İlahİyat fakÜltesİ - dergipark

259

Upload: others

Post on 22-Nov-2021

35 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ISSN 1303-7757
HTT ÜNVERSTES LAHYAT FAKÜLTES DERGS
JOURNAL OF DIVINITY FACULTY OF HITIT UNIVERSITY
ISSN 1303-7757 2013/2, Cilt: 12, Say: 24
ISSN 1303-7757 2013/2, Volume: 12, Issue: 24
Tarand ndeks ve Veritabanlar / Indexed by: TÜBTAK ULAKBM Sosyal ve Beeri Bilimler Veritaban Ebscohost: Academic Search Complete Asosindex: Sosyal Bilimler ndeksi
Üniversitesi Adna Sahibi / Owner on behalf of Hitit University
Prof. Dr. Reha Metin ALKAN (Rektör / Rektor)
Yaz leri Müdürü / Editor in Chief
Prof. Dr. Mesut OKUMU (Dekan / Dean)
Editör / Editor
Prof. Dr. Ferit USLU
Editör Yrd. / Editorial Assistants
Doç. Dr. Hasan Yücel BADEMR Yrd. Doç. Dr. Sefer YAVUZ
Yayn Kurulu / Editorial Board
Prof. Dr. Mesut OKUMU Prof. Dr. Osman ER Prof. Dr. Mahmut KAVAKLIOLU Prof. Dr. Mehmet AZML Prof. Dr. Ferit USLU Doç. Dr. Halil brahim MEK Doç. Dr. Mustafa BIYIK Doç. Dr. Hasan Yücel BADEMR
Yayn Danma Kurulu / Scientific Advisory Board
Prof. Dr. Yahya M. MICHOT Hartford Seminary, USA
Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ Marmara Ü. lahiyat Fakültesi, TÜRKYE
Prof. Dr. Andrew RIPPIN University of Victoria, CANADA
Prof. Dr. Hac Yunus APAYDIN Erciyes Ü. lahiyat Fakültesi, TÜRKYE
Prof. Dr. Michael A. COOK Princeton University, USA
Prof. Dr. Hasan ONAT Ankara Ü. lahiyat Fakültesi, TÜRKYE
Prof. Dr. Jules JANSSENS Catholic University of Leuven, BELGIUM
Prof. Dr. inasi GÜNDÜZ International Balkan University, MACEDONIA
Prof. Dr. Wael HALLAQ Columbia University, USA
Bu Saynn Hakemleri / Peers of this Issue
Prof. Dr. Ali Galip GEZGN
(Süleyman Demirel Ü. lahiyat Fakültesi)
Prof. Dr. Cafer Sadk YARAN
(Ondokuz Mays Ü. lahiyat Fakültesi)
Prof. Dr. Hidayet AYDAR
(stanbul Ü. lahiyat Fakültesi)
Prof. Dr. smail ÇALIKAN
Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK
(Çukurova Ü. lahiyat Fakültesi)
Prof. Dr. Ömer ÖZDEN
(Atatürk Ü. lahiyat Fakültesi)
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
Doç. Dr. Kadir GÜRLER
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
Doç. Dr. Mustafa BIYIK
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
Doç. Dr. Mustafa TEKN
(stanbul Ü. lahiyat Fakültesi)
Doç. Dr. Selim TÜRCAN
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
Doç. Dr. Süleyman GEZER
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
(Hitit Ü. lahiyat Fakültesi)
Çorum, 2013
Bask / Printing
Hangar Marka letiim-Reklam Hizmetleri Yaynclk Ltd. ti. Konur 2. Sok. No: 57/4 Kzlay ANKARA
Tel: 0 312 4250734
Yazma adresi / Contact Address
Tel: 0 364 2346358 Fax: 0 364 2346357
e-mail: [email protected]
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi hakemli ve bilimsel bir süreli yayn organdr. Ylda iki say olarak yaymlanr. Dergide yaynlanan yazlarn her türlü içerik sorumluluu yazarlarna ait olup Fakültemizin kurumsal görüünü yanstmamaktadr. Yazlar yaync kurulutan izin alnmadan ksmen veya tamamen bir baka yerde yaynlanamaz.
Journal of Divinity Faculty of Hitit University is a peer-reviewed academic journal which is published twice per year. All the responsibility for the content of the papers published here belongs to the authors, and does not express the official view of the Faculty. Copyright©: Without getting permission of the journal, papers published here cannot be published partially or totally on other media.
Dergimizin Yayn ve Yazm lkeleri 223-225 sayfalar arasndadr.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
ÇNDEKLER / CONTENTS
Makaleler / Articles
Ferit USLU
Kavram
The concept of “Religious Sciences” in the light of Contemporary Discus-
sions on the Methodology of Science 5-28
Ataullah AHYAR
Bid’at Ehlinden Hadis Rivayeti Kapsamnda Mihne Sürecinin Cerh ve
Ta’dile Etkisi
Within the Scope of Hadth Transmission from People of Heresy the
Effect of Mihna on the Jarh-Ta‘dl 29-57
Muhittin DÜZENL
Analizi
Semantic and Technical Analysis of Narration “Most People of Heaven
are Gullible” 59-84
The Deficient of Variety and Contradiction Discrimnation in Qur’anic
Exegesis 85-107
Rasim BAYRAKTAR
From Compulsory Migration to Transnational Citizenship 109-126
4 | çindekiler / Contents
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Harun BEKROLU
Yakn Dönemde el-Burhân ve el-tkân’a Yöneltilen Tenkitler
Objections that has been directed to al-Burhan ve al-Itkan in terms of
History of Tafseer 157-188
-Kelimelerinin Etimolo
jik ncelemesi Inda Kur’ân’daki Âdem Kssasna Yeni Bir Yaklam
A New Approach to Adam's Narrative in the Qur'an Under The Ligt of
Prophets' Sinlessness and Ethymology of the Words , and
221-189
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi 2013/2, c. 12, say: 24, ss. 5-28.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
GÜNÜMÜZDEK BLMSEL YÖNTEM TARTIMALARI IIINDA
“DN BLMLER” KAVRAMI
Özet
Dini bilgi ve bilimsel yöntem arasnda bir ztlk ya da en hafif tabirle bir uyumsuzluk olduunu
düünenler, dini konulara bilimsel bir yaklamn söz konusu olamayacan sklkla ileri sürül-
mekte ve dini konular bilimsel bir yaklamla inceleme çabalarn eletirmektedir. Söz konusu
itiraz ve eletiriler, dini inançlar rasyonel ve bilimsel görmeyen din kart çevrelerden geldii
gibi, dindar düünürler arasnda da yaygn bir biçimde dile getirilmektedir. Öte yandan günü-
müzde, özellikle lahiyat Fakültelerinin kürsülerinde “Din Bilimleri” ifadesinden skça bahsedildi-
ini duymaktayz. Bu noktada karmza çkan en önemli felsefi sorun, arlkl olarak deerler
ve inanç alanna ait görünen dini konulara bilimsel bir yaklamn mümkün olup olamayacadr.
Zikredilen balam çerçevesinde bu makale temelde u iki soruya cevap aramaktadr: Birincisi:
Dini konular bilimsel bir yöntemle ele almak mümkün müdür? kincisi: Dini konulara böyle bir
yaklam gerekli ve istenen bir ey midir?
Anahtar kelimeler: Din, bilimsel yöntem, sosyal bilimler, insani aratrmalar, din bilimleri.
Abstract
The concept of “Religious Sciences” in the light of Contemporary Discussions on the
Methodology of Science
Some philosophers think that there is a controversy or at least a disharmony between religious
knowledge and scientific method. People who think like this way usually maintain that religious
subjects cannot be held by scientific methods. And they criticize the scientific approaches in
religious studies. Such objections and criticisms can be both made by profound circles and
religious thinkers. On the other hand, in the mean time we heart frequently the term “religious
sciences” from the members of theology faculties in Turkey. At this point, the main philosophi-
cal problem we have encountered is whether scientific approach can be possible to religious
subjects which are commonly accepted as belonging to area of values and beliefs. According to
the mentioned context, this article seeks to answer the following questions: Firstly, is scientific
approach to religious subjects possible? Second; is it necessary and willing thing to take into
consideration of religious subjects with a scientific approach?
Keywords: Religion, scientific method, social sciences, humanities, religious sciences.
* Prof. Dr., Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi
6 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Giri
Din, genellikle temelde bir inanç ve bu inanca bal olarak ekillenen dog-
matik ve normatif öretiler olarak tanmlanr. Yine söz konusu öretilerden
oluan dini bilginin sübjektif, dogmatik özellikler gösterdii söylenir. Bilim-
sel yaklam ise, bilimsel yöntemi esas almaktadr. Bilimsel yöntemin temel
özellikleri arasnda objektiflik, eletirellik, olgusallk ve snanabilirlik gibi
unsurlar bulunmaktadr. Dini bilgi ve bilimsel yöntem bu ekilde vaz’ edil-
diinde, dini konulara bilimsel bir yaklamn söz konusu olamayaca sk-
lkla ileri sürülmekte ve dini konular bilimsel bir yaklamla inceleme çaba-
lar eletiri almaktadr. Söz konusu itiraz ve eletiriler, dini inançlar rasyo-
nel ve bilimsel görmeyen din kart çevrelerden geldii gibi, dindar düü-
nürler arasnda da yaygn bir biçimde dile getirilmektedir. Öte yandan gü-
nümüzde, özellikle lahiyat Fakültelerinin kürsülerinde “Din Bilimleri” ifa-
desinden skça bahsedildiini duymaktayz. Bu noktada karmza çkan en
önemli felsefi sorun, arlkl olarak deerler ve inanç alanna ait görünen
dini konulara bilimsel bir yaklamn mümkün olup olamayacadr. Maka-
lemin konusunu bu sorun tekil etmektedir.
Bu çerçevede sormamz ve tartmamz gereken iki soru bulunmaktadr:
1. Dini konular bilimsel bir yöntemle ele almak mümkün müdür?
2. Dini konulara böyle bir yaklam gerekli midir? Makalemde bu iki
soruya cevap vermeye çalacam.
bakmamz uygun olur.
Bilimsellik Nedir?
Herhangi bir bilim felsefesi kitabna veya bu konuda yazlm bir ansiklope-
diye bakldnda bilimselliin ve bilimsel yöntemin ortak olan tanmlar
bulunabilir. Bu bize ilk etapta söz konusu tanmlarn çok açk ve uzlalm
anlamlar olduu izlenimini verebilir. Fakat bu ilk izlenim pek de doru
deildir. Bilim ve bilimsellik günümüzde en çok kullanlan kavramlar ara-
sndadr. Belki de bu sebeple tanmlar en aikâr en bilindik kavramlar ola-
rak düünülse de iin asl çok farkldr. Aslnda bilim ve bilimsellik kavram-
larn tanmlamaya kalktmzda pek çok felsefi sorunla karlarz. Bu
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 7
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
felsefi sorunlar, özellikle, bilimle- bilim olmayan, bilimsel ile bilimsel olma-
yan bir birinden nasl ayrt edebileceimizi aratrmaya baladmzda
ortaya çkar. Doruyu söylemek gerekirse, bilimden ne anlamamz gerektii
ve hangi özelliklerin bir eyin bilimselliini salad konularnda bilim
felsefecileri arasnda fikir birlii yoktur ve bu konudaki tartmalar sürüp
gitmektedir. Tartmalar bir yönüyle, bilimsel bilginin yöntemini, epistemik
açdan yeterli ve gerekli koullarn belirlemekle ilgiliyken dier taraftan da
deerler, inançlar ve kültür alanyla ilgilidir.
