halkbank kurumsal sosyal sorumluluk -...

44
EKİM 2009 HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ KİMYA SEKTÖR RAPORU

Upload: others

Post on 21-Sep-2019

32 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

EKİM 2009

HALKBANK

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

PROJESİ

KİMYA SEKTÖR RAPORU

Page 2: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

1

İÇİNDEKİLER

1 GİRİŞ 2

2 MEVCUT DURUM 3

2.1 Sektörün Tanımı ve Sınıflandırılması 3

2.2 Türk Kimya Sektörü 6

2.3 Dünya’da ve Avrupa Birliği’nde Kimya Sektörü 11

3 KİMYASALLAR YÖNETİMİ 16

3.1 Risk Yönetimi 17

3.2 Üçlü Sorumluluk 18

4 KİMYA SEKTÖRÜ VE ÇEVRE 19

4.1 Sektörle İlgili Çevre Mevzuatı 19

4.2 Çevresel Etkiler ve Riskler 23

4.3 REACH 25

5 KİMYA SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ 28

5.1 Sektörle İlgili İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı 28

5.2 Tehlike ve Riskler 32

5.3 Tehlikeli Maddelerin Karayolları İle Taşınması 36

6 SEKTÖRDE REKABET GÜCÜ 38

6.1 Genel Sorunlar 38

6.2 Tedarik Zinciri Yönetimi 40

7 SONUÇ 42

Kaynaklar 43

Page 3: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

2

1 GİRİŞ

Son yıllarda, küreselleşmenin meydana getirdiği hızlı değişimler ile eski değerler ve eğilimler yerlerini yenilerine bırakmaktadır. Bu değişim sürecinde, Türkiye de yeni kavramlar iletanışmakta ve bu kavramların gereklerini yerine getirme yolunda önemli çalışmalar yapmaktadır.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), Dünyada ve Türkiye’de, üzerinde özellikle son birkaç yıldır tartışmaların yapıldığı önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı çevreler tarafından değişik şekillerde tanımlanan KSS kavramı; Avrupa Birliği (AB) tarafından şirketlerin gönüllü olarak toplumsal ve çevresel konuları operasyonlarına ve paydaşlarıyla olan etkileşimlerine bütünleştirmeleri olarak ifade edilmektedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere KSS;

kurumsal kelimesine karşın hem sosyal, hem de çevresel konuları ele almaktadır. iş stratejisi ve faaliyetlerin içine çevresel ve sosyal konuları dahil etmektir. gönüllülük esasına dayanır. şirketlerin kendi iç ve dış paydaşlarıyla paylaşımlarda bulunmaları ile ilgilidir.

Şirketlerin toplumla olan ilişkilerinde yükselen bir değer olarak ortaya çıkan KSS, kısaca sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada özel sektörün sorumluluklarını yerine getirmesi ile şirketlerin daha iyi bir toplum ve daha iyi bir çevre için gönüllü olarak katkıda bulunmaları olarak tanımlanabilir. Bu katkının nasıl sağlanacağı noktasında ise karşımıza KSSuygulamaları çıkmaktadır. Pek çok disiplini içine alan ve geleneksel bir uygulama yolu bulunmayan KSS ile ilgili bir kavram karmaşası mevcuttur ve bu karmaşa kendini KSS uygulamalarında da göstermektedir.

Türkiye’de, gelecek 50 yılın en parlak sektörlerinin başında gösterilen kimya sektörünün küresel boyutta rekabet edebilmesi ve bu değişim sürecinde kendi sürdürülebilirliğini sağlaması için yeni stratejilere ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Bu kapsamda, Türk Kimya Sektörünün sosyal ve çevresel konularda hassasiyetini açıkça göstererek, bu hassasiyetini yönetim anlayışına ve tüm faaliyetlerine yansıtması beklenmektedir.

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında hazırlanan bu raporda; kimya sektörünün mevcut durumu ile sosyal ve çevresel sorunları ele alınarak, kendi KSS stratejilerini geliştirmek isteyen şirketlere, özellikle de KOBİ’lere, KSS çalışmalarında yol gösterilmesi amaçlanmaktadır.

Page 4: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

3

2 MEVCUT DURUM

2.1 Sektörün Tanımı ve Sınıflandırılması

Bütün sanayileşmiş ülkelerde kimya sektörü; enerji, tarım, sağlık, ulaştırma, gıda, inşaat, elektronik, tekstil ve çevre koruma gibi alanlara sağladığı, yüksek katma değer içeren ürünleri nedeniyle ve yine bu sektörlere sunduğu teknolojik yenilikleriyle, lokomotif sektör konumundadır. Bu nedenle kimya sektörü gelişmeden endüstriyel olarak gelişmiş ülkelerin arasına katılabilmenin mümkün olmadığı görülmektedir.

Kimya sektörünün yapısal özellikleri, özellikle de üretilen malların çokluğu ve çeşitliliği, sektörün içeriği konusunda açık bir tanım yapılmasını gerekli kılmaktadır. Sektörün sınıflandırmasında hangi alt sektörleri bünyesinde bulundurduğu, kapsamının ve genişliğinin ne olduğu konusunda farklı yorum ve yaklaşımlar bulunmakta olup, kimya sektörünün tanımı ve kapsamı kullanılan sınıflandırma sistemlerine göre ele alınmaktadır.

Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması (International Standard Industrial Classification – ISIC), Birleşmiş Milletler tarafında geliştirilen ve dünyada en yaygın olarak kullanılan ekonomik faaliyet sınıflama sistemidir. Dinamik bir sınıflama sistemi olan ISIC sınıflamasının son düzenlemesi ISIC Rev.4 olmasına rağmen, ülkemizde mevcut istatistiklerde halen ISIC Rev.3 kullanılmaktadır.

Tablo 1 – ISIC Rev.3 Faaliyet Alanları - Kimya Sektörü

24 Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı

24.1 Ana kimyasal maddelerin imalatı

24.11 Ana kimyasal maddelerin imalatı (Kimyasal gübre ve azotlu bileşikler hariç)

24.12 Kimyasal gübre ve azotlu bileşiklerin imalatı

24.13 Sentetik kauçuk ve plastik hammaddelerinin imalatı

24.2 Diğer kimyasal ürünlerin imalatı

24.21 Pestisit (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı

24.22 Boya, vernik ve benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı

24.23 Eczacılıkta ve tıpta kullanılan kimyasal ve bitkisel kaynaklı ürünlerin imalatı

24.24 Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı

24.29 Başka yerde sınıflandırılmamış kimyasal ürünlerin imalatı

24.3 Suni elyaf imalatı

24.30 Suni elyaf imalatı

25 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı

25.1 Kauçuk ürünleri imalatı

25.11 İç ve dış lastik imalatı; lastiğe sırt geçirilmesi ve yeniden işlenmesi

25.19 Diğer kauçuk ürünleri imalatı

25.2 Plastik ürünleri imalatı

25.20 Plastik ürünleri imalatı

Page 5: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

4

Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması (Nomenclature statistique des Activités économiques dans la Communauté Européenne – NACE) ise AB ülkeleri tarafından ISIC sınıflamasından türetilen ve üye ülkelerde zorunlu olarak kullanılan ekonomik faaliyet sınıflamasıdır. NACE Rev.2, ISIC Rev.4 ile tamamen uyumludur ve bu yüzden Avrupa versiyonu olarak da görülebilir. Ülkemizde mevcut istatistiklerde halen NACE Rev.1 kullanılmaktadır.

Tablo 2 – NACE Rev.1 Faaliyet Alanları - Kimya Sektörü

24 Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı

24.1 Ana kimyasal maddelerin imalatı

24.11 Sanayi gazları imalatı

24.12 Boya ve pigment imalatı

24.13 Diğer inorganik ana kimyasal maddelerin imalatı

24.14 Diğer organik ana kimyasal maddelerin imalatı

24.15 Kimyasal gübre ve azot bileşiklerin imalatı

24.16 Plastik hammaddelerinin imalatı

24.17 Sentetik kauçuk hammaddelerinin imalatı

24.2 Pestisid (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı

24.20 Pestisid (haşarat ilacı) ve diğer zirai-kimyasal ürünlerin imalatı

24.3 Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı

24.30 Boya, vernik benzeri kaplayıcı maddeler ile matbaa mürekkebi ve macun imalatı

24.4 Eczacılık ürünlerinin, tıbbi kimyasalların ve botanik ürünlerinin imalatı

24.41 Temel eczacılık ürünleri imalatı

24.42 Farmasötik preparat imalatı

24.5 Sabun ve deterjan, temizlik ve cilalama maddeleri; parfüm; kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı

24.51 Sabun ve deterjan ile temizlik ve cilalama maddeleri imalatı

24.52 Parfüm ile kozmetik ve tuvalet malzemeleri imalatı

24.6 Diğer kimyasal ürünlerin imalatı

24.61 Patlayıcı madde imalatı

24.62 Tutkal ve jelatin imalatı

24.63 Uçucu yağların imalatı

24.64 Fotoğrafçılıkta kullanılan kimyasal maddelerin imalatı

24.65 Kaset, bant vb. kayıt gereçlerinin imalatı (kaydedilmemiş)

24.66 Başka yerde sınıflandırılmamış diğer kimyasal ürünlerin imalatı

24.7 Suni elyaf imalatı

24.70 Suni elyaf imalatı

25 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı

25.1 Kauçuk ürünleri imalatı

25.11 İç ve dış lastik imalatı

25.12 Lastiğe sırt geçirilmesi ve yeniden işlenmesi

25.13 Diğer kauçuk ürünleri imalatı

25.2 Plastik ürünlerin imalatı

25.21 Plastik tabaka, kalıp, tüp ve profil imalatı

25.22 Plastik ambalaj malzemesi imalatı

25.23 Plastik inşaat malzemesi imalatı

25.24 Diğer plastik ürünlerin imalatı

Page 6: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

Dış ticaret istatistiklerinde ise Uluslararası Standart Ticaret Sınıflaması (Standard International Trade Classification – SITC) kullanılmaktadır. Kimya sektörü dış ticaret istatistikleri de SITC Rev.4’e göre değerlendirilmektedir. Bu sınıflama sisteminde dokuz ana bölüm bulunmakta olup kimya sektörü bu sınıflamanın beşinci bölümünde yer almaktadır.

Tablo 3 – SITC Rev.4 Faaliyet Alanları - Kimya Sektörü5 Başka Yerde Belirtilmeyen Kimya Sanayi ve Buna Bağlı Sanayi Ürünleri

51 Organik kimyasallar

52 İnorganik kimyasallar

53 Debagat ve boyacılıkta kullanılan hülasalar, tanen, boya, pigment, macun, mürekkep

54 Tıp ve eczacılık ürünleri

55 Uçucu yağlar, parfüm, kozmetik, tuvalet müstahzarları

56 Mineral kimyasal gübreler (272 grubun dışındakiler)

57 İlk şekillerde plastikler, döküntü ve hurdalar

58 İlk şekilde olmayan plastikler (boru, hortum, levha, yaprak, plaka, şerit, film vb.)

59 Başka yerlerde belirtilmeyen kimyasal maddeler ve ürünler

Şekil 1 – Kimyasal ürün guruplarının üretim içindeki payları (Kaynak: CEFIC 2009)

Page 7: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

Kimya sektörü, sayısız kimyasal üretim süreçleri ve ürünleri ile iki koldan hizmet vermektedir. Bu kollardan birincisi tüketim alanıdır ve bu alana sabun, deterjan, ilaç ve kozmetik ürünlerinin üretimi girer. İkincisi ise, çeşitli sektörler için ara kimyasal ürünlerinin üretimini içerir. Avrupa Kimya Sanayi Konseyi (European Chemical Industry Council – CEFIC) verilerine göre bu ürün gruplarının üretim içindeki payları yukarıdaki şekilde belirtildiği gibidir.Kimya sektörü tarafından üretilen ürünlerin yalnızca % 30’u nihai ürün olarak tüketiciye ulaşırken, % 70’lik bölümü diğer sektörler tarafından kullanılır. Bu nedenle kimya sanayi diğer birçok sanayi kolunun tedarikçisi konumundadır.

Şekil 2 – Kimya sanayi tüketim yapısı (Kaynak: CEFIC 2009)

2.2 Türk Kimya Sektörü

Bir ülke sanayileştikçe kimyasal ürüne olan gereksinimi de artmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de de sanayileşme ile el ele giden bir kimya sanayi mevcuttur. Ülkemizde kimya sanayi 1950'lerin başında kurulmuş olup, gelişimini 1960'lar ve 1970'lerde sürdürmüştür. 1970'ler ve 1980'lerde kamu sektörüne ait iki petrokimya tesisi ve çok sayıda küçük ve orta büyüklükte özel işletme kurulmuştur. 1984 yılında Gümrük Kanununun yayımlanmasından hemen sonra kimyasal ürünlerin gümrük tarifeleri oranında gözlenen düşme ile Türk Kimya Sektörünün üretim sahası, kapasitesi ve tabi ki ihracat potansiyelinde hızla bir genişleme olmuştur ve Türk Kimya Sektörü, Balkanların ve Orta Asya’nın en büyüğü haline gelmiştir.

Page 8: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

7

Ülkemizde kimya sektörü lojistik önemi açısından çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde lokalize olmuştur. Petrol ve petrol ürünleri, deterjan, sabun, ilaç kimyasalları ve boya gibi ürünleri üreten işletmelerin çoğu Marmara Bölgesinin üç büyük sanayi ili olan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya ile Ege Bölgesinde İzmir’de toplanmıştır. Akdeniz Bölgesinde gübre ve petrol ürünleri işletmelerinin yanı sıra ana ham maddelerden olan soda ve bikromat gibi önemli ürünlerin üretim merkezleri de bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesinde ise yine gübre tesisleri göze çarpmaktadır.

Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) 2007 verilerine göre, kimya sektörü olarak nitelendireceğimiz iş alanı kolunda toplam 3.999 işyeri görülmektedir. Bu işyerlerinde toplam 81.527 kişi istihdam edilmektedir.

