mevlevi mehmed dede ve mesnevi'nin İlk on sekiz beytini · mevlevi Şeyhi ağa-zade mehmed...

25
Mevlevi Mehmed Dede ve Mesnevi'nin On sekiz Beytini Necip DURU Yard. Doç. Dr., Ondokuz ü. Ordu Fen-Edebiyat Fakültesi [email protected] özet Mevlana Geliil e' d-din-i Rumi'nin ciltlik Mesnevi'si, hem Mevlevller, hem de ilgi li leri indinde bir eserdir. Bilhassa Mesnevl'nin ilk on- sekiz beytinin bizzat elinden bu beyit1erin ehemmiyetini bir kat daha 17. Mevleviler mühirn bir yeri bulunan Mehmed Decle (ö. 1 653) Mesnevi'nin ilk onsekiz beytini, Ankata- vi'nin malum eserinden de yapmak suretiyle Bu ça- hem ve etki alanJ, hem de önemli eseri Mes- nevl'nin ilk onse ki z beyti ortaya ve Yeri 17. Mevleviler mühirn bir mevkii eden .Meh- med Dede'den bahseden kaynaklar Gelibolu'da hususunda hem-fikir- dirler,' Mehmed Efendi ve daha genel bir ifade ile: " Ana- dolu ' dan zuhur" bildirir. 2 hakimiyetine itibaren, Trakya ve Balkanlar'a yönelik i lhan Genç, Esrar Dede Ankara 2000, s. 16; Sahih Ahmed Dede, Mecmiialii'I-Tell a rl hü'I ·Mevleviyye, Süleymaniye Ktp. Yzm. nr. 1462, v.72a; Ali Enver, Semahane-i Edeb; istanbul 1309, s. S; Mehmed Tahir, Osnu:mh Müell1f1eri, 1333, c. II, s. 69; S. Er gun, istanbul 1945, c. s. 259; Nail Tuman, Tuh,(e-1 MEB Dairesi Ktp. Nr. B. 870, 1949, c. s. 47. 2 Mehmed Efendi, Vekayiü'I-Fuzaltl , istanbul 1989, s. 550; Müstakim-zade SUieyman Sa'deddin, Süleymaniye Ktp. Hal et Efendi, nr. 628, 1170, v. 108b; Safiiyi Mustafa, Tezkire-i ' ara, Süleymaniye Ktp. Esad Efendi, nr. 2549, vr.20b.

Upload: others

Post on 06-Jan-2020

25 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Mevlevi Şeyhi Ağa-zade Mehmed Dede

ve Mesnevi'nin İlk On sekiz Beytini Şerhi

Necip Fazıl DURU

Yard. Doç. Dr., Ondokuz Mayıs ü. Ordu Fen-Edebiyat Fakültesi [email protected]

özet Mevlana Geliile'd-din-i Rumi'nin altı ciltlik Mesnevi'si, hem Mevlevller,

hem de ilgilileri indinde kıymetli bir eserdir. Bilhassa Mesnevl'nin ilk on­

sekiz beytinin bizzat Mevlana'nın elinden çıknuş olması, bu beyit1erin

ehemmiyetini bir kat daha artırır.

17. yüzyılda Mevleviler arasında mühirn bir yeri bulunan Ağa-zade Mehmed Decle (ö. 1653) Mesnevi'nin ilk onsekiz beytini, İsmail-i Ankata­

vi'nin malum eserinden de alıntılar yapmak suretiyle şerhetmiştir. Bu ça­

lışmada hem Ağa-zade'nin hayatı ve etki alanJ, hem de önemli eseri Mes­

nevl'nin ilk onsekiz beyti şerhi ortaya çıkarılmıştır.

Adı ve Doğum Yeri

17. yüzyılda Mevleviler arasında mühirn bir mevkii işgal eden Ağa-zade .Meh­

med Dede'den bahseden kaynaklar Gelibolu'da doğduğu hususunda hem-fikir­

dirler, ' Şeyh! Mehmed Efendi ve Müstakiın-zade daha genel bir ifade ile: "Ana­

dolu 'dan zuhur" ettiğini bildirir. 2

Osmanlı hakimiyetine geçişinden itibaren, Trakya ve Balkanlar'a yönelik

ı i lhan Genç, Esrar Dede Tezkinı-i Şu 'ara-yı Mevl.ev~yye, Ankara 2000, s. 16; Sahih Ahmed Dede, Mecmiialii'I-Tellarlhü'I·Mevleviyye, Süleymaniye Ktp. Yzm. Sağışlar, nr. 1462, v.72a; Ali Enver, Semahane-i Edeb; istanbul 1309, s. S; Sursalı Mehmed Tahir, Osnu:mh Müell1f1eri, L~tanbul 1333, c.

II, s . 69; S. Nüılıet Ergun, Tiiı·k Şairleri, istanbul 1945, c. ı , s. 259; Nail Tuman, Tuh,(e-1 Na'tl~ MEB Yayın Dairesi Bşk. Ktp. Nr. B. 870, 1949, c. ı, s. 47.

2 Şeylıi Mehmed Efendi, Vekayiü'I-Fuzaltl, istanbul 1989, s. 550; Müstakim-zade SUieyman Sa'deddin, Mecelleıü'n-n.isdb, Süleymaniye Ktp. Halet Efendi, nr. 628, 1170, v. 108b; Safiiyi Mustafa,

Tezkire-i Şu 'ara, Süleymaniye Ktp. Esad Efendi, nr. 2549, vr.20b.

152 wsawı.ıf

akınlarda önemli bir geçit yeri ve hareket üssü olarak kullanılan; bir çok cami ve

imaretie rin yaptırıldığı , vakıfların tesis edildiği Gelibolu, özellikle on altıncı yüz­

yılda itibar kazanmış, ön plana çıkmıştır. Klasik edebiyat sını rl arı içinde eser ve­

ren azımsanmayacak sayıda (otuz) şairin burada yetiŞmiş olması , Gelibolu'nun

Osmanlı coğrafyasındaki seçkin konumunu gösterir.3

AiJe Çevresi ve Tahsili

Rabası Hasan, Yeniçeri ağalığından mütekaid olduğu için 'Ağa-zade'likle

şöhret bulmuştur.4 Ağalıktan rnütekair olarak değil, ma'zUien ayrıldığını öne sü­

renler de vardır. 5

"Evail-i halde iştiğtil u tenvfr-i mebahis ile bedr-i ternam gibi tahsfl-i kemal ey­

leyüp 'u/üm-i 'A rabiyye'de 1nabir ve fünü.n-ı 'aktiyye ve nakliyyede mecmu 'a-i ne­

z;tidir olduktan sonra salik-·i meslek-i erhah-1 tarfkat ve malik-i ezimme-i şerfat

u bClkfkat olmaği Cl ... '" ifadesinelen anlaşılelığına göre Mehmed, tarikare intisa­

bından önce ilk gençlik yıllannda mükemmel bir tahsil görmüş, Arapça'yı öğren­

miş, akli ve nakli ilimlerde söz sahibi olmuştur.

Ağa-zade Mehıned'in Asaf ve Mustafa isimlerinde iki kardeşi vardır. iıtihalin­

den sonra makam-ı ıneşlhate geçecek olan yeğeni , divan sahibi şair Mehrned Sa­

bir (Parsa) (ö.l090/ 1679), küçük kardeşi Mustafa'nın oğludur.' Mustafa Efen­

di 'nin askeriyeden ayrıldığı nakledilir.~

Ağa-zade'nin evlenrnecliği ele yaln ızca Sejfne'de bir bilgi olarak yer alır.9

Tarlkate İntisabı ve Seyahatleri

Mehıned Dede, akar ve arazisini (cümle-i ma-nıülklerin) biracieri Asaf

Ağa'ya hibe ile, 1033/ 1623'te Konya Dergahı'na giderek, BOstan Çelebi'nin der­

vişi olmuş, binbir günlük çileyi ikrnal etmişti r. Çelebi'nin icazetiyle (sefer izni

3 feridun Eınec.:an, "Gelibolu", 7DVİA, İstanbul 1996, c. XIV, ss. 1-6; Mustafa isen. "Tezkireler

lşığında Divan Edebiyarına Bakışlar, Osmanlı· Kültür Coğrafyasımı Bak ış'', Otelerden Bir Ses, Ankara

'1997, ~. 73.

4 S. Alımed Dede, Mecnıuatü 't-Tel,liirfbü'I-Mevlev~y}>e, v.72a; Sakıb Mustafa, Sejlrıe-i Nejlse.fi'/.

Meniikibi'I-Medeviyye, Mısır 1283, c. Il, s. 26; Ali Enver, Semtibiine-i Edeb, s. 9;

5 Genç, Esrar Dede, Tezkire-i Şu 'arii-yı Mevleviyye, s. 16; Muhammed Fazı! Paşa , Şerh-i

Hakfiyık-ı Ezkiil'-l Mevtaııii, Bosn:ılı Muharrem Mat. isranbul 1283, s. 433; Muallirn N:ki, Estlmf,

isranbu l 1308, s. 351.

6 Şeyhi, VeMyiü 'l-Fuzalfı, s. 550.

7 Şeyhi, age., s. 467; Sakıb Mustafa, a,qe., s. 26; Nail Tu man, Tub_fe-t Na'ilf, c. ll, s. 527.

8 Şeyh i , aynı yeı·.

9 Sfıkıb Mu~t;ıf:.ı. cı,qe., s . '31.

necip fazıl duru/mev/evf şeyh i ağtı-zcule mehmed cfe~le w ., 153

alarak) Harameyn-i Muhteremeyn'i ziyaret etmiş ; Kudüs'e giderek, Mesdd-i ak­

sa'd.a mutekif olmuştur. '"

İçine doğan bir hisle (tami'a) Malta Adası'na seyahate karar vermiş, bunun

için tarikatin büyüklerinden 'Ivaz Dede'nin de rızasını almıştır. Malta'ya yaklaş­

tıklarında deniz korsanlarınca gemilerine el konmuş, gemidekiler esir edilmiştir.

Müslüman esirler Ada'ya çıkanlmış, Ağa-zade de diğer esirlerle birlikte hafriyar

işlerinde çalıştırılmış; hürriyetine kavuştuktan sonra Cezayir'e gitmiştir." S. Ah­

med Dede: "Cezayir'e vardıkcia Mesnevı -i şerij'f anda bulup abz ile ba'dehu

vatan-ı 'aslf.si olan Gelibolu)Ja dahil ve demn-ı şehirde hanesinde va'z-ıMes­

nevi ve icra-yı ayfn-i erkan-ı Mevlevf olup 'J2 derken, Ağa-zade'nin Mesnevi'yle

ilk defa tanışelığına ını, yoksa kendisine yeni bir Mesnevi aldığına mı işaret et­

mektedir? Çilesini tamamlamış bir dedenin Mesnevi'yi ilk defa görüyor olması her halde kastedilmemiştic Sakıb Mustafa, Ağa-zade'nin esir alınışı ve hürriyeti­

ne kavuşmasını mufassal bir şekilde anlatırken , Cezayir'deki Mesnevl-i şerif me­

selesinin esası da açıklığa kavuşur. Ağa-zade Cezayir'de Veliyyü'd -dln Dede'nin

evine vardığında, Dede, Ağa-zade' de gördüğü tahassürün sebebinin ne olduğu­nu öğrenmek istemiş, o da esaret sırasındaki kanşıklıkta Mesnev'i-i şerit'ini kay­

bettiğini söyleyince, Veliyyü'd-dln Dede kerameti ile kaybolan Mesnevl'yi ken­

disine takdim etmiştir. H Anlaşılıyor kj, S. Ahmed Dede, Sefine'deki bazı bilgileri

huJasa ederek ve de yer yer atlayarak vermiştir.

