hz. Ömer’den 111 hÂtirakuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/hz_omer.pdf · ebû...

173
1 Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRA Murat KAYA

Upload: others

Post on 04-Jan-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

1

Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRA

Murat KAYA

Page 2: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

2

Takdim

Muhterem okuyucumuz!

Mâlum olduğu üzere Đslâm’da, Hulefâ-yı Râşidîn (istikâmet üzere olan

râşid halîfeler) döneminin çok mühim bir yeri vardır. Bu müstesnâ halîfeler de Hz.

Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’dir. Đslâm âlimleri onların söz ve

davranışları delil kabul etmişlerdir. Zira Rasûlullah (s.a.v):

“…Benden sonraya kalanlar pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman yap-

manız gereken şey, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yı Râşidîn’in

sünnetine sarılmaktır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız!” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd,

Sünnet, 5/4607)

Allah Rasûlü (s.a.v), diğer hadîslerinde de, onların hidâyet ve hak üzere

bulunacaklarını, kendilerine tâbî olmak gerektiğini ifade buyurmuşlardır. Bu se-

beple Erkam Yayınları, Râşid Halîfeler’in örnek davranışlarını okuyucularına

sunmaya devam etmektedir.

Aziz okuyucularımız!

Bu kitapta sizlere, Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in ikinci mühim yar-

dımcısı olan Hz. Ömer’in hayatından derlenmiş nâdîde bir buket takdim ediyoruz.

Hz. Ömer ki; müslüman olması Đslâm’a kuvvet, halîfeliği de bütün insanlığa rah-

met olmuştu. Emsalsiz hizmetleriyle müslümanların sayısı artmış, Đslâm toprakları

alabildiğine genişlemiş, hukuk ve devlet nizâmı büyük ölçüde yerine oturmuştur.

Hz. Ömer (r.a) adâletin timsâli idi. Allah yolunda kınayanın kınamasından

korkmazdı. Hak bildiği yolda yürür, insanların ne diyeceğine hiç aldırmazdı.

Dünya hiç gözünde değildi. Fetânet ve firâseti dillere destandı.

Bugün de Hz. Ömer (r.a) gibi idârecilere ve müslümanlara ne kadar ih-

tiyâcımız var! Onu anlamaya ve yolunu tâkip etmeye ne kadar muhtâcız! Gelin,

Hz. Âişe vâlidemizin tavsiyesine uyarak; meclislerimizi, toplantılarımızı, sohbet

ve muhabbetlerimizi Peygamber Efendimiz’e salavât getirmek ve Hz. Ömer’den

bahsetmekle süsleyelim…

Âhirette onun şefaatine kavuşmak ve çalışmamızın sadaka-i câriye olması

duâsıyla…

Erkam Yayınları

Page 3: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

3

Hz. Ömer’in Kısaca Hayatı

Hz. Ömer (r.a) Kureyş kabilesinin Benû Adiyy kolundan olup nesebi, bü-

yük atası Ka’b b. Lüey’de Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in nesebiyle birleşir.1

Hz. Ömer (r.a), Fil Vak’ası’ndan on üç sene sonra Mekke’de doğmuştur.

Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra

dünyaya gelmiştir.2 Bu durumda, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’den 10 küsur yaş kü-

çük olmaktadır.

Çocukluğunda, babasına ait sürülere çobanlık yapmış, sonra da ticaretle

meşgul olmuştur. Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak ettiği bildiri-

lir.3 Cahiliye döneminde, şehrin eşrafı arasında yer alır, Mekke şehir devletinin si-

fare (elçilik) vazîfesini deruhte ederdi. Bir savaş hâli zuhûr ettiğinde Hz. Ömer el-

çi olarak gönderilir, sonra da verdiği bilgilere ve ileri sürdüğü görüşlere göre ha-

reket edilirdi. Kabileler arasında çıkan ihtilafların çözümünde büyük tesiri olur,

verdiği kararlara saygı duyulurdu. (Suyûtî, Tarihu’l-hulefâ, s. 108; Đbn Esîr, Üsdül-ğâbe, IV, 146)

Îmanla şereflenmeden evvel müslümanlara pekçok eziyette bulundu. Nü-

fuzuyla, güç ve kuvvetiyle meşhur olduğundan, onun îman etmesi müslümanlara

büyük bir kuvvet verdi. Đslâm ile şereflendiği gün bütün müslümanlar Kâ’be’ye

giderek ilk defâ açıktan namaz kıldılar.

Hz. Ömer (r.a) müslüman olduktan sonra devamlı Allah Rasûlü’nün ya-

nında bulundu, O’ndan hiç ayrılmadı ve Đslâm için elinden gelen her şeyi yaptı.

Kâfirlerle mücâdele etti, pek çok meşakkat ve eziyetlere mâruz kaldı.

Medine’ye hicret edince, şehir merkezine 3 km. uzaklıkta bulunan Ku-

ba’ya yerleşti. Gün aşırı Rasûl-i Ekrem’i ziyaret ederek, bütün gün onun yanında

kalırdı. Hz. Ebû Bekir’den sonra Allah Rasûlü’nün en büyük yardımcısı oldu.

Efendimiz’in katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Rasûlullah (s.a.v) mühim karar-

lar alacağı zaman Ömer (r.a) ile de istişâre ederdi.

Kızı Hafsa’yı Rasûlullah (s.a.v) ile evlendirerek Hz. Peygamber’in kayın-

pederi olma şerefine erdi. Rasûlullah Efendimiz’i o kadar derin bir muhabbetle

severdi ki, O’nun vefat ettiğini duyunca büyük bir şoka girdi, kılıcını çekerek,

“Peygamber öldü” diyenlerin kafasını koparacağını söyledi.

1 Nesebi şöyledir: Ömer b. Hattâb b. Nüfeyl b. Abdüluzzâ b. Riyâh b. Abdullah b. Kurt b. Rezâh b. Adiyy b. Ka’b b. Lüey b. Gâlib. 2 Đbn Esîr, Üsdül-ğâbe, IV, 146. 3 H. Đbrahim Hasan, Tarihul-Đslâm, I, 210.

Page 4: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

4

Peygamber Efendimiz’in vefatı üzerine zuhûr eden karışıklığı, Hz. Ebû

Bekir’in kısa zamanda halife seçilmesini sağlayarak büyük bir dirayetle önledi.

Hilâfeti müddetince Hz. Ebû Bekir’in en büyük yardımcısı oldu.

Hz. Ebû Bekir’in vefâtından sonra Đslâm’ın ikinci halifesi oldu. Đran, Irak,

Suriye ve Mısır’ı Đslâm toprakları arasına dâhil etti. Kudüs, Azerbaycan, Ermenis-

tan, Horasan, Đskenderiye onun zamanında fethedildi.

Kudüs kuşatıldıktan sonra şehirdeki hristiyanlar bir müddet direndilerse de

nihayet barış istemek zorunda kaldılar. Ancak, kumandanlardan çekindikleri için

şehri bizzat Halîfe’ye teslim etmeyi şart koştular. Durum Ebu Ubeyde tarafından

bir mektupla Hz. Ömer’e bildirildi. Ömer (r.a) ashabın ileri gelenleriyle istişare et-

tikten sonra, Medine-i Münevvere’den Câbiye’ye doğru yola çıktı. Câbiye’de ya-

pılan bir anlaşmadan sonra Hz. Ömer, bizzat Kudüs’e kadar giderek şehri teslim

aldı. (16/637)

Hicri 21 yılında başlayan ve sürekli takviye edilen akınlarla Azerbaycan ve

Ermenistan da dâhil olmak üzere, Horasan’a kadar bütün Đran toprakları Đslâm

Devleti’nin sınırları içine alındı.

Đslâm ordularının fethettiği bölgelerdeki halk, müslümanlardan gördükleri

müsamaha, adâlet ve güzel ahlâktan müteessir olarak kitleler hâlinde Đslâm’a gir-

diler. Dinlerinden dönmek istemeyenler ise hiç bir baskıya maruz kalmadıkları gi-

bi, geniş bir inanç hürriyetine kavuştular.

Basra, Kûfe, Musul gibi büyük şehirler Hz. Ömer devrinde kuruldu. Ömer

(r.a), Đran ve Hindistan tarafından gelebilecek deniz akınlarına karşı Basra or-

dugâh şehrini kurdurdu. Bu şehrin mevkii bizzat Hz. Ömer tarafından tesbit edildi.

O, şehrin kurulma vazîfesini Utbe b. Gazvan’a verdi. Utbe (r.a), sekizyüz adamıy-

la o zaman boş ve ıssız olan Haribe bölgesine gelip hicrî 14 senesinde Basra şeh-

rinin inşasına başladı.

Sa’d b. Ebî Vakkas (r.a), Kadisiye’de kazandığı büyük zaferden sonra Đran

içlerine akınlara başlamıştı. Ordusu Medâin’de bulunmaktaydı. Ancak buranın ik-

limi müslüman askerlerin sıhhati için münâsip değildi. Ömer (r.a), Hz. Sa’d’dan

iklimi güzel ve merkez ile arasında deniz bulunmayan bir yer bulup orada bir şehir

kurmasını istedi. Hz. Selmân ve Huzeyfe (r.a), Kufe mevkiini uygun buldular ve

hicrî 17’de kırk bin kişilik Kûfe şehri kuruldu.

Amr b. Âs (r.a), Mısır’ın fethinden sonra Đskenderiye’yi karargah edinmek

istedi. Hz. Ömer, haberleşme açısından endişe duyduğu için kendisiyle Mısır’daki

kuvvetler arasında bir nehrin bulunmasını münâsip görmedi. Hz. Amr da Nil’in

doğusuna geçerek hicrî 21’de Fustat şehrini kurdu.

Page 5: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

5

Hz. Ömer (r.a), devlet idâresinde mühim yenilikler yaptı, pek çok ilk’e

imzâ attı. Đdârî, adlî, mâlî ve askerî teşkilâtlar kurdu.

Hz. Ömer devrinde yeni fetihlerle Đslâm devletinin hudutları genişlemiş,

zaferlerden elde edilen ganimetlerle devlet hazinesi dolup taşmıştı. Bunun üzerine

Hz. Ömer (r.a), Đslâm’a hizmetlerini göz önünde bulundurarak müslümanlara

maaş bağlamaya karar verdi. Hz. Ömer’in müslümanlara bağladığı bu maaş, sene-

lik tahsisat şeklindeydi.

Đlk olarak askerlerin kayıtlarını tutturduğu, fey ve ganimet gelirlerinin da-

ğıtımını kaydettirdiği “Divan” teşkilatını kurdu. Divan defterinin başına da şanlı

Bedir Ashâbı’nın isimlerini yazdı.

Kaza (mahkeme işleri)ni bir düzene koymak için vâlilerden ayrı ve bağım-

sız çalışan kadılar tayin etti.

Fethedilen bölgelerde okullar açtı, buralara müderrisler tayin ederek

Kur’an-ı Kerim’in okunup anlaşılmasına ve onunla amel edilmesine gayret etti.

Đslâm’ın, müslüman olan insanlara öğretilmesi ve tebliğ çalışmalarının yürütülme-

si için sahabîlerden ve diğer âlimlerden istifade etti ve onları değişik bölgelere

gönderdi. Kur’an, Hadis ve Fıkıh öğretimi ile uğraşan bu âlimlere maaş bağladı.

Devletin her tarafında camiler inşa ettirdi. Onun zamanında dört bin adet cami ya-

pıldığı rivayet edilir. (Ahmed en-Nedvî, Asr-ı Saadet, I, 317)

Hz. Ömer (r.a):

“Hicret, hak ile bâtılı ayırdı” diyerek hicreti takvim başlangıcı yaptı. Hz.

Ali ve Osman (r.a) hazretlerinin işâreti ile Muharrem ayını sene başı olarak tâyin

etti.

Đnce anlayış ve büyük bir firâset sahibi olan ashâb-ı kirâm, takvim başlan-

gıcını, Allah Teâlâ’nın, Đslâm’da ilk inşâ edilen mescid olan Kuba Mescid’i hak-

kındaki:

“… (Medîne’ye hicretin) ilk gününden takvâ üzerine kurulan Mescid...” (et-Tevbe, 108) âyet-i kerîmesinden ilhâmla tesbit etmişlerdir. (Semhûdî, Vefâü’l-vefâ, Mısır 1955,

I, 248)

Đlk defa açıkça hicret eden odur.

Đlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen odur.

Teravih namazı cemaatle kılınmaya ilk defâ onun zamanında başladı.

Kur’an’ın iki kapak arasına toplanıp yazılmasını ilk dafâ o teklif etti ve bu

tahakkuk edinceye kadar ısrarla üzerinde durdu.

Zimmîlere ilk defa alamet taktıran odur.

Page 6: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

6

Đlk defa yazılı kararlar alan odur.

Kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan odur.

Đlk defâ Đslâm devletine âit para bastıran odur…

Bunun gibi daha pek çok ilk’e imzâ atmıştır.

Hz. Ömer (r.a), köleliğe karşı şiddetli bir mücâdele verdi. Nihayet Arabis-

tan’da köleliği tamamen kaldırmaya muvaffak oldu. Ömer (r.a) riyâsete gelir gel-

mez, muhârebelerde ele geçirilen erkek ve kadın Arap esirlerini tamamen serbest

bıraktı. Eskiden bu gibi esirler köle ve câriye muâmelesi görürdü.

Hz. Ömer, Mısır ve Irak gibi memleketlerde hiç kimsenin esir ve köle

muâmelesi görmesine müsâade etmedi. Bu konuda yapılan ısrarları da dikkate al-

madı. Bir defasında Đslâm askerleri tarafından Mısır’dan getirilen köleleri serbest

bırakarak tekrar memleketlerine göndermişti.

Hz. Ömer (r.a), memurlarının, hastalanan köleleri ziyaret etmediklerini an-

ladığında onları vazifeden azlederdi. (Ramazanoğlu M. Sâmi, Hz. Ömeru’l-Fâruk, s. 158-160)

Kendisi de her cumartesi Medîne’nin kenar semtlerine gider, herhangi bir

köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse, bu işi ondan alırdı. (Muvatta’, Đs-

ti’zân, 41)

Hz. Ömer’in hilâfeti, gerek fetihler, gerek devlet işleri, gerekse ilmî faâli-

yetler açısından çok bereketli bir devir olmuştur. Rasûlullah (s.a.v), bu durumu

mu‘cizevî olarak daha önceden şu şekilde haber vermiştir:

“Ben rüyâmda kendimi bir kuyu başında makaralı bir kova ile su çekerken

gördüm. O esnâda Ebû Bekir geldi ve zayıf bir çekişle kuyudan bir veya iki kova

su çekti. (Çünkü o mülâyim ve nâzik bir insandı. Hilâfeti de kısa sürmüştü.)4 Al-

lah, Ebû Bekir’i mağfiret eylesin! Sonra Ömer bin Hattâb geldi ve o küçük kova

büyük bir kovaya dönüşüverdi. Artık ben Ömer’in yaptığı işi yapabilecek kuvvette

başka bir kişi göremedim. Nihâyet insanlar suya kandılar ve orayı develerin sulak

ve eylek yeri gibi edindiler. (Yani onun zamanında Đslâm çok geniş sahalara yayıl-

dı ve pek çok ülke fethedildi.)” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 5, 6; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 17, 19)

Hz. Ömer (r.a) hicretin 24. senesinde Zerdüşt bir köle olan Ebû Lü’lü tara-

fından şehid edildi ve Hz. Peygamber’in ayakları dibine defnedildi.

Enes (r.a) şöyle der:

4 Bu ifade Hz. Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olacağına, onun bazı büyük ve mühim işlere başlayıp ikmâl edemeden vefât edeceğine işârettir. Sonra gelen dua cümlesi de onun hilâfetinin kısalığını Cenâb-ı Hakk’ın ken-disine hayırlı bir halîfe vermek sûretiyle telâfî edeceğine işâret eder. Nitekim Hz. Ömer (r.a), onun başlattığı, dînin ikâmesi, ilim ve cihâdın ihyâsı, Đslâmî idârenin sınırlarının genişletilmesi gibi mühim işleri ikmâl ederek daha öteye götürmüştür.

Page 7: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

7

“Rasûlullah (s.a.v) altmışüç yaşında vefat etti. Hz. Ebû Bekir de altmışüç

yaşında vefat etti, Hz. Ömer de altmışüç yaşında vefat etti.” (Müslim, Fedâil, 114)

Şemâili ve Ahlâkı

Ömer (r.a.), uzun boylu, iri yapılı, buğday tenli idi. Alnı geniş, bilekleri

uzun, saçları dökük ve gözlerinde hafif kırmızılık vardı.

Yüksek sesle konuşur, yürüdüğünde hızlı yürürdü. Allah’tan hakkıyla

korkmak, doğruluk, ibâdete düşkünlük, dünyaya karşı zâhid olma ve mes’ûliyet

şuuru gibi fazîletlerde en önde idi. Dînî hususlarda kınayanın kınamasına aldır-

maz, hatır için adâletten ayrılmazdı. Kat’iyyen taraf tutmazdı.

Hz. Ömer (r.a) sert tabiatlı olmasına rağmen pek mütevâzi idi. Yamalı el-

bise giyer, dul kadınların evine sırtında su taşır, toprak üzerine yatıp uyur, develeri

kendi eliyle kaşağılayıp temizlerdi.

Geniş toprakları, güçlü orduları olan bir devletin başkanı olması onu diğer

insanlar gibi mütevazî ve sade bir hayat yaşamaktan alıkoymamıştı. Pahalı, lüks

elbiseler giymekten kaçınır, diğer insanlar gibi gerektiğinde alelade işlerle

uğraşmaktan çekinmezdi. Tanımayan kimse onun müslümanların halifesi

olduğunu asla anlayamazdı.

Medine’den Mekke’ye çok sayıda yolculuk yapmış olduğu halde hiç bir

zaman yanına çadır almamış ve yolda, bir çarşafı dalların üzerine gererek basit bir

şekilde dinlenmeyi tercih etmiştir.

Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in ehl-i beytine çok ihtimam gösterirdi.

Yanında dokuz adet tabak vardı. Meyve, çerez her ne eline geçerse bu tabaklara

koyup Hz. Peygamber’in zevcelerine gönderirdi. Allah Rasûlü’nün hanımlarından

olan kızı Hafsa’ya ise en son gönderirdi. Eğer bunda bir eksiklik olursa, kendi his-

sesinden tamamlardı. (Muvatta’, Zekât 44)

Hz. Ömer (r.a), mert ve doğru sözlü olanları severdi. Hata ve kusurlarının

açıkça söylenmesini isterdi. Huzeyfe (r.a) şöyle anlatır:

Birgün Hz. Ömer’in yanına gitmiştim. Evindeki bir kütüğün üzerine otur-

muş sıkıntı içinde kendi kendine söyleniyordu. Yaklaştım ve:

“–Seni üzen nedir ey Mü’minlerin Emîri?” dedim.

“–İşte şudur!” diyerek eline işaret etti ve idareci iken yanlış işler yapmak-

tan korktuğunu belirtti.

Page 8: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

8

“–Bu mu seni üzen şey, vallahi yanlış bir iş yaptığını gördüğümüzde seni

düzeltiriz” dedim.

“–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için, benden yanlış bir ha-

reket zuhûr ettiğinde hakikaten beni düzeltir misiniz?” diye sordu.

“–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için, senden yanlış bir ha-

reket gördüğümüzde seni mutlaka düzeltiriz” cevabını verdim.

Buna çok sevindi ve:

“–Allah’a hamd olsun ki sizin içinizde, Muhammed (s.a.v)’in ashâbından,

yanlışımı gördüğünde beni düzeltecek kimseler vâr etti” dedi. (İbn Ebî Şeybe, Musannef,

VIII, 154)

Onun dindarlığı, Allah korkusu ve kul hakkına riâyeti, daha sonra gelenler-

le ölçülmeyecek kadar üstündü. Adâlet timsâli idi. Üzerine aldığı idârecilik

vazîfesinin mes’ûliyetinden çok korkardı. Kendisi Medîne-i Münevvere’de olduğu

hâlde Fırat ve Dicle kenârındaki tebaasının hâlini düşünürdü. Millî şâirimiz Meh-

med Âkif Ersoy onun bu hassasiyetini şöyle terennüm etmiştir:

Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu

Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu

Geceleri Medîne sokaklarında gezer, halkın durumunu kontrol eder, eksik

ve problemleri tesbit ederdi. Hz. Ömer’in yardımcısı Eslem (r.a) şöyle anlatır:

Hz. Ömer (r.a) ile birlikte bir gece Medîne’nin kenar mahallelerinde dola-

şırken çadırın içinde bir kadın gördük, çocuklar etrâfında ağlaşıyorlardı. Ocakta su

dolu bir tencere vardı.

Ömer (r.a) çocukların niçin ağladığını sordu. Kadın:

“–Açlıktan!” diye cevap verdi.

Hz. Ömer (r.a), üstelik tencerede çocukları avutmak için sadece su kayna-

dığını ve kadıncağızın, uyutana kadar yavrularını böyle oyaladığını öğrenince

kendini tutamayarak ağladı. Derhal zekât mallarının bulunduğu ambara gitti. Bir

çuval un ve muhtelif gıdâ malzelemeri alarak sırtına yüklendi. Çuvalı ben sırtlan-

mak istedim. Fakat Ömer (r.a):

“–Ey Eslem! Ben yükleneceğim! Çünkü çocukların hesâbı âhirette benden

sorulacak!” dedi.

Kadının evine vardığımızda yemekleri pişirme işini de üzerine aldı. O, bir

taraftan tencereyi karıştırıyor, bir taraftan da ateşe üflüyordu. Hatta dumanların

sakallarının arasından girip çıktığını görüyordum. Bu şekilde yemeği pişirdi. Son-

Page 9: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

9

ra yemeği kendi elleriyle çocuklara yedirmeye başladı. Çocuklar doyunca geri çe-

kilerek karşılarına oturdu. Bir aslan kadar heybetliydi. Bir şey söylemeğe çekin-

dim. Çocuklar oynaşıp gülüşünceye kadar bu şekilde durdu.

Sonra kalktı ve:

“–Ey Eslem! Onların karşısında niçin oturdum, biliyor musun? Onları gör-

düğümde ağlıyorlardı. Güldüklerini görmeden ayrılmak içime sinmedi, onlar gü-

lümsemeye başlayınca içim rahatladı...” dedi. (Ali el-Müttakî, XII, 648/35978)

Hz. Ömer (r.a), merkezden uzak bölgelerdeki insanların, sıkıntı ve dertle-

rini kendisine ulaştıramadıklarından endişe ederdi. Bu sebeple onların durumunu

yakından görebilmek için seyahatlere çıkmıştı. Bazı bölgeleri dolaşmış, başka yer-

lere de gitmeyi düşünürken ömrü vefâ etmemişti.

Hz. Ömer, toplumu ilgilendiren meselelerde karar vereceği zaman müslü-

manların görüşüne başvurur, onlarla istişare ederdi. “İstişâre yapılmadan tatbik

edilen işler başarısızlığa mahkûmdur” derdi. Genç yaşlı bütün âlimler (Kurrâ)

Hazret-i Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. (Buhârî, Tefsîr, 7/5, 110/4; İ’tisam 2) Hz.

Ömer, istişârede şu usûlü takip ederdi:

Önce meseleyi müslümanlardan ulaşabildiği çoğunluk ile görüşür, peşin-

den Kureyşlilerin düşüncesini sorar, son olarak da sahabîlerin görüşlerini alırdı.

Böylece en isabetli fikre ulaşırdı.

Zor bir mes’eleyle karşılaştığında gençleri çağırıp onlarla istişârede bulun-

duğu, akıllarının keskinliğinden istifâde ettiği de bilinmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-

kübrâ, X, 113)

O, insanlara bir şeyi emrettiği veya yasakladığı zaman, evvelâ kendi âile-

sinden başlardı. Âile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle derdi:

“–Şunu ve şunu yasakladım. İnsanlar sizi yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi

gözlerler. Siz bu yasağı çiğnerseniz onlar da çiğnerler, siz korkup geri durduğu-

nuzda onlar da böyle yapar. Allah’a yemin ederim ki, her hangi biriniz bu yasakla-

ra uymazsa, bana yakın olduğu için ona daha fazla ceza veririm. Şimdi isteyen ile-

ri gitsin, isteyen de geri dursun!” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 266)

Hz. Ömer (r.a), Peygamber Efendimiz’in Kuba Mescidi’ni zaman zaman

ziyâret ettiğini bildiğinden halîfeliği zamânında, pazartesi ve perşembe günleri bu-

rayı ziyâret eder, “Kuba çok uzak mesâfelerde olsaydı bile devemi oraya ulaşmak

için yine de sürerdim” derdi. (İbn Sa’d, I, 245)

Huzeyfe b. Yemân münâfıklar ve ileride zuhur edecek fitneler hususunda

Rasûlullah (s.a.v) tarafından bilgilendirilmiş, bu sebeple de “Rasûlullah’ın sırda-

şı” diye şöhret bulmuştu. Hz. Ömer bir cenâze olunca, Huzeyfe’yi takip ederdi. O

Page 10: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

10

cenâze namazına iştirâk ederse, Ömer (r.a) da katılırdı. Huzeyfe cenâze namazını

kılmazsa, Hz. Ömer de ölen kimsenin münafıklardan olduğunu anlar, cenazeye

katılmazdı.

Hz. Ömer’in Fazîletleri

Hz. Ömer (r.a), bir taraftan devleti teşkilatlandırmaya çalışırken diğer ta-

raftan da ilmî gelişmelere hız veriyordu. Onun fıkıh ilminde ayrı bir yeri vardır.

Zîrâ Fıkıh usulünün teşekkülü Hz. Ömer (r.a) ile başlar. Kendisinden sahih senet-

lerle binlerce fikhî hüküm rivayet edilir. Hz. Ömer’in içtihadları, İslâm hukuku

açısından çok büyük bir ehemmiyeti hâizdir.

Ömer (r.a), hadis rivayeti hususunda çok titiz davranmıştır. O, Hz. Pey-

gamber’den hadis rivayet eden bazı kimseleri hesâba çekmiş, rivayet ettikleri ha-

disler için şâhid getirmelerini istemiştir. Hz. Ömer’den beş yüz otuz dokuz hadis

rivayet edilmiştir. (Suyutî, Târîhu’l-hulefâ, s. 109)

Ayrıca o, Kur’an-ı Kerim’in te’vil ve tefsirinde de ilim sahibiydi.

Çok güzel konuşur, hikmetli sözler söylerdi. Onun bu üstün kabiliyeti yazı

için de geçerliydi. Valilerine yazmış olduğu talimatları ve mektupları Arap dili

için bir numûne addedilmekteydi. Hz. Ömer şiirle de ilgilenirdi. Şiir zevkine sa-

hipti. Çok sayıda Arap şâirinin şiirlerini ezberlemiş, az da olsa şiir inşâd etmiştir.

Hz. Ömer (r.a) ibadet ederken bütün benliğiyle Rabbine yönelirdi. Halife

olduktan sonra gündüz işlerinin yoğunluğu sebebiyle nafile namazlarını gece kı-

lar, ev halkını sabah namazına: “Âilene namazı emret” (Tâhâ, 132) âyetini okuyarak

kaldırırdı. O, her sene haccetmeyi asla ihmal etmez ve hac farizasını yerine getir-

mek için Mekke’ye gelen hacılara bizzat riyaset ederdi.

Hz. Ömer geçimini ticaretle temin ederdi. Bunun yanında Medine’de ga-

nimetten kendisine bazı arazilerin düştüğü de bilinmektedir. Hayber’de hissesine

düşen çok kıymetli arazisini Allah için vakfetmiştir.

Son derece isabetli karar verirdi. Henüz hakkında vahiy gelmeyen 15-20

mühim hususta görüş beyan ederek tekliflerde bulundu. Hz. Ömer’in düşüncesi is-

tikametinde âyetler nâzil oldu. Hakkında âyet nâzil olan bu konulara, Ömer’in

âyete uygun görüşleri anlamında “Muvâfakât-ı Ömer” denmiştir. (Tafsilat için bkz.

Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 122-125; Babanzâde Ahmed Naîm, Tecrîd Tercemesi, II, 349-353)

Hz. Ömer (r.a), zaman zaman, büyük bir edeb ve incelikle, “Rabbime şu şu

hususlarda muvâfık düştüm” diye hamdederdi. (Bkz. Buhârî, Talâk, 32, Tefsir, 2/9; Müslim,

Fedâilü’s-sahâbe 24)

Page 11: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

11

Burada Hz. Ömer’in, “Rabbim bana muvâfakat etti” demeyip de “Ben

Rabbime muvâfık düştüm” demesi, onun idrak seviyesini ve mânevî derinliğini

göstermektedir.

Rasûlullah (s.a.v), onun fazîleti hakkında şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâla, hakkı Ömer’in diline ve kalbine koymuştur.”

Oğlu Abdullâh der ki:

“ Đnsanların başına ne zaman bir iş gelse ve o hususta insanlar bir şey söy-

lese, babam Hz. Ömer (r.a) da başka bir şey söylese, mutlaka Hz. Ömer’in görüşü

istikâmetinde bir vahiy gelirdi.” (Tirmizi, Menakıb, 17/3682. Krş. Ebû Dâvud, Harâc, 17-18/2962; Đbn-i

Mâce, Mukaddime, 11/108; Ahmed, II, 53)

Yine Abdullah b. Ömer (r.a) şöyle demiştir:

“Babam Hz. Ömer, herhangi bir hususta «Ben şöyle düşünüyorum» dedi-

ğinde, o şey hakîkaten onun düşündüğü gibi olurdu. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 35)

Rasûlullah (s.a.v), diğer bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Sizden önce yaşamış ümmetler içinde kendilerine ilham olunan isâbetli

görüş sâhibi kişiler (muhaddesûn) vardı. Şayet ümmetim içinde de onlardan biri

varsa, hiç şüphesiz o Ömer bin Hattâb’dır.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî 6; Enbiyâ 54; Müslim,

Fedâilü’s-sahâbe 23)

Câbir (r.a) anlatıyor:

“Ömer (r.a), Hz. Ebû Bekir’e:

“–Allah’ın Rasûlü Muhammed (s.a.v)’den sonra insanların en hayırlısı”

diye hitab etmişti.

Hz. Ebu Bekir (r.a) da ona şöyle mukâbele etti:

“–Sen böyle söylersen ben de sana, Allah Rasûlü’nden işittiğimi söyleye-

ceğim. O:

«Güneş, Ömer’den daha hayırlı bir kimse üzerine doğmamıştır» buyur-

muştu.” (Tirmizi, Menakıb, 17/3684)

Huzeyfe (r.a) şöyle anlatır:

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yanında oturuyorduk. Allah Rasûlü (s.a.v):

Page 12: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

12

“Aranızda ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonra şu iki kişiye ik-

tida edin/uyun!” buyurdu ve Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’e işaret etti. (Tirmizi, Mena-

kıb, 16/3663)

Bir defasında Hz. Ömer (r.a), Peygamber Efendimiz’in yanına gitmişti. Al-

lah Rasûlü’nden bir şeyler istemek için orada bulunan kadınlar, Hz. Ömer’in sesi-

ni duyduklarında hemen kalkıp perdenin arkasına saklandılar. Ömer (r.a) içeri gir-

diğinde Rasûlullah (s.a.v) tebessüm ediyordu. Hz. Ömer (r.a):

“–Allah Siz’i hep güldürsün ya Rasûlallah, niçin tebessüm ettiniz?” dedi.

Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“– Şu benim yanımda olanlara şaşarım. Senin sesini işitince perdenin ar-

kasına koştular” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a):

“–Yâ Rasûlallah, onların Siz’den daha çok çekinmeleri gerekir, Siz buna

daha layıksınız” dedi.

Sonra da kadınlara dönerek:

“–Ey nefislerinin düşmanları! Allah Rasûlü’nden çekinmiyorsunuz da

benden mi kaçıyorsunuz?” diyerek onlara çıkıştı.

Kadınlar:

“–Evet, sen Allah Rasûlü’ne göre çok sertsin” dediler.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki şeytan sana yolda

rastlamış olsa, mutlaka yolunu değiştirir” buyurdu. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 22)

Rasûlullah (s.a.v) birgün şöyle buyurdu:

“–Uyurken kendimi cennette gördüm. Baktım bir köşkün yanında bir kadın

abdest alıyor.

«–Bu köşk kimin?» diye sordum.

«–Ömer b. Hattâb’ın» dediler. Onun kıskançlığını hatırladım ve hemen

geri döndüm.”

Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a) ağladı ve:

Page 13: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

13

“–Sana karşı da mı kıskanç olacağım yâ Rasûlallah!” dedi. (Buhârî, Bed’ü’l-halk,

8)

Tirmizî’nin rivâyetinde ifâde edildiği üzere Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz

bu köşkün kendisine âit olduğunu zannetmiştir. Demek ki bu köşk, peygamberle-

rin şânına lâyık bir güzellik ve evsaftadır. Bu da Hz. Ömer’in ne ulvî bir mertebe-

ye ve fazîlete sâhip olduğunu gösterir. (Tirmizi, Menakıb, 17/3688)

İbn Abbâs’tan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’e, ashâbıyla

istişârede bulunmasını emreden:

“ İş hakkında onlarla istişare et!” (Âl-i İmran, 159) âyet-i kerimesi Hz. Ebû

Bekir ve Ömer (r.a) hakkında nâzil olmuştur. (Âlûsî, Rûhu’l-Maânî, IV, 107)

Bu sebeple olmalı ki, onlar Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in kendileriyle

devamlı istişâre ettiği en yakın yardımcılarıydı.

Ashâb-ı kirâm geceleri bol bol Kur’ân-ı Kerîm okurlardı. Hz. Ömer (r.a)

bir gece Kur’ân-ı Kerîm okuyamamıştı. Ertesi gün Rasûlullah (s.a.v) ona:

“–Ey Hattâb oğlu, Allah Teâlâ senin hakkında bir âyet indirdi” buyurdu

ve:

“Tefekkür ederek ibret almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü peşpeşe getiren O’dur.” (el-Furkân, 62) âyet-i kerimesini tilâvet eyledi.

Sonra da şöyle buyurdu:

“–Geceleyin kaçırdığın nâfile ibadetleri gündüz; gündüz kaçırdıklarını da

geceleyin yerine getir.” (Râzî, XXIV, 93, el-Furkân, 62 tefsirinde)

Allah Rasûlu (s.a.v), birgün ashabına, kabirde Münker ve Nekîr’in hesâba

çekmesinden ve ölünün vereceği cevaplardan bahsetmişti. Hz. Ömer (r.a):

“–Ey Allah’ın Rasûlü, o esnâda aklım başımda olacak mı?” diye sordu.

Efendimiz (s.a.v): “Evet” buyurunca Hz. Ömer (r.a):

“–O hâlde mesele yok, bu bana yeter” dedi. Bunun üzerine:

“Allah Teâlâ sağlam sözle îman edenleri hem dünya hayatında hem de

âhirette sapasağlam tutar. Zâlimleri ise Allah saptırır. Allah dile diğini ya-par” (İbrâhîm, 27) âyet-i kerimesi nâzil oldu. (Kurtubî, IX, 364)

Bu âyette bahsedilen sâbit ve sağlam söz, “Lâ ilâhe illallâh”tır.

Page 14: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

14

Hz. Ömer’in fazîletleri saymakla bitmez. Kısaca temas ettiğimiz bu bahsi

Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemizin şu sözüyle bitirmek istiyoruz:

“Meclislerinizi Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’e salavât getirmek ve Ömer b.

Hattâb (r.a)’dan bahsetmekle süsleyiniz.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 276)

Page 15: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

15

MEKKE- İ MÜKERREME

Page 16: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

16

Allah Sizinle Berâber Olsun! / 1

Leylâ Hâtun şöyle anlatır:

“Müslüman olduğumuz için Ömer bize çok kızıyordu. Habeşistan’a hicret

etmek için yola çıkmaya hazırlandığımızda, ben devenin üstündeyken geldi ve:

«−Nereye gidiyorsunuz ey Ümmü Abdullah?» diye sordu.

«−Dinimizden dolayı bize eziyet ettiniz, biz de işkence görmeyeceğimiz

bir yere gidiyoruz» dedim.

«−Allah sizinle berâber olsun!» dedi.

Zevcim Âmir gelince, Ömer b. Hattâb’ın yumuşak tavrını ona anlattım.

O:

«−Gâlibâ sen onun müslüman olmasını umuyorsun. Vallahi Hattâb’ın

merkebi müslüman olur da o yine müslüman olmaz» dedi.

Hz. Ömer’den o zamâna kadar görülen sertlik ve katı yüreklilik, kendisinin

îmânından böylesine ümit kestirmişti.” (Heysemî, VI, 23-24)

Page 17: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

17

Gönlüm Yumşadı ve Kalbim Đslâm’a Meyletti / 2

Hz. Ömer, müslüman olmadan önce Hz. Peygamber’e ve müslümanlara

karşı, insanların en katı davrananı idi. Allah Rasûlü (s.a.v), birgün Dârü’l-

Erkam’da:

“Allah’ım! İslâm’ı şu iki adamdan Sana sevgili olanı ile aziz kıl: Ebû

Cehil ve Ömer b. Hattab!” diyerek duâ etmişti.

Onların Allah’a en sevgili olanı Hz. Ömer idi. (Tirmizî, Menâkıb, 17/3681; İbn Hişâm, I,

367)

Diğer bir rivâyete göre:

“Allah’ım! İslam’ı, hassaten Ömer b. Hattab ile kuvvetlendir!” buyurmuş-

tu. (İbn Mâce, Mukaddime, 11)

Hz. Ömer şöyle anlatır:

Müslüman olmadan evvel Rasûlullah’ı bulmak için evden çıktım. O,

benden önce Mescid-i Haram’a gelmişti. Ben de varıp arkasında durdum.

Rasûlullah (s.a.v) Hâkka sûresini okumaya başladı. Kur’an’ın insicam ve

âhengine hayran olmaya başladım. Kendi kendime:

“–Vallahi bu, Kureyşlilerin dediği gibi bir şâir galiba” dedim. O sırada,

Allah Rasûlü (s.a.v), sûrenin:

“Gördü ğünüz ve görmediğiniz şeylere yemin olsun ki hiç şüphesiz o,

çok şerefli bir Rasûl’ün (Allah’tan aldığı) sözüdür! O, bir şâir sözü değildir. Siz ne de az inanıyorsunuz!” (el-Hâkka, 38-41) âyetlerini okudu.

Ben, yine kendi kendime:

“–Gâliba bu bir kâhindir! İçimden geçenleri anladı” dedim.

