işçi sözü aralık 2015

16
IŞİD’in Paris’te gerçekleştirdiği katliamın ar- dından, Papa’nın “3.Dünya Savaşının içinde ol- duğumuza” dair demeci, bugün yaşanan çatış- maların düzeyi geçmişteki savaşlarla kıyaslan- dığında, duygusal ve abartılı bir tepki olarak görülebilir. Ancak sosyalistler, burjuva tarihçi- lerce “dünya savaşları” olarak adlandırılan sa- vaşları, bunların içyüzünü teşhir edecek şekilde, “emperyalist paylaşım savaşları” olarak nitelen- dirir. Bu yanıyla bakıldığında, Ortadoğu’da bir emperyalist paylaşım savaşının sürdüğü; yayıl- macı ve hegemonyacı güçlerin, geçmişte vekil- leri vasıtasıyla yürüttükleri savaşa, artık doğru- dan katıldıkları görülür. G-20 zirvesine katılan tüm ülkelerin, IŞİD’e karşı mücadelede ortak- laştıkları yönünde görüntü vermelerine aldan- mamak gerekir. Bununla, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya dönük emperyalist müdahaleler ve buraların yeniden sömürgeleştirilme girişimleri gizlenmeye ve meşrulaştırılmaya çalışılmakta- dır. Bir Rus uçağının, sınırı ihlal ettiği gerekçesiy- le, Türkiye tarafından düşürülmesi de, Suriye üzerinde hegemonya mücadelesi yürüten iki güç arasındaki rekabetin bir yansımasıdır. Bu son çatışma, aynı zamanda, AKP hükümetinin bir savaş hükümeti olduğunu göstermiştir. AKP hükümeti, izlediği “yeni Osmanlıcı” siyasetle bölgede hegemonyacı bir güç olmaya kalkış- masının yanı sıra, Kürtlere yönelik sürdürdüğü bastırma ve sindirme harekâtıyla, içeride de sa- vaşı tırmandırıyor. “Yurtta savaş, dünyada sa- vaş” stratejisi izliyor. Bu tutumuyla, İttihat ve Terakki Partisinin yüz yıl önceki politikalarının izinden yürüyor ve ülkenin insanlarını felakete sürüklüyor. İttihat ve Terakki Partisinin politika- ları, milyonlarca yoksul köylü ve emekçinin ölü- müne yol açtığı gibi, ülke topraklarının yüzde seksen beşinin kaybedilmesi ve Osmanlı devle- tinin yıkılmasıyla sonuçlanmıştı. Yurtta barış, dünyada barış Eril akla göre işleyen devlet kurumları kadına yönelik şiddete karşı önlem almak bir yana, cinsiyetçi söylem ve pratiklerle bu şiddete zemin hazırlamakta ve suça ortak olmaktadır- lar. Ülkedeki bütün emek ve demokrasi güçleri, Sil- van, Nusaybin, Cizre, Yüksekova vb. yerlerde sür- mekte olan halkın mücadelesine ve direnişine sahip çıkmalı ve var gücüyle desteklemelidir. Bu, işbaşındaki despot savaş hükümetine karşı barış ve demokrasi mücadelesinin gereğidir. “Onu faili meçhul orduları karşılayacak. Ken- dini her zamanki gibi nezaketle tanıtmaya ça- lışırken, onlar da ‘seni bütün faili meçhuller, bütün âlem tanır. Senin bize bir ömür hakkın geçti. Biz seni buradan izledik, bizim gibi faili meçhullere bir ömür adadın’ diyecekler…" Sandıktan asgari ücrete zam çıktı İlkay Öngören > 5 G20 zirvesi ne doğurdu? Oya Öznur> 6 Rusya ile savaş değil; ülkede ve bölgede barış Mustafa eker > 7 Paris Suriye’dir: Paylaşım savaşı sürüyor N. Cemal > 8 Yeni hükümet, eski program oya Öznur> 10 Uçak düşürmenin dayanılmaz hafifliği! Bahadır Altan > 13 AKP iktidarı ülkeyi iç savaşa sürüklüyor Kadınlar hayatlarına sahip çıkıyor Barış Elçi’si katledildi Aykut Özer > 3 Ayla Çelik > 4 N.Cemal > 16 İşçi Sözü Devamı 2. sayfada > Aralık 2015 / Sayı 18 / Fiyatı 1,5 TL İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Upload: isci-soezue

Post on 24-Jul-2016

253 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

İşçi Sözü'nün Aralık 2015 tarihli 18. sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Işçi Sözü Aralık 2015

IŞİD’in Paris’te gerçekleştirdiği katliamın ar-dından, Papa’nın “3.Dünya Savaşının içinde ol-duğumuza” dair demeci, bugün yaşanan çatış-maların düzeyi geçmişteki savaşlarla kıyaslan-dığında, duygusal ve abartılı bir tepki olarakgörülebilir. Ancak sosyalistler, burjuva tarihçi-lerce “dünya savaşları” olarak adlandırılan sa-vaşları, bunların içyüzünü teşhir edecek şekilde,“emperyalist paylaşım savaşları” olarak nitelen-dirir. Bu yanıyla bakıldığında, Ortadoğu’da biremperyalist paylaşım savaşının sürdüğü; yayıl-macı ve hegemonyacı güçlerin, geçmişte vekil-leri vasıtasıyla yürüttükleri savaşa, artık doğru-dan katıldıkları görülür. G-20 zirvesine katılan

tüm ülkelerin, IŞİD’e karşı mücadelede ortak-laştıkları yönünde görüntü vermelerine aldan-mamak gerekir. Bununla, Ortadoğu ve KuzeyAfrika’ya dönük emperyalist müdahaleler veburaların yeniden sömürgeleştirilme girişimlerigizlenmeye ve meşrulaştırılmaya çalışılmakta-dır.

Bir Rus uçağının, sınırı ihlal ettiği gerekçesiy-le, Türkiye tarafından düşürülmesi de, Suriyeüzerinde hegemonya mücadelesi yürüten ikigüç arasındaki rekabetin bir yansımasıdır. Buson çatışma, aynı zamanda, AKP hükümetininbir savaş hükümeti olduğunu göstermiştir. AKP

hükümeti, izlediği “yeni Osmanlıcı” siyasetlebölgede hegemonyacı bir güç olmaya kalkış-masının yanı sıra, Kürtlere yönelik sürdürdüğübastırma ve sindirme harekâtıyla, içeride de sa-vaşı tırmandırıyor. “Yurtta savaş, dünyada sa-vaş” stratejisi izliyor. Bu tutumuyla, İttihat veTerakki Partisinin yüz yıl önceki politikalarınınizinden yürüyor ve ülkenin insanlarını felaketesürüklüyor. İttihat ve Terakki Partisinin politika-ları, milyonlarca yoksul köylü ve emekçinin ölü-müne yol açtığı gibi, ülke topraklarının yüzdeseksen beşinin kaybedilmesi ve Osmanlı devle-tinin yıkılmasıyla sonuçlanmıştı.

Yurtta barış, dünyada barış

Eril akla göre işleyen devlet kurumları kadınayönelik şiddete karşı önlem almak bir yana,cinsiyetçi söylem ve pratiklerle bu şiddetezemin hazırlamakta ve suça ortak olmaktadır-lar.

Ülkedeki bütün emek ve demokrasi güçleri, Sil-van, Nusaybin, Cizre, Yüksekova vb. yerlerde sür-mekte olan halkın mücadelesine ve direnişinesahip çıkmalı ve var gücüyle desteklemelidir. Bu,işbaşındaki despot savaş hükümetine karşı barışve demokrasi mücadelesinin gereğidir.

“Onu faili meçhul orduları karşılayacak. Ken-dini her zamanki gibi nezaketle tanıtmaya ça-lışırken, onlar da ‘seni bütün faili meçhuller,bütün âlem tanır. Senin bize bir ömür hakkıngeçti. Biz seni buradan izledik, bizim gibi failimeçhullere bir ömür adadın’ diyecekler…"

Sandıktan asgari ücrete zam çıktıİlkay Öngören > 5G20 zirvesi ne doğurdu?Oya Öznur> 6Rusya ile savaş değil; ülkede ve bölgede barışMustafa eker > 7Paris Suriye’dir: Paylaşım savaşı sürüyorN. Cemal > 8Yeni hükümet, eski programoya Öznur> 10Uçak düşürmenin dayanılmaz hafifliği!Bahadır Altan > 13

AKP iktidarı ülkeyi iç savaşasürüklüyor

Kadınlar hayatlarına sahip çıkıyor Barış Elçi’si katledildi

Aykut Özer > 3 Ayla Çelik > 4 N.Cemal > 16

İşçi Sözü

Devamı 2. sayfada >

Aralık 2015 / Sayı 18 / Fiyatı 1,5 TLİşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Page 2: Işçi Sözü Aralık 2015

Yurtta barış, dünyada barış

Rusya uçağı neden düşürüldü?

Uçağın düşürülmesinin neden-lerine dair bir dizi teknik gerekçesıralanmakta, uluslararası hukuk ve“angajman kurallarına” gönder-mekte yapılmaktadır. Uçağın düşü-rülme sürecine ilişkin çeşitlisenaryolar yazılıp, kamuoyuna ser-vis edilmektedir. Ancak, Erdoğanve Davutoğlu başta olmak üzere,tüm yetkililer ve iktidara bağlı si-yasetçiler, teknik gerekçeleri sırala-dıktan sonra, Rusya’nın Esad rejimiyanlısı tutumunu ve Türkmenler ileIŞİD’e bağlı olmayan diğer cihatçıunsurlara yönelik saldırılarını kına-maktadırlar. Uçağın düşürülmesiaçıklanırken, Rusya’nın Suriye’dekitutumuna vurgu yapılması, uçağındüşürülmesinin arkasındaki asılnedeni açığa çıkarmaktadır.

Rusya, Esad rejimi yanında tavıralmasına bağlı olarak, muhaliflerinelindeki belirli bölgelerin yenidenrejimin denetimine girmesi içinçaba harcamaktadır. Muhaliflerekarşı askeri saldırılar düzenlemek-tedir. Ancak, rejimin denetiminegirmesi için savaştığı bölgeler Tür-kiye sınırına yakın, dolayısıyla Tür-kiye’nin hegemonya kurmayaçalıştığı bölgeler; saldırdığı muha-lifler ise Türkiye’nin desteklediği veTürkiye adına vekâlet savaşı yürü-ten örgütlerdir. Burada iki hege-monyacı güç arasında bir çıkarçatışması yaşanmakta ve Türkiye,Rusya’yı engellemeye çalışmakta-dır. İşte savaş uçağının düşürül-mesi bu rekabetin sonucudur.

Rusya, muhtemelen mesajı al-mıştır; ancak eylemin amaca hiz-met edeceği kuşkuludur. Çünküuçağın düşürülmesinin, Rusya’nınbölgedeki askeri gücünü ve saldı-rılarını daha da arttırmasına yolaçacağı bugünden görülmektedir.Buna karşılık, Türk Genelkurmayı,olayı tırmandırmamak için, Su-riye’ye dönük askeri eylemlerinidurdurma kararı almıştır. Ayrıca,bu olaydan iki ülke arasındaki, si-yasi, ekonomik ve diplomatik iliş-kilerin zarar göreceği açıktır. Uçakdüşürme olayının kısa vadeli so-nuçlarına bakılacak olursa, esaskazananın batılı emperyalist güçlerolduğu görülür. Birinci olarak, bugelişmeyle Rusya uyarılmış, uluslar

arası arenada Putin’in “karizmasıçizilmiştir”. Kore Savaşından, yanialtmış yıl aradan sonra, ilk kez birRus askeri uçağının düşürüldüğüsöylenmektedir. Rusya, bölgedekihegemonya mücadelesinde, bek-lenmedik bir anda Türkiye ile karşıkarşıya gelerek önemli bir siyasisorunla karşılaşmıştır. İkinci olarak,uçak düşürme olayı ile Rusya ilekarşı karşıya gelmesi, Türkiye’ninNATO’ya ve batılı emperyalistleredaha fazla bağlanmasını berabe-rinde getirmiştir. Bunun sonucuolarak, batılı müttefiklerinden ba-ğımsız, kendi çıkarları doğrultu-sunda özerk bir Suriye politikasıizleme olanağı büyük ölçüde orta-dan kalkmıştır.

Kürtler sindirilmek isteniyor

Cumhuriyetin kuruluşundan buyana, devletin güvenlik politikala-rında Kürtler temel tehdit unsuruolarak görülmüştür. Kimliklerikabul edilmediği gibi, bu süreiçinde Kürtlere onlarca bastırmaharekâtı düzenlenmiştir. Siyasi ikti-dar, Kürtlerin Suriye ve Irak’taki si-yasi kazanımları ve askerigüçlerinin artmasıyla, devlete yö-nelik tehdidin büyüdüğünü dü-şünmekte ve Kürtlere yöneliksaldırılarını arttırmaktadır. Kürtlerekarşı yoğunlaşan saldırı, bastırmave sindirme harekâtının bir nedenigeleneksel devlet anlayışı iken,diğer nedeni, bölgesel güç olmayasoyunarak, askeri ve siyasi mace-ralara giren hükümetin, “cephe ge-risini” sağlama alma refleksidir.

Bu yaklaşımın sonucu, AKP ikti-darı, Kürt halkının en bilinçli, ör-gütlü ve militan kesimlerini, yaşlı,genç, çocuk, kadın ayrımı yapmak-sızın, hedef alıyor. Cizre, Silvan,Yüksekova, Nusaybin, Derik, Surgibi ilçelerde uzun süreli sokağaçıkma yasakları ilan ederek, Kürt-lere yönelik ağır silahlı saldırılardüzenliyor ve sivilleri kitlesel ola-rak katlediyor. Bunun yanı sıra Kürtsiyasetçi ve toplum önderlerineyönelik suikastlar düzenleniyor.Cesur insan hakları savunucusu vebarış elçisi Diyarbakır Barosu Baş-kanı Tahir Elçi bir suikast sonucukatlediliyor. HDP Eşbaşkanı FigenYüksekdağ’ın içinde bulunduğugrubun üzerine, Silvan ziyareti sı-rasında ateş açılıyor. Yine aynı par-

tinin eş başkanı Selahattin Demir-taş’ın zırhlı otosunun camına kur-şun sıkılıyor

Siyasi iktidar, Kürtlerin toplum-sal ve siyasi önderleri ile en ör-gütlü ve militan kesimini katledip,sindirerek, Kürtlerin tamamınınkendisine boyun eğmesini, kendisikarşısında diz çökmesini sağlamakistiyor. Oysa süreç tersine işliyor.Devletin uygulamaları, giderekKürtlerin daha geniş bir kesimindesiyasi iktidara ve devlete karşı birnefret birikiminin oluşmasına vedevlet ile Kürt halkı arasındakopuş yaşanmasına yol açıyor.Buna bağlı olarak, Kürtler ile dev-let arasında daha geniş çaplı vekanlı çatışmaların zemini oluşuyor.

Savaş hükümetine karşı direnelim

Bir savaş hükümetine dönüş-müş olan AKP iktidarı, ülke halkınabaskı, zulüm, kan ve gözyaşındanbaşka bir şey veremez. Savaş hü-kümetinin doğasında olan baskı veaykırı tek bir sese bile tahammüledememe anlayışı, muhalif gaze-telere el koyma, gazete yazar veyöneticilerini hapse atma biçi-minde yansıyor. O nedenle savaşpolitikalarına karşı barış mücade-lesi bugün demokrasi mücadelesi-nin temelini oluşturmaktadır.

