felsefe dÜnyasi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d00615/1993_8/1993_8_kilicr.pdf · pratik akıl...

13
FELSEFE DÜNYASI SAYI: 8 Sahibi: Prof. Dr. Necati ÖNER . Sorumlu Müdürü: Prof. Dr. Ahmet . Prof. Dr. NecatiÖNER Prof. Dr. Kenan GÜRSOY Prof. Dr Ahmet Doç. Dr. Sabri Gör. Dr. Recep Kll..IÇ Gör. Hüseyin Gör. Erdal CENGiz KDVdahil 25.000 Dizgi , Bülent SEZER Özkan Adresi: P.K. ANKARA ÜÇ AYDA ÇlKAR TEMMUZ1993 Okuyucular; Türk Felsefe. düzenlenen "1993 Felsefe Kongresi" 15-16-17 1993 günlerinde, Ankara'da Türk Tarih Kurumu Konferans Salonunda Büyük ilgi gören kongreye 29 bildiri sunuldu. Bildirilerin bir bu Sekizinci ile Felsefe ikinci cildi oldu. Üçüncü cild yani 9-10-11-12. için abone olmak -isteyenlerin, 100.000 lira olan abone bedelini V bulunan 2007311 dekontunu Türk Felsefe P. K. 21 adresine göndennelerini rica ederiz. Felsefe

Upload: others

Post on 30-Apr-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

FELSEFE DÜNYASI SAYI: 8

Sahibi: TürkFelsefeDerneği

Adına Başkan Prof. Dr. Necati ÖNER .

• Sorumlu Yazı İşleri

Müdürü: Prof. Dr. Ahmet İNAM

• . YazıKurulu

Prof. Dr. NecatiÖNER Prof. Dr. Kenan GÜRSOY

Prof. Dr Ahmet İNAM Doç. Dr.

Sabri BÜYÜKDÜVENCİ Arş. Gör. Dr. Recep Kll..IÇ

Arş. Gör. Hüseyin TOPDEMİR

Arş. Gör. Erdal CENGiz •

KDVdahil Fiyatı: 25.000

• Dizgi ,

Bülent SEZER •

Baskıf Özkan Matbaacılık:Ltd. Şti.

1993/A..-..ıKARA

• MektUplaşma Adresi:

P.K. 21-Yenişebir ANKARA

ÜÇ AYDA BİR ÇlKAR TEMMUZ1993

Sayın Okuyucular;

Türk Felsefe. Derneği'nce düzenlenen "1993 Felsefe Kongresi" 15-16-17 Mayıs 1993 günlerinde, Ankara'da Türk Tarih Kurumu Konferans Salonunda gerçekleşti. Büyük ilgi gören kongreye 29 bildiri sunuldu. Bildirilerin bir kısmını bu sayıda okuyacaksımz. Diğerlerini.gelecek sayılanmızda yayınlayacağız.

Sekizinci sayı ile Felsefe Dünyası'nın ikinci cildi tamamlanmış oldu. Üçüncü cil d yani 9-10-11-12. sayılar için abone olmak -isteyenlerin, 100.000 lira olan abone bedelini Demeğimizin V ak:ıflar Bankası Kızılay Şubesinde bulunan 2007311 numaralı hesabına yatırıp, dekontunu Türk Felsefe Demeği P. K. 21 Ye~hir/Ankara adresine göndennelerini rica ederiz .

Felsefe Dünyası

Page 2: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

AHLAElTEMELLEND~PROBLEN.Ö*

Recep KILIÇ**

"Ahlakı teıİıellendinne problemi"nin ele alınabilmesi için, "ahlak" .ve "temellendirıne" kavramlanndan ne anlaşıldığının açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebepten; önce, "ahlak" ve "temellendinne" kavramlanndan ne anladığımı ortaya koymaya çalışacak; daha sonra da yapı­lan temellendinnelerde ortaya çıkan felsefi problemler üzerinde duracağım.

Ahlak kelimesinin kendisinden türetildiği Arapça "hulk" (veya huluk) ke­limesi ile İngilizce'de ahlak karşılığında kullanılan "moral'' kelimesinin türe-

.. -tildiği Latince "moralis" kelimelerinin anlamlan birbirine yakınlık gösterir. Gerek Arapça huik; gerekse Latince moralls kelimesii:ıin her ikisi de ;'huy, J.Gi­rakter, hal ve hareket tarzı" 1 gibi manalara gelir .

. H. Nowell-Smith, ahiakın birbiriyle ilgili Şu dÖrt şeyi ihtiva ·ettiğini söy­ler: "l.~İnsan tabiatı hakkındaki kanaa~er; 2, İ.Y-i ~~~.edilirşeylethŞ,kkm­_®ki.değerlendinneler; 3. Ya~LV:e_y:apılmaınası_ger~Icc:!ll __ hus~ları belir­leyen kurallar; 4. Bizi doğru veya y~ış bir hareket tarzın.ı seçnı_eyıe _ş~vk . . . "2 ------.--- . . ·-·---------------- .. eden sebepler ..

Görülüyor ki kelime olarak ahlak, öncelikle insanın karakter yapisına; yapıp etmelerine, bunlarla ilgili değerlendirmelerine ve eylemlerini düzen-

* "1993 Felsefe Kongresi"nde sunulan bildiridir.

** Ankara Üniversitesi'nde Araştırma Görevlisi, Dr.

1. İbn Manzı1r, Lisfuıu'l-Arab, C. X, Beyrut 1956, s. 86 (Hulkmaddesi); The Shorter Oxford English Dictionary, ed. by C. T. Onions, C. I, s. 1280; Daha geniş bilgi için b ki: Recep KI~ LIÇ, Ahiakın Dini Temeli, Ankara 1992, s. 1. ~

2. H. Nowell-Smith, "Religion and Morality", The Encyclopedia ofPhilosophy, ed. by P. Ed­wards, içinde, c. vn, London 1967, s. 150.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993

Page 3: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

68 AHLAKI TEMELLENDİRME PROBLEMi

leyen genel kurallara işaret etmektedir. Aynca, abiiilan ~' fertleri n iradi hare­ke~gilen~n bir alan"3 olduğuna da dikkat çekmemiz gerekir.