Türk Kimya Sektöründe çeşitli büyüklüklerde işletmeler bulunmaktadır. Sektörün yaklaşık % 83’ünü oluşturan 1 ile 9 kişinin çalıştığı küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) kimya sektörünün yapısını belirlemektedir. Eğer işçi sayısı 10 ile 49 olan KOBİ’lere bakılırsa, bu rakam % 96,5’e ulaşır. Geriye kalan ve 50’den fazla çalışanı bulunan işletmeler ise Türkiye standartlarına göre büyük işletmeler olarak kabul edilmektedir. Genel olarak, KOBİ’ler ileri teknolojiye sahip olmayan ve düşük üretim kapasitesine sahip aile şirketleridir. 100’ün üzerinde çalışanı bulunan işletmeler mevcut işletmelerin % 1,5’ini oluşturmaktadır. 500’ün üzerinde çalışanı olan işletmeler ise ya kamu şirketleri ya da çokuluslu şirketlerdir. Türk Kimya Sektöründe çokuluslu şirketler 1960’ların başında keşfedilmeye başlanmıştır. Henkel, Hoechst, Bayer, BASF gibi Alman çokuluslu şirketleri başı çekmiş, bunları Amerikan ve İngiliz şirketleri izlemiştir. Türkiye’ye yatırım yapan çokuluslu şirketlerin üretimi endüstriyel kimyasallara, plastiklere ve tarım kimyasallarına yoğunlaşmıştır. Kimya sektörünün mevcut durumu incelendiğinde, orta ve büyük ölçekli işletmelerin tamamına yakınının modern ve rekabet edebilir kapasitede oldukları, buna karşılık küçük ölçekli işletmelerin büyük bölümünün modern bir yapıdan uzak olduğu görülmektedir.

Ülkemizde kimya sektörü üretimi içinde önde gelen ürünler arasında petrokimyasallar, gübreler, ilaçlar, sentetik elyaf ve iplikler, sabun ve deterjanlar ve boyalar sayılabilir.

Türkiye, 1970 yılında başladığı petrokimyasallar üretimi ile ihtiyacı olan petrokimyasalların % 25’ini yerli üretimle karşılayabilmektedir. Önemli miktarda petrokimyasal ise ithal edilmektedir. PETKİM’in bünyesinde petrokimyasallar üretimi yapan İzmir Aliağa Kompleksi ve TÜPRAŞ’a satılan Kocaeli Yarımca Kompleksi polietilen, polistiren, polipropilen, polivinilklorür gibi temel plastik hammaddeleri ile etilen glikol, ftalik anhidrit, tereftalik asit, karbon karası gibi ana kimyasal hammaddeleri üretmektedir. Aynı zamanda, Kocaeli Yarımca Kompleksi, ülkemizin tek sentetik kauçuk üretimi yapan tesisidir. İç pazardaki toplam sentetik kauçuk tüketiminin % 49’u söz konusu işletme tarafından karşılanmaktadır.

Page 9: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

8

Zengin bir tarım ülkesi olan Türkiye, gübre üretimine 1939 yılında başlamıştır. Sektörde altı şirket faaliyet göstermekte olup başlıca üretilen gübreler; AN26, AS, DAP, TSP, üre ve kompoze gübrelerdir. TSP ve kompoze gübre dışında ki kurulu kapasite ancak iç talebi karşılayabilmektedir. Bu nedenle, son yıllarda gübre sektöründe yeni yatırım ihtiyacı daha da artmıştır.

Ülkemizde temizlik ürünleri pazarının % 88’ini deterjanlar ve % 12’sini de sabunlar oluşturmaktadır. Temizlik ürünleri sektörü talebin çok üzerinde bir üretim kapasitesine sahiptir. Sektörde 709 şirket faaliyet göstermekte olup toplam 10.000 kişi istihdam edilmektedir. Toz deterjan üretiminin % 90’ını 9 büyük şirket gerçekleştirmektedir. Krem deterjanlarda ise aynı durum söz konusu değildir. Üretimin önemli sayılabilecek bir bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesinde faaliyet gösteren KOBİ’ler tararından sağlanmaktadır. Sabun sektörünün ise toplam kapasitenin % 72’si 10 büyük şirket ve geri kalan üretim ise çok sayıda küçük şirket tarafından gerçekleştirilmektedir.

İlaç sektöründe ise 300 şirket faaliyet göstermekte olup 43 adet üretim tesisi bulunmaktadır. Bunların 14’ü yabancı sermayeli işletmelerdir. Diğerleri ilaçlarını fason üretimle ya da ithal ederek piyasaya vermektedir. İlaç hammaddesi üreten 11 adet şirket mevcuttur.

Boya sektöründe 20’ye aşkın büyük ölçekli ve gelişmiş teknoloji yapısına sahip işletmenin yanında 600’e yakın KOBİ faaliyet göstermektedir. Üretim kapasitesinin %59’unu dekoratif boyalar oluşturmaktadır.

Kozmetik sektöründe 1.372 şirket faaliyet göstermektedir. Sektörde 4.000 kişi istihdam edilmektedir. Sektörde saç müstahzarları üretimi en büyük payı oluşturmaktadır.

Türkiye Ortadoğu’daki en büyük soda tesisine sahiptir ve ülkemizdeki tek soda külü üreticisi olan Soda Sanayi A.Ş., yıllık 750.000 ton kapasitesi ile Dünya soda külü kapasitesinin % 1,67’sine sahiptir. Bu tesiste sodanın yanı sıra, sodyum bikarbonat ve sodyum silikat da üretilmektedir. Ayrıca Ankara Beypazarı’nda dünyanın ABD’den sonra en büyük soda külü yatakları bulunmaktadır.

Dünyadaki en büyük bor rezervine sahip ülke Türkiye’dir. Ülkemizde bor madenlerinin çıkarılması ve işlenmesi Eti Maden İşletmeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Eti Maden İşletmelerinin hem ham ürün olarak pazarlayabildiği hem de rafine ürün üretiminde kullandığı iki çeşit konsantre bor cevheri vardır. Elde edilen başlıca rafine ürünler ise boraks pentahidrat, boraks dekahidrat, susuz boraks, borik asit ve sodyum perborat’tır.

Page 10: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

9

Ülkemiz kimya sektöründe yaklaşık 2.600 kimyasal madde veya müstahzar üretilmektedir. Bu üretimin yaklaşık % 80’ini (ilaç hariç) ara ürün üretimi oluşturmaktadır. Bu nedenle, diğer sektörlerdeki gelişmeler kimya sektörünü doğrudan etkilemekte ve kimya sektöründeki üretim, ithalat ve yurtiçi talep, ekonomideki ve sanayideki büyümeye paralel olarak gelişme göstermektedir. Türkiye’nin gelişen ekonomik yapısı içerisinde kimya sektörü de önemli gelişmeler kaydetmiş, üretim ve ihracat değerlerinde kayda değer yükselişler göstermiştir.

Türkiye ekonomisine, doğrudan ve diğer sektörlere sağladığı ara malı ile dolaylı olarak büyük katkıda bulunan Türk Kimya Sektörü üretimi 2006 yılında 15 milyar Euro olmuştur.

Son beş yılda her yıl ortalama % 5 oranında artış gösteren kimya sektörü ihracatı Türkiye’nin toplam ihracatının % 4,5’ini oluşturmaktadır. 2007 yılında yaklaşık 4,7 milyar Dolar olan kimya sanayi ihracatı, 2008 yılında % 29 artarak, yaklaşık 6,1 milyar Dolara ulaşmıştır. 2008 yılında, toplam kimya sektörü ihracatı içinde % 29 pay ile plastikler ilk sırayı alırken, bunu sırasıyla % 18 pay ile sabunlar, deterjanlar, kozmetikler ve uçucu yağlar, % 11 ile inorganik kimyasallar, % 10 ile plastik hammaddeler, % 8 ile tıp ve eczacılık ürünleri, % 7,5 ile debagat ve boyacılıkta kullanılan ürünler ve % 7,5 ile de organik kimyasallar izlemektedir (Tablo 4).

Tablo 4 – Kimya Sanayi İhracatı (Değer: bin Dolar)( Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı)

2006 2007 2008 Başlıca İhracat Pazarları

Organik kimyasallar 324.961 355.877 461.541 İtalya, İspanya, ABD, Almanya Endonezya

İnorganik kimyasallar 453.407 508.249 672.939 Çin, İtalya, Belçika, ABD, İspanya

Debagat ve boyacılıkta kullanılan hülasalar, tanen, boya, pigment, macun, mürekkep

292.306 364.114 462.518 Azerbaycan, Rusya, Romanya, Gürcistan, Irak

Tıp ve eczacılık ürünleri 354.483 401.930 469.207 Almanya, ABD, İngiltere, İsviçre, KKTC

Uçucu yağlar, parfüm, kozmetik, tuvalet müstahzarları

774.863 848.026 1.074.770 Rusya, Irak, Ukrayna, Azerbaycan, İsrail

Mineral kimyasal gübreler 37.485 84.196 216.819 Hindistan, İtalya, Fransa, Brezilya, Avustralya

İlk şekillerde plastikler 397.266 489.028 216.819 Almanya, İtalya, Rusya, Yunanistan, Mısır

İlk şekilde olmayan plastikler (boru, hortum, levha, yaprak, plaka, şerit, film vb.)

1.046.429 1.372.873 1.715.568 Rusya, Romanya, Ukrayna, Irak, Azerbaycan

Başka yerlerde belirtilmeyen kimyasal maddeler ve ürünler

241.934 315.004 397.767 Hollanda, Rusya, Azerbaycan, Mısır, İran

TOPLAM 3.923.133 4.739.297 6.121.099

Page 11: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

10

2008 yılında kimya sektörü ürünleri ihracatının yapıldığı başlıca ülkeler Rusya (468 milyon Dolar), İtalya (314 milyon Dolar) , Almanya (287 milyon Dolar), Romanya (285 milyon Dolar), Ukrayna (275 milyon Dolar), Irak (263 milyon Dolar), İran (178 milyon Dolar), Azerbaycan (225 milyon Dolar), İspanya (175 milyon Dolar), Bulgaristan (173 milyon Dolar), Çin (163 milyon Dolar) ve Mısır (161 milyon Dolar)’dır. Diğer önemli ülkeler; İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Gürcistan, Belçika, Yunanistan, Kazakistan, Hindistan, İsrail, Hollanda ve Fransa’dır. Ülke grupları itibariyle incelendiğinde, sektör ihracatının yaklaşık % 40’ı AB ülkelerine yapılmaktadır.

Hammadde açısından dışa bağımlı olan kimya sektörü, üretimin talebi karşılamaması ve yeni yatırımların daha çok tevsi niteliğinde ve küçük olması nedeniyle, ithalata daha da bağımlı hale gelmektedir.

Türkiye’nin kimya sektörü ithalatı 2006 yılında 18 milyar Dolar ve 2007 yılında 22 milyar Dolar olmuştur. 2008 yılında ise ithalatta 2007 yılına göre % 16 oranında artışla 25,5 milyar Dolar olmuştur. Kimya sektörü ithalatı ihracatın yaklaşık 4 katı olup, ithalatta en önemli payı birçok sektöre ara girdi olarak kullanılan hammaddeler almaktadır. 2008 yılında kimya sektörü mamulleri ithalatında ilk sırayı değer bazında yaklaşık 7,3 milyar Dolar ile plastik hammaddeler, 4,7 milyar Dolar ile tıp ve eczacılık ürünleri, 4,2 milyar Dolar ile organik kimyasallar, 1,7 milyar Dolar ile inorganik kimyasallar, 1,6 milyar Dolar ile debagat ve boyacılıkta kullanılan ürünler ve 1,5 milyar Dolar ile mineral kimyasal gübreler almıştır(Tablo 5).

Tablo 5 – Kimya Sanayi İthalatı (Değer: bin Dolar) (Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı)

2006 2007 2008 Başlıca İthalat Pazarları

Organik kimyasallar 3.434.020 3.793.864 4.168.604 Almanya, ABD, Rusya, Çin, Hindistan

İnorganik kimyasallar 867.526 1.092.779 1.667.501 Ukrayna, Rusya, Fas, Çin, Almanya

Debagat ve boyacılıkta kullanılan hülasalar, tanen, boya, pigment, macun, mürekkep

1.286.650 1.513.318 1.585.757 Almanya, İtalya, Çin, Fransa, İngiltere

Tıp ve eczacılık ürünleri 3.343.087 3.838.377 4.738.411 Almaya, ABD, Fransa, İsviçre, İngiltere

Uçucu yağlar, parfüm, kozmetik, tuvalet müstahzarları

882.125 1.064.622 1.266.389 Almanya, Fransa, İrlanda, İtalya, İsviçre

Mineral kimyasal gübreler 780.873 992.851 1.474.626 Ukrayna, Rusya, Tunus, Romanya, Mısır

İlk şekillerde plastikler 5.367.861 6.835.090 7.320.959 Almanya, Belçika, Suudi Arabistan, Hollanda, İtalya

İlk şekilde olmayan plastikler (boru, hortum, levha, yaprak, plaka, şerit, film vb.)

853.612 1.035.020 1.164.990 Almanya, İtalya, Çin, Fransa, Güney Kore

Başka yerlerde belirtilmeyen kimyasal maddeler ve ürünler

1.591.794 1.922.812 2.176.274 Almanya, İtalya, Fransa, ABD, Belçika

TOPLAM 18.407.548 22.106.732 25.541.507

Page 12: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

11

2008 yılında kimya sektörü ithalatının gerçekleştiği başlıca ülkeler Almanya (3.813 milyon Dolar), Fransa (1.737 milyon Dolar), ABD (1.648 milyon Dolar), İtalya (1.601 milyon Dolar), Belçika (1.248 milyon Dolar), İngiltere (1.104 milyon Dolar) ve Çin (1.058 milyon Dolar)’dır. İthalatımızdaki diğer önemli ülkeler İspanya, Hollanda, Ukrayna, Rusya, İsviçre, Suudi Arabistan, Hindistan, İrlanda, Güney Kore, ve İsrail’dir.

Yurtiçi tüketimin % 62’si üretim ile karşılanmaktadır. Türkiye’de yıllık yaklaşık 218 Dolar olan kişi başına düşen kimyasal madde tüketimi, AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında çok düşük kalmaktadır. Kimya sektörü yurtiçi tüketimde alt sektörlere göre dalgalanmalar görülmektedir. Örneğin; sabun, deterjan ve kozmetik gibi alt sektörlerde tüketim gelişme seyrini sürdürmüştür. Bunun yanında sentetik elyaf hammaddelerine olan talep azalmıştır. Boya ürünlerine olan talep inşaat sektörünün hareketlenmesiyle artmaya başlamıştır.

