İktisadi analiz tarihine nasıl yaklaşmak gerekir?

20
H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 19, Sayı 2, 200K s. 19-38 İKTİSADI ANALİZ TARİHÎNE NASIL YAKLAŞMAK GEREKİR? Hüseyin ÖZEL (Yrd. Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, LIB.F. iktisat Bölümü, 06532, ANKARA e-mail: ozel(a}hacettepe. edu. ir) Özet: Bu yazı, iktisadi analiz tarihine nasıl yaklaşılması gerektiğine ilişkin yöntembilgisel bir nottur. Yazıda, analiz tarihinin temel birimi olarak kabul edilen "düşünce okulu" kavramının, esas olarak Schumpeter'in "bilim öncesi vizyon" dediği "metafizik çekirdek" ile ona dayanan "analitik" yapının, yani teori, model ve hipotez gibi iktisadın "teknik" boyutunun bir birleşimi olduğu ileri sürülmektedir. Yazıda, bu kavram kullanılarak iki temel düşünce okulu, yani K l as i k-Marksist düşünce okulu ile Neoklasik düşünce okulu tanımlanmakta ve bu okulların benimsedikleri temel analitik çerçeveler ele alınmaktadır. Yazıda vurgulanmaya çalışılan düşünce, bu iki okul arasındaki analitik farklılıkların, esas olarak onların benimsedikleri "vizyonlar" arasındaki farklılıktan kaynaklandığı düşüncesidir. Abstract: This paper is a methodological note concerning basic principles and methods in approaching to the history of economic analysis. it is argued that the notion of the "school of thought", which is taken as the basic unit of the history of analysis, can be considered as a mixture of what Schumpeter calls the "preanalytical vision", that is, the "metaphysical core" constituted by perceptions and prescientifıc outlook of the researcher towards refality, and the analytical "superstructure", constituted by the "technical" aspects of economic theory-such as models, Anahtar Sözcükler: Mutlakçılık, Görececilik, "bilim öncesi vizyon", düşünce okulu, Klasik-Marksist okul; Neoklasik düşünce okulu. Keywords: Absolutism, Relativism, "prescientific vision", school of thought, Ciassical- Marxist school, Neoclassicafschool.

Upload: vophuc

Post on 25-Jan-2017

297 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 19, Sayı 2, 200K s. 19-38

İKTİSADI ANALİZ TARİHÎNE NASIL

YAKLAŞMAK GEREKİR?

Hüseyin ÖZEL

(Yrd. Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, LIB.F. iktisat Bölümü, 06532, ANKARAe-mail: ozel(a}hacettepe. edu. ir)

Özet:

Bu yazı, iktisadi analiz tarihine nasıl yaklaşılması gerektiğine i l i ş k i nyöntembilgisel bir nottur. Yazıda, analiz tar ihinin temel birimi olarakkabul edilen "düşünce okulu" kavramının, esas olarak Schumpeter'in"bi l im öncesi vizyon" dediği "metafizik çekirdek" ile ona dayanan"analitik" yapının, yani teori, model ve hipotez gibi iktisadın "teknik"boyutunun bir birleşimi olduğu i leri sürülmektedir. Yazıda, bu kavramkullanılarak iki temel düşünce okulu, yani K l as i k-Marksist düşünce okuluile Neoklasik düşünce okulu tanımlanmakta ve bu okullarınbenimsedikleri temel analit ik çerçeveler ele alınmaktadır. Yazıdavurgulanmaya çalışı lan düşünce, bu iki okul arasındaki anal i t ikfarkl ı l ık lar ın, esas olarak onların benimsedikleri "vizyonlar" arasındakifarkl ı l ıktan kaynaklandığı düşüncesidir.

Abstract:

This paper is a methodological note concerning basic principles andmethods in approaching to the history of economic analysis. it is arguedthat the notion of the "school of thought", which is taken as the basic uni tof the history of analysis, can be considered as a mixture of whatSchumpeter calls the "preanalytical vision", that is, the "metaphysicalcore" constituted by perceptions and prescientifıc outlook of theresearcher towards refality, and the analytical "superstructure", constitutedby the "technical" aspects of economic theory-such as models,

Anahtar Sözcükler: Mutlakçılık, Görececilik, "bi l im öncesi vizyon", düşünce okulu,Klasik-Marksist okul; Neoklasik düşünce okulu.Keywords: Absolutism, Relativism, "prescientific vision", school of thought, Ciassical-Marxist school, Neoclassicafschool.

Page 2: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

20 Hiısevm ÖZEL

assumptions and hypotheses-on the basis of this core. Based upon thisnotion, a distinction is drawn betvveen the two alternative schools, namelythe Classical-Marxist and the Neoclassical schools of thought , and therespective analytical framevvorks adopted by these schools are explored.The basic idea defended and emphasized in the paper is that thefundamental differences between these two schools stem from thedifferences in the respective "visions".

GİRİŞ

iktisadi düşünce, ya da bu yazıda benimsendiği biçimiyle "iktisadianaliz" tarihi, Mark BIaııg\m dediği gibi "ölmüş iktisatçıların yanlışdüşüncelerinin (Blaııg 1992: 1) basit bir sunumu ol ıranın ötesinde, iktisatteorisinin başlangıcından bu yana geçirdiği değişimi ya da her durumauyarlanabilecek tek bir ikt isat teoris inin b u l u n u p bulunamayacağını inceleyenbağımsız bir d i s i p l i n olarak değerlendiri lebil ir . Herşeyden önce bir "tarih" olanbu dis ipl in, neredeyse tanım gereği, zamanda geriye doğru gitmeyi gerektiren,geçmişi inceleyen bir d i s i p l i n gibi görünmektedir. Bununla birlikte, burada"geçmişken kastedilen olaylar değil, bizzat düşüncelerin, hipotezlerin ya dateorilerin kendisidir . Ne var ki. bu türden düşünce ya da teorilerin artık geçmiştekaldığı, bizler iç in bir anlam ifade edemeyeceği, çünkü bizim ulaş t ığ ımız bi lg idüzeyinin onları artık geçersiz k ı l d ı ğ ı düşüncesi, rahatlatıcı olmakla birl ikte,pek de doğru bir düşünce değildir. "Eski" iktisadi düşüncelerin önemli birbölümünün bugünün "çağdaş" iktisat teorisinin temelinde yer aldığı, hatta (birörnekle ifade edersek) "çağdaş" iktisat teorisi olarak düşündüğümüz Neoklasikiktisadın kendis inin bile 19. yüzyı l sonunda ortaya atı lmış olduğu ve o gündenbu yana öz bakımından pek de değişmediği gerçeği, analiz ta r ih in in yalnızcageçersiz düşüncelerin incelenmesinden daha fazla bir şey olduğunugöstermektedir. Bu bakımdan iktisadi analiz tarihinin incelenmesi, düşünselgel iş imin izlediği yol ların ortaya konmasına yardımcı olduğu gibi, bugünküteorilerin nas ı l geliştirileceği, onları değerlendirme ölçütlerinin neler olacağı,dünyanın daha iyi nasıl anlaşılabileceği ya da açıklanabileceği konusundaipuçları da vermektedir. Bunun içindir ki analiz tarihinin, geçmişten çok bugüneışık tutma gibi bir i ş levinin de olduğu söylenebilir. 1

Bu durumda, d is ip l in in "tarih" boyutundan çok "analiz" boyutunun öneçıkması doğaldır; bu yazıda da, Joseph Schumpeteri (1954: 3-41) izleyerek,iktisadi "düşünce" tarihi ile "analiz" tarihi arasında bir ayrım yapılmaktadır. Buayrıma dayanarak, iktisadi analiz tarihinin geçmişteki iktisat teorilerininkronolojik bir sıralamasını vermek yerine, teorilerin benimsedikleri anal i t ikyapılar ile bunların geçirdikleri evrim üzerinde durması gerektiği ilerisürülmektedir. Bununla birlikte bu, analitik yapıların dayandığı metodolojik ve

Page 3: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 21

hatta "ideolojik" temellerin dikkate alınmaması gerektiği anlamınagelmemektedir. Tam aksine, yine Schumpeter'i izleyerek, analitik yapınınkurulmasına olanak sağlayan dünya görüşü, ideoloji ya da hatta "metafizik"bakış açısından oluşan "analiz öncesi" ya da "bil im öncesi" nitelikteki"vizyon"un incelenmesinin de, iktisadi düşünce tarihine sistematik bir biçimdeyaklaşabilmek için zorunlu olduğu görüşü savunulacaktır. Daha sonra, "bil imöncesi vizyon" ile "analitik yapı"mn toplamı olarak görülebilecek "düşünceokulu" kavramı tanımlanacak ve bu tanıma dayanılarak iktisadi düşüncetarihindeki iki önemli okulun, yani Klasik-Marksist ve Neoklasik düşünceokul lar ının benimsedikleri kavramsal çerçeveler birbirinden ayırdedilecektir. Busınıf lamanın dolaysız bir içermesi ise, kuşkusuz, bu iki okulun b i rb i r ler in indevamı olmayıp, dünyaya farklı bakışları benimsemiş olan farkl ı vizyonlaradayanıyor oldukları biçimindeki önermedir.

