21872.pdf - İstanbul Üniversitesi
TRANSCRIPT
T . C .
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
C31G(ALKİL-N-BETAİN İLE ALKİL-N, N-DİMETİLAMİN
OKSİTİN EŞİT MOLAR KONSANTRASYONDAKİ KARIŞIMI) ÜZERİNDE ÖN FORMÜLASYON ÇALIŞMALARI
FARMASÖTİK TEKNOLOJİ PROGRAMI
DOKTORA TEZİ
Ecz.SEMA ÇALIŞ
DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF.DR.MURAT ŞÜMNU
ÖNI
r 0 P H A w E
ANKARA-1989
06493r^r?
Farmasötik Teknoloji Anabil im Dalı Doktora öğrencisi
Uzm.Ecz.Sema Çalış'in 24.8.1989 tarihinde tez sınavı yapmak üzere
toplanan jürimiz, tezin kabul edildiğine oy birliği ile karar vermiştir.
Prof.Dr.A.Atilla Hıncal
Prof.ür.Murat Şumnu
Prof .dr.Ayla Gürsoy
TEŞEKKÜR
Bana bu araştırma olanağını sağlayan bilgi ve fikirle
rinden her saman yararlandığım hocam P r o f .D r .Sayın A.Atilla
HINCAL'a teşekkürü bir bore bilirim.
Çalışmalarım sırasında karşılaştığım güçlükleri aş m a m
da, tezimle ilgili sorunların çözümlenmesinde her zaman d e s
teğini gördüğüm rehber hocam P r o f .D r .Sayın Murat ŞUMNU'ya
sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Mikrobiyoloji çalışmalarındaki yardımlarından dolayı
H.Ü.Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi
P r o f .D r .Sayın Nuran YULUĞ'a teşekkürü borç bilirim.
Vajinitli hastalardan materyalin alınması sırasındaki
yardımlarından dolayı H.Ü.Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Anabilim Dalı öğretim üyelerinden P r o f .D r .Sayın Ali
AYHAN'a teşekkürü bir borç bilirim.
Çalışmalarım sırasında yakın ilgilerini gördüğüm Farraa-
sötik Teknoloji Anabilim Dallanın öğretim üyelerine ve Bölüm
Arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Tez çalışmalarım sırasında kullandığım etken ve yardım
cı maddelerin sağlanmasında ilgi ve desteğini esirgemeyen
Tek ilaç Sanayii ve Tic. A.Ş. - Ecz.Sayın Ali MüDERRiSOĞLU'na
teşekkür ederim.
Her saman olduğu gibi tez çalışmalarım sırasında bana
destek olan eşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
İ Ç İ N D E K İ L E RS,ay.£a.
GİRİŞ VE AMAÇ ....................................................... .1
I. GENEL BİLGİLER ................................................. .3
1.1. Supozituvarlar .................................................3
1 .1.1. Tanımı ............................ ...................... .....3
1.1.2. Tarihçesi , ,........... ................................... . 3
1.1.3. Kullanım Amaçları ................. .............. ........ .4
1.1.4. Sıvaâlar ........... ...................... ............. ......5
1.1.5. Sıvarların Sınıflandırılması ................... ........ .8
1.1.5.1. Lipofilik Sıvaâlar ......... ............................ .8
1 .1..5 .1.1. Kakao Yağı .............................................. 8
1 .1. 5 .1. 2 . Katı Yaâlar ....... .................. .................. 8
1.1.5.1.2.1. Hitepsol ® ............................................10
1.1.5.1.2.2. Massa Estarinum (s) ................................ 1
1.1.5.1.2. 3. Suppocire Q y . ........... ............................ .14
1.1.5.1.2.4. Novata ® . . . .......................................... .15
1 .1. 5. 2 . Hidrof ilik Sıvaâlar ......................................17
1 .1. 5 .2.1. Suda Çözünen Sıvaâlar ....... ................. .......17
1.1.5.2.1.1. Polietilen Glikol Sıvaâları .................... ..17
1.1.5.2.1.2. Gliserin-Jelatin Sıvaâları ............ ...........17
1.1.5.2.2..Suda Daâılan Sıvaâlar ................................ 19
1.1.6. Hazırlama Yöntemleri ..................................... .13
1.1.7. Kontroller ...................................................20
1.2..Formülasyon Tasarımında önemli Olan Faktörler ....... ..20
1.2.1. Fizyolojik Faktörler ..................................... .20
1.2.2. Fizikokimyasal Faktörler ......... .............. ........ .20
1.2.2.1. Etken Madde ile ilgili Fizikokimyasal Faktörler .. 21
1.2.2.1.1. Etken Maddenin Çözünürlüğünün Etkisi ............ .21
1.2.2.1.2. Etken Maddenin Yaâ/Su Dağılım Katsayısının
Etkisi .................................................. .22
1.2.2.1.3. Etken Madde Konsantrasyonunun Etkisi ............ .22
1.2.2.1.4. Etken Maddenin Partikül Büyüklüğünün Etkisi _____23
1.2.2.1.5. Yüsey Aktif Maddenin Etkisi ................ ....... .23
1.2.2.2, Supozituvar Sıvagı ile ilgili Fizikokimyasal
Faktörler ................................................. 25
1 . 2,2.2.1, Sıvafiın Erime Davranışı .'........................ ..25
1.2.2.2.2, S ı v a â m Kısmi Ester içeriği (Hidroksil sayısı) , 26
1.2.2.2.3, S ı v a â m Yayılma özelliği ve Viskozitesinin
Etkisi .................. .................................27
1.3. in Vitro Salınma ve Difüsyon Hızı Tayin Yöntemleri,... 28
1.3.1. Antimikrobiyel Etkinliğin in Vitro Değerlendirilmesi 31
1.4. Vajina ........... ...............................................32
1.4.1. Genel özellikleri ............................. .............32
1.4.2. Yapısı ................ ............. .............. 32
1.4.3. Florası .......................................................33
1.4.4. Vajinit ........................................ ......... .... 35
1.5. C31G ................................ ................... ......... 35
1.5.1. Genel özellikleri .......................................... .35
1.5.2. Yapısı ......................................... ............. .36
1 . 5 ,2 .1. Kokoamin Oksit ..................... .................. . . 36
1 . 5 . 2 , 2 , Koko Betain ........................... ................... .37
1.5.3. Fizikokimyasal özellikleri ...............................38
1.5.4. Mikrobiyolojik Etkisi ve Etki Sekli ....................38
1.5.5. Toksisite Çalışmaları .................................... .39
1.5.5.1. Hayvan Çalışmaları ..................................... .40
1.5.5.2. insan Çalışmaları .......................................
I.5.6. Stabiiitesi .................................................
II..DENEYSEL ................................. .....................
II. 1. Araç ve Gereçler ............................................
11.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler ..........................
II. 1.2. Kullanılan Araçlar .................... ..................
I I . 1. 3 . Kullanılan Çözeltiler ...................................
11.1.3.1. pH 8 Tampon Çözeltisi ....... ........................
II. 1.3.2. Amonyum Raynekat Çözeltisi ............ .............
I I . 2 . Yöntem ve Deneyler ........................... . .............
II. 2.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık Kontrolleri .
II. 2.1.1. Spektroskopik özellikler .......................... .
11.2.1.1.1. ültra Viole (UV) Analizi ...........................
11.2.1.1.2. Infra Red (IR) Analizi ............................
11.2.1.2..Kromatografik özellikler ................ ............
II..2.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (iTK) ................
I I . 2.1. 2 . 2 . Gaz Kromatograf isi ...... ...........................
II. 2.2. C31G'nin Miktar Tayini ...............................
11.2.2.1. Standart Eğrinin Hazırlanması ......................
11.2.3. Mikrobiyolojik Çalışmalar ..............................
11.2.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK)
Saptanması ........................................... . . .
11.2.3.1.1. Kullanılan Mikroorganizmalar ................ .
II. 2. 3.1.2. Kullanılan Besiyerler i ....................
11.2.3.1.3. Yöntem ................................. ................
II. 2.3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması .................
II. 2. 3. 2.1. Kullanılan Mikroorganizmalar .............. .
40
42
43
43
43
44
45
45
45
46
46
46
46
47
47
47
48
49
50
51
52
52
53
54
55
55
II.2.3.2.2. Yöntem .................................................
II.2.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde
C31G Etkinliğinin incelenmesi .......................
11.2.3.3.1. Materyalin Alınması ............ ...................
11.2.3.3.2. Yöntem .................................................
11.2.4. Vajinal Supoaituvar Formülasyon Çalışmaları .......
11.2.4.1. Eormülasyonlarda Kullanılan S ı v a ğ l a r m
özelliklerinin Kontrolü .............................
1 1 .2.4.1.1. Erime Derecesi Tayini ...... .......................
11.2.4.1.2. Kırılma indisi Tayini ..............................
I I . 2 . 4.1. 3 . Asitlik Derecesi Tayini ........... .............. .
1 1 .2.4.1.4. Sabunlaşma indeksi Tayini ...... ................
1 1 .2.4.1.5. iyot indeksi Tayini ...........................
11.2.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının Tayini
11.2.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım
Katsayısının Tayini ...... ..........................
11.2.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım
Katsayısının Tayini .................
11.2.4.3. S u p o z i t u v a r l a r m Hazırlanması ......................
11.2.4.3.1. Lipofilik S u p o z i t u v a r l a r m Hazırlanması .......
11.2.4.3.2. Gliserin-Jelatin Supozituvarlarının
Hazırlanması .......................................
11.2.4.4. Hazırlanan Supozituvarlar üzerinde Yapılan
Kontroller .............................. .............
11.2.4.4.1. Ağırlık Sapması Kontrolü ..........................
11.2.4.4.2. Etken Madde Miktar Tayini ...................... .
11.2.4.4.3. Sertlik Tayini ...................... ................
11.2.4.4.4. Erime Dağılma Zamanı Tayini ......................
56
57
57
57
57
58
58
58
59
59
59
59
59
61
61
62
62
63
63
63
65
65
11.2.4.4.5. in Vitro Salınma ve Difüzyon Hız Tayinleri .... 66
11.2.4.4.6. Vajinal Supozituvarların Antimikrobiyel
Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak
in Vitro incelenmesi .............................. 68
III. BULGULAR ....................................................... .70
111.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık Kontrolleri , ,.70
III. 1.1. Spektroskopik özellikler ............................ ..70
111.1.1.1. ültra Viole (ÜV) Analizi ............................70
III. 1.1.2. Infra Red (IR) Analizi ........................... ...70
II1.1.2. Kromatografik özellikler .............................. .73
111.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK) .................. .73
111.1.2.2. Gaz Kromatografisi ............................. .......74
111.2..C31G'nin Miktar Tayini ................................... .75
III. 3. Mikrobiyolojik Çalışmalar ................................76
111.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) Saptanması 76
111.3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması ................... .78
111.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G
Etkinliğinin incelenmesi ............................. ..80
111.4. Vajinal Supozituvar Formülasyonları ....................84
111.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan S ı v a ğ l a r m
özelliklerinin Kontrolü .................................84
111.4.1.1. Erime Derecesi Tayini ...... .............. ...........84
111.4.1.2. Kırılma indisi Tayini ............................... .84
III..4.1.3. Asitlik Derecesi Tayini ........................... ..85
111.4.1.4. Sabunlaşma indeksi Tayini .......................... .86
III. 4.1.5. iyot indeksi Tayini ........................ .........87
111.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısı Tayini ... 87
111.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım
Katsayısı Tayini .......................................87
111.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım
Katsayısı Tayini .............................. ........88
III.4.3. Hasırlanan Suposituvarlar üzerinde Yapılan
Kontroller .............................. ..................88
111.4.3.1. Ağırlık Sapması Kontrolü .............................88
111.4.3.2. Etken Madde Miktar Tayini .................. ........ .89
111.4.3.3. Sertlik Tayini ...................... ................ .90
111.4.3.4. Erime Dağılma Zamanı Tayini .........................91
111.4.3.5. in Vitro Salınma ve Difüsyon His Tayinleri ......92
111.4.3.6. Vajinal S u p o s i t u v a r l a r m Antimikrobiyel
Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak
in Vitro incelenmesi ............ .................... .106
IV. TARTIŞMA .................................................... .....108
V. SONUÇ ............................................................. .128
ÖZET ...................... .................. . ....................... .130
SUMMARY ............................. ....................... ......... .132
KAYNAKLAR .......... . ............................ ................... .134
ÖZGEÇMİŞ .......................... .................................147
GİRİŞ ve AMAÇ
Koko betain ve kokoamin oksit amfoterik yüzey aktif
maddelerdir ve her ikisinin de geniş spektrumlu antimik-
robiyel özellikleri olduğu bilinmektedir (1). Ancak bu ma d d e
lerin herbirinin etkileri piyasadaki benzerleri ile karşılaş
tırıldığında daha düşük bulunduğundan piyasaya preparatları
çıkmamıştır. Oysa koko betain ile kokoamin oksitin eşit molar
konsantrasyonlarda karıştırılarak pH 4-6 arasına tamponlan-
d ı ğ m d a sinerjik etki kazandığı saptanmış ve bu karışıma
C31G* adı verilmiştir (2,3). Yapılan in vitro çalışmalar
ile bu karışımın fungusid ve bakterisid etkilerinin geniş
kullanıma sahip topik dezenfektan maddeler olan hekzaklorofen,
iyodoform, benzalkonyum klorür ve klorheksidin glukonat ile
kıyaslanabilir, hatta bazı hallerde üstünlüğü olduğu göste
rilmiştir (2,4,5). Ayrıca enfekte ve enfekte olmamış yarala
rın iyileşmesini hızlandırdığı ve bu biyolojik aktivitenin
fibrin oluşumu üzerindeki etkisi ile ilgili olduğu bulunmuş
tur (4,6).
Vajina, bünyesinde çeşitli mikroorganizmaları barındır
ma ve bulundurma eğiliminde bir bölgedir. Bu nedenle,
vajina mukozasının bir enfeksiyonu olan vajinit ve beraberin
deki akıntı kadınlarda sıklıkla görülen jinekolojik sorunla
rın başında gelmektedir. Vajinite neden olan mikroorganizma
lar ise Trichomonas, Hemophilus, Candida ve spesifik olmayan
* C31G, karışıma üreticisi olan firma tarafından verilen kod ismidir. Tez kapsamı içinde, çok uzun iki madde1i bir isimlendirmeden kaçınmak için, bu karışımdan üretici firma tarafından verildiği şekilde C31G olarak söz edilecektir.
2
bakteriler gibi çeşitlidir (7-11), Vajinit tedavisi için
spesifik bir ilaç şekli seçilmesi gerekince etken madde t a ş ı
yan lokal etkili jeller, kremler ve suposituvarlar en önemli
seçenekler olarak görülmektedir,
Koko betain ve kokoamin oksitin eşit molar konsantras
yonlardaki karışımının (C31G) hem gram pozitif,hem de gram
negatif mikroorganizmalara etkili o l m a s ı , fungusid ve bakte-
risid etkilerinin en as benserleri kadar hatta daha üstün
olması (4,5) ayrıca yaraları iyileştirici etkisinin bulunması
(4,6) gibi nedenlerle bu karışımın jinekolojik tedaviye y ö n e
lik vajinal suposituvar formülasyonunun hazırlanmasına ve
etkilerinin araştırılmasına karar verilmiştir.
Bu tesin a m a c ı , antimikrobiyel özellikteki bu karışımın
ilacı uygulama bölgesinde kısa sürede serbestleştirecek ancak
vajina membranlarından absorbe olmayacak lokal etkili suposi
tuvar formülasyonlarını geliştirmek ve bu formülasyonlar
üserinde gerekli in vitro çalışmalar ile vajina enfeksiyonu
bulunan hastalardan isole edilen etkenler üserinde mikrobiyo
lojik çalışmaları gerçekleştirmektir.
I. GENEL BİLGİLER
1.1. SÜPOZİTÜVARLAR
1.1.1. Tanımı
Supozituvarlar, rektum, vajina ve üretra gibi vücut
boşluklarına tedavi amacı ile uygulanan, şekillendirilmiş tek
dozluk yarı katı ilaç şekilleridir (12-14). Bunlar uygulan
dıkları boşluk sıvılarında erirler veya çözünürler ve ilacı
genellikle uzun sürede salıverirler. Herhangi bir nitelik
belirtilmeden kullanılır ise supozituvar terimi rektal kul l a
nımı ifade eder. Rektal suposituvarlar koni veya torpido
şeklinde olup ağırlıkları yaklaşık 2 g, vajinal supozituvar-
lar ise oval veya globül şeklinde olup yaklaşık 3-5 g ağır-
l ı ğ m d a d ı r l a r .
1.1.2. Tarihçesi
Supozituvarlar M.ö.2600 yıllarında Asurlularca, bundan
1000 yıl sonra da M ı s ırlılar,Yunanlılar ve Romalılar tarafın
dan bilinmekteydi. Hipokrat'in defekasyon refleksini uyarmak
için bitki ve sabun karışımlarını rektal uyguladığı pekçok
eski kayıtlarda bulunmaktadır ve bu yüzyıllarda ilaçların
sistemik kullanımının henüz bilinmediği veya önem taşımadığı
görülmektedir.
18. yüzyılın sonlarında, kakao yağının Antoine Baume
tarafından supozituvar sıvağı olarak Avrupa'da kullanımı
başlatılmıştır. 1852 yılında ise A.B. Taylor'un kakao yağını
Amerikan eczacılarına supozituvar sıvağı olarak önermesi ve
4
U.S.F. V'e girmesinden sonra kullanımı çok yaygınlaşmıştır.
Bugün Amerika Birleşik Devletlerinde tüm müstahzarların ancak
%1'ini supozituvarlar oluşturmakla birlikte, Avrupa (özellik
le Fransa) ve Güney Amerika'da suposituvar tipi ilaçlar daha
yaygın olarak kullanılmaktadır,
1.1.3. Kullanım Amaçları
Supozituvarlar genel olarak lokal, ancak diğer uygulama
yollarının güç ve sorunlu olduğu durumlarda sistemik etki
elde etmek amacı ile kullanılmaktadır. Eritromisin (15,16),
linkomisin (17) gibi bazı antibiyotikler ile antibakteriyel
etkili ilaçlar, parasetamol, salisilatlar (18,19) gibi anal
jezik ve antienflamatuvarlar, aminofilin (20,21) gibi düz kas
gevşeticiler sistemik ve lokal etki elde etmek için suposi
tuvar şeklinde uygulanabilmektedir. S u p o z i t u v a r l a r m hemoroid
ve konstipasyon tedavisinde lokal etkiye yönelik olarak rek-
tal yoldan uygulanmaları da çok yaygındır. Tıpta, supozitu-
v a r l a r m vajinal kullanımı ise özellikle vajinanın enfeksiyon
durumlarında (vajinit) yine lokal etki için kısıtlıdır. A y r ı
ca vajina mukozasını iyileştirmek için östrojenler ve doğum
kontrolü amacı ile sperm öldürücü bileşiklerin vajinal yoldan
verilmesi mümkündür. Vajina, çok yoğun bir kan damarı ağı
içermesi nedeniyle absorpsiyona oldukça uygun bir bölge oluş
turmasına rağmen, sistemik tedavi için nadiren kullanıl
maktadır.
Sistemik etki sağlanması için supozituvar kullanımının tercih
edildiği durumlar (22):
Etken maddenin mide p H ' s m d a ve barsak ortamındaki
5
enzimlerle etkisiz hale gelmesi,
Karaciğerden ilk geçiş etkisi İle ilacın önemli
miktarının parçalanmaya uğraması,
ilacın oral kullanımından sonra b u l a n t ı , kusma gibi
gastrointestinal yan etkilerin görülmesi,
istenmeyen organoleptik özelliklerinden dolayı hasta
nın ilacı yutmak istememesi veya ilacın hasta tarafından
yutulmasının mümkün olmaması, örn. gırtlak kanseri,
Çocuklar, yeni doğan bebekler ile ilaç verilmesinde
zorluklar olan bilinçsiz veya çok yaşlı hastalara ilaç u y
gulanmasının gerekmesi.
1.1.4. Sıvaâlar
Supozituvarların içerdikleri ilacı salıvermesinde,
dolayısı ile etki şiddeti ve süresi üzerinde supozituvar
s ı v a â ı n m önemi çok fazladır. Etken maddenin absorplanarak
sistemik etki göstermesi veya uygulandığı bölgede lokal e t k i
li olması formülasyon için seçilen s ı v a g m fizikokimyasal
özellikleri ile yakından ilgilidir.
ideal bir supozituvar s ı v a ğ m d a bulunması gereken
özellikler (23):
- Fizyolojik olarak aktivite göstermemeli, inert o l m a
lıdır,
- Duyarlı ve iltihaplı dokulara toksik veya irritan
etkisi bulunmamalıdır,
- Etken madde ile kimyasal reaksiyona girmemeli,
kompleks oluşturmamalı ve çok geniş bir ilaç grubu ile
6
geçimli olmalıdır,
- Vücut sıcaklığında tamamen erimeli, dağılmalı veya
çözünmelidir,
- Donduğu saman kalıplardan kolayca çıkarılabilmesi
için hacimce yeterli daralma özelliği bulunmalıdır,
- Saklanması sırasında dayanıklı olmalı, renk, koku
veya ilaç salınımında değişiklik oluşturmamalıdır,
- El, makina veya sıkıştırma ile şekillendirilebilmeli_
d i r ,
- Islatıcı ve emülsifiye edici özellikleri olmalıdır,
- Ucuz ve kolay bulunabilir olmalıdır.
Lipofilik s ı v a ğ l a r m bunlara ek olarak;
- Asit indisi 0 . 2 'den düşük olmalı,
- Sabunlaşma indisi 200-245 arasında olmalı,
- iyot indisi 7 'den düşük olmalı,
- Erime ve katılaşma noktaları arasındaki fark az
olmalıdır.
