düşünsel duygulanımcı davranış terapisi

66
AKILCI DUYGUSAL DAVRANIŞCI TERAPİ

Upload: ertugrul-sahin

Post on 29-Nov-2015

192 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

AKILCI DUYGUSAL DAVRANIŞCI TERAPİ

Artan terapi deneyimleri, davranışçı tedavilerin hastaların düşünce ve inançlarını yeterince göz önünde bulundurmadığı fikrini pekiştirmiştir. Bunun üzerine insan davranışlarını belirlemede önemli olan düşünce ve inançları içeren bilişsel süreçlerin daha iyi anlaşılması ve bunların davranışçı terapilere entegre edilmesi arayışına girilmiştir. Pek çok bilişsel davranışçı model olmasına rağmen en çok bilinenleri Ellis’in “Rasyonel Emotif Terapi”(Akılcı Duygusal Terapi) yaklaşımı ve Beck’in “Bilişsel Terapi” yaklaşımıdır.

Bilişsel Davranışçı Terapilerin Temel İlke ve Özellikleri

1- Duygusal bozuklukların bilişsel modeli üzerine kurulmuştur. 2- Zaman sınırlı ve kısa süreli terapilerdir3- Etkili bir terapi için, terapötik ilişki gereklidir ancak bilişsel

davranışçı terapilerde terapötik ilişki temel odak değildir4- Terapistle hasta arasında işbirliğine yönelik bir çaba gereklidir5- Daha çok SOKRATİK yöntem kullanılır 6- Yönlendirici ve yapılandırılmıştır7- Soruna odaklıdır8- Eğitimsel modele dayanır9- Bilişsel terapilerin teori ve teknikleri tümevarımcı yönteme

dayanır10- Ev ödevleri bilişsel davranışçı terapilerin vazgeçilmez öğesidir

AKILCIDUYGUSAL

TERAPİ

ALBERT ELLİS

Albert Ellis (1913- 2007)• Pittsburg,Pennsylvania’ da doğdu• 12 yaşındayken anne-babası boşandı (zor bir çocukluk

geçirdi)• NewYork Şehir Üniversitesinden iş yönetimi alanında mezun

oldu• Hediye ve süs eşyası firmasında çalıştı• Kurgusal yazılar yazdı fakat yayınlatma konusunda sıkıntılar

yaşadı• 1942’de Columbia Üniversitesi klinik psikoloji master

programına başladı, 1947’de doktora eğitimini de tamamladı• Doktoradan sonra psikanaliz eğitimi ve süpervizyonu alarak,

psikanaliz uygulamaya başladı• Psikanalize karşı şüpheleri ortaya çıkmaya başlayınca,

terapisinde yavaş yavaş daha aktif ve yönlendirici olmaya başladı

Albert Ellis• Kendi analizine başlamadan önce kendi kişisel sorunlarını

çözmek üzere Epictetus, Spinoza, Russell gibi filozofları okuyup, kendi sorunlarının çözümüne katkısı olan felsefi ilkeleri hastalarına da öğretmeye başladı. Özellikle Epictetus’un “insanlar şeylerden değil, şeylerle ilgili düşüncelerinden rahatsız olurlar” sözlerinden etkilendi ve bunu benimsedi.

• 1955’de Rasyonel Emotif Terapiyi kullanmaya başladı • 1956’da APA’nın yıllık toplantısında terapisini tanıtan ilk bildiriyi

sundu• 1959’da akılcı yaşamın ilkelerini öğretmek için Rasyonel

Yaşam Enstitüsünü kurdu• 1978’de bu enstitünün adı değişerek Rasyonel Emotif Terapi

(RET) Enstitüsü oldu • 1990’larda yaklaşımının adını Rasyonel Emotif Davranış

Terapisi (REBT) olarak değiştirdi.

Bilişsel terapiyi ilk savunanlardan birisi de akılcı duygusal terapiyi geliştiren Albert

Ellis’tir.

Akılcı-Duygusal terapi 1950’lerde psikoterapide metot ve kişilik kuramı

olarak Albert Ellis tarafından geliştirildi.

Akılcı-Duygusal terapinin temel hipotezi, bizim hislerimizin başlıca yaşamımızdaki

inançlar,değerler,yorumlar ve hareketlerimizden kaynaklandığıdır.

