türkiye’de tüm yönleri ile siyer Çalışmaları...

12

Upload: others

Post on 01-Sep-2019

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak
Page 2: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları SempozyumuTebliğler Kitabı

Cilt I

ISBN:Takım: 978-605-85696-1-4 I. Cilt: 978-605-85696-2-1

Bu kitap, Meridyen Destek Derneği tarafından Sonpeygamber.info projesi kapsamında gerçekleştirilen Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları

Sempozyumu’nda (9-12 Nisan 2015 – İstanbul) sunulan tebliğlerin derlenmesiyle oluşturulmuştur. Tebliğlerin içeriğinden yazarları sorumludur.

© Meridyen Destek Derneği | Kasım 2016 - İstanbul

İletişim / Contact:Mimar Sinan Mah. Dr. Fahri Atabey Cad. No: 5 34672 Üsküdar – İstanbul – Türkiye

www.meridyendernegi.org – [email protected]

Editöryal Sekreterya: Hatice Sarı TanRedaksiyon: Fatih Demir

Kapak: Salih PulcuMizanpaj: Yunus Emre Kaya

Baskı ve Cilt: Seçil Ofset

www.sonpeygamber.infowww.lastprophet.info

www.derletzteprophet.infowww.posledniyprorok.info

www.ledernierprophete.infowww.hadisvesiyer.org

www.onlinehadis.comwww.onlinesiyer.com

www.sonpeygambercocuk.infowww.seerahforkids.info

www.peygamberinizinde.infowww.hadithandsira.info

Page 3: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

213

Eski’yi Yeni’ye Devşirmek: Siyer Yazımında Whiggistic Tehlikeler

Hatice Kübra Yücedoğru Dilekçi*

Özet

Geçmişi, bugünün kavramlarını verecek şekilde düzenlemek anlamında kul-lanılan whiggism, bugünün kavramlarını geçmişe taşımak anlamına sahip anakronizmden oldukça farklı bir içeriğe sahiptir. Tarihyazımı bağlamında her iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak whiggism’in, anakronizm kadar popüler olmaması, kavramın içeriğinin tarihyazımına ver-diği metodolojik zarara da aynı oranda bigâne kalınmasına yol açmıştır. Yine tarihyazımı üst çatısı altında whiggism’e yönelik kayıtsızlık, siyer çalışmala-rının aktörlerini, günümüz düşünce dünyasının taşıyıcı memurları/mimarları konumuna getirmek başta olmak üzere bir dizi algı sorununa yol açabilmek-tedir. Bu durum, hâkim dünya görüşünün meşruiyetini Asr-ı Saadet’te tesis etmeye çalışmak gibi radikal/kritik bir noktaya dek sürebilecektir.

Problem, zaman kavramının idraki üzerinden ele alınmaya çalışılacaktır. Bu süreçte; zaman’ın, zaman içerisinde hangi farklı düşüncelerin süzgecinden ge-çerek değişime/ deformasyona uğradığı tespite çalışılacak, her iki tarihyazımı problemine de kaynaklık eden zemine yönelik farkındalık oluşturulacaktır. Bu zemin üzerinde, ‘eski’ ve ‘yeni’ mefhumlarının normatif düzeyde kavranışları incelenecek ve buradan hareketle kronolojik düşünce perspektifinin probleme kaynaklık edişi eleştirel bir mahiyetle ortaya konulacaktır. Whiggism’in söz konusu çalışmalardaki izleri arkaplan incelemeleriyle netleştirilerek bu izlerin silinebilmesine dair metodolojik öneriler sunulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Tarihyazımı, whiggism, siyer, zaman

* Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Dinbilimleri Anabilim Dalı Din Sosyolojisi Doktora öğrencisi.

Page 4: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

214

GirişGökkubbe altında keşfedilecek yeni bir şeyin kalmadığı iddia edilen günümüz-

de, artık yapılabilir olan, ışığı mevcut iddiaların karanlık noktalarına doğru yön-lendirmek olabilir. Fark edilen yeni sisli noktalar, bakış açılarının çok yönlülüğü hanesine katkıda bulunarak belki de en çok tarihyazımı açısından faydalı olacaktır. Whiggism, zannımızca bu denli bir kavramdır. Tarihyazımı üst çatısı altında, siyer yazımı özelinde söz konusu kavram, zihinlerin sudûrunda yerleşmişlik eğilimin-dedir. Görece meçhul olan bir kavramı malum kılmaya çalışmak ve buradan da modellemeye varan bir yol haritası çizmek, tebliğ sınırlarını zorlayıcı bir çabadır. Ancak en nihayetinde bir çabadır.