Barış politikasının bir boyutu,siyasi iktidarın bölgedeki maceracıve yayılmacı politikalarına karşı di-renmek; emperyalistlerle işbirliğiniterk etmesini sağlamaktır. Diğerboyutu ise, Kürt sorununda, silah-ların devreden çıkarılması ve soru-nun müzakereler yoluyla barışçıçözümü için çaba harcamaktır. Si-yasi iktidarın “yurtta savaş, dün-yada savaş” stratejisine karşı yurttave dünyada barışı savunmak ge-rekmektedir. Cumhuriyetin kurucu-ları bu şiarı öne çıkardıklarında,ülke, on milyonu biraz aşan nüfu-suyla yıkılmış, harap olmuş vazi-yetteydi. Bugün ise bu şiar, yüzbinlerce insanın yaşamını koru-mak, ülkenin harap olmasını önle-mek, özgürlükçü ve eşitlikçi biryaşamı inşa edebilmek için hayatiönem taşımaktadır.

İşçi Sözü

İşçi Sözü Aylık, Süreli Siyasi YayınTarih: Aralık 2015, Sayı: 18Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi BBlok No: 366, Topkapı - İstanbul, Tel: 0212 544 66 34Sahibi: Özgür Yayınevi, Özgür Yıldırım Sorumlu Müdür: R. Cem AvcıAdres: Şehremini Mah. Gaspiralı İsmailSok., No: 28, 1.Blok, 1.dükkânFatih, İstanbulİzmir büro: 848.Sokak Şevki Uğur İşhanıNo:80/208 Konak-İzmirwww.iscisozu.org

İşçi Sözü

Söz Yetki Karar İşçilerindirTürkiye’nin de içinde bulunduğu bölge

ateş çemberi içinde, yanıyor. Bu yangın,her geçen gün, farklı ülkeleri kapsayarakgenişliyor. İlk bakışta mezhep temelli birboğazlaşma görüntüsü vermesine karşın,bölge, çok daha karmaşık ve çok yönlüçelişkileri içinde barındıran bir mücadelealanına dönmüş durumda.

Bu yangının Türkiye’ye de sıçraması,hatta sarması kaçınılmaz görünüyor. Bununiki temel nedeni var. Birincisi, AKP iktidarının,bölgesel güç olma ihtirasıyla bu kavganıniçine bodoslama dalması ve bu çerçevede“şeytanla işbirliği yapması”. İkinci nedeniise, içeride iktidarını sağlamlaştırmak adına,toplumu kutuplaştırarak, en ufak bir kıvıl-cımla patlayacak hale getirmesi.

Bizi ilgilendiren temel mesele, işçi sınıfınında bu kutuplaşmadan etkilenerek kendiiçinde bölünmüş olmasıdır. Çünkü savaş-ların, sömürünün, eşitsizliğin müsebbibiolan, doğayı katleden, tüm insanlığı yıkımagötüren kapitalist sisteme son verecek,sömürünün ve eşitsizliğin olmadığı adilbir düzen olan sosyalizmi kuracak yegânegüç işçi sınıfıdır.

İşçiler, toplumsal ve siyasi mücadelede,kendi sınıfsal konumlarını esas alarak değil,Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi mezhepsel yada etnik kimlikleri ya da farklı burjuvasiyasi eğilimlerin destekçisi olarak yer al-maktadırlar. Toplumda mağdurların ve ezi-lenlerin yanında yer alarak, özgürlük,eşitlik, adalet ve demokrasi mücadelesinitavizsiz olarak sahiplenmekle birlikte, top-lumsal ve siyasi mücadelede kendi bağımsızsınıf politikasıyla yer almak, işçi sınıfı için,yaşamsal önem taşımaktadır.

Bunu yapabilmesinin iki koşulu var. Bi-rincisi, burjuva ideolojisinin etkilerindenkurtulup, işçi sınıfı ideolojisinin etki alanınıgenişletmek. İkincisi ise, ekonomik vepolitik temelde mücadelesini yükselterek,toplumsal sahnede bağımsız bir sınıf olarakyerini almaktır. İşçi Sözü, iki konuda da işçi sınıfına yar-

dımcı olmayı hedeflemektedir. Bu hedefebağlı olarak, işçi sınıfının burjuva ideoloji-sinden ve burjuva siyasi eğilimlerden kur-tulması için, işçi sınıfının siyasi mücadeledeneyim, birikim ve bilgisini sınıfa taşımayaçalışacaktır. Kapitalist sistemi, onun siyasitemsilcilerini ve eğilimlerini teşhir edecektir.Toplumdaki bütün sınıflar hakkında, ezen-ezilen ilişkileri konusunda, işçi sınıfını ay-dınlatacak, sınıf perspektifinin oluşmasınakatkı sunacaktır.İşçi Sözü, ayrıca, işçilerin kurtuluşunun

kendi eseri olacağının bilinciyle, işçi sınıfınıninisiyatif kazanmasına, mücadele dene-yimlerini geliştirmesine yardımcı olacaktır.Bunu yaparken, doğruların mutlak bilgisinesahip olduğu yanılsamasıyla, ikameci, da-yatmacı, sekter politikalar gütmek yerine,işçilerin yaşayarak öğrenmesini sağlaya-caktır. Söz, yetki ve kararın işçilere aitolduğu gerçeğini bir an bile akıldan çıkar-mayacaktır. İşçilere, bir öğretmen gibi yak-laşmayacak; sınıfla tüm ilişkilerinde, öğ-renme-öğretme diyalektiğini hayata ge-çirecektir.

Öz olarak, İşçi Sözü, işçilerin, gözü,kulağı ve sesi olacaktır.

2 Aralık 2015

Page 3: Işçi Sözü Aralık 2015

AKP iktidarı ülkeyiiç savaşa sürüklüyor

1990’lı yıllara dönüldü; kontrge-rilla yeniden tüm ağırlığıyla işba-şında. O yıllarda ne olduysa bugünde onlar oluyor. Bir yandan Kürthalkının önderleri ve siyasetçilerihedef alınıp katledilirken diğeryandan sıkıyönetim ve darbe dö-nemlerinde bile görülmedik bir şe-kilde, haftalar süren sokağa çıkmayasakları ilan edilerek, halkın üze-rine sürek avı düzenleniyor. Kürt-lere karşı açık bir biçimde ırkçınefret körükleniyor ve düşman hu-kuku işletiliyor. Operasyon yapılanmahallelerde yapılan yazılamalar,cenazelere yapılan saygısızlıklar veKürtler için yapılan yakıştırmalarbunu gösteriyor. Kürtlere, Ermeniyaftası takıp kendilerince “İslâm”dışına çıkartan kontrgerilla güçleri,daha sonra onlara her türlü zulmüuyguluyor. IŞİD’e karşı aktif müca-delede bilenmiş Kürtler, bunu“DAİŞ taktikleri ve uygulamaları”olarak nitelendiriyor.

Yılmaz bir barış savunucusuolan Diyarbakır Barosu BaşkanıTahir Elçi’nin bir suikast netice-sinde katledilmesi, Yüksekova’da,çatışmaları önlemeye çalışan HalkMeclisi Başkanının vurularak ağıryaralanması, HDP Eşbaşkanı Sela-hattin Demirtaş’ın arabasının kur-şunlanması ve mahallelerdesivillerin ayrımsız olarak katledil-mesi, Kürt halkının sinir uçlarınadokunan uygulamalar olarak dev-lete karşı nefreti körüklüyor. Böy-lece devlet ile Kürt halkı arasındakimesafe açılıyor; uğursuz bir iç sa-vaşın taşları döşeniyor.

Bu noktada, Hrant Dink suikas-tıyla, Tahir Elçi’nin katledilmesi ara-sındaki benzerliğe dikkat çekmekgerekiyor. Hrant Dink, katlindenönce, kullandığı bir ifade nede-niyle yargılandı ve mahkûm edildi.

Ayrıca medya tarafından hedefgösterildi ve İstanbul Valiliğineçağrılarak, Vali Yardımcısı ve birMİT görevlisi tarafından tehditedildi. Tahir Elçi de, “PKK teröristbir örgüt değildir” ifadesi nede-niyle medya tarafından hedef gös-terildikten sonra hakkındayakalama kararı çıkarıldı ve 7,5 yılakadar hapis istemiyle dava açıldı.Ardından katledildi. Buradan,Hrant Dink ile Tahir Elçi’nin katille-rinin aynı olduğu ve demokrat ka-muoyunun katilleri çok iyi tanıdığısonucu çıkarılabilir.

Kürt savaşı şehirlere kaydıGeçmişte daha çok dağlarda ve

kırsal kesimde PKK güçleri ile askerarasında yaşanan çatışmalar artıkyoğunlukla kentlerde sürüyor.Bunun sonucu olarak, çok sayıdasivil ölümleri yaşanıyor; yerleşimyerleri tahrip oluyor. Çatışmalarınyoğunlaştığı ilçelerde Suriye ya daGazze manzaraları ortaya çıkıyor.Devlet güçleri, mahallelere hendekkazılmasını ya da silahlı militanla-rın üstlenmelerini gerekçe göste-rerek, bütün bir ilçede ya dailçenin birkaç mahallesinde sokağaçıkma yasağı ilan ediyor. İlçenin ta-mamı ya da mahalleler ablukayaalınıp buralara ağır silahlarla saldı-rılar düzenleniyor.

Bu saldırılardan, büyük çoğun-lukla, gündelik yaşamını sürdür-meye çalışan halk zarar görüyor;yaşlılar ve kadınlar hayatını kaybe-diyor. Operasyon ve saldırılar so-nucu ölen sivillerin sayısı yüzlerleifade ediliyor. Sokağa çıkma yasağıve abluka, Cizre, Silvan ve Nusay-bin’de olduğu gibi, iki hafta süre-biliyor. Bu süre içinde insanlargündelik ihtiyaçlarını karşılayama-dıkları gibi, hastalarını ve yaralıları

tedavi ettiremiyor; ölülerini defne-demiyorlar. Ölen bebek ve çocuk-ların cenazelerinin kokmaması için,buzdolabına konulmaları gibi trajikdurumlar yaşanıyor. Silahlı saldırı-lar neticesinde halkın evleri, dük-kânları, araçları tahrip oluyor.Ayrıca, mahallenin altyapısı zarargördüğünden, on binlerce kişielektriksiz ve susuz kalıyor. Devletgüçleri, internet ve telefon bağlan-tısını kestikleri için abluka altındakihalkın dünya ile bağlantısı kesili-yor. Sonuçta, “terörle mücadele”adı altında, Kürt halkı toplu olarakcezalandırılıyor.

Kürtlerin en ileri kesimi hedefalınıyor

Kazılan hendekleri kapatma ge-rekçesiyle, sokağa çıkma yasağıilan edilen ve saldırılara uğrayan il-çeler incelendiğinde, buralardaKürt ulusal bilincinin ve toplumsalhareketliliğin en üst düzeyde ol-duğu görülür. Örneğin, Yüksekova,Cizre, Nusaybin, Silvan gibi yer-lerde HDP’nin oy oranı yüzde 90civarındadır. Yine buralar, halkınörgütlenerek, kendi kendini yö-netme iradesini ortaya koyduğu,özyönetim ilan ettiği yerlerdir. Builçelerde özellikle hedef alınan ma-halleler incelendiğinde, buralarda,1990’lı yıllardaki köy yakmalar so-nucu göç etmek zorunda kalmışkitlelerin, kontrgerillanın cinayetle-rinde yakınlarını kaybetmiş insan-ların yaşadıkları görülür. Bu

mahallelerde Kürtlerin en yoksulkesiminin yaşadığını da özelliklebelirtmek gerekir. Dolayısıyla bura-larda ortaya çıkan, Kürt yoksulları-nın ve Kürt toplumunun en fazlamağduriyete uğramış kesimininmilitan mücadelesidir.

Siyasi iktidarın, Kürtlerin bu enmilitan ve ileri kesimini hedef al-masının ardında, bir bütün olarakKürt mücadelesini ezme anlayışıyatmaktadır. Kürt halkının “öncümüfrezesini” yenilgiye uğratarak,Kürtlerin geri kalanını da sindir-mek ve teslim almak hedeflen-mektedir. Bunlara yönelik saldırı,diğerlerine yönelik gözdağıdır. Ay-rıca Kürtleri ayrıştırma, bölme vepasifize etme siyasetinin bir parça-sıdır. Kürt halkına, “onlar itaatkârolmadı, onun için başlarına bunlargeldi; siz uslu durun” mesajıdır. Ya-pılmakta olan, Cumhuriyet’in ilkyıllarından itibaren, Kürtlere uygu-lanan “tedip”, yani “uslandırma”harekâtından başka bir şey değil-dir. Olaya Kürt mücadelesi açısın-dan bakıldığında, “ateş, sadecedüştüğü yeri yakmamalıdır”. Kürt-lerin tamamı, bu sokağa çıkma ya-saklarına, ilçe ve mahallelereuygulanan abluka ve saldırılaratepki göstermeli, karşı çıkmalıdır.Saldırıya uğrayanlarla dayanışmalı-dır. “Susma, sustukça sıra sana ge-lecek” sloganı tam da bu günleriçin geçerlidir.

Demokrasi güçleri, göreveKürt halkının en ileri kesimine

yönelen bu saldırılar sadece Kürt-lerin sorunu değildir. Kürtlerbugün ülkedeki en güçlü demok-rasi dinamiğidir. Ayrıca Kürtlerin,kendi kendilerini yönetme taleplerison derece demokratik bir taleptir.O nedenle, ülkedeki bütün emekve demokrasi güçleri, Silvan, Nu-saybin, Cizre, Yüksekova vb. yer-lerde sürmekte olan halkınmücadelesine ve direnişine sahipçıkmalı ve var gücüyle destekle-melidir. Bu, işbaşındaki despotsavaş hükümetine karşı barış vedemokrasi mücadelesinin gereği-dir. Daha da önemli olarak, budestek ve Kürt halkının direnişinisahiplenip, büyütmek, Türk-Kürtkardeşliğini ve birlikteliğini yarat-manın ön koşuludur.

Aykut Özer

Aralık 2015 3İşçi Sözü

Ülkedeki bütün emek vedemokrasi güçleri,Silvan, Nusaybin, Cizre,Yüksekova vb. yerlerdesürmekte olan halkınmücadelesine vedirenişine sahip çıkmalıve var gücüyledesteklemelidir. Bu,işbaşındaki despotsavaş hükümetine karşıbarış ve demokrasimücadelesinin gereğidir.

Sokağa çıkma yasağı sonrası Nusaybin’den bir kare

Page 4: Işçi Sözü Aralık 2015

Kadınlar hayatlarına sahip çıkıyor

İşçi Sözü4 Aralık 2015

Her gün yaklaşık 5 kadın katle-diliyor. Her yıl yüzlerce kadın ba-baları, kocaları, sevgilileri, enyakınlarındaki erkekler tarafın-dan öldürülüyor. Yüzlerce kadınve kız çocuğu tecavüze ve cinselistismara maruz kalıyor. Yanı ba-şımızdaki kadını korumaya çalış-tığımız için, yemeği tuzsuzyaptığımız için, boşanmak istedi-ğimiz için, aşklarına karşılık ver-mediğimiz için, barışmayıreddettiğimiz için, sadece kadınolduğumuz için, cinsel yönelimve cinsiyet kimliğimiz farklı ol-duğu için şiddete maruz kalıyor,katlediliyoruz. Evimizde, kapımı-zın önünde, işyerimizde, sokakta,mecliste, kısacası yaşamın heralanında erkek-devlet şiddetiyleyüz yüze kalıyoruz.