' Terim olarak ise, ahiakın üç fark:Jı şekilde kullanıldığı gözükmektedir. Ahlak ile __ya umumi bir lrnyat tarzı; ya l:?ir_grub davranış kuralı; ya da ~ü $.ğim .Iı:ır-a!_ tarzıjLe da~_ ~alla_rt üz~ri?de _ _yJ!p~lan::fiKi1 bir. ~raştırma dıle getırilir. Mesela "Budıst ahlakı veya Hınstıyan ahlakı derken bırıncı tarz-~ .. da; meslak ahlakı veya iş ahlakı derken de ikinci tarzda kullanılır. Uçüncü tarzda kullanıldığında ahlak, felsefenin bir kolunu yani ahlak felsefesini ifade d

1/4 -e~. .

-. Düşünce tarihi içinde ahlak, fark:Jı şekillerde incelenmiştir. Bu farklı ş~ıdiler de: ya deskriptif (descriptive), ya normatİf (normative) ya da analitik bir tarz olur. ...____

Ahiakın deskriptif..bir tarzda ele alınması, bilim adamının tarzıdır. Bu tarz, "ahlak fenomenlerinin bir antropolog, tarihçi, psikolog ve sosyolog tara­.fından tecrübi, tarihi veya ilmi olarak ele alınışı demektir.''5 Bilim adamının

· taı:ıındıt_~_~!gQŞJI.tıl.ID_t_§bitLesastır. Bu sebepten, bilim ~la ki~in_iıı.herhangi-bir.ahlaki d~erlendirme Y.~t:ı:ı~!~§z_~()_f!.usu olmaz.

Ahlaka normatİf tarzda yak:Jaşan din ile felsefedir, Dinin yak:Jaşımı sa­dece nortatif iken, felsefenin yak:Jaşımı hem ~fhem de~ktir.

Normatİf yak:Jaşımda filozof, birtakım ahlaki ilkeler koyar, bir hayat mo­deli oluşturmaya gayret eder. K. Nielsen'in dediği gibi filozof, "~n iyi veRoğru olduğunu değil1 nasıl iyi birjnsan olunac,Eğını da göstermeye ça­.h_şır."

~litik yaklaşımda ise ahlak filozofu; 'jyE, "köJü", "dp_ğnı" ve "~ış" gibi ahlak kavramlarının an~mJaı:ını ~çıklar, ahlak ilkelerinin matıtıki açıdan tahlilini yapar. Bu ilkelerin doğruluğunun tesbit edilip edilemeyeceğini sorgu­

. lar.

Felsefenin ahlaka yak:Jaşımı konusunda analitik felsefe geleneğine men­sup A.J. Ayer, R.M. Hare ve Noweli-Smith gibi bazı filozofların farklı düşündüklerini burada belirtmemiz gerekir. Onlara göre filozofun ahlak ala­nındaki görevi "ahlak terimlerini sadece analiz etmekten"7 ibarettir. Meta-

3. W. G. De Burgh, From Morality to Religion, New York 1938, s. 5.

4. R. Abelson-K. Nielsen, "Ethics, History of'', The Encylopedia ofPhilosophy, içinde, C. m, s. 81-82. -

5. W. K. Frankena, Ethics, New Jersey 1973, s. 4.

6. K. Nielsen, "Ethics, Problerns of", The Encyclopedia ofPhilosophy, içinde, C. III, s. 117.

7. K. Nielsen, a.e., s. 118; Aynca bkz: J. N. Findlay, Values and Intentions, London 1961, s. 23-24.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993 .,.

Page 4: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

RECEPKILIÇ 69

ethics adı da verilen bu anlayışda, ahlak filozofunun herhangi bir değer hük­münde bulunması mümkün olmaz. Filozofun yapacağı şey: İyi ve kötü gibi ahlak terimlerinin ne anlama geldiğini; ahlak hükümlerinin niteliğini ve bu hü,. kümleri diğerlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu mantıki8 epistemolo­jik veya semantik türden sorular sorarak açıklığa kavuşturmaktır .

Şimdi de, bir iki cümle ile "temelleiıdirme" kavramı üzerinde durmak istiyorum. Ahlakı temellendirme kavramı ile, ahlak ilkelerinin neye dayanıla­rak tesbit edildiğinin araştırılınasını ve ahlaki iyi ile kötü hakkındaki bilgimi­

_zin temelinin sorgulanmasını anlıyo_ı::ı:ım.

Felsefe tarihinde son derece farklı temellendirmeler yapılmıştır. Bun­ları; din-dışı ve din ile yapılan temellendirmeler olmak üzere önce iki gru­ba ayırmak mümkündür. Tebliği~de, din_:.illş~yapılan temell~~di~İ~r-Iie bu temellendirmelerin ortaya çıkardığı_prQbl<;!JDJtlı!m]i~ri_od~d_IJttJl_j:k]~tiy~­rum.

Tesbit edebildiğim kadarı~la din-dışı temellendirmeler; ı_a akıl,~.!~ ya da duygu i!~ olll!~kta@. Once akıl ile yapılan temellendirme üzerinde, Kant örneği iİe durmak istiyorum. -

Kant'a göre ahlaki bilgi, a priori bir bilgi türüdür. Bu bilgi, olması gere­kenin bilgisidir. Bu sebepten ahlak filozofunun asli görevi, ahlaki bilgimizde- . ki ~prİo!i unsurları ayırmak ve gnlıırın_kaynağını göstermekti~---- -- -- _:::::-:-::--- ---~·-·- --

Ahlak alanında ke!ldiJeritı~ göre hüküm v~ı_-diğimiz temel pr.ensiplerin kaynağını Kant, pratik akıl (practical reason) ~y__mmmda b_ıılu,r. Yükümlü­lüğün temelinin "saf akıl kavramla.t!!l~a _ıu>.tig_~E~k ~~-~ası 9 gere~ğJgi söyler. Ka~t'~ göre "insanın ken~i ~ilgisinden hiçbir1~~ qf§:~~!in~Y!!!!~f~~ kat ona aklı bır varlık olarak a ..E!!9.!! ka_!!_l!!.!!~r__y~re~~---saf _b_ı!'~~!~Jsi~k>-E?!~.!._.~ Kiırulırialıdır.