Bu kez:

“«O, bir kâhin sözü de değildir. Siz ne de az düşünüyorsunuz! O,

âlemlerin Rabbi tarafından indirilmi ştir...» (el-Hâkka, 42-44) diye sûrenin sonuna

kadar okudu. O esnâda gönlüm yumuşadı ve İslâm kalbime iyice tesir etti.” (Ahmed,

I, 17; Heysemî, IX, 62)

Nihâyetinde Hz. Ömer, kızkardeşi Fâtımâ’nın evinde okuduğu Tâhâ

sûresinin ilk âyetleri ile kendinden geçti:

“Bu sözler ne kadar güzel! Ne kadar değerli!” diyerek Rasûl-i Ekrem

Efendimiz’in yanına gelip müslüman oldu. (İbn Hişam, I, 369-371)

İbn-i Abbâs (r.a) der ki:

Page 18: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

18

“Hz. Ömer müslüman olduğu zaman, Cebrâil (a.s) gelip:

«Ey Muhammed! Semâ ehli Ömer’in müslüman olması sebebiyle

birbirlerini müjdelediler!» dedi.” (İbn Mâce, Mukaddime, 11/103)

Page 19: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

19

Ben Müslüman Oldum! / 3

Hz. Ömer (r.a), îmân ettiği ilk günleri şöyle anlatır:

“Müslüman olup da ezâ ve cefâ çekmeyen, mücâdele etmeyen kimse

yoktu. Ancak bana kimse dokunamıyordu. Kendi kendime dedim ki:

«Müslümanlar çeşitli musîbetlere uğrarken, ben selâmette kalmak

istemem!»

İslâm’a girdiğim gece düşündüm, Mekke müşriklerinden, Hz.

Peygamber’e karşı düşmanlıkta en aşırı giden kim ise, gidip ona müslüman

olduğumu söylemeye karar verdim. Sabah olduğunda Ebû Cehil’in kapısını

çaldım. Kapıya çıktı:

«−Hoş geldin ey Ömer! Ne haber getirdin?» dedi.

Ben:

«−Allah’a ve Rasûlü’ne îmân edip O’nun getirdiği bütün şeyleri tasdîk

ettiğimi sana haber vermeye geldim!» deyince, lânet ederek kapıyı yüzüme

çarptı.” (İbn Hişâm, I, 371)

Daha sonra Ömer (r.a), Kureyş’in azılı müşriklerinden dayısı Velîd b.

Muğîre’ye ve iki müşriğe daha giderek bu güzel haberi vermiş, fakat onlardan

hiçbiri kendisine bir şey yapmaya cesâret edemeyerek, kapıyı yüzüne çarpmış,

me’yûs bir şekilde evlerine çekilmişlerdi.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a) şöyle der:

“Hz. Ömer’in müslüman olması bir fetih, hicreti bir yardım, halîfeliği de

bir rahmet idi! Ömer (r.a) müslüman oluncaya kadar Kâ’be’nin yanında açıktan

namaz kılamadık. O müslüman olunca Kureyş müşrikleriyle mücâdele etti, onlar

da bizi serbest bıraktılar. Böylece orada namaz kılabildik.” (Heysemî, IX, 62-63)

Page 20: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

20

Az Önce Söylediği Daha Güzeldi! / 4

Ukbe b. Âmir (r.a) anlatıyor:

Develerimizi sırayla güdüyorduk. Birgün nöbet bana gelmişti. Günün so-

nunda develeri kıra çıkardım. Dönüşte Hz. Peygamber’in yanına geldim, ayakta

insanlara hitab ediyordu. Ancak şu sözlerine yetişebilmiştim:

“Güzelce abdest aldıktan sonra iki rekât namaz kılan ve namaza bütün

rûhu ve benliği ile yönelen herkese cennet vâcib olur!”

Bunları işitince, “Bu ne güzel!” dedim. Önümde duran birisi:

“–Az önce söylediği daha güzeldi!” dedi.

Baktım, önümdeki zât Ömer b. Hattâb imiş. Ömer (r.a) sözüne şöyle de-

vam etti:

“–Sen daha yeni geldin. Az önce şöyle demişti:

«Sizden kim güzelce abdest alır, sonra da: ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve

eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûluh’ derse kendisine cennetin sekiz

kapısı da açılır. Hangisinden isterse oradan cennete girer.»” (Müslim, Tahâret, 17)

Page 21: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

21

Sen Bana Canımdan da Sevgilisin! / 5

Abdullah b. Hişâm (r.a) şöyle bir hâdise nakleder:

Bir defasında Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte bulunuyorduk. Rasûl-i Ekrem,

orada bulunanlardan Hz. Ömer’in elini avucunun içine almış oturuyordu. O sırada

Ömer (r.a):

“–Yâ Rasûlallah! Sen bana canımın dışında her şeyden daha sevgilisin!”

diyerek Hz. Peygamber’e olan muhabbetini ifâde etti.

Onun bu sözüne karşılık Peygamber Efendimiz:

“–Hayır, canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ben sana ca-

nından da sevgili oluncaya kadar hakîkî îman etmiş sayılmazsın!” buyurdu.

Hz. Ömer hemen:

“–O hâlde vallahi şimdi Sen bana canımdan da çok sevgilisin yâ Rasûlal-

lah!” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v):

“– Đşte şimdi oldu ey Ömer!” buyurdu . (Buhârî, Eymân, 3)

Page 22: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

22

Firdevs Cenneti’ne Vâris Olanlar / 6

Ömer (r.a) anlatır:

Hz. Peygamber’e vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu

gibi bir ses işitilirdi. Birgün ona vahiy geldi. Bir müddet bekledik. Sonra o hâl

açıldı. Kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırıp:

“Allah’ım (hayrımızı) artır, bizi (iyilik yönüyle) noksanlaştırma. Bize

ikrâm et, zillete düşürme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (düş-

manlarımızı) bize tercih etme. Allah’ım, bizi râzı kıl, bizden de râzı ol!” buyurdu-

lar. Sonra:

“–Bana on âyet indirildi. Kim bunları tatbik ederse cennete girer” buyur-

du ve Mü’minûn sûresinden ilk on âyeti okudu:

“Muhakkak ki, mü’minler felâha ermi şlerdir:

Onlar namazda huşu içindedirler.

Onlar boş şeylerden yüz çevirirler.

Onlar zekâtlarını verirler.

Onlar iffetlerini korurlar, ancak zevceleri ve ellerinin sahip olduğu

(câriyeleri) hâriç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.

Şu hâlde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte onlar, haddi aşan

kimselerdir.

Yine onlar emanetlerine ve ahidlerine riâyet ederler.

Namazlarını muhâfaza ederler.

İşte onlar, ebedî kalacakları Firdevs cennetine vâris olanlardır.” (Tir-

mizî, Tefsir, 23/3173)

Page 23: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

23

Sen Âlemlerin Rabbi Olan Allah’ın Rasûlü’sün / 7

Hz. Ömer (r.a) şöyle bir hâdise nakleder:

Süleym Oğulları’ndan bir kimse, büyük bir keler avlayıp Peygamber

Efendimiz’e geldi:

“–Lat ve Uzzâ’ya yemin ederim ki şu keler inanmadıkça ben de sana iman

etmem” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Ey keler, kime kulluk ediyorsun?” diye sordu.

Keler fasih bir Arapça ile:

“–Buyur yâ Rasûlallah, emrine âmâdeyim. Ben semâda Arş’ı, yerde

saltanatı, denizde yolu, cennette rahmeti ve cehennemde azabı bulunan Allah’a

ibâdet ederim” dedi.

Efendimiz (s.a.v):

“–O hâlde ben kimim?” deyince keler:

“–Sen Âlemlerin Rabbı olan Allah’ın Rasûlü’sün, peygamberlerin

sonuncususun. Sen’i tasdik eden kurtulur; Sen’i yalanlayan mahvolur” diye cevap

verdi.

Bunun üzerine o kimse büyük bir aşk ve heyecanla:

“–Şehâdet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Sen Allah’ın

gerçek peygamberisin. Vallahi geldiğimde yeryüzünde en nefret ettiğim kimse

Sen idin. Ama şimdi Sen’i kendimden ve çocuklarımdan daha çok seviyorum.

Bâtınımla, zâhirimle, bütün âzâlarımla Sana inandım.” dedi.

Daha sonra dönüp gördüğü mu’cizeyi kavminden bin kişiye anlattı, hepsi

de gelip müslüman oldular. (Heysemî, VIII, 293)

Page 24: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

24

Konuşan İnek / 8

Rasûlullah (s.a.v) birgün şöyle buyurdular:

“Bir adam bir ineği götürürken üzerine bindi. İnek adama bakıp dile geldi

ve:

«–Ben bunun için yaratılmadım, ben ziraat için yaratıldım» dedi.”

İnsanlar hayret ve korku ile:

“–Sübhânallah, konuşan bir inek hâ!” dediler.

Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz:

“–Buna ben inanıyorum. Ebû Bekir ve Ömer de inanıyorlar” buyurdu. (Müslim, Fedailu’s-sahâbe, 13)

Benzer bir hâdisede Allah Rasûlü (s.a.v) yine aynı ifâdeleri kullanmış ve o

esnâda Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’in orada bulunmadığı kaydedilmiştir. (Buhari,

Ashâbu’n-Nebî, 8)

Onlar, Allah Rasûlü’ne öylesine bağlı ve îtimad hâlinde idiler ki ilk bakışta

akıllarının almayacağı durumlarda dahi tereddütsüz ittiba ederler, tam mânâsıyla

Hz. Peygamber’e teslim olurlardı.

Page 25: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

25

Ben de Medîne’ye Gidiyorum / 9

Hz. Ali şöyle der:

“Bildi ğim bütün Muhâcirler gizli olarak hicret etmişlerdir. Lâkin Ömer b.

Hattâb bundan müstesnâdır. O hicret edeceği zaman kılıcını kuşandı, yayını om-

zuna astı, oklarını ve mızrağını eline aldı ve Kâ’be’ye gitti. Kureyş müşriklerinin

ileri gelenleri, o esnâda Kâ’be’nin yanında bulunuyorlardı. Hz. Ömer (r.a)

Kâ’be’yi yedi defâ tavâf ettikten sonra onların yanına vardı ve müşriklere meydan

okudu:

«–İşte ben de Medîne’ye gidiyorum! Anasını ağlatmak, hanımını dul, ço-

cuklarını yetim bırakmak isteyenler peşime düşsünler, şu vâdinin arkasında kar-

şıma çıksınlar!»

Ancak hiç kimse peşine düşüp onu tâkib etme cesaretini gösteremedi.” (İbn

Esîr, Üsdü’l-ğâbe, IV, 152-153)

Page 26: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

26

MEDÎNE- İ MÜNEVVERE

Page 27: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

27

Hem Gözün Ağrıyor Hem de Hurma Yiyorsun! / 10

Suheyb-i Rûmî (r.a), Hz. Peygamber’den sonra hicret için yola çıktı. Müş-

rikler peşine takıldılar.

“−Sen buraya fakir ve zayıf bir kimse olarak geldin. Aramızda bol servete

kavuştun! Sonunda da kendinle birlikte servetini de alıp gitmek istiyorsun ha!

Vallâhi buna müsâade etmeyiz!” dediler.

Hz. Suheyb hemen hayvanından indi. Oklarını çıkardı ve:

“−Ey Kureyşliler! İyi bilirsiniz ki, ben sizin en iyi ok atanlarınızdan biri-

yim. Vallahi yanımda bulunan okların hepsini size atar, bitince de kılıcımı çeke-

rim. Bunlardan birisi elimde bulunduğu müddetçe bana yaklaşamazsınız. Ancak

onlar elimden çıktıktan sonra bana istediğinizi yapabilirsiniz. Şimdi servetimin

yerini bildirir ve onu size bırakırsam yolumu açar mısınız?” dedi.

Müşrikler teklifi kabûl ettiler. Suheyb b. Sinan (r.a) da servetinin yerini

onlara bildirerek yoluna devâm etti. Rebîülevvel ayının ortalarında Kubâ’ya varıp

Rasûlullah’a kavuştu. O sırada Hz. Peygamber’in yanında Hz. Ebû Bekir ile Ömer

(r.a) bulunuyordu. Önlerinde de Külsûm b. Hidm’in getirdiği Ümmü Cirzan hur-

masından bir salkım vardı. Hz. Suheyb’in yolda gözleri ağrımış, karnı da çok

acıkmıştı. Hurmalardan yemeye başladı. Hz. Ömer (r.a) latîfe yaparak:

“–Yâ Rasûlallah! Suheyb’i görüyor musunuz? Hem gözü ağrıyor hem de

hurma yiyor?!” dedi. Peygamber Efendimiz, Suheyb’e:

“–Hem gözün ağrıyor, hem de yaş hurma yiyorsun ha?!” buyurdu.

Suheyb de:

“–Ben, onu gözümün ağrımayan tarafıyla yiyorum!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v) tebessüm etti. Serveti karşılığında dînini ve canını kur-

tardığına işâretle:

“–Suheyb kazandı! Suheyb kazandı! Ey Ebû Yahyâ! Satış kârlı çıktı! Satış

kârlı çıktı!” buyurdu. (İbn Sa’d, III, 226-230; Hâkim, III, 450, 452)

Page 28: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

28

Vakit Geçmeden / 11

Iyâş b. Ebî Rebîa, Hz. Ömer ile birlikte Medine-i Münevvere’ye hicret et-

mişti. Iyâş’ın anabir kardeşleri Ebû Cehl ile Hâris b. Hişâm, Medine-i Münevve-

re’ye gelerek Iyâş’a misafir oldular ve ona:

“–Muhammed’in dîninde sıla-i rahim ve ana-babaya iyilik yok mu? Sen

anneni Mekke’de bırakıp geldin ve o senin ayrılığına üzüldüğü için yemeden iç-

meden kesildi. Seni görünceye kadar eve girmemeye yemin etti. Seni ne kadar çok

sevdiğini bilirsin. Haydi, bizimle birlikte Mekke’ye gel” dediler ve bu hususta çok

ısrar ettiler.

Bunun üzerine Iyâş (r.a), Hz. Ömer’le istişare etti. Hz. Ömer (r.a):

“–Onlar sana tuzak kuruyorlar, seni kandırmaya çalışıyorlar. Onlarla git-

mez burada kalırsan işte malımı seninle paylaşmaya hazırım. Malımın yarısını sa-

na vereceğim, gitme kal” dedi.

Ancak Iyâş, Ebû Cehl ile Hâris’in ısrarlarına dayanamadı. Mekke’ye, an-

nesinin yanına gitmeye karar verdi. Durumu Hz. Ömer’e bidirdiğinde Ömer (r.a):

“–Mâdem ki beni değil onları dinliyorsun peki onlarla git ama şu devemi

al ve ona bin. Bu öyle bir devedir ki dünyada onu geçebilecek başka bir deve yok-

tur. Sana bir tuzak kurduklarını hissedersen hemen ona bin ve ellerinden kurtul”

dedi.

Iyâş onlarla birlikte yola düştü. Beydâ mevkiine vardıklarında Ebû Cehil,

Iyâş’a:

“–Devem yoruldu. Senin devene binsem de benimki biraz dinlense” dedi.

Iyâş da devesinden inerek iki kişi binecek şekilde bir düzenleme yaparken ikisi

birden üzerine çullanıp onu bağladılar ve dövmeye başladılar. İkisi de ayrı ayrı

yüzer sopa vurdular. Sonra da bağlı olarak annesine götürdüler. Peygamber Efen-

dimiz’in dininden dönünceye kadar işkenceye devam edeceklerini söylediler. İşte

bu hâdise üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana şirk ko ş-

man için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.” (el-Ankebût, 8) (Alûsî, XX, 139)

Rasûlullah (s.a.v), Mekke’de kalan ve hicret edemeyen zayıf müslümanlar

için kunut duâsı yaptığında bu Iyâş b. Ebî Rabîa’nın da ismini özellikle zikretmiş-

tir. (Ahmed, II, 239; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, IV, 321)

Hz. Ömer (r.a), bu hâdisenin diğer bir vechesini şöyle anlatır:

Page 29: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

29

Hicret etmeye karar verdiğimiz zaman ben, Iyâş b. Ebî Rebîa ve Hişâm b.

As b. Vâil birlikte hicret etmek üzere sözleştik. Buluşma yerimiz de Ğıfâr Oğulla-

rı’nın mîkat yeri olan Menâsıf idi. “İçimizden kim yakalanır da oraya zamanında

gelemezse, gelenler beklemeyip yollarına devam etsinler” diye de anlaşmıştık.

Ben ve Iyâş buluşma yerine geldik ama Hişâm gelemedi. Meğer yakalanmış ve

kendisine yapılan işkencelere dayanamayarak İslâm’dan dönmüş. Biz Medine-i

Münevvere’ye geldik. “Allah bunların tevbesini kabul etmez. Onlar Allah’ı ve

Rasûlü’nü tanıdıktan sonra kendilerine yapılan dünyevî işkenceler sebebiyle tek-

rar İslâm’dan döndüler. Elbette Allah bunların tevbesini kabul etmez” diyorduk.

Bunun üzerine Allah Teâlâ şu âyet-i kerimeleri inzâl buyurdu:

“De ki: Ey nefislerine zulmetmekte aşırı giden kullarım! Allah’ın rah-

metinden ümîdinizi kesmeyiniz! Çünkü Allah bütün günahları affeder. Mu-hakkak O, Gafûr ve Rahîm’dir. Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azab gelmeden evvel tevbe ile Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Yoksa yardım göremezsiniz. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmeden evvel, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’ân’a) tâbi olun! Ki sonra hiç kimse, «Allah’a itaat hususunda gerekeni yapmadığım için yazıklar olsun bana! Ben gerçekten de (Đslâm ile) alay edenler arasında yer almıştım» diye-

rek; yahut «Eğer Allah bana hidayet nasip etseydi günahtan sakınanlardan olurdum» diyerek; ya da azabı gördüğünde «Keşke bana bir fırsat daha ta-nınsa da (tekrar dünyaya dönüp) muhsinlerden olsam!» diyerek hayıflanmasın.

(Allah ona şöyle diyecek:) «Hayır! Vaktiyle âyetlerim sana gelmişti an-

cak sen onların asılsız olduğunu söylemiştin, büyüklük taslayıp inkarcılar

arasında yer almıştın»…” (ez-Zümer, 53-60)

Ben bu âyetleri kendi ellerimle yazarak Mekke’de bulunan Hişâm’a gön-

derdim.”

Hâdisenin bundan sonrasını Hişâm (r.a) şöyle anlatıyor:

“Ömer’in mektubu bana ulaşınca onu aldım ve Zî Tuvâ’ya çıktım: «Al-

lah’ım, bunları anlamayı bana nasib et» diyordum. Çok geçmeden bu âyetlerin

benim hakkımda nâzil olduğunu anladım. Hemen dönüp deveme bindim ve

Medîne-i Münevvere’ye giderek Rasûlullah’a kavuştum.” (Vâhıdî, s. 385)

Page 30: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

30

İlk Ezan / 12

Allah Rasülü (s.a.v), insanları namaza nasıl toplamak gerektiği üzerinde

müzakere ediyor, istişarelerde bulunuyordu. Kimisi:

“–Namaz vakti geldiğinde bir sancak dikelim. İnsanlar onu gördüğünde

birbirlerine haber verirler” dedi; ancak Efendimiz bu teklifi beğenmedi.

Yahudi borusu olan borazan çalınması teklif edildi; onu da beğenmedi.

“Bu yahudilerin âletidir” buyurdu. Çan’dan bahsettiler, “O da hıristiyanların işi-

dir” cevabını verdi.

Hz. Peygamber’in kaygısı ile kaygılanan, derdiyle dertlenen Abdullah b.

Zeyd (r.a) oradan ayrılıp gitti. Rüyâsında kendisine ezan gösterildi. Erkenden Al-

lah Rasûlü’nün yanına gelip şöyle dedi:

“–Ben uyku ile uyanıklık arasında iken biri gelip bana ezanı gösterdi.”

Hz. Ömer (r.a) da aynı rüyâyı görmüş ve tam yirmi gün gizlemişti. Daha

sonra o da rüyâsını Allah Rasûlü’ne bildirdi. Rasûlullah (s.a.v) ona:

“−Bunu bize söylemene mâni olan şey neydi?” diye sordu.

“−Abdullah b. Zeyd benden önce davrandı. Ben de ondan sonra söyleme-

ye utandım” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasulü (s.a.v) şöyle buyurdu:

“−Ey Bilal kalk ve Abdullah b. Zeyd’in söylediklerini tatbik et!”

Hz. Bilâl de Abdullah b. Zeyd’in söylediklerini aynen tatbik etti ve ezanı

okudu. (Ebû Dâvûd, Salât, 27/498)

Diğer rivayette Hz. Abdullah şöyle anlatır:

“…Sabah olunca Hz. Peygamber’e gelerek rüyâda gördüklerimi haber

verdim. Bana:

«–İnşallah bu hak bir rüyâdır. Kalk rüyâda öğrenmiş olduğun şeyleri

Bilâl’e öğret. O bunları söyleyerek ezan okusun. Zîra onun sesi seninkinden daha

gürdür!» buyurdu.

Ben de Bilâl ile birlikte kalktım. Ona teker teker söylüyordum, o da bunla-

rı yüksek sesle okuyordu. Bunu Ömer b. Hattâb evinden işitmiş. Hemen evden çı-

kıp ridâsını çekerek geldi ve:

«–Ey Allah’ın Rasûlü! Sen’i hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin ede-

rim ki onun gördüğü rüyânın aynısını ben de gördüm!» dedi.

Page 31: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

31

Bunu işiten Rasûlullah (s.a.v):

«–Elhamdülillah! Şimdi bu daha sağlam oldu!» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Salât

28/499; Tirmizî, Salât 25/189)

Page 32: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

32

Bu Nasıl Olur? / 13

Allah Teâlâ, âhir zamanda Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in dünyayı teşrif

edeceğini önceki kitaplarda müjdelemiş ve pek çok vasfını da bildirmişti. Bu se-

beple yahudi ve hristiyanlar Allah Rasûlü’nün vasıflarını ve üzerindeki alâmetleri

görünce, O’nun, kitaplarında müjdelenen Son Peygamber olduğunu hemen anlar-

lardı. Kimisi îmân eder, kimi de inat ve hasedi sebebiyle inkâr ederdi. Cenâb-ı

Hak, bu hakîkati ifâde ederek şöyle buyurur:

“Kendilerine kitap verdi ğimiz kimseler, O’nu kendi evlâtlarını tanı-

dıkları gibi tanırlar. Buna ra ğmen şüphesiz onlardan bir fırka, bile bile hakîkati gizler.” (el-Bakara, 146)

Müslüman olan yahûdi âlimlerinden Abdullah b. Selâm (r.a) bu âyeti tas-

dik ederek:

“−Ben, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i, kendi oğlumdan daha iyi tanırım!”

demişti.

Hz. Ömer (r.a):

“−Ey İbn-i Selâm! Bu nasıl olur?” diye sordu. O ise:

“−Ben Muhammed (s.a.v)’in gerçekten Allah’ın Rasûlü olduğuna yakînen

şehâdet ederim. Kendisinin peygamber olduğunda hiç şüphe etmem! Çünkü,

O’nun Allah tarafından gönderilen Peygamber olduğu, na’t ve vasıfları, kitabı-

mızda bulunmaktadır. Fakat çocuğumdan şüphe edebilirim; çünkü annesinin hâin-

lik edip etmediğini bilemem” dedi.

Bunun üzerine Ömer (r.a):

“−Ey İbn-i Selâm! Allah seni hakîkate muvâfık kılmıştır!” dedi ve onu al-

nından öptü. (Vâhidî, s. 47; Râzî, Tefsîr, IV, 116)

Page 33: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

33

Sanki Geçmiş Gelecek Herşey Beni Sıkıyordu / 14

Abdullah b. Cahş’ın Batn-ı Nahle Seferi’nde aldığı esirler arasında Hakem

b. Keysân da vardı. Fahr-i Âlem Efendimiz Hakem’i İslâm’a dâvet etti. İslâm’ı

bütün tafsîlâtı ile uzun uzadıya anlattı. Şüphelerini yok etmek için defâlarca tekrar

etti. Allah Rasûlü’nün bu kadar gayret sarf etmesine rağmen Hakem’in müslüman

olmamasına öfkelenen Hz. Ömer:

“–Yâ Rasûlallah! Bununla ne diye konuşup durursun. Vallahi o hiçbir za-

man müslüman olmaz! Müsâade et, boynunu vurayım da cehenneme gitsin!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v) cevap vermedi. Hakem’e İslâm’ı anlatmaya devâm etti. Ha-

kem dikkatini toplayarak:

“−İslâm nedir?” diye sordu. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk etmen ve Muhammed’in de

O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet getirmendir!” buyurdu.

Hakem:

“−Müslüman oldum” dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ashâbına dönerek:

“–Eğer ben, biraz önce size uysaydım, o şimdi cehenneme gitmişti!” bu-

yurdu.

Ömer (r.a) der ki:

“Hakem’in müslüman olduğunu görünce sanki bütün geçmiş ve gelecek

şeyler beni sıktı! Kendi kendime: «Peygamber (s.a.v) benden daha iyi bilirken,

ben nasıl O’na karşı bir şey söylemeye kalkarım?!» dedim. Sonra da: «Benim

maksadım ancak Allah ve Rasûlü’nün rızâsını kazanmaktı» diyerek kendimi te-

sellî ettim. Hakem müslüman oldu. Vallahi müslümanlığını da güzelleştirdi. Allah

yolunda cihâd etti ve Bi’r-i Maûne’de şehîd edildi.” (İbn Sa’d, IV, 137-138; Vâkıdî, I, 15-16)

Page 34: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

34

Arkalarını Dönüp Kaçacaklar / 15

Bedir’de müşrikler hezimete uğradığında Rasûlullah (s.a.v):

“O topluluk yakında hezîmete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaça-caklardır” (el-Kamer, 45) âyetini okuyarak çadırından çıkmıştı. (Buhârî, Cihâd, 89)

Hz. Ömer (r.a) şöyle der:

“Bu âyet Mekke’de nâzil olduğu zaman kendi kendime; «Acabâ hangi ce-

maat bozguna uğratılacak? Kime galebe çalınacak?» demiştim. Bedir günü gelip

de Allah Rasûlü’nün bu âyeti okuduğunu duyunca, hezîmete uğrayacağı bildirilen

topluluğun Kureyş müşrikleri olduğunu anladım. Âyetin tefsîrini o gün öğren-

dim.” (İbn Sa’d, II, 25; İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 312)

Mekke döneminde müslümanlar o kadar eziyet çekiyorlardı ki birgün gelip

de müşrikleri mağlub edecekleri hiç akıllarına gelmezdi. O zamanlar nâzil olan bu

âyet-i kerîmenin de başka bir zaman ve mekândan, çok uzak ve farklı bir topluluk-

tan bahsettiğini zannediyorlardı. Lâkin Allah Teâlâ her şeye kâdirdir ve kendi yo-

lunda gayret edip çalışan kullarını zafere ulaştırır.

Page 35: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

35

Allah’ın Rasûlü Olduğuna Bir Kez Daha Şehâdet Ederim! / 16

Süheyl b. Amr, Kureyşlilerin hatîbi idi. Sözün haddinden fazla tesirli ol-

duğu bir devirde, devamlı İslâm aleyhine konuşur, insanları iğfal ederdi. Bu zât

Bedir Gazvesi’nde esir alındı. Hz. Ömer:

“–Yâ Rasûlallah! Müsâade buyur, Süheyl’in ön dişlerini sökeyim de dili

dışarı sarksın! Bundan sonra hiçbir zaman ve hiçbir yerde Sen’in ve İslâm’ın

aleyhinde hutbe îrâd edemesin?!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Bırak onu ey Ömer! Ben, onun uzuvlarına böyle bir zarar veremem. Şa-

yet bunu yapacak olursam, peygamber olmama rağmen, Allah da aynısını bana

yapar. Acele etme, gün gelir o, senin medhedip hoşlanacağın bir makamda ko-

nuşma yapar ve seni sevindirir” buyurdu. (İbn Hişâm, II, 293)

Süheyl (r.a), Allah Rasûlü’nün haber verdiği o medhe şâyân konuşmasını

zamanı gelince yaptı. Fahr-i Kâinât Efendimiz’in vefâtı üzerine yer yer irtidad ha-

reketlerinin görüldüğü, Mekke’nin çalkalandığı, genç vâli Attâb b. Esîd’in korkup

gizlendiği bir hengâmede, Hz. Süheyl, Kâ’be’nin yanında kalkıp bir hutbe îrâd et-

ti:

“Muhammed (s.a.v) kimin ilâhı ise, bilsin ki O vefât etmiştir. Allah ise,

Hayy’dir ve hiç ölmez! Ey Kureyş cemaati! Sizler, müslüman olanların en sonun-

cusu oldunuz, bâri irtidâd edenlerin ilki olmayın! Vallahi ben iyi biliyorum ki bu

dîn, güneşle ayın doğuşu ve batışı devam ettikçe dipdiri ayakta kalacaktır. Şu

kendinizden olan kişi, sakın sizi aldatmasın! Muhakkak ki, benim bu iş hakkında

bildiklerimi o da biliyor, fakat, kendisinin Hâşim Oğulları’na olan kıskançlığı sad-

rını kaplamış, daraltmaktadır!

Ey insanlar! Ben Kureyşlilerin mal bakımından en zenginiyim. Siz emîri-

nizi büyük tanıyınız! Ona zekâtlarınızı ödeyiniz! Eğer İslâm, sonuna kadar devâm etmezse, ben sizin vermiş olduğunuz zekâtları geri ödemeyi tekeffül ediyorum!” dedi ve göz yaşlarına hâkim olamayarak ağladı.

Süheyl (r.a), hutbesini bitirdiğinde insanlar yatışmıştı.

Hz. Ömer (r.a), Hz. Süheyl’in bu konuşmasını işittiğinde, Allah

Rasûlü’nün sözünü hatırladı ve:

“–Sen’in Allah’ın Rasûlü olduğuna bir kez daha şehâdet ederim, yâ

Rasûlallah!” dedi ve gözleri doldu. (İbn Hişâm, IV, 346; Vâkıdî, I, 107; Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, I, 303-

304; İbn Abdilber, İstîâb, II, 669-671; Hâkim, III, 318/5228)

Page 36: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

36

Rasûlullah’ı Sevindiren Şeyi Daha Çok Severim / 17

Bedir’de Medîneli müslümanlar Peygamber Efendimiz’in amcası Abbâs’ı

esir almışlardı. Ensâr onu öldürmek istiyordu. Rasûlullah (s.a.v):

“–Bu gece ancam Abbâs sebebiyle uyuyamadım, Ensâr’ın onu öldürebile-

ceğini düşündüm” dedi.

Hz. Ömer:

“–Onlara gidip konuşayım mı yâ Rasûlallah!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Olur” buyurdu.

Ömer (r.a) Ensâr’ın yanına vardı ve:

“–Esîriniz olan Abbâs’ı serbest bıraksanız olmaz mı?” dedi.

“–Hayır vallahi, onu serbest bırakmayız!” dediler.

Hz. Ömer (r.a):

“–Rasûlullah (s.a.v) râzı olsa da mı?” deyince:

“–O râzı olacaksa Abbas’ı hemen al, serbest bırakıyoruz!” cevabını verdi-

ler.

Ömer (r.a) onu esirler arasından aldı ve şöyle dedi:

“–Ey Abbâs, müslüman ol! Vallahi senin müslüman olman beni, babam

Hattab’ın müslüman olmasından daha çok sevindirir. Çünkü biliyorum ki Allah

Rasûlü (s.a.v) senin müslüman olmanı çok istiyor, bu durum O’nu çok sevindire-

cek.” (İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 333)

Ashâb-ı kirâm, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e, “Anam babam Sana fedâ

olsun!” diye hitâb ediyorlardı. Ancak bu söz içi boş bir iltifat değildi, hakîkatin

tam bir ifâdesiydi. Çünkü onlar, sonsuz bir saâdetin anahtarı olan îman husûsunda

bile Allah Rasûlü’nün akrabalarını kendi ana-babalarına tercih edebiliyorlardı.

Page 37: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

37

Ben de Ağlayayım / 18

Rasûlullah (s.a.v) Bedir’de alınan esirlerin durumunu Hz. Ebû Bekir, Hz.

Ali ve Hz. Ömer ile istişâre ettiler.

Hz. Ebû Bekir, esirlerin ileride hidâyete gelebilecekleri ümîdiyle fidye

karşılığında serbest bırakılmalarını teklif etti.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz:

“–Ey Hattâb oğlu! Senin görüşün nedir?” diye sordu.

Hz. Ömer (r.a):

“–Hayır! Vallahi yâ Rasûlallah! Ben, Ebû Bekir’in görüşünde değilim!

Onların boyunlarını vurmamıza izin ver! Bana müsâade buyur, (akrabamdan)

filânın boynunu ben vurayım. Ali’ye müsâade buyur, kardeşi Akîl’in boynunu o

vursun. Hamza’ya müsâade buyur, kardeşi Abbâs’ın boynunu o vursun. Tâ ki Al-

lah, kalblerimizde müşriklere karşı bir yumuşaklık ve zaaf bulunmadığını ortaya

çıkarsın! Bu esirler müşriklerin önderleri, küfrün elebaşlarıdır!” dedi.

Rasûlullâh (s.a.v), Hz. Ebû Bekir’in görüşüne meylederek esirleri fidye

karşılığında serbest bıraktı. Fidye ödeyemeyecek durumda olanlar da karşılıksız

serbest bırakıldı. Ancak esirlerin okur-yazar olanlarından fidye kabul edilmedi.

Onlardan her biri, on Medîneli çocuğa okuma-yazma öğrettikten sonra hürriyetine

kavuştu.

Hâdisenin sonrasını Hz. Ömer şöyle anlatır:

“Sabahleyin Allah Rasûlü’nün yanına geldiğimde, O ve Ebû Bekir otur-

muşlar ağlıyorlardı.

«–Yâ Rasûlallah! Sen’i ve arkadaşını ağlatan nedir? Bana haber veriniz!

Onu ağlanacak bir şey olarak görürsem ben de ağlayayım, ağlanacak bir hâl olarak

görmezsem sizin ağlamanıza iştirâk etmeye çalışayım?» dedim.

Rasûlullah (s.a.v):

«–Şu arkadaşlarının esirlerden aldığı fidyelerden dolayı vay benim başıma

gelene! Uğrayacakları azâbın şu yanımdaki ağaçtan daha yakın olduğu bana gös-

terildi!» buyurdu.” (Ahmed, I, 31, 247; Müslim, Cihâd, 58; Vâkıdî, I, 129; İbn-i Sa’d, II, 22)

Allah Rasûlü (s.a.v) de esirlerin hidâyetini ümîd ederek serbest bırakılma-

larını istemişti. Lâkin Allah Teâlâ:

“Bir peygamberin, dünyada zafer kazanıp küfrü zelil kılmadıkça, esir-

ler edinip onları fidye karşılığında serbest bırakması uygun düşmez. Siz dün-

Page 38: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

38

ya metâını istiyorsunuz. Allah ise âhireti kazanmanızı istiyor. Allah Azîz’dir,

Hakîm’dir.” (el-Enfâl, 67) buyurdu.

Page 39: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

39

Sana Daha Çok Güveniyorum / 19

Berâ b. Âzib (r.a) anlatıyor:

Uhud’da müşriklerle karşılaştık. Rasûlullah (s.a.v) elli okçuyu ayırıp baş-

larına Abdullah b. Cübeyr’i tayin etti. Onlara şu tenbihte bulundu:

“–Hiç bir sûrette yerinizden ayrılmayın! Hatta bizim kâfirlere gâlip geldi-

ğimizi görseniz bile yerinizden ayrılmayın. Onların bize galebe çaldıklarını (ve

kuşların cesetlerimize üşüştüklerini) görseniz dahi bize yardıma gelmeyin!”

Müşriklerle karşılaştığımızda kısa sürede hezîmete uğrayıp kaçtılar… Bi-

zimkiler, “Ganimet, ganimet!” demeye başladılar.

Abdullah b. Cübeyr (r.a):

“–Hz. Peygamber’in size ne söylediğini unuttunuz mu? «Yerlerinizi terk

etmeyin!» diye tenbih etmedi mi?!” dedi ise de dinlemediler.

“–Vallahi, biz de arkadaşlarımızın yanına gidip, ganimet toplayacağız” de-

diler. Onlar bu emre itiraz edince, yüzleri ters çevrildi, ne yapacağını bilemeyen

şaşkınlara döndüler ve mağlup oldular. Yetmiş şehîd verildi. Ebû Süfyan ortaya

çıkıp:

“–Aranızda Muhammed var mı?” diye sordu.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Ona cevap vermeyin!” buyurdu. Ebu Süfyan tekrar sordu:

“–Aranızda Ebû Kuhâfe’nin oğlu Ebû Bekir var mı?”

Rasûlullah (s.a.v) yine:

“–Cevap vermeyin!” buyurdu. Ebû Süfyan:

“–Aranızda Ömer b. Hattab var mı?” diye sordu. Hiç kimse ona cevap

vermedi. O zaman Ebû Süfyan:

“–Bunların hepsi öldürüldüler. Eğer sağ olsalardı cevap verirlerdi!” dedi.

Bu söz karşısında Hz. Ömer (r.a) kendini tutamadı ve:

“–Ey Allah’ın düşmanı, yalan söyledin. Sana üzüntü verecek şeyleri Allah

dâim kılsın!” dedi. Ebû Süfyan:

“–Yüce ol ey Hübel!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Buna cevap verin!” buyurdu. Ashab-ı kiram:

Page 40: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

40

“–Ne diyelim?” diye sordular.

“–Allah bizim Mevlâ’mızdır, sizin mevlânız yoktur, deyin” buyurdu. Ebû

Süfyan:

“–Güne gün! Bedir’e karşılık Uhud! Harp tâlihi sıra iledir, kuyunun iki

kovası gibi, biri iner, biri çıkar. Müsle yapılarak uzuvları kesilmiş kimseler bula-

caksınız. Bunu ben emretmedim. Bundan memnun olmadığım gibi yapılanlara da

kızmadım. Ne yasakladım ne de emrettim, beni kötülemeyin!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Buna cevap verin!” buyurdular. Ashab:

“–Ne söyleyelim?” diye sordu.

“–Hayır eşitlik yok! Bizim ölülerimiz cennette, sizinkiler cehennemde, de-

yin!” buyurdular. (Bkz. Buhârî, Meğazî, 17, 20, Cihâd 164, Tefsir, 3/10; Ebû Dâvûd, Cihad, 106/2662)

Ebû Süfyan:

“–Ey Ömer! Sen biraz bana doğru gelsen ya!” dedi.

Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer’e:

“–Git, bak bakalım nedir onun derdi?” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a) ona doğru varınca, Ebû Süfyan:

“–Ey Ömer! Sana Allah adına and veriyorum: Biz Muhammed’i öldürdük

mü?” diye sordu.

Hz. Ömer (r.a):

“–Vallahi, hayır! Öldürmediniz! Şimdi O, senin söylediklerini dinliyor!”

dedi. Ebû Süfyan:

“–Sen bana göre, Muhammed’i öldürdüğünü söyleyen kendi adamı-

mız İbn Kamia’dan daha doğru sözlü ve daha iyisindir!” dedi. (İbn Hişam, III, 45;

Vâkıdî, I, 296-297; Ahmed, I, 288; Heysemî, VI, 111; İbn Esîr, II, 160; İbn Seyyid, II, 29)

Bir müşrik bile kendi adamından daha çok müslümana îtimad ediyor ve

onun sözünü kabul ediyor. Hele bir de bu Hz. Ömer (r.a) ise…

Page 41: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

41

Vazgeçtik Yâ Rab! / 20

İçkinin haram kılınması tedricen olmuştur. Cenâb-ı Hak önce, içkinin zara-

rının çokluğundan bahsetti ve mü’minlere sarhoş iken namaza yaklaşmamayı em-

retti. Bunun üzerine müslümanların büyük bir kısmı içkiyi bıraktı. Bazıları da içki

yüzünden karşılaştıkları nâhoş durumlardan muzdarip durumdaydı. Hz. Ömer

(r.a):

“Allah’ım! İçki hakkında bize açık ve kesin bir beyanda bulun!” diye duâ

ediyordu. Allah Teâlâ, dördüncü merhalede:

“Ey îmân edenler! İçki, kumar, dikili ta şlar ve fal okları, şeytanın

murdar ve kötü işinden başka bir şey değildir! Bunlardan uzak durun ki felâh bulasınız! Şeytan, şarap ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymak ister. Artık bu murdar şeylerden vaz geçtiniz, değil mi?” (el-Mâide 5/90-91) âyetlerini inzâl buyur-

du.

Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer’i çağırıp ona bu âyetleri okudu. “Artık

vazgeçtiniz değil mi?” kısmına gelince Ömer (r.a):

“−Vazgeçtik! Vazgeçtik yâ Rab!” diyordu. Yalnız Hz. Ömer değil, bütün

müslümanlar da:

“−Artık içkiden, kumardan vazgeçtik Rabbimiz!” dediler.

Bu âyetler nazil olunca, Rasûlullah (s.a.v) bir münâdiye:

“−Haberiniz olsun, içki haram kılınmıştır!” diyerek Medine sokaklarında

seslenmesini emretti. Tulumları delinip boşaltılan ve küpleri kırılıp dökülen içki-

ler, Medine sokaklarında su gibi aktı!..

Daha sonra Rasûlullah (s.a.v):

“Muhakkak ki Allah içkiye, onu sızdırana, sızdırıldığı yere, içene, içirene,

taşıyana, satana, satın alana, bedelini ve kazancını yiyene lânet etmiştir!” buyur-

du. (Bkz. Ebû Dâvûd, Eşribe 1/3670; Tirmizi, Tefsir, 5/3049; Ahmed, I, 53; II, 351; Nesâî, Eşribe, 1-2; Hâkim, II, 305)

Page 42: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

42

Ne İhtiyacın Varsa Benden İste! / 21

Hz. Ömer (r.a) der ki:

Biz Kureyşliler, kadınlara hâkim kimselerdik. Sonra Medine’ye geldiği-

mizde, burada kadınların erkeklere hâkim olduğunu gördük. Bizim kadınlarımız

da onlardan öğrenerek böyle davranmaya başladılar. Birgün hanımıma öfkelen-

miştim, bir de ne göreyim, bana karşılık vermez mi! Bunu doğru bulmayıp onu

azarladım. Bu sefer:

“–Beni niye azarlıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber’in zevceleri bile O’na

karşılık veriyor, karşısında mırıldanıyorlar. Hem onlar icabında küsüp gün boyu

Rasûlullah’ı terk ediyorlar” dedi.

Hemen (Hz. Peygamber’in hanımlarından kızım) Hafsâ’nın yanına gidip:

“–Rasûlullah Efendimiz’e sen de karşılık veriyor, ona karşı söyleniyor mu-

sun?” diye sordum.

“–Evet” dedi.

“–Sizden biri gün boyu akşama kadar ona küsüyor, yanına varmıyor mu?”

dedim.

“–Evet” dedi.

“–Sizden kim böyle yaparsa büyük zarar eder, hüsrâna uğrar. Hanginiz,

Rasûlü’nün öfkesi sebebiyle Allah’ın gazabına uğramaktan emin olabilir? Şayet

böyle yaparsanız helâk olursunuz. Sakın Rasûlullah’a karşılık verme! Dünyalık

bir şeyler isteyerek O’nu sıkıntıda bırakma! Ne ihtiyacın varsa benden iste!” de-

dim. (Müslim, Talak, 34)

Hz. Ömer (r.a), bu sözleri arasında:

“O sizi boşarsa Allah O’na sizden daha hayırlısını verir” demişti. Onun bu

sözlerine muvâfık olarak şu âyet-i kerime nâzil oldu:

“E ğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendini Allah’a

veren, îmân eden, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir.” (et-Tahrîm, 5) (Buhârî, Talak, 32; Tefsîr, 2/9; Tahrim, 1; Müslim, Fedailu’s-

sahâbe, 24)

Cenâb-ı Hak, muhtereme vâlidelerimizi dünya ile Allah, Rasûlü ve âhiret

arasında muhayyer bırakmıştı. Onlar da istisnâsız Allâh’ı, Rasûlü’nü ve âhireti

tercih ettiler. Dünyalık peşinde koşmadılar, kifâyet miktarı mal ile yetindiler.

Page 43: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

43

Devene Sâhip Ol! / 22

İbn-i Ömer (r.a) başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakleder:

“Rasûlullah (s.a.v) ile bir seferde idik. Ben babam Ömer’e âit genç bir de-

venin üstündeydim. Onu zaptedemiyor, insanların önüne geçip duruyordum. Ba-

bam bu duruma üzülerek geliyor, deveyi geriye alıyor ve:

«–Devene sâhip ol! Hz. Peygamber’in önüne geçmesin!» diyordu.

Bunu gören Rasûlullah (s.a.v):

«–O deveyi bana satar mısın ey Ömer!» buyurdu. Babam:

«–O Siz’indir ey Allah’ın Rasûlü!» diyerek deveyi ona sattı.

Bundan sonra Fahr-i Kâinât Efendimiz bana:

«−Abdullah, deve senindir. Onu istediğin gibi kullan!» buyurdu.” (Buhâri,

Buyû, 47; Hibe, 25/2)

Hz. Ömer’in Allâh Rasûlü’ne hürmet ve muhabbetteki zirve hâli…

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in gençlere muâmelesi ve onların yolunu

açması…

Page 44: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

44

Keffâret / 23

Hudeybiye Sulhü’nde zâhiren müslümanların âleyhine gibi görünen şart-

lar kabul edilmişti. Müslümanlar bunu kabul etmek istememiş, “Güçlü olduğumuz

hâlde bu maddeleri neden kabul ediyoruz?” diyerek sıkıntılı bir hâle düşmüşlerdi.

Hz. Ömer (r.a) o günle alâkalı olarak şöyle der:

Hz. Peygamber’e gelip:

“–Sen Allah’ın hak peygamberi değil misin?” dedim.

“–Evet!” buyurdu.

“–Biz hak üzere, düşmanlarımız da batıl üzere değiller mi?” dedim.

“–Evet!” buyurdu.

“–Öyleyse biz niye dinimiz uğrunda alçaklığı kabul ediyoruz?” dedim.

“–Ben Allah’ın Rasûlü’yüm, (bu anlaşmayı imzalamakla) Allah’a âsî ol-

muş da değilim. Allah yardımcımızdır!” buyurdu.

“–Sen bize, Beytullah’a gideceğiz, onu tavaf edeceğiz, dememiş miydin?”

dedim.

“–Evet, lâkin sana, bu yıl gideceksin, dedim mi?” buyurdu.

“–Hayır!” dedim.

“–Sen mutlaka onu tavaf etmeye gideceksin!” buyurdu.

Hz. Ebû Bekir’e gittim. O da aynı cevapları verdi:

“–Be adam! O, Allah’ın Rasûlü’dür. (Bunu kabul etmekle) Rabbine isyan

etmiş de olmayacak. Allah O’nun yardımcısıdır. Şu hâlde sen O’nun emrine sarıl!

Allah’a yemin ederim o hak üzeredir” dedi.

Daha sonra, o günkü nezaketsiz çıkışımın günahını affettirmek için nice

sâlih amellerde bulundum. (Buhârî, Şurût, 15, 1; Hac, 106; Muhsar, 3; Meğâzî, 35)

Hz. Ömer (r.a) başka bir rivayette şöyle demektedir:

“O gün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e karşı sarf etmiş olduğum sözlerim-

den duyduğum korku sebebiyle, âkıbetimin hayrolması için devamlı oruçlar tut-

tum, sadakalar verdim, nâfile namazlar kıldım ve pek çok köle âzâd ettim.” (İbn Sey-

yidinnâs, II, 167)

Hz. Ömer (r.a), tabiatındaki sertlik ve tâvizsizlik sebebiyle böyle bir çıkış

yapmış, ancak bir ömür o hâlin tevbesi içinde olmuştur.

Page 45: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

45

Fârûk / 24

Bir yahudi ile Bişr ismindeki bir münafık arasında anlaşmazlık vukû bul-

muştu. Yahudi:

“–Muhammed’e gidelim.” dedi. Münafık ise:

“–Hayır, Kâ’b b. Eşref’e gidelim.” dedi.

Allah Teâlâ kitabında, yahudî ileri gelenlerinden olan bu Kâ’b’dan

“Tâğût” diye bahsetmiştir.

Yahudi, illâ Muhammed’e gideceğiz diye ayak direyince münafık isteme-

ye istemeye razı oldu ve Hz. Peygamber’e gelerek davalarını anlattılar. Rasûlullah

(s.a.v) yahudi lehine hükmetti. O’nun yanından çıkınca münafık yahudiyi yakaladı

ve:

“–Bunun hükmüne râzı değilim, Ebû Bekir’e gidelim” dedi. Ona gittiler, o

da yahudi lehine hüküm verdi. Münafık Ebû Bekir’in hükmüne de razı olmayıp:

“–Gel, bir de Ömer b. Hattâb’a gidelim” dedi. İkisi birlikte Hz. Ömer’e

geldiler. Yahudi:

“–Ey Ömer, ben ve bu adam Muhammed’e davamızı götürdük, Muham-

med benim lehime, bunun aleyhine hükmetti, bu adam O’nun hükmüne râzı ol-

madı, davamızı sana getirmek istedi ve yakamı bırakmadı. İşte ben de onunla bir-

likte sana gelmiş bulunmaktayım” dedi.

Hz. Ömer (r.a) münafığa:

“–Öyle mi oldu?” diye sordu. Onun, evet, cevabı üzerine:

“–Biraz bekleyin” deyip evine girdi, kılıcını kuşanıp çıktı ve kılıcıyla vu-

rup münafığın kellesini uçurdu. Sonra da:

“–Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmüne râzı olmayan kimse hakkında işte ben

böyle hüküm veririm” dedi.

Yahûdi büyük bir korkuyla kaçıp gitti. Bu hâdise üzerine:

“Sana indirilene ve Sen’den önce indirilenlere inandıklarını ileri sü-

renleri görmedin mi? Tâğut’a inanmamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, Tâğut’un önünde muhâkeme olmak istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbü-tün saptırmak istiyor… Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaş-mazlık hususunda Sen’i hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde

hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (en-Nisâ, 60-65) âyet-i kerimeleri nâzil oldu.

Page 46: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

46

Cebrâîl (a.s) gelerek:

“–Ömer, hak ile bâtılı birbirinden ayırdı” buyurdu.

Bundan sonra Hz. Ömer (r.a), Fârûk diye isimlendirildi. (Vâhıdî, s. 166; Kurtubî,

V, 170-171)

Page 47: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

47

Ben Onu Cehennemde Gördüm / 25

Ömer b. Hattâb (r.a) şöyle anlatır:

Hayber Gazvesi günü idi. Hz. Peygamber’in ashâbından bir grup geldi ve:

“–Falanca şehit, falanca da şehit” dediler.

Sonra bir adamın yanından geçerken:

“–Falanca kimse de şehit olmuş” dediler.

Bu defâ Efendimiz (s.a.v):

“–Hayır, ben onu, ganîmet mallarından haksız yere aldığı bir hırka içinde

cehennemde gördüm” buyurdu. Sonra da:

“–Ey İbn Hattâb, git ve insanlara «Cennete ancak mü’minler girebilecek-

tir» diye nidâ et!” buyurdu.

Ben de çıktım ve: “Cennete ancak mü’minler girebilecektir” diye nidâ et-

tim. (Müslim, Îmân, 182)

Kul hakkı o kadar mühimdir ki en yüksek makamlardan biri olan şehidlik

bile onu affettiremez. Bu sebeple haksız kazanç ve haramdan şiddetle kaçınmak

gerekir.

Peygamber Efendimiz’in cennete sadece mü’minlerin girebileceğini îlan

ettirmesi, haksız kazancın îman ile bağdaşmadığını göstermektedir.

Page 48: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

48

Vakıf / 26

İbn-i Ömer (r.a) şöyle der:

“Babam Hz. Ömer’e Hayber’de (ganimetten) bir arazi düşmüştü. O da Hz.

Peygamber’e gelerek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Hayber’de bir yer edindim. Bugüne kadar onun gi-

bi kıymetli bir yer elime geçmemişti. Onu ne yapmamı emredersin?” dedi.

Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu:

“− İstersen onun aslını (Allah için) habset ve onu(n gelirini) vakfet!”

Bunun üzerine Ömer (r.a) onu şu şartlarla vakfetti:

“O arâzinin aslı satılamaz, hibe edilemez ve ona vâris olunamaz. O fakir-

ler, yakın akrabalar, köle âzât etmek, Allah yolunda harcamak, yolda kalmış kim-

seler ve misafirler içindir. Onu idare edenin, malı kendisine sermaye etmeden ye-

mesinde ve arkadaşına yedirmesinde herhangi bir beis yoktur.” (Buhârî, Şurut, 19; Vasâyâ,

28; Eyman, 33; Müslim, Vasiyet, 15)

Ashâb-ı kirâm infak ve sadakaya ehemmiyet verdikleri gibi vakıf husu-

sunda da cömert davranmışlardır. Hâli vakti yerinde olup da mal vakfetmeyen

sahâbînin bulunmadığı rivâyet edilir.

Page 49: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

49

Sesini O Kadar Kısardı ki… / 27

Mağlûb edilen Temîm kabîlesinin eşrâfı, müslümanlar tarafından esir alı-

nan yakınlarını kurtarmak için kalabalık bir heyetle ve yanlarında şâirleri olduğu

hâlde Hz. Peygamber’e gelmişlerdi. Müslümanlarla şiir söyleme ve güzel konuş-

ma üzerine yarıştılar. Ancak Kur’an’ın fesâhat ve belâğatıyla dilleri terbiye edilen

müslüman şâir ve hatiplerin, kendilerinden daha üstün olduğunu îtiraf etmek mec-

buriyetinde kaldılar. Şâirlerinden ve önde gelen sîmâlarından olan Akrâ bin Hâbis:

“–Bu zâtın hatîbi, bizim hatîbimizden, şâiri de bizim şâirimizden üstündür.

Onların sesleri, bizim seslerimizin fevkindedir!..” diyerek arkadaşları ile birlikte

îmân etti. Allah Rasûlü (s.a.v) de heyet üyelerine bol miktarda hediyeler verdi. (İbn-

i Hişâm, IV, 232)

O esnâda Hz. Ebû Bekir ile Ömer (r.a), Hz. Peygamber’in huzûrunda biraz

tartıştılar. Bunun üzerine şu âyet-i kerîmeler nâzil oldu:

“Ey îmân edenler! Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin! Allah’tan

korkun! Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. Ey îmân edenler! Seslerinizi Pey-gamber’in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Pey-gamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa çıkıverir.” (el-Hucurât, 1-2)

Bundan sonra Ömer (r.a), Hz. Peygamber’in huzûrunda konuştuğu zaman

sesini o kadar kısardı ki, Rasûlullah (s.a.v) onun sözünü işitemez, ne söylediğini

kendisine sormak mecbûriyetinde kalırdı. (Buhârî, Meğâzî, 68)

Page 50: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

50

Onlar Katıklarını Yediler / 28

Bir sefer esnâsında Selmân el-Fârisî (r.a), (bir rivâyete göre) Hz. Ebu Be-

kir ve Ömer (r.a) ile birlikteydi. Onların hizmetlerini görür ve yemeklerinden yer-

di. Birgün insanlar yürüdüğünde Selmân (r.a) uyuyakalmış ve onlarla birlikte gi-

dememişti. İki arkadaşı onu arayıp bulamayınca çadırlarını kendileri kurarak ko-

nakladılar ve biraz da kızarak:

“–Selmân pişmiş yemeğe ve kurulmuş çadıra gelmekten başka bir şey

bilmiyor” dediler.

Selmân (r.a) geldiğinde onu, katık istemek üzere Rasûlullah (s.a.v) Efen-

dimiz’e gönderdiler. Hz. Selmân, elinde bir kap ile Allah Rasûlü’nün yanına var-

dı:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, şayet yanında katık varsa kendilerine vermen için

arkadaşlarım beni Sana gönderdiler” dedi. Rasûlullâh (s.a.v):

“–Arkadaşların katığı ne yapacaklar, onlar katıklarını yediler” buyurdu.

Selmân (r.a) dönerek onlara Hz. Peygamber’in sözlerini haber verdi. Kal-

kıp Allah Rasûlü’nün yanına geldiler ve:

“–Sen’i hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki konakladığımızdan beri

herhangi bir şey yemedik” dediler. Rasûlullah (s.a.v):

“–Konuşmalarınızla siz Selmân’ı katık yapıp yediniz” buyurdu. Bu hâdi-

senin peşinden:

“Hangi biriniz ölü karde şinin etini yemekten hoşlanır?” (el-Hucurât, 12)

âyet-i kerimesi nazil oldu.

Diğer bir rivâyete göre Allah Rasûlü (s.a.v) sözlerinin devamında:

“–Ben o kardeşinizin etini dişlerinizin arasında görüyorum” buyurmuştu.

Bunun üzerine o sahâbîler:

“–Yâ Rasûlallah, bizim için istiğfâr ediver!” dediler.

Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz de:

“–Gıybet ettiğiniz arkadaşınıza ricâ edin, sizin için o istiğfarda bulun-

sun!” buyurdu. (İbn Kesîr, Tefsir, IV, 231)

Gıybet ne çirkin ve haysiyet zedeleyici bir günahtır ki, kişinin kardeşini

öldürerek etini yemesi gibi en alçakça bir fiile benzetilmektedir. Affedilmesi de,

gıybetini yaptığın kardeşinle yüz yüze gelip ondan af dilemeye bağlıdır. Ne kadar

zor bir mes’ele…

Page 51: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

51

Page 52: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

52

Hibe’den Dönen, Kustuğunu Yalayan Gibidir / 29

Ömer b. Hattâb (r.a) şöyle anlatır:

“ İyi cins bir atımı Allah rızâsı için bir mücâhide vermiştim. O zât ata iyi

bakamadı, onu zayıflattı. Bunun üzerine ben hayvanı para ile satın almak istedim.

Ucuza vereceğini de tahmin ediyordum. Durumu Hz. Peygamber’e arzettim.

Allah Rasûlü (s.a.v):

«–Bir dirheme bile verse, sakın onu satın alma, verdiğin sadakadan asla

dönme! Zira bağışından dönen, kustuğunu yalayan gibidir» buyurdu.” (Buhârî, Hibe 30,

37; Müslim, Hibât 1, 2, 3, 4)

Page 53: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

53

Allah’ın Kullarına Merhameti / 30

Ömer (r.a) şöyle anlatır:

Bir defâsında Hz. Peygamber’e esirler getirilmişti. Bir de baktık ki esirler-

den bir kadın büyük bir endişeyle (ayrı kaldığı çocuğunu) arıyor, esirler arasında

bir çocuk bulduğu vakit, onu alıyor göğsüne bastırıyor ve emziriyordu.

Rasûlullah (s.a.v) bize:

“ −Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sor-

du.

“−Hayır, vallahi asla atamaz!” dedik.

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:

“−İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha

merhametlidir” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)

Page 54: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

54

Ben Anlamıştım Zâten / 31

Câbir b. Abdullah’ın anlattığına göre, babası öldüğü zaman bir yahudiye

otuz vesk borcu vardı. Hz. Cabir, yahudiden, borcu için biraz mühlet istedi. Ancak

yahudi kabul etmedi. Cabir (r.a), Hz. Peygamber’e gelerek yahudi nezdinde şefa-

atçi olmasını talep etti. Rasûlullah (s.a.v), alacağına karşılık bir hurmalığın mey-

vesini kabul etmesi için onunla konuştu. Yahudi bunu da kabul etmedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) hurmalığa girdi, içinde biraz yürüdü.

Sonra Cabir’e:

“–Hurmayı topla ve ona borcunu öde!” buyurdu.

Câbir hurmayı kesti, otuz vesk olan borcun tamamını ödedi. Geriye on ye-

di vesk hurma da arttı. Durumu haber vermek üzere Hz. Peygamber’e gitti.

Rasûlullâh (s.a.v) ikindiyi kılıyordu. Namazı bitince fazlalığı haber verdi. Efen-

dimiz (s.a.v):

“–Bunu Ömer b. Hattâb’a haber ver!” buyurdular.

Câbir (r.a) gidip durumu Hz. Ömer’e söyledi.

Hz. Ömer (r.a):

“–Ben, Rasûlullah (s.a.v) bahçenin içinde yürüdüğünde, hurmanın bereket-

leneceğini anlamıştım zâten” dedi. (Buhârî, İstikraz, 9)

Page 55: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

55

Kardeşim Bizi Duâdan Unutma / 32

Hz. Ömer (r.a) şöyle anlatır:

Peygamber Efendimiz’den umre yapmak için izin istedim. İzin verdi ve:

“–Bizi duadan unutma, sevgili kardeşim!” buyurdu.

Hz. Ömer sözlerine devamla diyor ki:

“Hz. Peygamber’in bu sözüne karşılık bana dünyayı verseler, o kadar se-

vinmezdim.” (Ebû Dâvûd, Vitr 23/1498; Tirmizî, Daavât 109/3562; İbn Mâce, Menãsik 5)

Bir rivâyette Rasûlullah (s.a.v):

“–Sevgili kardeşim, bizi de duana ortak et!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Vitr 23;

Tirmizî, Daavât 109/3562)

Page 56: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

56

Sen Bu Sözleri Rasûlullah’a mı Söylüyorsun? / 33

Yahudî âlimlerinden Zeyd b. Sa’ne, Allah Rasûlü’nün husûsiyetlerine dâir

Tevrât’ta yazılı bilgilerin Rasûl-i Ekrem Efendimiz’de bulunup bulunmadığını

araştırıyordu. Birgün, Hz. Peygamber’i, Ali (r.a) ile birlikte evinden çıkarken gör-

dü ve peşine takıldı. O sırada bedevî giyimli bir adam Peygamber Efendimiz’e

yaklaşarak:

“–Yâ Rasûlallah! Ben falan kabîle halkına, müslüman olurlarsa Allah

Teâlâ’nın kendilerine bol rızık vereceğini söylemiştim. Onlar da müslüman oldu-

lar. Ne yazık ki kabîlelerinde kıtlık başgösterdi. Adamlar çok zor durumda kaldı.

Dünyalık ümidiyle müslüman olan bu adamların, umduklarını bulamayınca tekrar

eski dinlerine dönmelerinden korkuyorum. Şâyet onlara yardım etmek için bir

şeyler göndermek istersen ben götürebilirim” dedi.

Bu konuşmayı dinleyen Zeyd b. Sa’ne, Allah Rasûlü’nü tecrübe etmek için

uygun bir fırsat yakaladığını düşünerek söze girdi:

“–Yâ Muhammed! Şâyet o adamlara yardım etmeyi düşünüyorsan, yapa-

cağımız bir mukâvele ile sana borç verebilirim” dedi.

Rasûlullah (s.a.v) de, ondan seksen dinar borç aldı ve gereken yardımı gö-

türmesi için o sahâbîye verdi. Sonra da:

“–Onların yanına çabucak git ve imdatlarına yetiş!” buyurdu.

Bir başka gün Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve bâzı

sahâbîlerle Bakî Mezarlığı’na bir cenâze götürüyorlardı. Allah Rasûlü (s.a.v),

cenâze namazını kıldırınca Zeyd ona yaklaştı ve mübârek sırtındaki cübbesini var

gücüyle çekti. Onun neden böyle yaptığını henüz anlayamayan Rasûlullâh (s.a.v),

bir yere düşen cübbeye, bir de Zeyd’in asık suratına hayretle bakarken, Zeyd ta-

sarladığı şekilde konuşmaya başladı:

“–Borcunu ödemeyecek misin Muhammed? Siz Abdülmuttalib Oğulları

zâten borçlarınızı hep geciktirirsiniz!” dedi.

Hâlbuki Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in Zeyd’den aldığı borcun vâdesi he-

nüz dolmamıştı.

Hâdiseyi anlatan Zeyd diyor ki:

“Bu sırada dönüp Hz. Ömer’e baktım. Sadrının körük gibi kabarıp indiğini

görünce yüreğim ağzıma geldi. Ömer (r.a) yüzüme sertçe bakarak:

«–Ey Allah’ın düşmanı! Sen bu sözleri Rasûlullah’a mı söylüyorsun? O’na

hem saygısız davranıyor, hem de edepsizce konuşuyorsun ha! O’nu peygamber

Page 57: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

57

olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, şâyet Rasûlullah (s.a.v) sana borçlu ol-

masaydı, kelleni uçururdum...» diye bağırdı.”

Bir yahudinin Allah Rasûlü’ne hakaret etmesine dayanamayan Hz. Ömer

(r.a) öfkeden köpürürken, Efendimiz (s.a.v) ona tebessümle baktı ve:

“–Sâkin ol ey Ömer! Şu anda hem ben, hem de bu zât, senden daha farklı

bir davranış beklemekteyiz. Sen bana borcumu güzel bir şekilde ödememi, ona da

alacağını daha uygun bir lisân ile istemesini tavsiye etmeliydin. Gerçi borcun

vâdesine daha üç gün var ama, haydi sen kalk, ona borcumuzu öde. Kendisini

korkuttuğun için de bir miktar fazla ver!” buyurdu.

Zeyd, alacağını fazlasıyla tahsîl ettikten sonra Hz. Ömer’e şu îtirafta bu-

lundu:

“–Bak yâ Ömer! Rasûlullah’ın yüzüne her baktığımda, peygamberlik

alâmetlerinin tamamını O’nda görüyordum. Fakat O’nda bulunması gereken iki

husûsiyete sâhip olup olmadığını bugüne kadar anlayamamıştım. Acabâ kendisi-ne karşı kaba-saba davrananları affediyor mu? Bir de, kendisine yapılan ka-balıklar arttıkça onun hilmi ve hoşgörüsü de o nisbette artıyor mu? İşte bu-

gün ben O’nu imtihan ettim ve kendisinin beklenen peygamber olduğunu anladım.

Allah’ı Rab, İslâm’ı dîn, Muhammed (s.a.v) Efendimiz’i de peygamber olarak ka-

bul ettiğime, malımın yarısını da ümmet-i Muhammed’e sadaka olarak bağışladı-

ğıma şâhid ol!”

Zeyd’in müslüman olmasına sevinen Hz. Ömer (r.a) onu îkâz etti:

“–Malını bütün müslümanlara yetiştiremezsin. Bâri bâzılarına bağışladığını

söyle!” dedi.

Zeyd (r.a):

“–Haklısın, malımın yarısını bazı müslümanlara bağışlıyorum” diyerek sö-

zünü düzeltti. (Hâkim, III, 700/6547)

Yahûdi âlimlerinden olan Hz. Zeyd (r.a), Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in

vasıflarını kutsal kitaplarından öğrenmişti.

Page 58: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

58

Ona Mâni Olma! / 34

Rasûlullah (s.a.v) ashabıyla birlikte kaza umresi yaparken Abdullah b.

Revâha, tavafta şiir okumaya başladı.

Hz. Ömer (r.a) ona:

“–Sen Hz. Peygamber’in huzurunda ve Allah’ın Harem’inde bu şiiri söy-

leyip duracak mısın?!” diye çıkıştı.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v), Hz. Ömer’e:

“–Ona mâni olma! Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim

ki; onun sözleri Kureyş müşriklerine, ok yağdırmaktan daha tesirlidir! Ey İbn-i

Revâha, devam et!” buyurduktan sonra, Abdullah b. Revâha’ya:

إ� اا�� � و��م ا���اب و��ه وا�� ���ه و��� ���ه أ�� و��ه و��ه �

“–Allah’tan başka hiçbir ilah ve mabud yoktur! O bir tektir. Va’dini ger-

çekleştirdi, bu kuluna yardım etti, ordusunu aziz kıldı, toplanmış olan kabileleri

yalnız başına hezîmete uğrattı, de!” buyurdu.

Abdullah b. Revâha bunu söylemeye başlayınca, müslümanlar da, onun

dediklerini tekrar etmeye başladılar. (Vâkıdî, II, 736; İbn Sa’d, II, 122-123)

Page 59: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

59

Müsâade Buyurun Kellesini Uçurayım?! / 35

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) şöyle rivayet eder:

Biz, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yanında idik. O, ganimetleri (veya

kendisine getirilen zekât mallarını) taksim ediyordu. Temîm oğullarından Zü’l-

Huvaysıra isimli şahıs geldi ve:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, adâletli davran!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Yazıklar olsun, ben adâletli değilsem, başka kim adâletli olabilir ki?

Eğer ben adâletli davranmamışsam sen hepten kaybettin, hüsrana uğradın demek-

tir” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a), Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz’in üzüldüğünü görünce:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, izin ver şunun boynunu vurayım” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Bırak onu. Onun öyle arkadaşları vardır ki sizden birisi onunla birlikte

kıldığı namazını ve tuttuğu orucunu hakir görür. Onlar Kur’ân okurlar ama

Kur’an onların hançerelerinden (gırtlaklarından) aşağı geçmez, okun yaydan çık-

tığı gibi dinden çıkarlar...” buyurdular. (Buhârî, Menâkıb, 25; Edeb, 95; Ahmed, II, 219; III, 65)

Bunun üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Onlardan sadakaların (taksimi) hususunda Sen’i ayıplayanlar da vardır. Onlara verilirse râzı olurlar, verilmezse hemen kızarlar. Eğer onlar Allah ve Rasûlü’nün kendilerine verdiğine râzı olup, «Allah bize yeter, ya-

kında bize Allah da lütfundan verecek, Rasûlü de. Biz yalnız Allah’a rağbet edenleriz» deselerdi (daha iyi olurdu).” (et-Tevbe, 58-59)

Bu îtiraz eden şahıs, daha sonra çıkan Hâricîlerin baş ı (aslı) olmuş tur. (Vâhıdî, s. 253)

Hz. Ömer’in haksızlığa hiç tahammülü yoktu. Keskin firaseti ve “Fârûk”

vasfıyla ânında hakkı görür, derhal gerekeni yapardı. Lâkin Efendimiz (s.a.v)

müslüman olduğunu söyleyen hiç kimsenin öldürülmesine müsâade etmemişti.

Page 60: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

60

Ehline Ne Bıraktın? / 36

Hz. Ömer şöyle anlatır:

“Rasûlullah (s.a.v) bize tasaddukta bulunmamızı emretmişti. O günlerde

malım da vardı. Kendi kendime, «Ebû Bekir’i geçersem ancak bugün geçebilirim»

dedim ve malımın yarısını getirdim.

Allah Rasûlü (s.a.v):

«–Ehline ne bıraktın?» buyurdu.

«–Şu getirdiğim kadar da onlara bıraktım» dedim.

Hz. Ebû Bekir de elinde bulunan malın tamamını alıp getirdi.

Rasûlullah (s.a.v):

«–Ebû Bekir, çoluk çocuğuna ne bıraktın?» buyurdu.

«–Onlara Allah ve Rasûlü’nü bıraktım» cevâbını verdi.

Onun bu muhteşem cevabını işitince kendi kendime:

«Vallahi onu hiçbir hususta kesinlikle geçemem!» dedim.” (Ebû Dâvûd, Zekât,

40/1678; Tirmizî, Menâkıb, 16/3675)

Page 61: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

61

Ben de Bununla Emrolundum! / 37

Birgün bir şahıs Peygamber Efendimiz’e gelerek bazı şeyler istedi. Allah

Rasûlü (s.a.v):

“–Yanımda sana vereceğim bir şey yok, git benim adıma satın al, mal

geldiğinde öderim” dedi.

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in sıkıntıya girmesine gönlü râzı olmayan Ömer

(r.a):

“–Yâ Rasûlallah! Yanında varsa verirsin, yoksa Allah Sen’i gücünün

yetmeyeceği şeyle mükellef kılmamıştır” dedi.

Allah Rasûlü’nün Hz. Ömer’in bu sözünden hoşnut olmadığı mübârek

yüzlerinden belli oldu. Bunun üzerine Ensâr’dan bir zât:

“–Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Ver! Arş’ın Sâhibi azaltır

diye korkma!” dedi.

Bu sahâbînin sözleri Efendimiz’in çok hoşuna gitti. Tebessüm ederek:

“–Ben de bununla emrolundum” buyurdular. (Heysemî, X, 242)

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz o kadar cömertti ki elinde bir şey olmadığı

zaman borç alarak infak ederdi. Hz. Ömer (r.a) ise, Peygamber Efendimiz zor du-

rumda kalıp sıkıntıya düşer, diye üzülüyordu.

Page 62: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

62

Umulur ki Allah Bereket İhsân Eder / 38

Tebük Gazvesi’nde yol uzun, sıcak şiddetli, yiyecek ve içecek ise kısıtlıy-

dı. Ashâb-ı kirâmın yiyecekleri azalmış, açlık sıkıntısı çekmeye başlamışlardı.

Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! İzin verseniz de develerimizi kesip yesek ve iç yağı

elde etsek?” dediler.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Peki öyle yapın!” buyurdu.

Derken Ömer (r.a) çıkageldi:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Eğer develeri kesmelerine izin verirseniz, orduda

binek azalır. İsterseniz onlara, ellerinde bulunan azıkları getirmelerini emir buyu-

runuz, sonra da ona bereket vermesi için Allah’a duâ ediniz. Umulur ki Allah, be-

reket ihsân eder” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):

“–Peki öyle yapalım!” buyurdu ve deriden bir yaygı isteyip yere sermele-

rini söyledi. Sonra da elde mevcut erzâkın getirilmesini emretti. Askerlerden kimi

bir avuç darı, kimi bir avuç hurma ve kimi de ekmek parçacıkları getirdi. Yaygı

üzerinde gerçekten pek az bir şey birikmişti. Allah Rasûlü (s.a.v), bereket vermesi

için Allah’a duâ ettikten sonra:

“–Kaplarınızı getirip bundan alınız!” buyurdu.

Askerler kaplarını doldurdular. Öyle ki, doldurulmadık bir tek kap bırak-

madılar. Sonra da doyuncaya kadar yediler. Buna rağmen bir hayli yiyecek arttı.

Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“–Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah’ın Rasûlü olduğuma

şehâdet ederim. Allah’ın birliğine ve Muhammed’in peygamberliğine şeksiz şüp-

hesiz inanmış olarak Allah’a kavuşmayan kimse, cennet(e girmek)ten mutlakâ

mahrum bırakılır.” (Müslim, Îman, 45)

Cennete girebilmek için Allah’a îman ile birlikte Rasûlullâh (s.a.v) Efen-

dimiz’e îmân etmek de şarttır.

Page 63: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

63

Bağışlasınlar / 39

İbn Abbâs’tan rivâyete göre:

“ İman edenlere söyle: Allah’ın (cezâ) günlerinin geleceğini ummayan-ları bağışlasınlar. Çünkü Allah her toplumu, yaptığına göre cezalandıracak-tır.” (el-Câsiye, 14) âyetindeki hitâb özellikle Hz. Ömer’edir ve “Allah’ın günlerinin

geleceğini ummayan” ile de Abdullah b. Übeyy kastedilmektedir. Şöyle ki:

Mustalik oğulları gazvesinde Rasûlullah (s.a.v) ve ashabı Müreysî’ adın-

daki bir kuyunun başında konaklamışlardı. Abdullah b. Übeyy, kölesini kuyudan

su getirmek için gönderdi. Köle su getirmekte gecikti. Dönüp geldiğinde niçin geç

kaldığını sordu. Köle de:

“–Hz. Ömer’in kölesi kuyunun başına oturmuş Hz. Peygamber’in, Ebû

Bekir’in ve efendisinin kaplarını doldurmadan kimsenin su almasına müsaade et-

medi” dedi. Abdullah bunun üzerine:

“–Bizim ve onların misali aynen «Besle köpeği, gelip seni yesin” misâlin-

deki gibidir” dedi. Bu söz Hz. Ömer’e ulaşınca kılıcını kuşanıp İbn Übeyy’in üze-

rine yürümek istedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyet-i kerimeyi indirdi. (Vâhıdî, s.

393)

Diğer bir rivâyet de şöyledir:

“Verdi ğinin kat kat fazlasını kendisine ödemek üzere Allah’a güzel

bir borç (yani insanlara fâizsiz ödünç) verecek yok mu?...” (el-Bakara, 245) âyet-i ke-

rimesi nâzil olunca Medine’de Finhâs adındaki yahudi:

“–Muhammed’in Rabbı, bizim kendisine borç vermemize muhtaç olmuş!”

dedi.

Bunu duyan Hz. Ömer (r.a) kılıcını kuşanıp o yahudiyi aramıya çıktı. Bu

arada Hz. Cibrîl, Allah Rasûlü’ne gelip:

“–Rabbin, “Mü’minlere söyle, Allah’ın günlerinin geleceğini umma-

yanları bağışlasınlar...” (el-Câsiye, 14) buyuruyor ve bil ki Ömer kılıcını kuşanıp

şöyle şöyle söyleyen yahudiyi aramaya çıktı” dedi.