Kimya sektöründe kapasite kullanımı, diğer sektörlere verdiği girdileri de göz önünde bulundurursak, ülkenin genel trendine bağlı olarak gelişme göstermiştir. Kimyasal madde ve ürünlerinin imalatı ile plastik ve kauçuk ürünleri imalatlarında gelişme kalıcı olmakla beraber hala % 85 kapasite kullanımına erişememiştir.

Türk Kimya Sektörünün gelişimini sürdürmesi ve üretimini artırması için mutlaka yatırım yapılmasına ihtiyacı vardır. Son yıllarda kimya sektöründeki yatırımlar oldukça düşüktür. Sermaye yoğun bir sektör olan kimya sektöründe yabancı yatırım olmadan, büyük ölçekli yatırım ihtimali zayıf olup, sektörde dış ticaret dengesinin ithalat lehinde gelişmesi kaçınılmazdır. Sektördeki yatırımların yabancı sermaye veya devlet desteği olmadan yapılması zordur. Yabancı sermaye diğer sektörlerde olduğu gibi kimya sektöründe de yeterli düzeyde değildir. Hazine Müsteşarlığının 2005 yılı verilerine göre kimya sektöründe toplam 314 adet yabancı sermayeli şirket faaliyet göstermektedir ve yabancı sermayenin toplam sermayedeki payı % 13,8’dir. Almanya kimya sektöründeki yabancı sermaye yatırımlarında önde gelen ülke olup, 2002 ve 2005 yılları arasındaki yatırım miktarları değerlendirildiğinde diğer önemli yatırımcı ülkeler İngiltere, Amerika, İrlanda ve Lüksemburg’dur. Diğer yandan, sektöre ait özel teşvik tedbirleri bulunmamaktadır.

2.3 Dünya’da ve Avrupa Birliği’nde Kimya Sektörü

Dünyanın en büyük sanayi kollarından biri olan kimya sanayi, kalite ve düzenlemelerin ön planda olduğu, karmaşık ürünler ve kapsamlı süreçler içeren değişken bir sektördür. Son yıllarda farmasötik, biyokimya ve gen teknolojilerinde yaşanan çok büyük gelişmeler, kimya sektörünü küresel bir düzeye ulaştırmıştır.

Page 13: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

Dünya kimya sektörü pazarı değer olarak 2007 yılında 1.820 milyar Euro’ya ulaşmış ve kimya sektör pazarı bir önceki yıla göre % 4 oranında büyümüştür. AB, ABD ve Japonya dünya kimya sektörü ticaretinde etkinliklerini sürdürürken Asya ülkelerinin özellikle Çin ve Hindistan’ın dünya pazarında rolü de artmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen kimyasal tüketimi gelişmiş ülkelere oranla daha düşüktür. Kişi başına tüketim Japonya’da 1.620 Dolar, Kuzey Amerika’da 1.295 Dolar ve Batı Avrupa’da 1.073 Dolar olup dünya ortalaması 262 Dolar düzeyindedir.

Dünya kimya sektörü ihracatı 2007 yılı itibariyle 1.510 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Sektör ihracatının toplam dünya ihracatı içindeki payı % 13’tür. İhracatta önde gelen ürün grupları, organik kimyasallar, ilaçlar, plastik hammaddeleri, inorganik kimyasallar, temizlik maddeleri, kozmetikler ve boyalardır. Dünya ihracatının yaklaşık % 54’ü AB ülkeleri tarafından yapılmaktadır. İhracatta Almanya, ABD, Belçika, Fransa, İngiltere, İsviçre, İrlanda, Kore Cumhuriyeti, Kanada ve Çin başlıca ülkelerdir.

Şekil 3 – Dünya kimya sektörü ihracat-ithalat bölgesel dağılımı (Kaynak: CEFIC 2009)

% 1,3

% 1,7

% 4

% 6,6

% 15,3

% 24,2

% 46,9

% 0,5

% 0,7

% 1,6

% 5,9

% 13,5

% 23,8

% 54

Okyanusya

Afrika

Latin Amerika

Diğer Avrupa

NAFTA

Asya

AB

İhracat İthalat

* NAFTA : ABD, Kanada, Meksika

Page 14: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

Dünya kimya sektörü ithalatı 2007 yılında 1.550 milyar Dolar olmuştur. Başlıca ithalat yapılan ürün grupları sırasıyla organik kimyasallar, ilaçlar, plastik hammaddeler, inorganik kimyasallar, temizlik maddeleri ve ilk şekillerde olmayan plastiklerdir. Dünya ithalatı incelendiğinde, önemli ihracatçı ülkelerin pek çoğunun aynı zamanda önemli ithalatçı ülkeler olduğu görülmektedir. İthalatın % 47’si AB ülkelerine yapılmaktadır. Ülkeler bazında incelendiğinde ABD dünyanın en büyük kimya sanayi ürünleri ithalatçısıdır. ABD’den sonra diğer önemli kimyasal maddeler ithalatçısı ülkeler ise Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere, Kanada, İsviçre, Kore Cumhuriyeti, Brezilya ve Çin’dir. Dünya kimya sektörü ithalatında gelişmiş ülkelerin payı % 80; gelişmekte olan ülkelerin payı ise % 20’dir.

CEFIC verilerine göre, 2007 yılında dünya kimya sektörünün en büyük 30 şirketi içinde ilk sırayı Alman BASF şirketi almaktadır (Şekil 4).

Şekil 4 – Dünya kimya sektörü ilk 30 şirket (Kaynak: CEFIC 2009)

Page 15: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

AB ülkeleri arasında kimyasal üretiminde Almanya ilk sırada yer alırken daha sonra sıra ile Fransa, İtalya ve İngiltere gelmektedir. AB kimyasal satışının yaklaşık üçte ikisi bu dört ülke tarafından gerçekleştirilmektedir.

AB içerisinde yaklaşık 29.000 kimya ve ilaç şirketi toplam 1,84 milyon kişi istihdam etmekte ve bu sayı, genel imalat sanayi istihdamının % 6’sına denk gelmektedir. AB’de KOBİ olarak adlandırılan ve 250 işçinin altında çalışanı bulunan işyerlerinin oranı % 96’dır. Bu işletmelerin toplam istihdamdaki payı % 35, toplam satıştaki payı ise % 28 civarındadır. Görüldüğü üzere küçük işletmeler sayıca fazla olmalarına rağmen ekonomi içerisindeki payları oldukça düşüktür. Büyük işletmeler olarak adlandırılan ve 250’den fazla çalışanı bulunan işletmelerin oranı ise yalnızca % 4 düzeyinde iken istihdamdaki oranı % 65, satıştan aldığı pay ise % 72’dir. Yine aynı istatistiklere göre, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, kimya sektöründe istihdam edilen işgücünün daha kalifiye olduğu ve ortalamanın üzerinde ücretle çalıştığı görülmektedir (Şekil 5).

Şekil 5 – AB işletme büyüklükleri (Kaynak: CEFIC 2009)

2008 yılında yapılan araştırmalar sonucunda AB kimya sektörünün toplumdaki imajının ortalamanın altında kaldığı görülmektedir. Bu nedenle sektörün imajını yükseltmeye yönelik çalışmalar hızla devam etmektedir (Şekil 6).

% 61

% 23

% 12

% 4% 2

% 6

% 20

% 72

% 3

% 9

% 23

% 65

Mikro (1 - 9) Küçük (10 - 49) Orta (50 - 249) Büyük (250 +)

İşletme sayısı Satış İstihdam

Page 16: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi

Şekil 6 – Kimya s

0 10

Petrol/yağ

Nükleer enerji

KİMYASALLAR

Elektrik

İlaç

Otomobil

Gıda

Telekom/Elektronik

Alın

an o

lum

lu c

evap

%

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

Kimya sektörünün toplumdaki imajı (Kaynak: CEFIC 2009)

20 30 40 50 60 70

Ortalama : 58

80

Page 17: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

16

3 KİMYASALLAR YÖNETİMİ

Ülkelerin kalkınmasına ve ekonomilerinin gelişmesine önemli katkıları olan kimyasal maddelerin bu gün itibari ile 100.000’in üzerinde olduğu tespit edilmiş ve birçoğunun gerek kısa vadede gerekse uzun vadede insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu belirlenmiştir.

Son yıllarda, insan ve çevrenin kimyasallara maruz kalmasının artması ile birlikte kimyasallardan kaynaklanan hastalıklarda, çevre kirliliğinde ve endüstriyel kazalarda da artışlar gözlenmiştir. Bu nedenle kimyasalların etkin bir şekilde yönetim altına alınarak koruyucu tedbirlerin oluşturulması büyük bir önem kazanmıştır.

Kimyasalların üretiminin, ticaretinin ve kullanımının küresel düzeyde olması; insan sağlığı ve çevrenin korunmasını amacı ile kimyasalların etkin yönetiminin de küresel düzeyde ele alınmasına sebep olmuştur. Kimyasalların küresel düzeyde yönetimine yönelik uluslararası strateji ve planlar ilk kez 1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak da adlandırılan “Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı” sonucu ortaya çıkan “Çevre ve Kalkınmaya İlişkin Rio Deklarasyonu” ve “Gündem 21” kapsamında belirlenmiştir. Gündem 21’in 19. bölümünde kimyasalların üretiminden atık konumuna gelinceye kadar geçen süreçte etkin yönetimine ilişkin belirlenen tedbirler çerçevesinde, uygulama usullerine yönelik olan çalışmalar uluslararası kuruluşlar vasıtası ile yoğun bir şekilde yürütülmektedir. Birleşmiş Milletler çatısı altında yapılan çalışmaların sonuçlarında çıkan tavsiye kararları ve sözleşmelere uyum ile ülkelerde de benzer yönetim sistemleri sağlanmaktadır.

Kimyasalların etkin yönetiminin amacı kimyasal güvenliğinin sağlanması olup bu kapsamda;

üretilen kimyasalların belirlenerek bu kimyasallarla ilgili tüm verilerin toplanması ve tehlike özelliklerinin tespiti,

tehlike özelliği taşıyan kimyasallardan yüksek üretim miktarına sahip olanlarının önceliklendirilmesi ve risk değerlendirmeye tabi tutularak detaylı olarak tehlikelerinin ortaya konması,

tehlike özelliklerine göre uygulanacak risk azatlım tedbirlerinin belirlenmesi ve uygulanması,

etiketleme, ambalajlama, elleçleme, taşıma, kullanım, Güvenlik Bilgi Formu hazırlanması ve ticaret konularına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi,

yasaklama veya kullanım alanları ile miktarlarının kısıtlanması,

kaza risklerinin azaltımı ve atıklarının çevresel açıdan uygun bertarafı

şeklinde uygulamalar benimsenmiştir.

Page 18: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

17

3.1 Risk Yönetimi

Patlayıcı, oksitleyici, çok kolay alevlenir, kolay alevlenir, alevlenir, çok toksik, toksik zararlı, aşındırıcı, tahriş edici, hassaslaştırıcı, kanserojenik, mutajenik, üreme sistemine toksik, çevre için tehlikeli özelliklerden herhangi birine veya birkaçına sahip olan kimyasallar tehlikeli özelliğe sahip kimyasallar olarak tanımlanmaktadır.

Hali hazırda üretilen kimyasalların birçoğunun tehlikeli olduğu, üretimi aşamasından bertaraf aşamasına kadar geçen süreçte etkin yönetimi üzerinden gerekli tedbirler alınmadığı ve uygulanmadığı takdirde sahip olduğu tehlikeli özelliğine bağlı olarak kısa veya uzun vadede insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etkiler yaptığı ve kimyasalların olumsuz etkileri ile karşılaşılması sonrası bu etkilerin giderilmesi yönünde yapılan sağlık ve çevre maliyetlerinin yüksek olduğu bilinmektedir.

Bu doğrultu da, kimyasalların olumsuz etkilerinden insan sağlığı ve çevrenin korunması ve önleyici tedbirlerin alınması amacı ile risk yönetimi kaçınılmaz olmuştur. Ülkemizde AB’ne geçiş sürecinde çeşitli yasalarda da risk, risk yönetimi ve risk değerlendirme kavramlarınınyer almaya başladığı bir gerçektir. Risk yönetimi, gerek yeni kimyasalların pazarlama öncesi gerekse halen kullanımda olan kimyasal maddelerin insan sağlığı ve çevreye olan etkileri üzerine karar vermede rasyonel bir yol olarak ortaya konmaktadır. Risk yönetimi yedi adımdan oluşan süreç olarak tanımlanabilmektedir:

Etki değerlendirme (tehlike tanımı, doz-cevap değerlendirmesi)

Maruz kalma değerlendirme

Risk karakterizasyonu

Risk sınıflandırma

Risk azaltım seçeneklerinin tanımı ve risk-fayda analizi

Risk azaltımı

İzleme ve gözden geçirme

Risk yönetim sürecini; tehlikeli olarak tanımlanan maddeye veya karışıma maruz kalınması halinde insan ve çevreye oluşturabileceği olumsuz etkilere ilişkin bilgiler ile politik, sosyal, ekonomik ve teknik bilgilerin değerlendirilmesi, geliştirilmesi, analiz edilmesi, düzenleyici seçeneklerle karşılaştırılması ve potansiyel insan sağlığı veya çevresel tehlikelerine cevap verecek uygun düzenleyici çözümlerin seçilmesini gerektiren karar alma süreci olarak tanımlamak mümkündür. Tanımdan da açıkça görüleceği gibi belirli adımlardan oluşan kimyasalların etkin yönetiminin ilk adımı maddenin tehlike tanımının belirlenmesidir. Madde tehlikeli olarak tanımlanmışsa risk değerlendirmesi yapılır ve diğer adımlar aşama aşama yürütülür.

