hallac ı mansur

15

Click here to load reader

Upload: sercan

Post on 08-Jun-2015

2.118 views

Category:

Documents


8 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hallac ı Mansur

Sunu _______________________

Değerli Okuyucu ,

İnsanı, insan eden bir manası vardır. Bu nedir?

Düşünün: Eliniz, kolunuz, ayağınız ve bütün uzvunuz kesilmiş... Vücudunuzun onda biri kalmamış; budurumda, yine insansınız. Hatta kalıbınızın eriyip çürüyüp gittiğini düşünün: Yine insansınız. Yani: varsınız...

Değerli Okuyucu, işte bu durumda Hallac-ı Mansur’un “Ruhunun Merkezini” bulduğuna inanıyoruz...

Ayrıca, iyi bilinmeli ki; Vahdet-i Vücud konusu, evrensel bir aynadır.

Bu ayna ise, herkeste bulunur. Ama onu parlatmadan, bir şeyin görülmesi mümkün olamaz.

İşte Yusuf Güneş’in çalışmasıyla oluşturduğumuz bu e-kitapçık aynanızı parlatmak adına duyduğumuz birarzunun dışa naçizane bir yansımasıdır.

Evreni (algılayamadıklarımız dahil) yöneten ve farklı adlarla işaret edilen Yüce Gücün bu arzumuzu yerinegetirmemiz için, önümüzü açık etmesini diliyoruz;

“Eğer bu duanın gerçekleşmesi, bizler ve tüm yaşam adına en iyisi olacaksa...”

Hallac-ı Mansur

http://www.gulizk.com 'dan

derlenmiş ve size e-kitapçık olarak sunulmuştur. Mart-2004

_______________________

Yorumsuz Bildiri

İnsanlığa gerçekleri anlattığına inandığımız

düşünürlerin, yazarların, aydınlanmışların ilimsel üretimlerini sizlerle paylaşmaktan başka bir arzumuzyoktur.

Biz bir başka insanı değişim-dönüşüme uğratamayız.

Bizim yapabileceğimiz tek şey değişim-dönüşümün meydana gelebileceği, hoşgörü ve sevginin girebileceği

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

1

Page 2: Hallac ı Mansur

bir alan, bir boşluk yaratmaktır.

İçindekiler

Sunu

Hallac-ı Mansur

· Hallac-ı Mansur’u idama götüren nedenler

· Karmatiler

· Hallac-ı Mansur için kim ne söyledi

· Kaynaklar

Yayın Listemiz

Hallac-ı Mansur

Hallac-ı Mansur ’un esas adı Ebu Abdullah Hüseyin b. Mansur el Beyzavi el Hallac’tır. Hallac-ı Mansur buuzun ismine rağmen daha çok Mansur el-Hallac diye anılır. Alevi Bektaşi literatüründe ise Hallac-ı Mansurolarak anılır.

Hallac-ı Mansur Hicri 244 ( Miladi 858) yılında Beyza yakınlarında bir kasaba olan Tur’da doğdu. 922 deMuktedir’in buyruğu üzerine Bağdat’ta asılarak, uzuvları kesilerek iskence ile öldürüldü. Hallac-ı Mansur’unbabası Müslüman, dedesi ise Mezdek inancındaydı. [i] Hallac-ı Mansur bazende Muhammed b. Ahmetel-Farisi adını da kulanıyordu.[ii] Hallac; Hüseyin b. Mansur’un lakabıdır. Mansur, Hallac lakabını babamesleği olan yorgan yatak yünlerini, pamuklarını temizliyen, tarayan anlamında olan yorgancı ve hallaçmesleğinden dolayı almıştır. Yani Hallacı Masur’un babası yorgancılık yapıyordu. Bu nedenle de Hüseyin b.Mansur’a Hallac-ı Mansur olarak söylendi.

Doç. Dr. Bedri Noyan dedebaba, Hallac-ı Mansur’un Hallac lakabını almasını şöyle anlatıyor.[iii] Hallac-ıMansurun esas mesleği hallaçlık değildir. Birgün hallaçlık yapan bir dostunun dükkanına gider. “Ben seninişini görürüm, işin geri kalmaz.” diyerek onu bir yere yollar. Adam dönüşünde bakar ki bütün pamuklaratılmış. ( Mansur, parmağının bir işareti ile o pamukları atmış.) Bunun üzerine kendisine Hallac takma adı

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 2

Page 3: Hallac ı Mansur

verilmiş.”

Hallac-ı Mansur ’un çocukluğu Beyza’da geçti Beyza, İran coğrafyasında yer alır. Bu nedenle de Hallac’ınİran kültür ve inanç etkisinde olması gerekir. Hakbuki Hallac-ı Mansur’un düşünce yapısını incelendiğinde,İran inanç ve kültüründen fazlaca etkilemediği görülmektedir. Bunun aksine kendi yaşamından uzak olanArap kültür ve inancı daha fazla ilgisini çekmiş ve kendisini fazlaca etkilemiştir. Bunu da çevresinin etkisi ileolsa gerek ki, henüz küçük yaşlarda olduğu halde Kur’ana ilgi duyuyor ve Kur’an derslerini almaya başlıyor.Hallac-ı Mansur küçük yaşlarda Kur’anı ezberlemiştir. Hallac-ı Mansur’u ilginç kılan, ve Sünni ulemâyışaşırtan ve hayretler içinde bırakan yanı ise çok küçük yaşlarda Kur’an hakkında yorumlar getirmesidir.

Hallac-ı Mansur 16 yaşlarında devrin büyük süfi bilgini Sehl b. Adullah et-Tüsteri’den 2 yıl kadar ders aldı.Tüsteri’nin ölümü üzerine Basra’ya gitti. Hallac-ı Mansur burada ünlü süfi bilgin Amr b. Osman elMekki’den 2 yıl kadar dersler aldı. Bu sırada hocası olan Amr b. Osman el Mekki’nin karşı çıkmasına rağmenHallac-ı Mansur ünlü süfi bilginlerinden Ebu Yakup el-Akta’nın kızı Ümmü Hüseyin’le evlendi. Buevlilikten Süleyman, Ahmet (Hamd), ve Abdüsamed adında üç erkek, bir de bir kız çocuğu oldu.

