojisinin Yenilenmesinde Dış Yatırımların Rolü, s.8 28 Papaioannou, Theo. “Technological innovation, global justice and politics of development”. Progress In
Development Studies. Sayı:11, 2011, s.329.
23
Şekil 10: Dünya’da En Büyük İlaç Pazarına Sahip 15 Ülke (Milyar US$, 2010)
Kaynak : İEİS; Türkiye İlaç Endüstrisinin Küreselleşmesi İçin Devlet İle Ortak Yol Haritası; s.38.
Şekil 1’de görüldüğü üzere, gelişmiş ülkeler ilaç sektörü pastasının büyük kısmını
ellerinde tutmaktadırlar. Bu durum sektörün ileri teknoloji ve Ar-Ge harcaması gerektiren
yapısının neden olduğu bir görüntüdür. Gelişmekte olan ülkelerdeki ilaç sektörleri, büyüme
kaydetseler bile gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmaları için yakın seviyede ilaç endüstrisi alt
yapısı, Ar-Ge harcaması ve bu harcamanın verimli sonuçlara yol açabilmesi için eğitimli ve
deneyimli iş gücü, teknik alt yapı, yeni ürünlerin satılabileceği pazarlar gerektiğinden, Ar-Ge
harcaması gerektiren ilaç üretiminden çok patent hakkı kalkmış generic ilaç üretimine
yönelmektedirler29.
3.2.3. İlaç Sektöründeki Ar-Ge Faaliyetlerinin Az Gelişmiş Ülkelere
Etkisi ve Ar-Ge Katkılarını Belirleyen Etmenler
İlaç sektörü, ileri teknoloji yatırımları gerektiren ve dolayısıyla yüksek Ar-Ge
harcamalarına bağımlı bir sektördür. İlaç sektöründeki Ar-Ge harcamaları, üretim ve katma
değer yaratan sektörlerdeki Ar-Ge harcamalarından üç kat daha fazladır30. Bu sebepten dolayı
29 Cağnan, Armağan, Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri – İspanya, Macaristan, Polonya Ve
Türkiye Örnekleri, s.12. 30 Lippoldt, Douglas. “Intellectual Property Rights, Pharmaceuticals and Foreign Direct Investment”. Policy Brief.
November 2006, s.4.
24
çokuluslu ilaç şirketleri Ar-Ge harcamalarını ağırlıklı olarak, eğitimli ve deneyimli iş gücü ve
teknik alt yapıya sahip ülkelerde gerçekleştirmektelerdir.
Küresel rekabette avantaj sağlayan dinamik ve üretken kurumsal bir alt yapı, güçlü
sermaye sayesinde var olabilir. Toplumsal tasarrufların temel kaynağını oluşturduğu güçlü
sermaye, gelişmekte olan ülkelerin yüksek marjinal tüketim eğilimi sebebiyle bu ülkelerde
görülmez. Böylece dış tasarruflara muhtaç hale gelen gelişmekte olan ülkeler, yabancı sermaye
kaynaklarına ulaşmanın hayati önem arz ettiğini anlar. Kısacası gelişmekte olan ülkelerde
yabancı sermayenin rolü büyüktür31. Eskisine göre daha sermaye yoğun üretim tekniğine
kavuşan az gelişmiş ülkede istihdam azalışları görülebilir32.
Dünya Sağlık Örgütünün Ar-Ge çalışmalarında öncelik verdiği alanların, sıtma, HIV ve
tüberküloz hastalıkları olmasına rağmen çokuluslu ilaç şirketlerinin gelişmekte olan ülkelerde
gösterdiği araştırma geliştirme eğilimleri ağırlıklı olarak, 3.2.2. İlaç Sektöründe Ar-Ge ve
Önemi başlığı altında da belirtildiği üzere, karlılığı daha yüksek olduğu için generic ilaç
üretimine kaymaktadır. Bu durum aslında büyük ilaç firmalarının ağırlıklı olarak kar amacı
güttüğünü göstermektedir. İlaç sektöründe geliştirmeler her zaman yabancı sermaye ile
yapıldığı durumlarda az gelişmiş ülkeler sadece bir pazar ve Ar-Ge’si bitmiş ürünlerin
geliştirilmesi için denek durumuna düşmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için ülkelerin
ilaç sektöründeki araştırma geliştirme faaliyetlerine ağırlık vermeleri gerekmektedir.
