dÜŞÜ~~~sİnde İnsan~·~ yaratacak olan egitim anla...

7
Felsefe Dünyasl, 200211, 35 .. , . MUSTAFA TUNÇ MODEL YARATACAK OLAN EGITIM ANLA . · . , ' ' . . '• LeventBAYRAKTAR Mustafa evren ile turulan ve insan bir ve paralellik Evre· nin insana geçilmekte; bu evrendeki ve hürriyeti insana Her insan da zorunlu olarak bir modelini beraberin: de gf?tirmektedir. evrenden insana:; insandan gitmek görUnmekiedir. . Biz Mustafa evreni bir parça som : a; evrenin bu içinde. varolan insan ele Her insan ayni zamanda bu bir modeline de model insan, insan bu insan ile da ne gibi ve neler irdelemeye . Bu . nu yaparken herhangi bir program veya yöntem önermekten ziyade, yo· luyla insan ve ne yönde bir tabi ona hangi nite· J . ,. . ' lik ve kabiliyellerin veya ilkin Mustafa evren ve ortaya koymaya O disini Hegel monizminin bir pltiralist olarak Kendi ifadesini j kullanaciü< olursak; ''Kainatta gören monistler gibi 'kesret' yani çokluk 1 gören plüralisder' de ... ) Plüralizm bir sonra da ka feylosoflar bir sistem 'demo.kratik' içtimai bir fedir, birçok büyük mütefekkirler Gerçekten tek birçok plüralizmler Bunlar da mizaçlara, ruhi ihtiyaçlara, ve bu ruhlarm ah· · valine göre · Plüralizmi sevkeden arniller ya ahlak ya hürriyet arzusu, çok kere din, ha· zen de estetik duygu da ilim . ' Plüralizm ekserijte Pragmatizm 'in bir olmakla beraber pragmatizmin · ' · Benim mizaç · ve ruhi temayülijm insap.ruhuna olan. bir • A.O. D.T.C.F. Felsefe Bölümü Görevlisi. 160

Upload: others

Post on 13-Feb-2021

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Felsefe Dünyasl, 200211, Sayı 35

    .. , . ~-

    MUSTAFA ŞEKİP TUNÇ DÜŞÜ~~~SİNDE MODEL İNSAN~·~ YARATACAK OLAN EGITIM ANLA YIŞI . · . , !~

    ' ' . ·~

    . '• LeventBAYRAKTAR

    Mustafa Şekip'in düŞünce sistematiğinde evren anlayışı ile bu~adan harek~tle oluşturulan bi~gi ve insan anlayışı arasında bir devamlılık ve paralellik bulunmaktadır. Evre· nin yapısından insana geçilmekte; bu geçiş evrendeki yaratıcılık, devinin:ı ve hürriyeti insana taşıı:naktadır. Her insan anlayışi da zorunlu olarak bir eğitim modelini beraberin: de gf?tirmektedir. Dolayısıyla evrenden insana:; insandan eğitiırıe .doğru gitmek mümkün'ı görUnmekiedir . . Biz burad~ Mustafa .Şekip'in tasa~vur ettiği evreni bir parça tanımaya çalıştıktan som:a; evrenin bu yapısı içinde. varolan insan varlığını ele alacağız. Her insan anlayıŞı ayni zamanda bu insanı gerçekleştirecek bir eğitim modeline de ihtiyaç· duy~caktır. Mustafa ·Şekip'in model insan, milşahhas insan dediği' bu insan ile eğitim ·arasında ne gibi ilişkilerin kurolabileceğini ve eğitimden neler beklendiğini irdelemeye çalışa· . cağız. Bu.nu yaparken herhangi bir program veya yöntem önermekten ziyade, eğitim yo· luyla insan varlığının nasıl ve ne yönde bir dönüşOme tabi tutulacağını, ona hangi nite·J . ,. . ' lik ve kabiliyellerin kazandırılacağını veya açığa çıkarılacağını tartışmayı deneyeceğiztı!

    ilkin Mustafa Şekip'in evren ve varlık anlayışını ortaya koymaya çalış~lım: O k~~~~ disini Hegel monizminin karşısında bir pltiralist olarak ko~umlandırır. Kendi ifadesinij kullanaciü< olursak; ''Kainatta ')l(i/ıdet' gören monistler olduğu gibi 'kesret' yani çokluk

