eşkıyalıktan kahramanlığa bir ömür püskülsüz İsmail efe
TRANSCRIPT
Bursa Araş"rmaları DergisiYerel Süreli YayınYıl:10 Sayı:38 Güz 2012
Sahibi ve Sorumlu MüdürüBursa Araş"rmaları Vak# (BURSAV)adınaMehmet Nuri Kolaylı
Yayın YönetmeniRaif Kaplanoğlu
DERGİ TEMİN YERLERİIrgandı Köprüsü üzeri No:8Asa Kitabevi (Sönmez İş Sarayı Zemin Kat)
Yayın KuruluAlper Can (Arkeoloji)Cafer Çi&çi (Doç. Dr., Kurumlar Tarihi)Sade'n Eğri (Yard. Doç. Dr., Türk Dili) Mefail Hızlı (Prof. Dr., Kurumlar Tarihi)Mustafa Kara (Prof. Dr., Tasavvuf)Yusuf Oğuzoğlu (Prof. Dr., Osmanlı Tarihi)Hacı Tonak (Edebiyat Tarihi)Esat Uluumay
Danışma KuruluŞahin Kılıç (Dr., Orta Çağ Tarihi)Nevzat Çalıkuşu (Edebiyat Tarihi)Neslihan Dostoğlu (Prof. Dr., Mimarlık)Hasan Ertürk (Prof. Dr., Şehircilik Tarihi)Necmi Gürsakal (Prof. Dr., Ekonomi)Zeren Tanındı (Prof. Dr., Sanat Tarihi)Şaban Yalazı (Karacabey)
Düzel$Ömer Güven
Grafik TasarımOzan Kaplanoğlu
İle$şimTel: 0224 220 29 22rai)[email protected]
Basım YeriFurkan Ofset Osmangazi / BURSABURSAV Yöne$m KuruluBaşkan: M. Nuri KolaylıBaşkan Vekili: Yusuf OğuzoğluGenel Sekreter: Raif KaplanoğluÜyeler: Nihat Balkan, Mithat Kırayoğlu,Hacı Tonak, Ulviye Özer, Nizame'nKaya, Aziz Elbas
EditördenBursa’da; Balkan Savaşı’nın 100. yıldönümü olan 2012’de kentimizde bir sempozyum düzenlendi. BursaAraştırmaları Vakfı’nın da içinde olduğu; Uludağ Üniversitesi, BalGöç ve Türk Ocakları’nın birlikte organize ettiği sempozyuma çok sayıda bilim adamı ve araştırmacı katıldı. “100. Yılında Balkan HarbiDramı ve Muhacirlerimiz” başlığıyla düzenlenen bu sempozyum, 11 Mayıs 2012 tarihinde Uludağ Üniversitesi’nde gerçekleşti. Sempozyumda sunulan bildiriler Uludağ Üniversitesi tarafından basılmaktadır.Bu sempozyumda Bursa Araştırmaları Vakfı tarafından “Balkan Savaşı ve Bursa’da Balkan Göçmenleri”konulu bir de sergi düzenlenmişti. Aynı sergi 27 temmuzda Yalova’da tekrar ziyarete açıldı.
Mustafa Kara Hoca dergimizin bu sayısında Bursalı bestekâr İsmail Baha Sürelsan’ı yazdı. Mefail Hızlıise bugün yok olan Hamzabey Medresesi’nin yeniden yapılmasına ilişkin bir yazı kaleme aldı.
İsmail Yaşayanlar tarafından kaleme alınan ve olup olmadığı uzun yıllar tartışılan M.Kemalpaşa Medresesi’nin varlığını kanıtlayan yazının ilgi çekeceğini umuyoruz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin kıdemliuzmanlarından dostumuz Sinan Çuluk, Bursa’da silah atılmasının yasaklanmasına ilişkin bir ilanı yayınladı. Esat Uluumay üstadımız, bu sayıda da folklor araştırmalarını sürdürdü. Bu sayıda Uludağ ve Bursa’daki Türkmen ağızlarına ilişkin çalışmasını sunuyoruz.
Ekrem Hayri Peker, çocukluk yıllarındaki sinemaları kaleme alırken, Fevzi Şen ise Şükrü Bilen’in ağzındaneski yazlık Bursa sinemalarını yazdı. Kenan Yetişen yok olmakta olan eski tekstil mesleklerinden “işbağcılık” mesleğini araştırıp kaleme aldı. Ömer Faruk Dinçel Uludağ’ın şifalı otlarının çok eskiden berideğerlendirilmeye çalışıldığına dair bir belge yayınladı.
Naci Pehlivan Gemlik’te eğitim tarihini, Turgut Yüce ise Yenişehirli helvacıları araştırıp yazdı. Sanat tarihçisi Deniz Kaplanoğlu, pek bilinmeyen “Bursa çarşı mimarisi”ni araştırıp kaleme aldı. Ayşe Yandayan,çocukluğundaki İznik’i yazarken, Ayhan Çucu ise Keles’te yaşanmış afetleri kaleme aldı. Güney Özkılıç,Bursalı ünlü soprano Nevin Pere’nin biyografisini yazarken; Türkiye’nin ilk özel müzenin sahibi, ilk koleksiyoneri olan Hüseyin Kocabaş’ın hikâyesini, torunu Hüseyin Kocabaş araştırıp yazdı. Raif Kaplanoğlu,ilk nüfus sayımı üzerine yaptığı çeviri ve etütlerini bu sayıda da sürdürürken, Tankut Sözeri, Bursa’yailişkin seyahatnamelerinde yaptığı seyahatname çevirilerine yeniden başladı.
39. sayıda buluşmak üzere hoşçakalın...
Raif Kaplanoğlu
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:22 Page 1
54
GirişKurtuluş Savaşı yıllarında, kuvayyı milliye hareketiile birlikte çok sayıda eski asker ve kanun kaçaklarımilli mücadeleye katıldı. Vatan için mücadeleveren bu çete guruplarından bir kısmı, ya savaşyıllarında, ya da savaş sonunda yaptığı disiplinsizve kanunsuz hareketleri nedeniyle cezalandırıldı.Savaş yıllarında millici olan bu çeteci güçlerin ülkenin kurtuluşuna yaptığı katkılar, her dönem tartışma konusu oldu. Bu çerçevede Bursa’nınkurtuluş tarihinde de çetelerin rolü de gerek kamuoyunda, gerek araştırmacılarca tartışıldı, halenbu tartışmalar sürmekte. Bu tartışmaların içindeen büyük yeri de kuşkusuz Püskülsüz İsmail aldı. Gerçekten de çok ciddi adi suçlar işleyen Püskülsüz İsmail’in, samimi olarak Kurtuluş Savaşı’na birkatkı yapıp yapmadığı konusunu, bugün bile araştırmacılarca tartışılmakta. Ne yazık ki, eldeki kaynaklarda da bu konuyu yeterli aydınlatacak bilgibulunmamakta. Açıkçası ben de, Püskülsüz İsmailhakkında ciddi tereddütleri olanlardan biriyim,daha doğrusu biriydim. Ancak Ziya Şakir’in içtenduygularla kaleme alınmış Püskülsüz İsmail’e ilişkin nefis yazı dizisini okuyunca, kafamdaki tered
dütlerim yok oldu.Fatma Ersem Yargıcı Hanım, bir süre önce Ziya Şakir’le ilgili yayınlanan kitap için, “Ziya Şakir’inBursa günlerini” içeren bir yazı istemişti. Yoğun çalışmalarım nedeniyle bu yazıyı yazamamıştım.Ancak Ziya Şakir’in Püskülsüz İsmail’e ilişkin yazıları kitaba dönüştürülünce, bu kez kitabın giriş yazısının yazılması istendi. Bu yazımla hem “ZiyaŞakir’in Bursa günlerini”, hem de uzun yıllar üzerinde çalıştığım Püskülsüz İsmail ile ilgili bir yazıyazma fırsatını buldum.Ziya Şakir’in Bursa GünleriÜnlü tarihçilerimizden Ziya Şakir’in (18831959)hayatı, çeşitli dönemlerde Bursa ile kesişmişti.Belki de Ziya Şakir’in yaşamının en önemli aşamaları Bursa’da geçmişti. Dedesinin son eşi de BursalıZehra Hanımdı. Bu nedenle Bursalı akrabaları davardı. Bir Bursalı sayılabilecek kadar Bursa’ya hizmet etti. Ziya Şakir’in Bursa’ya ilk gelişi, babasınıngörevi nedeniyle oldu. Babası bir süre Bursa’daJandarma Kumandanlığı yaptı. Bu yıllarda eğitiminin bir bölümünü Bursa’da sürdürdü. Henüz ilkokulu bitirdiği yıllarda, babasının tayini ileBursa’ya taşınmışlardı. Önce Bursa İdadi(Erkek Li
ETÜTLER
Önceleri her önemli olayda Bursa’da silah atma çok yaygın bir gelenekti. Oysa bu durum, şehirdebazı hoş olmayan sonuçlara neden olmaktaydı. Bu nedenle şehir içinde silah atanların on günhapis ve para cezası ile cezalandırılacaklarını bildiren bir ilan, özellikle delikanlılar, mahalle imamve muhtarları aracılığı ile uyarılmasına dair bir ilan yayınlanmıtır.