4. AR-GE EĞİLİMLERİ AÇISINDAN ÇOK ULUSLU
BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ SANAYİ ÜZERİNE NOTLAR
4.1. Biyoteknoloji Sanayisinin Tanımı ve Kapsamı
Biyoteknoloji terimi ilk olarak, 1919’da, Karl Ereky adlı Macar mühendis tarafından
ortaya atılmıştır. Biyoteknoloji teriminin genel kabul gören tanımı da 1992 tarihli Birleşmiş
Milletler Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması’nda aşağıdaki gibi yapılmıştır: “Belirli bir kullanıma
yönelik olarak ürünlerin ve proseslerin oluşturulması veya iyileştirilmesi için biyolojik
31 Karabıçak, Mevlüt. “Uluslararası Yabancı Sermaye Akımlarının Türkiye Ekonomisinin Küresel Rekabet Gücü
Üzerindeki Etkileri”. Süleyman Demirel Üni. İİBF Dergisi. 2009, s.140. 32 Uçar, Halil. “Yabancı Sermaye Yatırımları Kanalıyla Teknoloji Transferi ve Türkiye’deki Yabancı Sermayenin
Teknoloji Transfer Fonksiyonu”. Üretim Teknolojisinin Yenilenmesinde Dış Yatırımların Rolü, s.8.
25
sistemlerin, canlı organizmaların ya da bunların türevlerinin kullanıldığı her türlü teknolojik
uygulama biyoteknoloji olarak tanımlanır.”33
Bu tanım kapsamında, insanların yerleşik hayata geçip tarım devriminin başladığı
düşünülen zamandan bu yana kullanılan, fermentasyon yani mayalama tekniğini kullanarak
ekmek, yoğurt, peynir, bira, turşu, melezleme yoluyla, o koşullara en uygun tahılları yetiştirerek
gıda maddeleri ve melezleme yoluyla çiftleştirilen vahşi hayvanlardan köpek, at, koyun gibi
insana yararlı evcil hayvanlar üretmek gibi uygulamalar da bu etkinlikler altında
gösterilebilmektedir34.
Son iki yüz yıla kadar bu çalışmalar deneme – yanılma yöntemiyle gerçekleşerek, bu
uygulamaların arkasında yatan mekanizmaların anlaşılmasıyla birlikte, deneme yanılma
yönteminin yerini bilimsel çalışmalar almıştır. Bu bilimsel çalışmalar arasında salgın
hastalıkları önleyen çok sayıda aşılar; daha verimli, daha besleyici, daha dayanıklı türlere yol
açan bitki ve hayvan melezleri; gıdaların korunma sürelerini uzatan çeşitli ürün ve proseslere
ilişkin uygulamaların yanı sıra etanol, antibiyotikler ve biyo-bozunma özelliğine sahip
plastikler gibi çeşitli sanayi ürünleri vardır35.
Biyoteknoloji sanayisindeki iş hacminin çok büyük bölümü halen ABD’deki ve Avrupa
Birliği’ndeki şirketlerin etkinliklerinden kaynaklanmaktadır. Ancak gelişmiş ekonomiye sahip
ülkelerde, biyoteknoloji pazarı doygunluğa bir miktar daha yakındır ve bu ülkelerdeki genel
büyüme hızları daha düşük seyretmektedir. Buna karşılık, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin
büyüme hızları görece olarak daha yüksektir ve buna bağlı olarak yaşam standartları daha hızlı
gelişmekte, sağlık hizmetlerine erişim yaygınlaşmaktadır. Bu gelişmelerin, önümüzdeki beş
yılda, biyoteknoloji etkinlik alanlarının gelişmekte olan ülkelere kaymasına yol açacağı
öngörülmektedir36.