Page 19: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

18

Kimyasalların tehlike özelliğinin tespitinde, uluslararası kabul gören test metotlarının kullanılması ve testlerin uluslararası kabul gören İyi Laboratuar Uygulamaları Prensibi kapsamında akredite edilmiş laboratuarlarda gerçekleştirilmesi doğru ve karşılıklı kabul gören verilerin üretilmesinde önemli bir noktadır. Veri üretmede küresel olarak her ülke aynı düzeyde donanım ve teknik kapasiteye sahip olmadığı gibi fizikokimyasal testler dışında diğer testlerin uygulanması oldukça maliyetlidir ve uzun zaman almaktadır. Aynı zamanda kimyasalların tehlike özelliğinin tespiti ve risk değerlendirilmesinde çok sayıda omurgalı deney hayvanının kullanılması söz konusudur. Kimyasallar hakkında doğru bilginin temini ve risk azatlım tedbirleri kapsamındaki çalışmaların ve uygulamaların küresel düzeyde aynı olması halinde; maliyetler düşürülebilecek, omurgalı deney hayvanlarının kullanımı azaltılabilecek, insan ve çevre sağlığının kimyasalların olumsuz etkilerine karşı azami düzeyde korunması sağlanabilecektir.

3.2 Üçlü Sorumluluk

Ülkemizde, üretilen veya ithal edilen kimyasal maddelerin adları, miktarları, kullanım alanları, çevresel ortamlardaki davranışı, fiziko-kimyasal, toksikolojik ve ekotoksikolojik özelliklerini içeren bir envanter bulunmamakta ve dolayısıyla kimyasalların yönetimine ilişkin etkin ve ekonomik tedbirler alınamamaktadır. Ancak, kimyasal güvenliğin sağlanmasında sanayinin yaklaşımı ve uygulamaları önemli bir yer tutmaktadır. Bunlar içinde en önemlilerden biri de Üçlü Sorumluluk uygulamalarıdır.

Dünyada Üçlü Sorumluluk hareketi, öncelikle 1984 yılında Kanada’da başlamış ve daha sonra ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde ise 15 Şubat 1993 tarihinde Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) üyelerinin taahhütname imzalamaları ile hayata geçirilmiştir.

Üçlü Sorumluluk; kimya sanayinin ilgili ulusal derneği ile ortak çalışması sonucu ürün ve üretim tekniğini paydaşları ile sürekli değerlendirerek çevre, sağlık ve teknik emniyet konularında kendini geliştirmeyi taahhüt ettiği ve gönüllü olarak uyguladığı küresel birsistemdir. Kısacası üçlü sorumluluk;

İnsan hayatının, çevrenin ve doğal kaynakların korunmasını ve daha iyi koşullarda yaşanabilir bir ortamın varlığını ön planda tutan bir prensiptir.

İnanç içinde başlayan, eğitimle devamlı gelişen bir kimya sanayi kültürüdür.

Kimya sanayinin insana ve doğaya bir taahhüdüdür.

Dünyada ilk kez bir sektöre ait uygulama olarak ortaya çıkan Üçlü Sorumluluk uygulamaları, ülkemizde de TKSD tarafından ciddi bir şekilde yürütülmektedir.

Page 20: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

19

4 KİMYA SEKTÖRÜ VE ÇEVRE

Kimya sektörü, gerekli tedbirler alınmadığı sürece, insan sağlığına ve çevreye büyük ölçüde zarar veren sanayi kollarından biri olarak değerlendirilmektedir. Sektör tarafından üretilen veya kullanılan kimyasalların birçoğu tehlikeli olup gerek ani yayılımı sonucu kısa vadede, gerekse hava, su ve toprakta kalıcı özellik göstererek uzun vadede insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etki göstermektedir.

Sektörün çevre konusunda kötü bir imaja sahip olduğu bir gerçektir. Bu nedenle çevre; kimya sektöründe üst seviyede ele alınması gereken bir sorun olup, AB ülkelerinde işletmecirolarının % 3 kadarının çevre için sarf edildiği bilinmektedir.

4.1 Sektörle İlgili Çevre Mevzuatı

Ülkemizde kimyasallar ile ilgili çevre mevzuatının dayanağı 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 13. maddesidir. Bu maddeye istinaden; tehlikeli kimyasalların belirlenmesi, üretimi, ithalatı, atık konumuna gelinceye kadar geçen süreçte kullanım alanları ve miktarları, etiketlenmesi, ambalajlanması, sınıflandırılması, depolanması, risk değerlendirilmesi, taşınması ile ihracatına ilişkin usul ve esaslar ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikler ile belirlenir.

Kimyasallar yönetimi ile ilgili yönetmeliklere ilişkin mevzuat çalışmaları AB’nin bu konudaki mevcut mevzuatına uyum sağlanması yönünde yapılmaktadır. Bu kapsamda; Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyonunda ilgili kurum, kuruluş ve özel sektör temsilcilerinin katkı ve katılımları ile aşağıda belirtilen tüzük ve direktiflere ilişkin uyum stratejisi ve planlar hazırlanmış olup komisyon görüşüne gönderilmiştir.

67/548/EEC sayılı Tehlikeli Maddelerin Sınıflandırılması, Etiketlenmesi ve Ambalajlanması Hakkında Komisyon Direktifi ile 99/45/EC sayılı Tehlikeli Müstahzarların Sınıflandırılması, Etiketlenmesi ve Ambalajlanması Hakkında Komisyon Direktifi

Hayvan Deneylerine ilişkin 86/609/EEC sayılı Komisyon Direktifi

Biyosidal Ürünlere ilişkin 98/8/EEC sayılı Komisyon Direktifi

Tehlikeli Kimyasalların İthalat ve İhracatına ilişkin 689/2008/EC sayılı Konsey Tüzüğü

Kalıcı Organik Kirleticilere ilişkin 850/2004/EC sayılı Konsey Tüzüğü

96/82/EC sayılı Tehlikeli Madde İçeren Kazaların Kontrolüne İlişkin Seveso II Direktifi

Ozon Tabakasını İncelten Maddelere dair 2037/2000/EC sayılı Konsey Tüzüğü

Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi, İzni ve Kısıtlamalarına ilişkin 1907/2006/EC sayılı REACH Tüzüğü

Page 21: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

20

Bu doğrultuda, AB mevzuatına uyum çalışmaları çerçevesinde gerçekleştirilen “Kimyasallar Alanında Kurumsal Kapasitenin Güçlendirilmesi için Teknik Destek Projesi” kapsamında dört yeni yönetmelik 26.12.2008 tarih ve 27092 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ayrıca, yine uyum çalışmaları çerçevesinde tamamlanan “Türkiye’de Seveso II Direktifi’nin Uyumlaştırılması Projesi” kapsamında, Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik Taslağı hazırlanmıştır.

1. Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmelik

AB’nin 67/548/EEC ve 99/45/EC sayılı direktiflerine uyumlu olarak 26.12.2008 tarih ve 27092 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede, 26.12.2009 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yayımlanmıştır. Yeni yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile 11.07.1993 tarih ve 21634 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği yürürlükten kaldırılacaktır.

Bu Yönetmeliğin amacı; piyasaya arz edilen tehlikeli maddelerin ve müstahzarların insan sağlığı ve çevre üzerinde yaratabilecekleri olumsuz etkilere karşı etkin kontrolünü ve verimli gözetimini sağlamak üzere sınıflandırılmasına, etiketlenmesine ve ambalajlanmasına ilişkin idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir.

Yönetmelik ile Kimyasallar Danışma Komisyonunun kurulması öngörülmüş ve görevleri belirlenmiştir. Yönetmeliğin hükümlerinin uygulanmasında ilgili kuruluşlar ise Çevre ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’dır.

Yönetmeliğin 10. maddesinde üretici ve ithalatçıların başlıca görev ve sorumlulukları şu şekilde tanımlanmaktadır:

Maddelerin ve müstahzarların Yönetmelik hükümlerine uygun olarak sınıflandırılması için gerekebilecek testleri yapmak veya yaptırmak

Tehlikeli maddeler ve müstahzarların Yönetmelik hükümlerine göre sınıflandırılması, etiketlenmesi ve ambalajlanmasını sağlamak

İlgili kuruluşun talebi halinde müstahzarın bileşimi ve diğer özelliklerine ilişkin bilgileri ilgili kuruluşa vermek

2. Tehlikeli Maddeler ve Müstahzarlara İlişkin Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanması ve Dağıtılması Hakkında Yönetmelik

AB’nin 91/155/EEC sayılı direktifine uyumlu olarak 26.12.2008 tarih ve 27092 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede, 26.12.2009 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yayımlanmıştır. Bu yeni Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile 11.03.2002 tarih ve 24692 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Bilgi Formlarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği yürürlükten kaldırılacaktır.

Page 22: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

21

Bu Yönetmeliğin amacı, piyasaya arz edilen tehlikeli maddelerin ve müstahzarların insan sağlığı ve çevre üzerinde yaratabilecekleri olumsuz etkilere karşı etkin kontrolünü ve verimli gözetimini sağlamak üzere güvenlik bilgi formlarının hazırlanması ve dağıtılmasına ilişkin idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir.

Yönetmelikte belirtilen tehlikeli bir maddeyi veya müstahzarı piyasaya arz etmekten sorumlu üretici, ithalatçı veya dağıtıcı bu madde veya müstahzarın profesyonel kullanıcısına Yönetmelikte belirtilen bilgileri içeren bir Güvenlik Bilgi Formu sağlamakla yükümlüdür.

Güvenlik Bilgi Formunun bir kopyası ilgili kuruluşa ve elektronik bir kopyası da Çevre ve Orman Bakanlığına iletilecektir. Güvenlik Bilgi Formunda yer alan bilgilerin doğruluğu işyerlerinde her bir kimyasal özelinde uygun tedbirlerin alınabilmesi için önem arz ettiğinden, Güvenlik Bilgi Formlarının, güvenlik bilgi formlarının hazırlanmasına ilişkin personel belgelendirmesi konusunda akredite olmuş kuruluş tarafından belgelendirilmiş kişilerce hazırlanması öngörülmüştür.

3. Kimyasalların Envanteri ve Kontrolü Hakkında Yönetmelik

26.12.2008 tarih ve 27092 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren bu Yönetmeliğin amacı; kimyasalların insan sağlığı ve çevre üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere karşı etkin koruma sağlamak üzere envanter oluşturulmasına ve kontrolüne ilişkin idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir.

Bu Yönetmelik ile ilk kez kimyasalların envanteri, risk değerlendirmesi, önceliklendirme ve verilerin gizliliğine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Hazırlanmasında AB’nin uygulamaları dikkate alınmıştır ve ilgili kuruluş Çevre ve Orman Bakanlığıdır.

Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten üç yıl öncesine kadar, mevcut maddeleri ve yeni maddeleri üretenler veya kendi halinde veya müstahzar içinde ithal edenler Yönetmeliğin 7. ve 8. maddelerinden belirtilen bilgileri Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden itibaren on iki ay içerisinde Çevre ve Orman Bakanlığına iletmekle yükümlüdür.

Üretici veya ithalatçılar bilgileri vermek için Çevre ve Orman Bakanlığın internet sayfasındaki özel program paketini kullanacaklar ve sağlanan bilgilerin açıklanmasının kendisine endüstriyel veya ticari olarak zarar vereceğini düşünüyorlarsa, bu bilgilerin üçüncü kişilere açıklanmamasını yazılı olarak Çevre ve Orman Bakanlığından talep edebileceklerdir.

Üretici ve ithalatçılardan sağlanan bilgilere dayanarak, Çevre ve Orman Bakanlığı, insan ve çevreye olan potansiyel etkilere sahip olmaları nedeniyle dikkat gerektiren öncelikli madde veya madde grupları için bir öncelik listesi hazırlayıp yayınlayacak ve öncelik listesinde yer alan maddeler için risk değerlendirmesi yapacaktır.

Page 23: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

22

4. Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik

26.12.2008 tarih ve 27092 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren bu Yönetmeliğin amacı; insan sağlığı ve çevrenin korunmasını temin etmek üzere, bazı tehlikeli maddelerin veya madde gruplarının kendi başına üretimi ve kullanımı, müstahzar içerisinde veya eşyada kullanımı ile bunların piyasaya arzına ilişkin idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir. AB’nin 76/769/EEC sayılı direktifine kısmen uyumlu olarak hazırlanmıştır. Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliğinde belirlenmiş yasaklama ve kısıtlama şartlarını içermektedir. İlgili kuruluşlar Çevre ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığıdır.

5. Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik Taslağı

2009 yılının ilk çeyreğinde yayınlanması planlanan yönetmelik henüz yayınlanmamıştır. AB’nin 96/82/EC sayılı direktifine uyumludur. Bu yönetmelik, tehlikeli maddeler bulunduran kuruluşlarda büyük endüstriyel kazaların önlenmesi ve muhtemel kazaların, insanlara ve çevreye olan zararlarının en aza indirilmesi amacıyla, yüksek seviyede, etkili ve sürekli korumayı sağlamak için alınması gerekli önlemleri belirlemektedir.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3. maddesi kapsamında, bölgesel ve küresel çevre sorunlarının çözümüne yönelik olarak uluslararası anlaşmalar sonucu ortaya çıkan ulusal hak ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli teknik, idari, mali ve hukuki düzenlemeler Çevre ve Orman Bakanlığının koordinasyonunda yapılmaktadır. Bu gün itibarı ile kimyasallara ilişkin üç önemli uluslararası sözleşme ve ülkemizi kapsayan iki önemli bölgesel sözleşme mevcut olup cıva ve diğer ağır metalleri kapsamı dahiline alan uluslararasısözleşme hazırlıkları başlatılmıştır:

Bazı Zararlı Kimyasallar ile Pestisitlerin Uluslararası Ticaretinde Uygulanacak Ön Bildirimli Kabul (PIC) Sistemine İlişkin Rotterdam Sözleşmesi

Bazı Kalıcı Organik Kirletici Kimyasalların (POP’s) Çevresel Açıdan Etkin Yönetimi Üzerine Stockholm Sözleşmesi

Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Uzun Menzilli Hava Kirliliği Sözleşmesi Kalıcı Organik Kirleticiler (POP’s) Protokolü

Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Endüstriyel Kazaların Sınıraşan Etkileri Hakkında Sözleşme

Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü

Page 24: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

23

4.2 Çevresel Etkiler ve Riskler

Kimya sektörün başıca çevresel etkileri arasında ürünlerin üretiminden bertarafına kadar geçen süreçlerde ortaya çıkan atık sular, hava emisyonları, atıklar ve yan ürünlerden kaynaklanan etkileri saymak mümkündür. Bu etkilerin en aza indirilmesinde arıtma tesisleri, baca filtreleri, atık yönetimi ve CO2 emisyonları önemle ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. Ayrıca, enerji tasarrufu ile ilgili konulara da diğer sanayilerde olduğu gibi önem verilmelidir.