Mehmed Dede, vatanı Gelibolu'ya döndüğünde herkes onu kendi hanesin­

de misafir etmek istemiş, o da bazılarını memnun, diğerlerini de malızun etme­

mek için Ahi'd-devJe zaviyesinde'" Mesnevi tedrisine ve Mevlev! erkanını icraya

başlamış ; bir süre sonra deslere devam edenlerin sayısının artması üzerine, sa­

dık dostlarından Abdu'r-rahman ibn-i Mehmed Ağa'nın şehir dışında, geniş bir

alana şehrin manevi hayatmda önemli bir rol oynayacak olan görkemli bir Mev­

levl-hane inşa ettirınes iyle , '5 Muharrem ayının ilk günü oraya taşınılmıştır. '6 Sa-

10 S{ıkıb Mustafa, Scttrne-i Nejise, s. 26; S. Alımed Dede, Mecmı1atü 't-Tevt1rfbı1'l-Mevlwir:Ye,

vr.72:.ı; Barihüdu Tannkorur "Gelil:ıolu Mevlevlhfınesi", TDViA, ist;ınbul 1996, c.:, XIV, ss. 6-8; Safayi

Mustafa, Tezkire-i Şu'tm1, vr.20b; ilh:ın Genç, Esrar Dede, Tezkire-i Şu'aı·a~yı Mevleviyye, 16; Ergun,

Türk Şairlerı; s. 259; M. Fiit:ıl Paşa, Şerh -i Ha kclyık-ı Ezkiir-ı Mevltırıii, s. 433.

11 Sakıb Mustafa. a1w. s. 27.

12 S. Ahmed Dede, age., vr.72a.

13 Sakıb Mustafa, age., s. 27.

ı4 Aynı eser, s. 28; Bari hüd:ıTanrıkonır. "Gel ibolu Mevlevlhanesi", s. 6, Mehmed Dede'ni rı

Gelibolu'ya dönüşünde Solakzade Melımed Ağa'nın kendi mescidine bitişik iki oda yı ona verdiğini,

bund:ın sonra da ders ve sohbetlerin burada, ayinleri n de meseidde icra edildiği ni, Mevlana Müzesi

Ar~iv bilgisine dayan:ırak nakleder.

ı 5 On be;~ Mevlevi asiranesi içinde, Gelibolu Mevlevi-lıanesi en geniş araziye ve en büyük ve

haşnıeıli sem;ı-lıaneye sahiptir (Bariihüda T:ınrıkorur, agm., s. 6; Feridun Emecan, "Gelibolu", ş_ 4)

ı6 S. Ahmed Dede, age., v.72a; İ lhan Genç, age., :;. 16; Safayi Musı:afa, age., vr.20b; Şeyhi

154 taS&WI/U{

kıb Dede, kardeşi Asaf Ağa'nın daha önce kendisine bırakılan mallan iade etme­

si ve sevenlerini de sevabmdan mahrum bırakmamak için, onların da malen ve

b eden en yardım ı alınmak suretiyle bir cilve-gah-ı latfjinşa edildiğini söyler.17

Tanrıkonır, Gelibolu Mevlevi-hanesi'nin vakfıyesinin ele geçmediğini belirt­

mek te, bazı çıkanıniarda n hareketle, 1621 tarihinden önce kurulmuş olmasını

muhtemel görmektedir. ı• Sahih Ahmed Dede ise, Recep ayının gurresinde tek­

kenin vakfiyesinin tahrir olunduğunu ve 1033/1623-24 (19.04.1624 Cuma) tarihi­

nin düşüldüğünü kaycleder. ı9

1030/ 1620 tarihinde, daha sonra sadrazamlığa yükselen, Ohrili Hüseyin Pa­

şa :!<) tarafından Beşiktaş'ta inşa olunan Mevlevi-hane2ı için, Mehmed Dede davet

edilmiş, mumaileyh ele davete icabetle İsranbul'a gelerek, bahsi geçen tekkecle

iki ay kadar meş'ihat makarnında bulunımıştur.21 Tekkenin inşa ta rihi bazı kay­

naklarda 1031/ 162f1 olarak yer alır.

Başlangıçta nıatbalu ve diğer bazı müştemilatı bulunmayan, yalnızca sema-

Mehmed, Vekayiıi'I-Fu.zalll, 551; M. Fazıl Paşa, Şerb-i Hakayık-ı Ezkar-ı Mevltlrıil, s. 433; $. Nüzher Ergun, Tiirk ŞaMeri, s. 259; Ali Enver, Semtibiine-i Edeb, s. 9; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmtmi

yahud Tezkire-i Meştihfr-i Osmaniyye, Matb:ıa-i Amire, Istanbul 1311, c. TV, s. 166. 17 Sakıb Mustat:ı, Sefirıe-ı Nefise. s. 28. 18 B:.ırihüda Tanrıkorur, "Geli bolu Mevlevlhiinesi" s. 6. 19 S. Ahmed Dede, Mecmı?atü't-Tel!iirfhii 'l·Mevleviyye, s. vr.72a. 20 Bostancı ocağında yetişip, Bosı:ıncıbaşı olmuş 1026/161Tdeki Revan Seferi'nde yeniçeri ağası

ve sonra Kurneli beylerbeyi olup vezirlikle divan-ı hümayunda bulunurken, 1030/1620'de Giizeke Ali Pa~;ı'nın yerine vezirinam oltnu:şlur. Belli sebeplerle görevinden aziedilmesinden sonra, 1031/1621 M:ıyı~'taki Sulran O.sman'ı n hal ve katliyle somıçlanan ihti la.lde, Dilaver Paşa'nın yerine iki nd defa ve;:i ri:.ı zaın okluys;ı da, görevine başl;ımadan ı;ıyininin ertesi g(inü Ağakapısı'nda yeniçer­iler tar:ıfından öldürOl müştü r. Beşiktaş'ta Yahya Efendi türbesi mezarlığında nıedfundur. Biyografik kaynakların bir kısmı Hüseyin Paşa'n ın kaptanı - derya olduğunu söyleseler ele, b\ı bilgiyi tarihi eser­lerde bulmak mümkün olmadı . (i. Hakkı Uzunçarşı lı, Osm.anlı Tarihi, Ankara 1988, c. lll , s.·374; Hüseyin Ayvansarayl, Hadfkatıl'l-Ceuam~ Matbaa-i Amire, istanbul i281, c. n, s. 105)

2 ı İki buçuk asırlık tekke hayatına sahne olduktan sonra Sultan Abdü'l-aziz tar:ıfından yeri Çınığan Sarayı içine al ımı rak Hl6R'de Maçka'da yaptırılan yeni bir mevlevi-haneye nakledilmiş ve kısa bir süre sonr.ı bunun yerinde Maçk;ı kışiası nın inşası kararlaştırı ldığı için, Eyüb y:ıkınlannda ve

Haliç kıyısondaki Bah:iriye'ye kaldırılmıştır (Muzaffer Erdoğan, "Mevlevi Kuruluşları Arasında iswn­bul Mevlevihanderi'·, lü Edb. Fak. Güney-Doğıı Aış. !)ergisi, 1976, $.4-5, s. 35).

22 Şeyh! Mehıned, Vekilyiü'I-Fuzalti, s. 551; İlhan Genç, Esrar Dede Tezkire-t Şu 'ara-yı

MetJieuiyye, s. 16; H. Ayvans:ır.ıyi, age., s. 104; M. Süreyya, age., s. 166; M. ı:azıl Paşa , age., s. 434; Müst<ıklııı -zade, Mecelletii'n -nisab, vr. l 08b; ı\-1. Naci. Osmanlı Şairleri, hzl. Cemal Kurnaz, istanbul 1995. s. 303; MuzalTer Erdoğan, ;ıgın. , s. 6; Süheyl Ünver, "Beşikwş-Çırağan MevleVılıanesi

Hakkınd;ı'', Mevlilıw ve Yaşama SetJinci, Ini. P. Hal ıcı, Konya 1978, ss. 166-168. 23 Mevlevi-hiine, Hü~eyin Paşa'n ın vefatı senesinde (1031/1621) ikmal edilmiştir. 1. H;ıkkı

Uzunçarşılı, age., s. 374; H. Ayvans:ırayi, cıge., s. 105; Muzaffer Erdoğ:ın, agın., s. 35; Ekrem lşın,

eserinin Ustanbul 'da Gündelik Hayat, İstanbul, s. 64, 295) bir yerinde, Beşiktaş Mevlevi-hanesi'nin 163l'de dery;ı k:ıptanı Oluili Hüseyin Paşa tar:ıfı ndan yaptırıldığı nı, ilk şeyhinin de Mehmed Hakiki Decle olduğunu söylerken; başka bir k ısımda 1622'de Sadr.ızam Olırili Hüseyin Paşa tarafından yaptırıldığını ö ne sürmektedir.

necip fazıl durulmevlevf şeyh i ağa-zade mehmed dede ve. .. 155

haneden ibaret olan Mevlev1-hane'nin inşa hikayesi şöyle nakledilir:24 Donanma­yı Hümayun ile Akdeniz seferinden dönen Hüseyin Paşa, Gelibolu'ya uğrayacak buradaki şeyhleri ziyaret eder, fakat her nasılsa kasabanın Mevlevi şeyhini unu­tur. İsı:anbul'a doğru hareketinde şiddetli bir poyraz ile karşılaşılan donanma bo­ğazdan çıkıp Marmara denizine bir türlü giremez ve bu hal bir kaç kere tekerrür edince, durumu bir gönül kırıklığına hamleden Hüseyin Paşa, ilk fırsatta lVIevle­vi şeyh i Ağa-zade Mehmed Dede'yi ziyaret eder ve kusurunun afvını ken_disin­den niyaz eyler. Bundan fazlasıyla memnun kalan Meluned Dede, donanmanın Nlarmaraya selametle açılması yolunda dua eder ve aynı zamanda Paşa 'nın ya­kın bir gelecekte saclarete yükseleceğini müjdeler. Hüseyin Paşa'nın İstanbul'a dönüşünü müteakip damatlığa layık görülmesi ve sadrıazamlığa yükselmesi do­layısıyla Mehmed Dede'nin kerameti anJaşılınış, bunun üzerine Paşa, bir şükran borcu olarak Beşiktaş'taki bu Mevlevl-hane'yi inşa ettirmiştir. 2s

Mehmed Dede, Beşiktaş Mevlevl-hanesi'ne şeyh olduktan sonra Gelibolu 'yu ihmal etmemiş ve buraya kendi yelkenli kay1ğıyla gidip gelmeyi adet edinmiş.

Hatta bu yelkenli kayığın yaptırılan küçük bir modeli Mevlev1-lüne'nin tavanın­da iki asırdan fazla bir zaman asılı kalmış. Mevlevl-hane'nin Maçka'ya taşınması sırasında bu yelkenli kayığın ortadan kayboldu~u rivayet oJu.nur. Mehmed De­de'nin ilk mukabeleyi bir Çarşamba günü yapması dolayısıyla sonraları bu gele­neğe, Maçka ve Bahariye Mevlevi-hanelerinde de harfi harfine uyulmuştur. 26

Ağa-zade'nin kerametinden sayılmak üzere şu vak'a nakledilir: 1031/1621-22 senesi Receb'inin yedinci günü seher vaktinde Mehmed Dede, müridierine Ge­libolu gemilerinden birini hazırlamalarını söylemiş, yanındakilerle beraber yola çıkmış ve Kumkapı h izasına vardıklarında: ''Bizim için Beşiktaş'da zaviye bina

eyleyen Hüseyin Paşa, bu saaıde şehfden 'azm-i 'ukba eyledi, rabmetu 'Ilahi

'aleyh" demiştir. Gerçekten de o anda Sultan Osman vak'ası zuhur etmiş, Hüse­yin Paşa da eşkıya tasallutiyle şehit olmuştur.27

Ömrünün kalan kısmını Gelibolu MevleVi-hanesi'nde Mesnevl dersleri ver­mek ve hal erbabını terbiye ile ikmal etmiş olan Mehmed Dede, "sa'atü 'l-karar"

ibaresinin işaret ettiği 1063/1652-53 senesinde vefat etmiş ve barusi olduğu Mev­levl-hane tekkesine defnedilmiştir. m

24 H. Ayvans:ırayl, Hadfkatü'I-Cevarni, :;. 105; Muz.affer Erdoğan, "Mevlevi Kuruluşlan Amsındıı

lsıanbul Mevlevihaneleri", s. 35. 25 Muz;ı ffer Erdoğan, :agm., s. 35-36. 26 Aynı makale, s. 36. 27 Şeyh! Mehıııed, Vekiiyiü ·ı-Fıızaltl, s . 551; Şeylıi'yi kaynak göstermesine rağmen, Esrar Dede bu

yolculuğu küçük nüanslarl:a aktarır Cilhan Genç. E~rar Dede Tezkiw-i Şu 'ara-yı Mevleviyye, s. 16).