Kuramın Ana Hatları ve İnsan Anlayışı

Akılcı-duygusal terapinin dayandığı temel varsayım,insanları doğuştan hem mantıklı hem de mantıksız düşüncelerle dünyaya geldikleridir ama,Akılcı-Duygusal terapi (ADT) insanların hem mantıklı hem de mantıksız olmak için doğuştan olduğu

kadar sonradan kazanılmış güçlü eğilimleri olduğu görüşündedir.

Ellis,insanların hepsinde temel mantıksızlıkların bulunabildiğini ve bunun kültür ve eğitim düzeyine bağlı olmadığına

inanmaktadır.

Ellis’in geliştirdiği akılcı-duygusal terapinin en önemli noktası,düşünce ve duygunun

iki farklı süreç olmadığıdır.

Ellis’e göre insanlar yanlış akıl yürütme ve akılcı olmayan inançlarından dolayı depresif, kaygılı,sıkıntılı olmakta ve

benzeri sorunlar yaşamaktadır.

İnsanı mantıksızlığa iten güçlü biyolojik ve toplumsal güçler bulunsa bile insanlar mantıklı olabilme potansiyeli taşırlar.

Ellis, ADT’yi anlamak için temel olan üç hipotez önermiştir:

Birincisi, düşünce ve duygu yakından ilişkilidir.

İkincisi,düşünce ve duygu birbirleriyle o denli yakın ilişkilidir ki, birbirlerine eşlik etmektedir.

Üçüncüsü,hem düşünce hem de duygu kendi kendine konuşmaya veya içselleştirilmiş cümlelere dönüşmeye eğilimlidir.

Akılcı-Duygusal terapiye göre insanlar mantıksızlığa eğilimli olarak dünyaya gelirler,bununla beraber bu eğilimleri

çevreleri tarafından beslenir,özellikle de insanların dış etkilere en çok yatkın

oldukları ilk çocukluk döneminde,insanların temelde

etkilenmeye çok yatkın varlıklar olduğunu düşünmektedir,ancak doğuştan gelen

bireysel farklılıkları da kabul etmektedir

Çocuğun daha çok çaresiz olduğu dönemde uygun olabilen mantıksız düşünceler,çeşitli

nedenlerden dolayı kazanılmaktadır.

Birincisi,çocuk özellikle gelecekteki doyumdan daha çok şimdiki doyum da

ısrar ettiğinden iyi düşünememektedir ve gerçek korkularını fantezi korkularından

doğru olarak ayırt edememektedir.

İkinci,çocuk başka insanların düşüncelerinde ve planlarına bağımlıdır.

Üçüncüsü;anne-babanın,aile üyelerinin mantıksız eğilimleri,önyargıları,batıl

itikatları vardır ve bunları çocuğa geçirmektedir.

Dördüncüsü,bu süreç tüm medyanın öğretileri ile yoğunlaşmaktadır

Kişiliğin Fizyolojik Temelleri

Kişiliğin SosyalTemelleri

Kişiliğin PsikolojikTemelleri

KİŞİLİK KURAMI

Akılcı-Duygusal Yaklaşım, diğer kişilik yaklaşımlarından şu yönlerden farklılık

göstermektedir:

1-) Psikoanalitik yaklaşımın savunduğu, insanların içgüdüleri ve ihtiyaçlarının doyurulmaması sonucu duygusal rahatsızlıkların ortaya çıktığı görüşüne katılmaz.

William Glasser’ in insanların başarı ve kabul ihtiyaçlarının karşılanması ve bunların engellenmesi durumunda kendilerini kabul etmelerinin mümkün olmadığı ve mutlu olamayacakları görüşünü reddeder. Bunun yerine ADT, insan isteklerinin ve eğilimlerinin, sadece ihtiyaç ve gereklilik olarak görüldüğü durumlarda duygusal rahatsızlığın ortaya çıktığını savunur.

2-) ADT, insanların gerçek dışı inançlarının oluşumunda Oidipus Kompleksi’nin çok az yeri olduğunu savunur. Birey ailesinden ve diğerlerinden kabul görmek ister bu bir zorunluluktur. Kabul edilmediği durumlarda bu reddedilmişlik demektir ve değersizlik anlamındadır. Bir çok seksüel problemin de bireyin kabul ve başarı elde etmeye ilişkin mantık dışı düşüncelerinin sonucu oluştuğunu savunur.