1. ANALİZ TARİHÎNİN KAPSAM VE YÖNTEMİ

1.1. Yöntem Tartışmaları: Mutlakçılık mı, yoksa Görececilik mi?

Schumpeter'e göre iktisadi düşünce "iktisadi konulara, ö z e l l i k l e bukonulara dayanan kamu polit ikalarına i l i ş k i n düşünce ve isteklerin toplamı"(Schumpeter 1954: 39) olarak tanımlanırken, iktisadi "analiz" tarihi, "insanlarınekonomik olguları anlamak için gösterdikleri entellektüel çabalar ın tar ih i ya da,aynı anlama gelmek üzere, ekonomik düşüncenin analit ik ya da b i l imse lyönler inin tarihi (Schumpeter 1954: 3) olarak a n l a ş ı l m a l ı d ı r ; dolayıs ıyla,"iktisadi analiz" terimi, tarih, istatistik ve "teoriyi" içeren düşünsel etkinl ikleregöndermede bulunmaktadır (Schumpeter 1954: 12)". Bu durumda Schumpeter'egöre (bilimsel) iktisat, aslında tarihsel, istatistiksel ve teorik teknikler ile buteknikler kul lanı larak ortaya konulan sonuçlardan oluşmaktadır (Schumpeter1954: 21). Doğaf olarak böyle bir ayrım, ister istemez yöntembilgisel. giderekbil imsel etkinl iğ in nası l sürdürülmesi gerektiğine i l i ş k i n b i l i m felsefesikapsamında yer alacak olan bir tartışmayı doğuracak nitel ikte görünmektedir;ancak bu yazıda bunlara değinilmeyecek, değerlendirme ölçütü "analitik" boyut,yani teorilerin özellikleri ve bunlar oluşturulurken benimsenen varsayımlar,argüman geliştirme biçimi gibi "teknik" noktalar olacaktır.

Böyle "analitik" bir bakış açısının benimsenmesinin ilk elde ortayaçıkardığı sorun, teorilerin kendi başlarına, ortaya at ı ldıklar ı dönemin sosyal veekonomik koşullarından bağımsız bir biçimde ele a l ı n ı p alınamayacağı, başkadeyişle "analiz" tar ihinin hangi ölçüde olaylar ve genel olarak "düşünce"tarihinden bağımsız ele alınabileceği sorunudur. Genellikle "ınııtlakçılık"(absolutism) ile "görececilik" (relativism) görüşleri arasındaki tartışma (Blaııg1992: Giriş) olarak da bilinen bu tartışma, hem iktisadi düşünce tarihi

Page 4: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

22 Hüseyin ÖZEL

bakımından, hem de genel olarak sosyal bi l imlerin yöntemi bakımından herzaman gündemde olan bir tartışmadır. Genellikle b i l im felsefesinde "pozitivist"görüş4 olarak bil inen görüşün benimsediği mutlakçı anlayış, bi l imsel etkinliğinve onun ürünleri olan varsayım, önerme, model ve teorilerin kendi başlarına,içlerinde geliştirildiği sosyal, ekonomik ya da kurumsal ortamlardan bağımsızolarak ele alınması gerektiğini, çünkü bi l imsel nitelikteki önermelerindeğerlendirme ölçütlerinin rasyonel bir yoldan, kesin bir biçimde ortayakonabileceğini ve her türlü bi l imsel etkinliğin yalnızca bu ölçütlere dayanılarakdeğerlendirilebileceğini savunmaktadır. Bu anlayış, en azından iktisatçılararasında genel kabul gören bir anlayış gibi görünmektedir. Buna karşılık,kendisi oldukça eski olsa bile, özellikle son yıllarda b i l i m felsefesindeki kimigelişmelerin ardından yeniden önem kazanan "görececi" anlayışa göre, herhangibir düşünce, teori, model ya da önerme, içinde biçimlendir i ldiği koşullardanbağımsız olarak ele alınamaz.

Bu anlayış ı savunan bakış açılarından en bi l inen iki tanesi, esas olarakAlman kökenli "yorumsamacı" (hermeneutic) yaklaşım ile Marx'ın ü n l ü"tarihsel materyalizm" yaklaşımıdır . Yorumsamacı yaklaşıma göre1" toplum,özünde kavramsal nitel iktedir ve sosyal yaşam, insanların onu nasılgördüğünden bağımsız değildir. Bu yüzden de, doğa b i l i m l e r i n d e geçerli olanve nedensel yasaların araştırılmasına yönelik olan etk inl ik ler , insan davranış ınınnedensel yasalar ku l lanı larak açıklanamaması yüzünden sosyal b i l imlerde birişe yaramayacaktır. Sosyal b i l im esas olarak, a n l a m l ı ve kavramsal bağlantı larıincelemek durumundadır. Sosyal b i l i m i n amacı, insan davranışlarını nedenselyasalara dayanarak açıklamak değil, insan eylemlerini yönlendiren ve onlarıanlamlı k ı lan kuralları ortaya çıkarmaktır. Bu bakımdan sosyal b i l i m i n yöntemi,ister istemez "yorumlamaya" dayanacaktır. Sosyal yaşam, t ıpkı bir kitap okurgibi ele a l ı n m a l ı ve yorıımlanmalıdır. Bu yorumlama e tk in l iğ i sırasında ise,insanın içinde eylemlerini sürdürdüğü kültürel çerçeve, düşünse! i k l i m , sosyalkural ları tanımlayan kurumlar özel l ikle dikkate a l ınmak durumundadır, çünküinsan davranışına anlam kazandıran unsurlar, asl ında bunlardır . Bu yüzdenhangi türden düşünce olursa olsun, bu düşünceyi uygun bir bağlamayerleştirebilmek, onu içinde geliştiği ortama göre değerlendirmek gereklidir.6

İktisadi düşünce tar ihi açısından bunun yarattığı sonuç ise, iktisat teorilerininortaya çıkt ıklar ı kültürel bağlamlardan ayrı değerlendirilemeyecekleri, buyüzden de teorilerin kökenlerinin incelenmesinin kaçını lmaz olduğudüşüncesidir. Dolayısıyla dikkate a l ınması gereken yalnızca teorilerin "teknik"ya da anal i t ik boyutları değil, aynı zamanda bu boyutun gerisinde yer alanyaklaşımlar, düşünce biçimleri , düşünsel i k l i m gibi düşünsel ve kültüreltemellerdir.

Benzer bir sonuca varan bir başka görüş de, kuşkusuz, Marx tarafındanortaya atılan ünlü "tarihsel materyalizm" görüşüdür. (Marx 1970: 19-23). Bu

Page 5: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi

görüşe göre, her toplumdaki "ekonomik altyapıyı" oluşturan üretim araçları,emek ve teknoloji düzeyinin oluşturduğu "maddi üretim güçlerinin" gelişimdüzeyine karş ı l ık gelen "üretim i l işki leri", yani insanların toplumsal bir çerçeveiçerisinde doğayla gir işt ikleri etkileşimler, o toplumdaki "yasal ve polit iküstyapıyı" ve "sosyal b i l i n c i n b iç imler ini" belirlemektedirler. İ k i n c i olarak,toplumun bu ekonomik altyapısı, bireylerin bilinçlerinden ve isteklerindenbağımsızdır; "insanların varoluşunu belirleyen onların bi l inçler i değildir;onların sosyal varoluşları b i l inçler ini belirler" (Marx 1970: 21) Üçüncü olarakda, üretim güçleri i le üretim i l i şk i le r i arasındaki çelişki, toplumsal değişiminit ici gücüdür; maddi üretim güçleri geliştikçe, onlara karşıl ık gelen üretimil işki leri , ya da mülkiyet i l i şki ler i , bu gelişmeye ayak uyduramanıakta ve bu ikidüzey arasındaki çatışma bir sosyal devrime yol açmaktadır. Dolayısıyla,toplumların incelenmesi, onların üretim güçleri ile üretim i l i şk i ler in inoluşturduğu "üretim tarzlarına", yani ekonomik yaşamın organizasyon biçiminebağlıdır. Genel olarak "ekonomik altyapı ideolojik üstyapıyı belirler" teziyleözetlenen tarihsel materyalizm, dolayısıyla, "üstyapıya" ait olan b i l imse l teori,anlayış ya da görüşlerin doğrudan onların dayandığı "altyapının" bir sonucuolarak ortaya çıktıklarım, bu süreçte de üretim i l i şk i le r in in tanımladığı s ını fsa lkonum ve mülkiyet i l i ş k i l e r i n i n bel ir leyici olduğunu ileri sürmektedir. Budurumda, her teorinin dayandığı "maddi temellerin", yani onların içerisindeortaya çıkt ık lar ı esas olarak ekonomik koşul lar ın ve s ın ı f i l i ş k i l e r i n i nincelenmesi gerekmektedir: örneğin luissez fuire i l k e s i n i savunan bir iktisatteorisi, bütünüyle bir "burjuva iktisadıdır": yani onun temel i ş levi , "sosyaluyumu" vurgulayarak sömürü i l i ş k i l e r i n i gizlemek ve böylece kapital ist lerinçıkarını korumaktır. İktisadi analiz tarihi de. ne kadar yansız görünürsegörünsün, ekonomik "altyapıdan" bağımsız olamayacaktır; bu da, teorilerin eleal ınmasında mutlaka üretim i l i ş k i l e r i n i n ve buna dayanan üstyapı k u r u m l a r ı n ı ndikkate a l ınması gerektirmektedir. Dolayısıyla, ikt isadı, ya da genel olaraksosyal teorileri, içlerinde gel işt ikleri sosyal ve tarihsel bağlamlardan ayrı olarakele almak yeterli bir yaklaşım biçimi ortaya koyamayacaktır. Bu durum,özel l ik le iktisat iç in geçerlidir; çünkü iktisat, en azından Adam Smith'denbaşlayarak, kapitalizmin, ya da piyasa ekonomisinin i ş leyiş inin ortayakonmasına yönelmektedir dolayıs ıyla piyasa ekonomisinde gerçekleşengelişmeler de iktisat teorisine kaçınılmaz olarak yansıyacaktır. Bu bakımdankapitalizmin, 18. yüzyı l sonlarından bu yana önemli değ i ş ik l ik ler geçirse de.temel öze l l ik ler in in bir ölçüde aynı ka ld ığ ı olgusu, iktisadi düşünceniniçerisindeki k imi temel düşüncelerin de neden o dönemden bu yana pekdeğişmediğini açıklamaktadır . Böyle ise, ikt isadi a n a l i z i n ge l i ş imindeekonomik, sosyal ve kültürel etkenlerin oynadığı rolü irdelemek kaçını lmazgörünmektedir.

