kadln konusunda kur'an'a yÖneltilen -...

13
KADlN KONUSUNDA KUR'AN 'A YÖNELTiLEN Main Critiques Directed to the Qur'an Regarding to the Status ofWoman Mehmet Hayri DOÇ. DR. A. 0. nAHlYAT FAK. ANKARA son -pekçok ülkede gibi- ülkemizde de onu kamuoyunun ilgi biri baline Önümüzdeki da bu olgunun daha da güçlenerek devam kestirmek o kadar zor olmasa gerektir. kamuoyunun ilgi baline gelmesinin tabü bir sonucu olarak. zeminine getirilmesi beklenmeyen ls- önce· harekete geçirerek onlara yarar Ancak çirkin olan, gerek Bau'da gerek biz- de güdümlü olarak ve kamuoyunda ve lslam'fif' bu yolla isten- mesidir. Özellikle etki bulunan ülke- mizde ve sistemli bir ki- kalemlerin ve güdümlü tenkitlerine, daha dowusu hedef tenkitlerde görülen seviye tabkir ve unsur- tabü olarak kesirnle, ara- ciddi bir gerilime yol Bu gerilimin etki- siyle, tenkitlerio paralel bir savunma ya da reddin müslümanlardan da gelmesi beklenirdi. Ancak durum böyle kesimin yöneltilen tenkitlere verdikleri cevaplar genelde daha seviyeli böyle bir ortamda olan birisi de konu- sunun hararetle günümüzde, bjrbirinin tam aksi iki ilk hemen göze çarp- Bu ilki, Kur'an'm- Hz. Peygamber'in (a.s.)- ver- onu hatta köle gibi iddia- esas alarak. bunu ispatlamaya temsil edilmektedir. bu savunan kesim temsil etmektedir. Ancak dik- katleri çeken bir husus, her iki sahiplerinin de, konusundaki Kur' an ve Sünnet'e itina göstermeleridir. Hatta za- Journal of Islamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991 man zaman ayet veya hadisiere dayanarak, bir ta- raf elinden üstün öne sürerken; öteki taraf ta, en yüksek en hak ve hürriyetleri ona erkekle bir Kanaatimizce bu durumun ortaya sebebi, özellikle konumu mesele- sinde, olumsuz ve bu konu- da mahkum etmeye daha karar ol- ve bu sebeple de bir 'kenara Öte y.andan lslan:U kesim ise, her ne paha- olursa olsun tenkidlere cevap verme na yani bir nndan, bu tenkitlerden en bile Bu ne bazen de garazkar ve bir ne de buna tepki olarak ortaya ve za- man zaman dahi gösterme bir bu meseleyi çözmek görünmemektedir. Bizce yegane çözüm yol u, ve terketmeleri; lslam'a gönül da, tenkitleri yine her ne pa- olursa olsun reddetme cihetine gitmemeleri ve ciddi olarak ele Biz bu bir yandan, konusunda tutumunu konuya dürüst ve adil bir önerirken; öte yandan da bize yapmaya; bir vazgeçip, hak ve hakikat ne ise onu ortaya koymaya ele almadan önce, bu konudaki sebepleri ÜZerinde dur- makta yarar Zira, bu anlarnalara yol açan, özellikle metod ve konusundaki eksiklik ve hatalar dÜZeltilmedikçe, daha bir ifade ile konusunu ele izlenecek metod ve ko- nusunda bir sonuca varmak mümkün olmayacakur. 271

Upload: others

Post on 03-Nov-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN BAŞLlCA ELEŞTiRiLER

Main Critiques Directed to the Qur'an R egarding to the Status ofWoman

Mehmet Hayri KIRBAŞOGLU DOÇ. DR. A. 0. nAHlYAT FAK. ANKARA

İslam'ın son yıllarda hızlanan yükselişi, -pekçok ülkede oldu~u gibi- ülkemizde de onu kamuoyunun ilgi odaklarından biri baline getirmiştir. Önümüzdeki yıllar­da bu olgunun daha da güçlenerek devam edeceğini kestirmek o kadar zor olmasa gerektir.

İslam'ın kamuoyunun ilgi odağı baline gelmesinin tabü bir sonucu olarak. birtakım konuların tartışma zeminine getirilmesi beklenmeyen birşey değildir. ls­lam'ın önyargısız tartışılmasının herşeyden önce· müslümanları harekete geçirerek onlara yarar sağlaya­cağı açıktır. Ancak çirkin olan, gerek Bau'da gerek biz­de birtakım konuların güdümlü olarak ve önyargılı b~ şekilde kamuoyunda tartışılıyor olması ve lslam'fif' güçlenişinin bu yolla engellenıneye çalışılmak isten­mesidir. Özellikle Bau'nın etki alanında bulunan ülke­mizde lsıam. plarılı ve sistemli bir şekilde, birtakım ki­ralık kalemlerin önyargılı ve güdümlü tenkitlerine, daha dowusu saldırılarına hedef kılınmışur.

Yapılan bazı tenkitlerde görülen seviye düşüklü~ü, tabkir ve önyargı, batta-saldırganlık unsur­ları tabü olarak lsıarnı kesirnle, onları eleştirenler ara­sında ciddi bir gerilime yol açmışur. Bu gerilimin etki­siyle, yapılan tenkitlerio şiddetine paralel bir savunma ya da reddin müslümanlardan da gelmesi beklenirdi. Ancak durum böyle olmamış, İsliimi kesimin İslam'a yöneltilen tenkitlere verdikleri cevaplar genelde daha seviyeli olmuştur.

İşte İslam'ın. böyle bir ortamda tartışılmakla olan konularından birisi de "kadın"dır. İslam'da kadın konu­sunun hararetle tartışıldığı günümüzde, bjrbirinin tam aksi iki eğilimin varlığı ilk bakışta hemen göze çarp­maktadır. Bu eğilimlerden ilki, "İslam'ın-Şeriat'ın­Kur'an'm- Hz. Peygamber'in (a.s.)- kadına değer ver­mediği, onu aşağıladığı, hatta köle gibi gördüğü iddia­sını esas alarak. bunu ispatlamaya çalışanlarca temsil edilmektedir. Di~er e~ilimi'ise, bu iddiaların yanlışlığı­nı savunan lsıarnı kesim temsil etmektedir. Ancak dik­katleri çeken bir husus, her iki eğilim sahiplerinin de, İslam'da kadın konusundaki görüşlerini Kur'an ve Sünnet'e dayandırmaya itina göstermeleridir. Hatta za-

Journal of Islamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991

man zaman aynı ayet veya hadisiere dayanarak, bir ta­raf İslam'ın kadınuı baklarını elinden aldığım, erkeği kadından üstün tuttuğunu, kadına değer vermediğini öne sürerken; öteki taraf ta, İslam'ın kadına en yüksek değeri verdi~ini. en geniş hak ve hürriyetleri ona tanı­dığını, kadıru erkekle bir tuttuğunu savunmaktadır.

Kanaatimizce bu durumun ortaya çıkmasının asıl sebebi, özellikle kadının İslam'daki konumu mesele­sinde, olumsuz ve önyargılı tavır takınanların. bu konu­da lsiam'ı mahkum etmeye daha baştan karar vermiş ol­maları ve bu sebeple de tarafsızlığı bir 'kenara itmiş olmalarıdır. Öte y.andan lslan:U kesim ise, her ne paha­sına olursa olsun yapılan tenkidlere cevap verme telaşı­na düştüklerinden, yani savunmacı bir tavır takındılda­nndan, bu tenkitlerden en azından bazılarının haklı olabilece~ini bile düşünmemektedirler. Bu bakımdan, ne peşin fıkirli- bazen de garazkar ve saldırgan- bir yaklaşımla; ne de buna tepki olarak ortaya çıkan ve za­man zaman yanlışları dahi doğru gösterme hatasına düşen "savunmacı" bir yaklaşımla bu meseleyi çözmek mü.ıİUcün görünmemektedir. Bizce yegane çözüm yolu, olumsuzların kafalarına koydukları peşin fıkirlerini ve düşmanca tavırlarını terketmeleri; lslam'a gönül venniş olanların da, yapılan tenkitleri yine peşinen her ne pa­hasına olursa olsun reddetme cihetine gitmemeleri ve bunları ciddi olarak ele almalandır.

Biz bu yazımızda bir yandan, kadın konusunda İs­lam'ın tutumunu eleştirenierin peşin fıkirlerinden sıyn­lıp. konuya tarafsız, dürüst ve adil bir şekilde yaklaş­ınalarını önerirken; öte yandan da bize düşeni

yapmaya; savunmacı bir tavır takınmaktan vazgeçip, hak ve hakikat ne ise onu ortaya koymaya çalışacağız.

Kur'an'ın kadına bakış açısını ele almadan önce, bu konudaki yariliş anlamaların sebepleri ÜZerinde dur­makta yarar vardır. Zira, bu yanlış anlarnalara yol açan, özellikle metod ve yaklaşım konusundaki eksiklik ve hatalar dÜZeltilmedikçe, daha açık bir ifade ile kadın konusunu ele alırken izlenecek metod ve yaklaşım ko­nusunda anlaşmadıkça, sağlıklı bir sonuca varmak mümkün olmayacakur.

271

Page 2: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

272 KADIN KONUSUNDA KURAN' A YÖNELTU..EN BAŞLlCA ELEŞTIRILER

Kur'an'ın kadına bakış açısını eleştirenierin sub­jektiflik bir yana, genelde metod açısından içine düştükleri hataları ve eksiklikleri şu şekilde özetleyebi­liriz.

ı. Ayetleri kuşalall tarihl ve toplumsal şartlan gözönünde bulundunnamak.

2. Kur'an ayetlerinin lndiriliş sebeblerini (es­bab-ı nü~illü) dikkate almamak ..

3. Kur'an'daki bazı ifadeleri siyak-sibak'ından çıkarmak ve metin içerisirıden soyutlayarak ele almak.

4. Bir takım ayetleri tek tek kullanmak, Kur'an'daki kadınlarla ilgili ifadeleri bir bütünlük içeri­sirlde ele almamak (parçacı yaklaşım)

5. Ayetleri daima zahiri, dış anlanuyla anlamak; mecaz, kinaye, teşbih, teşvik ve sakındınna gibi uslub özelliklerini dikkate almamak.

Yukarıda saydığımız bu hatalar, aslında sadece kadın konusunda değil, diğer İsiann konularda da yapı­Ian hatalarm temel sebeplerini olu§tunnaktadır. Birıa­enaleyh diğer İsiann konularda olduğu gibi kadın konu­sunda da doğruyu ortaya koyabilmek içirı, bu hatalar­dan kaçınmak büyük ölçüde yeterli olacaktır. Biz de bu hususu gözönünde bulundurarak, Kur'an'a göre Kadın konusunu ele alırken yukanda tenkid edilen hatalara dܧIDemeye özellikle dikkat edeceğiz.

Kadınlarla ilgili olarak. Kur'an'a yöneltilen başlıca tenkitleri §U başlıklar altmda toplamak mümkündür:

1. Erkeklerin kadınlar üZerinde hakim olması. 2. lk.i. kadının şahiıliğirıirı bir erkeğin şahitliğine

denk olması. 3. Mirasta erkeğe kadının iki misli hisse veril-

mesı.

4. Boşama hakkının erkeğe verilmesi. ı. Erkeklerin Kadınlar Üzerinde Hakim Ol­

ması:

- - - İslam'ın kadın-erkek eşitliğini kabul" etmediği; bl= lak.is erkeği kadından üstün gördüğü şeklindeki eleştiri Kur'fuı'ı Kerim'irı şu ayetine dayandınlmaktadır:

Allah'ın, (insanlann) bir lasnunı diğerlerinden UstUn kılması ve erkeklerin illenin geçimini sağlaması

sebebiyle erlcekler kadıniann yöneticisidirler. (4. en­Nisii, 34)

Bu ayete tenk.id yöneltilmesi, "yönetici" olarak çevrilen kawam kelimesinden kaynaklanmaktadır.

Mealierde (Atay, Karakaya, Kabakçı, Süslü, Aytek.in, Seyitbanoğlu) genellikle "bilimdirler" §eklinde çevri-

!en bu kelime tahlil edildiğinde, kelimenin anlamının mealierde verilenlerden farklı olduğu görülmektedir.