Kadınlar “Hayır” dedikleri için,boşanmak istedikleri veya bo-şandıkları için, türlü biçimlerde

erkeklerin baskılarına ve şidde-tine direndikleri için öldürülü-yorlar. Kadınlar devletmekanizmalarını işletmeye çalış-tıkları için, polise, yargıya, sığı-nağa gittikleri için, eve gerigönderilmek değil şiddetsiz veeşit bir hayat istedikleri için öl-dürülüyorlar. Yani kadınlar, dev-let, aile ve toplum tarafından

yalnız ve desteksiz bırakıldıklarıiçin öldürülüyorlar. Ancak, artıkkadınlar hayatlarına sahip çıkı-yorlar.

Ocak 2015’ten itibaren İstanbulFeminist Kolektif’in hazırlamayabaşladığı aylık raporlarla da gör-dük ki bir yandan kadın cinayet-leri devam ederken bir yandanda kocalarını, eski kocalarını,sevgililerini, akrabalarını yarala-yan ya da öldüren kadınların ha-berleri de artmaya ve görünürolmaya başlamıştı. Bu, kadın ci-nayetlerinin diğer yüzü: Canınatak ettiği için öldürmek zorundakalan kadınlar... Yıllarca sürekliolarak şiddete maruz kalmış,kurtulmak için her yolu denemişve başka çaresi kalmayınca ken-dini savunmuş kadınlar. Bu dos-yada, Nevin, Yasemin, Çilem,Hasret, Öykü, Deniz ve daha bir-çok kadının hikâyesi var. “İstan-bul Feminist Kolektif’in “KadınlarHayatlarına Sahip Çıkıyor” rapo-runa göre, Eylül’de kadınlar üçtacizci erkeği yaraladı, bir kadınşiddet gördüğü kocasını darpetti. Meşru müdafaa davaları gö-rülmeye devam etti.

Eril akla göre işleyen devlet ku-rumları kadına yönelik şiddetekarşı önlem almak bir yana, cin-siyetçi söylem ve pratiklerle buşiddete zemin hazırlamakta vesuça ortak olmaktadırlar. Erkekyargı sistemi kendilerini korumakiçin meşru müdafaa haklarını

kullanan kadınlara verilen ceza-ları az bulurken, nefret suçu iş-leyenleri ve kadın katillerini''haksız tahrik, iyi hal, aşırı sevgive saygın tutum'' gibi akla ziyanindirimlerle ödüllendirmektedir.

Ne acıdır ki, bu şiddeti uygula-yan faillerin yaptıkları yanlarınakar kalmakta, yaşama hakkı elle-rinden alınan kadınlar tekrar tek-rar öldürülmektedir. Haksıztahrik indirimleriyle sonuçlanandavalar göstermiştir ki; devlet,kadını toplumsal hayat içinde birbirey, bir yurttaş olarak görme-mekte, kadınlara uygulanan hertürlü baskı, tecavüz, taciz ve şid-det normal ve doğal bulunmak-tadır.

Bu 25 Kasım Kadına yönelikŞiddete Karşı Dayanışma ve Mü-cadele Günü, kadın cinayetlerinidurduracağız ve öz savunmahaktır sloganlarıyla hayat buldu.Kadın özgürlük mücadelesininkelebekleri, isyanın ve mücadele-nin simgesi haline gelen MirabelKızkardeşlerinin katledilmelerininyıldönümü olan 25 Kasım’da şid-det gören, taciz ve tecavüze uğ-rayan, katledilen tüm kadınlarınsesi olmaya, mücadeleyi ve da-yanışmayı büyütmeye sözümüzvar.

Kadınlar ’Hediye değil yaşamhakkı’ istiyor; “Can da almayıngül de” istemiyorlar.

Ayla Çelik

Kadına Yönelik Şiddete KarşıUluslararası Mücadele Günükapsamında İstanbul Üniversi-tesi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa)Hastanesi’nde gerçekleştirilenetkinlikte kadın öğretim üyeleri,kamu emekçileri, taşeron işçilerive öğrenciler yer aldılar.

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincan-cı’nın konuşmacı olarak katıldığı“açık hava dersi” niteliğindeki

etkinlik “neden şiddete maruzkalıyoruz?” sorusuyla başladı.

Taşeron temizlik işçisi M, kendiçalıştığı bölümdeki erkek idareamirinin uyguladığı baskının,“enseye tokat” niteliğinde, şid-det ve tacize dönüştüğünü an-lattı. Kadın işçilere yönelikşiddet ve tacizlerden örneklerverildi. Kamu emekçisi G ise,Temel Bilimler binasında yaşa-

nan taciz olayını aktardı. Taşe-ron sağlık işçisi S’nin konuşmasıve aktarımı ise dikkatleri çekti.

Taşeron sağlık işçisi S konuş-masına, 8 yaşındaki ilköğretimöğrencisi Mehmet’in çizdiğiresmi göstererek başladı. “Meh-met’in çizdiği resimde babası,annesi, ablası, kardeşi ve kendisivar. Resimde, babasının elleri veağzı yok. Çizmemiş. Öğretmeni

Mehmet’e, babanın ağzını ve el-lerini çizmeyi neden unuttuğunusoruyor. Mehmet ise unutmadı-ğını, babasının ellerini ve ağzınıözellikle çizmediğini belirtiyor.Diyor ki, ‘annemi bir daha döv-mesin diye ellerini, annemeküfür etmesin diye de ağzınıçizmedim…’”

İşçi Sözü-Haber

İÜ Çapa: Kadına yönelik şiddete son!

Eril akla göre işleyendevlet kurumları kadınayönelik şiddete karşıönlem almak bir yana,cinsiyetçi söylem vepratiklerle bu şiddetezemin hazırlamakta vesuça ortakolmaktadırlar.

Page 5: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 5İşçi Sözü

Sandıktan asgari ücrete zam çıktı

“Eşitsizliği gidermek için kapita-lizmin ortadan kaldırılması gerek” Yukarıdaki cümle bir komünist

parti liderine değil, Koç HoldingYönetim Kurulu Üyesi Ali Koç’a ait.Antalya’da düzenlenen G20 zirve-sinden önce yapılan bir toplantıda,Ali Koç’un, “Eşitsizliği gidermekiçin kapitalizmin ortadan kaldırıl-ması gerek. Ben en azından eşit-sizliğin minimum seviyeyeindirilmesi gerektiğini düşünüyo-rum. Gerçek sorun kapitalizmdir.”beyanı ana akım medyada heye-can yarattı. Ülkenin en büyük ser-mayedarlarından birisinin “insanikapitalizm” tarifi vermesi, herkesişaşırttı. Ardından G20 Zirvesinde,Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asgariücret tartışmalarına atıfla, işveren-lere yönelik olarak, “elinizi cebinizeatın, kazancınızı az gelirli çalışanı-nızla paylaşın” demesi ve Paris’tegerçekleşen terör olaylarını hatırla-tıp, terörün kaynağını fakirlik soru-nuna bağlaması, iktidardaki siyasive ekonomik erkin, hep bir ağız-dan, kapitalist sistemin krizine dik-kat çekmesi olarak anlaşılmalıdır.

Ancak uygulamada ne Koç Hol-ding, çalışanlarına ücret artırımıyapacak ne de Erdoğan birdenbire sosyal demokrat kesilecektir.Egemenlerin bu söylemleri, hemkapitalist sistemin yeni bir evreyegirdiğinin işareti, hem de terör,düzen dışılık ve kaostan ne kadarkorktuklarının bir dışa vurumu ola-

rak algılanmalıdır. Asgari ücreteyapılacak zam konusu da bu tar-tışmadan bağımsız değildir.

Asgari ücret artacak mı?

7 Haziran milletvekili seçimleriöncesi siyasi partilerin seçim kam-panyaları, son yıllarda yapılan se-çimlerden farklı olarak, asgariücrete yapılacak zam üzerindenverilen vaatlerle şekillendi. 7 Hazi-ran seçimlerine dönük olarak, mu-halefet partilerinin asgari ücrete veemekli maaşlarına zam yapılacağıvaadi seçmen nezdinde ilgi gördü.7 Haziran seçimlerinde AKP tekbaşına iktidar olmak için gereklioyu alamadı; buna karşılık muha-lefet partilerinin oy oranları yük-seldi. Bunun üzerine AKP de, 1Kasım seçimleri öncesinde, asgariücreti 1.300 TL yapmayı vaat etti. 1Kasım seçimlerinin ardından, AKPtek başına hükümet kuracak ço-ğunluğa ulaşınca, verilen asgariücret zammı sözü kendilerine ha-tırlatıldı. AKP sözünü tutacağınıbeyan ederek, asgari ücrete ilişkinzammı yapacağını müjdeledi.

Asgari ücret ve işsizlik maaşıfonu aritmetiği

AKP’nin asgari ücret zammı açık-lamalarının ardından, sermaye ör-gütleri asgari ücrete yüzde 30oranında zam yapılmasının, si-gorta primleri ile birlikte, küçük iş-

letmelere büyük bir ekonomik yükgetireceğini; birçok küçük işletme-nin bu yükü kaldıramayacağınıifade ettiler. Talepleri ise, asgariücretin 13.00 TL olması halinde, iş-veren tarafından ödenen sigortapriminin bir kısmının devlet tara-fından üstlenilmesi oldu. Kaynakolarak ise, işsizlik maaşı fonundabiriken para gösterildi. Zaten işsiz-lik maaşı fonunu yağmalamak için,hem devlet hem de sermaye sınıfı-nın sürekli yeni sebepler ileri sür-düğü ve fırsat kolladığıbilindiğinden, ilk akla gelenin bufon olması kimseyi şaşırtmadı. İşçive işverenden yapılan kesintilerleoluşturulan fon, oluşturulma ama-cına uygun olarak, işsiz kalan işçi-ler için yeterince kullanılmıyor. Ziraişsizlik maaşı almak çok ağır şart-lara bağlandığından, işçiye doğrudüzgün ödeme yapılmıyor. So-nuçta, fonda biriken yüksek tutar-lardaki para sermaye sınıfınınağzını sulandırıyor. İşçinin hakkıolan para, siyasi iktidar tarafından,sermaye sınıfına peşkeş çekiliyor.

Kayıt dışı çalışma ve göçmenişçi gerçeği var oldukça asgariücret uygulanmaz

Resmi kayıtlara göre, işçilerinyüzde 40’ı asgari ücret karşılığındaçalışıyor. Geri kalanların ciddi birkısmının ise, asgari ücretin birazüstüne tekabül eden, 1.000-1.500TL karşılığında çalıştığı biliniyor.Ülkedeki ücret düzeyi bu haldeiken, asgari ücretin yaklaşık yüzde

30 zamla 1.300 TL’ye yükseltilmesi,kayıt dışı, sigortasız çalışmanın bukadar yaygın olduğu, devlet ku-rumlarının hiçbir denetleme yap-madığı, hatta kayıt dışı çalışmanınözendirildiği bugünkü koşullarda,işçilerin sigortasız çalışmaya zor-lanmasını getirecektir. Diğer taraf-tan, özellikle ülkelerindeki savaşsebebiyle, ülkemize sığınan Suri-yeli göçmen işçilerin, büyük şehir-lerde insanlık dışı şartlarda, çokdüşük ücretlere çalıştıkları da bilin-mektedir. Bu durumda, asgari üc-retin, büyük işletme ve fabrikalardışında uygulama alanı bulamaya-cağı ortadadır.

Sonuç: Açlık kapıya dayandı,1.300 TL yetmez 1.900 TL istiyoruz

Ali Koç'un sosyalizm güzelleme-leri, Erdoğan’ın sermayedarlara el-lerini ceplerine atmaları yönündekitavsiyeleri ile asgari ücret zammıbir arada değerlendirildiğinde,egemenlerin sistemin krizini ön-gördükleri anlaşılmaktadır. Asgariücret miktarının düşüklüğü ve tümiş gücü ücret piyasasının asgariücret sınırına çekilmesi netice-sinde, işçi sınıfı, yaşamını sürdüre-bilmek için banka kredi borçlarınabatmıştır. Bankacılık sistemindekien küçük bir dalgalanmanın,emekçi kitleler üzerinde dominoetkisi yaparak, büyük bir toplumsalhareketi tetikleyeceği açıktır. Bunuöngören egemenler, 7 Haziranseçim sonuçlarını doğru değerlen-dirmiş, Suriye Savaşının ülkemizesıçrama olasılığının yükseldiği şugünlerde, bir iç krizi daha yönete-meyeceğini görmüştür.

Ayrıca aylık 1.300 TL ücret bir iş-çinin dahi hayatını devam ettirme-sine yetecek ölçüde değildir. Birdevlet kurumu olan Türkiye İstatis-tik Kurumu raporuna göre bile burakam, 2015 yılı için, 1.424,70-TLolmalıdır. 2016 yılı için hükümetinlütfettiği zamlı ücret bu rakamınbile altındadır. Bu noktada DİSK'inpolitikası doğrudur. Asgari ücreten az 1.900 TL olmalıdır. İşçi sınıfıörgütleri, asgari ücretin daha dayükseltilmesi için harekete geçme-lidir.

İlkay Öngören

Ali Koç'un sosyalizmgüzellemeleri,Erdoğan’ınsermayedarlara elleriniceplerine atmalarıyönündeki tavsiyeleri ileasgari ücret zammı biraradadeğerlendirildiğinde,egemenlerin sisteminkrizini öngördüklerianlaşılmaktadır.

Page 6: Işçi Sözü Aralık 2015

İşçi Sözü6 Aralık 2015

15-16 Kasım’da Antalya’da, Tür-kiye’nin dönem başkanlığında,dünyanın en büyük yirmi ekono-misini ifade eden “G20” ülkeleri-nin yıllık toplantısıgerçekleştirildi. Medyada dahaçok Antalya’da 12 bin polisin gö-revlendirildiği, bölgede kuş uçu-rulmadığı, liderlerin hangiotellerde kaldıkları, ne yiyip iç-tikleri gibi konular yer almış olsada G20 zirvesinden çıkan temelsonuç, Suriye’de yürütülen pay-laşım savaşındaki derin çatlakoldu.

G20 zirvesinin Antalya’da top-lanmasına karar verildiğinde“dünya ekonomisinin sorunları”temel tartışma konusu olarakbelirlenmişti. Çevre sorunları,gençlik ve kadın istihdamı gibikonular da yan tartışma başlıkla-rıydı. Kısacası kapitalizmin küre-sel ekonomik krizine çözümbulmak ve yeni sömürü politika-larında ortaklaşmak amacıylayan yana gelen G20 liderleri,bunun yerine Paris’te yaşananIŞİD saldırılarını, Suriye ve mül-teci politikalarını gündeme aldı-lar.

“Aramızda IŞİD’e destek verenler var”

G20 zirvesinin en dikkat çekicikonuşmalarından birini RusyaDevlet Başkanı Putin yaptı. Kapa-nış oturumunda konuşan Putin,“IŞİD, 40 ülkeden finansal destekalıyor. Bu ülkeler arasında G20üyeleri de var” dedi. “IŞİD’in fi-nansal kaynakları konusunda

bilgi verdim, yasadışı petrol tica-retinin boyutlarını ortaya koyanuzaydan ve uçakla çekilen fotoğ-rafları gösterdim.” diye ekledi.