Ancak bir sıvağın bu özelliklerin tümüne sahip olması
mümkün değildir.
Supozituvar s ı v a ğ l a r m ı diğer kimyasal maddelerden ayıran
özellikler (23,24):
Erime aralığı: Sıvağın erimeye başladığı sıcaklık ile
erimenin tamamlandığı sıcaklık aralığına “erime aralığı"
denir. Yağlı supozituvar sıvağları trigliseritlerin kompleks
karışımları oldukları için kesin erime noktaları yoktur.
Erime özelliği aralık olarak belirtilmektedir.
Katılaşma noktası: Bu değer, sıvağın kalıp içinde d o n
durulması için gerekli zamanı saptamaya yardımcıdır. Sıvağın
7
erime aralığı ile katılaşma noktasındaki fark 10*C veya daha
fasla ise, katılaşması için gerekli saman buzdolabında d o n
durularak kısaltılabilmektedir.
Sabunlaşma indisi: 1 g yağın hidrolisi ile oluşan yağ
asitlerinin nötralize edilmesi için gerekli potasyum hidrok
sitin mg olarak miktarıdır. Sabunlaşma indisi ortamdaki gli-
serit miktarının ve tipinin (mono-.di- ve tri-) bir gösterge
sidir.
iyot indisi: Bu değer, 100 g yağ veya diğer doymamış
materyal ile reaksiyona giren iyodun gram olarak miktarıdır.
Nem, asit ve oksijen ile parçalanma durumunda iyot indisinde
artma olur, iyot indisi hidrojenasyon derecesinin bir ölçütü
dür .
Asid indisi: 1 g yağdaki serbest asidi nötralise etmek
için gerekli potasyum hidroksitin mg olarak miktarıdır. S e r
best asitler mukos membranda irritasyona neden olurlar.
Su sayısı: 100 g yağ tarafından tutulabilecek su
miktarının gram olarak ifadesidir. Su sayısı yüzey aktif
madde, monogliseritler ve diğer emülsifiye edici maddeler
ilavesiyle arttırılabilir.
Hidroksil indisi: l g yağın asetilasyonundan sonra
geriye kalan asetik asiti nötralise etmek için gerekli potas
yum hidroksitin mg olarak miktarıdır. Gliserit molekülleri
üzerinde esterifiye olmamış pozisyonların bir ölçütü olup
yağlı s ı v a ğ l a r m monogliserit ve digliserit içeriğini göste
rir .
8
1.1.5. Sıyağların Sınıflandırılması
Supozituvar sıvağları, fiziksel niteliklerine göre iki
gruba ayrılır:
1. Lipofilik sıvağlar (Yağlı sıvağlar)
2. Hidrofilik sıvağlar (Suda çözünen veya suyla k a
rışabilen sıvaâlar)
üçüncü bir grup olarak da lipofilik ve hidrofilik maddelerin
karışımı olan sıvaâlar sayılabilir.
1.1.5.1. Lipofilik Sıvağlar
1 .1.5.1.1. Kakao Yaâı
Theobroma Cacao Linn. (Sterculaceae) nin kavrulmuş
tohumlarından ekstraksiyon ile elde edilir. Kimyasal olarak
oleopalmitostearin ve oleodistearinin karışımından oluşan bir
trigliserittir. Erime noktası 30-36“C dir. Doğal kaynaklı,
zararsız ve inert olması nedeniyle uzun yıllar supozituvar
sıvağı olarak kullanılmıştır. Ancak trigliserit yapısı n e d e
niyle belirgin olarak polimorfizm göstermesi ayrıca çok p a h a
lı olması endüstriyel üretim açısından en büyük sakıncası
dır. Bu nedenle tez kapsamı içindeki formülasyon çalışmala
rında kullanılmak üzere tercih edilmediği için kakao yağı ile
ilgili daha ayrıntılı açıklama yapılmayacaktır.
1.1.5.1.2. Katı Yağlar
Katı yağlar, Alman ve Norveç Farmakopelerinde Adeps
Solidus, Fransız Farmakopesinde Semi-sentetik Gliseritler,
Portekiz Farmakopesinde Massa Esterinika, Avusturya Farmako-
9
peşinde Adeps Neutralis olarak verilmektedir (25,26).
Bunlar, doymuş düz zincirli yağ asitlerinin (Cıo-Cıs)
mono, di ve trigliserltlerinin bir karışımı olup, yapısında
yüksek oranda trigliserit bulunduran kakao yağından bu özel
likleri nedeniyle farklılık gösterirler. Beyaz veya soluk
sarı renkte, hemen hemen kokusuz ve tatsızdırlar. Erime d e r e
celeri bazı Farmakopeler tarafından 32-36"C olarak belir
lenmiştir.
Tablo 1.1. Bazı Farmakopelere göre katı yağların fiziksel
özellikleri
Ph.B V P h .A u t r .IX Ph. Fr .VIII
Erime aralığı 33.5-35.5‘C 33.5-35. 5'C 3 7’C
Katılaşma aralığı - 32.5-34. 5'C 26-32 ‘C
iyot indisi M a k s . 7 M a k s . 7 M a k s . 7
Asit indisi M a k s . 1 M a k s . 0. 3 M a k s . 1
Sabunlaşma indisi 225-240 225-240 220-250
Hidroksil indisi 10-50 10-50 30
Sabunlaşmayan kısım Maks. % 0 .3 Maks. %0 .3 M a k s . %0 . 6
Peroksit indisi - M a k s . 5 M a k s . 40
Katı yağların kakao yağına üstünlükleri (25):
Katı yağlar üretira esnasında aşırı ısıtılmaya
10
tolarans gösterebilir,
- Kalıplara oldukça az yapışır veya hiç yapışmazlar ve
bu nedenle de kalıbın yağlanmasına gerek duyulmaz,
Yüksek hızda üretime olanak sağlarlar,
Emülsifikasyon özellikleri kakao yağından üstündür.
Katı yağlarda doymamışlık ile peroksit içeriği düşük
derecelerde tutularak oksidasyon ve hidrolize dayanıklılık
sağlanmaya çalışılmaktadır. BÖylece yağlarda ransidite
şeklinde ortaya çıkan bozunma ve dayanıksız kısımların
parçalanması riski en as düzeye düşürülmektedir. Düşük asit
ve iyotluk indisleri katı yağların aşırı saflığını doğrulayan
göstergelerdir.
1.1.5.1.2.1. Witepsol ®
Doymuş yağ asitlerinin trigliseritlerinin bir karışımı
olup 1 0 'dan 18 karbona kadar bitkisel kökenli yağ asitlerini
içerirler.
Witepsol grubu sıvağlar 4 seriden oluşmaktadır. Farklı
fisikokimyasal özelliklere sahip olan bu serilerin kendi
aralarında çok değişik tipleri bulunmaktadır (27,28).
H Serisi: H serisindeki sıvağlarda yağ esterleri mik t a
rı azdır ve grubun en belirgin özelliği sert ve hızlı soğut
mada kırılabilir nitelikte olmasıdır. Erime dereceleri düşük
olup, çok çabuk katılaşmaktadırlar. Witepsol H 15 (e.d. 33.5-
35.5'C), Witepsol serisinin ilk ve endüstride de en çok
kullanılan tipidir. Kodekslere uygun özellikleri vardır ve
hemen tüm formülasyonlarda başarı ile uygulanabilmektedir.
Witepsol H 12 ise (e.d. 32-33.5’C) yüksek erime derecesine
n
sahip madde içeren formülasyonlarda tercih edilir. Ayrıca
hidroksil indisi de oldukça düşüktür (Maks. 15).
W Serisi: Bu serideki sıvarların bileşiminde mono ve
diester yüzdesi daha yüksektir. H serisine kıyasla daha aa
sert ve daha aa kırılabilir öaelliktedir. Hidroksil indisleri
daha yüksektir ve erime olayı daha geniş bir aralıkta gerçek
leşir. W serisi sıvaâları hem küçük hem de büyük çapta üretim
için kullanılabilmektedir. Bu seride W 25 ve W 31 tipleri
genellikle majistral amaçla kullanılan ve kodekslerde iste
nilen özelliklere sahip eksipiyanlardır.
S Serisi: Witepsol'un S serisi sıvaâları, molekül aâır-
lıâı yüksek maddelerle çalışmak için uygundur. Yüksek hidrok
sil indislerinden dolayı sıvıların absorpsiyonunu iyileşti
rirler. Mukoaa üaerine çok iyi yayılırlar ve özellikle vaji-
nal supozituvar formülasyonlarında kullanılırlar. Witepsol S
55 yüksek difüsyon gücüne sahip polioksi etilen içermesi
nedeniyle vajinal formülasyonlar için uygun bulunmaktadır.
Witepsol S 5 8 'in ise erime derecesi daha düşüktür ve diâer S
tiplerinden farklı olarak koruyucu madde içermektedir.
E Serisi: E serisi sıvaâları erime derecesi yüksek
eksipiyanlardır. Bu nedenle erime derecesini düşüren
maddelerin formülasyonlarında veya sıcak ülkelerde Hitepsol
S, H ve W tipleri ile birlikte erime derecesini yükseltmek
için karışım halinde kullanılmaktadırlar.
12
Tablo 1.2. Formülasyon çalışmalarında kullanılan Witepsol
tipi sıvaâların fizikokimyasal özellikleri (27,28)
H 15
W i T E P S
W 31
0 L
S 55
Erime derecesi 33.5-35.5 "C 35-37 ‘C 33.5-35.5*0
Katılaşma noktası 32.5-34.5 *c 30-33'C 28 - 3 3‘C
Asit indisi Maks. 0.2 M a k s . 0 3 Maks. 1
Hidroksil indisi M a k s . 15 25-35 50-60
iyot indisi M a k s . 3 Maks. 3 M a k s . 3
Sabunlaşma indisi 230-240 225-240 215-230
1.1.5.1.2.2. Massa Estarinum ®
Bu gruptaki lipofilik sıvaâlar Witepsol grubu sıvaâlara
benaer özellikler göstermektedirler. 12-18 karbon arası
doymuş yağ asitlerinin mono, di, ve trigliseritleri karışım
ları olan Estarinum sıvarlarına doymuş yağ asitlerinin
monogliseritleri eklenerek S/Y tipi emülgatör özelliği kazan
dırılmıştır. Estarinum sıvaâlarının da Witepsol grubu gibi
değişik amaçlara yönelik çeşitli tipleri bulunmaktadır. Bu
grup sıvaâların endüstriyel kullanımı yaygın olanlardan
Estarinum A tipi sulu çözeltilere karşı iyi emülgatör etkisi
olan ve yavaşlatılmış difüzyona olanak sağlayan bir sıvağdır.
Lokal etkili supozituvar, övül ve üretral buji hazırlanmasın
da tercih edilmektedir. Estarinum AB tipinin erime noktası ve
13
katılaşma sıcaklığı düşüktür. Yüksek miktarda etken maddenin
taşındığı ve hızlı bir absorpsiyon istendiği durumlar için
u y g u n d u r .Erime derecesinin düşük olması, maddenin formülas-
yona düşük sıcaklıkta eklenmesine, usun süre karıştırılmasına
ve homojenize edilmesine olanak sağlamaktadır. Estarinum B
sıvağı alışılagelmiş ticari kaliteye sahip ve uluslararası
kullanımı olan bir sıvağdır. Eczane ve endüstride hemen tüm
formülasyonlarda başarı ile kullanılmaktadır. Estarinum C
tipinin de Estarinum B'ye yakın özellikleri vardır ve erime
derecesi yüksek olması nedeniyle erime derecesini düşüren
maddelerle birlikte çalışmak için daha uygundur. Bu sıvağla-
r m bası tiplerinin genel özellikleri Tablo 1 .3 'de gösteril
miştir .
Tablo 1.3. Massa Estarinum tipi supozituvar s ı v a ğ l a r ı n m
fizikokimyasal özellikleri (29)
M A
A
S S A E S
AB
T A R i N ü M
B C
Erime derecesi 33-35‘C 29-31*0 33.5-35.5*0 36-38*0
Katılaşma derecesi 29-31*C 26.5-28.5 *C 31-33'C 33-35*0
Asit indisi M a k s .0.5 M a k s .0.3 M a k s .0.3 M a k s .0.3
Hidroksil indisi 35-45 25-40 20-30 20-30
iyot indisi M a k s . 3 M a k s . 3 M a k s . 3 M a k s . 3
Sabunlaşma indisi 225-240 235-245 225-240 225-235
14
1.1.5.1.2.3. S u p p o c i r e ®
Bütün tiplerin fizikokimyasal özellikleri Fransız
Farmakopesi'nin Semi-sentetik Gliseritler için belirlediği
kurallara uygundur. Suppocire sıvağları ile ilgili bası
fizikokimyasal özellikler Tablo 1.4'de gösterilmiştir.
Tablo 1.4. Suppocire sıvağları ile ilgili bazı
fizikokimyasal özellikler (25,30)
2 0 *C'deki yoğunluğu 0.958 ± 0.05
Erime derecesi (tipine göre) 35-42“C
Asit indisi < 2
iyot indisi < 2
Peroksit sayısı < 10
Hidrolizden sonra bulunan yağ asitlerinin total miktarı
ile ilgili bir parametre olan sabunlaşma indisi suppocire'ler
için sıvafim tipine göre 235-240 arasındadır, ancak emülsi-
fiye edici ajanlar varlığında bu değer 2 0 5 'e kadar düşmekte
dir.
Suppocire sıvarlarının kodlanmasında kullanılan harf
lerden A ön eki düşük erime aralığını gösterir. A (35-
36.5’C), B (36-37.5*0, C (3 8 - 4 0 * 0 , D ( 4 2 - 4 5 * 0 . D ve MB
tipleri etken madde sıvağ içinde çözünüp erime derecesini
düşürdüğünde tercih edilmektedir. X eki ise dispersiyonu
iyileştirmek amacı ile sıvağ bileşimine eklenen yüzey aktif
varlığını belirler. Bu dört farklı erime aralığında 35'e
kadar değişik hidroksil sayılarında tipler bulunmaktadır.
r
Hatta polietilen stearik gliseritlerin bileşime eklenmesi ile
(40-65 L ve M gibi) ekstra yüksek hidroksil değerleri de elde
edilmektedir. Formülasyon çalışmalarında kullanılan Suppo-
cire'lere ait bası fizikokimyasal özellikler Tablo I.5'te
verilmiştir.
15
Tablo 1.5. Formülasyon çalışmalarında kullanılan
Suppocire'lere ait bazı fizikokimyasal
özellikler (28-30)
SUPFOCiRE AM SUPFOCİRE CM
Erime derecesi 35-36.5 *C 38-40’C
Hidroksil indisi < 6 < 6
Asit indisi < 1 < 1
iyot indisi < 2 < 2
Sabunlaşma indisi 230-240 225-235
Peroksit indisi < 10 < 10
1.1.5.1.2.4. Novata ®
Bu gruptaki ticari katı yağlar Hindistan cevizi veya
palmiye yağının hidrolizinden elde edilen C 1 2 -C 18 serilerinin
rafine ve fraksiyonlandırılmış yağ asitlerinin tekrar esteri-
fikasyonu ile hazırlanmış gliserit karışımlarıdır. Çok yüksek
ve düşük erime dereceleri dışında bütün tipleri 1965 Fransız
Farmakopesi Semi-sentetik Gliseritler, Alman Farmakopesi (DAB
16
7) Adeps Solidus ve Avusturya Farmakopesi Adeps Neutralis
gerekliliklerine uygun özellikler taşımaktadır. Tiplerinin
genel özellikleri Tablo 1 . 6 'de verilmiştir.
Tablo 1.6. Novata sıvağlarının genel özellikleri
NOVATA SIVAĞLARININ
TİPLERİKULLANIM AMAÇLARI
AB Erime derecesini düşürür, hacimli (iri) toslar için düşük viskozitedeki şekli u y g u n d u r .
A Çok amaçlı, hızlı soğutma uygulanabilir.
B Küçük veya büyük çapta üretime uygundur, kalıplar soğukta dondurulabilir.
BC Hidroksil değeri yüksektir,endüstriyel üretime uygun elastik özellikleri vardır.
BD Hidroksil değeri düşüktür, dayanıklı olmayan ilaçlara uygundur, kalıplar soğukta dondurulmamalıdır.
BBC B gibi yüksek erime derecesi ve geniş katılaşma aralığına sahiptir.
E En yüksek hidroksil değerine sahiptir (45-60) emülsiyon tipi supozituvarlar için serinin en uygun çeşididir.
BCF Ağır kristal tozların ayrılmasını geciktirir.
C Erime derecesini düşüren ilaçlar için ve ılık iklimler için uygundur.
D Erime derecesi 40-42‘C, erime derecesini yükseltir.
299 Hidroksil değeri 2 'den küçüktür ve çok kolay hidroliz olan ilaçlar için uygundur.
17
1.1.5.2. Hidrofilik Sıvaâlar
1.1.5.2.1. Suda Çözünen Sıvaâlar
1.1.5.2.1.1. Polietilen Glikol Sıvaâları (PEG)
Deâişik polietilen glikol polimerleri Amerika Birleşik
Devletlerinde Carbowax, Macrogol veya Polyglycol adı ile
pazarlanmaktadır.
Yapılarını uzun zincirli etilen oksit polimerleri o l u ş
turur ve ortalama molekül ağırlıklarını belirten rakamlarla
ifade edilirler. Uygun fiziksel nitelikleri elde etmek için
değişik molekül ağırlığına sahip PEG"ler birbirleriyle karış-
tırılabilirler. Anhidr bileşikleri kullanıldığında PEG'lerin
mukoz membrana dehidratasyon etkileri nedeniyle irritasyon
oluşturdukları saptanmıştır (31). Bu nedenle PEG karışımları
na uygun oranda su eklenmesi (formülasyon aşamasında %2Q)
veya uygulamadan önce bir miktar suyla ıslatılması önerilmek
tedir. PEG sıvaâları sistemik etki amaçlandığı zaman, yağlı
sıvaâlar ise hassas dokulara lokal kullanım durumunda tercih
edilmelidir.
1.1.5.2.1.2. Gliserin-Jelatin Sıvaâları
Gliserin-jelatin sıvaâları, gliserin, jelatin ve suyun
birlikte ısıtılması ile oluşan gliko-jelatin veya gliserin-
lenmiş jelatin olarak da bilinen saydam bir jel seklindedir.
Gliserin-jelatin ve su sıvaâı, özellikle antimikrobiyel m a d
delerin vajinit tedavisi için vajinaya supozituvar şeklinde
uygulanması amaçlandıâı zaman tercih edilmektedir. Gliserin-
jelatin supozituvarları vücut ısısında erimezler, ancak
18
uygulandıkları vücut boşluklarındaki salgılar içinde çözünür
ler (32,33), Çözünme zamanı da jelatin, gliserin, su oranına
göre ayarlanabilmektedir. Bazı Farmakopeler tarafından ofisi-
nal olarak kabul edilen ve vajinal supozituvar formülasyonla-
rında kullanılabilecek gliserin-jelatin-su sıvaâının değişik
oranları Tablo 1.7 de görülmektedir.
Tablo 1.7 . Bazı Farmakopeler
gliserin-jelatin-s
tarafından
u s ı v a ğ m ı n
kabul
oranları
edilen
Ph.B.V Ph.Fr.VIII Ph.Helv.VI
T.K. 1948
USP XVII O.A.B.IX
Jelatin 13 10 12.5 20 10
Su 22 30 25 10 20
Gliserin 65 60 62.5 70 50
Gliserin-jelatin sıvalının belirgin bazı yan etkileri
vardır:
- irritasyon,
- Yüksek hızda üretimde karşılaşılan güçlükler,
- Saklanması sırasında bozulma ve yumuşama riski,
Hasta tarafından kullanılması sırasında karşılaşılan
güçlükler.
Bu güçlükler nedeni ile ticari amaçla nadir olarak
kullanılmakta ise de USP XVIII tarafından önerilen birkaç
alternatif sıvag arasında bulunmaktadır.
Gliserin-jelatin sıvaâı sabun ile kombine halde rektal
19
suposituvar olarak laksatif amaçla da kullanılmaktadır.
1.1,5.2.2. Suda Dağılan Sıvaölar
Kimyasal olarak polietilen glikollere benzeyen bası
yüzey aktif maddeler suposituvar sıvagı olarak kullanılabil
mektedir. Bu sıvaâlar hem lipofilik hem de hidrofilik madde
lerin formülasyonu için kullanılabilmektedir. Bu grup sıvar
ların yüksek sıcaklıklarda çalışma ve saklanma avantajının
yanısıra toksik olmaması mikrobiyel üremeye uygun ortam
oluşturmaması ve geniş bir ilaç grubu ile geçimli olması
gibi üstünlükleri de v a r d ı r .Supozituvar f o r m ü l a s y o n l a r m d a en
fazla kullanılan yüzey aktif maddeler polioksietilen sorbi-
tan yağ asidi esterleri (Tween), polioksietilen stearatlar
(Myrj) ve sorbitan yağ asidi esterleridir (Span ve Arlacel).
1.1.6. Hasırlama Yöntemleri
Suposituvarlar üç yöntemle hasırlanabilir (12,32,33).
1- Eriterek kalıba dökme yöntemi
2- Kompresyonla şekillendirme yöntemi
3- El ile yuvarlama yöntemi
Eriterek kalıplara dökme yönteminde sıcakta,kompresyon
la şekillendirme ve el ile yuvarlama yöntemlerinde ise oda
sıcaklığında çalışılmaktadır. Eriterek kalıba dökme yöntemi,
kakao y a â ı , polietilen g l i k o l ,gliserin-jelatin sıvaâı ve pek
çok diâer sıvaâlarla çalışmaya olanak sağlaması nedeniyle çok
kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde sıvag belirli bir
sıcaklıkta eritilerek etken madde ile karıştırılmakta ve
20
donma noktasına yakın bir sıcaklıkta kalıplara dökülerek
dondurulmaktadır.