Eşkıyalıktan Kahramanlığa bir Ömür: Püskülsüz İsmail Efe
Raif KaplanoğluBursa'nın kurtulus u ertesinde (Oturanların sagda Pu sku lsu z I smail, yanında Fransız Binbas ıBrissot ve arkadas ları Gavur Ali ve Abdurrezzak da var.
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 54
55
sesi)’nde kaydoldu. Ancak Erkek Lisesi’nden değil,İstanbul’daki Vefa Lisesi’nden mezun oldu. Bu yıllarda Bursalı bir çok önemli arkadaşı oldu.Özellikle ünlü Şehbender ailesinden Muhiddin ileİttihat ve Terakki’nin kurucularından Hakkı BahaBey ile yakın dostluk kurdu. Bursalı arkadaşlarıylatüm hayatı boyunca ilişkisini sürdürdü. Ziya Şakir,Hakkı Baha ve Muhiddin Baha (Pars) kardeşlerbaşta olmak üzere edebiyat çevresinin içinde bulunmasının etkisiyle ilk yazarlık deneyiminiBursa’da yaşadı. İlk şiirlerini ve yazılarını Bursa’dayazdı. Bursa’daki bu edebiyat çevresi, Ziya Şakir’inhem fikri dünyasında, hem de yazarlık deneyiminde büyük etkisi oldu.Meşrutiyet mücadelesi verdiği yıllarda İttihat veTerakki Cemiyeti’ne katılan Ziya Şakir, TrablusgarpSavaşı yıllarında İstanbul Divanı Harp’te yargılanarak Sinop’a sürüldü. Sürgünü bittiğinde ise, Balkan Savaşı başladı. Bunun üzerine küçük kardeşiKazım Şakir ile birlikte Bursa Taburu’na gönüllüolarak Balkan Savaşı’na katıldı. Bursa Taburu’ndabaşçavuş olarak kahramanca savaştı. Savaş sırasında tuttuğu ayrıntılı notlarını önce diziyazı olarak yayınladı. Sonraki yıllarda da Balkan Savaşı’nailişkin iki kitap yazdı. Bu kitaplar bir anlamda BursaTaburu’nun, Bursalı askerlerin de hikayesi idi. Busavaş yıllarında Bursalı gönüllü askerlerle kaderbirliği yaptı. Omuz omuza savaştığı bu Bursalı askerleri de hayatı boyunca hiç unutmadı. BalkanSavaşı sırasında Ziya Şakir önce yaralandı, sonrada hastanede bir süre esir kaldı. II. Balkan Savaşıöncesi kaçmayı başardı, ardından da Edirne’ninkurtuluşuna katıldı. I. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda Bursa’yageldi. Çünkü Bursa Taburu’ndaki görevi devamediyordu. Dünya Savaşı yıllarında Bursa’ya gelişiise bir görevdi. Çünkü İttihat ve Terakki’nin ilerigelenlerinden ve İçişleri Bakanı olan Talat Paşa;Balkan Savaşı’nda Bursa Taburu’ndaki arkadaşlarıyla yaşadığı kader ortaklığından yararlanarak, Ertuğrul gazetesini yönetmek üzere bizzatgörevlendirildi.1 Böylece Ziya Şakir, Dünya Savaşıyıllarında bir taraftan inzibat görevi yaparken,diğer yandan Ertuğrul gazetesini çıkarıyordu.Ertuğrul gazetesi, Meşrutiyet sonrasında, 1910 yılında İttihat Terakki’yi desteklemek amacıyla birgrup aydın tarafından çıkarılmaya başladı. Ziya Şakir’in yakın dostları olan Hakkı Baha ve MuhittinBaha da bu gazetede zaman zaman sorumlumüdür, zaman zaman da başyazarlık yaptı. Meşrutiyetten sonra yayınlanan en uzun süreli ve en
önemli Bursa gazetesi olan Ertuğrul gazetesini enuzun süreli çıkaran gazeteci de Ziya Şakir idi. ZiyaŞakir, 1914 yılı başından, 1920 yılının sonunakadar bu gazeteyi yönetti. Eldeki gazetelere göreZiya Şakir, 1914 yılının 5 Mart tarihinden itibarenBursa’da olduğu anlaşılmakta. Bu tarihten itibarenErtuğrul gazetesinde yazıları yayınlanmaya başladı. Ancak Ağustos ayından sonra gazetedeki yazılarına isim yazmamaya başladığı görülür. Hattaönce yazılarının altına “Z. Ş.” koyarken, giderek tümüyle adını kullanmadığı anlaşılmakta. Ziya Şakir,çoğu zaman yerel konulara ilişkin yorum ve makaleler yazarken, zaman zaman da diziyazılarındagörülen karşılıklı diyalogların da olduğu romanımsı yazılar yazdı. Bu yazıların bir kısmı ise diziyazı idi.Balkan Savaşı sonunda, Bursa Taburu’nda görevliolduğu için, Bursa’ya döndüğünde, birliğine teslimoldu. Nokta Kumandanı yaveri olarak göreve başlayan Ziya Şakir, çoğunlukla asker kaçaklarını yakalayarak cepheye göndermek için çalıştı. Kanunişler yapan bu asker kaçaklarıyla uğraşmak oldukça tehlikeli bir işti. Bursa’daki 1.500 kişiyi aşangayrimüslimlerin eğitilerek bir amele taburukurma görevi de yine Ziya Şakir’e verildi. ZiyaŞakir, önce Pınarbaşı Meydanı’nda bir amele karargâhı kurdu. Önce gayrimüslimlerin okuryazarve açıkgözlerini eğitip çavuş ve onbaşı yaptı. Yinedaha önce askerlik yapanları da eğitmen yaptı.Ziya Şakir, sürekli bu gayrimüslimleri eğitip savaşa
SOSYAL TARİH
Pu sku lsu z I smail Efe(solda), S u kru Ku c u ker, RecepPu sku lsu z, Kerim Pu sku lsu z
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 55
56
gönderdi. Bu yıllarda, Ziya Şakir’in de içinde olduğu güvenlik görevlileri, Bursa’daki Ermeni komitecilerin bazı tertiplerini ortaya çıkardı. Bunlarınsilah depoları, fedai teşkilatı, savaş evrakları elegeçirildi. Bu olayların ardından da Ziya Şakir, 1915yılı ortalarında Ermeni tehcirinde görev yaptı. Yinesavaş yıllarında çok sayıda asker kaçağı olan kanunsuz kişileri yakaladı.I. Dünya Savaşı sonunda kurulan Damat Ferit hükümetinin görevlendirildiği vali Gümülcineli İsmail, Bursa’daki İttihatçılar üzerine büyük bir baskıyaptı. Bu dönemde Ziya Şakir başta olmak üzere,Bursalı İttihatçılar çok zor günler yaşadı. 13 Mart1919 tarihinde Bursa’ya vali olarak atanan Gümülcineli İsmail, Nisan ayında Ziya Şakir’in de dahil olduğu 13 kuvayyı milliyeci için tutuklanma kararverdi. Bu sırada Ziya Şakir, gizli bir görev için Adapazarı bölgesinde bulunuyordu. Bu tutuklamaemri üzerine, 18 kişilik bir İngiliz müfrezesi tarafından Ziya Şakir, büyük bir tantana ile tutukladı.“Taktil ve Tehcir Divanı Harbi” tutuklusu olan ZiyaŞakir önce İstanbul’a, sonra da büyük bir gürültüile Bursa’ya getirildi. Ziya Şakir ile birlikte eskiBursa valisi Osman, eski polis müdürü MahmutCelalettin Bey de vardı. Tutuklu İttihatçılar, kentiçinde gezdirilerek, toplumun gözünden düşürülmek istendi. Önce Tophane’deki, kendinin yıllarcagörev yaptığı askeri garnizona getirildi. Sonra dabugünkü Heykel meydanında bulunan Tevkifhane’ye getirilip ifadeleri alındı. 5 Nisan 1335/1919 tarihli Hüdavendigar gazetesi