Sektördeki çevresel sorunların başında hiç şüphesiz tehlikeli atıklar gelmektedir. Her geçen gün sayıları artan kimyasalların pek çok alanda ki kullanımı tehlikeli atık oluşumunun kimya sektörü dışında birçok sektöre de yayılmasına neden olmaktadır.

Özellikleri nedeniyle patlayıcı, parlayıcı, yanıcı ve zehirli olan sağlığa ve çevreye zarar verebilecek her türlü atığa tehlikeli atık denir. Tehlikeli kimyasal maddeler ile kontamine olmuş her türlü madde ve malzemeler ile kimyasal maddelerin boş ambalajları bu kapsam içindedir.

2872 sayılı Çevre Kanunu ve Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Taşınımına İlişkin Basel Sözleşmesi esas alınarak hazırlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 14.03.2005 tarih ve 25755 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik; tehlikeli atıkların, üretiminden en son giderimine kadar; insan sağlığı ve çevreye zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesinin önlenmesi, üretiminin ve taşınmasının kontrolünün sağlanması, ithalinin yasaklanması ve ihracatının kontrolü, yönetiminde gerekli teknik ve idari standartların sağlanması, üretiminin kaynağında en aza indirilmesi, üretiminin kaçınılmaz olduğu durumlarda üretildiği yere en yakın uzaklıkta son giderimi, yeterli şekilde kontrolü, çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanması yönünde oluşturulacak politika ve programların belirlenmesi için oluşturulacak hukuki ve teknik esasları kapsamaktadır.

Atık üreticileri bu Yönetmeliğin hükümleri gereğince;

atık üretimini en az düzeye indirecek şekilde gerekli tedbirleri almakla, atıkların insan sağlığı ve çevreye yönelik zararlı etkisini en aza düşürecek şekilde atık

yönetimini sağlamakla ve tehlikeli atık yönetim planını oluşturmakla, atıklarla ilgili kayıt tutmakla ve atık tür ve miktarına ilişkin “Atık Beyan Formu”nu her yıl

doldurarak İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne göndermekle, atığını göndereceği tesisin istemiş olduğu uluslararası kabul görmüş standartlara uygun

ambalajlama ve etiketleme yapmakla, atıklarını lisans almış taşıyıcılar vasıtasıyla lisanslı işleme ve bertaraf tesislerine

göndermekle yükümlüdür.

Page 25: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

24

Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği zararlı kimyasal maddelerle iştigal eden ve üretim faaliyetleri sonucu tehlikeli atık üreten ve bertaraf eden tesislerde bir acil durum planı hazırlanmasını ve bu konuda ilgili ve sorumlu personelin eğitilmesini zorunlu kılmaktadır.

Oluşturulacak plan tehlikeli madde kazaları acil önlem yönetimini açıklamalı, bu amaçla kaza bildirimi sürecini, sorumlu bölüm ve kişileri, acil bir durumda bu bölüm ve kişilerin görev ve sorumluluklarını, acil müdahale yöntemlerini belirlemelidir. Planda ayrıca, potansiyel tehlike alanları, sistemler, acil bir durumda kullanılacak malzeme, makine ve ekipman envanteri, üretim ve depolama tesislerinin yerleşim planları ile tesislerin tahliye planları yer almalıdır. Plan herhangi bir personel, malzeme, ekipman ya da yöntem değişikliğinde revize edilmelidir.

Planın amacı tesis içinde yağ ve tehlikeli kimyasal maddelerden kaynaklanabilecek kaza olasılığını asgariye indirmek ve önlemektedir. Bu tür kazalar zamanında ve gerekli müdahaleler yapılmadığı zaman insan ve çevre sağlığını ciddi boyutta tehlikeye sokabilecek türdedir. Bu nedenle, planda görevlendirilmiş bölüm ve personelin tanımlanan sorumluluklarının farkında olmaları, acil bir durumda müdahaleye hazır olmaları, yıllık eğitimlere eksiksiz katılmaları, planın çalışması ve kazaların önlenmesi için önemlidir. Öte yandan, kazaların önlenmesi ve müdahale konularında başta alan sorumluları olmak üzere tüm çalışanlara önemli görevler düşmektedir. Alan sorumları acil müdahale planı ve kaza bildirimi konularında personeli bilgilendirmeli tüm çalışanlar herhangi bir kimyasal madde dökülmesi, yayılması, kaçağı ve kazası tespit ettiklerinde durumu derhal sorumlu bölüme bildirmelidirler.

Kimya sektöründeki diğer bir önemli çevresel risk ise meydana gelen büyük endüstriyel kazalardır. Tehlikeli kimyasalları proseslerinde kullanan, üreten veya depolayan tesislerde meydana gelen kazalar, sadece patlama ve yangınlardan kaynaklanan hasarlar açısındandeğil aynı zamanda açığa çıkan zehirli gazlar, toprağa ve suya yayılan kimyasallar nedeni ile de insan ve çevre sağlığı üzerinde büyük risk oluşturmaktadır.

Günümüzde, dünyadaki büyük kazaların ana nedenlerinin temelini kimyasalların oluşturduğu, kimya sanayinde basit bir tedbirsizlik veya ihmalden meydana gelebilecek kaza ve yangınların yalnızca işyerlerindeki çalışanları değil, aynı zamanda çevreyi, doğayı ve ekonomiyi büyük zarara uğrattığı ve tüm bunların yanı sıra toplu ölümlere, etkisinin yıllarca süreceği sakat doğumlara ve hastalık risklerine neden olduğu tartışmasız bir gerçektir.

Page 26: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

25

Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan büyük endüstriyel kazaların önlenmesi, kazalara karşı hazırlıklı olunması ve kazaların gerçekleşmesi durumunda uygun biçimde müdahaleedilebilmesi amacı ile için 2004-2006 yılları arasında gerçekleştirilen “Türkiye’de Seveso II Direktifi’nin Uyumlaştırılması Projesi”, ülkemizde konu ile ilgili boşluğunun doldurulmasınıamaçlamıştır. Proje sonucunda hazırlanan web sayfası ve elektronik bildirim sistemi ile Seveso II Direktifi kapsamında olan ve tehlikeli kimyasal bulunduran tesislerin bildirimde bulunma zorunluluğu vardır ve şu ana kadar 950 tesis bildirimde bulunmuştur. Ayrıca, Çevre ve Orman Bakanlığınca Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolüne İlişkin Yönetmelik Taslağı hazırlanmıştır. Bu Yönetmeliğe göre tesisler taşıdıkları risklere göre sınıflandırılacak ve tesislerden bulundukları sınıfa göre yükümlülüklerini yerine getirmeleri talep edilecektir. Yönetmelik kapsamında bulundurdukları maddelerin cinsi ve miktarı nedeni ile üst seviyeli tesis sınıfına giren işletmelerden güvenlik raporu ve dahili acil durum planı hazırlamaları talep edilecektir. Acil durum planları ile öngörülen büyük kaza senaryolarının gerçekleşmesi durumunda kazaya en uygun şekilde müdahale edilebilmesi amaçlanmaktadır.

Tehlikeli kimyasalların üretimi, satışı, depolanması, kullanılması ve taşınması faaliyetleri ile tehlikeli atıkların toplanması, taşınması, geçici ve ara depolanması, geri kazanımı, yeniden kullanılması ve bertarafı faaliyetlerinde bulunanlar, 2872 sayılı Çevre Kanunu ile getirilen yükümlülükler açısından müteselsilen sorumludurlar. Sorumlular belirtilen mesleki faaliyetleri nedeniyle oluşacak bir kaza dolayısıyla üçüncü şahıslara verebilecekleri zararlara karşı tehlikeli kimyasal ve tehlikeli atık mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda olup, faaliyetlerine başlamadan önce Çevre ve Orman Bakanlığından gerekli izni almakla yükümlüdürler. Sigorta yaptırma zorunluluğuna uymayan işletmelere bu faaliyetler için izin verilmemektedir.

4.3 REACH

AB’nde kimyasal maddelere ilişkin mevcut birçok mevzuatı tek bir çatı altında toplayan REACH (Registration, Evaluation, Authorisation and Restriction of Chemicals) Tüzüğü, kimyasalların kaydı, değerlendirilmesi, izni ve kısıtlanması anlamına gelmektedir.

AB’nin yeni kimyasallar politikasını oluşturan REACH Tüzüğü, 1 Haziran 2007 tarihinde yayımlanmış bir yıl sonra ise yürürlüğe konmuştur. REACH Tüzüğü, kimyasalların risklerinin etkin yönetimi için kapsamlı bir sistemi tanımlamaktadır ve kimya sektörünü büyük ölçüde etkilemektedir.

Page 27: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

26

Yeni sisteme göre, kimya ve ara girdi tedarik eden sanayinin kimyasallarının neden olduğu tehlikeleri ve riskleri yönetebilmek üzere daha fazla sorumluluk alması ve maddelere ilişkin güvenlik bilgilerini temin etmesi gerekmektedir. Üreticiler ve ithalatçılar ise üretime ve ticarete konu maddelerin özelliklerine ilişkin bilgileri toplamakla sorumludurlar. Ayrıca, kayıt, değerlendirme, izin ve kısıtlama süreçlerine takiben, uygun alternatiflerin tespiti ile en tehlikeli kimyasalların aşamalı bir şekilde ikamesi öngörülmektedir. Böylece teknolojik gelişmenin yanı sıra çevrenin en üst düzeyde korunması hedeflenmektedir.

İnsan sağlığı ve çevrenin en yüksek düzeyde korunmasının sağlanmasının yanı sıra AB kimya sektörünün rekabet gücünün devam ettirilmesi ve artırılması, iç pazarın bölünmesinin engellenmesi, şeffaflığın artırılması, uluslararası çabaların bütünleştirilmesi ve alternatif test metotlarının kullanılması yoluyla hayvanlar üzerinde yapılan testlerin azaltılması REACH sisteminin öncelikli hedefleri arasındadır.

REACH Tüzüğü, radyoaktif maddeler, gümrük incelemesine tabi olan maddeler, izole edilmiş ara ürünler, tehlikeli madde taşımacılığı kapsamındaki maddeler, atıklar ve nihai kullanıma sunulmuş ilaç, kozmetik ve yiyecekler veya askeri amaçlı kullanılan kimyasallar gibi özel kimyasal haricindeki tüm kimyasalları kapsamaktadır.

Teknik mevzuat açısından bugüne kadar yapılan uygulamalardan farklı olarak ortak kurum ve ortak uygulama ile yeni bir yapıyı öngörmekte olan söz konusu tüzüğe göre, AB üye ülkelerinde faaliyet gösteren ve yılda bir tondan fazla kimyasal madde üreten veya ithal eden şirketlerin, söz konusu kimyasal maddeleri, AB örgütlenmesi içinde yer alan Avrupa Kimyasallar Ajansı (European Chemicals Agency – ECHA) yönetimindeki merkezi bir veri tabanına kaydettirmeleri zorunlu bulunmaktadır.

REACH sisteminin ilk aşaması olan Avrupa Mevcut Ticari Kimyasal Maddeler Envanteri (European Inventory of Existing Commercial Chemical Substances – EINECS) listesinde yer alan kimyasal maddeler için ön kayıt süreci 1 Aralık 2008 tarihinde sona ermiştir. REACH kapsamında ön kaydını tamamlamış kimyasalların kayıt süreci maddenin tehlikeli bir kimyasal olup olmaması ve pazara sürülen maddenin yıllık tonajına bağlı olarak 2010, 2013 ve 2018 yıllarına kadar aşamalı olarak devam edecektir. Kaydı yapılmış tüm madde dosyaları, kayıt yükümlülüklerine uygunluk yönüyle, ECHA tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Değerlendirme sonucunda oluşturulacak izin listesinde yer alan maddelerin piyasaya sürülmeleri aşamasında ECHA’dan izin alınması zorunlu olacaktır. Bazı kimyasal maddelerin AB pazarında kullanılması veya pazara sürülmesi, ECHA tarafından yapılacak değerlendirme sonucu kısıtlanacak veya tamamıyla yasaklanacaktır.

Page 28: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

27

REACH sistemi AB’ye yapılan kimyevi madde ihracatımızı doğrudan etkilemektedir. Türkiye’den AB’ye yapılacak kimyevi madde ihracatında, ihracatçı şirketlerimizin, REACH sisteminin gerektirdiği şekilde, ihraç edecekleri ürünleri ECHA’ya kaydettirmeleri gerekmektedir. Türkiye’nin henüz AB’ye üye ülke olmamasından dolayı, REACH Sisteminin yurtiçi kimya üretimimize ve AB dışı ülkelere ihracatımıza kısa vadede doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak, ülkemizin AB’ye katılım sürecinde ve AB ile aramızda tesis edilmiş bulunan Gümrük Birliği ilişkileri çerçevesinde yürütülen mevzuat uyum çalışmaları kapsamında REACH Tüzüğünü uyumlaştırmamız durumunda REACH ile ilgili düzenlemelerin kimya sektöründeki üretim ve ithalat faaliyetlerinde de uygulanması zorunlu hale gelecektir. Bu nedenle, REACH Tüzüğünün temelini oluşturan direktifler baz alınarak yeni yönetmelikler çıkarılmıştır.

REACH Tüzüğünün uyum çalışmaları kapsamında Çevre ve Orman Bakanlığınca yürütülmesi planlanan projede, REACH Tüzüğünün uygulanmasına yönelik mevzuat hazırlanacak ve en geç 2013 yılının üçüncü çeyreğinde yürürlüğe konulacaktır.

İnsan sağlığının ve çevrenin korunmasının yanı sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının da hedeflendiği sistem, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı bilgilerin sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklemektedir. Söz konusu durumun, sektör şirketlerine, AB mevzuatını ve geçiş sürecini takip edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına katlanmaları yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülmektedir.