1.1.7. Kontroller
Çeşitli farroakopelere göre supozituvarlar üzerinde
yapılması gereken kontroller şunlardır:
1- Ağırlık sapması
2- Sertlik tayini
3- Erime dağılma süresi
4- Etken madde miktar tayini
1.2. FORMÜLASYON TASARIMINDA ÖNEMLİ OLAN FAKTÖRLER
Rektal s u p o z i t u v a r l a r m tasarımında önemli olan
parametreler vajinal supozituvarlar için de geçerlidir,
bunlar (34,35):
1.2.1. Fizyolojik Faktörler
Vajinal supozituvar formülasyonları açısından uygulama
bölgesi olan vajinanın fizyolojik özellikleri büyük önem
taşımaktadır. Bu özellikler arasında vajinal sıvının miktarı,
bileşimi, pH'sı, tampon kapasitesi ve viskozitesi sayılabi
lir.
1.2.2. Fizikokimyasal Faktörler
Supozituvar formülasyonu tasarımında hem etken maddeye,
hem de sıvaâa ait bazı fizikokimyasal faktörler önemlidir.
r
1.2.2.1. Etken Madde ile ilgili Fizikokiroyasal Faktörler
ilaç etken maddesine ait fizikokimyasal faktörler;
çözünürlük, yüzey özellikleri, partikül büyüklüğü, ilaç k o n
santrasyonu, pKa ve dağılım katsayısıdır.
1.2.2.1.1. Etken Maddenin Çözünürlüğünün Etkisi
Supozituvar içinde verilen etken maddelerden beklenen
etkinin sistemik veya lokal olması formülasyon tasarımında
önemlidir. Vajinada çok az sıvı bulunması nedeniyle bu yolla
verilecek etken maddelerin suda çözünür olması istenir. Bu
nedenle formülasyonlarda kullanılacak etken maddenin su ve
diğer çözücülerdeki çözünürlüğü mutlaka bilinmelidir. Siste
mik etki beklenen supozituvar formülasyonlarında, etken m a d
de, sıvağdan kısa sürede s a l m a b i l e c e k çözünürlüğe sahip
olmalı ve de kısa sürede vajina membranını geçerek kana ve
hedef organa taşınmalıdır. Lokal etki beklenen supozituvar-
larda ise etken maddenin aynı şekilde kısa sürede salınması,
vajinal sıvıda yeterli çözünürlüğe sahip bulunması, ancak
çözünmüş maddenin absorbe olmaması gerekir. Voigt ve Faik
(36) 35 farklı bileşiği inceledikleri çalışmalarında, bunla
rın sudaki çözünürlükleri ile suposituvardan salınma hızları
arasında doğrusal bir ilişki belirlemişlerdir. ilacın çözü
nürlüğü aynı zamanda sıvağ tipinin seçimini de belirleyen bir
parametredir. ilaç hiçbir zaman sıvağ içinde kalıcı bir eği
lim göstermemelidir. Bu nedenle genelde suda çözünen maddele
rin yağlı sıvağlarda, yağda çözünme eğiliminde olanların da
suda çözünen veya suyla karışabilen sıvağlarda formüle edil
mesi önerilmektedir (37,38), Sodyum fenobarbital ve feno-
21
22
barbital kullanılarak yapılan bir çalışmada suda çözünürlüğü çok aa olan fenobarbitalin lipofilik sıvağ ile hasırlanan supoaituvardan diğerlerine kıyasla daha yavaş salınarak aa absorbe olduğu belirlenmiştir (39).
1.2.2.1.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının EtkisiEtken maddenin yağ/su partisyon katsayısı ilaç salını-
mini ve absorpsiyonunu etkileyen bir parametredir (40-42). ilacın supozituvar sıvacından vajinal sıvıya geçişi yağ/su (sıvağ ile ortam sıvısı arasındaki) ara yüzeyinde partisyonuna bağlıdır. Yağlı sıvağlarda haaırlanan supozituvarlar için, etken maddenin sıvağdan ortam sıvısına bırakılması hız kısıtlayıcı bir basamaktır. Bir ilaç yağlı fazda çok çözünürse ve konsantrasyonu da düşükse vajinal sıvıya geçiş hızı düşük olacaktır. Buna karşılık yağlı faada çözünürlüğü az ve supo- zituvarda yüksek konsantrasyonda bulunan maddeler vajinal sıvıya daha kolay geçebileceklerdir. Weiss (43) hidrofilik bir membran kullanarak değişik ilaçların kakao yağından sulu ortama taşınmasında partisyonun etkisini incelemiştir. Çalışmasında kakao yağında belli miktarlarda çözünürlüğü olan salisilik asit, N-metil salisilamid ve metil salisilat kullanmış ve partisyon katsayısı azaldıkça etken maddenin supo- aituvar sıvağmdan salınma hıaınm arttığını göalemiştir.
1.2.2.1.3. Etken Madde Konsantrasyonunun Etkisiilaç konsantrasyonunun, supoaituvarlardan etken madde
nin salınma hıaı üaerindeki etkisi özellikle yağlı supozi- tuvar sıvağlarmda görülmektedir. Literatürde bu konuda
23
yapılmış bazı çalışmalar vardır. Schoonen ve ark. (44) sodyum salisilatın konsantrasyonu arttıkça Witepsol H 15 supositu- varlarından salınma hışmın da arttığını gözlemişlerdir. Yapılan bir başka çalışmada ise noramidopirin metan sülfonat sodyumun yağlı supozituvar sıyağlarından salınma hızı artışı konsantrasyon artışı ile ilgili bulunmuştur (45). Yağda çözünen ilaçların yağlı supozituvar sıvarlarına doygunluk konsantrasyonunun üstünde eklenmesi supozituvardan salınmayı artırmaktadır (46),
1.2.2.1.4. Etken Maddenin Partikül Büyüklüğünün EtkisiSüspansiyon şeklinde ilaç taşıyan supozituvar forrnü-
lasyonlarında içerik tekdüzeliği açısından partikül büyüklüğü çok önemlidir ve 150 um"dan büyük partiküllerin formü- lasyonlarda kullanılmaması önerilmektedir. Ayrıca partikül büyüklüğü arttıkça salınma hızının azaldığını gösteren çalışmalar vardır (34,35,37). Tez kapsamı içinde formülasyon çalışmalarında kullanılan etken maddenin sıvı maddelerin bir karışımı olması nedeni ile bu kısım üzerinde ayrıntılı açıklama yapılmayacaktır.
1.2.2.1.5. Yüzey Aktif Maddenin EtkisiYüzey aktif maddeler farmasötik preparatlarda katkı
maddesi olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlar, anyonik, katyonik, non iyonik veya amfoterik (zwitter iyonik) karakterde maddeler olup, polar-apolar özelliklerinin artması ile (HLB) hidrofilik özellikleri de artmaktadır.
24
Farmasötik sistemlerde kullanılan yüaey aktif maddelerin taşıması gereken bası özellikler vardır. Bunlar arasında toksik ve irritan olmamaları, sistemde bulunan diğer maddelerle geçimli olmaları ve çöaücü ile karışabilmeleri öncelikle sayılabilir. Non iyonikler bu vasıflara sahip olmaları nedeniyle farmasötik preparatlarda en faala kullanılırlar, ilaç şeklinde, yüzey aktif maddelerin varlığı ilaç absorpsi- yonunun hızını ve boyutunu etkilemektedir. Gibaldi (41,47) yüaey aktif maddelerin ilaç absorpsiyonuna olan etki mekanizmalarını şöyle açıklamaktadır:
Biyolojik membranlarla etkileşebilir ve membran geçirgenliğini değiştirebilirler,
ilaç şekli veya organizmanın kendisi ile etkileşime girerek, absorpsiyon hızında artmaya veya azalmaya neden olabilirler,
Yüzey aktif konsantrasyonu ve yapısı bu değişkenler üzerinde önemli rol oynar.
Literatürde etken maddelerin supozituvarlardan salınma hızlarını, yüzey aktif madde sistemlerinin HLB değerleri ile ilişkili olarak açıklayabilmek için yapılmış çalışmalar vardır. Flaxco ve ark. (48) aminofilin ve efedrinin hem bazlarının hem de tuzlarının toplam 28 farklı iyonik yüzey aktif madde ile kakao yağlı supozituvarlardan dializ hızını araştırmışlardır. HLB değeri 11-14 arasında olan yüzey aktif maddelerin HLB değeri daha düşük olan diğer yüzey aktif maddelere kıyasla daha faala salınmaya yol açtığı görülmüştür. Yüksek HLB değerleri olan polisorbatların Macrogol 1500 supozituvarlarmdan salınmayı azaltmak için kullanımlarına
25
ait çalışmalar vardır. Kolesterin ve lesitin varlığında absorpsiyon hızındaki artış, etken maddenin mukoz membrandan kolaylıkla difüzyonuna olanak sağlayan emülsiyon oluşumu ile ilgili bulunmuştur (49).
Supozituvarlara non-iyoniklerden başka katyonikler ve anyoniklerin katıldığı çalışmalar da vardır (50). Bu maddelerden, non-iyoniklerin %10, anyoniklerin %5, katyoniklerin %1 oranında kullanıldığı bildirilmektedir (51,52).
1.2.2.2. Supozituvar Sıvağı ile ilgili Fizikokimyasal FaktörlerSupozituvar formülasyonu tasarımında önemli olan fak
törlerden sıvağa alt fizikokimyasal faktörler; supozituvar sıvağının bileşimi, erime davranışı, yüzey gerilimi ve reolo- jik özellikler olarak sıralanabilir.
Supozituvardan ilaç etken maddesinin optimum salınımı için, supozituvarın hızla erimesi ve uygulama bölgesine yayılması gerekir. Supozituvar sıvağının uygunluğu öncelikle kimyasal bileşimi ile ilgili olarak aşağıdaki özellikleri ile ilgilidir.
- 37'C'de erime zamanı ve erime aralığı- 37*C'deki erimiş veya yumuşamış kütlenin reolojik davranışı
- Vajinal (veya rektal) sıvı ile sıvağm oluşturduğu ara yüzeyin özellikleri
1.2.2.2.1. Sıvağm Erime Davranışıilacın lokal veya sistemik etkisinin başlaması ve bo-
26
yutları dozaj ¡şeklinin uygulandığı vücut boşluğunda sıvağm erimesi yumuşaması veya ortam sıvısında çözünmesine bağlıdır. Llpofilik kökenli sıvağlarda supozituvar sıvağının erime derecesi ilacın bırakılmasını etkiler (53). Hidrofilik kökenli sıvağlarda ise, sıvağm çözünme hızı ilacın bırakılmasını etkileyici bir faktördür. Kassem ve ark. (54) yaptıkları çalışmada yüksek erime derecesine sahip gliseritlerin ve alifatik bileşiklerin kloramfenikolun salınımını geciktirdiğini gözlemişlerdir,
Sistemik kullanıma yönelik yağlı supozituvar sıvağları vücut ısısının hemen altında erimelidir. Lokal etki için sıvağm yumuşaması veya dispersiyonu da yeterli olacaktır. Yüksek erime derecesine sahip sıvağlar erime derecesini düşürme eğilimi olan yağda çözünen ilaçlar veya sıcak iklim koşullarında uygulanacak supozituvarlarm hazırlanması için uygundur. Sıcakta iken sıvağda çözünen ilaçlar soğuma veya saklama sırasında kristallenebilir. Düşük erime derecesine sahip sıvağlar yüksek dozlarda çözünmeyen madde kullanılacağında uygundur. Bu durumda da sedimentasyon riski vardır.
1.2.2.2.2. Sıvağm Kısmi Ester içeriği (Hidroksil sayısı)Hidroksil sayısı sıvağm hidrofilik özellikleri ile
yakından ilgilidir. ilacın salmımı ve absorpsiyonu sıvağm hidroksil sayısından etkilenir. Yüksek kısmi ester içeriği, üretim esnasında supozituvarm kalıplardan kolayca çıkmasını sağlar ancak emülsiyon oluşumuna bağlı olarak ilacın sıvağdan difüzyonu engellenmiş olur. Düşük hidroksil değerine sahip sıvağlarm kullanılması ilaç ve sıvağ arasında olabilecek
27
kimyasal etkileşimi minimuma indirir. Düşük hidroksil değerine sahip sıvağlar yüksek hidroksil değeri olanlara göre daha az plastiktir ve süratli soğutulunca kolaylıkla kırılabilirler. Düşük hidroksil değerine sahip sıvarlardan hem suda çözünen hem de suda az çözünen maddeler daha iyi salınmışlar- dır ve kısmi ester içeriği düşük olan bu sıvağlardan yüksek difüzyon hızları elde edilmiştir (55,56).
1.2.2.2.3, Sıvağm Yayılma özelliği ve Viskozitesinin EtkisiSıvağm veya suposituvarın reolojik davranışının belir
lenmesi için Farmakopelerde kayıtlı herhangi bir test yöntemi bulunmamaktadır. Ancak sıvaâm viskozitesi ilacın supozitu- vardan salınmasını ve absorpsiyonunu etkilemektedir. Supoai- tuvarın erimeyi takiben yayılması doğrudan doğruya ilaç şeklinden salınmanın dolayısı ile absorpsiyonun olacağı alanı belirlemesi nedeniyle önemlidir. Ancak rektal supoaituvar- larda ilk geçiş etkisi düşünülecek olursa sıvalın yayılması her aaman bir avantaj olmayabilir. Sodyum klorürün değişik sıcaklıklarda değişik viskoaitedeki kütlelerden salınma hızları incelendiğinde izoviskoz kütlelerde salınma hızları arasında belirgin bir fark gözlenmezken yüksek viskozitelerde örneğin kakao yağı için 37‘C'de salınma çok daha yavaşlamıştır (57,58). Baichwal ve Lohit (59) salınmanın, viskozitenin logaritması ile orantılı olarak azaldığını bildirmişlerdir. Yağlı supozituvar sıvağları için 37‘C'de düşük viskozite optimum salınım için uygun görülmektedir.
28
1.3. İN VİTRO SALINMA VE DİFOZYON HIZI TAYİN YÖNTEMLERİFormülasyon tasarım ve geliştirme çalışmaları sırasında
etken maddenin ilaç şeklinden salınma hızı mutlaka incelen- melidir. in vitro salınma hızı deneyleri formülasyon geliştirme aşamasında olası alternatiflerin ilk elemesi, ayrıca üretim esnasında kalite kontrol yöntemi olarak kullanılması açısından yararlı olmaktadır. Tablet ve kapsüller için bazı Farmakopelere standart disolüsyon aletlerinin ve yöntemlerinin kabulünden sonra, rektal ve vajinal supozituvarlar için de farmakope yöntemleri geliştirebilmek amacı ile çalışmalar yapılmaktadır (60),
Supoaituvarlardan etken maddenin salınmasının in vitro değerlendirilmesinde; sıcaklık,karıştırma hızı, çözücü miktarı, etken maddenin f izikokirnyasal özellikleri ile supozituvar sıvağınm erime aralığı gibi faktörler önemlidir (34,35). Supozituvardan etken maddenin bırakılması,supozituvar sıvağı- nın yumuşaması, erimesi ve yayılması gibi farklı bazı aşamalar sonucu oluşmaktadır. Bu nedenle de oral kullanılan dozaj şekillerine kıyasla supozituvardan ilaç salınması daha kompleks bir olaydır.
Literatürde supoaituvarlardan salınma hızının in vitro incelenmesi için verilen yöntemler iki grup altında toplanmaktadır (61). Bunlardan birincisi,etken maddenin erimiş supozituvardan sulu ortama yarı geçirgen bir membrandan di- füzyonunun incelendiği membranlı yöntemler, diğeri ise supo- zituvarm 37"Cde belirli hacimde su içine daldırılarak, belli zaman aralıklarında ilacın serbestleşen miktarının ölçüldüğü membransız yöntemlerdir. Membransız yöntemlerde
29
supozituvar erlen veya beher içinde bulunan test çözeltisi ile doğrudan doğruya temas halindedir, Blaey (20) tarafından kullanılan sistemde, çelik bir sepet içine yerleştirilen supozituvardan etken maddenin test ortamına bırakılma hızı ölçülmektedir. Araştırmacıların bu yöntemi tercihleri, yarı geçirgen membrandan gelen kısıtlayıcılıöı gidermektir, Memb- ran kullanılmayan diğer bir in vitro sistemde, ÜSP'de tabletler için kabul edilen disolüsyon aleti kullanılmakta ve supo- zituvar sistemin dönen sepeti içine yerleştirilmektedir (62,63), Ancak, bu sistemde supozituvar sepetin içinde kek oluşturmakta ve yüksek dönme hızına rağmen, düşük salınma hızı elde edilmektedir (64),
Membran kullanılan sistemlerin bazılarında (45,54,65) iki ucu açık ve ölçüleri belli cam bir tüpün alt kısmı membran ile kapatılarak içinde çözünme ortamı bulunan büyük bir cam kap içerisine yerleştirilmektedir. Bu yöntemde supozituvar alt ucu kapalı cam tüpün içersine bırakılmaktadır. Dializ hücresi yönteminde ise supozituvar doğrudan doğruya membran içine konulmuş olarak deney ortamı ile temasa getirilerek etken maddenin difüayonu İncelenmektedir (66-72).
Değişik supozituvar formülasyonlarından etken maddenin difüzyonu ilacın görünür dialiktik hız sabitleri hesaplanarak kinetik olarak deöerlendirilebilmektedir. Davis (73) tarafından geliştirilen denklem 1.1 ile difüzyon torbası içinde kalan ilaç miktarı hesaplanabilmektedir.
30
log [ VoAt-(Vo+Vi)Ao ]=Vo + Vi2.3 ViVo
Kt + log ( VoAt )
CI.l)Vi : Difüayon torbası içerisindeki test ortamının hacmiVo : Difüayon torbası dışındaki test ortamının hacmiAo : Difüzyona uârayan ilaç miktarıAt ; Deney ortamında bulunan toplam ilaç miktarıt : ZamanK : Görünür dialiktik his sabiti
Difüayon torbası içinde kalan ilaç miktarını gösteren log [ VoAt - ( Vo+Vi ) Ao ] samana karşı grafiklendiginde doğrusal bağıntı elde edilmekte ve bu doğrunun eğiminden ise görünür dialiktik his sabiti K, denklem 1.2 den hesaplanabil- mektedir.
- ( - Eğim ) (2.3) ( ViVo )K = --------------------------- (1.2)
Vi + Vo
Dialiktik his sabitinin büyük olması maddenin difüayon hızının' da büyük olduğunu göstermektedir. Othman (56) tarafından yapılan çalışmada dialiktik his sabiti ile partisyon katsayısı arasında korelasyon araştırılmış, ancak direkt bir ilişki bulunamamıştır.
Suposituvarlardan ilaç salınması incelenirken karşılaşılan en önemli sorun supozituvarın yumuşama, deformasyon ve erimeyi takiben disolüsyon ortamında farklı genişlikte
31
arayüzeyler oluşturmasıdır. Salınma hızı da oluşan arayüseye bağımlı olduğu için bu faktördeki değişkenlik deney sonuçlarının tekrarlanabilirliğini azaltabilmektedir. Bu nedenle membranlı sistemde kullanılan membranlar arayüzey alanını kontrol ederek sınırlandırmak açısından yararlı olmaktadır. Anlatılan bu yöntemlerden başka supoaituvarın pamuk veya tel bölme içine yerleştirilerek salınma hızının ölçüldüğü sürekli akış sistemlerine de literatürde rastlanmaktadır (74,75).
1.3.1. Antimikrobiyel Etkinliğin in Vitro Değerlendirilmesi (76,77)Herhangi bir maddenin antimikrobiyel etkisinin in vitro
değerlendirilmesinin amaçları şunlardır:1- Antibakteriyel maddenin çözelti halinde iken
etkisini saptamak,2- Maddenin vücut sıvılarında ve dokulardaki miktarını
belirlemek,3- Belirli bir mikroorganizmanın ilacın belirli bir
yoğunluğuna duyarlılık derecesini saptamak.Antimikrobiyel etkinin ölçülmesi iki yöntemle yapılabi
lir :1- Dilüsyon (Sulandırma) yöntemi2- Difüzyon (sızma) yöntemiDilüsyon yönteminde, önce antimikrobiyel maddeler sıvı
veya katı besiyerleri içine bilinen miktarlarda karıştırılırlar, sonra denenecek bakteriler besiyerine ekilerek inkübe edilir. Bakterilerin üreyemedikleri ortamdaki antimikrobiyel madde miktarı, deney bakterilerinin üremesini önleyen ya da
32
onları öldürebilen yoğunluk olarak kabul edilir.Pifüzyon yönteminde ise antimikrobiyel maddeden belir
li miktarlar emdirilmiş olan bir süzgeç kağıdı diski, denenecek mikroorganizmanın bolca ekilmiş olduğu katıbesiyerinin yüzeyine yerleştirilir. inkübasyon süresi sonunda ilacın sızdığı bölgede mikroorganizmaların üreyememesi yüzünden oluşan dairesel inhibisyon bölgesinin çapı, ilacın bu deney organizmasının üremesini önleyici etkisinin ölçüsü olarak kabul edilir.
Fukuchi ve ark. (77) antimikrobiyel bileşikler olan fenilmerküri asetat ve etilmerküri klorürün antiseptik etkili vajinal supoaituvar formülasyonunu hazırlamışlardır. Araştırmacılar önce etken maddelerin vajinada bulunan mikroorganizmalara karşı etkinliklerini MiK olarak saptamışlar ve işaretlenmiş radyoaktif etken madde miktarını biyolojik sıvıda sintigrafi cihazı ile tayin etmişlerdir.
1.4. VAJİNA
1.4.1. Genel ÖzellikleriVajina kas ve zarlardan yapılmış boru şeklinde bir
organ olup, uterus boşluğu ve serviks kanalını dışarısıyla birleştiren 8-10 cm boyunda bir kanal teşkil eder (78). Vajinanın üst ucu serviksi dıştan bir halka şeklinde sarar ve burada serviks duvarına sıkıca yapışır.
