aklaŞim kÜreselleŞme: tehdit mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari...

16
EKONOMIK Y 5 TEHDiT Mi YOI<SA FlRSAT Ml? Eser Xx. içinde bu . son dünya her alanda Bilim ve teknolojideki · toplumsal ülkelerin dün- organizasyonu köklü biçimde Kökleri· mlkrodelilioiiiRfe-· --------· .. ·• bulunan rekaoetinoiçimini,_p_azarlann bloklar insan haklan ve hukukun ulusal yeni ort(lk halini -------· ----------·-- taraftan, etnik örgütlü suçlar, göç hareketleri, çevre kirkumesi gibi dünya ve tehdit eden de toplumun ortak olarak kabul edilmektedir. _ bu yeni etkileri buyuK. Sanayi Devrimi ile - ---. .... ... ._,, ... ___ ... ___ _ .. .. ... de ... yol açan, bu hakeden bu merkezli ···· balization) olarak ai1iatan lJ1r ··---·..._-..... ..., . ' _...,.._ ___ ..... süreç günümüzde üretim, ticaret, .. ----- Ne gibi dinamiklerden ve fazlaca slo- da etkisi genel kabul gören olgusuna ilgi büyüktür. *Doç. Dr., Abant lzzet Baysal Üniversitesi, IIBF Bu 1995 tarihlerinde Bolu'da düzenlenen ve Istanbul Üniversitesi CI- GADM) ile Abant !zzet Baysal Üniversitesi (AiBÜ) nin sonucu "YIL BYKP Stratejisi ve Hedefleri "konulu serninere sunulan ve gözden hulidir. Cilt 6, 17, Ym: 1995

Upload: others

Post on 24-Sep-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM 5

KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mi YOI<SA FlRSAT Ml? Uğur Eser

Xx. yüzyılın içinde yaşadığımız bu . son çeyreğinde dünya her alanda lib~qıll~~me _çğilj_I}1İerlnin:ğllçl~idlğ!~r~;-~,Yl~~., ~-~~_yj_~!_y~pılar1ilin~ cıaa1.6irmÇiilide so~g_ulan_dığı, yaşamaktadır. Bilim ve teknolojideki ..g~liş_m~~~e~--~ri~_m sis!~~~~ı-;;~~~i -v~~ iş ö_rg!l~len~eleri~i bü_yli~=~~gl§~iiH<Ie~~~~ati~~ş;·-blr · -~9P.llJ!11..dU__ıenini..olııştıınıtL.Lün:ı_k.ınJJ.ill..§A.l foril!lar..ı.. toplumsal _!}l§!il~!:._~ ülkelerin dış dün­y~jle ilişkilerinin organizasyonu köklü biçimde değişmiştir. Kökleri· mlkrodelilioiiiRfe-· --------· ~ .. ·•

bulunan hızlii-eknoiOjTl<gelışme rekaoetinoiçimini,_p_azarlann y~sını, fınans piyasa!~ nı. d~~i]lmiii§tir'. GurilimUzdet~k~~]C~~sl~ rek~bctyct;nek:l~Ibelirieyenen~o~ neJllii.P-'!:!:.'!.I!~~tf_e k<.:ı.l?E!_edilmektedir. Gelenek~ bloklar oı~~fail(ar"Ren, ~~-~ .Ii!:~S. insan haklan ve hukukun üstü!!l_i_i_ğ~ilJlöegerler ulusal sınırları aşarak .insanlığın yeni ort(lk değerleri halini almıştır. -------· ~- ----------·-- _,__~----------~

Diğer taraftan, etnik ayrımcılık, örgütlü suçlar, göç hareketleri, çevre kirkumesi gibi dünya barışını ve istikrarı tehdit eden gelişmeler de uluslararası toplumun ortak sorunları olarak kabul edilmektedir. -~ i-~~L~!i.l~çJeJ:Ldeğ.liLkll~~l!!~!;gıı _ _(şly~~~ değer yi!_rg!.lı!rını..Y.e.Ji.iJll.JQQlul!l_ düzenintdönüştüren bu yeni oluşum, etkileri açısından buyuK. Sanayi Devrimi ile eş tutulmakiaauveyenr~DirÇa~.§l~!llilÇL~~~~Tötesrtoplunl.~= düzenine~geçişdebiraşamaoıarak'nitelendiriiillektectir. - -=~~~-~~=-~~-~--~-----. .......-..._,_,.,."""""-·--·---,.,.--~ .... --~"""'""""'._ ... ._,, ... ___ ... ___ _

.L~~-?].~{5.L~, .. .Q~ğ~g_\~~J~~-en_:ve,_~:!l':11:9~~~E_::~~?'a~ısı~ı o~~~~u .. ~!_?~E-B.~lene_k~~J ... dü!.~ya dengelerını de degıştırıp yerınden ~~~ta.~'!~.Y~m:Jm ... .:my~ı:.a.r.şı:lss~Q!lanmaya yol açan, bu

-·f§nli'yle-rrVeiirf5tinya·urrZei1i''adını hakeden bu batı merkezli değişi~·:···Cf~iiya.ekoiiom1si-···· ni~-~tek::Iiit:J:mm!i ~91_maya doğru.y öneimesr~.Q!~rimldi-:J<"lir~I~Şı'ı~~;;Jgl9 balization) o larak

adlandırılmaktadır. Tekiüi...diliii~~~ste~inı;_gidildi~ini ai1iatan ve~sas oıa~aÇilırsacH lJ1r ··---·..._-..... ..., . ' ~ _...,.._ ___ ..... -..-"'""""'"""""'~""-

süreç olanküresell~J!!ie, günümüzde üretim, ticaret, sermayeliareKeıled·veTeKılölô]'lnin -iı-··ıP"S1?rüstÜ-bi~ö~~iiik k~~arak··tıseroesUeşmese'-redünya-eKonön11siyle.8er'besTITCaretve uygu~iŞt;öiü-;ü·k~şuiT~;ınCla"i)ü"tlinieşme'olaral(yaŞaiimakiaJif."~.,~--·,"-.. -----·--··-~···".

-----Ne gibi dinamiklerden oluştuğu ve gelişme eğilimi fazlaca tartışılmadan, ınediatik slo­

ganların da etkisi altında, genel kabul gören küreselleşme olgusuna ilgi büyüktür. Yüzyıl-

*Doç. Dr., Abant lzzet Baysal Üniversitesi, IIBF Bu çalışma, 25~26 Mayıs 1995 tarihlerinde Bolu'da düzenlenen ve Istanbul Üniversitesi CI­GADM) ile Abant !zzet Baysal Üniversitesi (AiBÜ) nin işbirliği sonucu gerçekleşen "YIL BYKP Stratejisi ve Hedefleri "konulu serninere sunulan tebliğin geni~letilmiş ve gözden geçirilmiş hulidir.

Ekononıik Yoklcışım, Cilt 6, sayı 17, Ym: 1995

Page 2: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

6 UGUR ESER

lardır süregelmekte olan ulus-devlet sistemi açısından yepyeni bir sorunsal olan küreselleş­me, yeni dünya düzeni içinde kendisine yer bulmaya çabalayan çevre ülkeler için büyük bir "fırsat" olarak sunulmaktadır.

Bu yaklaşımın arka planında, yeni yeni oluşan bu dünya düzenine entegre olmanın ~-~~ ~-~~~ ~ ~---r . ~-----·-~-----·--------------"------~'----:-~--·----

çevre ülkere ilen-reKilolojilerin aktarılmJ!~I11 hızlandıracağı, sermayenin bu oölgelei:e ko-layc~raK.acağlVeBatifı iJerT sa!!_~[_!~plumı;ryı~-~kori.oniik~s!Yasarvel<üHurel bit yakın­'iaŞmanın. (convergence) yaşanacağı görüşüyardır.-J<.ureselleŞme.slirecine uyunrgosteren mıceıennbuyolla gecikmiş kaikıı1ma1ar1rii"ierçek.ıeŞtir"ec~ki~u~I~i!~J __ §_~_!gele9iicteoüernl1 s~EJisaai-ve1Zultih~LlJY!Vz]ınkanl~rıı1a-sa~ôia(;kı~Eı ~~_g_Q.r~li_güÇ:iii§~rini-kuı­lanarak dünya.eko~on1isi~in işleyişinden "ulusal" çıkar sağlayabilecekleri söylenmekteC.lir.

• ·-·--···-"""'~~.,., . .:.c.,._;;.-;..."'="-.,.~-"-'-.=..=,.-.='='"~""-"'""--··- ----~-~-___..._ __ -...

