kent imgesi ankara ornegi

23
İÇİNDEKİLER GİRİŞ 2 KENT VE İMGESİ ................................................. 3 KENT İMGESİNİN TEMEL UNSURLARI ................................ 3 İMGESEL HARİTALAR VE GÖRÜŞME ANALİZLERİ ........................ 5 Sorular ve Cevaplar ............................................ 5 Haritalar ...................................................... 5 SONUÇ YERİNE ................................................... 6 EK (Haritalar) ................................................. 7 1

Upload: serife-oezdemir

Post on 20-Feb-2016

54 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

kent imgesi ankara

TRANSCRIPT

Page 1: Kent Imgesi Ankara Ornegi

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 2

KENT VE İMGESİ ............................................................................................................................ 3

KENT İMGESİNİN TEMEL UNSURLARI ........................................................................................... 3

İMGESEL HARİTALAR VE GÖRÜŞME ANALİZLERİ ........................................................................... 5

Sorular ve Cevaplar ....................................................................................................................... 5

Haritalar ....................................................................................................................................... 5

SONUÇ YERİNE .............................................................................................................................. 6

EK (Haritalar) ................................................................................................................................ 7

1

Page 2: Kent Imgesi Ankara Ornegi

GİRİŞ

Sosyal antropoloji disiplini genel kabul gören, en beylik ifadesiyle insanın kültürel

evrimine odaklanan bir disiplin olarak tanımlana gelmiştir. Özellikle antropolojinin

ilk dönemleri sömürgeciliğin bir aracı olarak, kurucu babaların da etkisiyle modern

öncesi toplumlara odaklanmıştır. Ancak sömürgeler çağının ardından özellikle

yirminci yüzyılda doğa bilimlerinin etkisinden nispeten kurtulmaya başlayan sosyal

bilimlerde disiplinler arası keskin ayrımlar belirli oranlarda ortadan kalkmıştır. Bu

bağlamda antropoloji sadece modern öncesi toplumları konu aldığı araştırma alanını

genişleterek insanın olduğu her yerde var olabilecek bir araştırma alanına doğru

yayılma göstermiştir. Kent çalışmalarına büyük ölçekli toplumsal grupları araştırma

sahasına alan sosyolojinin içinden bakma eğilimi, özellikle yirminci yüzyıla

damgasını vuran göç hareketleri neticesinde ortaya çıkan ve kentte varlığını sürürden

daha ufak çaplı toplumsal ve kültürel grupların incelenmesine duyulan ihtiyaçla

aşınmıştır. Nitekim kent, homojen bir toplumsal ya da kültürel yapıdan mürekkep

değildir. Kent ile bireyler ya da topluluklar arasında birçok ilişki türü mevcuttur.

Kent insan arasındaki ilişkiye odaklanan bu çalışma tam da bu zeminden yola

çıkarak bireylerin zihin dünyasındaki kent tahayyülüne dair ufak bir resim çıkarmayı

amaçlamaktadır. Resmi okuma çabasının bir aracı olarak daha çok yorumsamacı bir

bakış açısı kullanılmıştır. Bu amaca hizmet ve kaynaklık edecek eser ise Kevin

Lynch’in 1960’larda ABD’de üç büyük şehir üzerine kaleme aldığı Kent İmgesi’dir.

2

Page 3: Kent Imgesi Ankara Ornegi

KENT VE İMGESİ

“Işıltı şehirlerden, bilgelik çölden gelir.”