Kavramsal Çerçeve: Whiggism Nedir?Bir kavramın anlaşılabilmesi, kadim tabirle efrâdı cem ve ağyârı men olmak

üzere iki temel hareketten müteşekkildir. Kavramın efrâdı tarihyazımında, ağyâ-rı ise siyasi/politik içerikte yer alır. Buna göre whiggism kavramı tarihyazımında; ‘geçmişi bugünün kavramlarını verecek biçimde inşa etmek, tarihî gelişimi günü-müzdeki herhangi bir kavramı ortaya çıkaracak şekilde örgütlemek’ anlamına sa-hiptir. Kavram, ‘bugünün kavramlarını, olgularını geçmişe taşımak’ içeriğine sahip anakronizme paralel konumlanmıştır.1

Aktarıldığı şekliyle bilim felsefesinin kavramlarından whiggism’in kelime kökü olan ‘whig’, gerçekte siyasi bir içeriğe sahiptir. Buna göre siyasi arenada ‘Whig’; 18. ve 19. yüzyıllarda ‘Tory’ gruplara muhalif İngiliz siyasi parti, Amerikan Devrimi boyunca İngiliz savaş karşıtı taraftarlar ve 19. yüzyıl Amerikası’nda Demokrat Par-ti karşıtı grup2 olmak üzere genel hatlarıyla üç farklı dönem için kullanılmıştır.

Whiggism’in kavramsal çizgileri, Herbert Butterfield’in Whig Interpretation of History isimli eserinde netlik kazanmıştır diyebiliriz. Eser ismini, siyasi içeriğine mündemiç olarak, parlamentonun gücüne inanan Whig’ler ile kralın gücüne tapan Tory’lerin karşıtlığından alır.3 Burada iki zıt grup ve lokal siyasi karşıtlık temelin-den yola çıkarak konumlandırılan kavram, daha sonra tarihyazımı genelinde kulla-nılmıştır. Kavramın kökenindeki siyasi izler, netice itibariyle işaret ettiği noktanın da tamamıyla siyasi olması gerektiği gibi yanlış bir kanıya sebebiyet verebilir. Bu nedenle tarihyazımı çerçevesinde ele alınan ‘Whig tarih’ ya da whiggism’in, İngiliz ya da Amerikan Whig partileriyle doğrudan ilgili bir kavram olarak yahut da poli-tik ideoloji anlamındaki whiggism ile karıştırılmaması gerektiği dikkate değer bir husustur.

1 İhsan Fazlıoğlu, Kayıp Halka: İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi, Papersense Ya-yınları, İstanbul, 2014, s. 126.

2 Basil Williams, “The Whig Supremacy”, Çevrimiçi: http://www.thefreedictionary.com/Whiggism (Erişim tarihi: 04.02.2015).

3 Herbert Butterfield, The Whig Interpretation of History, [y.y.], 1931, s. 8.

Page 5: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

215

Mezkûr siyasi kökenin uzantısı olarak ‘Whig’in ‘Tory’e karşıtlığı, whiggism’in de torizm’e karşıtlığını gerektirir. Tarihyazımında whiggism kadar meşhur bir yer edinememesine rağmen torizm, geçmişi önceleyen bir görünüme sahiptir. A. Tay-lor’un da dikkat çektiği şekliyle insanlığın karşı konulamaz bir biçimde ilerleyece-ğini varsayan whiggism’in aksine torizm; insan doğasında kuşkuya dayanan, iler-lemeye güvenmeyerek geleneksel kurumlara bağlı olan ve geçmişi geleceğe tercih eden bir akımdır.4 Bu karşıtlık, kavramın ağyârını men kabîlinden önemlidir.

Tarihin whig yorumu klasik formuna, Lord Macaulay ve genellikle Whig politi-kasının ikna ettiği diğer 19. yüzyıl İngiliz tarihçileri tarafından kavuşturulmuştur. Bu meyanda whigist tarihin öne çıkan iki temel özelliği mevcuttur. Buna göre ev-vela whig yorum; tarihi aslında ne olduğunu araştırmaktansa, bütün geri kalınmış dönemlerin varlığına rağmen, ideal sonuçları açısından tanımlar. Sâniyen, whig yorumun gerçek tarihsel içeriği vermek gibi bir kaygısı yoktur. Genellikle yürek burkan tarihi olayların whigist yorumcular tarafından vurgulanması, bu durumun doğal bir sonucudur.5