Diğer taraftan, küreselleşmenin liberalleşme ile birlikte ele alındığı, IMF ve Dünya 1?--~-----------~----·--------------------------·--------~------.. ----·- . . -'··--·---~~·

B_~sı gibi uluslararası finans kur~!~J!~~g~li_şg,1~lsJ~ ola!l_gııreıeresagl'adikları fi-,n.,g_~j.!~.kanların1bu -·sureceuyuın gösterme şart~ bağladıklag:bllYOı1cletenmrve

----··-..------·-----~- ----------~--- . ·-· . ·-·-·c·=,

tavsiyelerde bulundukları bilinmektedir (ABD Baker Planı, Brady Planı)._ 198tr=~HJaorie-. ,..__ __ , ______ _...._ ... __.___ ~--... ----·--·-------··--...-..~-'· .......... ---minae çoFborçlu ülkelerin ticari banka borçlarının ertelenmesini, borç indirirni/borç yük-lerinin azaltılmasını ve yeniden yapılanma için mali kaynak sağlanmasını dışa açılma, ti~ cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının bu tutumu, küreselleşme sürecini yayan ve hızlandıran bir faktör olmuştur.

2000'li yılların eşiğinde, gelecekteki beş yılda bu değişiın/dönüşüm sürecine ayak uy­durabilmek için çabalayan Türkiye, buna zorlandığı bir döneınde, uygulanmasına 1996 yı­lında başlanacak olan VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı ile birlikte bir dizi Yapısal Değişim Projesi (YDP) yürürlüğe koymaya hazırlanmaktadır. VII. BYKP stratejisinde, yaşanan hızlı küreselleşme sürecinde, Türkiye'nin, "küreselleşmenin avantajlarından en üst düzey­de yararlanma fırsatını yakalamış" olduğu ifade edilmektedir (DPT, 1995a, 25). BYKP metninde ise, "küreselleşmenin yarattığı bütün imkanlardan yaygın bir şekilde yararlanıl­masına ihtiyaç bulunduğu" görüşün yer verilmektedir (DPT, 1995b;4) .

... !ür~e iç in -~~~~L?~r. so:.:~.!!Ş-~1 o lal} Jsjireselleşı~2.~.:.e~i n~~·-~,!L.§.fi!:~Ç,LU .. i:J. '(~.~!Jçıjl~-:­!!!ldan/fırsatlar!!!Stlııs~ar.aı:l.aııınu<m~~t.!E~~-·bir kararlılık göstermeaen önce, ş~sorul~:!n yanı tla,rmıRxerilmesi. gerekrnektedir.;_Uretim~[li'§fôjilenncrevesei'ifia)iefiareketl er~_cl_e_ki kfue~elle§ıne, TüL~.İY~ gH:ü.lı~.Pü~-~anayileşmede bcli:l"lJir~eŞiği-aşamarnı§.:[an~.!~şrnesi ~j~l)j.§.ı_ kmJJm_~Ç!LfQrnü~ı;ını_yenjl~~Ei~@j_-ve~sanayileşinifülkeİerİearasında ciddi bir verimlilik yak~f!l~§_!!l_'!ŞLQJm_gy_an_ ij1l<el~~~ pu stireCin'avantajlarinoan yararlanilla firsati. ve­'recek~!n!~);?-Hızlı kürese.lL~_ş,ı~ıe ile bi~Ükte'"karşıİıkiı ve tek yÖ!iiü ba~ımiılığın afiiiğı

• -·Yeiii !2-~P..Yl!_.~~O:!~de,...Q~i_ı~~~!!ia"ve-aeaeıiin ınekanizmaıa~!~i-g~ıişti fiiie~~~:'ğe­-uşınek:te olan ülkelerin "ulusal" çıkarlarmiK.orumasi velophiin kilkınınasını gerçekleşti[:. meslofanaRllıllldir?. TÜrkiye:" gerek k Üresel:""<'-~' gerek .. öölgesel ge Üşme egiiliı!iei-lne-dontik

.... ,....,... ..... ,.._ . ., .......... =""'"' .... ~~~:---,.~-,.~.~"' "--""- -,~,--~-----· - ·------- ___ , _____ ' -- . = _ ... ".7>=-----~--_,.._,.. ....... --...~ ......... ,..-.-

t~h<!!~f~s>-~.t_i~ğ~rJ~nQÜ:rn~siQLY~P~fa~_,.!l..G. .. türden .strat~jilir}zi_~~ileceğini o~-t~ya koymuş ·P-~~~E-~ .. !3~_ç_alı_§_~l)ad_~-Y~'-!t~gğ~lsL~Qml~tas~aoıt v .. eüluıe ye. çalı ş ı i,RÇ_~~~~f:·~-~-~~~--~

Page 3: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

r

v.

EKONOMIK Y AKLAŞIM 7

TEKNOLOJiK KÜRESELLEŞME

Küreselleşmenin öz olarak anlamı pazar ekonomisinin dünya çapında egemenliği teme­linde üretim, ticaret ve sermaye hareketleri önündeki engellerin ortadan kalkrnasıdır. Yeni yeni oluşmakta olan bu süreç, üretim sistemlerinin ve iş organizasyonlarının dayandığı teknoloji tabanında köklü bir değişim şeklinde kendisini göstermekte ve üretimde küresel­leşme olarak adlandırılmaktadır. Üretil{lin küreselleşmesi ile uluslarüstü (transnational) şirketlerin ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önemi artmış, mal ve hizmet tica­retinin önündeki kısıtlamalar kaldırılarak, dünya ticaretinde ciddi bir liberalizasyon ve ge­nişleme sağlanmıştır.

( Üretim ve iş süreçlerinde ortaya çıkan bu değişim, 1970'lerin başında yaşanan ve son­

raki yıllarda dünya çapında yayılan iktisadi krizle birlikte, Batı' da geleneksel Fordist kitle­sel üretim sisteminin sınırlarına ulaşması ile izah edilmektedir (Dosi vd., 1988). Talep yönlü politikalarla desteklenen ve büyük ve istikrarlı pazarlarda standart malların kitlesel ve seri üretimini gerçekleştiren Fordist üretim sistemi daha 1970'lerin başında işlerliğini yitirmişti. Talebin doyması, tüketici tercihlerinde ve ürün niteliğindeki değişmeler, pazar­ların daralması, Fordist sistemin üretim ve iş organizasyonundaki bozulmalar (hatalı üre­tim, aşırı stokla çalışma makinaların boşta kalma süresindeki artış, sık yapılan grevler, işe yabancılaşma vb.) verimlilik artışlarını yavaşlatmış, kar oranlarını düşürerek serma­yenin yeterince değerleomesini engeller olmuştu. Verimlilik artışları yavaşlarken, dış pa­zarlarda özellikle Uzak Doğu Asya Ülkelerinin sanayileşmede gösterdiği başarının sonucu olarak, rekabetin şiddetlenmesi daha 1970'lerde Batılı sanayileşmiş ülkeleri üretimin tek­nik ve sosyal organizasyonunda değişikiliğe yöneltmiştir. Başlangıçtan beri gelişmesi hız­lı sermaye birikimine, yeni yatırımlara ve teknolojik gelişmeye dayalı olan sanayi kapita­lizminin, uzun dönemli ve istikrarlı büyümesi ıçın, üretimin teknik-sosyal organizasyonnunu köklü biçimde değiştiren bir yeniden yapılanma kaçınılmaz olmuştu. Post-Fordizm olarak adlandırılan ve üretimin küreselleşmesi sürecinde bir dönüm noktası olan yeni üretim sistemi, işte bir yandan bu daralan pazarlara ve şiddetleneo rekabete u­yum sağlama, diğer yandan emek verimliliğindeki yavaşlama ve sermayenin değerlenınesi sürecini kesintiye uğratan kısıtları aşabilme çabasının sonucudur. Artık küçük ve istikrar­sız pazarlarda değişken nitelikli talebe cevap veren, üretimin ileri teknolojiye ve nitelikli işgücüne dayalı olarak yapıldığı ve ürün niteliklerinin (kalite, tasarım) ön plana çıktığı ye­ni bir üretim sistemi sözkonusudur (Duruiz ve Yentürk, 1992). Bugün bu süreç üretim normlarında, tüketici tercihlerinde kurumsal formlarda (devlet, para-kredi, dış ticaret) ya­şanmakta olan köklü değişimle karakterize edilmektedir.