Türkiye bu iddiaları üzerinealınmadığı gibi, AKP hükümeti-nin destekçisi medya da bu ko-nuşmayı es geçmeyi tercih etti.Ancak G20 zirvesinden sekiz günsonra, Türkiye’nin Rus uçağınıdüşürmesinin ardından, Rusyabu iddiasını yeniden gündemegetirdi. Putin, açıkça “Teröristle-rin kontrolünde bulunan Suriyebölgelerinden Türkiye'ye yönelikkaçak petrol sevkiyatını tespitettik” dedi. Cumhurbaşkanı Er-doğan ise “Asıl Rusya, IŞİD’inEsad rejimine petrol pazarlama-sına aracılık ediyor” diyerek yanıtverdi. Rus uçağının düşürülmesive ardından tencere dibin karaşeklinde devam eden karşılıklısuçlamalar, G20 zirvesinde yapı-lan görüşmelerin sonuçsuzlu-ğunu da vurgulamış oldu.

“Güvenli bölge amaca zararverici”

AKP hükümetinin Suriye politi-kası G20’nin emperyal güçlerin-den destek görmedi. ÖncePutin’in açıklamaları, ardındanABD Başkanı Obama’nın güvenlive uçuşa yasak bölgenin amacazarar verici olduğunu ve böylesibir alan kurmak için sahada ope-rasyon yapılması gerektiğiniaçıklaması Erdoğan’ı yalnız bı-raktı. Suriye’nin kuzeyinde PYD ön-

derliğinde bir Kürt koridoru açıl-masının engellenmesi ve “ılımlımuhalifler” adı verilen Esad kar-şıtı radikal İslamcı örgütlere alanaçılması amacıyla uzun zamandır“tampon bölge” kurulmasında ıs-rarcı olan Erdoğan, umduğunu

bulamayınca son kozunu SonuçBildirgesi’ni açıklarken oynadı.Sonuç Bildirgesi’nde yer almayangörüşleri, sanki zirveden çıkanortak sonuçlarmış gibi açıkladı.Ankara katliamından sonra icatettiği “kokteyl örgüt” tanımındanhareketle, IŞİD, El Kaide, BokoHaram, PYD, PKK, YPG, DHKP-Cgibi isimleri sıralayıp, “G20 lider-lerinin terör örgütleriyle ayrımgözetmeksizin mücadele konu-sunda görüş birliğine vardığını”iddia etti. Üstelik başta ABD veRusya olmak üzere, söz konusuülkelerin önemli bir kısmı, Su-riye’de IŞİD’e karşı PYD ile işbir-liği yapmaya devam edecekleriniaçıklayıp duruyorken. KezaSonuç Bildirgesi’nde yer alma-dığı halde, “Esad’ın Suriye’ningeleceğinde yeri yoktur, olamaz”deyiverdi.

Erdoğan, açıklamalarının G20ülkelerinin ortak görüşü olmadı-ğını bildiği halde, G20 ülkeleri debizi destekliyor, güçlü bir mevzikazandık şeklinde bir algı yarata-rak, başkanlık tartışmalarının dayaşandığı bir dönemde iç politi-kada elini güçlendirmeye çalıştı.

Sonuçsuzluğun resmi…

Zirveyi özetleyen fotoğraf,Obama ile Putin’in bir fiskos ma-sası etrafında baş başa Suriye’yikonuşmalarına ait fotoğraftı. Ta-raflar bu görüşmenin, Suriye’desiyasi geçişin nasıl olacağı konu-sunda yapıldığını, “yapıcı bir gö-rüşme olduğunu” ama “iki ülkearasındaki fikir ayrılıklarının ol-duğu gibi devam ettiğini” açıkla-dılar.

Bu fotoğrafı, “bana sonuçsuzlu-ğun resmini yapabilir misin” so-rusuna cevap olarakdüşünebiliriz. Zira G20 zirvesi,Ortadoğu’nun yeniden paylaşımısürecinin bir uzantısı olarak Su-riye üzerinden yürütülen savaştaısrar edileceğini, bu sürecinhenüz bir galibinin olmadığınıortaya koydu. Savaşın açık ve ör-tülü tarafları, bölgede birbirleri-nin ayaklarına ne kadarbasacaklarını hesaplayabilmekiçin diyalog kapısını açık tutu-yorlar.

Oya Öznur

G20 zirvesi ne doğurdu?

Kapitalizmin küreselekonomik krizine çözümbulmak ve yeni sömürüpolitikalarındaortaklaşmak amacıylayan yana gelen G20liderleri, bunun yerineParis’te yaşanan IŞİDsaldırılarını, Suriye vemülteci politikalarınıgündeme aldılar.

G20 protestosu sırasında, gözaltına alınan bir eylemci

Page 7: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 7İşçi Sözü

24 Kasım’da Türkiye tarafındanTürkiye sınırında bir Rus uçağınındüşürülmesi zaten gergin olanbölgedeki tansiyonu daha da yük-seltti. İki ülkeyi karşı karşıya ge-tirdi. Rus uçağının düşürülmesiAKP tarafından “sınır ihlali” ve “an-gajman kurallarıyla” açıklanmayave savunulmaya çalışılsa da olayöncesi bölgedeki gelişmeler vesonrası ortaya çıkan tepkiler, eyle-min bölgenin yeniden paylaşımıiçin süren güç ve hegemonya mü-cadelesinin bir devamı olduğunaişaret ediyor.

Öyle ki komşu ülkelerin uçaklarıhemen her gün birbirlerinin sınır-larını ihlal etmekte ve hemen hiçbiri uçak düşürme ile sonuçlanma-maktadır. Nadiren düşürülse bilebu iki ülke arasında bir gerilim ola-rak kalmakta uluslararası bir siyasikrize, kamplaşma ve kutuplaşmayayol açmamaktadır.

2011’den beri ABD liderliğindekiBatı emperyalizmi ve bölgedekimüttefikleri Suudi Arabistan, Katarve Türkiye tarafından Suriye’desürdürülen vekâlet savaşı başarısızoldu. Esad rejimi ayakta kalmayıbaşardı. Bölgede ABD gerilerkenson dönem Rusya’nın sahaya ine-rek savaşa aktif olarak katılarakrejim güçlerine destek vermesi vebirçok cephede sonuç almaya, üs-tünlük kurmaya başlaması Suri-ye’de ki tüm dengeleri değiştirdi.

Batı tarafından desteklenen ta-şeron örgütler Esad rejimini yık-mayı başaramadıkları gibi savaşıbölgede IŞİD gibi radikal İslamcıbir örgütün güçlenmesine yol aç-ması bölgede yaşanan yıkım so-nucu dört milyon mültecininAvrupa kapılarına dayanması Ba-tı’yı politika değişikliğine yöneltti.Onları Rusya’nın baştan beri sa-vunduğu barışçıl-siyasal çözüm te-zine yaklaştırdı. Esad ilegörüşmekten, Esad ile bir geçişhükümetinden söz edilmeye baş-landı. Suriye ile ilgili yapılan amahiçbir Suriyeli gücün ve örgütünkatılmadığı bir platform üzerindenRusya’nın yönlendirmesiyle ve ini-siyatifiyle sağlanan Viyana muta-bakatıyla 1 Ocak 2016’dan itibarentaraflar arasında barış görüşmele-rine başlanması altı ay sonunda birgeçiş hükümeti kurulması, 18 aysonra da genel seçimlerin yapıl-ması üzerinde anlaştılar.

Paris saldırısıyla birlikte, Suri-

ye’deki savaşa başından beri aktifşekilde katılan, AKP hükümetinin“tampon veya güvenli bölge” öne-risine koalisyon içinde tek destekveren ülke olan Fransa da “Esadgitmeli” önceliğini değiştirdi. “Birsavaş içindeyiz” diyerek IŞİD’e karşısavaş ilan etti.

Barış olasılığı savaşı hızlandırdı

Viyana mutabakatıyla ufuktabarış olasılığı belirince barış masa-sına güçlü oturmak isteyen taraf-lar, sahadaki pozisyonlarınıgüçlendirmek için savaşı hızlandır-dılar. Suriye büyük güçler arasındafiilen paylaşılmaya, hegemonyaalanları oluşturulmaya başlandı.ABD, ülkenin petrol bölgelerini he-deflerken ABD’nin hava desteğiverdiği PYD öncülüğündeki Demo-kratik Suriye Güçleri Haseke içinstratejik önemi olan Hol kasabasınıele geçirdi. Irak’ta Peşmerge güç-leri ve PKK, Şengal’i kurtardı.

Rusya destekli Suriye ordusu,Hizbullah, İran ve Şii milisleri des-teğiyle Suriye’nin ekonomik vestratejik açıdan can damarı sayılanHalep, Hama, Humus ve Şam’auzanan, ülkenin Akdeniz’e yakınbölgelerini ele geçirmek için atağageçti. Rusya’nın sahaya inmesi, üs-telik sadece IŞİD’i değil körfez mo-narşileri ve AKP hükümetitarafından desteklenen sözde“ılımlı muhalifleri” vurmaya başla-ması ABD ve müttefiklerinin tepki-sini çekti.

Rusya, Türkmen dağında üstle-nen, çoğunluğunu El Kaideci ElNusra’nın, Ahrar üş Şam’ın oluş-turduğu, Uygur, Çeçen ve Türkmencihatçıların bulunduğu güçleri vur-maya başladı. Çevresinde Türkmenköyleri bulunan Türkmen dağınındüşmesi üzerine AKP hükümeti,‘soydaşlarımıza, Bayırbucak Türk-menlerine katliam yapılıyor, sivilleröldürülüyor’ diyerek ayağa kalktı.AKP’nin Musul’da, Tusurmatu’daIŞİD, Şii Türkmenleri katlederkenaynı duyarlılığı göstermediğini bili-yoruz.

Bu emperyalist savaşa karşı ol-duğumuz gibi elbette Ruslar tara-fından Türkmen sivillerinöldürülmesine de karşı çıkarız.Başka ulustan ve mezhepten sivil-lerin katledilmesine karşı çıktığımızgibi!

NATO tarihinde bir Rus uçağınındüşürülmesi ve bunun Türkiye ta-rafından düşürülmesi bir ilktir. Rusuçağının düşürülmesi iki ülkeninekonomik ve politik ilişkileri üze-rinde derin etkileri olacak, ciddi birkrize yol açıyor. Bu olay sonrasıNATO’dan ve AB’den yapılan “Tür-kiye’nin hava sahasını korumayahakkı var” mealindeki açıklama-larla AKP hükümeti desteklenmiş-tir. Ancak aynı anda “Rus uçağıdüşürülmeyebilirdi” sözleri, budesteğin güçlü olmadığını işaretediyor. Obama yaptığı açıklamada,Türkiye’nin hava sahasını korumahakkına sahip çıkarken, Rusya’yıoperasyon yaparken bölge ülkele-rin hassasiyetlerini gözetmediğiiçin uyarıyor. Pentagon’dan yapılanaçıklamada “saldırıya ABD’nin mü-dahil olmadığı, konunun Rusya ileTürk hükümeti arasında bir sorunolduğu” söyleniyor.

Suriye tarafından bir Türk jetidüşürüldüğünde, bunu NATO’yakarşı yapılmış bir saldırı olarak elealmayan, gönülsüzce Suriye sını-rına patriot füzeleri yerleştiren,“Suriye, Türkiye için bir tehdit oluş-turmuyor” diyerek patriotlarıçekme kararı alan Batı emperyaliz-minin, Rus uçağı düşürmüş birAKP hükümetine koruma kalkanıolmayacağı açıktır. Batı emperya-lizmi, Türkiye’yi Rusya’ya karşı ko-rumak için değil, Rusya’ya karşıBatı’ya tampon olması, ABD çıkar-larını koruması için NATO’ya almış-tır.

Türk Rus krizi bölgeyi daha daİstikrarsızlaştıracak

Rusya ile Türkiye arasında yaşa-nacak bir kriz bölgeyi daha da is-tikrarsızlaştıracak, bölgede sürensavaşın daha da derinleşmesineyol açacaktır. Bölgedeki devletlerinve siyasi aktörlerin birbirleri ile sa-vaşarak güçten düşmeleri, ABDemperyalizminin toparlanmasınave yeniden tek hegemonik güçolarak dünyada ve bölgede inisi-yatifi ele geçirmesine yarayacaktır.ABD’nin istediği budur.

AKP hükümeti Rus uçağını dü-şürerek Rusya’ya gözdağı vermeyive bu ülkenin Suriye’de sürdür-düğü operasyonları yavaşlatmayımı hedeflediği bilinmez ama eğeröyleyse tam tersi sonuçlara yolaçtı. Rusya, bölgedeki operasyon-larına ara vermek veya sınırlandır-mak şöyle dursun saldırılarını daha

da yoğunlaştırdı.

Putin, uçak düşürüldükten sonrayaptığı açıklamada, “Terörün des-tekçileri tarafından sırtımızdanhançerlendik. Bunun, Rusya veTürkiye ilişkileri açısından çok ciddisonuçları olacaktır.” diyerek, Türki-ye’yi terörü destekleyen ülke ilanetti. İki ülke arasındaki politik veekonomik ilişkiler adeta dondu-ruldu. Putin, Türkiye’ye karşı birdizi ekonomik yaptırım kararı aldı.Birçok ortak yatırım projesi askıyaalındı. İthalat ihracat ürünlerine sı-nırlamalar getirildi. Turizm rezer-vasyonları iptal edildi.

Rus hava kuvvetleri Türkmen da-ğına saldırılarını daha da yoğun-laştırdı. Suriye’deki petroltankerleri, Türkiye’den Suriye’yegiden yardım kamyonları, tırlar vu-rulmaya başladı. Suriye’ye uçak,silah sevkiyatı arttırıldı. Lazkiye’deki Rus üssüne dünyanın en geliş-miş hava savunma sistemi olarakkabul edilen S-400’ler kuruldu. Rusbombardıman uçaklarına avcıuçaklarının eşlik edeceği açıklandı.Özcesi Rusya uçağının düşürülme-sini bahane ederek bölgedeki as-keri faaliyetlerini yoğunlaştırdı.Avrupa, ABD, Türkiye, Rus ve Çinsavaş gemileriyle Akdeniz adetapatlamaya hazır bir cephaneliğedönüştü.

Almanya savaşa müdahil ol-maya, bölgeye uçak göndermeyekarar verdi. Fransa, IŞİD’in Parissaldırısı sonrası “IŞİD’e karşı savaş”konseptine geçti. Moskova ziyaretisonrası, Fransa Dış İşleri Bakanı Fa-bius, “IŞİD’e karşı savaşta Suriyeordusu da değerlendirilebilir” di-yerek, Rus cephesine yakın birnoktaya evrildi. AKP hükümeti,bölgede daha da yalnızlaştı, etki-sizleşti. Rus uçağını düşürüp Rus-ya’yı üzerine çekerek, büyük birkrizi tetikledi.

İki ülke arasında Suriye üzerinesüren rekabet ve hegemonya mü-cadelesinin işçi sınıfına ve emekçi-lere, bölge halklarına hiçbir hayrıyoktur. Aksine, iki ülke arasındayaşanabilecek çatışmadan en fazlazararı yine bölge halkı, Türk ve Rusişçi emekçileri görecektir. İşçi sınıfıve bölgenin daha çok gerilime veşiddete değil barışa ihtiyacı var.