Whig tarih anlayışı ise siyasi ve tarihyazımsal özelliklerin iç içe geçmiş bir karakteristiği olarak geçmişi; kurumsal monarşi ve liberal demokrasinin modern formlarını zirve addederek, daha büyük bir özgürlük ve aydınlanmaya doğru zo-runlu bir ilerleme/gelişme olarak sunar. Genel itibariyle whig tarihçiler kurumsal hükümet, kişisel özgürlük ve bilimsel gelişmenin yükselişini vurgularlar. Tam da bu nedenle whig tarih, insan aklının gücünün toplumu daha iyiye doğru tekrar şekillendireceğine inanan ve bunu yaparken geçmiş tarih ve geleneği göz ardı eden, liberalizmin bir formu olarak da kabul edilir.6

Kavramın bilim tarihindeki kullanımı, olumsuzluğunu ortaya koymada somut imkânlar sağlayabilmektedir. Geçmiş, bugünün ‘aydınlanma’sına doğru değiştiri-lemez bir ilerleyiş ise bugünün bilimine liderlik eden teori ve tecrübeler makbul ve meşrudur. Başarısız teoriler ve kötü deneysel sonlar ise bilim dairesi dışarısında kalmaya mahkûm, göz ardı edilesi durumlardır.7 Yine bu bağlamda whig tarihin, insanlığın tarihin basamaklarından geçerek sınıfsızlığa ve komünizmin eşitlikçi toplumuna ulaşacağını varsayan Marksist-Leninist tarih teorisine yaklaşması,8 olumsuz eleştirilerin yapılmasını elverişli hale getirmiştir diyebiliriz.

Bilim tarihi üzerine daha sonra başta Thomas Kuhn olmak üzere geliştirilen

4 Alan John Taylor, Essays in English History, Penguin Books, New York, 1976, s. 18. 5 Anthony Hyman, “Whiggism in the History of Science and the Study of the Life and Work

of Charles Babbage”, Çevrimiçi: http://projects.exeter.ac.uk/babbage/whiggism.html (Erişim tarihi; 01.01.2015).

6 Alan John Taylor, a.g.e.7 Ernst Mayr, “When is Historiography Whiggish?”, Journal of the History of Ideas, Sayı 51,

1990, s. 301-309.8 David Parker, Revolutions and The Revolutionary Tradition in The West 1560–1991, Routledge,

Londra, 2002, s. 4.

Page 6: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

216

kavramsal çerçevelere ve bütünlüklü bakış açılarına rağmen, kılavuz doktrinin tüm olumsuz kabulleriyle whiggism olduğu eleştirel bir bakışla dile getirilmektedir.9 Söz konusu olumsuz tutuma rağmen whiggism’in bu denli kaçınılmaz oluşuna ilk se-bep ‘şahsi’dir denilebilir. Zira kişinin şahsi tarih anlayışında köklü bir değişikliğe gitmesi, entelektüel anlamda kazanılmış haklarını da ihtiva eden bir duruma zarar verebilir. Diğer açıdan çok yönlü bir yaklaşım geliştirmek, yeni ve bilinmeyen bir alana girmek demektir ki bu da ciddi bir iş yükü gerektirir. Bu ilk ‘şahsi’ olarak zik-redilenin dışında, kavramdan uzak durulamayışın diğer bir sebebi ise whiggism’in kendinden kaynaklanmaktadır. Çarpıcı bir şekilde var olan durum, whiggism’den bütünüyle kurtulmanın imkânsızlığıdır.10 Zira her nesil, tarihi zorunlu olarak ken-di güncel önyargılarına göre yazar. Hatta bizzat ‘bilim tarihi’ ifadesi dahi whigistik imalar içerir.

Whig tarihyazımının ya da whigistik bakış açısının, tarihçilerin çalışmalarına birkaç noktada gölge düşürdüğü aşikârdır. Kavramın ortaya çıktığı coğrafyayı tesa-düfî addetmezsek, tarihin İngiliz kurumsal yapısına doğru ilerleyen bir hikâye ola-rak yorumlanışı, çoğu zaman örtük kalan lakin en temeldeki problemdir. Geçmişin figürlerini, ilerlemeyi imar etmişlerse kahraman; bu karşı konulmazlığa birer engel rolü üstlenmişlerse işe yaramaz olarak sunmak ise başka bir perspektif hastalığı-dır. Diğer yandan ilerlemenin kaçınılmazlığına dair yoğun vurgu, olaylar zincirin-deki gelişmenin bir sebeplilik çizgisi olarak algılanmasına neden olmaktadır.