Modern kentlerin geçmişleri tarihsel açıdan ortaçağa kadar uzanmaktadır. Ortaçağın

ticaret merkezleri, yeniçağın ise sermaye birikimine ev sahipliği yapan burgları

olarak kentler, bugün dünyada en fazla insan nüfusunun barındığı, J. J. Rousseau’nun

deyimiyle içinde “toplumsal kasırgalar” (le tourbillon social) kopan mekânlar olarak

insanların sadece gündelik yaşamlarında değil aynı zamanda zihin dünyalarında da

önemli bir yer kaplamaya devam etmektedirler. Kentler sürekli gelişen dinamik ve

canlı özellikleriyle birbirinden çok farklı insanları ve toplulukları birbirine bağlayan

mekânlardır. Bunun yanında kentler sadece insanları değil aynı zamanda çeperinden

merkezine doğru mekânları da birbirine bağlamaktadır. Esasen bugün anlaşıldığı

anlamıyla büyük ve modern kentlerden devasa, kompleks ağlar (network) olarak

bahsetmek yanlış değildir.

Bütün karmaşık ve farklı kimlikleri bir arada bulunduran ve sosyal aktörlerin

onu, içinde bulundukları kültürel, sınıfsal, toplumsal pencerelerden farklı farklı

tahayyül ettiği heterojen niteliğine rağmen kent, içinde yaşayan bu farklı kimlikler

tarafından ortak bir takım imgelerle de tariflenebilmektedir. Bu kategoriler ya da

gerçeklikler sosyal aktörlerin bakış açılarında değişiklik yapsa da, özellikle Ankara

gibi nispeten planlı kentlerde ortak bir takım imgeler kendisini gösterebilmektedir.

Kentin üzerine kurulu olduğu coğrafi yapı da bu ortaklaşımda önemli bir yer

tutmaktadır. Söz gelimi Ankara gibi bozkır üzerine kurulu, görece dairesel bir

bütünlük arz eden bir şehirde merkezi tariflemek, İstanbul gibi doğudan batıya

uzanan ve içinden deniz geçen bir şehirde çok daha zor olabilmektedir. İstanbul gibi

şehirlerde merkez sembolik yapılarla ya da mekânlarla tariflenirken (Taksim gibi),

Ankara’da doğrudan şehrin ortası gerçek anlamıyla “merkez” olarak

tanımlanabilmektedir.

Dune isimli bilim-kurgu serisinden. Burada “gelişme” kavramına olumlu bir atıfta bulunulmamış, kavram sadece bir nitelik

amacıyla kullanılmıştır.

3

Page 4: Kent Imgesi Ankara Ornegi

Her bireyin içinde yaşadığı şehre dair somut nesneler temelinde oluşturduğu

bir takım zihinsel imgeler mevcuttur. Yol bulma sürecinin bir parçası olarak ifade

edilen eylem, esasen tam da bu zihinsel imgeler ya da haritalar aracılığıyla

gerçekleşmektedir. Kevin Lynch yol bulma sürecinin stratejik halkası için, dış

dünyanın zihinde genellendiği bir resim olarak çevresel imge kavramını

kullanmaktadır:

“… Bu imge, hem anlık duyuların hem de geçmiş deneyimlerin bir ürünüdür;

edinilen malumatı yorumlamak ve hareketi yönlendirmek için kullanılır. Çevreyi

tanımak ve modellemek ihtiyacı, hem pratik hem de duygusal açıdan birey için

hayati önem taşır ve kökleri çok eskilere dayanır.”1

Çevresel bir imge kurma ihtiyacı kişilerin çevresiyle uyum sağlaması ve

kendilerini güvende hissetmesi bakımından da önemlidir. Esasen Kevin Lynch’in de

ifade ettiği gibi bu durum kentle kurulan duygusal bir ilişkiye karşılık gelmektedir.

Bireyler yarattıkları çevresel imgeler sayesinde dış dünya ile kendileri arasında

uyumlu bir ilişki kurarlar ve “yuva”nın tanıdıklıktan dolayı yarattığı sıcaklık hissinin

ayırt edici olmasından kaynaklı olarak güven hissi daha da güçlenir.2 Şu halde kentte

yaşayan tüm sosyal aktörlere rehberlik edecek olan zihinsel haritaların oluşmasında

kullanılabilecek en önemli kavram “imgelenebilirlik”3 (imageability) olmak

durumundadır. İmgelenebilirlik, herhangi bir gözlemcide güçlü bir imge yaratma

olasılığı taşıyan fiziksel objenin niteliği olarak tanımlanmaktadır. Kavram, kentsel

mekânlar ve kentte yaşamını sürdüren insanlar açısından anahtar bir nitelik taşır.