nin birinci sayfasından Ziya Şakir’in tutuklanmahaberi yer almaktaydı. Haber aynen şöyleydi:“Katl ve ceraim zanlısı olan eski nokta kumandanıyaveri ve Ertuğrul gazetesi yazarı Ziya Şakir Bey,Bursa’da gerçekleşen i’şar üzerine Adapazarı’ndayakalanarak gözaltına alınmış, şehrimize gönderilmiş, çıkarılan Divanı Harp Savcılığınca ifadesi alınıp Tevkifhane’ye gönderilmiştir.”Tutuklanan Ziya Şakir, 1918 yılının son aylarındagenel af ile teslim olan Püskülsüz İsmail ile cezaevinde karşılaştı. Bu iki düşman, cezaevinde dostoldu. Uzun yıllar yakalamak için peşinden koştuğuPüskülsüz İsmail ile cezaevinden ortak kaçmaplanı yaptı. Ardından Püskülsüz İsmail’e, cezaevinde Ziya Şakir’i öldürme önerisi yapıldı. AncakPüskülsüz bu öneriyi kabul etmedi. Sonra da ZiyaŞakir’e, sürgüne giderken bir suikast yapılacağıhaber verdi. Tam öldürülecekken, kaçmayı başardı. Ardından Vali Gümülcineli İsmail’in kaçmasını sağlayan girişim içinde ye aldı. Yerine atanan ValiNemrut Mustafa, yine Ziya Şakir’in de içinde bulunduğu bir gurup genç tarafından zorla görevi bıraktırıldı. Ardından kurulan Bursa MüdafaaiHukuk örgütünde de propaganda ve istihbarat sorumlusu olarak görevlendirildi. Bursa’daki millimücadeleye ciddi katkı yaptı. Gelişen bu olaylarıZiya Şakir’in ağzından dinleyelim:“Biz, Sivas Kongresi’ne giden arkadaşlar vasıtasıylamilli teşkilat için emir aldık. Nihayet bir gece Hakkı
C ars ı Karakolu (1908)..jpg
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 56
57
Baha (Pars) Bey, eski milletvekili Ahmet Efendi vedaha bir iki arkadaşla, Eskişehir’i kuşatan İngilizhattını yardık. Cesurca bir hareketle, Bursa’ya ilerlemeye başladık. Bursa’ya geldiğimiz gün, Vali Gümülcineli İsmail, İstanbul’a firar etmişti. Ondansonra gelen Nemrut Mustafa Paşa da ancak 10gün valilik edebildi, tevkif edilip İstanbul’a defedildi. Fırka kumandanı Miralay Bekir Sami Bey ileyaveri mülazım (sonra Yüzbaşı) Selahattin beylerletemasa geçildi. Milli teşkilatın esası vazedildi. EskiErzurum milletvekili Salih Efendi, Bursa Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin ilk başkanlığı oldu. Jandarmabinbaşılığından emekli Manastırlı Mehmet Ali Beyde, Bursa Kuvayyı Milliye kumandanlığını deruhteetti.”Ziya Şakir yönetimindeki Ertuğrul gazetesi ise,artık milli mücadelenin Anadolu’daki güçlü bir sesioldu. 1920 yılı Nisan veya Mayıs ayları içinde basımevinde “Yeşilordu Cemiyeti”nin nizamnamesini bastı. Ziya Şakir’in yönetimindeki Ertuğrulgazetesi, Mustafa Kemal ve Heyeti Temsiliye’ninresmi temsilcisi gibi yayın yaptı. Bu dönemdeMustafa Kemal’in çok sayıda bildirisi Ertuğrul gazetesinde yayınlandı. Ziya Şakir, bu dönemde gazetede yazdığı yazılara adını sürekli yazdı. Eldekigazetelere göre; 9 Şubat 1920 tarihinden, 8 Temmuz 1920 tarihinde Bursa’nın işgaline kadar logoda Ziya Şakir’in başyazar olarak yazıldığı görülür. Ziya Şakir, Yunan ilerleyişini önlemek üzere, BursaKuvayyı Milliye milisleri ile birlikte, SomaCephesi’nde savaşmaya gitti. Ancaküstün düşman kuvvetleri karşısında adımadım geriye çekilen Bursa milisleri, 2 günsonra Bursa’nın Yunan işgaline uğramasını engelleyemedi. Ziya Şakir, işgal öncesinde Ertuğrul gazetesinin son sayısınıçıkarıp Bursa’yı terk etti. Ziya Şakir’inBursa macerası böylece sona erdi. Artıkbu tarihten sonra Ziya Şakir mücadelesiniişgal altında olmayan Anadolu’daki diğerbölgelerde sürdürdü. Ertuğrul gazetesiise, işgal yıllarında Mümtaz Şükrü (Eğilmez) tarafından 6 sayı çıkarıldıktan sonrakapandı. Bursa’nın kurtuluş günü olan 11Eylül 1922 tarihine kadar da yayınlanamadı. Ziya Şakir’in uzun yıllar birlikte çalıştığı gazetenin ve matbaanın sahibi olanAhmet Refik (Kutlay) ise tutuklanıp Yunanistan’a sürüldü.Çetecilikle Kahramanlık Arasında BirÇeteci Profili: Püskülsüz İsmail (Püskül
süzefe)Ziya Şakir’in Püskülsüz İsmail’in maceralarını anlattığı bu kitap, asla bir hikaye ve hayal ürünü asladeğildir. Bu kitapta geçen hemen her olay gerçektir. Çünkü anlattığı birçok olay, koleksiyonumdakigazetelerde haberleri bulunmakta. Ziya Şakir’inbir hikaye gibi anlattığı olayların ayrıntısı, bu gazete haberlerinde yer aldığı görülür. Bu açıdan bukitap, bir roman olarak okunmamalı, bir tarih kitabı olarak okunulmalı.Püskülsüz İsmail, 1888 yılında, Bursa’nın Namazgâh Mahallesi ile Şible Mahallesi’nin birleştiğiyerde, küçük bir evde dünyaya geldi. Babası, Namazgâhlı Dikici Recep (Abdullah) idi. Püskülsüz İsmail, önceleri babasının yanında çırak olarakçalıştı. Ancak o yıllarda, Bursa’nın Namazgâh ileAtpazarı arasındaki bölge; esrarkeşlerin, kumarbazların ve efe tabir edilen bitirimlerin mekanı idi.Bu özelliğini, 1970’li yıllara kadar da sürdürdü. Atpazarı/Kanberler’de ise 56 asırdır faaliyete olanUmumhane/Genelevler olup, yine 56 asırlık birÇingene mahallesi idi. Genelevlerin bulunduğu Atpazarı’nın hemen karşısında ise Püskülsüz İsmail’in de barındığı Samanpazarı vardı. Samanpazarıve Kayan bölgesi, kumarbaz, esrarkeş ve efelerinen yoğun barındığı bir bölgeydi. Püskülsüz İsmail’in çocukluk yılları da bu bölgede geçtiği için, arkadaşlarından etkilenip çok genç yaşlarda kumaroynamasını ve esrar içmesini öğrendi. Bitirimliğe
