mesai dergisi

44
Uzaktaki Kardeş Ülke GÜNEY KORE MESAI ANADOLU ÇALIŞANLARI EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ARALIK 2010 . Ahilik Geleneği Işığında Krizden Çıkış Yolları Duran Demibaş Ahlat Mezar Taşları Kitabeleri Mesai Bor Madeni İşletmesi ve Kullanım Alanları Hasan Kaymakçı Rize, Çayeli, Büyükköy Belediyesi Mustafa Okur Türkiye’de Kadın Olmak! Canan Ceylan

Upload: ahmet-bal

Post on 26-Mar-2016

252 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Anadolu Çalışanları Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği, Aralık 2010, Sayı 1

TRANSCRIPT

Page 1: Mesai Dergisi

Uzaktaki Kardeş Ülke GÜNEY KORE

MESAIANADOLU ÇALIŞANLARI EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ARALIK 2010

.

Ahilik Geleneği Işığında Krizden Çıkış Yolları Duran DemibaşAhlat Mezar Taşları Kitabeleri MesaiBor Madeni İşletmesi ve Kullanım Alanları Hasan KaymakçıRize, Çayeli, Büyükköy Belediyesi Mustafa Okur

Türkiye’de Kadın Olmak!Canan Ceylan

Page 2: Mesai Dergisi
Page 3: Mesai Dergisi
Page 4: Mesai Dergisi

İçindekiler

Mesai Yayın Hayatına Başladı Vedat ÖztürkAhilik Geleneği Işığında Krizden Çıkış Yolları Duran DemibaşAhlat Mezar Taşları Kitabeleri MesaiBor Madeni İşletmesi ve Kullanım Alanları Hasan KaymakçıRize, Çayeli, Büyükköy Belediyesi Mustafa OkurKaliteli ve Az Uyumak Emre DedekKalkınma Uğraşları ve Kalkınma Ajansları Nizamettin DereciKamu Mali Yönetim Kontrol Sistemi Hüseyin TopkTürkiye’de Kadın Olmak Canan CeylanUzaktaki Kardeş Ülke Güney Kore Eşref ŞağlamYaşama Sevincimizin Engelleri Tekin BaşerJaponlar 2020’de Ay’a Üs Kuruyor Gökalp Doğan

010203050911192125293537

KÜNYE

İmtiyaz Sahibi Kerim SargınGenel Yayın Yönetmeni Vedat ÖztürkGnl. Yyn. Yn. Yrd. Mustafa UlutepeNizamettin DereciGörsel Yönetmen Ahmet Burak Bal,Yayın Koordinatörü Osman AtaTalha DereciSanat Editörü İbrahim ErtanTeknoloji Editörü Gökalp DoğanReklam Koordinatörü Haşim KılıçWeb Yönetimi Gökhan Doğan

MESAI.

Page 5: Mesai Dergisi

Sizlerin, yeni bir dergiyi okumanın m e r a k ı n ı y a ş a d ı ğ ı n ı z

bugünlerde, dergiyi çıkaranlar olarak bizler de, okuyucu ile buluşmanın heyecanıyla dopdoluyuz.

Evrensel değerleri tak-ip edip ilerlemeyi teşvik eden, yenilikçi yönetim anlayışının kökleşmesine ön ayak olup takım çalışmasını benimseyen bir anlayışla ülke insanına hizmet eden köklü bir derneğin, elbette bir der-gisi olmalıydı ve biz bunun temellerini attık.

Mesai Dergisi'nin hazırlıkları altı ay önce başladı. Hummalı bir ekip çalışması sonucunda tamamlamış olduğumuz aylık dergimizi takdirlerin-ize sunuyoruz. Türkiye’nin çalışanlara ait gündem-ine tesir edebilecek, nite-likli ve seviyeli bir dergi olmayı hedefleyen Me-sai, gerek içerik gerekse estetik açıdan doyurucu olmaya çalışacak.

Mesai, hiçbir konuda ön

yargılı olmayacak. Çünkü ön yargıların daralttığı bir dünyada "doğru", "iyi" ve "güzel"in yaşama şansı yoktur. Mesai, belli bir kitl-eye yönelen, o kitlenin değerleri adına yayın ya-pan bir dergi olmak da istemiyor. Mesai'nin he-def kitlesi bir bütün olarak Türkiye ve akabinde tüm Dünya olacak.

Türkiye'de, gerilimin yük-seltilmeye çalışıldığı, so-syal barışın tehdit edildiği şu günlerde Mesai olarak; uzlaşma zeminleri arayan, birleştirici ve bütünleştirici bir yol izleyen, çatıştırıcı değil, yatıştırıcı ve fikri, zih-ni ve bedeni çalışmaya matuf “tefekkür” ettirici bir yayın çizgisi izleyecek-tir. Etnik ve dini kimliklere takılmadan hepsine eşit mesafede ve seviyede saygı gösterecek.

Mesai, insanlığın barışa, dostluğa ihtiyaç duyduğu bir ortamda en doğru hareket şeklini sağduyulu davranmayı ve toplum yararını gözetmeyi tercih edecek.

Mesai için insan hakları önemli, çokseslilik önem-li, doğruluk önemli, in-ançlara saygı duymak önemli ve Mesai için "İnsan" her şeyden önem-li.

Mesai, sansasyonel habercilik yapan, ya da toplumun sadece kay-mak tabakasına seslen-en bir dergi olmayacak. Herkesin, " insan"la ilgili her şeyi; fakat gerçeği, sad-ece gerçeği bulacağı bir dergi olacak.

Mesai, Doğulusundan Batılısına, inançlısından inançsızına, bakış açısını geniş tutmaya özen gös-teren bir dergi olacaktır.

Mesai yeni bir der-gi, yeni bir çizgi. İnsanı ve tabiatı seviyor, to-plumun sağduyusuna inanıyor, kendisine ve ait olduğu medeniyete güveniyor. Bu sevgi-yi, bu inanç ve güveni bütün okuyucularıyla paylaşmak istiyor. Bu paylaşmaya siz de "evet" diyorsanız, her ay Mesai’de buluşalım.

Mesai Dergisi EditörüVedat ÖztürkMesai Yayın Hayatına Başlıyor...

01

Page 6: Mesai Dergisi

13.YY da büyük Türk düşünürü ve ikti-sadi planlamacısı ve uygulayıcısı

Ahi Evran-ı Veli (1171-1262) tarafından ku-rulan ahilik,12-18 Ekim tarihleri arasında sek-sen bir ilimizde coşkuyla kutlandı. Hafta boyunca yoğunluktan dile getirile-meyen, Ahiliğin; üretime, işçi ile işveren arasındaki ilişkilere, sanayicilerin ken-di aralarındaki rekabete, sosyal yapıya ve aileye ait verdiği ipuçlarına tekrar tekrar bakmamıza ihtiyacımız olduğu ka-naatindeyim.

Atatürk diyor ki; Türk evladı ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kend-inde kuvvet bulacaktır. Ahilik, insanlığın her za-man ve zeminine hitap edecek ipuçlarını veren çağlar üstü bir değerler sistemidir. Maddi zengin-lik ve maddi yoksulluk karşısında bunalan ikti-

sadi, sosyal siyasi krizler geçiren insanoğluna yol göstericisi olacaktır.

Ahiliğin amacı insanların dünya ve ahrette kazançlı çıkmalarını sağlamaktır. Üretimi -tüketimi buna göre organize etmeyi amaç edinmiştir. Ham-maddeyi alıp israf et-meden, çevreye zarar vermeden, yamak-çırak-kalfa-usta (patron-işveren) hiyerarşik yapı içerisinde kaliteli, bol, ucuz ve standartlara uy-gun, markalı mal (Her atölye ürettiği mala çen-tik atardı) üretmeyi amaç edinen Ahilik teşkilatı, bunu yapabilecek insan-lardan oluşan bir toplu-mu meydana getirmeye çalışmıştır. Bunu yapacak insanların ahlaki yönden yetişmeleri, mesleki yönden gelişmeleri için disiplini elden bırakmadan maddi ve manevi eğitimi ve tedbirleri almışlardır.

Ferdin eğitimine büyük önem vermişlerdir. Çünkü

bütün işleri yapacak insandır. Ahilerin başarı sırrı burada yatmaktadır. Ferdin mesleki ve ahlaki becerilerini artırırsanız, kendisiyle, ailesiyle milleti ve devletiyle, insanlıkla barışık üretici ve diğergam olur. Bunun için iş başında ve akşamları ahi za-viyelerindeki eğitimler aksamadan bir ömür boyu sürmüştür. Ayrıca Bacıyan-ı Rum(Anadolu Bacıları) teşkilatı ile de toplumu meydana getiren kadınlar ve kızlarımız da eğitilmiş, teşkilatlandırılmıştır. Eğitimi ve öğretimi birlikte sürdürmüşlerdir.

Kaliteli, Bol, Ucuz, Standartlara Uygun, Markalı Çevreye Saygılı Üretim...

Günümüzde bizzat yaşadığımız ekonomik kriz onu takip edeceğinden korktuğumuz sosyal ve ailevi krizlerden nasıl çıkacağımızın ipuçlarını da ahilik geleneği içer-

Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Başkan YardımcısıDuran DemirbaşAhilik Geleneği Işığında Krizden Çıkış Yolları

02

Page 7: Mesai Dergisi

isinde bulabiliriz; Ahi Evran-ı Veli’nin kurduğu sanayi üretim birlikleri modelini günümüz şartlarına göre revize edebilir ve bugünkü araç ve teknikleri kulla-narak üretim yapabilirsek bu kriz herhalde ülkemiz de hafif atlatılabilir, Yine Atatürk’ün bir sözünü hatırlamada yarar var; çalışmadan üretmeden rahat yaşamayı alışkanlık haline getirmiş toplumlar önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini daha sonra-da istiklallerini kaybeder-ler.

Ekonomik Krizden Çıkış Modeli: Sanayici-Esnaf Üretim Birlikleri Modeli

Bugün yüz işçiye ka-dar çalıştıran işyerlerine esnaf diyoruz (KOBİ). Bu kobileri üretim birlikleri etrafında toplayabilir ve mevzuatlarımızda da bu yönde değişiklikler ya-pabilirsek, dünyada kri-zlere sürüklenen fabrika türü imalatlar karşısında

avantajlı duruma bile geçebiliriz. Bu sistem şöyle çalışacak; her işyeri, atölye kendi yerinde kalacak, bu üretim bir-liklerine üye olacak fakat üyelik aidatı olmayacak, üretim birlikleri hammad-deyi toplu tedarik zinciri-yle temin edecek, ihtiyaç duyan atölyelere peşin veya vadeli dağıtacak bu birinci aşama…

İkinci aşamada, bir-lik toplu siparişler ala-cak, bu siparişleri üretim birliğine bağlı atöly-elere dağıtarak imalatı gerçekleştirecek ve malı müşteriye üretim birliği teslim edecek, parayı birlik tahsil ederek cüzi bir komisyon, varsa ham-maddeden borcu onlar kesilip kalan para atölye sahibine ödenecek. Bu sistemde zorla birliğe kayıt olmayacak, sipariş alınmadıkça atölye sa-hibi bir aidat ödemey-ecek, küçük atölyeler değil birlik müşteri bul-

mak için pazar araştırması yapacak, bunun için pro-fesyonel pazarlamacılar çalıştıracak. Yeni model-ler bulmak için modelis-tler, stilistler çalıştıracak, fuarlara katılarak yeni pazarlara ulaşabilecek. Teknolojiyi yakından takip ederek üyelerinin makine ekipmanlarını yeri geldikçe yenileyebi-lecek.

Kobilerin küçük atöly-elerin üzerindeki, pazar

araştırması, fuar-lara katılma,

yeni model arayışları, makine ve t e ç h i z a t yenileme,

kredi bul-m a ,

Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Başkan YardımcısıAhilik Geleneği Işığında Krizden Çıkış Yolları Ahilik, insanlığın her zaman ve zemi-

nine hitap edecek ipuçlarını veren çağlar üstü bir değerler sistemidir.

Temsili bir Ahi Evran Çizimi

Page 8: Mesai Dergisi

hammaddenin temi-ni, ağır stok maliyetleri azaltılabilecek. Bu sayede aynı Ahi üretim birlikler-inde olduğu gibi kalite-li, bol, ucuz, standart-lara uygun ve markalı çevreye saygılı üretim gerçekleştiri lebilinecek. Haksız, yıkıcı rekabet or-tadan kalkacaktır. Zaten Ahilerin rekabet anlayışı da bu yöndedir; HAK İLE SABIR DİLEYİP BİZE GELEN BİZDENDİR, AKIL İLE AHL-AK İLE ÇALIŞIP BİZİ GEÇEN BİZDENDİR.

Kısaca bahsettiğimiz üretim birliklerinin hayata geçebilmesi için, dev-letimizin ilgili kurumlarına, esnafımıza, sanay-icimize, (atölye sahipler-ine), tüccarımıza büyük görevler düşmektedir. Bu çalışmaları zamanında ya-pamazsak korkarım bugün iş güç sahibi esnafımızın, sa-nayicimizin (atölye sahibi), tüccarımızın çocuklarının işyeri sahibi olma planları gerçekleşemeyecektir . Türk milleti bunu yapabi-lecek tarihi tecrübelere sahiptir. İşte Ahilik teşkilatı bize bu şifreleri vermek-tedir. Ahilik Vakfı olarak esnafımıza, sanayicimize, tüccarımıza hayırlı, bol kazançlı, krizsiz günler diler-iz.

Devamı...

Ab d u r r a h i m Şerif ‘in Ahlat Kitabeleri adlı çalışmasında,

kümbetler ve kalede bu-lunan iki camiye ait kita-beleri tam kaydetmesine rağmen, mezar taşı kita-belerinden sadece ehe-mmiyet verdiği otuz dört mezar taşı kitabesine yer vermiştir.

“Taşlar(ın) birer lisan, kitabeler(in) de o taşlarla hem-zeban” olduğu mezar taşları hayatla ölüm, ölüyle ziyaretçi arasında bir takım me-sajlar taşıyan, geçmişten günümüze gelen önemli belgelerdir.

Mezar şahideleri, üz-erinde bulunan ayet-i kerime, hadis-i şerif ve dualar, şehrin Müs-lüman geçmişine ve yaşayışına tanıklık etmesi bakımından, şahidelerin üslupları ise devrin resmî hayatı ve toplumun zih-niyet tarihine ilişkin ilg-inç ipuçları vermesi açısından önemlidir.

Beyhan Karama-ğaralı’nın Ahlat Mezar Taşları adlı çalışmasında tespit ettiğimiz ayet-i ker-

ime, hadis-i şerif, dua ve hikmetli sözler şunlardır:

“Ayete’l Kürsi’nin tamamı;

“De ki O Allah tek bird-ir.”

“İhlas Suresi” nin ilk ayeti bazen tamamı

“Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.”

“Yüce ve iyilik sahibi Rabbinin yüzü bakidir.”

“Allah kendisinden başka tanrı olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim uluları da adaleti ye-rine getirerek şahittirler. O’ndan başka tanrı yok-tur; güçlüdür hikmet sa-hibidir O.”

“Yoksa siz, Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve Bize döndürülemeyeceğinizi mi sandınız ?”

“Onların, Rableri kend-isinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içlerin-den kendilerine sürekli bir nimet bulunan cen-netlerle müjdeler.”

“Her nefis ölümü tadacaktır.”

“İyi iş yapan kendi yararına,kötü yapan da kendi zararına yapmıştır.Yoksa Rabb’in,kullarına zulmeden değildir.”

Ahlat Mezar Taşları Kitabeleri

03

Page 9: Mesai Dergisi

Ahlat Mezar Taşları Kitabeleri“Dünya bir saatlik bir

müddettir, onu ibadetle geçir.”

“Ölüm bir kapıdır, herkes oradan geçer.”