3-) Bireyin çevresi ve çocukluk dönemindeki aile çevresi bireyde bir eğilim oluşturabilir, fakat temel belirleyici unsur değildir. Aile ve kültür çocuğa bazı hurafeleri, tabuları, mantık dışı inançları kazandırmada etkilidir.

4-)İnsanlar yanlış yapabilen varlıklardır.

5-) ADT, insanların bilinç dışı ve bilinç gibi parçalara bölünemeyeceğini savunur. Bilinçdışı olarak adlandırılan şeylerin de aslında bilinçte yer aldığını iddia eder.

Akılcı Duygusal Terapiye Göre Psikolojik Sağlık

Akılcı-Duygusal Terapiye göre psikolojik sağlığı bozan başlıca neden, akılcı olmayan

düşüncelerdir. Ellis, psikolojik sağlığı bozan bu akılcı olmayan düşüncelerin temellerini batı

toplumu insanlarının, kendileri hakkında geliştirdikleri ortak bazı sayıtlılarda görmektedir.

Bu sayıtlıların ise duygusal bozukluklara yol açtığını ileri sürmektedir. Söz konusu sayıltılar

(temel akılcı olmayan düşünceler) şöyle sıralanmaktadır:

Kişi, çevresindeki hemen herkes tarafından beğenilmeli ve sevilmelidir.

Kişinin kendini yaralı ve değerli biri olarak algılaması için yeterli ve başarılı olması gerekir.

Bazı kişiler kötüdür kusurludur ve cezalandırılmalıdır.

Olaylar kişinin istediği gibi gelişmezse bu bir felakettir.

Mutsuzluk dış olaylardan kaynaklanır ve bireyin onun üzerinde hiçbir denetimi yoktur.

Kaygının nedeni, tehlikeli ve korku erici şeylerdir. Bunların meydana gelme olasılığı sürekli olarak engellenmelidir.

Bazı güçlüklerden ve sorumluluklardan kaçmak onlarla yüzleşmekten daha kolaydır.

Kişi başkalarına bağımlı olmalı, güvenebileceği ve danışabileceği kendisinden güçlü biri olmalıdır.

Geçmişteki yaşantılar ve olaylar bu günün davranışlarını belirler.

Her sorunun her zaman tam ve doğru bir çözümü vardır.

Kişi başka insanların sorunları ve rahatsızlılarına ilişkin üzüntü duymalıdır.

• Akılcı olmayan yerleşik düşüncelerin özelliklerini ise şöyle sıralar:

• Mantıksal açıdan tutarsızdırlar

• Deneysel gerçeklere aykırıdırlar

• Dogmatikdirler.

• Acı veren duygulara yol açabilirler.

• Kişileri amaçlarından alıkoyarlar

Bilişsel çarpıtmalar

•Zihinsel filtre

•Zihin okuma

•Aşırı genelleme

•Kişiselleştirme

•Meli-malı zorunluluk ifadeleri

•Tünelden bakma-daraltma

Ya hep ya hiç…

Siyah beyaz düşünceler-kutuplu düşünme, durumu bir süreklilik olarak görmek yerine iki ayrı kategori olarak değerlendirmek

“kendimi iyi hissediyorum, hiçbir şey kötüye gitmeyecek”

“Kendimi kötü hissettim, hiç düzelemeyeceğim”

“Sınavdan A alamazsam başarısızım demektir”

“Ya TUS kazanırım, yada doktorluğu bırakırım”

Felaketleştirme (Falcılık)Olabilecek diğer sonuçları dikkate almadan

gelecek ile ilgili olumsuz öngörülerde bulunmak

“yarınki sınav çok kötü geçecek, dersten kalacağım, okuldan atılacağım”

“Çok mutsuz olacağım”“İş göremez hale geleceğim”“kolum uyuşuyor, felç olacağım, beni hastaneye

yetiştiremeyecekler”“Başım ağrıyor, beynimde tümör var, ameliyat

edecekler ve kıvranarak ölümü bekleyeceğim”

Olumluları küçümseme

Nedensiz yere olumlu yaşantıları önemsiz

olduğuna inanma

“Tezimi iyi sunduğumu söylediler, ama ben üzülmeyeyim diye yaptılar”

“Bunu herkes yapar”

Projeyi iyi yaptığımı söylüyorlar, ama bence şansım yardım etti”

Duygusal nedenselleştirme

Bireyin güçlü duygularından dolayı yaptığı değerlendirmenin doğru olduğunda ısrarcılığı-duygudan anlam çıkarma

