felsefe dÜnyasi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d00615/1992_3/1992_3_yildirimm.pdf · 2015. 9....

12
FELSEFE DÜNYASI SAYI: 3 Sahibi: Türk Felsefe Prof. Dr. Necati ÖNER e Sorumlu Müdürü: Prof. Dr. Ahmet e Kurulu : Prof. Dr. Necati ÖNER Prof. Dr. Süleyman H. BOLAY Prof. Dr. Kenan GÜRSOY Prof. Dr. Ahmet Doç. Dr. Sabri Gör. Hüseyin Gör. Erdal CENGiZ KDV dahil : 15.000 Abone : 60.000 Dizgi ve Cilt : Türk Tarih Kurumu - Ankara Adresi : P.K. 21- ANKARA MART 1992 NECATi ÖNER : Dil............................................. 2 AHMET : Türk Felsefi Saptanabilmesi Bir Model Önerisi . : Nedir ve mi? ............................................ TuRGUT : ve ALPARSLAN Dille Felsefi Bir . ÖMER SoYKAN : - Sa- Sorunu ........................... MURTAZA : Panteizm Vahdet-i 6 11 15 19 22 Vücud mudur? ........................................... 43 NECMETTiN Tozw : Felsefesindeki Son ........................................... 51 BAYKAN : Yürütme Üzerine ...... 55 MusTAFA YILDIRIM : David Hume'un Ahlak Felsefesi ....................................................... 66 VAHDETTiN : Anselm'de Ontolojik Delil ................. ............................. 77 KUBiLAY AYsEVENER : Tarih ve Döngüsellik 81

Upload: others

Post on 12-Mar-2021

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI SAYI: 3

Sahibi: Türk Felsefe Derneği Adına

Başkan

Prof. Dr. Necati ÖNER

e

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Prof. Dr. Ahmet İNAM

e

Yazı Kurulu : Prof. Dr. Necati ÖNER

Prof. Dr. Süleyman H. BOLA Y Prof. Dr. Kenan GÜRSOY

Prof. Dr. Ahmet İNAM Doç. Dr.

Sabri BÜYÜKDÜVENCİ Arş. Gör. Hüseyin TOPDEMİR

Arş. Gör. Erdal CENGiZ

KDV dahil Fiyatı : 15.000

Yıllık Abone : 60.000

Dizgi Baskı ve Cilt : Türk Tarih Kurumu Basımevi - Ankara

Mektuplaşma Adresi : P.K. 21- Yenişehir

ANKARA

MART 1992

İÇİNDEKİLER

NECATi ÖNER : Dil............................................. 2

AHMET İNAM : Türk Felsefi Düşüncesinin

Saptanabilmesi İçin Bir Model Önerisi .

ŞAHİN YENiŞEHiRLioöw : İnsan Nedir ve

Eğitilebilir mi? ........................................... .

İHSAN TuRGUT : İnsan Yetiştirine ve Eğitim

ALPARSLAN AçıKGENÇ Yabancı Dille

Öğretim, Felsefi Açıdan Bir Açıklama .

ÖMER NACİ SoYKAN : Sanatın Neliği - Sa-

natçının Kimliği Sorunu .......................... .

MURTAZA KoRLAELÇİ : Panteizm Vahdet-i

6

11

15

19

22

Vücud mudur? ........................................... 43

NECMETTiN Tozw : Eğitim Felsefesindeki

Son Gelişmeler ........................................... 51

FEHMİ BAYKAN : Akıl Yürütme Üzerine ...... 55

MusTAFA YILDIRIM : David Hume'un Ahlak

Felsefesi ....................................................... 66

VAHDETTiN BAşçı : Anselm'de Ontolojik

Delil Anlayışı ................. ............................. 77

KUBiLAY AYsEVENER : Tarih ve Döngüsellik 81

Page 2: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

DAVID HUME'UN AHLAK FELSEFESi

MUSTAFA YILDIRIM

a - AhHlkın Kaynağı

DaVid Hume, FelsefeSinin genel karakterine uygun olarak, ahlak olayları­nın araştınlmasmda da deneyden hareket eder. Ona göre bir insanın ahlaki du~gıunu ve değerini ortaya koyabilmek için o insanın iç dünyasına bakmalı­yız. Bunu doğrudan yapamayız ancak hareketlerine bakmak suretiyle anlayabi­liriz. ·Bu yüzden ahlaki bir muhakemede hareket edebileceğimiz çıkış noktaları fiillerimizdir 1•

Ancak, bu hükümlerimiz nerede çıkarlar, akıldan mı, duygudan mı, yoksa ·bunların arasmda bağımsız bir yetiden mi? 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il­gili değer hükümlerinin doğuşu problemini ortaya koyar.