Diğer yandan, 2010 yılında uygulamaya geçmesi planlanan tüm dünyada uygulanacak tek bir sınıflandırma ve etiketleme sistemi amaçlayan Küresel Uyumlaştırma Sisteminin (Globally Harmonized System – GHS) REACH sistemi üzerinde yapacağı değişiklikler yakından takip edilmelidir.

Page 29: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

28

5 KİMYA SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Hızlı teknolojik gelişmeler, bir yandan insanın refahına hizmet ederken diğer yandan insan hayatı ve çevresi için tehlikeleri de beraberinde getirmektedir. Özellikle sanayileşmenin ve yeni üretim yöntemlerinin ön plana çıktığı 20. yüzyıl, yoğun makineleşme ve üretim sürecine giren yüzlerce kimyasal maddenin yol açtığı iş kazaları ve meslek hastalıklarının ve yoğunlaştığı bir yüzyıl olarak hatırlanacaktır.

Sağlıklı çalışma ortamı, hızlı ve sağlıklı kalkınmanın ön şartıdır. Çünkü iş kazaları ve meslekhastalıkları, sonuçları itibarı ile insan hayatını ve sağlığını tehdit etmesinin yanı sıra işletmeler için önemli bir maliyet unsuru olup işyerinde verimliliği de doğrudan etkilemektedir.

İşyerlerinde işin yürütülmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla sistemli ve bilimsel çalışmaların yapılması gereklidir. İşletim ve üretim güvenliğini sağlayan bu çalışmalar iş sağlığı ve güvenliği olarak adlandırılmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği etkinliklerinin amacı çalışanların sağlığını korumaktır. Çalışanların sağlığını etkileyen başıca iki temel özellik vardır. Bunlar bireysel özellikler ve işyeri ortam özellikleridir. Bireysel özellikler en yalın hali ile yaş, cinsiyet ve genel sağlık durumu, alışkanlıklar, aile öyküsü, vücut yapısı ve genetik özellikler olarak tanımlanabilir. İşyeri ortam özellikleri ise fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik ve tozlar gibi gruplara ayrılarak incelenebilir. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının amacı bir yandan bireysel özellikleri diğer yandan da işyeri ortam özelliklerini göz önünde tutarak çalışanların sağlıklarının bozulmasını önlemek, hatta olanaklar ölçüsünde onların sağlığını daha üst düzeye çıkarmaya çalışmaktır.

Günümüzde birçok işyerlerinde mevcut olan kimyasal maddeler yaşam kalitesini yükseltmiştir. Ancak potansiyel olarak bu maddelerle temas halinde bulunan herkesin bununla bağlantılı riskleri bilmesi ve anlaması aynı zamanda bir zorunluluk haline gelmiştir.

5.1 Sektörle İlgili İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı

AB uyum sürecinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tüm mevzuatın yeniden ele alınarak değiştirilmesi ve yapılandırılması süreci 2003 yılının son ayında başlamış olup şu an büyük bir oranda tamamlanmıştır.

Page 30: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

29

İş sağlığı ve güvenliği alanında yayımlanan tüm yönetmelikler 4857 sayılı İş Kanunu kapsamına giren tüm işyerlerini kapsadığından ve işverenlere yönelik çok çeşitli yükümlülükler getirdiğinden büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle bundan sonraki süreçte, bu defa işletmelerde uygulanma boyutuyla gündemi yoğun bir şekilde meşgul edeceği bir gerçektir.

Söz konusu iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının kimya sektörü tarafından doğru olarak yorumlanması, uygulanması ve konuyla ilgili oluşan soru işaretlerinin giderilmesi oldukça önemlidir.

1. İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği

09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 89/391/EEC sayılı AB Konsey Direktifi esas alınarak hazırlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği; risk değerlendirmesi, sağlık ve güvenlik işçi temsilcisi, iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik eleman, işçilerin bilgilendirilmesi, işçilerin görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması ve risk grupları gibi mevzuatımız açısından yeni kavram, müessese ve istihdam modellerini de beraberinde getirmiştir.

Ancak söz konusu Yönetmeliğin yürütmesi, Danıştay 10. Dairesi 2004/1942 esas no’lu ve 24 Mayıs 2004 tarihli kararı ile durdurulmuştur. Yürütmeyi durdurma kararının hukuki gerekçesi, bu Yönetmeliğin, Tüzük olarak düzenlenmesi gerektiğidir. Bu nedenle Yönetmeliğin, bir çok AB ülkesinde olduğu gibi Kanun olarak yeniden çıkartılması için İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır.

İşverenlere yönelik olarak getirilen; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek yükümlülükleri ve bununla birlikte çalışanlara da getirilen çeşitli yükümlülükler bu konuda eğitim, danışma ve bilgilendirme hususlarını özellikle ön plana çıkarmaktadır.

Kimya sektörünün bu çerçevede eğitim ihtiyacının karşılanması ve tabi ki uygulamaya yönelik alt yapısının geliştirilmesi, ekonomik anlamda yüksek yatırımları da beraberinde getirmektedir. Konuyla ilgili çeşitli kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ve projeleri devam etmekte ve işbirliklerinin geliştirilmesine çalışılmaktadır.

Page 31: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

30

2. Kimyasallarla Çalışmada İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği

26.12.2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren Yönetmeliğin amacı, işyerinde bulunan, kullanılan veya herhangi bir şekilde işlem gören kimyasal maddelerin tehlikelerinden ve zararlı etkilerinden işçilerin sağlığını korumak ve güvenli bir çalışma ortamı sağlamak için asgari şartları belirlemektir.

Yönetmeliğin 5. maddesine göre; işveren, kimyasal maddelerle çalışmalarda, işçilerin bu maddelere maruziyetini önlemek, bunun mümkün olmadığı hallerde en aza indirmek ve tehlikelerinden korumak için gerekli tüm önlemleri almakla yükümlüdür.

Patlayıcı ortamları, patlayıcı ortamlarda kullanılabilecek ekipmanları ve özelliklerini, alınması gereken önlemleri tanımlayan, açıklayan ve sınıflandıran ATEX Direktifinin zorunlu uygulaması ülkemizde 30.06.2006 tarihinden itibaren başlamıştır.

ATEX, patlayıcı ortamlarla ilgili bir kavram haline gelmiş olup bu konu ile ilgili tüm tedbirleri kapsamaktadır. ATEX adı altında iki adet Avrupa Parlamentosu Direktifi yayınlanmıştır. Birinci direktif 1994 yılında ATEX 100a adı ile yayınlanmış olup, patlayıcı ortamlarla ilgili ekipmanları kapsamaktadır. Diğer bir söz ile imalatçılara yöneliktir. İkinci direktif 1999 yılında ATEX 137 adı ile yayınlanmıştır ve kullanıcılara yani işyerlerine yöneliktir. Bu her iki direktif de Türk makamlarınca yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

ATEX direktiflerinin getirdiği yasal zorunluluklar doğrultusunda yalnızca AB ülkelerine ihracat yapan ilgili kuruluşlar değil, ülkemizdeki riskli ortamlarda kullanılan ekipmanlar ve çalışanlar açısından da konuya gereken önem verilmeli ve gereklilikleri yerine getirilmelidir.

3. Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Çalışanların Korunması Hakkında Yönetmelik

Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığının 26.12.2006 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazetede yayımlan ve 99/92/EC sayılı Direktif (ATEX 137) esas alınarak hazırlanan bir yönetmeliktir.

Bu Yönetmeliğin amacı, işyerlerinde oluşabilecek patlayıcı ortamların tehlikelerinden çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak için alınması gerekli önlemleri belirlemektir.

Patlamaların önlenmesi ve bunlardan korunmayı sağlamak amacıyla işveren, aşağıda belirtilen temel ilkelere ve verilen öncelik sırasına uyarak, yapılan işlemlerin doğasına uygun olan teknik ve organizasyona yönelik önlemleri almakla yükümlüdür:

Patlayıcı ortam oluşmasını önlemek

Yapılan işlemlerin doğası gereği patlayıcı ortam oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı ortamın tutuşmasını önlemek

İşçilerin sağlık ve güvenliklerini sağlayacak şekilde patlamanın zararlı etkilerini azaltacak önlemleri almak

Page 32: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

31

Patlama riskinin değerlendirilmesini (risk analizi) yaptırmak

İşyerinin güvenli hale getirmek

Koordinasyonu sağlamak

Patlayıcı ortam oluşabilecek yerlerin sınıflandırılmasını yapmak

Patlamadan korunma dokümanını hazırlamak

İşyerleri ve iş ekipmanları için özel gerekleri karşılamak

Patlayıcı ortam oluşabilecek yerlere uyarı işaretleri koymak

Bu önlemler, gerektiğinde patlamanın yayılmasını önleyecek tedbirlerle birlikte alınacaktır. Alınan bu tedbirler düzenli aralıklarla ve işyerindeki önemli değişikliklerden sonra yeniden gözden geçirilecektir.

İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğünü yerine getirirken Patlamadan Korunma Dokümanı olarak isimlendirilen aşağıda belirtilen hususları içeren belgeleri hazırlamalıdır:

İşyeri ve çalışma alanının tanımlanması, sorumlu personel, çalışan ve işçilerin sayısı

Plan ve projeler (Binalar ve yapılar ile ilgili dokümantasyon, işyerinin genel planı, makine-teçhizat yerleşim planı, kaçış ve kurtarma güzergahları)

Proseslerin tanımlanması (Proses özet metni ve akış diyagramı)

Kullanılan maddelerin tanımlanması (Patlayıcı ortam oluşturabilecek maddelerin listesi ve bu maddelerin güvenlik parametreleri)

Patlayıcı ortam oluşabilecek yerlerin risk analiz sonuçları

Tehlikeli bölgeler

Normal işlemler sırasındaki tehlikeler

Teknik ve organizasyonel önlemler

Bu Yönetmelikte doğrudan işveren sorumluluklarını tariflenmektedir. Yönetmelik asgari şartları belirlemekte, patlayıcı ortamlarda ki en önemli konu olan bölge sınıflandırmasını işverene bırakmaktadır. Türkiye’de bu tür tehlikeli sahalarda meydana gelebilecek kazaların önüne geçebilmek için öncelikle işverenin yükümlülüklerini yerine getirmesi ve bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

4. Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemlerle İlgili Yönetmelik

94/9/EC Direktifine (ATEX 100a/95) paralel olarak hazırlanarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 30.12.2006 tarih ve 26392 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik, doğrudan üreticiyi ilgilendirmekle birlikte ürünlerin hangi ortamlarda kullanılacağı ve ilave ne gibi tedbirler alınacağı hakkında bilgi vermektedir.

Page 33: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

32

Bu Yönetmeliğin amacı; Yönetmelik kapsamına giren muhtemel patlayıcı ortamda kullanılan teçhizatın ve koruyucu sistemlerin güvenli olarak piyasaya arzı için gerekli emniyet kuralları ile uygunluk değerlendirme prosedürlerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Yönetmelik, muhtemel patlayıcı ortamlarda kullanılacak teçhizat ve koruyucu sistemleri kapsar. Ayrıca, muhtemel patlayıcı ortamlar dışındaki amaçlar için kullanılan, ancak patlama tehlikelerine karşı teçhizatın ve koruyucu sistemlerin emniyetli çalışması için gerekli olan veya buna katkı sağlayan emniyet cihazları, kumanda cihazları ve ayarlama donanımları da bu Yönetmelik kapsamındadır.

Bu Yönetmelikte, muhtemel patlayıcı ortamlarda kullanılacak teçhizat ve koruyucu sistemler teçhizat olarak ifade edilmektedir. Ayrı ayrı veya birlikte, enerjinin üretilmesi, aktarılması, depolanması, ölçülmesi, kontrolü ve dönüştürülmesi için ve/veya malzemenin işlenmesi için kullanılacak olan ve muhtemel tutuşma kaynakları ile patlamaya yol açabilecek makineler, donanım, sabit veya seyyar cihazlar, kumanda aksamları ile cihazları ve algılama veya koruma sistemlerini ifade etmektedir. Yeni başlamış patlamaları derhal durdurmak ve/veya patlama alevlerinin ve patlama basınçlarının etki alanlarını sınırlamak için düşünülmüş olan, bağımsız sistemler olarak kullanılmak üzere ayrı olarak piyasaya arz edilebilen, yukarıda tanımlanan ekipmanların aksamları dışındaki cihazlar koruyucu sistemler olarak tanımlanmıştır.

5. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik:

19.12.2007 tarihli ve 26735 sayılı Resmi Gazetede 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yayımlanmış olan bu Yönetmelik, son olarak, 09.09.2009 tarih ve 27344 sayılı Resmi Gazetede 2009/1516 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yayımlanan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişmiştir.

Yönetmeliğin amacı; çıkabilecek yangınların en aza indirilmesini ve herhangi bir şekilde çıkabilecek yangının can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlamak üzere, yangın öncesinde ve sırasında alınacak tedbirlerin, organizasyonun, eğitimin ve denetimin usul ve esaslarını belirlemektir.

Yönetmelik incelendiğinde; binalarda doğalgaz kazan dairelerinin kullanılması halinde, kazan dairesinde bulunan ve enerjinin alınacağı enerji tablosunun etanj tipi patlama ve kıvılcım güvenlikli (exproof) olması gerektiği belirtilmektedir. Aynı bölümde kazan dairelerinde aydınlatma sistemleri; tavandan en az 50 cm sarkacak şekilde veya üst havalandırma seviyesinin altında kalacak şekilde veya yan duvarlara etanj tipi fluoresan veya contalı glop tipi armatürler ile yapılır ifadesi bulunmaktadır.

5.2 Tehlike ve Riskler

İşyerlerinde; yanıcı kimyasal maddelerin gaz, buhar, sis ve tozlarının atmosferik şartlar altında hava ile oluşturduğu ve herhangi bir tutuşturucu kaynakla temasında tümüyle yanabilen karışımları çalışanlar ve işyeri güvenliği açısından önemli tehlike kaynağı oluşturmaktadır.