Hallac ’ın bu evliliği süfilerin arasında ikilik yaratmıştı. Süfiler arasındaki bu kavga Hallac-ı Mansur’unBasra’yı terk etmesine sebep olmuştur. Hallac-ı Mansur tam Basra’yı terk etmek üzereyken Süfilerin önderive piri olarak anılan Cüneyd el-Bağdadi ile tanıştı. Var olan rahatsızlıkları, dedikoduları, bu nedenle duyduğuüzüntüyü kendisine anlattı. Cüneyd kendisine öğütlerde bulunarak sabırlı ve sükünetli olmasını istedi.

Hallac-ı Mansur kendisine isnat edilen iftira ve dedikodulara daha fazla dayanmadığından Basra’danayrılarak Mekke’ye gitti. Mansur, Mekke’de nefsini terbiye ile ruhunun miracını gerçekleştirmek üzereKabe’nin haremine kapanarak çile sürecine girdi.

Hallac-ı Mansur ’un Mekke’ye gelişini Ebu Yakup Neh-Recur-i şöyle anlatıyor:

“ Mekke’ye ilk gelişinde Kabe’nin sahnında oturuyordu. Hallac, bu bir yıllık sürec içinde oturduğu yerdensadece abdest almak ve tavaf etmek için ayrılmıştır. Ne güneşe aldırıyordu ne de yağmura. Her yatsı vaktiyanına bir çörekle bir testi su konuyordu. Bir çöreğin dörtte biriyle bir kaç yudum su alıyor geri kalanıçeviriyordu.[iv]

Hallac-ı Mansur ’un bu perhiz-çile denemeleri o günün süfilerini şaşkına çeviriyordu. Aynı zamandakendisine kızıyor ve alehinde dedikodular yapıyorlardı.Bu dedikoduları Şeyban şöyle naklediyor:

“Öğle sıcağıydı. Bir taşın üstüne oturmuş duran bir genç ile karşılaştık. Hava çok sıcak ve bunaltıcıolduğundan alnında akan terler taşa dökülüyordu. Arkadaşım bu manzarayı görünce bana: “Haydi gidelim”diye işaret etti. Vadiye inince de şöyle dedi: “ Ömrümüz vefa ederse şu adamın başına neler geleceğinigöreceğiz. Oturmuş Allah ile ahmakça sabır yarışı yapıyor. Allah ona, tahammül edemeyeceği bir belamutlaka verecektir.” Daha sonra bu gencin, Hallac olduğunu öğrendik.

Hallac-ı Mansur Mekke’de kaldığı süre zarfında Hac veya umre için gelen müslüman gruplarla sıkı ilişkileriçinde oldu. Onlara kendi düşüncelerini aktarıyor ve onları çeşitli konularda aydınlatıyordu. Özellikle de bumüslüman gruplar içinde Horasan ve civarında gelen insanlara daha yakınlık gösteriyor, onlara Kur’anyorumlarını yapıyor ve çeşitli bilgiler vererek onları aydınlatıyordu.

Hallac-ı Mansur 271 (milladı 900) yılında Mekke’den tekrar Basra’ya döndü. Hallac; ruhsal alemde artıkamacına ulaşmış, hayata, insana ve dine değişik perspektiflerden bakmaya başlamış ve kendisineyakışır bir biçimde konuşmaya başlamıştır. Hallac’ın bu durumunu sevgisini kazanananları çoğalttığı gibi,Sünni Ulemânın başını çektiği çevrelerin tepkilerini üzerine çekerek düşman cephesini de büyütmüştür.

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 3

Page 4: Hallac ı Mansur

Tasavvuf konusundaki yeni düşünceleri, etkili davranışları, konuşmaları nedeniyle gittiği yerde çevresindebüyük bir kalabalığın toplanmasına yol açan Hallac-ı Mansur’u değişik inançta ve mezhepte kimselersavunmuştur. Miladi 908 de baş gösteren Hanbeli ayaklanmasına katılmakla suçlanan Hallac-ı Mansur 913tarihinde Sus’ta bir kadın saray polislerine “ Hallac denen bir adamın evini biliyorum. O eve her gece gizlidenbirileri geliyor ve çok sakıncalı şeyler konuşuyorlar” deyip şikayette bulundu. Bunun üzerine Hallac’ın başdüşmanı Ebul Hasan Ali b.Ahmet er-Rasimbi tarafından tutuklandı. Sekiz yıl tutuklu kaldıktan sonra Bağdat’agötürüldü. Maliki kadısı Ebu Ömer Hammadi’nin fetvası ve Abasi Halifesi Muktedir’in buyruğu üzerine 22Mart 922 tarihinde Bağdat’ta idam edildi.

Hallac-ı Mansur ; idama getirilirken önce 1000 kamçı vurularak kamçılandı sonra., darağacında asılarakgövdesi param parça edildi. Hallac’ın gövdesinden kesilerek koparılan her bir parçası, her bir uzvu “Ene’lHak” diyordu. Bu durumu gördükleri halde halen inanmak istemeyen bu caniler bu zulümle de yetinmeyerek,gövdesi param parça edilmiş Hallac-ı Mansur’u halka teşhir için tüm Bağdat sokaklarında gezdirip ve halkıHallac’ın kafasının kesilmesini seyre zorlanmıştır. Hallac’ın kafası gövdesinden koparıldığı zaman seyrezorlanan halkın gözü önünde Hallac-ı Mansur’un kesik başı “Ene’l Hakk” diye söylemiştir. Tüm bu olupbitenlere rağmen kafası kesilen Hallac-ı Mansur gövdesi yakılarak külleri suya serptirilmiş yine de nehrinsuları “Ene’l Hakk “ diye bağırıp çağırmıştır. Suyun bu seslenişi Hallac’ın:

“Ben idam edilip, yakılacağım. Benim küllerimi nehire serptirecekler. Nehir bana yapılan zülmedayanamayacak ve “Ene’l Hakk”diye bağıracaktır. Sen o zaman benin abamı alıp getirip nehire atacaksın.Ancak o zaman sesler kesilecektir diye yardımcısına vasiyette bulunur. Hallac’ın bu vasiyeti yerine getirmeküzere yardımcısı tarafından Hallacın abası suya atılmış, böylece nehirden gelen “Ene’l Hakk” nidaları sonbulmuştu.