Çalışmanın belirleyicisi olan kentsel mekânları bu kavram dâhilinde analiz etmek

gerekmektedir. Netice itibariyle tüm bu mekânlar imgelenebilirlik yetenekleri

sayesinde kentte yaşayan insanlar tarafından bir kimliğe büründürülürle

1 Kevin Lynch, Kent İmgesi, İş Bankası Yayınları, 2010, s.42 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.53 İmgelenebilirlik başlığı için bkz. Kevin Lynch, (a.g.e.), s.10-14

4

Page 5: Kent Imgesi Ankara Ornegi

KENT İMGESİNİN TEMEL UNSURLARI

Kent kompleks bir ağ olarak bireysel imgelerin bir araya gelmesiyle oluşan “halk

imgeleri”ni içinde barındırmaktadır.4 Bireylerin kendi öz yaşamları, içinden

geldikleri kültür ya da kentle kurdukları ilişki sonucu elde ettikleri deneyimler ne

kadar birbirinden farklı olsa da bir arada yaşıyor olmanın getirdiği bir takım değerler

veya kabuller ortak kent imgelerinin oluşmasında önemli yerler tutarlar.

“Fiziksel unsurlardan yola çıkılarak oluşturulan kent imgesinin içeriği,

kolayca beş farklı başlık altında toplanabilir.”5 Çalışmaya yol gösterecek temel

unsurlar olarak yollar, sınırlar/kenarlar, bölgeler, düğüm/odak noktaları ve işaret

öğeleri sayılabilir:

1. Yollar: “Yollar, gözlemcilerin alışkanlık ve olanaklara bağlı olarak ara sıra

kullandıkları alanlardır. Bunlar; sokaklar, yaya yolları, toplu taşıma alanları,

kanallar ve demiryolları olabilir. Bu öğeler pek çok kişinin imgesinde baskındır.

İnsanlar hareket halindeyken kenti gözlemler ve bu yollar üzerinde diğer çevresel

öğeleri algılayabilir ve bütünle ilişkisini kurarlar.”

2. Kenarlar: “Kenarlar gözlemciler tarafından ulaşım aksları gibi

kullanılmayan öğelerdir. İki bölge arasında sınır işlevi görür, sürekliliği doğrusal

olarak bölerler. Kıyılar, demiryolları, gelişme bölgesi sınırları ve duvarlar kenar

öğelerine örnektir. (…)”

3. Bölgeler: “Bölgeler, iki boyutlu alanlar olarak algılanır ve kentin orta

ve/veya büyük ölçekli bölümlerini oluştururlar. Gözlemci, psikolojik olarak bu

alanların içine girdiğini hisseder. (…)”

4. Düğüm/Odak Noktaları: “Düğüm noktaları; gözlemcinin kente

girebilmesini sağlayan stratejik noktalardır ve bir noktadan diğerine yol alırken

kullandığı yoğun odak noktalarıdır. Öncelikle… kavşaklar olabilir; kentin bir

bölümünden diğerine geçiş noktalarını oluştururlar. Düğüm noktaları, köşe başı

faaliyetlerini barındıran veya kapalı bir meydanı oluşturan alanlarsa…

4 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.515 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.51

5

Page 6: Kent Imgesi Ankara Ornegi

kullanımların yoğunlaştığı alanlar olma özelliği taşırlar. Bu toplanma noktaları…

faaliyet merkezini oluştururlar. Bir semboldürler ve etkileri mekâna yayılır. (…)”