Mesela el-Kurtub1 (ö. 671/1272) bir yerde kav­vam kelimesini açıklarken "yani erkekler kadınların geçimlerini temin ederler, onların güvenliklerini sağlar, onları korurlar" 1 demekte, başka bir yerde ise "kawam birşeyi üstlenmek, onu dikkatlice gözetip korumak an­lamına gelir"2 demekted.i.i3. Yine Arab dilcisi lbn Manzfir da (ö. 71 1/13 ll) kavvam kelimesirıirı masdan olan el-Kıyam kelimesinin, "muhafaza, koruyup gözet­me, düzeltme" anlamına geldiğini ve konumuz olan {4, Nisa, 34) ayetinde de bu anlamda kullanıldığını ifade etmektedir4. Nitekim İngilizce Kur'an'ı Kerim mealie­rinde de el-Kurtubi'nin bu açıklamalanna·uygun olarak kavvam kelimesi "protectors=koruyucular" (A. Yusuf Ali) veya "men are in cbarge of women=erkekler ka­dınlardan sorumludurlar, onlara nezaret ederler." (Mar­maduke Pickthall) şeklinde çevrilmiştir.

Dolayısıyla bu ayette geçen kawam kelimesini "hakim" §eklinde çevirmek oldukça tartışmalıdır. Ke­limenin "koruyucu, gözetici, nezaret edici, sorumlu" şeklinde çevrilmesi ise hem arap diline, hem de Kur'an'ın ruhuna daha uygundur. Böyle olunca, bu ay­etten erkeğin kadından üstün olduğu sonucunu çıkar­mak doğru olamaz. Gerçi nezaret etmek, sorumlu ol­mak, gözetmek şeklindeki yorumların altmda da bir tür üstünlük anlamı gizlidir. Ancak buradaki üstünlük on­tolojik anlamda bir üstünlük olmayıp, ortada erkek ve kadının karşılıklı konumlarıyla ilgili olarak erkeğe tanı­nan bir insiyatif sözkonusudur.

Nitekim Kur'an-ı Kerim'in bir başka ayetinde bu üstünlüğün mutlak ve ontolojik bir üstünlük olmadı~ı, aksine burada bir "derece farkı"nın bulunduğu şöyle ifade edilmiştir:

Erkekler .kadınlar Uzerinde bir derece (avanıaja) sa­---- ·hlptirler.-(2;-Bakara., 228)-

But men have a degree (of advanıage) over theın. (A. Yusuf Ali)

Erkeğin kadına kar§ı "bir derece" avantajlı bir konuma sahip olması, uygularnada onun aile reisi ol­masıyla gerçekleşmektedir ki, Türk Medeni Kanunu da dahil, çoğu ülkenin medeni kanunlannda da durum bu­dur. Nasıl ki bu medeni kanunlarm ailenin reisliğirıi er­ke~e vermesi, erkeğin kadın üzerinde mutlak hakim, zorba veya despot olabileceği anlamına gelmiyorsa. Kur'an'a 3öre de erkeğin kadınlara karşı sorumlu, onları

ı. el-Kunubi, el-Cfimi' li-Ahktlmi 'I-Kur'fin (MısU', 1967) (2 basla) V. 169: • • .l.J ı ... ı _ lli:..J l.. • - 1 ~~ J~ • uJ-A~(/

2.

3.

4.

A.y. = .,4-:4-t~ ~.J Y ~~ .,ı.ı .. ~..ı •.• dı.J ~ı~ r~' LJ-o u.ı4--lJ Jl.a.l rı:,:. Öte yandan el-Kurtubi, "kavvam''lığın, kadının yönetilmesi, terbiye edilmesi ve evde tutulup sokaklarda dolaşmaktan ıilıko­nulması ile olacağını da söylemektedir ki, (el-Kurtubi, V. 169) bu, onun yukarıdaki açıklamalanyla pek uyuşmamaktadır. Marnafih Kur'an'ın ruhuna uygun olan yorumları esas alıp, diğerlerini terketmek durumunda olduğumuzdan, bu tUr yorumla­nD bizleri bağlaması sözkonusu değildir. lbn ManzOr, Lisaou'I-Arab (Beyruı, ?), XII, 497.

Islami Araştırmalar Cilt: 5, Sayı: 4 Ekim 1991

Page 3: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

MEH~T HA YRl KIRBAŞOÖLU

gözetici olması, veya ailenin reisi olması, kadına iste· diği gibi muamele edebileceği, onu haklarından mah­rum bırakabileceği, ona köle gibi davranabileceği anla­mına gelmez.

Aslında erkeğin kadın karşısındaki avantajı -diğer bir deyinile aile reisi oluşu- sadece karı-koca ilişkileri içirı sözkonusudur. Aile içi ilişkiler dışında kadın

bağımsızca hareket etme bakkııia sahiptir. Öte yandan (4 Nisa, 34) ayetinden, erkeğin bu avantajlı konumu­nun, onun fiziki bakırndan daha güçlü, daha dayanıklı olmasından ve ayrıca aile reisi olarak aile fertlerinin geçim sorumluluğunu yüklenmiş olmasından kaynak­landığını da anlamaktayız.

Kaldı ki, erkeğin ailenih reisi olması sıfatıyla ka­dınlar karşısında sahip olduğu "derece farkı"da, mutlak olmayıp birtakım şartlara bağlıdır. Bu konuda Prof. Dr. Salih Aledemir şöyle demektedir:

Yine unutmamak gerekir ki Kur'an bu reislik görevini _.)

iki şarta bağlamaktadır. Bu iki şart ortadan kalktığın-da reislik görevinin de ortadan kalktığından kuşku et­memek gerekir. Zira hüküm iliete bağlıdır. illet kal­kınca hükmün de kendiliğinden ortadan kalkacağı açıktır. Tıpkı su bulunmayınca teyemmüme başvurul­ması, su bulununca ıeyemmümün geçerliliğini yitir-. mesi gibi. Eğer toplumsal şartların gelişmesi sonucu, erkek. ayene_ sözkonusu edilen şartları yerine getire­mezse, yöneticilik görevine hak talep edemez. Y alrul şu hususu da hemen belirtelim ki, yöneten ister erk~ isterse kadın olsun, bu birinin diğerinden üstün ol­duğu anlamına gelmez. Bu duruni, üstünlük proble­minden çok toplumsal olgu sorunudur.5

O halde Kur'an'a göre erkeklerin kadına ta­hakkümü sözkonusu değildir. Sözkonusu olan ailede .kimirı "aile reisi" olacağı hususudur ki, gelişmiş ülkeler

· de dahil olmak-·üZere -pekçok~ toplumda -olduğu --gibi, Kur' an, erkeği aile reisi olarak belirlemiştir.

Bu durum karşısında Kur'an'ın kadına ikiiıci sınıf bir yaratık olarak baktığı, onu erkeğin dilediği gibi ta­hakküm edebileceği zavallı bir mahkum olarak gör­düğü şeklindeki bir iddianın biçbir değerinin olmadığı açıktır. Aslında erkeklerin kadınlara karşı "aile reisi" konumunda bul~ası, tarih boyunca toplumlarda göz­lenen bir olgudur. Ve bu olgu Kur'an tarafı.ı:idan da ka­bul edilmiştir. Şimdi tarili boyunca süregelen ve günümüzde de geçerliliğini koruyan bu olguyu eleştir­meyip te, bu olguyu kabul ettiği içirı Kur'an'ı eleştiren bir zihniyetin ilmilik ve tarafsızlığından ve tabiatıyla irısafından nasıl söz edilebilir? Devrimiz İslam ilimle­rinden Akkad'ın da ifade · ettiği gibi, "Kur'an'ın bu hükmüne karşı çıkan, onu eleştirenler, aslında mazi, bal ve geleceğin sosyal realitelerini inkar etmiş olmaktadır­lar. Çünkü kadın ve erkeğin bu dünyadaki yeri, beşeri

5. Tarih Boyunca ve Kur'an-ı Kerim'de Kadın. Bu sayı sh. 267,

273

kanunlar ve medeniyetler doğmazdan önce, ilk in:;;;n ve peygamber Hz. Adem'den bu yana gayet açıktır. Büyük· medeniyetler doğmadan önce de, sonra da, Kur'an'ın kadın-erkek ilişkilerine dair koymuş olduğu hükmün gerçekliği, geçerliliğini koruyarak günümüze kadar gel­miştir. Nice medeniyeller doğmuş, niceleri yeryüzün­den silinmiş, fakat gerçekler asla değişmemişfu-6.

Meseleyi bir de "eşitlik" kavramının ne anlama geldiğine bakarak ele alalım. Acaba yeryüZünde mutlak bir eşitlik sözkonusu mudur? Yöneten-yönetilen; zen­gin-fakir, işveren-işçi, amir-memur, alim-cahil katego­rileri ne zaman yeryüZünden kaldınlabilmiştir ki? O halde, eşitlik düşüncesiyle herkesin yöneten, zengin, 3mir, işveren, alim olmasını sağlamak nasıl akıl dışı ise, ailede bem kadının, bem de erkeğin aynı anda "aile reisi" olmasını isternek te o nispette akıl dışıdır. Bu her­kesin cumhurbaşkanı, bakan, müdür veya işveren ol­masını isternekten farksızdır. Herkesin "reis, yöneten" olması nasıl imkansız ise ve mutlaka bazılarının yöne­ten. bazılarının da yönetilen olması bir zorunluluk ise, bir ailede bir "yöneten" in olması da öylece zorunluluk~ lUr.

Şayet tarih boyunca erkek değil de, kadın aile rei­si olmuş olsaydı, bu defa da muhtemelen erkeğin kadı­na eşit olması gerektiği iddia edilecekti. Temeli kadın ile erkek tarafından atılan ailede, reislik görevinin kime ait olacağı konusunda, kadının ya da erkeğin reis olma­sından başka üçüncü bir yol olmadığına ve mutlaka bu ikisinden birisinin aile reisi olması zorunlu ~lduğuna göre, erkeğin aile reisi olmasında yadırganacak bir ya­nın olmaması gerekir.

Kaldı ki, erkegin aile reisi olması kadına ta­hakküm anlan:ıına da gelmemektedir. Üstelik İslam nazarında kadın ile erkeğin ilişkileri sadece bundan iba­ret de değildir. Kan-koca ilişkileri dışında, kadın ile er­keğe, birbirini tamaınlayan, birbirine destek veren, iki inanan, iki "irısan" olarak bakılmakta olduğunu göste­ren pekçok ayet nasıl olur da görmezlikten gelinebilir? Mesela:

Mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, birbirlerini (kol­layıp koruyan) dosılardır, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler; Allah'a ve peygarrı.berine itaat ederler. lşte Allah bu gibileri bağışlayacaknr; Allah aziz ve hakimdir. (9, Tevbe, 71)

Müslüman erkeklerle müslüman kadınlar; mü'min er­keklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru ve dUrüst erkeklerle doğru ve dürüst kadınlar, sabır s~bi erkeklerle sabır sahibi kadınlar, (Allalı'a) gönülden boyun eğen erkekler ve gönülden boyun eğen kadınlar, (Allah yolunda) maddi harca­mada bulunan erkekler ve (Allah yolunda) maddi har-

6. Bkz; Mahmud Akkad, Kur'an'da Kadın Ha!darı, s. 9. Daha geniş bilgi için "Kadın-Erkek" bölümüne (s. 7-19) bakılabilir.

Journal of Islamic Research Vol: 5, No: 4, Ocıober 1991

Page 4: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

274 KADlN KONUSUNDA KtJRAN'A YÖNELTU..EN BAŞLICA ELEŞTlR.O..ER

camada bulunan kadınlar, oruç rutan etkekler ve oruç rutan kadınlar, iffet ve namuslannı koruyan erkekler ve iffet ve namuslanru koruyan kadınlar, Allalu çok­ca anan erkekler ve Allah'ı çokca anan kadınlar, lşte Allah onlara ba~lanma ve bUyülc bir rnillliat haz:ır­larmşoı:. (33, Ahzab, 35)