Hallac-ı Mansur ’u idama götüren nedenler:

Hallac-ı Mansur ’un düşünceleri “insan-tanrı- evren” konularını içeren, varlık birliğini savunan, bu nedenlede şeriat anlayışına aykırı sayılan bir niteliktir. Hallac’a göre; gerçek olan, var olan, “Bir”dir. “Çokluk” birgörüştür. “Bir”in değişik biçim ve nitelikte yansımasıdır. Bu “Bir” de Tanrı’dır. Ancak, evren ve insan bu“Bir” in dışında değil, içindedir, onunla özdeştir. Bu nedenle insanın “Ene’l Hak” demesi doğrudur,gereklidir.[v] İnsan konuşan, dolaşan, düşünen, sevinen, gülen, üzülen, öfkelenen bir Tanrı'dır. Tanrının bütünnitelikleri insanda, insanın bütün özellikleri Tanrı’da, evrende bir birlik, bütünlük içindedir. Ölüm gerçekdeğildir, bir değişmedir, bir görünüştür. Bundan dolayı kişinin ölümü yaşamında, yaşamı da ölümündedir.Hallac-ı Mansur bu düşüncesini, çevresinde toplanan büyük bir kalabalığa “Beni öldürün. Beni öldürün,yaşamım ölümümde, ölümüm yaşamımdadır.” sözleriyle açıklamıştır.

Hallac , Hz.Muhammed’in ilahiliği üzerinde ısrarla duran ve Tavasin’de onun ebedi ve ilahiliği açıkçabelirten ilk süfilerdendir. Buna rağmen Sünni İslam ulemâsının boy hedefi olmaktan da kendinikurtaramamıştır. Sünni İslam ulemâsını kızdıran ve hatta idamına ferman edilen Hallac-ı Mansur Hz.Muhammed için;

“Hz. Muhammed’in varlığı yokluktan öncedir. Adı ise kelamdan önce gelir. Cevher ve arazlardan önce vesonranın hakikatlarından önce bilinmekte idi. Ne doğulu ne de batılı bir kabileden gelir.

Hz. Muhammed sürekli olarak sufilerin kalplerini yakan, sönmeyen bir nur’dur. Bütün peygamberler veveliler “Nur’larını” (bilgilerini) ancak Peygamberlerin Nur’undan alırlar. Onun nur’u kelam’inkinden dahaparlak ve daha ezelidir.”

Diğer bir söylenceye göre de:

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 4

Page 5: Hallac ı Mansur

“Eğer bir gün Hz. Muhammed ile görüşmem nasip olsaydı ona: “Mi’rac gecesinde niçin yalnız kendiümmetin için mağrifet istedin? Diğer bütün kafirler için de merhamet isteseydin elbette esirgenmezdi derdim..demiş. Bunun üzerine Rasul-ullah (Hz. Muhammed)in ruhu ortaya gelerek.ona görünmüş ve hiddetle: “Benim Tanrı iradesinden başka bir şey istememin imkanı var mıydı ?” deyince Mansur niyaz edip özürdilemiş ise de kabul edilmemiş, başın fedası ile sulh olunacağı kendisine söylenmiş. Mansurun idamı da bunedenle yerine getirilmiş. [vi]

Acaba Hallac-ı Mansur’u ölüme götüren, Sünni İslam ulemâsının yoğun tepkisini üzerine çekerek işkence ileöldürülmesine fetva veren Hambeli kadısını zorlayan Hallac’ın bu sözleri mi ? yoksa Hallac’ı Karmati’lerleilişkilendirip, isyancı gösterip, halkın gözünden düşürerek ondan kurtulmayaı isteyen Abbasi Halife’lerininhileli oyunları mı?

Karmatiler

Hemedani Kırmiti, bir İsmaili şeyhinin tavsiyesi ve yol göstericiliği ile geçim sıkıntısını çeken, yoksul,yetiştirdikleri hurmaları boğaz tokluğuna varlıklı ailelere satan, kısacası; düzenden hoşnut olmayan ve Abbasive Arap zülmüne karşı olanlanlardan bir güç oluşturdu. Daha sonraları bu güçlerin birliktelikleri sonucuçoğalıp, büyüyerek düzeni rahatsız edecek boyuta gelmeleri ile de Karmati adını aldılar. Diğer bir deyişleKarmati tarikati. Daha sonraları Karmati devleti olarak görmekteyiz.

Abbasi Halifeleri’ni, Arap gericilerini ve Sünni İslam ulemâsını korkutan ve düzenini rahatsız eden, Karmatiİmamlarının neler söylediklerine bakalım;

Karmatiler (Karamita) düzene karşı örgütlenmiş ve hatta Sünni İslamın savunduğu bir kelamı, bir ibadettürünü savunmuyorlar tam tersine “Bizim kabemiz ve kıblemiz Kudüs olduğundan bütün ibadetlerde orayadönülür. Dinlenme günü Cuma değil Pazar günleridir.Yılda iki gün oruç tutulur. Bu da Nevruz ve Mihricangünleri uygulanır. İnsanlar arasında her hangi bir fark yoktur. Tüm insanlar eşittir. Tüm insanlar eşit olduklarıiçin malları da eşittir”[vii]

“Kur’anın gerçek manasını ancak batini imamlar bilir”

Karmati’ler de kemal, ikinci doğumla gereçekleşir. Alem bir tecelliler bütünüdür ki türlü şekillerde görülürve görünür. Madde bir hicap (perde)tır. Bu hicap kaldırıldığında kişiyi aşan kozmik bir zihin şuuruna erilir kiişte ikinci doğum budur. Bu doğum, bir kozmik ben’e ulaşma halidir.

İkinci doğum un elde edilmesini sağlayan mistik eğitim (seyr-i sülûk) beş müsibetten kurtulmak olarakgörülür. İnsanın kozmik ben’e ulaşmasını engelleyen beş negativite şunlardır: Gök, tabiat, kanunlar, devlet,ihtiyaç, ve zaruret. Beş müsibetten kurtulmak ibadettin de hem amacı hem de kendisidir.

Muhamed Ali es- Suri Karmatiler için şöyle der: Karmati eserlerin bilim ve düşünce üstünlüğü tartışılmaz.Bunu inkar edemeyen iftiracı çevreler Karmati’leri ahlak ve inanç yönünden çamurlama yolunu tutmuşlardır.