Mustafa Eker

Rusya ile savaş değil; ülkede ve bölgede barış

Page 8: Işçi Sözü Aralık 2015

Taşeron ordular eliyle sürdürülenyeniden paylaşım ve hegemonyasavaşına dair yazılarımızın başlan-gıç tarihleri neredeyse 15 yıl önce-sini gösteriyor. Üstelik 11 Eylül2001 tarihli Dünya Ticaret Merkezive Pentagon saldırılarını bir tür“milat” olarak ele almadığımızhalde... Yine yaklaşık 15 yıldır, em-peryalist paylaşım ve Yeni DünyaDüzeni planlarının Yeni OrtadoğuDüzeni ekseninde savaş arenasınaçıktığını vurgulamaktayız. Paylaşımve hegemonya savaşının zemininipetrol, doğalgaz, su gibi enerjikaynakları oluşturuyor. O nedenlede Ortadoğu savaş arenasındaakan insan kanının emperyalistleraçısından hiçbir değeri yok. 13Kasım 2015 tarihli Paris saldırılarınıdeğerlendiren Katoliklerin lideriPapa Francesco’nun “3. Dünya Sa-vaşı’nın bir parçası” nitelendirme-sini cephenin o yanından yapılanbir itiraf olarak ele almalıyız.

Paris Suriye’dirOcak ayında, yani on ay kadar

önce Paris’te gerçekleştirilen saldı-rının hedefi (tıpkı Suruç ve Ankarakatliamlarında olduğu gibi) muha-liflerdi. İslamı ve bütün dinlerieleştiren mizah dergisi CharlieHebdo’ydu. On ay önce dillerde“Hepimiz Charlie’yiz!” sloganlarıvardı. Şimdi ise “Hepimiz Fran-sa’yız!” sloganları yükseltiliyor.Charlie Hebdo saldırısını değerlen-diren yazımızın başlığını “CharlieHebdo Kobanê’dir” diye atmıştık.Paris Suriye’dir, dememizin de po-litik sebepleri var.

El-Kaide’nin, IŞİD’in ve izdüşüm-lerinin “anti-emperyalist bir güç”ve “özgürlük savaşçıları” olduğun-dan hiç kimse söz edemez. El-Kaide, nasıl bizzat ABD tarafından

örgütlendirilip Afganistan özelindeve Rusya’ya karşı emperyalist birproje olarak desteklendiyse,bugün de aynı durum El-Kaideiçinden çıkan IŞİD için geçerlidir.Bölgesel planlar ve emperyalist çı-karlar için desteklenenler, tıpkı geritepen bir silah gibi, onu kullan-maya kalkanları da bir gün yereseriyor. Emperyalist güçlerin bek-lediği taktiksel yararların dışında,kendini devlet olarak tanımlayanIŞİD’in de hegemonya ve çıkar he-sapları var. “Halifelik”, “hilafet” ve“büyük İslam devleti” gibi “değer-ler dizini” var. Kanlı politikalarınınve ideolojik yayılmacılığının altya-pısını bu “değerler” oluşturuyor.Yaşananlar, bütün kirliliği ve zalim-liğiyle bir savaş gerçeğidir. IŞİD’in(ve benzerlerinin) ideolojisinin nedenli hayat bulabileceği ayrı ve talibir tartışma konusudur. Ama baştaABD olmak üzere neredeyse bütünbatılı emperyalist güçler için asılkonu şudur: Uzun sürecek bir em-peryalist yeniden yapılanma sürecive vekâlet savaşları yoluyla ger-çekleştirilecek olan hafriyat çalış-

maları açısından radikal İslam bu-lunmaz bir bölgesel fırsattır. Sözkonusu olan dindar Müslümanlardeğil, hedefleri ve örgütlenmesiylebir ideolojidir. Emperyalistler, Or-tadoğu stratejileri için gerek duy-dukları parçalanma ve istikrarsızlıkdinamiklerinin tümünü radikalİslam ideolojisinde bulmuşlardır.Radikal İslam ideolojisi din vemezhep savaşlarının, istikrarsızlığınodağını oluşturmuştur.

Fransa paylaşım savaşının cephesidirIŞİD, ABD ve batılı emperyalistle-

rin Suriye stratejisinde, Esad ve yö-netimine karşı desteklenenmuhalif unsurların en geniş savaşgücüne dönüştü. Suriye ordusun-dan kaçan subay ve askerlerdentutun da Saddam’ın eski komutan-larına kadar birçok unsuru içindebarındırıyor. Kontrol dışına çıkma-sına neden olan paradigmasıyla,ABD ve batılı emperyalistler açısın-dan destek kadar köstek olma ni-teliği de taşıyor. Ama hâlâ Esad veyönetimi açısından oluşturduğutehditle, bölücü parçalayıcı nitelik-teki radikal ideolojisiyle, emperya-listler açısından “yararlı” bir“istikrasızlık” unsuru olmayı sürdü-rüyor. Bu nedenle de IŞİD, mevcutsavaş koşullarında hâlâ “kontrollü”bir şekilde vuruluyor.

İster adına Samuel Huntigntongibi “medeniyetler çatışması”deyin, isterseniz de ABD’nin 11Eylül sonrasında ifadelendirdiğigibi “asimetrik savaş” olarak ad-landırın, yeni bir paylaşım savaşıylakarşı karşıyayız. Birçok açıdan içiçe geçen emperyalist çıkar çatış-maları ve taktik adımlar, vekil or-dularla yürütülen savaşın asliunsurlarını da karşı karşıya getire-biliyor. Önümüzdeki süreçte budaha da artacaktır ve Türkiye’dekiG20 zirvesi bunun açık işaretlerinisunmuştur. Rusya adına VladimirPutin’in, Tayyip Erdoğan’ın gözü-nün içine bakarak “içimizde İŞİDdestekçileri var” demesi savaşın kı-zışacağına dair önemli bir göster-gedir.

Savaşın Paris cephesindeki yansı-malarını birkaç veriyle anlamamızmümkün. Fransa devleti, Müslü-man kökenli bin civarında vatan-daşının IŞİD saflarında savaşmayagittiğini biliyordu. Fransa’da IŞİD’ekatılanlar hakkında resmi bir so-

ruşturma başlatılmadı. Esad’a veSuriye rejimine karşı savaşmayagidişleri Fransız devleti açısındanişlevseldi. Ayrıca, “gettolara sıkış-mış” “sorunlu” ve “işsiz” Müslümangençlerin bu cihatta ölmeleri, on-lardan kurtulmak için bir fırsattı.Bir taşla iki kuş vurmak gibi. Sonaylarda ise bu cihatçıların yüz ellikadarının geri döndüğünden “en-dişeyle” söz edilmeye başlandı.Oysa radikal İslam ideolojisine da-yanan cihatçıları, ABD ve İngil-tere’den sonra en fazladestekleyen ülke Fransa. Onlarıninancına ya da ideolojilerine ortakolmaları gerekmiyor. Suriye veIrak’a yönelik cihat çağrıları, yarat-tığı parçalanma ve çatışmalı süreçyeniden paylaşım için verili birzemin oluşturuyor. Libya ve Mu-ammer Kaddafi operasyonununarka planında da bunlar yokmuydu? Fransa’nın emperyalistgünahlarına Cezayir, Somali, Nijer,Nijerya, Tunus, Mali gibi örneklerverebiliriz.

Paris ilk değil, son da olmayacakSilah bir kez daha Afganistan ve

El-Kaide örneğinde olduğu gibigeri tepti. Emperyalistler, bu ger-çekliğin acı sonuçları üzerinden,dün desteklediklerini bugün“kontrollü” bir şekilde vuruyorlar…

IŞİD ve Avrupalı cihatçıları, ken-dini “kontrollü” şekilde vuranlarayöneliyor. Müslüman sivilleri bileacımasızca öldüren, kendinden ol-mayanları yakarak ya da kafasınıkeserek infaz eden bu ideolojik“açılımın”, Paris’teki hedef kitleside yine silahsız sivil insanlar olu-yor. Tıpkı emperyalist saldırılardaölen siviller gibi. Yüz yirmi dokuzsivilin katledilmesine neden olanParis saldırıları paylaşım savaşınınbir parçasıdır. Bir günlüğüne deolsa Paris, Suriye olmuştur. Savaşınarenası haline gelmiştir. Suriye li-deri Esad’ın “Fransa, Suriye’nin beşyıldır yaşadığı terörü dün akşamyaşadı” demesi ise hiç de boş birlaf değildir.

Emperyalist paylaşım savaşı sürü-yor. AKP Türkiyesi de, IŞİD ve tü-revlerine destek vererekhegemonya ve çıkar hesapları ya-pıyor. Paris ilk olmadığı gibi son daolmayacaktır.

N. Cemal

İşçi Sözü8 Aralık 2015

İster adına SamuelHuntignton gibi“medeniyetlerçatışması” deyin,isterseniz de ABD’nin 11Eylül sonrasındaifadelendirdiği gibi“asimetrik savaş” olarakadlandırın, yeni birpaylaşım savaşıyla karşıkarşıyayız.

Paris Suriye’dir: Paylaşımsavaşı sürüyor

Page 9: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 9İşçi Sözü

Cumhuriyet, 29 Mayıs 2015 ta-rihinde, Suriye'ye gönderilen MİTTIR'ları ile ilgili ‘İşte Erdoğan'ınyok dediği silahlar’ başlığıyla,Türkiye gündemini sarsan birhaber yapmıştı. Yayın yasağı ge-tirilen bu haber sebebiyle, CanDündar ve Cumhuriyet AnkaraTemsilcisi Erdem Gül, 26 Kasım2015 tarihinde tutuklandılar.

Suriye’ye silah gönderildi

Türkiye’nin Suriye’deki cihatcıgüçlere silah gönderdiği iddiası,Rusya Devlet Başkanı VladimirPutin’in İŞİD petrolü hakkındakisavlarıyla tekrar gündeme otur-muş durumda.

MİT tırları durdurulduğunda,taşıdığı mühimmatın SuriyeliTürkmenlere yardım malzemesiiçerdiği açıklanmıştı. Cumhuri-yet’in haberi sayesinde tırlarınsilah taşıdığı ortaya çıkmıştı.Devlet buna hemen tepki gös-termiş ve Can Dündar’a ‘devletingüvenliğine ilişkin bilgileri teminetme, siyasî ve askerî casusluk,gizli kalması gereken bilgileriaçıklama, terör örgütünün pro-pagandasını yapma’ suçlarından,İstanbul Cumhuriyet Başsavcılı-ğınca soruşturma açılmıştı.

Cumhuriyet’in haberinden ikigün sonra, Cumhurbaşkanı Erdo-ğan “Bu haberi yapan kişi bununbedelini ağır ödeyecek öyle bı-rakmam onu,” diyerek canlı ya-yında Can Dündar’ı tehtitetmişti.

Erdoğan, savcılığa yaptığı bi-reysel başvuru ile Can Dündar’a‘gerçeği yansıtmayan haber,yorum ve görüntüleri yayınlamaksuretiyle adil yargılamayı etkile-meye teşebbüs suçunu’ öne sü-rerek iki kez ağırlaştırılmış

müebbet ve 42 yıl hapis cezasıile dava açmış durumda.

Erdoğan, Can Dündar ve ErdemGül tutuklanmadan iki gün önce,24 Kasım'da “O tırlar BayırbucakTürkmenlerine yardım götürü-yordu. Şimdi diyecekler ki ‘Baş-bakan tırların içinde silah yoktu’diyordu… Varsa ne olacak yoksane olacak,” dedi. Tırlar Türkmen-lere yardım götürüyordu, ÖSO’yasilah götürüyordu, Türkmenleresilah götürüyordu. BunlarAKP’nin bugüne kadar açıkladığıbilgiler. Erdoğan her birini silip,yeni bir açıklama yapıyor. Ami-yane tabirle, size mi soracağım,ne gönderdimse gönderdim,diyor.

Gazetecilik ateşten gömlek

Türkiye, gazetecileri yargılamakve tutuklamak konusunda Dün-ya’da “en başarılı” devletlerdenbirisi durumunda.

Gazeteciler siyasi iktirarın bas-kısıyla işsiz kalıyor, gelecek kay-gısıyla otosansür uyguluyor.

Havuz medyası, tek ses halindeçıkmaya devam ediyor. Yandaşolmayanlar reklam alamaz, haberyapamaz hale getiriliyor. Siyasi

baskının yeterli olmadığı durum-larda gazetelere el koyuluyor,gazeteyi hükümetin komiseri çı-karıyor. Ağzını açanı, yanındakipolise güvenerek tehtit ediyor,işten kovuyor. AKP’nin milletve-kili, yanına çapulcuları alarak ga-zete basıyor, hükümet bukonuda özür dilemeyi bırakın bumilletvekilini taltif ediyor. AhmetHakan, bu milletvekili tarafındantehtit edildikten kısa bir süresonra dövülüyor.

Adliye tazminat davasına çalışıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ken-disi hakkında olumsuz tek bir sa-tıra dahi tahammül göstermiyor.Herkesin kendini övdüğü bir ha-yatı arzuluyor.

Erdoğan’ı memnun etmek iste-yen zevat her türden eleştiriyiCumhurbaşkanı’na hakaret ge-rekçesiyle ispiyonlama yarışınagirmiş durumda.

Gazetecilik bir yana dursun, in-ternette paylaştığınız bir mesajya da fotoğraf dahi size mapus-haneye göndermeye yetebiliyor.

Bunun en komik ve insanı deh-şete düşüren örneklerinden biriside Erdoğan’ı ünlü bir roman ka-rakterine benzeten bir fotoğrafıpaylaşan doktorun başına gelen-lerdir. Doktor, Yüzüklerin Efendisiadlı kitabın, aynı isimle çevrilenfilminde 3 boyutlu animasyonolarak canlandırılan karakteriGollum ile Erdoğan’ın benzerliğihakkında mizahi bir fotoğrafpaylaşmış. Nihayetinde meslek-ten men cezası alan doktor,mahkemede Gollum’un kötü bi-risi olmadığını yani Erdoğan’ahakaret etmediğini ispat etmeyeçabalıyor. Doktor, bu durumu“umarım benimle birlikte Gollumda beraat eder,” diye açıklıyor.İşin sonu nereye varır, YüzüklerinEfendisi’nin yazarı Tolkien’e deCumhurbaşkanı’na hakarettendava açılır mı, bunu bize zamangösterecek...

Cem Avcı

Can Dündar ve Erdem Gül, ifade vermek için Çağlayan Adliyesi’nde

Gazetecilik ateşten gömlekCan Dündar ve Erdem Gül tutuklandı

29 Mayıs 2015 tarihli Cumhuriyet

Page 10: Işçi Sözü Aralık 2015

İşçi Sözü10 Aralık 2015

Yeni hükümet programı açık-landı. AKP Hükümeti’nin önü-müzdeki dört yıllık dönemiçin açıkladığı bu programın,işçiler, kamu emekçileri, ka-dınlar, gençler, emekliler gibitoplumun büyük çoğunluğunuoluşturan kesimler için, eskihükümet programından birfarkı yok.

Hükümet programının ça-lışma hayatına ilişkin temelvurgusu; “Yeni dönemde kayıtdışılığın da önemli bir nedeniolan çalışma hayatındaki katı-lıkları azaltarak, istihdamıngelişimine sağlıklı bir zeminoluştururken, işletmelerimizinrekabet gücünü artıracağız”şeklinde özetlenebilir.