(Ey Muhammed} bil ki Allah'tan başkatann yoktur. Hem kendi günalunın hem de mü'min erkek ve kadın­Iann günahlannın bağışlarımasını dile. (47, Mu­hammed, 19)

Rableri oolann dualanru kabul edip şu cevabı verdi:

Şüphesiz ben, erkek o!5un, kadın olsun, sizden hiçbi­rinin yapuğı iyiliği zayi etmem (3, Al-i lrnran, 195)

Hana birtakım ayetler dikkatle incelenecek olursa, Hz. Peygamber zamanında kadınların, kendilerinin bağımsız birer şahsiyet olduklannın bilincinde oldukla­n ve bu sebeple yeri geldikçe erkeklerle eşit haklara sa­hip olduklannı kabul etlimıek. için girişimlerde bulun­duklan açıkça görülür. Mesela el-Mumtahine sılresinde Hz. Peygamber'in inanan kadıni ardan da bi at almalan kendisine emredi.lmiştir:

Ey Peygamber! MU'min kadınlar sana gelip, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamalc, lursı.zlık yapmamak, zina etmemek, çocuklaoru öldürmemek, başkasımn çocuğunu sahiptenerek kocasına ait olduğunu ileri

sürmemek, iyi ve do~ olan hususlarda sana k~ı gelmernek Uzere sana biat etmek isterlerse, onlann bi­atlanm kabul et Allah'tan onlann bağışlanmalanm iste. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır. (60, el-Mumtahine, 12)

Bazı ri vayetiere göre bu ayet, bazı inanan kadınla­rm erkekler gibi bağımsız olarak kendilerinden de biat alınması talebinde bulunmalan üzerine inmiştir7• Bu ise kadınların kendilerinin şahsiyetlerinin bilincinde ol­duklarına ve biat konusunda erkeklerle aynı haklara sa­hip olıiı.ak istediklenne· delalet eder. Yine-genç ve güzel iken kendisini beğenip evlenen. ama yaşlandığı yıllarda güzelliği gittiği için "zıhar" yapan kocasını şikayet eden ve bu konuda Hz. Peygamber ile tartışahilen bir hanım sahabinin kendisiyle ilgili olarak ayet nazil-ol­masma ve bir sfueye el-Mucadele (tartışan kadın) adı­om verilmesine sebep olması da, son derece anlamlıdır. Ayetin inmesine yol açan olayla ilgili farldı anlatımla- . rm muhtevası aşağı yukarı aynı8 olup, bu rivayetlerin birinde şöyle denmektedir:

Havle binli Huveylid el-Ha:zreciyye yukanda anian­Jan sebepten dolayı kocasının -hamrmm kendisine bararn kılmak için- "Senin S1Illn benim için artık an­nemin sım gibidir'' diyerek zıhar yapuğını

Rasfilullaha şikayet eder. Şikayet üzerine Hz. Pey-

gamber "Bu konuda bana herhangi birşey vahyedil­medi" der. Havle bu cevaba "Ey Allalı'ın Raswü! Sana her konuda vahiy geldi de, sıra benim dururnu­ma gelince vahiy sukOt mu etti?" diyerek karşılık ve­rir. Hz. Peygamber "Dediğim gibi bu konuda bana herhangi bir vahiy gelmedi!" deyince Havle de, "Ben de şikayetimi Allah'ın elçisine değil, Allah'a arzede­rim" der ve bunun Uzerine şu ayet naziJ olur. • Allah, kocası hususunda seninle tarn.şan ve durumunu Al­lah'a şikayet eden kadının sö:ıUnU işitmiştir. Zaten Al­lah sizin ikinizin arasında geçen konuşmalanınzı işi­tiyordu. O herşeyi işiten ve herşeyi görendir. • (el­Mucadele, 1)9

Bunu takiben. Havle'nin durumuyla ilgili hu.kOkl düzenlemeyi içeren dört ayet daha nazil olur. Bütün bu ayetler dikkatle tahlil edilecek olursa, konumuz açısm­dan son derece önemli olan şu sonuçlarla karşılaşırız:

a) Kıyamete kadar bütün insarılara yol göster­mesi ve karşılaşacaklan meselelerio çözümünde onlar~ yardımcı olması için gönderilen son ilahi mesajın, nüfusu onbini bulmayan10 Medine toplumunda, özel bir statüsü bulunmayan herhangi bir müslüman hanı­mm şahsi problemini ciddiye alması, bu probleme ve çözümüne. evrensel vahiy içerisinde yer ve:ınesi, ~­lab'ın kadına verdiği değerin en açık delillennden bın­sidir. Buna rağmen bala İslam'ın kadına değer verme­diğini ileri sürmenin, insaf ölçülerine sığmayacağı açık­tır.

b) Hz. Peygamber ile tartışan kadının ileri bir yaşta oluşuna bakılacak olursa, onun müslüman olma­dan önce de şahsiyetinin bilincinde, kendine güvenen, hakkını arayabilen, kendisini erkelaen küçük görmeyen bir karakterde olduğu ve bu özelliklerini müslüman ol­duktan sonra da aynen muhafaza ve idame ettirdiği; ila­bi vabyin ve tebliğeisi Allah elçisinin de onun bu özel­liklerini .. eleştiri c. konusu-yapmadığı, - bilakis-.uygun gördüğü söylenebilir. Buradan hareketle İslam'ın kadını mahkum etmek şöyle dursun, onu bağımsız bir şahsiyet sahibi olmaya, hak ve hukO.kunu korumak için ~Allah elçisi ile tartışma pahasına-elinden gelen bütün gayreti göstermeye teşvik ettiği sonucuna da vanlabilir ki. bu "İslam'da kadın erkek karşısında mahkfundur, kadının kocasına karşı söz hakkı yoktur v..s." şeklinde dile geti­rilen ve İslam'a haksız olarak yamanmaya çalışılan ba­Jaş açısının, Kur'an'a ne kadar aykırı olduğunu ve bu tür anlayışın İslam ile herhangi bir ilgisinin olmadığını gösterir.

c) Havle ile kocası, yani kadın ile erkek arasm­da çıkan bu arılaşmazlığm çözümünü.n, kadının lehine tecelli etmesi de dikkat çekicidir. Şayet iddia edildiği

7. Muhanuned lzzet Derveze, el-Merafi'l-Kur'ôn ve's-Sunna, (Beyruı, 1967), s. 25. 8. Bkz: el-Kurtubi, a.g.e., XVD. 270-271. 9. A.g.e., XVII, 270. 10. Bkz: Muhanuned Hamidullah, lsliimPeygamberi (İst, 1972), I. 136

Isliimi Araştımıalar Ci/ı: 5, Sayı: 4 Ekim 1991

ı -l '

l ı ı

ı

ı

1

ı ı

Page 5: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

MEHMET HA YRl KIR.BAŞoGqJ

gibi lsllim kadını ezen, onun haklarını elinden alan, er­keği kadından üstün gören bir. din olsaydı, bu konuda da erkeğin lehine bir çözüm oxtaya koyması, mantıki bir gereklilik olurdu. Halbuki durum tam aksi. olmuş ve sonuçta kadının lehine öir karar verilerek, erke~ zıbar

) yapmasına karşılık bir ceza olarak, bir köle azat etmesi azat etmeye malen güç yetirernixenlerin kesintisiz iki ay oruç tutması, oruç ıutamayanların ise altmış fakiri doyurması öngörülmüştür.

d) Kur'an'ın diğer konularda olduğu gibi bu ko­nuda da çözüm getirdiği olay; belli şahıslarla ilgili· olsa da, bu olayın çö:?ümii.nc!e .es!lS alıpmış olan .ilke~erin, benzer olaylara her zaman uygulanması söZkonusudur. Bunun anlamı ise şudur ki, Kiır'an biltii.n İiıiiSliliiiim ka­dınlara Havle'yi ömek·göstennekte, onların benzeri du­rumlarda Havle'nin sergilediği tavrı benimsernelerini adeta teşvik etmektedir. Diğer bir deyişle Kur'an, ka­dınlardan şahsiyetlerini erkeklerden bağımsız olarak geliştirmelerini, erkeği kendisinden üstün görüp onun haksızlıklarına boyun eğmemelerini, bu haksızlıklan onadan kaldırmak için gerekli girişimlerde bulunmala­rını istemektedir. Kur'an'ın çizdiği bu kadın tipinin, ezi­len, sömürülen, horlanan, aşağılanan ve erkeğin elinde mahkfim bir kadın tipi olduğunu hangi insaf sahibi ka­bul edebilir? Kur'an'ın örnek gÖsterdiği ·"Havle" tipi müslüman kadını ile; lsıamı ne pahasına olursa olsun karalamak isteyemerin görmek istedikleri "müslüman kadını" arasında biçbir ilginin olmadığını göste~ey~~ sadece bu ayetler dahi yeterlidir.

Bu olayla ilgili olaraJc dikkatleri bir hususa daha çekmek isteriz. · ·

Kur'an'ın Havle (r.a.)'nin bu olayla ilgili davranışı­nı onaylaması ve hatta başından geçen bu olaya evren­sel mesaj içerisinde. yer vermek suretiyle onun ismini ebedileştirmesi, . sahabe-üzerinde son derece etldi.i. ol­muştur. O kadar ki, lİalifeliği zamanında Hz. Ömer bir hayvan ÜZerinde -etrafında başkaları da olduğu halde­giderken Havle onu durdurmuş, uzun bir süre onu alı­koyarale kendisine uyan ve nasihatte bulunmuş ve bu arada şunl:ın söylemiştir: "Ey Ömer bir zamanlar sana "Ömercik" denirdi, soma sana "ömer" denilir oldu; daha soma da sana "Mü'minlerin emiri" dendi. Ey Ömer Allah'tan kork! Kim ölümün kesin olduğuna ina­nırsa, o kimse iş işten geçip pişman olmaktan korkar; kim de hesaba çekileceğine kesinlikle inanırsa azaba uğramaktan körkar: Hz. Ömer durup kadının dedikleri­ni dinledi. Çevresindekilerden birisinin kendisine: "Ey Mü'minlerin emiri bu. ihtiyar kadın için bu kadar uzun boylu durup beldemeye değer mi?" demesi ÜZerine Hz. Ömer şu cevabı verdi: "Allah'a andolsun sabahtan akşa­ma kadar -farz namazlar hariç- beni burada_ durdurup

11. el-Kurnıbi, a.g.e., XVII. 269-270. 12. Muhammed !zzet Derveze, a.g.e., s. 27-28.

Journal of Islamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991

275

rutsa bile yirıe dururdum. Bu yaşlı kadının kim oldl;lğu­nu biliyor musunuz? O Havle bin.ti Sa'lebe (Huveyl­id)'dir; Allah onuiı sözlerini yedi kat gök ötesinden işit­miştir. Allah ~nun sözünü dinlemiş iken Ömer'in onu dinlememesi m~ mü?"11• ·

Hiç şüphe yok~ ki Kur'Şn'ın Havle'nin (r.a.) me­selesiyle ilgilenmesi, Havl~:ı;Wı bütün müslüman kadın­lara örnek olması içindir. Havle'nin ·şahsında kadın­erkek bütün müslümanlara, tabiatıyla özellikle erkek­lere bir ders verilmiştir ~. verilen bu dersin etkisiyle Hz. Ömer, Havle'ye karşı saygılı bir tavır taicınn:ıa ih­tiyacım hisseımiştir. Kur'an'!Jl Havle olayında veya ka­dınlarla ilgili diğer hususlarda takındığı müsbet tavır sebebiyledir ki, Hz. Ömer bir- başka olayda da

-müslümiın kadınma saygı göstermekte kuSur et:ı:Öerniş-tir. Müfessirlerin zikrettiği bu olay şudur:

Birgün Hz. Ömer halka hiıap ederek "Kadınlann me­

hirlerini niye yilksek ıuıuyorsunuz? Hz. Peygamber ve ashabı döneminde mihir miktan dört dirhem veya

daha ~ağı idi. Mihri ço!alunaıun Allah nazarında takva veya iyilikle bir ilgisi olsaydı, onlar bunu siz­den önce yaparlarlardı. O halde bir erkeğin herlıaıigi

bir kadının mihrini dört dirhemden fazla verdiğini

duymayayım!': der. Min~rden iner inmez Kureyş'ten bir kadın kendisine itiraz eder ve "Ey mil'ıninlerin

emiri insaniann kadınl~n ~lerini dört dirhei?den

daha fazla venneleriıii yasakladın, demek!" der. Hz. Ömer "Evet öyie yapnm" öeyince kadın: "Sen Al­lah'ıİı ne dediğini duymadın nu?" der. Hz. Ömer "Ne

diyor?" deyince ~e kadın:

"Şayet hamrrnmzı boşar da başka bir hammla evlen­

mek isterseıiiz, oiılardan birine ytikleı:le mehir vermiş olsanız dahi, hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ede­rek ve apaçık bir günah işleyerek onu geri _almak nu istiyorsunuz? Bir zamanlar birbirinizle haşır-neşir ol­

duğunuz ve onlar da sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsımz?" (4, en-Ni.Sa, 20-21) ayetlerini okur. Bunun Uzerine Hz. Ömer: "Al­lah'ım beni ba~la, herkes dini Ömer'den daha iyi bi­liyor!" der ve dönllp tekrar_ minbere çıkarak şöyle der: "Ey insanlar ; ben sizlerin kadıniann mihirlerini dört

dirhemden fazla artımıanızı yasaldamıştım. Ancak kim malından, istediği kadar vermek isterse versin."