Page 34: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

33

Patlamanın şiddeti olayın gerçekleştiği mekanın kapalılık durumu, parlayıcı maddenin cinsi, miktarı ve uygun karışım özellikleri ile de doğru orantılıdır. Patlayıcı ortam oluşması ve tehlike yaratabilmesi için üç unsurun bir araya gelmesi gerekir. Bunlar;

Patlayıcı madde (patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı gaz, buhar veya toz)

Hava (oksijen)

Enerji (patlamayı ateşleyecek bir kıvılcım veya güç kaynağı)

Bu üç unsurdan biri devre dışı bırakılabildiğinde, patlama tehlikesini de ortadan kaldırmak mümkündür. Patlayıcı ortamlarla ilgili alınan tedbirlerin tamamı bu üçgen etrafında döner. Kimya mühendisleri patlayıcı ortamdan oksijeni izole etmeye (innert gaz gibi) veya hiç patlamayan maddeler ile (su bazlı boyalar gibi) işlem yapmaya çalışır iken, diğer meslek grupları da ateşleme kaynağını izole etmeye (exproof alet yapmaya) çalışmaktadırlar.

Patlamadan korunmada temel yaklaşım, patlayıcı ortam oluşmasını önlemek, yapılan işlerin doğası gereği patlayıcı ortam oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı ortamın tutuşmasını önlemek, işçilerin sağlık ve güvenliklerini sağlayacak şekilde patlamanın zararlı etkilerini azaltacak önlemleri almak şeklinde ifade edilebilir.

Patlama riskinin değerlendirilmesinde, patlayıcı ortam oluşma ihtimali ve bu ortamın kalıcılığı, tutuşturucu kaynaklarının bulunması, aktif ve etkili hale gelme ihtimalleri, işyerinde bulunan ve kullanılan maddeler, prosesler ile bunların muhtemel karşılıklı etkileşimleri, olabilecek patlamanın etkisinin büyüklüğü, patlayıcı ortam oluşabilecek yerlerin sınıflandırılması dikkate alınmalıdır.

Patlayıcı ortam oluşabilecek yerlerin sınıflandırılmasında, çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak için özel önlem alınmasını gerektirecek miktarda patlayıcı karışım oluşabilecek yerler tehlikeli kabul edilecektir. Tabaka ve yığın halinde tozların bulunduğu yerler de patlayıcı ortam oluşabilecek diğer bir kaynak olarak dikkate alınmalıdır.

Bölge sınıflandırılması konusunda işletmelere yardımcı olmak üzere TS 3491 EN 60079-10standardı Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yayınlanmıştır. Sınıflandırma için gerekli yaklaşımlar ve hesaplamalar bu standartta açıklanmaktadır. Fakat uygulanması bir uzman tarafından yapılmalıdır. Standarda göre bölge sınıflandırılması; başlangıç proses ve enstrümantasyon hat şemaları ile başlangıç yerleşim planları mevcut ve teyitli iken ve tesisin ilk çalıştırılmasından önce yapılmalı ve tesisin ömrü boyunca gözden geçirmelidir. Bu durumda işletmelere kurulum aşamasında gerekli ruhsat ve enerji müsaadelerini veren kurumların da bu standart ve yönetmelikten haberdar olması gerekmektedir.

Page 35: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

34

Statik elektrik başta yangın ve patlama olmak üzere insan sağlığı ve ürün güvenliği üzerinde birçok olumsuz etki yaratabilmektedir. Statik elektrik, maddelerin yüzeyleri üzerinde sürtünme sonucu üretilen elektriksel yükten dolayı oluşur. Aşırı yüklenen maddelerin üzerindeki elektriksel yükün herhangi bir sebeple deşarjı esnasında oluşan kıvılcım yanmayı başlatılabilir. Yanıcı ve patlayıcı maddelerin bulunduğu sanayilerde en büyük patlama kaynaklarında bir tanesi elektrostatik şarj ve deşarjlardır.

Maddelerin yapısına göre işleme, öğütme, sürtünme, karıştırma, sıçrama, taşıma ve depolama işlemleri neticesi statik elektrik yüklenmeleri meydana gelmekte ve bu yüklerin kontrolsüz deşarjları ile kıvılcım (ark) oluşma potansiyeli yüksektir. Bu kıvılcımların sahip oldukları enerji düzeyi sıvı buharı, gaz ve tozların bulunduğu ortamlarda patlama potansiyeli taşımaktadır.

Tehlikenin giderilebilmesi için önce tespit edilmesi gerekmekte olup bu amaçla patlayıcı ortamın tanımlanması, yüklenmenin oluşabileceği ve birikebileceği yer ve durumların belirlenmesi, kıvılcım risklerinin tespit edilmesi ve enerji düzeyinin tanımlanması gerekmektedir. Tehlikelerin tespit edilmesinden sonra giderilmesine yönelik olarak uygulanabilecek yöntemler ise şunlardır:

Metallerin topraklanması

İnsanların kontrol edilmesi

Eş potansiyel uygulaması

Ortam havasının nemlendirilmesi

Ortam havasının etkisizleştirilmesi (inertleştirilmesi)

Ayrıca, her türlü metal el aletleri darbe veya kullanım anında kıvılcım oluşturmayan malzemelerden seçilmelidir. Patlayıcı gaz ortamında statik yük oluşturmayacak malzemelerden yapılan giysiler seçilmelidir.

Patlayıcı ortamların ve alınan önlemlerin yangınla mücadele ile ilgisi de çok fazladır. Çünkü herhangi bir patlama sonucu yangın da peşinden gelmektedir. Yeterli emniyet tedbirlerin yanında insan eğitimi de yangın önleme ve söndürmede en büyük etkendir.

Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı kimyasallar gibi riskli maddelerin bulunduğu, üretildiği, kullanıldığı veya depolandığı alanlar tehlikeli bölgelerdir ve söz konusu bölgelerde exproof malzemeler kullanılarak oluşabilecek yangın ve patlama olasılıkları en aza indirgenmelidir.

Page 36: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

35

Patlamaya sebebiyet vermeden, ürünün ömrü boyunca güvenle kullanılabileceği şekilde tasarlanması exproof olma özelliğini belirtir. Patlayıcı gaz ortamlarında, gazın cinsine ve tehlike bölgelerine göre exproof korumalı malzeme kullanılmalıdır. Sıvı yakıtların atmosferin değişik ortamlarında buharlaşmasından veya kıvılcım ile gazların atmosferik şartlarda karışımında meydana gelen patlama alanlarında kullanılan, emniyeti artırılmış exproof malzemeler seçimlerinde risk bölgeleri, alev alma sıcaklık sınıfları, gaz cinsleri uygun malzeme kullanımı açısından önemlidir.

Günümüzde elektrik enerjisinin yoğun kullanımın yanı sıra, sanayide LPG, LNG ve doğal gaz kullanımı artmıştır. Kontrolsüzlük ve hata anında tehlike arz eden bu enerji kaynaklarının iç içe olması durumunda patlayıcı ortam oluşabilmekte ve tehlike arz etmektedir. İstatistiklere bakıldığında elektrik kontağı (arkı) %32 oranı ile yangın sebeplerinin en başında yer almaktadır.

Zehirli ya da yanıcı kimyasalların bulunduğu endüstriyel tesislerde gaz sızıntılarından doğacak kazaların oluşma riski de her zaman çok yüksektir. Gaz sızıntıları gözle görülemeyeceği için gazın yapısının ve karakteristik özelliklerinin bilinmesi, olası tehlikeye uygun gaz algılama sisteminin seçilmesi ve gerekli periyodik bakım ve kalibrasyonların yapılması, en az sistemin kurulması kadar önemlidir.

Gaz detektörleri, zehirli ve yanıcı madde sızıntılarını erken tespit ederek insanların zamanında bölgeden uzaklaşmasını ve sızıntının patlayıcı olması durumda ise patlamayı başlatabilecek kaynakların otomatik olarak kapatılmasını sağlayarak büyük kayıpların engellenmesinde önemli rol oynamaktadır.

Endüstriyel yaşamda, proseslerin değişik aşamalarında çok sayıda tehlikeli kimyasal madde ile karşılaşmak ve bu maddelerin olası sağlık zararlarından etkilenmek mümkündür.Kimyasal maddeler vücudumuza ciltten emilme, solunum yolu ve ağızdan alınma olmak üzere üç değişik yolla girebilir. Ortaya çıkabilecek sağlık zararları basit bir cilt kızarıklığından kansere kadar değişmektedir. Çalışma hayatı boyunca ortaya çıkabilecek bu sağlık zararları yapılan yasal düzenlemeler ile meslek hastalıkları kapsamına alınmıştır.

Kimyasal maddelere kısa veya uzun süreli maruziyet sonrası oluşabilecek çeşitli semptomlara karşı çalışanların bu tür kimyasalların zararlı etkilileri hakkında bilgilendirilmesi, çalışanlara olası maruziyet durumunda müdahale için ilk yardım eğitiminin verilmesi ve işletmede gerekli görülen yerlere uyarıcı levhaların asılması gerekmektedir.

Page 37: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

36

Bu zararlardan korunmak veya söz konusu zararları en az düzeye indirmek için, mühendislik önlemleri, yasalara ve standartlara uygun yönetim sistemi kurulması ve kişisel koruyucu donanım kullanılması birlikte düşünülmelidir. Kişisel koruyucu donanım kullanmak tehlikeli kimyasallara maruziyeti önlemede en son çare olmakla beraber en sık başvurulan yöntemdir.

Kişisel koruma öncelikle, kullanılan kimyasalın vücuda giriş yolunu önlemeye yönelik olmalıdır. Örnek olarak solunum koruyucular, yüz siperlikleri, iş tulumları, önlükler, eldivenler, çizmeler vb. sayılabilir. Bilinçli seçilen kişisel koruyucu donanımların aynı oranda bilinçli kullanılması sonucunda olası sağlık zararları ortadan kalkabilir veya en az düzeye inebilmektedir.

5.3 Tehlikeli Maddelerin Karayolları ile Taşınması

Teknolojinin giderek artması ve tüketim toplumuna geçiş, günümüzde tehlikeli kimyasal maddelerin kullanımını, dolayısıyla da üretimini arttırmıştır. Dünyada yılda 450 milyon ton tehlikeli madde taşınmaktadır. Bu taşımanın % 63’ü karayolu taşımacılığı ile gerçekleşmektedir. Türkiye’de ise yaklaşık 750.000 ton tehlikeli kimyasal 15.000 araçla karayolu ile taşınmaktadır.

Bu kimyasalların karayolu ile taşınması durumu, hem taşıyıcı, hem diğer insanlar, hem de çevre için risk teşkil etmektedir. Bu nedenle tehlikeli kimyasalların depolanması ve taşınması özel önlemler gerektirmektedir. Bu sorunla mücadeleyi esas alan bir kısım Avrupa ülkeleri bir araya gelerek, 30.09.1957 tarihinde, uluslararası karayollarında tehlikeli maddelerin nakliyesine belli esaslar getiren Tehlikeli Eşyaların Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşmasını (European Agreement Concerning the International Carriage of Dangerous Goods by Road – ADR) imzalamışlardır. ADR genel olarak; tehlikeli madde taşımacılığında kullanılacak taşıtların ve taşıma malzemelerinin teknik özelliklerine, işaretlenmesine, bu maddelerin ambalajlama şekillerine, ambalajların etiketlenmesine, tehlikeli madde taşımacılığında kullanılacak taşıtları yöneten sürücülerin konu ile ilgili özel eğitime tabi tutulmasına ve bu eğitimin sertifikalandırılmasına standartlar getirmektedir.

ADR Konvansiyonu;

Yanıcı ve patlayıcı özellikleri bulunan tehlikeli maddelerin yükleme, taşıma ve boşaltılmasına ilişkin kuralları,

Sürücülerin katılmak zorunda oldukları minimum eğitim sürelerini ve eğitim müfredatını,

ADR ehliyeti alma koşullarını,

ADR taşımaya uygun kamyon ve çekici gibi araçlarla yük taşımaya mahsus römork, yarı römork araçlarının, konteyner ve benzeri yük kaplarının sahip olması gereken teknik özellikleri,

Page 38: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

37

ADR taşımasında kullanılan araçların görünebilir şekilde taşımak zorunda oldukları uyarı levha ve işaretleri,

ADR taşıması ile ilgili düzenlenmesi gereken ve taşıma sırasında bulundurulması zorunlu olan belgeleri,

Araç sahibi, sürücü ve yükleticinin ADR kapsamındaki sorumluluklarını,

Kaza ve acil durumlarda alınacak önlem ve prosedürleri,

Araç üzerinde bulundurulması zorunlu ilave teçhizat ile sürücünün bulundurmak zorunda olduğu teçhizatı,

Yüklerin, konteynır ve kaplarının teknik özelliklerini, işaretlenmesini ve kayıt altına alınmasını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir anlaşmadır.

AB’nin tehlikeli maddelerin taşınmasına yönelik üye ülke yasalarına uyumlaştırılması için çıkardığı 21.11.1994 tarih ve 94/55/EC sayılı Konsey Direktifi, ADR Konvansiyonun 01.01.1997 tarihinden itibaren AB’ne üye ülkelerde uygulanmasını zorunlu kılmıştır.

ADR Konvansiyonuna bağlı olarak 06.12.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 5434 no’lu karar ile Türkiye’nin Konvansiyona taraf olması uygun bulunmuştur. Diğer taraftan Ulaştırma Bakanlığı tarafından 31.03.2007 tarihinde çıkarılmış olan Karayoluyla Tehlikeli Maddelerin Taşınması Hakkında Yönetmelik, ulusal taşımayı belirli kurallar çerçevesinde ADR Konvansiyonuna hazırlamak amacında olup 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe konulacaktır.

ADR Konvansiyonunun işverenlere yönelik pek çok yükümlülükleri bulunmakla birlikte, bundan böyle bir dizi tedbiri zorunlu kılacaktır:

Tehlikeli madde güvenlik danışmanı istihdamı gerekmektedir. Tehlikeli madde taşıyan aracın sertifikasyonu: Aracın teknik özeliklerinin uluslararası

düzeyde kabul gören kriterlere uygunluğu gerekmektedir. Tehlikeli madde taşıyan aracın sürücüsünün sertifikasyonu: Sürücülerin tehlikeli madde

taşınması ile ilgili uygun mesleki eğitimi tamamlamaları ve her türlü üye ülkenin konuyla ilgili birimi veya yetkili otoritesi tarafından verilen ADR sürücü belgesini almaları gerekmektedir.