Görüldüğü gibi Kant, ahlak_pre~~ip1erinin.nihai kaynağının s!!9~kılf!l!. ~: Ahlaki değeri olan davranışlar, ancak vazifeden dolayı ya­pılanlardır. Vazife ise, "kanuna duyulan saygıdan dolayı davranışta bulunma

8. Ahiakın ele alınış tarzlan ile Meta-ethics ve Normative ethics hakkında geniş bilgi için bkz: D. O. Brink, Moral RealismAnd The Foundatiorıs ofEthics, Cambridge 1989, s. 1-4;· W. D. Hudson, Modern Moral Philosophy, London 1970, s. 1-18; W. K. Frankena, Ethics, New Jersey 1973, s. 4-5, 95-96; P. H. Nowell-Srnith, Ethics;London 1954, s. 11-15; H.J. McCloskey, Meta-ethics and Normative Ethics, The Netharlands 1969, 251 s.

9. Kant, Groundworkofthe Metaphysic ofMorals, (trans. by H. Paton), New York, 1964, s. n . 10. Kant, a.e., s. 58.

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 8, TEMMUZ 1993

Page 5: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

70 AHLAKI TEMELLENDİRME PROBI.JTh1İ

zonmluluğudur''11 • Dolayısıyla vazifeden dolayı hareket etmek, ahlak karni­nuna göre hareket etmek demektir. Ahlak kanununun esas karakteri ise evren­sel olmasıdır. Buradaki eVrensellik (universalitiy), fizik kaniıniann evrensel­liği gibidir.

Burada akla şu soru gelmektedir: Ahlak kaİıununu koyan saf pratik akıl olduğuna göre, pratik ak!I_f!?;ik kanuniardakine benzer evrensel bir kanun ~_mi? Ahlak kanunların""&ki--evtens_etlfk-iieyJe..müınkiiıLolacaktır? Bu

sorulara cevap bulabilmek için Kant'ın ahlak anlayışı üzerinde biraz daha dunnamız gerekecektir. -

,-,!(ant' a göre insan, . "Içendi başına _g!!yedir'~2. Her. akıl sahibi. istemeye (rati~nal will) kendi başına bir gaye olarak hürmet etme fikri, "evrensel ka­nun koyucu bir isteme olarak, her akıl sahibi varlığın istemesi fikrine"13 götü­rür. Görülüyor ki insanın istemesi (veya iradesi), e~el tarzda bağlayıcı .2L~k,~Rl1l~ttiğiMak kanununun kaynağıdır. Bunun kendi tenninolojisin­. deki adı"istemenin otonomiUgu" (autonomy of the will) _Er:nsibidir.

İsternenin ~ek, itaat edeceği kanunu, istemenin bizzat k~EJ~lnlliJcEyması demektir. Bu sebepten istemenin otonomluğu, "ahlaklı-.hğın en yüksekilkı;i"14 oıffiaktadır. . · -~----

. -- ____ ,___,,_,_, ,. ... _. --·---· .. ";" ·-· "--.. -" ....... _·-~·----·-------~-.

Kendi başına gaye olarak rugl sahibi varlıklar fiktLbizi, "~ı (kingdom of ends)" k!!YJ;ıUDllla..götüriir. Burad<>ld krallık ile Kant, 'seşitli akıl sahibi varlıkların o~k kanunlşr vasıtasıyla kurulan sistematik birliğini" 15 an­lar. Kant' a göre her ~~l sa_hl!?_L~~lı}s b~Jq~Jl.!ğın Ji~rpJiy~i hem de kralı ola­bilir. Bu nasıl olmaktadır? "Evrensel kanun koyucu olarak bulunduğu ve koy­duğu ~unlara kendisi de tabi.olduğunda krallığın bir üyesi; kanun ko~cu olarak başka_sının_hlçlJ.itişt~!!!-esine bağımlı olmadığı zaman da, kral olur" 6

"Summom bonum", herhangi bir şeyle kayıtlanmamış_en yüksek iyi ına­nasma gelir. Fazilet, ~Yı.~ıı.; .. ş!!tİŞ.lk~p_yii~~!cJy~_~ir. "Mut!l1!l!lc~ğ~

11. Kant, a.e., s. 68.

12. Kant, a.e., s. 96.

13. Kant, a.e., s. 98.

14. Kant, a.e., s. 108; istemenin otonomluğu hakkında aynea bkz: R. J. Sullivan, Itl:ımanuel Kant's Moral Theory, Cambridge 1989, s. 155. . .

15. Kant, a.e., s.100; H. Heiınsoeth, Ahlak Denen Bilmece, (Çev. Nenni Uygur), İstanbul 1978, s. 135-36.

16. Kant, a.e., s. 101; Bu konuda geniş bilgi için aynca bkz: C. F. D'arcy, A Short Study of Ethics, London 1895, s. 137-39.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993

Page 6: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

RECEPKll.lÇ 71

iri kaV!!llJlillda bulunur''17• Fazilet ile mutluluk ara.Sındak:i ilişki konusunda

bir antinomi ile karşı karşıya kalınz. Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa. öbür taraftan tecrübi v~riler,_böşlesi _hltjıağın zornnlıı,_olnı.adığmı~_rir. Işte Kant, bu problemin çözümünde .ı:ratik aklın ikinci postülası ruan "ruhun ölümsüzlüğü"ne ı 8 müracaat eder.

~u bize, pratik aklın objesi olan "en yüksek iyi"yi gerçek­l~.nıizLemreder. Bunun için faziletin kazanılması. mümküri · olmak zo;. rundadır; Bu sebepten fazilet_, hayatta ıken kazanılı.nazsE[~~M.t:~~l!t:­labildiği başka bjr.-lliıy!ıt olmal!4!t. Oysa fazilet, ne bu hayatta ne de başka bir hayatta elde edilebilir. Bu durumda ahlak kanunu lı:nkansızı emreder gibi gö­zükür. Bu problemi de Kant, "Tanrı'nın varlığı" nı pratik aklın postülast ola­rak koymak suretiyle y_~zmeyi dener. ·-- --

Görüldüğü gibi, en yüksek iy_iyLgm:~kl~tinnenin şartı olarak~ ~üı;lüğünü postüla olarak ~()y_~ ahJ.~~ıi~!mı; · fazileLile_mutlylulç __ f!!~: sındak:i zorunlu sentetik bir bağmşartı olarak da, Tanrı'nın varlığını postüla ~a~ır.:-Ç!!llidrr~;rı'niiiia:i.!fğ@ varsa~gını eıu1!ks~kiyi: .... 'nin gerçekleşme imkanı JQ_ktur.