B~ka bir rivayette ise "Bir kadın Ömer'e itiraz etti ve onu susıurçiu-ve}'a kadın doğru söyledi Ömer ise hata

etti" demiştir.12 .

Gerek Havle'nin (r.a.), inmesine sebep olduğu a­yetler, gerek Hz. ömer ile ilgili yukarıda anlatılanlar şu iki hususu yeterince oxtaya koymaktadır;

a) İslam'ın ilk döneminde kadınlar kendileriiıi erkeklerden aşağı, onların emrinde, onların h~r de-

. ı;.;,i

Page 6: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

276 KADlN KONUSUNDA KURANA YÖNELTILEN BAŞLlCA ELEŞTIR1LER

diğine ve yaptığına boyun e~esi gereken insanlar ola­rak görmüyorlar, aksine kendilerini erkeklerle eşit hak­lara sahip kabul ediyorlardı. Bu hususu gerek Kur'an, gerek Allah Resulü ve Ashabı kabul etmişler ve buna aylan bir beyanda veya davranı.şta bulunmamışlardır:

b) Buna uygun olarak, İslam'ın ilk döneminde -başta Hz. Peygamber olmak ÜZere- erkekler de kadını kendilerinden aşağı, kendilerinin her dediğine itaat et­mek zorunda olan ikinci sınıf bir insan olarak gör­müyorlar, onların kendileriyle aynı haklara sahip ol-duklannı kabul ediyorlardı. ·

İşte Kur'an'ın -yani Allah'ın (c.c.h AİJah·eiçisinin ve ashabmın kadına. kadının da kendisine bakış açısı bundan ibarettir. Bunun dışmda İslam'da erkeğin ha­kim, kadının mahkO.m. erkeğin tistiin., kadının aşağı, er­keğin efendi, ·kadının hizmetçi -hatta köle- olduğu şek­lindeki her iddia; tarafgirane, tarihi ve ilmi gerçekiere aylan bir laf olmaktan öteye geçemez.

Kadın-erkek listünlüğü konusunda Kur'an;ın öğ­retisine ters düşen her görüş, her davranış, her uygula­ma mtislümanlarca benimsenmiş olsa bile İslam dışıdır.

• Şurası iyi bilinmelidir ki, İslam dışı bjr görüş, davranış veya zihniyetin müslümanlarca benimsenmiş olması, onun lsHinıl olduğunu hiçbir sliretle göstermez. Zira müslümanların ortaya koyduğu herşeyin zorunlu olarak lslam'ı temsil ettiğini düşünmek kadar büyük bir hata olamaz. Mtislümanların her söylediğinin veya yaptığı­nın İslam'ı temsil etmesi şöyle dursun; tam aksine onla­rin her yaptığı ve söylediği sorgulanabilir niteliktedir ve ancak Kur'an'a ve Allah Rasilliiniin modeline uy­duğu sürece, onların görüş ve davranışlarının İslanu ol­ması sözkonusu olabilir.

2. İki Kadının Şahltli~lnin Bir Erkeğin Şahit­Uğlne Denk Olduğu İddlası

-· -lsl§m'da iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahit­liğine denk olduğu, dolayısıyla İsliimm erkeği kadından tistün tuttuğu iddiası da, gerçeklerle hiçbir ilgisi olma­yan asılsız bir iddiadır. Bu iddiayı isbat sadedinde "iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına bedeldir" (2, Bakara. 282) ayetini ileri sürmek ise 13 hakikatleri ört­bas etmek amacıyla ortaya atılmış bir aldatmacadan başka birşey değildir.

Aldatmacadan başka birşey olam~ çünkü, her­şeyden önce (2, Bakara, 282) ayetinin tamamı yukanda nakledilen cümleden ibaret değildir. Ayet kasden parçalanmış ve bektaşi mantığıyla verilmiştir. İkinci o­larak ayet, her türlü şahitlik durumunda iki kadının şa­hitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğu intibaını uyandırabilmek için, genel bir hüküm imiş .gibi iktihas

edilmiştir. Halbuki bir bütün olarak ele alındığında, a­yetin genel olarak şahitliği düzenleyen umUmi bir hüküm koymadığı, ayetteki hükmün sadece vadeli borçlanmalada ilgili olduğu açıkça görülür. Üçüncü o­larak ta "iki erkek bulunmazsa, şahitlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve-biri yanılınca diğerinin hatır­latması için- iki kadın yeter" ayeti bir einir değil. bir tavsiyedir.

Bütün bu hususlan Sayın Prof. Dr. SalihAkdemir "Tarih Boyunca ve Kur'an-ı Kerim'de Kadın" adlı ma­kalesinde tatminkar bir şekilde ele almış ve konuyla il­gili iddialarm gerçekleri yansıtmadı~ı delilleriyle or-taya koymuş bulunmaktadır14. . ·

Ayette, üzerinde durulması gerektiği halde, her nasılsa dikkatlerden kaçan önemli bir noktaya da temas etmek gerekir. Ayette iki kadının şahitliğinin bir er­keğin şahitliğine denk sayıldı~ı değil, iki kadın şahit bulundurulması gerektiği ifade edilmektedir.

Eğer i.ki erkek bulunamazsa, razı olacağınız şahitler­

den olmak şarnyla, bir erkek ile i.ki kadını şahit tutun

Id, onlardan biri yanılırsa diğeri onu düzeltsin .

Ayetten açıkça anlaşılmaktadır ki, iki kadın şahit önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa. diğerinin ona ha­tırlatması içindir. Ancak ayette iki kadın şahitten biri mutlaka, yanılır -veya unutur- denmemektedir, yanılır­sa -veya unuturs!J.- denmektedir. Burada şu sorun~ so­rulması kaçınılmazdır: Peki iki kadın şahitten birisi, şa­hitlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılınaz veya unutmaz- ise durum ne olacaktır? Bu durumda şa­hitliğini tam olarak yaptığı için kadın şahitlerden birine diğerinin hatıriatmada bulunması sözkonusu olamıya­cağına göre, erkek şahit ile kadın şahidin şahitlikleri

_ y_ı:tı:~.!_!.!_9ID zaman~ e1!t ~eğerle ~I_iıcaktır. Bu ise kadının şahitliğinin erkeğin şahitliğine

denk olabileceğini gösterir:

3. Mirasta Erkeğe Kadınınkinin İki MlsU Hlsse Verilmesi

lslam'ın erkekleri kadınlardan üstün tuttu~ iddi­asının bir başka mesnedi olarak da. mirastakadına bir, erkeğe iki hisse verilmesi gösterilir. ·

Mirastan kadına bir, erkeğe ise iki hisse verilmesi­nin, İslam'ın erkeği kadından tistün tuttuğu anlamına gelip gelmeyeceğini incelemeden önce, bazı hususlarm açıklanması gerekir. ·

Kadınlarla ilgili birtakım huldl.k:l düzeniemelerin yer aldığı en-Nisa sliresinin 7. ayetinde şöyle denmek­tedir:

*. Kadınların aleyhinde olduğu söylenebilecek pekçok badisin, gerçekten Hz. Peygamber taıaliııdan söyleomesinin mUm.kilıı olup olmadı~ bir başka araştı.mıada ele alınacaktır.

13. Arsel, Şeriat ve Kadın, s. 9, 10, 12, 17, 18, 19. 14. Bkz: Akdemir, a. g. m. s.

lslômt Araştırmalar Cilt: 5, Sayı: 4 Ekim 1991

Page 7: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

MEHMET HA YR1 KIRBAŞOÖLU

Ana-babamn ve rucrabalann bıra.kn.klan (miras)ta er­keklerin payı olduğu gibi; ana-baba ve akrabalann bı­raktıldannda kadunn da payı vardır. Bıİalalan mal az olsun çok olsun ~ikisine de) belli bir pay aynlinışnr.

Bu ayetten anlaşılmaktadır ki; İslam'dan önce a­raplarda kadının sabit ve belirli bir miras hakkı yoktu ve bu konuda ona keyfi olarak muamele ediliyordu. Bu ayet, kadını korumayı ve hukukunu tesbit etmeyi amaç­layan diğer ayetlerin hedeflerine uygun olarak, bir il.İce olarak: kadının miras konusundaki hak ve hukukunu be-lirlemeye yöneliktir15• .

Gerek yukanda zikredilen ayet, gerekse kadının mirasla ilgili hukukunu düzenleyen diğer ayetlerden şu

, sonuçlan çıkarmak mümkündür:

Kur'an'ın kadını değersiz sayması sözkonusu de­ğildir. Bilakis konuyla ilgili ayetlerin getirdiği dÜZenle­meler, onun kadmlann huktlkl şahsiyetlerini tanıdığını, onların hak: ve hukukunu belirlemeye özel bir itina gös­terdiğini; haklannın zayi edilmemesi için gerekli hukUki tedbirleri aldığını ortaya koymaktadır. Nitekim kadmm da erkek gibi mirasta hak sahibi olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmesi, iddia edildiğinin aksine kadma verilen değeri gözler önüne sermektedir.

Kadının mirasta erkek gibi hak sahibi olduğu or-· tadadır. An~C!k itirazlar, niçin mirasta kadma erkeğin yansı kadar hisse verildiği konusunda yoğunlaşmakta;ı dır . & . . -~

Konuyla ilgili eleştirilere hedef olan ayetler şun­lardır:

Allah size, çocuklannız hak.k:ında şunu emreder: (Mi­rasta) erkeğin pa yı, kadınınkin.i.Ô iki katıdır. (Çocuk~ lar) kız olup ikiden fazla iseler, ölenin bıraktığı miıa­sın Uçte. ikisini onlann<hr; tek bir kız ise rni.J:ıısın

yansı onundur.· ÖJenin·çocuğu var ise, o·takdirde ana­babadan herbirine mirasın altıda biri hisse verilir. Eğer çocuğu yok da, ana-baba ona varis olmuş ise, annesine üçte bir hisse dUşer. Eğer ölenin kardeşleri varsa, annesine altıda bir hisse dUşer. (Bu hisseler) ö­lenin yap~ olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden ve borÇlannın ödenmesinden soma taksim edilir.