1.4.2. Yapısı (79-81)Vajina duvarı içten dışa doğru yapıca farklı üç tabaka-
33
dan oluşmaktadır. Bunlar tunica mucosa, tunica muscularis ve tunica adventitia'dır. Tunica mucosa çok katlı yassı epitel tabakası ile örtülüdür, ön ve arka duvarların iç yüzeyinde transvers yönde uzanan pilikalar bulunur. Vajina mukozasında bezler bulunmaz. Mukozayı sürekli ıslak ve kaygan tutan salgının bir kısmı uterusun serviksinden gelir. Vajina sıvısının diğer kısmı ise uterus salgısının içerdiği fermentler ve vajinada bulunan bakterilerin etkisi ile oluşmaktadır. Tunica musculariste genellikle içte sirküler dışta longitudinal düz kaslar bulunmaktadır, ancak vajinanın kas dokusu zayıftır ve kas lifleri arasına karışmış bağ dokusu içerir. Tunica adventitia ise organı saran baâ dokusudur ve vajinayı komşu organlara baâlar.
Vajinayı örten epitelin yüzey hücreleri sürekli olarak lümene dökülür ve dökülen bu hücreler smear metodu ile incelenebilir. Epitel hücreler %3 oranında glikojen içerir. Bu karaciğerden sonra ulaşılan en yüksek orandır. Glikojen vajinanın pHrsının 4-5 arasında tutulmasını sağlar. Epitel hücrelerin glikojen içeriâi östrojenler tarafından kontrol edilir. Vajina sıvısının normalde düşük olan pH'sı menstural siklusun luteal fazında yükselir. Vajinal sıvının düşük pH'sı patojen bakterilerin üremesini engeller. Dolayısı ile vajinal asidite enfeksiyonlara karşı koruyucudur ve östrojen verilerek vajinal enfeksiyonlar tedavi edilebilir.
1.4.3. FlorasıVajina içersindeki biyokimyasal faktörler, vajinanın
34
bakteriyel florasının karakterini belirler. Vajina mikroorganizmaları vulva ve servlkstekilerden oldukça farklıdır. Doğumda vajina sterildir, mikroorganizmalar ilk 12 ila 24 saat içinde görülmeye baslar. Bunlar stafilokok, enterokok ve difteroid gibi organizmalardır. Ancak doğumun ikinci ve üçüncü gününde yerlerini saf laktobasil kültürlerine (Döderlein basilleri) bırakırlar. Bir hafta veya on gün içinde Döderlein basilleri yerlerini tekrar stafilokok, hemolitik olmayan streptokok ve koliform ile difteroid basillerine bırakırlar. Bu karışık bakteriyel flora ergenliğe kadar devam eder.
Schroder'e göre (82) vajinal flora sınıflandırılması:Sınıf I: Sadece Döderlein basillerinden oluşur.Sınıf II: Döderlein basili ile birlikte diğer orga_
nizmalardan oluşur.Sınıf III: Döderlein basillerinden farklı organizmalar_
dan oluşur.Sınıf Irdeki flora normal kabul edilirken, Sınıf III en
anormal kabul edilen gruptur. Laktobasillerin vajinadaki varlığı asitlik derecesine bağlıdır. pH 4-4.5 arası normal vajinaya girerek yaşama ve üreme şansı olan pek as mikroorganizma vardır. Su halde normal vajina denilince sadece histolojik ve biyolojik karakteristikleri değil, homojen bir laktobasil florasının da varlığı anlaşılmalıdır.
1 Cruickshank ve Sharman (80) vajinal floranın sınıflandırılması ile pH arasında aşağıdaki korelasyonu bulmuşlardır.
35
SINIF pHI 4.0-4.4II 4.6-5.6III 5.6-7.6
1.4.4. VajinitVajinit, vajina mukozasının bir enfeksiyonu olup jine
kolojinin en önernli sorunlarından birisidir (83-84). Lane (87) tarafından 802 jinekolog hekim ile yapılan anket sonu- çunda %24.5'unun vajinitin en sık karşılaştıkları sorun olduğunu bildirdikleri saptanmıştır. Vajinite neden olan mikroorganizmalar sıklık sırasına göre; Trichornonas, Heroophilus, Candida ve Spesifik olmayan bakterilerdir. Vajina içindeki patojen bakterilerin pek çoğu belirli pH değerlerinde çoğala- bilmektedir. Optimal üreme pH 7.5 civarındadır.
Vajina iltihabı için spesifik bir ilaç seçilmesi gerekince çeşitli jeller, kremler, supozituvarlar, tabletler ve yumuşak kapsüller en önemli seçenekler olarak görülmektedir (88-93). ilaç yeterli, doğru ve sürekli kullanıldığı zaman tedaviden kesin sonuç alınabilir. Ayrıca vajinitli hastanın başarılı tedavisinde esas enfeksiyona neden olan mikroorganizmanın doğru ve kesin teşhisidir. Bu nedenle vajinal akıntı derhal mikroskop altında incelenerek mikroorganizma türü belirlenmelidir.
1.5. C31G1.5.1. Genel özellikleri
Amfoterik yüzey aktif bileşikler olan alkil-N,N-dimetil. arnin oksit (kokoamin oksit) ile alkil-N-betain'in (alkil
36
dimetil glisin, koko betain) eşit molar konsantrasyonlardaki karışımı, pH'sı sitrik asit ile yaklaşık olarak 5'e tampon- lanınca sinerjik etki kazanmıştır. Geniş spektrumlu antimik- robiyel özellik gösteren bu karışım C31G olarak adlandırılmıştır.
1.5.2. YapısıC31Grnin formülasyonu 4,107,328 Numaralı U.S. Paten
tinde (1978) geniş olarak açıklanmıştır. Bu formülde etkenKoko betain. ............... 60.6 KgKokoamin oksit.............49.4 KgSitrik asit monohidrat .... 3.94 KgDistile su .................5.3 Kg
maddeler olarak yer alan koko betain ve kokoamin oksitinyapıları aşağıda açıklanacaktır.
1.5.2.1. Kokoamin oksitTicari ,ismi Barlox 12 olan kokoamin oksit, alkil-
N,N-dimetilamin oksit yapısındadır. P.12 tek bir alkil zinciriCH3
olmayıp, C1 2 , C14 ve Cıe karbon atomlu zincirlerin bir karışımıdır. Ağırlık olarak alkil zinciri oranları aşağıda gösterilmiştir :
Rı 2 N > 0CHS
/CH3% 69Cl 2H2 5N' > O
"•CH3/CH3
C14H2 3N > o % 25CH3
37
/CH3C10H33N ----> O % 6
NCH3Bu karışım içinde % 3 rten az olmak üsere diâer alkil dimetil_ amin oksitler bulunmaktadır. Yüzey aktif özellik gösteren bu maddenin molekül ağırlığı yaklaşık 240 olup, % l rlik çözeltisinin p H rsı < 8 dir.
1 ,5 .2 .2 . Koko BetainKoko betainin (alkil-N-betain, alkil dimetil glisin)
ticari ismi Lonzaine 12C 'dir. Alkil grubu Ca, Cıo, C12, C h , Ci8
CH3 0 I + II _
R-N-CH2-C-0ICÜ3
ve Cıs den oluşmaktadır. Bunların karışımdaki ağırlık olarak yüzdeleri ise aşağıdaki gibidir:
+ /CH3C8H17N-CH2COO < % 9
+ /CH3C10H21N-CH2COO % 8
sCH3+ /CH3
C12H25N-CH2COO % 46vCH3
+ /CH3C24H29N-CH2COO % 24
xCH3+ /JH3
C18H33N-CH2COO % 10sCHs
+/CH3C18H37N-CH2COO < % 7
sCH3
38
Bu karışımda %3 den az olmak üzere diğer alkil dimet.il glisiıı bulunmaktadır ve karışımın molekül ağırlığı yaklaşık 282, %
10 'luk çözeltisinin pH'sı 5 8 olarak belirlenmiştir.
1.5.3. Fizikokimyasal özellikleriC31G açık sarı renkte berrak görünümlü bir sıvıdır,
özgül ağırlığı 20"C de 1 ± 0,005'tir. Hammaddelerin yüzde aktivitelerine bağlı olarak karışım % 29-30 aktif olabilir, %1 aktif çözeltisinin pH'sı 4,8 ± 0,1'dir,
1.5.4. Mikrobiyolojik Etkisi ve Etki ŞekliC31G, hem gram pozitif, hem de gram negatif mikroorga
nizmalara karşı etkili olan geniş spektrumlu antimikrobiyel ve antifungal bir germisittir.Bileşenleri olan alkil-N-betaiıı ve alkil-N,N-dimetilamin oksit, pH 4-6 aralığında sinerjik etki göstermektedir (1).
C31Grnin etki şekli glikolipid hücre duvarları tarafından absorpsiyonu ve mikroorganizmaların hücre membranlarma "litik" etkileri ile ilgilidir (6). Yapılan mikrobiyolojik çalışmalar C31Grnin minimal inhibisyon konsantrasyonu (MiK) ile minimal sidal konsantrasyonunun aynı olduğunu, dolayısı ile esas etkisinin bakterisidal olduğunu göstermektedir.
in vitro mikrobiyolojik çalışmalar ile fungusid aktivi- tenin 13 ppm de başladığı belirlenirken agar difüzyon testleri ile yapılan MiK çalışmalarında aktivitenin 260-1300 ppm arasında görüldüğü belirlenmiştir (94). Bu fark, test yöntemine de bağlı olarak bazı gram pozitif bakteriler için (özellikle Ps.aeruginosa) belirgindir.pH 4-6 aralığında gerçekleş-
39
tirilen in vitro çalışmalar sonucunda C31G'nin fungusid ve bakterisid etkilerinin geniş kullanıma sahip topik dezenfektan maddeler olan hekzaklorofen, benzalkonyum klortir, iyodo- form ve klorheksidin glukonat ile kıyaslanabilir, hatta daha üstün olduâu bildirilmiştir (2,4,5).
C31G'nin, klinik hastalıklarla ilgili pekçok organizmaya karşı etkin bir antimikrobiyel madde olduğu (94), enfekte ve enfekte olmamış yaraların İyileşmesini hızlandırdığı bilinmektedir. Karışımın bu biyolojik aktivitesi fibrin oluşumu üzerindeki etkisi ile ilgili bulunmuştur (6).
C31G deodoran etkisi nedeniyle özellikle aksiyel ve perineal bölgedeki vücut kokularını uzun süre inhibe edebilmektedir (1),
C31G'nin diş hekimliğinde kullanılmak üzere ağız temizleme çözeltisi ile diş macunu formülasyonları geliştirilmiş, ağız ve diş bakterilerine karşı oldukça düşük konsantrasyonlarda (%0.2) aktivite gösterdiği ayrıca dişler üzerinde protein birikimini de önlediği bildirilmiştir (2,3).
Âyrica, C31G yüzey aktif ve antimikrobiyel özellikleri nedeniyle kontakt lens temizleyicisi olarak kullanılmak üzere düşünülmektedir. Bu konu ile ilgili olarak C31Grnin en önemli avantajı formülasyonda preservatif ajan gerektirmemesi- dir (95).
1.5.5. Toksisite ÇalışmalarıBugüne kadar yapılan toksisite çalışmaları C31G'nin
toksik olmadığını göstermiştir. Toksisite yüzey aktif madde-
40
lerin esas karakteri ile ilgili olup yüksek konsantrasyonlarda, organ veya dokulardaki hücre membranlarmı tahrip edebilmektedirler. Böyle bir durumda akut toksik reaksiyon veya inflamasyon oluşabilmektedir. Ancak C31G ile ilgili henüa yayınlanmamış hücre kültürü çalışmaları bu karışımın geniş kullanımı olan pek çok anyonik ve noniyonik yüsey aktife kıyasla daha düşük sitotoksisiteye sahip olduğunu göstermektedir (96,97).
1.5.5.1. Hayvan ÇalışmalarıTablo 1.8 r de bugüne kadar C31G ile ilgili olarak
yapılan toksisite çalışmalarının sonuçları verilmiştir (98- 104) .
1.5.5.2. insan Çalışmaları3*1 aktivitede dis macunu formülasyonu günde 1 kes olmak
üzere 14 gün süre ile 35 kişiye uygulandığında hiç kimsede istenmeyen etki oluşturmadığı görülmüştür (2,3).
C31G'nin vücut ve saç şampuanı 2-4 yıl süre ile 50 kişide denenmiş,kullanan kişilerde deri irritasyonu oluşturmamıştır (1).
41
Tablo 1.8. C31G'nin Toksikolojik Değerlendirilmesi
TİP TORUYGULAMA YOLU ve SURESİ DOZ
LD5 0 veya ETKİSİZ DOZ
Akut (Tek dos)
Köpek P.O.(gavaj)
3.125-50 mİ/kg (%13)
> 50 mİ/kg
Sıçan P.O.(intübasyon)
3000 mg/kg ve 6000 mg/kg (963)
> 6000 mg/kg/%3
Tavşan Dermal 2500 mg/kg ve 5000 mg/kg (%3)
> 5000 mg/kg/%3
Tavşan Oküler 0.1 mİ (%3) Kuvvetliirritan
Tavşan Oküler 0.1 mİ (%0.4) irritan deáilKöpek Oküler 0.1 mİ (%3) Çok hafif
irritanFare İ.p. 0.1 mİ (%1,3)—
0.5 mİ (%13)0.28 g/kg
Fare P.O. 0.2 ml-0.8 mİ (% 13 )
2.2 g/kg
Subkronik Fare Topik olarak 8 gün
0.1 mİ (%13) ve (%40)
orta derecede toksisite (3*40 grupta 2/10 ölüm)
Tavşan Topik olarak 21 gün
0.5 mİ (%13) Çok hafiften orta dereceye irritan
Kobay Topik olarak 3 hafta
0.5 mİ (%3) Hafif derecede duyarlayıcı
Tavş an Topik olarak 30 gün
3 ml/kg'a kadar
1.00 ml/kg/gün (0.29 g/kg)
Kronik Fare p.o.112 gün p.o. 46
0.02-%2 0.2 g/kg/gün
Parantez içindeki değerler % aktiviteyi göstermektedir.
42
1.5.6. StabilitesiC31G 50‘C nin altındaki sıcaklıklarda dayanıklıdır (1).
Donmuş çözelti, oda sıcaklığında eritilir ise çözelti orijinal homojen görüntüsüne dönmektedir. C31Grnin biyolojik aktivitesi ile ilgili olarak stabilité testleri iki şekilde yapılmıştır:
1. C31G cam kap içerisinde 3 ay süre ile 4'C,22*C,37“C, 43"C ve 50"C sıcaklıkta bekletilmiştir. Test mikroorganizmaları olarak S.aureus, S.epidermis, Ps.aeruginosa, E.coli, F.vulgaris, C.albicans seçilmiştir. Yapılan hızlandırılmış stabilité deneyleri sonucunda, cam içersinde saklanmasının, sürenin ve şartların C31G'nin antimikrobiyel aktivitesinde (MiK) belirgin bir değişikliğe neden olmadığı saptanmıştır.
2. Stabilité çalışması plastik kap içinde 1 sene oda sıcaklığında bekletilerek tekrarlanmıştır. Bir önceki testte kullanılan aynı test mikroorganizmalarına karşı antimikrobiyel etkinliğe bakıldığında aktivitenin genelde daha önceki bulgular doğrultusunda olduğu görülmüştür (105).
II. DENEYSEL
II.l. ARAÇ VE GEREÇLER
II. 1.1. Kullanılan Kimyasal AmonyakAmonyum raynekatAsetonBenzenC31G
DifenilaminEtanolEterFenolftalein Etil asetat Glasyal asetik asit.GliserinHidroklorik asit iyotiyot triklorür JelatinKarbon tetraklorürKloroformKokoamin oksitKoko betainLetheen agar besiyeriMassa Estarinum BMetanol
MaddelerMerckAldrichMerckMerckHunterdon Pharmaceuticals Batch No. 001MerckT.C. Tekel idaresiMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckHunterdon Pharmaceuticals Hunterdon Pharmaceuticals DifcoDynamit Nobel Merck
44
Müeller-Hinton sıvı besiyeriOktanolPetrol eteriPotasyum dihidrojen fosfat Potasyum hidroksit Potasyum iyodür n-PropanolSabouraud dekstroz sıvı besiyeriSiklohekzanSilikajel GF254Sodyum hidroksitSodyum tiyosülfatSuppocire AMSuppocire CMWit-epsol H 15Witepsol S 55Witepsol W 31
II.1.2. Kullanılan Araçlar Abbe refraktometresi
Analitik terazi
EnjektörErime derecesi tayin aletiGaz kromatografisi (FID detektörlü)Veri değerlendiricisi
IR Spektrofotometresl
OxoidMerckMerckMerckMerckMerckMerckDifcoMerckMerckMerckMerckGatt-efossé Gattefossé Dynamit Nobel Dynamit Nobel Dynamit Nobel
PGH Rudfunk-Fernsehen Typ;DR 21949Shimadzu Model Libror AEL-200Hamilton CR-700Thomas HooverPackard Model 439
Shimadzu C-R3A ChromatopacShimadzu IR 435
45
Ultrasonik banyoSelofan membranSoğutmalı santrifüjSu banyosu, çalkalayıcılıTermostatlı,sirkülasyon yapan su banyosuSupozituvar sertlik aletiÜV Spektrofotometresi
Bransonic 220 Spectropor 2 WEB MLW-Model K 24 Nüve ST 400
ErwekaErwekaHitachi Model 220
II.1.3. Kullanılan Çözeltiler
II.1.3.1. pH 8 Tampon Çözeltisi0.2 M KH2F04 ....... 250 mİ0.2 N NaOH ......... 234 mİDistile su ...... k.m. 1000 mİ0.2 M potasyum dihidrojen fosfat ve 0.2 N sodyum
hidroksit çözeltileri hazırlandıktan sonra T.F. 1974'e göre yukarıda formülde verilen miktarlarda karıştırılıp balonjo- jede distile su ile 1000 mİ"ye tamamlanmıştır. Çözeltinin kullanılmadan önce pH kontrolü yapılmıştır.
II.1.3.2. Amonyum Raynekat Çözeltisi (106)1 g amonyum raynekatm balonjojede distile su ile 100
mİ'ye tamamlanması ile hazırlanan çözelti berraklaştırılması için mavi bantlı süzgeç kağıdından süzülerek her gün taze olarak hazırlandıktan sonra hemen kullanılmıştır.
46
II.2. YÖNTEM VE DENEYLERDeneyler beş bölüm altında toplanmıştır. Birinci bölümü
C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksitin standardizasyonu ve saflık kontrolleri oluşturmaktadır, ikinci bölümde C31G ile ilgili miktar tayini çalışma yöntemleri açıklanacaktır, üçüncü bölüm, C31G ve bileşenlerinin standart suçlara karşı minimal inhibisyon konsantrasyonlarının belirlenmesi ve vajinitli hastalardan izole edilen materyelde C31G etkinliğinin incelenmesini içeren mikrobiyolojik çalışmaları ve yöntemlerini kapsamaktadır. Dördüncü bölümde etken madde olan C31Grnin yedi adet vajinal supozituvar formülasyonu ve gerekli kontrol çalışma ve yöntemleri, beşinci bölümde ise hazırlanan suposituvarlardan C31G'nin in vitro salınma hızı deneyleri ve yöntemleri ile supozituvarm antimikrobiyel etkinliğinin samanın fonksiyonu olarak in vitro değerlendirilmesi verilmiştir.
11.2.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık KontrolleriC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksi
tin saflığını incelemek için yapılan tayinler aşağıda verilmiştir .
11.2.1.1. Spektroskopik özellikler
11.2.1.1.1. Ultra Viole (ÜV) AnaliziC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksi
tin pH 8 tamponu ile %0.5'lik çözeltileri hazırlanarak 1 cm kalınlığında quartz küvetler içinde, 200-350 nm arasında ve
47
kör olarak pH 8 tamponu kullanılarak UV spektrumları alındığında, yakın ultraviyole bölge olan bu dalga boyu aralığında absorpsiyon gözlenememiştir.
Bu problemi ortadan kaldırmak için, C31G ve bileşenlerinin %0.5'lik çözeltilerinden 10'ar mİ alınarak, 2 mİ %5'lik hidroklorik asit ve 3 mİ %1'lik amonyum raynekat çözeltileri ile karıştırılmış ve reaksiyon sonucunda hidroklorür tuzları seklinde kompleks oluşturularak çöktürülmüştür. Oluşan bu kompleks 10 mİ asetonda çözündürüldükten sonra elde edilen renkli çözeltinin, ultraviyole spektrofotometresinde, 350-650 nm dalga boyu aralığında, kör olarak aseton kullanılmak suretiyle taraması yapılmış ve C31G, koko betain ve kokoamin oksitin görünür bölgede absorpsiyon pikleri bulunmuştur,
11.2.1.1.2. Infra Red (IR) AnaliziC31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin
oksitin IR spektrumları, konsantre sıvı bileşiklerden alman birer damla örneğin çok ince bir film tabakası halinde potasyum bromür diskler arasına yayılmasından sonra 4000-200 em-* dalga sayısı arasında taranması ile çizilmiştir,
11.2.1.2. Kromatografik özellikler
II.2.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK)C31G ve bileşenlerinin İTK ile teşhisinde Bey (107-
109) tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için önerilen yöntem kullanılmıştır.
48
10 x 20 cm boyutlarında cam plaklar 0.20 mm kalınlığında Silikajel GF254 ile kaplanmış ve HO'C'de 60 dakika aktive edilmiştir. Plaklar etüvde saklanmış ve aktive edildikleri gün kullanılmıştır.Diğerleri de kullanılacakları gün aynı şe_ kilde aktive edilmiştir.çözücü sistemi(n-propanol- kloroform- metanol-lON amonyak çözeltisi, 10:10:5:2) kromatografi tankına konulduktan sonra 24 saat oda sıcaklığında bekletilerek tankın doygunluğu sağlanmıştır.