Rasûlullâh (s.a.v) de birisini gönderip Hz. Ömer’i çağırttı ve ona:

“–Ey Ömer, kılıcını kınına koy!” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a):

Page 64: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

64

“–Doğru söylüyorsunuz yâ Rasûlallah, Sen’in hak üzere gönderildiğine

şehâdet ederim” dedi. Efendimiz (s.a.v) kendisine inen bu âyet-i kerimeyi oku-

yunca da:

“–Tamam, Sen’i hak üzere gönderen Allah’a yemin ederim ki yüzümde

hiçbir gadap eseri görülmeyecek” dedi. (Vâhıdî, s. 394; İbnu’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VII, 358)

Page 65: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

65

İpek Elbise / 40

İbn Ömer (r.a) anlatıyor: “(Babam) Hz. Ömer (r.a) satılmakta olan atlas bir

elbise gördü. Onu Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e getirip:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bunu satın alsanız da heyetler geldiğinde ve cuma

günlerinde giyseniz?!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Bunu, (âhirette) nasibi olmayanlar giyer” buyurdular.

Daha sonra Allah Rasûlü (s.a.v), Hz. Ömer’e atlastan mâmul bir elbise

gönderdi. Hz. Ömer gelerek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Siz (ipek hakkında): «Bunu, (âhirette) nasîbi olma-

yanlar giyer» demiştiniz. Sonra bana bunu gönderdiniz, (hikmeti nedir?)” dedi.

Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi:

“–Bunu, sana bizzat giyesin diye göndermedim. Satıp parasıyla ihtiyaçla-

rını göresin veya başka münasip birine giydiresin diye gönderdim” buyurdular. (Buhârî, Libâs 30, Cuma 7, lydeyn 1; Müslim, Libâs 6; Muvatta, Libâs 18)

Page 66: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

66

Dünyada Ne Biriktirelim / 41

İbn-i Abbas (r.a) anlatıyor:

“Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda infak etmeyenl er yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!” (et-Tevbe, 34) âyeti nâzil oldu-

ğunda, müslümanlar bundan fazlaca kaygılandılar.

Hz. Ömer (r.a):

“–Ben sizin üzüntünüzü gidereceğim, haydi gelin” dedi ve gidip Hz. Pey-

gamber’e müracaat ederek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, bu âyet ashabını çok kaygılandırdı” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Allah zekâtı, malınızın kirini temizlemek için farz kıldı. Malınızın sizden

sonrakilere kalması için de mîrası farz kıldı” buyurdu.

Efendimiz’in bu beyânı üzerine Ömer (r.a) sevincinden «Allahu ekber»

dedi. Allah Rasûlü (s.a.v) açıklamasına devamla Hz. Ömer’e:

“–Ki şinin kendi lehine edinmesi gereken şeyin ne olduğunu sana haber ve-

reyim mi? Bu, sâliha bir kadındır. Yani nazar ettiği zaman kendini hoşnud kıla-

cak, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman da (malını ve namu-

sunu) koruyacak olan kadın.” (Ebu Dâvud, Zekat 32/1664)

Diğer bir rivâyette Allah Rasûlü’nün âzadlısı Sevban (r.a) şöyle anlatır:

“Gümüş ve altını biriktirenlerle alâkalı (yukarıdaki) âyet-i kerîme (Tevbe 34)

nâzil olduğunda, insanlar:

“–Öyleyse hangi malı biriktirmeliyiz?” diye birbirlerine sordular.

Hz. Ömer (r.a):

“–Ben bunu sorup size haber vereyim!” dedi ve hemen devesine atlayıp

gitti. Allah Rasûlü’ne yetişti. Ben de peşinden gittim. Hz. Ömer:

“–Ey Allah’ın Rasûlü, hangi maldan edinelim?” diye sordu.

Rasûlullah (s.a.v) de:

“–Her biriniz, şükreden bir kalp, zikreden bir dil, âhiret işlerinize yar-

dımcı olacak mü’mine bir hanım edinsin” buyurdu.” (İbn Mâce, Nikah, 5)

Hayatta huzûr ve sürûru sadece dünya malında aramak ne büyük gaflettir.

Page 67: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

67

Yâ Rasûlallah! Tembellik Ederler! / 42

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatmıştır:

Hz. Peygamber’in etrafında, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in de bulunduğu

bir grup insanla oturuyorduk. Bir ara Rasûlullah (s.a.v) aramızdan kalkıp gitti.

Uzunca bir süre dönmeyince, başına kötü bir hâl gelmesinden korktuk ve telaşla

yerimizden kalktık. Bu endişeyi ilk duyan bendim. Allah Rasûlü’nü araya araya

Ensâr’dan Neccâr Oğulları’na ait bir bahçeye geldim. Giriş kapısını arayarak bah-

çenin etrafını dolandım; fakat bir kapı bulamadım. Bahçenin dışındaki bir kuyu-

dan içeriye su veren küçük bir ark gördüm ve oradan büzülerek Hz. Peygamber’in

yanına girdim.

“–Ebû Hüreyre! Sen misin?” diye sordu.

“–Evet, yâ Rasûlallah!” dedim.

“–Ne haber?” dedi.

“–Aramızda otururken kalkıp gittin; geri dönmediğini görünce, sana bir

kötülük yapılmasından korkup telaşlandık. İlk endişe duyan da ben oldum. Kalkıp

bu bahçeye geldim ve tilki gibi iki büklüm içeri girdim. Diğerleri de arkadan geli-

yorlar” dedim.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v):

“–Ebû Hüreyre!” diye seslendikten sonra ayakkabılarını çıkarıp verdi ve

şunları söyledi:

“– Şu ayakkabılarımı alıp geri dön. Bu duvarın arkasında, gönülden ina-

narak «Lâ ilâhe illallah» diyen kime rastlarsan, onu cennetle müjdele!”

Kendisine ilk rastladığım Hz. Ömer oldu. Bana:

“–Ebû Hüreyre! Bu elindeki ayakkabılar da nedir?” diye sordu. Ben de:

“–Bunlar Allah Rasûlü’nün ayakkabılarıdır. Bunları bana, sözlerimin doğ-

ruluğuna alâmet olsun diye verdi ve gönülden inanarak «Allah’tan başka hiçbir

ilâh yoktur» diyen kime rastlarsam onu cennetle müjdelememi emretti” dedim.

Bunun üzerine Ömer (r.a) eliyle göğsüme vurunca, arka üstü düşüverdim.

Bana:

“–Dön geri, Ebû Hüreyre!” dedi.

Ben de hemen Rasûlullah’ın yanına döndüm; neredeyse hüngür hüngür ağ-

layacaktım. Meğer Hz. Ömer beni takip etmiş. Baktım ki arkamdan geliyor.

Page 68: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

68

Rasûlullah (s.a.v) bana dönerek:

“–Ne oldu sana, Ebû Hüreyre?” diye sordu. Ben de:

“–Yolda Ömer’e rastladım. Benimle gönderdiğin haberi kendisine söyle-

yince göğsüme öyle bir vurdu ki, arka üstü yere düştüm. Bana geri dönmemi söy-

ledi” dedim.

Rasûlullah (s.a.v) ona dönerek:

“–Ömer! Niçin böyle yaptın?” diye sordu. O da:

“–Yâ Rasûlallah! Anam babam sana feda olsun. Ebû Hüreyre’ye ayakkabı-

larını vererek, yolda rastladığı kimselerden bütün kalbiyle «Allah’tan başka hiçbir

ilâh yoktur» diyenleri cennetle müjdelemesini emrettin mi?” diye sordu.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v) de:

“–Evet” diye beni doğruladı. Ömer (r.a):

“–Aman yapmayın yâ Rasûlallah! Halkın bu müjdeye güvenip tenbelleş-

mesinden korkarım. Bırak ibadet etsinler” dedi.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):

“–Pekâlâ, bırak onları!” buyurdu. (Müslim, Îmân 52)

Lâ ilâhe illallâh, cennetin anahtarıdır. Ancak bir anahtarın, kilidi kolayca

açabilmesi için dişlere ihtiyâcı vardır. Cennet anahtarının dişleri de ibâdetler ve

sâlih amellerdir. Aslında Efendimiz bunu kastediyordu. Hz. Ömer (r.a) ise bazı

anlayışsız insanların bu hadîs-i şerîfe güvenerek ibâdetlere ehemmiyet vermeye-

ceğinden korkuyordu. Son derece mülâyim ve yumuşak huylu olan Allah Rasûlü

(s.a.v) Efendimiz, onun teklîfini kabul ederek bu endişesini izâle etti.

Page 69: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

69

Soru Soran Kimdi Biliyor musun? / 43

Ömer b. Hattâb (r.a) şöyle buyurmuştur:

Birgün Rasûlullah (s.a.v)’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi be-

yaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden

kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz’in yanına sokuldu,

önüne oturdu, dizlerini Allah Rasûlü’nün dizlerine dayadı, ellerini dizlerinin üstü-

ne koydu ve:

“–Ey Muhammed, İslâm nedir?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“– İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın

Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) ver-

men, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun za-

man Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:

“–Doğru söyledin.” dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımı-

za gitti. Adam:

“–Peki îman nedir?” dedi. Rasûlullah (s.a.v):

“–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe

inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdu. Adam tek-

rar:

“–Doğru söyledin.” diye tasdik etti ve:

“–Peki ihsân nedir, onu da anlat” dedi. Rasûlullah (s.a.v):

“– İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu gör-

müyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. Adam yine:

“–Doğru söyledin” dedi, sonra da:

“–Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamber (s.a.v):

“–Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir”

cevabını verdi. Adam:

“–O hâlde alâmetlerini haber ver.” dedi. Rasûlullah (s.a.v):

“–Annelerin, kendilerine câriye muâmelesi yapacak çocuklar doğurması,

yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binâlar

yapma husûsunda birbirleriyle yarışmalarıdır” buyurdu.

Page 70: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

70

Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra

Peygamber (s.a.v):

“–Ey Ömer, soru soran kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben:

“–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dedim. Rasûlullah (s.a.v):

“–O, Cebrâil idi, size dîninizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, Îmân 1, 5;

Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbn Mâce, Mukaddime, 9)

İslâm’ın özü, denebilecek bu hadîs-i şerîf çok mühimdir. Önce îmân, sonra

ibâdetler, daha sonra da tasavvufî bir terbiye ile elde edilebilecek olan ihsân

kıvâmı… İşte İslâm’ın bir bütün olarak kısaca târifi…

İnsanların, ana-babalarına hürmet etmeyip onlara kötü davranmaları, bir-

birleriyle dünyalık yarışına girerek her şeyi bu dünyadan ibaret zannetmeleri ise

kıyâmet alâmetlerindendir. Hatta, “Bu durum bir toplumun kıyâmetidir” demek

bile mümkündür.

Page 71: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

71

Sizi Güldüren Nedir? / 44

Abbas b. Mirdas’ın anlattığına göre Allah Rasûlü (s.a.v), Vedâ Haccı

esnâsında Arefe günü akşamı ümmeti için mağfiret duâsında bulunmuştu. Hak

Teâlâ duâsına:

“–Ben, zâlimler hâriç ümmetini affettim. Zîrâ Ben, zâlimden mazlûmun

intikamını alacağım” diye icâbette bulundu. Rasûlullah (s.a.v):

“–Yâ Rabbî! Dilersen mazlûma kendi katından bir lütuf olarak cenneti

verir, zâlimi de affedersin!” diye niyâz etti.

O akşam Allah Teâlâ bu duâsına icâbet etmedi. Fahr-i Âlem Efendimiz,

Müzdelife’de sabah namazını kılınca, önceki duâsını tekrar etti. Bu defâ duâsına,

arzusu istikametinde cevap verildi. Bunun üzerine tebessüm etti.

Hz. Ebû Bekir ve Ömer (r.a):

“–Anamız babamız Siz’e kurban olsun yâ Rasûlallah! Bu vakitlerde hiç

gülmemiştiniz. Sizi güldüren nedir, Allah (c.c) Siz’i sevindirsin?!” dediler.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Allah’ın düşmanı iblis, Rabbimin, ümmetimin hepsini mağfiret

buyurduğunu öğrenince, yerden toprak alıp kendi yüzüne saçtı ve «Yazıklar olsun

bana! Helak oldum, bütün emeklerim boşa gitti!» diye bağırıp çağırmaya başladı.

Onun bu korku ve üzüntüsünü görmek, beni tebessüm ettirdi” buyurdu. (İbn Mâce,

Menâsik, 56)

Bu rivâyet, ümmet-i Muhammed için büyük bir müjde ve ümit kaynağıdır.

Lâkin diğer rivâyetleri de düşünerek korku ile ümit arasında yaşamak îcâb eder.

Çünkü hadîs-i şerîfte “Allah dilerse” kaydı vardır. Ya dilemezse?!.

Page 72: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

72

İnsanları Sıkıştırarak Zayıflara Eziyet Etme! / 45

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, hac için Mekke-i Mükerreme’ye geldiğinde

Kâ’be’yi tavâf etti. Tavâfı tamamlayınca Hacer-i Esved’i öptü, ellerini onun üze-

rine koyduktan sonra yüzüne sürdü. Bundan sonra insanların arasından güçlükle

geçip Makâm-ı İbrâhîm’e ulaştı. Makâm’ı kendisiyle Beytullah arasına alarak iki

rekât namaz kıldı. Sonra dönüp tekrar Hacer-i Esved’i istilâm etti ve Hz. Ömer’e:

“Ey Ömer! Sen güçlü-kuvvetli bir adamsın. Hacer-i Esved’e erişmek için

insanları sıkıştırarak zayıflara eziyet etme! Ne rahatsız ol ne de rahatsız et. Tenhâ

bulursan Hacer-i Esved’i istilâm et ve öp, aksi takdirde uzaktan «el sürüp öpme»

işâreti yap, kelime-i tevhîd okuyarak ve tekbîr getirerek geç!” buyurdu. (Heysemî, III,

241; Ahmed, I, 28)

Abdullah bin Ömer (r.a), diğer bir duygulu manzarayı şöyle anlatır:

“Rasûlullah (s.a.v) Hacer-i Esved’e yöneldi, sonra dudaklarını üzerine ko-

yup uzun müddet ağladıktan sonra ondan ayrıldı. Bir de baktı ki Ömer bin Hattab

da yanında ve o da ağlıyor. Bunun üzerine:

“–Ey Ömer, evet, işte burada gözyaşı dökülür” buyurdular. (İbn Mâce, Menâsık,

27)

Daha sonraları Hz. Ömer (r.a), Hacer-i Esved’e gelerek onu öpmüş ve:

“Biliyorum ki sen bir taşsın, ne faydan ne de zararın olur. Şâyet Hz. Pey-

gamber’in seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim” demiştir. (Buhârî, Hac, 50;

Müslim, Hac, 251)

Bu söz Hz. Ömer’in Allah Rasûlü’ne muhabbetini ve ashâb-ı kiramın, bir

işin hikmetini anlamasalar dahî Allah Rasûlü’nü örnek alarak O’nun sünnetini

harfiyyen tatbîk ettiklerini açıkça göstermektedir.

Page 73: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

73

Komşumla Nöbetleşe… / 46

Hz. Ömer ile Ensar’dan olan kardeşinin şu âdetleri ne kadar ibretlidir. Hz.

Ömer (r.a) şöyle anlatır:

“Ensar’dan bir komşum ile beraber Beni Ümeyye bin Zeyd yurdunda otu-

ruyordum. Burası Medine’nin Avâli denilen semtindeydi. (Efendimiz’in feyz ve

sohbetinden istifâde etmek maksadıyla) Allah Rasûlü’nün yanına nöbetleşe gider-

dik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Ben gittiğim zaman o gün vahiy ve di-

ğer şeylere dâir ne duyarsam onu komşuma anlatırdım. Komşum geldiği zaman da

öğrendiklerini bana naklederdi.” (Buhârî, Mezâlim, 25)

İşte, dünya-âhiret dengesi…

Page 74: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

74

Ben Cimri Değilim! / 47

Ömer (r.a) şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) mal taksim etti.

Ben:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bu mala başkaları, şu verdiğin kimselerden daha

layıktır!” dedim.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Onlar beni iki durumla karşı karşıya bıraktılar: Ya çirkin sözlerle ben-

den mal isteyecekler, vereceğim. Ya da vermeyeceğim bu defa da beni cimrilikle

itham edecekler. Ben cimri değilim” buyurdu. (Müslim, Zekât 127)

Bazı kimseler büyüklere yakın, hatta onların muhtelif ihsanlarına mazhar

olabilirler. Bu durum o kişilerin asıl mâhiyetini göstermez. Mühim olan kalbî kı-

vam ve ihlastır, uzaklık veya yakınlık değil!

Page 75: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

75

Sen de mi Böyle Düşünüyorsun?! / 48

Fahr-i Kainât Efendimiz’i odasında ziyâret eden Ömer (r.a) şunları anlatır:

“Rasûl-i Ekrem’in huzûruna çıktım. Gördüm ki O, hasır üzerine yatmış,

örgüler bedeninin bir tarafına iz bırakmıştı. Ayrıca hurma lifinden yapılmış deri

bir yastık üzerine yaslanmaktaydı… Gözümü kaldırıp odanın içine baktım. Al-

lah’a yemin ederim ki orada üç deri postundan başka dikkati çeken hiçbir şey yok-

tu. Bunun üzerine:

«–Ya Rasûlallah! Allah’a duâ et de ümmetine genişlik versin. Rumlar ve

Đranlılar Allah’a ibâdet etmezlerken kendilerine fevkalâde zenginlik verilmiş,

dünya onlara takdim edilmiş» dedim.

Bu sözleri işiten Allah Rasûlü (s.a.v) yerinden doğrularak:

«–Sen de mi böyle düşünüyorsun ey Hattab oğlu! Şüphesiz onlar, iyi

amellerinin karşılığı, kendilerine dünya hayâtında peşin verilen bir kavimdir»

buyurdu.” (Buhârî, Nikâh, 83)

Bir başka rivayette Hz. Ömer (r.a), Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in vü-

cûdunda, yattığı hasırın izlerini görünce ağlamış, Efendimiz’in, niçin ağlıyorsun,

sorusuna da:

“–Ya Rasûlallah! Kisra ile Kayser’in ne şekilde yaşadığı malûm! Hâlbuki

sen Allah’ın Rasûlü’sün” demiş, bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):

“Dünyanın onların, âhiretin de senin olmasına râzı değil misin?” buyur-

muştur. (Müslim, Talâk, 31)

Bunun üzerine Allah Teâlâ, cenneti tasvir eden âyetlerden:

“Nereye baksan orada her türlü nimet, servet, ihtişam ve büyük bir saltanat görürsün.” (el-Đnsân, 20) âyet-i kerimesini inzâl buyurmuştur. (Suyûtî, Lübâbü’n-

nükûl, Beyrut 1426, s. 252)

Page 76: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

76

Aranızı Islah Edin! / 49

Enes (r.a), Hz. Peygamber’in affa teşvik eden bir hadis-i şeriflerini şöyle

nakleder:

Rasûlullah (s.a.v) aramızda oturuyordu, azı dişleri gürününceye kadar te-

bessüm ettiğini gördük.

Hz. Ömer (r.a):

“–Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Sizi böyle tebessüm

ettiren nedir?” diye sordu.

Efendimiz (s.a.v) şunları anlattı:

“−Ümmetimden iki kişi Yüce Rabbimiz’in huzurunda diz çöktüler. İçlerin-

den biri:

«–Ey Rabbim, benim hakkımı kardeşimden al!» dedi.

Allah Teâlâ:

«–Hakkını kardeşinden nasıl alayım, zira onun hiçbir hasenâtı kalmamış-

tır?» buyurdu. O:

«–O zaman günahlarımın bir kısmını ona yükle!» dedi.”

Söz buraya gelince Allah Rasûlü (s.a.v) ağladı, gözlerinden yaşlar dökül-

meye başladı ve şöyle buyurdu:

“–Kıyamet günü öyle büyük bir gündür ki, o günde insanlar günahlarının

başkalarına yüklenmesine son derece ihtiyaç duyarlar.”

Sonra şöyle devam etti:

“Allah Teâlâ hakkını talep eden kişiye:

«–Gözlerini kaldır ve cennetlere bak!» buyurdu.

Adam başını kaldırdı ve:

«–Yâ Rabbi, altından yapılmış şehirler, altından yapılmış ve incilerle süs-

lenmiş saraylar görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi

şehîd için hazırlandı?» dedi.

Cenâb-ı Hak:

«–(İstersen) sen buna mâlik olabilirsin» buyurdu.

Adam:

Page 77: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

77

«–Ne ile?» deyince,

Allah Teâlâ:

«–Kardeşini affetmek suretiyle» buyurdu.

Adam:

«–Ey Rabbim, kardeşimi affettim» dedi.

Bunun üzerine Allah Teâlâ:

«–Kardeşinin elinden tut ve onu cennete götür» buyurdu.”

Bu hâdiseyi anlattıktan sonra Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Allah’a karşı takva sahibi olun ve aranızı ıslaha çalışın. (Gördüğünüz

gibi) Allah Teâlâ müslümanların arasını ıslah ediyor” buyurdu. (Hâkim, IV, 620/8718)

Allah ve Rasûlü’nün mü’minlere olan şefkat ve merhameti ne kadar da

büyük… Bu durumda bizlere düşen, zulüm ve haksızlıktan şiddetle kaçınarak âhi-

rette iflâs etmekten korunmak, şahsımıza karşı yapılan hataları bol bol affetmek

ve mü’min kardeşlerimizin arasını ıslah etmektir. İnsan başkalarını çokça affetme-

li ki Allah da onu affetsin. Çünkü hepimizin affedilmeyi bekleyen pek çok hataları

var; gerek Allah’a karşı, gerekse kullarına…

Page 78: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

78

Allah Yolunda Cihad Edenler / 50

Nu’mân b. Beşir (r.a) anlatıyor:

Allah Rasûlü’nün minberi yanında duruyordum. Bir adam:

“–Ben müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmasam bile al-

dırmam, ancak hacılara su dağıtmam hâriç” dedi.

Bir diğeri:

“–Ben de müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmasam buna hiç

ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram’ı imâr edip bakımını yapmam ve

hizmetinde bulunmam hâriç” dedi.

Bir üçüncüsü de:

“–Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir” dedi.

Hz. Ömer (r.a) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve:

“–Hz. Peygamber’in minberi yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün cuma-

dır. Namazı kılınca ben Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in huzuruna çıkar, ihtilâf

ettiğiniz mes’eleyi sorarım” dedi.

Bunun üzerine Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmeleri indirdi:

“Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram’ı îmâr etmeyi (hizmetinde

bulunmayı), Allah’a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad eden-lerin yaptığıyla bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katın da eşit değil-lerdir. Allah zâlimler toplulu ğunu hidayete erdirmez. İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakı-mından Allah katında daha üstündürler. Kurtulu şa erenler de işte onlardır.” (et-Tevbe, 19-20) (Müslim, İmare, 111)

Bazı insanlar, câhiliye döneminden beri yaptıkları hacılara su ikrâm etme

ve Mescid-i Haram’ın hizmetlerini deruhte etme gibi vazîfeleri sebebiyle övün-

mek istemişlerdi. Yüce Rabbimiz, Allah’a ve âhirete îman ederek bu uğurda hicret

eden, meşakkatlere katlanan, malları ve canlarıyla Allah yolunda gayret edenlerin

daha üstün olduğunu bildirdi.

Page 79: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

79

Ne İsterseniz Sorun! / 51

Enes (r.a) şöyle anlatır:

Peygamber Efendimiz’e sorular sordular. Bunda o kadar aşırı gittiler ki,

birgün minbere çıkıp (öfkeyle):

“–Sorun, her sorunuza cevap vereceğim” dedi.

Cemaat bu sözü işitince, korkuyla başlarını öne eğdiler ve büyük bir hâdi-

senin meydana gelmesinden korktular. Sağıma soluma baktığımda herkesin elbi-

sesini başına çekip ağladığını gördüm. Derken, babasına nisbeti hususunda şüphe

olan bir kimse söz alıp:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Babam kimdir?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Baban Huzâfe’dir” buyurdu.

Herkesin korku içinde olduğunu gören Hz. Ömer (r.a), merhamet dileyen

bir edâ ile:

“–Yâ Rasûlallah! Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber

olarak da Muhammed’den râzıyız. Fitnelerden Allah’a sığınırız” dedi.

Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:

“–Hayır ve şer her ikisinin de bugünkü kadar bol indiğini hiç görmedim.

Bana cennet ve cehennem gözle görülecek hâle getirildi ve onları şu duvarın

önünde gördüm” buyurdu.

Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu:

“Ey iman edenler! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri

sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıkl anır. (Açık-

lanmadığına göre) Allah onları affetmi ştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın!) Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir. Sizden önce de bir toplum onları sormuş, sonra da bunlar sebebiyle kâfir olmuşlardı.” (el-Mâide, 101-102) (Buhârî, Tefsir,

5/12, Rikâk 27; İ’tisam 3; Müslim, Fedâil, 134-138)

Page 80: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

80

Dünya Rüsvâlığı Âhiret Rüsvâlığından Çok Hafiftir! / 52

Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, vefâtlarından önce mü’minlere son defâ hitâb

ediyor ve onlara âdeta vasiyet mâhiyetindeki son hatırlatmalarını yapıyordu. Bu

esnâda sözü kul hakkına getirerek:

“–Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin,

dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki dünya rüsvâlığı

âhirettekinin yanında pek hafiftir” buyurdu. (İbn Esîr, el-Kâmil, II, 319)

Hz. Peygamber’in bu sözü üzerine insanlardan bir kısmı önceden yapmış

oldukları bazı haksızlık ve hatâları îtirâf ederek Allah Rasûlü’nden duâ ve istiğfâr

talebinde bulunmaya başladılar. Bir müddet sonra bir kimse ayağa kalkıp:

“–Vallahi yâ Rasûlallah, ben de çok yalancıyım, hem de münâfığım.

Benim işlemediğim hiçbir kötülük yoktur” dedi.

Hz. Ömer (r.a) ona:

“–Be adam, kendini rezil ve rüsvâ ettin” dedi.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Ey Ömer! Dünya rüsvâlığı âhiret rüsvâlığından çok hafiftir!” buyurdu.

Daha sonra da bu kişi için:

“Ey Allah’ım! Ona doğru sözlülük ve imân olgunluğu nasip eyle! Kötü

işlerini de hayra çevir!” diyerek duâ etti. (Taberî, Târih, III, 190)

Page 81: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

81

Rasûlullah’a Mersiye / 53

Rasûlullah (s.a.v) vefat ettiğinde Hz. Ömer (r.a) buna inanmak istememiş:

“–Kimsenin «Muhammed (s.a.v) öldü!» dediğini duymayayım! Yoksa

kılıcımla boynunu vururum!..” diye insanlara konuşmaya başlamıştı. Bu arada

Ebû Bekir (r.a) gelerek onu susturmuş ve meşhur konuşmasını yapmıştı.

Hz. Ebû Bekir’in konuşmasından sonra Ömer (r.a), Rasûlullâh (s.a.v)

Efendimiz’in üzerine kapanıp alnından öptü. Hem ağlıyor hem de şöyle mersiye

okuyordu:

“Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Bir hurma kütüğüne dayana-

rak insanlara hitab ederdin. Cemaât çoğaldığında, sesini onlara duyurabilmek için

bir minber yaptırmıştın. Hurma kütüğü senin firâkına dayanamayarak inlemeye

başlamıştı. Sen mübarek elini onun üzerine koyunca ancak sükûnete ermişti. O

hâlde, senin ümmetin, aralarından ayrılıp gittiğin için hurma kütüğünden daha çok

ağlayıp inlemelidirler.

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Allah katında o kadar ulvî bir

makâma sâhipsin ki, Cenâb-ı Hak sana itâati yüce zâtına itaât sayarak:

«Rasûl’e itaât eden Allah’a itaât etmiş olur» (Nisâ, 80) buyurdu.

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Hak katında o kadar

ulvî bir makâma sâhipsin ki, Yüce Allah önce seni affettiğini haber verdi daha

sonra yaptığın zelleden bahsederek şöyle buyurdu:

«Allah seni affetsin, onlara niçin izin verdin!» (Tevbe, 43)

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Hak katında o kadar

ulvî bir makâma sâhipsin ki, Yüce Allah seni son peygamber olarak gönderdiği

hâlde diğer peygamberlerden önce zikrederek şöyle buyurdu:

«Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh’tan, Đbra-him’den, Musa’dan ve Meryem oğlu Đsa’dan da…» (Ahzâb, 7)

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Hak katında o kadar

ulvî bir makâma sâhipsin ki, cehennem halkı ateşler içinde azap görürken, dünya

hayatındayken sana itaât etmiş olmayı o kadar çok arzu edecekler ki dehşetli bir

feryâd ile:

«“Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat et-seydik!” diyecekler.» (Ahzâb, 66)

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Hak, Mûsâ (a.s)’a

mûcize olarak içinden nehirler akan bir kaya lûtfettiyse, bu, Yüce Rabbbimizin

Page 82: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

82

senin parmaklarından tatlı sular akıtmasından daha şaşırtıcı değildir. Sana salât ü

selâm olsun!

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Allah Teâlâ, gidişi bir aylık,

dönüşü de bir aylık mesâfe olan rüzgârı Süleyman (a.s)’ın emrine vermişti. Bu da,

senin Miraç gecesi üzerine binerek yedi kat gökleri aşıp aynı günün sabah nama-

zını Mekke’de kıldığın Burak’tan daha şaşılacak bir şey değildir. Sana salât ü

selâm olsun!

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Cenâb-ı Hak Đsâ (a.s)’a ölüle-

ri diriltme mucizesi vermişse, bu, kızartılmış zehirli koyunun seninle konuşma-

sından daha şaşılacak bir şey değildir. Koyunun kürek kısmı sana «Ben zehirli-

yim, beni yeme!» demişti. Sana salât ü selâm olsun!

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Nûh (a.s), sabrı tükenince

kavmine bedduâ etmek mecbûriyetinde kalmış ve:

«Rabbim yeryüzünde kâfirlerden bir tane bile bırakma!» (Nûh, 26) demiş-

ti. Eğer onun gibi sen de bize bedduâ etseydin, bir tanemiz kalmaz, hepimiz helâk

olurduk. Đnsanlar senin sırtına bastı, gül yanağını kanattı, dişlerini kırdı, lâkin sen

yine de ümmetin için ısrarla hayır istiyor ve şu niyâzda bulunuyordun:

«Allah’ım! Sen kavmimi mağfiret buyur! Zira onlar bilmiyorlar!»

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Yaşının azlığı ve ömrünün kı-

salığına rağmen, sana tâbî olanlar, ömrü son derece uzun olan Nûh (a.s)’a tâbî

olanlardan çok daha fazladır. Zira sana çok kimse iman etmiş, «Ona pek az kişi

iman etmişti.» (Hûd, 40)

Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Eğer sen yalnız emsâlin ile

oturup kalksaydın, biz senin sohbetinle müşerref olamaz ve senin yanında otura-

mazdık. Eğer emsâlinden başkasıyla evlenmeseydin, bizlerden kimseyi nikâhla-

mazdın. Eğer yalnız dengin olan kişileri vekil tâyin etseydin, bizden kimseyi vekil

tâyin etmezdin. Ancak vallâhi hem bizimle oturdun, hem içimizden bazılarıyla

nikâhlandın, hem de bir kısmımızı yerine vekil tâyin ettin. Tevâzu eseri olarak

yün elbise giydin, merkebe bindin, terikine yolcu aldın, yere oturup yemek yedin

ve yemekten sonra parmaklarını yalayıp temizledin. Allah ona salât ü selâm eyle-

sin!” (Gazâlî, Đhyâ, I, 410-411; Kastalânî, II, 492)

Page 83: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

83

Beni de Aranıza Katmanı Ricâ Ediyorum! / 54

Hz. Ömer (r.a) bir gece kontrol maksadıyla şehrin sokaklarında dolaşırken

bir evde kandil yanmakta olduğunu gördü. Eve yaklaştığında ihtiyar bir kadının

hem yün eğirdiğini hem de şu meâlde bir şiir okuduğunu duydu:

“Sâlihlerin selâm ve duâsı Muhammed (s.a.v)’in üzerine olsun. Yâ

Rasûlallah! Bütün seçkin kimseler Sana rahmet okusun. Sen geceleri ibâdet eder,

seher vakitleri çokça ağlardın. Ama ölüm merhale merhale herkese erişiyor. Âh!

Bir bilebilseydim âhiret yurdu beni sevgili (Peygamberi)mle bir araya getirecek

mi?”

Hz. Ömer (r.a) oturup bir müddet ağladı. Sonra kapıyı çaldı. İhtiyar kadın

kim olduğunu sordu:

“–Ömer b. Hattâb” cevâbını verdi.

Kadın:

“–Ömer’in benimle ne işi var, bu saatte burada ne arıyor?” diye endişele-

nince:

“–Allah’ını seversen aç şu kapıyı, korkma!” dedi.

Kadın kapıyı açınca, Hz. Ömer (r.a) ona:

“–Biraz önce söylediğin şiiri bir daha oku!” dedi.

Kadın da okudu. Son mısraya gelince Hz. Ömer (r.a):

“–Beni de aranıza katmanı ricâ ediyorum!” dedi.

Bunun üzerine kadın son mısrâyı:

“Âh! Bir bilebilseydim âhiret yurdu sevgili (Peygamberi)mle beni ve

Ömer’i bir araya getirecek mi? Ey Gaffâr olan Allah’ım! Ömer’e mağfiret eyle!”

diye bağladı.

Hz. Ömer (r.a) da memnûn olarak geri döndü. (Ali el-Müttakî, XII, 562/35762)

Page 84: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

84

Kurtarıcı Söz: Kelime-i Tevhîd / 55

Su’dâ el-Mürriye (r.anhâ) anlatıyor:

“Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ömer (r.a), birgün kocam Tal-

ha’nın yanına gelmişti. Onun üzgün olduğunu görünce:

“–Neyin var, niye üzgünsün? Amcaoğlun Hz. Ebû Bekir’in emir oluşu mu

seni üzdü?” dedi.

Talha:

“–Hayır! Lakin ben Allah Rasûlü’nün:

«Ben bir kelime biliyorum, her kim ölümü anında onu söylerse mutlaka

amel defteri için bir nûr olur ve onun cesedi ile rûhu, ölüm anında o kelime sebe-

biyle ilâhî rızâya ve rahmete nâil olur» buyurduğunu işitmiştim. Bu kelimenin ne

olduğunu Rasûlullah (s.a.v) vefat edinceye kadar soramadım. İşte bu sebeple üz-

günüm” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):

“–Ben o kelimeyi biliyorum. O, Hz. Peygamber’in amcası Ebû Tâlib’e, ve-

fatı anında teklif ettiği Kelime-i Tevhîd’dir. Eğer Rasûlullah (s.a.v), amcası için

Kelime-i Tevhîd’den daha kurtarıcı bir söz bilseydi onu söylemesini isterdi” dedi. (İbn Mâce, Edeb, 54)

Kelime-i Tevhîd, “Lâ ilâhe illallâh Muhammedü’r-rasûlullah” sözüdür.

Page 85: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

85

Rasûlullah’ın Yaptığı Gibi Yapalım / 56

Hz. Peygamber’in vefâtından sonra birgün Ebû Bekir (r.a), Hz Ömer’e:

“–Kalk, Allah Rasûlü’nün yakını olan Ümmü Eymen’e gidelim, Rasûlul-

lah’ın yaptığı gibi, biz de onu ziyâret edelim” dedi.

Yanına vardıklarında Ümmü Eymen (r.anhâ) ağlamaya başladı. Onlar:

“–Niçin ağlıyorsun? Efendimiz (s.a.v) için Allah Teâlâ katındaki nimetle-

rin dünyadakilerden çok daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun?” dediler.

Ümmü Eymen:

“–Ben onun için ağlamıyorum. Allah katındaki nimetlerin, Nebiyy-i Ek-

rem Efendimiz için elbette daha hayırlı olduğunu biliyorum. Ben, vahyin kesilmiş

olmasından dolayı ağlıyorum” dedi.

Bu, ilâhî muhabbet ve aşkla dolu sözleriyle Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’i

de duygulandırdı. Ümmü Eymen ile birlikte onlar da ağlamaya başladılar. (Müslim,

Fedâilü’s-sahâbe, 103)

Vahiy, Allah’ı seven kullar için ne büyük bir tesellî pınarıdır… Sevgiliden

gelen paha biçilmez bir hediye ve ikramdır…

Page 86: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

86

Hâtiften Bir Ses / 57

Hz. Ömer (r.a) birgün Medîne-i Münevvere’deki Bakî kabristanına uğra-

mıştı.

“–es-Selâmü aleyküm ey kabir ehli! Bizi merak ediyorsanız bu taraftan

haberler şöyle:

Hanımlarınız başkalarıyla evlendi,

Evlerinize başkaları oturdu,

Mallarınız da insanlar tarafından paylaşıldı” dedi.

Hâtiften bir ses şöyle cevap verdi:

“–Bizim taraftan haberler de şöyle:

Önceden gönderdiğimiz her türlü iyilik ve sâlih ameli burada eksiksiz ha-

zır bulduk,

Dünyadayken infak ettiğimiz mallarımızdan büyük kârlar elde ettik,

Cimrilik edip infak etmediğimiz mallarımızın da hasretiyle yanıyor, piş-

manlık duyuyoruz.” (Ali el-Müttakî, XV, 751/42977)

Page 87: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

87

Allah’ın Sevdiği Kullar / 58

Hz. Ömer (r.a) birgün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mescidine gitmişti.

Orada Hz. Muaz b. Cebel’i gördü. Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz’in kabri yanın-

da oturmuş ağlıyordu. Hz. Ömer (r.a) ona:

“–Niçin ağlıyorsun?” diye sordu.

Hz. Mu’âz şu cevâbı verdi:

“–Allah Rasûlü’nden işitmiş olduğum bir hadîs-i şerîf sebebiyle ağlıyo-

rum. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu:

«Şurası muhakkak ki riyânın (gösterişin) azı dahi şirktir. Kim Allah’ın velî

kuluna düşmanlık ederse şüphesiz Allah’a karşı harp ilan etmiş olur. Allah

Teâlâ’nın itaatkâr, takva sahibi ve halktan uzak duran kendi hâlinde öyle kulları

vardır ki Yüce Rabbimiz gerçekten onları sever. Onlar görünmedikleri zaman

aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez),

hazır bulundukları zaman da meclislere çağrılmaz ve tanınmazlar. Kalpleri pırıl

pırıl hidayet kandilleridir. Her müşkil meselenin, ağır belânın altından kalkar-

lar.»” (İbn Mâce, Fiten, 16)

Hadîs-i şerîfin son cümlesi, “Her göçük ve harâbeden çıkarlar” şeklinde de

tercüme edilerek, bu cümlenin, onların yaşadığı meskenlerin basit ve sadeliğinden

kinâye olduğu söylenmiştir.