Ampirik olarak kazanıklığına inandığı ahlak kaidelerini, deney ve gözlem yardımıyla tanımlamaya ve çözmeye çalışır. Hareket noktası olarak alman, övülen ve yerilen özellikler faziletler ve kötülüklerdir. Ferdi olarak değerlendi-rilen bu özelliklerde faydalı ve hoş olan, ölçü kabul edilir. !,,;

Hume'a göre eşyalarm tabiatında mevcut olan şey bizim standait hükümle­f!mizdir. Geometride bir teorem ispatlanır, fizikte sistenil.er birbirine zıt! düşebi­lir. Fakat şiirin ahengi, ihtirasm sadeliği, zekanın nüktedanlığı zevk vermekte­dir.Bu bakımdan hiç bir insan bir başkasının güzelliği ile ilgili fikir yürütemez. Ancak sık sık onun doğru ya da yanlış davranışlarıyla ilgilenir 3•

Ona göre, bütün ahlaki determinasyonları duyguya dönüştüren kişiler, ak­lın, bu tabiatm sonuçlarını çıkarmasının mümkün olmadığını göstermeye çalışır­lar. Şöyleki, "Daha doğrusunu söyleyecek olursak, fazilet hoş bir duygudur, kötülük ise iğrenç bir şeydrr. Bu ise onların tabiatını ve özünü oluşturmakta­dır"4.

"Bütün moral spekülasyonlarm amacı bizim görevimizi öğretmektir:

kötülüğün zararlarını ve faziletin güzelliklerini sunarak, uygun alışkanlıkları or-

* Atatürk ÜniversiteSinde Felsefe Yarduncı Doçenti 1 David Hume, The Philosophical Works, T.H. Green and T.H.Grose, (Ed.), Darmstadt:

Scientia Verlag Aalen, ı964, Vol. II, s. 252. 2 Works, IV: ı 70 3 a.g.e., s. ı 71 4 a.e.g., s. ı 71

Page 3: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI 67

ta ya çıkarmaktır. ve birinden kaçınmamızı diğerine yaklaşmamızı sağlamaktır" 5•

Fakat bu sonuçlar ve bulgular herhangi bir duygulanmayı veya insanın aktif gücünü harekete geçiren unsurlar mıdır? İşte Hume bu konuda gerçi onlar ha­kikatleri ortaya çıkanrlar, fakat hakikatıann onlan ortaya çıkardığı yerde laka­yıttırlar ve herhangi bir sevgi ve nefreti ortaya koymazlar. Ona göre, şerefli

olan, uygun alandır, asıl alandır, cömert alandır, kalbi fetheder ve bizi canlan­dınr6.

Hume'a göre, bütün sıcak duygulanmızı ve faziletin yararına olan düşüncelerimiz ile kötülüğe karşı duyulan nefreti bir an için unutursak ahlak ilminin (morality) pratik bir inceleme olmadığını görürüz. O zaman davranışla­rımızı düzenleyici bir fonksiyonun da olmadığını ileri sürebiliriz 7•

Ona göre, bu tür bakış açılanndan hareket eden tartışmalan dikkate alır­sak, akıl ya da duygunun tatminkar olduklanndan şüphe duyulabilir. Ayrıca bütün ahlaki determinasyonlarda ve sonuçlarda uyum içinde olduklan şüpheli görülebilir. Bu görüş övülebilir veya yerilebilir. Davranışlan şerefli ya da kötü yapabilir. Belki de ahlaki aktif bir prensipte tarif edebilir. Yine bu görüş iç uyuma veya duyguya bağlı olabilir; bu da tabiatı bütün türlerde evrensel yap­maktadır8.

Hume, duygunun insan davramşlannda her zaman akıldan bir adım daha ileriden gittiğini belirtmesine rağmen, bazı durumlarda da aklın birinci derece­den rol aynaması gerektiğini söyler. Mesela, tabii olan güzellik türleri bizim hemen duygulanmamıza ve zevkimize hakim olduğunu görürüz. Fakat bazı sa­natlardaki güzelliği keşfetmek ve yanlış zevkleri tartışmalarla gidermek için ak­la birinci dereceden ihtiyaç vardır 9• Ahlaki güzellik ise en son türleri ihtiva eder ve bizim zihni melekelerimizin yardımına ihtiyaç duyar. Çünkü onun in­san aklı (mind) üzerine uygun bir etki meydana getirmesini sağlamaya çalışır.

Hume'a göre, ahiakın genel prensiplerinin ortaya çıkanlmasında aklın ve duygunun ne derece etkili olduğunu şu yolla da ortaya çıkarabiliriz. Önce zih­nin (mental) özelliklerin karmaşıklarını analiz ederiz. Biz bunu günlük hayatta kişisel değerler (personel merit) diye tanımlarız.Ve aklın her durumunu değer­lendirmeye tabi tutarız. Aklın buradaki özelliği ise bir insana bir obje hakkında nefret ya da sevgi doğurmasım sağlamasıdır 10•

b - Ahlaki Hareketler ve Mantık

Hume, ahlaki hareketlerle mantık arasmda kesin bir ilişkinin kurulamaya­cağını iddia eder. Ona göre, "Bazılan faziletin mantığa (reasop.) uygunluktan

5 a.g.e., s. ı 71 6 a.g.e., s. ı 71 7 a.g.e., s. 172 8 a.g.e., s." ı 72 9 a.g.e., s. 172 10 a.g.e., s. 273

Page 4: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

68 FELSEFE DÜNYASI

başka bir şey olmadığını ileri sürerler" 11 • Aslında bu tür düşünceleri değerlen­direbilmenıiz için, mantıklı olarak ahlaki iyi ve kötü arasındaki ayırum yapıp yapamadığımıza bakmamız lazundır.

