keşfü’l-beyân an sıfâti’l-hayevân
TRANSCRIPT
Keşfü’l-Beyânan Sıfâti’l-Hayevân
İbn Atıyye el-Avfî’nin (ö. 906/1501) bu eseri zooloji,
botanik, tıp, mineraloji ve felsefe gibi çok farklı
disiplinlere ait konular içermektedir. Bir nevi canlılar
ansiklopedisi olarak nitelendirilen bu eser, 16 bin
varak ve 62 ciltten oluşmaktadır. Müellif, 1487 yılında
yazmaya başladığı eserinde kendisi hakkında bilgi
vermiş, kitabı hazırlarken izlediği yöntemi ayrıntılı bir
biçimde anlatmıştır. Eserde hayvan, bitki, taş, toprak
ve benzeri birçok nesne ve canlı türü incelenmiş ve
bu türler alfabetik düzene göre tasnif edilmiştir. Avfî
bu eserini temelde kendi gözlemlerine dayanarak telif
etmiş ve 3000’i aşkın kaynaktan yaptığı alıntılarla da
içeriğini zenginleştirmiştir. İncelediği canlı türlerine
dair ayet, hadis ve şiirlere yeri geldikçe atıflar
yapmıştır. Ayrıca ders aldığı, beraber ders okuduğu,
görüşüp sohbetinde bulunduğu 1000’e yakın âlimin
adını anmış ve bazılarının kısa biyografilerini de
vermiştir. İçerdiği çeşitlilik dolayısıyla eser, fen
bilimlerinin yanında, dil, tarih ve biyografi alanları için
de önemli bir kaynak işlevi görmektedir.
TYEK, Millet YEK, Feyzullah Efendi 1687-1
Kâşgarlı Mahmud’un Türkçenin zengin bir dil olduğunu anlatmak için yazdığı Dîvânu Lügâti’t-Türk, ilk Türkçe sözlük olması bakımından kültür mirasımız içinde özel bir yere sahiptir. Eser, Türkçe’nin 11. yüzyıldaki dil özelliklerine, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı niteliği de taşımaktadır. Ayrıca şahıs, kabile ve yer adlarına, Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler içeren, döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eserdir.
Meşhur âlim, şair ve kitap muhibbi Ali Emîrî Efendi’nin var olan tek nüshasını sahaflardan perişan vaziyette satın alarak gün yüzüne çıkardığı bu şaheser, Türk dili çalışmalarını doğrudan etkilemiştir. Ali Emîrî Efendi, eserin ehemmiyetine dikkat çekmek için kitabı satın aldıktan sonra şu sözleri söylemiştir: “Bu, kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak kazanacak. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bundan sonra da yazılamaz. Bu kitaba hakiki kıymeti verilmek lazım gelse, cihanın hazineleri kâfi gelmez.”
TYEK, Millet YEK, Ali Emîrî Arabî 4189
Dîvânu Lügâti’t-Türk
12. yüzdılda Kuzey Afrika’da hazırlandığı düşünülen Kur’ân-ı Kerîm, ince parşömen üzerine kahverengi, lacivert ve kırmızı mürekkep kullanılarak Mağribî hat ile yazılmıştır. Metnin her iki kenarında hizb gülleri bulunmaktadır. Kare formda hazırlanmış olan Kur’ân-ı Kerîm’de zahriye, serlevha, sûre başları, hizb gülleri ve duraklar tezhiplidir. Birbirinden farklı formlarda oluşturulmuş hizb güllerine ek olarak, takibi kolaylaştırmak ve bulunulan yerin Kur’ân-ı Kerîm’in ne kadarına tekabül ettiğini belirtmek için kenarları çerçeve içine alınmış ve tezhiple bezenmiş ifadeler yerleştirilmiştir. Eserin sonunda hattatına yahut yazım tarihine dair bir kayıt yer almamakla birlikte, Kur’ân-ı Kerîm’in tamamlandığını ifade eden bir “temme kaydı” bulunmaktadır.
Kur’ân-ı KerîmTürk ve İslam Eserleri Müzesi 536
Dört İncil ve yazarları hakkındaki açıklamaları içeren ve 14. yüzyılda Suriye’de hazırlandığı anlaşılan Arapça İncil tercümesinde Hz. İsa, Hz. Meryem ve Vaftizci Yahya’nın resmedildiği Deisis sahnesi ile üç İncil yazarının resimleri Bizans stilinde tasvir edilmiştir. Markos İncili’nin fihristine dair bilgiler içeren sayfada, ilerleyen bölümde Havari Markos’un İncili’nin başlayacağı okuyucuya bildirilmektedir. Ayrıca Markos’un Hz. İsa tarafından seçilmiş olduğu ve kendisinin 70 kişilik grubun içinde yer alıp onun öğrencileri arasında olduğu ifade edilmektedir.