Ehl-i hikmet, “Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bil!” demişlerdir.

Ehemmiyet vermediğimiz nice insanlar vardır ki onlar Allah (cc) katında sevimli

ve kıymetlidirler. Bu sebeple Allah’ın hiçbir kulunu hakîr görmemeli, kendi hâli-

mizi ıslâha çalışmalıyız.

Page 88: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

88

HİLÂFET DEVRES İ

Page 89: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

89

Ömrümde Böylesini Görmedim! / 59

Hz. Ömer (r.a), hilâfeti döneminde, ilk müslümanlardan olan Habbâb b.

Eret’e:

“–Allah yolunda çektiğin işkenceleri bize biraz anlatır mısın, ey

Habbâb?!” demişti.

Bunun üzerine Hz. Habbâb (r.a):

“–Ey Mü’minlerin Emîri, sırtıma bak!” dedi.

Onun sırtına bakan Hz. Ömer (r.a):

“–Ömrümde böylesine harap edilmiş bir insan sırtı hiç görmemiştim” diye-

rek hayretini ifâde etti.

Habbâb (r.a) şöyle devâm etti:

“–Kâfirler ateş yakarlar ve beni elbisesiz olarak üzerine yatırırlardı. Ateş

ancak sırtımdan eriyen yağlarla sönerdi.” (İbn Esîr, Üsdü’l-ğâbe, II, 115)

Müşrikler ateşte kızdırdıkları taşları Hz. Habbâb’ın sırtına yapıştırırlar ve

işkencenin şiddetinden etleri dökülürdü. Buna rağmen yine de kafirlerin istediği

sözleri söylemezdi. (İbn Esîr, Üsdü’l-ğâbe, II, 114)

Hz. Ömer (r.a), ilk müslümanlara daha büyük ihtimam gösterir, onların

dertleriyle meşgul olurdu.

Page 90: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

90

Takva Nedir? / 60

Hz. Ömer (r.a), birgün Übeyy b. Kâ’b’a takvânın ne olduğunu sordu.

Übeyy (r.a) ona:

“–Hiç dikenli bir yolda yürüdün mü?” diye sordu.

Ömer (r.a):

“–Evet, yürüdüm.” karşılığını verdi. Bu sefer:

“–Peki, ne yaptın?” diye sordu.

Hz. Ömer:

“–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün gücü-

mü sarfettim” cevâbını verdi.

Bunun üzerine Übeyy (r.a) şöyle dedi:

“–İşte takvâ budur.” (İbn Kesîr, Tefsîr, I, 42)

Demek ki takvâ, Allah’ın râzı olmayacağı bir hareketten titizlikle kaçın-

mak, Allah’ın emirleri karşısında âdeta titrek bir mum gibi hassas olmaktır.

Page 91: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

91

Dünya ve Âhiret Ahvalini Cem Etmiş / 61

Rum patriklerinden biri:

و()'� &%و�"! � * ا� ور-,�� و+ ا5�%�4ون و12 (0/ ا�

“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’ı tazim edip O’na karşı

gelmekten sakınırsa, işte ebedî başarı ve mutluluğa erenler onlar olacaklar-dır” (en-Nûr 24/52) âyetini işittiğinde Hz. Ömer’e şöyle demiştir:

“–Allah dünya ve âhiret ahvâli hakkında Hz. İsa’ya ne indirmişse hepsini

bu âyette toplamış!” (İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, 122)

Allah ve Rasûlü’ne itaat, yani Kitap ve sünnete tâbî olmak,

Allah’a karşı haşyet duygusu içinde yaşamak,

Ve takvâ sahibi olarak O’nun râzı olmayacağı her şeyden şiddetle kaçın-

mak…

İşte kurtuluşun reçetesi…

Page 92: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

92

Rasûlullah Onu Senden Çok Severdi / 62

Hz. Ömer (r.a), Zeyd bin Hârise’nin oğlu Üsâme’ye üç bin beş yüz dirhem

tahsîs etmiş, oğlu Abdullah’a ondan beş yüz dirhem daha az vermişti. Abdullah,

babası Hz. Ömer’e bunun sebebini sorarak:

“−Üsâme’yi niçin benden üstün tutuyorsun? O benden daha çok savaşa ka-

tılmadı ki!” dedi.

Hz. Ömer, şu muhabbet ve nezâket timsâli cevâbı verdi:

“−Oğlum! Rasûlullah (s.a.v) onun babasını senin babandan daha çok se-

verdi. Üsâme’ye de senden daha çok muhabbeti vardı. İşte bu sebeple, Rasûlul-

lah’ın sevdiğini kendi sevdiğime tercih ettim.” (Tirmizî, Menâkıb, 39/3813)

Hz. Ömer (r.a), “Vallahi yâ Rasûlallah, seni canımdan da çok seviyorum”

diye yemin etmişti. İşte bu muhabbet, O’nun sevdiklerine de şâmildi.

Page 93: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

93

Bırakın Dilini Koparayım / 63

Bir defasında Abdullah b. Ömer (r.a), Hz. Mikdâd’a ağır konuştu. Hz.

Ömer (r.a) bunu duyunca oğluna:

“–Eğer senin dilini koparmazsam bana da Ömer demesinler!” diye kükre-

di.

Hz. Ömer’in ciddi olduğunu gören hatırlı kimseler araya girerek ondan

oğlu Abdullah’ı bağışlamasını ricâ ettiler.

Ömer (r.a) onlara şöyle dedi:

“–Bırakın, dilini koparayım da bundan böyle Allah Rasûlü’nün ashabın-

dan hiç kimseye dil uzatamasın!5 Ve bu, benden sonra tatbik edilecek bir âdet ol-

sun da Allah Rasûlü’nün sahâbîlerine sövenlerin dilleri koparılsın!” (Ali el-Müttakî, XII,

669/36023)

Zira Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’e beslenen muhabbet, O’nun yakınlarını

ve ashâbını da sevmeyi gerektiriyordu.

5 Ali el-Müttakî, XII, 660/36009.

Page 94: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

94

O, Allah’ın Kitâbı’nı İyi Bilir / 64

Nâfi b. Abdi’l-Hâris, Usfan’da Hz. Ömer’e rastlamıştı. Ömer (r.a) onu

Mekke’ye vâli tâyin etmiş olduğu için:

“−Mekkelilerin başına kimi bıraktın?” diye sordu. O:

“−İbn-i Ebzâ’yı!” dedi.

Hz. Ömer (r.a):

“−İbn-i Ebzâ kimdir?” diye sorunca Nâfî:

“−Âzâd ettiğimiz kölelerden birisidir” dedi.

Hz. Ömer’in:

“−Yerine bir âzatlıyı mı bıraktın?” sorusu karşısında ise şu ibretli cevâbı

verdi:

“−O, Allah’ın Kitâbı’nı okur ve farzlarını da iyi b ilir.”

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) hayrânlık içerisinde:

“–Rasûlullah (s.a.v):

«Allah şu Kur’ân ile birtakım kimselerin kıymetini yükseltir; bazılarını da

alçaltır» buyurmuştu!” dedi. (Müslim, Müsâfirîn, 269)

Kur’ân’a sarılan yükselir, ona sırt çeviren ise iki dünyada da bedbaht olur.

Page 95: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

95

Allah’ın Kitabına Son Derece Bağlıydı / 65

Abdullah b. Abbâs (r.a) şöyle anlatır:

Uyeyne b. Hısn Medine’ye geldi ve yeğeni Hur b. Kays’a misâfir oldu.

Hur, Hz. Ömer’in istişâre heyetinde idi. Zâten genç yaşlı bütün âlimler (Kurrâ)

Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğeni Hur b.

Kays’a:

“–Yeğenim, senin devlet başkanı yanında itibarın yüksektir. Beni kendisiy-

le görüştür” dedi.

Hur, Hz. Ömer’den izin aldı. Uyeyne, Hz. Ömer’in yanına girince:

“–Ey Hattâb oğlu! Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyor-

sun. Aramızda adâletle de hükmetmiyorsun” dedi.

Hz. Ömer (r.a) hiddetlendi. Uyeyne’ye ceza vermek istedi. Bunu hisseden

Hur:

“–Ey mü’minlerin emiri! Allah, peygamberine, “Af yolunu tut, iyili ği

emret, câhillerden yüz çevir!” (el-A’râf, 199) buyuruyor. Benim amcam da câhiller-

dendir” dedi.

Allah’a yemin ederim ki, Hur (r.a) bu âyeti okuyunca Hz. Ömer, olduğu

yerde kalakaldı, Uyeyne’yi cezalandırmaktan derhâl vazgeçti. Zâten Hz. Ömer

(r.a), Allah’ın kitabına son derece bağlı idi. (Buhârî, Tefsîr, 7/5, İ’tisam 2)

Allah’ın âyeti okununca o heybetli halife, olduğu yere çakılıp kalmış, bir

adım dahi ileri gitmemiştir. (İbn Abdilber, III, 1250-1251; İbn Esir, Üsüdü’l-Gâbe, I, 471-472; IV, 331)

İşte Allah’ın emir ve tavsiyeleri karşısında gösterilecek titizlik böyle olma-

lıdır. Ku’an’ın ahkâmına harfi harfine tâbi olunmalı, her birini hayata tatbik etme-

lidir.

Page 96: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

96

Herkes Ömer’den Daha Âlim! / 66

Mesrûk anlatıyor:

Ömer b. Hattâb, Rasûlullah’ın minberine çıkarak:

“–Mehrin 400 dirhemden fazla olduğunu hiç bilmiyorum” dedikten sonra

minberden indi.

Kureyş’ten bir kadın Hz. Ömer’e itiraz ederek:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, 400 dirhemden fazla mehir vermeyi insanlara

yasakladın mı?” deyince, Ömer (r.a):

“–Evet” dedi.

Bu cevap karşısında kadın:

“–Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerîm’de: «Siz onlardan birine kantar kan-tar mehir vermi ş olsanız bile, verdiğinizden bir şey almayın...» (en-Nisâ 4/20) bu-

yurduğunu duymadın mı?” dedi.

Durumu anlamakta gecikmeyen Ömer (r.a):

“–Allah’ım, beni bağışla bütün insanlar Ömer’den daha âlim” dedikten

sonra tekrar minbere çıkarak:

“–Ey insanlar! Ben size 400 dirhemin üzerindeki mehri yasaklamıştım. Ar-

tık kim ne kadar isterse malından o kadar mehir versin” dedi. (Đbn Hacer, Metâlib, II, 4, 5)

Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz,

Kişi noksânın bilmek gibi irfân olmaz.

Page 97: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

97

Kardeşim Hanımına Katlan! / 67

Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında bir zât, davranışlarını beğenmediği hanı-

mını şikâyet etmek üzere halifenin evine geldi. Kapının önüne oturdu ve Hz.

Ömer’in çıkmasını beklemeye başladı. Derken içeriden bir gürültü koptu. Hz.

Ömer’in hanımı koca halifeye bağırıp çağırıyor, fakat Hz. Ömer (r.a) ağzını açıp

da ona tek kelime dahi söylemiyordu. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bü-

kerek:

“Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik Mü’minlerin Emîri iken Hz.

Ömer’in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çâre bulabilir” diye düşündü ve

kalkıp gitmeye başladı. Bu esnâda Ömer (r.a) dışarı çıktı ve o zâtın arkasından:

“–Hayrola, derdin neydi?” diye seslendi.

Adam şöyle cevap verdi:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Zevcemin kötü ahlâkını ve bana olan saygısızlı-

ğını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin hanımının da sana karşı olmadık sözler

söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime, «Mü’minlerin

Emîri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl devâ bulacak?» dedim.”

O zaman Hz. Ömer (r.a) adama şunları söyledi:

“–Kardeşim, zevcemin benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanma-

ya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de

çocuklarımın sütannesidir. Hâlbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üs-

telik gönlümün harama meyletmesine mâni olan da odur. Bu sebeple onun yaptık-

larına katlanıyorum.”

Bu sözleri duyan zât:

“–Ey Mü’minlerin Emiri! Benim hanımım da aynen öyle” dedi.

Bunun üzerine Ömer (r.a) adamı:

“–Haydi kardeşim, zevcene katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapa-

yıncaya kadar geçiyor!” diye teselli etti. (Zehebî, el-Kebâir, s. 179)

Page 98: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

98

Kâbiliyetleri Ke şfedip Geliştirin! / 68

Hz. Ömer (r.a), Şam vâlisinden gelen talep üzerine Muaz b. Cebel, Ubâde

b. Sâmit ve Ebû’d-Derdâ’yı oraya Kur’ân-ı Kerîm’i ve dînin ahkâmını öğretmek

üzere gönderdi. Yola çıkmadan önce onlara şu tavsiyede bulundu:

“–Tebliğ ve tâlime Humus şehrinden başlayın. İnsanları farklı istidatlarda

bulacaksınız. Bazıları vardır ki çok çabuk kavrar. Böylelerini tesbit ettiğinizde,

insanların bir kısmını Kur’an öğrenmeleri için onlara yönlendirin. Humus’ta belli

bir ilerleme kaydettikten sonra biriniz orada kalsın, diğeriniz Şam’a, öbürünüz de

Filistin’e gitsin!”

Bu üç sahabî bir müddet Humus’ta birlikte hizmet ettikten sonra Ubâde

(r.a) orada kaldı, Ebu’d-Derdâ Şam’a, Muaz b. Cebel de Filistin’e gitti. Hz. Muâz

Filistin’de vebâdan vefât edince bu sefer Ubâde (r.a) oraya geldi. Ebu’d-Derdâ

(r.a) ise hayatının sonuna kadar Şam’da kaldı. (İbn Sa’d, II, 357)

İslâm, onların firâsetli ve fedâkâr hizmetleri sâyesinde yayılmış ve bizlere

kadar gelmiştir.

Page 99: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

99

Kur’an Ehline İhsanda Bulunayım / 69

Kinâne el-Adevî anlatıyor:

Ömer b. Hattâb (r.a) ordu kumandanlarına:

“Kur’ân’ı ezberlemiş zevâtı tespit edip bana bildirin, onlara şeref bahşedip

ihsânlarda bulunayım ve etrafa göndereyim ki insanlara Kur’ân’ı öğretsinler” diye

yazmıştı.

Ebû Mûsâ el-Eş’arî, Hz. Ömer’e idâresi altında 300 küsur Kur’ân hâfızı

bulunduğunu haber verdi. Hz. Ömer (r.a) da o hâfızlara hitâben bir mektup yazdı.

Orada yer alan nasihatlerin bir kısmı şöyledir:

“Biliniz ki Kur’ân, sizler için bir sevap ve şeref hazînesidir. O’na tâbî olu-

nuz. O’nu kendinize uydurmayınız. Kim Kur’ân’ı kendisine uydurursa Kur’ân o

kimseyi tepe üstü düşürür, tâ cehenneme atıverir. Her kim de Kur’ân’a tâbî olur-

sa, Kur’ân onu Firdevs cennetlerine ulaştırır. Gücünüz yeterse Kur’ân’ın sizlere

şefâatçi olmasını, hasmınız olmamasını temine çalışınız. Zîrâ Kur’ân’ın şefâat et-

tiği kimse cennete, dâvâcı olduğu şahıs da cehenneme gider. Biliniz ki bu Kur’ân

hidâyet menbaı ve ilimlerin en parlağıdır. O, Rahmân’dan gelen, kendisiyle kör

gözlerin, sağır kulakların ve kilitli kalblerin açıldığı en son kitaptır…” (Ali el-Müttakî,

II, 285-286/4019)

Kur’an, kendisiyle meşgul olup ahkâmını tatbik eden insanları yüceltir, sırt

çevirenleri ise alçaltır. Ömer (r.a) da her mü’min gibi Kur’an ehline hürmet etmiş,

onları aziz tutmuştur.

Page 100: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

100

Öyleyse Bana da Lâzım Değil / 70

Utbe b. Ferkad anlatıyor:

Bir seferinde Hz. Ömer’e hurma ve yağdan yapılan birkaç sepet helva gö-

türdüm. Bana bunların ne olduğunu sordu. Ben de:

“–İçlerinde yiyecek var, sana getirdim. Çünkü sabahtan akşama kadar in-

sanların işleriyle uğraşıyorsun. Evine döndüğünde iyi bir gıdâ alarak kuvvetini

muhâfaza etmeni istedim” dedim.

Hz. Ömer (r.a), sepetlerden birinin ağzını açtı ve:

“–Ey Utbe, Allah aşkına söyle! Bunlardan her bir müslümana bir sepet

verdin mi?” diye sordu.

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Kays Kabîlesi’nin bütün mallarını harcasam yi-

ne de her müslümana bir sepet helva veremem” dedim.

Bu sefer Hz. Ömer:

“–Öyleyse bana da lâzım değil” dedikten sonra kuru ekmek ve sert etlerle

yapılmış bir sahan tirit getirtti… Sonradan bana, etlerin iyi taraflarını uzaklardan

gelen müslüman misâfirlere ikram ettiğini, sert yerlerini ve sinirlerini de kendisi-

nin yediğini söyledi… (Ali el-Müttakî, XII, 627/35936)

Page 101: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

101

Namazı Cemaatle Kılmak… / 71

Süleyman b. Ebî Hasme’nin oğlu Ebû Bekir anlatıyor:

Ömer b. Hattab (r.a) babamı sabah namazında göremedi. Evimiz çarşı ile

Mescid-i Nebevî’nin arasındaydı. Hz. Ömer çarşıya giderken babaaenneme rastla-

dı ve ona:

“–Süleyman’ı sabah namazında göremedim?!” deyince kadıncağız:

“–Gece uzun zaman namaz kıldı, onun için uyuya kaldı, sabah câmiye gi-

demedi” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):

“–Sabah namazı için cemaate gitmek, benim nazarımda bütün gece namaz

kılmaktan daha hayırlıdır” dedi. (Muvatta’, Salatü’l-Cemaa, 7)

Yine birgün Ömer (r.a) namaz için câmiye gelmişti. İnsanlara doğru dönüp

müezzine ezân okumasını emretti ve ayağa kalkarak:

“–Namazımız için kimseyi beklemeyiz” dedi.

Namazı edâ edince de cemaate yönelerek şunları söyledi:

“–Bir takım insanlara ne oluyor ki cemaatten geri kalıyorlar, böylece baş-

kalarının da geri kalmasına sebep oluyorlar. Vallahi içimden şöyle geçiyor: Onlara

adam göndereyim, boyunlarından yakalanarak getirilsinler ve onlara «Namaza iş-

tirak edin!» denilsin.” (Abdürrazzak, I, 519)

Page 102: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

102

Bize Rabbimizi Hatırlat! / 72

Hz. Ömer (r.a), sesi çok güzel olan ve Kur’ân’ı pek mükemmel okuyan

Ebû Mûsâ el-Eş’arî Hazretleri’ne zaman zaman:

“–Ey Ebû Mûsâ! Bize Rabbimizi hatırlat!” derdi.

O da Kur’ân-ı Kerîm okurdu. (İbn Sa’d, IV, 109; Ebû Nuaym, Hilye, I, 258)

Yine bir defâsında Ebû Mûsâ el-Eş’arî’ye:

“–Kardeşim! Rabbimize olan şevkimizi artır!” demişti.

O da Kur’ân okumaya başladı. Bir müddet okuduktan sonra Hz. Ömer’i

namaza çağırdılar. Huşû ile dinlediği Kur’ân’ın tesiriyle engin mânâ âlemlerine

dalan Halîfe, başını kaldırarak şaşkın bir hâlde:

“–Biz namazda değil miydik?” dedi. (İbn Sa’d, IV, 109)

Page 103: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

103

Allah’tan Ne İsterdiniz? / 73

Hz. Ömer (r.a) birgün dostlarıyla birlikte oturuyordu. Onlara Allah’tan

bâzı talep ve temennîlerde bulunmalarını istedi. Oradakilerden bir kısmı:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu paralarım olsa da Allah yolunda

infâk etsem!..” dedi.

Bir kısmı:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu altınlarım olsa da Allah için harca-

sam!..” dedi.

Bâzıları da:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu mücevherlere sâhip olsam da onla-

rı Allah yolunda sarf etsem!..” diye temennî etti.

Ancak Ömer (r.a):

“–Daha fazlasını isteyin!” deyince onlar:

“–Allah Teâlâ’dan daha başka ne isteyebiliriz ki?!” dediler.

Bunun üzerine Hz. Ömer:

“–Ben, içinde bulunduğumuz şu hânenin, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Muâz b.

Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi (müstesnâ ve seçkin) kimselerle dolu olmasını

ve bunları Allah’a itâat yolunda, yâni teblîğ ve ıslâh hizmetlerinde istihdâm etme-

yi temennî ederim...” dedi. (Buhârî, Târîhu’s-Sağîr, I, 54/201)

Yetişmiş insanın yerini hiçbir şey tutamaz. Yine kalifiye eleman eksikliği-

ni de hiçbir şey telâfi edemez.

Page 104: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

104

Hadis Rivayetinde Titizlik / 74

Ebû Mûsa el-Eş’arî, Hz. Ömer’in kapısına gelip üç defa kapıyı çalmak su-

retiyle izin istedi. Kapının açılmaması üzerine geri döndü. Daha sonra kapıya çı-

kan Hz. Ömer, ona niçin daha çok izin istemediğini ve geri dönmeyi tercih ettiğini

sordu. Ebû Mûsâ da:

“–Ben, Hz. Peygamber’in:

«Sizden biriniz üç defa izin istediği hâlde kendisine izin verilmezse geri

dönsün!” buyurduğunu işittim” dedi.

Bu sefer Hz. Ömer:

“–Bu söylediğin sözü Allah Rasûlü’nden işittiğine ve Rasûl-i Ekrem

(s.a.v) Efendimiz’in böyle buyurduğuna dâir bana şâhit getir!” dedi.

Telaşa kapılan Ebû Mûsâ (r.a), sahâbîlerin bulunduğu meclise gelerek du-

rumu anlattı. Orada bulunanlar şaşırarak:

“–Bunu yaşça en küçüğümüz bile bilir” dediler.

Yaşça en küçükleri olan Übey b. Kâ’b (r.a), Ebû Mûsâ ile birlikte giderek

Hz. Ömer’in huzurunda şâhitlik yaptı. (Buhârî, İsti’zân 13; Müslim, Edeb 33-37; Ebû Dâvud, Edeb 127,

130)

Hz. Ömer’in bu tavrı, Allah Rasûlü’nün hadîs-i şerîflerinin ve sünnetinin

bizlere kadar nasıl sağlam bir metod ve sistemle geldiğini göstermektedir. Ashâb-ı

kirâm ve daha sonra gelen İslâm âlimeri, rivâyetlerin naklinde çok titiz davran-

mışlar, hadîs dinledikleri zâtların ilim ve ahlâkına son derece dikkat etmişlerdir.

Page 105: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

105

Vecebet: Kesinleşti! / 75

Ebü’l-Esved şöyle der:

Medine’ye gelmiş Hz. Ömer’in yanında oturuyordum. Yanımızdan bir

cenâze geçti. İnsanlar onu hayırla yâd ettiler. Bunun üzerine Ömer (r.a):

“–Vecebet: Kesinleşti” dedi.

Sonra bir başka cenâze daha geçti, o da hayırla anıldı. Hz. Ömer yine:

“–Vecebet” dedi.

Daha sonra üçüncü bir cenâze daha geçti. Bu sefer insanlar ondan kötü

olarak bahsettiler. Ömer (r.a) yine:

“–Vecebet” dedi.

Bu defa ben kendisine:

“–Ne kesinleşti, ey Mü’minlerin Emîri?” dedim.

Hz. Ömer (r.a) şöyle cevap verdi:

“–Ben, Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi söyledim. O:

«–Herhangi bir müslüman hakkında dört kişi hayırla şâhitlik ederse, Allah

onu cennetine koyar” buyurmuştu. Biz kendisine:

«–Peki üç kişi şehâdet ederse?» dedik.

«–Üç kişi şehâdet ederse de aynıdır» buyurdu. Biz:

«–Ya iki kişi şâhitlik ederse?» dedik.

«–İki kişi şâhitlik ederse de aynıdır» buyurdu.

Artık bir kişinin şâhitliğini sormadık.” (Buhârî, Cenâiz 86; Şehâdât 6; Nesâî, Cenâiz 50)

Ancak bu şâhitlik hakîkî ve samîmî olmalıdır. Bilmeden, muhabbet veya

nefret sâikiyle yapılmamalıdır. Bunun için de hayatı güzel yaşamak ve insanların

şâhitliğini hak etmek lâzımdır.

Page 106: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

106

Allah’ın Kitabı: En Büyük Zenginliktir / 76

Hz. Ömer devrinde bir adam vardı. Onun kapısını çok aşındırır, yiyecek ve

mal isterdi. Birgün Ömer (r.a) ona:

“–Git, Allah’ın kitabını öğren!” dedi.

Adam gitti ve Hz. Ömer’in kapısından ayağı kesildi. Birgün Hz. Ömer

(r.a) o zâtla karşılaştı ve kendisine gelmediği için kızdı.

O şahıs ise şu muhteşem cevabı verdi:

“–Allah’ın kitabında, beni Ömer’in kapısından müstağnî kılacak şeyler

buldum.” (Ali el-Müttakî, II, 284/4015)

Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yâni ona sâhip

olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur

(yâni o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” (Heysemî, VII, 158)

Page 107: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

107

Hz. Ömer Böyle Düşünürse… / 77

İmâm Mâlik, zamanın halîfesine yazdığı bir mektubunda şöyle der:

“Hz. Ömer (r.a) 10 defa hac yaptı. Benim bildiğime göre bir haccında an-

cak 12 dinar harcardı. Çadırda değil, ağaç gölgesinde konaklardı. Süt kırbasını

boynunda taşırdı. Çarşı pazar dolaşır, ordakilerin hâlini sorardı. Malum olduğu

üzere, yaralandığı zaman ashâb-ı kirâm yanına geldiler, onu medih ve senada bu-

lundular. Ömer (r.a) ise onlara şöyle dedi:

«–Böyle sözlere kapılan aldanmıştır. Eğer dünya dolusu altın olsa, mahşer

gününün korkularından kurtulmak için onların hepsini fedâ ederdim!»

Hz. Ömer ki, her işi doğru ve adâlet üzereydi. Herşeyde muvaffak olmuş-

tu. Rasûlullah (s.a.v) onu cennetle müjdelemişti. Bununla birlikte o yine korku

içinde, üzerine aldığı müslümanların işlerini daha iyi idâre edebilme gayretinde

idi. O böyle düşünürse başkalarının hâli nice olur.

Sen Allah’a yaklaştıran işler yap ki, onlar da yarın seni kurtarsın. Seni an-

cak amelinin kurtaracağı o dehşetli günden kork! Geçmiş insanlardan iyiler sana

örnek olsun. Takvaya sarıl! Her ne iş yapmak istersen, takva sana rehber olsun.

Sana yazdıklarımı her zaman göz önünde tut! Onlara uymayı, onları almayı ve on-

lara göre hareket etmeyi kendine vazîfe bil. Allah’tan tevfik, hidâyet ve irşad ni-

yaz ederim.” (Kadı Iyâz, Tertibü’l-Medârik, Dâru kütübi Mısrıyye, s. 271)

Page 108: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

108

Ebû Bekir’in O Gecesi, Ömer’in Bütün Kabîlesinden Daha Ha-

yırlıdır! / 78

Hz. Ömer (r.a), halîfeliği zamânında bâzılarının kendisini Hz. Ebû Bekir’e

üstün tutar biçimde konuştuklarını işitti. Bu duruma çok kızdı. Daha sonra çileli

hicret günleri gözünde canlandı. Rasûlullah (s.a.v) ile Hz. Ebû Bekir’in mağarada

birlikte geçirdikleri geceyi hatırlattı ve büyük bir hasret içinde şöyle dedi:

“−Vallahi, Hz. Ebû Bekir’in o gecesi, Ömer’in bütün âilesinden daha ha-

yırlıdır! Rasûlullah (s.a.v) mağaraya gitmek için yola çıkmıştı… Yanında Ebû

Bekir (r.a) vardı… Nefsim yed-i kudretinde olan Yüce Zât’a yemîn ederim ki işte

o gece, Ömer’in bütün âl u ashâbından daha hayırlıdır.” (Hâkim, III, 7/4268)

Page 109: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

109

Rûm Tarafındaki Cepheleri İşâret Etti / 79

Hâris b. Hişam ile Süheyl b. Amr, Hz. Ömer’in yanına geldiler. Onu arala-

rına alarak oturdular. Bir müddet sonra ilk Muhâcirler gelmeye başladı. Her bir

Muhâcir geldikçe Hz. Ömer, “Şöyle biraz açıl ey Süheyl! Biraz ileri git de yer ver

ey Hâris!” diyerek onları uzaklaştırıyor, Muhâcirleri yakınına oturtuyordu. Sonra

Ensâr gelmeye başladı. Ömer (r.a) yine Süheyl ile Hâris’e, yeni gelen Ensâr için

yer açmalarını söyledi. Öyle ki onlar insanların en sonuna oturdular.

Hz. Ömer’in yanından çıktıklarında Hâris, Süheyl’e:

“–Ömer’in bize yaptığını gördün mü?” dedi. Süheyl (r.a) da:

“–Onu kınamaya hakkımız yok. Biz kendimizi ayıplayalım. Bu durumu

başımıza kendimiz getirdik. O insanlar İslâm’a çağrıldıkları zaman, hemen koştu-

lar, beklemeden kabul ettiler. Biz çağrıldığımızda ise yavaş davrandık, geri kal-

dık!” dedi.

İnsanlar Hz. Ömer’in yanından ayrılınca, Hâris ile Süheyl tekrar onun ya-

nına varıp:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Bugün yaptıklarını gördük. Lâkin şunu da bili-

yoruz ki bu durumu başımıza kendimiz getirdik. Acaba bu hatânın telâfisi müm-

kün müdür?” dediler.

Hz. Ömer (r.a):

“–Bunun telâfisi ancak şu şekilde olabilir” dedi ve Rûm tarafındaki cephe-

lere işâret etti.

Bunun üzerine o mübârek sahâbîler de cihâd için çıkıp Şam’a gittiler ve

şehîd düşünceye kadar bir daha dönmediler. (Ali el-Müttakî, XIV, 67/37953; Hâkim, III, 318/5227)

Hz. Ömer (r.a), insanlara, İslâm’a girişlerindeki önceliğe ve mânevî

mevkîlerine göre kıymet verirdi.

Page 110: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

110

İki Dostuma Kavuşabilmek İçin / 80

Hz. Ömer devrinde pek çok yer fethedilmiş, mü’minlerin refah seviyesi

yükselmişti. Fakat Ömer (r.a), bu zenginliğe karşı müstağnî kalmıştı. Devletin ih-

tişâmına, Beytü’l-mâl’in zenginliğine rağmen, müstesnâ bir gönül zirvesinde, ya-

malı elbisesiyle hutbe okuyordu. Bâzen borçlanıyor, sıkıntı içinde hayâtını idâme

ettiriyordu. Çünkü o, hazîneden ancak kifâyet miktarı bir tahsisat almayı kabul

ediyor ve bununla da zor geçiniyordu.

Ashâbın ileri gelenleri onun bu hâline üzüldüler. Halîfenin nafakasını ar-

tırmayı düşündüler. Fakat bunu teklif etmekten çekindikleri için Hz. Ömer’in kızı

ve aynı zamanda Hz. Peygamber’in zevcesi Hafsa vâlidemize başvurdular. İsimle-

rini vermeyerek babasına bu teklifi arz etmesini istediler. Hafsa (r.anhâ), ashâbın

teklifini babasına açtı. Allah Rasûlü’nün gün boyu açlık çekip de karnını doyura-

cak bir tek hurma bile bulamadığı günlere (Müslim, Zühd, 36) şâhid olmuş bulunan

Ömer (r.a), kızı Hafsa’ya:

“–Kızım! Rasûlullah’ın yeme-içme ve giyimde hâli nasıldı?” diye sordu.

“–Kifâyet miktarı (ancak yetecek kadar) idi” cevâbını alınca, Hz. Ömer

sözüne şöyle devâm etti:

“– İki dost (Rasûlullah [s.a.v] Efendimiz, Ebû Bekir) ve ben, aynı yolda gi-

den üç yolcuya benzeriz. Birincimiz makâmına vardı. Diğeri aynı yoldan giderek

birinciye kavuştu. Üçüncü olarak ben de arkadaşlarıma ulaşmak isterim. Eğer

fazla yükle gidersem, onlara yetişemem! Yoksa sen, bu yolun üçüncüsü olmamı is-

temez misin?” dedi. (Bkz. Ahmed, Zühd, s. 125; Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 128; Şehbenderzâde Ahmed Hilmi,

Târih-i İslâm, I, 367)

Page 111: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

111

Böylesi Malı Al! / 81

Abdullah b. Amr es-Sa’dî şöyle anlatır:

“Hilâfeti sırasında Hz. Ömer’in yanına vardım. Ömer (r.a):

«–Bana haber verildiğine göre, sen müslümanların işlerinden bir kısmını

üzerine aldığın hâlde maaş verilince almak istememişsin (doğru mu)?» diye sordu.

Ben de: «Evet!» dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer:

«–Niçin böyle yapıyorsun?» diye sordu.

«–Benim atlarım ve hizmetçilerim var. Hâlim vaktim iyidir, hayır üzere-

yim. Bana verilecek maaşın müslümanlara sadaka olmasını istiyorum» dedim.

Hz. Ömer (r.a) şu açıklamayı yaptı:

«–Hayır! Böyle yapma! Çünkü bir ara ben de senin gibi düşünüyordum.

Rasûlullah (s.a.v) ihsanda bulununca:

“–Bu parayı benden daha muhtaç birine verseniz!” diyordum. Hatta bir se-

ferinde Allah Rasûlü (s.a.v) yine mal vermişti. Ben yine:

“–Bunu, benden daha muhtaç birine verseniz!” dedim. Efendimiz (s.a.v):

“–Sen bunu al, kendine mâl et, sonra istersen tasadduk et! Göz dikmediğin

ve istekli olmadığın hâlde sana gelen böylesi malı al! Fakat böyle olmayan bir

malın da peşine düşme!” buyurdular.»” (Buhârî, Ahkâm 17, Zekât, 51; Müslim, Zekât 111; Nesâî,

Zekât 94)

Page 112: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

112

Ey Râhib! / 82

Birgün Hz. Ömer (r.a) giderken yolu bir râhibin manastırına uğramıştı. Hz.

Ömer (r.a) kenarda durup:

“–Ey râhib, ey râhib!” diye nidâ etti. Râhib yukarıdan başını uzatıp baktı.

Hz. Ömer ağlamaya başladı. Hem râhibe bakıyor hem de ağlıyordu. Çevresindeki-

ler:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, bu râhib sebebiyle sizi ağlatan nedir?” dediler.

Hz. Ömer (r.a) şu cevabı verdi:

“–Allah Teâlâ’nın, Kitâb-ı Kerîm’indeki «Çalışmış fakat boşuna yorul-

muştur. Kızı şmış bir ateşe atılır» (el-Ğâşiye, 3-4) sözünü hatırladım. İşte beni ağlatan

budur.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 210)

Bu âyetlerde anlatılan kimseler vaktiyle dünyada çalışmışlar, iş yapmışlar,

ibadet etmişler, fakat doğru yapıyoruz zannederek kâfir olup bâtıl yolda uğraştık-

larından bütün amelleri boşa çıkmış, gayretleri hebâ olmuş, boşuna zahmet ve sı-

kıntı çekmişler, âhirette de zillete düşmüşlerdir. Bu âyetler:

“De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları

bildirelim mi? (Bunlar) iyi ve güzel işler yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları boşa giden kimselerdir…” (el-Kehf, 103-104) âyetlerini hulâsa

etmektedir.

Page 113: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

113

Ecir Kazanmak İster misin? / 83

Hz. Ömer her zamanki gibi yine bir gece müslümanların ahvâlini teftiş için

çıkmıştı. Medîne-i Münevvere’nin dışında kıldan bir çadır gördü. Bu çadır bir gün

evvel yoktu, o hâlde yeni kurulmuştu. Yaklaştığında içerden bir kadın inlemesinin

geldiğini farketti. Yaklaştı ve çadırın önünde, kolları ile dizlerini tutarak kaba etle-

ri üzerine oturan bir adam gördü. Selam verip:

“–Kimsiniz?” diye sordu. Adam:

“–Çölden bir adam, Mü’minlerin Emîri ile görüşmek için geldim, biraz

yardım ve ihsanlarını taleb edeceğim” cevâbını verdi.

“–İçerden gelen bu ses nedir?”

“–Allah sana rahmet eylesin, var git işine!”

“–Benim için çok önemli, nedir bu ses?”

“–Doğum yapmakta olan bir hanımın sesi.”

“–Yanında kimse var mı?”

“–Hayır.”

Hz. Ömer hemen fırladı ve evine geldi. Hz. Ali’nin kızı olan zevcesi Üm-

mü Gülsüm’e:

“–Allah Teâlâ, büyük bir ecri ayağına kadar gönderdi. Onu kazanmak ister

misin?” dedi.

“–Nedir o?” diye sorunca:

“–Gariban bir kadın yalnız başına doğum yapıyor” dedi. Hanımı da:

“–İstersen olur” dedi.

Hz. Ömer (r.a):

“–Öyleyse kadın için lâzım olacak bez, yağ gibi malzemeleri al, bana da

yemeklik yağ ve un ver” dedi.

Hazırlanan malzemeyi sırtlanan Ömer (r.a) hanımına:

“–Haydi yürü” dedi. Çadırın yanına geldiklerinde:

“–Kadının yanına gir” dedi.

Kendisi de dışarıdaki adamın yanına oturdu. Bir ateş yakarak tencereyi

üzerine koydu. Başladı ateşe üflemeye… Duman sakallarının arasından çıkıyordu.

Page 114: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

114

Hz. Ömer tam yemeği pişirmişti ki çocuk da doğdu. Ortalığı masum bir bebek sesi

doldurdu.

Ümmü Gülsüm:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, arkadaşına bir oğlu olduğunu müjdele!” dedi.

Bedevî, “Mü’minlerin Emîri” sözünü duyunca dehşete kapıldı ve Hz.

Ömer’in heybetinden geri geri gitmeye başladı. Ömer (r.a):

“–Olduğun yerde kal!” dedi ve tencereyi alarak kapının önüne koydu. Ha-

nımına:

“–Kadını doyur!” dedi. Ümmü Gülsüm (r.anhâ) hastayı doyurunca tence-

reyi tekrar çıkarıp kapının önüne koydu.