Plaklara numunelerin tatbiki için; C31G, koko betain ve kokoamin oksitin metanol içindeki 50 mg/ml konsantrasyonda çözeltileri hazırlanmıştır. Hamilton enjektör kullanılarak plakların alt ucundan 2 cm yukarısına 5 jj.1 (250 jj.g) numune tatbik edilmiş ve n-propanol-kloroform-metanol-lON amonyak çözeltisi ( 1 0 : 1 0 : 5 : 2 ) çözücü sisteminde 10 cm sürüklenmiştir. Plak tanktan çıkarıldıktan sonra 60”Crlik etüvde 10 dakika kurutulmuş ve madde UV lambası altında 254 nm'de veya iyot buharı reaktifi ile oluşan açık sarı renkten teşhis edilmiştir.
II.2.1.2.2. Gaz KromatografisiC31G"nin gaz kromatografisi ile tanınması, Takano ve
ark,'nın (110,111) amfoterik yüzey aktif maddeler için önerdiği yöntem ile gerçekleştirilmiştir. Bu yönteme göre yüzey aktif maddeye metanol ve potasyum hidroksit eklendikten sonra örnek direkt olarak gaz kromatografisine enjekte edilmektedir. Enjeksiyon odacığında Hofmann degradasyonu sonucunda olefin ve aminler meydana gelmektedir.Bu maddelerin piklerinden kantitatif tayin mümkündür.
49
Kromatografik koşullar :Kolon : %3 OV-17 Chromosorb WHP (80/100)
(Dış çapı 6 mm, iç çapı 2mm olan 1.8 m uzunluğunda cam kolon kullanılmıştır)
Kolon sıcaklığı : Başlangıç sıcaklığı: 100'CSıcaklık artışı: 5’C / dakika Son sıcaklık: 280‘C
Enjektör odacığı sıcaklığı : 300’CDetektör sıcaklığı : 280'CGaz akış hızları : N2: 30 mİ / dakika
H2: 25 mİ / dakika Hava: 250 mİ / dakika
Enjekte edilecek örneğin hazırlanması için C31G ve metanol 1:3 oranında karıştırıldıktan.sonra karışıma %3rlük potasyum hidroksit çözeltisinden 3 damla eklenmiştir. Alet ve çözeltinin hazırlanmasından sonra 0.5 jjlI örnek enjeksiyon odacığına enjekte edilmiştir.
II.2.2. C31G'nin Miktar TayiniC31Grnin miktar tayininde, Nishida ve ark.'nın (113)
verdiği spektrofotometrik yöntem kullanılmıştır. Bu çalışmada, pH lrde hem katyonik hem de amfoterik yüzey aktiflerin,.pH 9"da ise sadece katyoniklerin çöktüğü bildirilmektedir. Aynı araştırmacılar, kantitatif tayin için amfoterik yüzey aktif maddeler olan betain hidroklorürleri, amonyum raynekat çözeltisi ile NH4İ Cr(NH3)2 (SCN)4 JH2O kompleksi halinde çöktürmüş lerdir. Çökelek şeklinde oluşan bu kompleksi asetonda çözündürdükten sonra 525 nm'de oluşan renk şiddetini spektro- fotometrede ölçmüşler ve 0.7-5.8 mg/ml konsantrasyonda Lambert-Beer yasasına uygunluk saptamışlardır.
Bu yöntem, deneysel çalışmalarda amfoterik yüzey aktif
50
maddelerin bir karışımı olan C31G'nin kantitatif tayini için aynen uygulanmıştır.
II.2.2.1. Standart Eğrinin HazırlanmasıStandart eğri çizimi için C31G'nin pH 8 tamponu içinde
5 mg/ml konsantrasyonda 100 ml'lik stok çözeltisi hazırlanmıştır. Bu çözeltiden 1,2,3,4,5,6,7,8,9 ve 10'ar mİ örnekler alınmış ve her birisine %5'lik HC1 çözeltisinden 2'şer mİ eklenerek örneklerin pH'sı l'e getirilmiştir. Asitlendiril- mlş bu örnekler üzerine %1 konsantrasyonda amonyum raynekat çözeltisinden 3'er mİ eklenerek çökelek şeklinde kompleks oluşumu sağlanmıştır. Tampon çözelti içinde süspande halde bulunan kompleks 15000 devir/dakika"lık santrifüj kullanılarak santrifüje edilmiş ve berrak kısmından kurtarılmıştır . Santrifüj tüplerinde kalan çökelekler,asetonda çözündürüldükten sonra balonjojelere aktarılarak 10 mİ hacme tamamlanmıştır. Böylece C31G'nin amonyum raynekat ile oluşturduğu komplekslerin asetonda çözündürülmesi ile sırasıyla 0.5,1, 1.5, 2, 2,5, 3, 3,5, 4, 4.5 ve 5 mg/ml konsantrasyonlarda renkli çözeltiler oluşturulmuştur. Bu deney serisi içinde her bir konsantrasyondaki renkli çözeltinin spektrofotometrede 525 nm dalga boyunda absorbansları ölçülmüştür. Her konsantrasyon için 8 ölçüm yapılmış ve ortalaması kullanılmıştır.
pH ayarlamak amacı ile kullanılan hidroklorik asit çözeltisinin konsantrasyonu ve miktarı ile amonyum raynekat çözeltisinin kompleks oluşturmak için gerekli miktarı yapılan ön denemeler ile belirlenmiştir.
51
Hazırlanan bu standart eğri C31G'nin miktar tayininde kullanılmıştır. Dağılımı en iyi temsil eden doğru en küçük kareler yöntemi ile çizilmiş ve sonuçların hesaplanması için elde edilen kalibrasyon doğrusu denkleminden yararlanılmıştır. Bu regresyon denkleminden intersept ve doğrunun eğimi bulunduktan sonra korelasyon ve determinasyon katsayıları hesaplanarak bulunan denklemin verileri ne ölçüde yansıttığı istatistiksel olarak araştırılmıştır.
Kullanılan sıvağlarm C31G'nin spektrofotometrik ölçümleri üzerinde etkilerinin olup olmadığını incelemek için etken madde için uygulanan yöntem sıvağlar için de uygulanmış ve 350-650 nm dalga boyları arasında spektrumları alınarak C31G'nin asetondaki spektrumu ile karşılaştırılmıştır.
II.2.3. Mikrobiyolojik ÇalışmalarAntibakteriyel ve antifungal etki çalışmaları dört
bölümden oluşmaktadır:C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin
oksitin standart suşlara karşı minimal inhibisyon konsantrasyonlarının (MiK) belirlenmesi ve bu değerlerin karşılaştırılması ,
C31G, koko betain ve kokoamin oksitin dezenfektan etkinliğinin değerlendirilmesi,
Türk toplumunda vajinitli hastalardan izole edilen etkenlerde C31G etkinliğinin incelenmesi,
C31G'nin vajinal supozituvarlarınm bakteriler üzerindeki antimikrobiyel etkinliğinin zamanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmesi (Bölüm II.2.4.4.6).
52
II.2.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) Saptanması
II.2.3.1.1. Kullanılan Mikroorganizmalar*Çalışmaların MiK değerlerinin ölçülmesi bölümünde,
etken madde ile bileşiminde bulunan koko betain ve kokoamin oksitin 4 adet gram pozitif, 5 adet gram negatif olmak üzere 9 adet bakteri ile 4 adet fungus üzerinde,toplam 13 mikroorganizmaya karşı etkinlikleri minimal inhibisyon konsantrasyonu olarak değerlendirilmiştir. Deneylerde kullanılan mikroorganizmalar aşağıda gösterilmiştir.
Bakteriler;£nam POSİt-if bakteriler:Staphylococcus aureus (ATCC 6538) Streptococcus faecalis (ATCC 10541) Micrococcus luteus (ATCC 9341) Bacillus subtilis (ATCC 6633)
Sram negatif bakteriler:Klebsiella pneumoniae (ATCC 10031) Escherichia coli (ATCC 25922) Escherichia coli (ATCC 8739) Fseudomonas aeruginosa (ATCC 27853) Fseudomonas aeruginosa (ATCC 10145)
Funguslar:Candida albicans Candida parapsilosis Candida stellatoidea Candida pseudotropicalis
* Mikroorganizmalar Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilire Dalından sağlanmıştır. Kullanılan funguslar da bu Anabilim Dalının isolatlarıdır,
53
II.2.3.1.2. Kullanılan BesiyerleriÇalışmada MiK değerlerinin ölçülmesinde bakteriler için
Müeller Hinton sıvı besiyeri,mayalar için Sabouraud dekstroz sıvı besiyeri kullanılmıştır. Bileşiklerin çalışılan zarnan sürecinde dezenfektan etkinliğini belirlemede ise Letheen agar besiyerinden yararlanılmıştır. Letheen agar, bileşiklerin dezenfektan etkisini nötralize ederek, canlı mikroorganizmaların koloni oluşturmasını sağlayan özel bir besiyeridir.
Deneylerde kullanılan besiyerlerinin hazırlanış ve sterilisasyon şekilleri aşağida verilmiştir;
Müeller HİJit.an Sıvı. Esalzarl (Oxoid)Dana eti ekstraktı .... 6.0 gKazein hidrolizatı .... 17.5 gNişasta ............. 1.5 gPH 7.4
Hazırlanışı: 25 g besiyeri 1000 mİ distile suya ilave edilip ısıtılarak çözülmüş, pH'si 7.4"e ayarlanmıştır. Kaplara dağıtılarak otoklavda 121*C'de 15 dakika sterilize edilmiştir.
Sabouraud Dekstroz Sıvı B,e.s,lzs.r,l. (Difco)Neopepton (Difco) ... 10 gDekstroz (Bacto) .... 20 gPH 5.6
Hazırlanışı: 30 g besiyerinin 1000 mİ distile sudaki süspansiyonu ısıtılarak maddelerin çözünmesi sağlanmış ve otoklavda 121‘C'de 15 dakika sterilize edilmiştir.
54
Letheen Aaar Besiyeri (Difco)Dehidrate
Bacto sığır ekstraktı ... 3 gBacto tripton .... Bacto dekstroz ...Bacto agar .....Sorbitan monooleat Lesitin ........
5 g 1 g 15 g 7 g 1 g
Hazırlanıncaya kadar +4'C'de saklanan bu karışımdan 32g alınmış ve 1 litre deiyonise suda ısıtılarak çözülmüştür. Otoklavda 121“C'de 15 dakika sterilize edildikten sonra steril petri kutularına belirli hacimde konularak katılaştırıldıktan sonra kullanılmıştır.
II.2.3.1.3. YöntemMiK saptanması çalışmalarında tüp dilüsyon yöntemi
(114,115) esas alınmış, ancak deneyler mikropleyt kullanmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bunun için önce C31G, koko betain ve kokoamin oksitin deiyonize su kullanılarak % 1.6 aktivite konsantrasyonda çözeltileri ve deneyde kullanılacak mikroorganizmaların süspansiyonları hazırlanmıştır. Mikroorganizma süspansiyonunun hazırlanması için mikroorganizmanın sıvı besiyerinde 37'C'de 18-24 saatlik kültürlerinin, aynı steril besiyeri kullanılarak 1/1000 oranında dilüsyonu yapılmıştır.
Deneylerde, her sırasında 12 kuyu bulunan 8 sıradan oluşmuş mikropleyt sisteminin ü tipi kullanılmıştır. Mikropleyt çalışmasında önce tüm kuyulara özel pipetleri kullanılarak 0.025 mİ besiyeri dağıtılmış, sonra 1. kuyuya özel pipetle aktivitesi % 1.6 olarak hazırlanan madde çözeltisin-
55
den 0.025 mİ konulmuştur. Dilüter denilen özel karıştırıcı ve taşıyıcılar yardımı ile 1. kuyudaki karışım iyice karıştırılarak 2. kuyuya 0,025 mİ aktarılmış, aynı işlemler 2'den 3'e,3'ten 4'e ..... 10'dan 11 inci kuyuya kadar sürdürülmüştür. OnMrinci kuyudan 0.025 mİ çözelti dışarı çıkartılmıştır. Bileşik içermeyen 12 numaralı kuyu ise kontrol kuyusu olarak kullanılmıştır. Böylece kuyularda madde konsantrasyonu 1/2 oranında azalacak şekilde seri dilüsyonlar yapılmıştır. Bundan sonra kuyuların tümüne özel pipetle mikroorganizma süspansiyonlarından 0.025 mİ eklenmiş ve sonra mikropleytler 37’C'de 24 saat inkübasyona bırakılmıştır. Böylece deney bitiminde her seride madde konsantrasyonları %
0.4, 0,2, 0.1, 0.05, .... 0.0003 aktdvitede, kuyularda son bakteri inokulümü ise 5x105 CFU/ml olmaktadır. inkübasyon süresi sonunda mikroorganizmanın üremesi ile oluşan bulanıklık dikkate alınarak hiç bulanıklık göstermeyen, diâer bir ifade ile üreme görülmeyen en düşük konsantrasyondaki maddeyi içeren dilüsyon minimal inhibisyon konsantrasyonu (MIK) olarak belirlenmiştir. Bulanıklık durumu, mikropleyt setinin özel büyüteç aynasından bakılarak değerlendirilmiştir.
11.2,3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması
II.2.3.2.1. Kullanılan MikroorganizmalarÇalışmaların bu kısmında; C31G, koko betain ve kokoamin
oksitin çeşitli mikroorganizmalar üzerindeki dezenfektan etkinliğinin araştırılmasında maddelerin mikroorganizma ile karşılaştırılmasından itibaren 1., 5. ve 15. dakikalar sonun-
56
daki etkinlik durumu incelenmiştir. Bu deneylerde mikroorganizma olarak minimal inhibisyon konsantrasyonu çalışmalarında kullanılan aynı ATCC suplarından yararlanılmıştır.
II.2.3.2.2. YöntemDezenfektan etkinliğin saptanması çalışmalarında önce
C31G, koko betain ve kokoamin oksitin 130.000 ppra konsantrasyonda çözeltileri ve deneyde kullanılacak olan mikroorganizmaların süspansiyonu hazırlanmıştır. Mikroorganizma süspansiyonunun hazırlanması için mikroorganizmanın sıvı besiyerinde 37’Crde 18-24 saatlik kültürlerinin aynı steril besiyeri kullanılarak 1/100 oranında dilüsyonu yapılmıştır.
Deneylerde, herbirinde 22.5 mİ deiyonize su bulunan 6 erlenlik serilerden l.sine 130.000 pprn olarak hazırlanan çözeltiden 2.5 mİ eklenmiş ve iyice çalkalanarak homojen karışması sağlanmıştır. Buradan yanındaki erlene 2.5 mİ karışım aktarılmış, işlemler 2'den 3'e, oradan yanındaki diâer
/erlenlere de uygulanarak 1/10 oranında azalan konsantrasyonlarda (13000, 1300, 130, 13, 1.3 ve 0.13 pprn olacak şekilde) stok seri dilüsyonlar yapılmıştır. Deneye girecek herbir mikroorganizma için 6 tüplük seriler hazırlanmış, erlenlerde- ki stok dilüsyonlardan bu tüplere l'er mİ aktarılarak deney seri tüpleri oluşturulmuştur. Bu tüplere hazırlamış olduğumuz mikroorganizma süspansiyonlarından 0.05 mİ eklenmiştir. Böylece sonuç mikroorganizma konsantrasyonu yaklaşık olarak 108 CFU/ml olmaktadır. 1., 5. ve 15. dakikalarda bu tüplerden Letheen agar besiyerine ekimler yapılıp petri kutuları 18-24 saat 37"C'de inkübe edildikten sonra üreme durumu de-
57
âerlendirilmiştir -
II.2.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G Etkinliâinin incelenmesi
11.2.3.3.1. Materyalin AlınmasıBu çalışma için gerekli materyal Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Kadm-Doâum Polikliniğine akıntı kasıntı gibi birçok şikayetlerle muayene ve kontrole gelen yasları 19-65 arasındaki 105 kadının vajinasından alınmıştır.
Jinekolojik pozisyonda yatan kadının, steril spekulum konulmasından sonra, labium minorlar externa'smdan arka fornikse kadar gidilerek vajinadan steril eküvyon ile materyal alınıp buyyon içine konmuştur. Numuneler numaralanıp kayda geçtikten sonra ekimler gerçekleştirilinceye kadar buzdolabında saklanmıştır.
11.2.3.3.2. YöntemTürk toplumunda vajinitli hastalardan iaole edilen
etkenlerde C31G etkinliği,tür tayini* yapılmasından sonra MiK olarak belirlenmiştir.
II.2.4. Vajinal Supozituvar Formülasyon ÇalışmalarıÇalışmaların bu bölümünde,ilk olarak, vajinal supozi
tuvar foi'mülasyonlarmda kullanılacak sıvaglarm özellikleri kontrol edilmiş ve literatür verileri ile karşılaştırılmış- tır. Formülasyon çalışmalarına ise etken maddenin
* Tür tayini H.Ü.Tıp Fak.Mikrobiyoloji Anabilim Dalında yapılmıştır.
58
kloroform/pH 8 tamponu ve sıvaâ/pH 8 tampon çözeltisi arasındaki dağılım katsayılarının hesaplanması ile başlanmış» vaji- nal suposituvar formüllerinin hasırlanması ile çalışmalar sürdürülmüştür. Hazırlanan supozituvarlar üzerinde gerekli kontroller, in vitro salınma hızı deneyleri ve suposituvarla- rın antimikrobiyel etkinliğinin samanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmesinden sonra deneysel çalışmalar tamamlanmıştır.
11.2.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan Sıvağlarm özelliklerinin Kontrolü
11.2.4.1.1. Erime Derecesi TayiniFormülasyon çalışmalarında kullanılan lipofilik sıvar
ların erime noktası tayinleri kılcal tüp yöntemi ile yapılmıştır.
Erime noktası tayini için, erime noktası tayin aleti beklenen erime noktasının yaklaşık 5‘C altına kadar ısıtıldıktan sonra, içinde sıvaâ örnekleri bulunan kılcal tüpler alete yerleştirilmiştir. Aletin standart ısıtma hızına göre sıcaklığı yükseltilerek sıvaâm erimeye başladığı sıcaklık ile erimenin tamamlandığı sıcaklık aralığı kaydedilmiştir.
11.2.4.1.2. Kırılma indisi TayiniLipofilik sıvarların kırılma indisleri Ü.S.P. XX'ye
göre, Abbe refraktometresi kullanılarak 4Q‘C'de tayin edilmiştir.
59
11.2.4.1.3. Asitlik Derecesi TayiniAsitlik derecesi tayininde T.F. 1974'ün verdiği yöntem
kullanılmıştır.
11.2.4.1.4. Sabunlaşma indeksi TayiniLipofilik sıvağların sabunlaşma indeksi T.F. 1974'e
göre tayin edilmiştir,
11.2.4.1.5. iyot indeksi TayiniSıvağlarm iyot indeksi tayini T.F. 1974'e göre
yapılmıştır.
II.2.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının TayiniVajinal supozituvarlarm formülasyon çalışmalarına
başlarken C31Grnin kloroform/pH 8 tampon çözeltisi ve sıvağ/pH 8 tampon çözeltisi arasındaki dağılım (partisyon) katsayıları tayin edilmiştir.
II.2.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım Katsayısının Tayini
Etken maddenin, formülasyon çalışmalarında kullanılan sıvağlardaki dağılım katsayılarının tayininde yağ fazı olarak Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55, Suppocire AM, Suppocire CM ve Massa Estarinum B, su fazı olarak da pH 8 tampon çözeltisi kullanılmıştır (116).
Dağılım katsayısını tayin amacı ile, C31G'nin pH 8 tamponu içinde, konsantrasyonu 5 mg/rnl olacak şekilde 250 ml'lik stok çözeltisi hazırlanmıştır. Hazırlanan bu stoktan
60
belirli hacimde örnek alınarak başlangıçta sulu fazda bulunan madde miktarı kalibrasyon eğrisi kullanılarak hesaplanmıştır. Sonra hacmi bilinen 3'er gram sıvağ tartılarak 10 mİ tampon çözelti ile birlikte vida kapaklı tüplere aktarılmıştır, içinde sıvağ ve tampon çözeltinin bulunduğu vida kapaklı tüpler 37 ± 0.5*C'lik yatay çalkalayıcılı su banyosuna yerleştirilerek 50 devir/dakika hızda, etken maddenin yağ fazına geçişi tamamlanıncaya kadar yani sulu fazda ilaç konsantrasyonu sabit kalıncaya kadar çalkalanmıştır. Vida kapaklı tüpler yatay çalkalayıcıdan alındıktan sonra bir süre buzdolabında bekletilerek erimiş halde olan sıvağm donarak sulu fazdan ayrılması sağlanmıştır. Sıvağdan ayrılan sulu fazda kalan etken madde miktarı kalibrasyon eğrisi denklemi kullanılarak hesaplanmıştır. Çökelekte sıvağ nedeni ile oluşabilen ve kompleksin asetonda çözünmesi ile ortaya çıkan yağlı kir- lilikden çözücüyü kurtarmak için gerektiğinde renkli çözelti mavi bantlı süzgeç kağıdından süsülmek sureti ile berraklaş- tırılmıştır. Sonuçlar denklem II.1 den hesaplanmıştır (117):
Yağ fasındaki ilaç konsantrasyonuK yağ/Su = --------------------------------
Su fazındaki ilaç konsantrasyonux/vı
K yağ/su = ---------(a-x)/V2
(II.1 )XV2K yağ/su = ---------
VI(a-X)a: Başlangıçta tampon çözeltide bulunan C31G miktarı (mg) x: Yağ fazına geçen C31G miktarı (mg)VI: Yağ fazının hacmi (mİ)V2: Su fasının hacmi (mİ)
61
II.2.4.2.2, Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Daöılım Katsayısının Tayini
Etken maddenin kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısını tayin etmek için; C31G'nin bölüm II.2.4.2.1. de anlatıldığı şekilde hasırlanan ve başlangıçtaki madde konsantrasyonu bilinen stok çözeltisinden vida kapaklı tüplere 10'ar mİ aktarılmıştır, Üzerlerine apolar faz olarak, tampon ile doyurulmuş kloroformdan 3.5 mİ eklenmiş, tüpler 37 ± 0.5'C'lik termostatlı yatay çalkalayıcılı su banyosuna yerleştirilerek 50 devir/dakika hızda sistem dengeye gelinceye kadar çalkalanmıştır. ön denemelerle saptanan üçüncü saatin sonunda vida kapaklı tüplerin içeriği ayırma hunilerine boşaltılmış, kloroformlu ve sulu fazın ayrılmasından sonra tamponlu fazların absorbansları bölüm II. 2.2. de açıklandığı üzere ölçülerek standart eğri yardımı ile sulu fazda kalan etken madde konsantrasyonları hesaplanmıştır, Ayrıca kör deney de yapılarak kloroformun etken maddenin maksimum absorpsiyon verdiği dalga boylarında absorpsiyon vermediği saptanmıştır. Sonuçlar bölüm II.2.4.2.1 de verilen denklemII.1 den hesaplanmıştır.