Tarihçilerin çalışmalarının ötesinde, kavramın tarihçilere verdiği bir tahribat ise, Butterfield vurgusuyla, 11 araştırmamaya sevk ediştir. Buna göre ilerlemenin yol açtığı sebeplilik hali, tarih araştırmalarında bir malumiyet yaratır. Bir şeyin sebeplilik zinciri içerisinde bilinebilirliğine yönelik kanaat, araştırma şevkini orta-dan kaldırır. Bu durum ise tarihsel gelişimi, amaçsal/teleolojik kaygılarla, bugüne dair materyal toplama maksadıyla irdelemeyi ve yalnızca bugünün bakış açısından önemli görülen olayları seçmek gibi bir çeşit özetleme şeklinde sunmayı gerektirir.

Epistemik kabul edilemezliğine rağmen whiggism’in, tarih düşüncesi dolayı-sıyla da tarihyazımındaki varlığını yukarıda zikredilen, kavramın ve araştırıcının kendinden kaynaklı sebepliliklere atfedebiliriz. Ancak bu, probleme metodik yak-laşımın uzağında kalacaktır. Whiggism’i var eden sebep olarak eski ve yeni olana bakış açımız ve bunlardan ilkini ikincisinin emrine verirken hareketimizi sağla-yan saikler, metodik daireye giriştir. ‘Eski’ olanı niçin eskittiğimiz ve ‘yeni’yi nasıl meşru addedişimiz, hulasası ‘eski’ ve ‘yeni’ye normatif bir değer/anlam kazandıran süreç, bu süreçten soyutlanabilmek adına mühimdir. Siyeryazımı bağlamında söz konusu süreç, whigistik tehlikelere dair farkındalık oluşturabilecektir.

9 Murray N. Rothbard, “History of Science: Whiggism Gone Wild”, Çevrimiçi: http://mises.org/library/history-science-whiggism-gone-wild (Erişim tarihi: 03.01.2015).

10 Murray N. Rothbard, a.g.e.11 Herbert Butterfield, a.g.e., s. 16.

Page 7: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

217

Yeni, Eski’yi Ne Vakit Eskitti?‘Eski’nin bir zaman dairesi içinde görünmez bir noktaya ötelenmesi ve ‘ye-

ni’nin daim göz önünde tutulması sürecini yazmak, düşünce tarihini özetlemeye denk bir çabadır. Uzun, yorucu ve bilinen olan bu halden farklı bir biçimde, dö-nemeçlere nokta atışı yapmak bizim için daha işlevsel olacaktır. Bu nedenle St. Augustin, iyi bir başlangıç olabilir. Zira Batı düşünce tarihinde, çizgisel olan lehin-de bir kopuşu simgeleyen biçimiyle Augustin’in kanaatleri, yine aynı düşüncenin ‘tarihsel zaman’ ve ‘tarihsel süreç’ olarak ifade ettikleriyle örtüşür.12

Zamanı bir muamma olarak gören Augustinus, ‘geçmişin var olması daha fazla olamaz, gelecek henüz var olmadı, zaman sadece şuan mıdır?’ diyerek ünlü zaman ayrımında üç katmanlı bir anlayış resmeder: Geçmiş, şimdi ve gelecek. Geleceğe uzanan ancak geçmişin içinden uzaklaşan zamanın tam da bu nedenle ‘sonsuz-luk’la karıştırılmasından endişe duyar. ‘Sonsuzluk, sonsuz bir var olma ve sıra di-zimi olmadan saf bir şimdiler var olmasıdır’ diyerek Aziz, böylece zaman anlayışını bir artzamanlılık, ardıllık çerçevesine hapseder. Bir uzam içerisinde yayılıp giden zaman, süreklidir de. Gelecekteki beklenti geçmiştedir. Geçmişin geleceğe dönüp böylece akıp gitmesi belleğe yerleşir ve bu da saatlerle, takvim zamanıyladır.13

‘İnsanın kendi suçu ile düşmüş olduğu ergin olamama durumundan kurtul-ma’14 süreci olan Aydınlanma Çağı ise ‘yeni’ olanın ‘eski’yi tükettiği en şiddetli vi-rajlardan ikincisidir. Tarih dışı, evrensel bir hakikati savunan ve bu hakikatin insan aklıyla edinebilirliğini vurgulayan Aydınlanma, aynı zamanda ilerleme fikrinden güç alan bir hakikat anlayışına sahiptir.15 Buna göre söz konusu dönem, zamanı insan aklının olgunlaşması süreci olarak ele alır. Geçmiş zaman ise insan aklının henüz ergin olamadığı, yetkinliğe ulaşamadığı süreçtir. Karanlık Ortaçağ’ın, aklın yetkinliğini kazandığı bu döneme göre karanlık ve köhne oluşu son derece makul-dür.