Hz. Ömer kalktı, tencereyi alıp adamın önüne koydu ve:

“–Âfiyetle ye, çünkü sen gece boyu aç ve uykusuz kaldın” dedi.

Sonra hanımına:

“–Haydi çık da gidelim” diye seslendi.

Adama da:

“–Yarın gel de ihtiyacını karşılayalım” tenbihinde bulundu.

Adam ertesi gün geldi, Hz. Ömer de ona ikram ve ihsanlarda bulundu. (İb-

nü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 95-96)

Page 115: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

115

Canının Çektiği Her Şeyi Satın Alır mısın? / 84

Hz. Ömer, elinde bir et parçası bulunan Câbir (r.a) ile karşılaştı. Ona:

“–Elindeki nedir?” diye sordu. Hz. Câbir de:

“–Canım çekti de bir parça et satın aldım” dedi.

Bu defa Ömer (r.a):

“–Sen canının çektiği her şeyi satın alır mısın? Yoksa sen, “Siz dünyâ

hayâtınızda bütün güzel şeylerinizi harcayıp tükettiniz” (el-Ahkâf 46/20) âyetinde

bahsedilen kimselerden olmaktan korkmuyor musun?” diye îkâz etti. (Ahmed, Zühd, s.

124; Muvatta’, Sıfatu’n-Nebi, 36)

Page 116: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

116

Allah Görüyor / 85

Bir gece vaktiydi. Hz. Ömer (r.a), mûtâdı olduğu üzere Medîne sokaklarını

gezmekteydi ki, ansızın durakladı. Önünden geçmekte olduğu evde geçen bir tar-

tışma dikkatini çekmişti. Bir anne, kızına:

“–Kızım, yarın satacağımız süte biraz su karıştır!” demekteydi.

Kız ise:

“–Anneciğim, halîfe süte su karıştırılmasını yasaklamadı mı?” dedi.

Anne, kızının sözlerine sert çıkarak:

“–Kızım, gecenin bu saatinde halîfe süte su kattığımızı nereden bilecek?!.”

dedi.

Gönlü Allah sevgisi ve korkusu ile dipdiri olan kız, şu muhteşem cevabı

verdi:

“–Anneciğim! Halîfe görmüyor diyelim, Allah da mı görmüyor?..” dedi.

Allah muhabbeti ve korkusuyla dolu temiz bir gönle sahip olan bu nezihe

kızın cevabı, Hz. Ömer’i son derece duygulandırdı. Emîru’l-Mü’minîn, onu oğlu-

na gelin olarak aldı. Bu gelinin kızından ise Beşinci Halîfe olarak zikredilen meş-

hûr Ömer b. Abdülazîz doğdu. (İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, II, 203, no: 202)

Page 117: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

117

Mütevâzi Olun! / 86

Hz. Ömer, sert tabiatlı bir insan olmasına rağmen pek mütevâzi idi. Sâde

bir hayat yaşar, yamalı elbise giyer, hasır üzerinde yatıp uyur, develeri kendi eliy-

le kaşağılayıp temizlerdi. Dul, yetim ve fakirlerin evine sırtında su ve yiyecek ta-

şırdı. Halifeliği esnâsında geceleri sokak sokak dolaşır, insanların şikâyetlerini

dinler, dertleriyle meşgul olurdu.

Ebû Mahzûre (r.a) onun tevâzuuna dâir şu müşâhadesini nakleder:

“Birgün Hz. Ömer’in yanında otururken Safvan b. Ümeyye bir çanak ye-

mek getirdi ve Hz. Ömer’in önüne koydu. O da çevresinde bulunan yoksulları, kö-

leleri çağırdı. Hepsi de geldiler ve onunla birlikte yediler. Yemek esnâsında Ömer

(r.a):

“–Allah, köleleriyle birlikte yemek yemekten âr eden kimseleri iflâh et-

mez” dedi.

Bunun üzerine Safvan b. Ümeyye:

“–Vallahi biz onlarla birlikte yemekten utanmıyoruz. Ne var ki onlara

kendimizi tercih ediyoruz, çünkü her zaman güzel ve lezzetli yemekler bulamıyo-

ruz ki onlara da yedirelim” dedi. (Ali el-Müttakî, IX, 198/25650)

Page 118: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

118

Benden İyi Köle mi Olurmu ş? / 87

Birgün, Ahnef b. Kays (r.a), Irak heyetiyle birlikte Hz. Ömer’in yanına

gelmişti. Çok sıcak bir gündü. Hz. Ömer bir önlük takınmış ve zekat develerinden

birini yağlıyor, bakımını yapıyordu. Onları görünce:

“–Ahnef, üst eliseni çıkar da bana yardım et. Çünkü o zekat devesidir. On-

da yetimlerin, dulların ve yoksulların hakkı vardır” dedi.

İçlerinden biri:

“–Allah seni mağfiret etsin ey Mü’minlerin Emîri, kölelerden birine emret-

sen de bu işi yapsa olmaz mı?!” dedi.

Hz. Ömer (r.a) şu güzel cevâbı verdi:

“–Ey fülân, kim Ömer’den ve Ahnef’ten daha iyi köle olabilir ki? Mâdem

ki o müslümanların işlerini üzerine almıştır, öyleyse müslümanların kölesidir. Na-

sıl ki kölenin efendisine karşı samîmî olması ve emâneti hakkıyla ifâ etmesi gere-

kiyorsa onun da müslümanlara karşı böyle yapması îcâb eder.” (Ali el-Müttakî, V,

761/14307)

Hz. Ömer’in, kaçan bir zekât devesinin peşinden koşarak onu yakalamak

için uğraştığı da rivâyet edilir.

Page 119: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

119

Sen Onun Kim Olduğunu Biliyor musun? / 88

Hz. Ömer halife olduğu yıllarda birgün ashâb-ı kirâmdan Cârûd b. Muallâ

ile yolda giderken karşılarına Havle bint-i Sa’lebe çıktı. Artık yaşlanmış olan

Havle, Rasûlullah (s.a.v) zamanında genç bir hanımdı. Yaşlı kocasıyla arasında

geçen bir hâdiseyi Hz. Peygamber’e şikâyet etmiş, meselesini halletmek üzere

Mücâdele sûresinin ilk âyetleri nâzil olmuştu. İşte bu hanım sahâbî:

“–Ömer!” diye seslendi. Hz. Ömer durunca Havle ona şunları söyledi:

“–Biz seni hayli zaman «Ömercik» diye çağırdık. Sonra büyüdün «deli-

kanlı Ömer» oldun. Daha sonra da sana «Mü’minlerin Emîri Ömer» dedik. Al-

lah’tan kork ve insanların işleriyle meşgul ol! Zira Allah’ın azabından korkan

kimseye uzaklar yakın olur. Ölümden korkan, fırsatı kaçırmaktan da korkar.”

Bu sözler üzerine Hz. Ömer duygulandı ve ağlamaya başladı. Onun bu

hâline üzülen Cârûd, Hz. Havle’ye dönerek:

“–Yeter be kadın! Mü’minlerin Emîri’ni rahatsız ettin” dedi.

Hz. Ömer (r.a) arkadaşına şunları söyledi:

“–Bırak onu istediğini söylesin! Sen bu kadının kim olduğunu biliyor mu-

sun? Bu, şikâyetini Allah Teâlâ’nın Arş-ı A’lâ’dan dinleyip değer verdiği Hav-

le’dir. Vallahi beni geceye kadar burada tutmak istese, namazımı kılıp gelir yine

onu dinlerdim.” (Bkz. Mehmed Zihnî Efendi, Meşhur Kadınlar, İstanbul ts., I, 250; M. Yaşar Kandemir, İ. Lütfi

Çakan, Raşit Küçük, Riyâzü’s-Sâlihîn -Tercüme ve Şerh-, III, 508)

Ebû Yezid anlatıyor: “Birgün Ömer (r.a) bir grup insanla yolda yürürken

Hz. Havle’ye rastladı. Havle Hâtun, Hz. Ömer’e durmasını söyledi. O da durdu,

kadının yanına yaklaştı. Başını Havle’ye doğru eğip onu dikkatice dinlemeye baş-

ladı. Hz. Havle’nin derdini dinleyip arzusunu yerine getirdikten sonra geri döndü.

Bir kimse:

“–Ey Mü’minlerin Emiri! Kureyş büyüklerini şu ihtiyar kadın için mi

beklettin?” dedi.

Hz. Ömer kızdı:

“–Yazıklar olsun sana! Sen o kadının kim olduğunu biliyor musun?”

“–Hayır!”

“–O kadın, Allah’ın yedi kat gökler ötesinde dinlediği Havle bint-i

Sa’lebe’dir! Allah’a yemin ederim ki eğer akşama kadar yakamı bırakmasaydı işi

görülmedikçe yanından ayrılmazdım.” (İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 290)

Page 120: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

120

Kardeşinize Dua Ediniz! / 89

Yezid b. Esam anlatıyor:

“Şam ehlinden güçlü kuvvetli, nüfuz sahibi bir kimse vardı. Zaman zaman

Hz. Ömer’in yanına gelirdi. Bir ara Ömer (r.a) o kimseyi göremez oldu. Çevresin-

dekilere:

«–Falan zât ne yapıyor, artık görünmez oldu?» dedi.

«–Ey Mü’minlerin Emîri! O kendini içkiye verdi» dediler.

Hz. Ömer kâtibini çağırarak:

«–Yaz! Ömer b. Hattâb’dan falan kimseye. Selâm sana! Kendisinden baş-

ka ilâh olmayan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azâbı çetin ve ihsânı

bol olan Allah’a hamd ederim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak

O’nadır.»

Hz. Ömer (r.a) mektubu yazdırdıktan sonra arkadaşlarına dönerek:

«–Allah’a yönelmesi ve Allah’ın tevbesini kabul buyurması için kardeşi-

nize dua ediniz!» dedi.

O zât Hz. Ömer’in mektubunu alınca «Allah günahları bağışlayan, tevbe-

leri kabul eden, azâbı çetin olandır»6 cümlesini tekrar tekrar okudu ve:

«–Allah beni hem azâbı ile korkutmuş, hem de günahlarımı affedeceğini

va’detmiş» diyerek ağladı ve güzelce tevbe etti.

Hz. Ömer o zâtın tevbe ettiğini haber alınca:

«–Bir kardeşinizin yoldan çıktığını, günaha saplandığını gördüğünüzde

onu doğru yola getirmeye, Allah’ın affına güvenmesini sağlamaya çalışınız. Tev-

be nasip etmesi için Allah’a dua ediniz. Kendisine beddua ederek aleyhinde şey-

tana yardımcı olmayınız» dedi.” (İbn Kesir, Tefsir, IV, 76)

6 Bu cümle Mü’min (Ğâfir) sûresinin 3. âyetinden alınmıştır. Bunu farkeden o zât, sonraki sözünde Allah’ın kendisini hem korkuttuğunu hem de af va’diyle rahatlattığını söylemektedir.

Page 121: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

121

Bir Feryâd İşittik / 90

Büreyde (r.a) anlatıyor:

Birgün Hz. Ömer’in yanında oturuyordum. Bir feryâd işittik. Ömer (r.a)

hizmetçisi Yerfe’ye:

“–Bak bakalım bu feryâd nedir?” dedi.

Yerfe’, hâdiseyi öğrenip geldiğinde:

“–Kureyşli bir kız çocuğu, köle olan annesi satılıyor diye ağlıyor” dedi.

Hz. Ömer (r.a):

“–Muhâcirleri ve Ensâr’ı bana çağır!” dedi.

Kısa sürede evin içi ve dışı doldu. Ömer (r.a) Allah’a hamd ü senâda bu-

lunduktan sonra:

“–Muhammed (s.a.v) Efendimiz’in getirdiği dinde akrabalık bağlarını

kesmek var mıdır?” diye sordu.

“–Hayır” dediler.

“–Fakat bu bugün aranızda yaygınlaşmış durumda” dedi ve:

“Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çı-

karacaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız, öyle mi?” (Muhammed, 22)

âyetini okudu.

Daha sonra şunları söyledi:

“–Gözlerinizin önünde bir kızcağızın annesinin satılmasından daha çok

akrabalık bağlarını parçalayan bir şey var mıdır? Kaldı ki buna ihtiyacınız da yok.

Allah size lûtuflarda bulundu, dünyalık verdi” dedi.

Ashâb-ı kirâm:

“–Öyleyse bu hususta uygun gördüğün şeyi yap” dediler.

Hz. Ömer de her tarafa, hür bir kimsenin annesinin satılmamasını, bunun

akrabalık münâsebetlerini kestiğini, akrabalık bağlarını kesmenin ise dinimizde

helâl olmadığını bildiren emirnâmeler gönderdi. (Hâkim, II, 497/3708)

O zamanlar kölelik, önceden beri var olagelen bir vâkıa idi. İslâm, köleli-

ği tedrîcî bir usulle yavaş yavaş kaldırmıştır. Burada da Hz. Ömer’in kölelik husu-

sundaki bir tatbîkâta kısıtlama getirdiği görülmektedir. O, müslümanların zarûret

olmadıkça kölelikle ilgili muâmelelerden şiddetle sakınmalarını istemektedir.

Page 122: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

122

Üveys el-Karenî / 91

Hz. Ömer (r.a), Yemen’den destek bölükleri geldikçe:

“–Üveys b. Âmir içinizde mi?” diye sorardı. Sonuçta Üveys’i buldu ve

ona:

“–Sen Üveys b. Âmir misin?” diye sordu. O da:

“–Evet” dedi.

Sonra aralarında şu konuşma geçti:

“–Murad kabilesinin Karen kolundan mısın?”

“–Evet.”

“–Sende alaca hastalığı vardı. Hastalığın geçti, ancak bir dirhem büyüklü-

ğünde bir yerde kaldı öyle mi?”

“–Evet.”

“–Annen var mı?”

“–Evet.”

“–Ben Hz. Peygamber’i: «Üveys b. Âmir size Yemen’li destek bölükleri

içinde gelecektir. Kendisi Murad kabilesinin Karen kolundandır. Alaca hastalığı-

na tutulmuşsa da iyileşmiştir. Sadece bir dirhem mikdarı bir yerde kalmıştır.

Onun bir annesi vardır, ona son derece iyi bakar. O, (bir şeyin olması için) Al-

lah’a dua etse, Allah onun duasını kabul eder. Senin için mağfiret dilemesini te-

min edebilirsen, fırsatı kaçırma, bunu yap!» buyururken işittim. Şimdi benim için

istiğfar ediver.”

Üveys, Hz. Ömer için istiğfar etti.

Ömer (r.a):

“–Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu. Üveys el-Karenî:

“–Kûfe’ye” dedi. Hz. Ömer:

“–Senin için Kûfe valisine bir mektup yazayım mı?” dedi. O:

“–Fakir-fukara halk arasında olmayı tercih ederim” cevabını verdi.

Aradan bir yıl geçtikten sonra Kûfe eşrafından bir kişi hacca geldi. Hz.

Ömer’e rastladı. Ömer (r.a), kendisine Üveys’i sordu. O da:

Page 123: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

123

“–Ben buraya gelirken o, tamtakır denecek yıkık-dökük bir evde oturmakta

idi” dedi.

Hz. Ömer, ona, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Üveys hakkındaki sözleri-

ni nakletti. Kûfe’li adam hac dönüşü Üveys’e uğrayıp:

“–Benim için mağfiret dile!” diye ricada bulundu. Üveys:

“–Sen, güzel ve mübârek bir yolculuktan yeni geldin. Sen benim için dua

et!” dedi.

Adam, dua isteğinde ısrar edince Üveys:

“–Sen Ömer’le mi karşılaştın?” dedi. Adam:

“–Evet” dedi.

Bunun üzerine Üveys, o kişi için istiğfarda bulundu.

Bu hâdise üzerine insanlar Üveys’in kim olduğunu anladılar. Kendisine te-

veccühün arttığını gören Üveys el-Karenî, şöhret âfetinden sakınmak için başını

alıp gitti, Kûfe’yi terketti. (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe 225; Ahmed, I, 38; III,180)

Diğer rivâyetlerde Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Üveys Hazretlerinin

fazîletini beyan sadedinde şöyle buyurmuştur:

“Yemen’den size Üveys adında bir adam gelecek. Annesinden başka kim-

sesi olmayan bu adam (sadece, anasına hizmet maksadıyla) Yemen’den ayrılmı-

yordu. O, alaca hastalığına tutulmuştu. Allah’a dua etti de, dinar veya dirhem bü-

yüklüğündeki bir yer dışında, Allah onu hastalığından kurtardı. Ona hanginiz

rastlarsa, sizin için istiğfar ediversin!” (Müslim, Birr, 223)

“Hiç şüphesiz tâbiîlerin en hayırlısı Üveys adındaki bir kimsedir. Onun bir

anası vardır, alaca hastalığı geçirmiştir.(Ona rastlarsanız), sizin için istiğfar et-

mesini isteyiniz!” (Müslim, Birr 224)

Page 124: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

124

Rabbinizin Sadakasını Kabul Edin! / 92

Ya’lâ b. Ümeyye der ki:

Ömer b. Hattab’a şöyle bir soru sordum:

“–Âyet-i kerîme’de: «Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin si-

ze kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir gü-nah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır» (en-Nisa, 101) buyrulu-

yor. Şimdi ise insanlar emniyet içinde. Buna rağmen sefer hâlinde namaz hâlâ ne-

den kasrediliyor (kısaltılıyor)?”

Hz. Ömer (r.a) şu cevabı verdi:

“–Ben de senin gibi merak ederek bu meseleyi Hz. Peygamber’e sormuş-

tum. Bana:

«Namazın kısaltılması, Allah’ın sizlere ihsan ettiği bir sadakadır. Rabbini-

zin sadakasını kabul edin!» buyurdu. (Müslim, Müsafirin 4; Tirmizi, Tefsir, 4/3034; Nesâî, Taksiru’s-

Salat 1)

Page 125: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

125

Tevbeye Dâvet Etmediniz mi? / 93

Ebû Mûsâ el-Eş’arî’nin yanından bir adam gelmişti. Ömer b. Hattab’ın

yanına vardı. Ömer (r.a) ona insanların ahvâlini sordu. O da Hz. Ömer’e bazı açık-

lamalarda bulundu. Sonra Ömer (r.a) ona:

“–Oralara âit yeni bir haberin var mı?” diye sordu.

Gelen zât:

“–Evet, adamın biri irtidat etti (dinden döndü)” dedi.

Hz. Ömer:

“–Ona ne yaptınız?”diye sordu.

Adam:

“–Yakaladık ve boynunu vurduk” karşılığını verdi.

Ömer (r.a):

“–Onu üç gün hapsederek, her gün bir ekmek verip tevbeye dâvet etmedi-

niz mi? Olur ki tevbe eder ve Allah’ın emrine (İslâm’a) dönerdi” dedi.

Sonra Hz. Ömer (r.a) şu niyazda bulundu:

“–Allah’ım ben orada değildim. Öldürülmesini de emretmedim. Bana bil-

dirilseydi öldürülmesine râzı olmazdım.” (Muvatta’, Akdiye, 16)

Page 126: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

126

Allah’ın Kaderinden Yine Allah’ın Kaderine… / 94

Ömer b. Hattâb (r.a) Şam’a doğru yola çıkmıştı. Serg denilen yere varınca,

kendisini orduların başkumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh ile komuta kademesin-

deki arkadaşları karşıladı ve ona Şam’da vebâ hastalığı başgösterdiğini haber ver-

diler. Ömer (r.a), Abdullah b. Abbâs’a:

“–Bana ilk Muhâcirleri çağır!” dedi.

Hz. Ömer, onlarla istişare etti ve Şam’da vebâ salgını bulunduğunu kendi-

lerine bildirdi. Onlar, nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler. Bazıları:

“–Sen belirli bir iş için yola çıktın; geri dönmeni uygun bulmuyoruz” dedi-

ler. Bazıları da:

“–Müslümanların kalanı ve Hz. Peygamber’in ashâbı senin yanındadır.

Onları bu vebânın üstüne sevketmenizi uygun görmüyoruz” dediler.

Bunun üzerine Hz. Ömer:

“–Gidebilirsiniz.” dedi. Daha sonra İbn-i Abbâs’a:

“–Bana Ensâr’ı çağır!” dedi. Onlar da Muhâcirler gibi ihtilâfa düştüler.

Ömer (r.a):

“–Siz de gidebilirsiniz.” dedi. Sonra İbn-i Abbâs’a:

“–Bana Mekke’nin fethinden önce Medîne’ye hicret etmiş olan ve burada

bulunan Kureyş Muhâcirlerinin yaşlılarını çağır!” dedi.

Onlardan iki kişi bile ihtilaf etmedi ve:

“–İnsanları geri döndürmeni ve bu vebânın üzerine onları götürmemeni

uygun görüyoruz” dediler.

Bu defâ Ömer (r.a) herkese seslendi ve:

“–Ben sabahleyin hayvanın sırtındayım, siz de binin!” dedi. Ebû Ubeyde

b. Cerrâh (r.a):

“–Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer:

“–Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde!” dedi. Zira

Ömer (r.a), Ebû Ubeyde’ye muhâlefet etmek istemezdi. Sözüne şöyle devam etti:

“–Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne der-

sin, senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vâdiye inseler, bir taraf verimli diğer

taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde ot-

latsan yine Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?”

Page 127: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

127

Tam o esnâda birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için ortalarda görünmeyen

Abdurrahman b. Avf (r.a) çıkageldi ve:

“–Bu hususta bende bilgi var; Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i:

«Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ

ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkma-

yınız!» buyururken işitmiştim” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ömer, Allah’a hamd etti ve oradan ayrılıp yoluna

devâm etti. (Buhârî, Tıb, 30; Müslim, Selâm, 98)

Hz. Ömer’in Şam yolculuğu hicretin 17 veya 18. senesinde vukû bulmuş-

tur.

Burada Hz. Ömer’in istişâreye verdiği ehemmiyeti görmekteyiz.

Diğer taraftan, Kur’ân-ı Kerîm’de olduğu gibi Rasûlullah (s.a.v) Efendi-

miz’in hadîs-i şerîflerinde de bir çok ilmî mûcizeler mevcuttur. Bazı hadislerde, o

dönemde bilinmesi mümkün olmayan, ilim adamları tarafından ancak asırlar sonra

keşfedilecek bilgiler verilir. Burada da bunlardan birini görmekteyiz. Efendimiz

(s.a.v) daha o günlerde karantina usûlünü tâlim etmiştir.

Page 128: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

128

Gel Bu Gece Bekçilik Yapalım / 95

Bir grup tüccar gelerek Medîne-i Münevvere’nin yakınındaki musallâya

kondular. Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf’a:

“–Müsâitsen gel bu gece şu kâfileyi hırsızlara karşı bekleyelim?” dedi.

Abdurrahman (r.a) kabul edince kâfilenin etrâfında gece boyunca bekçilik yaptı-

lar. Bu esnâda Allah’ın takdir ettiği kadar nâfile namaz kıldılar.

Bir ara Ömer (r.a) bir çocuk ağlaması işitti. Sesin geldiği tarafa gitti ve an-

nesine:

“–Allah’tan kork ve çocuğuna iyi davran!” dedi. Sonra yerine döndü. Biraz

sonra çocuğun tekrar ağladığını duydu. Yine annesine giderek aynı şeyleri söyle-

di. Gecenin sonuna doğru çocuğun tekrar ağladığını işitince annesine vardı ve:

“–Yazıklar olsun sana, ne kötü bir annesin! Çocuğuna ne oluyor ki akşam-

dan beri bir türlü sakinleşmedi?!” dedi.

Çocuğun annesi şu cevabı verdi:

“–Ey Allah’ın kulu, bu gece beni bunalttın. Ben çocuğumu sütten ayırma-

ya çalışıyorum, o da emmek için direniyor.”

Hz. Ömer (r.a):

“–Niçin?” diye sordu.

Kadın:

“–Çünkü Halîfe Ömer ancak sütten kesilen çocuklara tahsisat bağlıyor”

dedi.

“–Çocuğun kaç aylık?”

“–Şu kadar aylık.”

“–Allah iyili ğini versin, onu sütten ayırmak için acele etme!”

Sabah namazının vakti gelmişti. Hz. Ömer namaz kıldırıyor, lâkin ağladığı

için insanlar ne okuduğunu tam olarak anlayamıyorlardı. Selam verince:

“–Yazıklar olsun Ömer’e! Kim bilir ne kadar müslüman evlâdını katletti”

dedi. Sonra bir münâdîye emretti ve “Çocuklarınızı sütten kesmek için acele et-

meyin! Çünkü İslâm üzere doğan her çocuğa tahsisat bağlanacaktır” diye ilân et-

tirdi. Daha sonra da bu tâlimâtı yazdırarak bütün İslâm beldelerine gönderdi. (İbn

Sa’d, III, 301; İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 77)

Page 129: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

129

Nasr Sûresi Hakkında Ne Düşünüyorsunuz? / 96

İbn-i Abbas (r.a) şöyle der:

Hz. Ömer, Bedir Harbi’ne iştirak etmiş yaşlı sahâbîlerle beraber beni de is-

tişâre meclisine dâhil etti. Sahâbîlerden biri buna içerledi ve Hz. Ömer’e:

“–Bu, neden bizimle beraber oluyor? Oysa bizim onun yaşında çocukları-

mız var” dedi.

Ömer (r.a):

“–Bildi ğiniz bir sebepten dolayı” diye cevap verdi.

Derken birgün beni çağırdı ve büyük sahâbîlerin meclisine aldı. O gün be-

ni onlara isbat etmek istediğini hissediyordum.”

Sahâbîlere:

“–«Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde...» diye başlayan Nasr sûresi

hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. Bir kısmı:

“–Yardım görüp fetih gerçekleşince Allah’a hamd ve istiğfar etmekle em-

rolunmaktayız” dedi.

Kimi de hiç yorum yapmadı. Hz. Ömer bu defa bana hitaben:

“–Ey İbn-i Abbas! Sen de böyle mi düşünüyorsun?” dedi. Ben:

“–Hayır” dedim.

“–Peki, ne diyorsun?” diye sordu. Ben de:

“–Bu sûre, Hz. Peygamber’in ecelinin geldiğini kendisine bildirmektedir.

«Allah’ın yardımı ve fetih sana gelince -ki, bu Sen’in ecelinin geldiğinin alâmeti-

dir- Rabbini hamd ile tesbih et, bağışlanma dile. Çünkü o tevbeleri kabul edendir»

buyruluyor” dedim.

Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):

“–Ben de bu sûreden senin söylediğinden başkasını anlamıyorum” dedi. (Buhârî, Tefsîr, 110/4; Menâkıb 25; Tirmizî, Tefsîr, 110/3362)

Page 130: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

130

İstikâmet Üzere Olmak… / 97

Hz. Ömer (r.a), ashâb-ı kirâma şu âyetin kimin hakkında nâzil olduğunu

sordu:

“Sizden biriniz arzu eder mi ki, hurma ve üzüm ağaçlarıyla dolu, ara-

sından sular akan ve kendisi için orada her çeşit meyve bulunan bir bahçesi olsun da, bakıma muhtaç çoluk çocuğu varken kendisine ihtiyarlık gelip çat-sın, bahçeye de içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıp kül etsin! (Elbette bunu kimse arzu etmez.) İşte düşünüp anlayasınız diye Allah size âyet-

leri açıklar.” (el-Bakara, 266)

Cemaat:

“–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” cevabını verdi.

Hz. Ömer bu cevaba kızarak:

“–Biliyoruz veya bilmiyoruz, deyin!” dedi.

Bunun üzerine İbn-i Abbâs (r.a):

“–Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey Mü’minlerin Emîri!” dedi.

Ömer (r.a) ona:

“–Söyle onu ey kardeşimin oğlu, kendini küçük görme!” dedi.

İbn-i Abbas:

“–Bu, bir amel için misal olarak verilmiştir” deyince Hz. Ömer:

“–Hangi amel için?” diye sordu.

İbn-i Abbas:

“–Herhangi bir amel için…” dedi. Hz. Ömer de:

“–Zengin bir kimsenin durumu için. Bu zengin Allah’a kulluk ve itaat üze-

re yaşarken, şeytan ona musallat olur. Zengin, onun iğvasına kapılarak günahlar

işler ve sonunda bütün sâlih amellerini batırıp hebâ eyler.” buyurdu. (Buhârî, Tefsir,

2/47)

Diğer rivâyete göre Hz. Ömer (r.a) şunları da ilave etmiştir:

“Âdemoğlu bağına bahçesine en fazla yaşlandığı ve evlâd ü ıyâli çoğaldığı

vakit ihtiyaç duyar. Aynı şekilde amel-i sâlihlerine de en fazla kıyamet günü ihti-

yaç duyar.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, II, 47)

Page 131: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

131

En mühim mes’ele, istikâmet sahibi olabilmektir. Yani bir insanın elde et-

tiği güzel hâl ve ahlâkı ömür boyu bozmadan devam ettirebilmesi… Nitekim, “En

büyük kerâmet istikâmettir” denilmiştir.

Page 132: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

132

Semânın Anahtarı: İstiğfar / 98

Hz. Ömer devrinde bir kıtlık baş göstermişti. Ömer (r.a) yağmur duâsı için

minbere çıktı, lâkin istiğfar etmekten başka bir şey yapmadı. Sadece Allah’tan gü-

nah ve hatalar için af dileyip indi. Orada bulunanlar:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, yağmur duası yaptığını duymadık?!” dediler.

Hz. Ömer:

“–Rahmeti, kendisiyle yağmurun indirildiği semâ anahtarlarıyla taleb et-

tim” cevabını verdi ve şu âyetleri okudu:

“Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.

(Mağfiret dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.” (Nûh, 10-12)

“Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra da O’na tevbe edin

ki, üzerinize semâyı (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet kat-sın. Günah işleyerek (Allah’tan) yüz çevirmeyin.” (Hûd, 52)

“Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Muhakkak

ki Rabbim çok merhametlidir, (mü’minleri) çok sever.” (Hûd, 90)

Sonra da:

“–O hâlde Rabbinizden günah ve hatalarınızı affetmesini isteyin, samîmî

bir şekilde tevbe edin ve Allah’a yönelin!” buyurdu. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 351-351)

Demek ki Rabbimizden bir talebde bulunmadan evvel istiğfar ederek gü-

nahlardan temizlenmeli ve dualarımızın kabul edileceği bir kalbî kıvama yüksel-

meliyiz. Cenâb-ı Hakk’a istiğfarda bulunmak, Allah’ın lutfunu celbederek üzeri-

mizdeki nimetlerin artmasına ve kuvvetimizin çoğalmasına vesîle olmaktadır.

Bir defâsında Hasan-ı Basrî Hazretleri’ne dört kişi gelerek biri kuraklıktan,

diğeri fakirlikten, öteki çocuklarının azlığından, bir başkası da tarlasının verimsiz-

liğinden şikâyette bulunmuş, Hazret’ten himmet talep etmişlerdi. Bu büyük velî,

onların her birine de istiğfârı tavsiye etti. Yanındakiler kendisine:

“–Efendim, bu kimselerin dert ve sıkıntıları farklı farklı, lâkin siz hepsine

de aynı şeyi tavsiye ettiniz?!” dediler.

Hasan-ı Basrî Hazretleri onlara yukarıdaki Nûh sûresinin 10-12. âyet-i

kerîmelerini okuyarak cevap verdi. (Aynî, Umdetü’l-Kârî, XXII, 277; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, XI, 98)

Page 133: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

133

İsim Müsemmâyı Çeker / 99

Ömer (r.a) bir zata:

“–İsmin nedir?” diye sordu. O da

“–Cemre (Kor)” cevabını verdi.

“–Kimin oğlusun?”

“–Şihâb’ın (Alev’in) oğluyum.”

“–Kimlerdensin?”

“–Huraka’dan”7

“–Eviniz nerede?”

“–Harratü’n-Nâr’da”8

“–Hangisinde?”

“–Zâtı Lezâ’da (Alevli’de).”

Hep ateşle alâkalı mânâlar ihtivâ eden isimlerden müteşekkil bu cevaplar

karşısında Ömer (r.a):

“–Öyleyse âilene yetiş, yandılar” dedi.

Hakîkaten durum aynen Hz. Ömer’in dediği gibi çıktı. (Muvatta’, İsti’zân 25)

“ İsim müsemmâyı çeker” denilmiştir. Yani bir ismin mânâsı, o ismi taşı-

yanın üzerinde tesirini gösterir. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v) hoş olmayan şahıs

ve mekan isimlerini güzelleriyle değiştirmiştir.

Aynı şekilde Allah Teâlâ’ın isimleri gibi güzel kelimeleri tekrar etmek de

insan üzerinde müsbet tesir icrâ eder.

Bunun zıddına çirkin ve argo sözlerin tekrarı ise kötü tesir bırakır, ahlâkı

bozar. Yukarıdaki misalde olduğu gibi koca bir âilenin yanmasına sebep olabilir.

7 Ateşin düştüğü yer, mânâsına bir isim. 8 Sıcak veya ateşten taşları yanmış gibi kararmış bir yer anlamında Medine yakınlarında bir mevki ismi.

Page 134: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

134

Hz. Ömer’in Kerâmeti / 100

Hz. Ömer (r.a) bir ordu göndermiş, başına da Sâriye isimli bir zâtı geçir-

mişti. Hz. Ömer birgün Medîne-i Münevvere’de hutbe okurken, üç defâ:

“Yâ Sâriye dağa!” diye seslendi.

Daha sonra ordunun habercisi geldi. Hz. Ömer durumu sordu. O şöyle an-

lattı:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Mağlub olmuştuk. Biz o vaziyetteyken bir sesin

üç defâ, “Yâ Sâriye dağa!” diye nidâ ettiğini duyduk. Bunun üzerine sırtımızı da-

ğa verdik ve böylece Allah düşmanlarımızı hezîmete uğrattı.”

Sâriye’nin yanında bulunduğu dağ, Acem topraklarındaki Nihâvend’de idi. (İbn Hacer, el-İsâbe, II, 3; Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 125)

Page 135: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

135

Allah ve Rasûlü Doğru Söylemiş! / 101

Bedir savaşına kadınlardan da iştirak etmek isteyenler çıkmıştı. Bunlardan

biri olan Ümmü Varaka, Hz. Peygamber’e koşmuş:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bana müsâade buyurunuz, yaralıları tedâvî eder,

hastalarınıza bakarım. Olur ki Allah Teâlâ, bana şehîdlik nasîb eder!” demişti.

Allah Rasûlü (s.a.v) de ona:

“–Sen evinde oturup Kur’ân oku; muhakkak ki Allah, sana şehîdlik nasîb

eder!” buyurdu.

Bundan sonra Ümmü Varaka (r.anhâ), ashâb arasında “Şehîde” adıyla

meşhûr oldu.

Nihâyet Hz. Ömer’in hilâfeti devrinde hizmetçileri tarafından üzerine ka-

dife örtü bastırılarak şehîd edildi. Bunu öğrenen Ömer (r.a):

“–Allah ve Rasûlü doğru söylemiş!” dedi ve suçluları bularak cezâlandırdı. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/591; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 505)

Page 136: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

136

İki Defa İki Cennet / 102

Medîne-i Münevvere’de bir genç vardı. Dünyaya karşı zâhid, Allah’a karşı

takva sahibi idi. Devamlı mescide koşar ve ashab-ı kiramdan taze taze hadîs-i şe-

rifler dinlerdi. Bu genç Hz. Ömer’in çok hoşuna giderdi.

Delikanlının yaşlı bir babası vardı. Yatsı namazını kıldığında onun yanına

giderdi. Yolu da bir kadının kapısı önünden geçiyordu. Kadın gence gönlünü kap-

tırdı ve onu fitneye düşürmenin çarelerini aramaya başladı.

Birgün yine oradan geçerken kadın bütün hîlelerini kullanarak genci kan-

dırmaya çalıştı. Genç tam ona uymuş, arkasından evine girmeye teşebbüs ediyor-

du ki Allah Teâlâ’nın şu âyet-i kerîmesini hatırladı:

“Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokun-

duğunda (Allah’ı, O’nun emir ve yasaklarını) hatırlayarak hemen hakîkati gö-rürler.” (el-A’râf, 201)

Âyeti hatırlayan genç bir anda bayıldı ve olduğu yere yığılıverdi. Onu alıp

babasına götürdüler. Gecenin üçte biri geçinceye kadar o vaziyette kaldı. Ayıldı-

ğında babası ne olduğunu sordu. O da durumu haber verdi. Babası:

“–Oğlum, hangi âyeti okumuştun?” diye sordu.

Genç âyeti tekrar okudu ve yine bayıldı. Âilesi ve komşuları toplanıp

ayıltmaya çalıştıklarında rûhunu teslim etmiş olduğunu gördüler. Gasledip defnet-

tiler.

Sabah olunca durumu Hz. Ömer’e bildirdiler. Ömer (r.a) babasına gelerek

tâziyede bulundu ve gencin kabrine gitti. Yüksek sesle şöyle hitab etti:

“–Ey fülân! «Rabbinin makâmında durup hesap vermekten korkan

kimseye iki cennet vardır.» (er-Rahmân, 46)”

Gencin sesi kabrin derinliklerinden şu cevabı verdi:

“–Ey Ömer! Rabbim onları bana cennette iki defâ verdi!” (Bkz. İbn Kesîr, Tefsîr, II,

291, el-A’râf, 201 tefsirinde; Ali el-Müttakî, II, 516-517/4634)

Bu dünyada Allah’tan korkanlar, âhiretteki korkulardan emîn olacaklardır.

Page 137: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

137

Bayram / 103

Bir gün bir yahûdî, Hz. Ömer’e:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Sizin Kitâb’ınızda okuduğunuz bir âyet var ki

şâyet o âyet biz yahûdilere inmiş olsaydı o günü bayram îlân ederdik!” dedi.

Hz. Ömer (r.a):

“–Hangi âyet?” diye sordu.

“–«Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’dan râzı oldum» (el-Mâide, 3) âyeti” dedi.

Hz. Ömer (r.a) şöyle cevap verdi:

“–Biz o âyet-i kerimenin Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e indiği ânı ve

mekânı hakkıyla biliyor (ve kıymetini takdir ediyoruz). Âyet-i kerime nâzil oldu-

ğunda Rasûlullah (s.a.v) Arafat’ta ayakta duruyordu, günlerden de Cuma idi.” (Buhârî, Îmân, 33; Meğâzî, 77; Tefsîr, 5/2; Müslim, Tefsir, 3-5)

Müslümanlar için hem Arefe, hem de Cuma günü bayramdır.