“İşleri iyi yaptığımı biliyorum ama hala başarısız hissediyorum”

Etiketleme

Daha mantıklı olacak kanıtları göz ardı ederek kendine ve diğer insanlara etiket yapıştırmak

“Ben bir tutunamayanım”“yaptığım iş aptalca”O iyi biri değil, işe yaramaz”“fırsatçı adamın teki”“Arkadaşın çok bencil bir insan”

Abartma (büyütme-küçümseme)

Olumsuzları büyütme-olumluları küçümseme

“ortalama notlar alıyor olmam yetersizliğimin kanıtı”

Yüksek notlar almam zeki olduğum anlamına gelmez”

Zihinsel filtre (seçici soyutlama)

Tabloyu bir bütün olarak değerlendirmek yerine tek olumsuz duruma takılmak

“sınavdan düşük not aldım, demek ki ben boşa kürek çekiyorum”

Zihin okuma…Diğer olasılıkları dikkate almadan başkalarının aklından geçenleri bildiğine inanma

“bu konuyla ilgili hiçbir şey bilmediğimi düşünüyor”“Benim kendine güvensiz, psikolojik sorunları olan bir olduğumu anladı”“Elim titrediğini gördü ve doktor olamayacağımı düşündü”

Aşırı genelleme…

Durumun çok ötesinde olumsuz bir sonuca atlama

“sevgilim beni terketti, hiç kimse sevmiyor beni zaten”

“Yemeği yaktım, zaten elimden bir şey gelmiyor, beceriksizin tekiyim”

Kişiselleştirme…Kişini kendisinden dolayı diğer insanların olumsuz yaklaşımda bulunduğuna inanması

“Ben orada olduğum için gelmedi”“Her şey benim yüzümden oldu”“Yanımdan geçerken özellikle bana selam vermedi”

Meli- malı (Zorunluluk ifadeleri)Nasıl davranması gerektiği konusunda sabit fikirler, bu kurallar yerine gelmezse hayatın sonu geleceğine inanma

“kayıtlarımı düzenli tutmalıyım”“Mutlaka zamanında varmalıyım”“Bu iş 15 dakikada bitmeli”“Her zaman hazır olmalıyım”“Her şey zamanında olmalı”“En iyi hasta olmalıyım”Hata yapmamalıyım”

Tünelden bakma-daraltma

Durumun olumsuz yanlarını görmek

“Oğlumun öğretmeni hiçbir şeyi doğru yapmıyor, eleştirici-duyarsız, eğitici de değil”

Mantıksız İnançları Değiştirme

İlk olarak, Ellis büyük ölçüde mantıksız inançların (ABC çerçevesi bakımından) değiştirilmesi

üzerinde odaklaşmaktadır. Böylece ADT’nin temel amacı, mantıksız ve işlevsel olmayan

inançların yerine mantıklı ve işlevsel inançları yerleştirmektir.

İkinci olarak, ADT kuramında ABC çerçevesi yeterli olmakla beraber, bunun psikoloji

uygulamaları bakımından ABCDE çerçevesine doğru genişletilmesine gerek duyulmaktadır. D aşaması, mantıksız inançların tartışılmasını ve

çürütülmesini ifade etmektedir.

Üçüncüsü, ADT mantıksız inançları mantıklı inançlarla değiştirmeye üç şekilde

odaklaşır:

Aktif-öğretici bir yaklaşım

Model olmayı ve teşvik etme

Ev ödevlerini, yaratıcı teknikleri ve kendini-pekiştirmeyi

Bilişsel Olarak

Duygusal Olarak

Davranışsal Olarak

ABC ÇERÇEVESİ

AHarekete Geçirici Olay

BA hakkındaki düşünceler

Mantıklı Düşünceler Mantıksız Düşünceler

CA hakkındaki inançların sonuçları

İstendik Sonuçlar İstenmedik sonuçlar

DAkılcı olmayan in

irdeleme,sorgulama ve meydan okuma süreci

EBilişsel yapı üzerindeki

etkisi

A(bir iş görüşmesine gittim ve işe alınmadım)

mantıksız düşünceler mantıklı düşünceler B B

(reddedilmek bir felakettir, (reddedilmekten hoşlanmıyorum ben buna tahammül edemem) ne kadar can sıkıcı bir durum)