5. İşaret Öğeleri: İşaret öğeleri, diğer bir noktasal referans kaynağını

oluşturur. Ancak, harici öğeler olduklarından, gözlemci bu oluşumların içine

giremez. (…) Bunlar çoğunlukla kolay tanımlanabilen fiziksel oluşumlardır; bir

bina, bir işaret levhası, bir dükkân veya bir dağ gibi. Kentin içinde veya belli bir

uzaklıkta olabilirler. Bu şekilde her türlü pratik kullanış için sabit bir yönü

sembolize ederler. Kentin ayrıksı kuleleri, altın kubbeleri ya da yüksek tepeleri

gibi. (…)”6

Kevin Lynch’in kentsel mekânı oluşturan bir çeşit harç olarak sunduğu bu

bileşenler birbirinden yalıtık bir halde bulunmazlar. Tüm bu bileşenler aynı zamanda

birbirleriyle etkileşim ve temas halindedirler. Bazen birbirlerini keser, bazen

birbirlerinin üstünden ya da altından geçebilirler. Nitekim kent metaforik açıdan

birbirine eklemlenmiş mekanik bir bütünü değil, daha çok birbiri ile iç içe geçmiş

organik bir bütünü temsil etmektedir. Kente bu bileşenler altında bakmak onu daha

okunaklı kılmakta, aynı zamanda görüşmecilerin zihinlerindeki kent imgesini

anlamak konusunda da oldukça destekleyici olabilmektedir.

6 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.52-53 (Vurgular bana aittir.)

6

Page 7: Kent Imgesi Ankara Ornegi

İMGESEL HARİTALAR VE GÖRÜŞME

ANALİZLERİ

Sorular ve CevaplarKentte yaşamını sürdüren her bireyin aklında şehre dair bir harita bulunmaktadır.

Kentle kurulan ilişkiye göre şekillenen bu haritalar kişisel deneyimler bağlamında

her ne kadar özel bir nitelik taşısa da kentin ortak simgelerini ya da kentin iyi/kötü

karakterini ortaya koyan mekânlarla karşılaşmak olasıdır. Bu çalışmaya kaynaklık

edecek harita çizimleri ve temel bazı sorular için toplam sekiz kişiyle görüşülmüş ve

kenti karakterize eden imgeler ve mekânlar bu yolla tespit edilmiştir.

Görüşmecilere yöneltilen “Ankara’yı nasıl tanımlarsınız? Ankara sizin için ne

ifade ediyor?” sorusuna hemen herkes “düzenlilik”, “tekdüzelilik”, “monotonluk”,

“basitlik”, “koyu renk” gibi cevaplar vermişlerdir. Şehrin daha çok belirli bir

düzenliliğe sahip olduğu, ancak bu düzenliliğin aynı zamanda bir miktar da sıkıcı bir

yaşam akışına neden olduğu yönünde bir eğilim, görüşmecilerin neredeyse

tamamında göze çarpmaktadır. Nitekim her ne kadar göç ve gecekondulaşmayla

beraber sapma göstermiş olsa da, modern Cumhuriyetin simgesi ve başkenti olan

Ankara, Türkiye’de modern anlamda belirli bir kent planına sahip ender yerleşim

yerlerinden biridir. Bu bakımdan bireylerin gündelik yaşamlarının büyük bir kısmını

geçirdiği kent merkezinin bu derece düzenli ya da düzenliliğin bir göndergesi olarak

okunabilen sıkıcı/tekdüze niteliği anlaşılabilmektedir.