Page 138: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

138

Hizmet Ehline Öncelik / 104

Ömer b. Hattâb (r.a), bir kısım elbiseleri Medineli kadınlar arasında taksim

etmişti, geriye güzel bir elbise kaldı. Yanındakilerden bazıları kendisine:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, bunu da senin zevcen olan Hz. Peygamber’in kı-

zına ver” dediler.

Bu sözle, Hz. Ali’in kızı Ümmü Gülsüm’ü kastediyorlardı. Ömer (r.a) ise:

“–Ümmü Selît, buna daha çok hak sâhibidir. Zîra o Uhud Savaşı’nda bize

kırbalarla su taşıyordu” dedi.

Ümmü Selît, Hz. Peygamber’e bey’at eden Ensâr kadınlarındandı. (Buhâri,

Megâzî 22, Cihâd 66)

Îsâr ehli ve diğergâm bir kimse olan Hz. Ömer (r.a), diğer insanları her

zaman için kendisinden ve yakınlarından önde tutardı. Hele bir de bu kimseler Al-

lah Rasûlü’ne ve İslâm’a hizmet etmiş fedâkâr mü’minler ise, Ömer (r.a) onları

her şeyin üstünde tutardı.

Page 139: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

139

Vakar ve Heybet / 105

Kureyş kabilesinden bir kimse Halife Ömer b. Hattâb ile karşılaştığında

ona:

“–Bize yumuşak davran, zira kalplerimiz gerçekten senin vakar ve heybe-

tinle dolup taştı!” dedi.

Hz. Ömer:

“–Bu davranışımda herhangi bir zulüm var mı?” diye sordu.

Kureyşli zât:

“–Hayır” cevabını verdi.

Bu defa Ömer (r.a):

“–Allah sizin kalplerinizde benim vakar ve heybetimi artırsın!” dedi. (İbnü’l-

Cevzî, Menâkıb, s. 153)

Hz. Ömer, idâre hususunda şöyle demiştir:

“Bu iş, gevşekliğe götürmeyen bir yumuşaklık; zulüm ve zorbalığa var-

dırmayan bir sertlikle ancak yürütülebilir.”

Page 140: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

140

Öyleyse Ebediyyen Kapanmayacak! / 106

Huzeyfe (r.a) anlatıyor:

“Hz. Ömer’in yanında oturuyorduk. Bize:

«–Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in fitne hakkındaki hadîs-i şerîfini kim ha-

fızasında tutuyor?» dedi. Ben atılıp:

«–Ben biliyorum! Hem de nasıl söylediyse öylece» dedim.

«–Söyle bakalım, sen çok cür’etkârsın!» dedi.

Ben:

«–Hz. Peygamber’i işittim, demişti ki: “Ki şinin fitnesi ehlinde, malında,

çocuğunda ve komşusundadır. Namaz, oruç, sadaka, emr bi’l-maruf ve nehy ani’l-

münker bu fitneye keffaret olur!”»

Ömer (r.a):

«–Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben denizin dalgaları gibi dalgalanacak

(bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!» dedi. Bunun üzerine ben:

«–Ey Mü’minlerin Emîri! O fitne ile sizin ne alakanız var ki?! O size zarar

veremeyecek, çünkü sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!» dedim.

«–Bu kapı kırılacak mı, açılacak mı?» dedi.

«–Kırılacak!» dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak):

«–(Eyvah!) Öyleyse ebediyyen kapanmayacak!» buyurdu.”

Daha sonra, hâdiseyi dinleyenler:

“–Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?” diye sordular.

Hz. Huzeyfe (r.a):

“–Evet, yarından önce bu gecenin geleceğini bildiği gibi onu biliyordu.

Ben ona hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlatmadım” cevabını verdi.

“–Peki, o kapı kimdir?” denilince de:

“–Hz. Ömer’dir!” buyurdu. (Buhârî, Mevâkitu’s-Salat 4, Zekat 23, Savm 3, Menakıb 25, Fiten 17,

Müslim, Fiten 17)

Page 141: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

141

Yeter ki Borçlu Çıkmayayım / 107

Ömer (r.a), cuma günü hutbe okudu. Önce Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i

zikretti, sonra da Hz. Ebû Bekir’den bahsetti. Sözlerine devam ederek şunları söy-

ledi:

“–Ben rüyâmda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelimin

yaklaştığına yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar; Allah ne

dinini, ne hilafetini, ne de Rasûlü (s.a.v) ile gönderdiği şeyi zâyi edecek değildir.

Eğer ecelim çabucak gelirse hilâfet, Rasûlullah (s.a.v) ölürken kendilerinden râzı

bulunduğu şu altı kişinin9 müşâveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıla-

rı bu işe dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslâm’a kattığım kimselerdir.

Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah’ın düşmanlarıdır, kâfırlerdir, sa-

pıklardır…”

Sonra şöyle niyâzda bulundu:

“Ey Rabbim, Sen’i, şehirlerin başına getirdiğim idârecilere şâhid kılıyo-

rum. Ben onları, adâletli olsunlar ve halka dinlerini, Hz. Peygamber’in sünnetini

öğretsinler, ganimetleri aralarında taksim etsinler, dînî mes’elelerde müşkilatla

karşılaşınca onu bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim…”

Hz. Ömer’in bu hutbesinden bir cuma geçmişti ki hançerlendi… (Müslim,

Mesâcid, 78)

Yaralıyken kendisine:

“–Yerinize birini tâyin etseniz!” denildi. O da:

“–Sizin mes’ûliyetinizi sağken üstlendiğim gibi vefat ettikten sonra da mı

taşıyayım? Ben yaptığım halîfelik husûsunda bir mükâfât beklemiyorum. Bu

vazîfe sebebiyle kazandığım sevaplarla vebâlin baş başa olmasını ne kadar iste-

rim! Ne lehime ne de aleyhime! Yeter ki muâheze edilmeyeyim!” şeklinde cevap

verdi. (Müslim, İmâret, 11)

Oğlu Abdullah’ı yerine bırakması söylendiğinde de:

“–Bir evden bir kurban yeter!” cevabını vermişti.

Dünya ve insanların en büyük ihtirası olan riyaset karşısında ne büyük bir

zâhitlik! Ve mes’ûliyet şuuru ile âhirette verilecek hesap korkusunun zirvede bu-

luştuğu müstesnâ bir şahsiyet!

9 Bu sahâbîler Hz. Osman, Hz. Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d b. Ebî Vakkas ve Abdurrahman b. Avf (r.anhüm) hazret-leridir.

Page 142: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

142

Şehâdeti Esnâsındaki Edeb ve İnceliği / 108

Amr b. Meymun -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Hz. Ömer hançerlendiği sabah ben ayaktaydım. Onunla aramda sadece

Abdullah b. Abbâs vardı. İki saf arasından geçince, arada durup bakmıştı. Bir boş-

luk gördü ve “Safları düz tutun” dedi. Saflarda herhangi bir boşluk kalmayınca

öne geçip tekbir getirerek namaza başladı. İlk rekâtte cemaat toplanıncaya kadar,

muhtemelen Yusuf veya Nahl sûresini veya bunlara mümâsil bir sûre okudu.

(Rükûye gitmek üzere) tekbir getirmişti ki, o esnâda hançerlenmiş. “Köpek beni

öldürdü, köpek beni yedi” diye bir ses işittim. İranlı köle, elinde iki ağızlı bir bı-

çak ile kapıya doğru fırladı, sağında solunda kime rastladı ise hançer sapladı. O

gün cemaatten tam on üç kişiyi yaraladı. Bunlardan dokuzu veya yedisi derhal öl-

dü. Bu durumu gören müslümanlardan biri, kâtilin üzerine bir elbise attı. İranlı

köle yakalandığına kanaat getirince hançeri kendisine saplayıp intihar etti.

Ömer (r.a), Abdurrahman b. Avf’ı tutup öne geçirdi. Hz. Ömer’in arkasın-

dakiler de benim gördüklerimi gördüler. Mescidin yan tarafındakiler ise ne olup

bittiğini anlayamamışlardı. Onlar ancak, “sübhanallah, sübhanallah” diyen Hz.

Ömer’in sesini duyuyorlardı. Abdurrahman cemaate namazı kısa bir şekilde kıldı-

rıp tamamlattı. Cemaat namazdan çıkınca Ömer (r.a):

“–Ey İbn-i Abbâs, bak bakalım beni kim yaraladı!” dedi. İbn-i Abbâs bir

müddet dolaşıp döndü ve:

“–Muğîre b. Şu’be’nin kölesi” dedi.

Hz. Ömer (r.a):

“–Allah canını alsın, ben ona doğru olanı ve iyiliği emretmiştim” dedi ve

ilave etti:

“–Ölümümü müslümanlardan birinin eliyle yapmayan Allah’a hamdol-

sun.”…

Sonra evine taşındı. Onunla birlikte biz de gittik. Sanki insanların başına o

güne kadar hiç musibet gelmemişti. Birisi: “Korkarım ölecek!”, bir diğeri: “Bir

şeyi yok” diyordu. Nebiz (hurma şırası) getirildi, ondan biraz içti. İçtiği şıranın

tamamı karnındaki yaradan dışarı çıktı. Sonra süt getirildi, ondan da içti. O da ya-

rasından akıp gitti. Artık iyice anlaşılmıştı, Ömer (r.a) ölecekti. İnsanlar gelip

kendisine senâda bulunuyordu. Bir genç geldi:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, size müjdeler olsun. Ne güzel Rasûlullah (s.a.v)

ile beraberlikleriniz ve sohbetiniz var, İslâm’a pekçok hizmet ettiniz. Sonra başa

Page 143: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

143

geçtiniz ve adâletle muâmele ettiniz. Sonunda da şehadete nâil oluyorsunuz!” de-

di.

Hz. Ömer büyük bir tevazu ile:

“–Bütün bunların günahlarımı karşılayarak Allah’ın huzurunda hesaba çe-

kilmemeyi, başa baş kurtulmayı ne kadar isterim” dedi.

Genç geri dönünce, elbisesinin yere değmekte olduğunu gördü.

“–Onu bana çağırın” dedi. Geldiğinde:

“–Ey kardeşimin oğlu, elbiseni kaldır, böyle yapman giysinin daha temiz

kalmasını ve Rabbine karşı daha müttakî olmanı sağlar!” dedi.

Sonra oğluna yönelerek şöyle dedi:

“–Abdullah! Araştır bakalım üzerimde ne kadar borç var!” dedi. Hesapla-

dılar, seksen altı bin dirhem kadar borcu olduğu anlaşıldı.

“–Âilemin malı yeterse, bunu onların malından ödeyin. Yetmezse kabîlem

Adiyy b. Ka’b Oğulları’nın malından iste. Onların malı da yetmezse Kureyş’in

malından iste. Kureyş’ten başkasına gitme. Benim yerime bu borcu öde!

Mü’minlerin annesi Hz. Âişe’ye git ve:

«–Ömer sana selâm ediyor.» de. Sakın «Mü’minlerin Emîri» deme! Bugün

artık ben mü’minlerin emîri değilim. Ona:

«–Ömer b. Hattâb iki arkadaşıyla birlikte gömülmek için senden izin isti-

yor.» de!”

Abdullah şöyle devâm eder:

Hz. Âişe’den izin istedim, izin verince selâm verip odasına girdim. Hz. Âi-

şe (r.anhâ) ağlıyordu.

“–Ömer sana selâm ediyor. İki arkadaşının yanına defnedilmek için izin is-

tiyor” dedim. Hz. Âişe vâlidemiz:

“–Allah Rasûlü’nün yanında kalan bir kişilik yeri kendim için ayırmıştım.

Lâkin bugün Ömer’i kendime tercih ediyorum.” dedi. (Rasûlullah [s.a.v] ve Hz.

Ebû Bekir, Âişe vâlidemizin odasına defnedilmişlerdi. Âişe [r.anhâ] da, Efendimiz

ve babasının yanına defnedilmeyi istiyordu, ancak büyük bir fedâkârlık ve îsârda

bulundu.)

Geri dönünce Hz. Ömer’e:

“–İşte Abdullah geldi!” denildi. Ömer (r.a) heyecan ve merakla:

Page 144: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

144

“–Beni kaldırın!” dedi. Bir kişiye dayanarak kaktı ve:

“–Ne haber getirdin?” dedi.

“–Arzun yerine geldi, Hz. Âişe izin verdi” deyince:

“–Elhamdülillah! Nazarımda bundan daha ehemmiyetli bir şey yoktu.

Rûhum kabzedilince beni oraya götürün. Oraya varınca, Hz. Âişe’ye tekrar selâm ver ve:

«–Ömer izin istiyor!» de. Eğer izin verirse beni içeri alın, vermezse

beni müslümanların mezarlığına götürün!” dedi…

Rûhu kabzedilince, onu aldılar, yürüyerek Hz. Âişe’nin odasına kadar gel-

diler. Abdullah selâm verip:

“–Ömer izin istiyor!” dedi. Muhtereme vâlidemiz:

“–Alın içeri!” dedi ve derhal içeri alındı. İki arkadaşıyla birlikte oraya def-

nedildi. (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 8; Cenâiz, 96; Cihâd, 174; Tefsir, 59/5, Ahkâm, 43)

Bu hazîn kıssadan pek çok ibretler çıkarmak mümkündür. Bir kısmı şöyle-

dir:

- Hz. Ömer ağır bir şekilde yaralandığı hâlde namazı tamamlattırıyor.

- Kâtilinin nasıl bir kimliğe sahip olduğunu araştırıyor ve müslüman olma-

dığını görünce Allah’a hamdediyor. Çünkü o, daha önceleri:

“Allah’ım, ölümüm hayatında bir kere bile secde etmiş birinin elinden

olmasın. Çünkü kıyamet günü bu secde ile kendini haklı çıkarmaya çalışır” diye

dua ediyordu. (Muvatta, Cihad, 30)

- Büyük bir tevâzu içinde, amellerine güvenmediğini bildirerek Allah’ın

rahmetine sığınıyor. Rabbimizin huzûrunda suçlu çıkmaktan son derece korkuyor.

- Ölümle pençeleşirken dahi tebliğ faaliyetine devam ediyor. Hatasını gör-

düğü bir genci yumşak bir dille îkâz ediyor, doğruyu ve güzeli anlatıyor.

- Borçlarının ödenmesini isteyerek kul hakkı husûsunda büyük bir titizlik

gösteriyor. Diğer rivayetlerden öğrendiğimize göre bu borçları da insanlara infak

ve iyilik yapmak için yaptığı harcamalar neticesinde birikmişti.

- Hz. Âişe’den izin isterken gösterdiği incelik ve nezaket ise her türlü tas-

vir ve takdirin fevkindedir. “Mü’minlerin Emîri deme!”, “Cenâzemi götürünce

tekrar izin iste, vermezse beni müslüman mezarlığına götürün” gibi gayet ince bir

düşünce ve rakik bir kalbin eseri olan nezâket yüklü sözler ve fazîlet timsâli dav-

ranışlar, insanı duygulandırmakta ve hayran bırakmaktadır.

Page 145: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

145

Namazı Terkedenin İslâm’dan Nasîbi Yoktur! / 109

Misver b. Mahreme (r.a), Hz. Ömer’in yaralandığı günlere âit bir hâtırayı

şöyle anlatır:

“Ömer (r.a) hançerlendiğinde zaman zaman baygınlık geçiriyordu. Bir

keresinde yanına girdim, üstüne bir örtü örtmüşler, kendinden geçmiş vaziyette

yatıyordu. Yanındakilere:

«–Durumu nasıl?» diye sordum.

«–Gördüğün gibi baygın» dediler.

«–Namaza çağırdınız mı? Eğer hayattaysa onu namazdan başka hiçbir şey

korkutup uyandıramaz» dedim. Bunun üzerine:

«–Ey Mü’minlerin Emîri, namaz! Namaz kılındı!» dediler.

Hz. Ömer (r.a) hemen ayıldı ve:

«–Öyle mi? Vallahi namazı terk edenin, İslâm’dan nasîbi yoktur» dedi.

Kalktı ve yarasından kanlar akarak namaz kıldı.” (Heysemî, I, 295; İbn Sa’d, III, 35;

Muvatta’, Tahâret 51)

Page 146: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

146

Şehîd Olarak Öl! / 110

Birgün Rasûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Ömer’in üzerinde bir gömlek gör-

müştü:

“–Bu gömleğin yeni mi yoksa yıkanmış mı?” diye sordu.

Hz. Ömer (r.a):

“–Yeni değil, yıkanmış gömlektir yâ Rasûlallah!” deyince:

“–Yeni giy, hamd ederek yaşa, şehîd olarak öl!” buyurdu. (Ahmed, II, 89)

Hz. Ömer (r.a) da:

“Allah’ım, beni yolunda şehîd olmak ve Rasûlü’nün beldesinde ölmekle

bahtiyar kıl!” diye duâ ederdi. (Buhârî, Fedâilü’l-Medîne, 12)

Hz. Ömer’in kızı Hafsa (r.anhâ) vâlidemiz der ki:

“Babamın bu duâsını işitince şaşırdım ve:

«–Bu nasıl olacak? (Hem Medîne’de ölmek hem de şehîd olmak istiyor-

sun!)» dedim.

«–Allah emrini istediği yerde gerçekleştirir» dedi.” (Ali el-Müttakî, II, 675/5044)

Hz. Ömer şehîd edilinceye kadar insanların bu husustaki şaşkınlığı devâm

etmiş ve bunun nasıl tahakkuk edeceğini merâk edip durmuşlardır. (İbn Hacer, Fethu’l-

Bârî, IV, 101)

Medîne-i Münevvere’de şehîd edilince, Cenâb-ı Hakk’ın, bu duâyı kabul

ettiğini anladılar.

Page 147: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

147

Ölünce mi İsyan Edeceğim?! / 111

Hz. Ömer (r.a), Beytullah’ı tavaf eden cüzzamlı bir kadın görmüştü, he-

men:

“–Ey Allah’ın kulu, insanlara ezâ verme! Evinde otursan senin için daha

hayırlı olur!” dedi.

Kadın söz dinleyip evinde oturdu. Hasta hâliyle insanların arasında tavaf

ederek onlara eziyet etmedi.

Hz. Ömer (r.a) vefat ettiğinde birisi kadına uğrayarak:

“–Seni hacdan yasaklayan kimse artık vefat etti, evinden çıkabilirsin!” de-

di.

Kadın adama şu asîl cevabı verdi:

“–Allah’a yemin olsun ki, ben ona sağken itaat edip de ölünce isyan ede-

cek değilim.” (Muvatta, Hac, 250)

Page 148: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

148

Hz. Ömer’in Hikmetli Sözlerinden Bazıları

- “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, kusurları bağışlamayan kimse

kendisi de bağışlanmaz, affetmeyen kişi affolunmaz, günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvâya erdirilmez.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, Dımaşk,

2001, s. 415, no: 371)

- “En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.” (Suyûtî,

Târîhu’l-hulefâ, s. 130)

- “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda

doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor

mu, dünyaya meylettiği zaman helâl, haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, Sü-

nenü’l-kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326)

- “Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (Al-

lah Teâlâ’nın huzuruna çıkarılıp O’na arzedileceğiniz gün) için (sâlih ve güzel

amellerle) hazırlanınız. Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için

kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)

- Çalışıp gayret etmeden işini tenbelliğe terkeden, sonra da “Biz tevekkül

ehliyiz” diyen kimseleri Hz. Ömer:

“Siz Allah’a değil, başkalarının malına güvenen kimselersiniz. Hakîkî mü-

tevekkil; toprağa tohumu attıktan sonra Allah’a îtimâd eden insandır” diye azar-

ladı. (Đbn Recep, Câmiu’l-ulûm, I, 441)

- “Şüphesiz ben beyaz elbiseli okuyucuya (Kur’ân okuyana) bakmayı se-

viyorum.” (Muvatta’, Libas, 2)

- “Allah size bol verince siz de kendinize iyi bakınız, (temiz giyininiz).

Herkes giyimine önem versin.” (Muvatta’, Libas, 3)

- “Karnınızı tıka basa yiyecek ve içeceklerle doldurmaktan sakınınız. Bu,

vücuda zarar verir, hastalığa sebep olur, kişiyi namaza karşı tembel yapar. Binae-

naleyh yeme ve içmede orta yolu izleyiniz. Bu, vücut için daha faydalıdır, israftan

da uzaklaştırıcıdır. Allah, şişman âlime kızar. Kişi şehevi arzularını dinine tercih

etmedikçe kesinlikle helak olmaz.” (Ali el-Müttakî, XV, 433/41713)

- “Görmediğim sürece sizin bana en sevimliniz, ismi en güzel olanınızdır.

Gördüğümde bana en sevimliniz, ahlâkı en güzel olanınızdır. Đmtihan ettiğimde

sizin bana en sevimli olanınız, en doğru sözlünüzdür”. (Đbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 219)

- “Duâ, semâ ile arz arasında durur. Rasûlullah’a salevât getirilmedikçe,

Allah’a yükselmez.” (Tirmizî, Vitr, 21)

Page 149: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

149

- “Kur’an’dan en son nâzil olan, ribâ (fâiz) hakkındaki âyettir. Rasûlullah -

sallâllahu aleyhi ve selem-, bu âyeti tefsir etmeden irtihal etti. Binaenaleyh siz,

ribâyı da rîbeyi (fâiz şüphesi olanı) da terk ediniz.” (Đbn Mâce, Ticârât, 58)

- “Rasûlullah (s.a.v) zamanında Allah katından gelen vahiy sayesinde in-

sanlar gizli hallerinden de sorumlu tutuluyorlardı. Hiç kuşkusuz vahyin arkası ke-

silmiştir. Biz ise şu anda sizleri, bize apaçık belli olan davranışlarınız sebebiyle

hesaba çekeriz. Dolayısıyla bize iyi davranışlar gösteren kimseyi, emîn kimse bilir

ve ona yaklaşırız. Onun gizli hâllerinden hiçbir şeyi araştırmak bize düşmez. O ki-

şinin gizli hâlleriyle alâkalı hesabı Allah’a kalmıştır. Bize karşı kötü davranışlar

sergileyen kimseyi de emîn bulmayız. O kişi, maksadının iyi olduğunu söylese bi-

le ondan emin olmaz ve kendisini tasdik etmeyiz.” (Buhârî, Şehâdât 5)

- Ömer b. Hattâb (r.a), insanların dünyalıklardan elde ettiği şeylerden bah-

setti ve:

“Ben, Hz. Peygamber’in gün boyu açlıktan kıvranıp, karnını doyuracak

âdi hurma bile bulamadığını gördüm” dedi. (Müslim, Zühd 36; Đbn Mâce, Zühd 10)

- Hz. Ömer ve Hz. Ali (r.a): “Akıllı bir adam görmedik ki, Bakara sûresi-

nin sonundaki iki âyeti okumadan uyusun” demişlerdir. (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 14)

- Hz. Ömer’e: “Nefisler eşleştirildi ğinde…” (et-Tekvîr, 7) âyeti sorulduğunda

şöyle cevap vermiştir:

“–Sâlih kimse diğer sâlih biriyle cennette bir araya getirilir, kötü kimse de

kötü birisiyle cehennemde bir araya getirilir.” (Đbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 154)

- “Bizim çarşımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın” (Tirmizî, Vitr 21/487)

- “Ben müslüman olduğum zamandan beri ayakta abdest bozmadım!” (Tir-

mizi, Tahâret, 8/12)

- Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: “Ben ayakta küçük tuvaletimi yaparken

Rasûlullah (s.a.v) beni gördü ve:

«–Ey Ömer! Ayakta bevletme!» buyurdu. Ondan sonra bir daha ayakta

bevletmedim.” (Đbn Mâce, Taharet, 14)

- “Etten sakının. Çünkü onun hamr (içki) gibi tiryakili ği vardır. Ayrıca Al-

lah, eti çok yiyen âile halkına buğzeder.” (Muvatta’, Sıfatu’n-Nebi 36)

- “Cehennemi çok zikredip hatırlayın! Zira onun harareti pek şiddetli, de-

rinliği çok fazla ve kamçıları da demirdendir.” (Tirmizî, Cehennem 2/2575)

- “Mü’minin başına ne zaman bir şiddet ve zorluk gelecek olsa, Allah bun-

dan sonra ona bir ferahlık ve kurtuluş verir. Zira bir zorluk iki kolaylığa asla gale-

be çalamaz. Cenâb-ı Hak da Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmuştur:

Page 150: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

150

“Ey iman edenler, sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihâda hazır bulunun, Allah’tan da korkun ki başarıya eresiniz.»” (Al-i Đmrân 200)

(Muvatta’, Cihâd 6)

- “Âhiret yanında dünya nedir ki, ancak tavşanın bir defa sıçraması gibi bir

şeydir.” (Đbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 152; Zemahşerî, VI, 227)

- “Fırat’ın kenarında bir kuzu zâyî olsa, bu sebeple Allah’ın beni hesâba

çekmesinden korkarım.” (Đbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 153)

- “Yüze karşı övmek boğazlamak gibidir.” (Đbn Kuteybe, el-Mesâil, Dımaşk 1990, s. 145;

Đbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 225)

- Bir kimse Hz. Ömer’in yanında başka birisini medhediyor, ondan sitayiş-

le bahsediyordu. Hz. Ömer (r.a):

“–Onunla hiç yolculuk yaptın mı?” diye sordu.

Adam

“–Hayır” dedi.

“–Alı ş veriş gibi içtimâî bir muâmelen oldu mu?”

“–Hayır.”

“–Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?”

“–Hayır.”

Bu cevaplar üzerine Hz. Ömer (r.a):

“–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki sen onu tanı-

mıyorsun” dedi. (Gazâlî, Đhyâ, III, 312)

- Hz. Ömer birgün:

“–Biliyor musunuz, mizâh neden dolayı «mizâh» diye isimlendirildi?” diye

sordu. Çevresindekiler:

“–Hayır, bilmiyoruz” deyince:

“–Çünkü mizâh sahibini haktan (doğrudan ve gerçekten) uzaklaştırır da

ondan” şeklinde bir açıklama yaptı. (Arapça’da “mizâh” kelimesi ile burada kul-

lanılan “uzaklaştırmak” kelimeleri aynı kökten türemiştir.) (Gazâlî, Đhyâ, III, 273-274)

- Hz. Ömer bir çocuk görüp de hoşlandığında hemen bir meslek ve sanatı-

nın olup olmadığını sorardı. “Hayır” cevabını alırsa “Gözümden düştü” derdi. (Đb-

nü’l-Cevzî, Telbîsü iblîs, s. 283; Menâkıb, s. 227)

Page 151: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

151

- “Đdâreci olmadan önce dînî ilimleri öğreniniz.” (Süfyan b. Uyeyne -

rahmetullâhi aleyh- bu sözü şöyle açıklar: Çünkü bir kimse dînî ilimlerde ince an-

layış sahibi olduğunda riyaset sevdasını bırakır.) (Đbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, II, 236)

- “Gökten gelen bir ses:

«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz cennetliksiniz» dese, o kimse ben ola-

cağım diye korkarım.

«–Ey insanlar! Bir kişi hâriç hepiniz cehennemliksiniz» dese, o kişi ben

olacağım diye ümit beslerim.” (Đbn Recep el-Hanbelî, et-Tahvîf mine’n-nâr, s. 15)

- Ömer (r.a) bir defâsında Allah Teâlâ’nın huzurunda hesap vermenin zor-

luğunu düşünerek yerden bir saman çöpü aldı ve:

“Âh! Şöyle bir saman çöpü olsaydım, hiç yaratılmasaydım, anam beni do-

ğurmasaydı, hiçbir şey olmasaydım, büsbütün unutulup gitseydim” diye hayıflan-

dı. (Đbn Sa’d, III, 360-361)

- Hz. Ömer, vâlilerine şöyle yazmıştır:

“Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine

dikkat ederse, dinini korumuş olur, kim de onu yerine getirmeyip yitirirse dinini

de kısa zamanda yitirir.” (Muvatta’, Vukûtu’s-salât, 6)

- Ömer b. Hattâb (r.a) bir cuma günü irad ettiği hutbede şöyle dedi:

“Ey müslümanlar! Siz, kokusu hoş olmadığını bildiğim şu iki bitkiyi (sa-

rımsak ve soğan) yiyorsunuz. Gerçekten ben, Allah Rasûlü’nün, mescidde bir kim-

sede bunların kokusunu duyduğu zaman emredip o kişiyi Bakî’ kabristanına kadar

uzaklaştırdığını gördüm. Bu sebeple kim bunları yiyecekse, pişirerek kokusunu gi-

dersin!” (Müslim, Mesâcid 78; Ebû Dâvûd, Et’ime 40; Đbn Mâce, Đkâmet 58, Et’ime 59)

- “Seni ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olma! Düşmanından uzak dur!

Dostundan da bazı şeylerini gizle, ancak emîn olursa o başka. Bir toplumda emîn

bir kimseye hiçbir şey denk olamaz. Günahkâr ve kötü kimseyle beraber bulunma,

çünkü o sana günahlarını öğretir. Ona sırrını da açma! Đşlerin hususunda, Al-

lah’tan korkan kimselerle istişare et!” (Đbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 147)

- Kadı Şurayh, Hz. Ömer’e mektup yazarak nasıl hükmedeceğini sordu.

Hz. Ömer (r.a) cevaben şöyle yazdı:

“Allah’ın kitabında olanlarla hükmet. Eğer onda bulamazsan Allah

Rasûlü’nün sünnetiyle hükmet. Allah’ın kitabı ve Rasûlü’nün sünnetinde yoksa

sâlihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver. Sâlihlerin verdiği hükümler arasında da

yoksa istersen devam et hükmünü ver, istersen geri dur. Geri durup hüküm ver-

Page 152: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

152

memenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ve’s-selâm.” (Nesâî, Kudât,

11/3)

- “Kadınları fazla güzel giydirmeyin! Onlardan birinin elbiseleri çok,

zînetleri de güzel olursa dışarı çıkmak onun hoşuna gider.” (Đbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 221)

- “Đmamları ve önderleri istikâmet üzere bulunduğu müddetçe insanlar da

müstakîm olurlar.” (Đbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 223)

- “Zenginlik de fakirlik de aynı şekilde birer binektir. Hangisine bineceği-

me aldırmıyorum.”

- “Şöyle bir şey fark ettim: Dünyayı arzuladığımda baktım ki, âhiretime

zarar veriyor; âhireti arzuladığımda baktım ki, o da dünyama zarar veriyor. Hâl

böyle olunca, fânî olan dünyaya zarar vermeyi tercih ettim.”

- “Sırrını gizleyen kendine hâkim olur.”

- “En akıllı kimse, insanların hareketlerini en iyi takdîr edendir.”

- “Bugünün işini yarına bırakma!”

- “Đş bir kere geri kalırsa artık hiçbir zaman ilerleyemez.”

- “Şerri bilmeyen onun tuzağına düşer.”

- “Bir kimsenin sorduğu sorudan onun akıl seviyesini anlarım.”

- “Dünyaya az meylet ki hür yaşayasın.”

- “Günah işlemekten vaz geçmek, tevbe ile uğraşmaktan daha kolaydır.”

- “Çok gülen kişinin heybeti azalır.”

- “Ey eğik başlı, başını kaldır; huşu, insanın boynunda değil kalbindedir.”

- “Đnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”

- “Đnsanları düzeltebilmeniz için önce kendinizi ıslah etmeniz gerekir.”

- “Đnsanların en câhili, kendi âhiretini başkasının dünyası için satandır.”

- “Đyili ğin şerefi, geciktirilmeden hemen yapılmasındadır.”

- “Kötü bir işin en gizli şâhidi vicdanımızdır.”

- “Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol!”

- “Takvası azalan kişinin hayası da azalır.”

Page 153: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

153

Hz. Ömer’in Bazı Duâları

Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz, Hz. Ömer’e şu duâyı öğretmiştir:

“Allah’ım, içimi dışımdan daha hayırlı eyle! Zâhirimi (görünen hâlimi) de

sâlih eyle…” (Tirmizî, Deavât, 123/3586)

Hz. Ömer (r.a) halîfe olup minbere çıktığında ilk sözü şu duâ olmuştur:

“Allâh’ım! Ben sert tabiatlı bir kulunum, beni yumuşak huylu eyle; zayı-

fım, beni kuvvetlendir; cimriyim beni cömert kullarından eyle!” (Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s.

129)

“Ey Allah’ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet içerisinde bırakmandan

ve gâfillerden kılmandan Sana sığınıyorum.” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82)

“Allah’ım! Amelimi sâlih kıl. Yalnızca Sen’in için olan hâlis bir amel eyle

ve onda başkası için hiçbir hisse bırakma! (Riyâ ve süm’aya düşürme!)” (Ali el-

Müttakî, II, 675/5041)

“Allah’ım! Canımı ebrardan olan kullarınla beraber al. Beni şerlilerden

eyleme. Beni cehennem azabından koru. Beni hayırlı ve seçkin kullarına ilhâk ey-

le!” (İbn Sa’d, III, 331)

“Allah’ım, zenginliğimi kalbime koy, Sen’in katındaki lutuflara rağbet et-

tir, bana ihsân ettiğin rızıkları bereketli kıl ve beni haramlardan müstağnî eyle!” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 81)

Ömer (r.a) sık sık:

“Ey Allah’ım! Bize âfiyet ver ve bizi affeyle!” diye dua ederdi. (İbn Ebi Şeybe,

Musannef, VII, 81)

Hz. Ömer, “Yâ Rabbî! Benim zulmümü ve küfrümü affeyle” diye dua etti.

Arkadaşlarından birisi:

Page 154: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

154

“–Ey Mü’minlerin Emiri! Zülüm’ü anladık, lâkin küfür’den kasdınız ne-

dir?” diye sordu. Hz. Ömer:

“Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür!” (İbrâhim, 34) âyetini okuyarak

küfrân-ı nîmeti kasdettiğini bildirdi. (Ali el-Müttakî, II, 676/5046)

Hz. Ömer, Kâ’be’yi tavaf ederken şöyle diyordu:

“Allah’ım! Eğer beni saadet ehlinden yazmışsan orada beni sabit kıl. Eğer

şekavette olanlardan yazmışsan, ismimi oradan sil ve saîdler defterine yaz. Çünkü

Sen dilediğini siler, dilediğini sâbit bırakırsın. Ümmü’l-Kitap Sen’in katındadır.”

(Ali el-Müttakî, II, 676/5045)

Hz. Ömer, gece teheccüd namazı için kalktığında şöyle dua ederdi:

“Yâ Rabbî, bulunduğum yeri görüyorsun, ihtiyâcımı biliyorsun! Allah’ım

beni huzûrundan ihtiyâcı görülmüş, her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş,

Sen’in emirlerine derhal icâbet eden, duası kabul edilen, hatalarını affettiğin ve

kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür.”

Namazını bitirince de:

“Allah’ım, dünya üzerinde bâkî kalan bir şey göremiyorum, orada müs-

takîm (dosdoğru) bir hâl de yok. Allah’ım beni dünyada ilimle konuşan, hikmetle

susan kullarından eyle! Allah’ım, bana fazla dünyalık verme ki azmayayım, zor

durumda da bırakma ki (ibâdet ve vazîfelerimi) unutmayayım. Şüphesiz az olup

da kifâyet miktarı olan mal, çok olup da (ibadet, zikir ve mes’uliyetlerden) gâfil

bırakan maldan daha hayırlıdır.” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82)

Kıtlık senesinde Ömer (r.a) Rasûlullah’ın mescidinde gece yarısı namaz

kılıyor: “Allah’ım! Bizi kıtlıkla helak etme. Bizden belayı kaldır” diye duâ ediyor

ve bu duayı tekrarlayıp duruyordu. (İbn Sa’d, III, 319)

Sâib b. Yezîd şöyle der:

Kıtlık senesinde Hz. Ömer’in üzerinde bir elbise gördüm, tam on altı tane

yaması vardı… Şöyle dua ediyordu:

“Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i benim yüzümden helak etme!” (İbn Sa’d,

III, 320)

Page 155: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

155

Hz. Ömer (r.a), cenâze namazı kıldıktan sonra şöyle duâ ederdi:

“Allah’ım! Şu kulun dünyadan ayrılmış, dünyayı geride kalanlara bırak-

mıştır. O, Sana muhtaç, Sen ise ondan müstağnîsin. Dünyada iken, Allah’tan baş-

ka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de Sen’in kulun ve rasûlün, olduğuna

şehâdet ederdi. Ey Allah’ım! Onu affeyle, kusurlarını görmezden geliver ve onu

Peygamber’ine kavuştur!” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 126)

Hz. Ömer (r.a), herhangi bir cenazeyi defnedip mezarını düzledikten sonra:

“Allah’ım! Âile efradını, malını ve akrabalarını Sana teslim etti. Günahları

pek büyüktür. Onu affeyle!” derdi. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 56)

Hz. Ömer son haccını yaptıktan sonrası Ebtah’ta küçük taşlardan bir yığın

yaptı. Elbisesinin bir tarafını onun üzerine sererek yaslandı ve ellerini semâya

kaldırıp:

“Allah’ım! Ya şım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, tebaam çoğalarak her tarafa

yayıldı. Sana karşı bir kusur işlemeden ve ihmalkârlığa düşmeden beni huzuruna

al!” diyerek dua etti. (Muvatta’, Hudûd, 10; Hâkim, III, 98/4513)

Page 156: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

156

KĐTÂBĐYÂT Abdurrezzâk b. Hemmam Musannef, I-XI, Beyrut, 1970. Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, I-VI, İstanbul 1992; Kitâbü’z-zühd, yy. ts. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, I-XVI, Beyrut 1985. Ahmed en-Nedvî, Asr-ı Saadet, trc. Ali Genceli, İstanbul 1985. Âlûsî, Ebü’s-Senâ Şehâbeddîn Mahmûd bin Abdullah, Rûhu’l-meânî fî tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm, I-XXX, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, ts. Aynî, Ebû Muhammed Bedreddin Mahmûd bin Ahmed, Umdetü’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-XXV, Beyrut, İdâretü’t-Tıbâati’l-Münîriyye, ts. Babanzâde Ahmed Naîm-Kâmil Mîras, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercümesi ve Şerhi, I-XIII, Ankara, 1993. Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, Mısır, 1959. Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed bin el-Hüseyn, es-Sünenü’l-kübrâ, I-X, Dâru’l-fikr, ts; Şuabu’l-îmân, I-IX, Beyrut, 1990. Buhârî, Târîhu’s-sağîr, Kâhire 1977. Dârekutnî, Ebu’l-Hasen Ali bin Ömer, Sünen, I-IV, Beyrut 1986. Dihlevî, Şâh Veliyyullâh, Đzâletü’l-hafâ an hilâfeti’l-hulefâ, thk. Takıyyüddîn en-Nedvî, Dımeşk: Dâru’l-Kalem, 1434/2013. Diyârbekrî, Hüseyin bin Muhammed, Târîhu’l-hamîs, I-II, Beyrut ts. Ebû Nuaym, Ahmed bin Abdillah, Hilyetü’l-evliyâ, I-X, Beyrut 1967. Gazâlî, Ebû Hâmid Muhammed bin Muhammed, İhyâu ulûmi’d-dîn, I-VI, Beyrut, 1990. Hâkim, Ebû Abdillah Muhammed bin Abdillah en-Neysâbûrî, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, I-V, Beyrut 1990. Heysemî, Hâfız Nûreddîn Ali bin Ebî Bekir, Mecmau’z-zevâid ve menbau’l-fevâid, I-X, Beyrut 1988. İbn Abdilber, Ebû Ömer Yûsuf bin Abdullâh bin Muhammed, el-İstîâb fî mârifeti’l-ashâb, I-IV, Kâhire, ts. İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, ed-Dâru’t-Tunûsiyye li’n-Neşr, ts. İbnü’l-Cevzî, Menâkibu Emîri’l-Mü’minîn Ömer b. el-Hattâb, thk. Ali Muhammed Ömer, Kâhire 1997; Sıfatü’s-safve, I-IV, Beyrut 1979; Telbîsü iblîs, Kâhire 1994. İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekir Abdullah bin Muhammed, el-Musannef, I-IX, thk. Said Muhammed el-Lehham, Beyrut 1989. İbnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasen Ali bin Muhammed, el-Kâmil fi’t-târîh, I-XIII, Beyrut 1979-1982; Üsdü’l-ğâbe, I-VII, Kâhire 1970. İbn Hacer el-Askalânî, Şihâbüddîn Ahmed bin Ali, Fethü’l-Bârî şerhi Sahîhi’l-Buhârî, I-XXVIII, Dâru’l-Fikr, Fuat Abdülbâkî neşri, ts; el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, Mısır 1379.