“Dünya ahiret ehline, ahiret dünya ehline haramdır. “

“Dünya ahiretin tarlasıdır. “

“Bize kötü muamele yapma ya Rahim “

“Allah onun yalnızlığını gidersin”

“Allah günahlarını affet-sin “

“Ey Allah’ım ona acı ona rahmet et “

“Allah göçünü kolaylaştırsın, rahmetine daldırsın, garibine rahmet etsin,onu cennetinde oturtsun ve yaptığı iyi-liklerini kabul,günahlarını affetsin.”

“Ölüm bir kadehtir herkes ondan içer “

Her fikir sahibi bir insan için bir gerçektir ki, ömür kısa bir elbise gibidir.”

Kitabe grubu içinde, sanatkârın adının bulunduğu imza kitabe-si yanında, ölen kişinin şeceresi, lâkapları, dinî il-imler sahasında derinliği ve ilmiyle amel eden

kişiliği, görevine ilişkin ma-hareti yanında ayrıca ölüm tarihi ve maalesef bir kaçı okunabilmiş şiirler de yer almaktadır.

Bu lirik ve güzel şiirler Büyük Selçuklulardan süregelen uygulama-ya uygun olarak Farsça yazılmıştır.

Kitabesinde “Said,şeh id ,de l i kan l ı ,genç l iğine doymamış,kısa ömürlü,çok okuyan, ilm-ine göre hareket eden,iki cemaatin müftisi,dinin ve milletin ulusu” tarzında sahip olduğu özelliklerin ve güzelliklerin sıralandığı Alâu’d- Din Osman’a ait mezar taşında yazılı bu-lunan şiirde ardından duyulan acı şöyle dile getirilmiştir:

O yeni yetişmiş gül gitti Bahar dalı onun

endamını kıskanırdı Yeni damat Alâu’d-

Din ne yazık ki toprağı kucaklamaktadır

O servi boylu,o bûstan gülü nerede

O güzel sesli,hoş nağmeli bülbül nerede

Eğer cihanın bir ibret yeri olduğuna inanmıyorsan bari bak da söyle

Alâu’d- Din Osman nerede

Meydanlık kabristanında bulunan diğer bir mezar kitabesinde ise, ”Said, şehid, merhum, fütüv-vet ehli, kadıların kadısı” Reşid’e ait mezar taşında mealen şu mısralar yer almaktadır:

Göğün dönüşü kuşkusuz insanoğlunun içini bütün sene yakıyor

Reşid delikanlılık bağında bir gül gibiydi

Ölüm dolu bir rüzgâr esti Ve onu toprağa düşürdü

. Şahideler üzerinde yazılı bu tür acıyı bal eyleyen şiirler edebi açıdan ayrı bir değer taşır. Ölen kişinin vasiyeti ya da geride kalanların isteği üzerine mezar taşlarına yazılan şiirler, hayata, kadere ölüm ve ahirete ilişkin düşünce ve inançları yansıtması yanında, bazen ölen kişinin hay-at hikâyesinden, ölüm şekline, beklentilerin-den nasihatlerine kadar “ibret-hikmet ” ayrı veya karışık detaylara da yer verdiklerinden, ayrıca ele alınıp incelenmelidir.

04

Page 10: Mesai Dergisi

2840 sayılı yasa ile Bor Maden-lerinin işletilmesi, KİT olan Eti

Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütmektedir. 2004 yılı başından beri Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Bor Maden-leri faaliyetlerini; Kırka-Eskişehir, Emet-Kütahya, Bigadiç-Balıkesir, Keste-lek-Bursa ve Bandırma-Balıkesir’de kurulu bu-lunan işletmeleriyle yürütmektedir.

Bor Madenleri ile ilgili olarak 70li yılların sonlarına doğru yalnızca konsantre ( kırma-eleme-yıkama) edilerek ihraç ediliyorken, 80’li yılların başlarında, katma değerinin ül-kemizde kalması için rafine edilerek ihraç edilmeye başlanmış, özellikle 2000 yılından bu yana da ka-pasite sürekli artırılarak ta-lepler doğrultusunda ka-liteli üretimler yapılmaya devam edilmektedir. Bu yıl

itibariyle rafine bor üretim kapasitesi 831.000 ton/yıl olarak gerçekleşmiş olup, devam eden yatırımlarla bu rakam daha da yukarılara çekileceği ku-rum yetkililerince ifade edilmektedir.

Eskişehir Seyitgazi Kırka’daki işletmede bor cevheri(Tinkal) çıkarılmakta. Çıkarılan bu cevher bir yandan Kırka’daki işletmede bu-lunan fabrikalarda rafine (Etbor-48) hale getirilirk-en, diğer yandan da bir kısım konsantre bor cevherleri demiryolu ile Bandırma’ya nakledilme-ktedir. Bandırma’daki fabrikalarda da rafine (Boraks Pentahidrat, so-dyum perborat) edilerek torbalanıp, Bandırma ve İzmir Limanlarından dünyanın çok değişik ül-kelerine ihraç edilmekte-dir.

Kütahya Emet’teki işletmede hem bor cevheri (Kolemanit) çıkarılmakta,

hem de çıkarılan bu cevher, bir yandan Emet işletmesindeki fabrikalar-da rafine (Borikasit) hale getirilirken, diğer yan-dan da demiryolu ile Bandır’maya naklediler-ek, Bandırma’daki fab-rikalarda rafine( Bori-kasit, Boroksit) edilerek torbalanıp, Bandırma ve İzmir Limanlarından ihraç edilmektedir.

Balıkesir Bigadiç’teki işletmede de bor cevheri (Kolemanit, Üleksit) çıkarılmakta, çıkarılan bu cevherler önce kon-santre edilmekte sonra da işletmedeki Öğütme tesislerinde öğütülerek torbalanıp, gerek Bandırma Limanından gerekse de İzmir Limanından ihraç edilme-ktedir.

Bursa- Mustafa Ke-mal Paşa- Kestelek’teki işletmede çıkarılan bor cevheri (Kolemanit) kon-santre edilmek sureti-yle zenginleştirilerek

Jeoloji Yüksek Mühendisi / MüşavirHasan KaymakçıBor Madeni İşletmeciliği ve Kullanım Alanları

05

Page 11: Mesai Dergisi

Bandırma Limanından ihraç edilmektedir.

Balıkesir-Bandırma’daki işletmede, yalnızca fabrikalar bulunmak-ta, diğer işletmelerden gelen konsantre bor cevherleri rafine ediler-ek ambalajlanmaktadır. Bandırma Limanından da hem diğer işletmelerden gelen ürünler hem de Bandırma’daki fabri-kalarda üretilen ürünler Bandırma Limanından ihraç edilmektedir.

Eti Maden’in üretmiş olduğu ürünlerin sadece % 5’i yurt içerisinde yerli fir-malara satılıyorken, % 95’i ihraç edilmektedir.

Küresel ölçekte bor mad-eni yataklarının oluşumu volkanik faaliyetlerle iklim-sel durumun uygun kom-pozisyonuna bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bor mad-eni yatakları dünyanın dört ayrı bölgesinde yer almaktadır. Bu bölgeler; Güney-Merkezi Asya’da Alpine Kuşağı (Türkiye’nin

yer aldığı), - Güney-Batı ABD’nin Mojave Çölü, Güney Amerika’nın An-dean Kuşağı ve Doğu Rusya olsa da, en önem-li bor madeni rezervine sahip ülkeler ise Türkiye, Rusya ve A.B.D.’dir.

2000 yılı öncesinde dün-ya bor rezervinin % 65’i ül-kemizde iken, 2000-2005 yılları arasında Eti Maden ile M.T.A’nın ortaklaşa yapmış olduğu sondajlı ar-amalar neticesinde ilave olunan yeni rezervle % 72 seviyesine yükselmiştir.

1999 – 2000 yıllarında bazı madencilik firmalarınca yapılan atraksiyon-larla özelleştirme ko-nusu ülkenin gündem-ine taşınmıştır. Konuyu gerçekte bilen bilmey-en kişi ve mihraklarca konu medyada çokça tartışılmış olduğundan bilgi kirliliği meydana gelmiştir. Tabiri caiz ise bir bardak suda fırtınalar kopartılmak istenmiştir. Türkiye’nin petrolü ben-

zetmeleri yapılarak bor madeni üzerinden mem-leketi ekonomik yönden kurtaracak efsaneleri türetilmiş, böylesi hayati önemdeki madenleri de çok cüzi bir fiyatla rezer-vi ile birlikte Amerika’ya peşkeş çekileceği söylen-tileri dolaştırılmıştır. Hiç işlenmeden ham olarak yurtdışına ihraç edildiği, aslında işlenerek satılsa memleketin ekonomik yönden kurtulacağı da yine söylenegelmiştir.

Rafine bor maden-inin üretilmesi çözelti tuz imalatı ile toz şeker imalatına benzerlikler arzetmektedir. Nasılki endüstride tuz ve toz şeker, katkı maddesi olarak kullanılıyorsa rafine bor madeni de sanayinin tuzu olarak kullanılmaktadır. Tabii ki bu kullanma ileri teknoloji gerektirmekte-dir. Çok değişik sektörl-erde fiziksel, kimyasal ya da metalurjik özellikler-ine bağlı olarak belli or-

Jeoloji Yüksek Mühendisi / MüşavirBor Madeni İşletmeciliği ve Kullanım Alanları Eti Maden’in üretmiş olduğu ürünlerin

sadece % 5’i yurt içerisinde yerli firma-lara satılıyorken, % 95’i ihraç edilmek-

06

Page 12: Mesai Dergisi

anlarda katkı malzemesi olarak kullanılmaktadır.

Başlıca bor min-eralleri; Kolemanit (Ca2B6O11,5H2O), Tinkal (Na2B4O7,10H2O), Ülek-sit (NaCaB5O9.8H2O), Kernit (Na2B4O7.4H2O), Datolit (Ca2B2O5Si2O5.H2O) ve Hidroborasit (CaMgB6O11.6H2O) tir. Ülkemizde yaygın olarak bulunan bor mineralleri, tinkal, kolemanit ve ül-eksittir. Bor madeninin başlıca kullanım alanları şunlardır:

İnşaat-çimento sek-töründe, mukavemet artırıcı ve izolasyon amaçlı (daha sağlam, hafif ve depreme-ısıya dayanıklı binaların yapılmasında, yalıtımda)

Cam elyafı, hafifliği, fiyatının düşüklüğü, gerilmeye olan diren-ci ve kimyasal etkilere dayanıklılığı nedeniyle plastiklerde, sinai elyaf v.b. de, lastik ve kâğıtta yer edinmiş olan cam elyaf, kullanıldığı malzeme-lere sertlik ve dayanıklılık k a z a n d ı r m a k t a d ı r . Böylece sertleşmiş plas-

tikler otomotiv, uçak sa-nayilerinde çelik ve diğer metalleri ikame etmeye başlamıştır. Ayrıca spor malzemelerinde de (kay-aklar, tenis raketleri v.b.) kullanılmaktadır.

Ahşap koruma, Bakteri ve çürümeye karşı ko-ruyucu ve alev geciktirici olarak kullanılmaktadır.

Yanmayı önleyici ( geciktirici) maddeler, Bo-rikasit ve boratlar selül-ozik maddelere, ateşe karşı dayanıklılık sağlarlar. Tutuşma sıcaklığına gel-meden selülozdaki su moleküllerini uzaklaştırırlar ve oluşan kömürün yüzeyini kaplayarak daha ileri bir yanmayı engel-lerler. Bor bileşikleri plas-tiklerde yanmayı önleyici olarak giderek artan or-anlarda kullanılmaktadır. Bu amaç için kullanılan bor bileşiklerinin başında çinko borat, baryum me-taborat amonyum fluob-orat gelmektedir.

Nükleer uygulama-lar, Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor karbür-ler ve titanbor alaşımları kullanılır. Borlu paslanmaz

çelik, nötron absorbanı olarak tercih edilmekte-dir. Yaklaşık her bir bor atomu bir nötron absorbe etmektedir. Atom reak-törlerinin kontrol sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile kapatılmasında (B10) bor kullanılır. Ayrıca nükleer atıkların depolanması için kolemanit kullanılmaktadır.

Metalurji, Boratlar yük-sek sıcaklıklarda düzgün, yapışkan, koruyucu ve temiz, çapaksız bir sıvı oluşturma özelliği ned-eniyle demir dışı metal sanayiinde koruyucu bir curuf oluşturucu ve ergit-meyi hızlandırıcı madde olarak kullanılmaktadır. Bor bileşikleri, elektrolit kaplama sanayinde, ele-ktrolit elde edilmesinde sarf edilmektedir. Bori-kasit nikel kaplamada, fluobaratlar ve fluoborik asitler ise kalay, kurşun, bakır, nikel gibi demir dışı metaller için elektrolit olarak kullanılmaktadır. Alaşımlarda özellikle çeliğin sertliğini artırıcı olarak kullanılmaktadır.

07

Page 13: Mesai Dergisi

Bu konuda ferrobor old-ukça önem kazanmıştır. Çelik üretiminde 50 ppm bor ilavesi çeliğin sertleştirilebilme niteliğini geliştirmektedir.

Otomobil hava yastıkları, antifriz, bor,hava yastıklarının hemen şişmesini sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.Çarpma anında elementel bor ile potasyum nitrat toz karışımı, elektronik sensör ile harekete geçirilir. Sis-temin harekete geçirilm-esi ve hava yastıklarının şişirilmesi için geçen to-plam zaman 40 milisani-yedir. Ayrıca otomobill-erde antifriz olarak ve hidrolik sistemlerde de kullanılmaktadır

Sağlık, BNCT (Boron Neutron Capture Thera-py) kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Özellikle; beyin kanserlerinin teda-visinde hasta hücrelerin seçilerek imha edilmes-ine yaraması ve sağlıklı hücrelere zararının mini-mum düzeyde olması nedeniyle tercih nedeni olabilmektedir.

Füze/Uçuş yakıtları, bor kimyasalları özel-likle füze yakıtı olarak kullanılmaktadır. So-dyum tetraborat, özel uygulamalarda yakıt katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.

Atık temizleme, sodyum borohidrat, atık sulardaki civa, kurşun, gümüş gibi ağır metallerin sulardan temizlenmesi amacıyla kullanılmaktadır.

Borlu katı yakıtlar/hücre yakıtları/(fuel cells), son günlerde sodyum borohidritin’in kullanıldığı, sodyum borohidrat-tan enerji üreten hücre yakıtıyla ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Sody-um borohidratın kimy-asal bağlarında hidrojen mevcut olup, katalist hi-drojeni açığa çıkarmakta veya elektrik üretmek-tedir.Bu üretimde temel prensip, su ile boraksın reaksiyonudur. Bu reak-siyondan üretilen hidro-jen, direk içten yanmalı motorlara beslenebilir veya hücre yakıtlarında kullanılabilirler.

Enerji üretimi ve ısı de-

polama, Bor, demir ve nadir toprak elementleri kombinasyonu METG-LAS) %70 enerji tasarrufu sağlamaktadır. Bu güçlü manyetik ürün, bilgisa-yar disk sürücüleri, oto-mobillerde doğru akım-motorları ve ev eşyaları ile portatif güç aletler-inde kullanılmaktadır. Son yıllarda, borların piller/akülerde kullanılması ile maliyetleri düşürülmüş ve çevre dostu piller/aküler üretilmeye başlanmıştır.

Bunlardan başka diğer alanlar olarak Fiber optik, kozmetik, kauçuk ve plas-tik sanayii,gübre sanayii, fotoğrafçılık, patlayıcı maddeler (havai fişek v.b.), antifrizler, hidrolik yağlar, petrol boyaları, yanmayan ve erimeyen boyalar, tekstil boyaları, zımpara ve aşındırıcılar, kompozit malzemeler, manyetik cihazlar, İleri teknoloji araştırmaları (moleküler biyoloji v.b.), mumyalama, deterjan ve temizlik ürünleri, elektron-ik çip ve Lcd televizyon ve diğer birçok alanda kullanılmaktadır.