Karmati düşünce, Kur’an’a bağlı bir sistem geliştirmiştir. Ancak geliştirdikleri bu düşüncelerinde Kur’an,alabildiğine sübjektif bir yoruma tabi tutulmuştur. “Karamati te’vil” diyebileceğimiz bu yorum, yer yerKur’an’ı tanımaz hale sokabilmiştir. Çünkü onlara göre; “Kur’anın gerçek manasını ancak batini imamlar

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 5

Page 6: Hallac ı Mansur

bilir”[viii] Karmati hareket gibi muhteşem bir düşünce ve siyaset aksiyonunun Kur’an vahyini rahatsızeden bu tavırı, insanlık dünyası için çok büyük bir kayıp olmuştur kanısındayız.

İbni Sina ise; Karmati’lerin sosyal hayatlarına ve yetişme usullerine yönelik olarak şöyle der; Karmatiler,fevkalede iyi yetişen, bunu sağlamak içinde çok okuyan insanlardı. Dar-ül Hikme denen medreselerde eğitimgörürlerdi. Kitap okuma işini meclis denen yerlerde yaparlardı. Meclislerde her türlü bilim ve felsefekonuşulurdu. Tartışmalar ciddi biçimde yazıya geçirilir, sonra da bu yazılanlar temize çekilerek eser halinegetirilirdi. Eser haline getirilmiş bu yazılar ilgili yerlere gönderilirdi.Meclisler; muhtelif gruplar için ayrı ayrı idi. Bunlar:

1- Büyük ve seçkin dostlar için. 2- Devlet büyükleri ve ileri memurlar için. 3- Sıradan insanlar ve yolculariçin. 4- Kadınlar için. 5- Saraylı kadınlar için.

Kısacası; Karmat topluluklar tam sosyalist bir hayat yaşarlardı. Herkes çalışmak zorunda idi. Küçükçocuklar bile en azından ekinlere musallat olan kuşları kaçırmak için çalışırlardı.

Karmati’lerde mülkiyet sadece techizat ve kılıça hastı. Her mıntıkada toplanan nimetleri dağıtan bir görevlibulunurdu. Bu görevliler, yoksulları ve güçsüzleri asla ilgisiz bırakmazlardı.

Karmati toplumun bağlı bulunduğu sosyal, ekonomik ve hukuksal prensipler şöyle özetliyebiliriz.

1. Sosyal gruplar (İşçi, çiftçi, zanatkar, tüccar vs) bir tek bütçeden destek görürdü.

2. Karmati devletine bağlı bulunan her kişi, zekat ve fitre dışında her ay bütçeye 1 dinar vermek

(Hakikat yolunda yürümeyenler, daima yarıda kalırlar.)

zorundadır. Bunlardan başka sosyal konumuna göre başka vergiler de öderlerdi. Toplanan paralar kamuyönetimince sosyal, bilimsel ve sanayi programların uygulanmasında kullanılırdı.

3. Bilgi ve eğitim, toplumun tüm katmanları için gerçekleştirilirdi.

4. Toplum bireyleri arasında ruhsal ve bedensel boyutlarda kardeşçe yardımlaşma, dayanışma ve barış esastı.Yönetilenlerin yönetenlerle dostluk ve kardeşlik hisleriyle bağlılığı da bu cümledendi.

5. Kadına hayatın tüm alanlarında erkekle eşit hakları tanınmıştı.

6. Karmati olmayan toplum ve bireyleriyla münasebetlerde, sırların saklanması ve diplomasi kurallarınauygunluk esastı.

Karmatilerde tüm bu prensiplerin uygulanması, İmam’ın görevlendirdiği, eşit hak ve yetkilere sahip 3 kişilikbir da î ’ler komitesince uygulanıp denetlenirdi.

Yukarıda görüldüğü gibi; İslami ulem â ya göre yanlış olan, Karmati’lere göre doğrudur. Bu nedenle deKarmatiler islam çevrelerince dinden dışarı, zındık olarak görülmüşler. Abbasi Halifeleri ve iftiracı islamulemâsı bu hınçlarını; Hallac-ı Mansur’un sakalları traş edilip, bir deveye bindirilerek Bağdat sokaklarındahalka teşhir edilirek “İşte Karmatilerden biri.” veya “Karmati Papazını görmek istiyenler gelsinler!” diyegöstermişlerdir.

Bize göre; Hallac-ı Mansur’un asılması ne “Ene’l Hak” (Ben tanrıyım) sözü, ne de Hz. Peygamber’e yapılanövgü ile birlikte Velilik mertebesinin Nebilik‘ten üstün görülmesi veya Peygamber’in Kelam’dan önce

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 6

Page 7: Hallac ı Mansur

gelmesi ve ne de isyanlara katılmasıdır. Onu idam ettiren sadece ve sadece Abbasi halife’lerinin olumsuz vekeyfi yönetimlerine karşı gelen halk korkusu ve Arap gericiliği ile yobaz Sünni İslam ulemâsınınbilgisizliklerinden kaynaklanan tutum ve davranışlarıydı.. Bu nedenledir ki Hallac; düzmece bir mahkeme ileve de düzmece bir suç ile suçlanmıştır. Şöyle ki;

308 (mil â di 908) yılında meydana gelen bir kaç ayaklanmalarda Hallac’ın düşüncelerinin kitleyi etkilemeyebaşladığı açıkça görülüyordu. Keyfi idareden rahatsız olan toplum patlamaya hazır bir çıban gibiydi. Abbasisarayı bundan çok rahatsızdı. Çünkü ardı arkası kesilmeyen isyanlar başlamıştı. Saraya yakınlığı ile bilinen veHallac’ı Mansur’a içten içe hınç duyan Hamid; Hallac’ın daha fazla yaşatılmasının sarayın geleceği için birintihar anlamına geleceği fikrinde israr ediyordu. Gerçekten de başını Hambeli gurupların çektiği bu isyanlar,Hallac’ın aleyhine olmuştur. Onu tehlikeli gösteren deliller halinde kullanıldı.