Babalanmz ve oğullamuzdan hangisinin fayda bakı­rmndan size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. lşte bunlar Allah tarafından belirlenmiş paylardır. Allah elbette ilim ve hikmet sahibidir. Yapacaklan vasiyet­ten ve borçtan sonra eşierinizin (:ıevcelerinizin) -şayet çocuklan yoksa- bıraktıklan mirasın yansı si­zindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de -yapacağınız va­siyetten ve borçlanruzın ödenmesinden sonra -bı.r.ıkıığımz mirasın dörtte biri zevceleriııizindir. Ço­cuğunuz varsa bıraktığımı mirasın sekizde biri zev­celerinizindir. Şayet bir erlceğin veya kadımn anne-

277

babası vefat etmişse ve çocuklan da yoksa, sadece bir erkek veyahut kız kardeşi varsa, mirastim herbirine altıda bir hisse düşer. Bir erkek ve kız kardeşten fazla iseler, bunlar mirasın Uçte birini ortaklaşa paylaşırlar. Bu taksim, varisiere zarar vetrneksizin yapılacak va­siyetten ve ödenecek borçtan sonradır. Bunlar size Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah herşeyi çok iyi bilendir, balimmr. Bunlar Allah'ın koyduğu sınır­lamalaıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu içlerinden ırmaklar akan cennetiere koyaca.ktır; orada onlar devamlı kalacaklardır. Işte biiyük kazanç budur. Kim de Allah'a ve Peygambe­·rine isyan eder ve belirlenen sınırlamalan ihlal ederse, Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun· için orada alçaltıcı bir azab da vardır. (4, Nisa, 11-14)

öncelikle şu hususu belirtelim ki, Kur'an'ın kadı­na mirastan erkeğin payının yarısı kadar hisse verilme­sini emrettiği şeklindeki genelleme 16 konuyla ilgili a­yetlerin saıhi olarak okunmasından veya kasıtlı olarak saptınlmasından kaynaklanan bir iddiadır. Zira, yukan­daki ayetler dikkatlice ve herhangi bir önyargıdan uzak: olarak: okunduğu takdirde, bu iddiarım hiçte gerçekleri yansıtmf!.dığı açıkça görülür. Çünkü yukandaki ayetler dikkatlice incelendiğinde, karşımıza şu gerçeklerin çık­tığı açıkca görülecektir.

a) Mirastan kadma erkeğin yarısı kadar hisse ve-• rilmesi, kadmm mirasçı olarak sahip olabileceği bütün

konumlar için değil. sadece kadının aynı ana-babanın çocuğu olarak erkek kardeşiyle birlikte mirasçı olması durumunda sözkonusudur. Nitekim ayette de "Allah size çocuklarınız hakkında şunu emreder" (Mirasta) er­keğin payı kadınınkinin iki katıdır" huyurulmuştur ki bu, erkeğe kadmm iki katı pay verilmesinin. kadının bir anne-babaya, erkek kardeşi ile birlikte mirasçı olması durumuyla sınırlı olduğunu gösterir. Binaenaleyh kadı­na erke~in mirastaki hissesinin yarısmm verilmesinin genel bir kural olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu sebeple kadına erkeğin yarısı kadar pay verilmesinin. mirasçı olarak kadının konumu ne olursa olsun. değiş­·mez bir hüküm olduğunu, iddia etmek, Kur'an'ın yuka­nda zikredilen ayetini saptırmaktan başka bir aniama

· gelemez.

b) Kadının mirastaki payının durumu, s·adece id­dia edildiği gibi erkeğin yarı hissesi değildir. Bilakis yukarıdaki ayetlerde de açıkça ifade edildi~i gibi, öle­nin sadece kız çocuklan varsa ve sayılan da ikiden faz­la ise, o zaman mirasın üçte ikisi otılarm olur. Şayet ö­lenin mirasçısı tek bir kız çocu~ ise, o takdirde mira­sm yansını almaya hak kazanır.

c) Yine yukarıdaki ayetlere göre şayet bir aime­babanın çocuğu vefat eder de miras bırakırsa, ölenin

15. Bkz. Muhammed lzzet Derveıe, a.g.e., s. 231, Aynca bkz: {4, Nisa, 33). 16. Meselii: Arsel, a.g .e., s. 1 O " ... sadece tanıklık bakırmndan değil ve fakat miras'dan pay alma bakıımndan da kadını erkeğin ya-

rısı sayrmş ve yine Kur'an'a yerleştirdiği şu bUkümle (4, Nisa, ll ve 176) bu insafsızlığını ortaya vurmuştur." .

Journal of /slamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991

Page 8: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

278 ICAD IN KONUSUNDA KURAN' A YÖNELTlLEN BAŞLICA ELEŞTIRlLER

çocukları da varsa, anne-babanın herbirine mirasın alu­da biri verilir. Burada görüldüğü gibi bir anne olarak kadına, çocuğunun mirasından verilen pay, bir baba o­larak erkeğe verilen paya denktir. Bu da açıkça göster­mektedir ki, kadına erkeğin payının yarısı kadar hisse verilmesi genel bir hüküm değildir.

d) Hatta yukandaki ayetler, ölenin çocuğu yok ise, annenin mirasın üçte b~ alacağını da açıkça ifade etmektedir.

e) Kadının mirastaki payının, durum ne olursa olsun daima erkeğin yarısı kadar olduğuna dair iddia­nın asılsızbğının açık bir delili de şudur:

Yukandaki ayetlerde, bir erkeğin veya kadırun, anne veya babası vefat etmişse ve çocuğu da yoksa, sa­dece bir erkek veya kız kardeşi varsa, mirastan .herbi­rine eşit olarak aluda bir hisse düşeceği ifade edil­mekle, bu durumda kadın ile erkeğin eşit hisse alacak­Jan hükme bağlanmıştır. Bu hususta, kadının hangi du­rumda olursa olsun, mirastan erkeğin payının yarısı ka­dar pay alacağı iddiasının ne derece sathi ve malesatlı bir iddia olduğunu açıkça gözler önüne s~ektedir.

Görülmebedir ki mirasta kadının'payının erkeğin

payının yarısı olduğu iddiası bütün durumlar için geçer­li olmayıp, sadece kız çocuğunun erkek kardeşiyle bir­likte anne-babasına mirasçı olması durumunda sözko­nusudur. Bunun dışında bir :uıne veya kızkardeş olarak ölene mirasçı olma durumunda kadının payı değiş­mekte, bazen -ölenin kızkardeşi olarak mirasÇı olma durumunda olduğu gibi- erkek ile eşit hisse de alabil­mektedir.

O halde miras konusunda kadının hakkının er­kegin hakkının yarısı olduğu iddiasının gerçeklerle bağdaşır bir yanı olmadığını rahatlılda ifade edebiliriz. Mir?S konusunda kadının durumunu belirleyen ayetler bu kadar açık olduğu halde bunları görmezlikten gel­menin ve kaclıwn mirastaki hakk.ınin erkeğinkinin yan­sı olduğunu inatla iddia etmenin, ili.mle, tarafsızlıkla bağdaşır bir yanı yoktur.

Bir kız ile erkek çocuğun. ölen ana-babalarına mirasçı olma durumunda kız çocuğuna bir, erkeğe ise iki hisse verilmesine gelince:

lslam'ı veya Kur'an-ı bu konuda tenkit edenler sa­ınirni. ilmi ve tarafsız davrarunaktan uzaktırlar. Zira bu husustaki aye~ de sathi bir şekilde okunmuş ve bu hükmün al~da ne gibi sebep veya gerekçelerin bulu­nabileceği asla araşunlmamıştır. Nitekim bu husustaki ayeti örnek göstererek Kur'an'ın erkeğin yarısı kadar pay vermelde kadını değersiz gördüğünü iddia edenle­rin. bu tenkitleri rparken )rullandıklan dile de dikkat edilecek olursa, 1 ortada ilmi zihniyet, tarafsızlık ve samimiyet diye birşeyin bulunmadığını görmek hiç te zor ~lmayacakı.ır. Zira bu tenlcitleri yapanlarm samimi

17. Bkz. Mesela bkz: Ar.;el, a.g.e., s. 10, 19. 18. Muhammed lzzet Oerveze, ag.e., s. 239.

olarak lslam'ı ve İslam'ın temeli Kur'an:ı anlama çabası içersinde olduklarına dair hiçbir işaret mevcut değildir. Tam aksine ortada açık bir önyargı ve bu önyargının ta­bü sonucu olan açık ilmi hatalar, s aptırmalar vardır. ·

O halde gerçek nedir? Niçin Allah ölenin çocukla­n arasında miras konusunda bir ayrım yapmıştır? Bu soruya cevap aramadan önce bir hususun açıkça belir­tilmesinde yarar vardır ki, o da şudur: En ilkel diniere mensup olanlar dahi, inandıklan ilahın adaleti terkedip zulilın yapabileceğini şiddetle reddederken, sema vi din­lerin en mükemmel ve son şekli olan İslamın ilahı olan yüce Allah'ın, adaleti terkederek. kendi yaratuğı kadına zulmedebileceğini, ona hakkını tani olarak vermeyebi­leceğini düşünebilenler, işte sözünü ettiğimiz iJ.Kel din mensuplarından daha ilkel bir ilah anlayışını benimse­miş olmaktadırlar.

Elbette ilkellerinkinden ilkel böyle bir ilah anlayı­şına sahip olan bir kimsenin. ölenin çocuklarından kıza, erkeğin yarısı kadar hisse verilmesinin sebep ve gerek­çelerini araşurması beldenemez. Zira sathi bir şekilde bakıldığında açıkça eşitsizlik, dolayısıyla adaletsizlik gibi görünen bu taksimin, gerçekten eşitsizlik ve hak­sızlık olup olmadığını araştırmak için insanın, Allah'ın mutlak adaletine inanması zorunlu değilse, en azından insaf ve hakkaniyet ölçülerine sahip olması şarttır.

Allah'ın mutlak adaletine iman bir yana, sadece insaf ve hakkaniyet prensipleri ışığında konuyu ele ala­cak olursak görürüz ki, Kur'an'ın ölen anne-babanın ço­cuklarına mirastan kıza bir, erkeğe ise iki pay verilme­sini hüla:İıe bağlaması sebepsiz değildir. Kız çocuğuna erkek çocuğunun yarısı kadar pay verilmesinin sebeple­rini ise şu şekilde sıralayabiliriz.

a) İster anne, ister eş, ister kız çocuk isterse kız­kardeş olsun, kadının geçimi, kendisine ait olmayıp; -oğul, 'köCa, -baba veyacilcek kardeŞiıi'soruiiıluluğunda­

dır. Çoğunlukla kaam kendisi dışında başkalannın

geçimini sağlamakla da yükümlü değildir. Erkek ise tam aksine, hemen bütün toplumlarda eşinin. kızının, arınesinin veya kızkardeşinin geçimini sağlamakla

mllkellef olandır. 18 Bu sebepledir ki "nimet külfete göredir" esasına uygun olarak, eşinin, kızının, arınesi­nin veya kızkardeşinin geçimini sağlamakla yükümlü olan erkeğe, böyle bir yükümlülüğü olmayan kadının payının iki misli pay verilmiştir. Bu ise adaletin ta ken-disidir. .

b) Kadın kendi mal varlığında istediği gibi ta­sarruf etme hakkına sahiptir. Kadmm mali durumu ye­rinde olsa dahi, ailenin barcamalarma iştirak etmesi zo­_runluluğu yoktur. Bu açıdan bakılınc~ kadın ile erke!e aynı pay verilecek olsa, hisseleri aynı olduğu halde er­kek ailenin geçimini sağladığı, kadının ise böyle bir so­rumluluğu olmadığı için, denge erkek aleyhine bozul-

isliimf Araştll'malar Cilt: 5, Sayı: 4 Ekim 1991

Page 9: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

MEHMET HA YRl KIRBAŞOÖ.LU

muş olacaktır ki, bu erkeğe haksızlı.IC, edilmesi de#ıek~ tir.

c) Kadının boşanma tazminau olan "mihir" er­keğin ödemesi gereken mali bir yüktür; kadının ise er­keğe karşı böyle bir yükümlülüğü yoktur.

d) Kadın boşandığı takdirde iddet süresince onun bannma-yeme-içme, giyim-kuşam masraflaruiı ödemek kadını boşayan kocanın görevidir; kadının ise kocasına karşı böyle bir sorumluluğu yoktur.

Görüldüğü gibi mali. _mükellefiyetler bakımından kadın erkeğe karşı eşit olmak bir yana, avantajlı bir ko­numda · bulunmaktadır. - Pekçok . konudiıki· ·· mali yükümlülükler erkeğe yüklenmişili. İşte yukarıdaki sebeplerden dolayıdır ki, erkeğe' mali yükümlülük­lerinin ağırlığına uygun olarak iki hisse; erkeğilıkine nazaran hemen hiçbir mali yükümlülüğü olmayan kadı­na da bir hisse verilmektedir. Eğe~ adalet ve hi.laİı.etin kaynağı olan Allah'ın bu taksimi adalet değilse,

yiliyüzÜnde adalet yok demektir.