2000 yılı öncesinde dünya bor rezervinin % 65’i ülkemizde iken, 2000-2005 yılları arasında Eti Maden ile M.T.A’nın ortaklaşa yapmış olduğu sondajlı aramalar neticesinde ilave olunan yeni rezervle % 72 seviyesine yükselmiştir.

08

Page 14: Mesai Dergisi

Doğu Karadeniz Bölges i ’nde, RİZE ili’ne bağlı ÇAYELİ ilçes-

inin bir beldesi olan Büyük-köy Beldesi; güneyinde Güneysu ilçesine bağlı Bulutlu Köyü- Selamet Köyü ve Yeni Doğan Köy-leri bulunur. Doğusunda ise Çayeli ilçesine bağlı Derecik Köyü, Yıldızeli Köyü ve Karaağaç Köy-leri bulunur. Batısında ise Rize Merkez ilçeye bağlı Ketenli Köyü-Ak Pınar Köyü ve Gündoğdu Beldesi vardır, kuzeyinde ise Çayeli ilçesine doğru Armutlu Köyü, Yeşilköy Köyü, Gürgenli Köyleri ile çevrili şirin ve sakin gök mavi yeryüzünün her karışı yemyeşil olan bir beldedir.

Belde topraklarının güney kısmı Altıntaş Ma-hallesi Dağları ile çevri-lidir. Kuzeyi ise yine dağlık bir arazi olup dere boyu Çayeli ilçesine doğru giderken bazı alanlarda az miktarda düzlük alan-lar bulunmaktadır.

Büyükköy Dağlarının eteklerinde kurulmuş

olan beldede fazla yük-sek dağlar olmayıp, bel-demizin en yüksek noktası Derecik Köyü Dağları’dır. Ayrıca beldenin güneyin-den Güneysu ilçes-ine geçişi sağlayan Tuğuli Boğazı ve beldeyi Gündoğdu beldesine bağlayan değişik alter-natif yollar da mevcuttur.

Beldede gereken yağış miktarı iklim şartları sayesinde meydana geldiğinden sulama ihtiyacı yoktur. Beldemizde bulunan dere veya ırmak dediğimiz akarsularımız başlıcaları Altıntaş Mahal-lesinden doğan Altıntaş Deresi, Demirciler Mahal-lesinden gelen Çukur Der-esine katılıp az aşağıda Gümüştaş ırmağı ile birleşir. Büyükköy Merkez Mahal-lesi sınırları içinde Derecik Köyü’nden gelen dere ile birleşerek 3 Km aşağıdan Pehlivanlı Deresi ile birleşir ve 2 Km aşağıda da Karaağaç Köyünden ge-len dere ile de birleşerek Çayeli’ne yakın bir kısımda da Kaptanpaşa Deresi ile birleşerek Büyük Dere

adını alarak Karadeniz’e dökülür.

Beldemizin il merkezine olan uzaklığı 33 kilo metre, ilçeye olan uzaklığı ise 11 km dir. Beldenin adrese dayalı toplam nüfusu 2960’dır.

Beldede Karadeniz iklimi hüküm sürmektedir. Her mevsim yağış almakla bir-likte, ilkbahar ve sonba-harda daha fazla yağış almaktadır. Beldede kışın kar kalınlığı bir ila bir buçuk metreyi zaman za-man bulmaktadır. Kar to-prakta uzun süreli kalmaz, iklim şartlarına göre bir günde yağan karın, bir haftada tamamen eriyip kalktığı görülmektedir.

Belde ekonomisi çay tarımına ve az da olsa ev ihtiyacı olan hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; çay, mısır ve taze fasu-lye olmak üzere armut, ceviz, kiraz ve çeşitli se-bzedir. Hayvancılıkta büyük hayvan besiciliği yapılmaktadır. Özellikle il-çede yetiştirilen büyükbaş hayvanların eti, lezzeti ile

Büyükköy Belediye BaşkanıMustafa Okur

Rize, Çayeli, Büyükköy Belediyesi

09

Page 15: Mesai Dergisi

ün kazanmıştır. Dağ köyler-inde sepet, kaşık ve çeyiz sandığı gibi el sanatlarına yönelik uğraşlar olup, ev ekonomisine katkısı bulunmaktadır.

Büyükköy beldesinde-ki yerleşimin ne zaman oluşmaya başladığına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla yakınında bulu-nan Çayeli ilçesi ile aynı tari-hi paylaştığı sanılmaktadır. Büyükköy belediyesi ku-rulmadan önce köy-lerimiz Gündoğdu na-hiyesine bağlı idi. Daha sonraları Çayeli ilçesine bağlanmıştır.

Önceleri Derecik Köyü ile Altıntaş Mahalleler-inin bulunduğu yerlerde küçük birer köy olarak kurulmuştur. Burada bu-lunan mezar taşlarını incelediğimiz zaman Büyükköy’de hayatın 1650 yıllarına kadar geri gittiği görülmek-tedir. Büyükköy halkı Osmanlı İmparatorluğu h ü k ü m d a r l a r ı n d a n Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethinden son-ra buraya yerleştirilen Saka Türklerinden olduğu bilinmektedir. Özellikle Büyükköy beldesi ve ci-var köylerde oturan

kavimlerin içinde örf ve adet bakımından hiçbir ayrılık ve lehçe farkı bile bulunmamaktadır.

Büyükköy Belediyesi 01. 03. 1953 yılında sekiz ma-halle olarak nahiye hüvi-yetine ve belediyeye kavuşmuştur. Belediy-emiz Altıntaş, Arkadere, Çaycılar, Çavuşlu, Demir-ciler, Gümüştaş, Merkez ve Soğuksu mahalleler-inden ve Derecik Köyü, Armutlu Köyü ve Yeşilköy Köyü’nden oluşmaktadır.

Beldemizde günümüze gelebilen tarihi eserler yok denecek kadar azdır. Eski eserlerden olan sini ayakları, pekmez tavaları, ateş zincirleri, yayıklar, iskemleler, gazlı lam-balar, bazı kişilerin ded-eden kalma silahları, el yazması eserler bunlardan bazılarıdır.

Tarihi eser olarak Dere-cik Köyü’ndeki kemer köprü bunlardan bir tane-sidir. Bazı mahallelerde eskiden bulunan ahşap camiler, zamana yenik düşerek, yerlerini taştan yapılmış modern camilere bırakmıştır. Yine bazı ma-hallelerdeki su ile çalışan un değirmeninden bazıları günümüze kadar kend-ilerini ayakta tutabilmiştir.

Büyükköy Belediye BaşkanıYurttan Manzaralar

Rize, Çayeli, Büyükköy Belediyesi

10

Page 16: Mesai Dergisi

I - GİRİŞ Uyku insanlar için değil hemen hemen tüm canlılar için gerekli olan bir fonksiyondur. Uykuda vücud birçok işlev ye-rine getirir, değişik hor-monlar salgılar. Uyku hakkında birçok araştırma yapılmasına karşın çözül-emeyen birçok konu da mevcuttur. Bu kapsam-da, uyku hakkında farklı yorumlamalar, tespitlerde söz konusudur. Uykunun süresi üzerinde de birçok araştırmalar yapılmış olup, bu konuda da farklı bakış açıları vardır.

Uyku bireye birçok fay-da sağlamakta, aynı zamanda, bir kaçış, tat-min, sığınma, dertlerden geçici kurtulma yolu-nu da oluşturmaktadır. Diğer yandan, uykuyu bir zaman katili olarak niteleyenler de vardır. Bu cümleden olarak, uyku-nun ortalama sekiz saat ve belli bir süre içers-inde gerçekleştirilmesi gibi genel kabul görmüş

kuralları artık eleştirilir olmuştur. İnsanın tabiatına uygun bir düzen ve zaman aralığında uyumadığını savunanlar vardır.

İnsan doğaya hükmet-me adına bir kısım kurallar koyarken bazen tabii olan sistemle oynar ve onun aksine işler yapar. Günü, gecenin 12 sinde bölerek ertesi günü başlatır. Oysa yeni gün sabahın ışımasıyla başlar. Yaşama günün başlangıcıyla birlik-te başlamak için gün ışığı gerekir. Oysa bizler ertesi günü başlatırken uykuya dalıyoruz. Kuşlar ve diğer birçok canlı sabah ışıklarıyla güne başlıyor. Bu durum günün ne zaman başlaması gerektiğini bize daha iyi anlatıyor. Bu noktada çeşitli sorular akla gelmektedir; İnsanın özüne ne kadar süre ve nasıl bir uyku modeli uy-gun düşecektir. Mesela insan doğasında günde kaç öğün yemek vardır. Öğün var mıdır?

İnsan doğasına uy-gun uyku düzeni oluşturulmamıştır. Çünkü sürekli ona müdahale edilmiş, bebeklikten iti-baren uyku düzeni çeşitli zorlamalarla oturtulmaya çalışılmıştır. Acaba insan bebeklikten itibaren tabii uyku düzeni içersinde bırakılsa idi, yani, müda-hale edilmese idi nasıl bir uyku düzeni, yaşam düzeni olurdu. Örneğin kesintisiz sekiz saat uyur muydu?

Uykunun en çok süresi üzerinde, yani ne kadar süreli uyku gerekir üzer-inde yorumlar yapılmakta, çok uyumanın gerek-siz ve zararlı olduğunu ve insanların hedefine ulaşmasında bir engel ve zaman kaybı oluşturduğu üzerinde durulmaktadır. Bu noktada insanın her ne iş yapıyor, her ne ile ilgileniyorsa, neye alakası varsa o konunun en iyisi olmaya çalışması, bunun içinde büyük düşünmesi,

Sağlık Bakanlığı İç DenetçisiEmre DedeKaliteli ve Az Uyumak

11

Page 17: Mesai Dergisi

k a z a n a b i l e c e k l e r i n e odaklanarak onu elde etmek için çalışması halinde uykunun ikinci planda kalarak önemini yitireceği ve azaltılacağı düşünülmektedir. Uyku-nun azaltılması ve hayatın manası olması için ne olduğunuza inanmanız önemlidir. Çünkü yaptıklarınız inandıklarınıza benz-er. Mozart olduğunuza inanırsanız onun gibi müzik yaparsınız. Özetle; en iyiyi, mükemmeli yakalamak istiyorsanız uykunuzdan fedakârlık edersiniz ve en mükemmele ulaştığınızda, yaptığınızın artık demode olmayacağına emin ola-bilirsiniz.

Gününüzü planlayıp verimli çalışırsanız 12 saat yerine 6 saatte aynı işi yapmayı becerirseniz, uykunuzdan çalmanıza, gereğinden az uyku uyumanıza lüzum kalmaz. Bu kapsamda insan en-erjisini verimli kullanarak

çalışmalıdır. Kişinin verimli ve kaliteli uyuyabilmesi için önce kendi uykusunu, yatma kalkma saatler-ini yazarak uyku analizini yapmalıdır.II - UYKUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ

İnsanlar yaş, iş, stres, genetik yapı gibi unsur-lara göre değişik saatte uykuya ihtiyaç duyarlar. Vücudun yeterli uykusu kişiden kişiye değişir. Ge-netik özellik ağır basar. Erişkinlerde 4-11 saat arası günlük uyku yetmekte-dir. Uykunun süresinden çok kalitesi önemlidir. İleri yaşlarda 6 saat uyku yeterli olabilir. Uyku ömür içinde süre olarak değir. Erişkinlerde 6-8 saat uyku yeterli olur. İdeal uyku-nun 7 saat olduğu ne az ne çok uyunmaması gerektiğini savunan bilim adamları mevcuttur. Yaşlılar gündüz sıklıkla uyukladıkları için gece az uyuyup, sabah erken uyanırlar. Uyku süreleri gibi

uyanma-uyuma süreleri de genetik özellik taşırlar.

Uykuda tavuk-baykuş, akşamcı-sabahçı tiple-meleri vardır. Bu tipler hafta sonu uyku özellikleri-yle belirginleşir. Akşam tipi geç yatar geç (öğlen ) kalkar. Özellikle hafta sonu öğlen kalkanlar akşam tipleridir. Bu tipler öğlen saatlerine doğru daha verimli olurlar. Geç yatıp geç kalkmak aynı zamanda baykuş tipidir. Tavuk tipi uykusu olan-lar erken yatar ve erken kalkarlar.

Ne kadar uyku yeter-lidir sorusunun cevabı; ‘’Kişinin sabah kalktığında dinlenmiş, dinç hissettiği ve gün boyu konsantra-syon eksikliği ve yorgun-luk hissetmeden işlevlerini yerine getirebildiği uyku miktarı onun için yeterlidir. ‘’ şeklindedir.

Sadece uykuda salgılanan hormonlar vardır. Bu nedenle kaliteli ve yeterli uyku önem-

Sağlık Bakanlığı İç Denetçisi

Gününüzü planlayıp verimli çalışırsanız 12 saat yerine 6 saatte aynı işi yapmayı becerirseniz, uykunuzdan çalmanıza, gereğinden az uyku uyumanıza lüzum kalmaz.

12

Page 18: Mesai Dergisi

lidir. Uyku, Cinsel fonksi-yonlardan, bağışıklık sistemine kadar birçok fonksiyon etkilenmekte-dir. Uykusuzluk öğrenme, hatırlama, problem çözme yeteneğini boz-makta, vücudun şeker dengesini olumsuz etkile-mektedir. Eksik uyku ertesi gün kendisini hissettirir ve olumsuz etkiler yapar.

Aşırı uykululuk (yorgun kalkma ve gün içi uyukla-malar ) birçok hastalığın göstergesidir. Düzenli ve yeterli uyku bağışıklık sis-temini ve hafızayı kuv-vetlendirir. Yeterli ve kalite-li uykunun birçok faydası vardır. Tersine yetersiz uyku, az uyku performansı düşürür. Beyne zarar verir.

Geceleri olan uyku bölünmeleri ertesi gün kompanse edilir. Gündüz olan uyuklamalar gece uykusundan çalarlar. Gündüz uyuklamalarda 20 dakikalık şekerleme dinlenmişlik hissi verir. Din-lendirici uyku vücudun

sigortası temizleyicisi ve iyileştiricisidir.

Uykuda biyolojik saati etkileyen önemli etken ışıktır. Bu nedenle yorgun da olunsa öğlen saatler-inde uyumaya dalınması zor olabilmektedir. Uykuyu getiren hormonlardan biri olan melatonin akşam saatlerinden sonra daha çok salgılanmaktadır.

Uyku süreleri ka-dar uyuma şekilleri de geçmiş alışkanlıklara bağlıdır. İnsan çeşitli hallerde uyku moduna geçer ve bunu yapark-en de öğrenilmişlikler, alışkanlıklar devreye gir-er. Yatay-dikey ve diğer pozisyonda uyunurken bu durum devreye gir-er. Bebeklikte sallanarak uyuruz. Otobüs ve ben-zeri taşıtlarda sallanma duygusu uykumuzu ge-tirir. Kitap okuma ve diğer eylemleri yaparak uyuyorsa farklı ortam ve şekillerde bile bu eylemleri gerçekleştirirken uykumuz gelir. Zira bu deneyim ve

alışkanlılara göre vücut uyku hormonu salgılar. Vücut bir şekil veya moda uyumayı öğrenince ara-da kullanılan vasıta daha sonra uyku için yeterince tetikleyici olmaktadır.