Bilim kelimesi dilimizdeki güncel kullanmn modern bat kültüründe-
ki kullanmndan almtr. Bat dillerinde bilim, Latince “bilmek” ve “bilgi”
kökünden gelen scientia kelimesinden türetilmitir.1 18. yüzyl Aydnlanma
dönemine kadar “bilim” kavram “yazya geçirilmi her tür sistematik bilgi”
için kullanlrd. Yine 18. yüzylda doa bilimleri müstakil birer bilim dal
olarak felsefeden birer birer ayrlmaya balamadan önce, felsefe, metafizik-
sel öretiler kadar bilimler için de ortak kullanlan bir add. Dolaysyla Ay-
dnlanma öncesinde bilim ve bilimsellik terimleri ile geni anlamyla felsefe
ve felsefi yaklamlar kastedilmekteydi.2
saha gözlemleri, ortaçada Bat dünyasnda küçümseniyor ve pek çok aka-
demik çevrede “bir centilmene verilecek eitime hiç uygun dümeyen ve
biraz da baya bir mesleki faaliyet” olarak görülüyordu.3 Aydnlanma ile
birlikte bunun deimeye baladn görüyoruz. Aydnlanma filozoflarna
göre bilim olgusal doruluklarla ilgilidir ve bilimsel olan bir eyin en önemli
özellii, görülerin yeni olgusal gözlemler ve deneyler nda eletirilebilir,
tartlabilir ve deitirilebilir olmasdr.
17. 18. ve 19. yüzyllarda doa bilimleri hzla geliti ve müstakil birer
bilim dalna dönütü. Doa bilimlerinin yöntemi bilimsel yöntem olarak
benimsenmeye balad. Bunun sonucu olarak 17. yüzyln balarndan itiba-
ren Batda “bilim” ve “bilimsellik” terimi Ortaçada kullanldndan çok
1 Imre Lakatos, “Science And Pseudo-Science”, in Conceptions Of Inquiry A Reader, edit.:
Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press,
1981, s. 100.
2 Neville MacMorris, The Natures of Science, Fairleigh Dickinson University Press, New
York,1989, ss. 31–33.
3 C. P. Snow, ki Kültür, çev.: Tuncay Birkan, Tübitak Yaynlar, Ankara 2001, s. 9
8 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
daha daraltlm bir anlamda, metafizii ve ilahiyat dlayacak ve yalnzca
deneysel ve fiziksel bilimleri ifade edecek ekilde kullanlmaya baland.4
Sözgelimi tümevarmc bilimsel metodun öncülerinden olan Francis Bacon,
bilimselliin sadece, “daha önceden doadan toplanm deneysel veya göz-
lemsel olgulara dayal önermeler” için kullanlabileceini belirtmektedir.5
Yine aydnlanma döneminde “Bilim adam” terimi de bu yeni daraltl-
m anlamdan türetildi ve bununla doa bilimi alannda çalanlar kastedilir
oldu.6 Tarihi kaytlara göre bilim adam (scientist) terimi, ilk kez, ngiliz Bi-
lim Gelitirme Dernei’nin 1830’lardaki toplantlarnn birinde “maddi dün-
ya bilgisi edinmeye çalan aratrmaclar” tanmlamak için kullanlmtr.
Bu tanm açkça ilahiyat aratrmaclarn bilim adam kavram dnda tutu-
yordu. Ksa bir süre sonra ngiliz bilim adam ve düünürü William
Whewell, 1840’da yaymlad The Philosophy of The Inductive Sciences (Tü-
mevarml Bilimlerin Felsefesi) isimli kitabyla söz konusu tanma dayal
“bilim adam” kavramnn yaygnlk kazanmasn ve dile yerlemesini sa-
lamtr.7
günlük dile ve akademiye tamamen yerleti. Artk bilim dendiinde, kimse-
nin aklna teoloji ve metafizik gelmiyor, bilim adam dendiinde de bununla
din adamlar ve filozoflar kastedilmiyordu. Bu yeni kullanmda “bilimsellik”
terimi, yalnzca doa ve fizik bilimlerinin bilimsel yöntemlerini ifade etmek-
teydi.
Buna karn teoloji ve metafizik, bilim çevrelerinde artk eski gördüü
saygnl görmüyordu. Bunlarla ilgili öyle düünülüyordu: Teolojik bilgi-
lerin hatal veya yanl olduklarna müntesiplerince hiçbir zaman inanlmaz.
O bilgiler, deitirilemez, onlara üpheyle yaklalamaz. Onlar, inancn ko-
nusudurlar; inanç ise üphe kabul etmez. Bu sebeple bilimsel bir teoloji ola-
maz ve bundan dolay teolojik bir bilimsel bilgi de olamaz. Bilimsel bilgi
4 Snow, ki Kültür, s. 7.
5 Thomas Nickles, “Demarcation, Problem Of”, An Encyclopedia of Philosophy of Science, edit.:
Sahotra Sarkar and Jessica Pfeifer, Routledge, New York-London, 2006, s. 190.
6 Snow, ki Kültür, s. 7
7 Ayn yer.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
yalnzca doa ile ilgili olabilir.8
Doa bilimleri ve onlarn yöntemleri için kullanlmaya balayan bilim
ve bilimsellik kavramlar, sadece teoloji ve metafizii bilim d tutmakla
kalmam, ayn zamanda felsefe, edebiyat, ahlak ve sanat gibi insanî deer-
lerle ilgili olan aratrma ve entelektüel etkinlikleri de söz konusu bilim an-
laynn dnda brakmtr.
Böylece akademide ilk defa, dili ve yöntemleri birbirinden farkl iki
kültür olumu oldu. Bir tarafta edebiyat, sanat, ilahiyat ve felsefenin olu-
turduu metin ve dil merkezli, insanla, onun kültür ve deerleri ile ilgili
olan bir akademik kültür; dier tarafta ise fizik ve doa bilimleri aratrma-
larnn oluturduu deney ve gözlem merkezli bir baka akademik kültür.9
ngiliz düünür ve yazar C. P. Snow mehur kavramlatrmasyla bu duru-
mu, “iki kültür” olarak adlandrmtr. Snow, konuyla ilgili 1959’da Camb-
ridge’de verdii konferansta akademik dünyada ortaya çkan bu iki kültürü
ve aralarndaki kutuplamay, “bir kutupta edebî entelektüeller varken,
öbüründe de öncelikle fizikçilerin temsil ettii bilim adamlar var.” ifadeleri
ile tanmlar.10 O, iki kültür arasnda akademik dil ve yöntem açsndan olu-
an uçurumu da “zekâca birbirlerine denk, ayn rktan, toplumsal kökenleri
arasnda büyük farkllklar olmayan, gelirleri hemen hemen ayn olan bu iki
grup arasndaki iletiim neredeyse tamamen kopmutu” diyerek ortaya
koyar.11
kullanlmasndan domu görünmektedir. Bu kullanmdandr ki, ortaçada
en yüksek, en erefli bilimler olarak kabul edilen metafizik, ilahiyat, felsefe
gibi etkinlikler artk bilim saylmaz olmutur. te “din bilimleri” ifadesinde
bilim teriminin kullanlmasn günümüzde tartmal hale sokan da böyle bir
tarihsel arka plandr.
Öte yandan sözü geçen tarihsel arka plandan hareketle, din ve bilim
arsndaki sorunu sadece bilim kavramnn nasl tanmlanaca ve içeriine
8 Lakatos, “Science And Pseudo-Science”, s. 101.
9 Ayn eser, s. 90 vd.
10 Ayn eser, s. 93.
11 Ayn eser, s. 91.
10 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
neyin dâhil edilecei ile ilgili olarak görmek hatal olur. Zira eer sorun bu
kadar basit olsayd, bu durumda sorunu, anlamsal alann geniletecek e-
kilde bilimi yeniden tanmlayarak kolayca çözebilirdik. Nitekim Almanca’da
bilim kelimesinin karl olarak kullanlan “Wissenschaft” kelimesi, ngi-
lizce ve dier bat dillerindeki kullanmlarnda var olan dar anlam Aydn-
lanma öncesinde içermemekteydi; bilakis doa bilimlerinin yan sra ilahi-
yat, metafizik ve felsefe de dâhil tüm sistematik aratrmalar içine alacak bir
anlama sahipti.12 Fakat ayn sorunun günümüzde Alman akademi ve ente-
lektüel çevrelerinde yaandn görmekteyiz. Benzer bir durum bizim dili-
mizde de vardr. Sözgelimi ilim kelimesi, bilim kelimesine göre çok daha
eski bir kelimedir ve bilimin sahip olduu daraltlm anlam içermemekte-
dir. Bununla birlikte, din ve bilim arasndaki sorunu ve iki kültür arasndaki
uçurumu basitçe bilim yerine ilim kelimesini tedavüle koyarak çözemeyiz.
Bilimin tanmlanmas sorunu daha çok “bilimin yöntemi, doa bilimle-
rinin yöntemi mi olmal?” eklinde ifade edilebilecek metodolojik bir sorun-
dur. Sorun ayn zamanda baka bir yönüyle epistemolojik bir sorundur.
öyle ki, bilimsel olan asgari düzeyde “bilgi verici olan” olarak anlarsak, bu
tartmalarn temelde bilginin epistemolojik koullar ile ilgili olduunu
görürüz. Dier bir ifadeyle, bilim ile bilim olmayan birbirinden ayrma so-
runu (demarcation problem) ayn zamanda neye “bilgi” diyeceimiz neye de
demeyeceimiz ile ilgilidir. Bu ise “din bilimleri” açsndan, din bilimleri
alannda yaplan çalmalarn ve dorudan dini bilgilerin objektif deeri ve
statüsünün ne olduunun belirlenmesi anlamna gelmektedir.
Bilimselliin Ölçütü
Bilim olanla bilim olmayan birbirinden ayracak ölçütler ortaya koyma ça-
balar neredeyse yirminci yüzyln balarndan günümüze kadar gelmitir ve
bugün de hala bu konuyla ilgili tartmalar devam etmektedir. Burada söz
konusu tartmalara hiç girmeden sadece Karl Popper, Thomas Kuhn, Paul
Feyerabend ve Imre Lakatos’un görülerinin bu konudaki kilometre talarn
oluturduunu söylemekle yetinerek, bilimin ne olduunu ve bilimselliin
ölçütlerini özlü bir ekilde veren Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin
1999’da yaymlad bir rapordan alnt yapmak istiyoruz.
12 Snow, ki Kültür, (çevirenin dipnotu), s. 11.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 11
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Akademiye göre bilim “dünyay anlamann belirli bir yoludur. Bilimsel
açklamalar baka bilim adamlarnca da dorulanabilen gözlem ve deneyler
üzerine kurulur. Deneysel bulgulara dayanmayan açklamalar bilimin par-
ças deildir.”13
larnn unlar olduu anlalmaktadr:
1. Gözlem ve deney gibi yöntemlerle objektif olarak snanabilir olmas,
2. Kendisini destekleyen belgelerin, müntesiplerinin yapt özel yayn-
larla snrl olmamas; baka bir ifadeyle kantlarn, onlar inceleyen
farkl eilimdeki insanlar benzer sonuçlara götürecek nesnellikte ve
olgusallkta olmas.