Ahlak kanunu, mutlu olmaktan ziyade kendimizi' mutluluğa layık hale ge­tirmeıillZLe.nn:eder.·Ama~ ünlitetffi~'Ye;T;;;6;i,'y~~­luhığa layık olmasını is.teyetl.Y!Lmutluluğ_!!_~!!!~-~~rebilecek olan Tafl.!:!_~ı­tasıvla hak ka_zanın~ "Ç.iink!i mutluluk ümidj, ilkin anc;'k diıiıeb~şlayabi- _ ~-- . . .

Görüldüğü gibi Kant'ın felsefi sisteminde ahl~k, pratik akıl üze.rinde_te­mellendirilmiştir. Ahl~ki değerleri koyan akıl; teorik hıııan~mda, tecrübe et­tiğimiz dünyanın bilgisini bize verirken, pratik kullıinımında da ahlaki hür­riyet dünyasına ait genel geçer prensipleri belirler. Böylece pratik akıl; ahla'k --~da~h~n:ıJ?.li.~v. hem harekete geçiren, hem_!l!~~!! h~ek~~~mJı.;_gerek­tiğini belirleyen kiıraiimkoy~~~ ~~m de bu kurallara göre bizi hareket etm~ye se;k~de.abiı:..yetidir~ -~----·--------~-···- - .... --- -----·---·-·--~--·:·-----·-------------,;.. __ - .

Ahlak kanununun bir gereği olarak insan davranışlarının gerçekleştirmek istediği şey, m~lukla ahlaklılığın birleşmesi demek olan en yüksekly.ldit, En_rQ_kş_ekiyinin gerçekleşmesi ise, :Fanrı 'll!D varlığlikttıl.!~.21:üm~ü~l!i_&üne -- --~---.

17. Kant,a.e.,s.121.

18. Kant, a.e., s. 133; Ruhun ölümsüzlüğü postiliası hakkında geniş bilgi için bkz: R. J. SulU­van, a.e., s. 141-42.

19. Kant, Pratik Aklın Eleştirisi (Çev. Ionna Kuçuradi), Ankara 1980; s. 141. ·

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993

Page 7: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

72 AHLAK! TEMELLENDİRME I>ROBLEMİ

inanınayı zonınlu kılar. Bununla beraber Tanrı'nın varlığı, Mehmet Aydın'ın da belirttiği gibi20

, ahlakkanununun genel geçe~~eğil, ~ek iyi"' nin gerçekleşm~~!f! ~~§.!lhn_uştur. Dolayısıyla K~n ahl~i-' ıifilmerkezınde Tanrı değil, pratikaklın.kUinalbı;i_a_ıill.iği insan bulunmaktadır .

. ----~-~---- •· - ··~--~------Burada daha önce işaret ettiğimiz bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

Kant'ın sisteminde, is~n otonomluğu prensibi gereği, d~ in­sandır. Kesin buyruk (categorical imperative), ahlak erensipl~nin bütün akıl sah!_~lıklar iç~-~~~~ı.5!!?jel.<.!lf_~~Y~-~J olll!~~~r. Fakat evrensel karakterde ve bütün insanlar için bağlayıcı olan objektif temel ahlak pı::~ru;ipleri, ancak mutlak (absolute) ahlak değerlerinin varlığı ile mümkün oluı:. Çünkü her ahlak prensibi, bir değere bağlı olarak ortaya çıkar.

İşte Kant' ın bir taraftiıt:ı_ ~h!aki _çt~ğ~rl~_ı:ijnsanıJ.ı1~2X_.ili!fu!nu; d!ğer taraftan da temel ahlak prensipleri_ni~:~yr_~~~!_~:R!>j~~tjfx~ genel geçer karakterde ol­masİ-gerekilg~cias~naatimizc~:~l1l_aş!!!J.ı~.ŞCğ1iÇ~laiiblfilliSUstur.

- Çün.l<ii ahlaki değerleriJ~9:xan insan, gerek ruhi, gerek~;_f:1iiziki şartların tesi-riyl~ d~ği"Şeceğfne-iör~~ b~:xl~ blaatlığıtl_fQy_d_qgu d~~~rle~k olacağı tartışmaya her zaman açık bir konu olarak_lqılacaktır.

• -. ~ -- • ~ ·""' _-... __ .....,.Ö_,.=._-..e,.,~ -""-"<'~=-• •<"-><•>-•:•.~ ,_,.-,,.,-.·,~.,)O"C~.......,--~~;_·K-y"_.j ..... ~><'"'--..,._; '-' ~t~., '• '

Kant'ın _ahlakı temellendirmesinde ortaya çıkan bir başka problem de şudur: :etatik akıl ile temellendirme:xe teşebbüs ettiği ahlak teorisinLK.a_nt, di­~.e.zi..kaYraınLo~anrı" ile tam!U!!!_amak zorunda kalmıştir. Çünkü pratik akıl seviyesinde kalındığı süreceKant'ın ahlakı, insanı ümitsiz­·lİğe düşürmektedir. Kant'ın teorisinde Tanrı'ya inanmayan bir i~s_?n_, __ e_!!yük­·s~yinin gerçekleşeceğ~e olan ümidini yitirmekted!t.· Çü.pJcü ~-n yüksek iy!:­n!Q__~~_I:lll:Şl!!1I olanJaziletJle.miıtluluk-arasındaki-bağı-zorU:nlu.kılacak anca_k T.llnrıdır. Fakat sistemini kendisiyle tamamladığı Tanrı'yı Kant, dini muhteva­sından tamameti soyutlamıştır. Kant'ın Tanrısı, H.Z . .lİlken'in ·dediği gibi,

·"sadece pratik aklın bir ihtiyacını tatminden, pragmatik bir inanıştan ib~ret blmakta, varlığı veya yokluğu hiçbir~k esasa dayanmamaktadır"2-ı. --- ~ .... ~,...:::..---~----..