Uyku 5 evreden oluşur. Uykuya yatmakla 10-20 dakika içinde sağlıklı insan uyur. Akabinde ilk evre olan çevreyle iletişimin azalması başlar. Sonrası hafif uyku denen ve gecenin % 50-60 ‘ ına tekabul eden ikinci evre gerçekleşir. Evre 3 ve 4 de derin uyku gerçekleşir. Bu evrede uyanmak zorlaşır. Evre 1 den 4 e kadar olan uykuya Non REM( No REM: Rapid Eye Movement) , (REM: Rüya zamanı devresi) uyku dönemi denir. Her 90 daki-kada bir düzenli olarak uyku hafifler ağırlaşır. İlerledikçe bu devinim hafifleyerek devam eder. İlk uyku devresinde en de-rin uyku gerçekleşir. Kısa uyuyanlar daha yoğun ve derin Kısa süreli etkin uyurlar. REM döneminden oluşan uyku uyurlar, yani kaliteli uyurlarIII- KALİTELİ UYKU İÇİN ÖN-LEMLER;

Verimli-kaliteli bir uyku için birçok önerilerde bulunmaktadır. Bu öner-ilerden bir kısmı aşağıda

Ne kadar uyku yeterlidir sorusunun cevabı; ‘’Kişinin sabah kalktığında dinlenmiş, dinç hissettiği ve gün boyu konsantrasyon eksikliği ve yorgun-luk hissetmeden işlevlerini yerine getirebildiği uyku miktarı onun için

13

Page 19: Mesai Dergisi

sunulmuştur;-Uyku açısından biyolojik

ritmi etkileyen vücut ısısı dikkate alınmalıdır. Vücut ısısı düşünce uykuya yatkınlık artar. Düşük ısı sa-baha karşı ve gündüz 14 sularında olur.

-Belli saatte yatmalı, uykuyla mücadele edilmemeli, yatınca uyku gelmemişse direnmeden yataktan kalkılmalıdır.

-Uyku nerede geliyorsa orada uyunmalı, uyanış saatleride sabitlen-meli ve sabah uykusu uzatılmamalıdır.

-Ana öğünler, çay, kaf-ein gibi durumlarda dik-katle izlenmeli, kaydedi-lmelidir.

-Uykuyu hissettiğimizde yatağa girmeliyiz.

-Işık, ses, koku açılarından rahat bir or-tam hazırlanmalıdır.

-Uyarıcı madde etkisi olan, çerez, içecek, ilaç kullanılmamalıdır.

-Az ya da hiç kafein tüketilmemelidir. Kahve az veya hiç içilmemeli, çay ise daima açık içilme-lidir.

-Gün ortası ya da öğlen sonrası düzenli ve hafif egzersiz yapmak uyku açısından faydalıdır.

-Öğleden sonraları ve akşam üzerileri şekerleme yapılmamalıdır.

-Yatak sadece uyu-mak için kullanılmalı, ki-tap okuma, TV seyret-me, gibi işler için yatak kullanılmamalıdır.

-Uyku şeması analizi oluşturulmalıdır.

-Uyku 1,5,- 3, -4,5- 6 saat-lik dilimlerden birine göre planlanmalıdır. Çalar saat kullanılıyorsa bu pery-od sonlarında uyanacak şekilde ayarlanmalıdır.

-Uyku devresinin ortasında uyanmak yor-gunluk, halsizlik hissi verir.

-Uykuda kâbussuz rüya görmek çok faydalı olup, hayati fonksiyonlar sağlar.

-Yatağa girince 4-5 defa vücudun tümünü gerip bırakmak stresi ser-best bırakmaya yardımcı olur, uykuya dalmayı kolaylaştırır.

-Uyku devresini ve ihtiyacının her insanın be-lirlemesi lazımdır.

-Bol oksijenli, havalandırılmış, sessiz, karanlık odada uyumaya çalışılmalıdır.

-Düzenli uyku saati ayarlanmalı uykulu ol-uncaya kadar yatağa girilmemelidir.

-Elektrikli battaniye vücudun biyo enerji ritmini bozduğundan en azından yatağa girmeden açıp kapatılmalı ve yatağa gir-ince kullanılmamalıdır.

-Uyku getirici yi-yecekler uykuya dalmayı kolaylaştırsada uykunun daha az derin olmasını yani kalitesiz olmasını sağlarlar.

-20 dakika içinde uykuya dalamıyorsanız kalkılmalı ve uyku geldiğinde yatağa girilmelidir.

-Kafein yorulmuş be-denin ihtiyacı olan din-lenmeyi geciktirmek için enerji ve biyokimya se-viyesinde değişimler ya-par ve vücudun çok çalışmasını sağlar. Yoru-lunca kafein-çay almak içmek çok akılcı değildir. Yorulma ve tükenmel-erde kısa bir öğle uykusu-na çekilmelidir.

-Elleri masa üstüne ya da koltuk kenarının üstüne koyup gözler kapatılır rahatlanır ve uyunur. Uy-uklama ile stres atılınca, gevşeyince eller aşağı düşer ve uyanırsınız. Bu işlem iki defa yapıldığında

Gündüz uyuklamalarda 20 dakikalık şekerleme dinlenmişlik hissi verir. Din-lendirici uyku vücudun sigortası temiz-leyicisi ve iyileştiricisidir.

14

Page 20: Mesai Dergisi

insan canlanır tazelenir.-Akşam saatlerinde aşırı

yenilmemeli, uyarıcı ilaç içki yiyecek alınmamalıdır.

- Uyumadan önce en az 2 saat öncesinden yemek yeme işlemleri bitirilme-lidir.

-Uyku saat ve süresini bilmek ve bunlara uymak sağlıklı uyku için gereklidir.

-Bedeni kullanmak yani egzersiz doğa yürüyüşü uykuya iyi gelir.

-Yatakların en iyi-si alınmalıdır. Yatak odasında uyku harici diğer işler yapılmamalıdır.

-Endişe ve stres oluşturan konuların gece konuşulmaması gerekir.

-Yaz ve kış ayları beden saatine göre uyku ayarla-nabilmelidir.

-Yatak odaları yaz kış nis-peten serin olmalıdır.

-Uykuda yorgan kaf-aya çekilip, ya da oda kapalı tutulup oksijensiz kalınmamalıdır. Beyin ok-sijene rahat ulaşıp, yeterli ölçüde oksijen alıp rahat uyumalıdır.

-Oda ısısında uyunma-ya çalışılmalı, vücut ısısı değiştirilecek şekilde oda ısısı değiştirilmemelidir.

-Yatağa girince büzül-erek uyunmamalıdır.

-Yatmadan 2-2,5 saat önce yeme-içme kes-ilmelidir. Böylece vücut uyku öncesi mideyle il-gili işlemleri bitirir. Dolu mideyle uyumak yorgun uyanmayı getirir.

-TV İzlemek, kitap oku-mak gibi durumlarda uyunduğu üzere gevşek bir pozisyonda –vücut ile uyunmalıdır. Müzik, TV izlemeyle ile uyunmamalı, uyurken bu tür aletler açık olmamalıdır. Kitap oku-yarak uyumaya (yatak dışı) hazırlık yapılabilir.

-Üzüntü, hüzün veren müzik, film gibi etkin-liklerden uzak durulmalı, uyanıkken dikkat edilen bu hususlulara özellikle uyku önce uyulmalıdır.

-Can sıkıntısı içinde, strese girmiş insan içgüdü-sel olarak uyku moduna geçebilir. Bu durumda 15-25 dakika uyuyup stres ve sıkıntı atılmalı gece uy-gusuna ertelenmemelidir. Koku ve ışık gibi etken-ler odada olmamalı oda yeterince ışılandırılmalıdır.

-Güneşin konumunun uyku üzerinde etkisi vardır.

En uygun uyku zamanı güneş doğmadan önceki 5 saattir. Uyku hormonları en çok bu zaman-da salgılanır. Güneşin doğuşuyla uyanmak faydalıdır.

-Güneşin tam te-pede olduğu zamanın yarım saat öncesi veya sonrasında 25 daki-ka kadar uyumak çok faydalıdır. Güneş bat-madan önceki 2 saatte uyumak sakıncalıdır. Vücudun biyolojik saati bu durumda epeyce zorlanır. Güneş doğduğunda uyanıldığında daha sonra uyumak hafızaya zarar verebilir.

-Öğlen 12-14 arası kısa süreli uyku uyumalı, bu dönemin yarım saatlik uykusu gece uykusunun 1.5 saatine denk gelmek-tedir. Bu tür öğlen uykuları gece geç saatlere kadar uyanıklık sağlayabilir.IV-AZ UYUMANIN GEREKLİLİĞİ

Bebeklikten itibaren in-san büyüdükçe uyku ihtiyacı azalmaktadır. Beklide sonsuz uykuya dal-mak üzere yol alırken bu dünyada kalma zamanını daha anlamlı kılmak için bebeklikte 10 saat üzer-inde uyunurken bu süre yıllar geçtikçe düşmekte ve bu husus doğal kabul

Gün ortası ya da öğlen sonrası düzen-li ve hafif egzersiz yapmak uyku açısından faydalıdır.

15

Page 21: Mesai Dergisi

edilmektedir. Ne yazık ki bizde yaşlanınca uyku-suzluk, daha doğrusu az uyku bir sorun haline geli-yor. Acaba, yaşlanınca yapılabilecek anlamlı işler kalmamakta mıdır?

Az uyku ile diğer insan-lara fark atılır ya da diğer bir deyişe çok çalışma imkânı sağlanır. Ama Türk toplumu olarak küçük işler peşinde koşmak, küçük düşünmek ve çokça za-man öldürmek üzerine üstümüze yok. Bu du-rum ne sahip olunan İslam dinine ne de bu ülke gerçeklerine uygun düşmemektedir. Burada birey kadar devlet de so-rumludur.

Az uyumanın gerçekleş-tirilebilmesi ve bir anlamının olması insanın hayatına mana kata-cak hedefleri olmalıdır. İnsan hayatına nitelik ve anlam kazandırmak için güçlü büyük hedeflere sahip olunmalıdır. Hayatı anlamlı olan, hayatının bir anlamı olan insan daha az uyur ve uykusunu daha kaliteli hale getirmeye dikkat eder. Her ne olursa olsun bu geçici mekânda kalıcı olmak için büyük düşünüp, büyük hedeflere sahip olunmalıdır ki insan az uyumayı gerçekleştirip sürekli kılabilsin. Az uyuy-

up ot gibi yaşamaktansa hayatı hep uykuda geçirmek daha iyidir.

Az uyumayı sağlayabilmek için yapılan her işin bir final olduğu düşünülmeli ve bu felsefeyle yaşanmalıdır. İşte o zaman 8 saat uyu-mak insana ızdırap verir. Keza, 8 saat uyunacağı veya bu kadar uyunması gerektiği konusu tartışmalı olup, marconi, da vinci ve benzeri birçok ünlü çok az uyumuşlardır. Gözden kaçırılmaması gereken her insanın farklı bir uyku süresine ihtiyaç duyduğu ve bu süreyi kaliteli uykuy-la kısaltabileceğidir.

İnsan risk altında ol-madan, yani relax olarak çok uyku uyur. İnsanın en büyük riski sınırlı olan ömür kronometresinin hızla sona, geriye doğru işlemesidir. Ama insan bunun farkında değildir. Riski anlamak, yaşamak için büyük düşünmek, dünya, komşu, insanlık, kardeş dertleriyle dertle-nerek risklerini kendine risk, dertlerini kendine dert edinmekle olur.

Ölümüne bir saat kaldığı kesinleşen insan

bu zamanı 10 gün geriye atabilmek için neler ver-mez ki on gün daha çok yaşayarak birçok şey yapabileceğini düşünen insan çok uyuyarak ned-en ölüyor. Ömrünü 10-20 yıl daha fazla yaşamak varken, neden insan bunu dikkate almaz.V-UYKUYU AZALTMA YÖNTEMİ;

İnsanlara, daha doğrusu insanlığa çeşitli standart-lar getirilirken bunların in-san doğasına uygunluğu çok sorgulanmayıp, genel düzenin, belki de sömürü düzeninin gerektiği şekilde uygula-malara yönelinmiş, insan odaklı uygulamalara fa-zlaca yer verilmemiştir.

İnsan doğasına uy-gun olan yemek, içmek, çalışmak, giyin-mek ve benzeri eylem-ler değerlendirildiğinde birçoğu günümüz u y g u l a m a l a r ı y l a örtüşmemektedir. 60-70 yıl yaşamak gibi, üç öğün yemek yemek, 8 saat çalışmak, 8 saat uy-umak hep bize empoze edilmiş, bilimsel gerçekliği olmayan hususlardır. Sekiz saat uyuma standardı (

Uykuda kâbussuz rüya görmek çok faydalı olup, hayati fonksiyonlar sağlar.

16

Page 22: Mesai Dergisi

normal yetişkin insanlar için) acaba hangi ger-çekleri yansıtmaktadır. Zamanımızda yapılan bazı deney ve araştırmalar beklide birkaç yüzyıldır uyku standartları uygulanmış insanlar üzerinden dikkate alınarak yapılıyor. Oysa insan doğasının özüne inilerek bu tür çalışmalar yapılmalıdır. Örneğin uykusuna müdahale dilmemiş çocuk ve be-bekler nasıl uyumaktadır. Burada öğrenilmiş genel yanlışlık olduğu söylen-ebilir. Bu yanlışlık ortala-ma sekiz saat uyunması gerektiği konusundadır. Az uyuyarak sağlıklı kalmanın

ve yeterli uyku almanın mümkün olduğu bir ger-çektir. Zihinsel engelli çocukların az uyuması fazla uyumaya yönelik eğitim ve dayatmaları öğrenememeler inden kaynaklanmakta olup, bunların fazla uyumaması bize aykırı gerçekleri anlatmaktadır.

Diğer taraftan, daha az uyumakla yorgunluğun alakası olmadığı, kalitesiz uykuyla ilgisi olduğu üzer-inde görüşler mevcuttur.

Uykunun azaltılması için aşağıdaki direktif ve uygulamaların dikkate alınması gerekmektedir;

-Uyku eylem planı yapıp, karar verip bu plan gerçekleştirmelidir. Çal-lar saat kullanılmalı, yatış saatine riayet edilmeli, geç uyunduğunda uy-anma süresine bu süre eklenmeli, ancak, bu durumda üç günü geçmemeli ki alışkanlık oluşturmasın. Herkes uyku sindirme planını kendine göre ayarlamalı ve hedef uyku saatini kendine göre belirlemelidir. İstasyon değiştirme süreleri 15 dakikadır. Son istasy-onda yani, karar kılınan uyku zamanında 10 gün kalınmalıdır ki uyku süresi otursun.

-Uykuyu azaltma üzerine

bir şema ( uyku şeması) oluşturularak buna uyulmalıdır.

-Uyku süresi hede-flenen uyku saatine ulaşmak üzere (4-6 saat ) her üç günde 15 ‘ er dakikalık periyotlarla uyku azaltılmalıdır. Her üç gün bir istasyondur. Uykuyu birden azaltmak zararlı olabileceğinden yavaş yavaş azaltma daha sağlıklıdır.

-Uyku azaltmada bazen 30 dakikalık ve bir günlük uyku artışı uygulamalarıyla vücut anormalliklere hazırlanmalı, ancak, bu tür istasyonlarda bir günden fazla kalınmamalıdır.

-Uyku azaltıldığında, yetmediğine inanılırsa, aynı yöntemle 15 ‘er dakikalık artırmaya gi-dilmelidir. Bu artırımlarla ideal uyku süresi bulunur. Burada da üç günlük ista-syonlara uyulması önem-lidir.

-Hafta sonu 30-45 dakikalık fazla uyuma yapılabilir. Bu durum iki günü aşmamalıdır.

-2 saati aşmamak üzere uzun zaman dilimi içinde uykuyu azaltmanın en uygunu olduğu düşünülmektedir. 6-7 saat uyuyanlar için uykunun 4 saate indirilebileceği ön görülmektedir.