33 Sasson, A., “Medical Biotechnology: Achievements, Prospects, and Perceptions”, United Nations University
Press, s: 1,2, Tokyo, 2005, 34 Tunçgenç, Mustafa, Dünyada Ve Türkiye’de Biyoteknoloji Sanayisine Bakış, TMMOB Kimya Mühendisleri
Odası, Temmuz, 2014, İzmir. s.5. 35 Amgen, Introduction to (Medical) Biotechnology, 2009, s.8.
http://www.amgen.com/pdfs/misc/An_Introduction_Biotechnology.pdf 36 Tunçgenç, Mustafa, Dünyada Ve Türkiye’de Biyoteknoloji Sanayisine Bakış, TMMOB Kimya Mühendisleri
Odası, Temmuz, 2014, İzmir. s.7.
26
4.2. Biyoteknolojik Buluşların İlaç Sanayisindeki Yeri ve Önemi
Biyoteknoloji sanayisinin en büyük alt dilimi olan Sağlık Biyoteknolojisinin (kırmızı
biyoteknoloji) cirosu, biyoteknoloji sanayisinin toplam cirosunun %60’ından fazlasını
oluşturmaktadır37.
Sağlık alanındaki biyoteknolojik çalışmalar; gen terapisi, rekombinant aşılar,
biyofarmasötikler ve insanın zarar görmüş veya işlevini kaybetmiş organ ve dokularının
değiştirilmesi için yapay organ ve doku üretimini kapsamaktadır. Günümüzde biyoteknolojik
çalışmalar özellikle ilaç üretiminde hızlı gelişmeler katedilmesine yardımcı olmaktadır. Artık
geleneksel ilaçlar yerine biyoteknolojik ilaçların kullanımı söz konusu olmaktadır. Bu
çalışmalar sayesinde yakın gelecekte bilinmeyen ve mekanizması kontrol edilemeyen hastalık
gibi kavramların ortadan kalkacağı düşünülmektedir. Geleneksel ilaçlar temelde hastalık
belirtileri ve sempronlarına karşı etki etmektedir çünkü birçok hastalık için hastalık etkenleri,
mekanizmaları ve kontrol sistemleri tam olarak bilinmemektedir. Günümüzde ilaç bilimcileri
birçok hastalıkla ilgili kavramları belirlemek amacıyla biyoteknolojiyi kullanmaktadır. 2001
yılında insan genomundaki tüm dizilerin belirlenmesiyle birlikte biyoteknologlar farklı
özellikleri ve kusurları belirleyen genler üzerine yoğunlaşmışlardır38.
Kanser, kardiyovaskular sistem ve zihinsel hastalıklar gibi birçok hastalığın gelişmesinde
genlerin rol oynadığı tanımlanmıştır. Hastalıkla ilgili bireysel genlerin ve onlardan türeyen
proteinlerin belirlenmesi bu hastalıklarla mücadelede yüksek seçici ve etkin ilaçların
geliştirilmesine olanak sağlamaktadır39.
Biyoteknolojinin 2001 yılında insan genomundaki tüm dizilerin belirlenmesiyle birlikte,
ilaç sektörüne getirmiş olduğu yenilikleri incelemek için, biyoteknolojik ilaçların ve
konvansiyonel ilaçların dünya çapındaki satış rakamlarını karşılaştırmak gerekirse;
37 “Biotechnology Market by Application (Biopharmacy, Bioservices, Bioagri, Bioindustrial), by Technology
(Fermentation, Tissue Regeneration, PCR, Nanobiotechnology, DNA Sequencing & Others) - Global Industry
Analysis, Size, Share, Growth, Trends and Forecast, 2010 - 2017”, Transparency Market Research , 2013, s:14 38 Gül, Ülküye Dudu, Sağlık Alanında Biyoteknolojik Uygulamalar: Kırmızı Biyoteknoloji, Bilecik Şeyh Edebali
Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2014. s.67 39 Zand, M., Narasu, M, “A Review Article Biotechnology Applications in Medicine”, Int. Res. J. Appl. Basic.
Sci., 4 (9), pp. 2557-2563, 2013
27
Şekil 11: Dünya çapında reçeteli ilaç & OTC ilaç satışı: Biyoteknoloji Vs.