İnsan b i l i n c i n i n ya da her tür lü düşünsel e t k i n l i ğ i n doğrudan ekonomiktemele bağlanabileceğini i leri süren tarihsel materyalizm ya da buna yakın

Page 6: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

24 Hüseyin ÖZEL

görüşlerin ortaya çıkardığı önemli bir kavramsal sorun da, iktisat alanında (yada sosyal b i l i m l e r i n herhangi bir alanında) ortaya çıkmış olan teorileringerçekten de "bilimsel" olup o lmadığ ının, ya da daha doğru bir deyişle bunlarınbütünüyle "ideolojik" nitelikteki görüşlerden ayrı tu tu lup tutulamayacağının birsorunudur. Tarihsel materyalizme göre bu, pek mümkün görünmemektedir.7

Dolayısıyla, bir "bilimsel" teorinin gerisindeki "ideolojik" yönelimlerin deortaya çıkarılmasının, iktisadi düşünce ya da analiz t a r i h i n i n ödevleri arasındaolduğu söylenebilir. Aynı sorun, Schumpeter tarafından da ele al ınmakta veSchumpeter (bilimsel) iktisadın gerçekten de ideolojik unsurlardan, ya dagiderek bütün değer yargılarından ayrı tutulup tutulamayacağını tartışmaktadır.

Schumpetere (1954: 41-42) göre, araştırmalara genel l ikle sıfırdan değil,bizden öncekilerin çalışmalarından yola çıkarak başlarız. Ancak sıfırdanbaşlamış olsak bile, başlangıçta sahip olduğumuz k i m i kavrayışlar vedüşünceler her zaman sözkonusu olacaktır. Bu kavrayış ile araştırmacının"bi l im" öncesi analizi, b ir l ikte Schuınpeterin "analiz öncesi vizyon" dediğigenel an lay ı ş ı oluşturur. Schumpetere göre, bir sorunu dikkate a l a b i l m e k iç in ,öncelikle bir d iz i somut olguyu ana l i t ik çabalar ımız ın hedef] olarak seçmemizgerekmektedir. Başka bir deyişle ana l i t ik çaba, ister istemez, bu çabanın"hammaddesini" sağlayacak anal iz öncesi bir düşünsel e t k i n l i ğ i degerektirmektedir. B i l i m s e l e tk in l ik , analiz etmek istediğimiz, b i r b i r i y l e i l i ş k i l ibir dizi olgudan başlar; bu olguların kavramlaşt ı r ı ld ığ ı b i l i m s e l bir model ile deson b u l u r (Schumpeter 1949: 265). Bu "b i l im öncesi vizyon", yalnızca b iz imideolo j i le r imiz in kaynağı deği ldir; daha da öneml i s i , b i l i m s e l ç a l ı ş m a l a r ı m ı z ı nda ön koşuludur; çünkü ancak bu vizyon sayesinde b i l imse l çabalarımızıyöneltebileceğimiz sorunları tanımlamamız m ü m k ü n olacaktır (Schumpeter1949: 274). Bu bakımdan her iktisatçı böylesi bir "vizyondan" yola çıkmakzorundadır, çünkü bu vizyon, araştırmacının gerçekliğin doğasına i l i ş k i nkavrayışını tanımlamaktadır. Dolayısıyla araştırmacının ideoloj is i , ya da dahagenel olarak dünya görüşü, yaptığı anal izi de, en azından sorunun vekullanılacak akı l yürütme b i ç i m i n i n seçimi sırasında etkileyecektir. Budurumda, her ne kadar Schumpeter'in kendisi bu ideolojik unsurun analizdentemizlenebileceğim, araştırmacının ideolojik y ö n e l i m i n i n onun k u l l a n d ı ğ ıanali t ik araçlar ile "teoremlerinden" ayrı tutulabi leceğini düşünüyor olsa da(Schumpeter 1954: 31), özel l ikle anal iz tarihi bakımından, ele alınacakteorilerin gerisindeki "vizyon"un da incelenmesi gerektiği, bunun da bir ölçüdebu vizyonların oluşturulduğu sosyal ve kurumsal bağlam içerisinde yapı lmasıgerektiği kaçınılmaz görünmektedir.8

Ancak ne olursa olsun, iktisat teorisi ile içerisinde yer a ld ığ ı sosyal,ekonomik ve düşünsel/ideolojik ortam arasındaki nedensel l ik i l i ş k i s i n i n tekyönlü olduğunu söylemek de pek mümkün deği ldir . İktisat bu ortamdan

Page 7: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 25

etkilenmekle kalmaz, onları etkiler de. Hatta, Keynes'i izleyerek,söylenebileceği gibi,

...iktisatçılarla siyaset felsefecileri, ister doğru olsunlar, istersede hatalı, genel olarak düşünülenden çok daha etkilidirler. Aslındadünyayı yöneten başka bir şey de pek yoktur. Uygulama içindeki,kendilerinin entellektüel etkilerden uzak olduklarına inanan insanlar,genellikle ölmüş bir iktisatçının köleleridirler. Gaipten sesler duyanyetkili deliler de aslında kendi ç ı lg ın l ık lar ın ı , birkaç yıl önceki birakademik saçmalıktan damıtmaktadırlar" (Keynes 1936: 383).

Sosyal teorilerin aslında sosyal olgu ve koşulların bir ürünü olduğudüşüncesi doğru olsa da, bunun tersi de aynı derecede doğrudur: bu olgu vekoşullar da teorilerin bir ürünüdür (Hunt 1992: x-xi). Aslında, Anthony Giddens(1999: 39-40) tarafından "çifte yorumsama" olarak adlandırılan bu durum,sosyal teorilerin, neden ortaya atıldıkları dönem ya da koşullar ortadankalktıktan sonra bile varlıklarını ve etkilerini sürdürdüklerini de açıklamaktadır.Bu etkilerin sürekli olmasına yol açan temel neden, sözkonusu teorilerin şu aniçinde yaşadığımız sosyal dünyanın kuruluşuna katkıda bulunmuş olmalarıdır.İktisadın tarihine bakıldığında, onun da öteki sosyal b i l i m l e r gibi, hatta belki deonlardan çok daha fazla, toplum içerisinde ortaya çıkan bir düşünce biçimiolmanın ötesinde toplumun da biçimlendirmesine katkıda bulunan etkin bir(düşünsel) eyleyen olduğu gerçeği gözden kaçmamaktadır. Değişik iktisadiyaklaşımlar, düşünce okulları ya da teoriler, yalnızca gerçek dünyayıyansıtmakla kalmamışlar, onu biçimlendirmeye de yönelmişlerdir.9 Budurumda, iktisadi düşünce tarihinin, dis ipl iner bir uzmanlık alanı olmanınötesinde, üzerinde çalışı lması kaçınılmaz olan bir alan olduğu iddiası da kolaycasavunulabilir. Düşünce tarihi yalnızca geçmişe yönel ik değildir; bugünündünyasının anlaşılmasında da önemli bir rol oynamaktadır.

Sonuç olarak, iktisadi analizin, bütünüyle "teknikler" ve akı l yürütmebiçimi ile s ın ı r l ı tutuluyor olsa bile, hem sosyal, ekonomik ve kültürel koşullarlagirdiği etkileşimden, hem de belki de analizin nası l yürütüleceğini bi lebelirleyen ideolojik unsurdan ayırdedilebilmesi pek mümkün gözükmemektedir.Ancak buradaki teoriler ile gerçek yaşam arasındaki i l i ş k i n i n tek yönlüolamayacak kadar karmaşık olduğu, dolayısıyla da aralarındaki i l i şk in in dahaçok birbir ini besleyen bir etkileşim düzeyinde gerçekleştiği unutulmamalıdır .Bu yüzden, iktisadın "teknik" yönüne göndermede bulunan bu "analitik"boyutun, (belki de Schumpeter'in düşündüğünden biraz daha geniş tutularak)hem sözünü ettiği "analiz öncesi vizyon"u, hem de bu vizyonu temel alan"teknikleri" ve akıl yürütme b iç imini de içerecek biçimde tanımlanmasının, esasolarak gerçekliğin nasıl anlaşılması gerektiği konusundaki seçimleri belirleyen"vizyonun" ve teorilerin ulaştıkları sonucu tanımlamakta ne ölçüde önemli

Page 8: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

26 ////.ver//? ÖZEL

olduğunun ortaya konması bakımından yararlı olaeağı da aç ıkt ı r . Bu yüzden,iktisadi düşünce tar ihine yaklaşırken dikkate a l ınmas ı gereken temel incelemeb i r i m i n i n , söz konusu iki düzeyi de içerecek biçimde tan ımlayab i leceğ imiz"düşünce okulu" kavramı olduğu ileri sürülebi l i r . İktisatta geçerli olan farkl ıdüşünce o k u l l a r ı n ı birbir inden ayıran da aslında, k u l l a n d ı k l a r ı t eknik le r ya dabenimsedikleri a n a l i t i k çerçevelerin ötesinde, aynı dünyayı aç ık lamayayönelmiş, hatta aynı terim ve kavramlar ı k u l l a n m ı ş olsalar b i l e dünyaya f a r k l ıbakıyor olmalar ı , f a r k l ı " b i l i m öncesi vizyondan benimsiyor o l m a l a r ı d ı r .Dolayıs ıy la ik t i sadi a n a l i z t a r i h i temel olarak a n a l i t i k noktalar üzerindeyoğıınlaşsa bi le. f a r k l ı düşünce o k u l l a r ı n ı k a r ş ı l a ş t ı r m a l ı olarak e le alan biryöntem izlemeye, öze l l ik le f a r k l ı düşünce o k u l l a r ı n ı n geris inde yatanvizyonlar ın yapı lan a n a l i z l e r i nas ı l e t k i l e d i k l e r i n i göstermeye ç a l ı ş m a l ı d ı r . Bunoktada da. öze l l ik le zaman b a k ı m ı n d a n f a r k l ı dönemlerde ortaya a t ı l a n f a r k l ıdüşünce o k u l l a r ı n ı n hangi ölçüde b i r b i r l e r i n i n devamı o l d u k l a r ı , ya daaralarında b i r s ü r e k l i l i k i l i ş k i s i n i n olup o lmadığ ı sorunu ortaya ç ı k m a k t a d ı r .