Az uyumayı sağlayabilmek için yapılan her işin bir final olduğu düşünülmeli ve bu felsefeyle yaşanmalıdır. İşte o zaman 8 saat uyumak insana ızdırap verir

17

Page 23: Mesai Dergisi

-Düzenli olarak 7 saat uyku uyunmasının en faydalı olduğu, bunu 20 şer dakika uykuya dalma –uyanma evresiyle birlik-te 6 saatlik uyku şeklinde yorumlanın yerinde olacağı anlaşılmaktadır. Zira gündüz uyunabilecek (12-14 saatleri arası) yarım saatlik uykunun gece uyu-nacak altı veya dört saat-lik uykuya destek olacağı açıktır.

-Uyuma süresi yavaş yavaş uzun sürede azaltılmalıdır..

-Uberman’ a göre her 4 saatte 25-30 dakika uyu-mak gerekiyor. Böylece gün 6 ya bölünerek 28 saate çıkarılır. Bu uygu-lamaya zamanla alışanlar vardır.

Allah göçünü kolaylaştırsın, rahmetine daldırsın, garibine rahmet etsin,onu cennetinde oturtsun ve yaptığı iyi-liklerini kabul,günahlarını affetsin.”

“Ölüm bir kadehtir herkes ondan içer “

Her fikir sahibi bir insan için bir gerçektir ki, ömür kısa bir elbise gibidir.”

Kitabe grubu içinde, sanatkârın adının bulunduğu imza kitabe-si yanında, ölen kişinin şeceresi, lâkapları, dinî il-imler sahasında derinliği

ve ilmiyle amel eden kişiliği, görevine ilişkin ma-hareti yanında ayrıca ölüm tarihi ve maalesef bir kaçı okunabilmiş şiirler de yer almaktadır.

Bu lirik ve güzel şiirler Büyük Selçuklulardan süregelen uygulama-ya uygun olarak Farsça yazılmıştır.

Kitabesinde “Said,şeh id ,de l i kan l ı ,genç l iğine doymamış,kısa ömürlü,çok okuyan, ilm-ine göre hareket eden,iki cemaatin müftisi,dinin ve milletin ulusu” tarzında sahip olduğu özelliklerin ve güzelliklerin sıralandığı Alâu’d- Din Osman’a ait mezar taşında yazılı bu-lunan şiirde ardından duyulan acı şöyle dile getirilmiştir:

O yeni yetişmiş gül gitti Bahar dalı onun

endamını kıskanırdı Yeni damat Alâu’d-

Din ne yazık ki toprağı kucaklamaktadır

O servi boylu,o bûstan gülü nerede

O güzel sesli,hoş nağmeli bülbül nerede

Eğer cihanın bir ibret yeri olduğuna inanmıyorsan

bari bak da söyle Alâu’d- Din Osman

nerede Meydanlık kabristanında

bulunan diğer bir mezar kitabesinde ise, ”Said, şehid, merhum, fütüv-vet ehli, kadıların kadısı” Reşid’e ait mezar taşında mealen şu mısralar yer almaktadır:

Göğün dönüşü kuşkusuz insanoğlunun içini bütün sene yakıyor

Reşid delikanlılık bağında bir gül gibiydi

Ölüm dolu bir rüzgâr esti Ve onu toprağa düşürdü

. Şahideler üzerinde yazılı bu tür acıyı bal eyleyen şiirler edebi açıdan ayrı bir değer taşır. Ölen kişinin vasiyeti ya da geride kalanların isteği üzerine mezar taşlarına yazılan şiirler, hayata, kadere ölüm ve ahirete ilişkin düşünce ve inançları yansıtması yanında, bazen ölen kişinin hay-at hikâyesinden, ölüm şekline, beklentilerin-den nasihatlerine kadar “ibret-hikmet ” ayrı veya karışık detaylara da yer verdiklerinden, ayrıca ele alınıp incelenmelidir.

Kısa uyku ile ömrü bire katlamanın, bir ömre bir ömür daha eklemenin yolu açılmaktadır.

18

Page 24: Mesai Dergisi

Her bölgenin kendine özgü olarak, san-ayiden tarım

ürünlerinin işlenmesine, yerüstü ve yeraltı doğal zenginliklerin kazanımından, turizm yatırımlarına kadar bir dizi kalkınmaya ve işsizliğe çare olabilecek yapı taşları mevcuttur.

Bölgesel kalkınmanın gerçekleşebilmesi, is-tihdam sorunlarının çözümünün temel fak-törü olan girişimciliğin desteklenmesi ve başarılı işletmelerin kurulmasına bağlıdır.

Ferdi yatırımcıların desteklenmesi, bölge-sel çapta küçük ser-maye sahiplerinin çeşitli iş kollarında faaliyet gös-teren küçük ölçekteki işletmelerin oluşumuna zemin hazırlarken; bunların zaman içer-isindeki birlikteliklerinden ve oluşturacakları siner-jiden de hatırı sayılır büyük işletmeler doğacaktır.

Yeter ki altyapısı olan bir koordinasyon, sağlam bir yönetişim ve bölge halkı tarafından sahiplenme olgularında zafiyet görül-mesin.

Kalite yönetimine önem verilen, rekabet gücünü elde etmiş, böl-geye ve yatırımcılarına katma değeri yüksek olacak,“yerel bazda çok ortaklı” kurulan bir işletme, bölge menşeli tüm bireyler tarafından ö n e m s e n e c e ğ i n d e n başarılı olmaması düşünülemez.

• Tasarrufları katma değeri yüksek, ileri ve uy-gun teknolojileri kullanan yatırımlara yönlendirmek,

• İstihdam yaratmak, • Bölgeler arası

dengesizliklerin giderilm-esini temin etmek,

• Yatırım eğiliminin devamlılığını ve sürdürüle-bilir kalkınmayı sağlamak,

• Küçük ve orta ölçekli işletmelerin uluslar arası düzeyde rekabet edebilmelerini teminen

yatırım, üretim, kalite ve standartlarını artırmalarını ve istihdam yaratmalarını sağlamak,

• Çevre korumaya yönelik yatırımlar,

• İleri teknoloji ger-ektiren yatırımlar ile bu yatırımlara ilişkin araştırma ve geliştirme faaliyetler-ini, 6 Ekim 2006 cuma günü resmi gazetede yayımlanan Bakanlar Ku-rulu kararına göre devletin de desteklediği gerçeği göz ardı etmemek ger-ekir.

Yatırımda, karlılık esastır. Yerli müteşebbislerin bölgesel kalkınmaya yapacakları katkılara ye-rel yönetim ve bölgede oluşacak kalkınma ajansları vasıtasıyla yatırım danışmanlığının yapılması ve yatırım için arsa tah-sisinden enerji ve alt yapıya kadar olası bütün desteklerin verilmesi, yatırımcının önünü açark-en bölge halkının da ka-derini değiştirecektir.

Her ne kadar milli ge-

Maden Yüksek MühendisiNizamettin DereciKalkınma Uğraşları ve Kalkınma Ajansları

19

Page 25: Mesai Dergisi

lirden alınan payların eşitliğinden bahsedilse de, savunulanın ak-sine konusunda uz-man bilim adamlarının hemen hemen ortak görüşü “kırsal alanlardaki kişi başına düşen geli-rin, diğer bölgelere daha göre düşük” olduğu şeklindedir.

Bu durum doğal olarak kırsal alanda işsizliği ve zorunlu olarak ta büyük şehirlere göçün altyapısını hazırlamaktadır. Du-rum böyle olunca şehirlerimizde nüfus artışı görülürken, tarımsal nüfusumuzu belirley-en kırsallarımızda, ci-ddi azalmaların önüne geçilememektedir.

Kırsal alandaki eğitimli genç nüfusa istihdam sağlanamaması, onların buralarda yaşama hakkının ellerinden alınmasından farkı yoktur. Bunu için de, sanayi ve ti-cari yatırımlarla tarım dışı istihdamların arttırılması gerekir.

Her bireyin yatkın olduğu bir meslek ve ruhunu okşayan uğraşısı olduğu gibi, her bölgenin fiziki ve coğrafik konumuna; toprağının verimliliği veya vatandaşlarının girişimci ruhlarına göre, belirlene-bilecek bir kalkınma mod-eli vardır.

Devlet marifetiyle oluşturulan ulusal pro-jelerin bölgesel ayağı, atanmış bürokratlar maharetiyle yapılacak olması, bazen olası bir kalkınma projesinin, belli grupların kalkınmasına ve para israfına neden olurken, esasen bölge halkının katılımı, kendi öz kaynaklarıyla veya özüne zarar vermeyecek finansal desteklerle oluşabilecek yerel kalkınma projeleri, gerçek kalkınmaya temel teşkil edecektir.

Gerçek kalkınma projesi, ilk ivmesini bizzat bölges-inden almış, bölgede yaşayan veya yetişen tüm bireyler tarafından kabul görmüş, bölgede

kalkınmaya öncülük ede-cek dinamikler tarafından sahiplenilmiş projelerdir. Uğrunda milyon dolarlar harcanıp kullanılmayan hava limanları ve bittiği günden itibaren kullanılmaz hale gelen “adamına göre ihalesi yapılan” çeşitli yapılar bunu tasdik etmiyor mu?

Bölgesel sorunlara karşı alınacak tedbirlerde ve bölge halkının mutluluğu için geliştirilecek pro-jelerde sürdürülebilir-lik, ancak yapılan işlerin topluma mal edilmes-indeki başarıyla mümkün olacaktır. Siyasi ihtiras ve getirim uğruna alınacak günübirlik tedbirler, belli bir kitleyi belli bir sürede mutlu edecek politik ted-birlerden öteye geçmey-ecektir.

Ekonomik ve kültürel yaşamın her alanında dünyada yaşanan büyük değişikliklerle ülkemizin etkilenip şekillenmemesi düşünülemez. Bu değişiklik ve etkilenme ile

Maden Yüksek MühendisiKalkınma Uğraşları ve Kalkınma Ajansları

Bölgesel kalkınmanın gerçekleşebilmesi, istihdam sorunlarının çözümünün temel fak-törü olan girişimciliğin desteklenmesi ve başarılı işletmelerin kurulmasına bağlıdır.

20

Page 26: Mesai Dergisi

yeni yönetim anlayışları ve örgütlenme model-leri ortaya çıkmaktadır. Kalkınma Ajansları bunların en belirgin örneğidir.

Kalkınma ajansları, yıllardan beri ülkemizde uygulanmakta olan bölgesel teşvik sistemi-nin yerini alıp kendi yöntem ve deneyimleriyle kalkınmaya şekil vereceği beklenmektedir.

Kalkınma ajansları, Avru-pa Birliği’ne giriş sürecinde-ki Türkiye’nin bölgesel gelişmeyi gerçekleştirmesi ve AB’nin üye dev-letlere kullandırdığı teşvik fonlarından yararlanması için AB tarafından takdim edilen kalkınma aracıdır.

Özet olarak bu ajanslar, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının ortadan kaldırılması için bölge halkının kalkınmaya katılımını sağlamak, yatırımları artırarak bölge-sel rekabete endek-sli bir kalkınma modeli oluşturmak ve kaynakların yerinde kullanılarak ye-rel potansiyelleri harekete geçirme amacını gütme-ktedir.

Proje desteği de verecek olan Kalkınma Ajansları, kendilerine gelen projeleri bağımsız uzman kurul-lara gönderecek ve onay alan projeler de, hibe

yardımlarıyla destekle-necektir.

Yerel yönetimlerin planlamalarına ve kırsal kesimlerin kalkınmasına yönelik projelere teknik destek de verecek olan Kalkınma Ajansları, bölgedeki küçük ve orta ölçekli işletmeleri ve yeni girişimcileri kendisine tah-sis edilen kaynaklarla destekleyecektir.

Ajansların, Kamu İhale Kanunu ile Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Ka-nunu hükümlerine tabi olmayacak olmaları ve atanmış bir Valinin önderliğinde merkezi-yetçi bir yapı sergilemeleri

Kalite yönetimine önem verilen, rek-abet gücünü elde etmiş, bölgeye ve yatırımcılarına katma değeri yük-sek olacak,“yerel bazda çok ortaklı” kurulan bir işletme, bölge menşeli tüm bi-reyler tarafından

Dünyadaki ül-keler, mali ve ekonomik yönden aynı

dili konuşmak amacıyla Kamu Mali Yönetim sis-teminde uluslar arası standartlara uygun köklü değişikliklere gitmiştir. 1927 yılında, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile düzenlemiş olan Kamu Mali Yönetim (Mali Anayasa) sistemim-iz bu gelişmeler karşısında yetersiz kalmıştır. Bi-zde de Avrupa Birliği normlarına uygun reform niteliğindeki Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Siste-minde önemli gelişmeler olmuştur. Gelişmelere paralel olarak 2003 yılında çıkarılan ve 2006 yılında uygulanmaya başlayan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, ülkemize yenilikçi bir mali yönetim sistemini getirmiştir.

Kamu Mali Yönetim ve Kontrol sisteminin işleyiş prensipleri bazı kurumlarca henüz ö z ü m s e n e m e m i ş t i r . Kamu temel yönetimi-yle ilgili hukuki düzen-

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı MüşaviriHüseyin TopKamu Mali Yönetim ve Kontrol Sistemi

21

Page 27: Mesai Dergisi

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı MüşaviriKamu Mali Yönetim ve Kontrol Sistemi

lemeler ve değişiklikler yapılmadığı sürece uyum-suzluklar ve uygulama ek-siklikleri devam edecektir. Bu nedenle, sistemin tam anlamıyla yürütüldüğü söylenemez. Zaten, 2003 yılında yürürlüğe giren bu kanunun uygulama zorluğu nedeniyle pek çok maddesi değiştirilmiş 2006 yılında uygulanma-ya başlanılabilmiştir.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Ka-nunun amacı, ilk mad-desinde ifade edilme-ktedir. “ Bu kanunun amacı, kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve he-defler doğrultusunda kamu kaynaklarının et-kili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilm-esi ve kullanılmasını, he-sap verilebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak üzere, kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçeler-inin hazırlanmasını, u y g u l a n m a s ı n ı , tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve mali kontrolü düzenlemekte-

dir.”Hizmetlerin yürütül-

mesinde mali işlemler, belirlenmiş esas ve usuller içerisinde ve mali disiplin-le sağlanması öngörül-mektedir. Bu durumda, mali işlemler bir yönetim aracıdır.

1050 sayılı Genel Mu-hasebe Kanununda-ki yönetim sistemi Merkezde Yönetim ve Yerinde Yönetim prensibi-yle yürütülmekteydi. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu; Genel Yönetim kapsamındaki, kamu idarelerinin mali yönetim ve kontrolünü içermektedir.

Kanunların kapsam farklılığı yanında, mali yönetim ve kontrolü de farlılık arz etmektedir. Bun-lar birbirinden ayırmakta mümkün olmamaktadır.

Mali Yönetim ve Kon-trolü birlikte düşünmek gerekirken ayrı tanımları yapılmaktadır.

Kamu Mali Yönetimi: Kamu kaynaklarının tanımlanmış standart-lara uygun olarak et-

kili, ekonomik ve verimli kullanılmasını sağlayacak yasal ve yönetsel süreçleri,

Mali Kontrol: Kamu kaynaklarının belirlenmiş amaçlar doğrultusunda, ilgili mevzuatla belirle-nen kurallara uygun, et-kili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için oluşturulan kontrol sistemi ile kurumsal yapı, yöntem ve süreçleri, ifade ettiğini görmektey-iz.

Kamu maliyesinin temel il-kesi “Kamu maliyesi, kamu görevlilerinin hesap ver-ebilmelerini sağlayacak şekilde uygulanır” hüküm-lerini içermekle görev yet-ki ve sorumlulukların açık olarak tanımlanmasının zorunlu olduğunu belirt-mektedir.