Görüşmecilerden cevaplanması istenilen ikinci soru olan “Sizce kentin merkezi

neresidir?” sorusuna istisnasız her görüşmeci ağız birliği etmişçesine “Kızılay”

cevabını vermiştir. Her ne kadar modern Cumhuriyetin başkentinde Ulus Meydanı

“eski merkez” sanılıyor olsa da, 1925’te yayınlanan Lörcher Planları Çankaya’yı

17 Ekim 1923 tarihinde Ankara Belediyesi başkent belediyesi özelliği ile yeniden örgütlenmiş ve Falih Rıfkı Atay İmar İdare Heyeti başkanı seçilmiştir. Bu da gösteriyor ki, başkent olmadan önce küçük bir orta Anadolu kasabası özelliği taşıyan Ankara, o tarihlerden başlayarak bir “imar” ve “idare” planına sahiptir. Nitekim 1923 yılında Berlinli mimar Dr. Carl Christoph Lörcher’e kent planı için bir rapor hazırlatılmıştır. (Ayrıntılı bilgi için Goethe Enstitüsü’nün internet sayfasında bulunan “Bir Başkentin Oluşumu” isimli makaleye bakılabilir: http://www.goethe.de)

7

Page 8: Kent Imgesi Ankara Ornegi

hızlı nüfus artışının yarattığı baskıyla yeni bir merkez olarak tasarlamıştır.

Dolayısıyla kentin bireylerin zihninde oluşturduğu haritada merkez Kızılay olduğu

gibi bunun ardından sorulan “Referans noktanız neresidir?” sorusuna bütün

görüşmecilerin yine Kızılay cevabını vermesi merkez-referans noktası örtüşmesini

göstermiştir. Ankara coğrafi bir belirlenime (dağ, deniz, ırmak, göl) sahip olmadığı

için görüşmeciler kendilerine sorulan referans noktası sorusuna kentin hem en yoğun

noktası hem de merkezi olması nedeniyle Kızılay cevabını vermekte bir beis

görmemişlerdir. Daha özel bir referans noktası istendiğinde ise genellikle “YKM’nin

önü”, “Dost Kitabevi”, “Güven Park” gibi odak/düğüm noktalarını işaret eden

cevaplar verilmiştir. Bunlar aynı zamanda toplanma noktaları ve faaliyet alanlarıdır.

Odak noktaları olmalarının neticesinde etkileri mekâna yayılmaktadır. Şimdiki

karşılığıyla özellikle ticari açıdan bu bölgeler birer “cazibe merkezi”dirler.

Kenti daha bütünsel bir perspektiften görmek amacıyla görüşmecilere “Sizce

kentin giriş kapısı neresidir? Dışarıdan Ankara’ya dönüş yaptığınızda nereye

geldiğiniz zaman kente vardığınızı düşünürsünüz?” soruları sorulmuştur. Burada

cevaplar birbirlerinden biraz farklı olmakla birlikte batıdan girişlerde görüşmecilerin

dördü “Ümitköy” cevabını vermiştir. Bunun dışında üç kişi “Aşti”, iki kişi de

“Armada”yı kentin girişi olarak tasvir etmiştir. Ümitköy cevabı görüşmecilerin kenti

bütünsel bir biçimde algıladıklarını göstermektedir. Kenti sadece merkezden ibaret

görmediklerini, gitmedikleri halde kentin uzak bir bölgesini “giriş” olarak

tanımlamaları ele vermektedir. Ümitköy bu yönüyle bir gelişme bölgesi izlenimi

vermektedir ve kenar olarak tanımlanabilmektedir.

HaritalarGörüşmecilerin kafalarında kente dair oluşan zihinsel kent imgelerini çıkarmak için

haritalandırma (mapping) adı verilen yöntem kullanılmıştır. Görüşmecilerden kenti

hiç bilmeyen bir yabancıya evlerinden varış noktasına kadar olan güzergâhı

haritalandırmaları istenmiştir. Ancak haritalandırma işlemi için güzergâh üzerinde

kendileri için önemli olan bir takım mekânları da haritaya eklemeleri istenmiştir.

Görüşmecilerin ortak noktası, varış mekânının kentte merkezi bir yere sahip olan

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) olmasıdır. DTCF,

8

Page 9: Kent Imgesi Ankara Ornegi

Kızılay’a yaklaşık 5-10 dakikalık bir yürüme mesafesindedir ve eski merkez olan

Ulus ile Kızılay’ı birbirinden ayıran, sembolik bir öneme sahip Sıhhiye köprüsünün

hemen yanında konumlanmaktadır.