C CDepresyon kaygı üzüntü, kaygı, becerilerini

bir daha iş aramak istememe geliştirme yeniden iş arama

TERAPİ SÜRECİ

ADT kuramında süreç, akla uygun olmayan düşünce ve davranışların akıl ve mantıkla

iyileştirilmesini içermektedir. Terapi sürecinde ilk olarak; danışana, mantıksal düşünmede düştüğü

hatalar gösterilmektedir. İkinci basamakta; danışana, mantık dışı düşünmekle problemini ve

rahatsızlıklarını daha fazla artırdığı ve sürdürdüğü gösterilmektedir. Danışmada, düşünme yollarını değiştirmesi için yapılan

yardım, terapisinin üçüncü basamağı olmaktadır. Danışana akılcı yaşam felsefesi ve davranış tarzı kazandırma sürecin son basamağıdır.

Terapinin Amaçları Kendine İlgi Duyma Toplumsal İlgi Kendini Yönetme Hoşgörü Belirsizliğin Kabulü Bağlanma Bilimsel Düşünme Kendini Kabul Etme Risk Alma Ütopyacı Olmama

Terapistin İşlevi

Terapistin esas görevi, danışana kendini anlama ve değerlendirme yollarını

öğretmektir. Terapist; yöneltici, ikna edici ve öğretici yöntemler kullanır.

Albert Ellis, Akılcı-Duygusal Terapiyi uygulayan terapistin terapi sürecindeki

davranışlarını şöyle sıralamaktadır:

Davranış bozukluklarına yol açan bazı temel akılcı olmayan düşünceleri araştırması için danışanı zorlar.

Kendi düşüncesini geçerli kılması için danışanı mücadeleye davet eder.

Danışanlara düşüncelerinin mantıksız yapısını gösterir.

Danışanın akılcı olmayan inançlarını en aza indirgemek için akılcı çözümlemeler kullanır.

Danışanın akılcı olmayan inançlarını ileride ne gibi duygusal ve davranışsal bir takım rahatsızlıklara neden olabileceğini gösterir.

Danışanın akılcı olmayan düşünceleri ile mücadele etmek için mizaha başvurur.

Danışanın akılcı olmayan düşüncelerinin daha akılcı olan düşüncelerle nasıl değiştirilebileceğini açıklar.

Danışana akılcı bir biçimde düşünmek için bilimsel yöntemi nasıl uygulayabileceğini öğretir.

Danışma Sürecinde Danışanın Geçirdiği Yaşantı:

Danışanın danışma sürecindeki temel yaşantısı içgörü kazanmasıdır. Ellis 1967’ de içgörü, “danışanın kendi sorunlarının

nedenlerini öğrenmesi veya görmesi ve bu bilgileri sorunlarının sorunlarının

çözümüne uygulamak için enerjik bir biçimde çalışması” olarak tanımlamıştır.

İçgörünün üç düzeyi vardır:

1-)Danışan, mevcut nevrotik davranışlarının bir geçmişi olduğuna inanır.

2-)Danışan akılcı olmayan inançlarının önceden içselleştirildiğine inanır.

3-) Danışan kendisi için akılcı olmaktan başka daha iyi bir yol olmadığına inanır.

Terapistle Danışan Arasındaki İlişki

Ellis’ e göre terapist ile danışan arasında sıcak bir ilişki olması etkili kişilik değişimi için ne gereklidir ne de tek başına yeterli

bir durumdur. Ellis, terapistin kişisel yakınlık göstermeden de başarılı olabileceğini

belirtmektedir.

Ellis, terapistin terapi sürecinde danışana model olmasını da önermektedir. Terapi sürecinde terapist, kendisini duygusal

yönden yoğun bir biçimde rahatsız eden ve akılcı olmayan düşünce yapısına sahip

biri olmadığını danışana model olarak gösterir

Terapi Teknikleri

A-B-C-D Modeli: Terapistin ilk amacı danışana ABCD modelini öğretmektir.

Yüzleştirme: Yanlış inançlar ortadan kaldırılmak için kullanılır. Çelişkilere dikkat çekilir. Bir duygu ve davranışın başka bir duygu ve davranış ile ilişkisi gösterilir.

Değerlendirme: Yanlış inançların kişiye ne kazandırdığı ve ne kaybettirdiğinin değerlendirilmesi yapılır.