Görüldüğü gibi Kant, bir taraftan ahlaki değerleri_ insanın koy.duğunu, diğ~_r__mraftan_da temel ahlak ıırensiıılerinlıL~Yı-eıiŞ~!'.{RI!!:ii~a­da savunmanın tutarsızlığını görmüş gibidir. Bu tutarsızlıktan kurtulabilmek ~~k sistemini "Tanrı" TietarilarrJruifak ~~çmiştir. Ancak burada başka bir problem ortaya çıkmıştır. Çünkü O, din'in Tanrı'ya verdiği fonk.:: siyon ve sıfatları, öncelikle insana vermiştir. Tanrıyı sıstemıne dahil etmesi,

--- ..... _ . ...._~--------- , .. ··-----·-~---

20. Melunet Aydın, Kant ve Çağdaş İngiliz Felsefesinde Tann-Ahlak ilişkisi, Ankara 1981, s. 3L

2 L Hilmi Ziya Ülken, Felsefeye Giriş, Ankara 1958, II. Kısım, s. 226.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993 "'

Page 8: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

RECEPKILIÇ 73

içine düştüğü çıkmazdan kurtulmak ümidiyle olmuştur. Bu sebepten dini mllhtevadatit3.illarnensoyup siSfemine·oanileHigf tanrı'nın Ahlak' da fonk-siyonerliği ve önemi kalmamişgibi dir. -

Şimdi, ahlakı duygu üzerine temellendirdiğini djj,şündüğüm Hume üze­rinde durmak istiyorum. Ahlak felsefesi terimin' "insan Eıb}atının. ilm.t;22 ma­nasında kullanan Hume, davranışların lqı.Y!Jj!ğ~Jlş_ıJ.nJ.~.bia­tının duygusal yönünü tahli!_:der.

Davranışlara tesiri konusunda, tutkuya (passion) değil de akla öncelik ve­ren görüşü reddeden Hume, şu iki önermenin doğruluğunu ispatlamaya gi­rişir. Bunların birincisi: "~1, ~§,temeniıı_herhan~ ·bir eylet?i~

_için ,?f1~. saik (r<:Ş.d~el~ru..~~~; ikincisi de "~!91. as!_a__t~t~lll~_ı:,ı_~hale!:~_:de:_ mez onerme en ır.

Hume'a göre akıl, yalnız başına herhangi bir eylemi meydana getirecek güçte değildir. Çünkü eylem açısından akıl, atıl (inert) bir haldedir. Bu konu­da Hume, şunları söyler: "@1, herlıangLbirJutku.s~Y-~J.ı~~~~Y.E.ılli!ı::!!§ tercihe mani olmaıam.!!kt~ditdeğild.lr .. :v..e btı.sOtı!!Ç.;?9!1ln!u.slll.t" . "Akıl, tut­kuların kölesidir ve ö_yJ.eplması gerekir. ,Tutkulara hizmet.;~ itaat etmelcten· başka bir y..eil:.gibLd~r~asi-daasia·ın-limkün değildiri/25 . -

Görülüyor ki Hume 'un sisteminde, i~lefl!l~ yön~~!tftk!Lf).,~ğjl .!!!!kı! ~uyg~as-olmaktadır. :fulemlerin ahlakiliği akl~göre ~__gyya göre belirlenmektedir. ,Ç._.ünkü "akıl; ya olgular (facts), x_e_!ıut il!şkiler (rela­tions) hakkında hüküm verir"26

.

Filozofa göre, zikredilen her iki faaliyruatııJle de akıl, ahlaki fazileti ~nıe~ir. Bunu göstermek için meseleyi, fu:!f__~ sonra da ilişkiler açısından inceler. Bunun için "kasten işlenmiş bir cinat,et"i27 ~r seviyesinde; "yakın akraba..arasındaki-cinsel ilişkiyi (incest)" 8 ilişkiler se­viyesinde örnek olarak verir29

. İşte, hem olgular hem de il!şJg]J!r.seviyesinde akıl, alıHUd fazileti belirleyeme~~~~t:dir. Bu sebepten ahiliki farklıJJklar (mo-

22. D. Huıne, Enquiries Conceming Human U nderstanding and Concerning The Principles of Morals, ed. by L. A. Selby-Bigge, Oxford 1975, s. 5.

23. Hurne, A Treatise of Human Nature, ed. by LA. Selby-Bigge, Oxford 1978, s.413.

24. Hurne, a.e., s. 414-15.

25. Hurne, a.e., s. 415.

26. Huıne, Enquiries, s. 287.

27. Huıne, Treatise, s. 468-69.

28. Hurne, a.e., s.468.

29. Geniş bilgi için bkz: Recep Kılıç, Ahiakın Dini Temeli, s. 67-68.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993

Page 9: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

74 AHl..AKı TEMELLENDİRME PROBLEMi

ral distinctions), akıldan değ~dan çıkmal~_du~gu üzerine temellendi­rilmelidir. Çünkü "ahlaklılık. hakkında hüküm verilen bir şey olmaktan zi)'~de, ~gl_a.t~khlssec:fi~~~<iit'30• · · · , ~ • · .· '

Hume'a göre fazilet hoş; rezilet ise rahatsız._edici bir izienim uyandıran şeydir. Qörünwü bir çeşit haz veya huiursuzluğa sebep olan bir eylem veya ~J<:ter. ~a:z;iJ~JU Y~Yl! faı:_ile~cliy~j~~len_diı:il~.1 Fazil_e!; .. ~:~~xreden kıŞiye hoş bır begenme.duygusu-veren-zi.hnl-bırnıteliktır" . : ·' .