Hamid; mahkemede esas alınmak üzere “Peygamberlik ve il â hlık iddia etmek”idi. Bir de “Sidiğini şif â diyesunmaktan” Hulûl (Allahın kullarının vucüduna girmesine) kadar her türlü suç isnat edilerek yargılanmakistendi. Bu iddiaların gerçekçi göstermek için de Hallac, bu iddialara uygun bir fıkıh geliştirmiş olmaklasuçlanıyor ve hatta Ben Tanrı’yım diyen Hallac’ın peygamberler atadığı da öne sürülüyordu. Hallac; tüm busaçma sapan suçlamalara kısa ve net olarak söyle diyordu; “Allahlık veya peygamberlik iddiasından Allah’asığınırım. Ben, Allah’a çokça ibadet eden, oruç tutan, onu her an anan birisiyim. Hepsi bu”[ix]

Hamid; Hallac’ın ölümüne her ne şekilde olursa olsun karar vermek üzere , mahkeme reisliğine M â likimezhebinden ünlü kadı Ebu Ümer Muhammed b. Yusuf el Hammadi, mahkeme üyeliklerine de; Hanefimezhebinden Ebu Cafer Muhammed b Ahmed el-Enbari et Tenuhi ve Ebu Hüseyn Ömer b. Malik ei Şeybanigetirildi.

Mahkeme; yukarıda isnat edilen suçları bir tarafa bırakarak Hallacı “zındık”lıkla suçluyordu. Çünkü Hallac’ıasmanın tek yolu buydu. Çünkü Maliki mezhebine göre zındıklığın tövbesi kabul olmaz. Öyle ise diğermezheplerce af edilmesi mümkün olsa da Maliki mezhebine göre af edilemez. Bununla yetinmeyen mahkemereisi bir İsfahan fakihi olan İbni Davut ez Zahiri’nin Hallac’la ilgili şu görüşlerini rehber alıyor. İbni Davudel-Zahiri; “ Eğer Allahın Hz. Muhammed’e indirdikleri doğru ise Hallac’ın söyledikleri yanlıştır. Sonuçolarak, Hallac ölüme gönderilmelidir”

Hallac , tüm bu haksız suçlamalara karşı artık kendisini savunmanın boşuna olduğunu anlamış ve kendisiniyargılayan kadılara dönerek; “Canıma kanıma dokunmanız haramdır. Dinin mubah saydığı yorumlarımı tevilederek benim aleyhime kullanmanız helal değildir. Ben; dini İslam, tavrı sünnet olan bir insanım. Bunugösteren kitaplarım çarşı-pazarda herkesin elindedir. Allahtan korkun da benim hayatıma kast etmeyin”Hallacın tüm bu feryadı boşunaydı. Çünkü ferman çok önceden verilmişti.

Hallac ’ın idam kararı üzerine halifenin yanında mabeynci olarak görev yapan Hallac’ın dostu Nasr el KusuriHalife’nin annesine şunu söyledi; “Bu masum insanın ölüm fermanını tastiklemesi durumunda oğlunuzunbaşına bir bela geleceğinden korkuyorum.

Hallac-ı Mansur ’un söylemleri Sünni İslam çevrelerince fırtınalar kopardığı gibi, İslam’a dayalı devletlerive bu devletlerin başında bulunanların da korkulu rüyası durumuna gelmiştir. Prof. Yaşar Nuri ÖztürkHallac-ı Mansur için şöyle diyor:

“ Yeni oluşların rüyalarını gören ruh, yeni istrapların kabuslarına gögüs germeye hazır olmalıdır. Çünkü herbüyük aydınlık, yaratıcı ruhta bazı fanilikleri yakarak beslenir. Istırap, işte bu yanmanın getirdiği acılarıngenel adıdır. Hallac bu ıstırabı ve acıyı duyan ve yaşayan ölümsüzlerdendir.”

Özellikle de kendisini dinlemediği için Hallac’ı sihirbazlıkla suçlayan süfilerin önderi/piri Cüneyd el-Bağdadi’de bu bilge, bu kamil insan için şöyle diyor:

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 7

Page 8: Hallac ı Mansur

“Artık o, sedece kendi benliğine güvenip dayanacak bir aşamaya girmiş bulunuyor.”

“Ene’l Hak” için kim ne söyledi; Hallac-ı Mansur denince akla “Ene’l Hak” sözü gelir. Tasavvuf’taHallac-ı Mansur bu sözü ile öne çıkmış bu nedenle de Sünni İslam ulemâsının şimşeklerini üzerine çekmişbir hayli düşman edinmiştir. Bu söz ayni zamanda Hallac’ın düşünce dünyasının esasını, kişiliğindeki hakimöğeyi ve tarihteki yerini belirlemektedir.

Hallac-ı Mansur ; Ene’l Hak; “Ben tanrıyım” sözünü şöyle açıklar; “ Halk’ta yer alan Hak unsurudolayısıyla Hak, halk’la aynıdır. Bir başka yerde şöyle diyor; “ Ben Hakk’ım, zira ben hiç bir zaman Hakk’lahak olmaktan vaz geçmedim”

Yine başka bir yerde de Allah’a yönelerek şöyle diyor; “Seninle benim aramda İl â hlık ve Rablik(el-ilahiyyeve’r-rubiyye) yoktur. Ey ben olan O, ve ben O’yum. Zamandanlık ve ezelilik bir yana, benim benliğim ve seninO’luğun arasında hiç bir fark yoktur.”

Sünni İslam ulemâsı, Hallac-ı Mansur’u din adına yargılarken, çıkarlarını ve geleceklerini düşünerek,zamanın egemen güçlerine hoş görünmek pahasına ya gerçekten onu anlamamışlar veya anlamakistememişler. Sünni ulemânın bu konumunu daha sonraları Hallac-ı Mansur’un asılmasını yanlış görenmutasavvıf, şair Muhammed İkbal ve bir çok tesfir ve fıkıh yazarında görmek mümkündür. Tüm Sünniİslam ulemâsının bu yanlışlarına rağmen gerek Hallac döneminin şair, düşünür, bilim adamı, teolog, sufi,mutasavvıf ve gerekse sonraki kuşak Hallac- Mansur için şöyle derler.

Büyük mutasavvıflardan Genguhi şöyle der;

“Ene’l Hak diyen Dost’tur, ben değilim! Bu budala insanlar Hallac-ı darağacına asıp öldürdüler; eğer benorada olsaydım, onu asla öldüremezlerdi.”