1.2. Analiz Tarihinde Süreklilik

Bütün d i s i p l i n l e r d e olduğu gibi . ik t i sadi a n a l i z t a r i h i n d e de çokçatartışı lan bir başka sorun, ikt isat teoris inin g e l i ş i m i n i n sürek l i i ler iye doğruuzanan düz bir çizgi iz leyip izlemediği, yani b i r b i r i n i izler biçimde ortaya ç ı k a nteorilerin ya da düşünce o k u l l a r ı n ı n her zaman, kesin bir b iç imdetanımlanabilecek (içsel t u t a r l ı l ı k , a k ı l yürütme b iç imi , a m p i r i k ver i lereu y g u n l u k veya "dışsal"" t u t a r l ı l ı k g i b i ) k i m i ölçütlere bağl ı olarak, daha "doğru"*ya da "gerçeğe" daha yakın o lup o lmadığ ı : bu bakımdan da düşünsel g e l i ş i m i n ,her zaman uerçekl iu in daha büvük bir b ö l ü m ü n ü avd ın la tab i lecek va da onuC^ » ~ ./ -

açıklayabilecek biç imde gerçekleşip gerçekleşmediği sorusudur. Y ö n t e m b i l g i s e laçıdan, b i l i m l e r i n g e l i ş i m i n i n i ler lemeci biçimde, eski teor i ler in her zamanyer ler ini a m p i r i k ver i l e r tarafından daha fazla doğrulanan ya da desteklenen,daha a ç ı k l a y ı c ı öndeyi ler ortaya koyan yeni teorilere b ı r a k t ı k l a r ı b i ç i m i n d e k i ,esas olarak pozi t iv i s t n i t e l i k t e k i an lay ı ş , gerçi ö z e l l i k l e i k t i s a t ç ı l a r arasındageniş kabul görmekte ise de. b i l i m fe lsefes indeki yeni ge l i şmeler ve p o z i t i v i s tb i l i m a n l a y ı ş ı n a y ö n e l t i l e n e leş t i r i le r sonucunda bu görüşe karşıt görüşün, yanib i l i m l e r i n ge l i şmes in in böyle o lmaktan çok. k e s i n t i l i , s ıçramalar gösteren birgelişme b i ç i m i sergilediği, daha sonra ortaya a t ı l a n teori ler in hiç deöncekilerden daha "iyi" ya da "ileri" o l m a s ı n ı n gerekmediği b i ç i m i n d e k i görüş,yandaş kazanmaya başlamıştır. Bu i k i n c i görüşe göre. farkl ı düşünce o k u l l a r ı ,zaman b a k ı m ı n d a n b i r b i r l e r i n i iz l iyor olsalar da. b i r b i r l e r i n e indirgenemez,hatta b i r b i r l e r i y l e karş ı laşt ı r ı lamazlar . Bu b a k ı m d a n f a r k l ı iki düşünceo k u l u n u n , ardış ık olsalar bile. dayandık lar ı p r e a n a l i t i k v izyonlar , ideolo j i le r ,a n a l i t i k çerçeveler, kısacası "düşünce okulu" k a v r a m ı n ı t a n ı m l a y a n her t ü r l übileşen, birbir inden fark l ı olduğu ve b u n l a r a y n ı te r imler i k u l l a n s a l a r b i le

Page 9: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. İktisadi ve Ular i Bilimler Fakültesi Dergisi 27

terimlere yükledikler i anlam fark l ı olduğu sürece, bu o k u l l a r ı n yalnızcakronolojik bir biçimde ele a l ı n m a s ı ve, örtük olarak, sonra gelenin öncekindendaha iyi olduğunun varsayılması, düşünce t a r i h i n i n istenir bir bet imlemesinivermeyecektir. Bu bakımdan her teori ya da düşünce o k u l u n u n , ne kadar"irrasyonel9' görünürse görünsün, kendi a n a l i t i k çerçeveleri içerisinde, kendigeliştirdiği ölçütlere dayanılarak ele a l ın ıp değerlendirilmesi daha "doğru" biryaklaşım olabi l i r . Görüldüğü gibi konu, bizi bir kez daha "görececilik" ve"mutlakçıl ık v arasındaki ayrıma getirmektedir. Y i n e de, yukarıda da bel i r t i ld iğ igibi, özell ikle iktisat söz konusu olduğunda, fark l ı düşünce o k u l l a r ı b i rb i r ler ineindirgenemez olsalar bile, ele aldıkları ve açıklamaya ça l ı ş t ık lar ı gerçeklik, yanipiyasa sisteminin kendisi aynı olduğundan, fark l ı düşünce o k u l l a r ı n ı ,dayandıkları anal i t ik çerçevelerin gerçeklik karş ıs ındaki d u r u m l a r ı n a görebirbirleriyle karşılaştırmak her zaman m ü m k ü n olabilecektir . Her okulunçerçevesi ve hatta k u l l a n ı l a n kavramlar farkl ı bile olsa. y ine de bu okul la r ınperformanslarını değerlendirmekte k u l l a n ı l a b i l e c e k ölçütler g e l i ş t i r i l e b i l i r . ' 1

Bununla birl ikte, böylesi bir çaba bu yaz ının boyut lar ını aşt ığından, burada dahaçok farkl ı ana l i t ik çerçevelerin dayandıkları temeller i le b u n l a r ı n u l a ş t ı k l a r ısonuçlar irdelenmektedir.

2. İKİ DÜŞÜNCE OKULU: KLASİK-MARKSİST VENEOKLASİK OKULLAR

Yukarıda ele alman kavramsal noktalara dayanarak, ik t i sad i a n a l i /tarihini, teorilerin kronolojik bir s ı ra lanış ının ötesinde daha sistematik birbiçimde ele a labi lmek iç in seçilmesi gereken temel inceleme b i r i m i n i n"düşünce okulu" kavramı olduğu düşüncesini savunmak m ü m k ü ngörünmektedir. Bu bakımdan, iktisadi düşünce t a r i h i n i ele a l ı rken, b i rb i r inealternatif olarak alınabilecek, aynı gerçekliği, yani piyasa ekonomiler ininiş leyiş ini açıklamaya yöneldik ler i halde fark l ı bakış a ç ı l a r ı sunan ik i temelanal i t ik çerçeveden söz etmek olasıdır. Hernekadar aralarında a n a l i t i k ya daideolojik olarak kesin s ı n ı r l a r çizmek m ü m k ü n olmasa da, düşünce t a r i h i n i n"düzene" sokulması amacıyla birbir inden ayırdedilen bu çerçeveler. Klasik-Marksist ve Neoklasik düşünce o k u l l a r ı n ı n benimsedikler i a n a l i t i kçerçevelerdir.

İlerlemeden, böyle bir s ı n ı f l a m a n ı n gerekçeleri üzerinde durmakta yarargörülmektedir. Gerçekten de, örneğin Mar\ ile Ricardo'nım p o l i t i ky ö n e l i m l e r i n i n birbir ler ine bütünüyle karşıt olduğu, ya da Neoklas ik gelenekiçerisinde yer alıyor olsalar da MarshalPın üretime verdiği a ğ ı r l ı k b a k ı m ı n d a nKlasik anal i t ik çerçeveye Walras*tan daha yakın olduğu yadsınamaz birgerçektir (Hollis, Nell , 1975: 13). Bu yüzden bu iki çerçeveyi b i rb i r inden

Page 10: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

28 Hüsevin ÖZEL

ayırdeden noktalan dikkate alırken, iki önemli nokta üzerinde durmak yararlıgörülmektedir.

Öncelikle, bu sınıflamada, ideolojik bakımdan birbirlerinden çok farklıgörülebilecek olan "Klasik" ve "Marksist" düşünce o k u l l a r ı n ı n neden tek birdüşünce okulunu oluşturan iki yaklaşım olarak ele al ındığı sorusu önemkazanmaktadır. Bunun nedeni, dikkate al ınan temel ölçütün bu iki yaklaş ımınbenimsediği analitik çerçevelerin aslında birbirleriyle aynı olduğu, ya da dahaaçık bir biçimde, Marx'ın benimsediği temel analit ik çerçevenin, esas olarakSmith'in geliştirdiği ve Ricardo'nun yetkinleştirdiği analit ik çerçevenin(özellikle değer ve bölüşüm teorileri bağlamında) bir devamı olduğudur. Bubakımdan Marx'ın bu çerçeveye yaptığı katkı, bununla tutarlı olan bir felsefibakış açısını geliştirmek ve artık değer teorisini ortaya atmakla s ın ı r l ı olmuştur.Dolayısıyla i k i s i n i aynı düşünce okulu bağlamında ele almakta bir sakıncagörülmemektedir.