Aydınlanma’nın inşa ettiği devrimin günümüze dek uzanan halini temsil eden modern dönem ise geçmiş zamanların ölü gibi gösterilişinde çizgilerin netlik ka-zanmasını sağlamıştır. Modern dönem, Augustinus’un geçmiş, şimdi ve gelecek arasında kurduğu üçlü ayrımı ve buna bağlı ‘ruh gerilmesi’ fikrini, artzamanlılık özelliklerini vurgulayarak su yüzüne çıkarmıştır diyebiliriz. Burada ilerleme dü-şüncesi, sadece gelecek şeylerin geçmiş karşısında üstün olduğunu ima etmekle kalmaz. Aynı zamanda, modernliğe bağlı olarak, yenilik fikri yahut yeni zamanlar, ‘köhne’ damgası yemiş geçmişin gözden düşmesini sağlar. Daha da sert bir düşü-

12 Kasım Küçükalp – Ahmet Cevizci, Batı Düşüncesi Felsefi Temeller, İsam Yayınları, İstanbul, 2010, s. 94.

13 Saint Augustinus, İtiraflar, çev: Dominik Pamir, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999, s. 275-280.14 Immanuel Kant, “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt”, çev: Nejat Bozkurt, Toplumbilim Der-

gisi Aydınlanma Özel Sayısı, Sayı 11, 2000, s. 17.15 Ahmet Cevizci, a.g.e., s. 139.

Page 8: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

218

nüşle ‘kopuş’ anlamına gelen bir yadsımayı mutlak kılar.16

Yukarıda aktarıldığı şekliyle süreç içerisinde geçmişin gözden düşmesi, iki önemli durumu peşinden getirmiştir diyebiliriz.17 İlki, birden fazla neslin bir arada bulunduğu bir ölçekte, nesiller arası bir anlama/anlaşma eyleminin gerçekleştiril-me zorluğudur. ‘Çağdaşın çağdaş olmaması’ şeklinde özetlenebilecek bu durum, nesillerin kendilerinden öncekilere duyduğu borçluluk hissini yıpratan bir uzak-laşma duygusudur. Öncekine dair minnetsizlik, geçmişin incelenmesini hürmetsiz bir pragmatizmle mümkün kılar.

Geçmişin gözden düşmesinin ikinci sonucu ise ‘tarihin hızlanması’ halidir. Hızlanma, aradaki mesafenin ancak sürekli değiştiği takdirde korunabileceğine dair şaşmaz bir ipucudur. İyileşmeyi mesafelerin kısalmasına bağlayan zamansal bir üst kategoridir. Hızlanma var ise ilerlemeden, gecikmeden, yerinde saymadan ve gerilemeden de rahatlıkla bahsedebiliriz demektir.18 Anlam atfettiğimiz birçok değişikliğin aynı zaman diliminde gerçekleşmesi demek olan bu ‘hızlı tarih’, bek-lenti ile deneyim arasındaki bağı çözer. Talep edilen ile gerçekleşen, arzulanan ve ulaşılan arasındaki mesafe darlığı, geçmişin ve geçmişte kalan ‘eski’nin ehemmi-yetsizleşmesini pekiştirir.

Geçmişte kalan önemsiz ise ve ‘şimdi’ye bir katkısı yoksa tarihsel şimdi, ken-disinden önce gelen bütün oluşumların, özellikle bütün kültürel oluşumların göz-lemevi hatta mahkemesi haline dönüşür. Bu, zamanımızın geçmişe göre bütün farklılığını, bütün ‘yeni’liğini kendi kendisinden yarattığı düşüncesidir.19 Bizim zamanımızın nasıl olup da kendisini mutlak olarak düşünebildiği sorusu, bu fikri sarsmaya şimdilik kâfi gelebilir.

Bir kez ‘eski’ olarak görünenin, tüm değerini geçmişte bıraktığına yönelik kuş-ku burada mühimdir. ‘Eski’ye normatif değerini, ‘yeni’ olan mümkün gördüğü nis-petle verecektir. Burada Batı düşüncesinin Antik dünyayı yeniden keşfi, açıklayıcı bir örnek olabilir.

Asr-ı Saadet Antik midir?Eskiler ve modernler arasındaki kavga, tarihin bilinen en eski devirlerine dek

sürer.20 Bunun bir nedeni ise birçok çağın kendisini modern olarak tanımlamasıdır. Günümüz anlamındaki moderne geldiğimizde ise Antik dünyanın içselleştirilmiş

16 Paul Ricoeur, Hafıza, Tarih, Unutuş, çev. M. Emin Özcan, Metis Yayınları, İstanbul, 2010, s. 342-343.

17 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 343.18 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 337.19 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 346.20 Levent Yılmaz, Modern Zamanın Tarihi Batı’da Yeni’nin Değer Haline Gelişi, çev: M. Emin Öz-

can, Metis Yayınları, İstanbul, 2010, s. 31-32.