Konvansiyonel Teknoloji
Kaynak: EvaluatePharma (1 Haziran 2014)
Şekil 11’de görüldüğü üzere, 2006 yılında toplam reçeteli ilaç satışlarının %14’ünü
biyoteknolojik ilaçlar oluştururken, %86’sını ise eski tip konvansiyonel ilaçlar oluşturmaktadır.
2013 yılına gelindiğinde konvansiyonel ilaçların satışındaki pasta içerisindeki %8’lik dilimini
biyoteknolojik ilaçlara bırakmıştır.
2006 yılında biyoteknolojik ilaçların toplam ilaçlar içerisindeki miktar bazında oranı
%21’dir. Bu oran 2013 yılına kadar %24 artış göstererek %45 oranına yükselmiştir. 2020’deki
ilk 100 reçeteli ilaç içinde biyolojik ürünlerin satışının ise %50’sinden fazlasına ulaşması
beklenmektedir40.
4.3. Biyoteknolojik Ar-Ge Yatırımlarının Çok Uluslu Şirketlere
Kazandırdıkları ve Stratejideki Rolleri
Biyoteknoloji ürünü ilaçlar yenilikçi yapıları ve tedavi üstünlükleri nedeniyle ilaç
sektörünün geleceğini temsil etmektedir. Biyoteknolojik ilaçlar hastalıklı hücre ve dokuyu
hedef alan akıllı moleküllerden oluşmaktadır ve bu sebeple sağlıklı hücre ve dokulara olumsuz
etkileri olmadığı için konvansiyonel ilaçlara göre tedavi üstünlükleri vardır41.
40 EvaluatePharma June 2014. world prevıew 2014, outlook to 2020 Report 41 http://www.dunya.com/sirketler/kocaktan-biyoteknolojiye-450-milyon-liralik-yatirim-haberi-323247, Dr.
Hakan Koçak
28
Şekil 12: İlaçta Buluşların Kronolojisi
Kaynak: Bilgen Başgut, Nurettin Abacıoğlu, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim
Dalı, İlaç Sanayiinde Araştırma Geliştirme ve Yeni İlaçlar.
1940’ların başlangıcı Doku Biyokimyasına Odaklanma Döneminin (DBOD) de açılışı
olmuş ve bu dönemde antihipertansif ilaçlar, trankilizanlar, antiaritmik ilaçlar, beta blokerler
gibi çeşitli farmakolojik gruplara özgü keşifler yapılmıştır. 1952’de Rauwolfia serpentina
bitkisinden rezerpinin izole edilmesi ve hipertansiyon tedavisinde yaralı olduğunun
gösterilmesi ile bitkiler üzerindeki ilaç keşif ve geliştirilme çalışmaları hızlandırılmış olmasına
rağmen, doğal kaynaklardan etkin bileşiklerin ayıklanabilmesi için biyolojik sistemler üzerinde
yapılan araştırmaların çok uzun zaman alması ve pahalı olması sentez yoluyla yeni bileşiklerin
üretilmesine yol açmıştır ve bu sayede çok sayıda ilaç tedavi alanına girmiştir. Günümüzdeki
yeni ilaçların çoğu ilaç firmaları tarafından araştırma ve geliştirme çalışmaları sonucunda
üretilmiş orijinal bileşiklerdir42.
1970’ler Hücre Biyokimyasına Odaklanma Döneminin (HBOD) başlangıcını
oluşturmuştur. Özellikle kanser tedavisine yönelik ilaç araştırmalarının yoğunlaştığı bir dönem
olarak bilinmektedir. Moleküler Yapılara Odaklanma Dönemi (MYOD) ise, görece yeni dönem
42 Bilgen Başgut, Nurettin Abacıoğlu, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı, İlaç
Sanayiinde Araştırma Geliştirme ve Yeni İlaçlar
29
çalışmalarını içinde barındırmaktadır. Özellikle insan genom haritasının çözümlendiği 2000 ler,
tedavi alanlarında kullanılan yeni ürünlerin gündeme gelmesine neden olmuştur43.