Söz konusu hükümler işverenin yükümlülükleri arasında yer almaktadır. Uygulamaya yönelik altyapının oluşturulması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

Page 39: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

38

6 SEKTÖRDE REKABET GÜCÜ

6.1 Genel Sorunlar

Günümüzde rekabet, dünyanın tüm ülkelerine karşı verilen bir mücadele haline gelmiştir. Türk Kimya Sektörünün rekabet gücünün artırabilmesi için Organize Kimya Sanayi Bölgelerinin oluşturulması gerekmektedir. Bu tür bölgelerin kurulmasında karşılaşılan ağır bürokratik engeller basitleştirilmelidir. Özellikle yabancı yatırımcının tercihinde bu bölgelerin mevcut olması çok önemli olup Organize Sanayi Bölgelerinin alt yapısı Devlet tarafından yapılmalıdır. Çevre sorunlarının bir yerde azaltılması da bu tür bölgelerin yaygınlaşmasıyla sağlanabilir.

Kimya sektörü kendi teknolojisini üretmelidir. Dışarıdan teknoloji alsa dahi bu teknolojiyi ülkemize uyumlaştırma çalışmalarına girişmelidir. Modern sanayide rekabet gücünde rol oynayan faktörler arasında kalite ve maliyet unsurlarına ayrıca yenilik yapma (inovasyon) faktörü eklenmiştir. Bu nedenle, kimya sektörü inovasyon kabiliyetini geliştirmelidir. Yeni ürünler çıkarmak ve doğaya zarar vermeyecek ürünleri geliştirmek araştırma- geliştirme (AR-GE) faaliyetleri ile mümkündür. Bunun için iyi eğitilmiş yaratıcı ve araştırıcı elemanlara gereksinim vardır. AB’de AR-GE’ye ayrılan paylar ciroların yaklaşık % 6’sı kadardır. Türk Kimya Sektörü kendi AR-GE çalışmalarını ilerletmelidir. Şirketler cirolarından en az % 2,5 üzerindeki bir payı AR-GE’ye ayırmakla rekabet güçlerini arttırabileceklerdir. Bu da rekabet gücünde kuvvet kazanmanın yolunu açacaktır.

Kimya sanayi üretiminde kimyasallara olan talebin gittikçe artacağı varsayımı yeni yatırımlara gereksinim olacağını göstermektedir. Ancak artacak olan üretimin iç talebi geçeceği veüretim fazlasının dış satıma yönelmesi gerekeceği şimdiden düşünülmelidir. Kimya sanayi ihracatını arttırmak zorundadır.

Kimya sektörünün rekabet gücünü etkileyen güçlü ve zayıf yanları ve sektördeki tehditler ve fırsatlar aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Page 40: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

39

Tablo 6 – Türkiye Kimya Sektörünün güçlü ve zayıf yanları; tehditler ve fırsatlar

GÜÇLER ZAAFLAR

Türkiye, gelecekte kimya sektöründe iddia sahibi olabilmek için hangi güçlere sahip?

Refah seviyesinin artışı için toplumsal baskı

İnsanlarımızda yaygın olan girişimcilik ruhu

Tüketime talebin giderek artması Dinamik, yeniliklere açık, değişikliklere

kolay adapte olabilen sanayi Ülke içinde teknolojiye talep Doğal kaynaklar açısından zengin bir ülke

olmamız

Türkiye, hangi zaaflarından kurtulmazsa kimya sektörü gelecekte rekabet etme gücüne sahip

olmaz?

Stabil olmayan ekonomi Kalite standartları yetersiz Denetim eksikliği Teknoloji üretmede deneyim eksikliği Yönetim ve organizasyon eksikliği Kurumların hantallığı Bilinçsiz organize çevre hareketleri Çevreyi korumada altyapı eksikliği

FIRSATLAR TEHDİTLER

Türk Kimya Sektörü, gelecekte rekabet gücünü artırması için dünyadaki hangi

etkenleri/gelişmeleri fırsat olarak görmelidir?

Petrol, doğalgaz gibi önemli enerji kaynaklarına yakınlık

Gelişmiş ülkelerde yükselen yaş ortalamasının ve yüksek yaşam standardının getireceği, çevreyle dost olan yeni tüketim talepleri

İşbirliği ve ticaret açısından AB ülkelerine yakın olmak

Belirli doğal kaynaklarımıza yurtdışından gelecek talepler

Bilgi teknolojilerindeki yenilikler, ilerlemeler

Dünya genelinde artan tüketim yelpazesi Küresel rekabetin artmasıyla, hedefe

odaklı, düşük maliyetli, kaliteli, tekrarlanabilir ürünlere artacak talep

Çevre konusundaki duyarlılığın artmasıyla çevre dostu malzemelere artan talep

Dünyadaki hangi gelişmeler gelecekte Türk Kimya Sektörünün gelişimini tehdit edebilir?

AB içinde gelişen yeni kimyasallar politikası

Çokuluslu şirketlerin pazara hakimiyeti Gelişmiş ülkelerin teknolojiye ulaşımı

kapatması Komşu ülkelerdeki yatırım ortamının

Türkiye’ye kıyasla daha iyi olması Küresel ekonomik çalkantılar Yurtdışından ithal edilen kimyasalların ve

hammaddelerin yüksek maliyeti

Page 41: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

40

6.2 Tedarik Zinciri Yönetimi

Dünyada bilim, araştırma ve üretime; ülkemizde ise büyük ölçüde sadece üretime odaklanmış bir sanayi dalı olan kimya sektörünün bugüne kadar yeterince üzerinde durmadığı bir nokta da tedarik zinciri içindeki ilişkilerdir. Tedarik zinciri, tedarikçi ile üretici ve üretici ile müşteri arasındaki bağlantılar olarak tanımlanır.

Üretiminin sadece % 30’luk bir kısmını doğrudan nihai tüketiciye ulaştıran, diğer % 70’likkısmı ise başka birçok sektöre girdi oluşturan kimya sektörü; sadece kendi üretim kapsamında değil, tedarikçisi olduğu sektörler ile ilişkileri de dikkate alınarak geniş bir perspektifte değerlendirilmelidir.

Giderek artan bir hızla küreselleşen kimya sektörünün, rekabet gücünü sürdürebilmesi açısından, aşağıdaki noktalar başta olmak üzere, tedarik zinciri ile ilgili konulara kritik önemvermesi gerekmektedir:

Siparişlerin planlanması ve gerçekleştirilmesi Satın alınan, işlenen veya dağıtımı yapılan tüm kimyasal maddelerin ellenme, taşınma ve

depolanması ve bu alanların tümündeki çevre, sağlık ve güvenlik konuları Envanter yönetimi

Tedarik zinciri yönetimi, üretici, kullanıcı ve müşterilerin yanı sıra, kimya sektörününtedarikçilerini, depoları, terminal işletmecilerini, demiryollarını, motorlu kara taşımacılığını, liman işletmecilerini, havayollarını, nakliye şirketlerini, gümrük komisyoncularını ve birçok işkolunu ve kişiyi kapsamına alır. Sipariş ve teslimat arasındaki entegrasyonun sürekliliğinin sağlanması için tüm bu işkolları ve kişilerin faaliyetlerinin koordine edilmesi ve tüm bu faaliyetler sırasında çevre, insan sağlığı ve güvenliğin gözetilmesi öncelikli olarak yerine getirilmesi kaçınılmaz olan ve uzmanlık gerektiren bir alandır.

Tedarik zinciri yönetimi aynı zamanda, yasa ve yönetmeliklerin anlaşılmasını ve bunlara uyum sağlanmasını; depolama, elleme, sevkiyat, ambalajlama ve etiketleme gibi hususlar ileürün ve sevkiyatların dokümante edilmesine ilişkin ilgili şartların yerine getirilmesini talep eder. Bu şartlar; ülkelere, bazı ülkelerin değişik bölgelerine ve uluslararası ticaretin hangi düzeyde yapıldığına göre farklılık gösterebilir.

Faaliyet ortamının çok sayıda tarafı kapsayan karmaşık yapısı taraflar arasında kapsamlı bilgi paylaşımını gerektirir. Kullanılan sistemler ve veriler çoğu zaman teknik olarak birbiriyle uyumlu olmayabilir. Tedarik zinciri yönetiminin etkinliği hızla gelişen bilişim teknolojisine giderek daha bağımlı hale gelmektedir. Kimya sektöründe bu bilince sahip ve birbiriyle iş ilişkisi olan taraflar, sahip oldukları bilgi ve işlem yeteneklerini arttırmak amacıyla önemli yatırımlar yapmaktadır.

Page 42: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

41

Tedarik zincirinin tümü; çevreyi ve kimyasal maddelerin ellenmesi, depolanması ve taşınması işlemlerinde görev alan kişileri korumak mecburiyetindedir. Üçlü Sorumluluk uygulamasının altı uygulama kuralından biri olan dağıtım ve depolama kuralı sektörün taşıma ve depolama işlemlerini emniyetli bir şekilde gerçekleştirmesi için yol göstermektedir. Kimya sektörünün görevi; tedarik zinciri içinde yer alan tüm taraflara emniyetli çalışma ile insan ve çevresağlığını koruma açısından bir model oluşturmak ve bu modeli ürün sorumluluğu uygulama kuralıyla tüm taraflara yaymaktır.

Diğer taraftan zorunlu olmayıp, tedarikçi-müşteri ilişkisine bağlı olarak uygulamaya koyulan sistem standartları giderek yaygınlaşmaktadır. Örneğin; ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemikimya sektöründe bir çok şirket tarafından uygulanmaktadır. Ayrıca diğer bir gönüllü girişim olan Üçlü Sorumluluk uygulamaları da Dünya’da ve ülkemizdeki kimya sektörü tarafından uygulanan ve ilgili otoritelerce de kabul gören bir yönetim sistemidir.

Kimyasal madde kullanıcılarının faaliyetlerinin küresel ölçekte yönetildiği ve özellikle serbest ticaretin giderek arttığı günümüzde, küresel düzeyde rekabet edebilmenin ana unsuru tedarik zincirinin başarıyla yönetilebilmesidir. Bu bilgiler doğrultusunda tedarik zinciri yönetimine odaklanmak, Türk Kimya Sektörünün rekabet gücüne sahip olması ve daha sonra da bu gücü sürdürmesi açısından kaçınılmazdır.

Page 43: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

42

7 SONUÇ

Türkiye’nin AB’ne üyelik süreci pek çok alanda önemli dönüşümleri gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede gündeme giren en önemli kavramlardan biri olan KSS, çok yalın bir ifade ile şirketlerin faaliyetlerini yürütürken sosyal ve çevresel etkilerini göz önünde bulundurarak sorumlu davranışlar benimsemesi anlamına gelmektedir.

Türkiye’de KSS uygulamaları için belirli faktörler henüz gelişmese de özellikle AB üyelik süreci, ihracat, dış yatırımcıya duyulan ihtiyaç ve müşterilerin anlayışındaki değişimler gibi gelişmeler KSS uygulamalarına faklı olsa da bir girişin yapılmasına ilişkin sürecihazırlamışlardır.

AB uyum süreci, sanayimizde önemli düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Kimya sektörü bu uyum sürecinden en fazla etkilenen sektörlerden biridir ve AB uyum süreci sektör için birçok yenilik ve değişikliği beraberinde getirecektir. Kimya sektörünün tamamıyla AB standartlarında faaliyet gösterecek bir seviyeyi yakalamasının hedeflendiği bu süreçte, kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketleri bekleyen göz ardı edilemez sorunlar dikkati çekmektedir.

Öncelikle AB uyum sürecinde, kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin, AB tarafından belirlenmiş ve üye ülkelerin uygulamakla yükümlü olduğu standartlara yönelik yenilenme faaliyetlerine girmeleri gerekmektedir.

Diğer yandan, AB yaklaşımı, sadece ekonomik ve fiziksel gelişmeyi hedeflememektedir. Bu bağlamda, sanayiye yönelik getirilmiş olan düzenlemelerde, ekonomik etkinlikle birlikte, sosyal yaşam ve çevresel konularda iyileşme ve gelişme temel alınmıştır. Üretimde verimliliğe ilişkin yenilenmeleri bir kenarda tutarsak, iki temel konuda ciddi zorluklar sanayicilerimizi beklemektedir. Bunlardan birincisi çevreye ilişkin konulardır. AB mevzuatında kimya sektörüne ilişkin çevre konulu birçok düzenleme bulunmaktadır. Kimya sektöründefaaliyet gösteren şirketlerin AB uyum sürecinde yaşayacakları muhtemel sıkıntılardan bir diğeri ise, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hususlardır. Bu konularda da gerek bilgilendirilme, gerek uyum maliyetleri önemli bir sorun teşkil etmektedir.

AB’ne uyum sürecinin zorluklarına karşın, kimya sektörüne sağlayacağı birçok önemli katkıdan bahsetmek mümkündür. Öncelikle Türkiye’de üretilen kimyasallar AB standartlarında üretileceğinden dolayı, AB pazarına açılma imkanı genişleyecektir. Çevre koruma ile iş sağlığı ve güvenliği gibi konularda sağlanacak gelişmelerin, sektöre orta ve uzun vadede yüksek getiri sağlayacağı, işletme verimliliğini arttıracağı öngörülmektedir.

Page 44: HALKBANK KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK - …riskmedakademi.com/images/stories/dokumanlar/kimya_sektor_raporu.pdfHalkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu 3

Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi – Kimya Sektör Raporu

43

KAYNAKLAR

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Kimya Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001

DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Kimya Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007

TÜBİTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi, Kimya Paneli Raporu, 2003

TKSD, Türk Kimya Sanayi (Sektörün Yapısı, Sorunları, Fırsat ve Tehditlerine Kısa Bir Bakış), 2007

Bektaşoğlu S., Kimya Sanayi, 2009

CEFIC, Facts and Figures: The European chemical industry in a worldwide perspective, 2009

Kimya Mühendisleri Odası, Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi Sempozyumu ve Sergisi Bildiri Kitabı, 2009

TÜSİAD, Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, 2008

DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007

Çevre Orman Bakanlığı, Türkiye Çevre Durum Raporu, 2007

Bu rapor Halkbank Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi danışmanlarından RİSK Mühendislik Eğitim Danışmanlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından hazırlanmıştır.