    • 1

    gören plüralisder'de vardır.( ... ) Plüralizm bir filozoftarafından yaratılmış, sonra da bil§~ ka feylosoflar tarafı~dan. geliştiİilmiş bir sistem olmayıp 'demo.kratik' içtimai bir f;l~efedir, birçok büyük mütefekkirler tarafından işlenmiştir. Gerçekten tek bir.Plüralizm·d~ğil; birçok plüralizmler vard_ır. Bunlar da mizaçlara, ruhi ihtiyaçlara, ve bu ruhlarm ah·

    · valine göre çeş~denmiştir. · Plüralizmi sevkeden arniller ya ahlak ihtiyacı; ya hürriyet arzusu, çok kere din, ha·

    zen de estetik duygu yah~t da ilim endişesidir.· . ' Plüralizm ekserijte Pragmatizm 'in bir metafiziği olmakla beraber pragmatizmin i~·

    hisarı altında kalmış değildir. · ' · Benim mizaç ·ve ruhi temayülijm müşahhas, insap.ruhuna yakın ve ·yatkın olan.bir

    • A.O. D.T.C.F. Felsefe Bölümü Araşurma Görevlisi.

    160

  • ll ~' ' Felsefe /,)ünyası

    ~ · plüralizmdir ki bir karşıt gö~termek !azın: gelirse bilhassa Hegel'in Monisme'ine (akli . olan şeylerin gerçek ve gerçek olan şeylerin de ak/i olduğunu iddia eden) karşıttır. "1

    Mustafa .Şekip'e ğöre evren ·tek bir unsurdan oluşmamakta varhğın yapısi bir plü-·ralizm arz etmektedir.' Varlık böyle oh.inca onu elde etmek veya ona dair bilgi sahibi ol-' mak da sadece akıl veya zeka gibi tek bir bilme yetisinden beklenm~mektedir. Evrenin

    1.·~ ya~ısı dinainiktir, yenilik ve yaratıcılık esastır. Öyleys~ evren. ve varlı~; ·oımuş, sınırları '.'tayin edilmiş, dingin, durağan bir yapıda değildir. Dolayısıyla dinamik olan bu varlığın

    · bilgisini elde etmek d~ sadece akıldan beklenmemelidir. Bilme yollarımız da evrenin plüralizmine uygun bir şekilde çoğaltılmalı; insanda bilme ve hissetme narnma hangi ye-tenekler varsa hiçbiri küçümsenmeden ve bir diğerinden daha az veya daha çok önemli

    • görülmeden kullanılmalıdır. Çoklu bir inahiyet arz eden evren ancak kendisini bilmeye ·YÖf!elen bir çok yeteneğin _birlikte · çalışması ve dayanışmasıyla dı$a kolay anİaşılabilir

    '. görü,lmektedir. Böylece Mustafa Şekip, Bergson ve W. James'ten ilham alarak Entellek-, . tualizm 'in eleştirisini yapar. Varlığın dinamik yapısının sadece akıl yoluyla kavranılal:ı. mayacağinı, hatta, konu insan olduğunda bunun hiç' mümkün olamayacağıni söyler. İn- · ~ · san, daima, determinasyonlarla ifai:le edilemeyen, onlara ·sığdırılamayan, özgür ruh ham-

    ;:· telerine ~ahip bir ~arlıktır. İnsan sÖz konusu olduğunda pragmatizmin hakikat anlayışını · dikkate almalı, insanın ~akikat olarak bağlandığı, ve değer atfettiği neleri varsa, bütün

    halinde anlamaya çalışılmalıdır. "Pragmatizm 'in husıisiyeti, hakikat alanını yalnız dü-şüncesi değil, inançları, kıymederi olan insana göre-geiıişletmeye çalışmasında ve ~ayati rp/leri olan kıymederle inanfların birer hakikat sayılmaları esasında toplanır. ·Bunu

    · yapmakla mlispet hakikader küçlimsenmiyor, sadece milşahhas insanın da haklah tanın~

    l·l(· mış oluyor.'IJ. Dolayısıyla insanı anlamak; meşru olan olmayan . ayrımı yapmaksızın,. ~:. onun bütiinlüklü yapısını kavramaya bağlıdır. Yani· insan varlığı sadece bilim yaparken f, yeya akıl yürütmelerle dü~ünürken insan~ ır, hayal gücüyle şii_r · söylerken değildir gibi

    bir yaklaşım insanı anlama· çabamız açısından sakattır. Çünkü' insan sadece akıl varlığı : değildir. Hatta sadece akil yardımıyla bilim yapmak dahi mümkün görünmemektedir . . Çünkü hakikate karşı ihtiras duymayan bir şahsiyetin bilim yapabilme imkanı yoktur.