Ahlak.ın ihtiraslar üzerinde etkisi vardır 12• Yani insanlar sık sık yükümlülükleri tarafından idare edilmektedir. Bazı hareketleri yapıp yapmama­da adaletsizlik, eşitsizlik ve zorunluluk rol oynamaktadır. Dolayısıyla bunlar mantıktan kaynaklanmaz. Çünkü mantığın tek başına bir etkisi yoktur 13• Oysa, "Ahlak ilitiraslan heyecanlandırmakta, hareketleri oluşturmakta ve engellemek­tedir. Bu bağlamda özellikle mantık etkisiz kalır. Bu yüzden ahlak kuralları

mantığımıiın bir sonucu değildir" 14• Bir başka yerde ise Hume ahl,ili duygula­rımızın, ihtiraslarımızm mahiyeti üzerine kurulu olduğundan bahseder 15• Hu­ma'a:--göre mantık aktif olmayan, ahlak ise aktif olan bir prensiptir. Bu -yüzden aktif ol~ bir prensip, aktif olmayan bir prensip üzerine kurulamaz.

Bir başka açıdan durumu değerlendiren Hume'a göre, mantık hakikat (truth) ve hatanın keşfidir 16• Hareketler ölçülerini mantıktan almadıkları gibi, suçluluklarını da mantığa zıtlıktan çıkarmazlar. Bu bir dolaylı ispattır. Çünkü mantık hareketi çeliştirerek veya onaylıyarak meydana getirmediği için ahlaki iyi ve kötünün kaynağı olamaz. Hareketler övülebilir yahut yerilebilirler. Lakin mantıklı ya da mantıksız olarak değerlendirilemezler.

Acı ve neşenin oluşumuna bağlı olarak hataya düşüldüğünde suçlanınaktan çok hüzünlenilmesi gerektiğini belirten Hume, hiç kimsenin bu tür hatalan ah­Iili kusur olarak görmemesi gerektiğini söyler. Mesela istenmeyefi ,_bir meyve hayaline kapılan birisi için o meyve hoş ve lezzetli olabilir. Bu bir kusur değil hatadır. Eğer elde etmek için vasıtalar seçerse bu da ikinci hata olur 17• J\-saba bu -iki hatayı işleyen o insan kötü ve suçlu telakki edilir mi? veya bu hatalar ahlaksızlığın kaynağı olarak düşünülebilir mi? Hums'a göre, "Bir olgu hatasının suç olmamasma rağmen, doğru bir şeyin hatası suçtur. Bu da ahlaksızlığın kay­nağı olabilir" 18•

-Bu konuda Hume şu noktaya da dikkati çeker: "Müşahade edebiliriz ki hareketlerimiz kendimizdeki gerçek veya gerçek dışı bir takını hareketlere asla sebep olmaz 19". Mesela başkasının karısıyla beraber olan birini, pencereden gözetleyen birisi onları karı-koca zannederek yanılgıya düşebilir. Bu bile ahlak­sızlığın kaynağı değildir. "Bu yüzden bütünüyle ahlaki iyi ile kötü arasmda bir

11 Works, II: 234 12 a.g.e., s. 235 13 a.g.e., s. 235 14 a.g.e., s. 235 15 a.g.e., s. 264 16 a.g.e., s. 236 17 a.g.e., s. 237. 18 a.g.e., s. 238. 19 a.g.e., s. 238.

Page 5: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI 69

sınıflama yapılmasınııi mantıkla açıklanabilmesi imkansızdır" 20• Bununla birlikte David Hume, "Mantık ve yargı, gerçekte bir hareketin ortalama (vasat) sebebi olabilir ... " 21 demektedir.

İnsanlar arasındaki ilişkileri çeşitli akıl yürütmelerle ahlaki ya da ahlaksız olarak değerlendirmenin çoğu zaman mümkün olmadığını belirten Hume'un yi­ne de çeşitli sapıklıkların ahlaksızlık olduğunu bize bildirmede mantığın rolunu kabul ettiği görülür. Hatta bu mantık dolayısıyla diğer varlıklardan ayrıldığımızı ve böylece de hareketlerimizde bir övme ve yerınenin tartışılabilir bir duruma girdiğini belirtir 22• Ancak bütün bunlara rağmen Hume, " ... ahlak:ın mantığın bir objesi olmadığını söyleyebiliriz" 23 der.

Hume, daha sonra izlenimlerin mahiyeti ve hangi durumdan sonra bizi yönlendirdiği konusunu ele almaktadır.

