eşkıyalıktan kahramanlığa bir ömür püskülsüz İsmail efe

13
Bursa Araşrmaları Dergisi Yerel Süreli Yayın Yıl:10 Sayı:38 Güz 2012 Sahibi ve Sorumlu Müdürü Bursa Ara ş rmaları Vak (BURSAV) adına Mehmet Nuri Kolaylı Yayın Yönetmeni Raif Kaplanoğlu DERGİ TEMİN YERLERİ Irgandı Köprüsü üzeri No:8 Asa Kitabevi (Sönmez İş Sarayı Zemin Kat) Yayın Kurulu Alper Can (Arkeoloji) Cafer Çi çi (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi) Sade n E ğ ri (Yard. Doç. Dr., Türk Dili) Mefail Hızlı (Prof. Dr., Kurumlar Tarihi) Mustafa Kara (Prof. Dr., Tasavvuf) Yusuf Oğ uzoğ lu (Prof. Dr., Osmanlı Tarihi) Hacı Tonak (Edebiyat Tarihi) Esat Uluumay Danışma Kurulu Ş ahin Kılıç (Dr., Orta Ça ğ Tarihi) Nevzat Çalıkuş u (Edebiyat Tarihi) Neslihan Dostoğ lu (Prof. Dr., Mimarlık) Hasan Ertürk (Prof. Dr., Ş ehircilik Tarihi) Necmi Gürsakal (Prof. Dr., Ekonomi) Zeren Tanındı (Prof. Dr., Sanat Tarihi) Ş aban Yalazı (Karacabey) Düzel Ömer Güven Grafik Tasarım Ozan Kaplanoğlu İleşim Tel: 0224 220 29 22 rai[email protected] Basım Yeri Furkan Ofset Osmangazi / BURSA BURSAV Yönem Kurulu Başkan: M. Nuri Kolaylı Başkan Vekili: Yusuf Oğuzoğlu Genel Sekreter: Raif Kaplanoğlu Üyeler: Nihat Balkan, Mithat Kırayoğlu, Hacı Tonak, Ulviye Özer, Nizamen Kaya, Aziz Elbas Editörden Bursa’da; Balkan Savaşı’nın 100. yıldönümü olan 2012’de kentimizde bir sempozyum düzenlendi. Bursa Araştırmaları Vakfı’nın da içinde olduğu; Uludağ Üniversitesi, Bal-Göç ve Türk Ocakları’nın birlikte or- ganize ettiği sempozyuma çok sayıda bilim adamı ve araştırmacı katıldı. “100. Yılında Balkan Harbi Dramı ve Muhacirlerimiz” başğıyla düzenlenen bu sempozyum, 11 Mayıs 2012 tarihinde Uludağ Üni- versitesi’nde gerçekleşti. Sempozyumda sunulan bildiriler Uludağ Üniversitesi tarafından basılmaktadır. Bu sempozyumda Bursa Araştırmaları Vakfı tarafından “Balkan Savaşı ve Bursa’da Balkan Göçmenleri” konulu bir de sergi düzenlenmişti. Aynı sergi 27 temmuzda Yalova’da tekrar ziyarete açıldı. Mustafa Kara Hoca dergimizin bu sayısında Bursalı bestekâr İsmail Baha Sürelsan’ı yazdı. Mefail Hızlı ise bugün yok olan Hamzabey Medresesi’nin yeniden yapılmasına ilişkin bir yazı kaleme aldı. İsmail Yaşayanlar tarafından kaleme alınan ve olup olmadığı uzun yıllar tartışılan M.Kemalpaşa Med- resesi’nin varlığını kanıtlayan yazının ilgi çekeceğini umuyoruz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin kıdemli uzmanlarından dostumuz Sinan Çuluk, Bursa’da silah atılmasının yasaklanmasına ilişkin bir ilanı yayın- ladı. Esat Uluumay üstadımız, bu sayıda da folklor araştırmalarını sürdürdü. Bu sayıda Uludağ ve Bur- sa’daki Türkmen ağızlarına ilişkin çalışmasını sunuyoruz. Ekrem Hayri Peker, çocukluk yıllarındaki sinemaları kaleme alırken, Fevzi Şen ise Şükrü Bilen’in ağzından eski yazlık Bursa sinemalarını yazdı. Kenan Yetişen yok olmakta olan eski tekstil mesleklerinden “iş bağcılık” mesleğini araştırıp kaleme aldı. Ömer Faruk Dinçel Uludağ’ın şifalı otlarının çok eskiden beri değerlendirilmeye çalışıldığına dair bir belge yayınladı. Naci Pehlivan Gemlik’te eğitim tarihini, Turgut Yüce ise Yenişehirli helvacıları araştırıp yazdı. Sanat ta- rihçisi Deniz Kaplanoğlu, pek bilinmeyen “Bursa çarşı mimarisi”ni araştırıp kaleme aldı. Ayşe Yandayan, çocukluğundaki İznik’i yazarken, Ayhan Çucu ise Keles’te yaşanmış afetleri kaleme aldı. Güney Özkılıç, Bursalı ünlü soprano Nevin Pere’nin biyografisini yazarken; Türkiye’nin ilk özel müzenin sahibi, ilk ko- leksiyoneri olan Hüseyin Kocabaş’ın hikâyesini, torunu Hüseyin Kocabaş araştırıp yazdı. Raif Kaplanoğlu, ilk nüfus sayımı üzerine yaptığı çeviri ve etütlerini bu sayıda da sürdürürken, Tankut Sözeri, Bursa’ya ilişkin seyahatnamelerinde yaptığı seyahatname çevirilerine yeniden başladı. 39. sayıda buluşmak üzere hoşçakalın... Raif Kaplanoğlu Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:22 Page 1

Upload: independent

Post on 12-Nov-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Bursa Araş"rmaları DergisiYerel Süreli YayınYıl:10 Sayı:38 Güz 2012

Sahibi ve Sorumlu MüdürüBursa Araş"rmaları Vak# (BURSAV)adınaMehmet Nuri Kolaylı

Yayın YönetmeniRaif Kaplanoğlu

DERGİ TEMİN YERLERİIrgandı Köprüsü üzeri No:8Asa Kitabevi (Sönmez İş Sarayı Zemin Kat)

Yayın KuruluAlper Can (Arkeoloji)Cafer Çi&çi (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi)Sade'n Eğri (Yard. Doç. Dr., Türk Dili) Mefail Hızlı (Prof. Dr., Kurumlar Tarihi)Mustafa Kara (Prof. Dr., Tasavvuf)Yusuf Oğuzoğlu (Prof. Dr., Osmanlı Tarihi)Hacı Tonak (Edebiyat Tarihi)Esat Uluumay

Danışma KuruluŞahin Kılıç (Dr., Orta Çağ Tarihi)Nevzat Çalıkuşu (Edebiyat Tarihi)Neslihan Dostoğlu (Prof. Dr., Mimarlık)Hasan Ertürk (Prof. Dr., Şehircilik Tarihi)Necmi Gürsakal (Prof. Dr., Ekonomi)Zeren Tanındı (Prof. Dr., Sanat Tarihi)Şaban Yalazı (Karacabey)

Düzel$Ömer Güven

Grafik TasarımOzan Kaplanoğlu

İle$şimTel: 0224 220 29 22rai)[email protected]

Basım YeriFurkan Ofset Osmangazi / BURSABURSAV Yöne$m KuruluBaşkan: M. Nuri KolaylıBaşkan Vekili: Yusuf OğuzoğluGenel Sekreter: Raif KaplanoğluÜyeler: Nihat Balkan, Mithat Kırayoğlu,Hacı Tonak, Ulviye Özer, Nizame'nKaya, Aziz Elbas

EditördenBursa’da; Balkan Savaşı’nın 100. yıldönümü olan 2012’de kentimizde bir sempozyum düzenlendi. BursaAraştırmaları Vakfı’nın da içinde olduğu; Uludağ Üniversitesi, Bal­Göç ve Türk Ocakları’nın birlikte or­ganize ettiği sempozyuma çok sayıda bilim adamı ve araştırmacı katıldı. “100. Yılında Balkan HarbiDramı ve Muhacirlerimiz” başlığıyla düzenlenen bu sempozyum, 11 Mayıs 2012 tarihinde Uludağ Üni­versitesi’nde gerçekleşti. Sempozyumda sunulan bildiriler Uludağ Üniversitesi tarafından basılmaktadır.Bu sempozyumda Bursa Araştırmaları Vakfı tarafından “Balkan Savaşı ve Bursa’da Balkan Göçmenleri”konulu bir de sergi düzenlenmişti. Aynı sergi 27 temmuzda Yalova’da tekrar ziyarete açıldı.

Mustafa Kara Hoca dergimizin bu sayısında Bursalı bestekâr İsmail Baha Sürelsan’ı yazdı. Mefail Hızlıise bugün yok olan Hamzabey Medresesi’nin yeniden yapılmasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.