Nüshanın hat ve tezhbi İslâmî karakterde olup, Suriye civarında yer alan sanat ekollerine mensup sanatkârların üslubuna benzemektedir. Eserin sonunda isimsiz ve tarihsiz bir ferağ kaydı varken bunun kim tarafından tezhip edildiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Son sayfada, Fahreddin Ebu’l-Alâ isimli bir yöneticinin özel kitaplığı için yazıldığını ifade eden bir not bulunmaktadır. Nüshada bulunan bazı emareler, eserin Fatih Sultan Mehmed döneminde Saray’a ulaştığını ve Sultân’ın kütüphanesine girdiğini düşündürmektedir. II. Bayezidin nüshada yer alan mührüne bakılırsa eserin II. Bayezid tarafından tesis edilip kataloğu hazırlatılan saray kitaplığı envanterine sonradan dahil edildiği anlaşılmaktadır.
İncilMilli Saraylar, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, A 3519
Dîvân-ı Hâzık ve ÂgâhMilli Saraylar, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, E.H. 1682
Mehmed-i Erzurûmî ve Mehmed-i Amîdî’nin kaside, gazel ve rubâîlerinin yer aldığı, Nazfzâde Ahmed Yüsrî tarafından 1210/1795 tarihinde tertip edilen mecmua.
Kur’ân-ı Kerîmİstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi, AY 6566
Şeyh Hamdullah’ın (ö. 926/1520) oğlu Mustafa Dede (ö. 945/1538) tarafından 930/1524 yılında yazılan Kur’ân-ı Kerîm.
Dîvân-ı Sultân Ahmed CelâyirTürk ve İslam Eserleri Müzesi, 2046
Sultan Ahmed Celâyir’n şiirlerini ihtiva eden Dîvân’ının 809/1407 tarihinde Ubeydullah b. Al el-Kâtb es-Sultânî tarafından istinsah edilen nüshası.
Kur’ân-ı KerîmMilli Saraylar, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, H.S. 5
Ahmed Karahsârî (ö. 963/1556) tarafından yazımına başlanan, talebesi ve evlatlığı Hasan Çelebi (ö. 1002/1594-95) tarafından tamamlanan Kur’ân-ı Kerîm.
Botanik bilimiyle ilgili bu eser, çiçeklerden ve çiçek yetiştiricilerinden bahsetmektedir. “Lale Babası” olarak tanınan Ali Çelebi’nin Türkçe kaleme aldığı eser, dört bölümde hazırlanmıştır. Çiçek türlerinin mahiyetini ve her bir türün ifade ettiği sembolik anlamları içeren bu eserde müellif; lale, sümbül ve gül sınıflarına giren toplam 29 çiçek hakkında bilgi vermektedir. Eserde, her bir çiçeğe dair oldukça detaylı ve birbirinden farklı renklerle çizilmiş resimler yer almakta ve bu görsellerin altında çiçeğin ifade
ettiği sembolik anlamı belirten bir de beyit aktarılmaktadır.
İncelenen çiçekte bulunan renkler tanımlanırken sadece ana tonlar kullanılmamakta, “sarıya çalan”, “kırmızıya meyilli” gibi ifadelerle ara tonlara da dikkat çekilmektedir. Türleri pek yaygın olmayan çiçekleri nerede ve hangi şahsın bahçesinde gördüğünü de detaylı biçimde aktaran Ali Çelebi’nin bu eseri, sembolik ve edebî yönü kadar bilimsel içeriği ile de hususiyet arz etmektedir.
ŞükûfenâmeTYEK, Nuruosmaniye YEK, Nuruosmaniye 4078
Uluğ Bey öncülüğünde, Kâdızâde-i Rûmî ve Ali Kuşçu gibi âlimlerin katılımıyla 1420 yılında açılışı yapılan Semerkant Rasathanesi, İslâm bilim tarihinin en önemli kurumlarındandır. Pek çok âlim bu rasathanede araştırmalarda bulunmuş, gözlemler yapmıştır. Bu gözlem ve faaliyetlerin sonuçları, 1437 yılında Zîc-i Uluğ Bey adıyla bir kitap halinde ortaya konmuştur. Eser dört bölümden oluşmakta ve trigonometrik, astronomik, coğrafî ve astrolojik tablolar içermektedir.