Hiç bir eğlencenin bizim hoşlanıp değer verdiğimiz bir bütünlükten elde edilen tatmin ile eşit tutulamıyacağını belirten Hume, bir oyun veya hayalin, faziletin bile sunduğu bu zevk örneklerini veya kötülükten doğan bir acıyı des­tekieyebildiğini ifade eder 24• Öyleyse Hume için, ahlaki iyiyi ve kötüyü belirle­yici izienimler acı ve zevkten başka bir şey değildir. Bu yüzden karakterin övgüye değer yahut değmediği (suçlanabilirliği) konusunu ikna edici birşekilde açıklayabilmek için, Huma'a göre, karakterde bıkkınlık veya tatmin duygusunu oluşturan prensipleri göstermek yeterli olacaktır 25 •

Yani bir hareket, duygu veya karakterin faziletli ya da kötü olması, bunla­rın görünüşünün bir zevke veya bir bıkkınlığa yol açmalarındandır. Bu yüzden zevk veya tiksinti için bir sebep belirtirken, biz fazileti ve kötülüğü de yeterin­ce açıklamış oluruz. Bundan dolayı fazilet duygusu, bir karakterin düşüncesin­den dolayı duyulan tatminden başka bir şey değildir.

O halde fazilet ve kötülük tabii midir, değil midir? sorusuna David Huma, "Kanatimce şu anda benim için, bu soruya kesin bir cevap vermek imkansız­dır" 26 der. Ancak tartışıldığı anlarda faziletin veya kötülüğün yapaylık ya da tabiilik derecesinin belirlenmesi isabetli olacaktır. Fakat David Hume, " ... hare­ketler kendi içlerinde yapaydırlar ve kesin bir plan ve niyetle oluşurlar; Aksi takdirde bu ad altında asla derecelendirilemezler" 27 demektedir.

Faziletleri bireysel ve toplumsal olarak ikiye ayıran Hume daha çok top­lumsal faziletler, özellikle de adaıet, üzerinde durmaktadır.

20 a.g.e., s. 239. 21 a.g.e., s. 239. 22 a.g.e., s. 244. 23 a.g.e., s. 245. 24 a.g.e., s. 246-247. 25 a.g.e., s. 247. 26 a.g.e., s. 250. 27 a.g.e., s. 25 ı.

Page 6: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

70 FELSEFE DÜNYASI

C- Toplumsal Faziletler

David Hume'a göre, fazilet ve kötülükler övülen ve yerilen özelliklerdir. Bunlann ölçüsü fertlerdir. Fertler bu değerlendirmede faydalı ve hoş olan her­şeyi kriter olarak kullanabilirler.

Fiillerin değerini faydalı ve zararlı olması açısından ölçer, genel iyiye yap­tığı etki ile tartarak yorumlarız. David Hume, bu noktadan hareketle gerçek anlamda ahlaki karakteri toplumsal faziletiere yönelmede bulur. Bu görüşe, da­ha önce F. Hutcheson "Moral Sense" adını vererek bununla diğerkarncı te-mayülün bencil temayüle üstün gelmesini kasdetmiştir 28. '

O halde diyebiliriz ki, David Hume'a göre, ahiakın temeli başkalarının

davranışları üzerine sempati ile hüküm vermektedir. Böylece iyi duygularm is­patlamp.asının bir görev olduğunu belirten Hume'a göre, "Cana yakın, iyi huy­lu, irısaniyetli, insaflı, müteşekkir, dost, cömert, yardımsever gibi atıflar ... en yüksek duygulardır" 29• Ona göre, bu dostluk özellikleri ister doğuştan, isterse yeteneklerle kazanılmış olsun her zaman içirı irısanların yüceliğe erişmesini,

yiicelme kapasitesini artırır .

. Hiçbir nitelik iyilik, irısanlık, dostluk, müteşekkirlik vs. gibi insanoğlunun genel iyi niyetlerinden daha üstün olamaz 30. Bu bakımdan bilhassa alelade ın­sanlarda sosyal faziletierin daha gerekli olduğunu iyilik yapmanın bir irısam di­ğerlerinden üstün kıldiğını belirtir31•

İnsanın bulunduğu çevre onun hareket ortamıdır. Bu yüzden, 4_ısaniyetli ve faydalı irısanlar kendilerine ilıtiyaç duyulan konularda çevrelerine yardım eder­ler32.

O zaman şunu sorabiliriz, ahlaki hareketlerin temelinde yatan motif fayda ımdır? David Hume'a göre, " ... faydacılık (utility) sosyal faziletlerden kaynak­lamr, en azından onlann bir kısmını oluşturur .... " 33. Hatta bu, övgünün kayna­ğıdır ve onlara duyulan hürmetirı bir bedelidir. Tabiatta da hayvan ve bitkile­riO tabiatıanna uygun yaşanıası fayda açısından değerlendirilebilir.

Hume'a göre, genelde faydalı sözcüğünden ve karşıtından neyirı ima edil­diği kendiliğirıden anlaşılır. Bu görüşüne delil olarak, Cicero'nun Epikürcülere faydasız tannlara tap tıklanndan dolayı karşı çıkışım gösterir. Hatta Mısırlılarm hayvanları faydalı oluşlanna göre değerlendirdiğini söyler 34". Ahlak ilminin

28 Bedia Akarsu, Ahlak Öğretileri, İstanbul: Remzi Kitabevi, ı982, s. ı33- ı3 29 Works, IV: ı74. 30 a.g.e., s. ı 76. 31 a.g.e., s. ı75. 32 a.g.e., s. ı 76. 33 a.g.e., s. 176-179. 34 a.g.e., s. ı 77.