3. Yeni bilgiler nda, reddedilmeye ya da deitirilmeye açk olma-
s.14
karlamamaktadr. Akademi bunu dört gerekçeye balamtr:
1. Dini açklamalarda doaüstü bir gücün, yani Tanr’nn varl esas
alnmaktadr. Hâlbuki bu inancn bilimsel yöntemlerle snanmas
mümkün deildir.
yaynlarla snrldr.
3. Bu yaynlar, yeni bulgular, yeni tanmlar ya da yanllamayla dei-
ime açk hipotezler sunmazlar. Bu ise, herhangi bir hipotez ya da
kuramn yeni bilgiler nda, reddedilmeye ya da deiime açk
olabilecei önkouluna dayanan bilimsel düünceyle uyumaz.
4. Bilimsel gözlem, yorum ve deneye dayanmayan kökünü doktrinler-
den alan inanlar bilim olarak kabul edilemez.15
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin raporunun söyledii gibi dini
bilimlerin fizik, kimya, corafya, biyoloji vb. gibi birer olgusal bilim veya
13 Bilim ve Yaratlçlk: Amerikan Bilimler Akademisinin Görüü, edit.: Bilim ve Yaratlçlk
Yürütme Komitesi, Türkçe basm Tüba Yaynlar, ts., yy., s. 1
14 Ayn eser, s. 25.
15 Ayn yer.
12 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
birer doa bilimi olmad açk bir gerçektir. Öte yandan onlar astroloji
veya ufoloji gibi birer kurmaca veya sahte bilim mertebesine indirmek de
doru gözükmemektedir. Ayrca sorun sadece dini bilimlerle de bitmemek-
tedir. Sözgelimi, sosyal bilimlerin durumu ne olacaktr? Felsefe, tarih, edebi-
yat, güzel sanatlar sahte bilim mi saylacaktr? Bu disiplinlerde ortaya konan
çalmalarn epistemik statüsü nedir?
te tüm bu sorular cevaplayabilmek, bu konulardaki kargaay gidere-
bilmek ve doa bilimleri dnda kalan fakat insanlk için son derece gerekli
ve yararl olan bilisel ve akademik aratrmalar tanmlayabilmek için gü-
nümüz akademik yaplanmasnda ve bilim felsefesinde iki kavrama yer
verildiini görüyoruz: Sosyal bilimler ve insani aratrmalar (humanities).
Sosyal Bilimler ve Din Bilimleri
Doa bilimlerinden farkl olarak konusunu insani ve sosyal fenomenlerin
oluturduu bilimsel aratrma alanlarna sosyal bilimler denilmektedir.
nsan doas, insan dilleri ve insan topluluklar üzerine yaplan “bilimsel
nitelikli” disipliner aratrmalar sosyal bilim olarak adlandrlr.16
Bu noktada “din bilimleri”nin birer sosyal bilim saylp saylamayaca
sorusunu ele alabiliriz. Günümüzde Türkiye’de dinî bilimlerin sosyal bilim-
ler olduu konusunda lahiyat çevrelerinde yaygn bir kanaat bulunmakta-
dr. lahiyat fakültelerindeki lisansüstü akademik çalmalarn sosyal bilim-
ler enstitülerine bal olarak yaplmasnn bu kanaate önemli bir zemin olu-
turduu söylenebilir. Fakat din bilimlerinin birer sosyal bilim olduu tespiti
tamamyla doru deildir.
Aslnda “Din bilimleri sosyal bilim saylabilir mi?” sorusunun cevab ne
tam evet ne de tam hayrdr. Cevap, daha çok dini inanç ve kurumlarn nasl
bir yöntem ve yaklamla akademik aratrmaya konu edildii ile ilgilidir.
Bu noktay aydnlatabilmek için sosyal bilimler kavramna ve sosyal bilimle-
rin yöntemine daha yakndan bakmamz gerekmektedir.
Sosyal bilimler alannda en prestijli uluslararas indeks olarak kabul
16 Bruce Mazlish, The Uncertain Sciences, Yale University Press, New Haven-London, 1998, s.
13; Ralf Dahrendorf, “Social Science”, The Social Science Encyclopedia, edit.: Adam Kuper ve
Jessica Kuper, 2. Edition, Routledge, London-New York, 2005, s. 1375.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 13
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
edilen Social Sciences Citiation Index’e göre, sosyal bilim snflamasna dâhil
olan belli bal bilim dallar, antropoloji, ekonomi, iletiim, kriminoloji, de-
mografi, eitim, çevrebilimleri, uygulamal ahlak, corafya, tarih, bilim tari-
hi, bilim felsefesi, uluslararas ilikiler, hukuk, dilbilim, siyaset bilimi, psiki-
yatri, deneysel ve klinik psikoloji ve sosyolojidir.17
Görüldüü gibi günümüzde kabul gören sosyal bilim tasnifinde, edebi-
yat ve felsefenin büyük bölümümün yan sra teoloji de sosyal bilim olarak
görülmemektedir. Bunun temel nedenini “sosyal bilimler” terimi içinde
geçen bilim ifadesinde aramak yerinde olur.
Sosyal bilimlerin de sonuçta birer “bilim” olmas olgusu, onlarn doa
bilimlerinden ayr bir yönteme sahip olup olmadklar konusunda tartma-
lara yol açmtr.
kanaat sosyal bilimlerle doa bilimlerinin ayn yönteme sahip olmalar ge-
rektii yönündeydi. John Stuart Mill18, David Easton19 (1917– ), Carl
G.Hempel20 (1905– ) gibi empirist filozoflar, eer birer bilim saylacaklarsa
sosyal bilimlerin yönteminin doa bilimlerininkinden ayr olamayacan
ileri sürmülerdir. Yirminci yüzyln ilk yarsnda benzer görüler ileri süren
mantksal pozitivistler de sosyal bilimlerin doa bilimleri ile ortak bir yön-
temsel zemine sahip olmas gerektiini düünüyorlard. Mantksal poziti-
vistlerin bu konudaki fikirlerine “sosyal bilimlerin doallatrlmas” den-
mekteydi. Mantksal pozitivistlere göre, bir tarafta yöntemi empirik aratr-
ma ve olgusal dorulama olan bilimler, dier tarafta da sözde-bilim denebi-
lecek ve gerçekte bilgi bakmndan deerleri olmayan dier faaliyetler bu-
lunmaktadr. Sosyal bilimler bu tasnif içinde “bilim” kümesi altnda yer
17 “Scope Notes”, Social Science Citation Index:
http://scientific.thomsonreuters.com/mjl/scope/scope_ssci/#BF (eriim tarihi: 30.11.2013).
18 John Stuart Mill, “That There Is, Or May Be, A Science Of Human Nature”, in Conceptions
Of Inquiry A Reader, edit.: Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and
The Open University Press, 1981, ss. 125-129
19 David Easton, “Theory And Behavioural Research”, in Conceptions Of Inquiry A Reader,
edit.: Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University
Press, 1981, ss. 129-133.
20 Carl G.Hempel, “Explanation In Science And In History”, in in Conceptions Of Inquiry A
Reader, edit.: Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open
University Press, 1981, ss. 133-156.
14 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
alyor ve yöntem olarak da empirik, olgusal dorulama yöntemine sahip
olmalar gerektii düünülüyordu.21
Bununla birlikte sosyal bilimlerin doa bilimlerine indirgenmesi görüü
günümüzde bilim felsefecileri tarafndan pek kabul görmemektedir. Günü-
müzdeki yaygn görü, bir anlamda eklektiktir. Bu görüe göre, bir taraftan,
birer bilim olmalar hasebiyle sosyal bilimlerle doa bilimleri arasnda ortak
bir zemin olduu, ortak yöntemlere sahip olduklar düünülürken dier
taraftan, sosyal bilimlerin, doa bilimlerinden amaç, süreç ve sonuçlar aç-
sndan önemli farkllklara sahip olduu kabul edilir.22
Doa bilimleri ile sosyal bilimler arasndaki ortak yöntemsel zemini;
“olgusal verilerden hareket etme”, “empirik verilerden sonuca ulama”,
“snanabilirlik” gibi bir disiplini bilim ve bilimsel klan vazgeçilmez özellik-
ler oluturur. Mesela bir sosyal bilimci olan Robert K. Merton, sosyal bilim-
ler ile doa bilimlerinin birer bilim olmalar hasebiyle ortak “ruh”a sahip
olduklarn belirtir. Merton’a göre bu ruhu, bilginin elde edilmesi ve üretil-
mesi ile ilgili ahlaki ilkeler oluturmaktadr. Söz konusu ilkeler ayn zaman-
da her tür bilimsel aktivitenin ortak özelliidir ve bilim ile bilim olamayan
birbirinden ayrt edebilmemizi salar. Merton, “ortak ruh” diye niteledii ve
bilimin dayand ahlaki ilkeleri dört ana balk altnda toplar:
1. Evrensellik: Bu ilke, kayna her ne olursa olsun, dorulukla ilgili id-
dialarn kiiye göre olmayan kriterlere göre deerlendirilmesini ge-
rektirir. ddialarn kabulü veya reddinin, onlar ortaya atanlarn kii-
sel veya sosyal kalitelerinden bamsz olmas gerekmektedir.
2. Toplumsallk: Bilimsel bulular, sosyal ibirliinin sonucudurlar ve bu
nedenle belli özel kiilere ya da gruplara deil toplumun tümüne ait-
tirler.
3. lgisizlik: Bu ilke, bilim adamlarnn sahip olabilecekleri kiisel veya
21 Noretta Koertge “Philosophy of The Social Sciences”, The Philisophy of Science, An Encyclo-
pedi, edit.: Sahotra Sarkar and Jessica Pfeifer, Routledge, New York-London, 2006, s. 780.
22 Wenceslao J. Gonzalez, “The Role Of Experiments In The Social Sciences: The Case Of
Economics”, General Philosophy of Science: Focal Issues, edit.: Theo A.F. Kuipers, Elsevier
Publication, 2007, s. 277; Michael Lessnoff, “Minds And Social Science”, in Conceptions Of
Inquiry A Reader, edit.: Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The
Open University Press, 1981, ss.156-164.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 15
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
ideolojik eilimlerin etkilerini törpüleyecek kurumsal bir kontrol
mekanizmasnn oluturulmasn gerektirir.
4. Örgütlü üphecilik: Ne kadar içtenlikle balanlm, birileri için ne ka-
dar önemli olursa olsun bilim alanna giren her türlü inancn ayrnt-
l bir sorgulamas yapmaldr.23
tespit, doa bilimcilerle sosyal bilimcilerin, bilimsel bakn ve bilimsel yön-
temin olmazsa olmaz özellikleri konusunda uzla içinde olduklarn gös-
termesi açsndan önemlidir. te bu temel prensipler bakmndan doa bi-
limleri ile sosyal bilimlerin yöntemleri ortak bir zemine dayanrlar.