    . Mustafa Ş ekip'in varlık ve evren anlayışının şekillenmesinde Plüralizrri ve Pragma-tizm ekollerinin yanı sıra Bergson'un dinamik evren anl~yışi da etkili olmuştur. O, şöyle söylemektedir: "Benim milşahhas olarak yaşadığım alem Bergson 'un y~atıcı zaman tealitesine tercilman olan bir alemdir ve bu zamiin realitesinin eiı derin bk realite oldu-

    ı ; . 1 ' ' • ğuna inanıyorum. Çünkü bu dünya tamamlanmamış ve miltemadiyen tamamlanan v~ as-

    ''· la tamamlanmış' olmayan bir alemdir. •1 Alemin tani~~lanmam;ş olmasından, Meka-i,·nizm'e teslim edilemeyeceğini, alemde hürriyetin ve ~luşun eş anlamlı olduğun~ vurgu-·

    1 Tunç, Musıat'a Şekip, "Müşahhas -lnsan ve Bünyesi", Bilgi; S. 76; Ağiıstos 1953, s. 5 · 2runç, Mustafa Şekip, "Tabiat Alemi ve İnsan Dünyası". Bilgi, S. 75, T~mmuz.1953, s. 12 3 "Müşahhas İnsan ve Bünyesi", s. 5

    161

    ' '

  • Felsefe D~nyası

    lar.· "Çünkü zamanın yaratıcılığına ve ·.bu yaratıcılığın vereceği imkanlara göre hareket . . edildikçe gerçek her tiirlü imkanlar, :h~rriyetler belirecektir" der. 4 . . · · · . . Bergson metafiziğinde insan; hayat hamlesinin hürriyetle açılımında gelinen en ka-mil nok!,tadır:insan; evrenin oluŞum sürecinin sonunda ve zirvesinde bulunmaktadır: in- . s~nın özgür yar~tıları; kendi ruhunda keşfettiği ve varlığa ekiediği kül~ür ve medeniye~ ,

    verimleri adına he var.sa hayat hamlesinin insanda uzaması veya başka bir ifade ile' insa-. riın hayat hamlesinin açılım doğrultu ve mecrasına· yerleşmesi sonucudur. Bu i(ade mo- ·'. • deli tarihte kahramanların ve dahilerin ortaya çıkışlarını da açıklamak için kullanılacak- · tır. Yani deha sahipleri, kahramanlar; hayat hamlesinin kendi faaliyetlerinde yoluna de-vam etme imkanı .bulduğu yaratıcı şahsiyetl~rdir. O'na göre plüralist evren anlayışı, ya-

    . ratıcılık' ~e devingenliği hem evrende hem de insanda beraberce tespit etmektedir. "Pel- 1 sef~nin öteden beri üzerine eğildiği baŞlıca iki büyük. varlık olan· tabiat ve insa/ı monist felsefede aynı sürekliliğin içinefe bir vahdet olarak mütalaa edilir. Buna karşı plüralis~ · 'felsefe ise, monist telakkide olduğu gibi durgun,· olmuş bitmiş tam bir dünya değ{l,· di~ : namik, müteharrik, mü temadiyen tamamlanan gittikçe olgunlaşan, yeniliklee xai?tan bir . dünya görür .. Tek bir sistem yerine bir Çok sistemler ha~itasi kabul eder. Ke.rniyetlerin ya- ··\ nında keyfiyeti ere, miktarlann yanında kıymetiere de yer veı:ir. Hükümlerini mücerret . . bir düşünceden ziyade tecrübe ve,.vak'alardan alarak vermek ister. Umumi bir nazariye-. . ye uymayan· bir tecrlibe veya vak.'ayı bi!e ~aş/ı başına bir gerçek olarak tanır. Umı.ımi- . : likler namına hususilikleri ·feda etmez. Kendi şapsiyetlerinde ve kendilerine göre tanıdı-ğı fertlerdeki farklılık ve Çeşidilik/ere ehemmiyet verdiği gibi'ileriemenin başlıca amili~ '", ni bu faridılıkl~da ·gö'rür. Heyeti umumiyed(m, bütünden ziyade teferruatın açık olması- . nı ister. Her şey~ ayrı ayrı anlamaya bakar." 5 Böyle bir bakıŞ açısına yerleşildiğinde her . insan ferdini bir şahsiyet ol~ak gprmek ve onların kendilerine ·has olanı açığa çıkartma- .' ları i9in imkari ve ortam hazırlamak gerekecekti{. İşte · Mustafa Şekip'in model insan; :;'~ -~uşahhas insan veya şahsiyet varlığına dönüşmüş olan insan varlığı olarak niteieİı-