28 Şeyhl Mehmed, age. , aynı yer; Sakıb Mustafa, !Jefine-i Nlflise, s. 28; İlhan Genç, Esrar Dede

Tezkire-i Şu'ara-yı Mev/eviyye, s. 16; Müsıaklın-zade, Mecelletü 'n-nisab, vr. 108b; Melııned Süreyya,

Sicill-i Osınani, s. 166; Muallim Na ci, Osmanlı Şairleri, s. 303; S. Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, s. 260.

156 tasawuf

S. Ahmed Dede, Ağa-zade'nin vefatı için aynı tarihi verir ve derun-ı banktl­ha d(:'(nolımduğunu, (üzerine) türhe inşa edildiğini söyler ve bu makamın ziya­

retgah oluşuna da dikkat çeker.29

Tesiri ve Eserle ri

Eseri, insan olan bir sanatkar. Dlvfinı ve malılası olmayan bir şair.30 Kendisin­den bahseden her eserde, ihtiraın ifadeleri ile söze başlanınakta; onu anlatacak her kelime özenle seçilmekte: Ol 'azfz-i mısr-ı ma'cwif, cümle-i 'ulüm u /ünün-ı nakliyye vü 'akliyyede Jiiikü 'l-aknin ... hall-i müşkilat-ı hazret-i Mesnevf-i şerif­de 'adfmü 'n-nazfr olup;.ı ' Mistan-ı helağatin tütt-i şeker beyanı ve gülistan-ı fe­sahatin bülhül-i şfrin-zehtinı Ağa-zade Mebemmed Efendi'dit731 Miişaru 'n­

ileyh keşf u keriimat ile meşhur bir mürfd-i celflü '1-kadr imiş/er. Hayatında kıy­meti bilinip ihtiramat-ı fiiika görenlerin biri de budıır,·33 Ekiibir-i Mevlev~yye­den ... 'urefli-i şu 'aradan ... ;·14 kutbu 'l- 'arifin .. . Fahrü 'r-rical Ağa-zade zade'llahü şerefen hazret/e ri .. .İşfa ve ihlasda kii'im-makfim-ı cavidan ve saki-i Hızır- ka­dem-i ab-·ı bayvan-ı 'ilm ü 'i1jan olup .. / 5 Şeyble1-tn 'alim ve 'arifle1''indendi;J(• fü.seha-yı hakfkfrıin pfşva-yı namdarındandır.Jl

Böyle itina ile seçilmiş kelimelerle tanttılmaya çalışılan, eldeki üç beş şiirio­den güçlü bir şair olduğu anlaşılan Ağa-zade Mehmed Dede'nin öne çıkan vas­fı, herhalde insan yetiştirmek olmalıdır. Onun hilafeti zamanında ahalinin bir ço­

ğunun küJah-ı idider ve arakiyye-yi muhabbet giymesi de buna işaret eder:"' Esrar Dede'nin: "lV!ehemmed Dede hazretlerinin hizmet-i pür-bereketlerinde

ber-pa ve ba 'de vefati'l-mürebbf ihtiyar-ı seyahat-i leyl ü nehiir ve geşt-i güzar-ı

dar u diyar ve tetntişa-yı 'acayib-i asar-ı Hı'i.davendigar ederek .. " cümlesinde beliıttiği gibi Neşatl (ö.l085/1674), derviş ve şakirdi olarak Ağa-zade'nin (hıd-

29 S. Ahmed Ded~. Mecmuatü't-Tevarfhü 't-Mevleviyye, vr.76a.

30 S. Nüzhet, Üsküdar kütüph:ınesindeki bir tarikat silsite-namesinde mahlasının 'Hakiki' olarak

kayıtlı olduğunu söylemekteyse de (Türk Şair/er·i, s. 259-260), Ağa-zade'n in d inüzde bu mahlasla

söylenmiş bir şiiri henü<: mevcut değildir. Muhtemelen Nail Turnan da, bu bilgiyi tenkide tabi tut­

madan kullanmıştı r. ( Tul!Je-i Na'il~ s. 47). Sakıb Dede ise, malıtas kullanmadığını b ildirir. (S. Nüzhet

Ergun, "lW-, s . 260). Ali Enver de gayr-ı m:ıtbü nıürettep bir DiVan'ının varlığın ı haber verir

<.Se-nıliharıe-i Eckb, ~- 9) W.kin, başka hiçbir k;ıynakı.a yer almayan bu bilginin kaynağı kendisi olsa

gerektir. Çünkü eserine aldığı şiir örneği Esrar Dede Teıkiresi'ndendir.

3 ı Sakıb Mustafa, S~Jirıe-t N~/lse, s. 28. 32 Safiiyi Must.ııfa, Tezkire-i Şu 'ara, vr.20b.

33 Ali Enver, age., s . 9. 34 B. Mehnıed Tahir, Osmanlı Müell{fleri, s. 69.

35 i lhan Genç, Esrar Dede Tezkire-i Şu 'ara~yı Mevleviyye, s. 17, 293, 487.

36 M. N:.ıci, Osmanlı Şairleri, s . 303.

3 7 M. Fa ı ıl P;ış;ı, Şerh-i Hakiıyık-ı EzklJr-ı Mevltina, s . 433.

38 Silkıb Mustafa, age., s. 28.

necip fazıl dunılmevlevl ş~ybi ağa-ziide mebmed dede ve.. . 157

rrıet!erine vasıl ve şeref-i bey'atlerine nail oluj:J9) üstadlık kürsüsünden feyz al­mıştır:0 Baçlangıçta mahlassız şiirler yazan Neşatl'ye mahlasının, Mevlana'yı medheden bir kasidesinin Ağa-zade tarafından beğenilmesi üzeıine verildiği nakledilir.4

' Neşat! şeyhi ve mürebb'isinin vefatı sonrası Hz. Pir'in mekanı Kon­ya'da karar kılmıştır!2

Yeğeni ve halifesi Mehıned Sabir (ö.l090/1679)'in anlatıldığı eserlerde, Ağa­zade'nin onun üzerindeki tesiri ve emeği mutlaka anılır: "Kuthu '/- 'li.rifin Ağaza­de (k.s) cenab-ı velayeı-me'ablarının biriider-zadeleri olup hıdmet'-i pür-bere­ketlertnde kat'-ı makamat-ı meratib ü rüsUm ve iktisilb-ı tarika-tjezai/ ü 'ulum eyleyenler·dend:ir. '-"~

Sabir, Ağazade'nin kaynaklarda yer alan az sayıdaki şiirlerinden :

Varis-i ilm-i ledünni adem-i ma'nlt bizuz Viik!f-ı sırr-ı rumaz-ı 'alteme'l- esma bizilz

matta'lı gazelini tahmis etmiştir.'• Divan 'ında ayrıca, dermedh-i kutbü'l-aktabAğa­zade Mehemmed Efendi kuddise sırruhu başlıklı, amcası/şeyhi vasfında. bir ıned­

hiyyesinin yer alıyor olması da Sabir'in, amcasına duyduğu saygı ve ınuhabbeti aşi­kar etınektedir:4' Bu medhiyyesinde Sabir, Ağa-zade için övgü dolu ifadelere yer verir: O, kuth-ı zaman, akıl sahipleri meclisinin sakfsi, doğru yol rehberlerinin

hadisidir. Binlerce ciltkitap kaleme alınsa, onun maktim/arını beyan etmek mümkün değildir. O, yakfn mülkünün padişahı, kemal burcunun güneşidir.'6

Bazı kaynaklarda Mevleviliğine tesadüf edilen Şeyhü'l-islaın Bahayl (ö.lo64/1653), gördüğü bir rüya münasebetiyle yazdığı satırlarda, Ağa-zade'ye ihlasını dile getirir! 7 1650'de şeyhülislaınlık görevinden alınan Bahayl, arpalığın-

39 Şeyhi Mehmed, Vekayiü 'I-Fuzalil, s. 569.

40 İlhan Genç, Esrar Dede Tezkire-i Şu 'ara-yı Mevleviyye, s. 82; Faik Reşad, Es/af, hz. Şemsettin Kutlu, ıarihsiz, s. 241 ; Şeyhl Melımed, age., s. 569.

41 isınail Ünver, Neşati, Ank;ı ra 1986, s. 8.

42 Abdülbaki Göl pınarlı , Metamili k ve Mellimller, istanbul1992, s. 145; İlhan Genç, age., s. 487.

43 il han Genç, age., s . 295; Şeylıi Mehmed Efendi şunları söyler: " .. milışid-i fııkarii-i sabiriıı

olan Ağa-zade dimekle şöbret-dade, Mevlevf şeyiJi Mehmed Efendi'den iniibet ve bctdeng-i azimeti

saraz-I asliye isiibet idüp .. ":age., S. 467.

44 Tahmisin ilk bendi şöyledir: Cilve-i envfır-ı zfıta mazhar-ı meclii bizü:ı. 1 Aç gözün derviş kim

dünya VÜ ma-fiha bizüz 1 Sureta insanu:ı. amma 'alem-i kübrJ bizüz 1 Varis-i 'ilm-i ledünni adem-i

ma'na bi:ı.üz 1 Vakıf-ı sırr-ı rumüz-ı 'alleme'l-esma bizüz (N. Fazıl Dunı, Sabir Mebmed Hayatı-Edebi

Kişiliği ve Dil'an'mm Tenkidli Metni, Yayınlanmaınış YLT, Selçuk ü. Konya 1994, s. 43); aynı şi ir

Ahmed Celiile'd-dln Dede (d. 1853-ö. 1946) ve Si'tkıb Mustafa (ö. 1735) tar.ıfından da tahmis edil­

miştir. (S. Nüzhet Ergun, TürkŞcıirleı'i, s . 260; N. Fa:!ıl Duru, Mevlevlyane, istanbul2000, ss. 201-203)

45 N. Fazıl Dunı , Stibiı· Mebmed Hayatı-Edebi Kişiliği ıoe Diutln 'ınm Ten.kidli Metni, ss. 28-29.

46 N. l'a:!ıl Dunı, agt., 28-29.

47 N:1ima Tarihi, ç .V, s. l53'den nakleden: S. Nüzhet Ergun, Şeyis/mn Babayi Efendi, istanbul

1933, s. Xlll ; S. Nüzhet Ergun, Türk Şa.iı'leri, s. 666.

158 tasavvuf

dan Midilli'ye sürgüne gönderilir. Sürgüne gemi ile çıkan Babayi Efendi'nin uğ­

radığı Gelibolu'da kalmasına saray tarafından göz yumulmuştı.ır.'~ Bahayl'nin

Gelibolu'da, son demlerini yaşayan Ağa-zade'nin yanında kaldığı ve sohbetin­den ınüstefit olduğu muhakkak görünmektectir.