Yine Semerkant Rasathanesi’ndeki faaliyetlerin en önemli isimlerden birisi olan ve Fatih Sultan Mehmed’in davetiyle İstanbul’a gelecek olan Ali Kuşçu, astronomi alanında er-Risâletü’l-Fethiyye isminde bir eser kaleme alarak Sultan’a takdim etmiştir. Ali Kuşçu bu eseriyle, kendisinden sonra matematik alanında yapılan çalışmalara doğrudan etki etmiştir. Torunu Mirim Çelebi ile Bircendî ve öğrencilerinin hazırladığı ilmî ortam neticesinde Takıyyüddin Râsıd’ın kurmuş olduğu İstanbul Rasathane’si de bu kurumsal geleneğin bir halkasıdır. Nakkaş Osman ve ekibi tarafından hazırlanan Şehinşânâme’de yer alan ve rasathanedeki çalışma ortamını anlatan tasvirler, dönemin ilmî hareketliliğini ayrıntısıyla göstermektedir.
Zîc-i Uluğ BeyZîc-i Uluğ Bey, TYEK, Süleymaniye YEK, Hamidiye 844 er-Risâletü’l-Fethiyye, TYEK, Süleymaniye YEK, Ayasofya 2733III. Murad Şehinşahnâmesi (Şehinşâhnâme-i Murâd-ı Sâlis), İÜ, Nadir Eserler Kütüphanesi, FY 1404
Mesnevî-i MânevîTYEK, Süleymaniye YEK, Halet Efendi 171
Mevlânâ’nın klasik Doğu edebiyatının edebî ve tasavvufî şaheserlerinden olan Mesnevî’sinin 774/1373 yılında Muhammed b. Hüseyin isimli bir Mevlevî tarafından istinsah edilen nüshası.
Kur’ân-ı KerîmTYEK, Bursa İnebey YEK, Türk ve İslam Eserleri 207
Dışı koyu kestane rengi sahtiyan ile kaplanarak tüm yüzeyi el aletleri ile bezenen; içi katı’ desenler, lazurit, üstübeç ve altın ile süslenen ve 15. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen Kur’ân-ı Kerîm.
Mürekkebin İzi Yazma Eserler Seçkisi adlı sergimizde medeniyet coğrafyamızda asırlar boyu süren kültür, sanat ve bilim faaliyetlerinin
neticesinde üretilmiş görsel ve yazılı eserlerin en nadide örnekleri sunulmaktadır.
Astronomi, optik, tıp, botanik, zooloji ve eczacılık gibi alanlarda yazılmış bilimsel içerikli eserlerin yanında; sanatsal özellikleriyle öne çıkan Mushâf-ı Şerîf’ler, kutsal kitaplar, dîvânlar ile minyatürlü ve tezhipli eserlerimizin en nadide nüshaları da sergide yer almaktadır. Sergilenen her bir eserin hat, kâğıt, mürekkep, tezhip ve cilt özellikleri, sanatçıların yaşadığı coğrafya ve tarihten izler taşımakta, üretildikleri döneme dair ipuçları sunmaktadır.
Ülkemiz kütüphane ve müzelerinde bulunan eşsiz ilim ve sanat eserlerini bu sergi vesilesiyle dikkatlerinize sunarak sizleri sahip olduğumuz değerli mirasımızı hep birlikte temaşa etmeye davet ediyoruz.
Sergi YöneticisiProf. Dr. Muhittin MACİT Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı
Sergi DanışmanıH. Hümeyra ŞAHİNCumhurbaşkanı Danışmanı
Sergi KüratörüNil BAYDAR Kitap Şifahanesi ve Arşiv Dairesi Başkanı
Hüseyin KUTANYazma ve Nadir Eserler Dairesi Başkanı
Sergi KoordinatörüGökşen CANIYILMAZ
Sergi KoordinasyonuAli ASLAN, Abdullah ÖZTOP, Ahmet KAYLI, Ensar KARAGÖZ, Emine SOYDAR, Esra DEMIRÖZ, Evşen YILDIZ, Menderes VELİOĞLU
Şifahane KoordinasyonAyşe Cansel TUSKAN, Cüneyt ADIVAR, Özlem UZUN, Şule YILDIZ, Tuğba DANIŞMAZ
Emeği gecen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür ederiz.
T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞITÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
Katkı Sunan KurumlarCumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Kütüphaneler Dairesi Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar BaşkanlığıCumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüİstanbul Üniversitesi Rektörlüğü