SOSYAL TARİH
Hu davendigar gaze'sinde Ziya S akir'in tutuklanma haberi(5Nisan 13351919)
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 57
58SOSYAL TARİH
özenip kavgacı bir kişilik oldu. Bu nedenle küçükyaşta sürdürdüğü baba mesleği yerine, Samanpazarı’nda bir kahve işletmeye başladı. İşlerinin kötügittiği bir dönemde de, Tuzpazarı’nda bir gaspyaptı. Böylece Püskülsüz İsmail’in kanunsuz yaşamı başlamış oldu.Ziya Şakir, Püskülsüz İsmail’den duyduğuna görebu ilk suçunu, Balkan Savaşı öncesinde yaptı. Oysa11 Mart 1909 tarihli Ertuğrul gazetesinde; anılarında anlattığı bu ilk suçunun haberi yer almakta.Bu habere göre olay şöyle yaşandı:“(Ayın) 8. günü saat birde Uzunçarşı’daki dükkânında sarraflık yapan Avusturya uyruklu Mösyö Liyaşılton’un Püskülsüz İsmail ve Kırça Salim adlışerirler tarafından parası gasp edilerek firar etmişlerdir.” Aynı gazetenin 7 Nisan tarihli haberindeise şu haber yer almaktadır: “Mart ayının 22’sindebu olayın faili olan iki kişiden biri olan Kırço Salim,Vefikiye Mahallesi’nde, Tatar İsmail’in evinde yakalanmıştır. Püskülsüz İsmail’in de bir an önce yakalanması için zabıtaca olağanüstü gayretedilmektedir.” (Hüdavendigar gazetesi no 2250, 7Nisan 1909)Ziya Şakir anılarında, Püskülsüz İsmail’in bir baskınsonucu kahvesi kapatıldığından, parasız kalıp anibir refleksle, bir Musevi sarrafı soyduğunu yazıyor.Gazetede yazılan Avusturya uyruklu Sarraf MösyöLiyaşılton’un Musevi olma olasılığı da yüksek. Ziya
Şakir, Püskülsüz İsmail’in bu olaydan sonra artık dağ çıkarak eşkıyalığa başladığını yazıyor.2
“Sonra (Püskülsüz İsmail) köylereçekildi. Bir müddet, gizlendi.Sonra, Balkan Harbi zuhur etti. Buesnada İsmail bazı asker kaçaklarıyla birleşti. Bunlarla bir çeteyaptı. Hafif tertip eşkıyalığa başladı. Harpten sonra asker kaçaklarıhakkında umumi af ilan edildiğizaman, şehre avdet etti. Kısa bircezayı çekti. Hapisten çıktıktansonra, Samanpazarı’ndaki kahvesini açarak, gene oraya yerleşti.”Seferberlik ile birlikte asker kaçağıdurumuna düşen Püskülsüz İsmail, yine başta Jandarma NoktaKumandanı Yaveri olan Ziya Şakirolmak üzere, Bursa polisini peşinden koşturan bir kişi olmaya başladı. Püskülsüz İsmail, yaşamıboyunca sadece bir kere yaka
landı, ancak bu yakalama olayından cezaevine girmeden yine kaçmayı başardı. Nitekim Püskülsüzİsmail’in, Babadağı Mahallesi’nde saklandığı ihbarını alan Polis, jandarma ile ortak bir operasyonyaparak bölgeyi kuşattı. Gece sözkonusu bölgedeki evleri tümüyle çevirip sabaha kadar evler tektek aranmaya başladı. Sabaha karşı Püskülsüz İsmail, saklandığı evde sıkıştırıldı. Yapılan çatışmada, polis memurlarından Hafız Hasan Efenditarafından yaralı olarak yakalandı. Daha sonraPüskülsüz İsmail, Setbaşı Polis Karakolu’na götürüldü... Ardından, bugünkü Bursa Heykel Meydanı’nın bulunduğu yerdeki cezaevine getirildi.Ancak Püskülsüz İsmail, eşyalarını almak bahanesiyle iki polisle eşliğinde evine götürüldüğü sıradayine firar etti. Böylece Püskülsüz İsmail yine dağlarda eşkıyalığa başladı. Bu olaydan sonra artıkyolları kesip yolcuları soyan azılı bir çete oldu.Ancak Püskülsüz İsmail’in en büyük olayı, bir polismemurunun da yaşamını yitirdiği SetbaşıNamazgâh bölgesindeki çatışma idi.11 Nisan 1917 tarihli Ertuğrul gazetesinde, “Namazgâh Vakası” başlığı ile okurlarına duyurduğuhaberde, polis ile Püskülsüz Çetesi arasında çıkançatışma sonunda bir polis memuru öldürüldü. Gazete haberi aynen şöyledir:“Sabıkalı ve askeri firarilerden Püskülsüz İsmaildenilen şerir, kendisinden daha şerir olan ve (çe
I zimir'in is gali sonucu yayınlanan tepkibasyazar ziya s akir(Ertug rul17 mayıs 1920)
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 58
şitli) defa firar eyleyen ele avuca sığmayan Namazgâhlı Ali, Kopus Osman, Kör Beytullah (adlı)şahıslardan mürekkep bir hıyanet çetesi teşkilederek bir hayli zamandan beri, gerek şehir kenarındaki mahalleleri ve gerek Kızıklar civarında (silahla) dolaşmakta, vakit vakit (eşkıyalıktan) geridurmamakta idi. (Bunların yakalanması için) zabıtamız bütün mesaisini sarf etmekte ise de gerek(tesadüf) ve gerek bazı üzücü olaylardan dolayı bumelunların başı ezilememekte ve bundan cesaretalan habisler de şımarıklıklarını arttırdıkça arttırmakta idi. Nihayet geçen Salı gecesi bu melunlardan en şerirlerinden Namazgâhlı Ali (yaralı) veertesi günü de arkadaşı melunlardan KopusOsman ile Kör Beytullah (yakalandığı halde) polislerden Naim Efendi ağır surette yaralanarak, 6saat kadar sonra da (ölmüştür) Olay şöyle gerçekleşmiştir: Önce bu (kaçaklar) geçvakit Umumhaneler (Genelev) arasına sokularakbir süre dolaştıktan sonra, “Çakır Anne” denilenkadının umumhanesine girerler. Orda da bir süreoturduktan sonra çıkarlar. Bir ara Umumhanelerdeki nokta nöbetini değiştirmek üzere Setbaşı Karakolu’na inen Polis Naim Efendi, tam NamazgâhKöprüsü köşesine geldiği zaman, arkadan birçokayak sesleri işitmesi üzerine: “Kimdir o!” diye seslenir. Naim Efendi’nin bu uyarısından korkan kaçaklar da taşıdıkları mavzerleriyle Naim Efendi’nin