Üretimin küreselleşmesi sürecinin en belirgin özelliğinin, mikroelektronikteki gelişme­lere (entegre devreler, yarı iletkenler Vb.) bağlı olarak, programlanabilir otomasyon tekno­lojileriyle donanmış yeni sınai üretim örgütlenmelerinin ortaya çıkması olduğu söylenebi­lir. Bilgisayar destekli ve nümerik kontrollü makinalar (CNC), bilgisayar destekli tasarım ve üretim (CAD/CAM) sistemleri, işletmelere hatasız üretim ve zengin bir tasarım olanağı sığlaınakta, karar verme süreçlerinde büyük esneklik kazmıdmnaktadır. Batıda ürcüıııiıı

Page 4: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

8 UGUR ESER

hızı ve ürün kalitesinin arttığı, en son teknolojileri kullanarak değişik marka ve modelde ü­rünü üretip sürekli değişen talebe anında cevap verebilen bir sanayi yapısı ortaya çıkmak­tadır. Esnek Üretim Sistemi (FMS), Yalın Üretim Sistemi (LPS) ya da Post-Fordizm ve To­yotizm gibi çeşitli isimler verilen yeni üretim sistemlerinin sağladığı esneklik ve verim artışları yeniden yapılanmanın en belirgin özelliğidir. Bütün bir üretim sisteminin oturdu­ğu teknoloji tabanını değiştiren, son derece kapsayıcı ve yayılgan (pervasıve generic) özel­likler gösteren yeni teknolojiler (enformasyon teknolojileri, ileri malzeme teknolojileri, bi­yoteknoloji, gen mühendisliği) mevcut üretim süreçlerini değişikliğe uğrattıklaı·ı gibi, yepyeni ekonomik faaliyet alanlan yaratma özelliğine de sahiptir (Link ve Tassey, 1987; Göker, 1993). Küreselleşme tam da bu alanda yaşanmaktadır ve gelişmekte olan ülkelerin bu sürecin dışında kalma şanslan hemen hiç yoktur. İleri teknolojiyi bir ucundan da olsa yakalayaınamış ülkelerin, dünya üretimi ve işbölümünde bugünden çok daha geri ve çev­resel bir konuma gelecekleri söylenebilir. Sürdürülebiler bir büyüme ve hızı! sanayileşme­nin teknoloji üretir hale gelebilmekle mümkün olduğu günümüzde, bu sürece uyum sağla­ma zorunluluğu, ülkeleri sanayi politikalarını yeniden tanımlamaya ve bilim-teknoloji­sanayi yeteneğini hızla geliştirmeye dönük uzun dönemli stratejiler belirlemeye yöneltmek­tedir.

Araştırmaların sonuçları, teknolojik küreselleşmenin sanayileşme stratejilerini önemli ölçüde etkilediğini, üretimin teknoloji tabanını değişikliğe uğratan sınai yeniden yapılan­manın, dünyadaki bu hızlı küreselleşme ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Yeni bü­yüme modellerinde artık teknoloji içselleştiriliyor. İleri teknolojilerin etkin kullanırnın yüksek nitelikli insan gücü ile mümkün olduğu gerçeğinden yola çıkarak, eğitimin (insana yatırımın) önemi ve beşeri sermayenin rolü vurgulanıyor (Romer, 1994; Lucas, 1 988). Teknolojiyi üretebilir hale gelen, taransfer ettiği teknolojiyi geliştirip bir üst düzeyde yeni­den üretebilme becerisini gösteren, beşeri sermaye birikimi yoluyla bilim - teknoloji yete­neğini geliştiren ülkelerin, gelişmiş ülkelerle aralarındaki verimlilik farkını kapatarak bir yakınlaşma sağlayacakları, fazla iyimser görülse de, söylenebilmektedir (Barro ve Lee, 1994). Bu arada büyümeyle ilgili literatürün yaşadığı evrime de (teorik- ideolojik kayma­ya) bağlı olarak, geçmişte kısıtlayıcı para ve maliye politikalarını dayatan uluslararası ku­ruluşların (Dünya Bankası) raporları dahi beşeri sermaye birikimi ile uzun dönemli büyü­me arasında bağlantı kuruyorlar (World Bank, 1993, 1994).

Genel olarak ticari açıdan daha az korunan bir dünyaya gittiğimiz ve üretim alanında hızlı bir küreselleşmenin yaşandığı doğrudur. Evet, üretim hızla uluslararasılaşıyor, tica­ret ve finans piyasaları serbestleşip küreselleşiyor; ancak gelişmişlik aynı hızla küresel­leşmiyor. Aksine, bilimsel araştırmalann sonuçları, yeni sanayileşen az sayıdaki ülkeler dışında, kişi başına gelirde ülkeler arasında yakınıaşmaya doğru bir yöneliş olmadığını ortaya koyuyor (Romer, 1 994). Bugün gelişmekte olan bir çok ülkede ekonomik büyüme ve toplumsal kalkınınayı yavaşlatan faktör olan sermaye birikimi yetersizliği, açlık, kötü beslenme, eğitim düzeyinin düşüklüğü sorun olmaya devam ediyor. Bu ülkelerde uygula­n~n IMF ve Dünya Bankası kaynaklı istikrar ve yapısal uyum programları, hızlı büyüme ve sanayileşmenin dinamiğini sağlayan tasarrufların ve yatırımların artmasım engelliyor.

Page 5: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM 9

Teknoloji üretme yarışına katılmak bu ülkeler için giderek güçleşiyor. Teknolojik küre­sellleşme sürecine bir yerden katılmış ve tekonoloji üretmenin eşiğine gelmiş olan ülkeler ise, bu süreçde daha dikkatli ve ihtiyatlı davranınayı öğrenmiş görünüyorlar.

Teknolojik küreselleşmenin ülkelerin sanayileşme/kalkınma sorunlarını tümden çöze­ceği şekilde bir "teknolojik iyimserlik" duygusuna kapılmamak gerekmektedir. Bunun ö­nemli bir nedeni, dünya üretimi ve işbölümünün, sayıları fazla olmayan, ancak dünyanın her yöresine yayılan büyük ve küreselleşmiş şirketlerin (global corparatıon) denetimi al­tında olmasıdır. Merkezin metropol ülkelerinde iktisat politikalarını, uluslararası ticaret ve yatırım kararlarını büyük ölçüde uluslarüstü şirket stratejileri belirliyor ve bu şirketler bir çok ürünle ilgili üretim bilgisini (teknolojiyi) tekellerinde tutuyorlar. Kendi ülkelerinde üc­ret artışları,sosyal programlar, vergi düzenlemeleri, çevre koruma, iş güvenliği, işçi sağlı­ğı vb. maliyet artırıcı etkilerden korunmak için üretim faaliyetlerini çevre ülkelere kaydı­ran (delocalızatıon) bu şirketler, bu yolla üretim maliyetlerini düşünne ve korunan pazarlara nüfuz etme olanağını elde ediyorlar. Yaptıkları doğrudan yatırımlar ve kurdukla­rı fason imalat bağlantıları ile üretim (işçilik) maliyetlerini düşürmek, ucuz üretim kaynak­larından yararlanmak ve pazarlara nüfuz etmek imkanını bulan bu şirketler, ticaret ve kam­biyo rejimlerini serbestleştirerek, kontrolsüz bir biçimde dışa açılan ülkelerde karlılığı yüksek kısa vadeli portföy yatırımlan yoluyla da büyük kazançlar elde etmektedir. Yeni u­luslararası şirket stratejilerine dayalı üretimin küreselleşmesi, yeni imalat teknolojilerinin geliştirildiği ve en çok da bilgi işlem ve iletişim teknolojilerinin geliştiği bir dönemde ger­çekleşmektedir.

Teknolojik küreselleşme, işgücü piyasalarını ve istihdamı da değişikliğe uğratmış bu­lunmaktadır. Üretimin küreselleşmesi ve işyerlerinin esnek otomasyon teknolojileriyle do­nanmış olması, verimlilik artışı ve rekabet gücü kazanmada yeterli olmamaktadır. Bu ne­denle ücretlilik (emek-sermaye) ilişkilerinin, iş süreçleri ve organizasyonunun da küreselleşme sürecinin gereklerine uygun biçimde yeniden düzenlenmesi gerekmiştir.