II.2.4.3. Supozituvarlarm Hazırlanması500 mg C31G içeren vajinal supozituvarlar bir adet
hidrofilik ve altı adet lipofilik sıvaâ kullanılarak sıcakta eritme yöntemi ile hazırlanmışlardır. Çalışılan formülasyon- larda hiç bir yardımcı madde kullanılmamıştır.
Vajinal supozituvarlarm hazırlanması için gerekli sıvaâ miktarı denklem II.2 den hesaplanmıştır.
62
M = S-(fxd) (II.2)M: Bir suposituvar için gerekli sıvağ miktarıS: Etken madde içermeyen suposituvar ağırlığıf: Yer tutma faktörüd: Bir supoaituvar için gerekli etken madde miktarı
Denklemde M ve d değerleri hasırlanmak istenen suposituvar sayısı ile çarpılarak, gerekli olan toplam sıvağ ve etken madde miktarı bulunmuştur.
11.2.4.3.1. Lipofilik Suposituvarlarm Hasırlanması Lipofilik vajinal suposituvarlar Witepsol H 15,
Witepsol S 55, Hitepsol W 31, Massa Estarinum B, Suppocire AM ve Suppocire CM sıvağları kullanılarak eritme yöntemi ile 20 lik seriler halinde hazırlanmışlardır. Gerekli miktarda sıvağ tartıldıktan sonra yaklaşık 50“C sıcaklıktaki su banyosu üzerinde eritilmiş ve hesaplı miktarda tartılan sıvı etken madde üzerine önce as miktarda sonra geri kalan kısmı da eklenerek mağnetik karıştırıcı üzerinde homojen oluncaya kadar karıştırılmıştır. Hazırlanan bu karışım donmaya yakın vajinal supozituvar kalıplarına dökülmüş ve suposituvarlar donduktan sonra üzerleri düzeltilerek kalıplardan çıkartılmışlardır. Kalıplar hiçbir supozituvar için yağlanmamış ve bütün suposituvarlar oda ısısında soğutularak hazırlanmışlardır. Suposituvarlar hazırlandıktan sonra ayrı ayrı alumin- yum folyalara sarılarak koyu renkli cam kavanoslar içinde + 4*Cde saklanmışlardır.
11.2.4.3.2. Gliserin-Jelatin Suposituvarlarının Hasırlanması Gliserojelatin sıvağı T.K,1948 ve Ph.Helv.VI oranlarına
63
(jelatin 12.5 k, Su 25 k, Gliserin 62.5 k) göre hazırlanmıştır. Gerekli miktar jelatin tartılıp formüldeki su ile 30 dakika ıslatılarak şişirildikten sonra üzerine hesaplı miktar gliserin eklenerek su banyosu üzerinde hava kabarcığı oluşturmadan karıştırılarak eritilmiştir. Hazırlanan sıvağ, etken madde üzerine küçük porsiyonlar halinde eklenerek homojen oluncaya kadar karıştırılmış ve donmaya yakın kalıplara dökülmüştür.
II.2.4.4. Hazırlanan Supozituvarlar üzerinde Yapılan Kontroller
11.2.4.4.1. Ağırlık Sapması KontrolüB.P. 1980'e göre yapılmıştır. Hazırlanan vajinal supo-
zituvar serileri arasından rastgele seçilen 20'şer adet supo- zituvar hassas terazide birarada ve tek tek tartılarak ağırlık sapmaları kontrol edilmiştir. En fazla iki supozituvarın ağırlığındaki sapma ortalama ağırlığın ± %5'inden çok, hiçbir supozituvarda ise ± %10'undan çok olmamalıdır.
11.2.4.4.2. Etken Madde Miktar TayiniHazırlanan her seri için 6 supozituvar ayrılarak etken
madde miktar tayini yapılmıştır.Lipofilik sıvağlar olan Hitepsol, Massa Estarinum ve
Suppocire ile hazırlanan vajinal supozituvarlarda etken madde miktarını tayin için 100 mİ' lik balonjoje içine bir adet supozituvar konulmuş üzerine 90 mİ pH 8 tamponu eklenerek
64
ultrasonik banyoda 40"C de 30 dakika tutularak eritildikten sonra aynı tampon ile 100 mİ'ye tamamlanmıştır. Bu sürenin sonunda balonjojeden alınan 5 mİ örnekten hareketle supozituvar içindeki C31G miktarı aşağıda açıklanan yöntem ile belirlenmiştir.
Balonjojeden alman örneğin üzerine 2 mİ %5 HC1 çözeltisi eklenerek çözeltinin pHrsı l'e getirildikten sonra, 3 mİ %1'lik amonyum raynekat ilavesi ile çöken kompleksin tümü özel filtreye* aktarılmış ve vakum uygulanarak çökeleğin filtrenin üzerinde ince bir tabaka halinde toplanması sağlanmıştır. Alta geçen berrak süzüntü atılmıştır. Cam filtrenin üzerindeki çökelek su ile birkaç kez yıkandıktan sonra, filtre, özel yaptırılmış 10 ml'lik balonjojeye takılmış ve çökelek, üzerinden aseton geçirilmek suretiyle çözülerek hiç kayıpsız balonjojeye aktarılmış ve aseton ile 10 mİ'ye tamamlanmıştır.
Gliserin-jelatin ve Witepsol S 55 ile hazırlanan vaji- nal supozituvarlarda ise sıvağ, C31G için uygulanan miktar tayini yönteminde benzer şekilde çökelek oluşturduğu ve oluşan çökelek asetonda çözündürüldüğünde elde edilen renkli çözelti C31G ile aynı dalga boyunda absorpsiyon gösterdiği için tüm supozituvarların etken madde miktar tayini çalışmalarında, etken maddesis bir supozituvar kör olarak kullanılmış ve gerekli düzeltmeler yapılmıştır.
* özel olarak yaptırılan filtre G4 tipinde pyrex olup, 2 cm çapında ve 5-10 um por genişliğindedir.
65
11.2.4.4.3. Sertlik Tayini (25,118)Vajinal supoaituvarlar hasırlandıktan sonra, 25"C'de 24
saat bekletilip, Erweka supoaituvar sertlik tayini aleti kullanılarak sertlikleri tayin edilmiştir.
Aletin test bölmesinin sıcaklığı sirkülasyon yapan termostatlı bir su banyosu ile 25 ± l“C'ye ayarlandıktan sonra supoaituvarlar buraya yerleştirilmişlerdir. Aletin kendisine ait boş ağırlığı 600 g dır. 200 g lık disk biçimindeki özel ağırlıklar l'er dakika aralıklarla alete konmuş, teste supoaituvar kırılmcaya kadar devam edilmiştir. Kırılma, son disk konulduktan 20 saniye sonra olmuşsa son diskin ağırlığı toplam ağırlığa ilave edilmemiş, 20-40 saniye arasında olduğunda diskin yarı ağırlığı, 40 saniyeden sonra ise diskin tüm ağırlığı toplam ağırlığa ilave edilmiştir.
Farmakopelerde suposituvarlarm sertliği ile ilgili bir kayıt bulunmamakla beraber, eğer supoaituvar ilk konduğu aaman aletin boş ağırlığı ile kırılıyor ise kullanılmayacak kadar yumuşak olduğu kabul edilmektedir.
11.2.4.4.4. Erime Dağılma Zamanı TayiniVajinal supoaituvarların erime dağılma saman aralığı
tayini, Erweka tablet dağılma aletinin supoaituvar için kullanılan ek parçası ile yapılmıştır.Su banyosu 37 ± 0.5'C'ye kadar ısıtıldıktan sonra dört adet 5x9.5 cm ebadındaki her bir polietilen torba içine birer adet supoaituvar yerleştirilmiş ve üaerlerine 10'ar mİ 37’C sıcaklıkta distile su ilave edilmiştir. Bu torbalar özel mandalları ile alete tutturularak su banyosu içine daldırılmış ve alet aşağı-
66
yukarı salınım yapacak şekilde çalıştırılmıştır. Suposituva- rın tamamının dağıldığı veya eridiği süre tayin edilmiştir.
II.2.4.4.5. in Vitro Salınma ve Difüzyon Hız TayinleriVajinal suposituvarlardan etken maddenin salınma ve
membraııdan difüzyon hışlarım tayin edebilmek için iki farklı sistem kullanılmıştır.
Salınma hızı deneylerinde, etken maddenin bırakılıp bırakılmadığını veya bırakılma hızını tayin edebilmek için, içinde 20 mİ 37’C'lik pH 8 tamponu bulunan ve 37 ± 5”Crlik su banyosuna yerleştirilen beher içine vajinal supozituvar atılmış, bir manyetik karıştırıcı ile dakikada 100 devir karıştırma yapılırken belirli aralıklarla 2 mİ örnek alınarak serbestleşen C31G miktarı bölüm II.2.2. de anlatılan miktar tayini yöntemi ile saptanmış, sonuçlar % salınma olarak verilmiştir.
Vajinal suposituvarlardan CSIG'nin hem salınma hem de difüzyon hısım tayin edebilmek için Plaxco ve ark.(52) tarafından önerilen difüzyon yöntemi aşağıda açıklanacağı üzere değiştirilerek kullanılmıştır. Aynı difüzyon sisteminin modifikasyonlarına literatürde rastlanmaktadır (68-72). Vajinayı yansıtabilmesi için,eksiz ve ıslatılmış çapı 2.86 cm olan difüzyon torbasına 20 mİ pH 8 tamponu, bir adet vajinal supozituvar ve çapı 0.3 cm olan cam boncuklardan 10 adet konularak torba içinde hiç hava kabarcığı kalmayacak şekilde sıkıca bağlanmış ve Çekil Il.l'de şematize edilen sistem içine yerleştirilmiştir. Bu sistemde difüzyon torbası, içinde
67
100 rai pH 8 tamponu bulunan difüzyon kabı içine torbanın üst ucu çözeltinin yüzeyine gelecek ve kabın tam ortasında yer alacak şekilde yerleştirilmiştir. Difüzyon kabı ise altında manyetik karıştırıcı bulunan 37 ± 0.5'C'lik su banyosu İçinde bulunmaktadır.
Sekil II.1. in vitro difüzyon hız tayininde kullanılan sistem
Çözünme ortamı 200 devir/dakika hızla karıştırılmıştır. Deney sırasında belirli zaman aralıklarında difüzyon ortamından 5' er ml'lik örnekler alınmış ve yerine aynı miktarda ve aynı sıcaklıkta pH 8 tamponu ilave edilerek deney sürdürülmüştür, örneklerin analizi bölüm II.2.2.1. de açıklanan spektrofoto- metrik yöntem ile yapılmış, sonuçlar kümülatif olarak hesaplanmış ve kinetik olarak değerlendirilmiştir.
68
Deneye başlamadan önce difüzyon için kullanılan selofan membran 10 cm boyunda kesilmiş ve pH 8 tamponu içinde 12 saat bekletilerek ıslanması sağlanmıştır.
11.2,4.4.6. Vajinal Supoaituvarlarm Antimikrobiyel Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak in Vitro incelenmesi
Çalışmaların bu bölümünde, yedi farklı sıvağ kullanılarak hazırlanan vajinal supoaituvar forraülasyonlarından C31G'rıin en faala salınma gösterdiği saptanan ikisinin (Witepsol H 15 ve Suppocire CM sıvağları ile hasırlanan, sırasıyla formülasyon A ve B) vajinit etkeni olarak hastalarda en sık rastlanan E.coli ve Stafilokok üzerindeki etkinliği samanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmiştir. Deneye katılan mikroorganizmaların MiK değerleri de ayrıca saptarımı ş tı r.
Deneylerde bakteriyolojik ortam olarak Müeller-Hinton sıvı besiyeri ve deneye katılan bakterilerin 18-24 saatlik kültürlerinin 1/1000'lik dilüsyonları kullanılmıştır. Hasırlanan bakteri süspansiyonlarının 10 rnl'si 10 mİ sıvı besiye- rine eklenerek suposituvarlardan in vitro salınma hısı tayini deneylerinde olduğu gibi aynı hacimde 20 ml'lik bir salınma ortamı oluşturulmuştur. Bu ortamın her mİ'sindeki bakteri konsantrasyonu ise MiK çalışmalarındaki gibi yaklaşık 5x105 CFÜ/ml'dir.
Çalışılacak her formülasyon için oluşturduğurous bakteriyolojik ortamlar içerisine birer adet supoaituvar atılarak etüvde 37'C'de inkübasyona bırakılmıştır. Sıfırmcı saatten
69
başlayarak her 15 dakikada bir (6.saatin sonuna kadar) steril öse yardımı ile deney erlenlerinden örnekler alınıp, Letheen agar besiyerine ekilmiştir. Ekim yapılan petri kutuları 37*C'de inkübe edilmiş ve 18 saat sonra besiyerlerindeki üreme durumu değerlendirilmiştir.
III. BULGULAR
III. 1. MADDELERİN STANDARDİZASYONU VE SAFLIK KONTROLLERİ Bu bölümde C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksitin teşhisi ve saflığının incelenmesi için yapılan tayinlerin sonuçları verilecektir.
III.1.1. Spektroskopik özellikler
III. 1.1.1. ültra Viole (UV) AnaliziC31G, koko betain ve kokoamin oksitin 5 mg/rnl konsan
trasyondaki çözeltileri amonyum raynekat ile reaksiyona sokulduğunda oluşan kompleksin,asetondaki çözeltilerinin 350-650 nm dalga boyları arasındaki UV spektrumları bölümII.2.1.1.1'de açıklandığı üzere çekilmiş ve Çekil III.1'de verilmiştir. Her üç madde için de Xrnaks 525 nm bulunmuş, ayrıca 398 nm'de daha ufak bir absorpsiyon maksimumu verdikleri saptanmıştır.
III. 1.1.2. Infra Red (IR) AnaliziC31G ve bileşenleri koko betain ile kokoamin oksitin
potasyum bromür disk arasında alman IF. spektrumları şekilII1.2'de görülmektedir. Koko betain için, karşılaştırmak amacı ile IR spektrumunun üst köşesine literatürden alman spektrum (119) konmuştur. Diğer maddeler için literatürde IR spektrumu bulunamadığından verilememiştir.
Koko betainin IR spektrumunda, 3400 (formüldeki sudan dolayı yayvan ve kuvvetli 0-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifa_ tik C-H gerilim) ve 1630 cm-1 de (kuvvetli C=Q gerilim) pikleri görülmüştür.
ABSORBANS
eno
DALGA BOYU (nm) DALGA BOYU (nra) DALGA BOYU (nm)
Şekil III.1. 5 mg/ml konsantrasyondaki C31G (a), koko betain (b) ve kokoamin oksit (c) çözeltilerinin amonyum raynekat ile reaksiyona sokulması ile oluşan kompleksinin asetondaki çözeltilerinin ÜV spektruroları (Tarama hızı: 60 nm/dakika, kaydetme hızı: 40 nm/cm)
o "» o ' '3000.6 ¡2030.0 I»*Û0.0
DALGA SAYISI ( cm-1 )
4000. tl ■ '3000.0 (3000.0 ’iSOO.O 1000.0 *500. t» m ıo .o
DALGA SAYISI ( cm'1. )
Şekil III.2, C31G (a), koko betain (b) ve kokoamin oksitin (c) potasyum brornür diskleri arasında alman IR spektrumları.
73
Kokoamin oksitin IR spektrurnunda, 3400 (formüldeki sudan dolayı yayvan ve kuvvetli O-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifatik C-H gerilim), 1620 ve 1450 cm-1 civarında ( N-->0 gerilim ) pikleri görülmüştür.
C31G'nin IR spektrurnunda ise; 3400 (formülde bulunan su ve sitrik asitin asit hidroksiline bağlı yayvan ve kuvvetli 0-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifatik C-H gerilim), 1620 (yayvan ve şiddetli N-->0 ve C=0 gerilim) ve 1400 cm~ı civarında ( N-->0 gerilim ) pikleri görülmüştür,
III.1.2. Kromatografik özelliklerIII. 1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK)
C31G ve bileşenlerinin İTK ile teşhisinde,Bey (107-109)tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için geliştirilenyöntem bölüm II.2.1.2.1rde açıklandığı üzere uygulanmış veelde edilen sonuçlar kromatogram l'de verilmiştir.
Adsorban: Silikajel GF254 (0.20 mm)Aktivasyon: 110’C"de 1 saatÇözücü: n-propanol-kloroform-metanol-
10N amonyak çözeltisi(10:10:5:2)- 24 saat doyurma
Reaktif: a) ültra viyole b) iyot buharı
Süre; 60 dakikaTatbikler: 1- C31G'nin metanoldeki
50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 mİ)2- Kokoamin oksitin metanoldeki 50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 ul)3- Koko betainin metanoldeki 50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 ul)
Kromatogram 1: C31G,koko betain ve kokoamin oksitin kromatogramı.
74
III.1.2.2. Gaz KromatografisiC31G'nin gas kromatograf isi ile teşhisi bölüm II.2,1_
2.2'de açıklanan yöntem ile gerçekleştirilmiştir. C31G ve bileşenleri ile ilgili olarak elde edilen kromatogramlar Şekil II1.3'de görülmektedir.
C31G ile ilgili gaz kromatografisi çalışmaları ile kantitatif sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bu amaçla internal standart olarak difenilamin kullanılmıştır,
(c)
(d)
20 30Dakika
Sekil III.3. C31G (a), koko betain (b), kokoamin oksit (c), internal standart olarak kullanılan difenilaminin (d) ve C31G ile birlikte internal standardın (e) gaz kromatogramları.
III.2. C31G'NİN MİKTAR TAYİNİBölüm II.2.1.1.1'de anlatıldığı şekilde, C31G ile amon
yum raynekat reaksiyona sokulduğunda oluşan kompleksin asetondaki çözeltisi 525 nm'de maksimum absorpsiyon vermektedir. (Şekil III.la)
Formülasyon çalışmalarında kullanmayı planladığımız sıvağlarm, spektrofotometrik ölçümler üzerinde etkilerinin olup olmadığını saptamak için bölüm II.2.2'de anlatılan miktar tayini yöntemi sıvağlara da uygulanmış ve hidrofilik bir sıvağ olan gliserin-jelatin ile lipofilik sıvağlardan Witepsol S 55'in amonyum raynekat ile verdiği kompleksin C31G ile aynı dalga boyunda absorpsiyon piki verdiği saptanmıştır. Bu problemi ortadan kaldırmak için tüm deneylerde içinde C31G bulunmayan, sadece sıvağ ile hazırlanan supoaituvar üzerinde aynı işlemler tekrarlanıp kör olarak kullanılmıştır. 525 nrn dalga boyunda, bölüm II.2.2.1'de açıklandığı şekilde çalışıldığında CSIG'nin 0.5-5 mg/rnl konsantrasyonlar arasında doğrusal bağıntı verdiği bulunmuş ve miktar tayininde kullanılacak standart doğru çizilmiştir (Şekil III.4).
KONSANTRASYON (mg/ml)Şekil III.4. C31G'nin standart doğrusu
76
Kalibrasyon doğrusuna ait istatistiksel sonuçlar Tablo III.1'de verilmiştir.
Tablo III.1. C31G'nin kalibrasyon doğrusuna ait istatistiksel veriler
Doğru denklemi y = mx+n y = 0.07536x + 0.0443
Eğim ( m ± Sm ) 0.07536 ± 0.01388
Eğimin %35 olasılıklı güven sınırları 0.06147 - 0.08924
Kesişim ( n ± Sn ) 0.0443 ± 0.0431
Kesişimin %95 olasılıklı güven sınırları 0.0012 - 0.0874
Korelasyon katsayısı (r) 0.999
Determinasyon katsayısı (r2) 0.998Sm : Eğimin standart hatası Sn ; Kesişimin standart hatası
III.3. MİKROBİYOLOJİK ÇALIŞMALAR
III.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) SaptanmasıC31G ve bileşenlerinin çeşitli mikroorganizmalar
üzerinde etkisini araştırmak için bölüm II.2.3.1.2'de açıklandığı şekilde toplam 13 mikroorganizma üzerinde MiK değeri saptanmıştır. Sonuçlar Tablo III.2 ve Çekil III. 5'te görülmektedir.