Haritalandırma işleminin sonucunda, farklı noktalardan hareket ediyor

olmalarına rağmen görüşmecilerin kenti daha çok yollar yardımıyla

haritalandırdıkları görülmektedir. Nitekim kent imgesinin temel unsurları başlığında

da yer aldığı üzere yollar pek çok kişinin imgesinde baskın bir rol oynadığından bu

pek de beklenmeyen bir sonuç değildir. Ancak dikkat çeken noktanın özellikle

Sıhhiye köprüsünün bütün haritalarda görülebilmesidir. Varılan nokta DTCF’nin

yanında yer alması, birçok kişi otobüs durakları aracılığıyla hareket noktası olması

ve belirgin biçimde sembolik bir ayrım özelliği taşıması Sıhhiye köprüsünü tüm

haritalarda belirgin kılmıştır. Öyle ki, bu köprü bir bölge olarak Kızılay ile Sıhhiye

ve Ulus’u birbirinden ayırmaktadır. Bölgeler iki boyutlu alanlar oldukları için Kevin

Lynch’in de ifade ettiği gibi bireyler bu bölgelere giriş yaptıklarını hissederler.

Dikkat çeken bir diğer özellik Sıhhiye köprüsü başta olmak üzere üst

geçitlerin ve kavşakların güzergâhlar üzerinde ayırt edici bir nitelik taşımasıdır.

Hemen her görüşmeci kimi en belirgini olmak üzere üst geçitleri önemli bir unsur

olarak haritalandırmayı uygun görmüştür. Ankara’da üst geçitler hem çok fazla

olduğu hem de belli bölgeleri birbirinden ayıran birer işaret imgesi olarak algılandığı

için görüşmeciler açısından önemli sayılmışlardır. Benzer bir biçimde Türkiye’deki

diğer büyük şehirlere göre nispeten daha yeşil bir çehreye sahip Ankara’da

görüşmeciler açısından parklar da (Gençlik, Kurtuluş, Kuğulu, Göksu, Meclis parkı)

haritalarda yerini almıştır. Buradan yola çıkarak Ankara’da kent dokusunu oluşturan

temel unsurlardan birinin kentin içinde kalan farklı boyutlardaki parklar olduğu

söylenebilir.

Kent dokusunun en belirleyici diğer unsurları olarak büyük devlet binaları ve

alışveriş merkezleri sayılabilmektedir. Zira haritalandırma işleminden önce

görüşmecilere sorulan “Ankara’yı nasıl tanımlarsınız?” sorusuna sekiz görüşmecinin

altı tanesi “beton” ya da “betonarme” yanıtını vermiştir. Binaların büyüklüğü ve

9

Page 10: Kent Imgesi Ankara Ornegi

kentin çok belirgin coğrafi bir takım referans noktalarından yoksun oluşundan dolayı,

yapılar ön plana çıkmaktadır. Adliye Sarayı, Migros, Optimum ve Armada bunlardan

bazılarıdır. Öyle ki, kentin en önemli odak noktası eskiden Gima İş Merkezi’nin

olduğu binayken şimdi de bir kitapçının (Dost kitabevi) önüdür. Bu açıdan sayıları

her geçen gün artan devasa alışveriş merkezleri ve iri cüsseli devlet binaları (Adliye

Sarayı, Bakanlıklar, Meclis) Ankara’da yaşayan görüşmeciler açısından işaret öğesi

özelliği taşımaktadır.