Üretimin Fordist organizasyonunda özel amaçlı olarak tasarlanmış makinalan kullana­rak iş bilgisi ve beceri gerektirmeyen rutin bir işi yapan işgücünün yerini, ürün bilgisine sahip, tasarım, kalite artışı, ürün yenileme, bakım ve onarım süreçlerinde aktif rol alan, çok yönlü beceriye sahip (multi-skilled) esnek bir işgücü almaktadır. Diğer taraftan, hızlı teknolojik gelişmenin önemli bir özelliği, üretim sürecinde işgücü kullanımını özellikle ni­teliksiz işgücü kulanımını azaltıyor (emekten tasarruf sağlıyor) olmasıdır. Otomasyonun (robotlar) yaygın şekilde kullanılması, gelişmiş ülkelerde işgücü maliyetini önemli ölçü­de düşürmektedir. Rutin işlerin önemli bir bölümü, makinalar tarafından devralındığından, önce niteliksiz ya da daha az nitelikli işçiler olmak üzere işgücünün bir bölümü, işlerini kaybetmektedir. Esnek otomasyon teknolojilerinin sermaye-yoğun niteliği, dolayısıyla e­rnekten tasarruf sağlayıcı özelliktc oluşu, ayrıca niteliksiz ve ucuz işgücünün bu yeni üre­tim sisteminde artık bir üstünlük olmaktan çıkması istihdam düzeyinde ciddi bir azalmaya yol açmaktadır. Bugün OECD ülkelerinde, son yıllarda hızla artan işsizlikten en fazla etki­lenen kesimin bi lgi ve beceri düzeyi düşük işçileri ile herhangi bir beceri/yaratıcılık gerek-

Page 6: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

ll ll g

lO UGUR ESEJ{

tirnıeyen işlerde çalışanlar olduğu gözlenmektedir. Bununla beraber, istihdamdaki azalı­şın niteliksiz/daha az nitelikli işçilerden kayanaklanınadığı, sektörel/ teknolojik gelişme­lerle de bağlantılı olarak, işsizliğin büro çalışanları, eğitimli ve yönetici düzeyindekiler a­rasında da yaygın olduğu söylenebilmektedir.

Gelişmiş ülkelerde, kısmen konjoktürel özellikler taşısa da, büyük ölçüde emekten ta­sarruf sağlayan ileri teknoloji kullanımının yol açtığı (teknolojik) işsizliğin yanısıra, küre­selleşmiş şirketlerin üretimin bazı aşamalarını maliyetleri düşürmek için ucuz emek böl­gelerine kaydınnaları da işsizliğe yol açmaktadır. Teknolojik küreselleşmenin gelişmekte olan ülke işgücü piyasalarına yansıması ise çok daha farklı sonuçlara neden olmaktadır. Bu ülkelerde, sermaye birikimi ve yatırım düzeyinin düşük olması nedeniyle yapısal özel­likler taşıyan işsizlik, kısmen de ileri teknoloji kullanımının sonucu olarak yaşanmakta­dır. Yeni üretim teknikleri gelişmiş ülkelerde bir yandan işsizliğe yo1 açarken özellikle hizmetler sektöründe bunu kısmen telafi e~ecek, yeni istihdam alanları da yaratmakatadır. Oysa, yeni üretim sistemleri, gelişmekte olan ülkelerde kitlesel işsizliğe yol açmaktadır. İstihdamın azalışında otomasyonun parça parça ve düzensiz bir şekilde yapılanması, tek­noloji transferinin denetimsiz ve dağınık olması, ithal teknolojilerin yeni istihdam alanları yaratma yönünde uyarlanıp gerçekleştirilmemesinin de payı vardır.

Emek verimini ve üretimin esnekliğini artıran teknolojik küreselleşme, küçük işletme­ciliğin yaygın olduğu, işgücü piyasası parçalı (segmented) ve yeterince esnek olmayan, ça­lışanları her türlü sosyal güvenlik ve sendikal haklardan yoksun bulunan az gelişmiş ülke­lerde emek üzerinde ağır bir baskı oluşturmaktadır. Bu süreç çalışanların henüz yeni yeni kazanmaya başladıkları ekonomik ve sosal haklarda bir geriye dönüşü başlatabilecek nite­liktedir. Üretim maliyetlerinin düşürülmesi için sendikal faaliyetlere getirilen kısıtlamalar (sendikasızlaştırma), geçici ve part-tıme emek kullanımı, eve iş verme , işlerin daha dü­şük ücretle (sendikasız) işçi, çalıştıran taşeron firmalara verilmesi, işyeri sendikacılığı gibi uygulamaların teknolojik küreselleşme sürecinde sermayeye esneklik kazandırdığı bi­linmektedir (TIE, 1991 ). Bütün bunlar küreselleşmenin iş süreçleri üzerindeki yansımaları­nın çok yönlü olduğunu gösteriyor. Yeni tekolojilerin sunduğu fırsatlan/avantajlan değer­lendirip kazanca çevirme yönünde bir kararlılık göstermeden önce, bu sürecin kavramsal çerçevesini iyi belirlemek ve gelişmeleri çok yönlü olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Bir yandan küreselleşmenin ve çok taraflı serbest ticaret düzeninin (GATT ve Uruguay Round) fırsatlanndan sözedilirken, diğer yandan belki de bu süreci tersine çevirecek olan bölgesel bütünleşme/blokiaşma eğilimlerinin ortaya çıkmış olmasının yol açtığı belirsiz­lik ortamı da bu değişim sürecinden ihtiyatlı olunması gerektiğini göstermektedir. Bölge­selleşme/bloklaşma (AT, NAFTA vb.) eğilimlerinin giderek güçlendiği bir dünyada, ülke­lerin bölge içi ticareti artırmalan nedeniyle, çok uluslu GATT düzeninden uzaklaşılacağı ve yakın gelecekte ülkelerin oraya çıkan bolklardan birine dahil olma yönünde güçlü bir is­tek duyacakları söylenebilmektedir Diğer taraftan, GATT müzekereleri ve Uruguay Ro­und' da varılan sonuçlarla, dünya ticaretinin ciddi biçimde serbestleştirilmesi yönünde çok taraflı ilke ve kurallar geliştirilirken, sanayileşmiş ülkelerin özellikle rekabet gücünü kay-

Page 7: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM ll

bettikleri emek-yoğun JI1ıalat sektörlerinde (tekstil, konfeksiyon, tarımsal ürünler) çeşitli tarife dışı önlemlerle (sübvansiyonlar, antidumping, eş etkili vergiler, gönüllü ihracat kı­sıtlamaları vb.) yeni bir korumacılığa yönelmeleri tam bir çelişki oluşturmaktadır. Gerek bölgeselleşınenin, gerekse yeni korurnacılık eğilimlerinin güçlenip genelleşmesi durumun­da, GATT'ın başka bir ifadeyle mal ve hizmet ticaretindeki, finans piyasalarındaki ve üre­tim alanındaki küreselleşmenin nasıl etkileneceği konusundaapriori olarak bir şey söyle­mek olanaklı görünmemektedir. Ancak bütün bu gelişmeler, küreselleşen ve de bölgeselleşen bir dünyada, bu sürecin avantajlarından/fırsatlarından yararlanmayı düşünen ülkelerin, başka ülkelerin deneyimlerinden de dersler çıkararak, yeni savunma mekanizma­ları geliştirmeleri gerektiğini göstermiştir (Sinha, 1995).

Türkiye'nin küreselleşen dünyadaki yeri nedir? Üretimin küreseUeştiği dünyada, bilim­teknoloji ve sanayideki yetenekleriyle rekabet üstünlüğü sağlayan ve üstünlüğe ulaştıkları için serbest ticaret düzenini bütün dünyada egemen kılmaya çalışan sanayileşmiş ülkeler ile Yeni Dünya Düzeni'nin kurumları (GATT, Dünya Ticaret Örgütü (WTO)) karşısında, Türkiye, dünya üretimi ve ticaretinden ciddi bir pay alabilecek midir?

Bu hızlı teknolojik küreselleşme sürecinin dışında kalma şansı olmayan Türkiye'nin, serbestleşme sürecini ulusal kurumlarının kontrolü altına alan düzenlemelerle, kendi kal­kınma amacına uygun, uzun dönemli stratejik planlama anlayışına dayalı, yeni bir sanayi­leşme ve teknoloji yönetimi politikasını ortaya koyması gerekmektedir. Türkiye, 1980'li yıllarda telekomünikasyon alt yapısında çağın ileri teknolojisini kullanır hale gelmiş ve donanım teknolojisinin yurt içinde üretimini gerçekleştirerek ileri teknolojiyi bur ucundan da olsa yakalamıştır. Ancak, Türkiye, henüz kendi ulusal bilim ve teknoloji (B-T) sistemi­ne sahip değildir. Sanayisi bir çok alt sektörü ile teknoloji kullanımının dışındadır. VII. BYKP 'nda. AR-GE faliyetlerine GSYİH'dan aynlan payın yüzde 1.5 düzeyine çıkarılma­sı planlanmıştır, ancak önceki planlarda hedef alınan ve kiritik eşik sayılan yüzde 1 'e bile henüz ulaşılmış değildir. Bunda son 15 yıldır sanayi ve teknoloji politikalarıyla ilgili hiç bir ilke ve politikanın geliştirilmemesinin büyük payı vardır. 1980'li yı11arda uygulanan, 1990'lı yıllarda da sürdürülen sanayileşmeye öncelik vermeyen politikalar, ulusal teknoloji sisteminin/kapasitesinin yenilenmesine olanak verecek bir değişimi engellemiştir. Oysa, Türk sanayiinin bugün geldiği noktada artık niteliksiz ucuz emek, geri teknoloji ve statik kaynak tahsisi düzenlemeleriyle ya da kurulu kapasitelerk yetinerek dış pazarlarda rekabet etmesi artık çok güçtür (Eser, 1995b).