Yorumlama: Akılcı-Duygusal terapist ilk seansta danışanda duygusal rahatsızlılara yol açan mantık dışı inanışları yorumlamaya başlar. Terapist aktiftir ve danışanın mantıkdışı inanışlarını açıklamasını beklemez. Akılcı-duygusal terapi eğitimi gördüğü ve bir çok danışanla karşılaştığı için terapist bu inanışların ne olduğunu tahmin edebilir.

Eleştiri Tekniği: Danışman eleştiri tekniği kullanarak genel ve akıcı olmayan düşünceleri eleştirir ve danışanı daha akılcı görüşler benimsemesi konusunda teşvik eder.

Çürütme Tekniği: Terapistler danışma sürecinde eleştiri tekniğini destekleyici nitelikte rol oynayan çürütme tekniğini de kullanarak danışanların bilinç düzeylerini daha olgun ve mantıksal bir düzeye getirirler.

Ödevlendirme Tekniği: Akılcı- Duygusal terapide kullanılan bilişsel teknikler arasındadır. Terapist danışanlardan kendi problemlerini liste halinde sıralamalarını, kesin buldukları düşünceleri arayıp bulmalarını ve bunlarla mücadele etmelerini ister. Onlara ödev verir. Bu da “gereklilikleri” ve “olması gerekenleri” ortay çıkarmanın bir yoludur.

Espri-Güldürü Tekniği: Terapistler danışanlarının duygularında ve davranışlarında daha mantıklı olabilmelerini sağlamak ve danışanlara mantık dışı ve saçma inanışlarını göstermek amacıyla espri-güldürü tekniği kullanılır. Terapist gerekli gördüğünde grubu, danışanın saçma düşüncelerine güldürür.

Tartışma Tekniği: Terapist danışanın mantık dışı düşüncelerini tartışarak danışana problemleriyle nasıl başa

çıkacağını gösterir.

Kendini Eğitme

Daha büyük bir bilişsel terapi programının bir parçasıdır.

Bu yöntemi kullanan terapistler,danışanların sıkıntı yaratan duygulara yol açan

düşüncelerini tanımlamalarını ve bunların yerine daha uyumlu düşünme yöntemlerini benimsemelerini sağlar.Danışanlar ayrıca

sıkça sorun yaratan durumlarla başa çıkmalarını sağlayacak belirli bilişsel

stratejiler geliştirirler.

Sık tekrar eden sorunların bir nedeni de bazı insanların genellikle zarar verici düşünme

tarzına sahip olmasıdır

Kendini eğitme yöntemini kullanan terapistler,kendine zarar verici düşünceleri daha uygun ve olumlu düşüncelerle değiştirmeyi denerler.

Bu kişiler için ne yapılabilir?

Kendini eğitme yöntemini kullanan terapistler,karşılaştıkları her stresli deneyim için danışanlarına içsel

konuşmalar hazırlamalarını söyler.

Akılcı-Duygusal Terapinin Diğer Terapilerle Olan Benzerliği

Akılcı-Duygusal Terapi, en çok Adlerian Terapiye benzer. Adler, insanların değer sistemlerine göre hissettikleri ve davrandıkları görüşünün öncüsü olmuştur. Adler’in kendisini bir psikanalist değil de bir bireysel psikolog tanımlaması onu Akılcı-duygusal Terapiye daha çok yaklaşmaktadır.

Akılcı-duygusal terapi, Davranışçı terapiye de, benzemektedir. Çünkü bir çok davranışçı kullanmaktadır. Ev ödevleri verdiği için Eysenck, Akılcı-Duygusal Terapinin terapistlerini birer davranışçı terapist olarak nitelendirmektedir.

Ellis, Akılcı-Duygusal Terapinin, Danışandan Hız Alan Terapiye amaçlar yönünden benzerlik gösterdiğini ileri sürmektedir.

Akılcı-Duygusal Terapi, bireyin kendisi için olumlu bir biçimde düşünmesini

sağlamaya, suçlayıcı olmamasına, yaptıkları kötü olsa bile kendisini olumsuz bir biçimde değerlendirmemesine çalışır.

Fakat, bunu çok daha yöneltici ve etkin bir biçimde yapar. Danışandan Hız Alan Terapide olduğu gibi, Akılcı-Duygusal

Terapinin amacı da, bireyin önemli hatalarına karşın kendisini kabul etmesidir.