“Çalışma hayatındaki katılık-ların azaltılması” ile esnek ça-lışma biçimlerinin yaşamageçirileceği belirtiliyor. Esnekçalışmanın, çalışanların hertürlü güvenceden uzaklaştırıl-ması, ücretlerinin minimumseviyeye indirilmesi ve sosyal

haklarının ellerinden alınmasıiçin icat edilmiş sömürü yön-temi olduğunu iyi biliyoruz.

Esnek çalışma özellikle ikikesim için öngörülüyor. Ka-dınlar ve gençler. “Kısmi za-manlı çalışma, staj, primdesteği gibi araçlarla ve bilgitoplumu şartlarında gelişenyeni işlerle genç ve kadın is-tihdamını artıracak bir çalışmaortamı oluşturacağız” denile-rek, özellikle kadın ve gençle-rin istihdamında esnekliğinartırılacağı vurgulanıyor. Buda kadınlar ve gençler için, işve gelir güvencesinin olma-dığı, sezonluk veya saatlik ça-lışma biçimlerininyaygınlaşacağı anlamına geli-yor.

Hükümet programında, “İş-gücü piyasalarına esnekliksağlayan çalışma biçimlerini işve sosyal güvenlik mevzuatınaekleyeceğiz” vurgusu da yapı-lıyor. Bu da henüz iş ve sosyalgüvenlik mevzuatında olma-

yan esnek çalışma biçimleri neola ki sorusunu akla getiriyor.Zira alt işverenlik adı altındataşeronlaştırma, kısmi zamanlıçalışma, parça başı çalışma,staj ve benzeri sömürü yön-temleri zaten mevzuatta var.Geriye bir tek, bir süredir sözüedilen “özel istihdam büro-ları” kalıyor. Yani işçilerin ge-çici sürelerle çeşitli işyerlerinekiralanacağı, düzensiz, kural-sız ve muhatabın kim olduğu-nun dahi bilinmediği tamgüvencesizlik hali…

Benzer bir güvencesizlikkamu emekçileri için de öngö-rülüyor. Kamu emekçilerinin işgüvencesini sona erdirecek bir“reform”dan söz ediliyor.

Çalışanların haklarına ilişkindiğer bir vurgu da kıdem taz-minatı konusunda: “Kıdemtazminatı sisteminde yaşanansorunların çözümü amacıylasos¬yal taraflarla diyalogiçinde gerekli düzenlemeleriyapacağız” denilerek, kıdem

tazminatı fonu konusu yeni-den hatırlatılıyor. Ancak bukez “sosyal tarafların anlaş-ması halinde” ibaresine yerverilmediğini belirtelim. Dola-yısıyla Hükümet bu kez itiraz-lara kulak tıkayabilir.

Hükümet programında asgariücretin yükseltilmesi konu-sunda tek cümle dahi yer al-mıyor. Asgari ücretle ilgiliolarak yalnızca, yapılan işintehlike sınıfına göre asgari üc-retin farklılaşacağı söyleniyor.Bu farklılaşma için yasal birdüzenleme mi yapılacak, fark-lılık 1.300-TL’nin altında mı,üstünde mi olacak belirsiz.Hükümet’in, Asgari Ücret Tes-pit Komisyonu’na ne tekliftebulunacağını görmek, asgariücret konusundaki yaklaşımınilk göstergesi olacak.

Keza kamudaki taşeron işçi-lerin kadroya alınması konu-sunda da hükümetprogramında tek bir cümlebulmak mümkün değil. Bukonu, “Bakanlar Kurulu zatenasıl iş-yardımcı iş konusundabir karar verecek, o zaman asılişi yapan taşeron işçiler kad-roya alınacak” denilerek belir-siz bir tarihe erteleniyor.

Kısacası, hükümet yeni gö-rünmekle birlikte, progra-mında bizim için bir yenilikyok. Sendikal hakların önün-deki engellerin kaldırılması,kamu emekçilerine grevlitoplu sözleşmeli grev hakkınıntanınması, işçi sağlığı ve işgüvenliği önlemlerinin güçlüyaptırımlara bağlanması, in-sanca yaşanacak ve emekliliğeyansıyacak bir ücret sistemi-nin getirilmesi, kadınlar içineşdeğer işe eşit ücret sağlan-ması… gibi temel taleplerimiziçin daha çok mücadele gere-kiyor.

Oya Öznur

Yeni hükümet, eski program

64. hükümet, güvenoyu almadan önce

Page 11: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 11İşçi Sözü

‘Tutku derecesinde aşırı sevgi’ indirimi!

Türkiye'de kadın katliamlarıartarak devam ederken,yargı eliyle de kadın katille-rine verilen indirimler katli-amların artmasına nedenoluyor. Yargının skandal ka-rarlarına bir yenisi daha ek-lendi. 2014 yılında OrhanMunis, TRT sanatçısı HaticeKaçmaz'ı, 'evlilik teklifinireddettiği gerekçesiyle' bı-çakla katletti. Ancak mah-keme, müebbet hapistalebiyle yargılanan sanığıneylemini, "tasarlayarak öl-dürme" kapsamına sokmadı,bu sayede sanığa 'ağırlaştı-rılmış müebbet' yerine 'mü-ebbet' hapis cezası verdi.Olay, Ankara’nın Yenimahal-le’deki İbrahim Karakoç Par-

kı’nda 13 Eylül’de meydanageldi. Eşini trafik kazasındakaybeden ve üç buçuk ya-şında bir kızı olan TRT Sa-natçısı Hatice Kaçmaz’a,Orhan M. önce evlilik teklifetti. Kaçmaz kabul etme-yince ise, akrabası olan ikikadını, Hatice Kaçmaz’ınevine göndererek teklifinibir kez daha iletti.

Orhan M., reddedilmesininardından, mahalledeki mar-kette alışveriş yapan HaticeKaçmaz’ı kaçırmaya çalıştı.Ancak Kaçmaz bağırarakkarşı koydu. Saldırgan M.,Kaçmaz’ın ağzını kapatıpyerde sürükleyerek İbrahimKarakoç Parkı’na götürdü.

Burada üzerinde taşıdığı bı-çağı çıkaran M., Kaçmaz’ı 16yerinden bıçakladı.

Olaydan sonra Orhan M.kaçarken, Kaçmaz kaldırıldığıAnkara Onkoloji Eğitim veAraştırma Hastanesi AcilServisi’nde hayatını kaybetti.Orhan M. ise yakalanarakadliyeye çıkarıldı ve tutuk-landı. Savcı Bilal Gündüz,Munis hakkında tasarlayaraköldürme suçundan ağırlaştı-rılmış müebbet hapis cezasıistemiyle dava açarken, ce-zasında indirim istemedi.Ancak dosyanın verildiğiyeni savcı Banu Aksoy, esashakkındaki görüşünü değiş-tirerek sanığın sadece öl-dürme suçundancezalandırılmasını istedi.Mahkeme de 16 Ekim’de

görülen karar duruşmasında,Munis’i öldürme suçundanmüebbet hapis cezası verdi.Cezada takdir ya da iyi halindirimi uygulamayan mah-kemenin tavrı olumlu bu-lunsa da, kararın‘tasarlayarak öldürme’ye da-yanmaması sanık Munis’iağırlaştırılmış müebbethapis yatmaktan kurtarmışoldu.

Mahkeme, Hatice Kaçmaz'ın16 bıçak darbesiyle öldürül-

mesini, sevgiye bağlayarakkararını "Duygusal çöküntüve hiddetin maktuldeki bıçakdarbeleri sayısı ile ortayaçıktığı, hiddetin sanığın so-ğukkanlı düşünme ve hare-ket etmesini engellediği,dolayısıyla tasarlamadan sözetmenin mümkün olmadığıanlaşılmıştır" şeklinde skan-dal bir ifadeyle açıkladı. Bu cezayla birlikte bu suçu

işlemeyi düşünen kişiler içincaydırıcılık artık kalmıyor.Sanık kasten öldürmedenceza almış olsa, hiçbir indi-rim uygulanmasa, karar cay-dırıcı olabilirdi. Katiller, eminolun bundan sonra 'Seviyor-dum, öldürdüm' diyecekler;böyle savunma yapacaklar.Bu kararla katliam meşrulaş-tırıldı: Evlilik teklifini redde-dersen öldürülürsün. Üsteliksevildiğin kadar bıçak dar-besi alırsın bir de!

Biz kadınlar meclisin kadıncinayetlerinde sanıklara veri-len indirimlerin kaldırılma-sını öngören ve kadınkatillerinin ağırlaştırılmışmüebbet hapis cezası alma-ları için yasal düzenlemeyibir an önce gündeme alma-sını istiyoruz.

İşçi Sözü - Haber

Şiddet gördüğü eşi Özkan Kay-maklı’yı öldürdüğü gerekçesiyletutuklu yargılanan Yasemin Çakal,1 Aralık’ta 7. kez hâkim karşısınaçıktı.

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahke-mesi’nde dün görülen duruş-mada, Yasemin Çakal'ın avukatları,cinayetin meşru müdafaa sonucugerçekleştiğini belirterek müvek-

killerinin tutuksuz yargılanmasınıistedi. Duruşma, cinayetin meşrumüdafaa sonucu gerçekleşip ger-çekleşmediğine ilişkin Adli Tıp Ku-rumu’ndan beklenen raporungelmemesi nedeniyle 16 Şubat2016 tarihine ertelendi.

Yasemin Çakal'ın annesi HediyeÇakal, kızının sistematik olarakşiddet gördüğünü şöyle ifade etti

“Eşi sürekli şiddet uyguluyordu,alkol kullanıyordu, kapıyı üzerinekilitleyip gidiyordu. Kızım astımhastasıyken vücudunda sigarasöndürmüştü, izleri hala var. Kızımhamileyken bile şiddet gördü. Ba-cağında bıçak darbesi, kaburga-sında kırık ve vücudunun birçokyerinde morluklar vardı“ dedi.

Kadın cinayetleri dosyalarında

erkek katillere, sadece kravat tak-tığı için uygulanan indirimler, ka-dınlar kendi hayatını savunmakistediği zaman kadına uygulanmı-yor. Biz bu haksız tahrik indiriminekadınlar ‘erkeklik indirimi’ diyorlar.Bunun adı çifte standart ve cinsi-yetçiliktir.

İşçi Sözü - Haber

Yasemin Çakal yalnız değildir!

Page 12: Işçi Sözü Aralık 2015

İşçi Sözü12 Aralık 2015

“Söz kadınlarda olsun” ama açılışı erkekler yapsın!

14-15 Kasım 2015 tarihlerinde“Kadınlar Örgütlü, TMMOB dahagüçlü” temasıyla İzmir’de gerçek-leştirilen 4.TMMOB Kadın Kurultayıaçılışında, en temel insan hakların-dan biri olan protesto hakkını kul-lanan mühendis, mimar ve şehirplancısı kadınlara karşı TMMOBYürütme Kurulu TMMOB meslekörgütünün iradesini yansıtmayanantidemokratik bir açıklamada bu-lundu.

Kurultay öncesinde, isminden vesıfatından bağımsız olarak, her-hangi bir erkeğin kadın kurultayla-rında konuşmacı olması doğrubulunmayarak, TMMOB YönetimKurulu adına yapılacak konuşma-nın bir kadın yönetim kurulu üyesitarafından yapılması istendi. AncakTMMOB Başkanı Mehmet Soğancı“kadın” kurultayında en önde otu-rarak “protokol”e erkek yöneticile-rin tümünü yerleştirdi vekurultayın açılış konuşmasını yap-

mak için ısrarcı oldu. “Söz kadınla-rın olsun” talebi dillendirilirken,Soğancı kürsüden seslenmeyebaşladı. Bunun üzerine kadınlar ta-leplerini içeren dövizleri, düdük-leri ve sloganlarıyla en demokratikhaklarını kullanarak olayı protestoettiler, Soğancı tarafından “birgrup provokatör”, “TMMOB düş-manı bir odak” ilan edildiler.Kurultay esnasında ve sonraki sü-

reçte TMMOB Yürütme Kurulumevcut antidemokratik ve baskıcısiyasi erkin izlerini taşıyan, iktidarhastalığı olarak yorumlanabilecektürde davranışlar ortaya koydu. TMMOB’un kadın üyeleri, hızlı bir

koordinasyon ve örgütlülükle biraraya geldiler ve TMMOB 4. KadınKurultayı’nın ardından “Daha De-mokratik, Daha Eşitlikçi birTMMOB için Mücadele EtmeyeDevam Edeceğiz!” dediler.

Kadınlar tarafından yapılan açık-lamanın bir kısmı söyle:“Örgütümüzün, şiddet dolu ve

tehditkâr eril dilinden derhal vaz-geçerek, örgüt web sitesindeki vesosyal medya hesaplarındaki biz-leri ötekileştiren, TMMOB kadın-larını ayrıştıran tüm metinlerin

kaldırmasını talep ediyoruz!

Örgütlü bulunduğumuz heryerde kadın dayanışmasını veerkek egemen anlayışa karşı isyanıkadın mühendis, mimar ve şehirplancılarıyla büyütmeye; dahademokratik, daha mücadeleci,daha eşitlikçi bir TMMOB içinerkek egemen yapıya, kalıplaşmışbürokratik anlayışa son vermekiçin mücadele etmeye; sokak-larda kadınların eşitlik ve özgürlükmücadelesini, ilk kurultaydan bu-güne büyüttüğümüz ve daha dagüçlendireceğimiz TMMOB’ninkadın örgütlülüğü ile birlikte yü-rütmeye devam edeceğiz."

TMMOB Yürütme Kurulu tarafın-dan kadınlara karşı yapılan suçla-maların çoğu, mücadelealanlarımızda bizi bir araya getirenilkelere, dayanışma kültürüne, eşit-lik, özgürlük hukuk ve adalettenyana olan TMMOB`nin demokratikyaşam ve mücadele kültürüne ay-kırıdır.

TMMOB'de kadın mühendisler,mimarlar, şehir plancıları vardır!

İşçi Sözü - Haber

Fatih Ormanı içine yapılan ve ka-muoyunda Maslak 1453 olarak bi-linen Ali Ağaoğlu’na ait inşaatprojesinin yasal dayanağı olanplanlar 2014 yılında Danıştay tara-fından iptal edilmişti. Açık bir kentsuçu olan proje kapsamında yürü-tülen inşaat faaliyetlerinin derhal

durdurulması, inşaat ruhsatının iseiptal edilmesi gerekirken; hukukatlatılmaya çalışılarak yargı kararıuygulanmadı ve inşaatın hızla iler-lemesine göz yumuldu.

Dava süreci başladığında Şişliilçe sınırları içinde kalan projealanı 2012 yılında Sarıyer ilçe sı-nırlarına dâhil edildi. Meslek oda-ları tarafından plan iptaline ilişkinhukuki işlem başlatılması gerektiğiilgili belediyelere bildirildi. Ancakher iki belediye de sorumlulukla-rını yerine getirmedi ve kaçak in-şaatın neredeysetamamlanmasına göz yumdu.

Kim sorumlu?