İ k i n c i olarak, burada i leri sürülen düşünce, bu iki çerçevenin b i rb i r le r in indevamı olduğu ya da bir is inin ötekinin daha gelişmiş ya da yetkinleştirilmişbiç imi olduğu düşüncesi değildir; aksine, bu iki çerçeve, birbir lerineindirgenemez olan bir halef-selef i l i şk i s i içinde olmayıp, birbirine rakip olan ikidüşünce b i ç i m i n i tanımlamaktadır. Bu iddia, iktisadi düşünce tarihi üzerindeçalışanların pek sık benimsediği bir iddia değildir. İktisadi düşünce tarihiüzerine yazılan kitapların büyük bir bölümü, ikt isadın en azından AdamSmitlr den bu yana evrimci bir yoldan gel işt iğini, bu bakımdan da Neoklasikiktisadın Klasik-Marksist çerçeveye göre daha "ileri" olan bir teoriyi temsilettiği, dolayısıyla bu iki okulun aslında iki ayrı gelişme evresine karş ı l ık geldiğidüşüncesini benimsiyor görünmektedir. Örneğin, bu yaklaşımı benimseyenöndegelen düşünce tarihçilerinden birisi olan Mark Blaııg, düşünce tarihindebenimsediği değerlendirme standartlarının "çağdaş iktisat teorisininstandartları" olduğunu söylemektedir (1992: 1). Buna karşılık Schumpeter(1954), History of Economic Analysis'Az, "bilimsel" ikt isadın Adam Smitlr lebaşlayan gelişim çizgisinde Ricardo'yu (ve onu izleyen Marx*ı) bir "sapma"olarak görmekte (s. 474), bir "orta yolu" temsil eden John Stuart M i l F i n (s. 603)ardından, ge l i ş imin "normal yoluna" geri döndüğünü ileri sürmektedir. Bunarağmen, bu düşünce o k u l l a r ı n ı n aynı gerçeği açıklamaya yöneldikleri, hatta aynıkavram ve teknikler i kul lanıyor göründükleri halde. Tablo Tden • degörülebileceği gibi, birbirine alternatif yaklaşımlar olarak değerlendirilmelerimümkündür.

Asl ında bu iki okul arasındaki farklar öylesine derindir ki, ayrmtılardakifarklar bir yana, bu i k i s i n i n iktisadın nası l tanımlanması gerektiği konusundabile uyumsuzluk içerisinde oldukları söylenebilir. Herşeyden önce. Klasik-Marksist gelenek "politik ihtisar üzerinde ısrar ederken, Neoklasik iktisatla

Page 11: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 29

birlikte d i s i p l i n "iktisat bilinir (economics) haline gelmiştir. Bu durum, basitbir ad değiş ik l iğ inin ötesinde, aslında yöntembilgisel bir seçimi deyansıtmaktadır. Klasik-Marksist iktisadın başlangıç noktası, Aristoteles'ininsanın bir "politik hayvan", yani bir sosyal varl ık olduğu önermesidir.12 Buanlayışa göre. yukarıda değinmiş okluğumuz Polanyrnin (1944) geliştirdiğiyaklaşımı kullanırsak, insan varoluşu, toplumun "geri kalanından" ayrı bir"ekonomik alana" sıkıştırılmayacak kadar zengindir. Ekonomik alan herzaman toplumsal alanca "içerihnis" (emheckJecf)} durumdadır. Dolayısıyla,"ekonomik" anal iz in kapsamını belir leyen de btı toplumsal b ü t ü n l ü k - o l m a l ı d ı r .Bu yüzden de analiz, ister istemez "politik" bir n i te l ik taşıyacaktır. ' 1 Bubakımdan analizin temel bir imi, sosyal sınıflar ile onlar arasındaki i l i şk i lerolarak ortaya çıkmaktadır. Bu i l i ş k i l e r i n önemli bir bölümü, toplam net ürününsosyal sınıflar arasındaki bölüşümünü düzenleyen i l i şki ler nitel iğindeolduğundan, sınıflar arasındaki güç i l i ş k i l e r i n i n önem kazanması ve a n a l i t i kyapının sosyal farkl ı l ık ve çatışmaları da dikkate alması, onun "politik"karakterini ortaya koyan bir olgudur. Buna karş ı l ık Neoklasik analizde, "politikiktisat" neredeyse tanım gereği olanaksızdır; çünkü bu analiz, b ü t ü n ü y l etoplumsal (ya da politik) alandan ayn, kendi başına varolabildi, kendiyasalarına göre işleyen bir "ekonomik" a l a n ı , yani piyasa k u r u m u n u (vepiyasalardan oluşan bir a lanı) varsaymakta ve kapsamını bu a lanla s ı n ı r l ıtutmaktadır . Buna göre iktisat b i l i m i , "politik" olan veya daha genel olarakdeğer yargı lar ına dayanan ya da on.!-:n yansıtan, her t ü r l ü önermeden uzakdurmalıdır . İktisadın amacı, piyasanın yalnızca arz ve talep eş i t l iğ ine bağlı birbiçimde, dışarıdan herhangi (büyük ölçüde "politik") bir müdaha le olmadannasıl i ş l ed iğ in in ortaya konmasıdır. Böyle bakı ldığında ise. a n a l i z i n temelb i r i m l e r i ister istemez birev ve onun tercihlerine yönelik o l a c a k t ı r . Başka bir

w ^ •

deyişle Klas ik-Marks is t çerçeve, toplumun bütün olarak ele a l ı n d ı ğ ı ,toplumdaki çeş i t l i unsurların birbir ler iyle nası l bir etkileşim içerisindeolduğunun incelendiği "bütüncü" (holistic) bir yaklaş ımı dikkate a l ı rken,Neoklasik anal iz "bireyci" (individualisf) bir anlayışa dayanmaktadır.

Y i n e de as l ında bu ayrım, başlangıçta b i l i n ç l i bir biçimde yapı lan biryöntembilg is i seçiminden çok, ik t i sad ın nası l anlaşı lması gerektiği konusundakidüşüncelerden ve buna dayanarak geliştirilen kavramsal çerçevedenkaynaklanmaktadır. Klasik-Marksist okulda iktisat, esas olarak uzun dönemlisermaye birikimini ve dolay ı s ıy la da üretim ve toplam ürünün toplumdakis ı n ı f l a r arasındaki bölüşümünü açıklamaya yönelirken, Neoklasik okul, bireyseltercihler, kurumsal yapı ve teknoloji düzeyi veriyken eldeki kaynakların etkinkiillaisinn sorununa bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Bu bakımdan, Klasik-Marksist çerçevenin bir ölçüde d i n a m i k bir n i t e l i k taşıdığı, buna karşı l ıkNeoklasik çerçevenin özü it ibarıyla statik bir n i te l ik taşıdığı söylenebilir.

Page 12: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

30 H üs ev i n ÖZEL

Bu biçimde tanımlayabileceğimiz bu iki kavramsal çerçeve, gereka n a l i z i n yürütülmesinde, gerekse de veri olarak alınacak değişkenlerinseçiminde ister istemez birbirlerinden farklı laşmaktadır. Klasik-Marksista n a l i z i n k u l l a n d ı ğ ı temel değişkenler, sosyal ve kurumsal i l i ş k i l e r i n merkeziöneme sahip olduğu "yapısal" nitelikteki değişkenler iken, Neoklasik iktisattabu tür değişkenler veri olarak alınmakta ve analiz, bireylerin tercihler ini dikkatealan "davranışsal" değişkenlerle yürütülmektedir (Hollis, Nel l 1975: 19).İk t i sad ın nas ı l an laş ı lmas ı gerektiğine yönelik bu iki fa rk l ı bakış açısı ya da""vizyon", a n a l i z i n yürütülme b iç imin i de doğal olarak etkilemektedir.Neoklasik iktisat ekonomiyi, temel ders kitaplarında çok k u l l a n ı l a n "çevrimselakım" (circıılar flow) diyagramının da ifade ettiği biçimde, iki bireysel kararb i r i m i , hanehalkları ile firmalar arasındaki etkileşimler ya da daha doğru birdeyişle mübadeleler biçiminde kavramlaştırmaktadır. Hanehalklar ı , e l le r indeki ,emek, sermaye ve topraktan oluşan "üretim faktörlerini" bu faktörler iç in oluşanpiyasalarda arz ederek elde ettikleri geliri, f i rmalar ın üretip piyasaya arzett ikler i n i h a i m a l l a r ı talep etmekte k u l l a n ı r l a r . Burada her iki karar b i r i m iiçinde yer alan bireylerin davranışlarının da rasyonel o lduklar ıvarsayı lmaktadır; tüketiciler, tercihleri, piyasa f iyat ları ve ge l i r ler i veriykenmümkün olan en yüksek faydayı sağlayacak tüketim ve talep kararlarınıverirlerken, firmalar da teknoloji düzeyleri, maliyet yapı lar ı ve piyasa f iyat ları(faktör fiyatları dahil) veri iken karlarını maksimize etmeye çal ışmaktadır lar .Hanehalklarmm maksimizasyon probleminden talep fonksiyonları, f i rmalar ınmaksimizasyon probleminden ise arz fonksiyonları türeti l ir; arz talep eş i t l iğ i isepiyasadaki ktdenge"yi niteler. Bütün piyasalardaki eşanlı denge de, kaynakdağıtımında etk inl iğ i tanımlayacaktır. Görüldüğü gibi buradaki i l i ş k i l e rbütünüyle mübadele i l i şk i ler idir ; burada ister mallar, isterse faktörler sözkonusu olsun, her zaman eşit değerler b i r b i r l e r i y l e değiş t i r i lmekte, h e r h a n g i b i rartığın ortaya çıkması söz konusu o l m a m a k t a d ı r ( H o l l i s , N e l l 1975: 14). İkitemel bölüşüm kategorisi olan ücretler ve karlar, b ü t ü n ü y l e emek ve sermaye(ya da standart kuramın öngördüğü g i b i "g i r i ş im") f a k t ö r l e r i n i n hizmetler ikarş ı l ığ ıdır ve onların m a r j i n a l ver imler ine bağlı olarak ödenmektedir. Bubakımdan her iki gelir kategorisi de as l ında birer mal iye t unsuru olarakgörülmektedir.