Page 7: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI 71

bütün kurallannda, halkın faydası şartı, odak noktasını oluşturur ve anlaşmaz­lık ortaya çıktığında-hayatta veya felsefede-insanoğlunun arnaçianna uygun ve onun iyiliğine olan şeye saygılı davranılmak suretiyle problem çözülür" 35•

Ancak ona göre, bazı olaylara da dikkat etmek gerekir: Mesela dilenciler gibi çaresiz insanlara yardım etmek bir fazilettir. Lakin ahlaksızlığa yol açan bir teşviki gözleınlersek o zaman faziletten çok bir zaatlık olduğu görülür. Onun için, "insan oğlunun mutluluğu, toplumun düzeni, ailelerin uyumu, dost­lann birbirlerini desteklemeleri daima onların sineleri üzerindeki kibar hakimi­yetlerinin bir sonucu olarak düşünülür" 36• Bu bakımdan sosyal faziletierin bir kısmını faydalılığa atfetmek zorunluluğu ortaya çıkar.

d - Adalet Fazileti:

B. Willey'in de belirttiği gibi David Hume iyi bir despotizmi destekler 37•

Bu açıdan bir toplumu meydana getiren fertlerin hangi şartlar altında niçin bir­leşmesi gerektiğini belirtirken sosyal faziletierin önemini her vesileyle belirtir. Bu faziletler içerisinde birleştirici bir rol oynayan hatta bir nevi diğer sosyal fa­ziletlerin varlıklarının teminatı şeklinde görülen adalet fazileti üzerinde öneınle durur. Adalete verilen bu önem tabiilikten değil zaruretten kaynaklanır.

Ona göre adalet olarak iddia edilen faziletler, " ... insanın bir takım ihtiyaç ve şartlanndan doğan bir oyun veya entrik:a ( centrivance) vasıtasıyla zevk ve memnuniyet ifade eden ... " 38 faziletlerdir.

Adalet faziletini ortaya çıkartan sebepler genelde insanlarm bencil duygu­sundan kaynaklanır. Çünkü insanların toplu halde yaşayabilmesi için karşılıklı güveni sağlayacak bir ortamın bulunması şarttır. Bu ortamda Robbes'unda ifa­de ettiği gibi ancak kendini güven altına alacak kurallann hüküm sürdüğü ve bencil duygularm toplumun faydasına kanalize edildiği bir ortamdır. Eğer bu ortam oluşmazsa ve bencil duygular hakim olursa o zaman David Hume'un da belirttiği gibi, kuvvet haklılığın tek ölçüsü olur 39• Bundan dolayı insanlar, bu durumdan kurtulmak için adalet şemsiyesinin altında diğer sosyal faziletierin yeşermesine gayret etmektedirler. Bunun için ahlaki değerlerin bir nevi istinat yeri olan adalet fazileti David Hume nazannda büyük bir değere haizdir.

David Hume "Halkın faydası adaletin temel kaynağıdır .... " 40 der. Hatta insanoğlunun faydası bütün kanunlarm ve düzenierin amacıdır. Görüşüne de katılan Hume, toplumun ayakta kalabilmesi için adaletin önemine dikkat çeke-

35 a.g.e., s. ı 77. 36 a.g.e., s. ı 78 37 Basil Willey, The Eighteenth Century Background, London: Chatto and Windus, ı957,

s. ı20. 38 Works, II: 252. 39 Works, IV: ı84. 40 a.g.e., s. ı79.

Page 8: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

72 FELSEFE DÜNYASI

rek 41 , insanın daha büyük bir mutluluğa adillet olmaksızın ulaşmasının mümkün olup olmadığını sorar42• Eğer tabiat insana herşeyi, hava gibi, bolca vermiş olsaydı adillete lftzum kalmazdı 43 • Ve insanlar onsuz mutlu olabilirdi. Fakat böyle birşey olmadığı için adalet şarttır. Çünkü, Hume'unda belirttiği gi­bi " ... adilletin objesi olan mülkiyet. .. " 44 fikri toplumun oluşmasında bir faktör olduğu kadar yetersizliği yüzünden de insanların bencilliğini kamçılayan en önemli bir funildir.