İlaç sanayiinde Ar-Ge çalışmaları yukarıda verilen tanıma uygun başlıca iki açıdan
incelenebilir. Bunlardan birincisi, ilaç üretiminde uluslararası sanayii yapılanmasının bir aracı
olarak Ar-Ge çalışmalarını inceleme gerekliliği ve ikincisi de Ar-Ge çalışmalarının yöntemine
ilişkin teknik açıklık getirilme zorunluluğudur.
Birinci açı bakımından değerlendirildiğinde, Ar-Ge çalışmaları ilaç sanayiinde
çokulusluluk nedeni olarak olarak karşımıza çıkmaktadır ve Ar-Ge süreci “rekabete yönelik
buluş” süreci olarak da tanımlanmaktadır. Bu sürecin başlıca 2 özelliği bulunmaktadır. Bunlar;
a) Temel bilimsel bilgi üretim ve geliştirilmesi
b) Ar-Ge çalışmalarıyla, rekabet stratejisi işlevinin sağlanmasıdır.
Ar-Ge sürecinin amacı, ilaçta bilimsel araştırma yapılması ve teknoloji geliştirilmesi ile
sistemin yeniden kendisini üretiminin dolaylı olarak gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu bağlamda
da, ilaçta;
a) Sürekli yeni ürün geliştirmek
b) Bu ürünlerden daha iyileri (etkinleri) ya da taklitleri yapılıncaya değin “tekel karları”
elde etmek, amaca uygun olarak temel strateji hatlarını oluşturmaktadır.
Ar-Ge çalışmaları tekel karını maksimize etme amacına yönelik olmakla beraber bu karı
elde edinceye değin bazı riskler taşır. Bu risklerin başında genel neden olarak araştırma faaliyet
ürününün (bilgi) kamu malı olma özelliği bulunmasıdır. Özel nedenlere bağlı riskler olarak da
Ar-Ge çalışmalarının
a) Zaman harcatıcı olması
b) Çok yüksek masraflı yatırım ve harcamaları gerektirmesi
c) Yeni bir kimyasal bileşiğin ilaç olabilmedeki düşük başarı şansı
d) Rakipler tarafından taklit kolaylığı sayılmaktadır.
43 Bilgen Başgut, Nurettin Abacıoğlu, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı, İlaç
Sanayiinde Araştırma Geliştirme ve Yeni İlaçlar
30
Bu çerçevede innovatör firmalar Ar-Ge’nin taşıdığı genel ve özel riskleri azaltmak
amacıyla “uluslararası patent sistemi” nin sağladığı korumadan yararlanmaya çalışmaktadır.
Yukarıdan bu yana anlatılanlar farmakolojinin tarihçesi bakımından değerlendirildiğinde,
tedavide kullanılan ilaç gruplarının çeşitliliğinin sanayii devriminden sonra büyük artış
gösterdiği gözlenmektedir. Gerek hastalıkların tanısı ve gerekse sağaltım yöntemlerindeki
devrimsel dönüşüm ve gelişmeler ilaç araştırmalarında da büyük ivmelenme sağlamış ve pek
çok kimyasal molekül insanlık yararına kullanılabilir hale gelmiştir. Bu anlamda, tedavide
kullanılan çağdaş farmakolojik-terapötik ilaç grupları yaygın bir kullanılma olanağına
kavuşmuştur.
5. SONUÇ
Bu çalışmaya başlarken çok uluslu şirketlerin Ar-Ge Harcamaları, Ar-Ge yönelimleri ve
özellikle biyoteknolojik ilaç sektöründe bu konuda öncü inovatör şirketlerin son on yıl içindeki
verilerinden yola çıkarak bazı sorulara yanıt aranmıştır. Hiç şüphesiz, tek bir derleme çalışması
ile bu konuda düzinelerce yapılmış araştırma, ampirik verilerin karşılaştırılması, pek çok
uzmanın görüşlerini içeren makale, kitap, OECD, WIPO, İlaç Şirketleri çatı kuruluşları gibi
kurumların raporları ve benzeri çalışmaların hepsinin adreslenmesi mümkün değildir. Bu
çalışma aşağıdaki soruların yanıtını aramak konusunda bir başlangıç olarak kabul edilebilir.