İsmail Yaşayanlar tarafından kaleme alınan ve olup olmadığı uzun yıllar tartışılan M.Kemalpaşa Med­resesi’nin varlığını kanıtlayan yazının ilgi çekeceğini umuyoruz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin kıdemliuzmanlarından dostumuz Sinan Çuluk, Bursa’da silah atılmasının yasaklanmasına ilişkin bir ilanı yayın­ladı. Esat Uluumay üstadımız, bu sayıda da folklor araştırmalarını sürdürdü. Bu sayıda Uludağ ve Bur­sa’daki Türkmen ağızlarına ilişkin çalışmasını sunuyoruz.

Ekrem Hayri Peker, çocukluk yıllarındaki sinemaları kaleme alırken, Fevzi Şen ise Şükrü Bilen’in ağzındaneski yazlık Bursa sinemalarını yazdı. Kenan Yetişen yok olmakta olan eski tekstil mesleklerinden “işbağcılık” mesleğini araştırıp kaleme aldı. Ömer Faruk Dinçel Uludağ’ın şifalı otlarının çok eskiden berideğerlendirilmeye çalışıldığına dair bir belge yayınladı.

Naci Pehlivan Gemlik’te eğitim tarihini, Turgut Yüce ise Yenişehirli helvacıları araştırıp yazdı. Sanat ta­rihçisi Deniz Kaplanoğlu, pek bilinmeyen “Bursa çarşı mimarisi”ni araştırıp kaleme aldı. Ayşe Yandayan,çocukluğundaki İznik’i yazarken, Ayhan Çucu ise Keles’te yaşanmış afetleri kaleme aldı. Güney Özkılıç,Bursalı ünlü soprano Nevin Pere’nin biyografisini yazarken; Türkiye’nin ilk özel müzenin sahibi, ilk ko­leksiyoneri olan Hüseyin Kocabaş’ın hikâyesini, torunu Hüseyin Kocabaş araştırıp yazdı. Raif Kaplanoğlu,ilk nüfus sayımı üzerine yaptığı çeviri ve etütlerini bu sayıda da sürdürürken, Tankut Sözeri, Bursa’yailişkin seyahatnamelerinde yaptığı seyahatname çevirilerine yeniden başladı.

39. sayıda buluşmak üzere hoşçakalın...

Raif Kaplanoğlu

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:22 Page 1

54

GirişKurtuluş Savaşı yıllarında, kuvayyı milliye hareketiile birlikte çok sayıda eski asker ve kanun kaçaklarımilli mücadeleye katıldı. Vatan için mücadeleveren bu çete guruplarından bir kısmı, ya savaşyıllarında, ya da savaş sonunda yaptığı disiplinsizve kanunsuz hareketleri nedeniyle cezalandırıldı.Savaş yıllarında millici olan bu çeteci güçlerin ül­kenin kurtuluşuna yaptığı katkılar, her dönem tar­tışma konusu oldu. Bu çerçevede Bursa’nınkurtuluş tarihinde de çetelerin rolü de gerek ka­muoyunda, gerek araştırmacılarca tartışıldı, halenbu tartışmalar sürmekte. Bu tartışmaların içindeen büyük yeri de kuşkusuz Püskülsüz İsmail aldı. Gerçekten de çok ciddi adi suçlar işleyen Püskül­süz İsmail’in, samimi olarak Kurtuluş Savaşı’na birkatkı yapıp yapmadığı konusunu, bugün bile araş­tırmacılarca tartışılmakta. Ne yazık ki, eldeki kay­naklarda da bu konuyu yeterli aydınlatacak bilgibulunmamakta. Açıkçası ben de, Püskülsüz İsmailhakkında ciddi tereddütleri olanlardan biriyim,daha doğrusu biriydim. Ancak Ziya Şakir’in içtenduygularla kaleme alınmış Püskülsüz İsmail’e iliş­kin nefis yazı dizisini okuyunca, kafamdaki tered­

dütlerim yok oldu.Fatma Ersem Yargıcı Hanım, bir süre önce Ziya Şa­kir’le ilgili yayınlanan kitap için, “Ziya Şakir’inBursa günlerini” içeren bir yazı istemişti. Yoğun ça­lışmalarım nedeniyle bu yazıyı yazamamıştım.Ancak Ziya Şakir’in Püskülsüz İsmail’e ilişkin yazı­ları kitaba dönüştürülünce, bu kez kitabın giriş ya­zısının yazılması istendi. Bu yazımla hem “ZiyaŞakir’in Bursa günlerini”, hem de uzun yıllar üze­rinde çalıştığım Püskülsüz İsmail ile ilgili bir yazıyazma fırsatını buldum.Ziya Şakir’in Bursa GünleriÜnlü tarihçilerimizden Ziya Şakir’in (1883­1959)hayatı, çeşitli dönemlerde Bursa ile kesişmişti.Belki de Ziya Şakir’in yaşamının en önemli aşama­ları Bursa’da geçmişti. Dedesinin son eşi de BursalıZehra Hanımdı. Bu nedenle Bursalı akrabaları davardı. Bir Bursalı sayılabilecek kadar Bursa’ya hiz­met etti. Ziya Şakir’in Bursa’ya ilk gelişi, babasınıngörevi nedeniyle oldu. Babası bir süre Bursa’daJandarma Kumandanlığı yaptı. Bu yıllarda eğitimi­nin bir bölümünü Bursa’da sürdürdü. Henüz ilk­okulu bitirdiği yıllarda, babasının tayini ileBursa’ya taşınmışlardı. Önce Bursa İdadi(Erkek Li­

ETÜTLER

Önceleri her önemli olayda Bursa’da silah atma çok yaygın bir gelenekti. Oysa bu durum, şehirdebazı hoş olmayan sonuçlara neden olmaktaydı. Bu nedenle şehir içinde silah atanların on günhapis ve para cezası ile cezalandırılacaklarını bildiren bir ilan, özellikle delikanlılar, mahalle imamve muhtarları aracılığı ile uyarılmasına dair bir ilan yayınlanmıtır.

Eşkıyalıktan Kahramanlığa bir Ömür: Püskülsüz İsmail Efe

Raif KaplanoğluBursa'nın kurtulus u ertesinde (Oturanların sagda Pu sku lsu z I smail, yanında Fransız Binbas ıBrissot ve arkadas ları Gavur Ali ve Abdurrezzak da var.

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 54

55

sesi)’nde kaydoldu. Ancak Erkek Lisesi’nden değil,İstanbul’daki Vefa Lisesi’nden mezun oldu. Bu yıllarda Bursalı bir çok önemli arkadaşı oldu.Özellikle ünlü Şehbender ailesinden Muhiddin ileİttihat ve Terakki’nin kurucularından Hakkı BahaBey ile yakın dostluk kurdu. Bursalı arkadaşlarıylatüm hayatı boyunca ilişkisini sürdürdü. Ziya Şakir,Hakkı Baha ve Muhiddin Baha (Pars) kardeşlerbaşta olmak üzere edebiyat çevresinin içinde bu­lunmasının etkisiyle ilk yazarlık deneyiminiBursa’da yaşadı. İlk şiirlerini ve yazılarını Bursa’dayazdı. Bursa’daki bu edebiyat çevresi, Ziya Şakir’inhem fikri dünyasında, hem de yazarlık deneyi­minde büyük etkisi oldu.Meşrutiyet mücadelesi verdiği yıllarda İttihat veTerakki Cemiyeti’ne katılan Ziya Şakir, TrablusgarpSavaşı yıllarında İstanbul Divan­ı Harp’te yargıla­narak Sinop’a sürüldü. Sürgünü bittiğinde ise, Bal­kan Savaşı başladı. Bunun üzerine küçük kardeşiKazım Şakir ile birlikte Bursa Taburu’na gönüllüolarak Balkan Savaşı’na katıldı. Bursa Taburu’ndabaşçavuş olarak kahramanca savaştı. Savaş sıra­sında tuttuğu ayrıntılı notlarını önce diziyazı ola­rak yayınladı. Sonraki yıllarda da Balkan Savaşı’nailişkin iki kitap yazdı. Bu kitaplar bir anlamda BursaTaburu’nun, Bursalı askerlerin de hikayesi idi. Busavaş yıllarında Bursalı gönüllü askerlerle kaderbirliği yaptı. Omuz omuza savaştığı bu Bursalı as­kerleri de hayatı boyunca hiç unutmadı. BalkanSavaşı sırasında Ziya Şakir önce yaralandı, sonrada hastanede bir süre esir kaldı. II. Balkan Savaşıöncesi kaçmayı başardı, ardından da Edirne’ninkurtuluşuna katıldı. I. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda Bursa’yageldi. Çünkü Bursa Taburu’ndaki görevi devamediyordu. Dünya Savaşı yıllarında Bursa’ya gelişiise bir görevdi. Çünkü İttihat ve Terakki’nin ileri­gelenlerinden ve İçişleri Bakanı olan Talat Paşa;Balkan Savaşı’nda Bursa Taburu’ndaki arkadaşla­rıyla yaşadığı kader ortaklığından yararlanarak, Er­tuğrul gazetesini yönetmek üzere bizzatgörevlendirildi.1 Böylece Ziya Şakir, Dünya Savaşıyıllarında bir taraftan inzibat görevi yaparken,diğer yandan Ertuğrul gazetesini çıkarıyordu.Ertuğrul gazetesi, Meşrutiyet sonrasında, 1910 yı­lında İttihat Terakki’yi desteklemek amacıyla birgrup aydın tarafından çıkarılmaya başladı. Ziya Şa­kir’in yakın dostları olan Hakkı Baha ve MuhittinBaha da bu gazetede zaman zaman sorumlumüdür, zaman zaman da başyazarlık yaptı. Meş­rutiyetten sonra yayınlanan en uzun süreli ve en