Yine XVU. yüzyıl şairlerinden Dervlş-Sineçak Osman- (ö.l055/ 1645)'in Ağa­zade'nin hizmetinde bulunup, onun sohbetinden istifade ettiği belirtilir.49 Seyyah Evliya Çelebi'nin de Mehmed Dede'nin ders ve sohbet halkasına katılıp, elini öp­tüğü nakledilirw

Adnl' Dede (ö.l095/1683) de Mehıned Dede'nin sohbetlerine iştirak edip, ha­kikat sırlarının nurlarından feyz almışlardan biri olarak anılır.5'

Ağa-zade Mehmed Dede'hin ismi, hilafet-namelerde, hilafet vermeye mezun kişilerin arasında yer alır: Sildık Dede'nin bililfeti Seyyid Nasıı· Abdu 'l-bakf De­de'den, bunun da bi1·ilderi Ali Nutkl Dede'den, bunun da 'ammi sabfh Ahmed ser-tabbilb Dede'den, bunun da ammf Ebubekr Dede'den, bunun. da Sefine silhibi Sfıkıb Dede'den, bunun da Seyyi'd Mehmed Dede'den, bunun da Şilti' Ah­med Dede'den, bunun da Ağa-zilde Mehmed Dede'den, bunun da Çelebi BUs­tan-ı Evvel'dendir.'2

Şiirlerinde ınahlas kullanmak yerine, namsızlığı tercih eden;l Ağa-zade'nin şi­

iıi muhctkkikfıne, arijane kavram/w·ıyla anlatılır.54 Öfkel-i mizacını yeri geldi­ğinde, şeyhliğine yakışacetk b·ir vakarla, gösterehilmektedi1·.'; Bizt'iz reditli gaze­lin den, din düşmanlanna, al-i aba münkirlerine olan öfkesi yansu:

Münkir-i Cil-i 'abliya tfğidür her rıu.ıkımuz

Kahir-i a 'da-yı dfnüz sey;:ı Mevlana bizüz

Bu gazelinden başka , biyografik kaynaklarda yer alan:

Zfr·· i pay-·ı M evieviele her scıcla-yı pay-kab Münkir-i vecd ü semd 'a dokunw· mfinend-i tab

matla'lı oniki beyitlik gazelinin dışında , MecmG'a·i Esrar Dede56'de Ağa-zade'ye ait olduğu belirtilen şu ınurabba ' kayırlıclır:

48 Harun Tolasa, Şeybütislam Baba yi Efendi Divan 'ından Seçmeler, İstanbul 1979. s. 20.

49 Sakıb Mustafa, Se)irıe-i Nejise, s . 30; i lhan Genç, Esrc1r Dede Tezkire-i Şu 'ara-yı Mevlev~yye, s.

199; S. Nüzhet E rgun, Türk Şairleri, s. 1 176; B:ırühüd;ı Tanrıkorur. "Geli bolu Mevlev1hanesi" s. 6. 50 Barihüda Tannkorur, ;ıgm. , s. 6.

5J ilhan Genç, age., s . :351; S. Nüıhet Ergun, age., s. 257.

52 Mehnıed Ziyfı, Yenikapı Mevlevf-banesi, Darü'l-hil:ifeıi'I-Aiiyye 1329, s. 163. 53 Ali Enver, Semtibiine-i Edeb, s . 9.

54 Şeyiıl Melııneu, Vekiiyiü'l-Fuzalii, s . 551; B. Mehmed Tahir, Osmanlı Müell!fleri, s. 69.

55 Mehıned Ziy:'i, age., s. 23.

56 Esr.1r Dede, Mecmüa-i Esriir Dede, iü Ktp. 'TY. Nr. 6765, vr.21b.

160 tasavvuf

Yerde Hüsamü'd-dfnfyiz

Göklerde Şemsü 'd-dfnfyiz

Rılmdcı Celiilü 'd-dfniyiz

Biz Mevlevfyiz Mevlevf

Lehce-'i pür-behcelerirıde olan Jetafet u halavet takrir-i beyne'l-mukabele­teyn 'uşşakı ser-en.daz-ı sahba-yı ha/et idüp mülazım-pay-ı minber-i meı;'izele­ri me'yünu '1-gaile-i humar-şuğl-ı masivil olup hemfşe sohbet-ipür-hikmetleri ve ydd-ı garaib-i müstejadeleri zevk ü safa-yı nev-he-nevleriyle taze hayat-babş-ı

ervah-ı müşttlkfn olurlar id('7 O , belağat bahçesinin şeker söyleyen tutlsi, fesa­hat güUstanının tatlı dilli bülbülüdür5

g gibi ifadeler şiirinin gücüne işaret eder.w

Mesnevl'de nakledilen Şah u K enizek kıssasına bir ta'llkatt00 vardır. Bu ta'llkat Esrar Dede Tezkiresi'nde de yer al ır.6 ' Çeviri metnini verdiğimiz bir eseri de, Mesnevi"nin ilk onsekiz beytinin şerhi~2dir.

Onsekizin Sırrı, Mesnevi'nin İlk Onsekiz Beytinin Tercüme ve Şerhleri

Mevlevllerce kutsal bilinen 9 ve onun katı olan sayılar, mistik öğretinin adeta oınurgasını meydan getirmiştir. Bu inancın temeli, akl-ı küll ile nefs-i küll'ün 9 kat göğü meydana getirmesine dayanır. Bu göğün hareketiyle 4 unsur oluşmuş ve

bütün bunlardan cansızlar, bitkiler ve canlılar doğmuş, böylece hepsi birden 18 sayısıyla kodlanan kainat tasavvurunu şekillendirmişlerdir. Bütün bunların dışın­da özellikle Mesnevl'nin ilk onsekiz beytinin Mevlana'mn elinden çıkmış olması, sayı sembolizminin manevi plandan, bütün maddi plana yön vermesine sebep ol­

ınuştur.6; Mesnevl'nin ilk onsekiz beyti düşünülerek de, onsekiz rakamı üzerinde kutsal bir halka oluşturulmuş olabilir. Sema'ya katılan sem~i'-zenlerin sayısı do­kuz veya katları olmalıdır; kapıdan geçen derviş onsekiz gün hücresinde kapalı

57 Sakıb Mustafa, Sqjine-1 Nefise, s. 28.

58 Safiiyi Mustafa, Tezkiı·e-'i Şu'atii, vr.20b.

59 Şeyhl Melımed. Vekdyiii'l-Fuzala, s. 551; Mualliın Naci, Esiimf, s . 352; Ali Enver, Semilhiine-1

Edeb, s. 9. 60 Bir kitabı n ba:cı mahallerini ilah, ıashilı veya tafsil maksadıyla ken::ırına veya ayrıca bir

risalede yazılan nıülalıazat ve mütala':1t (Ş. $;1mi , Kamils-t Türk~ Der-s::ı'adet 1317, s. 417; M. Zeki

Pa kalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, istanbul 1993, c. lll, s. 393)

61 il!ıan Genç, E'N'Cir Dede Tezkire-i Şıt'ara-yı Mevleviyye, s. 18.

62 Nüslı:ı t:ıvslfi: istanbul Süleymaniye Ktp. Pertev Pa§a, Nu:619. Eser, 180x135 (140x85) mm.

ebadında; (14a-20b) 7 varak ve 21 satırdır. Nesih hatla istinsah edilmiştir. İstinsah tarihi ve müstensi­

hi belli değildir. Miklablı, yeşil bez ve kahverenkli me~in ci.ltlidir. Kağıdı kerem renklidir.

63 Ekrem Işın, "Sembolizm ve Tıısavvuft H:ıyaı·, Hoş G6t· Ya Hu, Osmanlı Kültüründe Mistik

Semboller Nesneler, istanbul l999, s. 9-10; A. Gölpınarlı, Mevlevllerin onsekiz sayısına kutsiyel izafe

ediş sebeplerini tefernıaılı bir şekilde izah eder: Mesnevf ve Şerbi, KB Yay., Ankara 2000, ss. 28-30.

necip fazıl dun.ı/rnevleııf şeybi ağa.-ziide mebmed dede ııe. . . 161

kalır; tarikare yeni sülGk etmiş bir can, ilk onsekiz gün üstünde getirdiği elbisele­

riyle çalışır; hayderi cübbesjnin yakasına, güğüs hizasına !.<adar inen ve istiva de­nilen iki parmak eninde dokuz veya onsekiz sıra makine dikişi çekilir; tekbir edi­

len si kk e, Hz. Mevlana'nın sandukası altında onsekiz gün kaldıktan sonra başa gi­yilir; cezalandırmada bile küsrahın arkasına hafif darbelerle dokuz veya onsekiz değnek vunılurdu ."" Hulasa, tarikat içinde sayınm söz konusu olduğu her alanda, bunun dokuz, katlan ve özellikle onsekiz olmasına özen gösterilirdi.

Mesnevl'nin yazılış öyküsü şöyle nakledilegelir:

Çelebi Hüsame'd-dfn ashabın İlahi-mime-i Hakfm Senafye ve Mantıku 't­

tayr-ı Ferfdü 'd-dfn 'Attar'a ve Musfbet-name'sine meyilierin gördü. Hazret-i

ılfevtana 'dan der-hiisı itdi ki esrar-ı gazaliyyat çok oldu eger şöyle ki 1/abf-na­

me-i Senaf ya Mantıku 't-tayr tarzında bir manzıtm kitab kılına ta dostlan na

yadgtır ola gayet inayetdir. Hazret-i Mevlana fi 'l-hdl dülbendinden bir kağıd çı­

karıp Çelebi Hüsame'd-dfn 'in eline verdi ol kağıdın içinde ol Mesnevf'den on se­

kiz beyt yazılmış 'Bi'ş-nev ez ney çün hikayet mf-koned ll Pes süban kütah bd­

yed ve 's-selam' lafzına vannca cmdarı sonra Hazret-i Mevlana buyurdu, sizin

zamfrinizden bu da 'iyye bu haş urmazeları evvel 'alem-i gaybcien gönle bu

ma'na ilM olmuş idi l.>i bu nev' birkitab nazm olınca ve temam-ı ihtimam ile

Mesnevfye şurıl ' gösterdiler ... 65

Bahsedildiği gibi ilk onsekiz beyit, bizzat Hz. Pir'in elinden çıkmıştır. Bu kı­

sım Mesnevi'nin özü, esası kabul edilmiş; geri kalan kısım, onsekiz beytin tefsi­

ri olarak düşünülmüştür. Bu sebeple onsekiz beyti müstakiJ bir kısım sayanlar da vardır.""

Mesnevl'nin ilk beytinin, ilk iki beytinin veya ilk dört beytinin şerhine rastla­

mak ınümkündür:6' Molla Cami, Şerh-i du beytez Mesnevi;66 Nev'i Yahya Efendi,

Şerh-i dü-beyt-i Mesnevi'sinde ilk iki beyti şerhetmişlerilir.6~ Mihalıçh Hacı Mus­

cıfa Efendi'nin de ilk dört beyre şerhi vardır.'0

64 N. Fazı) Duru, MevleufŞiiirleı'in Şiirleı·inde Mevlevflik Unsur/an, Yayımlanmaınış DT, Ank;ır.ı

1999, ss. 334-338. 65 Abdurrahman Cami, N(?(abatı'i ·ı- Orıs min Hazadi li ·ı-Kuds, ırc. Lf.iınil Çelebi, isıanbull289, s.

'i24; Ahmed Eflakl, Ariflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, MEB Yay., istanbul 1995, ss. 325-327; Ahmed Hilmi, Hadikatü 'I-Evliyf.i, isı:.ınb\ıl 1318, s. 59; M. Fuaı Köprülü, Türk Edeb·iyatında İlk

Mııtasavvıjlar. Ankara 1984, s. 226. 66 M. Celal D uru, Taribi Simalardan Mevlwi, İst::ınbu l 1952, s. 51-52. 67 Bk. Anıil Çelehioğlu. Muhammed iye, "M\ıhtel if Şerlı lere Göre Mesnevl'nin ilk Beytiyle ilgili

Düşünceler•, Eski Tı:irk Edebiyatı Üzerine Amştımuıltır, Ankara 1998, s. 525-545. 68 Feyzi H:ılıcı, "Molla Cami'nin Yeni Bulunan Bir Yazma Eseri Bu Eserde Mesnevi'nin ilk iki

ileytinin Şerhi", iü Edb. Fak. Türkiyat Aış Me1'k1ezi, Beşinc-i Milletleı· Areısı Türkoloji Kongı·esi

Tebliğler, İstanbul1988, ss. 375-384. 69 !1. Mehmed Tahir, Osmanlı Müetl(fleri, s. 437. 70 Aynı eser, s. 40.