Asıl olan teknoloji üretir hale gelebilmektir. Bu ise bilim ve teknoloji yeteneğinin ve belli bir sanayi kültürünün geliştiriJip yerleştirilmesinden geçmektedir. İleri teknolojinin aktarılması, öğrenilip özümsenmesi ve ekonominin diğer bütün faaliyet alanlarına yayılma­sı uzun bir zaman almaktadır. Kısa dönemde ileri teknolojiyi transfer etmek durumunda o­lan Türkiye' nin, transfer ettiği teknolojiyi hızla geliştirme ve bir üst düzeyde yeniden üre­tebilme başarısını gösterebilmesi için, teknolojik değişim süreçlerini planlaması ve uygun teknolojinin seçimi, ithal teknolojilerin yerel koşullara uyumu, teknolojik bağımlılığın ön­leımıesi konularında ilkeleri ortaya koyan bir teknoloji yönetimi polltikasııw sahip olması

Page 8: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

12 UGUR ESER

gerekir. Beşeri sermaye birikiminin uzun dönemli büyüme ve toplum kalkınmasının temel ögesi olduğu gerçeğinden hareketle, "insana yatırım" olanakları güçlendirilmeli AR-GE kurumları ve B-T alt yapısı süratle oluşturulmalıdır. Bu değişim sürecinde kaynak dağılı­mı süreçlerine gerekli müdahalelerin yapılması bakımından olsun, başta eğitim-öğretim ol­mak üzere, konulan stratejik hedeflere ulaşılmasını ve denetleyip yönlendirmesini sağla­mak yönünden olsun devlete önemli roller düşecektir. Üretimin küreselleştiği, bölgesel bütünleşme ve çok taraflı ticaret anlaşmalannın gelişmekte olan ülkelere bir çok kuralı dayattığı bir dünyada, Türkiye, ulusal kurumlarının gözetiminde, kendi kalkınma stratejisi­ni planlayıp uygulamaya koyacak ve gecikmiş kalkınmasını gerçekleştirecek mekanizma­ları geliştirebilmelidir.

FiNANSAL KÜRESELLEŞME

1970'li yıllarda önce ABD, İngiltere ve Japonya' da finans piyasalarını sınırlandırıcı dü­zenlemelerden arındırmak olarak ortaya çıkan, daha sonra başta Latin Amerika Ülkeleri ol- . mak üzere bir çok gelişmekte olan ülkede uygulanan istikrar ve Yapısal Uyum Politikaları­na bağlanan finansal serbestleşme (financial liberalization) politikaları, 1980'1i ve 1990'lı yıllarda küreselleşme sürecinin hızlanmasında etkili olmuştur. 1980-1990 dönemi, faiz o­ranlarının idari kararlar dışında serbest piyasa koşullarına göre oluştuğu, finans piyasala­rındaki çeşitli kontrol ve sınırlandırmaların kaldırılarak sermaye giriş ve çıkışlarının ko­Jaylaştığı bir dönemdir. Para ve kambiyo rejimlerinin serbestleştirilmesi, finansal araçların çeşitlenınesi (futures, options, swap vb.) ve kurumsal yatırırncıların ortaya çıkması bu dö­nemde rastlar (Seipp, 1990). Bu yıllarda finansal hizmetler en hızlı gelişen sektörlerden bi­ri olmuştur. Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin bu alana uygulanması (EFT, ATM) bu süreci hızlandırmıştır.

1970'li yıllarda uluslararası sermaye piyasalarında en büyük payı oluşturan ticari banka kredileri ile ilgili işlemlerin payı, azgelişmiş ülkelerin borç krizleri ve ticari kredilerdeki kar marajlannın düşmesinin de etkisiyle, giderek azalmıştır. 1980'lerde doğrudan yatırım­lar artmaya devam ederken, tahvil ve hisse senedine yönelen portföy yatırımlarınm hızla ön plana çıktığı görülmektedir. 1980'Ii yıllarda 3-4 milyar dolar düzeyinde olan portföy yatırımlarının tutarı 1994 yılında 100 milyar doları aşmıştır. Sermaye akımının güçlü ol­duğu 1 970'li yıllarda, toplam sennayenin yüzde 15'i doğrudan yatırımlardan, geri kalan kı­sımı ticari banka kredilerinden oluşmaktaydı. 1990'1ı yıllara girerken uluslararası sermaye akımlarının yüzde 80'i portföy yatırımları ve doğrudan yatırımlardan oluşmaktadır. 1 983-90 yıllarında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki artış oranı yüzde 30'dur ve bu o­ran aynı dönemde dünya ihracat artışının 3, üretim artışının 4 katı büyüklüktedir (DPT, 1995c). Dünya finans piyasalarında sepekülatif para hareketlerinin günde 1 trilyon doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

Geneleksel (Fordist) üretim yöntemlerini kullanarak kitle tüketimine giren ma11arı üret­menin kartık karlı olmaktan çıkmasıa ve reel ekonomiden kaçan sermayenin, finans sektö­rüne yönelmesi, finansal küreselleşmeyi hızlandıran bir faktör olmuştur. Böylece ulusla-

Page 9: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM 13

rüstü şirketler tarafından yönlendirilen yatırım fonları, spekülatif para hareketleri şeklinde dünyanın diğer bölgelerindeki getirisi yüksek ve riskli daha düşük faaliyet alanlarına yö­nelmiştir. Bugün uluslarüstü serınaye metropol ülkelerinde nispi karlılığı daha yüksek hiz­met sektörlerinde ve teknoloji-yoğun yeni imalat sanayi dallarında yoğunlaşırken, çevre ül­kelerde kısa dönemli, riski daha az ve karlılığı oldukça yüksek finans, ulaştırma,

telekomünikasyon gibi hizmet sektörlerini tercih etmektedir. Yeni yatırımların ileri tekno­lojiye dayalı oluşu ve büyük finans sermayesini gerektiren bu projelerin uluslararası kuru­luşlar (Dünya Bankası) tarafından desteklenmesinin de finans sektörünün büyümesinde ro­lü vardır.

Çevre ülkelerde, 1980'li yıllarda, mali ve reel sektörlerde gerçekleştirilen reformlarla, ticaret ve kambiyo rejimlerinin serbestleştirilmesi, bu süreci hızlandıran bir diğer faktör­dür. Esaserı bir çoğu iç ve dış borçların baskısı altında olan bu ülkelerde uluslararası piya­salarda oluşan büyük miktarlardaki bu fonlara güçlü bir talep de oluşmuştur. Bu yıllarda dışa açılan ancak finansman ihtiyacını, yüksek faiz ve yararlanılabilir kaynakların azalma­sı (crowding-out) nedeniyle karşılayamayan şirketler, yeni yeni gelişen ve hızla küreselle­şen finans piyasalanndan (eınerging market) fon temin etme olanağını bulınuşlardır. Bu ülkelerde{feel faizlerin çok yüksek ve döviz kurlarının düşük tutulması, önemli arbitraj marjların~ri. oluşmasına yol açmış, "sıcak para" olarak da adlandırılan kısa vadeli sermaye girişlerine ortam yaratmıştır. Finansal serbestleşıneye bağlı sermaye hareketleri, yerli şir­ketlerin kaynak sağlamasını kolaylaştırırken, hükümetler de büyüme hızlarını düşürme­den ve daha acı reçetelerle tüketimi kısmadan istikrar programlarını sürdürebilme fırsatını yakalamışlardır.