Buna karş ı l ık Klasik-Marksis t o k u l u n çerçevesinde, üretim ve mübadelealanları birbirlerinden ayrılmakta ve a s ı l a ğ ı r l ı k üretim a l a n ı n a veri lmektedir .Ekonominin iş leyişi aç ı s ından a ğ ı r l ı k v e r i l e n değişkenler, teknoloj ik b a ğ ı m l ı l ı ki l i şk i le r i i le kurumsal i l i şk i lerdir ; anal iz in temel yapı taş lar ı sanayiler, sektörler,süreçler ve teknoloji olarak tanımlanan süreç ve e t k i n l i k l e r d i r . Bu bakımdanKlasik-Marksist çerçeve, Neoklasik çerçevenin veri olarak a l d ı ğ ı kurumsalyapıyı inceleyerek işe başlamakta, k u r u m l a r aras ındaki i l i ş k i ve b a ğ ı m l ı l ı k l a r ıve sistemin kurumsal değişmelere gösterdiği tepki ler i d ikkate a lmaktadır . Temelanaliz birimi olan s ın ı f la r ın sosyal hiyerarşi içerisinde b u l u n d u k l a r ı konum da.

Page 13: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 3 l

bütünüyle üretim sürecine göre tanımlanmaktadır : bu s ınıf lar ın konumlar ıüretim araçlarının mülkiyetine sahip olup olmadıklarına bağlı olarakbelirlenmektedir. Esas olarak, üretimde önemli olan iki bi leşenin, yani emek ve

1 1

sermayenin durumu da bu bakımdan birbir inden farkl ıdır . Bu çerçevede,malların üretimi, başka mal lar ve emek k u l l a n ı l a r a k yapı l ı r ; yani, her sektörünçıktısı, öteki sektörler tarafından girdi olarak k u l l a n ı l m a k t a d ı r . Emeğin tek"faktör girdisi" olarak görülmesi, i lke olarak sistemdeki her şeyin emekdeğerleri cinsinden ifade edilebileceği an lamına gelmektedir. Buna k a r ş ı l ı khomojen bir değer fonu olarak düşünülen sermaye, üretim araçlar ındaki yasal

• •

mülkiyete göndermede bulunmaktadır. Ücretler emeğin k a r ş ı l ı ğ ı olaraködenirken, sermaye b i r i k i m i n i n ger is indeki i t i c i güç olan karlar, bir üretimmaliyeti unsuru değildir; kar, üretim m a l i y e t l e r i d ı ş ı n d a ka lan bir "artığın"üretilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır . Sermayeye yapı lan ödemeler buartıktan yapılmakta ve her l ıangib i r mübadeleyi y a n s ı t m a m a k t a d ı r ( H o l l i s , N e l l1975: 208). Üretilen toplam m a l l a r ı n , k u l l a n ı l m ı ş üret im a r a ç l a r ı n ı nyenilenmesi iç in sektörler arasında yapı lmas ı gereken a l ı şver i ş ten arla kalankısmı, yani "net sosyal ürün", bu m a l l a r ı n sat ış ından elde e d i l e n toplamgelirlere, bu miktar da toplam ücretler ve kara (ve ranta) eşit olmak

• •

durumundadır . Ücretler i şgücünün tüket imi i ç i n harcanırken, k a r l a r dakapital is t ler in tüket imi i le y a t ı r ı m l a r a harcanmakta, bu da uzun d ö n e m l isermave b i r i k i m i n i belir lemektedir.

^

Neoklasik sistemde çevriınsel a k ı m l a r ı t a n ı m l a y a n b ü t ü n i l i ş k i l e r i n .üretim faktörleri sözkonusu olsa bile, mübadele i l i ş k i l e r i olarak görülmesine vebu yüzden de fiyat teor is inin hem üret im, hem de dolaş ım a l a n l a r ı n d a geçerliolmasına karş ı l ık Klasik-Marksist sistemde üretim ve bölüşüm a l a n l a r ı n ı nbirbir inden ayrı tu tu lmas ı , değer ve fiyat t e o r i l e r i n i n de ayr ışmasına yolaçmaktadır (Hol l i s . N e l l 1975: 21 8). Neoklasik anal izde m a l l a r ı n ve faktörlerinfiyatları, bütünüyle piyasada, arz ve talebin etki leş imi sonucundabel ir lenmektedir . Buna k a r ş ı l ı k Klasik-Marksist analizde değer, m a l l a r ı nb i r b i r l e r i y l e mübade les in in geris inde yer a l ı r ve b ü t ü n ü y l e üretim k e s i m i n d e vetüketici terc ih ler in in h içb i r rolü olmadan bel ir lenirken, fiyatlar dolaşımalanında, serbest rekabet sonucunda b e l i r l e n i r . Y i n e de, bu analizde dikkatea l ı n a n f iyatlar, as l ında piyasada, arz ve ta lebin etk i leş imi sonucunda bel ir lenenpiyasa f iyat lar ı değil, uzun dönemde piyasa f i y a t l a r ı n ı n k e n d i l e r i n i izleyeceğiv a r s a y ı l a n "üretim f i y a t l a r ı " ya da "doğal f iyat laradır . Üretim f i y a t l a r ı n ı nbelir lenmesinde tüketici tercihleri herhangibir rol oynaınamakta. bu fiyatlarb ü t ü n ü y l e bir m a l i y e t f iyat laması (ımırkııp) süreci sonucunda, üretimmal iye t le r ine uzun dönemde sektörler arasında tekdüze (im i form) kar oranıtarafından belirlenen bir kar m a r j ı n ı n eklenmesiyle bulunmaktadır . Fiyatlar,üret imin teknik m a l i y e t i n i karşılayacak ve tekdüze kar oranı sağlayacak biçimdebelirlenmektedir. Tekdüze kar oranının be l i r l eneb i lmes i iç in girdi f iya t la r ın ın dabil inmesi gerektiğinden ve girdiler de aslında öteki sektörlerin çıktı ları

Page 14: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

32 H üs ev i n ÖZEL

olduğundan, bütün fiyatlar ve ücretlerin bir l ikte belirlenmesi gerekmektedir.Ancak bu da ekonomideki kar payının ve kar oranının önceden veri lmesinigerektirmektedir (Hollis, Nell 1975: 208). L> Bu ise bölüşümün sosyal birkarakter kazanması anlamına gelmektedir.

Görüldüğü gibi Klasik-Marksist analizde, sistemin uzun dönemlidavranışı önem kazanmakta ve uzun dönem dengesinin nasıl sağlanacağı önplana geçmektedir. Uzun dönem dengesi, bütün sektörler arasında eşitlenentekdüze kar oram tarafından tanımlanmakta, bu kar oranı da. piyasa fiyatlarımkendisine doğru yönelttiği kabul edilen "çekim merkezleri" olarakkavramlaştınlan "doğal" üretim fiyatlarını belirlemektedir. Bu dengeyi, yani karoranlarının tekdüze olmasını sağlayan ise serbest rekabettir. Klasik analizde"serbest" rekabet, özellikle sektörler arasındaki sermaye ak ı şkanl ığ ın ın tamolması düşüncesine dayanmaktadır. Bu akışkanlık, sermayenin kar oranı yüksekçıkan sektörlere hareket etmesi ve uzun dönemde bütün sektörler arasındaki karoranlarının eşitlenme eği l imi içerisinde olmasını sağlamaktadır. Bununlabirl ikte "serbest" rekabet, oynadığı bu dengeleyici rolün yanında, uzundönemde gir i ş imci ler in karlarını art ırabilmeleri i ç i n yeni teknolojileri devreyesokarak teknoloji düzeyini ve sanayi yapıs ını değiştirmek biçimindeki dahadinamik bir rolü de verine getirmektedir. Y a n i bir yandan rekabetin dengeleyicirolü vurgulanırken, öte yandan da sermaye b i r i k i m i n i n sürekli olmasınısağlayan, dinamik değişmeye ve dengesizlik yaratmaya dönük rolüne de işaretedilmektedir. Dengesizliğe yol açan faktör, bir artık kategorisi olarak görülenkarların, v a r l ı ğ ı n ı ve s ü r e k l i l i ğ i n i sağlamak iç in g i r i ş i l en çabanın veya serbestrekabetin bir sonucu olarak kendisini göstermektedir. Analizde karlar bir ödemebiçiminde olmadığı , bir mübadele i l i ş k i s i n i n sonucunda ortaya ç ıkmadık lar ıiçin, asl ında statik bir dengeden söz etmek pek de m ü m k ü n deği ld i r (Hol l i s ,Nell 1975: 18). Bu bakımdan, karın bir maliyet unsuru olarak görülmemesi vebir artık kategorisi olarak değerlendiri lmesinin, ünlü "Say Yasasf, yani herarzın kendi talebini yaratacağı düşüncesi ile tutarl ı olmadığı söylenebilir. Bununnedeni, m a l ı n üretiminde k u l l a n ı l a n girdilere ödenen bedelin, yani üretimmaliyet inin mal ın satış fiyatına eşit olabilmesi için, bu maliyetin içerisindeyalnızca emek (ve toprak) için yapılan ödemelerin değil, karın da yer almaşımgerektirmesidir. Ancak bu durumda, ekonomi genelinde düşünülecek olursa,üretilen toplam hası lanın satış değeri, faktörlere yapılan ödemelere, yani toplammaliyetlere eşit olacaktır (Erol 1997: 213-14). Aksi halde, yani kar bir "artık"olarak değerlendirildiğinde, bu eşi t l ik geçerli olmamakta ve dolayısıyladinamik, hatta dengesiz bir yapı ortaya çıkmaktadır.1 6

Buna karş ı l ık Neoklasik analiz, veri a l ınan tercihler, kurumsal yapı veteknoloji düzeyi altında en etkin kaynak dağı l ımının nasıl olacağım ortayakoymaya çalıştığından, özünde statik karakterli bir kavramsal çerçeveyitanımlamaktadır. Bu çerçevede denge, piyasa bağlamında, anl ık olarak arz ve