162 tasawuf

Yaygın bir gelenek olmasa da onsekiz beytin de şerh, tercüme veya nazmen tercüme edildiği görülür:

İsmail-i Ankaravl (ö. 1041/ 1631), Fatihatü'l-ebyar'da ilk onseki7- beytin ve Mesnevl'de anlaşılması güç bazı kelimelerin şerhini yapmıştır.7' İsmail Hakkı Celvetl (ö. 1725) Rfıhı.ı'J-Mesnevl adını taşıyan iki ciltlik eserinde onsekiz beytin şerhini yapmıştır.n Kerkük Türklerinden HiHis (d. 1797/ö. 1858), Mesnevl'nin

onsekiz beyrini Kitabü'l-ma'arif fı şerh- i Mesneviyyü'l-şerlf acllı risalesinde Fars­ça nazmen şerlıetmiştir.73 Bağdadlı Asım (d. l803/ö.1887)'ın onsekiz beyte yapt.ı­ğı şerh , Dlvan'ının sonunda yer alır.74 Mehmed Emin, Ravayihü'l-Mesnevi'de on­sekiz beyti şerhetmiştir.7; İhsan Mahvl (ö.l936), Mesnevl'nin onsekiz beytini şerh etmiş, fakat bu çalışma yaymlanmamıştır."' Selçuk Eraydın, onsekiz beyti şerhe­den son isimler arasında yer alır. n

İlk onsekiz beyit nazmen de tercüme edilmiştir: Abdal (Şems)'ın Terceme-i ıne'ani-i hij-deh ebyar-ı şerif- i Mesnev1-i Ma' nevi'si

Divan'ında yer alan rnanzum bir çeviridir.78 Abdullah Öztemiz Hacıt-ahiroğlu,79

Mehmet Faruk Gürtuncaııo ve Aınil Çelebioğlu da Mesnevl'njn ilk onsekiz beyri­ni nazrnen tercüme edenlerden bir kaçıdır.81

Ağa-zade Mehıned n ede'nin ilk onsekiz beyte yapmış olduğu şerh, dikkar çekecek şekilde İsmail -i Ankaravl'nin, Fatihu'l-Ebyar81'ındaki ilk onsekiz beyit şerhine benzeınekted ir (benzerlikleri n bir kısmı dipnotlarda gösterilmiştir) . Her ikisi de aynı asırda yaşamış bu iki .Mevlevi müellifin eserlerindeki bu benzeyişi, hatta kimi zaman aynı cümleleri nasıl izah edebiliriz? Ankaravl, eserine önce .Mesnevl'nill Arapça dlbikesının şerhi ile başlamış, sonra bazı kelimelerin izahı­nı yapmış ve daha sonm ilk onsekiz beyti sırası ile şerhederek, altı ciltlik eseri­nın ilk cildinde yer alan, bazı araştırıcılardan tarafından bağımsız bir eser olarak da kabul edilen Fatihu'l-Ebyar'ı kaleme almıştı r. Ağa-zade , pek mümkündür ki bu eseri okumuş (Ankaravl'den yaklaşık yirmi yıl sonra vefatını gözönünde bu­lundurarak, Ağa-zade'nin etkilenen kJşi olduğunu söyleyebiliriz); notlar alınış;

71 Erhan Yeri k , ismiiil-i Ankaravf, İstanbul 1992, s. 88-89.

72 A. Gölpınarlı, ,Heulana .111üzesi Yazmalar Katalogu IV, Ankara, 1994, s. 125.

73 i. Ma hmud Kemal i nal , Son Asır Türk Şairleı'i, istanbul 1988, c. I, s. 523.

74 S. Nüı.heı Ergun, Türk Şalı'leri, s. 105.

75 A. Gölpınarlı, Meıılc1na Müzesi Yazmalar Katalogıı, s . 198.

76 i. Malımed Kemal ina!, a.ge., c. ll ~. 688.

77 Selçuk Er:ıydın, Tasavvufve Tarikat/er. istanbul1994. ss. 495-500.

78 Süleyman Şemsi Dede, 7iJbfiJtü 'l-Mesneof 'ala Hubbi'l-Hayderf, istanbul 1305, ss. 26-27.

79 Abdullah ö. Hacıtahiroğlu, Mesııevf-Mevlana, İstanbul 1972, c. 7, s. 8.

80 F. Halıcı, B. Gökfiliz, Mevlilnii. Giildestesi, ss. 74-75.

81 Arnil Çdebioğlu, ''Mesnevi'nin lik Onsekiz fleytinin Manzum Tercü mesi". Tüt·k Edebiyatı, 1990, S.195, s. 7.

82 İsmail-i Anbr:ıvi, Mesnevf-i Şer[/Şerbi, Matbaa-i Amire, lstıınblıl 1289, c.. r. ss. l -44.

necip fazıl dnru!mevlevfşryhi ağa-zade mehmed dede ı:e. . . 163

Ankaravl'nin eserini, muhtemelen ders verdiği geniş kitleyi düşünerek, sade ve anlaşılır bir dille özetliyerek, yer yer kendi düşüncelerini de dahil etmek suretiy­le eserini meydana getirmiştir.

Şerh-i Ağa-zade Efendi Rahmetu'.lliUı.i 'Aleyh

(l4a) (l)Bi'ş-nev (fn) ney çün şikayet miküned

Ez cüd/iyiha şikiiyet mfküned

Elbamdüli'llabi rabbi 'l-atemin ve'ssalatü ve'sselamü 'alil nebiyyibi Mubamme­

din ve tilibi ecma'fn. Amma ba'd. Hakk rebareke ve te'iWi bu mevcudatı ketm-i 'ademden sahra-yı vücuda getürdi. İçlerinden beni demi mu'azzez; ü mükerrem

. kıldı ve 'akl nfırı ile münevver eyledi. Ta kim bu 'alemde 'ömrlerini zayi' itmeyüp niçün halk olundukların ı bileler, ana göre 'amel idüp ma'rifet-i ilahiyye tahsil ey­leyeler. Pes bu 'aleme geldiler, üç fırka aldılar. Evvelki fırka ekall-i taifedür ki me­salih-i dünya vasırasıyle vatan-ı asillerin feramfış eylemediler. Ve vücfıd-ı bey' u şira ile bir an teveccühden Hakka hall olmadılar. Hakk ve celle ve 'ala bu raife-i 'aliyyenüfı hakkında "ricalün la tülh1him ticacatün veli bey'un 'an zikrillahi""3 bu­yurmışdur. Bunlar enbiyalar ve evliyalardur. İkinci fırka anlardur ki, bu ':"ilem-i fa­nlnüfı telezzüzatına aldanup nev'an Hakkdan gafil olmışlardur. Bu raife- i müzek- · kire vü münebbihe muhtaclardur. Üçüncü fırka, mekr-i şeytana firlfte olup bi'l­külliyye Hakkdan gafil ve zail olmışlardur. Kabil-i irşiid degüllerdür. el-' ıyazu bil­latı "velehüm azanün Hi yesme'une bihii"84 btınlaruiı hakkındadur. Fırka-i evveli­nün muktedası hace-i kevneyn salla'Uahu te'ala 'aleyhi ve sellemdür. Kur'an ve tebllğ iledür. Fırka-i saniye ki zümre-i erbilb- ı lman ve kabil-i iktisilb-ı 'irfandur. Ve isrima' u ittisfaf ile emrolunmışdur. Netekim sure-i A'raf'da vaki' olmışdur: "Ve iza kuri'el Kur'an u festemi 'Q lehu ve ensıtu le'alleküm tiirhamOn" .85 Hazret-i Mev­lana kaddesa' llahu sırrahu'l-'azlz Mesnevl'sindeki fırka-i saniyeye hitab idüp bi'ş­

nev ile bed' eylemişlerdür. Hakk te'ala etirnlemize işitmek müyesser eyleye. (14b) 11 Sa il su' al i tse ki: "Külli emri n zl halin lem yebde' fihi ismul'lahi fehü­

ve ebterun86" buyunı lınışdur. Hazret- i Mevlana kuddise sırruhu'l- 'azlz Mesnevl-i

83 "[öyle) kimseler {vardır ki,) bunları ne ticaret ne de kazanma hırsı Allah'ı anmaktan, salatta

deV<ımlı ve duyarlı olm<tktan, arınmak için verilmesi gerekeni vermekren alıkoyabili r." (Nur: 37),

Muhammed Esed, Kııt'arı Mesajı, İstanbul 1999, c. ll, s. 717. 84 "Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup d~ gerçeği k:ıvrayaınayan, gözleri olup d:ı

göreme):en, kulakları olup da i§itemeyen görünmez varlıkl ardan ve insanlardan çok c;tnl::ır

ayırnıışızdır. " (A'rilf: 179), Esed, E4ge., c. ı, s. 31L 85 "Bunun içindir ki, Kur'an okunduğu zaman ona kulak verin, ~esinizi kesip dinleyin onu, ki,

[Allah'ın] esirgemesiyle kuşatılasınız!" (A'raf: 204), Esed, age, c. ll, s. 315. 86 "Her miihim iş ki bismi'llah ile b:ışl;ı mamıştır, güdüktür". Obr.ıhiın Canan, Küıüb-i Sitte,

Ankara 1994, c. IX, s. 207)

164 tasavvuf

şerifi niçün besınele ve hamelele ibtida itmedi? Cevab oldur ki: "BiŞ-nev'inün 'ba'sı besınele ve hamelele makamına kaim ve niçe esrar u nikiltı cami' bir haıf­

dür, netekim Hazret-i İmam 'Ali kerrema'llahu vechehu buyurınışdur: "Kütlü mii fi't Temtiti ve'! incfli ve'z Zebun· mevcudun fi'l Kur' ani ve kıUlü

mafi'l Kur'iirıi mevcudunfi'l Ftttihati ııe miifi'ifiitihati mevcudunfi'l besme­le ve mafi'l besme/eti mevcı1durıfi'l bii" ,3' ve dahı bilmek gerekir ki, evveHi bi'ş­

nev deyü sema'a emr idüp gayr-ı 'ibaret ile ibtida eyleınedi.88 Kannda bir nükte

dahı budur ki tarik-i Hakka sali k olanlara ibtida vacib olan istima'clur. Anufı içün basardan ve sair a'zadan erbab-ı tarik katında sem' eftaldür.89 Kema kale sahi­bü't-Tefslrü'I-Kebir: ''i'lem ennehu essem'a ~(da/u mine'/ hasar, lienne'llahe te'iila haysu zikrihumil fi'l-Kur'iini kaddeme's-sem'a 'ale'l-basari ve't-takdfmu delflü'lfadli"')(J yine gelelim 'ala tariki'l isri'are neyden murad mürşid-i kamil ve bir mükemmeldür ki kendüden ve halkdan fanl ve Hakkla baki ola .

Mesnevl': Fanf zi bod u bedii.st bakf

ln taraf ki nfstend ü hesum.cf'

beynehüına münasebet-i ramme varclur, lafzen ve zaten. Lafzen olan münasebet old ur ki, ehl-i fürs ney kelimesinekser mevazı'da nefy ma'nasına isti'mal iderler. Mürşidan-ı ilahi dahı 'arızi olan vüçGdla rını nefy irmişlerdür. Ve 'adem-i aslileri­ne gitmişl erdi.ir.\)'1 Ve zaten olan müşabeher olclur ki netekim nayui'l derunı gı ll u gışdan hall olup sureta ana muzaf olan nağamat u elhan hakikatele sahibi olan

87 "Tevrat, incil ve Zebur'da o lan her şey Kur'an'da; Kur'an'da var olanlar Faliha'da;

Fatilıa\bkiler besmelede; ve besnıeledekiler de 'ba'da mevcuttur''. (H:ı. Ali'ye atfedilen bu söz için,

Seyyid Hüseyin Nasr, Abdulkeriııı el- Clll'nin 'el-Kcşf ve'r-rakim fi şerb-i btsmi'/Jilhi'rrahmtini'r­mbfm. ' adlı eserini kaynak gösterir. (S. Hüseyin Nasr, islam Sarıatı ve Maneviyaıı, çev. A. Demirhan,

istanbul 1992, ss. 42-43); Gölpınarlı, aynı sözün Ebti-bekr-i Şibli (ö. 334/945) tarafından da 'Ben,

b'niıı altındak i nokıayını' biçiminde kullanıldığını na.kleder. (Mesııevfı,-eŞerbi, c. I, s. 31); Ba, harfiyle

ilgili, çliğer Mesnevl şerhlerindeki yorumlar için: Amil Çelebioğlu, E~l...>i Titrk Edebiyatı Üzerirıe

Araştımıalar, ss. 52S-526'ya bakıbbil ir.