Kamunun kayıp yaşamasınaneden olan bu planları hazırlayıp,onaylayan İstanbul Çevre ve Şe-hircilik İl Müdürlüğü ise ilgili bele-

diyelere ve İstanbul BüyükşehirBelediyesi’ne alanın plansız oldu-ğunu, ruhsatların iptali ve inşaat-ların da durdurulması gerektiğinihaber verdi! İnşaatın geldiği noktagöz önüne alındığında İstanbulÇevre ve Şehircilik İl Müdürlü-ğü’nün, Sarıyer Belediyesi’nin veŞişli Belediyesi’nin sorumluluğubirbirlerine yükleyerek mahkemekararını uygulamadığı görülüyor.

Tüm bu gelişmeler sonucundaSarıyer Belediye Başkanlığı ve ŞişliBelediye Başkanlığı hakkında ko-nuyla ilgili meslek odası tarafın-dan Kasım ayında suçduyurusunda bulunuldu.

Kamuya ait olan alanların vedoğal değerlerimizin birer birerçeşitli sermaye gruplarına tahsiseden, kamuoyunu yanıltarak aynızamanda kamuyu zarara uğratan

bu ve bunun gibi tüm projelerekarşı mücadelesini sürdüren mes-lek odaları ve Kuzey OrmanlarıSavunması kaçak inşaat alanındaeylem düzenledi.

Kaçak inşaat hakkında ilgili bele-diyelerin yapmadığını yaparak, in-şaat alanındaki yetkililerdeninşaatı durdurmalarını istediler,ancak inşaat güvenlikçileri tarafın-dan darp edildiler. Kaçak inşaatalanında yaşanan hukuksuzluklarda tutanak altına alınıp, bir kezdaha suç duyurusunda bulunuldu.

Ağaoğlu gibi sermayedarları ko-ruyup kollayan sistem karşısında;kamu yararından, bilimden, doğa-dan ve insandan yana mücadele-mizi yükseltmeli, işlenen suçlarkarşısında hukuktan yana durma-lıyız.

Aysun Koca

Ağaoğlu’nun suç ortakları

Page 13: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 13İşçi Sözü

Uçak düşürmenin dayanılmaz hafifliği!

Türkiye'yi uluslararası çatışmalarınmerkezi haline getirme riski içerenRus uçağının düşürülmesindekigerçekleri daha iyi anlayabilmekiçin 1989 yılında aynı bölgede dü-şürülen Türk Kadastro Uçağı ola-yını hatırlamakta yarar var. Bu olaysırasında Hava Kuvvetlerinde "sa-kıncalı" Pilot Yüzbaşıydım. (Böl-gede yaptığımız uçuşları anlatanbir yazı 23 yıl sonra Haziran 2012de bu kez bir Türk RF-4 keşif uçağıdüşürüldüğünde detaylarıyla Air-kule'de yayınlandı. Meraklısı baka-bilir:http://www.airkule.com/yazar/bas-lik/661

Suriye hava sahası arama radarkontrolörü, Hatay güneyinde sınıraçok yakın alçak irtifa ve düşük sü-ratle uçan cismin sivil ve silahsızbir Türk kadastro uçağı olduğunutam olarak bilmese de, Suriye'yebir tehdit oluşturmadığının farkın-daydı. Bu nedenle yerde hazır bek-leyen Mig-21 hava savunmauçağına "kalk" emri verdiktensonra, pilotla telsiz teması sağladı-ğında, bunun bir "teşhis önlemesi"olacağını, “kesinlikle silah kullanıl-mayacağını” iletmişti. Suriyeli pil-otu hedefe yönlendirirken bunubirkaç kez tekrarlayıp "sakın silahkullanma" diye uyarmış, hedefe ki-litlenen sorumsuz fanatik pilot te-tiğe basip "Vurdum" diyerekişlediği cinayeti ilan edince de"allah belanı versin, sana ateşetme dedim" anlamına geleceksözlerle onu azarlamıştı. Bu bilgilerradar mevzilerinde bulunan din-leme istasyonlarınca (GES: Genel-kurmay Elektronik Sistemleri)kaydedilmiş ve sonradan değer-lendirilmişti.

Düşürülen uçağımızın pilotu,uçuş okulundan öğretmenimizrahmetli Faik Aytan, önlemeyegelen Suriye uçağını ve attığı fü-zeyi görmeden şehit olmuştu. Öf-keliydik, aylarca hava füzeleriyüklü olarak Suriye sınırında, hattazaman zaman tahrik edecek kadaryakınlaşarak devriye uçuşları yapıpSuriye Miglerini kalkışa zorladık.

Gelselerdi düşürmeye kararlıydık.Hava Kuvvetleri Komutanlığının,adına “Onur Harekatı” dediği buuçuşlar, bir çatışma yaşanmadan,duyduğumuz kadarıyla Özal'ın ta-limatıyla durduruldu.

Eldeki bilgiler ışığında Rus SU-24'ün düşürülmesinde ise pilot veradar kontrolörü arasında kodluveya açık telsiz konuşmalarındayukarıdakinin tersi bir diyalog ya-şandığını söylemek yanlış olmaz.

Somut verileri şöyle sıralayabiliriz:1- Düşürülen uçağın kime ait ol-

duğu biliniyordu, aksi halde birABD uçağı da vurulabilirdi. Aynışekilde SU-24 bombardıman uça-ğının hava sahamız içindeki F-16‘lara tehdit oluşturacakhava-hava füzesi vb silahlara sahipolmadığı da biliniyordu. Çünkü pi-lotların isimlerine kadar tespitedebilen GES dinleme istasyonlarıher ne kadar artık MİT'e bağlı ol-salar da hala radar istasyonlarınınhemen yanında ve askeri persone-lin çalıştığı, bilgilerin anında iletil-diği birliklerdir. 2- SU-24 uçağı havadan yere atı-

lan bombalar taşıdığı ve hedefleri-nin de sınırımıza çok yakınbulunan Esad muhalifi cihatçıgruplar olduğu biliniyordu. Türkiyesınırları içinde bir hedefe yönlen-meleri, yani kara sınırlarımız içindede ülkemize bir tehdit oluşturma-ları söz konusu değildi.3- Silah kullanılması pilotların ini-

siyatifiyle değil siyasi iradenin ka-rarıydı. Çünkü F-16 pilotlarının neuçakların milliyetini ne de sınır ih-lali yapıp yapmadıklarını belirlemeolanakları yoktu. Pilotların, yukarı-daki örnekte olduğu gibi radarınverdiği talimatlara göre hareketetmeleri söz konusuydu. 4- İhlal yapan uçağın uyarılması

ancak evrensel SOS kanalı diyebi-leceğimiz Guard 243.0 kanalındanyapılabilirdi ve bu kanalı Rus pilot-larının dinleyip İngilizce veyaTürkçe mesajları anlama olasılıklarıçok zayıftı.5- Angajman kuralları denen ve

ihlal yapan uçağa önleme uçağınınyaklaşıp kendi gövdesiyle işaret

vererek uyarması ise burada sözkonusu olmamıştır. Bu işaretleşmeve uyarı, önlemeyi takiben bir F-16silah kullanmaya hazır şekilde ar-kada beklerken diğerinin, ihlaliyapan uçak inişe zorlanacaksa so-lundan; bölgeden uzaklaştırıla-caksa sağından kanat sallayaraköne geçmesi şeklinde yapılıyor.6- Siyasi otoritelerin olayın

hemen ardından yaptığı açıklama-lar, Rus uçağının sınır ihlali yapma-sından çok “Türkmenleribombaladığından” rahatsızlık du-yulduğu ve bu nedenle hedef alın-dığını göstermekte ve yukarıdaki 5maddeyi doğrulamaktadır.

Biraz daha detaylarla açıklamayaçalışalım. Av-bombardıman uçağıSu-24, bölgede bombardıman ro-lünde kullanılmakta olduğu içingövde ve kanat altında hava-havafüzeleri değil, havadan yerebomba yüklü olarak kalkış yapı-yordu (Bunun bilinmemesi istihba-rat açısından mümkün değildir.)Yani Türkiye ve F16‘lar için yuka-rıda söz ettiğimiz kadastro uçağıkadar “tehdit” oluşturuyordu. Aksihalde F-16‘lara karşı, Mig-29 vbav-önleme uçakları bölgedeolurdu ve eminim F-16 pilotlarımızbundan sonra daha çok bu havasavunma uçaklarıyla karşı karşıyagetirilecekler.

Önleme amaçlı (CAP) devriyegörevi yapan F-16‘lar havada hi-podrum paterni denilen elipsoidbir patern çizerler. Havada durmakmümkün olmadığından en az biri-nin hedefleri kendi radarından gö-recek yönde olacak şekilde bupatern kurulur. Radar, hedef tarifiyaptığında bu paterni terk ediphedefe yönelirler. F-16 pilotları içinartık hedef uçak, sadece radarla-rında gördükleri bir ekodan (izden)ibarettir. Bu izin sınırın içinde veyadışında olduğunu anlama olanak-ları yoktur. Türkiye sınırında vur-manın zamanlaması açısından dapilotların elinde bir olanak yoktur.Yani hedef Su-24'ün, 17 saniyesürdüğü açıklanan ihlal sırasındavurulması, ısı güdümlü füzeninateşlenmesi, hedefe ulaşması içingeçecek süre de düşünüldüğündeneredeyse olanaksızdır.

Ege denizi üzerinde yıllardır, hemde hava savunma füzeleri yüklüolarak defalarca "it dalaşı" denilenhava muharebesine girildi. Gerekbizim gerek Yunan uçaklarının bi-linçli veya bilinçsiz yüzlerce havasahası ihlali oldu, hiç birinde silahkullanılmadı. Hatta bunlardan bi-

rinde, Yunanlı pilotun tetiğe basıpbir F-16 uçağımızı düşürüp pil-otunu şehit etmesine, pilotlardanbirinin sağ olarak Yunan sahil ko-mutanlığınca kurtarılmasına ve vu-rulduklarını açık açık söylemesinerağmen, o zamanki dış politika ge-reği örtbas edildi.

Hedef askeri olmaktan çok siyasidir Bölgede yer alan Türkiye'den

destekli silahlı cihatçıların para-şütle atlayan pilotlara havada ateşetmeleri de bunu ispatlamaktadır.Uçak büyük bir olasılıkla Türkiyehava sahasında değil, ihlal öncesiveya sonrasında vurulmuştur. Aksihalde paraşütle atlayanların TürkF-16 pilotları olma ihtimaline karşıen azından yere ininceye kadarbeklemeleri mantıklıdır. Ama böyleolmamış, sanki önceden Türkiyetarafından Rus uçaklarına müda-hale edileceği bildirilmiş gibi hare-kete geçmişlerdir. Bölgede hazırbekleyen canlı yayın araçları da,daha önce Kobane'ye Türkiye'dengeçilerek yapılan IŞİD saldırılarındapatlama anını “yakalayan gazeteci-lerin” olması gibi ilginçtir!

Kuşkusuz olayın nedenleri ve ge-tireceği sonuçların yorumlanmasıaskeri olmaktan çok siyasidir vedevletler arası ilişkiler açısındandidik didik edilecektir. Bu konudada iktidarın iç politikaya vermeyebaşladığı mesajlar gösteriyor ki 1Kasım seçimleri öncesi başlatılansavaş gibi, halk oylamasına gide-ceği anlaşılan anayasa değişikliğive başkanlık sistemi sürecinde, buolayın etinden, sütünden, derisin-den sonuna kadar yararlanılacak-tır! Daha önce IŞİD tarafındanTürkmen köyleri katledilip kadın-lara tecavüz edilirken sessiz kalanAKP iktidarı şimdi adeta bir dış po-litika batağında çırpındıkça batıyor.Ve ne yazık ki onları ilgilendirenesas konu, uluslararası arenada ül-kemizin düştüğü durum ve ulusçaödenecek bedellerden çok, bumilliyetçi-mezhepçi-fanatik taraf-tar kitlesinin yönlendirilmesi vekullanılması olduğu anlaşılıyor.Savaş çığırtkanlığında sınır tanı-mayan AKP iktidarına karşı halkla-rın eşitliği ve kardeşliği zeminindeoluşturulacak dayanışmaya duyu-lan ihtiyaç acil bir görev olarakdaha da belirginleşmiştir.

Bahadır Altan

28.11.2015 tarihinde airkule.cominternet sitesinde yayımlanan yazı-dan derlenmiştir.

Özetle; ihlal bahane,savunmasız hedefşahanedir! Ve bu hedefaskeri olmaktan çoksiyasi bir hedeftir.

Page 14: Işçi Sözü Aralık 2015

İşçi Sözü14 Aralık 2015

Bayteks Nakış’ta direniş var: “Sendika, Sigorta, 8 Saat İş!”

İstanbul Küçükçekmece’de bulu-nan Bayteks Nakış Fabrikasındabaşlayan direniş devam ediyor.

Bayteks işçileri, ücretlerine zam,sigorta primlerinin gerçek ücretleriüzerinden yatırılması, 12 saatlik

çalışma sürelerinin 8 saatlik ça-lışma süresine çekilmesi, fazlamesai ücretlerinin ödenmesi talep-leriyle direniş gerçekleştirdiler.Ücret zammını kabul ettiğini belir-ten işveren, diğer talepleri kabuletmeye yanaşmadı. Bayteks işçile-

rinin kararlı tutumları karşısındaise işverenin cevabı işçi kıyımıoldu. 16 Kasım 2015 tarihinde 4 iş-çinin işten atılmasıyla başlayan di-renişe, fabrikada çalışan diğerişçilerin iş bırakmasıyla birlikte fiiligrevle devam edildi.

Direnişlerine fabrika önüne kur-dukları çadırda devam eden işçiler,kendi belirledikleri 2 işçi arkadaş-ları aracılığıyla işverenle görüştük-lerini ve gece gündüz nöbettutarak mücadeleye devam ettikle-rini belirtiyorlar.

Sigortasız, kayıt dışı ve düşükücretle göçmen işçi çalıştırdığı be-lirtilen Bayteks’te, grev ve direnişsürüyor. Bayteks işçilerinin direni-şine sınıf dostları ve işçiler destekveriyorlar. Bayteks direnişçileriCuma akşamları dayanışmacılarlabirlikte yürüyüş yapıyorlar. 27Kasım akşamı başlayan yürüyüş sı-

rasında “Hakkımızı İstedik Haka-retle İşten Atıldık” pankartı taşıyanişçiler, “Sendika, Sigorta, 8 Saat İş!”taleplerini sloganlaştırdılar. Sınıfdostlarının “İşçilerin Birliği Serma-yeyi Yenecek”, “İşçiyiz Haklıyız Ka-zanacağız”, “Bayteks İşçisi DirenişinSimgesi” sloganlarıyla desteklediğiyürüyüş coşkulu geçti.

Bayteks işçilerinin 27 Kasım ta-rihli yürüyüşüne müdahale etmekisteyen bir gurup faşistin provo-kasyon girişimi işçilerin soğukkanlı tutumuyla önlendi.

Bayteks işçileri sınıf dostlarınıdayanışmaya çağırıyor.

Adres: Beşyol Mahallesi, BirlikCaddesi, Aliağa Çıkmazı Sokak.No: 4/1. Gülen İş Merkezi Sefaköy- Küçükçekmece / İstanbul

İşçi Sözü - Haber

İş cinayetleri sürüyor: Taşeron sistemi BEDAŞ’ta öldürdü!

BEDAŞ’ta taşeron şirket aracılı-ğıyla elektrik teknisyeni olarak ça-lışan Deniz İçli iş cinayeti kurbanıoldu.