. ----- -- __ , ____ - -·- -~·-·· ___ . ___ .,_ _____ _......._.__,._._ _ _.._~---İnsanların eğilimleri uzerinde herhangi bir tartışma olamayacağına göre

bl.ırada, "acaba· Hum e 'un bu görüşü relativism' e mi götürmektedir"· sorusu akl!!_gelmektedir. J.B. Stewart'ın da işaret ettiği gibi32

, bu konudaHume, ah­lak duygusunun her insan Js:in m~k_olduğunu_düşUnmüş gibi gö_Eikür. I!_u m~klik; sadece normal insanların hepsinin ahlak dl!)'_gusuna sahip ol­duğu anlamında değil, aynı zamanda bu duygunun faaliyetinde de belirli temel bir uyuşmanın varolduğu şeklindedir.

Hum(!l_tl ~işteminde"'ahl~J.çilıül@n de, h!! hükmü ve.rsm..Jçişinin hüküm verdiği eylem hakkın<!_aki_beğ~nm.~~~ 'Q~ğ~nm.eme.-duygusunu.[fade eder. Burada da; ,;acah,a Iqşinin beğ~ll!!le . duygusunu belirleyen amil nedir" şeklinde bir soru aıd;g~1ir. -~·· ·· -~-:-~~-~-~-.~-~~~'"···~~-- ··~ · ·

Bu sorunun cevabını verirken Hume, ahlaki b.e_ğenınenin kısmi sebebini "faydalı ~lL'JJ.a b_yJpr. Fakat kim için faydalı olan? Bu, "sadecelendi men­faatitriiz' olamaz, çünkü bizim menfaatimiz, aynı zamanda dışımızdakileri de .ilgilendirir. Bu sebepten eğer faydalı olma, ahlaki duygunun bir kaynağı ise ~e bu .QajJna_kişinin .kendi_açısm~ (tüşünülm_e_y~ceks~, buradati.toplumun__nıut­l_l!ll!ğ~-Y~c!!:Jll. ec!_en lıeı:şeyi te~cfu.~.4~c::eği_~ sc:n~ Ahlaklılığın kaynağl!l) büyiik ölçi,igeizah_edelJ.:Q~l!Şjp,jş!~!>:uradadır" . ~~~­lülük duygusunu doğuran da, "kamu menfaatine duyulan seın.Batidir!' . . ---~-·-......_._~------ -- --"'---··--~------- -------------~--------:,--

GörüldüğÜ gibi , Hume'un ahlak teorisi duygu üzerine temellendiril­miştir. Burada akıl, duygu ve il!tk:ul~n emrine verilmiş; aklın r~Jit insan tut­kul~de tatmin _yolla~~fe~ey~~~jr_genmiş_tir~- ı:iöylece

30. Hwne, a.e., s. 470.

31. Hwne, Enquiries, s. 289.

32. J. B. Stewart, The Moral and Political Philosophy of David Hwne, London 1963, s. 90~91; Aynca bkz: D. G. C. Macnabb, D. Hwne, His Theory of Knowledge and Morality, Lon­don 1951, s. 186.

33. Hwne, Enquiries, s. 218-19.

34. Hwne, Treatise, s. 499-500; Aynca bkz: P. Mercer, Sympathy and Ethics, Oxford 1972, s. 25-26; J. L. Mackie, Hwne's Moral Theory, London 1980, sA-5. ·

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993 .,.

Page 10: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

RECEP Kll.JÇ 75

Huıne ahlakında dikkat çekilmesi gereken ilk nokta, kana.atimce ~ fazilet anlayışı olmalıdır. Fazileti, "kişiye hoş bir beğenme duygusu veren . zihni bir nitelik" olarak tarif etmenin mantıki sonucu, kişideki psikolojik bfr hıll olan beğenme duygusu ortadan kalkınca, ahlaki fazilet adı verilen bütün değerlerin boş birer zarf olarak kalacaklan gerçeğidir. Dolayısıyla "adalet", '~", ve 11 QQğruluk" gibi kavraml~n manal~, kişinfu_c!!!ygu ·hallerine göre değiş~. Böylece farklı zaman ve zeminlerde değişmeyen, J:!i~ü­lük yükley~n ve bM.l~Y.!cı olan bjr_~lat!U!hlfik. c!~ğ~r.l~.r.ii!del!.Ji~~.§i!~~er.e­~· Bu ise, ferd ve.topluın hayatından ahiakın ortadan kalk:nıası, en azui­dan.önemini yitirmesi demektir. Çünkü bu durumda, gerek ferdgerekse top­lum için gerçekleştirilmesi uğruna gayret gösterilecek h!s bir_ahlaki standart kalmayacaktır. -------·---------------·"

Duygu ile temellendirilen alılik _teorişj,n!;l~ ~-~ğ~!l~~. r~l dünyada ôiıtolo­jik manada objektif b4:~!!§!!__S_~p _oJmay_ıP-,J~I,lp.'"çliJŞEri_~~inlnÜrilıilen olmaktadır. Kısaca değerleri belirleyen, bizzat ~eğerler şuurudur. :B_Qyfesfsiib­jektif bir değer teorisinde, değerler insana bağımlı olarak değişecektir. Bu se­~ ten Huıne ahlakında, bütün insanlar iç!ı.!~l?~g!~Yic!temel prensfpleri ol~, k:_!ıra.I !.~Yl!ç~_CnQmıative).hir..ahlılk.aniayışından-bıili;~~~k:s~.m~a-~ti.Çe-zor.: · · Jaşmaktadır. Aynı şekilde genel geçer objektif ahlak doğrularından da bahse­dilemeyecektir. Bu da ahıatd relati~izrni bernb~rlnde-getirecektir.------··-··---

. ..