    . dirdiğimiz insanı; evrene şahsi ilavelerini yapmak üzere eğiİi~miş olan insandır. Bu eğitim ferdi yetenek ve kapasiteleri açığa _çıkarmaya yönelik olacaktır. Çünkü ona göre t~.: ·ri hi ilerleten veya şekillendirip, dönüşüme tabi ı~:~ tan tek ~ek kahramanların her al3nda or- ·~: , ta ya koydukları başarılardır. Bu eğitim sürecinde öncelikli olan .kişinin gizil yetenekle- ·.1

    ~ini gün ışığın~ çıkarmak ve ifade_ edip geliştirmesine fıı:sat ve ortam hazırlamaktir . . '. · · ' Mustafa Şekip'in evren, .insan :ve dolayısıyla eğitim anlayışı bıı:kıinından düşünce .

    sistematiğinde geçişler ve paralellikler olduğunu söyledik. Müşahhas insan dediği insan .

    ·modeli ile eyreri görüşü ilişki~ ini Onun sözleri ile tekrar kuracak olursak; "Ez eli ve e be-·. '· di bir dünya entellektıildist' bir (asavvurdur; olmuş bitmiş, tamamlanmış- bir dünya de> ~ mektir. Plüralist telakkiye göre s~rbest değişmel~r de vardır. Çünkli eşya birbirine tama-· 4 A.g.m.,' s. 5 ~ A.g.m., s. 6

    ' 162

    . \

  • Felsefe Dünyası

    men değil, kısmen bağlı olduklarmdan aralarında serbest uns'urlar da vardır. Tesadüf ve yenilik denilen ş~y b11 serbest iınsurlard!f. •6 . i . ·

    Mustafa Şekip, insan· anlayışının temeli~de plüralist bir evren anlayışı yattığını ifa-·, de eder. "Müşahhas insan ve onun dünyası - işte bu istikamette bir dünya görüşüne d;ıya- .

    ı ·: nır. Müşahhas insan denince benliği şahsiyeri tecrit edilmeden ol~uğu _gibi alınan, eşya . · ve rakamct kaydedi/ınemiş insanı anlıyorum. S~dece akıl, his veya hayal yönünden tek

    · ·taraflı olarak alınmayan birinsan 'be11'· yahut 'be11lik' meflıumunu da masa yahut kitap meflıumu gibi eş yaya taalluk eden ve kabiİi'mübadele (yer değiştirilebil ir) olan umumi

    , · bir meİhum mahiyeti{Jde değil, yalnız kendisini ihtiva eden, eşya ile aralarında mühim birlark gösteren tek bir meflıum olarak alıyorum. Bu mahiyette bir insanın dünyası da sadece bir eşya ve tabiat dünyası olamayacağı için maksadı, manalı inanç ve kıymetler! · /e yaşanan bir dünya olacaktır. •IJ Dolayısıyla bu düny~nın insanı artık bir şahsiyet varlığ~dır, ve şahsiyeti dolayısıyla diğer insanlardan ayrılır. Bu yüzden "insan hakkında bil-gi edinmek de ondaki ş;Vısi t;ırafı kavramakla kabildir. Bugünkü psikolojinin vardığı ha-·kikatte bu merkezde,dir. Şahsiyet profili yapılmamış bir insan tanınmış, bilinmiş sayıl-

    . ·maz .. ( ... )insan böyle olduğu gibi onun sanat ve fikir eserieTi de 'böyledir. ( ... )Bir Yu-nus Emre·hangi şairiniizle ve dünyada hangi şairle değiştirilebilir. •6