önemli Bursa gazetesi olan Ertuğrul gazetesini enuzun süreli çıkaran gazeteci de Ziya Şakir idi. ZiyaŞakir, 1914 yılı başından, 1920 yılının sonunakadar bu gazeteyi yönetti. Eldeki gazetelere göreZiya Şakir, 1914 yılının 5 Mart tarihinden itibarenBursa’da olduğu anlaşılmakta. Bu tarihten itibarenErtuğrul gazetesinde yazıları yayınlanmaya baş­ladı. Ancak Ağustos ayından sonra gazetedeki ya­zılarına isim yazmamaya başladığı görülür. Hattaönce yazılarının altına “Z. Ş.” koyarken, giderek tü­müyle adını kullanmadığı anlaşılmakta. Ziya Şakir,çoğu zaman yerel konulara ilişkin yorum ve ma­kaleler yazarken, zaman zaman da dizi­yazılarındagörülen karşılıklı diyalogların da olduğu roma­nımsı yazılar yazdı. Bu yazıların bir kısmı ise dizi­yazı idi.Balkan Savaşı sonunda, Bursa Taburu’nda görevliolduğu için, Bursa’ya döndüğünde, birliğine teslimoldu. Nokta Kumandanı yaveri olarak göreve baş­layan Ziya Şakir, çoğunlukla asker kaçaklarını ya­kalayarak cepheye göndermek için çalıştı. Kanunişler yapan bu asker kaçaklarıyla uğraşmak ol­dukça tehlikeli bir işti. Bursa’daki 1.500 kişiyi aşangayrimüslimlerin eğitilerek bir amele taburukurma görevi de yine Ziya Şakir’e verildi. ZiyaŞakir, önce Pınarbaşı Meydanı’nda bir amele ka­rargâhı kurdu. Önce gayrimüslimlerin okur­yazarve açıkgözlerini eğitip çavuş ve onbaşı yaptı. Yinedaha önce askerlik yapanları da eğitmen yaptı.Ziya Şakir, sürekli bu gayrimüslimleri eğitip savaşa

SOSYAL TARİH

Pu sku lsu z I smail Efe(solda), S u kru Ku c u ker, RecepPu sku lsu z, Kerim Pu sku lsu z

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 55

56

gönderdi. Bu yıllarda, Ziya Şakir’in de içinde ol­duğu güvenlik görevlileri, Bursa’daki Ermeni ko­mitecilerin bazı tertiplerini ortaya çıkardı. Bunlarınsilah depoları, fedai teşkilatı, savaş evrakları elegeçirildi. Bu olayların ardından da Ziya Şakir, 1915yılı ortalarında Ermeni tehcirinde görev yaptı. Yinesavaş yıllarında çok sayıda asker kaçağı olan ka­nunsuz kişileri yakaladı.I. Dünya Savaşı sonunda kurulan Damat Ferit hü­kümetinin görevlendirildiği vali Gümülcineli İs­mail, Bursa’daki İttihatçılar üzerine büyük bir baskıyaptı. Bu dönemde Ziya Şakir başta olmak üzere,Bursalı İttihatçılar çok zor günler yaşadı. 13 Mart1919 tarihinde Bursa’ya vali olarak atanan Gümül­cineli İsmail, Nisan ayında Ziya Şakir’in de dahil ol­duğu 13 kuvayyı milliyeci için tutuklanma kararverdi. Bu sırada Ziya Şakir, gizli bir görev için Ada­pazarı bölgesinde bulunuyordu. Bu tutuklamaemri üzerine, 18 kişilik bir İngiliz müfrezesi tara­fından Ziya Şakir, büyük bir tantana ile tutukladı.“Taktil ve Tehcir Divanı Harbi” tutuklusu olan ZiyaŞakir önce İstanbul’a, sonra da büyük bir gürültüile Bursa’ya getirildi. Ziya Şakir ile birlikte eskiBursa valisi Osman, eski polis müdürü MahmutCelalettin Bey de vardı. Tutuklu İttihatçılar, kentiçinde gezdirilerek, toplumun gözünden düşürül­mek istendi. Önce Tophane’deki, kendinin yıllarcagörev yaptığı askeri garnizona getirildi. Sonra dabugünkü Heykel meydanında bulunan Tevkif­hane’ye getirilip ifadeleri alındı. 5 Nisan 1335/1919 tarihli Hüdavendigar gazetesi­

nin birinci sayfasından Ziya Şakir’in tutuklanmahaberi yer almaktaydı. Haber aynen şöyleydi:“Katl ve ceraim zanlısı olan eski nokta kumandanıyaveri ve Ertuğrul gazetesi yazarı Ziya Şakir Bey,Bursa’da gerçekleşen i’şar üzerine Adapazarı’ndayakalanarak gözaltına alınmış, şehrimize gönderil­miş, çıkarılan Divan­ı Harp Savcılığınca ifadesi alı­nıp Tevkifhane’ye gönderilmiştir.”Tutuklanan Ziya Şakir, 1918 yılının son aylarındagenel af ile teslim olan Püskülsüz İsmail ile ceza­evinde karşılaştı. Bu iki düşman, cezaevinde dostoldu. Uzun yıllar yakalamak için peşinden koştuğuPüskülsüz İsmail ile cezaevinden ortak kaçmaplanı yaptı. Ardından Püskülsüz İsmail’e, ceza­evinde Ziya Şakir’i öldürme önerisi yapıldı. AncakPüskülsüz bu öneriyi kabul etmedi. Sonra da ZiyaŞakir’e, sürgüne giderken bir suikast yapılacağıhaber verdi. Tam öldürülecekken, kaçmayı ba­şardı. Ardından Vali Gümülcineli İsmail’in kaçmasını sağ­layan girişim içinde ye aldı. Yerine atanan ValiNemrut Mustafa, yine Ziya Şakir’in de içinde bu­lunduğu bir gurup genç tarafından zorla görevi bı­raktırıldı. Ardından kurulan Bursa Müdafaa­iHukuk örgütünde de propaganda ve istihbarat so­rumlusu olarak görevlendirildi. Bursa’daki millimücadeleye ciddi katkı yaptı. Gelişen bu olaylarıZiya Şakir’in ağzından dinleyelim:“Biz, Sivas Kongresi’ne giden arkadaşlar vasıtasıylamilli teşkilat için emir aldık. Nihayet bir gece Hakkı