Öte yandan doa bilimlerinin konusunu doa fenomenleri oluturur-
ken, sosyal bilimlerin konusunu insan doas ve insann ürettii yapay sü-
reçler, ürünler ve örgütlenme biçimleri oluturmaktadr. Bu sebeple sosyal
bilimlerin olgusal veri kaynan çounlukla doal olgular deil, insan ürü-
nü olan yazl, sözlü ve yapay her türlü materyal oluturur. Bir aratrma
objesi olarak insan ve insan ürünü materyaller, doal olgular gibi deildir;
burada veri kaynaklar aratrma süreçlerine dâhil olarak, onlar etkiler ve
yönlendirebilir. Bu sebeple sosyal bilimlerin doa bilimlerinden farkl yön-
temler kullanmas, farkl verilerden yararlanmas ve sonuçlarnn doa bi-
limlerine göre daha az kesinlik ve daha fazla yorum içermesi normaldir.24 Bu
özellikleri ile sosyal bilimler doa bilimlerinden ayrlrlar.
Sosyal bilimlerle ilgili bu açklamalardan sonra imdi din bilimlerinin
hangi koullarda sosyal bilim olabilecei sorusuna tekrar dönebiliriz. Yuka-
rda din bilimlerinin sosyal bilim saylp saylmayaca konusundaki belirle-
yici olacak unsurun, kullandklar yöntem olacan ifade etmitik. Yani
buradaki kriter din bilimlerinin dini inanç ve kurumlar hangi yöntem/lerle
akademik aratrma konusu ettikleridir. Dini inanç ve kurumlar, sosyal bi-
lim olarak kabul edilen (tarih, sosyoloji, psikoloji, eitim, iletiim, linguistik
23 Sven Ove Hansson, “Science and Pseudo-Science”, (First published 3. Sep. 2008). Stanford
Encyclopedia of Philosophy, Principal Editor: Edward N. Zalta, Stanford University, Stan-
ford, 2008: http://plato.stanford.edu/entries/pseudo -science/ (eriim tarihi: 30.11.2013).
24 Jerome Kagan, The Three Cultures: Natural Sciences, Social Sciences, and the Humanities in the
21st Century, Cambridge University Press, Cambridge- New York, 2009, ss. 1-50.
16 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
gibi) bilim dallarndan birinin yöntemleri ile incelenmeleri halinde birer
sosyal bilim addedilirler. Dier bir ifadeyle dini bilgiler deil, fakat sosyolo-
jik, psikolojik, pedagojik birer olgu olarak dini hayat ve inançlar, bilimin
konusu olabilirler. Bu anlamda dini inanç ve yaant biçimlerini, dorulukla-
r veya yanllklar açsndan yani içerik açsndan deil; sosyolojik, psikolo-
jik veya pedagojik birer “olgu durumu” olarak ele aldklar takdirde söz
konusu din bilimleri sosyal bilim olmaktadrlar.
Bu deerlendirmeler nda, günümüzde ilahiyat fakültelerindeki “din
bilimleri” arasndan sadece din sosyolojisi, din psikolojisi, din eitimi, dinler
tarihi, slam tarihi ve mezhepler tarihinin ilgili bilimlerin olgusal yöntemle-
rini kullanmalar kaydyla sosyal bilim olarak tanmlanabileceini söyleyebi-
liriz. Yine olgusal tarihçilii esas almak artyla, felsefe tarihi, slam felsefesi
tarihi gibi disiplinlerin yan sra, kelam tarihi, slam hukuku tarihi, tefsir
tarihi, hadis tarihi, tasavvuf tarihi çalmalar da sosyal bilim olarak addedi-
lebilirler.
dini inanca dayal disiplinler olduu görülecektir. Bunlar; kelam, tefsir, ha-
dis, slam hukuku gibi dini disiplinlerdir. Bu disiplinler, sosyal bilim olarak
görülmemektedir. Bunun dnda ilahiyat fakültelerinde yer alan felsefe gibi
metafiziksel disiplinler ve ahlak, edebiyat gibi insani deer alanlar da gü-
nümüz bilimler tasnifinde sosyal bilim olarak addedilmemektedir.
Bununla birlikte burada u husus dikkate alnmaldr: Söz konusu tespit
bilim dallarnn snflandrlmas açsndan konuya baklarak yaplmtr. Bu,
ilgili ilahiyat bilim dallarnda yaplan tüm akademik çalmalarn bilimsel
olduu ve öteki disiplinlerde yaplan çalmalarn hiçbirinin bilimsel olma-
d anlamna gelmez. Yani meseleye ilahiyat fakültelerinde hazrlanan aka-
demik kitap, tez makale ve bildiri düzeyinde bakarsak durum daha farkl-
dr.
lahiyat fakültelerinde yaplan akademik çalmalara tikel düzeyde ba-
kldnda, ne din sosyolojisi, din psikolojisi, dinler tarihi vb. gibi sosyal
bilim olmas gereken bilim dallarndaki çalmalarn tamamna sosyal bilim
çalmas demek mümkündür, ne de kelam, tefsir, hadis gibi dier ilahiyat
alanlarndaki akademik çalmalar bir çrpda sosyal bilim çalmalar deil
diye nitelemek mümkündür.
ken kriter yukarda deindiimiz gibi o çalmann sosyal bilimlerin yön-
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 17
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
temleri ile ilgili asgari standartlar karlayp karlamaddr. Mesela, sos-
yal bir bilim olarak yaplan bir dinler tarihi çalmasnda, ilkel bir kabilenin
politeistik inançlar hangi yöntem ve araçlarla inceleniyorsa bir Hristiyan
veya Müslüman’n inançlar da ayn mesafeden ve ayn yöntemlerle incele-
nir. Bir sosyal bilimcinin amac aratrd alandaki tarihsel veya sosyal ol-
gular tüm gerçeklii ile ortaya çkarmaktr. Dolaysyla, izledii yöntemde
belli bir dini inancn doruluu veya yanllnn kabulünü esas alan ya da
belli bir dini inanc dorulamaya veya yanllamaya adanm çalmalar,
dinler tarihi ad altnda yaplm olsa da bir sosyal bilim çalmas olarak
görülemez.
Yine mesela din sosyolojisi açsndan bir dini inancn doruluu veya
yanll aratrma konusu olamaz; ancak toplumsal etkileri, yansmalar,
organizasyonlar, sonuçlar yani niceselletirilebilir olan olgusal görünümle-
ri bilimsel bilginin konusu olabilir. Ayn husus, din psikolojisi, din eitimi,
mezhepler tarihi ve benzeri sosyal bilim aratrmalar için de geçerlidir. Bu
sosyal bilim dallarnn hiçbiri, içerik açsndan dini konu edinmez. Böyle bir
çabay sosyal bilimlerin konusu olarak görmezler. Dier taraftan ilahiyat
fakültelerinde elbette içerik açsndan dini ele alan çalmalar yaplabilir.
Fakat bu çalmalarn ad sosyal bilim olmaz, baka bir ey olur; sözgelimi
kelam veya tefsir olabilir.
Din bilimlerinin ana kütlesini tekil eden kelam, tefsir, hadis, slam hu-
kuku gibi disiplinler, disipliner tasnif çerçevesinde birer sosyal bilim olarak
kabul edilmemektedir. Zira bu disiplinler, teolojiye indirgenebilecek olan
metafiziksel inançlar, deerler ve kabuller üzerine kuruludur. Ne doa bi-
limleri ne de sosyal bilimler tasnifine dâhil olmayan bu disiplinler günü-
müzde “insani aratrmalar” (humanities) ad altnda akademik yaplandr-
mada yer almaktadrlar. Öte yandan burada da istisnalar vardr. Günümüz-
de kelam, tefsir, hadis anabilim dallar altnda yaplan öyle tezler, öyle aka-
demik çalmalar vardr ki, bunlar dâhil olduklar bilim dal itibaryla sosyal
bilim tasnifine ait görünmeseler dahi izledikleri yöntem ve konularn ele
al biçimi olarak hiç kukusuz sosyal bilim olarak snflandrlabilirler.
nsani Aratrmalar ve Din Bilimleri
Aratrlmas gereken bir baka konu da “insani aratrmalar” (humanities)
alan ve bu alanda yer alan “din bilimlerinin” bilgisel statülerinin ne oldu-
udur.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Encyclopaedia Britannica insanî aratrmalar “nsanî deerlerin ve insan
ruhunun kendini ifade edebilme yeteneinin takdir edilmesini salayan
analitik veya eletirel aratrma yöntemleri ile insanlar ve onlarn kültür
ürünleri ile ilgilenen bilgi branlardr.” diye tanmlamaktadr.25 Bir baka
tanmda ise insani aratrmalar, “zihinsel, sanatsal ve deerlerle ilgili insan
ürünlerini toplamaya, anlamaya gelitirmeye ve iyiletirmeye yönelik siste-
matik, eletirel, spekülatif disiplinler” olarak tanmlanmaktadr.26 Bu tanm-
larda geçen “bilgi branlar” ve “disiplin” ifadeleri önemlidir. Bu kavramlar,
insani aratrmalarn birer bilim olmadn ifade etmekte, fakat bilimsel
bilgiden farkl yöntemlerle bize deerli bilgiler verdiklerini ima etmektedir.
Aslnda insani aratrmalar (humanities) terimi Rönesans döneminde ilk
ortaya çknda, ilahiyat bilimlerinin dnda kalan tüm akademik aratrma
alanlar için kullanlmtr. Fakat on dokuzuncu yüzyldan itibaren bu teri-
min, doa bilimleri dnda kalan sosyal bilimler de dâhil tüm disiplinleri
ifade edecek bir anlamda kullanlmaya baland görülmektedir.27
nsani aratrmalarn doa bilimlerinden farkl bir yöntemi olmas ge-
rektiine ilk dikkat çeken düünürler Wilhelm Windelband, Heinrich Ric-
kert ve Wilhelm Dilthey olmulardr. Özellikle Dilthey’in bu konudaki yak-
lamlar son derece etkili olmutur.
Dilthey eserlerinde insani aratrmalara bazen “ruhani bilimler” bazen
de “insani bilimler” demitir. Ona göre, doa bilimlerinin temel amac “açk-
lamak” iken, insani aratrmalarn temel amac “anlamak”tr. Dilthey, anla-
mak için kullanlan yöntemlerin açklamak için kullanlan yöntemlerden
farkl olmas gerektiini savunarak, sosyal bilimlere ve insani aratrma
alanlarna epistemolojik ve metodolojik bir dayanak oluturmaya çalm-
tr.28
Dilthey sosyal bilimler ile insani aratrmalar arasnda terminolojik veya
metodolojik bir fark görmüyordu. Günümüzde ise insani aratrmalar (hu-
25 “The Humanities”, Encyclopaedia Britannica, 15th edition, vol. 20, pp. 722-35.