88 Mevhlna evvelfı bi'ş-nev diyü istima'a emr idüp gayrı 'ibfırat ile ibtidii eylemedi. (Ankaravl,

Mesnevf-i Şerf{Şetbi, s. 23)

89 Anunçün basardıtn ve siiir a'z;idan ve ecvarihden din u tarikatde sem' evl;'idur. (tle Fabnı'cl­

dfn-i Razf Tefsfri'nden alınem aynı ömek): İsmail-i Ankara vi, age., c. ı, s . 23.

90 Nitekim, Tefsir-i Keb'ir'in müellifı (Fahrü'd-öın-i Razi )şöırle der: " Bil ki, işitmek, görmekten

daha önceliklidir; çünkü AJJiihu Teala Kur'an'da bu ikisini zikrettiğinde, işitıneyi görmeden öncele­

miştir. Ve bu öneeleme işi tmenin görmeye göre daha evhi olduğunun delilidir.

9 1 Kendimden tani, dosrta bakidir; bu yüzden hem vardır hem yoktur.

92 Yine gelelim ney bir niçe vechden 'ibaret olmak kabildir. Evvela sOfi-i safi ve 'aşık-ı vafi

dereını masivadan hali ve netha-i Hakk'la mali olan mürşid-i 'fıliden isti'are ola. Zira ney'ün insan-ı

kamile süreıen ve lafzen ve zaten münasebet-i ıamme ve müşiibehet-i ·amnıesi vardur. Stireten olan

müşabehet sufret-i siınii ve şerh-i sinedür ki 'aşık-i ililhiyyenün reng-i birunları ve hal-i derOnları bu

günedür (İ. Ankaravi, age., c.ı, 24).

necip fazıl durulmevlevi şeyh i ağa-zade mebmed dede ve... ı6S

nayldendür, kendüden degüldür. Kezalik bu taife-i 'aliyyenüi'i denıniarı masiva­dan hall ve nağamat-ı ihihiyye ile mal-a-maldür. Ve her ne kadar kemalat ll asar

u esrar ll h:alat ki bunlara nisbet olunur. Fi'lhaklka Huda-yı te'lanui'idur. Bunlar alet vaki' olmışdur.9;

Beyt: Hiktıyet-i duri vü şikayet-i mehcurı""'

ehl-i gaflete tenb!h ve erbab-ı hicaba ta'llm içindür. (15a) //Netekim Hazret-i Pir bir mahalde buyururlar:

Mesnevl:

R~fi.enem sivil ı;ü rıemaz u an. bala

Bebr-i ta 'linıest 1·eh-i merr-i halk ı·a'5

ınertebe-i gayb-ı hüviyyetden cüda olup ve 'lUem-i istiğrakdan ayrılup 'alem-i ıntilke ve dar-ı teklife geldügini hikayet idüp mebde' me'adı bildirür. Bu tankle ihvan-ı safay ı irşad murad idinürler. Vallahu a'lem bi's-savab.

Mesnevl:

(2) Kez ne.yistan ta mera· bübrfde end

Der nejfrem merd u zen nlilide e nd

Neyistan ınüste 'ar u kinayedür. Makam-ı cem'den murad Hakkı, halksız mü­

şa hede itmege dirler. Makam-ı farktın mtıkabilidür. Ve fark-ı Hakk'dan halkla mahcüb olmağa dirler. Ol zaman kim salik kendü varlığından bi'l-külliyye haHls olup fena-fi'llah hasıl eyler. Talibleri irşad içün ba'zısı yine makam-ı farka reddo­luntır . Bekl-bi'llahda karar eyler. Bu makama fark-ı ba'del- cem' ve fark-ı sani dahı dirler. Cem'ül-cem' dahı elirler. Halkı hakkıyla kaim-i müşahede eylemeden kinayedür. Netekim Gülşen-iRaz sahibi buytııurlar:

Beyt: Makam-ı dil-güşayiş cem '-i cemfst

Cemal-i ctm-fezayiş şe m '-i cemfsf'

Bu takdirce ına 'nl-i beyt şöyledür ki: Makam-ı cem'den irşad-ı nas içüi'i red­doluntıp mertebe-i farka ve temeyyüze göndürilelden beri sada vü da'vetirnden er ü 'avret nal'idedür. Muı-ad şol füyuzat-ı Rabban!dür ki, mürşid-i kfunil vasıta-

93 Nitekim nayun denın ı gı ll u gışdan h:lli ve anda olan nağamilt u elhana ba'is u badl olan

nayidür. Kezalik bu tfıife-i 'aliyyeniin derunları milsivadan hali ve nağamaH ilahi vü nefahat-ı rablY.lni ile malidür. Herelhan u nağanıat ki nay·a nisbet oluntır fı'l-hak1ka Huda -yı müte'alinündlir. Bunlar

ortada bir fılet-i müHihaza ve mazhar-ı mu'ameledür (i. Ankar,ıvi, Mesnevl-i ŞerifŞeıbi, c.l, 24) . 94· Uzaklığın hikayesi, ayrılığın şikiiyeti.

95 Benim si vaya, namaza ve o boşluğa gidişim, halkın acı yolunu öğretmek içindir. 96 Gönül açma makamı cem'ü'l-ceın'dir; can aıtınş cemali cem'in mumudur.

rıecip fazı( duru/ mev/evf şeyh i ağa~zade mehmed dede ı)(J. . . 167

ni't~teşbfhi'l-eweli /i-enne'l garfbe kad seyekunü min biladi'I-gurbeti ve yıtkfmu

fihii bil:nli'lfi 'iibiTi's-sebfli.100

Min-kelami Muhamınediyye-i Yazıcı-zade kuddise sırruhu'l-'azlz:

Beyt:

Seni çün 'alimü '/-esrar salıpdur gurbete naçar Düriş sa 'yi beliğ it var sakın aldamasım ağyar

Kaparlcır sürıneyi gözdem aparlar Şf!mmeyi sözden (16a)I/Çapaı"lar şame bir yüzelen çe bunlar çapük ü 'ayyar

Senüii bütün hevadarı.ni belalarda kaftJdtiruii Cç(alm·da vefadaruıi sana bundan yeg olmaz yar

Çü bu cisnuinfzindiina irişdünferd-i rirıdiina

Bir iki gün yidün diine otısarsuii girü tayya~0'

Ve 'add nefseke min eshabil kubur. Ya'ni: "Kul min külli sa'ati'l-ane yahdu­

runi'l-mevte Ve ağibu li-enne külli atin kanbin. 102

MesneVı:

(5) Men be-her cem'1jyeti ntı!iin şıtdem Cüji-i bed hCllan u. hoş biilan şudem

Ney gibi dertını gıllu gışdan hall olup nefehat-ı Hakk ile pür olan mürşiddür ki irşad-ı nas içün mertebe-i firkate ve temeyyüze geldikde her cem'iyyetde na­

lan oldum. Ve ahval-i sülukı beyan eyledüm. Yaramaz Mllülerü eyü hallüler ile cüft olup sohbet eyledüın. Ve tarlk-i Hakk'da bir 'aşık-ı sadık ve yar-ı ınuvafık ta­leb eyledüm. Zira ınürşid-i kamil, talib-i kabil pak gevher talebinden hall degül­

dür. Valih getürmege sa'y-i bellğ eyler, lakin bu ma kule tiilib-i klmyadur. ''Kema

klle ma kütlü tab'ın kabilen vela küllü kabilin taliben vela küllü talibin abiren ve­

la küllü Sabirin Vabiden." 11H

Pes, bu ecilden Şems-i Tebriz! kuddise sırrıhu 'l-'azlz hazretleri buyurmışdur

100 Bil ki, bu teşbihren önceki teşbilıe geçer. Çünkü, garip gurbet diyariarında olacakıır. Ve

orada i karnet edecektir. iki ahir. 101 Amil Çelebioğlu, Muhammediye, c. II, s. 467'de şiir şu şekilde yer alır: .. . Seni çün alimi.i 'l­

esrar salıpdur gurbete naçiir/Düriş sa'yi beliğit var sakın aldamasın seni ağy:lr//Kaparlar sürmeyi gözden aparlar şemmeyi sözden/Çapadar şiirneyi yüzden çapanlar çapi.ik ü ayyiir//Senin benven hevadarın beliiiarda kafadiirın/Cefiilarda vefadarın sana benden yeg olmaz yar/ /Çü bu cismani zin­

dana i rişdün ferd-i rindane/ Bir iki gün yedln dane olısarsın geri tayyar.. ..

102 Bu mertebenin taliplerinin nCıruyla bizi rızıklandır. 103 Nitekim şöyle denir: "Her tabiat yetenekli değildir. Ve her kabil, talip değildir. Ve her talip ·

&'lbırlı değildir. Ye her sa bir tek değildir.

168 tasavvu.f

ki: "Altı sene 'alerni seyr itdüm, bir kabil ü müsta'id talib diledüm ki mababbe­

tu 'Ilah tarfkırıda bana bem-Tab ola ve demnurnda olan esrar u biifat anda zu­

bur ide, hulmadum, illa Mevlana Celalü 'd-din-i Rumf kuddise sırrnhu '1- 'aziz

bu nıa'nfden haber vin'irler", buyururlar.

Mesnev1: (6) Her kesf ez zanıı-ı bod şud yar-ı men

Ez derı1n-ı men necust esrür-ı men

Ya'nl her bir kirnesne kendü zannından bafıa yar oldı ve kelamumı okıyup

ına'na dahı virdi. Lakin benüm derunuında o lan esr.1rumı bilemedi ve benüm

hiilüm ile hallenınedi , eyle olsa ehlul'lahui'i yarı ol (16b) //kimesnedür ki mücer­

red kil u kal ile kani' olmayup belki enbiya vü evliyii ta'y!n itclügi tar1k üzre sü­lCık ol sultanlanı n halleri ile hallenmege sa'y eyleye: ''Allahumme erzaJ.>nd himme­

ten '(1/iyeten ve nefsen razıyeten marziyyeten bi-Muhammedin Ve '{ı/ibi. ,u><

Mesnevl:

(7) Sm---ı men ez nale-i men duı· nfsı

Lfk çeşm-i guş ılt arı nı1r nfst

Ke'enne su~il varicl oldu ki dertında mahzun olan esrarı biz nice cüst u cu ide­lürn. ''Y> Ol su'al-i mukacideriye cevab viıiirler ki benüm sırrum kelamumdan ırak

degüldür. Z!ra, keHim mütekellimüfı sıfatıdur. Pes, sıfat mevsGfa ve mü'essire ele­

later eyler,'06 anın i çü n ki er mı tk ında gizlidür dimişler. Lakin hiss ü zahirde ol nur yokdur ki benüm sırrumı göre ve nalemden idrak eyleye, zira anun idraki hiss-i

batı n u kalb-i fa tın iledür. Ey le olsa ehlu'llahun kemaliitmı ve esrar u halatını mü­şahede itmek isterisen bu göz ile bu kulağı gider bir ahar kulak alagetür. Nete­

kim bir mahalde buyururlar: Mesnevl:

Guş-ı ha1· befüdiş u diger gıt.ş bar K'irı sııbaıı Iii der n.eyayed guş-ı ba-107

Pes, Hazrer-i Mevlfrnii kuddise sırruhu'l-'azlz huyurdukJan ma'naya ternstl ta­rlkiyle [CO Ü canı dahı ta'r(f kasd idi.ip buyururlar:

104 AUahım Hz. Muhammed'in ve ehl-i beytin hürıneline bizi yüce bir hiınrneıle ve razı olmuş

ve razı kılınmış bir nefısle rızıklandır.