David Hume'a göre, bizim sahip olduğumuz üç iyilik vardır: Birincisi, zi­hinlerimizin iç tatminidir: Bunun güzelliğinde ve hoşluğunda kendimizi tama­men emniyette hissederiz. İkincisi, bedenimizin dış avantajları: Bunlar bizden birşeyler götürebilir, ancak bizi onlardan yoksun kılan için avantaj teşkil et­mezler.,_Üçüncüsü, servetle elde ettiğimiz mülkiyetİn vermiş olduğu hoşnutluk: Bu ise hem başkalanın tahrik eder, hem de nakledebilir, Çünkü herkesin istek ve ilitiraslanın karşılayacak kadar yeterli değildir. Bu yüzden bu iyiliklecin geli­şimi Hume açısından toplumun asıl amacı olduğundan, mülkiyederin sabitsizliği de temel bir engel meydana getirir 45•

· ·David Hume'a göre, "Adalet düşüncesi bu amaca asla hizmet etmez ... " 46•

Fakat adilletsizlik fertlerin birbirlerine karşı yaptığı kötülük ve ahlaksızlık ola­rak düşünülürse ki, bu da bir kusur ve ihtirasların büyüklüğünü gösterir- o za­man bunun çözümü adillete kalmış oluyor. Adillet ise insan hilesiyle oluşturu­lan kurallardan oluşur 47• Bu kurallar eğitim yoluyla insanlara kazandırılıp, ge­lenek haline getirilir. Çünkü, arzu edilen toplumu bu faziletle ol;uştururuz 48 • Bu gelenek, vaatlerden kaynaklandığı gibi, vaatler de geleneklerderi kaynakla­nır ve ortak bir ilgi alanı oluşturur. Böylece bu ilgi, aramızda bir anlaşma or­taıiıı hazırladığından dolayı, mülkiyetİn de sabit kalmasına yol açmış, dola)ıısıy­la adillet ve adilletsizlik düşüncesine sebep olmuştur 49•

David Hume'a göre, tabii olarak cinsler arasında bir bağ kurulduğu za­man, hemen ortaya bir aile çıkar, bunun için belirli kurallar gerekli görüleceği içinde bu kurallar hoş karşılanır. Böylece bir toplumu meydana getirecek aile­ler arasındaki düzeni sağlayacak olan kuralların gerekliliği de anlaşılmış olur 50•

Bu yüzden de adilletİn sınırları, insanların görüş açılarının büyüklüğüne ve kar­şılıklı ilişkilerin gücüne göre genişleyecektir. Adillet tarafından yönlendirilen ve mülk tarafından tesbit edilen belirli kanunları incelediğimizde de aynı sonuca

41 a.g.e., s. 192. 42 a.g.e., s. 194. 43 a.g.e., s. 179-180, Works, II: 259 44 Works, IV: 194. 45 Works, II: 261. 46 a.g.e., s. 261. 47 a.g.e., s. 258-262. 48 a.g.e., s. 263. 49 a.g.e., s. 264. 50 Works, IV: 186.

Page 9: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI 73

vannz. Çünkü "İnsanoğlunun faydası (good) bütün bu kanun ve düzenierin amacıdır" 51 •

istek ve arzulanmız tam dayurulmuş olsaydı mülkiyetin sınırlaması ortadan kalkar, adalete de ihtiyaç kalmazdı. Çünkü insanların bencilliği sahip olduğu­muz şeylerin yetersizliğinden kaynaklanır. Hume bu noktada şu prensipiere dikkati çeker. İlk olarak, güçlü ve yoğun bir yardım severlik adalet kurallarının müşahadesi için ilk motif değildir. Çünkü eğer insanlar bu yardım severlikle donanmış olsalardı, adalet kuralları hayal bile edilmezdi. İkinci olarak, adalet duygusu mantık üzerine kurulu değildir. Çünkü izienim ve duygulanmız, tabi­attaH her şey bize kayıtsız olduğunda bizi az da olsa etkilemez. "Bu yüzden adalet duygusu idealanmız, üzerine değilde izienimler üzerine kuruludur" 52•

Üçüncü olarak, adalet duygusunun meydana gelmesini sağlayan bu izienimler, insan zihninin tabiiliğinden değil aksine insan gelenek, hile ve desiselerinden meydana gelir 53•

Bu yüzden, iyiyi kötüden ayırmak zor olduğundan, mülkiyet sürekli olmalı ve genel kurallarla tesbit edilmelidir. Bu da David Hume'a göre adalet duygu­sunun, yapay olmasına rağmen,gerekliliğini gösterir, Bir başka eserinde Hume "Bütün insanlar barış ve düzeni sürdürmek için adaletin gerekliliğinin farkında­dırlar; yine bütün insanlar, toplumun sürüdürülmesi için de banş ve düzenin gerekliliğinin farkındadırlar" 54 der.

Burada şu problem karşımıza çıkar. "Neden fazilet düşüncesini adalete, kötülük düşüncesini adaletsizliğe yükleriz" 55• Ona göre, insanın h ür hallerinde­ki sınırlı cömertliği veya bencillikleri tecrübe ile ortaya çıkanldıktan sonra, top­lumun bu gibi ihtirasların tatmini için gerekli olduğunu da müşahade etmişiz­dirs6.

Dolayısıyla adaletsizliğin bizden uzak olduğu zamanlarda bile bizi rahatsız ettiğini ifade eden Hume, adaletsizliği toplum için bir peşin hüküm ve birine suçlu olarak yaklaşan herkes için de zararlı olarak dile getirildiğini, belirtir 57•

Güçlüklecin üzerine sempatiyle gidildiğini söyleyen Hume, insan hareketleri üzerindeki rahatsız edici herşey kötü, tatmin meydana getiren her şeyin ise fa­Zilet olarak görülebileceğini ifade eder. Bu da ahlaki iyi ve kötünün neden adalet ve adaletsizliği takip ettiğinin sebebini oluşturur. Kişisel ilgi (self-inte­rest), karşılıklı ilişkilerde sempati bağının kurulmasına yardım ettiği için, adale­tin kurulmasında orijinal motifi teşkil eder. Ancak halkın genel isteğiyle ilgili

51 a.g.e., s. 187. 52 Works, II: 268. 53 a.g.e. s., 268. 54 Works, III: 114. 55 Works, II: 270. 56 a.g.e., s. 270. 57 a.g.e., s. 271.