Page 9: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

219

haliyle karşılaşırız. Kendisi de bir eski olan Antik Çağ’ın, bugünün zıtlaşmasına rağmen yeniliğini koruyuşu dikkate değerdir.

Jacques Le Goff, tarihçinin geçmiş ile şimdi ayrımının, biçimsel düzeyde bir-birine bitişik olan eşzamanlılık ve ardışıklık kavramlarının içerdiği, önce ve sonra ayrımına dayalı olduğunu ifade eder.21 Bizi yeni olduğumuz fikrinin eşiğine getiren kanaat, bizden ‘önce’kilerin var olduğu, bizim ise ‘sonra’dan gelen olduğumuzdur kısacası. Bizim ‘sonra’lığımızdan önce olan Antik Dönem ise muğlâk ve karmaşık bir bağlamda gelişen, modernler ve eskiler tartışmasında öngörülebilen sabit bir normatif anlama sahip değildir.

Hıristiyanlığın güç kazanmasından önceki Yunan-Latin dünyayı ifade etmede kullanılırken Antik Çağ, olumsuz içeriğe sahipti. Aydınlanma öncesine denk gelen bu dönemde Antik Çağ, moderne/çağa ait olanın ‘eskimiş ve ötelenmiş’ karşıtıdır.22 16. yüzyıla gelindiğinde ise Rönesans’ın döngüsü, sözcüğü ötelenmiş anlamından uzaklaştırır fakat üzerindeki bulanıklığı tamamen kaldırmaya gücü yetmez. ‘Ye-ni’liğin ortaya çıkmasıyla eş içeriğe sahip olan bu dönem, aynı zamanda eski olana dair de ciddi bir kopuşu beraberinde getirir. Aydınlanma’nın bu kopuşu, kopma-nın gerçekleştiği dönemin ötesinde duran yeniden bulunmuş geçmişe, Pagan-Yu-nan-Latin Antik Çağı’na övgülerin düzüldüğü bir dönem halini alır. Zira kopuş, za-mandizimsel olarak Aydınlanma’dan bir önceki dönemledir. Pagan Antik Çağ, artık modern olanın ötelemediği, bilakis köken addettiği noktadadır. Gelenek denilen enkaz karşısında modern ile yeninin ittifakının imzalandığı ortak yer burasıdır.23 Yeni olan, şimdi’nin güncelliğine benzersiz bir atıfta bulunmak için Antik Çağ’ın karşıtlığına ihtiyaç duymamaktadır.24

Antik Çağ’ın yeniden referans noktası olması, eski olarak ötelenmiş bir zaman biriminin, yeni olanın kabulünden geçerek güne aktarılması açısından dikkat çeki-cidir. Zira yeni, geçmişe ait bir eski’yi güne taşıyorsa eski olan, yeni’nin inşasında bir yer edinmiştir. Kanaatimizce bu bir whiggism’dir. Antik dönemin tüm ihtişamıyla modern dönemde kabul görüşü, Ortaçağ’a atfedilen olumsuz temayülden nasibini almayarak günümüz siyasi ve sosyal kurumlarının ilk nüvelerinin o döneme da-yandırılışı, geçmiş zamanın verilerinin bugünü verecek şekilde örgütlenişidir.

Bu bağlamda Asr-ı Saadet’in, Antik Çağ’ın kaderine benzer bir paralellik arz etmesi, tarihyazımsal bir endişedir. Batı düşüncesi serencamına yakın bir gidişata sahip düşünce serüvenimiz, ehem-mühim dengesini de kısmen bu serencama göre kurmuştur. Tanzimat’tan bu yana Batılılaşma tecrübemizde bu durumun birçok örneği verilebilir. Ancak konumuz itibariyle önemli olan, İslam tarihini whigistik okumaya/yazmaya tâbi kılıp kılmadığımızdır.

21 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 347.22 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 348.23 Paul Ricoeur, a.g.e.24 Paul Ricoeur, a.g.e., s. 349.

Page 10: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

220

Tanzimat sonrası dönem, sekülerist bir süzgeçle, dinî içeriğe sahip geçmişi peyderpey ötekileştirdi. Söz konusu süzgeç mucibince lâdini geçmiş, referans ola-rak kabul edildi. Burada Türk Tarih ve Dil Kurumu’nun kuruluş amacını hatırla-yabiliriz. Geleneksel olan her şeye kutsallık atfetme eğiliminin olduğu ve her iki etikete sahip unsurun da reddedildiği bu dönemi bir kopuş olarak değerlendirebi-liriz.25 Sekülerizmin sorgulanışı ile beraber, kopuşun reddettiği dinî geçmişin yeni-den bir köken olarak gündeme gelmesi, Asr-ı Saadet’in ele alınışında, Antik Çağ’ın gündeme gelişine benzer bir şekilde, whigistik temayülü gündeme getirebilir.