Hesap verme sorumluluğu “Her tür-lü kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılmasında görev-li ve yetkili olanlar, kaynaklarının etkili, ekono-mik, verimli ve hukuka uy-gun olarak elde edilmes-inden, kullanılmasından, m u h a s e b e -l e ş t i r i l m e s i n d e n ,

22

Page 28: Mesai Dergisi

raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorum-ludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.” şeklinde tanımlanmıştır.

Yasa değişmeden önceki kamu mali yöneti-minde 1. ve 2. derece ita amiri, gelir, gider tahak-kuk memuru, sayman, sayman mutemedi ve ita amiri mutemedi yer almaktaydı. Şimdi ise ba-kan, üst yönetici, harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlileri, mali hizmetler uzmanı, mutemet, mu-hasebe yetkilisi mute-medi bulunmaktadır. Mali hizmetler birimi ve iç denetimde bu süreçte yer almaktadır.

Kamu Mali Yönetim ve Kontrol sisteminde; Kamu kaynaklarının et-kin, ekonomik ve verimli kullanılası genel bir pren-sip olmasına rağmen, görev, yetki ve sorumlu-luk çerçevesinde, hesap verilebilirlik prensipleri göz ardı edilemez.

U y g u l a y ı c ı l a r

arasında yeni mali yönetim anlayışı henüz yaygınlaşamamıştır. Yetki ve sorumluluk dengesi kurulmaya çalışılsa bile, eski alışkanlıklara devam edilmektedir. Hâlbuki 5018 sayılı Kanununla ver-ilen yetki ve görevler tek tek sayılmıştır.

Bakanların sorumluluğu Başbakan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı olduğu hükmedilmiştir. Daha önce Bakanların birinci derece ita ami-ri olarak TBMM’ne karşı sorumlulukları vardı. Şimdi ise TBMM’ne karşı sorumluluk usul ve esasları Başbakanca belirlenmesi gerektiği anlaşılan siyasi sorumlu-luk vardır. Milli Savunma Bakanına, ayrıca üst yö-netici görevi verilmiştir. Maliye Bakanına ise, merkezi idare bütçes-inin hazırlanması, uygulanması, mali disi-plinin sağlanması, kamu mali yönetim sisteminin etkin ve verimli şekilde yürütülmesi amacıyla eşgüdümlü, genel mali yönetim görevleri de

verilmiştir.Üst yöneticiler bakana

karşı sorumludurlar. Mali yönetim ve kontrol sistem-inin işleyişinin gözetilm-esi, izlenmesi ve bu kanunda belirtilen görev-lerle sorumludurlar. Bu sorumluluklarını merkezde harcama yetkilileri, mali hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler. Burada mali sorumluluk olması gerekirken, sadece idari sorumluluk olduğu görül-mektedir.

Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneti-cisinin harcama yetkilisi olduğu hükmedilmiştir. İdari ve mali sorumluluğu olan harcama yetkililer-inin bu yetkisi bütçe ile verilmiştir. Eski ita amiri ve tahakkuk memuru görev ve yetkileri harca-ma yetkilisinde toplanmış olup, mali sorumluluk yüklenmiştir.

Muhasebe hizmetlerinin usulüne uygun yapılması, saydam ve erişilebilir kayıtların tutulması, Mu-hasebe Yetkilisinin göre-vidir. Görevleri gereği incelemeleri gereken belgeler ve kontrole ilişkin sınırlı sorumluluğu vardır. Daha önce tahakkuk me-

Kamu maliyesi, kamu görevlilerinin he-sap verebilmelerini sağlayacak şekilde uygulanır

23

Page 29: Mesai Dergisi

muruyla birlikte Sayıştay’a karşı mali yönden kusursuz sorumlu iken bu yükten kurtarılmıştır. Ancak, ci-ddi bir eğitim sürecinden geçirilip, titizlikle seçilen, liyakatli ve deneyim sa-hibi yetişmiş Sayman (Sertifikalı Muhasebe Yetkilisi) kadronun mali yönetim ve denetim süre-cinde sistem dışı bırakıldığı veya hak etmedikleri fonksiyon yüklenildiği görülmektedir. Mevzua-ta uygunluk denetimi bu süreçte vazgeçilmez bir ihtiyaç iken, ciddi bir donanıma sahip olan muhasebe yetkililerin-in değerlendirilmemesi anlaşılır gibi değil.

G i d e r i n gerçekleştirilmesi, harca-ma yetkililerince belirle-nen görevli tarafından yerine getirilir. Düzenle-nen ödeme emri bel-gesini imzalaması ve tutarın hak sahibine ödenmesiyle gerçekleşir. Gerçekleştirme görev-lisi, kendisine harcama talimatının verilmesi üz-erine, işin yaptırılması, mal ve hizmetin alınması, teslim alma işlemleri, bel-gelendirme ve öden-mesi için düzenlenecek belgelere ilişkin işlemleri yürütür. Bu süreçte görev

alanlar iş ve işlemlerinden sorumlu olurlar.

u nedenle, kapsamlı bir yönetim anlayışı ile uy-gun çalışma ortamına ve organizasyonuna ihtiyaç duyulmaktadır.

İdarelerin her sevi-yede ve tüm birimler-inde, tespitler yapılmalı, hatalar düzeltip, riskler-in önlenmesi yanında politikalar ve yöntemler bütünü olarak kontrol sistemi oluşturulmalıdır. Yönetim anlayışı, bu un-surlarla uyumlu olmalı ve üst yöneticilerin bu sisteme bakış açıları da olumlu olmalıdır. Bu da herkesin kendi yetki ve sorumluluklarını bilmesi, etik davranış kurallarına uyulmasıyla sağlanır.

Ayrıca, iyi uygu-lama örneklerin-in yaygınlaştırılması, yönetim sitemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Yönetimin ayrılmaz bir parçası olan iç kon-trolden etkin şekilde faydalanılmalıdır. Ancak, kontrol sisteminin genel çerçevesi ise henüz oluşmamıştır.

Kontrol faaliyetleri; kurumsal hedeflerin gerçekleşt i r i lmesinde, idarenin bütün birimler-

inde ve her seviyedeki uygulamaları olup, riskler-in önlenmesi, tespit edilm-esi ve yönetimidir.

Kontrol sisteminin üst yöneticiler tarafından izlenmesi, aksaklıkların tespit edilmesi, önlem-lerin alınması ve gözden geçirilip değerlendirilmesi ile anlam ifade edecektir.

İdarelerin amaç ve politikalarına bakıldığında; Mali yönetimdeki bilgisizlik ve kontrolsüzlük, israf, kötüye kullanım, kayıplara ned-en olabilecek seviyeded-ir. İdari faaliyetler kendi esaslarına uygun yürütül-

Kamu Mali Yönetim ve

Kontrol siste-minde; Kamu

kaynaklarının et-kin, ekonomik ve

verimli kullanılası genel bir prensip

olmasına rağmen, görev, yetki ve

sorumluluk çer-çevesinde, hesap

verilebilirlik pren-sipleri göz ardı

edilemez.

24

Page 30: Mesai Dergisi

meye çalışılırken, mali bilgi ve yönetim bilgisi-yle pek uyumlu gözük-memektedir. Yönetim bilgisi ve mali bilginin zamanında ve güve-nilir olarak sağlanması, katılımcı yönetimlerle, uyum ve organizeyi zo-runlu kılmaktadır. Yıllarca eğitim sürecinden geçiril-ip, titizlikle seçilen, liyakatli ve deneyim sahibi yetişmiş Sayman (Sertifikalı Mu-hasebe Yetkilisi) kadronun mali yönetim ve kontrolde yetki, görev ve sorumluluk dengesi sağlanmalı. Mev-zuata uygunluk deneti-minde ihtiyaç iken, ci-ddi bir donanıma sahip olan muhasebe yetkilileri değerlendirilmeli.

Uygun iletişim ağının olması yanında, her ka-demedeki çalışanın ihtiyaçlarını giderecek bilgi sistemi oluşturulmalıdır.

Belirli zamanlarda veya istenildiği anda, yapılan işlemlerin, bütçe ve mu-hasebe kayıtlarıyla, raporlarının kontrol edile-bilmesi sağlanmalıdır.

Mali ve idari kontroller ile performans ölçüm-leri kolay ve sağlıklı y a p ı l a b i l e c e ğ i n d e n karşılaşılacak risklerin tah-mini ve en aza indirilm-esi veya analiz edilmesi imkânları da doğacaktır.

Bu durumda, idari faaliyetlerde saydamlık sağlanabilecek ve hesap verilebilirlik olacaktır.

Üst yöneticiden, en altta çalışan ve katkısı olan herkesin bulunduğu süreçte görev ayrılığı il-kesi esas olduğundan, ka-rar veren, uygulayan ve kontrol edenler ayrı kişiler olmalıdır.

Hangi işin nasıl yapılacağı personele bildirilip, görev yetki ve sorumluluklar açık şekilde belirlenmelidir. Personele sürekli eğitim verilmelidir, nitelikli per-sonel ile etkili çalışma süreci sağlanmalıdır.

Harcama birimleri iç ve dış denetime hazırlıklı olmalı ve denetim faali-yetlerinden etkin ölçüde faydalanılmalıdır.

İdareye ait varlık ve değerlerin korunup, kon-trolleri yapılabilmelidir. Ön mali kontrolde risk esaslarına dikkat edilme-lidir.

Kamu idareleri, strate-jik plan ve bütçelerini, kalkınma planlarında ve yıllık programlarda yer alan politika ve he-defler doğrultusunda hazırlayacaklardır. Per-formans denetimler-inin de belirlenen bu göstergeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekir.

Tü r k i y e ' d e kadınların eğitim alanındaki oranı Batı ülkeleriyle

karşılaştırıldığında düşük olmasına karşın, üniver-site öğretim üyeleri sayısı oldukça yüksek diyebili-riz.

Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de aka-demik personelin % 32’si kadın, % 20 kadın Profesör, % 23 kadın Doçent, % 27 kadın Yrd. Doçent. Bu sonuç, kadın açısından Türkiye’nin olumlu yanı… Olumsuz yanına baktığımızda du-rumun pek de iç açıcı sayıldığı söylenemez. Aslında Türkiye’de, ders kitaplarında dahi işlenen cinsiyet ayrımcılığının gi-derek arttığı söylenebilir.

Bana göre kadın, hiçbir zaman özgür düşünebilen bir birey olamadı bu sistemde. Yasaların kendisini dar bir alana sıkıştırdığı kadın, ne kadar özgür olabilir ki!

Toplumu oluşturan yapı taşları arasında kadın, en önemli yeri oluşturduğu içindir ki, zaten olma-yan demokrasimiz

YazarCanan CeylanTürkiye’de Kadın Olmak

25

Page 31: Mesai Dergisi

YazarTürkiye’de Kadın Olmak

gelişemiyor bir türlü. Bir kere bu ülkede kadınların, boşanma sonrasında g a y r i m e n k u l l e r d e n pay almaları, Yargıtay tarafından gelenekler-imize (sanki her şeyde geleneğe bakılıyormuş gibi) ve hukuk anlayışımıza ters bulunmuştur. Hangi geleneğe hangi hukuk anlayışımıza ise…

Medeni Kanun’un kadınların aley-hine hükümlerinin

değiştirilmesine yöne-lik çalışmalar yıllardır sürüncemede. Halen yürürlükte olan Medeni Kanun’da, yeni Meclis’in düzelttiği bazı bölüm-ler hariç, kadın erkek eşitliğini zedeleyen pek çok maddeler bulunuyor. Kadınlara mahsus yasalar, yakın zamanlara kadar kadın aleyhine maddeler içeriyordu. Bugün çok az bir iyileşme kaydedilmiş olmakla beraber kanun-

lar hâlâ kadın aleyhine; ataerkil normlarla dolu.

Hangi kadın eşitliği? Bu konuda söylenecek

o kadar çok şey var ki, bu satırları okurken içinizden ne çok faktör geçtiğini duyar gibiyim. Fakat ben burada bazı sorunların sadece altını çizebilirim. Şimdi kadın ve erkek eşittir, diyoruz değil mi? Evet böyledir ve böyle de olmalıdır. Ama bunu söylemek bile bana göre

26

Page 32: Mesai Dergisi

bir ayrımcılıktır. Erkeklerin kadınlar adına düşündüğü bir ayrıcalıktır ve bir tuzak yani. Kadınların bazıları da nedense bu aldat-macaya alet olmakta. Oysa eşitlikte ayrıcalık yoktur... Olmamalıdır...

Türkiye’de her türlü tarım ürünlerinin üretiminde çalışanların çoğu kadın. Endüstriyel tarım ürün-leri, serada meyve-sebze yetiştiriciliği, hububat üreticiliği, hasat ve am-balajlamada çalışanların % 53,5’ini kadınlar oluşturuyor...

Araştırmalara göre, Türkiye’de kadınlar erkeklerden beş kat daha fazla çalışıyor ve Türkiye’yi kadınlarımız besliyor.

Çalışma hayatının hemen her dalında; üst kademe-lerde erkek hâkimiyeti görülürken; tarım sek-törü gibi pek çok ayak işlerinde çalışanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor.

Kadının çalışması, ülke ekonomisine katkıda bulunması açısından gü-zel bir olgu. Ancak iti-raz edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken şey, bu kadınların gelip bir de evlerinde çalışıyor olmaları.

ABD’li bilim adamı Shere Hite, yaptığı araştırmalar ve yazdığı raporlarla yıllardır tartışmalara yol açan tezler ileri sürüyor. Hite, “Erkeklerin kadınları sadece eş durumun-da değil, politikada da aldattığını ve hayal kırıklığına uğrattıklarını öne sürüyordu. (Posta, 8 Ekim 1996). Hite haksız da sayılmaz hani. Bugün iki binli yıllardayız, dünyada durum değişmedi, tüm dünyada aynı... Bakınız Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, yüzlerce erkek vekile karşılık bir avuç kadın vekil... Erdoğanlar bu duruma üzülüyorlar... “Bu seçimde kadın bel-ediye başkan adaylarının azlığı bizi çok üzdü.” diyor-

du kendisine uzatılan mik-rofonlara Emine Erdoğan.

Acaba durum ger-çekten böyle mi; yoksa erkek adaylarından on-lara (kadınlara) sıra mı gelmedi? Ayrımcılık de-vam ediyor ve özellikle de politikada, kadınların yükselmesini engelleyen faktörler ön planda.

Birleşmiş Milletlerin sık sık hazırladığı gelişme programına göre, Türki-ye için hazırlanan insan-ca gelişme raporunda, erkekler ve kadınlar için hesaplanan endeksler arasında ciddi farklar bulunuyor. Türkiye’nin en gelişmiş bölgeleri-yle, az gelişmiş bölgeleri k a r ş ı l a ş t ı r ı l d ı ğ ı n d a , erkekler için endeks kadının üç katı... Özellikle az gelişmiş bölgelerde kadınların konumu çok gerilerde.

Türkiye’nin sosyal gelişimini geriye çeken kuşkusuz, öncelikle kadının düşük eğitimi... Bu acı çelişkiyi sistemde araması gerekenler, atae-rkil ideolojiye, geleneksel görüşlere dayanarak ka-bahati İslam’da bulmaları da ayrıca bir çelişki.

Metalaştırılan kadınlar... Günümüzde kadın ade-

ta metalaştırıldı. Öyle ki

Medeni Kanun’da, yeni Meclis’in düzelttiği bazı bölümler hariç, kadın erkek eşitliğini zedeley-en pek çok mad-deler bulunuyor. Kadınlara mahsus yasalar, yakın za-manlara kadar kadın aleyhine maddeler içeriyor-du.