Page 157: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

157

İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik bin Hişâm, Sîretü’n-Nebî, I-IV, Beyrut 1937, Daru’l-Fikr. İbn Kesîr, İmâdüddîn Ebû’l-Fidâ, Tefsîru Kur’âni’l-Azîm, I-IV, Beyrut 1988; el-Bidâye ve’n-nihâye, I-XV, Kâhire 1993. İbn Recep el-Hanbelî, Câmiu’l-ulûm ve’l-hikem, Ammân 1990; et-Tahvîf mine’n-nâr, Dımaşk 1979. İbn Sa’d, Muhammed, et-Tabakâtü’l-kübrâ, I-IX, Beyrut, Dâru Sâdır. İbn Seyyidinnâs, Uyûnu’l-eser fî fünûni’l-meğâzî ve’ş-şemâil ve’s-siyer, I-II, Beyrut 1992. Kastalânî, el-Mevâhibü’l-ledünniyye, I-II, Mısır, 1281. Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed bin Ahmed, el-Câmî li-ahkâmi’l-Kur’ân, I-XX, Beyrut 1985. Minşâvî, Muhammed Sıddîk, 100 Kıssatin ve kıssatin min hayâti Ömer b. Hattâb, Mısır ts. Ramazanoğlu Mahmud Sâmi, Hazreti Ömeru’l-Fâruk (r.a), İstanbul ts. Râzî, Fahruddin Muhammed bin Ömer, Mefâtihu’l-ğayb (et-Tefsîru’l-kebîr), I-XXXII, Beyrut, 1990. Süyûtî, Ebû’l-Fazl Celâleddîn Abdurrahmân bin Ebû Bekir, el-Câmiu’s-sağîr, Mısır 1306; Târîhu’l-hulefâ, Mısır, 1969. Taberî, Ebû Câfer Muhammed bin Cerîr, Câmiu’l-beyân an te’vîli âyi’l-Kur’ân, I-XXX Beyrut 1995; Târih, I-XI, Mısır, ts. Vâhidî, İmâm Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed, Esbâbü nüzûli’l-Kur’ân, thk: Kemâl Besyûnî Zağlûl, Beyrut 1990. Vâkidî, Ebû Abdillah Muhammed bin Ömer, Meğâzî, I-III, Beyrut, 1989; Mısır 1948. Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Cârullâh Mahmûd bin Ömer bin Muhammed, Tefsîrü’l-keşşâf an hakâiki’t-Tenzîl ve uyuni’l-ekâvil fî vucûhi’t-te’vîl, I-VI, tahk. Muhammed Mersi Amir, Kâhire 1988.

Page 158: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

158

FĐHRĐST

Hz. Ömer’in Kısaca Hayatı

Şemâili ve Ahlâkı

Hz. Ömer’in Fazîletleri

MEKKE- İ MÜKERREME

Allah Sizinle Berâber Olsun!

Gönlüm Yumşadı ve Kalbim Đslâm’a Meyletti

Ben Müslüman Oldum!

Az Önce Söylediği Daha Güzeldi!

Sen Bana Canımdan da Sevgilisin!

Firdevs Cenneti’ne Vâris Olanlar

Sen Âlemlerin Rabbi Olan Allah’ın Rasûlü’sün

Konuşan Đnek

Ben de Medîne’ye Gidiyorum

10 Hem Gözün Ağrıyor Hem de Hurma Yiyorsun!

MEDÎNE- Đ MÜNEVVERE

Bu Nasıl Olur?

Đlk Ezan

Sanki Geçmiş Gelecek Herşey Beni Sıkıyordu

Arkalarını Dönüp Kaçacaklar

Allah’ın Rasûlü Olduğuna Bir Kez Daha Şehâdet Ederim!

Rasûlullah’ı Sevindiren Şeyi Daha Çok Severim

17 Ben de Ağlayayım

Page 159: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

159

Sana Daha Çok Güveniyorum

Vazgeçtik Yâ Rab!

Ne Đhtiyacın Varsa Benden Đste!

Devene Sâhip Ol!

Keffâret

Fârûk

Ben Onu Cehennemde Gördüm

Vakıf

Sesini O Kadar Kısardı ki…

Onlar Katıklarını Yediler

Hibe’den Dönen, Kustuğunu Yalayan Gibidir

Allah’ın Kullarına Merhameti

Ben Anlamıştım Zâten

Kardeşim Bizi Duâdan Unutma

Sen Bu Sözleri Rasûlullah’a mı Söylüyorsun?

Ona Mâni Olma!

Müsaade Buyurun Kellesini Uçurayım?!

Ehline Ne Bıraktın?

Ben de Bununla Emrolundum!

Umulur ki Allah Bereket Đhsân Eder

Büyük Bir Hata mı Yaptım?

Đpek Elbise

Dünyada Ne Biriktirelim

Yâ Rasûlallah! Tembellik Ederler!

42 Soru Soran Kimdi Biliyor musun?

Page 160: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

160

Sizi Güldüren Nedir?

Đnsanları Sıkıştırarak Zayıflara Eziyet Etme!

Komşumla Nöbetleşe…

Ben Cimri Değilim!

Sen de mi Böyle Düşünüyorsun?!

Aranızı Islah Edin!

Allah Yolunda Cihad Edenler

Ne Đsterseniz Sorun!

Dünya Rüsvâlığı Âhiret Rüsvâlığından Çok Hafiftir!

Rasûlullah’a Mersiye

Beni de Aranıza Katmanı Ricâ Ediyorum!

Kurtarıcı Söz: Kelime-i Tevhîd

Rasûlullah’ın Yaptığı Gibi Yapalım

Hâtiften Bir Ses

57 Allah’ın Sevdiği Kullar

HĐLÂFET DEVRES Đ

Ömrümde Böylesini Görmedim!

Takva Nedir?

Dünya ve Âhiret Ahvalini Cem Etmiş

Rasûlullah Onu Senden Çok Severdi

Bırakın Dilini Koparayım

Eksiği Kendi Hissesinden Tamamlardı

O, Allah’ın Kitâbı’nı Đyi Bilir

Allah’ın Kitabına Son Derece Bağlıydı

Page 161: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

161

Herkes Ömer’den Daha Âlim!

Kardeşim Hanımına Katlan!

Kabiliyetleri Ke şfedip Geliştirin!

Kur’an Ehline Đhsanda Bulunayım

Öyleyse Bana da Lâzım Değil

Namazı Cemaatle Kılmak…

Bize Rabbimizi Hatırlat!

Allah’tan Ne Đsterdiniz?

Hadis Rivayetinde Titizlik

Vecebet: Kesinleşti!

Allah’ın Kitabı: En Büyük Zenginliktir

Allah’ın Kudreti Ne Kadar Büyük!

Hz. Ömer Böyle Düşünürse…

Ebû Bekir’in O Gecesi, Ömer’in Bütün Kabîlesinden Daha Hayırlıdır!

Rûm Tarafındaki Cepheleri Đşâret Etti

Đki Dostuma Kavuşabilmek Đçin

Böylesi Malı Al!

Ey Râhib!

Ecir Kazanmak Đster misin?

Canının Çektiği Her Şeyi Satın Alır mısın?

Allah Görüyor

Mütevazi Olun!

Benden Đyi Köle mi Olurmu ş?

Sen Onun Kim Olduğunu Biliyor musun?

90 Kardeşinize Dua Ediniz!

Page 162: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

162

Bir Feryâd Đşittik

Üveys el-Karenî

Rabbinizin Sadakasını Kabul Edin!

Tevbeye Dâvet Etmediniz mi?

Allah’ın Kaderinden Yine Allah’ın Kaderine…

Gel Bu Gece Bekçilik Yapalım

Nasr Sûresi Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Đstikâmet Üzere Olmak…

Semânın Anahtarı: Đstiğfar

100 Đsim Müsemmâyı Çeker

Allah ve Rasûlü Doğru Söylemiş!

Đki Defa Đki Cennet

Bayram

Hizmet Ehline Öncelik

Vakar ve Heybet

Öyleyse Ebediyyen Kapanmayacak!

Yeter ki Borçlu Çıkmayayım

Vefâtı Esnâsındaki Edeb ve Đnceliği

Namazı Terkedenin Đslâm’dan Nasîbi Yoktur!

Şehîd Olarak Öl!

Ölünce mi Đsyan Edeceğim?!

Hz. Ömer’in Hikmetli Sözlerinden Bazıları

Hz. Ömer’in Bazı Duâları Kitâbiyât

Page 163: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

163

Arka Kapak

Allah’ın Kudreti Ne Kadar Büyük!

Birgün birisi Hz. Ömer’in yanında:

“–Şu satranca taaccüb ederim. Satranç tahtasının uzunluk ve genişliği birer

arşından ibaret iken insan onun üzerinde binlerce oyun oynasa bir oynadığı oyun

mutlaka öbüründen farklı olur, hiçbiri diğerine benzemez” dedi.

Hz. Fârûk (r.a) şu cevabı verdi:

“–Bundan daha hayrete şâyân olanı vardır. O da şudur ki, insanın uzunluk

ve genişlik îtibariyle birer karıştan ibaret bulunan yüzünde kaşlar, gözler, burun,

ağız gibi âzânın yerleri kat’iyyen değişmediği hâlde yine şark ve garpta yüzleri bi-

ribirine tamâmen benzeyen iki kişi bulamazsın. Şu ufacık bir deri parçasında bu

haddi hudûdu olmayan sonsuz farklılıkları gösteren Allah’ın kudret ve hikmeti ne

kadar büyüktür.” (Râzî, IV, 179-180, [el-Bakara, 164]; Bereketzade, Necaib-i Kur’âniye, Đst. 1331. s. 40)

Page 164: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

164

YEDEKLER

Hz. Ömer’in Bedeni Çürümemiştir

Hz. Âişe’nin odasının duvarı, Velid bin Abdülmelik zamanında Efendimiz

ve arkadaşlarının kabirleri üzerine yıkılmıştı. Duvarı tekrar binâ etmeye başladı-

lar. O esnâda bir ayak ortaya çıktı. Herkes dehşete düştü ve korktu. Onu Rasûlul-

lah (s.a.v) Efendimiz’in mübarek ayağı zannettiler. Bunu bilen birini de bulamadı-

lar. Urve bin Zübeyr gelip:

“–Hayır, vallahi bu Rasûlullah’ın mübarek ayağı değildir, bu ancak Ömer

(r.a)’in ayağıdır” dedi. (Buhârî, Cenâiz, 96)

Mescidlerde Ses Yükseltilmez

Ashâb-ı kirâmdan Sâib b. Yezîd (r.a) şöyle anlatır:

Mesciddeydim, biri bana çakıl taşı attı. Baktım Ömer b. Hattâb (r.a). Yanı-

na varınca bana:

“–Git şu iki kişiyi bana getir!” dedi.

Gidip adamları getirdim. Onlara:

“–Nerelisiniz?” diye sordu.

“–Tâifliyiz” dediler.

Bunun üzerine:

“–Eğer Medîne’li olsaydınız, Hz. Peygamber’in mescidinde sesinizi yük-

selttiğiniz için canınızı yakardım” dedi. (Buhârî, Salât 83)

Ateşe Düşmekten Kurtardı

Hz. Ebû Bekir (r.a), Muaz b. Cebel’i zekât memuru olarak vazîfelendir-

mişti. Hz. Muaz bazı mallarla geldi ve Hz. Ebû Bekir’e:

“–Bunlar sizin, şunlar da bana hediye edilenler” dedi.

Hz. Ömer ona:

“–Bunların tamamını Hz. Ebû Bekir’e teslim et” dedi.

Page 165: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

165

Muaz (r.a) kendisine hediye edilenleri vermekten çekindi. Gece uykuya

daldığında bir rüyâ gördü. Sanki kendisi büyük bir ateşin kenarındaydı. İçine

düşmekten korkuyordu. O esnâda Hz. Ömer (r.a) geldi ve kuşağından yakalayarak

onu ateşten kurtardı.

Sabah olunca doğruca Hz. Ebû Bekir’in yanına varıp rüyâsını anlattı ve

yanındaki malların tamamını ona teslim etti. Ebû Bekir (r.a):

“–Mâdem böyle davranıyorsun ben de onları sana gönül hoşluğuyla veri-

yorum” dedi.

Hz. Ömer (r.a) da:

“–İşte şimdi bunlar sana helâl ü hoş oldu” dedi. (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 261)

Büyük Bir Hata mı Yaptım

Ömer b. Hattâb (r.a) birgün telâşla gelerek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bugün ben büyük bir hatada bulundum, oruçlu iken

(hanımımı) öptüm! dedi.

Rasûlullah (s.a.v) şöyle cevap verdi:

“–Sen oruçlu iken mazmaza yapmaz mısın? (Bu orucunu bozar mı?)”

Hz. Ömer:

“–Bunda bir beis yok!” dedi.

Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki:

“–Öyleyse niye (öpmekten telaşa düşüyorsun?)” (Ebu Dâvud, Savm 34/2385)

Hesaptan Şimdi Kurtuldum

Sâlim b. Abdullah anlatıyor:

Ensar’dan bir zâtı dinledim, o şöyle diyordu:

“Rüyâmda Hz. Ömer’i göstermesi için Allah’a dua ettim. Vefatından on

sene sonra gördüm, alnındaki terleri siliyordu:

«–Ey Mü’minlerin Emîri, ne yaptın?» diye sordum.

«–Hesaptan şimdi kurtuldum. Rabbimin rahmeti olmasaydı helâk olmuş-

tum!» dedi.” (İbn Sa’d, III, 376)

Page 166: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

166

Kâ’be’yi Temizle!

Hz. Câbir’in bildirdiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.v), Mekke Fethi sırasında

Hz. Ömer’e, önceden Kâ’be’ye gidip oradaki bütün putları ortadan kaldırmasını

emretmiş ve bunlardan temizlenmeden Beytullah’a girmemiştir. (Ebû Dâvûd, Libâs,

48/4156)

En Büyük Düşman

Hz. Ömer’in huzûruna hediye olarak bir kâse dolusu zehir getirdiler. Ömer

(r.a):

“–Bu neye yarar?” diye sordu.

“–Bu, şu işe yarar: Bir kimsenin âşikâre olarak öldürülmesi muvâfık gö-

rülmezse, bundan ona biraz verilir ve o da gizlice ölür. Yine kılıçla öldürülemiye-

cek bir düşman olursa, bundan gizlice bir parça verip öldürürler” diye cevâb ver-

diler.

Hz. Ömer (r.a):

“–Çok iyi birşey getirdin; benim içimde öyle büyük bir düşman var ki, ona

kılıç yetişmez ve âlemde bana ondan daha fazla düşmanlık eden kimse yoktur. O

zehiri bana verin de şu en büyük düşmanıma içireyim” dedi.

“–Bunun hepsini birden içirmek gerekmez, bir zerresi kâfidir. Bu, yüzbin

düşmanı öldürmeye yeter” dediler.

Hz. Ömer:

“–Bunun düşmanlığı da bir kimse gibi değildir; onun düşmanlığı bin kişiye

bedeldir ve yüzbin kimseyi tepe taklak etmiştir” karşılığını verdi ve derhal o zehri

alıp hepsini birden içti.

Orada bulunanlar şaşkınlık içinde kaldılar. Hz. Ömer’e birşey olmadığını

görünce, “Senin dînin haktır” diyerek toptan mülüman oldular.

Hz. Ömer (r.a):

“–İşte bakın, hepiniz müslüman oldunuz, ancak bu içimdeki kâfir hâlâ

müslüman olmadı” dedi. (Mevlânâ, Fihi Mâ Fih, trc. Ahmed Avni Konuk, İstanbul 1994, s. 109)

Hz. Ömer’in buradaki kasdı, insanın en büyük düşmanı olan nefsidir. Ni-

tekim Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz de hadîs-i şerîflerinde:

“Senin en azılı düşmanın nefsindir!” buyurmuşlardır. (Bkz. Aclûnî, I, 143)

Page 167: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

167

Hz. Enes (r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e:

“–Kevser nedir?” diye sorulmuştu.

Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle cevap verdi:

“–Cennette bir nehirdir. Allah onu bana ihsân etti. O, sütten daha beyaz,

baldan daha tatlıdır. O nehirde kuşlar vardır, boyunları deve boynu gibidir!”

Hz. Ömer hemen atılarak:

“–Şüphesiz bu büyük bir mutluluk ve sürur kaynağıdır!” dedi.

Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi Rasûlullah (s.a.v) de:

“–Onları yemek bundan daha güzeldir” buyurdular.” (Tirmizi, Cennet 10/2542)

Hz. Ömer, Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’ü istedi. Ali de,

“Ben kızlarımı Cafer’in oğullarına bıraktım” dedi. Ömer,

“−Onu bana nikâhla ya Ali. Hiçbir kişi yoktur ki, benim onun güzel arka-

daşlığına hazırlandığım gibi hazırlanmış olsun” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali,

“−Peki, verdim” dedi. Sonra Hz. Ömer mescide geldi. O sırada Ali, Os-

man, Zübeyr, Talha ve Abdurrahman b. Avf Hz. Peygamber’in kabri ile minber

arasında oturuyorlardı. Âdeti olduğu üzere Ömer bir mesele olduğunda onlara da-

nışırdı. Hz. Ömer orada oturanlara,

“−Beni tebrik edin” dedi. Onlar da,

“−Sana mübarek olsun. Fakat sen kiminle evlendin” dediler. Hz. Ömer,

“−Ali b. Ebî Talib’in kızıyla” dedikten sonra “Hz. Peygamber, «Benim ya-

kınlık ve arkadaşlığım dışında, kıyamet günü bütün arkadaşlık ve akrabalık bağ-

ları kesilir» buyurmuştur. Ben ona arkadaşlık ettim. İstiyorum ki, onunla benim

aramda bir akrabalık bağı da bulunsun” dedi. Kenz, VII/98; Hâkim, III/142 Muhammed Yusuf Kan-

dehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 2/94.

Ebu Rimse (r.a) anlatıyor: “Bir adam, namazın ilk tekbirine yetişerek

Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte namaz kıldı. (s.a.v) önce sağına sonra soluna selam

verdi. (Başını öylesine çevirdi ki, gerisinde olduğumuz halde) yanaklarının beyaz-

lığını gördük. Sonra namazdan çıktı. Kendisiyle namazın ilk tekbirine yetişen zat

Page 168: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

168

hemen kalkıp ilave namaza başladı. Hz. Ömer (r.a) ona doğru fırlayarak adamı

omuzlarından yakalayıp sarstı ve:

“−Otur! Ehl-i kitabı helâk eden şey, namazları arasına bir fasıla bırakma-

malarından başka bir şey değildir!” dedi. Rasûlullah (s.a.v) nazarını çevirip:

“−Ey İbn Hattab, Allah seni (doğruya) isabet ettirdi” buyurdu.” Ebu Da-

vud, Salat 194, (1007)

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Habeşliler, harbeleriyle, Resülullah (s.a.v)’ın

yanında oynarlarken Ömer İbnu’I-Hattab (r.a) içeri girdi. Hemen yere eğilip çakıl

alarak onlara fırlattı. Aleyhissalâtu vesselâm: “Ey Ömer! Bırak onları (oynasın-

lar)! Zira onlar Benî Erfide’dirler” buyurdu.” Buhârî, Cihâd 79; Müslim, lydeyn 22, (893); Nesâî,

lydeyn 35, (3,196)

Hz. Câbir (r.a) anlatıyor: “Hz. Ebu Bekir (r.a) gelip (Hz. Peygamber’in hu-

zuruna girmek için) izin istedi. Kapıda oturmuş bekleyen insanlar vardı. Onlara

izin verilmemişti. Hz. Ebu Bekir’e izin verildi, o da girdi. Girince, Aleyhissalâtu

vesselâm’ı etrafında zevceleri toplanmış olduğu halde sessiz oturuyor buldu. Der-

ken Hz. Ömer de izin istedi, ona da aynı halde iken izin verdi. Hz. Ebu Bekir:

“Ben Rasûlullah (s.a.v)’ı güldürecek bir şey söyleyeceğim!” dedi ve sordu:

“Ey Allah’ın Rasûlü! Hârice’nin kızı benden nafaka istese ben de kalkıp

boğazını kessem ne dersiniz?” dedi. Rasûlullah (s.a.v) güldü ve: “Şu etrafında

gördüklerinin hepsi benden nafaka istiyorlar!” dedi. Ömer, hemen kalkıp boğazını

kesmek üzere Hafsa’ya yöneldi. Hz. Ebu Bekir de kalkıp boğazını kesmek üzere

Aişe’ye yöneldi. Her ikisi de:

“Demek siz Rasûlullah’tan onda olmayan şeyi istiyorsunuz ha!” diyordu.

Onlar: “Allah’a yemin olsun! Biz ondan asla olmayan şeyi istemiyoruz!” dediler.

Sonra Rasûlullah (s.a.v) onlardan bir ay ayrı durdu. Arkadan şu ayet nâzil oldu.

(Meâlen): “Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve zevkini is-

tiyorsanız, gelin boşanma bedelini verip sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer

Allah’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, şüphesiz ki, sizden iyilik yapan

ve iyi kullukta bulunanlar için Allah pek büyük bir mükâfaat hazırlamıştır” (Ahzâb

28-29)

Hz. Câbir devamla der ki: “Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) Hz. Aişe

(r.a)â’dan başlayarak şöyle dedi:

“Ben sana bir husus arzedeceğim. Cevap vermede acele etmemeni dilerim,

ebeveyninle de istişâre ettikten sonra cevap ver.”

Page 169: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

169

“O husus nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye Âişe sorunca, Aleyhissalâtu ves-

selâm ayeti tilavet buyurdu. Bunun üzerine Hz. Aişe hemen: “Yani sizi tercih me-

selesinde mi âilemle istişâre edeceğim? Asla! Ben Allah’ı ve Rasûlünü ve âhiret

yurdunu tercih ediyorum. Senden ricam, kadınlarından hiçbirine benim şu söyle-

diğimi haber vermemendir!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

“Onlardan biri sormaya görsün, ben hemen cevap veririm. Zira Allah beni

zorlaştırıcı ve şaşırtıcı olarak değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi!”

buyurdular.” (Müslim, Talak 29, (1428)

Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki:

“Ümmetimin içinde ümmetime karşı en merhametli olan kişi Ebû Be-

kir’dir. Allah’ın emri hususunda en şiddetlisi Ömer’dir. En hayâlısı Osman’dır.

Helal ve haramı en iyi bileni Muaz İbnu Cebel’dir. Ferâizi en iyi bilen Zeyd İbnu

Sâbit’tir. Kur’ân okumasını en iyi bileni Übey İbnu Ka’b’dır. Her ümmetin bir

emini vardır. Bu ümmetin emini Ebu Ubeyde b. Cerrâh’dır. Ebu Zerr’den daha

doğru sözlü olan birini ne gök gölgeledi, ne de yer taşıdı. O, verada Hz. İsa aley-

hisselam gibiydi.”

Hz. Ömer (r.a) (hased etmişçesine): “Yani biz bu hasletin onda olduğunu

kabul edecek miyiz?” dedi. Rasûlullah (s.a.v):

“Evet. Bu hasletleri onda var bilin!” buyurdular.” (Tirmizi, Menakıb (3793, 3794)

Hakîkaten İran fütûhâtında Kisrâ’nın bilezikleri, kemeri ve tâcı Medîne’ye

getirildiği zaman, Hz. Ömer (r.a) Sürâka’yı çağırıp bunları ona taktı ve:

“−Ey Sürâka! Ellerini kaldırıp: «Allahu ekber! Hamd olsun o Allah’a ki,

bunları “Ben insanların Rabbiyim!” diyen Kisrâ b. Hürmüz’den çıkarıp Müdli-

coğulları’ndan Sürâka b. Mâlik’e taktırdı!» de!” buyurdu. (İbn Esîr, Üsdü’l-ğâbe, II, 332; İbn

Hacer, el-İsâbe, II, 19)

Hz. Ömer (r.a) demiştir ki: “Üç şeyde Rabbime muvafakat ettim:

“–(Rasûlullah (s.a.v)’a:) “Ey Allah’ın Rasûlü! Makâm-ı İbrahim’de bir

namaz yeri edinsen!” dedim, arkadan “İbrahim’in makamını namazgâh edinin”

(Bakara 125) ayeti nazil oldu.”

“–(Bir gün) “Ey Allah’ın Rasûlü! Huzurunuza iyiler de facirler de giriyor.

Emretseniz de ümmühâtu’l-mü’minin örtünseler!” dedim. Bunun üzerine hicab

(örtünme) ayeti nazil oldu.”

Page 170: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

170

“–Rasûlullah (s.a.v)’ın hanımları kıskançlıkta birleştiler. Ben de: “O sizi

boşarsa Allah O’na sizden hayırlısını verir” demiştim, bunun üzerine şu ayet indi.

(Mealen): “Rabbi O’na sizden daha hayırlı olan, Allah’a teslim olmuş, iman

etmiş, ibadet ve itaatte sebat eden, günahlarından tevbe eden, allah’a kullukta

bulunan, orucunu tutan hanımlar nasib eder ki, onlardan dul olanı da bâkire olanı

da bulunur” (Tahrim 5). Buhari, Talak 32, Tefsir, Bakara 9, Ahzab 8, Tahrim 1; Müslim, Fezailu’s-sahabe 24,

(2339).

Ebu Zübeyr el-Mekki der ki:

“–Bir adam birinin kız kardeşini istedi. Kardeşi de bacısının zina ettiğini

söyledi. Bunu işiten Hz. Ömer (r.a), neden unutulmuş hadiseyi söyledin, diye kı-

zın kardeşini dövdü. (Muvatta, Nikah, 53)

Hz. Ömer’in Medine’nin yukarısında bir bahçesi vardı. Oraya arada bir gi-

derdi. Yolunun üzerinde yahudilerin Tevrat okudukları bir yer vardı ve Ömer bah-

çesine giderken arada bir oraya girer, onları dinler ve Tevrat’ın Kur’ân’a,

Kur’ân’ın Tevrat’a uygunluğuna hayret edermiş. Onlar da: “Ey Ömer, Bize sen-

den daha sevgilisi yok.” derler. “Niye?” diye sorduğunda da: “Çünkü senin arka-

daşların bizi hor görüyor, bize eziyet veriyorlar, sen ise bize geliyorsun ve bizi

kaplıyorsun. Senin bizim dinimize girebileceğini umuyoruz.” derlermiş. Ömer de:

“Ben size, Allah’ın kitabının birbirini tasdik etmesinden hoşlandığım için; Tev-

rat’ın Kur’an’a uygunluğundan, Kur’ân’ın Tevrat’a uygunluğundan hoşlandığım

için geliyorum.” dermiş. Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Bir gün ben yine onlarla bera-

berken dönüp bir de baktım ki Allah’ın Rasûlü (sa) oranın kapısına gelmiş. O’na

yöneldim, yanına geldim ve yahudilere: “Allah adına ve size indirdiğ kitap hakkı

için O’nun Allah’ın Rasûlü olduğunu biliyor musunuz?” dedim. Efendileri: “Al-

lah’ın adını vererek sordu, haber verin ona.” dedi. Onlar da: “Sen bizim efendi-

mizsin, sen söyle.” dediler. Efendileri: “Biz biliyoruz ki O Allah’ın elçisidir.” de-

di. Ben: “Eğer onun Allah’ın elçisi olduğunu biliyor ve tâbî olmuyorsan bu du-

rumda onların helâke en müstehak olanı sensin.” dedim. Bu sefer hepsi birden sö-

ze girişip: “Ama senin arkadaşının dostu olan melek bizim düşmanımız olandır.

Meleklerden birisi bize düşman, biri de bizimle barışık.” dediler. Ben: “Melekler-

den kim düşmanınız, kim sizinle barış içinde?” diye sordum. “Düşmanımız

Cibrîl’dir. O, sertlik, katılık, zor ve ağır yükler ve zorlaştırma meleğidir.” dediler.

“Sizinle barış halinde olan kimdir?” dedim, “Mikâîl’dir. O, rahmet, yumuşaklık,

bolluk ve kolaylaştırma meleğidir.” dediler.

Ben: “Peki bunların Allah katında yerleri ve mertebeleri nedir?” diye sor-

dum, “Cibrîl Allah’ın sağında, Mikâîl de solundadır.” dediler. “Şahit olun, Al-

Page 171: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

171

lah’ın sağındakine düşman olan solundakine de düşmandır, solundakine düşman

olan sağındakine de düşmandır. Her kim ikisine de düşman ise Allah’a da düş-

mandır. Size Allah adına şehadet ederim ki Cibrîl’in, Mikâîl’le barışık olana düş-

manlık etmesi; Mikâîl’in de Cibrîl’in düşmanıyla barış halinde olması ona helâl

olmaz. O ikisi ve onlarla beraber olan (diğer melekler) hep birden düşman olanla-

ra düşmandırlar, barış halinde olanla da barış içindedirler.” dedim, sonra kalkıp

yahudilerle aramda geçen konuşmaları haber vermek üzere Rasûl-i Ekrem (sa)’in

yanına vardım, bir de ne göreyim Cibrîl benden önce gelmiş ve haber vermiş.

Efendimiz beni karşıladı ve “Ey Hattâb’ın oğlu, biraz önce bana gelen âyetleri

okumıyayım mı?” diye sordu. Ben: “Evet, oku.” deyince de: “De ki kim Cibrîl’e

düşman ise… Onları ancak fâsıklar inkâr eder.” âyetlerini tilâvet buyurdu. Ben:

“Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki ben buraya ancak yahudilerin

sözlerini haber vermek üzere gelmiştim. Bir de gördüm ki Habîr, Latîf olan Allah

benden önce sana haber vermiş.” dedim. Ömer der ki: O andan itibaren gördüm ki

ben, Allah’ın dini hakkında (Ona bağlılıkta) taştan daha katıyım (Taberî, Câmiu’l-

Beyân, I,343-345. Ayrıca bak: el-Vâhidî, Esbâbu’n-Nüzûl, s. 25).

Abdurrahman ibn Ebî Leylâ’dan gelen bir rivayette diğerlerinden çok fark-

lı bir ayrıntı var ki o da yahudilerle tartışan Hz. Ömer’in, onların “Senin şu arka-

daşının bahsettiği Cibrîl bizim düşmanımızdır.” Demeleri üzerine “Her kim Al-

lah’a, meleklere, rasullere, Cibrîl’e ve Mîkâîl’e düşmansa hiç kuşkusuz Allah da

kâfirlerin düşmanıdır.” Dediği ve bu mealdeki âyetin Ömer’in lisanı üzere indiği-

dir (Taberî, Câmiu’l-Beyân, I,348-349). En doğrusunu Allah bilir. (el-Bakara, 97)

Asım ibn Kuleyb’in babasından rivayetinde o şöyle anlatıyor: Hz. Ömer

Cuma günü hutbede Alu İmrân’ı okudu. Hutbede bu sûreyi okumayı da severdi.

“ İki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenler yok mu...” âyetine gelince şöyle

dedi: Uhud günü bozulduk. Ben de kaçanlar arasındaydım. Dağa çıktım, adeta dağ

keçileri gibi sıçrayarak çıktığımı görüyordum. “Muhammed öldürüldü.” diyorlar-

dı. Ben: “Kim Muhammed öldü derse öldürürüm.” dedim. Nihayet hepimiz dağda

toplandık, bir araya geldik ve “İki ordu karşılaştığı gün içinizden geri dönenler

yok mu; irtikâb etmiş oldukları bazı şeyler yüzünden şeytan onların ayaklarını

kaydırmak istedi. Şüphesiz Allah yine de onları affetti...” (Âl-i İmran, 155) âyeti

nâzil oldu (Taberî, age. IV,95-96).

İbn Ömer’den rivayete göre Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl öldüğünde oğlu

Abdullah, Rasûlullah (sa)’a gelmiş ve babasının kefeni olarak kullanılmak üzere

Efendimiz’in gömleğini istemiş , Hz. Peygamber (sa) de gömleğini ona vermiş ti.

Abdullah sonra da Hz. Peygamber (sa)’den, babasının cenaze namazını bizzat

Page 172: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

172

O’nun kıldırmasını istemiş , Allah’ın Rasûlü (sa) İbn Ubeyy’in namazını kıldırmak

üzere kalkınca Hz. Ömer Efendimiz’in eteğinden tutarak: “Ey Allah’ın elçisi, Al-

lah seni onun namazını kılmaktan men’etmiş ken sen onun namazını kıldırmak mı

istiyorsun?” demiş . Allah’ın Rasûlü (sa): “Rabbım beni, onun namazını kıldırıp

kıldırmamakta muhayyer bıraktı ve “İster onun için istiğfar et, ister istiğfar etme.

Sen yetmiş kere istiğfar etsen de...” buyurdu. Ben de yetmiş ten fazla istiğfar ede-

rim.” buyurmuş . Hz. Ömer: “Ama o münafık.” demiş se de Hz. Peygamber (sa)

kalkmış ve onun cenaze namazını kıldırmış da Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi (et-

Tevbe, 84) indirmiş (Muslim, Sıfatu’l-Münâfıkîn, 3; Buhârî, Tefsîru’l-Kur’ân, 9/12) ondan sonra Hz. Pey-

gamber münafıkların cenaze namazını kıldırmayı terketmiştir (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân,

9/13, hadis no: 3098; Neseî, Cenâiz, 40, hadis no: 1898). Buhârî’deki başka bir rivayette “Allah’ın

Rasûlü (sa) onun (Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl) üzerine cenaze namazı kıldı, biz

de kıldık.” ayrıntısına da yer verilmiştir (Buhârî, Tefsîru’l-Kur’ân, 9/13). Neseî’de Câbir’den

gelen bir rivayette ise Hz. Peygamber (sa)’in, o kabre konulduğunda kabrine gel-

diği, emri üzerine cenazenin kabrinden çıkarıldığı, Efendimiz (sa)’in onu dizleri

üzerine koyup gömleğini kefen olarak bizzat giydirdiği ve ona üfürdüğü de kay-

dedilmiştir (Neseî, Cenâiz, 40, hadis no: 1899).

Ayrıntılarda bir takım farklarla Tirmizî ve Neseî haberi İbn Abbâs’tan ri-

vayetle tahric etmiş olup (Lâfız Tirmizî’nindir) bu haberde Hz. Ömer şöyle anlatı-

yor: Abdullah ibn Übeyy öldüğünde Allah’ın Rasûlü (sa), onun namazını kıldır-

maya çağrılmıştı. Onun cenaze namazını kılmaya kalktı, namazını kılmak üzere

önünde durduğunda yerimi değiştirdim ve göğsünün hizasında dikildim: “Ey Al-

lah’ın Rasûlü, şu şu günlerde şöyle şöyle diyen ve Allah’ın düşmanı olan Abdul-

lah ibn Übeyy’in cenaze namazını mı kıldıracaksın?” dedim. ve Allah’ın Rasûlü

(sa) tebessüm ederken ben Abdullah ibn Übeyy’in münafıklık ettiği günleri say-

maya başladım. Ben sözü uzatınca: “Ey Ömer, geri çekil, onun namazını kılma

hususunda muhayyer bırakıldım ve namazını kılmayı seçtim. Bana: “Onlar için is-

ter istiğfar et, ister etme; onlar için yetmiş kere istiğfar etsen de Allah onlara mağ-

firet edecek değildir.” denildi. Bilseydim ki istiğfarı yetmiş üzerine (yetmişten

fazla) artırdığımda mağfiret olunacaklar; mutlaka artırır, daha çok istiğfar eder-

dim.” buyurdu. Sonra onun cenaze namazını kıldırıp cenazesi yanında yürüdü,

kabri başında durdu ve defni bitirildi. Allah ve Rasûlü en doğrusunu bilirken ken-

di cür’etime ve Rasûlullah (sa)’a söylediklerime daha sonra kendim de şaştım.

Ama vallahi çok geçmedi “Onlardan ebediyyen (küfür veya nifak üzere) ölmüş bi-

rinin üzerine (cenaze) namazı kılma ve kabri üzerinde durma...” diye iki âyet-i ke-

rime nazil oldu ve ondan sonra Allah’ın Rasûlü (sa), ölünceye kadar bir daha hiç-

bir münafığın cenaze namazını kılmadı ve kabri başında durmadı (Tirmizî, Tefsîru’l-

Kur’ân, 9/12, hadis no: 3097; Neseî, Cenâiz, 69, hadis no: 1964) Tirmizî hadisin hasen, sahih, ğarib ol-

duğunu da kaydeder. (Ayrıca bak: Ahmed ibn Hanbel, Müsned, I,16; Neseî, Cenâiz, 40, hadis no: 1898).

Page 173: Hz. ÖMER’DEN 111 HÂTIRAkuranvesunnetyolunda.com/wp-content/uploads/2014/03/Hz_Omer.pdf · Ebû Bekir (r.a)’in hilâfetinin kısa olaca ğına, onun bazı büyük ve mühim i

173

Tashih:

s. 133