Günümüze ait modern bir terimi tesis edercesine Nebi’nin (as) yaşadığı çağın günümüzde anlatımı, Nebi’yi (as) modern kanaat önderlerinden biri haline getir-mek gibi ciddi bir risk taşır. Süreci whigistik bir bakışla yorumlamak; bilinçli ya da bilinçsiz, özneyi nesneleştirmek, hakikati tarihselleştirmek ve bugünü geçmişin verileriyle meşru kılmak, dolayısıyla da geçmişi meşruiyet sağlayan bir araç haline dönüştürmektir.

Whiggism Siyer Yazımına Bulaşır mı?Bu meyanda Nebi’nin (as) hayatının kaleme alınışındaki whigistik eğilimi,

modern zihinlerin şüpheye yer olmayan kabullerinin, karşıtlarıyla karşılaştığı an-larda görebiliriz. Kabul edilemezlik, aslolanı kabul edilebilir bir şekilde yorumla-mayı gerektirir. Kabul edilebilir hale getirildiğinde ise ilk hal, sonraki halin ilk evre-siymiş gibi aktarıldığı takdirde bugün, geçmişi inşa etmeye başlamıştır diyebiliriz.

Somut örnekler kabîlinden zikretmemiz gerekirse Nebi’nin (as) aile hayatı söz konusu olduğunda, çok-eşliliği izah etmede yaşanılan sıkıntılar ve çok-eşlili-ğin aslında günümüz anlayışına hâkim tek eşliliğe evrilen süreçte bir ilk basamak oluşunu ima eden yorumlar bu noktada tehlikelidir. Modern demokratik yaşamın gerektirdiği şekliyle istişare/şûra metodunun Asr-ı Saadet’te başladığı, devlet yö-netiminde bugünkü şekliyle etkin hale getirilmesinde söz konusu dönemin katkı-larına dair vurgu da aynı tehlikeye sahiptir. Yine özgürlük bahsinde, kılıf değiştiren esaretin görmezden gelinerek, esirlik müessesinin kaldırılmasına yönelik Nebi’nin (as) uygulamalarının, modern kabullere ne kadar yaklaştığına dair öykünmeleri de whigistik bulabiliriz. Hayvanseverlik, şiddet karşıtlığı, birlikte yaşama hukuku gibi başlıklarda da whiggism’in tehlikeli sınırlarına girebilecek örneklerle karşılaşı-labilir.

Burada modern kavramlarla dinin meşrulaştırılmasının yanında, modern kavramların da din tarafından meşrulaştırılması söz konudur. Böylelikle iki yüzyıl önceki bir âlimin duyduğunda hiçbir yere oturtması mümkün olmayan birey, öz-

25 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, haz: Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006, s. 537.

Page 11: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

221

gürlük, demokrasi gibi kavramlar dinin verdiği mesaja yerleştirilmektedir.26 Söz konusu yerleştirme ise dinin bu kavram yahut düşünceleri dinamitleyen unsur, bugüne ulaşmalarını sağlayan evrilme sürecinde ilk basamak olduğu kanaatini içermektedir.

Metodolojik ÖnerilerAsr-ı Saadet’in whigistik bir eğilimle ele alınmaya çalışılması, başlangıçta be-

lirtildiği üzere geçmişi farklı yorumlayıştan ileri gelmektedir. Buna göre Eskaton’a doğru ilerleyen ve mutlak noktası sonu olan bir tarih anlayışı, her aşamasında Tanrı’nın kendini gerçekleştirdiğini ve zamanın anlamının da buradan kaynaklan-dığını imanî bir husus olarak ortaya koyar. Burada takvim zamanının ilerlemesi, anlamın gittikçe yücelmesine ve varılacak noktaya dair her vakit yeni bir heyeca-nın sağlanmasına vesiledir. Nebi’nin (as) yaşadığı dönem, geride kalmış müminler için ise mutluluk zaten edinilmiştir ve anlam, her daim sonrakine devreden bir karakter taşımaz. Zamana yayılarak gerçekleşen Tanrı, anlamı da geleceğe kovalı-yor gibidir. Müminler için ise Nebi (as), bir noktada vâkıf ve anlamı mümkün kılar haldedir.