    Mustafa Ş ekip model insan,' milşahhas insan vey'if. şahsiyet varlığı olarak gördüğü insanın 'subjektif ve miıne~·i yönünü özellikle Önemser. Çünkü ona göre insan tabiatta h~rhangi bir varlık ~lmaktan bu yön sayes'inde kurtulur ve aynı zamanda tarihi, kültUr ve

    ·medeniyeti d~ bu sa~ede şekillendirir, oluşturur. O'na göre "büyük dinlerin bir 'eşref-i . malıluk' ·olarak vasıflandırdıkları insan, tekamiil zincirinin son h'aıkası olmakla beraber :< ~ubjektif varlığının aşkın ve taşkın olan istidat, temayül ve iştiyakleriyle hayvanlard~n

    , , ,·' es~slı bir surette ayrılır. Fizik, moral/estetik ve entelektüel ihtiyaçlar_ının çokluğu, ha ya- : ; '. · !e düşkünlüğü ve ihtiyaçkarakterleriyle de bir ilstünlük_gösterir. ( ... ) İktidarının'fevkin

    de emeller-besler. Şimdi bütün bu subjektif tema yü/, iştiyak ve ideallerin sadece bir göl-ge olay yahut bir iist yapı 'dan 'ibaret olduklarını bir an için farz edersek insan denilen

    . varlıkta biyolojik hayattan başka ,bir şe;: kalmayacaktır. •9 Oysa insan varlığı kendisini fark ettiği ilk andan itibaren çevresini ve olayları k~ndi düşünceleri ve duyguları istika- . ~etiride değiştirme ve şe_killendirme azmi~de olan bir varlıktır. Hatta Ona göre dahiler toplumda kabul gördükleri takdirde büyük değişikliklere ve atılırnlara neden olurlar. ''Cemiyet muhiti d§hiyi kabul ettiği takdirde er geç .orijinal bir değişikliğe uğrayacak

    .... tıi. "10 O'na göre dahi, toplumsal çevrenin ve zamanın bir ürünü ve son~cu da değildir. · · '· "Dahi vakitsiz ge/miş, ·daha doğrusu cemiyet tarafindan kabul edilmemiş de olabilir. Bu

    t • • • • ' • • • • ~

    ~A.g.m,.,s. 6 , A.g.m., s. 6

    , 8 A.g.m., s. 7 t. • 9 A.g.m., s. 7 .

    ,". · 10 Tunç, Mustafa Şekip, "MUşahhas Insan ve. Onun DUnyosı", Bilgi, s, 77, EylUII953, s. ,4

    163

  • Felsefe Dünyası .

    . . takdirde başka bir muhite göç eder, ·veya imha edilir. Hangi muhitte kabul görürse rolü- . na orada· da yap_acak, imha edilse de _ilerde tesiri olabilecek yine o olac~lctır . . Tarih ·bun- · larm misalleriyle doludur. Sokrat'a zehir içiren cemiyet onun tesirinden kurtulamadığİ ·j gibi bu tesir ortaçağ ve yeni zamanda da devam etmektecJir:. "ı ı · . · ·

    Mustafa Şekip'e göre dahi şahsiyetler kendi zamanlarına damgalannı vurarak, dö-J1em~n. timsali olurlar. Böylece "'za,man', 'asır' dediğimiz şeyler devirlerini halasa eden · J bir avuç -büyük şahsiyet/erde" 12 toplanmış olur. Bu büyük şiıhsiyetlerin en önemli vas" '1 fı ·yaratıcılıklarıdır. "Varlığımızın hikmeti ve en büyük süruru da iktidarımız hisbelinde yaratmak olacaktır. "!3

    Mustafa Şekip'e göre müşahhas insanın yaratma vasfı onu mekanik dünya görüşünün Uzerine çıkarır. · "Bir çaiıŞma faraziy~sind_en ibaret olan mekanik' dünya. görüşünü '. aŞarak yaşanan ve yaşatan beşeri kıymetlerin insan bütünlüğü çapında haklarını tanıyan inaşahhas bir insaiı düny;Jsı görüşünü birinci plana alarak yaşanan dünyayı bu görüşle bezendirrnek ihtiyacı kar:şısındar.ız. "ı4 Buradan çıkan sonuç, eğitim anlayışırnızın bu tespitiere bigane kalamayacağı yolundadır. Hatta Mustafa Şekip~e göre eğitimin amacı ...