26 Hansson, agm, ayn yer.
27 Blazek and Aversa, age, s. 1.
28 Dorothy Ross, “Changing Contours Of The Social Science Disciplines”, in The Cambridge
History Of Science, (The Modern Social Sciences), edit.: Theodore M. Porter and Dorothy
Ross, Cambridge University Press, 2008, vol. 7 s. 216.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 19
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
manities) terimi, doa bilimlerinden ve sosyal bilimlerden ayr bir aratrma
alann ifade eder biçimde kullanlmaktadr. Terimin bu anlam kazanmas
ancak son on, on be yl içinde gerçeklemitir. Bunda, sosyal bilimlerin
giderek daha fazla empirik bilimler haline gelerek insani aratrmalar tasni-
finden tamamen kopmalar etkili olmutur.29
nsani aratrmalar alannda yaplan akademik çalmalar takip eden
dünyann en saygn indekslerinden biri olan Arts and Humanities Citiation
Index’e göre insani aratrmalar alanna giren disiplinlerin belli ballar un-
lardr: Din, felsefe, sanat, tarih, dil ve dil bilimleri, edebiyat, iir ve tiyatro.30
Görüldüü gibi tarih ve dil bilimleri sosyal bilimler tasnifinde yer ald
gibi insani aratrmalar snflandrmasnda da yer almaktadr. Bunun bir
nedeni, bunlarn sosyal bilim mi yoksa bir disiplin mi olduklar hakknda
tartmalarn hala youn bir biçimde devam ediyor olmasdr. Dier bir ne-
deni ise, bu disiplinlerin iki farkl biçimde, yani hem olgusal hem de norma-
tif yaklamlarla ele alnabiliyor olmasdr. Tarih ve dil aratrmalar alanla-
rnda yaplan olgusal çalmalar sosyal bilim olarak görülürken, normatif
çalmalar insani aratrmalar olarak deerlendirilmektedir.
Günümüzde yukarda da belirttiimiz gibi, insani aratrmalar ad al-
tnda toplanan disiplinler, gerek içerikleri gerekse kullandklar yöntemler
açsndan hem doa bilimlerinden hem de sosyal bilimlerden ayr bir alan
oluturmaktadrlar ve batl üniversitelerin yaplanmasnda ayr bir bölüm
ya da departman olarak akademide yer alrlar.
nsani aratrmalarla doa bilimleri ve sosyal bilimler arasnda, amaç,
temel kaynaklar, delillendirme biçimleri, kesinlik ve terminoloji açsndan
farklar vardr.31
tr. Sosyal bilimlerde ise amaç insan davranlarnn ve psikolojik durumla-
rnn açklanmas ve onlar hakknda öndeyilerde bulunulmasdr.32 Dolay-
29 Blazek and Aversa, age, s. 1.
30 Arts & Humanities Citation Index: http://scientific.thomsonreuters.com/mjl/scope/ sco-
pe_ahci/#BI (eriim tarihi: 30.11.2013).
31 Kagan, age, s. 4.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
syla amaçlar açsndan bakldnda, doa bilimleri ile sosyal bilimlerin
benzerlik gösterdiklerini söyleyebiliriz. Zaten bu ortak özellikler, her iki
alann da bilim olarak adlandrlmasna sebep olmaktadr. Öte yandan insa-
ni aratrmalar alanlarnda amaç, “açklama” veya “öndeyide bulunma”
deil, insani tecrübe alanlarndaki anlamlar ortaya çkarma, anlama, tart-
ma ve gelitirmedir.33
temel kaynaklarn ve konusunu doal olgu ve olaylar olutururken, sosyal
bilimlerinkini arlkl olarak insan davranlar ve sözlü ifadeleri oluturur.
Dier taraftan insani aratrmalarn temel kaynaklar çounlukla yazl me-
tinlerdir; sözlü ifadeler ve davranlar da zaman zaman kaynak olarak kul-
lanlr. Temel kaynaklar açsndan yaptmz bu deerlendirmede, insani
aratrmalarla sosyal bilimler arasnda paralellik olduu görülmektedir.34
Kaynaklardan elde edilen delillerin nitelii ve delillendirme yöntemleri
açsndan söz konusu alanlar arasnda önemli farklar göze çarpar. Doa bi-
limleri, arlkl olarak kontrollü, tekrarlanabilir ve herkesin denetimine açk
deney ve gözlemlerle çalr. Sosyal bilimler de deney ve gözlemlerden delil-
lendirmelerinde skça yararlanr. Fakat buradaki deney ve gözlemler, doa
bilimlerindeki kadar kontrollü ve tekrarlanabilir deildir. Ayrca gerek doa
bilimlerinde gerekse sosyal bilimlerde matematiksel ilemler ve bunlara
dayal dorulamalar olgusal snamalarla desteklendiinde önemli birer de-
lillendirme türünü olutururlar. Verilerin “niceletirilebilir” olmas, günü-
müz doa ve sosyal bilim anlaynn önemli özelliklerinden biridir.
nsani aratrmalar alannda ise yazl ve sözlü materyallerden ve insan
davranlarndan elde edilen deliller çounlukla yorumlamaya dayaldr.
Burada olgularn ve matematiksel dorulamalarn yerini, dil çözümlemeleri,
semantik dorulamalar ve rasyonel çkarmlar alr. Bu alanda kontrol edile-
bilirlik ve snanabilirlik dierlerine göre çok daha zayftr.35
Denebilir ki, delile dayal kesinlik ve snanabilirlik açsndan insani
aratrmalar daha büyük oranda sübjektiflik ve yorumsallk tarlar. Ara-
trmacnn ruh hali ve ideolojik bakndan sahip olduu deer ve inançlara,
33 Ayn yer.
34 Ayn yer.
35 Ayn yer.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
içinde yaad toplumsal, tarihsel ve kültürel koullara kadar pek çok etken
dier alanlarda olmad kadar insani aratrmalarda sonuçlar etkiler ve
kesinlikleri önünde engel oluturur.
elde edilen aratrma sonuçlarn olgusal olarak snama ve kontrol etme
imkân bulunmamaktadr. Bu fark, insani aratrmalarn bilim ad altnda
yer alamamasnn belki de en önemli nedenidir. Bununla birlikte, bu tespit-
ten yola çkarak insani aratrmalarn tamamyla keyfi olduu, bu alanlarda
ne söylense gidebilecei sonucu çkarlamaz. Bu disiplinlerin de kendine
özgü bir “aratrma mant”, bir “aklilii” vardr. Bu kendine özgü mantk,
daha çok akademik olu, disiplinerlik yani “sistematiklik”, “yöntemlilik” ve
“tutarllk” anlamlarna gelir. Bu noktada açkça unu söyleyebiliriz; insani
aratrmalar alannda snama ve delillendirme yöntemleri için kullanlabile-
cek ölçütler “bilimsellik” ad altnda deil, “rasyonellik” ad altnda birleti-
rilebilir.
Söz konusu aratrma mant ve aklilik, en bata dilin kurallar, kelime-
lerin anlamlar, mantk yasalar ve tutarllk ile çevrilidir. Bunu, ilgili disip-
linlerin inceledikleri konuyla ilgili, o konunun tabiatnn gerektirdii yön-
tem ve bu yönteme ballk takip eder. Eer disipliner bir çalmadan söz
ediyorsak, onun mutlaka bir yöntemi olmaldr. Rahatlkla diyebiliriz ki,
insani aratrmalar alannda çalmalarn rasyonelliini, kalitesini en çok
yöntemi ve yöntemine ball belirler. Yöntemi olmayan, yöntemsel tutarl-
l olmayan bir çalmann akademik oluundan ve kalitesinden hiçbir e-
kilde bahsedilemez.
dan önce makalenin banda ortaya koyduumuz sorunu ele almamz gere-
kir. Hatrlatmak gerekirse sorun uydu: Denmektedir ki; bilgi, objektif do-
ruluklarla ilgilidir. Baka bir anlatmla, “bir ifadenin doru olduu, yani
ifadenin gerçeklie uygun olduu çeitli usullerle herkes tarafndan ve iste-
nildii zaman test edilme imkânna sahiptir.”36 “nanç ise, inanmak isteyen,
36 Ahmet Arslan, “Bilgi, man ve Kant”, Yeni Bir Gelecee Açlrken nsan ve Din Sempozyumu,
22 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
inanma ihtiyac duyan veya inanmay arzu eden bir varln herhangi bir
varlk, olgu ve deerle ilgili olarak ürettii, sahip olduu veya benimsedii,
“doru” olup olmad bilinmeyen ve çounlukla da bilinmesi yapsal ola-
rak mümkün olmayan bir ruh veya zihin hali ve bunun ifadesi olan ey-
dir.”37 Özetle bu görüü savunanlara göre din, temelde bir iman konusudur.
man ise bilgi ile deil deerler alanyla ilgilidir. Dini bilgi denilen eyler de
aslnda dini öretilerdir ve bunlar da imana dayanmaktadr. Bu sebeple,
kelimenin gerçek anlamnda, dini alanda bir bilgiden ve dolaysyla bir bi-
limsellikten hiçbir ekilde bahsedilemez.
olgu-deer ayrmna dayand görülmektedir. Bu iddialar, bilgi-deer ay-
rm çerçevesinde dini inançlar deere indirgemekte ve bu sebeple onlarn
hiçbir bilgisel yönünün olmadn ileri sürmektedir. Yine bu iddialarn,
bilgiyi ve bilimi, doa bilimlerinde kullanld biçimiyle ele aldklar ve
deerlendirmelerini buna göre yaptklar görülmektedir.
Önce ikinci tespitin deerlendirmesinden balarsak unu söyleyebiliriz.
Yukarda ortaya koyduumuz bilgilerde, teolojik içerikli “din bilimleri”nin
ne doa bilimi ne de sosyal bilim saylabileceini zaten belirtmi bulunuyo-
ruz. Teolojik ve metafizik içerikli “din bilimleri”nde kullanlan bilim ifadesi
-bilimin günümüzde kazanm olduu anlam açsndan bakldnda- daha
çok mecazî bir kullanmdr. Burada bilim teriminin aydnlanma öncesi an-
lam kastedilmektedir. Bu da yöntemli, sistematik, eletirel ve yazya geçi-
rilmi disipliner çalma anlamndadr. Günümüzde bilimin bu anlamsal
karln insani aratrmalar alanndaki bilgilerde görmekteyiz. Öyleyse
dini bilgilerin insani aratrmalarn standartlarn karlayp karlamad
sorulabilir. Bu noktada, bilgi-deer ve olgu-deer ayrm üzerine yaplan
dini inançlarn bilgi olamayacayla ilgili birinci tespiti ele almamz gerekir.
Bilgi-deer ve olgu-deer ayrm ile ilgili öncelikle unu belirtmeliyiz.
Bilgi-deer ve olgu-deer ile ilgili kategorik ayrm, yirminci yüzyln bala-
rnda mantksal pozitivistlerin kat empirist yaklamlarnn sonucuydu ve
bu kat ayrm giderek güç kaybetti. Günümüz bilim felsefecileri bilgi ile
deeri ve olgu ile deeri bçakla keser gibi o kadar rahat birbirinden ayra-
mayacamz konusunda neredeyse ittifak halindedirler. Yani, her bilgi bir
Çukurova Üniversitesi lahiyat Fakültesi, Adana, 08-09 Kasm 2001, s. 99.
37 Ayn yer.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
parça deer içerir. Deerden tamamen arndrlm, steril bir bilgi türü yok-
tur. Buna doa bilimlerinin bilgileri de dâhildir.