Dolayısıyla sonuç yerine yazılanlar da olgunlaştırılmaya ve ek bilgi ve belgelerle
desteklenmeye ihtiyaç duyulan bazı argümanları içermektedir.
Çok uluslu şirketlerin AR-GE yatırımları ve harcamaları son on yılda nasıl bir
gelişim göstermiştir, bunun ekonomik, iş ortamı ve inovasyon kültürü ile etkileşimi
üzerine ne tür tespitler yapılabilir? Küreselleşmenin etkisiyle Avrupa’dan Uzak Doğu’ya
kayan bir Ar-Ge konumlandırma faaliyeti son on yılda kendisini ciddi şekilde göstermektedir.
ABD’nin dominant durumunu korumasının (öte yandan bazı ekonomik avantajları eskisine
göre kaybediyor olmasının) nedenleri ödevimizin 2.1, 2.1.1 bölümlerinde tartışılmıştır. Tercih
edilen insan gücü maliyetleri, yetenek havuzunun büyüklüğü, rekabet ortamını hafifletme gibi
nedenlerin yanında tüketici pazarına yakın olma, Çin ve Hindistan’ın Ar-Ge faaliyetlerini
içselleştirmesi ve dönüştürmesine yönelik muazzam çabası, oluşan iletişim ve işbirliklerinin
dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Çok uluslu şirketler dünyanın ekonomik seyrini
ciddi şekilde etkileyen uzak doğu coğrafyasında varlık göstermenin önemini görmekte ve
31
inovasyon stratejilerini bu veriyi de dikkate alarak şekillendirmektedirler. Öte yandan Ar-Ge
harcamalarının on yıl öncesine göre çok daha ağırlıklı olarak yazılım ve interneti içeren
dijitalleşmiş ürün ve hizmetlere doğru yönlendiği görülmektedir. 2020 yılı projeksiyonunda
sağlkı, bilgisayar-elektronik ve yazılım sektörlerinde Ar-Ge faaliyetlerinin yoğunlaşacağı ifade
edilmektedir.
Ar-Ge yaklaşımlarında genel olarak çok uluslu şirketlerin Ar-Ge yatırımları
açısından benzeştiği ve farklılaştığı noktalar nelerdir? Biyoteknolojik Ar-Ge yatırımları
ve trendlerine ait bakış açıları nasıl şekillenmektedir? Bu konuyu çok uluslu şirketlerin Ar-
Ge stratejilerinde nicelikten çok niteliğe kayan bakış açısını, biyoteknolojik ilaç sektörünüdeki
çok uluslu şirketlerin değişen Ar – Ge modellerini ve değişimin motivasyonlarını 2.2, 2.3 ve
3.1 bölümünde irdelemeye çalıştık. Politikalar nasıl tanımlanırsa tanımlansın teknolojinin
avantajlı şekilde kullanılması için teknolojiyi bilmek ve bunun ötesinde yeni ürünler için
yorumlayabilmek, hem güncel ihtiyaçları hem henüz dillendirilmemiş ihtiyaçları karşılayacak
şekilde kullanabilmek/dönüştürebilmek, temel ve uygulamalı Ar-Ge faaliyetlerini
yönetebilecek bir yaklaşımı uzun vadeli olarak benimsemek ve devam ettirmek çok uluslu
şirketlerin tekrar tekrar ve yenilikçi yaklaşımlarla ele aldıkları ana konulardan biridir. Buradan
çıkan kararların şirketin pazar riskini de değerlendirerek belli periyodlarda gözden geçirilen
master planlarına etki ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Çok uluslu şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerini ihraç etmelerinin ulusal teknolojik
yetenek birikimine ve içsel teknolojik derinliğe bir katkısı var mıdır? Ödevimizin 3.2.1,
3.2.2, 3.2.3 bölümlerinde ve biyoteknojik ilaç sektörüne özel bölümlerinde bu konuyla ilgili
derlediğimiz bilgileri sunduk. İthal edilen teknolojinin yerel olarak ne kadar kullanıldığı temel
yeniliklerden çok mevcut kapasitelerin esnetilmesi ve küçük adaptasyonlar biçiminde ortaya