üzerine şiddetli bir ateş açmaya başlarlar. Silahsesleri üzerine Polis devriyesi ile nokta kumandanlığı inzibat askerleri derhal olay yerine gelmişler.Naim Efendi, aldığı iki kurşunun etkisiyle feryatederek yere düşmesinin ardından, o civarda oturan Savcı Ferit Bey derhal sokağa fırlayarak NaimEfendi’nin yardımına koşmuş. Sonra, bu yaralı polisi evine taşımıştır. (Doktorların yardımına gelmesine ve hastaneye götürülmesine karşın NaimEfendi kurtulamamıştır.) .....Bu melunlar, birden bire gecenin karanlığından yararlanarak ortadan kaybolmuşlar. Güvenlik görevlileri bölgeyi aramalarından bir sonuçalamamışlar. Bir aralık Namazgâh Köprüsü altından işitilen bir inilti üzerine, hemen dereye inilerek Namazgâhlı Ali’nin yaralı olarak yattığıgörülmüş. Yanında bulunan Rus mavzeri ve bıçağıile dereden çıkarılmıştır.Namazgâhlı Ali’nin sağ bacağı kurşunla kırıldığı vekendisi de yarı bitap bir halde bulunduğundanzorlukla Setbaşı Karakolu’na getirilmiştir. Karakolda Savcı Ferit ve merkez memuru Halil Bey tarafından (sorgulandı.) Sorgusunda Namazgâhlı Ali,çatışma sırasında yaralanınca Püskülsüz İsmail’inkendisini dereye iterek kaçtığını, kendilerini bırakmamalarını arkadaşlarından rica ettiği halde,
Pu sku lsu z I smail'in ca(s ma yap(g ı Setbas ı Ko pru su
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 59
60SOSYAL TARİH
kendi canlarını kurtarmak için kaçtıklarını söylemiştir. Çetenin Araptarlası mevkiinde bulunan mağarada kaldıklarını söylemiştir. Ali’nin bu ifadesiüzerine nokta kumandanlığı erlerinden bir müfreze ile Setbaşı komiser muavini ve jandarma Hüseyin Çavuş derhal anılan bu mağaraya gitmiş isede bir iz bulamamışlar. Ancak Piremir Mahallesi’nde bazı evlere baskın yapılmış, sonunda KopusOsman ile Kör Beytullah silahlarıyla birlikte yakalanmışlar.” (Ertuğrul Sayı 417, 11 Nisan 1917)Ziya Şakir de kitabında bu olayı ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır. Anılardaki olay, gazete haberinde ufaktefek farklılıklar dışında tümüylehaberde geçtiği biçimde yaşanmış. Örneğin ZiyaŞakir, genelevci Çakır Anne” yerine Antalyalı Na
ciye ile Tatar Leman’dan söz etmiştir.Kopus/Kokos Osman’ı ise Kokoy Osmanolarak anmıştır. Not almadığı için sanırımolay tarihini de yanlış hatırlamıştır. Nitekim Ziya Şakir kitabında “Tarih, iyice aklımda… 1334 senesi Nisan ayının 12’inciSalı günü.” yazmıştır.Sonraki yıllarda Püskülsüz İsmail’in gaspve eşkıyalığı fütursuz bir biçimde arttı.Bazen İnegöl yolunu bağlayıp yolcuları,bazen de İnegöl’deki bir fırıncıyı soydu.Bir başka gün ise Bursa yakınlarındaki birçiftliği bastı. Bitpazarı’nda Kocabaş İsmailile Terzi Salih Efendi adlı kişiden tehditlepara aldı. Bursa zenginlerini adeta haraca kesti. Püskülsüz İsmail, zamanzaman şehre gelip, özellikle genelevlerbölgesinde olduğu duyulsa da, polislerPüskülsüz ile tesadüf eseri bile karşı karşıya gelmekten korktuğu bir dönem yaşandı. Bu nedenle yıllarca bir türlüyakalanamayan Püskülsüz İsmail, DünyaSavaşı’nın bitiminde ilan edilen genel afile arkadaşları birlikte teslim oldu.21 Kasım 1918 tarihli Ertuğrul gazetesinde, genel af sonucu çeşitli asker kaçakları ve çetelere ilişkin bir yazıdaPüskülsüz İsmail ile ilgili şunlar yazılmakta:“...Namazgâh Mahallesi sakinlerinden veasker kaçağı olan Püskülsüz İsmail, (önceleri) sadece asker kaçağı iken şuradaburada dolaşırken, sonraları yanına aldığıasker kaçaklarından Namazgâhlı Ali, KörBeytullah ve Kokos Osman ile silahla dolaşmaya başlamış ve polis Naim Efen
di’nin şehit olayına kadar da kanuna aykırı birönemli bir eylemleri olmamıştı. Polis NaimEfendi’nin ölümüyle sonuçlanan Namazgâh Olayıgecesinde, Namazgâhlı Ali yaralı yakalandığı gibi;Kokos Osman ile Kör Beytullah da Nokta Kumandanlığı’nca inzibat memurları ve zabıta ile birlikteyakalanmıştı. Püskülsüz İsmail, yaralı olarak kaçmayı başarmıştı. Bu olayın ardından bir süre Püskülsüz’den sözedilmedi. Fakat önceki Ekim ayındaNazif Hoca, Timurtaş Mahallesi’nden Aliman veYıldırım Mahallesi’nden Ahıskalı İsmail, Püskülsüzİsmail ile birleşerek çetecilik yapmaya başlayıncabu çete (diğer çetelerden daha tehlikeli olmayabaşladı.) Okuyucularımız hatırlayacaktır: İkikapılımescit Mahallesi’nden Salih Efendi’nin, Mantıcı
Polis Naim'in vuruldug u Namazgah olayının haberi(Ertug rul11 nisan 1917)..JPG
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 60
61SOSYAL TARİH
Mahallesi’nden Minareliçavuş köylü Hacı Ali’nin,Babadağ Mahallesi’nden Fırıncı Mahmut oğlu Abdurrahman’ın, Selami Ahmet’in, Komisyoncu AliEfendi’nin Kuruçeşme’de Tuhafiyeci Yasef Karako’nun evleri basıldığı zaman, bunların failleriniyazmamıştık. İşte bu olayların polisçe bilinen failleri olan Nazif Hoca, Aliman, Ahıskalı İsmail ilePüskülsüz İsmail, gerçekleşen genel af ile silahlarını polise teslim etmiştir.”Kuvayyı Milliyeci Püskülsüz İsmailİşgal yıllarında Bursa’daki ilk misil kuvvetti, 1920yılının Mayıs ayında Gökbayrak müfrezesi adıylaoluştu. Bu müfrezenin elebaşıları içinde Ahıskalıİsmail, Karabacak İsmail, Dörtköşe Bekir, GavurHacı, Gavur Ali, Paraşoğlu Hasan Ağa ve DağıstanlıPaşa dışında Püskülsüz İsmail de vardı. Ziya Şakiranılarına göre; uzun yıllar yakalamak için peşindenkoştuğu Püskülsüz İsmail’i, kendi eliyle milli mücadele hizmete soktu:“Jandarma binbaşılığından emekli ManastırlıMehmet Ali Bey, Bursa Kuvayyı Milliye Kumandanlığı’nı deruhte ediyordu. İşte bu sırada, artıkhapishaneden çıkmış olan Püskülsüz ile tekrar karşılaşmıştım. Ve onu, götürüp Mehmet Ali Bey iletanıştırmıştım. Püskülsüz, Bursa’nın istilasınakadar, milli teşkilat içinde sessiz sedasız elindengelen hizmeti yaptı. İstilaya tekaddüm eden günler sırasında Bursa’dan cepheye gönderilen müfrezelere iltihak etmeyerek