Page 10: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

74 FELSEFE DÜNYASI

semptiyse (ortak ilgi), fazilete bağlı olan ahiili kabul ün kaynağını teşkil

eder 58 •

Politikacılann da adaJet ve adaletsizliğin gelişmesinde katkılannın olduğunu belirten Hume, yapay olan bu duygulann övgü ve suçlama ile gelenek halini almalannda da onlann paylannın olduğunu söyler.

Bp duygulann tabiat kurallan olmadığını ve insan geleneklerinden kaynak­landığını ileri sürer. Hume, bu durumun da, insaniann kendi tabii ve farklı

prensiplerinden kaynaklanan düzensizlikleri fark ettiklerinde oluştuğunu ifade eder. Bu yüzden adaJet ve adaletsizlik arasındaki ayınının farklı iki temel oluş­turduklarını, bunlardan birinin . ilgi veya menfaat (interest), diğerinin ise ahlak oldu~u belirtir. Ona, göre, ilk ilgininin oluşmasını sağlayan insanın yapay ve gönüllü'· istek ve geleneğidir. Bu yüzden adaJet kanunlan yapay olarak düşünülmüştür. Bu ilgi bir kere kurulup onaylandıktan sonra, bunu, bu kural­lann müşahedesindeki ahlak duygusu tabii olarak takip eder59

Bu konuyla bağlantılı olarak eşitlik konusuna değinen Hume, eşitlik kural­laqnın faydalı olduğu kadar pratik olmadığını söyler. Ona göre, tarihçiler ve

· sağduyu göstermiştir ki tam eşitlik fikri çok değerli olmasına rağmen, pratik olmayabilir. Bu, özellikle insana tam anlamıyla faydalı olmayabilir. Eğer mülkleri eşit bir şekilde dağıtırsanız, sanat ve verimlilik derecesinin bu eşitliği

bozacağını belirten Hume için, mülkün tam eşit şekilde olması,hakimiyet otori­tesini zayıflatır ve bütün gücü mülk ve eşya seviyesine düşürür 60 •

İlliyet prensipini sarsmaya çalışan Hume'un ahlak ve tarihte mutlak deter­minist olduğunu görülür. Nitekim W eber de aynı kanattadır 61 • Ona göre, mad­de bütün fonksiyonlannda, zorunlu bir kuvvetle dile getirilir. Maddi alanda alışkanlıktan dolayı objenin birinin görülmesinden diğerini de çıkanrız. Bu du­rum hem tabiattaki bir değişmezliğe (yeknesaklığa) işaret eder, hem de madde­ye yorduğumuz zorunluluğu dile getirir 62•

Böyle bir durumun insanın iradelik hareketleri ile zihnin fonksiyonlannda da öteden beri kabul edildiğini ifade eden Hume, "Bütün milletlerde ve çağ­larda insan aksiyonlan arasında büyük bir değişmezliğin var olduğu ve insan tabiatının da prensipleri ve fonksiyonlan bakımından hep aynı kaldığı evrensel

·olarak tanınmış bir gerçektir" 63 der. Bu bakımdan bütün insan hareketlerinin kaynağı, mevki hırsı, yüksek feragat ruhu, dost canlılık vb. gibi ihtiraslardır.

Bunlar, bütün insanlar arasında aynı geçerliktedir. Bu yüzden dünyanın her ta-

58 a.g.e., s. 271. 59 a.g.e., s. 299-300. 60 Works, IV: 188-189. 61 Alfred Weber, Felsefe Tarihi, Çev., H. Vehbi Eralp, İstanbul: Remiz Kitabevi, 1964, s.

297. 62 Works, IV: 67. 63 a.g.e., s. 68.

Page 11: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

FELSEFE DÜNYASI 75

rafındandaki yaşamış ve yaşamakta olan insanlar arasında Hume'a göre, "Aynı motifler ayni aksiyonlan meydana getirir; aynı olaylar da aynı sebeplerden ileri gelirler" 64•

Acaba bu zorunluk, nasıl bir zorunluluktur? Çünkü Hume, "İnsanlık her zaman ve her yerde o kadar aynıdır ki tarih, bize bu alanda ne yeni, ne de acaip ve görülmemiş hiçbir şeyi haber vermez" 65• demektedir. Aslında bu zo­runluluk insan tabiatından kaynaklanan bir zorunluluktur. Yoksa baskı altında kalarak yapılan bir zorunluluk değildir. Çünkü bu zorunluluk bir nevi tabii ol­duğu için insanlan rahatsız etmediği gibi çoğu zaman da farkına bile vanlmaz.