Finansal serbestleşme ve dış mali işlemlerin libaralizasyonunun bu yıllarda dünya öl­çeğinde hızla yaygınlaşan özelleştirme faaliyetleriyle de yakın bir ilgisi vardır. Dış öde­melerde ve kamu kesiminde büyük açıklar veren makroekonomik istikrarı sağlayaınamış, büyüme hızları düşmüş olan azgelişmiş ülkeler, 1980'li yıllarda krizden kurtulınayı libe­ralleşme ve dışa açılma programlarının uygulanmasında aramışlardır. Bu yıllarda bir çok ülkede finans sektörünün büyümesi ve serbestleştirilmesi yönündeki reformlar, dış ticaret­tİn serbestleştirilmesi, kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ve diğer parasal ve mali re­formlarla birlikte yürütülmüştür. Bir yandan reel ve mali sektörlerde serbestleşıne yönünde reformlar yapılırken, diğer yandan kamu kesimini küçültüp, zaman içinde tasfiye ederek, ö­zel girişiınciliği ön plana çıkaran özelleştirme programları uygulanmıştır. Mülkiyeti ka­muda olan pek çok işletme doğrudan/blok satışiara şeklinde özel kesime devredilıniştir. Özelleştirmelerin bir kısmı, özellikle Latin Amerika örneğinde görüldüğü gibi, borç indiri­mi anlaşmalarına, yeni borç ödeme planiarına bağlanmış, ya da borçların kamu varlıkları ile takas edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Bütçeye gelir sağlamak, portföy yatırımlarını özendirmek, yerel sermaye piyasalarını (hisse senetleri piyasasını) ve borsaları geliştir­

mek, uluslararası mali kuruluşlara (özellikle alacaklı şirketlere) güven telkin etmek gibi değişik amaçlaı da özelleştirme hareketinde etken olmuştur. Bunun sonucu olarak, ulusla­rarası finans kuruluşlannın da onayıy!?, bu ülkelere büyük mikt<1rlarda sı;-nnaye akımı

başlanııştu.

Page 10: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

1 H n 1 • If

1 1 .. B u ..

14 UGUR ESER

Sermaye hareb::tkriniıı s'~ıbestlc:şınc~;imk, buglin azgelişrniş iilkekrdl' rcvaçta obn bir kuramın, finansal serbestleşme kuramının, finans alanında dışa açılmanın tasarrufları ar­tırma, sermaye birikimi ve hızlı büyüme için uygun bir ortam sağlayacağına dair önermele­rinin de büyük payı vardır. Bu kuram, finans sektöründeki büyüme ve serbestleşmenin yurt içi tasarrufları artırıml ve kaynak tahsisini iyileştirme yönünde olumlu etkilerinden söz et­mektedir (Akyüz, 1993). Dünya çapında gelişen piyasalarla bütünleşen ve finans alanında dışa açılan ülkeler, sermaye verimliliğinin yükselmesi ve üretken yatmmların artmasıyla, kişi başına gelirde gelişmiş ülkelere yakınlaşma olanağını da sağlayacaklardır. Son on yılda, bir çok gelişmekte olan ülke, yurtiçi tasarrufları harekete geçirmek, ülkeye yabancı sermaye çekmek ve kaynak tahsisini iyileştirmek gibi amaçlarla iç mali piyasalar ve dış mali işlemlerde serbestleşme politikalarını büyük bir kararlılıkla uygulamışlardır. Yaban­cıların yurtiçi piyasalarda tahvil, hisse senedi, bono alıp satması, döviz hesabı açtırma repo vb. işlemlerle mali piyasalara girişleri ve bunlarla ilgili sermaye transferleri bugün bir çok ülkede serbesttir.

Bu politikaların uygulamadaki sonuçları, ülkeden ülkeye serbestleşmenin zamanlaması ve yoğunluğuna göre farklılık göstermektedir. Finansal küreselleşmenin yurtiçi tasarrufları artırma ve kaynak tahsislerini iyileştirme yoluyla hem makroekonomik istikrar hem de u­zun dönemli büyüme üzerindeki olumlu etkileri konusunda kuramsal tartışmalar sürmekte­dir (Gregono ve Gudotti, 1995). Bununla birlikte, gerek Latin Amerika gerekse Uzak Doğu Asya ülkelerinin deneyimleri küreselleşen mali piyasalar konusunda bize ilginç ipuçları vermektedir.

Bugün elimizde bu kuramı destekleyecek güçlü ampirik bulgular bulunmamaktadır. Fi­nans sektörünün büyümesi ve finans kurumları arasındaki rekabetin sermayenin maliyetini düşürme ve kaynak tahsislerinde etkinliği artırma yönünde olumlu etkilerinin olup olmadı­ğı tartışmalıdır. Eldeki bulgular, dolayh/dolaysız gözlemler, ticaretin serbestleşmesi ve fi­nans sektörün büyümesinin, hiç bir gözetim mekanizması geliştirilmeden piyasaların kendi işleyişine bırakıldığında kaynak tahsisini bozan, büyümeyi yavaşlatan ve gelir dağılımını daha eşitsiz kılan sonuçlara yol açabildiğini ortaya koymaktadır. Gelir ve istihdam düzeyi­nin düştüğü durumda gerçekleştirilen finansal serbestleşme tasarruf eğilimi düşük toplum kesimlerine gelir aktarılmasına yol açarak tasarruf oranlarını düşürebilmektedir (Akyüz, 1991).' Finansal serbestleşme sonrası faiz oranlarının yükselmesi, devletten rantiye­spekülatör kesimlere (ticari/mali sermaye) gelir aktarılmasına yol açarken, tasarrufların kompozisyonunu da değişikliğe uğratmaktadır. Faiz oranlarının yükselmesiyle reel ve fi­ziksel aktiflerden çöziilen tasarrutlar, nispi getirisi daha yüksek yerli finansal aktitlere yö­nelmektedir (Önder vd., 1993).

; Finansal küreselleşme, gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerde, uluslararası nitelikteki finan­sal işlemlerin tüm finansal işlemler içindeki payının artmasından izlenebilmektedir. Az ge­lişmiş ülkelerde ise, bu süreç daha çok sıcak paraya aşırı bağımlılık, spekülatif hücum ve mali krizler şeklinde yaşanmaktadır. Bu sürecin finansal araçların çeşitlenınesi, yeni fi­nansal kurumların yaratılması ve yabancı sermaye girişinin kolaylaşması gibi olumlu etki-

Page 11: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM

lerinden söz edilebilir kuşkusuz. Ancak, ülke bazında yapılan araştırmaların sonuçlarının­da ortaya koyduğu gibi, uzun süre dış ticarete ve uluslararası finansmana kapalı olan, tica­ret ve finans sistemini sıkı bir şekilde kontrol altında tutan ülkelerde hızlı bir biçimde ger­çekleştiril~n. serbestleşme hayli kaygan ve istikrarsız bir makroekonomik ortama yol açmaktadır..Latin Amerika ve Afrika ülkelerinin deneyimleri, kamu kesiminin yeniden ya­pılanması ve kamu mali dengesinin sağlanınası yönünde reformlar gerçekleştirilıneden ser­maye hareketlerinin serbestleştirilmesinin, başarısız sonuçlar verdiğini göstermektedir (Bruno, 1 995)[finansal serbestleşme politikaları uygulansa bile, bunun yavaş ve kontrollü olması ve mutiaka bimu maliyesi reformu ile birlikte düşünülmesi önerilmektedir. Kısa vadeli yabancı sermayeyi özendirmekten kaçınmanın önemini vurgulayan bir çok çalışma, hisse senedi veya kısa vadeli mevduata yönelmiş bulunan spekülatif sermaye girişlerinin gerekli mevzuat ve diğer kurumsal düzenlemelerle denetim altına alınmasının yararlı ola­cağını belirtmektedir)

Arjantin, Şili, Meksika ve Türkiye' nin yakın tarihleri, zamanlaması ve sıralanması yan­lış, yüksek yoğunluklu ve hızlı biçimde uygulanan finansal serbestleşme politikalannın is­tikrarsızlığı daha da artırdığı, makro dengeleri yeniden kurmak için katlanılan toplumsal maliyetierin (üretim kaybı, işsizlik, gelir dağılımında bozulma) çok daha büyük olduğunu ortaya koymaktadır. Bu süreci hızlı biçimde yaşayan ülkelerden Şili ve Meksika, 1990'1arın başında portföy yatırımı şeklinde gerçekleşen, kısa süreli ve çabuk kaçabilen (volatile) sermaye akımının büyük boyutlara ulaşmasının sıkıntılarını çok yaşamışlardır. Meksika, gelişmekte olan bir çok ülke gibi, büyük miktarlardaki sermaye girişleri ile bütçe ve dış ödemeler açıklarını bu yolla kapatmış, dış borç ödemelerinde bir rahatlama yaşa­mıştır. Ancak, büyük kısmı kısa sürede kolayca kaçabilen, spekülatif portföy (hisse senedi, tahvil, kısa vadeli mevduat) yatırımlarından oluşan yabancı sermayenin aniden ortaya çı­kan kaçışı, Meksika'yı mali krize sürüklemiş ve 1995 yılının hemen başında yeni ve çok daha acımasız bir istikrar paketini uygulamaya koymaya zorlamıştır. Meksika örneği, spe­külatif sermaye hareketlerinin ve aşırı derecede "sıcak para"ya bağımlılığın bir ülkeyi na­sıl batağa sürükleyebileceğini göstermesi bakımından öğretici olmuştur. Küreselleşmeele fazla hevesli davranan Şili ve Arjantin, bugün yatırımların en düşük düzeylere inmesiyle birlikte, nüfusun büyük bir kısmı yoksulluk çizgisi altında olan ülkelerin başmda gelmek­tedir. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, Latin Amerika ülkelerinde, 1980'lerde mutlak yoksulluk çizgisi altında yer alanların oranı yüzde 40 iken, bu oran 1990'larda yüzde 50'e yaklaşmıştır.