Page 15: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. U. iktisadi ve I dar i Milimler f-cıkıi/lesı Dergisi jj>

talebin eşitlenmesi biçiminde birbirini dengeleyen güçler durumu, ya da bir"dinlenme durumu" (stale of the resi)} olarak tanımlanmaktadır. Böyle birçerçevede sermaye birikiminin varlığının yaratacağı dengesizliğin ele alınmasımümkün gözükmemektedir.1 Dengenin bu biçimde, "değişme için net bireğilim olmaması"", yani değişmeye yol açacak "etkili güçlerin birbirlerini yoketmesi"* (Stigler 1952: 14-15) biçiminde tanımlanması, rekabetin dengeleyiciunsurunun öne çıkarılmasını sa&lavan "tam" rekabet varsayımı ile mümkün» c^ «

olmaktadır. Çok sayıda homojen mal üreten firmayla nitelenen ve piyasaya girişçıkışların serbest olduğu bir piyasa yapısını ortaya çıkaran tam rekabetvarsayımı, karın üretim maliyetlerinin bir parçası olan "normal kar" düzeyindekalmasını sağlayarak, bu düzeyin üzerinde bir "artığın"" ortaya çıkmasınıengellemektedir. Bu da. uenel olarak piyasalardaki dengenin ve dolavısıvla da

<W~ <—• l W 4^ w V

etkin kaynak dağıtımının gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Sonuç olarak, görünürde aynı sorunları açıklamaya çalışsalar ve zamanzaman aynı kavramları kullanıyor olsalar da. Klasik-Marksist çerçeve ileNeoklasik çerçevenin birbiriyle aynı olduğunun ya da birbirlerinin devamıolduklarının söylenmesi, ikisi arasında kimi örtüşmelerin olması kaçınılmaz isebile, pek de mümkün gözükmemektedir. Hem ele alınan kavramsal sorunlarıntanımlanması, hem de analizin gerçekleştirilme biçimi açısından birbirinden sonderece Farklı olan bu iki analitik çerçeve, iktisat bilimi içerisindeki iki farklıyaklaşımı veya iki temel alternatifi temsil etmekte, bunların dışında yer alırgözüken farklı yaklaşımlar ise ya birisine, ya da ötekine daha yakın

l V! "

durmaktadır. '

SONUÇ

Bu kısa yöntembilgisel notta ortaya kovmaya çalışıldığı gibi. iktisadidüşünce tarihinin temel birimini oluşturduğu düşünülen "düşünce okulları"kavramı, yalnızca teoriler, modeller ya da hipotezlerle sınırlı olmayıp, bu"analitik"" yapının dayandığı, esas olarak dünyaya ilişkin "metafizik" bir bakışagöndermede bulunan "vizyon"* ile de tanımlanmaktadır. Bu bakımdan yazıdageliştirilen sınıflama. Klasik-Marksist düşünce okulu ile Neoklasik düşünce

• •

okullarını birbirinden ayırmaktadır. Öz olarak. Klasik-Marksist okul daha•/

dinamik bir çerçeveyi benimseyefck. sermaye birikimi ve bu birikimin esaskaynağı olan iktisadi "artık*" ile bu artığın bölüşümü üzerinde dururkenNeoklasik çerçeve, daha statik nitelikte olan. veri kaynaklarının değişikkullanım alanları arasındaki dağıtımı sorunu üzerinde durmaktadır. Bubakımdan da. Klasik-Marksist çerçevenin daha "çatışmacı" bir yaklaşımıbenimserken Neoklasik çerçevenin sosyal uyumu vurguladıkları da ilerisürülebilir (Hunt 1992). Dolayısıyla bu iki çerçeve, hiçbir koşulda birbirlerineindirgenebilir nitelikte gözükmemektedir. Yine de burada unutulmaması

Page 16: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

34 H üs ev i n ÖZEL

gereken nokta, bu iki çerçevenin k u l l a n ı l m a amacının kendi s in in de "analitik'*olduğu ve böyle bir ayrım y a p ı l m a s ı n ı n ikt isadi ana l iz t a r i h i n i n sistematik birbiçimde ele a l ı n m a s ı n ı kolaylaşt ırdığı düşüncesidir . Dolayıs ıy la iktisadidüşünce ya da analiz tarihi dikkate al ınırken, bu iki çerçevenin benzerlik vef a r k l ı l ı k l a r ı n ı vurgulamaya çalışan; böylece de tar ihi , deyim yerindeyse bir"düzene" sokan karşı laşt ırmalı bir bakış a ç ı s ı n ı n benimsenmesinin yararlıolacağı .söylenebilir. Bu ise, iktisadi düşünce t a r i h i n i n ve o l a s ı l ı k l a çağdaşdünyanın daha iyi a n l a ş ı l m a s ı n ı n da m ü m k ü n olacağı b i ç i m i n d e k i bu yaz ınıngerisindeki inançtır. Bu bakımdan, yukarıda sözünü ettiğimiz pozitivist bakışaçıs ının benimsenmesi yerine, yöntem bakımından daha çoğulcu bir bakışaçıs ının benimsenmesinin yararlı olduğu söylenebil ir .

Tablo 1: Klasik-Marksist Ve Neoklasik iktisadi Düşünce Okulları

Özellikler Klasik/Marksist Neoklasik

Disiplin "Politik iktisat" İktisat B i l i m i " (econonucs)

Temel Sorunsal Sermaye B i r i k i m i Kaynak Dağıtımı

Anal iz Çerçevesi Üretim ve bölüşüm Mübadele

Anal iz birimi Sosyal.Sınıf ve İ l i ş k i l e r i"yapısal değişkenler"

Bireyler ve Tercihleri"davranışsal değişkenler"

Rekabet Anlayışı "serbest rekabet" "tam rekabet"

Denge Kavrayışı

Değer ve Fiyat

Tekdüze kar oranıylabelirlenen uzun dönem !

dengesi (çekim merkezi)

Arz - Talep e ş i t l i ğ i y l e .be l i r lenen a n l ı k stat ik denge

Değer teorisi (nesnel);Üretim Fiyatı/Doğal Fiyat

—l

Fiyat teorisi (öznel);Piyasa fiyatı

W~^ •• l •* •• ^M ^ • •Bölüşüm Teorisi Karın kaynağı olarak "Artık"ve Bölüşümü

Maliyet Unsuru olarak Kar;Mar j ina l Ver im Teorisi

KAYNAKÇA

Arestis, P h i l i p . Stepnen P. Dunn and Malcolm Sauyer (1999). "Post KeynesianEconomics and Its Critics," Journal of Post Keynesian Economics. v o l . 2 1 .*.

no. 4. p. 527-49.

• • .

Buğra. Ayşe. iktisatçılar ve insanlar, istanbul: Remzi Kitabevi. 1989.

Blaug. Mark (1992), Economic Theorv in Retrospect. 4 l h edit ion. Nevv York:Cambridüe Univers i tv Press.

Page 17: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. U. iktisadi ve idari Bilimler hakiutesı Dergisi

Demir, Ömer (1995), İktisat ve Yöntem, İstanbul: İz Yayıncılık. 1995.

Divitçioğlu, Sencer (1976) Değer ve Bölüşüm: Marxist İktisat ve Cambridge Okulu.İstanbul: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayını.

Eatvvell, John and Murray Milgate (1983), Keynes's Economics and the Theorv ofValue and Distribution, Cambridçe Universitv Press. 1983.**—' f

Eren, Ercan (1994). İktisatta Yöntem. 3. Basım, Bursa: Ezgi Kitabevi, 1994.

Erol, Ümit (1997). Eleştirel Bir Gözle Serbest Piyasa. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

Feyerabend, Paul A. (1975), Against Method: An Outline of an Anarchistic Theorvof Knowledge, London: Nevv Left Books.

Giddens, Anthony (1999), Toplumun Kuruluşu: Yapılaşma Kuramının Ana Hatları.Çeviren: Hüseyin Özel, Ankara: Bilim ve Sanat.

Hollis. Martin and Ed\vard Nell (1975), Rational Economic Man: A PhilosophicalCritique of Neo-Classical Economics. London: Cambridge University Press.

Hollis. Martin (1994) The Philosophy of Social Science, New York: CambridgeUniversitv Press.*

Hunt E.K.. History of Economic Thought: A Critical Perspective. 2ıul edition, NevvYork: Harper Collins Publishers, 1992.

Keynes J.M.. (1936). The General Theorv of Emplovment, Interest, and Money.Paperback edition: Ne\v York: Harcourt Brace & World, Inc. 1965.

Kuhn, Thomas (1970). The Structure of Scientific Revolutions. Chicago: Universitvof Chicago Press. 2IK| ed., 1970 (Türkçe çevirisi. Bilimsel Devrimlerin Yapısı,çev. Nilüfer Kuyaş, İstanbul: Alan Yayıncılık. 1985).

Marx. Kari (1970). A Contribution to the Critique of Political Economy. MauriceDobb (ed.), Nevv York: International Publishers.

Mar\. Kari (1981). Capital, l'ol. J. Translated bv D. Fernbach. Harmondsvvorth:Penguin.

Milgate, Murray (1982). Capital and Employment. Nevv York: Academic Press, 1982.

Özel, Hüseyin (2000). "The Explanatory Role of General Eqııilibrium Th'eory: AnOutline onto a Critique of Neoclassical Economics". Hacettepe Üniversitesi,

' İ.İ.B.F. Dergisi. Cilt 18. sayı I. s. 257-285.

Polanvı, Kari (1944). The Great Transformation. Boston: Beacon Press.

Page 18: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

36 H üs evin ÖZEL

Redman, Deborah (1991), Economics and Philosophy of Science. New York. OxfordUniversity Press.

Schumpeter, Joseph A. (1949), "Science and Ideology", Daniel Hausman, ThePhilosophy of Economics: An Anthology, Cambridge: Cambridge UniversityPress, 1984, içinde, s. 260-275.

Schumpeter, Joseph A. (1954), History of Economic Analysis, New York: OxfordUniversity Press.