Haritalar üzerinden okunabilecek bir diğer unsur büyük kavşakların çok açık

bir şekilde resmedilmesi olmuştur. Kentte büyük meydanların çok az olmasından

dolayı, kavşakların nispeten geniş alanlar olarak resmedilmesi mümkündür. Zira

sadece bir görüşmeci Sakarya meydanını betimlemiştir. Görüşmeler esnasında

Ankara’yı betimleyen “sıkışık” tabiri bu durumu olumlamaktadır. Geniş ölçekli ve

kentte önemli bir yere sahip parkların bile kenti bu durumdan kurtarmaya yetmediği

görülebilmektedir.

10

Page 11: Kent Imgesi Ankara Ornegi

SONUÇ YERİNE

Dünya nüfusunun büyük bir kısmına ev sahipliği yapan kentler her geçen gün

büyümeye devam etmektedir. Özellikle bu büyümeye neden olan nüfus yoğunluğu ve

göçlerin yol açtığı konut sorunu kentlerin çeperinde oluşmaya başlayan yeni konut

alanlarıyla çözülmeye çalışılsa da kentin merkeziyle ilgili başka bir takım sorunlar

ortaya çıkmaktadır. Kent, dev bir organizma gibi devingenliğini ve dinamizmini

sürdürürken bireyler tarafından sadece işlevsel bir bütün olarak değil onların aynı

zamanda duygusal olarak da algı dünyalarında yer almaktadır. Bu açıdan “çevrenin

sadece iyi düzenlenmiş olması artık yeterli değildir. Şiirsel ve sembolik olmalıdır.

Bireylerini ve karmaşık toplum düzenini, isteklerini ve tarihsel geleneklerini, doğal

ortamın ve kent yaşamının karmaşık işlev ve hareketlerini yansıtmalıdır.”7 Oysa

genel olarak bakıldığında bugün içinde yaşanılan kentler yaşadıkları ve yaşattıkları

birçok sorun yüzünden kentliler tarafından yaşanılacak mekânlar olmaktan çok uzak

olarak ifade edilmektedirler. Öyle ki, eski kent romantizmi yok olmuş, onun yerini

artık hemen herkesin gitmek istediği “deniz kıyısında bir balıkçı kasabası”

romantizmi almıştır. Kentler sadece kronik sorunlarıyla anılmaktadır. Farklı

kimliklerin bir arada bulunduğu mekânlar olarak kentler bu farklı kimliklerin iç içe

geçtiği değil birbirinden izole edildiği yerler olarak tanımlanmaya başladı.

Kapitalizmin doğal bir sonucu olarak sermayenin kentlerde yığılmasıyla kent sadece

egemen sınıfların etki edebildiği ya da en azından estetik açıdan üzerinde söz sahibi

olduğu yaşam alanları haline getirdi. Bireyler ya da bir takım toplumsal gruplar tek

başlarına kentle diyalektik ve dönüştürücü bir ilişki kurmaktan uzaklaştılar. Kent,

“kentli için hem müthiş hem de korkutucudur. (…) Kent sahnesi, okunaklı ve

görünür olsaydı, korku ve karmaşanın yerini mekânın zenginliklerinin zevki ve

görünümlerin gücü alabilirdi.”8 Ankara’nın, görüşmecilerin zihnindeki betonarme ve

koyu renkli resmi belki de bu sayede aşılabilir.

7 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.1328 Kevin Lynch, (a.g.e.), s.133

11

Page 12: Kent Imgesi Ankara Ornegi

EK (Haritalar)

12

Page 13: Kent Imgesi Ankara Ornegi

13

Page 14: Kent Imgesi Ankara Ornegi

14

Page 15: Kent Imgesi Ankara Ornegi

15

Page 16: Kent Imgesi Ankara Ornegi

KAYNAKÇA

Kevin Lynch, Kent İmgesi, İstanbul, İş Bankası Yayınları, (Çev. İrem Başaran), 2010

Ali Cengizkan, Türkiye İçin Modern ve Planlı Bir Başkent Kurmak: Ankara 1920-

1950, Goethe Enstitüsü, Ankara, http://www.goethe.de

16