.:J:<..ısa vadeli sermaye girişine ve sonunda spekülatif patlamayla birlikte ciddi mali krize yol açan gelişmelerin başında, yüksek reel faizler ve ulusal paranın aşırı değerlenmiş ol­ması gelmektedir. Yüksek faiz ve baskı altındaki döviz kuru ile ülkeye spekülatif sermaye akınunı başlatan politikalar, zamanla reel getirilerin önemini yitirmesine neden olmakta, spekülatif faaliyetlerin üretken yatırımlara baskın çıktığı bir ortama yol açmaktadır. Reel ölçülerde hızla değer kazanan ulusal para, özellikle dış ticarete konu olan mallarda göreli fiyat yapısını çarpıtarak sanayiin rekabet gücünti de olumsuz etkilemektedir. Faizlerin yük­selmesi kaynak maliyetlerini artırarak şirketleri finansal darboğazlara iinıekte, istikıarsız-

Page 12: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

)

16 UGUR ESER

lık ve belirsizlik ortamında kısa vadeli düşünmeye itilen iş düııyası rid;siz, yüksek getirili plasmanlara yönelmektedir. Türkiye'de 1994 yılı ba~larında patlak veren krize, bu krizin sadece finansal nedenlerden kaynaklandığı söylenememekle birlikte, dışardan kaynak akta­nmını kolaylaştıran finansal serbestleşme politikalarının önemli katkıda bulunduğu bilin­mektedir. 1980'lerin özellikle ikinci yarısında, reel faizlerin hiç bir üretken yatırımın karşı­layamayacağı düzeylere ulaşmasıyla, geçmiş yıllarda önemli yatırım faaliyetlerinde bulunan şirketler hızla paranın spekülatif çevriminin yüksek olduğu alanlara yönelınişler­dir. Bu sürece mali sistem de entegre olmuş, asli fonksiyonu sanayi işletmelerinin fon ihti­yacını karşılamak olan bankalar, kısa vadeli, riski az olan plasrnan alanlarına yönelerek, yüksek kazançlar sağlamışlardır.

Faizlerin reel ölçülerde yüksek ve döviz kurlannın düşük tutulması, bir süre sonra ihra­catı ve diğer döviz getiren faaliyetleri yavaşlattığmdan (devlüasyonlarla ekonomiye reka­bet gücü kazandırmak mümkün olmadığından) rekabet gücü kazanmanın tek seçeneği üc­retleri düşürmek olmaktadır. Spekülatif faaliyetlerin baskın çıktığı, yüksek kaynak maliyetinin yatırımlan caydırdığı bir durumda, ytüırımlarda ve verimlilik artışlarında bir atılım gerçekleşmiyorsa, dışa açık stratejinin ve iç dış finansal liberalleşmenin finansal kriziere sürüklenmeden sürdürülebilmesi, ücretierin baskı altına alınınasıyla mümkün ol­maktadır. Bu da, gelirin zaten eşitsiz dağıldığı bir ülkede, gelir bölüşümünün emeğiyle ge­çinenler aleyhine daha da bozulması anlanıma gelir. Yüksek faiz-ucuz döviz politikalarının gelir ve kaynak dağılımını bozan bu tür sonuçlarını, bugün Türkiye'nin de aralarında bu­lunduğu bir çok ülke yaşamaktadır.)

J Finansal serbestleşme sonrası "sıcak para"ya aşırı bağımlı hale gelmenin bir diğer ö­nemli sonucu da, para ve kur politikalannın speküh1tif sermaye hareketlerine tabi olmasıyla birlikte, hükümetlerin iktisat politikalarını toplumsal ve iktisadi amaçlara göre kullanabil­melerini fiilen olanaksız kılmasıdır. Kambiyo kontrollerinin kaldırılması ve finans piyasa­lanndaki aşırı serbestleşme dövizi yaygın bir tasarruf aracına dönüştürınektedir. Dövizin bir süre sonra ödeme ve değişim aracı olarak kullanılmasıyla birlikte ulusal para bütün iş­levlerini yitirebilmektedir. "Para ikamesi" olarak da adlandırılan ve ulusal paranın işlevle­rini yitirmesine yol açan bu yüksek döviz talebi (dolarizasyon), bugün bir çok ülkede para­sal yetki kurumlarının etkin politikalar uygulamasını zorlaştırmakta, döviz kurlarındaki istikrarsızlığı artırarak iş dünyası ve reel ekonomiyi ciddi biçimde tehdit etmektcdir (Collı­er ve Ma yer, 1992; I-Iıı·st ve Thompson, 1 992). Yüksek faiz ve düşük kur politikasının sür­dürülmesi, bir süre sonra kur değişikliği beklemisini de artıracnğından, büyük çaplı bir ser­maye kaçışı tehlikesi her an yaşanabilmektedir. Cari açıklardaki büyümenin sürdürülebilir sınırları aşması ve rezerv artışlarının son bulması ile birlikte, önce sıcak para yön değiş­tirmekte, arkasından dış bankaların kredileri kısması sonucu, mali kriz kaçınılmaz olmak-tadır. ltı , ı, ,

-~c:.~- ~.=") ~ \( 1\ (}\J~-" ~.,,\ !') .. ~ üzel dış sermayeye kapanmak tutarlı bir davranış olnıayacağma göre, diğer yandan

mali piyasaların ve sermaye hareketlerinin serbestleşnıesinin tehlikeli bir oyuna dönüşme olasılığı da göz önüne alındığında, nasıl bir politika izlenmelidir?

Page 13: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLA~IM 17

1980'lerde bir çok azgelişmiş ülkede finansal serbestleşme deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, problemin serbestleşmenin zamanlaması ve reformlarm sıı·alanma­sından kaynaklandığı görüşünden hareketle tartışmalar finansal serbestleşme için en uy­gun zaman ve isabetli sıralamanın (sequencing) ne olması gerektiği üzerinde yoğunlaşmış­tır (Mc Kırınon, 1994 ). Oysa, Latin Amerika ülkelerinin deneyimi, serbestleşmen in zamanlaması ve sıralamasından bağımsız olarak, yurt dışından bu tür net sermaye girişle­rinin denetim altına alınmasının gerekli olduğunu göstermektedir,:;,.finans sisteminin hızlı ve kontrolsüz biçimde dışa açılması, ekonominin makro yönetim araçları olan iktisat poli­tikalarının onu kullananlar (hükümetler ve onun. dışındaki kamu otoriteleri) tarafından top­lumsal refahı artırma yönünde denetlenebilınesini fiilen olanaksız hale getirmektedir. Bir kere bu sürece girildikten sonra, iktisat politikası araçları (faiz oranları, dôviz kurları) reel iktisat politikası hedei1erine dönük araçlar olmaktan çıkmakta ve sermaye akımını kontrol etmenin araçlarına dönüşmektedir (Boratav, 1994). Oysa, finans polüikalarının temel işle­vi ekonomik istikrarı ve kalkınınayı sağlamak olmalıdır) Bugün başarılı sanayileşme için örnek olarak gösterilen ülkelerin ortak özelliği, finans sistemini, "istikrar içinde kalkınma" hedefiyle uyumlu biçimde kullanabilınelerid@"~:Azgelişmiş ülkelerde hem fiyatlar genel dü­zeyinin, hem de faiz ve kurların istikrar kaiai1ması kalkınma sorunuyla yakından bağlantı­lıdır. Sürdürülebilir bir kalkınına hızının tutturulması bakımından önemli araçlardan biri, belki en önemlisi, finans politikası araçlarıdır. Büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin ve ulusla­rüstü şirketlerin gözetimi altında olan finans piyasalarının dünya çapındaki büyümesi, az­gelişmiş ülkelere, finans politikalarını kalkınma amaçlarıyla uyumlu kuBanınaya izin ve­recek gibi görünmemektedir. Bu durum "ulusal" kurumların kontrolünde bir sermaye birikimi ve kalkınma atılımının önemini daha da artırmaktadır. Finansal küreselleşmenin kontrolü, sadece fon akımlarının uzun dönemli üretken yatırımlara yönlendirilmesi bakı­mından değil, aym zamanda değişken nitelikli sermaye akımları karşısında iktisat politi­kalarına özerklik/otonoınİ kazandırmak bakımından da gereklidir.