Ellis’ e göre Akılcı-Duygusal Terapi, Var Oluşçu Terapiyle de insanın değerli olduğu konularında da benzerlik göstermektedir. Ellis’ e göre Victor Frankl gibi terapistler

etkin ve yöneltici oldukları için Akılcı-Duygusal Terapinin terapistlerine daha çok

benzemektedirler. Her iki terapide de, danışanın koşulsuz olarak kendisini kabul

etmesi için çaba gösterilmektedir.

Akılcı-Duygusal Terapinin Diğer Terapilerden Olan Farkı

Akılcı-duygusal Terapiye göre çoğu terapist farkında olmadan danışanın kendini iyi

hissetmesi için uğraşmaktadır. Böylece, bir çok psikanalitik, davranışçı, varoluşçu ve

gestalt terapisti danışana nasıl hoş bir yaşantı geçireceğini gösterir. Oysa ki, Akılcı-duygusal Terapiye göre bunların pek bir yararı yoktur. Çünkü, danışan o

zaman kendisini daha kötü duruma sokan düşünce sistemi ile uğraşmaz.

Akılcı-Duygusal Terapiyi uygulayan terapist, danışanın kendisini yenilgiye uğratan inançlarını görüp bunlarla mücadele etmesini sağlar. Çok

etkin ve yönelticidir. Diğer yaklaşımları uygulayan terapistlerin çoğundan ev ödevleri

vermesi açısından farklılık gösterir.

Akılcı-Duygusal Terapi, kişiyi o anda bulunduğu yerde ele alır. Geçmişi ile çok ilgilenmez.

Duygusal olarak neden ve nasıl rahatsızlandığı önemli değildir. Danışan şimdi rahatsız

durumdadır ve mutlaka bir saçma düşünceye inanmaktadır. Bu saçma düşünceyle burada ve

şimdi uğraşılmaktadır.

Sınırlılıkları

ADT, fazlaca zihinleştirilmiş ve duygudan yoksun olması, telkine fazlaca yer

vermesi, aşırı otoriter ve yönetici olması konularında eleştirilmektedir. Bu yöntemin,

danışmanın düşünce ve değerlerini danışana aktarmasına fazlası ile imkan

verdiği belirtilmektedir. Aklın ve mantığın rolüne aşırı yer verilmiştir. Bunun yanında duygular ve terapötik ilişkinin önemi geri

plana itilmiştir.

Çoğunlukla danışanların kendilerine gerçekleştirme ve kapasitelerini artırmada onlara yardımcı olmalıdır ancak bazı ciddi

psikotik ve ağır derecedeki zihinsel yetersizlikler gösteren kişilere yardımda

yetersiz kalmaktadır.

Bu yöntem, karakter bozukluğu ve diğer psikotik reaksiyon gösteren bireyler gibi terapide çalışmak için uygun olmayan

veya problemlerini kabul etmeyen bireyler için daha az etkilidir. Bu yöntemin, genç ve

zeki danışanlar için daha etkili olduğu belirtilmektedir.

Bilişsel Yaklaşımın Güçlü Yönleri ve Eleştirisi

Güçlü Yönleri

• Görüşlerinin çoğunun deneysel araştırma bulgularından evrilmiş ve gelişmiş olmasıdır.

• Psikolojinin güncel ruhuna uygun düşmesidir. Bilişsel kavramları inceleyen makalelerin ve doktora tezlerinin sayısı son 30 yılda büyük artış göstermiştir.

Eleştirilir

Bilişsel yaklaşıma sıkça yönlendirilen bir eleştiri, bazen kavramların deneysel araştırma için çok soyut kaldığıdır. Bunlarla bağlantılı bir soru da bu kavramları davranıştaki bireysel farklılıkları açıklamakta kullanılıp

kullanamayacağızdır. Bazı eleştirmenler bilişsel kuramcılar tarafından kullanılan

kavramların çoğunun çok soyut olduğundan yakınır.

Başka eleştirmenler de davranışı açıklamak için bilişleri kullanmanın her zaman gerekli

olup olmadığını sorgular. Bilişsel yaklaşıma yapınla bir eleştiri de bu yaklaşım çerçevesinde yapılan tüm

çalışmaları düzenleyen genel bir modelin bulunmamasıdır.

Belki bilişsel kuram hala gelişim aşamasında olduğu için, kuramı ve araştırmayı

düzenlemek ve yönlendirmek için henüz tek bir model yoktur.