C ars ı Karakolu (1908)..jpg

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 56

57

Baha (Pars) Bey, eski milletvekili Ahmet Efendi vedaha bir iki arkadaşla, Eskişehir’i kuşatan İngilizhattını yardık. Cesurca bir hareketle, Bursa’ya iler­lemeye başladık. Bursa’ya geldiğimiz gün, Vali Gü­mülcineli İsmail, İstanbul’a firar etmişti. Ondansonra gelen Nemrut Mustafa Paşa da ancak 10gün valilik edebildi, tevkif edilip İstanbul’a defe­dildi. Fırka kumandanı Miralay Bekir Sami Bey ileyaveri mülazım (sonra Yüzbaşı) Selahattin beylerletemasa geçildi. Milli teşkilatın esası vazedildi. EskiErzurum milletvekili Salih Efendi, Bursa Müdafaa­i Hukuk Cemiyeti’nin ilk başkanlığı oldu. Jandarmabinbaşılığından emekli Manastırlı Mehmet Ali Beyde, Bursa Kuvayyı Milliye kumandanlığını deruhteetti.”Ziya Şakir yönetimindeki Ertuğrul gazetesi ise,artık milli mücadelenin Anadolu’daki güçlü bir sesioldu. 1920 yılı Nisan veya Mayıs ayları içinde ba­sımevinde “Yeşilordu Cemiyeti”nin nizamname­sini bastı. Ziya Şakir’in yönetimindeki Ertuğrulgazetesi, Mustafa Kemal ve Heyet­i Temsiliye’ninresmi temsilcisi gibi yayın yaptı. Bu dönemdeMustafa Kemal’in çok sayıda bildirisi Ertuğrul ga­zetesinde yayınlandı. Ziya Şakir, bu dönemde ga­zetede yazdığı yazılara adını sürekli yazdı. Eldekigazetelere göre; 9 Şubat 1920 tarihinden, 8 Tem­muz 1920 tarihinde Bursa’nın işgaline kadar lo­goda Ziya Şakir’in başyazar olarak yazıldığı görülür. Ziya Şakir, Yunan ilerleyişini önlemek üzere, BursaKuvayyı Milliye milisleri ile birlikte, SomaCephesi’nde savaşmaya gitti. Ancaküstün düşman kuvvetleri karşısında adımadım geriye çekilen Bursa milisleri, 2 günsonra Bursa’nın Yunan işgaline uğrama­sını engelleyemedi. Ziya Şakir, işgal önce­sinde Ertuğrul gazetesinin son sayısınıçıkarıp Bursa’yı terk etti. Ziya Şakir’inBursa macerası böylece sona erdi. Artıkbu tarihten sonra Ziya Şakir mücadelesiniişgal altında olmayan Anadolu’daki diğerbölgelerde sürdürdü. Ertuğrul gazetesiise, işgal yıllarında Mümtaz Şükrü (Eğil­mez) tarafından 6 sayı çıkarıldıktan sonrakapandı. Bursa’nın kurtuluş günü olan 11Eylül 1922 tarihine kadar da yayınlana­madı. Ziya Şakir’in uzun yıllar birlikte ça­lıştığı gazetenin ve matbaanın sahibi olanAhmet Refik (Kutlay) ise tutuklanıp Yuna­nistan’a sürüldü.Çetecilikle­ Kahramanlık Arasında BirÇeteci Profili: Püskülsüz İsmail (Püskül­

süzefe)Ziya Şakir’in Püskülsüz İsmail’in maceralarını an­lattığı bu kitap, asla bir hikaye ve hayal ürünü asladeğildir. Bu kitapta geçen hemen her olay gerçek­tir. Çünkü anlattığı birçok olay, koleksiyonumdakigazetelerde haberleri bulunmakta. Ziya Şakir’inbir hikaye gibi anlattığı olayların ayrıntısı, bu ga­zete haberlerinde yer aldığı görülür. Bu açıdan bukitap, bir roman olarak okunmamalı, bir tarih ki­tabı olarak okunulmalı.Püskülsüz İsmail, 1888 yılında, Bursa’nın Namaz­gâh Mahallesi ile Şible Mahallesi’nin birleştiğiyerde, küçük bir evde dünyaya geldi. Babası, Na­mazgâhlı Dikici Recep (Abdullah) idi. Püskülsüz İs­mail, önceleri babasının yanında çırak olarakçalıştı. Ancak o yıllarda, Bursa’nın Namazgâh ileAtpazarı arasındaki bölge; esrarkeşlerin, kumar­bazların ve efe tabir edilen bitirimlerin mekanı idi.Bu özelliğini, 1970’li yıllara kadar da sürdürdü. At­pazarı/Kanberler’de ise 5­6 asırdır faaliyete olanUmumhane/Genelevler olup, yine 5­6 asırlık birÇingene mahallesi idi. Genelevlerin bulunduğu At­pazarı’nın hemen karşısında ise Püskülsüz İsma­il’in de barındığı Samanpazarı vardı. Samanpazarıve Kayan bölgesi, kumarbaz, esrarkeş ve efelerinen yoğun barındığı bir bölgeydi. Püskülsüz İsma­il’in çocukluk yılları da bu bölgede geçtiği için, ar­kadaşlarından etkilenip çok genç yaşlarda kumaroynamasını ve esrar içmesini öğrendi. Bitirimliğe

SOSYAL TARİH

Hu davendigar gaze'sinde Ziya S akir'in tutuklanma haberi­(5Nisan 1335­1919)

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 57

58SOSYAL TARİH

özenip kavgacı bir kişilik oldu. Bu nedenle küçükyaşta sürdürdüğü baba mesleği yerine, Samanpa­zarı’nda bir kahve işletmeye başladı. İşlerinin kötügittiği bir dönemde de, Tuzpazarı’nda bir gaspyaptı. Böylece Püskülsüz İsmail’in kanunsuz ya­şamı başlamış oldu.Ziya Şakir, Püskülsüz İsmail’den duyduğuna görebu ilk suçunu, Balkan Savaşı öncesinde yaptı. Oysa11 Mart 1909 tarihli Ertuğrul gazetesinde; anıla­rında anlattığı bu ilk suçunun haberi yer almakta.Bu habere göre olay şöyle yaşandı:“(Ayın) 8. günü saat birde Uzunçarşı’daki dükkâ­nında sarraflık yapan Avusturya uyruklu Mösyö Li­yaşılton’un Püskülsüz İsmail ve Kırça Salim adlışerirler tarafından parası gasp edilerek firar etmiş­lerdir.” Aynı gazetenin 7 Nisan tarihli haberindeise şu haber yer almaktadır: “Mart ayının 22’sindebu olayın faili olan iki kişiden biri olan Kırço Salim,Vefikiye Mahallesi’nde, Tatar İsmail’in evinde ya­kalanmıştır. Püskülsüz İsmail’in de bir an önce ya­kalanması için zabıtaca olağanüstü gayretedilmektedir.” (Hüdavendigar gazetesi no 2250, 7Nisan 1909)Ziya Şakir anılarında, Püskülsüz İsmail’in bir baskınsonucu kahvesi kapatıldığından, parasız kalıp anibir refleksle, bir Musevi sarrafı soyduğunu yazıyor.Gazetede yazılan Avusturya uyruklu Sarraf MösyöLiyaşılton’un Musevi olma olasılığı da yüksek. Ziya

Şakir, Püskülsüz İsmail’in bu olay­dan sonra artık dağ çıkarak eşkıya­lığa başladığını yazıyor.2

“Sonra (Püskülsüz İsmail) köylereçekildi. Bir müddet, gizlendi.Sonra, Balkan Harbi zuhur etti. Buesnada İsmail bazı asker kaçakla­rıyla birleşti. Bunlarla bir çeteyaptı. Hafif tertip eşkıyalığa baş­ladı. Harpten sonra asker kaçaklarıhakkında umumi af ilan edildiğizaman, şehre avdet etti. Kısa bircezayı çekti. Hapisten çıktıktansonra, Samanpazarı’ndaki kahve­sini açarak, gene oraya yerleşti.”Seferberlik ile birlikte asker kaçağıdurumuna düşen Püskülsüz İs­mail, yine başta Jandarma NoktaKumandanı Yaveri olan Ziya Şakirolmak üzere, Bursa polisini peşin­den koşturan bir kişi olmaya baş­ladı. Püskülsüz İsmail, yaşamıboyunca sadece bir kere yaka­

landı, ancak bu yakalama olayından cezaevine gir­meden yine kaçmayı başardı. Nitekim Püskülsüzİsmail’in, Babadağı Mahallesi’nde saklandığı ihba­rını alan Polis, jandarma ile ortak bir operasyonyaparak bölgeyi kuşattı. Gece sözkonusu bölge­deki evleri tümüyle çevirip sabaha kadar evler tektek aranmaya başladı. Sabaha karşı Püskülsüz İs­mail, saklandığı evde sıkıştırıldı. Yapılan çatış­mada, polis memurlarından Hafız Hasan Efenditarafından yaralı olarak yakalandı. Daha sonraPüskülsüz İsmail, Setbaşı Polis Karakolu’na götü­rüldü... Ardından, bugünkü Bursa Heykel Meyda­nı’nın bulunduğu yerdeki cezaevine getirildi.Ancak Püskülsüz İsmail, eşyalarını almak bahane­siyle iki polisle eşliğinde evine götürüldüğü sıradayine firar etti. Böylece Püskülsüz İsmail yine dağ­larda eşkıyalığa başladı. Bu olaydan sonra artıkyolları kesip yolcuları soyan azılı bir çete oldu.Ancak Püskülsüz İsmail’in en büyük olayı, bir polismemurunun da yaşamını yitirdiği Setbaşı­Namaz­gâh bölgesindeki çatışma idi.11 Nisan 1917 tarihli Ertuğrul gazetesinde, “Na­mazgâh Vakası” başlığı ile okurlarına duyurduğuhaberde, polis ile Püskülsüz Çetesi arasında çıkançatışma sonunda bir polis memuru öldürüldü. Ga­zete haberi aynen şöyledir:“Sabıkalı ve askeri firarilerden Püskülsüz İsmaildenilen şerir, kendisinden daha şerir olan ve (çe­

I zimir'in is gali sonucu yayınlanan tepki­basyazar ziya s akir(Ertug rul­17 mayıs 1920)