Karl Popper bilimsel bilginin salt olgusal önermelerden olutuu iddia-
sn kritize ederek bunun doru olmadn, zira bilimsel bilgilerin de
“inanç” diyebileceimiz bir takm metafiziksel varsaymlara dayandn
ortaya koymutur. Bu tespitin Popper sonras bilim felsefesinde ortak bir
kabul halini ald görülmektedir. Günümüzde, en kat bilimsel önermelerin
dahi, “insan zihni dnda olgusal bir gerçeklik vardr”, “evrende bir düzen
vardr”, “evrendeki düzen insan aklyla uyumludur”, “evrendeki düzen,
insan aklyla kefedilebilir” gibi sayca artrlabilecek bir dizi metafiziksel
iddiaya/inanca dayand kabul edilmektedir. Bu iddialara metafiziksel di-
yoruz; zira bunlarn olgusal olarak ne dorulanmas ne de yanllanmas
mümkündür. Bunlar dorulanamaz ve yanllanamazlar zira doa bilimle-
rinin içeriini oluturan tüm bilgiler, bu temel iddialarn kabulü üzerine
kuruludur.
Öte yandan deerler de tamamen steril deildir, onlar da içlerinde kog-
nitif unsurlar barndrrlar. Bal bana bir bilim dal olan kognitif psikoloji
herhalde bunun en açk kantdr.
Bilgi-deer ve olgu-deer ile ilgili günümüz bilim felsefesinin söz konu-
su yaklamlar çerçevesinde iman ve dini bilgi konularn ele aldmzda
unlar söyleyebiliriz.
Din alan, sadece deerlere indirgenebilecek bir alan deildir. Baka bir
anlatmla, dini inançlarn hiçbir bilgi içermedii ve olgusal hiçbir boyuta
sahip olmad söylenemez. Aksine bilgi ve olgular dini inanç alanda önemli
bir yere sahiptir. öyle ki, deer ve inanç olgular analiz edildiinde bunla-
rn biri “duygusal, varolusal” biri de “rasyonel ve olgusal” olmak üzere
içlerinde iki ayr unsur barndrdklar görülür. Günümüzde, konuyla ilgile-
nen John Hick, Richard Swinburne, Robert Audi, H. H. Price gibi pek çok
filozof, birincisine inancn “önermesel olmayan unsurlar”, ikincisine
“önermesel unsurlar” demektedirler. Bu tespit, pek çok inanç türü için ol-
duu kadar dini inançlar için de geçerlidir.
Dini inançlarn önermesel olmayan yönünü, “teslim”, “ballk”, “gü-
ven”, “içtenlik”, “sevgi”, “ümit”, “korku”, “coku”, “kendini yüce bir varl-
n huzurunda hissetme”, “kendini adama”, “taraftarlk”, vb. gibi duygu
temelli zihin durumlar oluturur. Bu unsurlar; bireysel, sübjektif ve büyük
ölçüde dile getirilemeyen (sadece yaanan) nitelikte olduundan bilgisel bir
yapya sahip deillerdir.
24 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Dini inançlarn sadece bu unsurlarn, dier bir ifadeyle önermesel ol-
mayan boyutunu dikkate alanlar, dinin rasyonel bir boyutu olmad, bilgi-
sel bir yönünün olmad yanlgsna düebildikleri gibi, bu unsurlarn süb-
jektif olmas olgusundan hareketle dini konularn hiçbir akademik yön
içermediini de ileri sürebilmektedirler.
ruz. Fideizmin önde gelen temsilcilerinden Danimarkal filozof Soren Kier-
kegaard, imann tamamyla bir gönül ii olduunu, aklla deerlendirildi-
inde ise inanlan konularn ancak saçma olarak görülebileceini ileri sür-
mütür. Onun “saçma olduu için inanyorum” eklindeki mehur sözü,
fideizmi özetleyen en iyi formül olarak deerlendirilir. Kierkegaard’n iman-
akl ilikisi konusundaki u çarpc sözlerine bakalm: “Hiçbir bak, iman
baknda olduu gibi keskin deildir; öte yandan insanî açdan konuursak,
iman kördür, çünkü insanî açdan konuulduunda, akl ve anlay (anlak)
görme melekeleridir, fakat iman anlamann kartdr.”38
manda akl, delil ve eletirelliin rollerini tamamen yok sayan Kierke-
gaard iman etmeyi “saçma olann içine gözü kapal atlay” olarak tasvir
eder.39 Her gözü kapal atlayta bir risk alma vardr. Kierkegaard’a göre de
iman, zaten egzistansiyel bir risk almadr.
Kierkeggard’n imanla ilgili yaklam kanaatimize göre önemli dini ve
felsefi sorunlar içermektedir. Eer iman Kierkegaard’n dedii gibi gözü
kapal bir sçrama ise, kii hangi imana sçrayacana nasl karar verecektir?
Kierkegaard’a göre akl, mantk veya deliller nda karar verilemeyecei-
ne göre geriye sadece duygular veya toplumun yönlendirmesi kalmaktadr.
Bu tür yönlendirmelerle bir din seçmek ne kadar dorudur? Bu felsefi aç-
dan yani dorunun ve gerçein aray içinde olmak açsndan kabul edilebi-
lir bir tutum deildir. Yine böyle bir tutum dini açdan, mesela slam dini
açsndan da kabul edilebilir deildir. Zira Kur’an- Kerim, kiinin atalarnn
dinine körü körüne bal olmasn iddetle eletirmitir.
Bununla birlikte Kierkegaard’n yaklamlar, dini inançlarn sadece
önermesel olmayan boyutlarn dikkate alan, aklî, bilisel boyutlarn göz
ard eden bir yaklamn içerdii sorunlar göstermesi açsndan önemlidir.
38 Three Discources at the Communion on Friday, s. 374, “A Primer on Kierkegaard Motifs”, D.
Anthony Storm’s Website on Kierkegaard: S. Kierkegaard’dan naklen.
39 Sren Kierkegaard, Korku ve Titreme, Türkçe çev.: N. Ekrem Düzen, stanbul 1990, s. 29.
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 25
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Öyleyse dini inançlar, sadece önermesel olmayan boyutlar ile deil önerme-
sel boyutlar ile birlikte bir bütün olarak deerlendirilmelidir. öyle ki; dini
inançlarn olgulara dayanan ve dolaysyla onlarn doruluklarn “düün-
me”, “akletme”, “anlama”, “inceleme”, “kavrama”, “eletirme”, “aratrma”,
“sorgulama”, “örenme”, “tasdik etme”, “reddetme” gibi bilisel zihin du-
rumlar içeren bir takm unsurlar vardr ki bunlara inancn olgusal/rasyonel
boyutu ya da “önermesel boyutu” denmektedir. te dini inanç ve bilgi ara-
snda yaplacak tahlillerin daha güvenilir olmas için, inancn söz konusu
önermesel boyutlarnn da dikkate alnmas gerekmektedir.
Dini inançlarn önermesel unsurlarn, dile getirilebilen, tasdik veya
reddedilebilen hükümler içeren önermeler oluturur. te bu önermesel yön-
leri ile dini inançlar, rasyonel incelemeye akademik aratrmaya konu olur-
lar.
in asl, dini inançlarn temelini söz konusu önermesel unsurlar olu-
turmaktadr. Zira bir inanc “anlamadan”, onun “doruluundan” emin
olmadan, onunla ilgili bir takm duygu durumlar yaanamaz. Bu sebeple
din alannda, inanlan eylere teslimiyet, içtenlik, güven son derece önemli
ve vazgeçilmez olmakla birlikte, inanlan önermelerin “doruluu”, “anla-
lrl”, “kabul edilebilirlii”, “makullüü”, “tutarll” da dini inançlar için
hayati öneme sahiptir. Baka bir ifadeyle dini, sadece deerler alan, inanç
alan ve duygu alan olarak görmek; doruluklarla, olgularla hiçbir balant-
snn olmadn düünmek son derece yanltr.
te “dini bilgi” ve buradan türetilen “din bilimleri” ifadelerine konu
tekil eden dinin söz konusu doruluklarla ilgili olan önermesel boyutudur.
Dini bilgi alanndan söz etmeye baladmzda bu bilgilerin “doruluu”,
sonuçlara nasl bir “yöntem”le ulald, kullanlan yöntemin güvenilir olup
olmad hususlar önemli birer konu haline gelir.
Dinin insani aratrmalara dâhil olan yönünü bu dile getirilebilir, öner-
melere dökülebilir olan rasyonel ve bilisel boyutu oluturur. Bu boyut, her
ne kadar doa bilimlerinin veya sosyal bilimlerin empirik yöntemleri ile
incelenip, snanamasa da tamamyla akademik aratrmann konusu dnda
kalacak bir nitelie de sahip deildir.
Dini bilgi konusunda iki önemli husus vardr: Birincisi, doru dine
inanmak, ikincisi dinin doru anlalmasdr. Her iki hususun aratrlmas
için de sistematik, rasyonel, tutarl, objektif, olgularla uyumlu bir aratrma
yönteminin kullanlmas zorunludur.
26 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Sonuç
Tüm bu yazlanlar nda bata sorduumuz iki soruya imdi cevap vere-
biliriz. Birinci soru uydu: “Dini konular bilimsel bir yöntemle ele almak
mümkün müdür?”
günümüzde kabul gören bilimler tasnifinde birer “sosyal bilim” olarak ka-
bul edilmelidir. Bunlar; din sosyolojisi, din psikolojisi ve dinle ilgili tarih
aratrmalardr. Olgusal tarihçilii esas alan tarih aratrmalar bilimler
tasnifinde sosyal bilim olarak kabul edildii için, felsefe tarihi, slam felsefesi
tarihi, kelam tarihi, slam hukuk tarihi, tefsir tarihi, hadis tarihi, tasavvuf
tarihi çalmalar da olgusal tarihçilik yöntemini esas almalar artyla sosyal
bilim olarak addedilebilirler. Öyleyse ilahiyat alanndaki disiplinlerin ve
aratrmalarn önemli bir ksm sosyal bilim olarak görülebilir.
Felsefi, metafizik, teolojik, ahlaki, edebi ve sanatsal incelemelere dayal
geri kalan dini aratrmalar ise, insani aratrmalar (humanities) ad altnda
ele alnmaldr. Bu aratrmalar, günümüzde bilim kavramnn yerleik an-
lamnda birer bilim deillerdir. Zira bu aratrmalarn sonuçlar, ne empirik
kantlara dayandrlabilir ne de olgusal olarak snanabilir. Bu sebeple bunla-
ra bilim demek, bunlar birer empirik doruluklar olarak görmek demek
olur ki, bu yanltr. Bunlara yerleik dilde “din bilimleri” denmesi, günü-
müzdeki bilim tanmlar açsndan ancak mecazî anlamda alndnda kabul
edilebilir. Aslnda “din bilimleri” ifadesinde geçen “bilim” ile terimin aydn-
lanma öncesi anlam kastedilmektedir. Bu da “yöntemli, sistematik, eletirel
ve yazya geçirilmi disipliner çalmalar” demektir. Günümüzde bilimin bu
anlamnn karln insani aratrmalar alanndaki bilgilerde görmekteyiz.