Huıne, ahlak duygusunun işleyiş tarzının her insanda aynı olduğunu ileri sürmekle ve sempati (sympathy) kavramıyla relativizrni aşmayı denese de, bunda tam olarak başanlı olduğunu söylemek zordur. Hatta ba:z;ı düşünürler 'sympathy' kavramı i9in "felsefi kurgu" ifadesini kullanmaktadırlar35•

Huıne'un bu ahlak anlayışı, B. Russell ve A.J.Ayer gibi filozoflarcadaha da ileri götürülmüştür. Sonuçta ise~ ahlaki ka~lann "asılsız sözde­kavramlar (pseudo-concepts)"36

; ahlaki hük:üınL~ "ne doğru ne de~anlış olabilen, sırfheyecan (emotion) if~~lduğu düşüncesine l!@şı!!nıştır. ~-- ' -, -----~--~--_..~---;' -

Huıne 'un ahlaki duygunuıi kaynağını "faydalı olma" kavramında bulması konusunda dikkat çekilmesi gereken bir baŞka hıİs~-da şudur: Hume, kişinin

35. Geniş bilgi için bkz: D. B. Wong, Moral Relativity, Londonİ984, s. 129.

36. A. J. Ayer, Language, Truth and Logic, London 1971, s. 143.

37. Ayer, a.e., s. 136; Aynca bkz: W. K. Frankena, Ethics, s. 105-107.

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 8, TEMMUZ 1993

Page 11: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

76 AHLAKITEMELLEND~PROBLEN.Ü

ahlak alanında verdiği hükmün, son tahlilde, fayda pr~sibi tarafından belir­lendiği kanaatindedir. Bu ise, ahlakiliği hakkında eylemin sonucuna göre hü­küm vermek demektir. Bu görüş ahlak alanında, bana göre, son derece ciddi bir problemin do ğınasma sebep olur. Çünkü ahlaki değer, Kant' ın işaret ettiği gibi, eylemin sonucunda değil, arka planındaki irade ve niyette aranmalıdır. Hayatını tehlikeye atarak komşusunun çocuğunu kurtarmak üzere yanmakta olan eve girip de, kucağında ölmüş çocukla dönen insanın eylemine gayr-i ah­laki demekmümkün değildir.

~azileLuğnındahayatını-veren..bkkı!hraıp~eyle:. minin ahlaki değ~rini, faydı,t:h<?.ltıE oltı,!~!!L~§._ı_tıa_göte~Jes.biletmek~ insanlığın tarih bo)'!!_gç_~ h~y~g__olğl}ğl!_~j!y_i!k,ş~h§bretJeriJ>lrer .he_gedk&i_:d~ du­~tin;_düşürü;:-y:ine, ei~r eylemlerin ahlaki değerini sonuçta kazandırdıklan faydaya göre tesbit edersek, yaralı ve yaşlılann himayesi ile hastaların bakı­

. mı, hiç de ahlaki bir eylem olarak gözükmeyecektir. Bir de haksızlık, hırsız-. ·lık, düzenbazlık ve yalanın faydalı olduğu birçok durumun tasavvuru da

mümkündür.

· Şimdi de~z~zerine yapılan temellendirme üzerinde duralım: Genel olarak ahHikisezgıcdiğe göre, ahlaki değerleri sezgi yoluyla kavrarız. Ahlaki değer ve prensipleri sezgi yoluyla kavrama yetisi, her insanda k4vve halinde mevcuttur. Belli davranışiann iyiliğLveya kö_!Q}i!_ğ}is~dec~ sezgi yoluyla apa­çık olarak (self-evidently) bilinir. Sezgi yoluyla bilinen değerler, tabii· ol-

·mayan (non-natural), fıtri (innate), basit (simple) ve apaçık olarak bilinme va­sıflanna sahiptirler. Bu sebepten herhangi bir doğrulamaya Qustifıcation) da ih . d ı 38 tıyaç. uymaz ar . · .

"Ahlaki düşünce tarihinde esasta iki tip sezgicilik vardır. Birincisi; ahlak prensiplerini mantık prensiplerine benzeten St. Thomas'ın sezgiciliği, ikincisi ise hissi (sensory) kavrayış ile ahlaki kavrayış arasında benzerlik kuran 18.ci asır filozoflarından Shaftesbury, Hutcheson ile son asır filozoflarından G. E. Moore ve takipçilerİnİn sezgiciliğidir"39 .

Moore'a göre, iyi'yi kendinden başka bir kavrama irca ederek tarif et­mek imkansızdır. Çünkü iyi'yi "haz" veya "Tann'nın emri" gibi başka bir kavramla tarif etmeye teşesbbüs eden her filozof, "tabiatçının yanılgısı"na

38. Geniş bilgi için bkz: Recep Kılıç, Ahiakın Dini Temeli, s. 51-54.

39. D. J. O'connor, Aquinas and Natural Law, London 1967, s. 65; Aynca bkz: W. D. Hud­son, Ethlcal Intuitionism, London 1967, s. I.

FELSEFE DÜNYASI, SA YI: 8, TEMMUZ 1993 .,.

Page 12: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

RECEPKILIÇ 77

(naturallistic fallacy)40 düşmektedir. "Tabiatçının yanılgısı, iyi gibi basit bir kavramı, başka kavramlarla aynileştirmek hatasına: düşmek demektir"41

İyi'yi tabii objelerin tabii olmayan bir niteliği olarak gören Moore, kişinin bu niteliği sezgi yetisiyle doğrudan doğruya kavradığını söyler. Bundan dolayı temel ahlak prensiplerinin doğruluğu apaçık Ç>larak gözükür. ·

Bu konuda Moore şunlan söyler: "Apaçık olmak tabiri, bu şekilde isim­lenen bir önermenin kendinden başka bir önenneden.istidlal edilerek değil de, sırf kendinden dolayı doğru olması manasına gelir ... Apaçık olan bir önerme­nin doğrulugunugöstermek için, niantıki bir sebep aramamıza lüzum yok­tur"42. "'Yegane iyi hazdır', önermesine yanlış derken desebep olarak 'Çün­kü yanlıştır' demekle yetinirim ... Bana bir önermenin yanlışlığının aşikar ola­rak gözükinesi, onun yanlış olduğunu açıklamain için yeter sebeptir"43

. An­laşılıyor ki sezgi, bir ahlak prensibinin doğruluk veya yanlışlığını anlamakda yegane ölçü durumundadır .