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 58

şitli) defa firar eyleyen ele avuca sığmayan Na­mazgâhlı Ali, Kopus Osman, Kör Beytullah (adlı)şahıslardan mürekkep bir hıyanet çetesi teşkilederek bir hayli zamandan beri, gerek şehir kena­rındaki mahalleleri ve gerek Kızıklar civarında (si­lahla) dolaşmakta, vakit vakit (eşkıyalıktan) geridurmamakta idi. (Bunların yakalanması için) zabı­tamız bütün mesaisini sarf etmekte ise de gerek(tesadüf) ve gerek bazı üzücü olaylardan dolayı bumelunların başı ezilememekte ve bundan cesaretalan habisler de şımarıklıklarını arttırdıkça arttır­makta idi. Nihayet geçen Salı gecesi bu melunlar­dan en şerirlerinden Namazgâhlı Ali (yaralı) veertesi günü de arkadaşı melunlardan KopusOsman ile Kör Beytullah (yakalandığı halde) polis­lerden Naim Efendi ağır surette yaralanarak, 6saat kadar sonra da (ölmüştür) Olay şöyle gerçekleşmiştir: Önce bu (kaçaklar) geçvakit Umumhaneler (Genelev) arasına sokularakbir süre dolaştıktan sonra, “Çakır Anne” denilenkadının umumhanesine girerler. Orda da bir süreoturduktan sonra çıkarlar. Bir ara Umumhaneler­deki nokta nöbetini değiştirmek üzere Setbaşı Ka­rakolu’na inen Polis Naim Efendi, tam NamazgâhKöprüsü köşesine geldiği zaman, arkadan birçokayak sesleri işitmesi üzerine: “Kimdir o!” diye ses­lenir. Naim Efendi’nin bu uyarısından korkan ka­çaklar da taşıdıkları mavzerleriyle Naim Efendi’nin

üzerine şiddetli bir ateş açmaya başlarlar. Silahsesleri üzerine Polis devriyesi ile nokta kumandan­lığı inzibat askerleri derhal olay yerine gelmişler.Naim Efendi, aldığı iki kurşunun etkisiyle feryatederek yere düşmesinin ardından, o civarda otu­ran Savcı Ferit Bey derhal sokağa fırlayarak NaimEfendi’nin yardımına koşmuş. Sonra, bu yaralı po­lisi evine taşımıştır. (Doktorların yardımına gelme­sine ve hastaneye götürülmesine karşın NaimEfendi kurtulamamıştır.) .....Bu melunlar, birden bire gecenin karanlığından ya­rarlanarak ortadan kaybolmuşlar. Güvenlik görev­lileri bölgeyi aramalarından bir sonuçalamamışlar. Bir aralık Namazgâh Köprüsü altın­dan işitilen bir inilti üzerine, hemen dereye inile­rek Namazgâhlı Ali’nin yaralı olarak yattığıgörülmüş. Yanında bulunan Rus mavzeri ve bıçağıile dereden çıkarılmıştır.Namazgâhlı Ali’nin sağ bacağı kurşunla kırıldığı vekendisi de yarı bitap bir halde bulunduğundanzorlukla Setbaşı Karakolu’na getirilmiştir. Kara­kolda Savcı Ferit ve merkez memuru Halil Bey ta­rafından (sorgulandı.) Sorgusunda Namazgâhlı Ali,çatışma sırasında yaralanınca Püskülsüz İsmail’inkendisini dereye iterek kaçtığını, kendilerini bırak­mamalarını arkadaşlarından rica ettiği halde,

Pu sku lsu z I smail'in ca(s ma yap(g ı Setbas ı Ko pru su

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 59

60SOSYAL TARİH

kendi canlarını kurtarmak için kaçtıklarını söyle­miştir. Çetenin Araptarlası mevkiinde bulunan ma­ğarada kaldıklarını söylemiştir. Ali’nin bu ifadesiüzerine nokta kumandanlığı erlerinden bir müf­reze ile Setbaşı komiser muavini ve jandarma Hü­seyin Çavuş derhal anılan bu mağaraya gitmiş isede bir iz bulamamışlar. Ancak Piremir Mahalle­si’nde bazı evlere baskın yapılmış, sonunda KopusOsman ile Kör Beytullah silahlarıyla birlikte yaka­lanmışlar.” (Ertuğrul Sayı 417, 11 Nisan 1917)Ziya Şakir de kitabında bu olayı ayrıntılı bir bi­çimde anlatmıştır. Anılardaki olay, gazete habe­rinde ufak­tefek farklılıklar dışında tümüylehaberde geçtiği biçimde yaşanmış. Örneğin ZiyaŞakir, genelevci Çakır Anne” yerine Antalyalı Na­

ciye ile Tatar Leman’dan söz etmiştir.Kopus/Kokos Osman’ı ise Kokoy Osmanolarak anmıştır. Not almadığı için sanırımolay tarihini de yanlış hatırlamıştır. Nite­kim Ziya Şakir kitabında “Tarih, iyice ak­lımda… 1334 senesi Nisan ayının 12’inciSalı günü.” yazmıştır.Sonraki yıllarda Püskülsüz İsmail’in gaspve eşkıyalığı fütursuz bir biçimde arttı.Bazen İnegöl yolunu bağlayıp yolcuları,bazen de İnegöl’deki bir fırıncıyı soydu.Bir başka gün ise Bursa yakınlarındaki birçiftliği bastı. Bitpazarı’nda Kocabaş İsmailile Terzi Salih Efendi adlı kişiden tehditlepara aldı. Bursa zenginlerini adeta ha­raca kesti. Püskülsüz İsmail, zamanzaman şehre gelip, özellikle genelevlerbölgesinde olduğu duyulsa da, polislerPüskülsüz ile tesadüf eseri bile karşı kar­şıya gelmekten korktuğu bir dönem ya­şandı. Bu nedenle yıllarca bir türlüyakalanamayan Püskülsüz İsmail, DünyaSavaşı’nın bitiminde ilan edilen genel afile arkadaşları birlikte teslim oldu.21 Kasım 1918 tarihli Ertuğrul gazete­sinde, genel af sonucu çeşitli asker ka­çakları ve çetelere ilişkin bir yazıdaPüskülsüz İsmail ile ilgili şunlar yazıl­makta:“...Namazgâh Mahallesi sakinlerinden veasker kaçağı olan Püskülsüz İsmail, (ön­celeri) sadece asker kaçağı iken şurada­burada dolaşırken, sonraları yanına aldığıasker kaçaklarından Namazgâhlı Ali, KörBeytullah ve Kokos Osman ile silahla do­laşmaya başlamış ve polis Naim Efen­

di’nin şehit olayına kadar da kanuna aykırı birönemli bir eylemleri olmamıştı. Polis NaimEfendi’nin ölümüyle sonuçlanan Namazgâh Olayıgecesinde, Namazgâhlı Ali yaralı yakalandığı gibi;Kokos Osman ile Kör Beytullah da Nokta Kuman­danlığı’nca inzibat memurları ve zabıta ile birlikteyakalanmıştı. Püskülsüz İsmail, yaralı olarak kaç­mayı başarmıştı. Bu olayın ardından bir süre Püs­külsüz’den sözedilmedi. Fakat önceki Ekim ayındaNazif Hoca, Timurtaş Mahallesi’nden Aliman veYıldırım Mahallesi’nden Ahıskalı İsmail, Püskülsüzİsmail ile birleşerek çetecilik yapmaya başlayıncabu çete (diğer çetelerden daha tehlikeli olmayabaşladı.) Okuyucularımız hatırlayacaktır: İkikapılı­mescit Mahallesi’nden Salih Efendi’nin, Mantıcı