Bursa’da kaldı.”Püskülsüz İsmail’in kuvayyı milliyeye katılışı, başkaanılarda farklı biçimde anlatılır. Örneğin işgal yıllarında çete faaliyetlerini birlikte yürüttüğü Abdurrezzak Sözgeçiren’e göre Püskülsüz İsmail’inkuvayyı milliyeye katılımı, 2. KuvayyıSeyyare Kumandanı Çolak İbrahimaracılığı ile gerçekleşmiş. Püskülsüz İsmail’in yakın arkadaşı AbdürrezzakSözgeçiren, Bursa Hakimiyet gazetesinde yayınlanan anılarında, Çolak İbrahim Bey’in, Püskülsüz İsmail ilekendisini çağırarak düşmana karşıçete savaşı vermelerini istediğini şöyleanlatmıştı:“Kara günleri üniforma ile karşıladım,askerdim. Yunan geliyordu ve fazla birşey yapamıyorduk. Çaresizlik, yeni çareler getirir. Böyle düşünenlerden biride Miralay (Albay) Çolak İbrahimBey’di. Bir akşam vakti beni ve Bursalıyakın arkadaşım Püskülsüz İsmail’i yanına çağırdı. Uzun uzun konuştuk. Biz
den, Bursa’da düşmana karşı çete savaşı vermemizi istiyordu. Görevimiz eli silah tutan Bursalılarıtoplayıp etkili bir kuvvet kurmak, Yunanı içten bastırmaktı. Gece baskınları düzenlemek, Yunan askerini kırma, en azından tedirgin etmek bukuvvetin işi olacaktı.” (Bursa Hakimiyet, 11 Kasım1974)Bu görüşme, Bursa’nın işgalinin hemen sonrasında gerçekleşmiş olmalı. Bazı görüşlere göre isePüskülsüz İsmail çetesi, Bursa’nın kurtuluşuna çokyakın bir dönemde Ankara’nın denetimine girmişti. İşgal yıllarının büyük bölümünde Püskülsüzİsmail’in yine bağımsız olarak Yunan işgaline karşıfaaliyet gösterdiği anlaşılmakta. Nitekim AbidinÖzmen’in anılarına göre, 1920 yılının başlarındaPüskülsüz İsmail, Muradiye’de düğün basarak geline takılan altınları gasp etmişti. Bu nedenle Uludağ’daki “Püskülsün İsmail Çetesi” uzun sürekendilerine özgü yaşam biçimini sürdürdü. Ancakbu çetelerin eylem alanı, işgalci güçlerin sorumluluk bölgelerinde kaldığı için, Yunan Komutanlığıtarafından da yasadışı sayıldı. Bu nedenle Püskülsüz İsmail ile Yunan kuvvetleri arasında bazı çatışmalar oldu. Aslında Püskülsüz İsmail’in Yunanişgaline karşı direnişi, vatanseverliğinden çok, kişisel bir davadan kaynaklanmaktaydı. Püskülsüzİsmail’in Yunan işgaline karşı girişimlerinin enönemli nedeni, hamile olan eşi ile çetedeki diğerarkadaşlarının yakınları ve eşlerinin, işgal yönetimitarafından tutuklanmış, hapse atılmış veya sürgünedilmesiydi.Gerçekten de bu dönemde; Püskülsüz İsmail’in eşidışında, Gavur Ali’nin yaşlı annesi, 15 yaşında çeteefradı yakını Fatma adında bir kız çocuğu da, tu
Setbas ı Karakolu ve Namazgah yokus u(1938)
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 61
62SOSYAL TARİH
tuklanarak sürgüne gönderildi. Özellikle çetecilerin ailelerine yöneltilen bu sürgünler, çetecilerinişgal güçlerine karşı direniş kararlılığını pekiştirmekte etkili oldu. Püskülsüz İsmail’in bu olaydanetkilendiği, Yunan komutanlığına yazdığı mektuptan anlaşılmakta. Püskülsüz İsmail, yazdığı bumektubunda tutuklama ve sürgünlere tepki göstermekte, misilleme yapma tehdidinde bulunmakta. Püskülsüz İsmail Efe tarafından Bursa’dakiYunan İşgal Komutanlığı’na gönderilmek üzere hazırlanan mektup aynen şöyledir:“Bursa işgali Askeri Kumandanlığına Kumandan Bey;Bugüne kadar kaç türlü mektup göndermiş isekde, zannedersek hiçbirinde maksadımızı anlatamadık. İlk Yunan hükümeti bizleri aramaya başlarbaşlamaz, sizin ve bizim en ziyade (güven duyduğumuz) K.C. (Kudret Cemal) Bey’e koşarak bizlerebir çarei halas (kurtuluş çaresi) bulmasını kendisinden rica ettiğimiz vakit, ... saklanmış cevabınıvermişti. Biz zavallılar, bir hafta sonra silahlarımızla ve (arkadaşım) Abdurrezzak ile beraber K.C.
hainin evine giderek misafir edildik. Ve birkaç saatmüşavereden sonra, “Sizin işiniz gayet büyük imiş.Bursa kumandanlarından affınız kabil değildir.Herhalde Eskişehir veya İzmir’e gitmek lazımdır.Sizin affınızı oradan getirebilirim. Fakat yol masrafılazımdır” diye cevap vermesi üzerine, kendisine200 lira yol masrafı (verdik) ve affımız geldiğizaman daha 800 vereceğimizi de ayrıca vaat etmiştik.İşte bu minval üzere kendisinin yanından tekrarkalkarak dağlara gittik. K.C. beyimiz Bursa’dan hareket ederek bizim bildiğimize nazaran Eskişehir’e,İzmir’e gidip geldiğinde hemen kendisinden hayırlıbir haber beklemekteydik. Oysa cevabında, (tamtersine) yine affolunmadığımızı ve bir kaç zamanyine kaçak kalmamızı tavsiye etmiş. Tekrar ümitlerimiz kırılmış olduğundan, tekrar kaçarak KeşişDağı’nın (Uludağ) soğuk köşelerinde (yaşamımızısürdürdük). Ve bu ana kadar hiçbir askerinizin vehiçbir Rum milletinin burnunu bile kanatmadık.Zira bugün devleti muazzama sırasında bir hükümetsiniz, biz ise eşkıya parçaları bulunuyoruz. Bugün sizin yanınıza gelmeye cesaretimiz yoktur. An
kara hükümeti ise, esasen idamımıza karar vermiş ve bizleriYunan casusu diyerek ithametmiştir (suçlamıştır). O tarafta dahi katiyen gitmeye cesaretimiz yoktur. Binaenaleyhdağlarda gezmeye dahi bıktıkve usandık.Tekrar K.C. Bey ve memleketimizin eşrafı olan C. (Cemil)Bey’e ve Abdullah Bey’e(Prens/Arnavut Abdullah) vezatı âlinize ayrı ayrı mektuplar yazarak hakiki bir af istedik. Ve bizleri cesaretegetirmek için K.C. ve C.Bey’lerden rica ettik. Halbukiileride mesuliyeti kabul etmemek için, veyahut bizlerin teslimini (uygun) görmedikleriiçin bize kefil olmadılar veönümüze düşerek bizi teslimetmek istemediler. Memleketimizin yabancısı olan PrensAbdullah Bey’i gönderip biziuçuruma sürüklemek istediler. Halbuki Abdullah Bey sırfalçak namussuz bir kimsedir.