105 Ke'enne su'al Hizım geldi ki bunbn.ın derünlarınd;ı olan esrarı bir nice cüst u cü idelünı (İ. Ankara vi , Mesnevf-i Şerf( Şerhi, c.l , s. 33).

106 Benüm sırrum benüm kel:lınunıdanı dür degüldür. Z"ın1 keliinı mütekelliınün sıfatıdur. Pes sıfat ınevslıf:ı ve ketam-ı ınütekellime delfı let ider (j, Ankaravi, age., c.I, s. 33-34).

107 Eşek kulağın ı sat, başka bir kulak al. Zira bu söıü eşek ku lağı anlayamaz.

necip f.ızıl durulınevlel!f şeyh i ağa-zade mebmed dede ıte. .. 169

Mesnevl: (8) Ten zi din u. can zi ten mestııı· nfst

Lfk kes ra dfd·i can destür nfst

Ya'nl bizüro sırrımuz kelamımuzdan ırak degüldür, Ilkin kimseye canı görme­ge destur yokdur. Egerçi bu gözile görülmez ve lakin redbir u tasarruf cihetinden zahir u nümayandur. Amn~l haklkarinden haber virilmişdür. Zira, Kur'an-ı 'azi­mü'ş-şanda: "Kuli'r-r-n1hu min emr-i Rabb'i" 108 buyurulmışdur. Anın içün herkes ruh hakkında 'aklı yitdikce bir dürlü i'tikad eylemişdür. Ve i'tikadı üzre bir SÖZ

söylemişdür. Lakin hakikatine kimse irrnemişdür. (17a) 1 /Bu gözile görülmeden men' oJunınaz, bu söz ehline nıa'lOmdur. Ve'lhasıJ enbiya vü evliyanuı1 esrarı kim­seden mestür degüldür. Zira halk-ı '~ilem cihan gibi olup enbiya vü evliya ortala­rında ervah mesabesindedür. Netekim Menakıb-ı 'rifin'de Şeyh Et1aki Hazret-i Mevlana'dan nakl ider. Fukara, sırr hakkında buyurmışlardur bu eda ile:

Beyt:

Ci.sm-ı: md can-·ı yaraneSI Cism·i yaran-ı ma can-ı 'Cilemiyarıest

llger danend eger ne danendw

Lakin münkir ü ınu'anide göre enbiya vü evliyayı görmege destur yokdur. Ancak cisimlerini ve zahir hallerini görürler. Amma esrar u hakikatlerine yol bu­lamazlar. Kema kii.la/'/abu te'a/afi hakkı nebiyyihi 'aleybi's-selam: "ve re dihum

yenzurfıne ileyke vehum la yubsiri1n ." 110

Pes, enbiya vü evliyayı görmek b~ gözile rnüyesser degüldür. Belki çeşrn-i enderunl iledür.

Me s nevi:

<9> Ateşest in bang-i nay ıt nfst Md He-r ki fn ateş nedared 1ıfst bad

Ya'nl mürşid-i kamilüfi kelamı bir ateş-i süzendeve hararet-i dehendedür11' ki

siliküfi dertınında olan masıva mahabbetin.i .ihrak idüp nur-ı ilahi ile mü nevver ey-

108 "BjR DE, sana ilahi esinlenme[nin mahiyeti] hakkında soru sanıyorlar. De ki: "Bu esinlenme Rabbirnin buyru{{uyla [cereyan ermekre]dir; ve [ey insanlar, s iz bunun mahiyetini anlıyamazsınız,

çünkü] pu konuda size pek aı bilgi verilmiştir. " (isr.i: 85). M. Esed, Kur'an Mesajı, c. U, s. 575.

109 Bizim cismimiz, sevgi1ilerin dnıdır. Sevgililerimizin cismi dünyadakilerin cinıdır. Bilseler de, bilmeseler de .. .

ı lO "onlara yol göstermeleri için y:ılvarsanız, işitmezler; sana baktıklarını sanırsm, oysa görme­zler." (A'raf: 198), Esed, age., c. 1, s. 315.

11 ı Y:ı'nl evliya-yı Hud~ 'nun keliimı ve ediisı bir ateş-i suzende ve h.arareH dehende .. (İ. Ankaravl, Mesneui-i ŞerfjŞerhi, c. I, s. 36)

ı 70 ıasavvı~l

ler. Heva-yı nefsden hasıl o lan kil u kal gibi degüldür. Ol zaman ki salik maye-i Muhamınediyye sahibi bir mürşidüi'ı tekini ileriyazete meşgUl olup, nür-ı tevhid ile nefs-i emrnaresinüfi muktezatını ihrak eyleye, dahı isrnu'llah ile levvarne vü mülhimeye yahü deyüp 'inayet-i Hakk'la makam-ı mutma'ine kadem basa. Andan sofir:ı himmet-i Pir ile, 'Ya Hayy', 'ya Kayyüm' diyerek razıyye ve marzıyyeden gü­zer idüp safiyye makamında karar ide. Nurani ve zulmanl hicablardan halas olup, dertınında asar-ı tecelll-i ilahiden gayrı nesne kalmaz. Her ne söylerse canib-i Hu­da'dan söyler. Netekim Hakk Celle ve 'aHi Kelam-ı Mecid'inde Habibinüô nutk-ı

şerıt1 hakkında: "ve ma yentıku 'ani'l -heva in hüve illa vahyun yı1ha" 112 buyurdı.

Pes, ol hazretün ümmetinden olup ve tariki üzre sülük idüp veraset-i (17b)/ /rrıa'neviyye has ıl eyleyenlerüfi nutkına dahı bu ayet-i kerimenüfi şümı1lü

vardur. Eyle olsa bu ateşüii hu:;Ulü ne ile müyesserdür. Mısra'-ı sanlde beyan idüp buyururlar. Her kim bu ateşi tutmaz, yok olsun. Ya 'ru, her kim ki deninı , 'aşk-ı ilah! ateşinden halldür, yokluk ele getürüp vücüduu fena eylesün. Ta ki bu ateşi tahsil eyleyüp, enbiya vü evliyanufı ketimatı derlınına te'slr eyleye. Pes, bu ateş, ne ateş idügin beyan idüp buyunırlar:

Mesnevl : (10) Ateş-i 'ışkest ki ender neyfütiid Cuşi.ş-i 'ışkest ki ender ·mey fütad

Ya'nl, ateş 'aşk-ı ilahidür ki, enbiya vü evliyamın elerünında vaki' oldı. "3 Bu ateş ile masivayı ihriik eylediler. Kezalik 'aşk-ı ilahi cüş-ı hurlışdur. Bunlardan cezbe-i ilahiyye zuhür idüp, ol hilde vaki' olan kelimat-ı rayyibelerinden salik mesr u la-yu'kal olup, kendi.iyi ve gayrıyı feramüş eyler. Pes, neyelen murad in­san-ı kamilLin vücüd-ı pakldür ki, 'aşk-ı il:ih1 ve cezbe-i padişahl ile zuhGr eyle­ye. Keyfiyyer dehende o lsa.

Mesnevi : (ll) Ney barif-i her ki ez yti.ri bena Perdehttyeş perdebti.-yi ma derfd

Bu beyt-i şerif derOnları esrar- ı Hakk'la pür envar olan mürşicl kimseleri bi­hasebi'l-haklka beyan eyler. Buyururlar ki, ney gibi derlını masivildan hall olan ınürşid-i kamil ol kimseye yar-ı musaruhdw· ki, dükeli yarından kesilmiş ola ve belki kendü vücGdından dahı geçmiş ola ."4 Ol sebebden ınürşidün kelimat-ı tay-

112 "ve ne de kendi a(ZU ve heveslerine göre konuşmaktadır: bu [size ileuiğil, kendisine indirilen filahil vahiyden başka bir şey değildir." (Necm: 3-4), M. Esed, Kur'an Mesajı, c. lll, s. 1080.

113 Ateş-i 'aşk-i İlahidür ki denını ınasivadan h:iliolan kibirı.ın kalbierine v:iki' o.ldı. ct. Ankara vi, Mesnevf..t Şerif Şeıbi, c.l, s . 37)

114 .. dükeli yarından ve cemi' k:i.r u barından munkatl' ola belki kendi nefsJnden ve cüm.le heva vü hevesinden gü zer k ıla. (İ. Ankara vi, Mesnevl-i Şerif Şerh i, c. I, s . 38)

necip fazı! durulmevlevf şeybi af!a-zade mebmed dede ve. . . 171

yibesi bize te'slr idüp, nurani ve ıulmanl hicabları ref' eyledi. Pes, her kimse ki, füyfızat-ı ilahiyye ralibi ola. Gerekdür ki cümle yaranından ve akribasından mun­katı' ola. Belki vücüdından dahı güzer eyleyüp, bir sultanuii kulluğın ihtiyar ey­Jeye. Ta kim nurani vü zulman! hicablardan kurtulup, kabil-i feyz ola.

MesneVı:

( 12) Hem çü ney zehrf vü tir:yakf ki dfd

Hemçü ney demsaz u müştkf ki dtd

Anlar ki müstağrak-i taleb-i visal ve sermest-i tecelll-i cemaldür. Nayufi per­deleri, anlarufi zevk u şevkın ı ve 'ışk u halatını ziyade eyler ve hicran zehrinden

kurtarup, (18a) 1/ tiryak-ı visale yetişdüıür ve şunlar ki yardan i'raz idüp, ağyara

istikbal iderler. Anları yardan ayru kılur. Vadi-i hicrana düşer. Pes, mukbile se­

beb-i kurb u mu'rıza sebeb-i ba'd olup, la-cerem ney, ba'za nisbet zehr ve ba'za

nisbe t tiryakdür. Ve dahı ney gibi bir dem düıüci ve müştakı kim gördi? Talib-i

mürşide niçe müştak ise mürşid dahı ralibe eyle müştakdur.

Mesnevl: (13) Ney hadfs-i rab-ı pür-hun mfküned

Kıssaha-yı 'tşk-ı Mecnün mfküned

Ney kanla dolmış yolun haberin virür. Mecnun 'aşkun kıssa ların eyler. Ya'ru

kanla dolmış bu 'aşk yoludur ki, ol yokL1 niçe başlar kesilür ve niçe ayaklar baş

ve niçe başlar ayak olur. 'şık kendü kanıyle oynar. Feemma, riih-ı 'aşk bir yoldur

ki, her kim ol yolı kat' eyler, lika'-ı ma'şlıka irişür. Netekim MecnGnı Leyla 'akı­

bet isreyügeldi; MecnGn, kemal-i ittihaddan: "Leyla benüm" didi. İşte fenadan

sonra bek1 budur. "Allahumme yessir lena haze'l-makame ve li-cemi'i't- tali­bln"us

Me s nevi: (14) Mahrem-i fn hUş cüz' bf- hüş nfst

Mer zebfin ra müŞteri cüz' gUş nfst

Bu zikr o lunan huşufi mahremi degüldür. illa 'akl-ı ma'aşdan bl-hOş olanlar

ve ehl-i dünyaya Hazret-i Peygamber salla'IW.hu 'aleyhi ve sellem gibi: "Entüm

a'lemü bi-umfıri dünyakum" 116 diyenlerdür. Zira hikmet-i ilahiyye herşey bir

şey'e layık ve herkesi bir güne maslahata layık kılmışdur. Mesela, zamane talibi

ı ı 5 Ey Allilhım! Bu makamı bize ve bütün taliplere kohıyl;ışıır.

ı 16 "Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz." (M. Fuad Ahdulbakl, Cami'u 's-Sabfh, Beyruı,

c. V, ss. 140-141.)