çıkan teknolojik değişmelerin ithal edilen teknolojiyle sınırlandırılması gibi gelişmekte olan
ülkeleri olumsuz etkileyebilecek unsurların da bu bağlamda ayrıca objektif şekilde incelenmesi
ayrı bir çalışma konusu olabilir. Yabancı mülkiyet çokulusluluk ve teknolojik gelişme
faaliyetleri arasında ilişki kuran çalışmalar (yabancı literatür) Ar-Ge faaliyetinin niteliği
üzerinde çok fazla yoğunlaşmamıştır. Ayrıca, çok uluslu şirketlerin niçin gelişmekte olan
ülkelere, Ar-Ge faaliyetlerini kaydırmadığını sorgulayan bazı kuramsal çalışmalar, kısıtlı da
32
olsa, misafir ülkede gerçekleşen teknoloji geliştirme ve Ar-Ge faaliyetlerinin, yabancı
mülkiyete geçişle birlikte nasıl etkileneceğini sorgulamamaktadır.44
Çok uluslu şirketlerin son yıllarda ve yakın gelecekte gelişmekte olan ülkelerde
inovasyon faaliyetlerine girişmelerin daha gelişkin uluslararası iletişim ve işbirliği
gereksinimlerini doğuracağı görülmektedir. Bu iletişim ve işbirliği, hem özel sektörde
gereksinimlere yanıt veren iş modelleri ve stratejileri hem de sürekliliği yara almayan devlet
inovasyon politikaları ile desteklendiği takdirde, ithal edilen Ar-Ge’nin dışsal bir varlık
olmaktan içsel bir yetenek birikimine dönüşmesi mümkün olabilir. Bugün Çin kendi başına bu
argüman için örnek olarak incelenebilecek verileri kendiliğinden sunuyor. Çeşitli araştırma
sonuçları, Ar-Ge faaliyetlerini gelişmekte olan ülkelere kaydıran çok uluslu şirketlerin,
uluslararası deneyime ve dezavantajları soğurma kapasitelerine katkıda bulunmalarını
gerektirmektedir.45 Gözden kaçırılmaması gereken bir başka nokta da Ar-Ge yatırımları için
seçilen lokasyon daha düşük düzeyde bilgi birikiminin olduğu coğrafyalar veya Asya ülkeleri
olduğunda ek kültürel yetkinliklerin uluslararası inovasyon ortakları ile işbirliği içinde
yoğrulması gerekeceğidir. Bunu hedefleyen politikaların uluslararası inovasyon deneyimlerini
bu tür coğrafyalarda sürekli bir şekilde Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirebilecekleri inovasyon
projeleri yaratmaya, bu projeler için teşvikler oluşturmaya ve evsahibi ülkederi inovasyon
kültüründeki eksikleri gidermeye ya da oluşabilecek diğer dezavantajlı durumları olumluya
çevirmek üzere çalışmalar yapmaya odaklanması sonucu etkileyecek yaklaşımlar olacaktır.46
Hukuki altyapıların hem Ar-GE faaliyetlerini bu lokasyonlara taşımak isteyen çok uluslu
şirketlere hem de yerel anlamda bu teknolojilerin öğrenilmesini, kullanılmasını ve
dönüştürülmesini sağlayacak yerel inovasyon kültürüne hizmet edecek bir denge bulması ise
bir diğer önemli konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
44 Soyak, Alkan, Teknoekonomi, Özelleştirme, Sorun Yalnızca Etkinlik mi?, 2011, ss 109, 110 45 Schmiele, Anja, ZEW, Centre for European Economic Research, publication no. 09-064, ss 27, 28 46 Schmiele, Anja, ZEW, Centre for European Economic Research, publication no. 09-064, ss 27, 28
33
6. KAYNAKÇA
Avcıoğlu, Banu, Biyoteknolojik Buluşlar, Uzmanlık Tezi s.i, Türk Patent Enstitüsü, 2001
Barry Jaruzelski, John Loehr, and Richard Holman Booz and Company, Global
Innovation 1000, Why Culture is Key, 2011