Tahal Karakolu (1908)
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 62
63SOSYAL TARİH
Bugün Müslümanların ırz ve namusunu kendieliyle Hıristiyan milletine teslim eden bu alçak hainle Bursa’ya kim gelip teslim olabilir? İşte bualçak, milleti lekelediği için idam edilmiş ve kellesini size takdim ediyoruz. Bizim maksadımız kendimilletimizledir. Seninle uğraşmak elimizden gelmez. Çünkü senin kumandanın seni, memleketiişgal etmek için buralara sevk etmiş. İzmirler, Bursalar, Eskişehirler, Hanyalar, Konyalar hep sizinolsun. Biz siyasete karışacak kimseler değiliz vesenin askerlerin ile de katiyen bir alakamız yoktur.Mükerreren yazmış olduğumuz gibi biz acizlerleuğraşma! Bizim için çoluk çocuk, kadın erkek, gençihtiyar tutup mahpus ediyorsun, sürgüne gönderiyorsun. İhtimal ki, bu alçak K.C. ve C. Bey’lerinifadelerine (bakarak) hareket ediyorsun.Büyük bir devleti muazzama olduğun halde bizimkendimizle uğraşmayıp, kadınlarla, çocuklarla uğraşacak olursan hükümetine (binlerce) teessüfederiz. Bugün bizim siyasetimiz, değil 1520 aile,tekmil Bursalıları hapsetseniz, tekmil akrabalarımızı katletseniz, biz yine yapacağımızı yaparız.Tekrar rica ediyoruz, bizim aile ve çoluk çocuğumuzla uğraşmayınız. Sizin yüzünüze gülüp arkanızdan kuyu kazan ve hatta memleketin içerisindegizli ve aleni teşkilatlar yapıp sizinle harbe hazırlanan C. Bey bugün karşınızda ve yine bizim budağlarda kalmaklığımıza bilhassa sebep olan K.C.Bey her gün yanınızdadır.Memleket ahalisinden tahkik edin ve kendilerinitazyik edin. Bütün hakikatleri meydana çıkarın.Kanun dairesinde iş görün. Çoluk çocuk hapsedipde kanun haricine çıkarsınız, bizler eşkıya olduğumuz için hiç de kanunumuz yoktur. Bundan sonraHıristiyan (köylerini) basarak gençleri kati, erkekleri idam, kadın çoluk ve çocuğu dağlara kaldırmaya başlar isek, emin olunuz ki Yunanhükümetinin namusuna büyük bir leke sürülmüşolacaktır ki sebep siz, daha doğrusu K.C. ve C.Bey’ler olacaktır.İşte bütün fikirlerimi size alenen yazıyorum. Bizimyüzümüzden mahpus olan, sürgün olan bütün aileleri serbest bırakacak olursanız, bizler de katiyensizlerle uğraşmayacağız. Aksi takdirde bütün Bursa’yı ateşlemiş bile olsanız, katiyen umurumuzdadeğildir. Biz de yolbağları yapıp gerek asker olsun,çoluk çocuk kadın erkek idam etmeye ve dağlarakaldırıp gezdirmeye ve Hıristiyan (köylerini) ateşlemeye başlayacağız ki, o vakit erkek olduğumuzuve sözümüzün eri bulunduğumuzu anlayacaksınız.48 saat daha, son emrinizi (beklemekteyiz). Eğer
sürgün ve mahpus olanlar serbest bırakılmazsa,bizler de vazifeye (başlayacağız). Siz hükümet olduğunuz için kanun haricine çıkarsanız, bizim katliam yaptığımız, çoluk çocuk dağa kaldırdığımız,(köyleri yaktığımız) katiyen ayıp olmaz. Çünkü eşkıyanın kanunu yoktur. Her bir türlü zulüm bizlerde mevcuttur. Ölmedikten sonra, bir yerine bintürlü zulüm yapmazsak, gençlik, Türklük bizeharam olsun. Bizi adalet ile sükûn edersiniz.”(Bursa Hakimiyet gazetesi 11 Eylül 1977)1921 yılında yazılan bu mektup, bizzat yakın arkadaşı Abdurrezzak Sözgeçiren tarafından basına verilmişti. Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Püskülsüzİsmail’in derdi, vatanmillet gibi değerler olmadığıgörülür. Ancak Yunanlıların Püskülsüz İsmail ve arkadaşlarının eşlerini tutuklamaları, onları eşkıyalıktan kuvayyı milliyeye dönüşümü sağladı.Nitekim Püskülsüz İsmail: “Bize bir zulmünüz, binzulmümüzü artıracağı malumunuz olsun. PrensAbdullah Bey’in kellesini takdim ediyoruz. SütçüMehmet Çavuş’la Kahveci Osman hainlerinin dahiölülerini Gökdere Boğazı’nda Alaşar Deresi’ndebulursunuz.” diyerek çok sayıda işbirlikçiyi öldürdü. Bu olay nedeniyle, Yunanlılarla işbirliğiyapan, Bursa’daki işbirlikçileri büyük bir korkusardı.Bursa’nın Kurtuluşu’nda Püskülsüz İsmail’in RolüAhmet Malcıoğlu’nun (19102006) anılarında Püskülsüz İsmail’in önceleri dağa adam kaldıran,adam soyan bir eşkıya olduğunu söylemiştir: “ Yunanlılar Bursa’yı işgal edince Püskülsüz İsmail Bursa’nın tek kurtarıcısı oldu. Çeteliği, eşkıyalığıkayboldu, millet kötü yönlerini unuttu. Suçlarıunutuldu... Püskülsüz İsmail, bazı zamanlarda Yunanlılara baskınlar yapmaya başladı. Sürekli onlarırahatsız ediyordu. Yunanlılar, 1922’de Türkiye’yiterk ederken, itfaiyenin orası, Zafer Meydanı Bursa’nın en büyük tüccar yatağı idi. Buradan başlayan bir yangın çıkardı. Kimse evinden çıkamıyor,Bursa yanıyordu. Dışarı çıkanı vuruyorlardı. EğerPüskülsüz yetişmeseydi, Bursa yanacaktı. Püskülsüz’ün silahlarla saldırması herkese bir cesaret getirdi. (18 Aralık 2000 tarihli görüşme)Çok genç yaşta Püskülsüz İsmail’in çetesine katılanMehmet Şimşirlioğlu (1906 doğumlu) ise Kurtuluşgününü şöyle anlatmıştır:“Maksem sırtlarından kente inen ve Jandarma Komutanı Hasan Bey ile sürekli olarak ilişkisini kesmeyen Püskülsüz İsmail Çetesi ve bunlara katılanelleri sopalı, kazmalı, baltalı birçok köylüler ve halkkentteki Yunanlıların üzerine atılmışlardı. Ben de
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 63
64BİYOGRAFİ
sevinçle Ulucami’ye doğru koşmaya başladım. Pirinç Hanı ve Balıkpazarı civarından kaçan Yunanlıları, bu çete ve toplum kovalamaktaydı. Oradanannemi ve ailemi görmek için eve gittim. O akşam,kuvvetlerimizden bir grup kente girdi. Bursa, anlatılması güç bir heyecan ve sevinç coşkunluğuiçinde sabahlara kadar kurtuluşu kutladı.” (Akkılıç,1997: 298)Yine Püskülsüz çetesinde yer alan Abdürrahim Yücelik kurtuluş gününü şöyle anlatıyor:“Püskülsüz İsmail Çetesi, Işıklar’da bulunan Yunanlıları esir almak için teşebbüste bulundu.Bursa, 10 Eylül Pazar gününü 11 Eylül 1338 (1922)Pazartesi gününe bağlayan gece istiladan kurtuldu. Işıklar semtinden Püskülsüz İsmail Çetesi,Pınarbaşı semtinden Kabakçı Çetesi şehre girdi.İnegöl istikametinden gelen 3. Kolordu KomutanıŞükrü Naili Paşa ve emrindeki askeri birlikler ise,11 Eylül Pazartesi sabahı Bursa’ya girdi.” (Akkılıç,1997: 298)1923 yılında Yeni Mecmua dergisinde yayınlananbir yazıda da benzer bilgiler bulunmakta: “Dağdanda (Püskülsüz) denmekle maruf yirmi otuz kişilikbir çetenin aradasırada endahtı müşahede olunuyordu. Ateş, saat dört buçukla beş arasında İstasyon civarındaki Baruthaneyi infilâk ettirdi ve buiştial, civardaki kulübelerle birkaç ev sahibinezarar verdi. Yarım saat kadar süren bu yangın Bursa’yı sarsmış, sayılamayacak derecelerde mermişakırtısı muharebe nedir bilmeyenleri ağlatmayabaşlamıştı. Konu komşu kapıdan kapıya sesleniyor,birbirinden durumu öğrenmeye çalışıyordu. Buhal ile vakit ikindiyi geçti. O zaman ovadaki kuvvetlerimiz girmişti ki Demirtaş İstasyonu’nda muharebe başladı ve Işıklar Mektebi’ne doğru sirayetetti. Bu sırada dağdan süvari ile Püskülsüz ve Kalpakçı Efe «Allah Allah!» sedalarıyla Maksem Mahallesi’ne indi. “Elinde mavzeri olan benimleberaber arkamdan yürüsün!...” diye haykırarakUlucami’ye kadar olan mahallere arkadaşlarınıtaksim ve tevzi etti.” (1923 yılı Yeni Mecmua ÖzelBursa Sayısı)Ziya Şakir’den sonra Ertuğrul gazetesini yönetenMümtaz Şükrü (Eğilmez) de anılarında şunları yazmakta: “Maksem sırtlarından kente inen ve Jandarma Komutanı Hasan Bey ile sürekli olarak ilişkisini kesmeyen Püskülsüz İsmail çetesi ve bunlara katılanelleri sopalı, kazmalı, baltalı birçok köylüler ve halkkentteki Yunanlıların üzerine atılmışlardı. Ben busevinçle Ulucami’ye doğru koşmaya başladım. Pi