Dini aratrmalarn bilim olmadn söylemek, ayn zamanda onlarn
belli bir ölçüde sübjektiflik içerdiini ve deer yüklü olduunu kabul etmeyi
de gerektirmektedir. Aslnda bu tespiti olumlu karlamak gerekir. Zira in-
sanlar tarafndan dini aratrmalar sonucu üretilen dini bilgilerin sübjektif
olduunu bilmek, bu alanlarda üretilmi bilgilere mutlak veya nihai gerçek
olarak bakma hatasndan bizi kurtararak, bu tür bilgileri ret veya kabul et-
meyi iman-küfür tartmas haline getirmekten korur. Böylece dini bilgilerin
tartlmasnda hogörü ve farkl fikirlere kar daha anlayl yaklama
imkân doar. Bu özelliklere, gerek toplumumuzun gerekse konuyla ilgile-
nen akademik çevrelerin ne kadar ihtiyac olduunun izahna gerek yoktur.
Ayrca felsefi açdan bir eyin sübjektiflik içermesi onun, keyfi olmas hiçbir
Günümüzdeki Bilimsel Yöntem Tartmalar Inda “Din Bilimleri” Kavram | 27
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
yönteme ve kurala dayanmamas anlamna gelmez. Bilakis, dayand yön-
temlerin ve içerdii rasyonalitenin objektif kriterleriyle snanamamas anla-
mna gelir. Öyleyse sübjektiflik, ne keyfiliktir, ne de “ne olsa gider” tarznda
bir ilkesizlik, yöntemsizliktir.
aratrmalar, birer “bilim” olarak görülmüyor diye onlar, pozitivistlerin
bakt gibi “sahte bilim” deyip, anlamsz bir takm sesler olarak deerlen-
dirmek ya da fideistlerin bakt gibi sübjektif, vicdani deerler olarak anla-
mak da doru deildir. Rasyonel, sistematik, tutarl eletiriye açk olmak,
belli bir yönteme dayanmak, rasyonel deliller içermek gibi bir takm koulla-
r yerine getirdikleri sürece, dini aratrmalarn disipliner ve akademik birer
çalma olduu, insanlk için son derece önemli ve yararl bilgiler sunduu
kabul edilmelidir.
Sorduumuz ikinci soru ise, “Dini konulara böyle bir yaklam gerekli
midir?” idi. Buna verilebilecek cevap, yukarda anlattklarmz nda
“evet gereklidir”, olacaktr. Zira gerek din bilimleri ile ilgili sosyal bilimlerin
yaklamlar, gerekse teolojik disiplinlerle ilgili rasyonel, felsefi yaklam,
dinin doru anlalmas için ortaya konmu ilkeleri içerir. Dinin “doru
anlalmas”, din konusundaki akademik motivasyonun temelini tekil et-
melidir ve bu amaç, baka hiçbir endieye, günübirlik, konjonktürel amaca
feda edilmemelidir. Akademik yöntemden kaç, dinin doru anlalmas
çabalarndan kaçtr. Fakat maalesef hala ilahiyat fakültelerinde dini konu-
lar akademik, bilimsel yöntemle ele alanlara kukuyla yaklaanlar bulun-
duunu görmekteyiz. Bu konudaki son sözü, bilim tarihinin öncülerinden
biri olarak kabul edilen slam düünürü bnü'l-Heysem el-Basrî’nin, (ö.
1040), u çarpc sözleriyle bitirmek yerinde olacaktr: “Doruluk srf kendisi
için aratrlr. Herhangi bir eye srf kendisi için yönelmi kiiler baka hiç-
bir eyle ilgilenmezler. Doruyu bulmak zordur ve ona giden yol zahmetli-
dir”40
40 S. Pines, Actes X Congrès Internationale d'histoire des Sciences, Ithaca, 1962, vol. I, as referen-
ced in Sambursky, Shmuel, edit.: Physical Thought from the Presocratics to the Quantum Phy-
sicists, Pica Press, 1974, s. 139.
28 | Ferit USLU
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Kaynakça
Arslan, Ahmet, “Bilgi, man ve Kant”, Yeni Bir Gelecee Açlrken nsan ve Din Sempozyumu, Çukurova Üniversitesi lahiyat Fakültesi, Adana, 08-09 Kasm 2001.
Arts & Humanities Citation Index: http://scientific.thomsonreuters.com/mjl/scope/ sco- pe_ahci/#BI (eriim tarihi: 30.11.2013).
Bilim ve Yaratlçlk: Amerikan Bilimler Akademisinin Görüü, (ed.) Bilim ve Yaratlçlk Yürütme Komitesi, Türkçe basm Tüba Yaynlar, ts..
Dahrendorf, Ralf, “Social Science”, The Social Science Encyclopedia, edit.: Adam Kuper ve Jessica Kuper, 2. Edition, Routledge, London-New York, 2005.
Easton, David, “Theory And Behavioural Research”, in Conceptions Of Inquiry A Reader, (Ed.) Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press, 1981.
Gonzalez, Wenceslao J., “The Role Of Experiments In The Social Sciences: The Case Of Econo- mics”, General Philosophy of Science: Focal Issues, edit.: Theo A.F. Kuipers, Elsevier Publica- tion, 2007.
Hansson, Sven Ove, “Science and Pseudo-Science”, (First published 3. Sep. 2008). Stanford Encyc- lopedia of Philosophy, Principal Editor: Edward N. Zalta, Stanford University, Stan- ford, 2008: http://plato.stanford.edu/entries/pseudo -science/ (eriim tarihi: 30.11.2013).
Hempel, Carl G., “Explanation In Science And In History”, in in Conceptions Of Inquiry A Reader, edit.: Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press, 1981.
Kagan, Jerome, The Three Cultures: Natural Sciences, Social Sciences, and the Humanities in the 21st Century, Cambridge University Press, Cambridge- New York, 2009.
Koertge, Noretta, “Philosophy of The Social Sciences”, The Philisophy of Science, An Encyclopedi, ed. Sahotra Sarkar and Jessica Pfeifer, Routledge, New York-London, 2006.
Lakatos, Imre, “Science And Pseudo-Science”, in Conceptions Of Inquiry A Reader, (Ed.) Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press, 1981.
Lessnoff, Michael, “Minds And Social Science”, in in Conceptions Of Inquiry A Reader, edit. Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press, 1981.
MacMorris, Neville, The Natures of Science, Fairleigh Dickinson University Press, New York,1989.
Mazlish, Bruce, The Uncertain Sciences, Yale University Press, New Haven-London, 1998.
Mill, John Stuart, “That There Is, Or May Be, A Science Of Human Nature”, in Conceptions Of Inquiry A Reader, (Ed.) Stuart Brown, John Fauvel and Ruth Finnegan, Routledge and The Open University Press, 1981.
Nickles, Thomas, “Demarcation, Problem Of”, An Encyclopedia of Philosophy of Science, (Ed.) Sahotra Sarkar and Jessica Pfeifer, Routledge, New York-London, 2006.
Pines, S., Actes X Congrès Internationale d'histoire des Sciences, vol: I, Ithaca, 1962, as referenced in Sambursky, Shmuel (edit.), Physical Thought from the Presocratics to the Quantum Physicists, Pica Press, 1974.
Ross, Dorothy, “Changing Contours Of The Social Science Disciplines”, in The Cambridge History Of Science, vol. 7, The Modern Social Sciences, edit.: Theodore M. Porter and Dorothy Ross, Cambridge University Press, 2008.
“Scope Notes”, Social Science Citation Index: http://scientific.thomsonreuters.com/mjl/scope/scope_ssci/#BF (eriim tarihi: 30.11.2013).
Snow, C. P. , ki Kültür, çev. Tuncay Birkan, Tübitak Yaynlar, Ankara 2001.
Sren Kierkegaard, Korku ve Titreme, Türkçe çev.: N. Ekrem Düzen, stanbul, 1990.
Storm, D. Anthony, Three Discources at the Communion on Friday, “A Primer on Kierkegaard Motifs”, D. Anthony Storm’s Website on Kierkegaard: S. Kierkegaard’, http.//home.infostations.com/malex/sk/ primer.htm, last updated: 28 october 2001 (eriim tarihi: 30.11.2013).
“The Humanities”, Encyclopaedia Britannica, 15th edition, vol. 20, pp. 722-35.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
BD’AT EHLNDEN HADS RVAYET KAPSAMINDA MHNE
SÜRECNN CERH VE TA’DLE ETKS
Ataullah AHYAR *
Özet
Mihne sürecinde “Kur’an mahlûk deildir” demedii veya halku’l-Kur’an meselesinde görüünü
açklamayp tevakkuf ettii için, güvenilir râvilerin, hadisçiler tarafndan haksz yere cerh edildii
ve hadislerinin terk edildii yönünde bir iddia bulunmaktadr. Buna karlk usul-i hadis eserle-
rinde ehl-i bid’atten hadis rivayetine imkân veren bir yaklam söz konusudur. Öte yandan
mihne sürecinde halku’l-Kur’an hususunda Ahmed b. Hanbel gibi çok net bir kar duru sergi-
lemeyen, bu fikri kabul ettiini söyleyen pek çok râvinin rivayetleri Kütüb-i Sitte’ye intikal et-
mitir. Bu durum, halku’l-Kur’an düüncesini kabul eden râvilerin bu nedenle cerh edildii ve
rivayetlerinin terk edildii iddiasn zayflatmaktadr.
Anahtar kelimeler: Halku’l-Kur’an, mihne, râvi, muhaddis, cerh ve ta’dil.
Abstract
Within the Scope of Hadth Transmission from People of Heresy the Effect of Mihna on
the Jarh-Ta‘dl
There is a claim that trustworthy transmitters were impugned and their transmissions were
abandoned since they did not hold the doctrine that “Qur’an was not created” or suspended the
judgment on the issue. However, there is an approach in the hadth methodology which allows
the transmission from people of heresy. On the other hand, reports of many transmitters who
did not uphold an exact stance against the doctrine of creativeness of Qur’an during the Minha
process unlike Ahmad b. Hanbal and accepted the idea were managed to get in Canonical
Works. This situation undermines the claim that the transmitters who accepted the doctrine of
creativeness of Qur’an were impugned and that their narrations were abandoned.
Keywords: The Creativeness of Qur’an, Mihna, transmitter, muhaddith, Jarh-Ta‘dl.