Polis Naim'in vuruldug u Namazgah olayının haberi­(Ertug rul­11 nisan 1917)..JPG

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 60

61SOSYAL TARİH

Mahallesi’nden Minareliçavuş köylü Hacı Ali’nin,Babadağ Mahallesi’nden Fırıncı Mahmut oğlu Ab­durrahman’ın, Selami Ahmet’in, Komisyoncu AliEfendi’nin Kuruçeşme’de Tuhafiyeci Yasef Ka­rako’nun evleri basıldığı zaman, bunların failleriniyazmamıştık. İşte bu olayların polisçe bilinen fail­leri olan Nazif Hoca, Aliman, Ahıskalı İsmail ilePüskülsüz İsmail, gerçekleşen genel af ile silahla­rını polise teslim etmiştir.”Kuvayyı Milliyeci Püskülsüz İsmailİşgal yıllarında Bursa’daki ilk misil kuvvetti, 1920yılının Mayıs ayında Gökbayrak müfrezesi adıylaoluştu. Bu müfrezenin elebaşıları içinde Ahıskalıİsmail, Karabacak İsmail, Dörtköşe Bekir, GavurHacı, Gavur Ali, Paraşoğlu Hasan Ağa ve DağıstanlıPaşa dışında Püskülsüz İsmail de vardı. Ziya Şakiranılarına göre; uzun yıllar yakalamak için peşindenkoştuğu Püskülsüz İsmail’i, kendi eliyle milli mü­cadele hizmete soktu:“Jandarma binbaşılığından emekli ManastırlıMehmet Ali Bey, Bursa Kuvayyı Milliye Kuman­danlığı’nı deruhte ediyordu. İşte bu sırada, artıkhapishaneden çıkmış olan Püskülsüz ile tekrar kar­şılaşmıştım. Ve onu, götürüp Mehmet Ali Bey iletanıştırmıştım. Püskülsüz, Bursa’nın istilasınakadar, milli teşkilat içinde sessiz sedasız elindengelen hizmeti yaptı. İstilaya tekaddüm eden gün­ler sırasında Bursa’dan cepheye gönderilen müf­rezelere iltihak etmeyerek Bursa’da kaldı.”Püskülsüz İsmail’in kuvayyı milliyeye katılışı, başkaanılarda farklı biçimde anlatılır. Örneğin işgal yıl­larında çete faaliyetlerini birlikte yürüttüğü Ab­durrezzak Sözgeçiren’e göre Püskülsüz İsmail’inkuvayyı milliyeye katılımı, 2. KuvayyıSeyyare Kumandanı Çolak İbrahimaracılığı ile gerçekleşmiş. Püskülsüz İs­mail’in yakın arkadaşı AbdürrezzakSözgeçiren, Bursa Hakimiyet gazete­sinde yayınlanan anılarında, Çolak İb­rahim Bey’in, Püskülsüz İsmail ilekendisini çağırarak düşmana karşıçete savaşı vermelerini istediğini şöyleanlatmıştı:“Kara günleri üniforma ile karşıladım,askerdim. Yunan geliyordu ve fazla birşey yapamıyorduk. Çaresizlik, yeni ça­reler getirir. Böyle düşünenlerden biride Miralay (Albay) Çolak İbrahimBey’di. Bir akşam vakti beni ve Bursalıyakın arkadaşım Püskülsüz İsmail’i ya­nına çağırdı. Uzun uzun konuştuk. Biz­

den, Bursa’da düşmana karşı çete savaşı verme­mizi istiyordu. Görevimiz eli silah tutan Bursalılarıtoplayıp etkili bir kuvvet kurmak, Yunanı içten bas­tırmaktı. Gece baskınları düzenlemek, Yunan as­kerini kırma, en azından tedirgin etmek bukuvvetin işi olacaktı.” (Bursa Hakimiyet, 11 Kasım1974)Bu görüşme, Bursa’nın işgalinin hemen sonra­sında gerçekleşmiş olmalı. Bazı görüşlere göre isePüskülsüz İsmail çetesi, Bursa’nın kurtuluşuna çokyakın bir dönemde Ankara’nın denetimine gir­mişti. İşgal yıllarının büyük bölümünde Püskülsüzİsmail’in yine bağımsız olarak Yunan işgaline karşıfaaliyet gösterdiği anlaşılmakta. Nitekim AbidinÖzmen’in anılarına göre, 1920 yılının başlarındaPüskülsüz İsmail, Muradiye’de düğün basarak ge­line takılan altınları gasp etmişti. Bu nedenle Ulu­dağ’daki “Püskülsün İsmail Çetesi” uzun sürekendilerine özgü yaşam biçimini sürdürdü. Ancakbu çetelerin eylem alanı, işgalci güçlerin sorumlu­luk bölgelerinde kaldığı için, Yunan Komutanlığıtarafından da yasadışı sayıldı. Bu nedenle Püskül­süz İsmail ile Yunan kuvvetleri arasında bazı çatış­malar oldu. Aslında Püskülsüz İsmail’in Yunanişgaline karşı direnişi, vatanseverliğinden çok, ki­şisel bir davadan kaynaklanmaktaydı. Püskülsüzİsmail’in Yunan işgaline karşı girişimlerinin enönemli nedeni, hamile olan eşi ile çetedeki diğerarkadaşlarının yakınları ve eşlerinin, işgal yönetimitarafından tutuklanmış, hapse atılmış veya sürgünedilmesiydi.Gerçekten de bu dönemde; Püskülsüz İsmail’in eşidışında, Gavur Ali’nin yaşlı annesi, 15 yaşında çeteefradı yakını Fatma adında bir kız çocuğu da, tu­

Setbas ı Karakolu ve Namazgah yokus u(1938)

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 61

62SOSYAL TARİH

tuklanarak sürgüne gönderildi. Özellikle çetecile­rin ailelerine yöneltilen bu sürgünler, çetecilerinişgal güçlerine karşı direniş kararlılığını pekiştir­mekte etkili oldu. Püskülsüz İsmail’in bu olaydanetkilendiği, Yunan komutanlığına yazdığı mektup­tan anlaşılmakta. Püskülsüz İsmail, yazdığı bumektubunda tutuklama ve sürgünlere tepki gös­termekte, misilleme yapma tehdidinde bulun­makta. Püskülsüz İsmail Efe tarafından Bursa’dakiYunan İşgal Komutanlığı’na gönderilmek üzere ha­zırlanan mektup aynen şöyledir:“Bursa işgal­i Askeri Kumandanlığına Kumandan Bey;Bugüne kadar kaç türlü mektup göndermiş isekde, zannedersek hiçbirinde maksadımızı anlata­madık. İlk Yunan hükümeti bizleri aramaya başlarbaşlamaz, sizin ve bizim en ziyade (güven duydu­ğumuz) K.C. (Kudret Cemal) Bey’e koşarak bizlerebir çare­i halas (kurtuluş çaresi) bulmasını kendi­sinden rica ettiğimiz vakit, ... saklanmış cevabınıvermişti. Biz zavallılar, bir hafta sonra silahları­mızla ve (arkadaşım) Abdurrezzak ile beraber K.C.

hainin evine giderek misafir edildik. Ve birkaç saatmüşavereden sonra, “Sizin işiniz gayet büyük imiş.Bursa kumandanlarından affınız kabil değildir.Herhalde Eskişehir veya İzmir’e gitmek lazımdır.Sizin affınızı oradan getirebilirim. Fakat yol masrafılazımdır” diye cevap vermesi üzerine, kendisine200 lira yol masrafı (verdik) ve affımız geldiğizaman daha 800 vereceğimizi de ayrıca vaat et­miştik.İşte bu minval üzere kendisinin yanından tekrarkalkarak dağlara gittik. K.C. beyimiz Bursa’dan ha­reket ederek bizim bildiğimize nazaran Eskişehir’e,İzmir’e gidip geldiğinde hemen kendisinden hayırlıbir haber beklemekteydik. Oysa cevabında, (tamtersine) yine affolunmadığımızı ve bir kaç zamanyine kaçak kalmamızı tavsiye etmiş. Tekrar ümit­lerimiz kırılmış olduğundan, tekrar kaçarak KeşişDağı’nın (Uludağ) soğuk köşelerinde (yaşamımızısürdürdük). Ve bu ana kadar hiçbir askerinizin vehiçbir Rum milletinin burnunu bile kanatmadık.Zira bugün devlet­i muazzama sırasında bir hükü­metsiniz, biz ise eşkıya parçaları bulunuyoruz. Bugün sizin yanınıza gelmeye cesaretimiz yoktur. An­

kara hükümeti ise, esasen ida­mımıza karar vermiş ve bizleriYunan casusu diyerek ithametmiştir (suçlamıştır). O ta­rafta dahi katiyen gitmeye ce­saretimiz yoktur. Binaenaleyhdağlarda gezmeye dahi bıktıkve usandık.Tekrar K.C. Bey ve memleketi­mizin eşrafı olan C. (Cemil)Bey’e ve Abdullah Bey’e(Prens/Arnavut Abdullah) vezat­ı âlinize ayrı ayrı mektup­lar yazarak hakiki bir af iste­dik. Ve bizleri cesaretegetirmek için K.C. ve C.Bey’lerden rica ettik. Halbukiileride mesuliyeti kabul etme­mek için, veyahut bizlerin tes­limini (uygun) görmedikleriiçin bize kefil olmadılar veönümüze düşerek bizi teslimetmek istemediler. Memleke­timizin yabancısı olan PrensAbdullah Bey’i gönderip biziuçuruma sürüklemek istedi­ler. Halbuki Abdullah Bey sırfalçak namussuz bir kimsedir.