Sraffa, Pierro (1960), Production of Commodities by Means of Commodities:Prelude to a Critique of Economic Theory. Cambridge: CambridgeUniversity Press.

Stigler, George, J. (1952), The Theory of Price, New York: Macmil lan.

Sunar, İlkay (1999), Düşün ve Toplum, Ankara: Doruk Yayınları.

VValters, B. and D. Young (1997), "On the Coherence of Post Keynesian Economics,"Scottish Journal of Political Economy, vol. 44, no. 3, p. 329-349.

SONNOTLAR:

1 Asl ında tarihin yöntembilgisei olarak yalnızca "geçmişe" yönelik bir d i s i p l i n olarakgörülmesi, genelde sosyal bi l imlerde benimsenen "senkronik" ve "diyakronik"ayrımından kaynaklanan bir bakış açısıdır. Bu bakış açısına göre tarih zamansallıkboyutunu dikkate alırken, örneğin sosyoloji ya da iktisatta bu boyutun yerine "şimdi"üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte, böyle bir bakış açısı, sosyal b i l i m e i l i ş k i nçağdaş yöntem tartışmalarında sıkça sorgulanan bir bakış açısıdır. Örneğin, sosyologAnthony Giddens'e göre, sosyoloji hem zaman, hem de mekan sorunlarım dikkatealmak zorundadır; bu bakımdan da onu tarih ve hatta coğrafyadan ayıran kesindis ipl iner sınırlardan sözetmek artık mümkün değildir. Bkz.Giddens (1999: 23-25).2 Schumpeter daha sonra, iktisadi anal iz in kapsamına Ekonomik Sosyolojimi de dahi letmektedir.

İktisatta yöntem tartışmaları için bkz. Hollis, Nell (1975), Redman (1991), Buğra(1989), Demir (l995), Eren (l994).4 Pozitivist b i l i m felsefesinin ana bileşenlerinin açıklanması için bkz. Hollis, Nell (1975:3-10)."" Yorıımsamacı yaklaşım için bkz. Hollis (1994: 183-202), yorumsamacı bakış açısınadayanan bir yöntembilgisi çalışması için bkz. Sunar (1999).

Bi l imsel düşüncenin gel i ş iminde yorumsamacı geleneğe yakın duran bir anlayış,b i l g i n i n edini lme, işlenme ve k u l l a n ı m ı n d a , içinde yer aldığı sosyal ve kültürel bağlamabüyük önem veren "bi lgi (ya da b i l i m ) sosyolojisi" olarak b i l inen anlayış t ı r(Schumpeter 1954: 33).7 Bununla bir l ikte, Marx'm kendisi de. "bil imsel" olanla "ideolojik" olan arasında kesinsınır lar çizi lebi leceğine inanmaktadır. Ona göre b i l i m s e l olan, görünürde olanınarkasındaki gerçek (üretim) i l i ş k i l e r i n i ortaya dökebilirken, "ideolojik" ya da "vulgaf

Page 19: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

H. Ü. iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 37

iktisat, yalnızca "burjuva üretim ilişkileri" çerçevesinde görünenin betimlenmesi veonun giderek olumlanması, hatta yüceltilmesine yöneliktir (Marx 1981: 956). Bubakımdan Marx, kendisinin önceli olarak gördüğü Smith ve Ricardo'nun temsil ettiğiKlasik "politik iktisat" anlayışının "bilimsel" olduğunu düşünürken, Malthııs, Bastiat,Say gibi iktisatçıların benimsediği "vulgar" iktisadın "ideolojik" n i te l iğ in in ön plandaolduğunu düşünmektedir.8 Aslında, Schumpeter'in kendisi de, History of Economic Anct/ysis'de yalnızca teorilerive analiz aaraçlarım değil, bunların gerisindeki felsefe ve sosyal teori anlayışlarını, hattaiktisadi olayların etkilerini de dikkate alan bir bakış açısı benimsemektedir.9 Bu konuda ilk akla gelen örnek, Kari Polanyi'nin Büyük Dönüşüm (Polanyi 1944)kitabında savunduğu, piyasa mekanizmasının kendisinin. Klasik İktisatçılarındüşüncelerine dayanılarak aktif devlet müdahalesi yoluyla kurulmuş olduğu tezidir. Bubakımdan, başta Adam Smith olmak üzere, Klasik İktisatçıların bugün içerisindeyaşıyor olduğumuz dünyanın kuruluşunda etkin bir rol oynadıkları söylenebi l i r . Bukonudaki öteki iki örnek ise, neredeyse bir yüzyı l boyunca dünyayı e tk i lemiş olanMarksizm ile 1929'daki Büyük Bunal ım'm ardından ortaya atı lan ve giderek savaşsonrası dünyanın bütününü değiştirmiş olan, Keynesci teoridir.10 Bi l im felsefesi alanında bu görüşlerin en yaygın iki savunucusu, hiç kuşkusuz,Thomas Kuhn (1970) ile Paul Feyerabend (1975)'dir. Her iki yazar da, pozit ivizminbi l imler in ge l i ş iminin rasyonel bir biçimde, epistemolojik bakımdan kesin ölçütleredayanılarak açıklanabileceği görüşünü sorgulamakta ve "bi l im adamları topluluğunun"bi l imin gelişmesindeki önemini vurgulamaktadırlar. Hatta Feyerabend daha da i ler igiderek, bilimde "ne olsa uyar" ("anything goes") i lkesini savunmaktadır, yani "bi l imingelişmesini ya nasıl yürütüldüğünü yöntembilgisel olarak açıklayacak bir kurambulunamaz; her şey mümkündür" anlamında düşünmektedir. •

Böyle "realist" bir bakış açıs ını benimseyen ve Neoklasik iktisadın genel dengeteorisinin iktisadi sistemin iş leyişini hangi ölçüde açıklayabi ldiğim irdeleyen bir çalışmaiçin bkz. Özel (2000).12 "Politika" teriminin kökeni olan Yunanca "polis" sözcüğü, b i l i n d i ğ i gibi "kentdevleti" anlamına gelir; bu bakımdan "politik", kent devletinin dayandığı temeltopluluğa göndermede bulunmaktadır.ı -»

Böyle bir yorumun aslında, Smith ve Ricardo'dan çok insanın toplumsal ve tarihselvaroluşunu vurgulayan Marx'a atfedilebileceğini söylemek mümkün ise de. Klasikanalizin genel çerçevesinin, aynı örtük varsayımı içerdiği dahi i leri sürülebi l ir . ÇünküKlasik analiz özünde, sosyal sınıflar arasındaki bölüşüm anal izine ağır l ık veren birçerçeveyi benimsemektedir.

Toprak sahipleri tarihsel olarak önemli olsa da, a n a l i t i k çerçevenin sunulmasıbakımından bunu dışarıda tutabiliriz.L> Böyle bir çerçevenin en iyi örneği, Pierro Sraffa'nın (1960) gelişt irdiği çerçevedir. Buçerçeveyi kullanarak Klasik, Marksist ve "Yeni-Cambridge" o k u l l a r ı n ı n ana l i t ikyaklaşımlarını irdeleyen bir çalışma için bkz. Divitçioğlu (1976).16 Dolayısıyla, Ricardo'nun düşündüğünün tersine aslında Say Yasası, Neoklaslk birçerçeveye daha uygun düşmektedir. Gerek Marx'ın, gerekse de Keynes' in temel eleştirinoktalarının Say Yasası olduğu gerçeği, aslında bu olgunun d i le getir i lmesidir.

Neoklasik iktisadın benimsediği büyüme modelleri de, bütün değişkenlerin aynıoranda büyüdükleri bir büyüme dengesini tanımlamaktadır. Bu bakımdan bu modellerin

Page 20: İktisadi Analiz Tarihine Nasıl Yaklaşmak Gerekir?

de statik n i t e l i ğ i ön plana çıkmaktadır (Holl is . Nel l 1975: 218). Böyle bir kavrayış ise,sermaye b i r i k i m sürecinin varattıçı dermesizlikleri nözardı etmeven K l a s i k ve» - c/ «..r er

dengesizlikleri vurgulayan Marksist çerçeveyle u y u m l u olmaktan uzaktır.18 Bu konudaki en çarpıcı örnek. Keynes ' in Genel 7cwf s i d i r (Keynes 1936). Buteorinin hem Klas ik-Marks i s t , hem de Neoklas ik u n s u r l a r ı b a r ı n d ı r d ı ğ ı s ö y l e n e b i l i r .Ö z e l l i k l e Keynes'ten sonra benimsenen f a r k l ı "Keynesci" görüşler, bu iki çerçevedenbir ine daha yakın görünmektedir. Örneğih Paul Samııelson ve John H i c k s ' i nö n c ü l ü ğ ü n ü yaptığı "Büyük Neoklasik Sentezdi benimseyen Keynesci i k t i s a t ç ı l a rNeoklasik çerçeveye daha yakın dururlarken. Joan Robinson ve Michal KaleckTyiizleyen "Post Keynescilerin" a n a l i t i k olarak Klasik-Marksist çerçeveye daha yakınoldukları söylenebi l i r (Milgate 1982. Eatvvel l , Milgate 1983). Bu konudaki farkl ıdüşünceleri savunan iki yeni ve alternatif görüş için bkz. Walters. Yoııng (1997) veArestis, Dunn. Savvyer (1999). Bunun yanında, "Avusturya Okulu" ile "kurumcuiktisat" a n l a y ı ş l a r ı n ı n da. yandaşlarının aksine düşüncelerine karşın, gerek yöntem vegerekse a n a l i t i k çerçeveler i t ibar iy le , s ı r a s ı y l a Neoklas ik ik t i sada ve K l a s i k - M a r k s i s tik t i sada yak ın d u r d u k l a r ı da i l e r i s ü r ü l e b i l i r . Ancak bu sorun, bu y a z ı n ı n kapsamıdı ş ında k a l m a k t a d ı r .