172 Iasavvuf

ve müşteri olan gGşdur. Kezalik bu hOş-ı külle 'aşık u mahrem olan bl-hCışdur. Kema kale Eba-yezldü'l-Bistaml kuddise sırruhu'l-'azlz: '"ilmu 'Ilahi isti'adu

'iblidihifem.inhum rnen lem yuslih li'l-'aşki ve'l-mahabbetifeşa'elehumu'l-huz­mete ve '1- 'ibtidete fehümü 'l- 'abidilne ve'z-zahidune fenıinhunı men yusiihu '1-mahabbetü fahtessahu bi-mahahbeti '1- 'ti.şıkune'l-valihune".

Pes, buyururlar. Bu hGşa mahrem olayın diyene Iabuel ve lazımdur ki 'akl- ı

ma'aşdan netekim iki cihan güneşi salla'llahu 'aleyhi ve sellem: "la yeınliku imii­

ne ahadukum hatta yeklıle'n-nasu mecnun". 117 Bunlar nas-ı pür-vesvas zu'mların­ca mecnünclur. Yolısa (18b) / / 'incla'Uah ve 'inde enbiyaihi vtı evliyaihi bunlar kamilü'l-'akl ve'l-lman birer zü-fününclur. Pes, Hazret-i Sultan'ımuz bu 'akla mahrem olan cüz'viden beden-i bl-hüş kalan kimse idügin beyan eyledikden sonra günleri 'akl-ı ma·aş gamından zayi' olan kimselerüfı Milin üslGb-ı hakim

kaidesi üzre tahrlr idüp buyururlar:

Mesnevi':

(15) Der gaın-ı ma rU.zhtı bf-gah şüd Ruzha bti suzha"" hem-rab şüd

Bu beyt- i şerif üs!Ub-ı hakim ka'idesi üzredür. Ve üslGb-ı hakim oldur ki bir kavme nasihat eyleyen kimse ol kavme nefret gelmesün içün kendüyi anlara ta'rlz eyleye. Ma'nl-i beyt bizüın ol hüşa mahrem olduğımuz gamında günleri­müz bl-gah oldı. Günlerimüz sOz u gudaza"9 hem-rah oldı. Pes, Hazret-i Mevla­na kuddise sırrıhu'l-'aiiz rCızgarımuz gam u ıneşakkatle geçüp, bir dem bütün 'iilem diger 'ömri 'azizi heva vü hevese sarf eyledük; kendümizi bileıneclük de­

yü te'essüf yiyeniere tesliye idüp buyurırlar:

Mesnevl:

( 16) Ruzha ger reft ka r·ev bak ııfst Tıt bemlin ey anki çün tu pak nfst

Ya'nl günler heva vü hevesden gitdiyse, bakıyye- i 'ömrinj da hı hasret ve ne­

damer ile geçürme belki bir mürşid-i kamili.ifı damenine muhkem yapıştıp güzer eyleye. Kale ey mürşid-i kamil ki senüı'i gibi pak yokclur. Senün terbiye ve irşa­dufi sebebiyle bize Leelarük-i maHit müınkindür.

Mesnevl:

117 ·'Sizden biriniz, insanlar kendisine: O mecnündur demedik çe hakı1<i Imana sahip olamaz." 118 Bu kelime metinde müstensilı hatası olarak 'rOzhii ' biçiminde yazılmış. 119 Metinde 'güzara' biçiminde yazılmış.

174 ıasawuf

BİBLİYOGRAFYA

ABDU'L-BAKI, M. Fuad, Müslim, Cami'u's-sahfh, c. V, Beyrut

Ahmed Hilmi, Hadfkatü'l-Evliya(beşinci kısım), İstanbul 1318.

Ali Enver, Semii'hane-i Edeb. İstanbul 1309.

Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müeliijleri, c. II, İstanbul 1333.

CAMİ' , Abdu'r-rahman, Nefahcltü'I-Üns min Hazarati'l-Kucls, terc. Uimii Çelebi, İs-tanbul 1289.

CAN AN. İbrahim, Kütüb-i Sitte, c. IX, Akçağ Yay., Ankar-ı 1994.

ÇELEBiOGLU, Anıil, Muhammediye, c. ır, MEB Yay., İstanbul 1996

- -·--' "Muhtelif Şerhlere Göre Mesnevl'nin İlk Beytiyle İlgi li Düşünceler" Eski Tıtt·k Edebiyatı Üzerine Araştırmalcıı·, MEB Yay., İstanbull998.

_ ____ , "Mesnev'i'nin İ l k Onsekiz Beytinin Manzum Tercümesi", Türk Edebiyatı,

1990, 5.195, s. 7.

DURU, M. Celfıl , Tarihi Sfmii.lardan Mevlev~ İstanbul 1952.

DURU, N. Fazıl, Subi1· Mehmed Hayatı-F.serleri-Edebf Kişiliği ve Dfuarı 'mın

Tenkidli Metni, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk ü., Konya 1994.

_ _ __ , Mevlevf Şaiı·lerin Şiiderinde Mevlevflik Unsurları, Gazi Üniv , Yayınlan­

ınamış Doktora Tezi, Ankara 1999. ___ , Mevleviyiine, Perşembe Kitapları, istanbul 2000.

EFI.AKI, Ahmed, Ariflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, MEB Yay., İstanbul 1995.

EMECAN, Feridun, ''Gelibolu", 7DVİA, c. XJV, istanbul 1996, ss. 1-6.

ERAYJ))N, Selçuk, Tasal/Vufve Tarikat/et; MÜ ilahiyat Vakfı Yay., İstanbu l 1994.

ERDOGAN, Muzaffer, "Mevlevi Kuruluşlan Arasınd:ı İstanbul Mevlevihaneleri", iü Edb. Fak. Güney-Doğu Avnıpa Arş. Dergisi, S. 4-5., 1976.

ERGUN, S. Ni.izhet, Şeyhislam Baht7yf Efendi, İstanbul 1933.

____ , Türk ŞaMeri, Ülkü Basımevi , İstanbul 1945.

ESED, Muhammed, Kuran Mesajı, c. 1-Jll, işaret Yay., İstanbul 1999.

Esrar Dede, i'vfecmü'a-i Eçrar Dede, İstanbul Üniv. Ktp. T.Y. nr. 6765.

Faik Reşat, Esk~(, haz. Şemsettin Kutlu, yy.

GENÇ, İ lhan, Esrar Dede, Tezkire-i Şu'ara·yı Mevleviyye, AKM Yay. Ankara 2000.

GÖLPINARI.I, Abdülbaki, Metami/ik ve Me/amfler, Gri Yay., İstanbul 1992. _____ , Mevlana Müzesi Yazmalar Katalogu IV, TTK Yay., Ankara 1994. _____ , Mesnevfve Şeıhi, c. I, KB Yay. , Ankara 2000.

HACITAHİROGLU, Abdullah Ö., Mesnevf-Mevlana, Ötüken Yay., İstanbu l 1972.

HALTCI, Feyzi, "Molla Cami'nin Yeni Bulunan BirYazma Eseri Bu Eserde Mesnevl'nin ·

İlk İki Beytinin Şerhi ", it.i Edb rctk. Türkiyat A'l~. Merkezi, Beşinci Milletler Arası Türko­

loji Kongresi, İstanbul 23-28 Eylül 1985, Tebliğler, c. IT, İstanbul 1988, ss. 375-384

HAUCI, Feyzi; B:ılıar Gökfiliz, Mevltina Güldestesi, yy.

Hüseyin Ayvansarayl, Hadfkatü '1-CetJamf, c. ll, Matbaa-i Amire, istanbul 1281.

IŞIN, Ekrem, t~tanbul 'da Gündelik Hayat, İletişim Yay., İstanbul 1995

____ , "Sembolizm ve Tasavvufı Hayat", Hoş Gör YaHu, Osmanlı Kültüründe

Mistik Semboller Nesneler, YKY, İstanbull999.

necip fazı) duru/meu/evi şeybi ağa-zade mehmed dede ve.. 175

İNAL, i. Mahmud Kemal, Son Asır Türk ŞcUrleri, c. I-ll, Dergah Yay.,İstanbull988. iSEN, Mustafa, "Tezkireler ışığında Divan Edebiyatma Bakışla r, Osmanlı Kültür Coğ-

rafyasına Bakış", Ötelerden Bir Ses, Ak çağ Yay., Ankara 1997.

İsmail-i Ankaı<ıvi (RusOhl), Mesnevf-i ŞerffŞerhi, c. ı , Matbaa-i Amire, İstanbul1289.

KÖPRÜLÜ, M. Fuat, Tı'h·k Edebiyatında İlk Mutasawıjlar, DiB Yay., Ankara 1984.

Mehmed Süı:eyya, Sicill-i Osmdnf ya.hud Tezkire-i Meşahfr-i Osmilniyye, Matbaa-i Amire, c. IV, istanbul 1311.

Mehmed Ziya, Yenikapı Mevlevf-banesi, Darü'l-hiliifetü'l-'aliyye 1329.

Mualliın Niici, Esamt, Mahımıd Beg Matbaası, istanbul 1308.

____ , Osmanlı Şairleri, hz!. Cemal Kurnaz, MEB Yay., istanbul 1995.

Muhammed Fazıl Paşa, Şerb-i Hakayık- ı Ezkar-ı Mevlana, Bosna h Muharrem Mat., is-tanbul 1283.

MÜSTAKlM-ZADE Süleyman Sa'deddin, Mecelletü 'n -Nislib, Süleymaniye Ktp. Halet Efendi, or. 628, 1170.

NASR, S. Hüseyin, islam Sanatı. ve Manev~vatı, çev. A. Demirhan, insan Yay., İstan ­

bul 1992.

PAKAUN, M. Zeki, Osmanlı Turib Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. m, lV1EB Yay.,

İstanbul 1993.

SAPA Yİ, Mustafa, Tezkire-i Şu 'ard, Süleymaniye Ktp. Esad Efendi, nr. 2549.

Sah1h Ahmed Dede, Mecmu!atii 't-Teviirfhu 'l-Mev/eviyye, Süleymaniye Ktp. Yzm, Ba­

ğışlar, nr. 1462.

Sak ı b Mustafa Dede, Sefine-i Ne}rse fi'l-Menôkıbi'l-Mevleviyye, c.n, Mısır 1283.

Süleyman Şemsi Decle (Kara Şemsi), Tubfetü 'l-Mesnevf 'ala Hubbi'I-Hayderi, İstanbul

1305.

6-R.

Şemse'd-öın Sami, Kamiis-ı Türk~ Der-sa'adet 1317.

ŞEYHi Mehmed Efendi, Vekiiyiu 'l-Fuzala, Çağrı Yay., İst.'lnbul1989.

TANRIKORUR, Barihüda, "Gelibolu Mevlevihanesi", 7DV1A, c. XJV, İstanbu l 1996, ss.

TOLASA, Harun, Şeyhülislam Bahiiyf E:fendi Dfuan'ından Seçmeler, İstanbul1979 .

TU MAN, Nail, Tuh.fe-i Na 'il~ MEB Yay. Oairesi Başk. Ktp. nr. B. 870, 1949.

UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, Osmmılı Ta1·ibi, c. lU, TTK Yay., Ankara 1988.

ÜNVER, İsmail, Neşiitt, KB Yay., Ankara 1986.

ÜNVER, Sübeyl, "Beşiktaş-Çırağan Mevlevlhanesi Hakkında", Mevlana ~'e Yaşama Se­

vinci, hzl. F. Halıcı, Konya Turizm Derneği, Konya 1978, ss. 165-170. YETİK, Erhan, İsmail-i Arıkaravf. işaret Yay. , istanbul 1992.

ZEBİDI, Zeynü'd-din Ahmed, Sahib-i Buhiirf Mul.ıtasarı Tecrfd-i Surfb Terce·mesi ve

Şerbi, çev. Kamil Miras, c. XII, DİB Yay., Ankara 1993.