Tahal Karakolu (1908)

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 62

63SOSYAL TARİH

Bugün Müslümanların ırz ve namusunu kendieliyle Hıristiyan milletine teslim eden bu alçak ha­inle Bursa’ya kim gelip teslim olabilir? İşte bualçak, milleti lekelediği için idam edilmiş ve kelle­sini size takdim ediyoruz. Bizim maksadımız kendimilletimizledir. Seninle uğraşmak elimizden gel­mez. Çünkü senin kumandanın seni, memleketiişgal etmek için buralara sevk etmiş. İzmirler, Bur­salar, Eskişehirler, Hanyalar, Konyalar hep sizinolsun. Biz siyasete karışacak kimseler değiliz vesenin askerlerin ile de katiyen bir alakamız yoktur.Mükerreren yazmış olduğumuz gibi biz acizlerleuğraşma! Bizim için çoluk çocuk, kadın erkek, gençihtiyar tutup mahpus ediyorsun, sürgüne gönde­riyorsun. İhtimal ki, bu alçak K.C. ve C. Bey’lerinifadelerine (bakarak) hareket ediyorsun.Büyük bir devlet­i muazzama olduğun halde bizimkendimizle uğraşmayıp, kadınlarla, çocuklarla uğ­raşacak olursan hükümetine (binlerce) teessüfederiz. Bugün bizim siyasetimiz, değil 15­20 aile,tekmil Bursalıları hapsetseniz, tekmil akrabaları­mızı katletseniz, biz yine yapacağımızı yaparız.Tekrar rica ediyoruz, bizim aile ve çoluk çocuğu­muzla uğraşmayınız. Sizin yüzünüze gülüp arka­nızdan kuyu kazan ve hatta memleketin içerisindegizli ve aleni teşkilatlar yapıp sizinle harbe hazır­lanan C. Bey bugün karşınızda ve yine bizim budağlarda kalmaklığımıza bilhassa sebep olan K.C.Bey her gün yanınızdadır.Memleket ahalisinden tahkik edin ve kendilerinitazyik edin. Bütün hakikatleri meydana çıkarın.Kanun dairesinde iş görün. Çoluk çocuk hapsedipde kanun haricine çıkarsınız, bizler eşkıya olduğu­muz için hiç de kanunumuz yoktur. Bundan sonraHıristiyan (köylerini) basarak gençleri kati, erkek­leri idam, kadın çoluk ve çocuğu dağlara kaldır­maya başlar isek, emin olunuz ki Yunanhükümetinin namusuna büyük bir leke sürülmüşolacaktır ki sebep siz, daha doğrusu K.C. ve C.Bey’ler olacaktır.İşte bütün fikirlerimi size alenen yazıyorum. Bizimyüzümüzden mahpus olan, sürgün olan bütün ai­leleri serbest bırakacak olursanız, bizler de katiyensizlerle uğraşmayacağız. Aksi takdirde bütün Bur­sa’yı ateşlemiş bile olsanız, katiyen umurumuzdadeğildir. Biz de yolbağları yapıp gerek asker olsun,çoluk çocuk kadın erkek idam etmeye ve dağlarakaldırıp gezdirmeye ve Hıristiyan (köylerini) ateş­lemeye başlayacağız ki, o vakit erkek olduğumuzuve sözümüzün eri bulunduğumuzu anlayacaksınız.48 saat daha, son emrinizi (beklemekteyiz). Eğer

sürgün ve mahpus olanlar serbest bırakılmazsa,bizler de vazifeye (başlayacağız). Siz hükümet ol­duğunuz için kanun haricine çıkarsanız, bizim kat­liam yaptığımız, çoluk çocuk dağa kaldırdığımız,(köyleri yaktığımız) katiyen ayıp olmaz. Çünkü eş­kıyanın kanunu yoktur. Her bir türlü zulüm biz­lerde mevcuttur. Ölmedikten sonra, bir yerine bintürlü zulüm yapmazsak, gençlik, Türklük bizeharam olsun. Bizi adalet ile sükûn edersiniz.”(Bursa Hakimiyet gazetesi 11 Eylül 1977)1921 yılında yazılan bu mektup, bizzat yakın arka­daşı Abdurrezzak Sözgeçiren tarafından basına ve­rilmişti. Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Püskülsüzİsmail’in derdi, vatan­millet gibi değerler olmadığıgörülür. Ancak Yunanlıların Püskülsüz İsmail ve ar­kadaşlarının eşlerini tutuklamaları, onları eşkıya­lıktan kuvayyı milliyeye dönüşümü sağladı.Nitekim Püskülsüz İsmail: “Bize bir zulmünüz, binzulmümüzü artıracağı malumunuz olsun. PrensAbdullah Bey’in kellesini takdim ediyoruz. SütçüMehmet Çavuş’la Kahveci Osman hainlerinin dahiölülerini Gökdere Boğazı’nda Alaşar Deresi’ndebulursunuz.” diyerek çok sayıda işbirlikçiyi öl­dürdü. Bu olay nedeniyle, Yunanlılarla işbirliğiyapan, Bursa’daki işbirlikçileri büyük bir korkusardı.Bursa’nın Kurtuluşu’nda Püskülsüz İsmail’in RolüAhmet Malcıoğlu’nun (1910­2006) anılarında Püs­külsüz İsmail’in önceleri dağa adam kaldıran,adam soyan bir eşkıya olduğunu söylemiştir: “ Yu­nanlılar Bursa’yı işgal edince Püskülsüz İsmail Bur­sa’nın tek kurtarıcısı oldu. Çeteliği, eşkıyalığıkayboldu, millet kötü yönlerini unuttu. Suçlarıunutuldu... Püskülsüz İsmail, bazı zamanlarda Yu­nanlılara baskınlar yapmaya başladı. Sürekli onlarırahatsız ediyordu. Yunanlılar, 1922’de Türkiye’yiterk ederken, itfaiyenin orası, Zafer Meydanı Bur­sa’nın en büyük tüccar yatağı idi. Buradan başla­yan bir yangın çıkardı. Kimse evinden çıkamıyor,Bursa yanıyordu. Dışarı çıkanı vuruyorlardı. EğerPüskülsüz yetişmeseydi, Bursa yanacaktı. Püskül­süz’ün silahlarla saldırması herkese bir cesaret ge­tirdi. (18 Aralık 2000 tarihli görüşme)Çok genç yaşta Püskülsüz İsmail’in çetesine katılanMehmet Şimşirlioğlu (1906 doğumlu) ise Kurtuluşgününü şöyle anlatmıştır:“Maksem sırtlarından kente inen ve Jandarma Ko­mutanı Hasan Bey ile sürekli olarak ilişkisini kes­meyen Püskülsüz İsmail Çetesi ve bunlara katılanelleri sopalı, kazmalı, baltalı birçok köylüler ve halkkentteki Yunanlıların üzerine atılmışlardı. Ben de

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 63

64BİYOGRAFİ

sevinçle Ulucami’ye doğru koşmaya başladım. Pi­rinç Hanı ve Balıkpazarı civarından kaçan Yunanlı­ları, bu çete ve toplum kovalamaktaydı. Oradanannemi ve ailemi görmek için eve gittim. O akşam,kuvvetlerimizden bir grup kente girdi. Bursa, an­latılması güç bir heyecan ve sevinç coşkunluğuiçinde sabahlara kadar kurtuluşu kutladı.” (Akkılıç,1997: 298)Yine Püskülsüz çetesinde yer alan Abdürrahim Yü­celik kurtuluş gününü şöyle anlatıyor:“Püskülsüz İsmail Çetesi, Işıklar’da bulunan Yu­nanlıları esir almak için teşebbüste bulundu.Bursa, 10 Eylül Pazar gününü 11 Eylül 1338 (1922)Pazartesi gününe bağlayan gece istiladan kur­tuldu. Işıklar semtinden Püskülsüz İsmail Çetesi,Pınarbaşı semtinden Kabakçı Çetesi şehre girdi.İnegöl istikametinden gelen 3. Kolordu KomutanıŞükrü Naili Paşa ve emrindeki askeri birlikler ise,11 Eylül Pazartesi sabahı Bursa’ya girdi.” (Akkılıç,1997: 298)1923 yılında Yeni Mecmua dergisinde yayınlananbir yazıda da benzer bilgiler bulunmakta: “Dağdanda (Püskülsüz) denmekle maruf yirmi otuz kişilikbir çetenin arada­sırada endahtı müşahede olu­nuyordu. Ateş, saat dört buçukla beş arasında İs­tasyon civarındaki Baruthaneyi infilâk ettirdi ve buiştial, civardaki kulübelerle birkaç ev sahibinezarar verdi. Yarım saat kadar süren bu yangın Bur­sa’yı sarsmış, sayılamayacak derecelerde mermişakırtısı muharebe nedir bilmeyenleri ağlatmayabaşlamıştı. Konu komşu kapıdan kapıya sesleniyor,birbirinden durumu öğrenmeye çalışıyordu. Buhal ile vakit ikindiyi geçti. O zaman ovadaki kuv­vetlerimiz girmişti ki Demirtaş İstasyonu’nda mu­harebe başladı ve Işıklar Mektebi’ne doğru sirayetetti. Bu sırada dağdan süvari ile Püskülsüz ve Kal­pakçı Efe «Allah Allah!» sedalarıyla Maksem Ma­hallesi’ne indi. “Elinde mavzeri olan benimleberaber arkamdan yürüsün!...” diye haykırarakUlucami’ye kadar olan mahallere arkadaşlarınıtaksim ve tevzi etti.” (1923 yılı Yeni Mecmua ÖzelBursa Sayısı)Ziya Şakir’den sonra Ertuğrul gazetesini yönetenMümtaz Şükrü (Eğilmez) de anılarında şunları yaz­makta: “Maksem sırtlarından kente inen ve Jandarma Ko­mutanı Hasan Bey ile sürekli olarak ilişkisini kes­meyen Püskülsüz İsmail çetesi ve bunlara katılanelleri sopalı, kazmalı, baltalı birçok köylüler ve halkkentteki Yunanlıların üzerine atılmışlardı. Ben busevinçle Ulucami’ye doğru koşmaya başladım. Pi­