77
Tablo III.2. C31G ve bileşenlerinin mikroorganizmalar üzerindeki minimal inhibisyon konsantrasyonları (Sonuçlar % aktivite olarak verilmiştir)
MİKROORGANİZMA ADI KOKOAMİN OKSİT KOKO BETAİN C31G
S.aureus (ATCC 6538) 0.006 0.003 0.0015
S.faecalis (ATCC 10541) 0.003 0.003 0.003
M.luteus (ATCC 9341) 0 . 006 0.006 0. 003
B.subtilis (ATCC 6633) 0.0007 0.0007 0.0007
K.pneumoniae (ATCC 10031) 0.025 0.006 0.006
E.coli (ATCC 25922) 0.0007 0.0007 0.0007
E.coli (ATCC 8739) 0.0007 0.0007 0.0007
P.aeruginosa (ATCC 27853) 0.4 0.4 0.4
P.aeruginosa (ATCC 10145) 0.012 0.012 0.006
C.albicans 0.0003 0.0015 0.0003
■C.parapsilosis 0.003 0.006 0.0015
C.stellatoidea 0.003 0.0015 0.0015
C.pseudotropicalis 0.0003 0.0003•
0.0003
78
C31G (% Aktivite)
C31G (% Aktivite)
Şekil II1.5. (a) Koko betain ve C31G'nin (b) kokoamin oksit ve C31G'nin MiK değerlerinin kıyaslanması.
II1.3.2. Dezenfektan Etkinliğin SaptanmasıC31G ve bileşenlerinin dezenfektan etkinliği bölüm
II.2.3.2'de açıklandığı üzere incelendiğinde Tablo III.3'de görülen sonuçlar elde edilmiştir.
Tablo III.3. C31G ve bileşenlerinin standard suşlara karşı desenfektan etkinliği (ppm)
MİKROORGANİZMAADI
DEZENFEKTAN ETKİNLİK*KOKOAMİN OKSİT KOKO BETAİN C31G
1 5 15 1 5 15 1 5 15S.aureus (ATCC 6538) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130S.faecalis (ATCC 10541) >13000 >13000 >13000 13000 1300 1300 1300 1300 130M.luteus (ATCC 9341) 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13B.subtilis (ATCC 6633) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000K.pneumoniae (ATCC 10031) 13000 1300 130 13000 130 13 1.3 0.13 0.13E.coli (ATCC 25922) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130 130E.coli (ATCC 8739) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130 130P.aeruginosa (ATCC 27853) >13000 >13000 >13000 >13000 13000 1300 13000 130 130P.aeruginosa (ATCC 10145) 13 13 13 13 13 13 13 13 13C.albicans 13000 130 130 13000 13000 1300 13000 130 13C.parapsilosis >13000 1300 130 >13000 130 130 130 13 1.3C.stellatoidea 13000 130 1.3 13000 1300 1300 13000 1300 130C.pseudotropicalis 130 130 130 13000 130 1.30 130 130 130
* Dezenfektan etkinlik 1, 5 ve 15. dakikalarda ölçülmüştür.
80
III.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G Etkinliğinin incelenmesi
Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doâum Polikliniğine akıntı ve kasıntı gibi şikayetlerle muayene veya kontrole gelen yaşları 19-65 arasındaki 105 hastadan bölümII.2.3.3.1'de anlatıldığı üzere alınan örneklerin % 66.86 sında (66 adet) üreme gözlenmiştir, üreme görülen suşlar üzerinde yapılan tür tanımı sonuçları Tablo II1.4'de verilmiştir.
Tablo III.4. üreme görülen 66 adet örnekte mikroorganizmaların türlere göre % dağılımı
MİKROORGANİZMAADI
SAYI %
E.coli 30 45.45
Staphylococcus 13 ' 19.69
Micrococcus 8 12.12
Klebsiella 7 10.62
Candida 8 12.12
TOPLAM 66 100
üreme gözlenen 66 kültürün %45.45'inde E.coli, % 19.69'unda Stafilokok koagülaz (-), % 12.12'sinde Mikrokok, % 10.62'sinde Klebsiella ve % 12.12'sinde maya türleri belir-
81
lenmiştir. Tüm stafilokoklar koagülaa testinde (-) sonuç vermiş ve S.epidermidis olarak değerlendirilmiştir. Mayaların ise 3'ü C.albicans diğerleri C.pseudotropicalis olarak tip- lendirilmiştir.
C31G'nin iaole edilen mikroorganizma suşları üzerindeki MiK değerleri Tablo Ill.5'de ve uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşlarm % kümülatif oranları Tablo III.6'da verilmiştir.
Tablo III.5. C31Grnin izole edilen mikroorganizma sus lan üzerindeki MiK değerleri
MİKROORGANİZMAADI
MİNİMAL İNHİBİSYON KONSANTRASYONU DEĞERLERİ {% Aktivite)0.0003 0.0007 0.0015 0.003 0.006 0.012 0.025 0.05 0.1 0.2 0.4
Staphylococcus (13) 1 4 4 1 1 O£_s
Micrococcus (8) 8
Klebsiella (T) 2 1 4
E.Coli (30) 4 10 5 3 1 7
C.albicans (3) 3
C.pseudotropicalis (5) . 1 1 3
Parantez içindeki rakamlar tür tayini sonucunda belirlenen mikroorganizma türünün sayısını göstermektedir.
Tablo III.6. Uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşlarm kümülatif oranları (%)
MİKROORGANİZMAADI
MİNİMAL İNHİBİSYON KONSANTRASYONU DEĞERLERİ {% Aktivite)0.0003 0.0007 0.0015 0. 003 0 . 006 0.012 0.025 0. 05 0.1 0.2 0.4
Staphylococcus (13) 7.69 38. 46 69.23 76.92 84.61 100
Micrococcus (8) 100
Klebsiella (7) 28.57 42.85 100
E.Coli (30) 13.33 46.66 63.32 73.32 76.65 100
C.albicans (3) 100
C.pseudotropicalis (5) 20 40 100
Parantez içindeki rakamlar tür tayini sonucunda belirlenen mikroorganizma türünün sayısını göstermektedir.
84
II1.4. VAJİNAL SUFOZİTUVAR FORMÜLASYONLARI
111.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan Sıvaâların özelliklerinin Kontrolü
111.4.1.1. Erime Derecesi Tayini
Lipofilik sıvaâların erime derecelerini tayin için bölüm II.2.4.1.1'de anlatılan yöntemle yapılan kontrol sonuçları Tablo III.7'de gösterilmiştir.
Tablo III.7. Çalışmalarda kullanılan lipofiliksıvaâların erime dereceleri
SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)
Witepsol H 15 34-35“C 33.5-35.5"C
Hitepsol S 55 34-35’C 33. 5-35.5'C
Witepsol W 31 35.5-37 “C 35-37 'C
Massa Estarinum B 35-35.5*C 33.5-35.5'C
Suppocire AM 35-36'C 35-36.5”C
Suppocire CM 38-39‘C 38-40‘C
III.4.1.2. Kırılma indisi TayiniAbbe refraktometresi ile yapılan kırılma indisi tayin
sonuçları Tablo 111.8'de verilmiştir. Witepsol grubu sıvaâlar için kırılma indisinin 1,4490-1,4510 arasında ve Massa Esta-
85
rinura B için ise 1.4530 olması gerektiâi belirtilmiştir (27,29).
Tablo III.8. Çalışmalarda kullanılan lipofilik sıvaglarm kırılma indisleri
SIVAĞ KIRILMA İNDİSİ
Witepsol H 15 1 4498
Witepsol S 55 1 4495
Witepsol W 31 1 4490
Massa Estarinum B 1 4515
Suppocire AM 1 4510
Suppocire CM 1 4510
III.4.1.3. Asitlik Derecesi TayiniLipofilik sıvarların, bölüm II.2.4.1.3.'de anlatıldığı
şekilde T.F. 1974'e göre tayin edilen asitlik dereceleri Tablo II1.9'da verilmiştir.
86
Tablo III.9. Çalışmalarda kullanılan lipofilik sıvaglarm tayin edilen asitlik dereceleri
SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)
Witepsol H 15 0.174 0.2 Maks
Witepsol S 55 0.711 1 Maks
Witepsol W 31 0.185 0,3 Maks
Massa Estarinum B 0.220 0.3 Maks
Suppocire AM 0.196 < 2
Suppocire CM 0.215 < 2
III.4.1.4. Sabunlaşma indeksi TayiniT.F. 1974'de kayıtlı yönteme göre tayin edilen sabun
laşma indeksi sonuçları Tablo 111.10'da gösterilmiştir.
Tablo III.10. Çalışmalarda kullanılan lipofilik sıvarların tayin edilen sabunlaşma indeksleriSIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ
(27-30)Witepsol H 15 232 230-240Witepsol S 55 220 215-230Witepsol W 31 228 225-240Massa Estarinum B 229 225-240Suppocire AM 226 230-240Suppocire CM 232 225-235
III.4.1.5. iyot indeksi TayiniFormülasyon çalışmalarında kullanılan lipofilik sıvaâ-
ların T.F. 1974'e göre tayin edilen iyot indeksleri sonuçları Tablo III.11'de verilmiştir.
Tablo III. 11. Çalışmalarda kullanılan lipofiliksıvaâların tayin edilen iyot indeksleri
SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)
Witepsol H 15 2.55 3 Maks
Witepsol S 55 2.87 3 Maks
Witepsol W 31 2.75 3 Maks
Massa Estarinum B 1.80 < 2
Suppocire AM 1.95 < 2
Suppocire CM 2.70 3 Maks
II1.4.2. Etken Maddenin Yaâ/Su Daöılım Katsayısı Tayini
III.4.2.1. Sıvaâ/pH 8 Tamponu Arasındaki Daöılım Katsayısı Tayini
C31G'nin bölüm II.2.4.2.1'de anlatıldığı şekilde tayin edilen sıvağ/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonuçları Tablo III.12'de verilmiştir. Kıyaslama olması açısından C31G'nin kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonucu da aynı tabloda gösterilmiştir.
88
Tablo III. 12. C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu ve kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayıları (T=37 ± 0.5'C)
SIVAĞ DAĞILIM KATSAYISI
Witepsol H 15 0.446
Hitepsol S 55 6.87
Witepsol W 31 1.73
Massa Estarinum B 2.69
Suppocire AM 1.20
Suppocire CM 1 .57
KLOROFORM 6.83
II1.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım Katsayısı Tayini
C31G'nin bölüm II.2.4.2.2'de açıklandığı şekilde tayin edilen kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonucu Tablo II1.12'de gösterilmiştir.
III.4.3. Hasırlanan Suposituvarlar üserinde Yapılan Kontroller
III.4.3.1. Ağırlık Sapması KontrolüYedi farklı sıvağ ile hasırlanan supozituvarlarm
89
aâırlık sapması kontrolleri bölüm II.2.4.4.1'de anlatıldığı şekilde yapılmış ve bulgular Tablo III.13'de verilmiştir.
Tablo III. 13. Vajinal suposituvarlarda aâırlık sapmasısonuçları (n=20)
SIVAĞ X (fi) + SH SS VK
Witepsol H 15 2 63 0.0065 0.0290 1.10
Witepsol S 55 2 65 0.0057 0.0254 0.958
Witepsol W 31 2 64 0.0085 0.0384 1. 45
Massa Estarinum B O 59 0.0079 0.0357 1.376
Suppocire AM 2 61 0.0058 0.0260 0.996
Suppocire CM 2 62 0.0076 0.0341 1.30
Gliserin-jelatin 3 35 0.0057 0.0256 0.765
X : Ortalama supoaituvar ağırlığı SH: Standard hata SS: Standard sapma VK; Varyasyon katsayısıSapmalar B.P,1980'in kabul ettiği sınırlar içindedir.
II1.4.3.2. Etken Madde Miktar TayiniHazırlanan supoaituvarlar üzerinde bölüm II.2.4.4.2'de
açıklandığı şekilde yapılan etken madde miktar tayini sonuçları Tablo III.14'de görülmektedir. Sonuçlar ÜSP XX'nin supoaituvarlar için verdiği limitler ile uyum içindedir.
90
Tablo III.14. Vajinal supozituvarlarda C31G miktartayini sonuçları (n=6)
SIVAĞ X + SH SS VK
Witepsol H 15 95.2 1 .029 2.51 2.64
Witepsol S 55 96,3 2 . 09 5.11 5.31
Witepsol W 31 94.7 1 .44 3.53 3.73
Massa Estarinum B 95.5 0 .473 1.11 1.16
Suppocire AM 94.1 1 .32 3.24 3.44
Suppoeire CM 93.5' 1,84 4.52 4.83
Gliserin-jelatin 90.5 0 .987 2.42 2.67
X : Ortalama % etken madde miktarıSH: Standard hataSS; Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı
III.4.3.3. Sertlik TayiniHasırlanan vajinal supozituvarlarda bölüm II.2.4.4.3'de
anlatıldığı şekilde yapılan sertlik tayini sonuçları Tablo II1.15'de gösterilmiştir.
91
Tablo III.15, Vajinal supozituvarlarda sertliktayini sonuçları (n=5)
SIVAÖ X (kg) ± SH SS VK
Viitepsol H 15 4.24 0.0815 0.181 4.27
Mitepsol S 55 4.94 0.060 0.134 2.71
Witepsol W 31 2 .38 0.0441 0.0983 4.130
Massa Estarinum B 3.62 0.102 0.228 3.53
Suppocire AM 3.46 0.0838 0.187 5.40
Suppocire CM 2 .92 0.0731 0.163 5.58
X : Ortalama supozituvar sertliğiSH: Standard hataSS: Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı
II1.4.3.4. Erime Dağılma Zamanı TayiniBölüm II.2.4.4.4'de açıklandığı şekilde altı farklı
lipofilik sıvağ ile hasırlanan supozituvarlarda erime dağılma zamanı tayini yapılmış ve sonuçlar Tablo III.16'da gösterilmiştir .
92
Tablo III.16. Vajinal supozituvarlarm erime dağılmasamanı sonuçları (n=6)
SIVAĞ X (dakika) + SH SS VK
Witepsol H 15 9.74 0 080 0.196 2.01
Witepsol S 55 6.51 0 102 0.250 3.84
Witepsol W 31 11.96 0 100 0.244 2.04
Massa Estarinum B 9.86 0 232 0.565 5.73
Suppocire AM 9.10 0 157 0.384 4.23
Suppocire CM 14.31 0 0758 0.185 1.29
X ; Erime dağılma sürelerinin ortalamasıSH; Standard hataSS: Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı
II1.4.3.5. in Vitro Salınma ve Difüsyon His TayinleriSuposituvarlardan in vitro salınma ve difüsyon his
tayinleri bölüm II.2.4.4.5'de açıklandığı şekilde iki farklı sistem ile yapılmıştır. Suposituvarlardan etken maddenin serbestleşmesi ve membrandan difüsyon hıalarmın değerlendirilmesi Tablo III.17-27 ve Şekil III.6-14 arasında verilmiştir. C31G'nin suposituvar formülasyonlarından bölüm II.2.4.4.5 de anlatıldığı şekilde hesaplanan dialiktik his sabitleri ile ilgili bulgular ise Tablo III.28 ve Şekil III.15'de görülmektedir.
93
hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan İn vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
Tablo III.17. C31G'nin Hitepsol H 15 ile
ZAMAN(Saat)
%SALINMA dr SH SS VK
1 9.355 0 735 1.645 17.584
2 16.633 0 856 1.915 11.513
3 26.576 1 432 3.202 12.048
4 37.021 0 994 2.224 6.007
5 46.549 2 027 4.534 9.740
6 53.528 1 .944 4.347 8.121
SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı
Tablo III.18. C31G'nin Witepsol H 15 ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüzyon hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN(Saat)
%DiFUZYON ± SH SS VK
1 0 - - -
2 0.716 0,278 0.621 86.671
3 2.769 0.415 0.925 33.405
4 4.073 0.669 1.492 36.631
5 5.755 0.774 1.726 29.991
6 6.184 0.603 1.344 21.733SH : Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
Zaman (Saat)- — Membrarmız sistem —f— Membranh sistem
ekil III.6. C31G'nin Hitepsol H 15 ile hasırlanan vajinal upozituvarlarmdan % salınma ve difüayon hızları.
Salınma
/ Di
füzy
on95
Tablo III.19. C31G'nin Witepsol W 31 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN (Saat)
ySALINMA + SH SS VK
1 3.331 0 264 0.590 17.728
2 4.778 0 415 0.927 19.401
3 6.629 0 192 0 . 430 6 . 486
4 7.825 0 209 0.467 5.968
5 10.727 0 638 1. 427 13.303
6 13.059 0 463 1.035 7.925SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı
14
12
10
8 6
4
M 2 0
0 1 2 3 4 6 6 7Zaman (Saat)
— Membransiz sistem —a_ Membranlı sistem
Sekil III.7. C31G'nin Witepsol W 31 ile hazırlanan vajinalsuposituvarlarmdan % salınma ve difüzyon hızları.
% Salınma
/ Di
füzy
onTablo III.20. C31G'nin Witepsol S 55 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
96
ZAMAN (Saat)
%SALINMA i SH SS VK
1 0.358 0 119 0.265 74.022
2 1. 323 0 244 0.546 41.269
3 2.539 0 213 0.476 18.747
4 3 . 467 0 155 0.347 10.008
5 4.358 0 205 0.459 10.532
6 5.413 0 485 1.084 20.025SH : Standard hataSS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
Zaman (Saat)Membransız sistem Membranlı sistem
Sekil III.8. C31G'nin Witepsol S 55 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından % salınma ve difüzyon hızları.
Tablo III.21. C31G'nin Massa Estarinum B ile hasırlanan vajinal supoaituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN (Saat)
%SALINMA i SH SS VK
1 10.469 0 526 1.177 11.242
2 13.958 0 423 0.946 6.777
3 17.346 0 234 0.524 3.020
4 20.890 0 224 0.502 2.403
5 25.859 0 505 1.130 4.369
6 29.961 0 422 0.943 3.147SH : Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
Tablo III.22. C31G'nin Massa Estarinum B İle hasırlanan vajinal supoaituvarlarından in vitro difüayon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
98
ZAMAN % (Saat) DiFÜZYON ± SH SS VK
1 0 - - -
2 0 - - -
3 0. 451 0.0839 0.187 41. 463
4 1.376 0.200 0. 448 32. 558
RU 2.824 0.409 0.917 32. 471
6 4.605 0.297 0.665 14. 441SH : SS : VK :
Standard hata Standard sapma Varyasyon katsayısı
Zaman (Saat)-~A~ Membransız alatam Membranlı alatam
Şekil III.9. C31G'nin Massa Estarinum B ile hasırlanan vajinal supoaituvarlarından % salınma ve difüsyon hızları.
99
Tablo III.23, C31G'nin Suppocire AM ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüsyon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN(Saat)
%DİFOZYON + SH SS VK
1 1.194 0 271 0.605 50.670
2 3.85 0 584 1. 305 33.896
3 6.380 0 630 1.409 22. 084
4 9.287 0 261 0.584 6.288
5 10.361 0 229 0.512 4.942
6 12.262 0 757 1.694 13.815SH ; Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
% Salınma
/ Di
füzy
on
100
Tablo III.24. C31G'nin Suppocire AM ile hasırlanan vajinal supozituvarlarındarı in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN(Saat)
%SALINMA ± SH SS VK
1 12.168 0.835 1.862 15.302
2 17.890 0.967 2.158 12.062
3 30.841 1. 472 3.282 10.641
4 39.261 0.955 2.129 5.423
5 46.422 0.741 1.654 3.563
6 49.100 1.429 3.187 6.491SH : Standard hataSS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
60
60
40
30
20
10
00 1 2 3 4 5 6 7
Zaman (Saat)“ + - Membransiz »İstem Membranlı sistem
Sekil III.10. C31G'nin Suppocire AM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan % salınma ve difüzyon hızları.
101
Tablo III.25. C31G'nin Suppocire CM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
ZAMAN(Saat)
%SALINMA + SH SS VK
1 16.786 0 573 1.281 7,631
2 28.682 0 391 0.874 3.046
3 37.327 0 359 0.802 2.149
4 43.621 0 343 0.767 1.758
5 49.525 0 419 0.935 1.887
6 62.294 0 481 1.075 1.725SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı
Tablo III.26. C31G'niıı Suppocire CM İle hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüzyon hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
102
ZAMAN (Saat)
%DİFÜZYON ± SH SS VK
1 0 - - -
2 0 - - -
3 0.769 0.397 0.888 115.47
4 1.338 0.417 0.931 69.581
5 3.633 0.383 0.856 23.562
6 4. 561 0.424 0.948 20.784SH ; Standard hata SS ; Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı
Zaman (Saat)
~B~ Membransız sistem Membranlı sistem
Sekil III.11. C31G'nin Suppocire CM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından % salınma ve difüzyon hızları.
Tablo III.27. C31G'nin Gliserin-jelatin ile hasırlanan vajinal suposituvarlarmdan in vitro difüzyon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)
103
ZAMAN (Saat)
%BİFÜZYON di SH SS VK
1 4. 078 0 724 1.616 39.627
2 10.032 0 532 1.187 11.832
3 14.328 0 578 1.290 9.003
4 18,822 0 250 0. 558 2. 964
5 24.595 0 983 2.194 8.920
6 26.290 1 277 2.848 10.833SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı
30
0 1 2 3 4 6 6 7Zaman (Saat)Membranlı sistem
Sekil III.12. C31G'nin Gliserin-jelatin ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan difüsyon hıaı.
104
Zaman (Saat)—*■" Witepsol H 16 ~ G ~ Massa Est B ~K_ Suppocire AM
Suppocire CM VVİtepsol W 31 Wltepsol 8 8«
Çekil III.13. C31G'nin farklı suposituvar sıvarlarından in vitro % salınmasının kıyaslanması
0 1 2 3 4 5 6 7Zaman (Saat)
- + “ VVİtepsol S 5 5 - * - Wltepsol H 15 - s - Massa Est B Suppocire AM
— Suppocire CM - A~ G lis e r in -je la tirr* - Witepsol W 31
Şekil III.14. C31G'nin farklı supoaituvar sıvarlarından in vitro difüayon hızlarının kıyaslanması
105
Tablo III.28. C31G'nin supozituvar formülas- yonlarmdan hesaplanan dialiktik hız sabitleri
SIVAĞ DİALİKTİK HIZ SABİTİ K ( Saat-ı )
VJitepsol H 15 0.142
Massa Estarinum B 0,146*
Suppocire AM 0.238
Suppocire CM 0.142*
Gliserin-jelatin 0.606* ikinci saatten sonra hesaplanmıştır.