Kendisine Hallacın ruhunu temsil ediyor denilen mutasavıf Saçal;

“Şu son devrin Mansur’u Ene’l Hak sözünü aşik â re söyler. Şimdi idam sehpası aşk vuslatının sembolühaline gelmiştir.”

“Aşıklar her saat darağacına meyleder, çünkü Mansur’u darağacına çıkaran bu alev, “aşk”ın alevidir. “Aşk”ınmertebesi dar ağacıdır” diyor ve devamla;

Ölümü göze alıp buna azmetmek aşk erb â bı için esastır.

Dar ağacı her şeyden evvel, aşıkların ziynetidir...Darağacı, aşıkların gelin yatağı haline gelir...

*** *** *** *** ***

Ene’l Hak sözünü söylerken...

Dostun ellerini düşünerek kendimi öldürtürüm...

*** *** ** *** ***

“Her kim ki Hallac lib â sında geldi,

“Ölümünde” sözünde ebedi hayat buldu.

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 8

Page 9: Hallac ı Mansur

Âkibeti bakımından Hallac-ı Mansur ile ayni olan Alevi ulusu Seyid Nesimi şiirlerinde, deyişlerinde “Ene’lHakk’ı” şöyle işliyor;

Sırr-ı Ene’l Hak söylersem

Alemde pinhan gelmişem

Hem Hak derim Hak bendedir

Mem b â tıni insan gelmişem.

*** *** *** ***

Dara çıkmak bu fena darda Mansur’a düşer

Ol Ene’l Hak diyenin Sırrını dava ne bilir!.

** *** *** *** ***

Küllü yer gök Hak oldu mutlak

Söyler def u ceng u ney Ene’l Hak

Yanağında ayan oldu Ene’l HakKaçan süret olur gözgüde mestürNe gayretli Ene’l Hak’tır bu ya rabKi Mansur’u asar hem dare mansur.

Şah Latif ise, Hallac için şöyle diyor:

“Hallac, yalnız cefakeş aşık değil, ayni zamanda bütün eşyada mevcut bulunan ilahi hakikatin sembolüdür.”

Şah Latif bir şiirinde;

Su, toprak, ırmak: Bir tek feryat!Ağaç, çalı, bir çağırış: “Ene’l Hak !”Bütün eşya ıstırabına l â yık hale gelmiştir.Hepsi binlerce Mansur’durHangisini darağacına çekeceksin?

“Ene’l Hak Çağıruben dara geleyim mevlam!” diye yakaran ve: “ Bir ben vardır bende benden içeru” diyerekEne’l Hakk’ı bir başka şekilde ifade eden Yunus Emre’de divanında:

Mansur eydur Ene’l Hak dil suretun oda yak

Dinüz dara gelsunler ben darı kurup geldim.

*** *** *** *** ****

Bin yıl toprakta yatsam hiç komayan Ene’l Hakk’ı

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 9

Page 10: Hallac ı Mansur

Ne vakt gerek olur ise nefesin uru gelem

*** *** *** *** ***

Dem urmaz idi Mansur tevhid-i Ene’l Hak’tan

Aşk darına dost zülfü asmıştı beni uryan

*** *** *** *** ***

Pir Sultan Abdal kendisinin idamına karar verildiğini duyduğu zaman “ber dar” olmak yani Hallac gibiöldürülmek deyimini kullanıyor ve;

Hızır paşa bizi berdar etmedenAçılan kapılar şaha gidelimSiyaset günleri gelip çatmadanAçılın kapılar şaha gidelim.

Zeki Eyuboğlu’nun Tarikatlar adlı eserinde belirttiğine göre;

Hallac-ı Mansur ’un Yeni Platonculuk’tan esinlenen düşüncelerine göre “evren” yaratılmamıştır, bir ışıkkaynağı olan Tanrı özünün yansıması sonucu oluşmuştur. İslam dininin ileri sürdüğü yaratış-yaratılışolayı yanlış anlaşılmıştır. Tanrı’dan başka bir varlık olmadığı için “yaratılmış nesne” den söz edilemez.Yaratılmış nesne , tek varlık olan Tanrı karşısında ikinci bir varlığın bulunduğunu ileri sürmektir. Buda tanrısal öze aykırıdır, iki ayrı varlık olduğunu söylemektir.[x]

Hallac ; bunları söylerken, insanın değerli ve kutsal bir varlık olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Hallac’ınbenimsediği Tasavvuf anlayışına göre, ahlakın temeli sevgi ve saygıdır. İnsanın gönlü ‘Tanrı Evi’ olduğunagöre ona saygı duymak, sevgiyle yaklaşmak gerekir. Birbirini incitmek, birbirine karşı kötü davranmak, yalansöylemek, haksızlık yapmak, suç işlemek, hırsızlık yapmak, saygısızlık yapmak insana yakışmaz. Bu eksikeylemlerin kaynağı “tanrısal sevgiden yoksun kalmak”tır.

Hallac-ı Mansur için kim ne söyledi:

Vasiti , Hallac için şöyle der; “ Benim gözümde o Kur’an’ı ezberlemiş ve manasını kavramış bir insandır.Fıkıhta üstat, hadis ve rivayet ilminde bilgin, yıl boyu oruç tutan, geceler boyu namaz kılan bir süfidir. Öğütverir, ağlar, bazen de anlayamadığım sözler söyler. Ben onun küfrüne de hüküm veremem”

Mısırlı Zeki Mubarek de şöyle der; “ Eğer Muhiddin İbn Arabi ebedi sembollerin arkasına sığınmasaydıonu da Hallac gibi katlederlerdi”

Öğrencisi ve müridi olan Şıbl î şöyle der;

Hallac ’ı, idamından sonra rüyamda gördüm. Ve ona sordum:

Allah sana nasıl muamele etti?

Dedi:

-Beni bir misafir gibi karşıladı ve bana ikramda bulundu.

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 10

Page 11: Hallac ı Mansur

Seninle ilgili olarak diğerlerine nasıl davranacak? diye sordum.

Dedi:

-Onları da affedecek. Bana marhametli davrananları, Allah için merhametli davranmayanları yüzünden;bana düşmanlık edenleri de Allah için düşmanlık ettikleri için.