Demek ki, mirastan kadına, erkeğin hissesinin ya­rısı kadar pay· verilmesinin erkeği kadından üStün tut­mak düşüncesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis bu taksi­mat · kadın ile erkeğin külfetleriyle nimetlerinin dengelerrmesi ve sosyal adaletin sağlarimeisı amacına yöneliktir19: ' · . · · ·,

· . . · Mirastarıkadına bir, erkeğe ise iki hisse verilmesi­

nin adalete aykırı hiçbir yanı bulunmadığı bu kad~., açık olduğu halde, "İslam ka:ctına mirastan· erkeğin hiP­sesinin yarısı kadar pay vermeİde, erkeğ(_ kadındm üstün tutruğunu ortaya koymaktadır" şeklinde)<i bir. id­dia nasıl olup ta ileri sürülebilmektedir? Bu sorunun cevabı da konumuz açısından önem arzetmektedir. Biz-· ce bu aşikar batlinın, hatta haksızlığın ve bağnazlığın temel sebebi, !slam'ı anlamaya çalışmak için samimi bir--tutum· takınmak -yerine, -peşin-fıkir-le ··ve-şartlanmış · bir Şekilde _meseleleri ele alma .cihetine gidilmesidir. Nitekim bu tür yaklaşunların, İslam topluml3.!J!lda ya­şayan ancak kendi toplumuna karşı yabancılaşiİllş olan aydınlarda görülmesi de dikkat çekicidir. Şartlanmış bir kafayla ne Kur'an'a göre kadının. miras hukukunun .ne de başka konuların sağlıklı brr şekilde ele alınması düşünülebilir. _

· Öte yandan Kur'an'ın kadınlarla ilgili hükümlerini ... tenkit etme sevdasll!a kapılanıann büyük çoğunluğu­

nun, lslfunl konuları ele alabilecek formasyona sahip o4nadıkları, meseleleri ele alış tarzlarının ye yaklaşım­larının son derece acemice olduğu da dikkat edilmesi gereken bir hususriır. Mesela konumuzia ilgili ayetler ele alınırken genelde "parçacı" ve "lafızcı" bir yaklaşı­mın son derece bariz ve çocuksu hatalıira yol açuğı dik­kat çekniektedir: Özellikle kaçimm mirasla ilgili duru­muna dair Kur'an'ın hükmünli eleştirenler 20 konuyla ilgili bütün ayetleri bir bulünlük içerisinde ele almak yerine, sadece bir tek ayete' veya ayetiiı bir kısmına

19. Bkz. Akdemir, a.g.m, s . . 20. Arsel, a.g.e., s. 10, 13, 19.

Joıirnal of lslaiiıic Research Vol: 5, No: 4, Oi:tober 1991

· .. -··· .. -

279

dayanmak gibi ciddi bir ilm.l hataya düşmektedirler. Bunun en tipik örneğini Arscl'de görebiliriz. O, kadının miras hukukiyle ilgili bütün ayetleri birarada değerlen­dirmek şöyle dursun. bir tek ayeti, hatta birkaç cümle­den oluşan bir ayetin bir cümlesini dahi tam olarak değil yarım yamalak vermekte ve mesela " ... erkeğe iki dişinin hissesi kadar vardır" (S fire: 4 Nisa, Ayet, ll ve 176)"20 şeklinde cüinleyi _yarıdan bölerek vermektedir. Öyle ki Arsel, Şeriat ve Kadın adlı eserinde kadının mi­ras konusundaki durumuna yer yer temas ·ettiği halde, eserinin hiçbir yerinde· kiıdırun miras hukukuyla ilgili ayetleri tam olarak vermemektedir. Bu tür bir yol izlen­mesinin sebebiılln. ger~ekleri saptırarak; sanki kadının ıniias · konusundaki bütün konumlarında Kur'an'ın bu hüla:nün geçerli olduğu intibamı uyandırabilmektir. Ko­nuya :vakıf- olmayanların bu aldatmacaya kanması mümkün olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar. "Sarhoş iken, ne dediğinizi bilineeye kadar namaza yal_daşmayın" ayetinin sadece " ... namaza yaklaşmayın" kısmını alıp, namazı terkede­bileceğini zarıneden Bektaşi mantığı ile, Arsel ve ben­zerlerinin manuğı arasında fark yoktUr. ÜZÜcü olan bu marıuğı.n, ciddiyet, samirniyet ve tarafsızlık sembolü olması gereken bazı ilim adamlarında görülmesidir. Aslında böylelerini bu-mantikla hareket etmeye zorla­yan, onların İslam'ın -her konuda •olduğU gibi- kadın konusunda da getirdiği hükümlerin j.is~üğünün ağır­lığı altınd~ ezilmeleri ve buna karşı hakikatleri saptır­maktan başka birşey yapamamalarıdır. -. .

4- İsllim'da Boşanma Hakkının Sadece Er· ~eğe Verildiği iddiası

Bu iddia sahiplerinin meseleyi ele alış biçimini ve bakış açılarını daha iyi görebilmek için en uygun yol bizzat kendi ifadelerine başvurmak_ur.

Müslüman erkeğin "mutlak üstünlüğünü, seyyitliğini, efendiliğini" sağlamak için, fakat buna karşı.l.ık müslüman karlım ona "tiibi, itaatkar" ve adetii köle bir hale sokmak amacıyla Şeriat'ın getirdiği insafsız kuruluşlar içerisinde "talak" sisteminin özel bir yeri vardır. Çünkü Şeriat'ın "kutsal". niteliklere bürüdüğü bu sisierne göre boşanma, kocaya ait "suursız" bir haktır. '{ann güya bu hakkı münhasıran erkeğe ıanı­

. rrnş, kadını bundan yoksun bırakmıştır. Ve bütün bun-lan "toplum dlizeni" sarsılmasın düşüncesiyle ya?'" rrnştır.

Bunun böyle olduğunu Muhammed'in Kur'an'a· koy­duğu ayetlerden ve bırakbğı hadis hükümlerinden an-

-. lamale mümkündür. Örneğin· Nisa silresinin 20. aye­tinde yer alan:

" ... kanlannızdan birinin yerine bir başka eşi almak

isterseniz." ya da Bakara · silresinin 226-233. ayeıle­rinde boşaiıma ile ilgili'olriıak üzere yer alan:

"... kadınlan boşadığınızda' ... m_üddeıleİi soıia erer­ken onlan ... tutu~ ya da ... bırıiıan." şeklindek;i ~b· ~­razdaıi belirteceğimiz diğer hükümle!den ~aşı.I.riıak; · tadır ki, boşama hakkı erkeğe özgü b_ir haktır. KanS!--

Page 10: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

280 KADIN KONUSUNDA KlJR.ANA YÖNELTILEN BAŞLICAELEŞTlRtLER

nı boşamak isteyen koca için mahkemeye bll§vurmak ve kansı aleyhine dava açmak diye birşey yoktur. Bo­şanma karannı vermek sadece ona ait olduğu gibi, bu kararı infaz etmek dahi. ona ait .bir imtiyazdır. Boşa­mak istediği kadını kolayca kolundan tutup ve pılısını pırtısını toplayıp sokağa atmak olanağına sahiptir.

Ve işte sırursız denebilecek bo bak sayesinde koca, hiç bir sebep göstermeksizin ve kendisini hiçbir şeyle kayıtlı görmeksizin (müddeıler ve hediyeterin geri ve­rilmesi v .s. gibi bazı hususlar hariç), hiç bir delil ge­tirmeksizin ve hiç bir resmi merciden karar istihsal et­meksizin ~ııu .boşayaibilir; i!ıtiyarladı diye boşayabilir; hatta kansından boşnud bulunsa· bile,-ka­nsını sevse bile, sırf babası "gelinindcn hoşlanımyor" diye de boşayabilir; iyi hizmetetmiyordiye boşayabi­lir, Şehvetini iyi gidenniyor diye boşayabilir; sırtında beyaz leke var diye boşayabilir; - ya da hiç değilse Aıap peygamberi bunlara benzer bahanelerle kanlan­nı boşadı diye ve sırf onu kendisine örnek edinerek boşama yolona gidebilir. Kocanın bu mutlak ve insaf­sız bakla ve daha doğrusu silahı, kadının boynunda "demoklesin lalıcı" gibi durur ve onu "efendisinin"

· yani kocasının despotizmine ka.tlanma çaresizliğinde bulunduı:ıı?-ı

''Biraz önce belirttiğimiz gibi Muhammed, kadınlara boşama hakkı diye birşey tanımanuşb.r . . Bu nedenle kadın, en kötü koşullar içerisinde dahi özgürlüğüne kavuşmak ve hayatı "yaşannıaz" .kılan bir adarndan

kurtulmak olanağına sahip değildir. Kocası kendisini dövse de, kendisine eziyet etse de "Seni ·boşadım"

diyerek kocasuu boşayamaz.. Eğer ortada sabır sımr­Iarını fazlasıyla ll§an durumlar varsa, bu takdirde ya­pabileceği şey, kocasına başvurarak "fidye" vermeye razı olduğunu bildirmek ve ondan kendisini boşama-

. sını istemektir. Kur'an'daki:

- .----... :-: Boşanmak için kadının verdiği fidyede-;- ikf"tarafa­

. da günah yoktur." (2 Bakara, 229) şeklindeki ayet bu­nun için konmuştuı?

Bütün bu sözler, bütün özelliği, İslam'ı benimse­rnek bir yana ona karşı çtkıp, var gücüyle hücfim et­mekten ibaret bir zihniyetin, "tal8.k:" konusundaki görüşlerini ortaya koyan genel bir tablo olarak kabul edilebilir. Bir takım iddiaların ve varsayımların ileri sürüldüğü bu tablonun herşeyden önce gerçekleri ne ölçüde yansıttığı önemli bir husustur. Bunu tespit et­mek için, İslam dışı bu zihniyetin ialakı değerlendir­mede esas aldığı ve birtakım sonuçlar çıkarnıada da­yandığı öncüileri ele almak. bunların doğruluk derece­lerini ortay~ koymak ilk yapılacak iş olmalıdır.

Müslüman erkeğin "mutlak üstünlüğünü, seyyit­liğin.i, · eft<ndiligini" sağlamak için, fakat buna karşılık müslüman kadını ona "tabi, itaatka.r" ve adeta köle bir liale sokmak amacıyla Şeriat'ın getirdiği insafsız kuru-

21. Arsel; a.g.e., s. 384-385. 22. A.g.e., s. 392-393.

luşlar içerisinde "ta18.k:" sisteminin özel bir yeri vardır," sözlerinde yer alan, varsayımlan ve iddiaların dayan­dığı öncüileri görelim:

a) Şeriat'ın getird~ği "tal8.k:" boşanma leuruluşu­nun amacının erkeğin mutlak üstünlüğünü, kadının ise köleliğini sağlamak olduğu iddiası tamamen gerçek dışıdır. Nitekim yazımtZın ilk bölümünde İslam'ın er­keği kadından üstün tuttuğu iddiasının hiçbir ciddi da­yanağının bulunmadığı, bilakis Kur'an'ın bunu tam ak­sini getirdiği gösterilmiştir. Bu bakımdan talakın amac­ının erkeğin üstünlüğünü sağlamak olması mümkün de­ğildir. Konuyla ilgili Kur'an ayetleri dikkatlice incelendiğinde· açıkça görülecektir. ki İslam'daki talak müessesesinin amacı, eliğer dinlerdeki .veya hukuki sis-­temler_<t~lçi, amııçJ.:Qg;ın .fıır.l(,lı değildir . . Bıı. amaç ta, ey !i­kan-kocanın aile kurumunu devam ettirmelerini imkan­sız hale getiren birtakım sebeplerin bulunması duru­munda, artık çekilmez bir sıkıntı ve işkence halini alan beraberliğin, yani evlilik akdinin sona erdirilmesi ve kan-kocadan herbirine yeni bir yuva kurma.şansirun ta­nınmasıdır. İslam'da tala)cın amacının erkeği kadının efendisi yapmak olduğu yolundaki iddia ise, sadece bir yorumdur. Yorumların ise her zaman "mutlaka doğru" olması zorunluluğu yoktur. İslam'da talakın amacının erkeğin kadın üzerinde hakimiyetin sağlamak olduğu şeklindeki yorumun, tartışmasız herkesin kabul etmek zorunda kalacağı açık hiçbir delili mevcut değildir. Durum böyle olunca, yapılan yorum sadece' bir yorum olarak kalır ve sahibinden başka kimseyi bağlaması sözkonusu olamaz. ·

Bedibi bir hakikat imiş gibi öne sürülen, ancak en asılsız ve gerçek dışı bir iddia da, boşamanın sadece er-­keğe verilmiş, üstelik sınırsız bir hak olduğu iddiasıdır. Bu iddianın ileri sürülmesinde etkili olan hususların ba­

· şında ise ~iğer konularda olduğu gibi- bu konuda da Kur'an m konuyla ilgili ayetlerinin yüzeysel bir şekilde okunınası gelmektedir. Bu -iddianın ileri sürülmesinde rol oynayan eliğer bir amil de, şartlanmışlık ve peşin·fi- . içi,r~~n_ kııyni!ldanan _y_e. aye.tlerin sağlıklı _bir_şek.ild~: aniaşılmasını zorlaşttran, oliımsuz yaklaşımd~ . Kur'an'daki talakla ilgili ayetler bu iki 1imilin etkisi al­tında incelenecek olursa, iddia edildiği gibi "talak'm er­keğe ait bir imtiyaz" olduğu vehmine kolayca kapılmak mümkündür. Ancak yüzeysellik ve önyargılı olmaktan uzaklaşılır, ayetler önyargılı bir şekilde "tenkit" etmek için değil de tarafsız bir gözle "anlamak" için okunacak · olursa, ulaşılacak sonuçlar hayli farklı olacaktır.