    bu müşahhas ·insanı yetiştirmek olmalıdır. O'na göre. insan biyolojik varlığının Ozerin_e , ! ekiediği maddi-manevi yaratıları ve başanlarıyla olguıı!aşır ve varlık niertebelerinde · J yükselir. Bu·yükseliş için insanın kahtım yoluyla getirdiği ve sosyal ortamdan edindiği .determinasyonlann üzerine çılgnası gerekir. Kalıcı bir terbiyenin ~artı; mekanikleşmiş, ahşl.m., s . 4 . ı2 p

    A.g.m., s. 6 , ı3 . A.g.m.,s.6 · ı4 Tunç, Mustafa Şekip·, . "Yaınıi İnsan", Bilgi, ş: 59, Mart 1952, s. 3

    . 15 Tunç, Mustafa Şekip, "Veraset ve Terbiye", Bilgi, S. 60: Nisan 19S2, s. ı

    164

  • '

    Felsefe Dünyası

    anlamına da gelmemelidir. Çünkü "an 'ane mazide vücut bulmuş terakkilerdir. Yeni te-rakki/er de istikbalin an'aneleri olacaktır. Bir nefiri (anımak kaynağına kadar takip et-mdkle olur. Terakki yolunda da onun bütün mazfsine kadar uzanmak lazımdır. lnkıİap 'iÇtimai gelişmelere yol açmaktır. M azi ye dayanmadan isti.kbal yolu açılamaz. İçtimai ha-yat da bir ağaç gibi köklerine bağlıdır. Gıdasının milhim bir kısmını ~ökl~rini teşkil eden an'anelerden alır. Bu köke ehemmiyet vermeyenler temelsiz bina kurulamayacağını ve çok geçmeden ellerinin boş kaldığını görürler. "16 Bu ·sözleriyle Must~fa Şekip birı an:

    · larnda Bergson metafiziğini tarihe ve kültüre de teşmil etmiş ve buradan bir tarih felse-f~i çıkartmaya yönelmiştir. Bu tari~ felsefesinin önetilleri "devam ederek değiş~ek" . . ye "kökü mazide. olan ati" düşüncesinde saklıdır.

    · Gençlere verilecek olan kültür ve eğitimde yukarıda değindiğimiz ilkelerden hare-' ~e~ edilmeli; devamlılık ve yaratıcılık ~ir çelişki yaratmaksı~ın birbirinin içil)~e değerlendirilmelidir. O'na göre "halka "vy gençliğe verilecek killtilr basma kalıp bilgilerden ·kurtulmuş gönne, anlama ve yaratmaya yarayan dinamik bİr kültür olmak, terbiye de bu-· n.~ göre verilmek gerekir. Dinamik killtilr,. ak_ıcı ~amapla ve _onun ihtiyaçlarıyla yürüyen, , qunları görüp anlayan, çareler bulan bir killtiir olarak tavsil olunabilir. "17 ' · · . Mustafa .Şekip, Bergson'da~ ilham alarak hayatı ve evreni sürekli devinim ve)a-_ratma eylemi içerisinde· tasavvur ettiğinden; hayatın oluşlarında tekrarlanma VC? ge~1ye -

    d~nüş olmadığını tespit ederek sürekli yeni olanı yakalamayı ?edef edin miştir. Peki bu nasıl olacaktır. Nasıl bir eğitim tasartamak gerekecektir: Her şeyden önce bu eğitim bi-

    reyi şahsiyet varhğL olarak tanımak ve yetiştirmek durumundadır. Buradan beklenen şey; kişinin kendisini, maddi-mane\d çevresini, toplumu, tarih-kültür ve evreni algılayıp; on-

    daki hür hamleleri fark ' ettirecek bir yeteneğin geliştirilmesidir. Mustafa Şekip'e göre Materyalist ve Pozitivist tavır alışlar.bu bakış açısını gerçekleştirmek için elverişli değil- ·