David Hume, görünüşe göre hüküm veren avamın, olayiann kararsızlığın­da ileri sürmüş olduklan sebeplerio yeterli olmadığını söyler. Filozofların şu

d üsturu da bu türden müşahedelere dayanır. " ... bütün şeyler neticeleriyle zaruri bir bağlılık halindedirler ve görünürde her kesinsizlik daima zıt sebeplerio gizli tesirinden gelmektedir ... " 66• O zaman şu sonucu çıkarabiliriz ki, görünüşteki bazı aksaklıklara rağmen, Hume alıliHd olaylarda bir tür determinizm görmek­tedir.

Yine mesela, Hume açısından bakhğıınızda; cemiyette insanların birbirleri­ne bağlılıklan o kadar büyüktür ki yaphğı işin meyvesini almak için kanuna güvendiği gibi alacağı şeyleri de başkalanndan bulacağına güvenmektedir. Böylece gittikçe artan bir iradi aksiyonlar çeşitliliği görülmektedir. İşte bu du­rum, insanlığın zorunluluk doktrini içinde hayatını yürüttüğünü gösterir 67•

Genelde görülen bu zorunluluk, insanların davramşlarından mesuliyet hissi­ni ortadan kaldırmaz. Çünkü bu zorunluluk kanaatimizce hayatın akışını kolay­laşhrmak için, insanlık tabiatından kaynaklanan prensipleri doğru yöne kanalize etmek bakımından hürce alınan karariann bir ürünüdür.

O zaman insanlara mesuliyet hissi yükleyen hürlükten maksat nedir? Hu­me'a göre hürlük tabirinden olsa olsa " .... iradenin kararlarına göre hareket et­mek veya etmemek gücünden başka birşey anlamamamız lazımdır." 68 Yani ha­reket etmeyi tercih ediyorsak hareket ederiz, etmemeyi tercih ediyorsak hare­ket etmeyiz. Kısacası bunlan yapmaya muktediriz.

Ahlak anlayışında Hume, mevcut alılaki adetleri değil, yalmzca eski ahlaki teorileri dikkate sunarak tenkit eder. O, alılak için bütün tabiatüstü ve metafi­zik zorunluluklan insan tabiatında bulur. Hume'un alılak meselesine yaklaşımı, sanki metafizik meselelere yaklaşımı gibidir. Burada o, tekrar tabiatın yararına mantığı reddeder.

64 a.g.e., s. 68. 65 a.g.e., s. 68. 66 a.g.e., s. 71, Weber, a.g.e., s. 298. 67 Works, IV: 73. 68 a.g.e., s. 78.

Page 12: FELSEFE DÜNYASI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00615/1992_3/1992_3_YILDIRIMM.pdf · 2015. 9. 8. · 2 Bu tür sorularla Hume ahiakla il gili değer hükümlerinin doğuşu problemini

76 FELSEFE DüNYASI

Hume, iyiyi toplumsal eğilimle aynılaştıran Shaftesbury ile ahiili karakteri toplumsal faziletiere yönelmede bulan Hutscheson'a yönelir. Antik çağ örne­ğinde olduğu gibi insan idealini, insanın kişiliğinin bir bütün olarak gelişmesin­de bulur. Böylece duygu ahiili yanmda yer alır. Ahiili hükümlerin oluşma­sında aklın ikinci derecede bir rolü olduğunu kabul eder.Çünkü akıl övülecek ve yerilecek şeyleri ayırmaz, bunlan yapan duygulanmızdır.

Ahiili hükümler özü itibariyle, tasdik edilebilen ya da edilemeyen duygu­lardan oluşmaktadır. Mesela, "Bu iyidir" demek, aslında "Bu tasdik edilir ki, takdire değer bir şeydir" anlamını taşır. Burada kime göre tasdike değerdir? Sorusuna· Hume'un cevap vermemesi ise geçmişe değilde gelişen (günün) de­ğerlere bağlılığını gösterir. Bunun için de istatistiğe başvurarak kendi çağında topl!llJ1un suçladığı, veya benimsediği niteliklerin bir kataloğunu hazırlamayı uygun görür.

Bu yüzden Hume, kişisel değer (fazilet), ya da değersizlik dediğimiz şeyi şekillendirmek üzere gerekli özellikleri sıralayarak ortak özellikleri çıkarır. Kişi­sel nitelikler, kişiye ya da diğer kimselere uygun özelliklerin ortaya koyulma­sıyla gerçekleşir. Ayrıca Hume, hedonist (hazcı) ve utilitarist (faydacı) bakış

aç*rını da benimser. Ona göre, değer olan özellik zevk duygusu uyandırandır, fakat bu türden birçok özellik faydasından dolayı benimsenmiştir.

Hume ayrıca, insanın karar verınede hür olmasına rağmen, tabii yapısın­dan ve çevre şartlarından kaynaklanan durumlardan ötürü de İster istemez ba­zı şeyleri kabul etmek ve bazılarına veya bazı kurumlara güvenmek zorunda olduğunu da kabul eder. Bu ise hürriyeti sınırlayan bir durumdur.

i tl