Tarihin nedensel ve amaçsal kaygılarla düzenlenişi, tarih yazarına tarih-üs-tü olma yetkisini vermektedir. Tarih-üstü bir tarihyazımı ise geçmiş zamanın ak-törlerinin ve toplumlarının, yazarın tercihindeki birtakım davranışlarıyla temsil edilmesine, farklılıklarının ise homojenleştirilerek tarihte dondurulmasına, Arif Dirlik’in tabiriyle ‘metonimik indirgemecilik’e27 maruz bırakılmasına sebebiyet ve-rir. Biz buna, zamanı kibirlendirmek de diyebiliriz.

Geçmiş zamanın söz konusu yorumlanışlarından kaynaklanan farklı tarihya-zımsallık, aynı zamanda dindar açısından da birtakım sıkıntılara sebebiyet vere-cektir. Nedensel düşünce yapısına sahip dindar, kendinden bir önceki zamanı ve de bu önceki zamana dair olanı, Batılı etkilerle primitif/ilkel görmeye meyyaldir. Ön-celik-sonralık ilişkisine dair bu epistemik veri, varoluşsal bir tavrı, öncekini hafife almayı mümkünleştirir. Zira bilmek ve eylemek arasındaki organik bağ yadsınabi-lir değildir. Geçmişi bugünü verircesine örmek, dindarın zihnindeki din algısında her daim faal konumdaki Nebi’ye (as) yönelik hürmetsizlik olarak değerlendirile-bilir. Anlama kaygılarıyla Asr-ı Saadet’i bugüne değil, tüm zamanı Asr-ı Saadet’e hâdim kılmak gerekir. Zamanın kibrinden kurtulmak, hürmetimizi arttıracaktır.

26 Vejdi Bilgin, “Kur’an’dan Sosyolojik İlkeler Çıkarmanın İmkânı”, EskiYeni Dergisi, Sayı 23, An-kara, 2011, s. 44.

27 Arif Dirlik, Postkolonyal Aura; Küresel Kapitalizm Çağında Üçüncü Dünya Eleştirisi, çev: Galip Doğduaslan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 207.

Page 12: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254113/2016/2016_DILEKCIHKY.pdf · iki kavram da mühim problemler olarak algılanmaktadır. Ancak

222

BibliyografyaBerkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, haz: Ahmet Kuyaş, Yapı Kredi Yayınları,

İstanbul, 2006.

Bilgin, Vejdi, “Kur’an’dan Sosyolojik İlkeler Çıkarmanın İmkânı”, EskiYeni Dergisi, Sayı 23, Ankara, 2011, s. 35-44.

Butterfield, Herbert, The Whig Interpretation of History, [y.y.], 1931.

Dirlik, Arif, Postkolonyal Aura; Küresel Kapitalizm Çağında Üçüncü Dünya Eleştirisi, çev: Galip Doğduaslan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2010.

Fazlıoğlu, İhsan, Kayıp Halka: İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi, Pa-persense Yayınları, İstanbul, 2014.

Hyman, Anthony, “Whiggism in the History of Science and the Study of the Life and Work of Charles Babbage”, Çevrimiçi: http://projects.exeter.ac.uk/babba-ge/whiggism.html (Erişim tarihi; 01.01.2015).

Kant, Immanuel, “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt”, çev: Nejat Bozkurt, Top-lumbilim Dergisi Aydınlanma Özel Sayısı, Sayı 11, 2000, s. 17-23.

Küçükalp, Kasım – Ahmet Cevizci, Batı Düşüncesi Felsefi Temeller, İsam Yayınları, İstanbul, 2010.

Mayr, Ernst, “When Is Historiography Whiggish?”, Journal of the History of Ideas, Sayı 51, 1990, s. 117-135.

Parker, David, Revolutions and The Revolutionary Tradition in The West 1560–1991, Routledge, London, 2002.

Ricoeur, Paul, Hafıza, Tarih, Unutuş, çev: M. Emin Özcan, Metis Yayınları, İstanbul, 2010.

Rothbard, Murray N., “History of Science: Whiggism Gone Wild”, Çevrimiçi: http://mises.org/library/history-science-whiggism-gone-wild (Erişim tarihi: 03.01.2015).

Saint Augustinus, İtiraflar, çev: Dominik Pamir, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1999.

Taylor, Alan John, Essays in English History, Penguin Books, New York, 1976.

Williams, Basil, “The Whig Supremacy”, Çevrimiçi: http://www.thefreedictionary.com/Whiggism (Erişim tarihi: 04.02.2015)

Yılmaz, Levent, Modern Zamanın Tarihi Batı’da Yeni’nin Değer Haline Gelişi, çev: M. Emin Özcan, Metis Yayınları, İstanbul, 2010.