Gerçekten de boşanma ile ilgili ayetlere bakıl­dığında, bunların çoğunun boşama fiilini erkeğe 1snad ettiği görülür.

Kadınlara yaklaşmamaya yemin edenler, dört ay bek­lerler; eger yeminleönden döoerlerse, bilsinler ki Al­lah bağışlar ve merhamet eder. Şayet boşamaya karar­lı iseler, (bilsinler ki) Allah şüphesiz işiten ve bileocllr. Boşanan ka.duılar kendil~rinin üç aybaşı. (veya temizlik) geçirmesini beklerler. Eğer .-onlar Al­lah'a ve ahiret günline inanmişlarsa, rabimlerinde Aı­lah'ın yarattığını gizlerneleri kendilerine helal değil-.

lsiCımr Araştırmalar Cilt: 5, Sayı: 4 E/dm 1991

1

ı ı

1

ı ı -1 ı

ı

Page 11: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

.... MEHMET HA YRl KIRBAŞOOİ..U

dir. Bu süre içerisinde kocalan b314mak isterlerse, bu durumda eşierine geri dönmeye dahafazla bak sahibi­dirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde haklan olduğu gibi kadınlannda erkekler Uzerinde·iyilik gUzellik e­sasına dayalı haklan vardır. Ancak erkekler kadınlar­dan bir derece farica (avanıaja) sahiptir. Boşama iki defadır. Buolar .ya iyilikle tuı:mak, ya da iyilikle bı­rakmaktır. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esna­sında) birşey almanız helal değildir, ancak kan-koca Allah'ın yasalanna riayet edemernekten korkarlarsa. · bu durum mUstesnach.r. Eğer ikisinin de Allah'ın ya­salanna riayet edemiyeceklerlnden koı:)ca.rs.a.nız o za­man kadının erkeğe fidye vererek boşanm~da iki taraf için de herhangi bir günah yoktur. Bunlar Al­lah'ın bu konudaki yasalandır; onlan ihlal etmeyin. Allah'ın yasaklannı ihlal edenler, işte onlar zaJirnler­dir. Şayet bundan sonra erkek kansını (UçüncU defa) boşarsa, ondan sonra aıtı.lc o kadın bir baş~ erkekle evlenip sonra da boşanmadıkça, tekrar (Uç defa boşa­dığı) kansı.yla evlenmesi helal değildir. Eğer ikinci kocası da kadıru boşarsa, her iki ıaraf ıa Allah'ın ya­salanna riayet edeceklerine kanaat getirirlerse, tekrar evlenmelerinde herhangi bir günah yoktur. Bunlar bi­len kimseler için, Allah 'ın açıkladığı yas alandır. Ka­dınlan boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri zaman, ya onlara gUzellik:le dönün, yahut da gUzellik:le onlan bırakın. Fakat onlan haksızl.ık:la ve zorla tuımayın. Kim bu şekilde nıtarsa, aslında · kendisine kötUlUk etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de oyuncak haline getirnıeyin. Allıih'ın size olan nimeti­ni, size öğüt vemıek için indirdiği Kiıab'ı ve hikmetiA\ hatırlayın. Allah'tan da korkun; bilin ki Allah herşe}~ bilir. Kadınlan boşadığınız ve oolar da beldeme müddetlerini ıamamladık:lan vakit, aralannda gUzel­likle anlaşırlarsa, onların (eski) kocalaoyla evlenınel­erine engel olmayın. Sizden Allaha ve ahiret gününe inananlar bunlardan ibret alır. Bu sizin için daha ne­zih ve paktır. Allah herşeyi bilir, siz ise bilmezsiniz. (2, el-Bakara, 226-23~)-

Nikahtan sonra henUz oolara el sUrmi:den veya onlar için belli bir mehir ıayin etmeden eşleri.nizi boşarsa­

nız bunda size günah yoktur. Bu durumda onlara -zengin de, fakir de kendi imkanına göre- maddi yar­dımda bulunun. GUzel bir şekilde roadden onlann gönllllerini almak, iyiler için bir görevdir. Şayet ev­lendi~ kadınlara bir mehir ıayin eder de, el sUrmeden onlan boşarsanız, ona belirlenen mehrin yansım veriniz. Ancak kadın ya mehir hakkından vazgeçer veya nikihakdini elinde bulunduran erkek rnihrin tamamını kadına bağışiarsa bu durum mUstes­nach.r: Bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Aıa­mzda iyilik ve ilisanı unutmayın. Şüphesiz Allah yap­nklannın görUr.(2, el-Bakara, 236-237)

Ey Peygamber! Kadınlan boşamak istediğiniz zaman onlan iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın. Rab­biniz olan Allah'tan sakının. Ap~ bir hayasızlık.

281

yapmalan hariç, onlan evlerinden çıkarmayın, onlar da çı.kması.ıılar. Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Kim Al­lah'ın yasalarını çiğnerse, asıl kendisine yazık etmiş olur. Bilmezsin -belki de Allah bunun · ardından yeni bir durum yaratabilir (de pişman olup tekrar biraraya gelmek istersiniz.) (65, et-Talak, 1)

İslam'da boşanma (talak) ile ilgili temel ayetler bunlardır. Bu ayetlerden, boşamanın sadece erkege mahsus ve sınırsız bir hak olduğu sonucunu çıkarmak­ayetleri yüzeysel okumamak ve ön yargılı olmamak şartıyla- bizce imkansızdır.

Bu ayetlerden böyle bir sonuç çıkanlması, te­melde "boşama"nın yukandaki ayetlerde erkeğe ~ad edilmiş olmasma dayandınlmaya çalışılmaktadır. Ayet­lere lafz1 ve sathi olarak bakıldığında bu tespit ille ba­loşta do~ görünebilir. Ancak önyargısız, anlamaya çalışarak dikkatle incelendiğinde, boşamanın niçin er­keğe isnad edildiğini anlamak zor olmayacaktır.

Herşeyden önce ayetlerin indiği tarihi çerçeveyi gözönünde bulundurmak gerekir.

Roger Garaudy'nin de işaret ettiği gibi "Kur'an, mesajının duyulması için, halklara onların diliyle ve anlayışları düzeyinde seslenir. Evrensel mesajını 7. yüzyılın Araplanna ilan eder. Yani Ortadoğu'nun "ataerk:il" geleneğinden olan bir topluluğa. kadının esas itibariyle erkekten aşağı görülmesini kutsal bir inanç gibi benimseyen, lbraru soyunun temsilcisi bir halka ... Saint~Paul'ün (Aziz Pavlus'un)' aşın derecede kadın d~maru Hristiyanlığının anlayışındaki bir kavme ... Kı­sacası, erkeğin hakimiyetine bağlı kabile geleneği içinde ·hayatını sürdüren Arap Yanmadasının Arapları­na .. -"23. Bu sebepledir ki, herşeyden önce Kur'an'ı, mutlak değerlerin vahyolunduğu tarihi ortamı gözönün­de bulundurarak okumak gerek. Ayrıca. mesajın kendi­sinden değil de, Ortadoğu'nun Kur'aru vahyin önce­sinde ve sonrasındaki binlerce yıllık hayat ve gelenek . tarzlanndan k~anan hususları "lslam'a" yamama­mak lazımdır. Muhtemelen Kur'an'ın boşanıayı er­keğe isnad etmiş olması, kendinden önce toplumlarda süregelmiş olan "ataerk:iln gelenek olgusunun gözönün­de bulundurulmasından kaynaklanmış olmalıdır. Kaldı ki bu dahi kesin deAild.ir. Zira yukarıdaki ayetlerin hiç­birisinde "boşama sadece erkeğe ait ve sınırsız bir hak­tır" denınemektedir. Bu genelleme sadece lslam'ı ne pa­hasına olursa olsun tenkit etmeyi kafasına koymuş

. olanların zihinlerinde mevcuttur ve bu önyargılı

düşünce haksız yere Kur'an'a yamanmak istenmektedir.

Peki talak (boşanri:ıa) ile ilgili ayetlerde boşama­nın erkeğe isnad edilmesinin gerçek sebebi ne olabilir? Bizce bu soruya tatminkar bir cevap bulabilmek için, il­gili ayetlerin dikkatle ve bütünlük içerisinde değerlen­dirilmesi gerekir. Bu şekilde incelendiğinde görülür ki, boşamanın erkeğe "isnad edildiği ayetlerin tamamında. boşama sonucunda erkeğin yerine getirmek durumunda olduğu birtakım yükümlülüklerden bahsedilmektedir.

23. Roger Garaudy,lslarn ve lnsanlıgın Gelecegi (İst, 1990) s. 142. 24. A.y.

Journal of lslamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991

~----~-----------------......

Page 12: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

282 KADlN KONUSUNDA Kl.JR.A.N A YÖNEL Tn.EN BAŞLıCA ELEŞTlRU..ER

Bir bütün olarak gözden geçirilecek olursa, ayetle­rin, boşanma ile ilgili olarak erkeklerin şu hususları ye­rine getimıekle yükümlü olduklarım ele aldığı görül­mektedir. Mesela:

Eşine yaklaşmamaya yemin eden erkek dört ay bekler.

Boşadıkları eşierine geri dönmek isteyen erkekler bu süre içerisinde eşierine dönebilirler.

Eşini boşayan erkeğin, ona verdiklerini geri alma­sı hel al değildir.

Erkek eşini üçüncü defa boşarsa, (boşadığı) eşi bir başkasıyla evlenip te, daha sonra boşanmadıkça, onun­la tekrar evlenemez.

Erkekler eşierini boşadıklarında, ya tekrar güZel­likle eşierine dönerler, ya da· aynlacaklarsa güzellikle ayrılırlar; fakat erkek boşadiğı hanımını haksızlıkla ve zorla tutamaz.

Cinsi birleşmeden ve mehir belirlemeden önce er­kek eşini boşarsa, boşadığı eşine maddi yardımda bu­lunmakla yükümlüdür.