27

Page 33: Mesai Dergisi

sinema dünyası bu tür sayısız örneklerle dolu... Bir yazar bakın neler di-yordu: “Kadın ünlü bir film yıldızı, erkek ise nere-deyse her filminde ödül almış bir yönetmen. Yalnız değiller, yanlarında sin-ema dünyasının, hep-si birbirinden değerli oyuncuları, yönetmen-leri, eleştirmenleri var. Akşam yemeği için bir-

likteler. İçkiler içiliyor, ka-dehler boşaltılıyor. Bir ara ünlü yönetmen ünlü yıldızın yanına gidiyor, kadehini onun onuru-na kaldırıyor. Yönetmen iltifatlarını sürdürüyor... Gi-derek iltifatlar sarkıntılığa dönüşüyor. Ünlü yıldız tedirgin... Yönetmeni kırmamaya özen gösteri-yor. Kadın rahatsızlığını bel-li ediyor; ancak adamın aldırdığı yok. Sık sık kadını öpmek için girişimlerde bulunuyor. Kadın iyice tedirgin… Masadakiler-den bir kısmı durumu fark ediyor, adamı kadının yanından uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Taciz olayı o an için bertaraf ediliyor. O an yapılacak tek şey tepki göstermek. ‘Rica ederim, ne yaptığınızı sanıyorsunuz, beni rahat bırakın!’ dediğini düşünün kadının.

İşler bu noktaya gelm-esin diye kadınlar yıllardır susuyor... Düpedüz, alenî yapılan sarkıntılıkları anlamazlıktan geliyor. Karşılarındaki adam adına utanıp susuyorlar. Susmadıkları zaman, “Ne var ki olayı büyütecek” tepkileriyle karşılaşıyorlar. Sonunda suçlanan gene kadın oluyor.” (Seda Kaya Güler, Sabah-Melo-

di, 20 Mart 1997) Kadını böyle görmek

ve ondan böyle yarar-lanmak... Bazılarının da zoru bu… Böyle bir yönet-menin yaptığı filmlerin to-pluma ne kazandırdığını artık siz hesap edin. Bir de evde işlerini yürütme-kte olan hizmetçileri par-don eşleri var bunların. Hem eve kapattıkları kadınlarının hem de so-syal hayatta karşılaştıkları kadınların haklarını gözet-mezler.

Bu kimselere laik de-nilebilir mi?!.. Deniyor işte. Bence, aslında bu kişiler, sistemin ürettiği çelişkilerdir. Sonra da kalkıp, Müslüman kadının örtünme durumunu yargılamazlar mı, insan çileden çıkıyor!

Türkiye’de kadın olmanın bedeli bazı kesimlerde yazık ki bu düzeyde… Bu komedi lâikliklerini, bir de tekellerinden kimseye bırakmazlar mı, insanın gülesi geliyor. “Lâiklikleri elden gidiyormuş! Lâiklik niye salt senin tekelinde olsun? Suçlanan kesim de, “Lâiklik niye senin tekelinde olsun ki?” diy-emiyor bunlara! Bunlar da bağırdıkça bağırıyor... Örtülü kadın kimliği de bu zihniyetin sansüründe...

Kadının çalışması, ülke ekonomi-sine katkıda bulunması açısından güzel bir olgu. Ancak itiraz edilm-esi ve üzerinde düşünülmesi gereken şey, bu kadınların gelip bir de evlerinde çalışıyor olmaları.

28

Page 34: Mesai Dergisi

Güney Kore, Asya kıtasının kuzey doğu kısmında yer

alıp politik olarak iki-ye bölünmüş, Kore yarımadasının güneyinde bulunan bir Doğu Asya ül-kesidir. Türkiye’nin sekizde biri kadar yüzölçümüne sahip Marmara bölgesi kadar bir alanda 48 mi-lyonun yaşadığı mod-ern bir ülkedir. Bu alanın %75'i dağlarla kaplı olduğundan tarıma elverişli arazisi çok azdır. Yer altı ve yer üstü doğal kaynakları neredeyse hiç yoktur. Petrolde de Türkiye gibi dışarıya tam bağımlıdır. Kore halkının kullandığı Korece, Türkçe gibi Altay dil grubun-dan olup benzer gramer yapısına sahiptir.

Tarihinde sürekli savaş gören Kore, 35 yıl süren Japon işgalinden 1945’te Japonya’nın İkinci Dün-ya Savaşı’ndan yenik ayrılmasıyla kurtuldu. Japon işgalinin 5 yıl ardından, 1950 yılında Sovyetler Birliği’nin desteğini alan Kuzey Kore Güney’e saldırdı. Döne-min diğer bir süper gücü olan ABD bu işgale sessiz kalmadı ve Güney’i geri almak maksadıyla savaşa taraf oldu. Amerika’nın bu tavrına karşılık verme-de kararsız kalan Sovy-etler Birliği’nin sessizliğini Komünist Çin bozdu ve Güneyi işgal eden Kuzey Kore’nin yanında savaşa katıldı.

Amerika bütün Dün-ya ülkelerini G. Kore’nin yanında yer almaya dav-

Rainbow Uluslararası Okulu KurucusuEşref Sağlam

Uzak

taki

Kard

eş Ülke: Güney Kore

29

Page 35: Mesai Dergisi

et ettiğinde, Amerika’nın bu çağrısına cevap veren 16 ülkeden biri olan Türkiye’nin ilk askeri kafile-si 1950 yılının 17 Ekiminde Busan limanına ulaştı. Kafilede 5 bin Türk askeri vardı ve savaşın sürdüğü 3 yıl süresince Türkiye ask-er göndermeye devam edecekti.

Türk askerinin Kore’de kalışı savaşla sınırlanmadı. 1953 yılından 1966 yılına kadar Türk askeri savaş sonunda barışı korumak için G. Kore’de kaldı. Toplamda 54.288 Meh-metçik Kore’ye geldi ve Mehmetçik ler imizden 1005’ i şehit, 166’ sı kayıp ve 3068’ i gazi oldu. Savaş 1953 yılında yapılan ateşkesle sona erip Kore ikiye bölünecek ve aynı kara parçasını paylaşan

iki devlet kurulacaktı. 3 yıl süren savaşın faturası çok ağır olmuştu. Toplam bir milyon G. Koreli hayatını kaybetmişti.

EKONOMIK GELIŞIMI VE ARKA PLANI

Geçmişte yaşanan bunca zor günler zamanın akıcılığı içerisinde tarih sayfalarında yerini ala-dursun, Kore kendini yenilemeyi ve büyümeyi başarmış ender ülkeler-den biridir. Kişi başına düşen 27.939$’lık (World Bank 2008) Gayri safi Milli Hâsılası ile Dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almaktadır. Li-seyi bitiren öğrencilerin yaklaşık yüzde 75 inin üni-versiteye girdiği ülkede 202 si dört yıllık olmak üzere toplam 375 üniver-site ve binlerce araştırma

Rainbow Uluslararası Okulu Kurucusu

Uzak

taki

Kard

eş Ülke: Güney Kore

Kapak

30

Page 36: Mesai Dergisi

m e r k e z l e r i bulunmaktadır.

Halkın teknoloji-yi kullanımı oldukça yaygındır. İnternet old-ukça hızlı, yaygın ve sıradan olup, saatte-ki hızı 350 kilometreyi bulan hızlı trende bile kablosuz internetten yararlanılabilmektedir. Sadece 11,5 milyonluk günlük gazete tirajı bile G. Kore’nin eğitim seviyesi için bir fikir verebilmekte-

dir. G. Kore Samsung, Hyun-

dai, Kia, Daewoo, LG, SK, GS gibi Dünya genelinde marka yapmış şirketlere sahip olup, geçen yıl 363 milyar dolarlık ihracatı ile Dünyanın 8. büyük ihracatçısı olmuştur. Kore, IT sektörü, elek-tronik, otomobil, çelik sanayi, gemi yapımı ve tekstil alanlarında dün-yada söz sahibi bir ülke konumundadır.

Savaşın hemen ardından başlattıkları “Kore Modeli Kalkınma Projesi” kapsamında kurdukları üniversiteler ile sanayi arasındaki işbirliğini çok iyi başarmış olmaları, ülke menfaati söz konusu olduğunda tek yumruk olabilmeleri ve milliyetçiliği olumlu yönde algılayıp yerli ürünleri kullanmaları, Korelilerin hızlı büyüme-lerinin başlıca sebepleri olarak sayılmaktadır.

GEÇMIŞTEN GELECEĞE TAŞINAN TÜRK-KORE KARDEŞLIĞI

Kore savaşı da her savaş gibi kanlı geçmişti. Savaş Kuzey ve Güneyi net çizg-ilerle birbirinden ayırırken kaderin bir cilvesi olarak, G. Kore’nin bağımsızlığı için kendi topraklarında savaşıyormuş gibi

savaşan Türkler, o günkü mücadeleleri-yle hiç bitmeyecek bir kardeşliğin ilk satırlarını tarih sayfalarına altın har-flerle kazıyordu.Türk ask-erinin kahramanlığının yanında çevresindeki in-sanlara merhametini de gösteriyordu. Savaşın zor şartlarında insanlar evin-den yurdundan olmuş, annesiz babasız kalmış çocuklar sığınacak bir yer,

başlarını okşayacak mer-hametli eller arıyorlardı.

Türk askeri Korelilerle sad-ece yemeğini paylaşarak karınlarını doyurmakla kalmıyor, akıl ve kalplerini de sevgi ve bilgi ile doldu-ruyordu. Askerimiz nereye gitse arkalarından onları

Halkın teknolo-jiyi kullanımı old-ukça yaygındır. İnternet oldukça hızlı, yaygın ve sıradan olup, saatteki hızı 350 kilometreyi bu-lan hızlı trende bile kablosuz internetten

31

Page 37: Mesai Dergisi

takip eden yetim ve kim-sesiz çocuklar eksik ol-muyordu.

Kore savaşında kahra-manca canını vermekten çekinmeyen, hiç bilmediği bir ülkenin masumları için vücudunu siper eden Me-hmetçik, savaş bittikten sonrada bu toprakların insanları için askeri imkân-larla bir okul ve yurt binası inşa etti. Bugünkü Suwon şehrinde yapılan bu okul

savaşın geride bıraktığı acıların üzerine örtül-en ve geleceğe umut taşıyan Ankara Okulu idi. Yaklaşık 200 kimsesiz çocuğa hem anne-ba-ba hem de öğretmenlik yaptı Mehmetçiğimiz. O zamanlar Ankara Okulun-

da eğitim görenler şimdi torunlarına Türk askerlerin-in kahramanlık hikâyeler-ini ve onların savaş anında bile ne kadar merhametli olduğundan bahsediyor-lar.

Türk-Kore kardeşliğini pekiştiren olaylardan biri 1999 yılında Türkiye’de meydana gelen Marmara depreminde görülmüştü. İlk etapta Kore hükümeti tarafından gerçekleştirilen 70 bin dolarlık yardımı yetersiz gören Kore halkı, Türkiye’nin Seul büyük elçiliği, Kore-Türk Dost-luk Derneği ve İstanbul Kültür Merkezi tarafından ülke çapında başlatılan k a m p a n y a l a r ı y l a Türkiye’ye 2 milyon doları aşan miktarda yardım göndermişti.

Türk-Kore kardeşliğini pekiştiren olaylardan bir diğeri de; 2002 yılında, bizim de son anda katıldığımız o dünya kupasında, kader ev sahi-bi Kore ile 3-4. lük maçında bizi tekrar buluşturuyor ve tarih müthiş bir mücadel-eye daha sahne oluyor-du. Daegu Dünya Kupası stadında 68 bin taraftarın önünde, 150 ülke tel-evizyon kanalının naklen yayınladığı ve dünyada milyarlarca insanın izlediği

bu müthiş mücadelede dostluk ve kardeşlik örnekleri sergileniyordu.

Maçtan önceki ve son-raki olaylar tüm dünyayı şok edecek boyutta idi. Koreliler kendi sahsında maçı kaybediyor ama üzülmüyorlardı. Çünkü Türkiye’yi kazandılar tekrar… Türkiye’yi hatırladılar tekrar… Türk halkının kalbini kazandılar,

Kuruluşundan bu güne kadar yaklaşık 3500

Koreliye Türkçe dersleri ve bay-

anlara yöne-lik geleneksel

Türk yemeği kurslarının Kore-

liler tarafından ilgi ile takip

edilmiştir.

32

Page 38: Mesai Dergisi

dostluk ve kardeşlik kazandı. Centilmen-liklerini maçtan önce ve sonra Türkiye Türkiye diye bağırarak, 600 me-trekarelik Türk Bayrağını İstiklal marşımızla dalgalandırarak tüm dün-yaya göstermiş oldular.

Seul’de Faaliyet Gös-teren İstanbul Kültür Merkezi ve Rainbow Uluslararası Okulu

Koreliler için Türkiye çok özel bir anlam taşıyor ve

kardeş ülke dendiğinde Korelilerin aklına hemen Türkiye geliyor. Bu anlam bugün 1998 yılında kurulan İstanbul Kültür Merkezinin organizasyonları ile ayrı bir boyut kazanmıştır. Kuruluşundan bu güne kadar yaklaşık 3500 Kore-liye Türkçe dersleri ve bay-anlara yönelik geleneksel Türk yemeği kurslarının Koreliler tarafından ilgi ile takip edilmiştir.

Özellikle tatillerde a n a o k u l l a r ı n d a n başlamak üzere önceden rezervasyon yapan gruplara Türk kül-tür dersleri ücretsiz olarak yapılmaktadır. Sadece 2009 kış tatili süresince Kültür Merkezinde Kültür derslerine katılan öğrenci sayısı 800 civarındaydı. Kültür dersleri aynı zaman-da davet gelen okullarda da yapılmaktadır. Buna ilaveten, İstanbul Kül-tür Merkezi, UNESCO ve Kore Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile gerçekleştirilen yabancıların ken-di ülkelerini tanıtma programları çerçeves-inde okullar ziyaret ediler-ek ülkemizin değerleri de tanıtılmaktadır.

Tanıtım filmleri, CD ve slâyt gösterileri ile yapılan ülke tanıtım derslerine

anaokulundan liseye ka-dar her yaştan değişik yaş gruplarındaki Koreli öğrencilere tanıtım ya-pan merkez, ülkesini en iyi tanıtan kurum olarak bir-çok ödül almıştır.

İstanbul Kültür Merkezi Türkiye’nin tanıtımı adına belediyeler, üniversiteler ve özel sergi salonlarında: Seramik, Geleneksel Türk Giysileri, El İşi, Gelenek-sel Türk Sanatları (ebru, minyatür, papirüs ve hat ) ve Türkiye Fotoğrafları Sergileri düzenlemekte-dir. Ayrıca Türk kültür ve sanatını yerinde görmek isteyen gençler için, Kore Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik Merkezleri ile Türkiye’deki Belediyeler arasında koordinasy-onu sağlayarak, Sanat Kampları düzenlemekte-dir.

Türkiye gezileri Kore’de her seviyede büyük bir ilgi görüyor, iki ülke arasında karşılıklı dostluğu ve kardeşliği güçlendirmek için üst düzey yetkili-lerin katıldığı Türkiye programları sayes-inde Türk insanının sıcak kanlılığı, misafirperverliği, tarihi ve turistik merke-zleri büyük beğeni ile karşılanıyor.

Koreli bakan, milletvekili

Güney Kore’nin başkenti Seul’de 2007 yılında Seul Milli Eğitim Müdürlüğünden resmi iznini alınarak eylül ayında eğitime başlayan Rainbow Uluslararasi Oku-lu, şimdilerde iki ayrı bina, 200 öğrenci, 18 öğretmen ve 40 kişilik personeli-yle Güney Kore ve Türkiye’nin dostluğuna katkıda bulunmaktadır.