rinçhanı ve Balıkpazarı civarından kaçan Yunanlıları bu çete ve toplum kovalamaktaydı. Oradanannemi ve ailemi örmek için eve gittim. O akşamkuvvetlerimizden bir grup kent’e girdi. Bursa anlatılması güç bir heyecan ve sevinç coşkunluğuiçinde sabahlara kadar kurtuluşu kutladı.”Püskülsüz İsmail, köprülerin tahripten kurtarılmasıiçin uğraşmış, Setbaşı Köprüsü kurtarılabilmiş isede Irgandı Köprüsü’nde fıçılar arasına yerleştirilendinamit patladığı için köprü yıkılmıştı. Ahşap Maksem Köprüsü de yanmıştı.Kurtuluş günü saat 20.20’de, Püskülsüz İsmail Altıparmak’taki Anadolu Oteli’ne geldi. Burada İtilafDevletleri’nin temsilcileri olan bazı subaylar vardı.Püskülsüz İsmail, son derece nazik şekilde, oteldeki heyet tarafından kabul edildi. Otele dehemen Türk bayrağı çekildi. Püskülsüz İsmail’inadamlarından ikisi, Fransız Konsolosu’nun arabasıyla Bursa’nın boşaltıldığını, Türk Ordusu’nunöncü kuvvetlerine haber vermeye gitti. Yaklaşıkyarım saat sonra ise şehirdeki tüm silahlar sustu.Azılı Çetebaşı Püskülsüz İsmail’e Yazılan DestanlarYıllarca Bursa’da herkesin korktuğu ve azılı birsuçlu olarak gördüğü Püskülsüz İsmail, KurtuluşSavaşı’nın hemen ertesinde yayınlanan gazetelerde, adına destan ve şiirler yazılan biri oldu. Nitekim 14 Eylül 1922 Perşembe günü çıkan Ertuğrulgazetesinde, “Kurtuluş Tarihi” adlı bir şiirde Yunanlıların Bursa’nın yakmasını engelleyen Püskülsüz İsmail Ağa hakkında şöyle denilmekteydi:«Sa’yini meşkûr ide dâim hüdâi lemyezelKıldı İsmail Ağa bu şehri imhadan beriVermedi a’dâ’ya fırsat geldi imdada hemenruhi Osman Bayi firdevs içre oldu pür neşât berhayat olsa öperdi gözlerinden bu er’i cevherin hâms ile kenân düştü tarihi zafer Kovdu Püskülsüz Efe Püsküllü Yunanileri.»Yine Bursalı şairlerden Faruk Taşkıran da, Bursa’nın kurtuluşuna ilişkin yazdığı şiirinde, Püskülsüz İsmail’e önemli bir yer vermişti:“Püskülsüz İsmailVe 21 Türk delikanlısıKuvayı Milliye ruhununAstığı astıkKestiği kestik palasıBursalı Püskülsüz
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 64
65BİYOGRAFİ
Bursalı Çerkes halası,Girdi dörtnalla şehre...Civarda düşman nöbetçileriCivarda mavzerCivarda makineli tüfek...Gecenin ortasında tiril tiril titreyerekFesleri püskülsüzleri bekliyordu.21 kişi21 Alay gibiGecenin ortasında titreyenMavzer ve makineli tüfeklerin arasındanTek kurşun atmadan girdi.Delikanlılar hazırdı,Pınarbaşı’nda, Maksem’de, Yıldırım’daHer adımda ölümHer adımda kurtuluş kokuyordu şehir...Düşman işgali altında BursaDüşman işgali altında şehir...Ve Püskülsüz bir birÇalarak hürriyet kokan eliyle kapılarımKurtuluş için ölüme hazır delikanlıların”Sonuç1939 yılında, Püskülsüz İsmail’in ölüm haberi üzerine Ziya Şakir’in yazdığı bu diziyazı, olasılıkla yazarın tuttuğu çeşitli notlarından oluştu. Çünküyıllar sonra yazılan bu kitapta yer alan olaylar veisimler, neredeyse tüm ayrıntısıyla doğruydu.“Bir zamanlar herkesin nefret ettiği bu adamda,yüksek bir insanlık kabiliyeti olduğunu keşfetmiş…Onu, Bursa Kuvayı Milliye Kumandanı emekli binbaşı Manastırlı Mehmet Ali Bey’e götürüp takdimettiğim zaman: ‘Azizim! İşte sana bir adam getiriyorum ki, senelerce birbirimize düşmanlık ettik.Birbirimizi öldürebilmek için, zekâ ve cüret müsabakalarına giriştik. Neticede, berabere kaldık… Bueski günahkâr, bugün tam manasıyla bir tövbekârdır. Şekavet yolunda taşıdığı silahı, memleket vemillet düşmanlarına çevirmek için de, senin vebenim kadar heveskârdır. Kefili benim.’ diye, onakarşı büyük bir itimat göstermiştim.”Ziya Şakir’in işte bu satırlarla takdim ettiği BursalıPüskülsüz İsmail Efe’nin yaşam öyküsü son dereceilginçtir. Bir kanun kaçağı profilinden, bir yurtseverprofilinin ortaya çıkmasının tüm aşamalarını gözleyerek kaleme aldığı bu eser, aynı zamanda Türk
tarihinin en karmaşık ve zor günlerinin tarihi deanlatmakta. Bir roman tadıyla kaleme aldığı bueser, bugünkü dizifilm tadıyla okunabilecek birkitap...Ziya Şakir kitabını, tutuğu notlarla değil de, sadecehatırladığı anılarıyla yazdığını söylüyor. Yazdıklarıda, ancak hatırlayabildikleriymiş. Ben bu kitabıokuduktan sonra, yurtseverliğini sorguladığımPüskülsüz İsmail Efe’nin bir kahraman olduğunainandım. Zaten TBMM, Nitekim bir zamanlar kendisini öldürmek için tehditler savuracak kadar düşman olan Püskülsüz İsmail’e ilişkin anılarındaki şuiçten duyguları paylaşmıştı: “O’nu kalbimin en derin hürmet ve tekrimiyle anıyorum. Artık bugün hakkın rahmetine kavuşmuşPüskülsüz İsmail’in Edirne muhasarasında Mezartepe ve Kumlu Tepe’ye gömdüğümüz mert ve asilBursa evlatları, o mübarek şehitler derecesindeyüksek bir mertebeye vasıl olduğuna kanaat besliyorum.”
1 “Seferberliğin ilan edildiği gün, İstanbul’da idim.Henüz terhis tezkeremi almamış ve askerlikle alakamı kesmemiştim. Onun için ertesi sabah Bursa’ya avdet ettim. Şahadet camisininminaresinden ikindi ezanı okunurken “debboy”denilen dairei askeriyenin kapısından içeri girdim.Bursa alayının kumandanı Binbaşı Selim Bey’inhuzuruna girerek sert bir selamdan sonra: SelimBey’in bu emrini derhal ifa ettim. Debboy muhafızı efrattan, altı nefer seçtim. Bunlarla, ilk inzibatkıtasını teşkil ettim.”2 Püskülsüz İsmail, Tuzpazarı Çarşısı’nda bir Musevi sarraf dükkanı soydu. Püskülsüz İsmail, bir süreortadan silindi. Köylere çekildi. Bir süre gizlendi.Sonra, Balkan Savaşı çıktı. Bu sırada Püskülsüz İsmail bazı asker kaçaklarıyla birletip bir çete yaptı.Ufak tefek eşkıyalığa başladı. Savaş sonunda aftanyararlanıp yeniden şehre indi. Mahkemenin verdiği kısa bir cezayı çekti. Hapisten çıktıktan sonra,Samanpazarı’ndaki kahvesini açtı.
Bursav39_Bursav39 30.12.2012 02:24 Page 65