Mehir tayin ettikten sonra eşierini boşayan erkek­ler, tayin. ettikleri mehrin yansını kadına vermekle yükümlüdür.

başında hiçbir kimse dahi kabul etmezk:en, bu sorum­suzluğun kaynağı İslam imiş gibi göstermek ancak ls­lam hakkında hiçbir bilgisi olmayanların veya önyargı ile davrananların işi olabilir. Müslümanlar arasında böyle düşünenierin olması da bu gerçeği değiştimıez. Zira müslümanlara ait her düşünce ve davraruşın İslam olduğunu iddia etmek kadar büyük bir hata olamaz. Unutmamak gerekir ki İslam'ı belirleyen, müslümanla­rın düşünce ve davranışları değil, onların düşünce ve davraruşlarını belirleyen İslam' dır. İslam'a uymayan her davraruş müslümanlarc;a benimsense bile İslam dışıdır. Bu bakımdan !sHim'ı müslümanların uygulamalanna bakarak değerlendirmek kanun: koyucuyu• (Şaru)

mükellef, mükellefi de kanun koyucu yerine koymak-tan başka bir anlama gelemez. ·

Dile getirilmesi gereken di~er bir husus ta, Arsel ve benzerlerinin iddia ettiği gibi 6 erkeğin karısını hiç­bir sebep göstermeksizin, · biçbir delil gı;timıeksizin, hiçbir resmi merciden karar istihsal etmeksizin, sırf bıkuğı için veya çirkinleştiği ve ihtiyarladığı için, iyi hizmet etmediği için, sırtında beyaz leke olduğu için veya Peygamberi bunlara benzer bahanelerle harumları­m boşadı diye, sırf onu kend_isine örnek almak için bo­şamasının caiz olduğu görüşünün ne İslam'la ne

Erkekler eşierini boşadıkları zaman:, iddet müdde- Kur'an'la hiçbir ilgisi yoktur. ti süresince onları evlerinden çıkaramaz.

A ık ·rilld ·b Şurasını açıkça ifade edelim ~ Kur'an'a göre ta-ç _ça gb ·· üğü gı i ayetler, boşanmay.la ilgili !ak, erkeğin iki dudağı arasından çıkacak bir söze bağlı,

farklı duiumlarda erkeğin ne gibi yükümlülükleri ol- keyfi ve sınırsız bir tasarruf. deg~ildir.27 Bunu destekle-duğunu ele almaktadu-25 Zira boşanma durumunda ka-dın.ıiı Iebiiıe olarak' erkeğe pekçok yükümlülük yüklen- yecek hiçbir delil de Kur'an'da ı:p.evcut değildir. Tam dlği halde, kadına hemen biçbir yükümlülük yüklenme- aksine (4, Nisa, 35)'nici ayette "Eger karı-/wcanın ara-miştir. Bu sebepledir ki, ayetlerin boşanma ile ilgili bu- larının açılmalarından lwrkarsanız, erkegin ailesinden kuld ve ahlaki birtakım yürümliflüklerin muhatabı olan bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem. gönderin. erkeğe hitap etmesi kadar tabii birşey olamaz. Kısaca Şayet karı koca barışmak isterlerse, Allah onların ara-ifade etmek gerekirse bu ayetler boşama hakkının sa- sın düzeltir" huyurulmuş olması, yine (5, et-Taliik, 2) dece erkeğe ait olduğunu ve dolayısıyla erkeğin kadına ayeue "lddet müddetlerini doldurduklarında onları ya üstünlüğünü ortaya koymak için değil, boşanma duru- güzelce tutun ya da güzellikle onlardan ayrılın. İçiniz-munda erkeğin yükümlülükleriıli belirlemek için gön- den adil iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği de Allah için derilmiştir. Kadının boşanma -~o~uEunda. Prr~y~_çıkan . ·yapın." buytl!Ulması, boşanmanın da şahitler.huzurun-hemeıihiçbir maddi yükümlülüğü'bulunmadığından -ki da olması, onun huk:O.ki birtakım prensipiere bağlan-bu kadının erkeğe nazaran avantajlı bir konumda ol- dığını, boşanmanın da evlenmek gibi şahitler huzurun-duğunu da gösterir- ayetlerde kadına hitap edilmesille da olacağını açıkça göstermektedir. Boşanma ile ilgili gerek kalmamışur. . ~ . ayetler parçacı bir yaklaşımla tek tek değil de, bir

İşte talak ile ilgili ayetlerde boşamanın heP m-keğe bütün olarak ele alınacak. olursa, şahltlerden bahset-isnacl edilmiş görünmesinin asıl sebebi budur. !ddia meyen boşanma ile ilgili ayetlerin, boşanınada şahitle-edildi~ gibi bu durum boşama hakkının erkeğe ait ol- rin bulunmasım öngören ayetin ışığında anlaşılması ge-duğunu göstermez. Öte yandan bu ayetlerde erkeğin rektiği kolaylıkla anlaşılır. o dönemde kurumlaşmış mutlak ve sınırsız bir boşama hakkına sahip oldu~ mahkemeler bulunmadığı için elbette resmi bir mercid-delalet eden en küçük bir in?-i dahi yoktur. en karar istihsali de sözkonusu olamaz. Ancak, ayette

. Gerçi ayetlerde '.'erkek kadını boşarsa" denmekte, boşanma esnasında iki şahidin hazır bulunmasının ön-fakat boşanmanın. haklı bir sebebe dayarup dayanma- görülmesini bugünün şartlarına göre yorumlayarak, dığına temas edilmemekter'.,ir. Fakat sebebin ·zikredil- günümüzde boşanmanın mutlaka mahkemeler kanaiıy-memesi, erkeğin hiçbir haklı sebep olmadan eşini bo- la olmasını gereldi görmenin, İslam'ın öğretis4ıio ruhu-şayabileceği anlamına diı. gelmez. Erkeğin hiçbir sebep na ters olmak bir yana tamamen uygun .olacağım da be-yok iken hanımını boşayabileceğini değil !sıam, aldı lirtmekte yaiar vardrr. · .

25. Bkz; Dr. Ömer Ferruh, islamAile Hukuku (el-Usratufi'ş.Şer'i'l-lsliiml) (lsl, 1969), s. İ96-204. 26. Arsel, a.g.e., s. 385. 27. Bkz; Dr. Ömer Feauh, ag.e., s. 196.

lsttımr Araştırmalar C ilc: 5, Sayı: 4 Ekim 1991

Page 13: KADlN KONUSUNDA KUR'AN'A YÖNELTiLEN - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/1991_4/1991_4_KIRBASOGLUMH.pdf · 2016. 4. 28. · bab-ı nü~illü) dikkate almamak .. 3. Kur'an'daki

MElL\1ET HA YR1 KIRBAŞOÖLU

Son olarak "hulle" meselesine de kısaca temas et: rnek istiyoruz. önce şunu kesin olarak ifade edelim ki, Kur'an'ın kQnuyla ilgili hükmü ile, bazı müslümaniann tarihte ve günümüzdeki "hulle" uygulamasının hiçbir ilişkisi yoktur. Kur'~, bir kimsenin karısını üç defa boşadıktan sonra artık dördüncü defa onunla evlene­rniyeceğini, ancak kesin olarak boşadığı eşi bir başka erkekle evlenip te, ondan da bo§anacak olursa, ancak o zaman tekrar onunla evlenmesinin mümkün olduğunu hükme bağlamıştır. Ancak burada Kur'an'ın öğretisiyle müslümanlardan bazılannın amacından saptırdıJeları "hulle" uygulamaları birbirine ilk bakışta benzer görün­se de, aslında aralarında çok önemli bir fark vardır. Zira Kur'an'a göre bir ki.rnSenin boşadığı karısinın baş­kasıyla evlenmesi, bilahare ondan-boşanması-tabii ve danışıksız bir süreç oldiığu halde; bazı müslümaniann yapageldikleri, zorlama ve danışıklı bir uygulamadır. Aslında bir kimsenin kesin olarak boşadığı eşiyle tekrar evlenebilmesi için, onun bir başka erkekle evlenip bo­şanrnasını beklemek kadar insana ağır gelebilecek bir­şey olamaz. Kur'an böyle hoş olmayan bir durumla kar­şılaşmak isterniyorsa, · erkeğin eşini kesin olarak boşamadan önce iyice düşünmesirıi, boşayacak olursa bunun neticesine katlanmak durumunda kalacağını ha­tırlatarak, aslında erkeğe bir ders vermeyi amaçl~ak­tadır. Bu sebeple Kur'an'ın arnacının aslında kesi,n bo-. şamaları tasvip etmediğini gösterm~k olduğunu te­reddütsüz ifade edebiliriz. Bazı müslümaniann danişık­lı "hulle" uygulamalan ise, ayetin ruhunu anlamaksızın sade~e şekle .bağlı kalınmasından ibarettir ve yaptık!.~ rıyla Allah'ı değil kendilerini kandırmış olmaktadırlar. Dolayısıyla · bazı fıkıh kitaplarında yer alan ve müslümanlardan bazılannın uygulamalarına da yan­sıyan şekliyle "hulle"yi Kur'an'ın bir hükmü olarak tak­dim etmenin Kur'an'ı anlamamak ya da kasden onu sap­urmaktan başka bir anlamı olamaz.

·soNUç Kur'an'ın kadın konusundaki temel öğretilerine

yöneltilen tenkitlerin-önyargılar bir yana -metodla ilgili birtakım batalardan kaynaklandığı aÇıkça görülmekte­dir. Bu batalann başlıcalannı ise, konuyla ilgili ayetle­rm bütünlük içerisinde değil, parçacı bir yaklaşımla ele alınması, ayetlerin indiği ta.ri.h.\ ve sosyal şartıann göz-

Journal"of Jslamic Research Vol: 5, No: 4, October 1991

283

önüne alınmaması ve ayetlerin sadece dış anlamlarıyla yetinilmesi ve müslümanların Kur'an'a ters düşel\ uygu­lamalannı da Kur'an'ın emri imiş gibi gösterme çabası teşkil etmektedir. Metodla ilgili bu hatalardan sakınıl­dığı ve önyargısız bir şekilde ele alındığında ise, kadın­la ilgili Kur'an hükümlerinin, iddiaların tam aksini or.­taya koyduğu görülmektedir. Bu durumda Kur'an'ın kadın konusunda getirdiği hükümlere yöneltilmiş ten­killere katılmak mümkün değildir. Bilakis biz Kur'an'ın kadınlarla ilgili öğretilerinden şu sonuçların kolayca çı­kanlabileceğirıi göstermiş bulunuyoruz.

a) Kadın, kadın olmaktan önce bir insandır. b) lki cins arasındaki fiziki farklılıklar bir yana·

bırakılırsa, hukı1ki ve ahiili şahsiyet, ehliyet, hak ve sorumluluklar açısından kadın ile erkek arasında bir ay­nmyoktur. ·

. c) Kur'an'ın erkeği kadından üstün gördüğü iddi­ası hiçbir temele dayanmamaktadır; dolayısıyla erkeğin kadına tahakküm etmesi Kur'an'a aykındır, kadın da er­keğin kölesi değildir.

d) Kadının şahittiği de erkeğinkine denktir. Vadeli borçlanmalarda kadının şahitliğine dair ayet özel bir durum olup, bundan genel bir hüküm çıkarıla­maz.

e) Kadına mirastan erkeğin yansı kadar hisse verilmesi kadının rnirasla ilgili bütün konurrıları için geçerli değildir. Erkekle eşit hisse aldığı durumlar da bulunmaktadır, eşit hisse almadığı durumda ise herhan­gi bir haksızlık sözkonusu değildir. Zira bu erkek-kadın arasındaki dengeyi sağlama amacına yöneliktir. ·

f) Boşama hakkı sadece erkeğe mahsus ve sınır­sız bir bak değildir. Kadın da erkek gibi boşama hakkı­na sahiptir. Aynca boşanmanın şahitler huzurun.da ol­ması gerekir.

Vardığımız bu sonuçlar ~ur'an'ın kadınla ilgili öğ~ retilerini tenkit edenlerin önyargılarından kurtulup, ta­rafsız ve ilmi bir zihniyetle meseleye yaklaşınalarının şart· olduğunu gösterdiği gibi; aynı zamanda müslüman­ların, kadın konusundaki uygulamalannın Kur'an'ın öğ­retileriyle uyum içinde olup olmadığını sorgulamalan gereğinede işaret etmektedir. Bu yapılmadığı takdirde Kur'an'ın kadın konusundaki öğretileriyle ilgili taruş­maların kör döğüşü şeklinde uiayıp gitmesi kaçınılmaz olacaktır ki, bundan da kimsenin bir fayda sağlama.Sı mümk:ün.değildir.