33

Page 39: Mesai Dergisi

ve üst düzey bürokratların da zaman zaman iştirak ettikleri bu program-lardan sonuncusu 2010 yılı şubat ayında “Kore Har-binin 60.yılı ve G-20 zirvesi münasebetiyle Türkiye ziyareti” adıyla İstanbul Kültür merkezi Asya Gazeteciler Derneği, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve Hür Sanayiciler ve İş Adamları Dernekler-inin işbirliği ile Kore’den Üst düzey 19 kişinin

katılımıyla Türkiye ziyareti gerçekleştirilmiştir.

Güney Kore’nin başkenti Seul’de 2007 yılında Seul Milli Eğitim Müdürlüğünden resmi iznini alınarak eylül ayında eğitime başlayan Rain-bow Uluslararasi Okulu, şimdilerde iki ayrı bina, 200 öğrenci, 18 öğretmen ve 40 kişilik personeliyle Güney Kore ve Türkiye’nin dostluğuna katkıda bulunmaktadır.

Kore’nin başkenti Seul’un en merkezi ve en zengin belediyesi olan Seocho belediyesinin Yangje sem-tinde bulunan Rainbow Uluslararası Okulu’nun 5 katlı İlköğretim binasında 1.sınıftan 8.sınıfa kadar eğitim vermektedir. Yok-sam semtinde bulunan 6 katlı Anaokulu binasında da 3-6 yaş arası çocuk-lara okul öncesi eğitimi verilmektedir.

Bünyesinde Amerikalı, Kanadalı, Koreli ve Türk öğretmenlerin çalıştığı okulda Kore, Amerika, Ja-ponya, Çin, Hindistan ve Türkiye başta olma üzere 21 farklı ülkeden öğrenci eğitim görmektedir. Eğitim dili İngilizce olmakla birlik-te bütün öğrencilere Ko-rece ve Türkçe dersleri de verilmektedir.

Bünyesinde Amerikalı, Kanadalı, Ko-reli ve Türk öğretmenlerin çalıştığı okulda Kore, Amerika, Japonya, Çin, Hindistan ve Tür-kiye başta olma üzere 21 farklı ülkeden öğrenci eğitim görmek-tedir. Eğitim dili İngilizce olmakla birlikte bütün öğrencilere Ko-rece ve Türkçe dersleri de ver-ilmektedir.

34

Page 40: Mesai Dergisi

Üretmek, hay-atta ki en keyifli sanattır. Resim sanatı gibi…

Her ressamın paletinde kullandığı renkler farklıdır, kimi pembelerden çıkarır hayat resimlerini, kimi güneş sarılarından. Biten rengin yerine başka ren-klerin karışımı takviye edilir. Ama sonuç ta pal-ette kaç renk, hangi ton kullanılırsa kullanılsın, bir resim çıkar ortaya, haya-ta dair…

Toplum onların ne yapamadığını değil neyi başardığını görüyor. Engelli çocuklarımızın başarılarını meslek eğitimi ile sürdürerek, gelir get-irici bir işte çalışıp üretime katkı sağlamaları, işgücü piyasaları ve üretim sek-törü cephesinden olduğu kadar, bireylerin sosyal yaşama aktif katılımları açısından da önemlidir.

Engellilerin toplum-sal yaşama katılımları açısından gelir getirici bir işte çalışarak üret-

ken olmaları insani bir değerdir. Engellilerin iş gücü niteliklerini artıracak önlemlerin alınması, is-tihdam düzeylerinin artırılması ve çalışma yaşamında karşılaştıkları güçlüklerin ortadan kaldırılması konularında yapılan çalışmalar henüz yeterli değildir. İlgili ku-rumlar ve yerel yönetim-ler tarafından engelli-lerin vasıflarını geliştirmek amacıyla uygulanan iş gücü programlarının (mesleki rehberlik, mesleki eğitim, beceri kazandırma, meslek edindirme, korumalı is-tihdam vs) yürütülm-esinde bölgesel ihti-yaç ve olanaklar göz önünde bulundurulmalı,

il istihdam kurulları iş gücü programlarını buna göre planlamalıdır. Esasen bu hususlar 03.12.2004 tarihli resmi gazetede yayınlanan 2005 yılı özür-lülerin istihdam yılı genel-gesinde belirtilmiştir.

Çalışma hakkı Anayasaya göre herkesin yararlanması gereken bir haktır. 5378 sayılı Özürlüler Kanunu 12. ve 13. mad-deleri engellilerin istihdam alanında desteklenmesi ile ilgili kurallar içermekte-dir.

Gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak Özel Rehberlik Merkezleri, Yet-enek Geliştirme Merkezleri ve korumalı iş yerlerinde engellilerin bireysel gelişim ve yeteneklerine uygun iş

Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıTekin BaşerYaşama Sevincimizin Engelleri

Kaynaştırıcı ve bütünleştirici bir yaşam kalitesi toplumun önemli bir bölümü demek olan engellilere ulaşmadıkça milletin mutluluğundan ve refahından söz edemeyiz.

35

Page 41: Mesai Dergisi

ve beceri geliştirici ted-birler alınır. Bu hizmetler ihtiyaca göre iş ve meslek analizi yapılarak hizmet satın alınması suretiyle temin edilebilir.

12. madde kamu kurumları 13. madde özel kurumlar ve Belediyelerin iş analizi doğrultusunda mesleki rehberlik programı geliştirme ve uygulamalarını düzen-lemektedir. Aynı kanu-nun 14. maddesinde engellilerin istihdamında ayrımcı uygulamalar-da bulunulamayacağı belirtilmektedir. Ayrıca engelli çalıştıran işyerlerinde engelin özelliğinin gerektirdiği her türlü önlemin alınması ve gerekirse korumalı iş yeri uygulaması öngörülmüştür.

İş yasasının engelli çalıştırma zorunluluğuna dair hükümleri bu çerçe-vede değerlendirilmelidir. İş Kur Genel Müdürlüğü iş yerleri denetiminde iş analizi ile engelli is-

tihdam açığı bildirimi yapılıp yapılmadığını ve iş yeri koşullarının engele uygunluğunu birlikte denetlemeli buna göre gereğini yapmalıdır. Dev-let bu hükümleri tam olarak uygulayan işverenleri teşvik etmeli, uygu-lamayanlara yasanın öngördüğü karşılıkları işleme koymalıdır.

Şu anda işverenlerin iş analizi bildirimleri doğrultusunda, meslek eğitimi uygulaması yaygın değildir. Bazı özel uygula-malar dışında bu sistemle yani işe bağlantılı sistem-le mesleki rehabilitasyon çalışması yoktur. Gerek iş yerleri bünyesindeki, ger-ek kamu veya özel mesle-ki rehabilitasyon merke-zlerindeki meslek eğitim çalışmaları, katılanlara beceri kazandırsa da iş imkanı sağlanamadığı takdirde, bir anlamda zaman, mekan ve maddi israf vardır. İşe ve iş yerine entegre meslek eğitimi aynı zamanda iş verenin

istediği nitelikli eleman demektir.

Kaynaştırıcı ve bütünleştirici bir yaşam kalitesi toplumun önemli bir bölümü demek olan engellilere ulaşmadıkça milletin mutluluğundan ve refahından söz edemeyiz. Bu nedenle engelliler de, yaşamın her alanında te-mel haklardan paylarını almalı, toplumun mutlu bir bireyi olduklarını, bu topluma ait olduklarını hissedebilmelidir.

Sosyal sorunların toplum-la paylaşılması, çözüm-ler için ortak arayış ve yöntemlerin geliştirilmesi, dolayısıyla toplumun fayda sağlayacak ortak bir zeminde buluşması çözümü sağlayan asıl et-kendir. Birikim ve bilgiler-imizi bu zeminlerde işe yarar hale getirmeli ve yönetime dahil olmalıyız. Aidiyet duygusunu yaşamanın en etkili ve gözle görülür elle tutulur yolu budur…

Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıYaşama Sevincimizin Engelleri

Engellilerin iş gücü niteliklerini artıracak önlemlerin alınması, is-tihdam düzeylerinin artırılması ve çalışma yaşamında karşılaştıkları güçlüklerin ortadan kaldırılması konularında yapılan çalışmalar henüz yeterli değildir.

36

Page 42: Mesai Dergisi

Deri üzerinden Geniş Bant Sinyali İletildi: İnsan derisi data iletişiminde enerji tasarrufu açısından çok uygun bir yol olarak görünüyor.

Güney Kore’nin başkenti Seul’de yapılan bir deneyde araştırmacılar geliştirdikleri sili-con-polimer kaplı, 90 dereceye kadar bükülebilen ve sadece 3 saç teli büyüklüğündeki minik elektrotlar la kol derisi üzer-inden 10 megabit hızında veri iletişimini sağladılar.

Güney Koreli araştırmacılar deney kapsamında insan kolu üzerinde 30 santimetre aralıkla yerleştirdikleri elktrodlar ile alçak frekanslı elektromanyetik dalgaların dışarıdaki herhangi bir etmenden etkilenmeden kolayca iletilebildiğini gördüler.

Pille çalışan kablosuz izleme cihazlarına nazaran %90 enerji tasarrufu sağlaması öngörülen bu yeni sistemin kan şekeri veya kalpteki elektriksel ak-tiviteleri izleyebilmek için yeni nesil medikal cihazların geliştirmesinde bir çığır açması bekleniyor.

Robot Astronotlar Artık Hay-al Değil: NASA ve General Motors mühendisleri, uzay çalışmalarında astronotlara

yardımcı olacak insansı bir ro-bot-astronot geliştirdi.

Robonaut2 - veya kısaca R2 adı verilen bu marifetli ro-bot bu yılsonunda Uluslar arası uzay istasyonunda yerini alacak. Robonot projesinde bugüne kadar pek çok prob-lemle karşılaşılmış olmasına rağmen NASA projeye hız vere-rek bu yılsonuna kadar projeyi hayata geçirmeyi planlıyor.

Robonot’un geliştirilmesinde NASA ve General Motor or-tak çalışıyor. Yaklaşık 136 kg ağırlığında bir baş, bir gövde, 2 kol ve 2 elden oluşan Robonot . Discovery uzay mekiği ile Ey-lül ayında Uluslar arası Uzay İstasyonuna gönderilecek.

Uluslar arası Uzay İstasyonunda Robonot’un havasız, düşük yer çekimi ve yüksek radyasyon ortamında davranışları izlenecek ve insan robot takım çalışmasının bilime, yapım ve bakım çalışmalarına olası katkıları gözlenecek.R2’nin, Uzay İstasyonu’nda in-sanlar tarafından kullanılan her türlü cihazı idare edebileceğini vurgulayan NASA yetkilileri, bu robotların gelecekte as-tronotlar için en tehlikeli görev sayılan uzay yürüyüşlerinde de kullanılacağını söyledi.

General Motors, laboratuarlarında titreşim, va-kum ve radyasyon testlerin-den geçirdiği R2 teknolojisini,

gelecek nesil otomobillerde, araç güvenlik sistemlerinde kullanmayı da planlıyor

Kahve Gücü ile Çalışan Ara-ba: Kimimiz bir fincan kahve içmeden güne başlayamayız, kimimiz de kahve içtiğimizde kendimizi çok daha iyi hissed-eriz.

Kahvenin içenler üzerinde-ki fayda ve zararları üzerine yapılan araştırmalar devam ede dursun, İngiltere’den ge-len bir haber kahvenin sadece insanlar üzerine değil aynı za-manda arabalar üzerine de et-kilerinin olduğunu gösterdi.

BBC’de yayınlanan “Bang Goes The Theory” adlı program-da ele alınan konuya göre; Car-puccino adı verilen ve kahve ile çalışan bu araba için Geleceğe dönüş filmindeki DeLorean arabaya benzerliğinden dolayı 1988 model bir Volkswagen Scirocco seçildi.

M a n c h e s t e r - L o n d r a arasındaki 340 km lik mesafede kullanılacak olan bu aracın bir kilo çekilmiş kahveyle yaklaşık 5 km gideceği ve km başına 35 fincan ekspreso kahve tüketeceği tahmin ediliyor.

Toplam yolculuk boyunca 11.760 ekspreso kahve tüket-ecek ve maksimum 100 km/saat hıza ulaşacak bu aracın aynı zamanda her 50 ila 70 km de bir deposunun doldurulması ve 96 km de birde kahve fil-

Elektronik MühendisiGökalp Doğan

Japonlar Ay’a Üs Kuruyor...

37

Page 43: Mesai Dergisi

Elektronik MühendisiTeknoloji&Bilim

trelerinin temizlenmesi gereke-cek.

Her ne kadar ilginç bir pro-jede olsa, bu sistemin normal benzinden 25 ila 50 kat daha masraflı olması nedeniyle yaygın kullanımı pek mümkün görün-müyor.

Dans Eden Yeni Nesil p Telefonları: Sadece basit bir cep telefonu değil, aynı zamanda ye-rinde duramayan bir robot. İşte ağlayan, dans eden, gülümseyen ve insan mimiklerini taklit ede-bilen robot cep telefonları Callo ve Cally.

Kanadalı araştırmacılar tarafından Nokia N82 cep tel-efonu parçaları kullanılarak yapılan bu cep telefonları OpenCV yazılım kullanarak insan yüzünü tespit edebiliyor. Hatta Cally insan yüzündeki duygusal ifade değişimlerini konuşma süresince takip edebiliyor.

Cally yaklaşık 17 cm uzunluğunda, yürüyebiliyor, dans ediyor ve insan davranışlarını taklit edebiliyor. Callo ise 22 cm boyunda ve duygu ifadeli bir me-saj alındığında insan yüzünün gösterdiği değişimleri taklit ede-biliyor. Örneğin, mutluluk ifadeli bir mesaj aldığınızda Callo ayağa kalkıyor, ellerini sallıyor ve gül-ümsüyor. Eğer kaşları çatılmış veya ona benzer bir duygu ikonu içeren bir mesaj aldıysanız bulunduğu yere çöküyor ve ağlamaya başlıyor. Son olarak eğer acil bir mesaj aldıysanız kollarını çılgınca sallıyor.

Aynı konseptin diğer yardımcı robotlarla olan iletişimin sağlanmasında kullanılması ve

uzun soluklu olarak da daha samimi robotların yapılmasına katkıda bulunması öngörülüyor.

Japonlar 2020’ye Kadar Ay’a Üs Kuracak: Çok uzun zamandır insanoğlunun hayallerini süsley-en Ay Üssü projesinde artık yeni bir aşamaya gelindi.

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’nın Mars programlarına öncelik vermesi ve maddi sıkıntılar sebebiyle ay üssü projelerini çok uzun bir zamana yaymasına rağmen Japonların Ulusal Uzay Ajansı JAXA, resmi olarak Ay’a üs kurmayı planladıklarını açıkladı. Proje için ilk aşamada 2.2 Mil-yar Dolar bütçe ayıran JAXA yet-kilileri, 2015 yılına kadar Ay’ın güney kutbu yakınlarına human-oid, yani insansı görünüme sahip araştırma robotlarını yollamayı ve 2020’de de komple bir üs kurmuş olmayı planlıyorlar.

İŞÇI HUMANOIDYaklaşık 300 kg ağırlığında olan

ve 100 km çaplı bir alanda çalışma yapabilecek bu humanoid’ler, ta-mamen insanların kontrolünde olacak ve tıpkı bir simülasyon içerisindeymiş gibi, Dünya’daki insanların Ay yüzeyinde iş yapa-bilmesini sağlayacak.

Kendi kendilerini tamir edebi-lecek, çoklu işlem yapabilecek ve bilimsel çalışmalarda kullanılmak üzere Ay yüzeyine Güneş pan-ellerini, sismografları ve yük-sek çözünürlüklü kameraları yerleştirmeye başlayacak.

Ayrıca insansı kollara sahip olan bu humanoid’ler, Ay yüzeyinden kaya örnekleri alacak ve bunların incelenmesini sağlayacak.

38

Page 44: Mesai Dergisi

MESAI.