Şıbl î sözlerine devamla;

“Ben ve Hallac aynı şey idik; beni divaneliğim kurtardı, onu aklı batırdı. Ben ve Hallac ayni şey idik. Ne varki o sırrı açığa vurdu, ben sakladım”

Hallac-ı Mansur ’u sihirbazlıkla suçlayanlara en iyi yanıtı, sûfi düşüncesinin önde gelen isimlerindenHucviri, Keşful -Mehcup adlı eserinde Hallac ile ilgili bölümde yer vermiştir. Hücviri şöyle der; “ Hallac,yüce hal sahiplerindendi....O, asıl ve esas yönünden terk edilmemiştir... Bu Hakk erini büyücülüğe nisbetedenlerin iddiaları tutarsızdır... Hallac, namaz kılmış, zikirle meşgul olmuş, çokça oruç tutmuştur... O haldeondan zuhur eden şeylerin keramet olduğu kesindir.”

Ebu Said ibn Ebil Hayr Hallac’tan söz ederken şöyle der; “ Hüseyin b. Mansur, yükseklerin en yükseğinde idi.Doğu ile batı arasında hiç kimse, bu tevhid vadisinde onun gibi dolaşamadı.”

Mevlana Celaleddin Rûmi ; Mesnevisinde; Hallac’a doğrudan veya dolaylı atıf yapan, hayranlık ve saygıifade eden sözlerinden yalnız birini buraya almayı yeterli buluyorum. Mevlana “Gerçeği, işaretle anlatanHallac’ı halk darağacına çekti. Hallac sağ olsaydı, sırlarının büyüklüğü yüzünden o beni darağacına çekerdi.”

Mevlana’nın oğlu sultan Veled’de şöyle der;

“Tanrı dostlarını tanımak, Tanrı’yı tanımaktan daha güçtür. Hallac-ı Mansur’u o çağın bilgin ve velileriinkar ettiler. Onu öldürmeğe azmettiler. Hepsi o asılsın diye fetva çıkardı. Sonunda o büyük insanı astılar.Astıktan sonra da cesedini yaktılar. Alemde ondan bir eser kalmasın diye, yanan cesedin küllerini de nehreattılar. Her ne yaptılarsa yine “Ene’l Hak” yazmıştı. Bunu gördükten sonra herkes yaptığına pişman oldu. Ogünden beri Hallac’ın adı anılmadan hiçbir öğüt meclisi renklenmez. Onu kıy â mete kadar öveceklerdir.”

Kadiri tarikatının piri Abdülk â dir Geylani

“Hallac çok zor durumda kaldı. O zamanda elinden tutacak kimse de yoktu. Eğer ben onun zamanındayaşamış olsaydım, onun elinden turardım”

Ve yíne; Hakk’ı bilenlerden biri dava ufkunda Ene’l Hak kanatlarıyla yükseldi de sonsuzluk bahçesinindostsuz, sakinsiz olduğunu gördü. Ona dendi ki: ‘ Senin durumundakilerden gayrısının anlamayacağı bir dillekonuştu.”

Hallac’ı Mansur ’un savunduklarından pekte hoşlanmayan sûfi Alaudedevle es-Simnai şöyle nakleder

“ İbret için Hüseyin b. Mansur’un mezarına gittim. Meditasyonum sırasında ruhunu yükseklerin enyükseğinde gördüm. Şöyle yakardım: ‘Rabbim, bu ne haldir ki Firavun: ‘Ben en yüce rabbinizim’ ve Hallac:‘Ben Hakkım’ dedikleri ve ikisi de Allahlık iddia ettikleri halde Hallac, yücelerin yücesinde. Firavun isecehennem çukurunda. İçimi ilham edilen bir ses şöyle dedi: ‘Firavun hep kendini görerek öyle dedi, Hallacise bizden başkasını görmediği için Ene’l Hak dedi” [xi]

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 11

Page 12: Hallac ı Mansur

Hallac ’ı destekleyen onun görüşlerini her zaman savunan halveti süfilerinden Sandiyuni şöyle der; “ Hallac,bilginlerin gerçeği fark edenlerinc, Veliliği ve Allah’ı bilmekteki kudreti üzerinde ittifak edilen biridir. Bunundışında ona isnat edilenler iftira ve yalandır. Onun sadakat ve veliliğine inanmak bir borçtuır. O, Hakyolunun temel insanlarından biridir; Müslümanların önderlerindendir. Bazı düşmanlarını İblis kandırdı veona iftira ve işkence ettiler.”Hallac-ı Mansur’un etkilerinin genişlik ve derinliklerindeki temel sebeplerden bir de sufiliği politik biraksiyon, söylem ve güç olarak sosyal arenaya çıkarmasıdır. Hallac, inandıklarını savunduğu için idamedilerek bedel ödemiştir. Ama bu idamı veya Hallac’ın idam edilerek ortadan kaldırılması, sufiliği izbelerehapseden kapıdaki kilitin de düşüşü olmuştur. Yani Hallac, ölümüyle hiç bir şey kaybetmemiş aksinemilyonların ardından gelmesini sağlayarak kendisinin de “insan ölmez, ölüm olarak görülen birdönüşümdür” dediği gibi onu ölümsüzleştirmiştir.

Massingnon şöyle der; Hallac sayesindedir ki ölümü düğün yani Allah’a varış, sevgiliye vuslat tel â kki edenanlayış sûfi ekollerinin tümüne, adeta bir ortak imam gibi girdi.[xii] Sûfiler zafer sarayına Hallac’ın kanıhürmetine girdiler. Bunun uzantısı olarak darağacı, sonsuzluğu kucaklamış aşkın sembolü oldu. Sadece zülmeuğrayarak katledilen şehit sûfiler değil, nefsini öldürerek sosuzlukla arasındaki perdeyi kaldırmayı deneyensüfiler de Dar’ı Mansur (Hallac’ın idam edildiği darağacı) deyimini kullanmışlardır.

Seven ben, o sevilen de benBir bedene girmiş iki ruhuz.

Hallac-ı Mansur ’dan:

Fakir, Allah’tan başka her şeyden müstağni olan ve yalnız Allah’a bakan kimsedir.