Canan, Armağan, Çok Uluslu İlaç Şirketlerinin Ar-Ge Üzerindeki Etkileri – İspanya,
Macaristan, Polonya Ve Türkiye Örnekleri, s 2
The Global Innovation 1000:Top 20 R&D Spenders 2005-2015
EFPIA üye kuruluşlar, PhRMA, JPMA verileri
Richard A.Posner, "The Law & Economics of Intellectual Property ", Daedalus, Vol.131,
No.2 2002, ss.6-7
Strategy & Business Magazine,
Schuhmacher, Alexander, et al, Changing R&D Models in research based pharmaceutical
companies, Journal of Translational Medicine, 2016, 14:105
Schmiele, Anja, ZEW, Centre for European Economic Research, publication no. 09-064,
ss 7 – 14
Soyak, Alkan, Teknoekonomi, Özelleştirme, Sorun Yalnızca Etkinlik mi? 2011
Viki, Tenday, Forbes Dergisi, 2016
Yaşgül, Serhat Y. Doktora Tezi, ss 20, 21
UNCTAD United Nations Conference on Trade and Development
Rugman, Alan M. MNEs and Global Strategic Management. UK: Cambridge University
Press, 2005, s.50.
Uçar, Halil. “Yabancı Sermaye Yatırımları Kanalıyla Teknoloji Transferi ve
Türkiye’deki Yabancı Sermayenin Teknoloji Transfer Fonksiyonu”. Üretim Teknolojisinin
Yenilenmesinde Dış Yatırımların Rolü, s.8
Papaioannou, Theo. “Technological innovation, global justice and politics of
development”. Progress In Development Studies. Sayı:11, 2011, s.329.
Lippoldt, Douglas. “Intellectual Property Rights, Pharmaceuticals and Foreign Direct
Investment”. Policy Brief. November 2006, s.4.
34
Karabıçak, Mevlüt. “Uluslararası Yabancı Sermaye Akımlarının Türkiye Ekonomisinin
Küresel Rekabet Gücü Üzerindeki Etkileri”. Süleyman Demirel Üni. İİBF Dergisi. 2009, s.140.
Sasson, A., “Medical Biotechnology: Achievements, Prospects, and Perceptions”, United
Nations University Press, s: 1,2, Tokyo, 2005,
Amgen, Introduction to (Medical) Biotechnology, 2009, s.8.
http://www.amgen.com/pdfs/misc/An_Introduction_Biotechnology.pdf
Tunçgenç, Mustafa, Dünyada Ve Türkiye’de Biyoteknoloji Sanayisine Bakış, TMMOB
Kimya Mühendisleri Odası, Temmuz, 2014, İzmir. s.7.
“Biotechnology Market by Application (Biopharmacy, Bioservices, Bioagri,
Bioindustrial), by Technology (Fermentation, Tissue Regeneration, PCR, Nanobiotechnology,
DNA Sequencing & Others) - Global Industry Analysis, Size, Share, Growth, Trends and
Forecast, 2010 - 2017”, Transparency Market Research , 2013, s:14
Gül, Ülküye Dudu, Sağlık Alanında Biyoteknolojik Uygulamalar: Kırmızı Biyoteknoloji,
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2014. s.67
Zand, M., Narasu, M, “A Review Article Biotechnology Applications in Medicine”, Int.
Res. J. Appl. Basic. Sci., 4 (9), pp. 2557-2563, 2013
EvaluatePharma June 2014. world prevıew 2014, outlook to 2020 Report
Bilgen Başgut, Nurettin Abacıoğlu, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji
Anabilim Dalı, İlaç Sanayiinde Araştırma Geliştirme ve Yeni İlaçlar
Kaynak İnternet Siteleri
http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
http://www.fikrimulkiyet.com/tr/content/ Suluk, Cahit
http://www.strategyand.pwc.com/innovation1000
http://www.dunya.com/sirketler/kocaktan-biyoteknolojiye-450-milyon-liralik-yatirim-
haberi
http://www.universite-toplum.org/text.php3?id=247