Finans sisteminin kalkınma hedefleriyle uyumlu, ulusal kurumların gözetiminde yön­lendirilmesinin iyi örneklerini Doğu Asya ülkeleri vermektedir. Bu ülkelerde, özellikle Gü­ney Kore ve Japonya' da, devletin kaynak tahsisini yönlendirebildiği bir finans sistemi oluş­muştur. Güney Kore hükümetlerinin finansal reformlara yaklaşımı ani ve süratli olmaktan çok, ihtiyatlı ve yavaş olmuş, sermaye hareketleri devletin düzenleyici müdahalelerine tabi tutularak, büyük çaplı sermaye giriş ve çıkışiarına izin verilmemiştir. Bu ülkede sanayi­leşmenin erken ve ileri aşamalannda devlet önemli roller üstlenmiş, sermaye maliyetini düşürmek için, fiyatları (faiz oranlarını) piyasalarda belirlenen düzeylerinden düşük, yani "hatalı" belirlemiştir (Amsden, 1993). Japonya'da, Ulusal Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (M.I.T.l.) yeni teknolojiler geliştiren firmalara tercilıli kredi kullandırmış, kaynak maliye­tini düşük ve istikrarlı tutan düzenlemelerle uzun vadeli sanayileşme perspektifine göre ya­tırımlar için uygun bir ortam hazırlanmıştır (Amsden, 1989; Somel, 1992). Devletin finans piyasalarının işleyişini düzenleyen, sermaye akımlarının kararlılığını sağlayan ve faiz o­ranlarındaki istikrarsızlığın reel sektör üzerindeki etkisini en aza indiren müdahalelerine sanayileşmiş ülkelerde de rastlamak mümküdür (Stiglitz, 1994). Bugün başarılı sanayileş­menili iyi üırıcklcrini oluşturan bu ülkeleı in, Lntiıı Amerika ülkelerinden farkıl olnrak, hi··

Page 14: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

18 lJ(~UR ESEF?.

reselleşme sürecine ihtiyatla yakla~tıkları, ticarette ve finansmanda göreli olarak daha l:o­

rumacı oldukları gözlenmektedir.

Küreselleşen bir dünyada kendisine yer bulmaya çalışan Türkiye' nin, eğer bu sürecin dışında kalamayacak ve karşılıklı bağımlılık ilişkisi kuracaksa, "fırsatlar" yanında olası "tehdit" unsurlarını da değerlendirmesi ve süreci yüceltıneden ulusal çıkarlarını gözeten bir anlayışla kendi savunma mekanizmalarını geliştirmesi gerekir. Aksi halde, yeni yeni o­luşmaya başlayan dünya düzeninin kurumları, kendisini koruyucu mekanizmalan tireteme­

yen ülkeleri hızla geri ve çevresel bir konuma itecektir.

Page 15: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

EKONOMIK Y AKLAŞIM 19

KAYNAKÇA

AKYÜZ,Y., '199l),"Financıal Liberalizatıon ın Developing Countnes: A Neo-Keynesıan Approach", UNCTAD Dıscussıon Paper, No:36, March.

------------, (1993), "Fınancıal Liberalization: The Key Issues", UNCTAD Discussion Pa­per, No:56, March.

-------------, (1994 ), "Ekonomide Liberalleş me ve Sanayileşme Latin Amerika Deneyimi,", iktisat, işletme ve Finans, Sayı:96, Mart.

AMSDEN, A., (1989), Asıa's Next Giant, South Korea and Late Industrialization, New York, Oxford Üniversity Press.

AMSDEN, A., (1991), "Diffusion of Development: The Late Industrializing Model and Greater East Asia", AEA Papers and Proceedings, May, 81(2), s.282-286.

---------------, (1993), "East Asian Financıal Markets: Why So Much (And Fairly Effective) Government Intervention?", UNCTAD Dıscussion Paper, No:56, March.

BARRO, R.J, ve Lee, J.W. (1994), "Losers and Winners in Economıc Growth" Procee­dings of te/ı World Bank, Annual Conference Development Economıcs, 1993, s.267-297.

BORATAV,M. (1994),"İktisadi Kriz üzerine Bazı Gözlemler", iktisat, Işletme ve Finans, Sayı: 100, Temmuz.

BRUNO, M. (1995), "Development Issues in a Changing World: New Lessons Old Deba­tes Open Questions", Proceedings of the Worl Bank, Amıual Conference On Develop­ment Economıcs, 1994, Washington D.C.

COLLIER, P. ve MA YER, C. (1992), "The Assessınent: Financial Liberalization Financial Systems and Economic Growth" ,Oxford Review of Economic Policy, 5(4), s. 1-12.

DEVLET PLANLAMA TEŞKiLATI (DPT) ( l995a), VII. Beş Ytlltk Kalkınma Plam Stra­tejisi (1996-2000).

DEVLET PLANLAMA TEŞKiLATI (DPT) (1995b), Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1996-2000, Taslak, Haziran.

DEVLET PLANLAMA TEŞKiLATI (DPT) (1995c), Dünyada Küreselleşme ve Bölgesel Bütünleşrne, VII. BYKP Özel ihtisas Komisyonu Raporu, Ankara.

DOSİ.G, FREEMAN.C., NELSON.R ve SOETE,L. (1988), Technical Change and Econo­mıc Theory, Pinter Publishers, London.

DURUİZ, L. ve YENTÜRK, N. (1992), Facing the Clıallenge: Turkish Automobille, Steel and Clotlıing Industries, Respanses to the Post-Fordist Restructuring, Ford Foundation, İstanbul.

ESER,U. (1994),"Yeniden Sanayileşme Sürecinde Türkiye'de Sanayi Politikaları", Deği­şim Sürecinde Türkiye Sanayi Senıpozyumu, Bildiriler, TMMOB, 23-24 Aralık 1994, Ankara.

ESER,U. ve ESER,K. (1995), Türkiye'de Sanayi Sektörünün Yapısı ve Gelişme Eğilimi, Kamu ve Özel Imalat Sanayi Sektörüleri Ayrımında Nice[ Bir Çözümleme, Türk Harb-iş Sendikası Yayını, Nisan, Ankara.

FISLOW,A. (1994), "Economıc Development in the 1990s", World Development, 22(12),s. 1825-1832

Page 16: AKLAŞIM KÜRESELLEŞME: TEHDiT Mimimoza.marmara.edu.tr/~asoyak/ugureser-kuresellesme.pdf · cari ve mali serbestleşme şartına bağlayan uluslararası finans kuruluşlarının

20 UGUR ESER

FREEMAN,R.B. ( 1 993), "La bor Market Institutions and Policies: H.: Ip on Binderence to Economıc Development?" Proceedings of the World Bank, Annual Conference on De­velopent Economıcs, 1992,s.l17-144.

GÖKER,A. (1993), " Türkiye Sanayiinde Rekabet Gücü ya da Teknoloji Faktörü", 1993 Sanayi Kongresi, TMMOB,Ankara.

GREGORIO,J. ve GUIDOTTI,P.E. (1995), "Financial Development and Economic Growth", Word Development, 23 (4), s. 433-448. HIRST, P. ve THOMPSON, G (1992),"The Problem of Globalızation: international Economic Relations, National Eco­nomıc Management and Farmatıon of Trading Blocks", Economy and Society, 21(4), November.

LİNK, A.N. ve TASSEY,G. (1987), Strategies For Technology Based Competitition, Le­xington Books.

LUCAS,R.E. (1988), "On the Mechanics of Economic Development" Journal of Monetary Economics, 22,s.3-42.

Mc KINNON, RI. (1994), "Gradual versus Rapid Liberalization in Socialist Economies: The Problem of Macroeconomic Control", Proceedings of the World Bank, Annual Conference on Development Economıcs, 1993, Washington D.C.

ÖNDER, i., TÜREL,O., EKİNCİ,N. ve SOMEL,C. (1993), Türkiye'de Kamu Maliyesi Fi­nansal Yapı ve Politikalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ekim, İstanbul.

ROMER, P.M. (1994), "The Origins of Endogenous Growth", The Journal of Economıc Perspectives, Winter, s. 3:-22.

SEİPP, W. (1990) ,"The Financial Marketsin the year 2000", Conımerzbank, June. SİNHA,R. (1995), "Economıc Reform in Developing Countries: Some Canceptual Issues",

World Development, 23(4), s. 557-575. STIGLITZ, J. (1994), "The Role of the State in Financial Markets", Proceedings of the

World Bank, Annual Conference on Development Economıcs, 1993, Washington D.C. TRANSNATIONAL INFORMATION EXCHANGE (TIE) (1991), lnternatıonal Meeting

on Toyotizm in the Car S ector, Barcelona, 10-13 April 1991. WORLD BANK (1994), Proceedings of the World Bank Annual Conference on Develop­

ment Economıcs, 1993, Washington D.C.