Yüksek ahlak, Hakk’ı tanıdıktan sonra, halktan gelen eza ve cefanın insana tesir etmemesidir.

Tevekkül, bir şehirde yemek yemeye senden daha müstahak olan birisinin bulunduğunu bildiğin zaman, yemekyememendir.

Kunuşan diller, susan kalplerin hel â kidir.

Sözler ve sohbetler illetlere, fiiller şirke bağlıdır. Allah ise ise cümlesinden müstağnidir.

Mürid tevbesinin, mürad ise arınmışlığın gölgesindedir.

Müridin cehdi kefşini, müradın keşfi cehdini geçmiştir.

Kişinin vakti, bağrındaki deryanın incisidir; yarın kıy â met günü bu incileri mahşerin zeminine çarparlar.

Dinyadan geçmek nefs zühdü, â hiretten geçmek ruh zühtüdür.

Erkeklerin yüz boyası onların kanlarıdır.

Aşk’la kılınan iki reket namazın abdesti ancak ve ancak kanla alınırsa sahih olur!

Hallac-ı Mansur ile ilgili bu kısa araştırmayı yine Hallac’ın bir şiiri ile noktalayalım.

Şu bedenden sana makam.Candır Senden başkasına yer yok gönüldeSeni saran; ruhum, cildim, kanımdır

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 12

Page 13: Hallac ı Mansur

Ne yaparım ayrı düşersek. Söyle !?

*** *** *** ***

Ey! Duyur dostlara, çabuk haber ver !Paralandı yelken. Çöktü sefineDeniz ortasında kaldım perişanGün olur Mansur’u berdar ederlerGöründü gözüme salibden nişanNe bahta var bana, ne de Medine*** *** *** ***

Seven ben, o sevilen de benimBir bedene girmişiz iki ruhuz bizO diye gördüğün benim bedenimBana bak, onu gör;hep ayni şeyiz!

KAYNAKLAR:Bektaşiliğin İç Yüzü, M Teyfik Oytam, M ââ rif kütüphanesi- İstanbulG. Öz - Alevilik, Uyum yayınları 1997 -AnkaraDoç. Dr. B.Noyan Dedebaba - Bektaşilik ve Alevilik, Cilt 1- 11, Ardıç yayınları 1999 -AnkaraProf. Y. N. Öztürk- Hallac-ı Mansur, Yeni boyut 1997- İstanbulİ.Z. Eyuboğlu, Tarikatlar ve Mezhepler, Der Yayınları, 1990- İstanbulA.B. Gölpınarlı- Mevlana celaleddin, 1985- İstanbulM. İkbal, Cavidname,Ş. Tebrizi- Makalat,çeviri- 1974 -İstanbulL. Massingnon, La passion de Hallaj- 1975- Paris

[i]Hatip El-Bağdat; Tarihu Bağdat. Prof. Yaşar Nuri Öztürk.Hallac-ı Mansur.[ii] Taberi; Tarih.[iii] Doç.Dr. Bedri Noyan dedebaba; Bektaţilik ve Alevilik.[iv] Tarihi Bağdat- Passion.[v] Tarikatlar- İ.Z. Eyuboğlu-Der yayınları 1990-İstandul[vi] Doç. Dr. B. Noyan, Betaşilik ve Alevilik, Ardıç yayınları , ciyt 11,1999-İstanbul[vii] İ.Z. Eyuboğlu, Tasavvuf ve Tarikatlar, Der Yayınları,1990 -İstanbul[viii] Abdan el-karmati, Ţeceretül-Yakin[ix] Teberi, 11/79; İbnul Esir- el Kamil, 8/127- Y.N. Öztürk,Hallac-ı Mansur, Yeni boyut-1997 İstanbul[x] Tarikatlar-Z.Eyuboğlu, Der yayınları 1997- İstanbul[xi] Massignon, Textes, 144[xii] Passion.

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 13

Page 14: Hallac ı Mansur

Yayın Listemiz

Aşağıdaki e-Kitap ve programlar sizin için hazırlanmıştır.

http://ferid_hakki.sitemynet.com ve www.yorumsuz.netteyim.net ’den ücretsiz indirebilirsiniz !.

Yeni _ [e-Kitap]Din, Maneviyat, Psikoloji, PsikiatriYeni _ [e-Kitap]İbn Arabi ile ilgili araştırma SerüvenimYeni _ [e-Kitap]Evrenin SırlarıYeni _ [e-Kitap]Etkili Sözler IIIYeni _ [e-Kitap]Beynimizi Kim Kullanıyor ?Yeni _ [e-Kitap]Yorumsuz Katalog (Güncellendi)Yeni _ [e-Kitap]Zamansızlık (timelessness)Yeni _ [e-Kitap]Hangi Evreni Algılamaktayız?Yeni _ [e-Kitap]Gönül UyandırmaYeni _ [e-Kitap]Kıyametin Deşifresi

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 14

Page 15: Hallac ı Mansur

[e-Kitap]Yorumsuz Katalog[e-Kitap]Çağdaş Bakışla Allah[e-Kitap]Taş'taki Güç... Mutluluğunuz için...[e-Kitap]Etkili Sözler II[e-Kitap]Çağdaş Bakışla Cennet, Cehennem[e-Kitap]Rüya Yorumu[e-Kitap]Kader Gerçeği[e-Kitap]Evrensel Sırlar[e-Kitap]Rüyanın Dışındaki Rüya

[Astroloji-Program]Canopus

[e-Kitap]Düşünen Beyinlere Hiç OkunmamışYazılar

[e-Kitap]Holografik Beyin ve Evren[e-Kitap]Mesajlar I[e-Kitap]Uzaylıların İçyüzü[e-Kitap]Tanrı yok Allah var[e-Kitap]Reenkarnasyon Aldatmacası

[e-Kitap]Astroloji-Yeni Millennium’un PopülerBilimi

[Astroloji-Program]Planetium[e-Kitap]Modern Bilim ZİKİR'i Keşfetti[e-Kitap]Etkili Sözler I[e-Kitap]Yıldızların Altında[e-Kitap]Çağdaş Bakışla Din

[Astroloji-Program]PopHR[Kullanım kılavuzu]PopHR Rehber v.2

HallacıMansur’unesasadıEbuAbdullahHüseyinb

Yayın Listemiz 15