. Görüldüğü gibi Moore'un anlayışındaahlakin temeli sezgidir. Kişi sezgi) vasıtasıyla, yeni ahlak değerleri koymarriakta fakat kendi dışında varolan değerleri keşfetmektedir. Bu sebepten bizim on. ları değ. erlendirmemizden hatta "Tanrı'nın onlara karşı tutumundan bağımsız olarak, değer objelere aittir"44

Buna göre; değer hükümlerinin toplumdan topluma değişmesi, bunlann sub­jektif olduğunu göstermez. Değeri idrak etme gücü, çeşitli sebeplerden dolayı kişiden kişiye değişebildiği için, değer hükümleri arasında görülen farklılıklar da, farklı idrak edişlerden kaynaklanır.

Değerlerin; Moore tarzında apaçık (self-evidently) olarak kavranan nite­likler olarak kabulü, ahlak alanında ciddi problemierin doğmasına yol açar. B. Mitchell'in ifade ettiği gibi45 bu anlayış, öncelikle ahlak konusunu bir tar­tışma konusu olmaktan çıkartıp, bu alanda ilgiye değer hiçbir şeyin bulunma­dığı izlenimini verir. Öte yandan değer, objelere ait 'tarif edilemez' bir nitelik olarak kabul edilince, çoğunluğun neyin iyi olduğu konusunda görüş birliğine vardığı bir toplumda, bu görüşe karşı çıkan insanı ikna etme imkanı kalacak mıdır?

40. G. E. Moore, Principia Ethica, Cambridge 1978, s. 1 O, 59; Ay nca bkz: P. H. Noweli­Smith, Ethics, London 1954, s. 180-82.

41. Moore, a.e., s. 58; Aynca bkz: W.D. Hudson, Modern Moral Philosohy, London 1981, s. 69-73. .

42. Moore, a.e., s. 143.

43. Moore, a.e., s. 144.

44. Frankena, "Value and Valuation", The Encyclopedia ofPhilosophy, içinde, C. III, London 1967, s. 231.

45. Basil Mitchell, Morrality: Religious and Secular, Oxford 1980, s. 43.

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 8, TEMMUZ 1993

Page 13: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1993_8/1993_8_KILICR.pdf · Pratik akıl bir taraftan fazilet ile mutlu.:. luk arasında zorımlıı_bJı:..hağister. Oysa

78 AHLAKI TEMELLENDİRME PROBLEMi

Bu anlayışcia çoğunluğun iyi dediği şeye kötü demekte ısrar eden kişiyle ahl!Ud tartışmayı sürdünne imkanı kalmadıgı gözükmektedir. Çünkü iyilik, doğrudan doğruya kavranılan fakat ne açıklanan ne de tarifi yapılabilen bir ni­telik olduğuna göre, hiç kiinsenin davraıuşını ahlaken yanlış olarak isiınlen-dinne iınkanı da kalmaz. ·

Aynca Moore'un ahlak anlayışında, temel ahlak prensiplerinin aklen doğrulanmasına lüzum görülmemesi, aşın bir subjektiviztne yol açar gibi gö­zükür. Her ne kadar Moore, ahlaki sezgi yetisi ile psikÔlojik duygu yedsi ara­sında benzerlik kurarak ruuaki objektivizmi savunsa da, bunda tutadı olduğu­nu söylemek zordur.

,-, ·- Moore, beşeri fi.illerle ilgili doğrudan doğruya sezdiğimiz ıiliıaki değerleri, bize kendilerini tecrübede veren renk ve tad gibi hissi niteliklere beiızetir ve ahlaki değerlerin dolayısıyla ahlak hükümlerinin, objektif ve doğrudan doğruya kavranılır olduğunu savunur. Ancak, O'connor'un da belirttiğigibi46, bir nes­nenin kırmızı olup olmadığı konusunda çıkan bir anlaşmazlığı çözmek için~ ü-

.. zerinde ittifak edilen belirli.llimller vardır. Oysa, bit eylemin ahlaketi iyiliği veya kötülügü konusunda ortaya çıkan bir anlaşmazlığın çC?züİnillıde, herkesin 'kabul edebileceği bir usul bulmak, imkansız denecek kadar güçtür. Çünkü A şahsının ahlaken iyi dediği bir eyleme B 'nin kötü. dediği ve her ikisinin de bu­nu sezgi ile apaçık bir şekilde kavrarlığını söylediği bir durumda, aralarında birine doğru diğerine yahlış deme imkanı kalmaz. Bu sebepten herkes için ge­çerli, evrensel ahlak pretıSipleriıiden de bahsedilemez. Bunun tabii sonucu olarak da ahlaki sahada hakim olan görüş, yine relativizm ve şüphecilik olur.

Sonuç olarak şunlan söyleyebiliriz: Din-dışında yapılan herhangi bir te-. mellendirme teşebbüsünde karşılaşılan eşl!_s prol>l~m. ahlaki ı:_elativizm ve şüphecilik gibi gözükmektedir. Ahlaki relırtivizm :;e şnplıealilctei(:k:1:im:ııa:: biliiiek-IÇhı, ·Kanfi~!~!şlıf~f_?ffg_f __ ~f!!~fl~c~-vr~nş~L_-~pla~_!!ke!erine·· ihtiyaç duy:ı:ılur. · Al-Jak ilkelerinin evrensel olabilmesi ise, ahlaki değerlerin ancak

-muti~k CabsOlutef-oin:lasıyia-ti:ıiinıldinolab1Iü-::GiiilkiL1ıt;t.::'~lıfiki..::fı1re,bi!

\ ''------

a_~ğe~e-~ağlı olat<lkoftıiya Ç_i_~~~air:---· · · · · · Bu durumda cevabı aranması gereken soru şu olmalıdır: Ahlak alanında

mutlak değerlere ulaşma imkanı var mıdır; varsa, bu imkan nerede aranmalı-dır? .

Bl_zce; değerlerin mutlak ()labilıJ!e_sİl!İfijrıı_lrnpı, .. an.cak Muda k bir varlık ile irtibatfandinlı!Sa-söz konus11. olabilir. b~ğerler; Mutlak bir·varillöle temel­lendirilmediğftekdirde, ahlaki relativizmi aşmiınln münıkün olamayacağını düşünüyoruriı. · ·· · · ~- - ·· · : ,.~-----~~--

----------------

46. Aquinas and Natural Law, London 1967, s. 65.

FELSEFE DÜNYASI, SA)1: 8,TEMMUZ1993 .,.