    '' lerdir; Çilnkü insan ne sırf beden varlığıdır, ne· de sadece bütün ruh hay~tı akıl ve zeka-nın faaliyetlerine indirgenebilir. Öyleyse insan varlığı büt.ünlüklü yapısı içerisinde duy-gu; dilşünce, irade, muhayyile ve şuur varlığı olarak ele alınmalı, hürriyeti teslim edile-rek, her yara.tısı meşru kabul edilmelidir. Zira insanı anlamak istiyorsak, onu sadece bi-limlerin gördüğü gözle görmekle yetinemeyiz. İnsan daima tecrübe ve . müşahedeleri aşari, ölç.ü ve hes~ba indlrgenemeyen, bilinç ve bilinçaltı varlığıdır. Dolayısıyla insanın

    · ·yapıP,· etmeleri, kültür ve uygarlık .sadeçe rasyonalitenin ürünü değildir. O ins~nı bilin-çaltı ve irrasyonel yanıyla da anlamaktan yanadır. Biınuri yolu eğiti!Jlin sanatıarta bütün-leşmesidir. İnsan ruhunun somut esere dönilştüğü sanat eseriyle temasta, o eseri ortaya koyan ilham, şevk, arzu, irade, hayal gücü ne varsa dikkate alınmalıdır. Buradan hare-

    Jketle i.nsaiı şahsiyet varlığı olarıilc kavranmaya çahşılmalıdır. Eğitim yoluyla kazandırılması gere~en bilgi, yetenek ve. davranış kalıpları hep kişinin kendisi olabilmesine, ken-

    ' :~ .. T.unç, Mustafa· Şekip, "Yeni Teşkilat Kanunu P~ojesi MU~as~betiyle", Bilgi, S. 56, Aralık 1951, s. 3 , A.g.m., s. 3 . .

    165

  • Felsefe Dünyası

    disini ·şahsiyet varlığı ~larak kurabilmesiqe ve maddi-manevi varlık alanına şahsi katkı· · sını gelirebilmesine yönelik olmalıdır. . · ' · · ' '~ ·. · ·.· ·!r

    o'na göre insan; maddi-manevi bir ortam içerisindedir ve sürekli bu ortamla .ilişki: •jietişim ve etkileşim halindedir. Ancak bu cirta~a ilişkili olan varlık herhangi. bir varlık , 'değil, insan varlığıdır. ·Yani bir yandan da özgür ola~ ve bunun farkında olan varhktu1 İnsana tabiatta herhaı'igi .bir varlık. olmadığını ve içil)den çıktığı, şekilleridi~i ortiım~ (mukadderatıi) mesafe alabileceği de eğitim yoluyla aktarılacak olan veya aktarılması gereken bir ,bilinç durumudur. 'Eğitim bireyi şahsiyet olarak hazırlarken en temelde ver; mesi gereken bu özgürlük d1,1ygusudur. Şahsiyet varlığı olarak 'insan, kendi kaderinde~ sorumlu olmayı göze alabilmeli, kend!sini inşa edecek birikimi ve 'deneyimi kazanm.ay~ hazırlıklı ve istekli. olmalıdır. O'na göre "eğer hürriyetimiz yoksa, leendi kendimizi ve muhiti. değişciremeyeceksek, mukadderat değişmeyecektir. "18 Oysa evrende her şeyin temelinde yaratma ve y·aratıcılık bulunmaktadır. Bu durum insan için de geçerlidir:in-

    • • o •

    san evrensel tekamülün geldiği son ve en olgun noktadır. Yaratma devam etmekte'insan da buna kendi yaratılarıyla kattlmaktad~. Öyleyse eğitim süreci insana yaratıcıhğı, ke~: di bireysel yeteneklerini keşfedip orfftyil · çıkar;ma imkan ve yollarını kazandırmalıdır. Bı.iı:ıun mQmkün .olabilmesi in~anın doğrud.an doğr:uya özgün bir şahsiyet olarak tanı~- ' masına·ve yetiştirilmesine bağlıdır. Ancak o· zaman birey; evrene sadece kendisinin ar-mağan edebileceği qir takım maddi-ınarievi katkılar olabileceğini f~k eder. Bu katkılar;

    .başka.sı tarafından asla gerçekleştirilemeyecek,· kişiye özgü ve özel olan yanın esere .. . . , . . . .• ' ' dönüşmesiyle somutluk kaza'nacaktır. · · · ·

    ABSTRACT

    Man has·a centrai place in the philos