DİSK Enerji-Sen Sendikası üyesiolan Deniz İçli yüksek gerilim hat-tına kapılarak yaşamını yitirdi. Kâ-ğıthane’ye bağlı Hasdal’da 17

Kasım tarihinde “elektrik yok” di-yerek yüksek gerilim hattının bu-lunduğu direğe çıkartılan Deniz İçlielektrik akımına kapılarak öldü.Yoğun çalışma ve işçi sağlığı vegüvenliğine dair ihmaller nede-niyle yaşanan bu ölüme birlikteBEDAŞ bir kez daha gündeme gel-miş oldu.

Enerji-Sen Sendikası, BEDAŞönünde yaptığı çeşitli etkinlik vebasın açıklamalarıyla, defalarca, buve buna benzer sorunları gün-deme getirmiş, işverenle görüşme-ler yapmıştı. İSİG Meclisi de, basınaçıklaması yoluyla BEDAŞ’ta ki işçisağlığı ve güvenliği sorunlarınadikkat çekmişti.

Deniz İçli’nin Okmeydanı Cem-evi’ndeki cenazesine katılanBEDAŞ işçileri taşeron sorununavurgu yaparak “taşeron sistemi öl-dürüyor” dediler.

Deneyimli bir işçi BEDAŞ ve taşe-ron işçiliği konusunda şunları dilegetirdi: “Daha ucuza işçi çalıştırmak için

yılların tecrübeli işçilerini işten çı-karttılar. Yerlerine yeni ve ucuzaçalıştıracakları işçiler aldılar. Bunutaşeron şirketler aracılığıyla yaptı-

lar. Bu tehlikeli bir iştir. İşimiz uz-manlık ister. Bilgi ve deneyim içinen az on yıl çalışmak gerekir. Ön-ceden, deneyimli işçi arkadaşları-mızın yanına yeni ve deneyimsizarkadaşlar verilir ve yetiştirilirdi.Dört kişilik ekipler halinde çalışır-dık. Şimdi bu sayı iki kişiye düşü-rüldü. Daha yoğun bir çalışmadayatılıyor. Yorgunluk dikkatimizindağılmasına yol açıyor. Ayrıca artıkekiplerimiz yeni ve deneyimsiz iş-çilerden oluşuyor. Taşeron şirketlersırtımızdan para kazanıyor. BEDAŞişvereni ise işi ucuza kapatıp dahafazla kâr etmenin peşine düşüyor.Biz işçiler ise ölümüne çalışmakdüşüyor…”

İş cinayeti kurbanı Deniz İçli 33yaşında ve 2 çocuk babasıydı.Deniz İçli’nin cenazesi OkmeydanıCemevi’nden memleketi Sivas’agönderildi.

İşçi Sözü - Haber

Page 15: Işçi Sözü Aralık 2015

Aralık 2015 15İşçi Sözü

Geçici çalışma eşittir işsizlik

DİSK Araştırma Enstitüsü TÜİKtarafından açıklanan İşgücüAnketi Ağustos 2015 dönemsonuçlarını değerlendirdi.Resmi işsiz sayısı 3 milyon 58

bine ulaştı. Ağustos 2015 dö-nemi için işsiz sayısı Ağustos2012 dönemine göre yüzde 44artmış durumunda. Türkiyeekonomisi 3 yılda 935.000 yeniişsiz yarattı.

Ağustos 2015 döneminderesmi işsizlere, umudu olma-dığı için ya da diğer nedenlerleson 4 haftadır iş arama kanal-larını kullanmayan ve işe başla-maya hazır olduğu halde bu

nedenle işsiz sayılmayanlar da(umutsuzlar ve diğer) dâhiledildiğinde işsizlik oranı yüzde16.8, işsiz sayısı da 5 milyon488 kişi olarak gerçekleşti. İşsiz sayısındaki artış büyük

oranda kadın işsiz sayısındankaynaklandı. Yeni işsizlerinyüzde 89'unu kadınlar oluş-turdu.

Geçtiğimiz yılın Ağustos dö-neminden bu yana sanayidekiistihdam 5.000 kişi azaldı. Geçici bir işte çalışıp iş bittiği

için işsiz kalanlar toplam işsiz-ler arasında en ağırlıklı kesimioluşturdu. Toplam işsizlerin

yüzde 33'ü yani 1 milyon 19bini geçici işlerde çalışıp iş bit-tiği için işsiz kalanlardır.

Yükseköğretim mezunları içinişsizlik oranı yüzde 12.1 ile or-talamanın 2 puan üstündedir.Yükseköğretim mezunu kadın-lar için işsizlik ise yüzde 18.5seviyesindedir.

Genç kadınlar işsizlik soru-nunu en ağır bir biçimde yaşa-yan kesimi oluşturdu. Gençkadınlarda işsiz sayısı 57.000kişi arttı.

TÜİK İşgücü Anketi Ağustos2015 dönemi verilerine göre iş-sizlik hem görünen hem gö-rünmeyen boyutlarıyla tehlikesinyalleri vermeye devam et-mektedir. Bu tehlike gençler,kadınlar, geçici çalışanlar açı-sından ciddi boyutlardadır. Ge-lecek dönem açısından uzunçalışma süreleri, düşük ücretdayatması, taşeronluk, güven-cesiz çalışmanın yaygınlaştırıl-ması temelinde şekillenenistihdam politikaları terk edil-mezse güvencesiz-geçici çalı-

şanların, eğitimli işgücünün vekadınların istihdamda yaşadığıproblemlerin ve istihdam ala-nındaki krizin süreceği görül-mektedir.

Türkiye haftalık çalışma süre-lerinin emsallerine göre çokdaha yüksek olduğu bir ülkedir.Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyas-landığında haftalık çalışma sü-relerindeki fark 12 saatibulmaktadır. Buna göre Türki-ye'de 5 kişinin yapacağı işi 4kişi yapmaktadır.

İşsizlikle mücadeleyi, çalışmakoşullarını kötüleştirerek, üc-retleri düşürerek çözmeye çalı-şan bu anlayışa karşı emeğintaleplerini gündemine alan biranlayışla çıkılmalıdır. Bu strate-jinin sonuçları Soma'da, Meci-diyeköy'de, Ermenek'te veTürkiye'nin dört bir yanında acıbir biçimde görülmektedir. Bustrateji işsizliğin "ne iş olsa ya-parım” başlığı altında gizlen-mesi, işletmelerin karınıinsanların yaşamının önünealma stratejisidir.

İşçi Sözü-Haber

Enpay işçisi kazandı

Mayıs ayında binlerce metalişçisi eyleme geçmiş, toplu işsözleşmelerinin tadil edilmesiniistemiş ve hak kaybına yol açanbu sözleşmeye imza atan Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendi-kası’ndan istifa etmişti.

İşçilerin direnişe geçtiği işyer-lerinden biri de Kocaeli’ndefaaliyet gösteren Enpay fabri-kasıydı. İşçilerin çoğu TürkMetal Sendikası’ndan istifaederek DİSK’e bağlı BirleşikMetal-İş Sendikası’na üye ol-dular. İşçilerin patron yanlısısendikadan ayrılarak direnişegeçmelerini kabul edemeyenEnpay yönetimi, “işçilerin yasa

dışı grev yaptıklarını” iddiaederek topluca işçi çıkardı.

İşçilerin açtıkları işe iade da-vası, 24 Kasım’da Kocaeli 3. İşMahkemesi tarafından kabuledildi. Mahkeme, 55 işçinin işeiadesine karar verirken, patro-nun sendika seçme özgürlü-ğünü ihlal ettiğini de belirterek12 aylık ücret tutarında sendi-kal tazminata hükmetti.

Ford Otosan işçileride kazandı

Metal işçilerinin direnişi sıra-sında Ford Otosan’ın Gölcük veYeniköy fabrikalarında çalışanişçiler de direnişe geçmiş veüretime ara verilmişti. Üretimyeniden başladığı sırada ise di-

renişte öne çıkan 50 işçi iştençıkartılmıştı.

Kocaeli 3. İş Mahkemesi, 30Kasım’da 16 işçinin işe iade da-vasını kabul etti. Feshin haksızolduğuna ve işçilerin işe iade-sine karar verildi. Yanı sıra işçi-ler için sendikal tazminata dahükmedildi. Diğer davalarda daaynı kararın verilmesini bekle-yen işçiler, kararı alkışlarla kar-şıladı.

TÜVTÜRK işçisi dekazanıyor

Kocaeli TÜVTÜRK Araç Mua-yene İstasyonu’nda çalışan 48işçi, Türk-İş’e bağlı Tümtis Sen-dikası’na üye oldular. Patron,sendikalılaşmanın önünü kes-

mek için işçileri işten çıkardı.

İşçilerin 6 kişilik grubunun aç-tığı ilk dava 30 Kasım tarihindesonuçlandı. Kocaeli 3. İş Mah-kemesi, 4 işçinin işe iadesineve sendikal tazminata kararverdi. Altı aydan az zamandırçalışan 2 işçi içinse yalnızcasendikal tazminata hükmedildi.

30 Aralık tarihinde ise Kocaeli6. İş Mahkemesi, 3 işçinin dahaişe iadesine karar verdi. İşçileriçin sendikal tazminata da hük-medildi.

Bu kararların diğer davalariçin de emsal olması bekleni-yor.

İşçi Sözü-Haber

Sendikal nedenle işten atılanlarİşe iade davalarını kazanıyor

Yeni açılan fabrikaya işçi alımı sırasında

Page 16: Işçi Sözü Aralık 2015

İşçi SözüBütün ülkeler inişçi ler i , bir leş in!İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Bir televizyon programında dü-şüncelerini dile getirirken “PKKterör örgütü değildir”, “silahlı ya-sadışı bir örgüttür ama terör ör-gütü değildir” dediği için hedefgösterildi. Diyarbakır Barosu’ndakimakam odası polislerce basılıpgözaltına alındı. Devlet gibi dü-şünmediği için, resmi ideolojiyi sa-vunup dile getirmediği içinhakkında soruşturma açıldı.Ölümle tehdit edildi. En son ko-nuşmasını, silahlı saldırıya uğrayandört ayaklı tarihi Diyarbakır mina-resinin ayaklarının dibinde yaptı.Israrla ve yeniden BARIŞ dedi. Kur-şunlarla yaralanan o tarihi minare-nin ayaklarının dibinde, ensesinesıkılan tek kurşunla infaz edilerekkatledildi. Diyarbakır Barosu Baş-kanı Parêzer Tahir Elçi öldürüldü.

Senin gibi kınalı güvercinlerkaldı mı?

Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’nincenaze töreninde yaptığı ko-nuşma, adeta Hırant Dink’in eşiRakel Dink’in acılı cenaze konuş-

masını yansıtıyordu:

“Onu faili meçhul orduları karşı-layacak. Kendini her zamanki gibinezaketle tanıtmaya çalışırken,onlar da ‘seni bütün faili meçhul-ler, bütün âlem tanır. Senin bize birömür hakkın geçti. Biz seni bura-dan izledik, bizim gibi faili meç-hullere bir ömür adadın’diyecekler…

Ona soracaklar ‘sen geldin, kaldımı senin gibi kınalı güvercinler?’ Ozaman Tahir Elçi’nin gülümseyenyüzüne bir akşam inecek. ‘Valla nediyeyim, geldiğim yerde hepi topubir avuç güvercin vardı. Kartallar,şahinler, leş kargaları kol gezi-yordu’ diyecek…

Ona diyecekler ki, ‘sen bizi sa-vundun ya seni kim savunacak?’‘Arkamda eşim var, benim gibi dü-şünen arkadaşlarım var’ diyecek…”

“Bir de diyecek ki, ‘bugün di-lekçe verdim yurt dışına çıkış yasa-ğım kalktı. Artık özgürüm, kıtaları,denizleri fersah fersah gezebilirim.Hakkımda açılan duruşma ilerikitarihe ertelenmiş olsa da hakkımı

savunmak için hazır bulunaca-ğım…’

Bütün faili meçhuller onu bağ-rına basacak, minnetle ağırlayacak.‘Dört ayaklı minarenin en tepesinekonacağım. Tarih anlayacak beni.Kirli medya, beni tehdit eden tel-evizyonlar, beni hedef gösterengazeteler hoşçakalın. Beni anlama-yanlar, beni anlamak istemeyenler,dudak bükenler, hoşçakalın. Geçti-ğim işkence tezgâhları, hoşçakalın.Sahillere vurmuş bebeler, hoşçaka-lın. Failli meçhullerin yetimleri,hoşçakalın. Beni sevenler, destek-leyenler, hoşçakalın. Çocuklarım,eşim, hoşçakalın’ diyecek.”

Allah hepimize onurlu biryaşam ve ölüm nasip etsin!

Kendisine yapılan suikasttanaracının kurşungeçirmez camı sa-yesinde kurtulan HDP EşbaşkanıSelahattin Demirtaş ise cenaze tö-reninde şunları vurguladı:

“Tahir Elçi yatağında yastığındaölemeyeceğini bilenlerdendi. Bizler

canımızı ortaya koyduk. Bizi bu şe-kilde korkutacaklarını yıldıracakla-rını sananlar yanılıyorlar…

Bu devleti ele geçirenler kendimalı, mülkü gibi kullandı. Bu dev-let hepimizin devleti olamadı. He-pimizin devleti olsun diye çokuğraştık, uğraşıyoruz. Tahir’i öldü-ren devlet değil, devletsizliktir. Bili-yoruz ki, bugün, barış elçisibaşkanımızın arkasından ‘oh olsun’diyen on milyonlar da var. An-kara’da bu acıyı yüreğinde hisset-meyen bir anlayış var. Nasıl ‘bizimdevletimiz’ diyebiliriz?

Acıda bile ortaklaşamayan birtoplumu nasıl bir arada tutabiliriz?Halkımız tarihi sorumluluğun bilin-cinde. Biz ortak mücadeleyi sürdü-receğiz. Gözün arkada kalmasınTahir Elçi, böyle olmasını istemez-dik…

Allah hepimize böyle onurlu biryaşam ve ölüm nasip etsin. Önemliolan nasıl öldürüldüğünüz değilnasıl yaşadığınızdır. Bizler halkı-mıza bağlılıkla ömrümüzü geçire-ceğiz. Tahir Elçi son saniyesinekadar barışı dilinden eksik etmedi.Bizler yaşımızdan fazla cenazelergördük. Bunu kader olarak kabuletmedik. Elbet topraklarımıza barışgelecek, biliyoruz. Bunda ısrarlıolacağız…

Çok şükür ki yüzbinlerce dostu-muz var. Kürt, Türk demokrasiyeinanan yüz binler bugün arkandanağıt yakıyor.”

Diyarbakır Barosu Başkanı Parê-zer Tahir Elçi’nin cenazesi KoşuyoluParkı’na getirildi. “Seni Unutmaya-cağız” pankartı ve fotoğraflarınıntaşındığı cenaze töreninde “ŞehidNamirin”, “Hepimiz Elçiyiz Öldür-mekle Bitmeyiz” sloganları atıldı.Cenazesi Diyarbakır Yeniköy Me-zarlığı’nda defnedildi. Barış elçisi-nin anıldığı diğer törenlerde ise“Hepimiz Kürt’üz, Hepimiz Elçiyiz”sloganları yükseltildi.

N. Cemal

Barış Elçi’si katledildi

İşç i Sözü • Ayl ık, Sürel i S iyasi Yayın • Aral ık 2015 • Sayı: 18 • isc isozu.org • i let is [email protected]