* Yrd. Doç. Dr., Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi
30 | Ataullah AHYAR
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Giri
Hicri üçüncü asrn balarnda Ahmed b. Hanbel (ö.241/855) bata olmak
üzere pek çok muhaddisin Mu’tezile ve Cehmiyye frkalarnn itikadî görü-
lerini benimsemi olan Abbâsî yönetimi tarafndan halku’l-Kur’ân mesele-
sinde iddetli bir ekilde imtihana tabi tutulduu süreç “mihne” diye tabir
edilmektedir. Me’mun, Mu’tasm ve Vâsk dönemlerinde, hicrî 218 ylndan
itibaren balayan bu süreç, genelde dönemin Sünnî ulema kitlesini, özelde
de muhaddisleri inanç ve fikir yönünden derin bir sarsntya uratm ve
onlar kendi içinde bölünmeye sürüklemitir. Bu sarsnt ve bölünmeleri
deerlendiren baz ilim adamlar, söz konusu süreçte hadisçilerin birbirleri
hakkndaki bir takm ifadelerini cerh ve ta’dilin bir parças olarak deerlen-
direbilmilerdir. Bu deerlendirmenin bir sonucu olarak da Mihne sürecinde
Kur’an’n yaratlm olduunu kabul ettii veya biraz esnek davranarak
konuyla ilgili görüünü net açklamayp tevakkuf ettii ya da ifrat ve tefrite
kaçmadan gerçekleri söyledii için baz âlimler, muhaddisler, kadlar ve
güvenilir kabul edilen râvilerin, baka hiç bir kusuru olmasa da cerh ve
ta’dil yetkisini tekelinde bulunduran muhaddisler tarafndan kyasya cerh
edildiini, bu kimselerin haksz yere rivayetlerinin terk edildiini ileri sür-
mülerdir. Hatta mihne sürecinden sonra yazlan cerh ve ta’dil eserlerinde
ilim ehli olan birçok kimsenin “ideolojik hadisçiliin kurban” olarak mec-
ruh râviler diye kaytlara geçirildiini belirtmilerdir. Bu durumda Hz. Pey-
gamber’den bize intikal eden hadislerin/sünnetin sübutunda/tesbitinde vaz-
geçilemez bir metot olarak uygulanagelen “cerh ve ta‘dîl” ilminin, mihne
sürecinden oldukça ciddi bir biçimde etkilenmi olduu kabul edilmektedir.
Bu yaklama göre, bir muhaddisin rivayet ettii hadisin kabulü veya red-
dinde onun Mihne sürecinde taknd tavr, adeta bir ölçü/kstas haline
gelmitir. Bu nedenle cerh ve ta’dil eserlerinde haksz yere cerh edilenler
hakkndaki bilgileri deerlendirirken, bahsi geçen tarihi vakalar göz ününde
bulundurulmaldr. Mecruh olduu ileri sürülen kimseler hakknda sarf
edilen ifadelere ihtiyatla yaklalmal, dier bir deile bu deerlendirmeler
pek ciddiye alnmamaldr. Zira bu bak açsna göre, mihne süreci ve son-
rasnda kaleme alnan hadis kaynaklar da üslubu, tasnifi ve gayesi itibaryla
söz konusu süreçten etkilendii için onlar deerlendirirken de mutlaka o
Bid’at Ehlinden Hadis Rivayeti Kapsamnda Mihne Sürecinin Cerh ve Ta’dile Etkisi | 31
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
tarihi süreçte yaananlar dikkatlerden kaçmamaldr.1
Bu iddiann doru olmas halinde, beraberinde baz vahim sonuçlar
getirecei, on dört asr akn bir süredir Hz. Peygamberi örnek alma ve dini
doru örenme bakmndan önemli rol üstlene gelen hadislerin otoritesine
gölge düürecei aikârdr. Zira bu yaklam, zihinlerde hadis ilmine duyu-
lan güveni sarsc bir takm izlenimler brakmaktadr.
Birincisi, hadis ilminin önemli bir ksmn oluturan cerh ve ta’dil kay-
naklarnda râvilerle ilgili yaplan deerlendirmelerin sanki salt ideolojik
yaklamlarla olutuu, sadece mihnedeki durua bal olup gerçekleri tam
olarak yanstmad mesajn vermektedir.
kinci bir husus da hadisle ilgili kaynak eserlerin çou mihne sürecin-
den sonra ortaya çkt için, günümüze intikal etmi hadis eserlerine, dola-
ysyla bütün hadislere olan güven sarslm olmaktadr. Öte yandan Müs-
lümanlarn itimad ettii sahih hadis kaynaklar dnda da Hz. Peygambere
ait hadislerin/sünnetin var olduu üphesine zemin hazrlamaktadr.
te bu noktada, tehlikeli intibalara zemin hazrlayaca âikâr olan söz
konusu yaklamn yeniden tetkik edilmesinin zarureti ortaya çkmaktadr.
Mihne sürecindeki bölünme ve krgnlklar, objektiflik gerektiren cerh ve
ta’dil deerlendirmelerine ne ölçüde yansmtr? Bu süreçte ilim adamlar-
nn birbirleri hakknda kulland baz ifadeler gerçekten “cerh” ya da riva-
yeti terk anlamnda mdr? Halku’l-Kur’an gibi, Ehl-i Sünnet’e göre “bid’at”
olan bir düünceyi benimseyenin rivayeti terk edilir mi? Bir baka deyile,
hadisçiler ehl-i bid’atten hadis almamlar ve böylece ideolojik davranmlar
mdr?
1 Abdulfettâh Ebû Gudde, Mes’eletü halki’l-Kur’an ve eseruha fî sufûfi’r-ruvâti ve’l-muhaddisîn
ve kütübi’l-cerhi ve’t-ta‘dîl, Mektebetü matbu‘âti’l-slâmiyye, Beyrut, ts., s. 10; Mustafa es-
Sibâ‘î, es-Sünne ve mekânetüha fi’t-ter‘i’l-slâmî, Riyad 2000, s. 164; Mehmet Emin Özafar,
deolojik Hadisçiliin Tarihî Arka Plan: Mihne Olay ve Haeviye Olgusu, Ankara Okulu Ya-
ynlar, Ankara 1999, ss. 71-74; Hüseyin Hansu, “Mihne Sürecinin Hadis limleri Üzerin-
deki Etkileri”, Mihne Süreci ve slami limlere Etkisi, Ankara 2012, s. 179-180. Ayrca konuyla
ilgili bk. Nuri Tulu, “Mihne Dönemi Tartmalarnn Hadis Rivayetine Yansmas: Buhârî
Özelinde Bir Deerlendirme”, Dini Aratrmalar, c. 8, say: 23, ss. 153-169; Muhyettin de,
“Mihne Sürecinde Ahmed b. Hanbel ve Taraftarlar”, Mihne Süreci ve slami limlere Etkisi,
Ankara 2012, ss. 154-171; Hüseyin Kahraman, Kûfe’de Hadis (lk Üç Asr), Emin Yaynlar,
Bursa 2006, ss. 362-373.
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
Kukusuz bu gibi sorularn cevaplandrlmas için iki ayr kaynak gru-
bunu, farkl açlardan tetkik etmek gerekmektedir:
Birinci kaynak grubu hadis usulü eserleridir. Hadisçilerin ehl-i bid’atten
hadis rivayeti konusundaki yaklamlarnn gözden geçirilmesi, halku’l-
Kur’an inancn benimseyen râvinin mecruh olup olamayacan da ortaya
koyacaktr.
kinci kaynak grubu ise yazldklar günden bu yana otoritesini kay-
betmeyen Kütüb-i Sitte’dir. Zira hadis eserleri denince ilk akla gelen ve hadis
ehlini en iyi ekilde temsil eden kaynaklar Kütüb-i Sitte’dir. Bu çerçevede u
soru sorulmaldr: “Kütüb-i Sitte’de halku’l-Kur’an inancn benimsemi râvi-
lerden hadis alnm mdr? Yoksa bu râviler bütünüyle terk mi edilmitir?”
Kütüb-i Sitte bu açdan gözden geçirildiinde, halkul-Kur’an düüncesini
benimseyen râvilerin terk edilip edilmedii oldukça net bir biçimde ortaya
çkm olacaktr.
u var ki, “Halku’l-Kur’ân” meselesinin özü ve tarihi arka plan gibi
mevzular da önem arz etmekle birlikte bunlara deinilmeyecek, sadece cerh
ve ta’dil uygulamasnda söz konusu fitnede taknlan tavrn muhaddisler
tarafndan bir cerh-ta’dil kriteri kabul edilip edilmedii üzerinde durulacak-
tr.
Hadisçiler, bid’at sahibi râvi kavramyla, râvinin Kaderiyye, Hariciyye, Rafi-
ziyye, ia, Mürcie vs. gibi Ehl-i Sünnet itikad dnda bir görüü benimse-
mesini kastetmilerdir. Bid’at ehlinden olmann hadis rivayeti için bir kusur
saylp saylmayaca, bu râvilerin aktard hadislerin delil olarak kabul
edilip edilmeyecei, onlardan hadis rivayet edilip edilemeyeceini deer-
lendirmilerdir. Bid’at ehlinin kâfir ya da fask olup olmadn tartmlar-
dr. Neticede geçmiten zamanmza kadar hadisçilerin bu konudaki görü-
leri genel olarak dört guruba ayrlmtr.
1. Bir grup hadisçiye göre, bid’at ehli itikadî sapmalara girdii ve ehl-i
sünnet çizgisinden uzaklat için kâfir olmutur ve bunlardan ha-
dis rivayet edilmez. Bu grubun banda Muhammed b. Sîrîn
Bid’at Ehlinden Hadis Rivayeti Kapsamnda Mihne Sürecinin Cerh ve Ta’dile Etkisi | 33
Hitit Üniversitesi lahiyat Fakültesi Dergisi, 2013/2, c. 12, say: 24
(ö.110/728),2 mam Malik (ö.179/795),3 Ebû Bekir b. Ayyâ
(ö.193/808),4 Süfyân b. ‘Uyeyne (ö.198/813)5 ve Humeydî (ö.219/834)
gibi ünlü muhaddisler gelmektedir. Bu hadisçilerin en önemli gerek-
çesi, bid’at ehli baz râvilerin kendi mezhepleri lehine hadis uydur-
mu olmalardr.6
2. Bir dier görüe göre mezhebi lehine yalancl caiz görmeyen
bid’at ehlinin rivayeti kabul edilir. Bu görüü kabul edenlerin ban-
da Süfyân es-Sevrî (ö.161/777), Yahya b. Said el-Kattân (198/813),
mam afi‘î (ö.204/819)7 ve Ali b. el-Medînî (ö.234/848) gelmektedir.8
Bu görüü beyan edenler, dikkat edilmesi ve kaçnlmas gereken asl
hususun “hadis uydurmacl” olduu fikrini ortaya koymulardr.
3. Muhaddisler arasnda en yaygn olan görü ise, mezhebinin davetçi-
si olmayan bid’at ehlinin rivayet ettii hadislerin delil olarak kullan-
labilecei ve onlardan hadis rivayet edilebileceidir. Ancak mezhe-
binin propagandasn yapan bid’atçinin hadisleri ile ihticac olunmaz
ve kendisinden de hadis rivayet edilmez. Bu görüü savunanlarn
banda Ahmed b. Hanbel (ö.241/855) gelmektedir.9 Mezhep propa-
gandisti olup olmamann ölçü kabul edilmesinin arkasnda yatan
2 bn Sîrîn konuyla ilgili öyle demitir: “Hadis dindir, dininizi kimden aldnza dikkat
edin” ve “önceleri insanlar isnad sormazlard, ne zaman ki fitne vuku buldu o zaman is-
nad sormaya baladlar. Böylece Ehl-i Sünnetin hadisini naklettiler ve ehl-i bid’atin hadi-
sini terkettiler.” bk. Ebû Bekir Ahmed b. Ali el-Hatîb el-Badâdî, Kitâbu’l-Kifâye fî ‘ilmi’r-
rivâye, Beyrut 1409/1988, ss. 121-122.
3 O, “nsanlar bid’atine davet eden bid’atçiden hadis alnmaz” bk. Hatîb, el-Kifâye, s. 116;
“Kaderiyye’den hadis alnmaz”, “kimden hadis alacana dikkat et” (bk. Hatîb, el-Kifâye,
s. 124) demitir.
4 O,