rinçhanı ve Balıkpazarı civarından kaçan Yunanlı­ları bu çete ve toplum kovalamaktaydı. Oradanannemi ve ailemi örmek için eve gittim. O akşamkuvvetlerimizden bir grup kent’e girdi. Bursa an­latılması güç bir heyecan ve sevinç coşkunluğuiçinde sabahlara kadar kurtuluşu kutladı.”Püskülsüz İsmail, köprülerin tahripten kurtarılmasıiçin uğraşmış, Setbaşı Köprüsü kurtarılabilmiş isede Irgandı Köprüsü’nde fıçılar arasına yerleştirilendinamit patladığı için köprü yıkılmıştı. Ahşap Mak­sem Köprüsü de yanmıştı.Kurtuluş günü saat 20.20’de, Püskülsüz İsmail Al­tıparmak’taki Anadolu Oteli’ne geldi. Burada İtilafDevletleri’nin temsilcileri olan bazı subaylar vardı.Püskülsüz İsmail, son derece nazik şekilde, otel­deki heyet tarafından kabul edildi. Otele dehemen Türk bayrağı çekildi. Püskülsüz İsmail’inadamlarından ikisi, Fransız Konsolosu’nun araba­sıyla Bursa’nın boşaltıldığını, Türk Ordusu’nunöncü kuvvetlerine haber vermeye gitti. Yaklaşıkyarım saat sonra ise şehirdeki tüm silahlar sustu.Azılı Çetebaşı Püskülsüz İsmail’e Yazılan Destan­larYıllarca Bursa’da herkesin korktuğu ve azılı birsuçlu olarak gördüğü Püskülsüz İsmail, KurtuluşSavaşı’nın hemen ertesinde yayınlanan gazete­lerde, adına destan ve şiirler yazılan biri oldu. Ni­tekim 14 Eylül 1922 Perşembe günü çıkan Ertuğrulgazetesinde, “Kurtuluş Tarihi” adlı bir şiirde Yu­nanlıların Bursa’nın yakmasını engelleyen Püskül­süz İsmail Ağa hakkında şöyle denilmekteydi:«Sa’yini meşkûr ide dâim hüdâi lem­yezelKıldı İsmail Ağa bu şehri imhadan beriVermedi a’dâ’ya fırsat geldi imdada hemenruh­i Osman Bay­i firdevs içre oldu pür neşât ber­hayat olsa öperdi gözlerinden bu er’i cevherin hâms ile kenân düştü tarih­i zafer Kovdu Püskülsüz Efe Püsküllü Yunanileri.»Yine Bursalı şairlerden Faruk Taşkıran da, Bur­sa’nın kurtuluşuna ilişkin yazdığı şiirinde, Püskül­süz İsmail’e önemli bir yer vermişti:“Püskülsüz İsmailVe 21 Türk delikanlısıKuvayı Milliye ruhununAstığı astıkKestiği kestik palasıBursalı Püskülsüz

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 64

65BİYOGRAFİ

Bursalı Çerkes halası,Girdi dörtnalla şehre...Civarda düşman nöbetçileriCivarda mavzerCivarda makineli tüfek...Gecenin ortasında tiril tiril titreyerekFesleri püskülsüzleri bekliyordu.21 kişi21 Alay gibiGecenin ortasında titreyenMavzer ve makineli tüfeklerin arasındanTek kurşun atmadan girdi.Delikanlılar hazırdı,Pınarbaşı’nda, Maksem’de, Yıldırım’daHer adımda ölümHer adımda kurtuluş kokuyordu şehir...Düşman işgali altında BursaDüşman işgali altında şehir...Ve Püskülsüz bir birÇalarak hürriyet kokan eliyle kapılarımKurtuluş için ölüme hazır delikanlıların”Sonuç1939 yılında, Püskülsüz İsmail’in ölüm haberi üze­rine Ziya Şakir’in yazdığı bu dizi­yazı, olasılıkla ya­zarın tuttuğu çeşitli notlarından oluştu. Çünküyıllar sonra yazılan bu kitapta yer alan olaylar veisimler, neredeyse tüm ayrıntısıyla doğruydu.“Bir zamanlar herkesin nefret ettiği bu adamda,yüksek bir insanlık kabiliyeti olduğunu keşfetmiş…Onu, Bursa Kuvayı Milliye Kumandanı emekli bin­başı Manastırlı Mehmet Ali Bey’e götürüp takdimettiğim zaman: ‘Azizim! İşte sana bir adam getiri­yorum ki, senelerce birbirimize düşmanlık ettik.Birbirimizi öldürebilmek için, zekâ ve cüret müsa­bakalarına giriştik. Neticede, berabere kaldık… Bueski günahkâr, bugün tam manasıyla bir tövbekâr­dır. Şekavet yolunda taşıdığı silahı, memleket vemillet düşmanlarına çevirmek için de, senin vebenim kadar heveskârdır. Kefili benim.’ diye, onakarşı büyük bir itimat göstermiştim.”Ziya Şakir’in işte bu satırlarla takdim ettiği BursalıPüskülsüz İsmail Efe’nin yaşam öyküsü son dereceilginçtir. Bir kanun kaçağı profilinden, bir yurtseverprofilinin ortaya çıkmasının tüm aşamalarını göz­leyerek kaleme aldığı bu eser, aynı zamanda Türk

tarihinin en karmaşık ve zor günlerinin tarihi deanlatmakta. Bir roman tadıyla kaleme aldığı bueser, bugünkü dizi­film tadıyla okunabilecek birkitap...Ziya Şakir kitabını, tutuğu notlarla değil de, sadecehatırladığı anılarıyla yazdığını söylüyor. Yazdıklarıda, ancak hatırlayabildikleriymiş. Ben bu kitabıokuduktan sonra, yurtseverliğini sorguladığımPüskülsüz İsmail Efe’nin bir kahraman olduğunainandım. Zaten TBMM, Nitekim bir zamanlar ken­disini öldürmek için tehditler savuracak kadar düş­man olan Püskülsüz İsmail’e ilişkin anılarındaki şuiçten duyguları paylaşmıştı: “O’nu kalbimin en derin hürmet ve tekrimiyle anı­yorum. Artık bugün hakkın rahmetine kavuşmuşPüskülsüz İsmail’in Edirne muhasarasında Mezar­tepe ve Kumlu Tepe’ye gömdüğümüz mert ve asilBursa evlatları, o mübarek şehitler derecesindeyüksek bir mertebeye vasıl olduğuna kanaat bes­liyorum.”

1 “Seferberliğin ilan edildiği gün, İstanbul’da idim.Henüz terhis tezkeremi almamış ve askerlikle ala­kamı kesmemiştim. Onun için ertesi sabah Bur­sa’ya avdet ettim. Şahadet camisininminaresinden ikindi ezanı okunurken “debboy”denilen daire­i askeriyenin kapısından içeri girdim.Bursa alayının kumandanı Binbaşı Selim Bey’inhuzuruna girerek sert bir selamdan sonra: SelimBey’in bu emrini derhal ifa ettim. Debboy muha­fızı efrattan, altı nefer seçtim. Bunlarla, ilk inzibatkıtasını teşkil ettim.”2 Püskülsüz İsmail, Tuzpazarı Çarşısı’nda bir Mus­evi sarraf dükkanı soydu. Püskülsüz İsmail, bir süreortadan silindi. Köylere çekildi. Bir süre gizlendi.Sonra, Balkan Savaşı çıktı. Bu sırada Püskülsüz İs­mail bazı asker kaçaklarıyla birletip bir çete yaptı.Ufak tefek eşkıyalığa başladı. Savaş sonunda aftanyararlanıp yeniden şehre indi. Mahkemenin ver­diği kısa bir cezayı çekti. Hapisten çıktıktan sonra,Samanpazarı’ndaki kahvesini açtı.

Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 65