Zaman (Saat)âlfserin -jela tin 3uppoclre AM - s - 8uppociro CM
M atsa E»t B Wltep«ol H 16
Sekil III.15. C31G'nin farklı supozituvar sıvaölarından difüsyonunun kinetik değerlendirilmesi
106
III.4.3.6. Vajinal Supoaituvarlarm Antimikrobiyel Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak in Vitro incelenmesi
Vajinal supoaituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin in vitro incelenmesi, bölüm II.2.4.4.6'da anlatıldığı şekilde yapılmıştır. Kullandığımız mikroorganizmaların MiK değerleri bölüm II.2.3.1"de açıklandığı gibi saptandığında; S.aureus susunun MiK'u % 0.006 aktivite,E.coli susunun MiK'u ise % 0.2 aktivite bulunmuştur.
S.aureus için; (Resim III. 1) sıfırmcı saatte Letheen agar besiyerine yapılan kontrol ekimlerinde üremenin varlığı kesin olarak görülmektedir. 15'er dakikalık aralar ile tekrarlanan ekimlerde, sarsana bağlı olarak koloni sayısında azalmalar saptanmıştır. l.saat ekimlerinde ise koloni sayısındaki azalmanın açıkça gözlenmesi, CSIG'nin supozituvardan serbestleşerek mikroorganizmalar üzerindeki etkisinin başladığını göstermektedir.
Resim III. 1. A ve B formülasyonlarmm S.aureus'a karşı antimikrobiyel etkinliğinin zamana bağlı olarak incelenmesi.
107
Ekimler sonucu besiyerinde hiç üreme gözlenmemesi,hem A hem de B formülasyonu için 1.5 saatte gerçekleşmektedir.
E.coli'de ise (Resim III.2) ilaç seklinin mikroorganizma ile karşılaşmasından ancak 4.5 saat sonra yapılan ekimlerde üreme gözlenmemiştir. Buna göre, mikroorganizmalar üzerinde A ve B formülasyonları 4.5 saat sonra % 100 etkinlik göstermektedir.
\
\// ■ %
/ %mim j/h-,
ir
i
v.. A H mVV i « , ™ ! ^ {
felm m—n m
n / \ $%
Resim III.2. A ve B formülasyonlarınm E.coli'e karşı antimikrobiyel etkinliğinin zamana bağlı olarak incelenmesi .
Çalışmanın ilk aşamasını etken madde olan C31G'nin ve bileşenlerinin standardizasyonu ve saflık kontrolleri, ikinci aşamasını C31G'nin miktar tayini, üçüncü aşamasını C31G üzerinde yapılan mikrobiyolojik çalişmalar, dördüncü aşamasını 7 adet vajinal supozituvar sıvağı ile C31G'li for- mülasyonların hasırlanması ve gerekli kontrollerin yapılması, son aşamasını ise in vitro salınma ve difüsyon his tayini deneyleri ile supozituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin samana karşı incelenmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle tartışma da beş bölüm halinde yapılacaktır.
Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık KontrolleriC31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin ekşi
tin teşhisi ve saflığının belirlenebilmesi için spektroskopik ve kromatografik özellikleri incelenmiştir.
C31G ve bileşenleri, incelenen hiçbir çözücüde 200-650 nm dalga boyları arasında absorpsiyon göstermediği için, bölüm II. 2 .1.1.1'de açıklandığı şekilde 5 rng/rnl konsantrasyondaki çözeltileri amonyum raynekat ile reaksiyona sokulmuş ve elde edilen kompleksin 525 ve 398 nm'de absorpsiyon maksimumları verdiği saptanmıştır (Sekil III. 1). Bu bulgular literatürde betain tipi amfoterik yüzey aktif maddeler için verilen spektrumlar (113) ile uyum içindedir.
C31G ve bileşenlerinin IR spektrumları ise Şekil III.2'de verilmiştir. Literatürde (119) sadece koko betain için IR spektrumu bulunabildiğinden diğerlerinin yapısı, gösterdikleri karakteristik piklerden saptanmıştır. Elde
IV. TARTIŞMA
109
edilen spektrumlar her üç maddenin de saf olduğunu kanıtlamaktadır.
C31G ve bileşenlerinin kromatografik olarak teşhis ve saflığını incelemek için ince tabaka ve gaz kromatografisi yöntemlerinden yararlanılmıştır. ince tabaka kromatografisi ile teşhisinde Bey (107-109) tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için verilen yöntem, bölüm II.2.1.2.1'de açıklandığı üzere uygulanmış,kokoamin oksit ve koko betain için Rf değerleri sırasıyla 0,73 ve 0.58,bu iki maddenin karışımı olan C31G'nin Rf değerleri ise 0.75 ve 0.57 olarak bulunmuştur, bu veriler literatür ile uyum içindedir.
C31G ve bileşenlerinin gaz kromatografisi ile teşhisinde Takano ve ark.'nm (110,111) amfoterik yüaey aktif maddeler için önerdiği yöntem, bölüm II.2.1.2.2 de açıklandığı gibi uygulanmış ve sonuçlar Şekil III.3'de gösterilmiştir. Koko betain için elde edilen bulgular literatür (120) ile uyum içindedir. C31G ve kokoamin oksit için ise literatürde bu şekilde referans olarak kullanılabilecek kromatograro bulunamamıştır. Ancak Hofroann degradasyonu sonucunda oluşan olefin ve aminlerin pikleri Takano ve ark.'nm (110,111) bulguları ile karşılaştırıldığında uyum içinde olduğu görülmüş tür.
Yapılan spektroskopik ve kromatografik incelemeler, deneylerde kullanılan C31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin oksitin saf olduğunu kanıtlamış ve deneylerde her üçü de herhangi bir saflandırmaya gidilmeksizin sağlandığı şekilde kullanılmıştır.
no
C31G'nin miktar tayini için literatürde sadece işaretlenmiş radyoaktif şeklinin sintigrafi cihazı ile ölçümüne dayalı tek bir yöntem kayıtlıdır (96). Bu yöntemin çalışmamızda kullanılması pratik olmadığından, çalışmanın ilk aşamalarında, C31G için uygulanabilecek bir yöntem araştırılması yapılmıştır.
Literatürde Takano ve ark. (110,111) tarafından amfote- rik yüzey aktif maddeler için önerilen gaz kromatografisi yöntemi bölüm II.2.1.2.2 de açıklandığı üzere değiştirilerek uygulanmıştır. Bu yöntemde enjeksiyon odacığında Hofmann degradasyonu sonucunda olefin ve aminler oluşmakta ve bu maddelerin piklerinden kantitatif sonuçlara ulaşılabilmektedir. C31G ve bileşenleri için elde edilen kromatogram, Şekil II1.3'de verilmiştir. Yöntem oldukça hassas ve seçici olmasına rağmen her bir analiz yaklaşık 45 dakika sürdüğünden çok kısa aralıklarla örnek alınması gereken salınma ve difüzyon tayinlerinde kullanılması pratik bulunmamıştır. Bu nedenle C31Grnin spektroskopik olarak incelenmesi düşünülmüş, ilk olarak C31G ve bileşenlerinin 200-650 nm dalga boyları arasında farklı çözücülerdeki spektrumları alındığında, her üç maddenin de bu dalga boylarında absorpsiyon maksimumu vermedikleri saptanmıştır. Bunun üzerine Wilson'un (106) katyonik yüzey aktif maddeler için önerdiği yöntemin uygulanabilirliği araştırılmıştır. Wilson, ilk olarak katyonik yüzey aktifler için amonyum raynekat yöntemini kullanmıştır. Ancak bu çalışmada, çöktürme esnasında çözeltinin pH'smdan hiç söz edilme-
C31G'nin Miktar Tayini
nı
miştir. Wilson (112) tarafından yapılan daha sonraki çalışmada bu yöntemi uygulayanların sonuçları arasında % 8 oranında bir varyasyon olduğu saptanmıştır ve bu farklılığa pH kontrolünün yapılmamış olmasının neden olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan Nishida ve ark. (113) bu yöntem ile çalışıldığında pH l'de hem katyonik hem de amfoterik yüzey aktiflerin, pH 9'da ise sadece katyoniklerin çöktüğünü ve amfoterik yüzey aktif maddeler olan betain hidroklorürlerin amonyum raynekat ile pH l'de çöktürülmesi yoluyla tekrarlanabilir sonuç alındığını göstermişlerdir. Bu iki çalışmanın ışığı altında çalışmalarımızda ilk olarak, amfoterik bir madde olan C31G'nin çöktürülmesi için uygun pH ve çalışılacak konsantrasyonlar için gerekli amonyum raynekat çözeltisinin konsantrasyonu ve miktarı araştırılmıştır. % 5'lik HC1 çözeltisinden 2 mİ, % l'lik amonyum raynekat çözeltisinden ise 3 mİ kullanılmasının amacımıza uygun olduğu saptanmıştır. Bu bulguların elde edilmesinden sonra bölüm II. 2.2.1 de anlatıldığı şekilde çalışılmış ve C31G ile amonyum raynekat reaksiyona sokulduğunda oluşan kompleksin asetondaki çözeltisinin 525 ve 398 nm'de absorpsiyon pikleri verdiği saptanmıştır (Şekil III.1.a ). Bu iki absorpsiyon pikinden 525 nm'de olan daha kuvvetli absorbans verdiği için miktar tayini çalışmaları 525 nm'de yapılmış ve 0.5-5 mg/ml konsantrasyonlar arasında doğrusal bağıntı elde edilmiştir ( Şekil III.4 ). Dağılımı en iyi temsil eden kalibrasyon doğrusuna ait istatistiksel parametreler (Tablo III. 1) hesaplanarak yöntemin hassas ve tekrarlanabilir olduğu gösterilmiştir.
112
Mikrobiyolojik ÇalışmalarC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksit
üzerinde yapılan mikrobiyolojik çalışmaların birinci bölümünde .bölüm III.2.3,1.2 de açıklandığı şekilde 13 mikroorganizma üzerinde MiK değerleri saptanmıştır ( Tablo III.2 ve Sekil III.5.a,b).Kokoamin oksit ve koko betainin karışımı olan C31G denenen mikroorganizmaların çoğu üzerinde her iki bileşene oranla daha fazla aktivite göstermektedir. Bu da kokoamin oksit ve koko betainin es it rnolar konsantrasyonlarda karıştırılarak karışımın pH'sı 5'e ayarlandığında sinerjik etki kazandığını kanıtlamaktadır.
Çalışmaların ikinci bölümünde ise C31G ve bileşenlerinin dezenfektan etkinliği MiK deneylerinde kullanılan aynı test suşları üzerinde bölüm II.2.3.2 de açıklandığı şekilde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Görüldüğü gibi (TabloIII.3.) C31G çok düşük konsantrasyonlarda dahi bazı mikroorganizmalar üzerinde dezenfektan etki göstermektedir ki bu formülasyon açısından çok önemli bir durumdur. C31G'nin, bileşenlerine oranla hem daha düşük konsantrasyonda hem de daha kısa sürede dezenfektan etki göstermesi karışımın sinerjik etkisinin olduğunu kanıtlamaktadır.
üçüncü bölümde ise H.Ü.Tıp Fakültesi Kadın Doğum polikliniğine akıntı kaşıntı gibi şikayetlerle muayene ve kontrole gelen yaşları 19-65 arasındaki 105 hastadan bölümII. 2.3.3.1 de anlatıldığı şekilde alman örneklerin % 66.86 sında üreme gözlenmiş ve yapılan tür tayini sonucunda (TabloIII.4 ) en fazla E.coli (%45.45) olmak üzere sırasıyla stafl- lokok (%19.69)J Candida, Mikrokok (5412.12) ve Klebsiella
113
(%10.62) gözlenmiştir. izole edilen bu mikroorganizmalar üzerinde C31G'nin MiK değerleri Tablo III.5 ve uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşların kümülatif oranları (%) Tablo III.6 da verilmiştir. Görüldüğü üzere C31G E.coli, Stafilokok, Mikrokok ve Klebsiella üzerinde % 0.05 aktivite konsantrasyonda, C.albicans ve C.pseudotropica- lis üzerinde % 0,0015 aktivite konsantrasyonlarda % 100 etkili olmaktadır. Bu da vadinit tedavisinde C31G'nin düşük dozlarda kullanılabilirliğini ve tedaviden olumlu sonuç alınabileceğini kanıtlamaktadır,
Vajinal Supozituvar Formülasyon Çalışmaları
Sıvaâ SeçimiVajinal supozituvar hazırlamada kullanılan sıvaâlar
hidrofilik ve lipofilik olmak üzere iki grup altında toplanabilir (23,25). Bu iki sıvai grubu içinde hangi sıvağm amacımıza daha uygun olduğuna karar verebilmek için hidrofilik sıvarlardan jelatin-gliserin-su sıvağı, lipofilik sıvarlardan Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55, Massa Estarinum B, Suppocire AM ve Suppocire CM seçilmişlerdir. Hidrofilik sıvaölardan tek örnek seçilmiş olmasının nedeni, daha sonra ayrıntılı açıklanacağı gibi bu sıvaö ile hazırlanan supozitu- varlardan serbestleşen C31G'nin difüzyon hızının çok yüksek bulunması, bu nedenle lokal etkiden ziyade sistemik etki için uygun olacağının saptanmasmdandır. Hidrofilik ve lipofilik sıvaâlar ile gerçekleştirilen supozituvar formülasyonları absorpsiyon açısından kıyaslandığında birçok çalışmada hid-
114
rofilik sıvar formülasyonlarmdan lipofilik sıvağlara oranla daha yüksek kan düşeyi elde edilmesi (64,121,122) bu görüşümüzü desteklemektedir. Lipofilik sıvarların absorpsiyon üzerindeki etkileri bu maddelerin erime dereceleri, hidroksil sayıları ve etken maddenin sıvar ile vajina sıvısı arasındaki dağılımına baâlıdır (40-43,56). Bu nedenle lipofilik sıvarların seçiminde karşılaştırma yapabilmek için sıvarların erime dereceleri, hidroksil sayıları ve darılım katsayıları ( TabloIII.12) göz önünde bulundurulmuştur,
Lipofilik sıvarlardan ticari amaçla endüstride en fazla kullanılan Hitepsol, Massa Estarinum ve Suppocire sıvarlarının çalışmaya alınması düşünülmüş ve derişik tipleri bulunan bu sıvarlar arasından seçimde fiziksel özellikleri (erime dereceleri ve hidroksil sayıları) göz önünde bulundurulmuştur
Witepsol grubu sıvarlar esas olarak dört gruba ayrılmaktadır; bunlar H, S, W ve E serileridir. Bunlardan E serisindeki sıvarların erime dereceleri çok yüksek olduğundan daha ziyade tropik iklimlerde veya formülasyonda sıvarın erime derecesini düşüren madde bulunduğunda kullanılması önerilmektedir. Geliştirmeyi düşündürümüz formülasyonlar için Türkiye şartlarında böyle bir sorun söz konusu olmadığından E serisi Hitepsoller çalışmaya alınmamıştır.
Endüstriyel üretimde en yaygın olarak tercih edilen ve kullanılan, ayrıca literatürdeki (21,37,123) hemen tüm formü- lasyonlarda başarı ile uygulanan Witepsol H 15 (e.d'sİ33.5-35.5"C ve hidroksil sayısı 15) standart sıvar olarak çalışmaya alınmış ve seçilen direr sıvarların karşılaştırma
115
yapabilmek acısından erime derecelerinin veya hidroksil sayılarının farklı olmasına dikkat edilmiştir. Witepsol S 55'in erime derecesi Witepsol H 15 ile aynı olmasına karşın hidroksil sayısı en yüksek olan sıvağlardan biri olması (hidroksil sayısı 50-60) ve birçok yayında (23,27,124) vajinal supozi- tuvar sıvağı olarak önerilmesi nedeniyle çalışmaya dahil edilmiştir. Witepsol W 31 ise hidroksil sayısı Witepsol H 15 ile Hitepsol S 55 arasında (hidroksil sayısı 25-35) ve de erime derecesi bu iki sıvağa kıyasla daha yüksek olması açısından formülasyonlarda kullanılmak üzere seçilmiştir.
Massa Estarinum sıvarları birçok bakımdan Witepsollere benzemelerine rağmen, yağ asitlerinin monogliseritlerini içerdiklerinden S/Y tipi emülsiyon yapıcı özelliğe sahiptirler. Bunlar içinden Massa Estarinum B emülsiyon yapıcı özelliği haricinde Witepsol H 15'e benzemektedir (e.d.33.5-35.5'C, hidroksil sayısı 20-30). Sıvağ içinde emülgatör bulunmasının absorpsiyona etkisini görebilmek için çalışmaya dahil edilmiştir,
Suppocire sıvağlarının da çok değişik tipleri bulunmaktadır bunların içinden Suppocire AM ve Suppocire CM seçilen diğer sıvağlara nazaran çok daha düşük hidroksil indisine sahip (her ikisi de < 6) ancak erime dereceleri farklı sıvağlardır. Suppocire sıvağlarmdan bu iki tipin seçilmesinin nedeni lipofilik sıvağlar arasından hidroksil indisi çok düşük iki tipin denenmesi ve erime derecesi farkının [Suppocire AM (35-36.5*C) ve Suppocire CM (38-40*0 3 getireceği değişiklikleri gözlemek içindir.
Bu arada benzeri şekilde çalışmaya dahil edilmesi düşü-
117
III.12). Bu, C31G'nin çözünürlüğünün kloroform fazında daha
fasla olduğunu veya kloroform/su arayüseyinde biriktiğini
dolayısı ile lipofilik sıvarlardan salınma hızının yavaş
olacağını göstermektedir. Ancak C31G yüzey aktif özelliğe
sahip bir madde olduğu ve de formülasyonda kullandığımız
sıvağların hidroksil sayıları çok farklı olduğundan
kloroform/pH 8 tamponu arası dağılım katsayısı tek başına
fazlaca bir bilgi vermemektedir, Dolayısı ile çalışmamızda
her bir sıvağ ile pH 8 tamponu arasındaki dağılım ayrı ayrı
incelenmiştir. Tablo III.12 de görüldüğü üzere dağılım katsa
yısı Witepsol H 15 için en küçük (0.446), Witepsol S 55 de en
büyüktür (6.87). Bu bulgular sıvağın hidroksil sayısı ufal
dıkça dağılım katsayısının da azalacağını, sıvağ içinde emül-
gatör bulunmasının dağılım katsayısını artıracağını göster
mektedir. Bu sonuçlara göre CSIG'nin salınımının dağılım
katsayısı ufak olan Witepsol H 15, Suppocire AM, Suppocire CM
ve Witepsol W 31 de hızlı, buna karşılık dağılım katsayısı
büyük olan Witepsol S 55"den en yavaş olması beklenir. Yapı
lan birçok çalışmada hidroksil sayısı ufaldıkça serbestleşme
hızının büyük bulunması (20,54,56,64) bu görüşümüzü destekle
mektedir .
Supoaituvarlarm Hasırlanması
Supozituvar hazırlanması sırasında dozaj hatası yapma
mak için 1 g etken maddenin kaç gram sıvağın yerini
tuttuğunun deneysel olarak saptanması gerekir (12,23,32).
Ancak sıvı haldeki etken maddelerin yer tutma katsayısının 1
118
olarak kabul edilmesinin herhangi bir dosaj hatasına neden
olmayacağı bildirildiği (24) için formülasyon çalışmalarında
yer tutma katsayılarının deneysel olarak hesaplanmasına gerek
görülmemi© ve kullanılacak sıvağ miktarı bölüm II.2.4.3 de
verilen denklem II.5 'den hesaplanmıştır.
C31G 50”C de stabilité problemi göstermediği (1,90)
için suposituvarlarm hasırlanmasında sıcakta eriterek dökme
yöntemi kullanılmıştır. Suposituvarlarm yüseyinde ince bir
yağ filmi oluşmasını engellemek için hiçbir formülasyon için
kalıp yaâlanmamıştır.
Hasırlanan suposituvarlar özelliklerinde değişme
olmaması için alüminyum folyalara sarılmış ve koyu renk şişeler
içine konularak +4"C'de saklanmışlardır.
Hasırlanan Suposituvarlar üserinde Yapılan Kontroller
Etken maddenin yoğunluğu ile s ı v a ö m yoğunluğu arasında
fark bulunduğu için tamamen aynı ağırlıkta ve aynı dosda
etken madde içeren suposituvarlarm hasırlanması genellikle
sordur (24,64). Hasırladığımla suposituvarlarda bu şekilde
bir problem olup olmadığını incelemek için ilk olarak bölüm
II.2.4. 4.1 de • açıklandığı şekilde ağırlık sapması kontrolü
yapılmış ve sonuçlar Tablo III.13'de verilmiştir. T.F.
1974'de suposituvarlarm ağırlık sapması konusunda herhangi
bir bilgi verilmediğinden B.P. 1930'de istenen husus araştı
rılmıştır. Hasırlanan tüm suposituvarlar B.P. 1980'de kayıtlı
"en fasla iki suposituvarm ağırlığındaki sapma ortalama
ağırlığın ± %5'inden çok ve hiçbir suposituvarda ise ± %
10'undan fasla olmamalıdır” koşuluna uyduğu tespit edilmiş-
119
tir.Hasırlanan suposituvarlarm ağırlık sapması B.P.1980
limitleri içinde bulunmasına rağmen suposituvarlar arası doa
farkı olup olmadığını incelemek için hasırlanan suposituvar-
larda C31G miktar tayini yapılmış ve sonuçların standart
hatası, standart sapması ve varyasyon katsayısı hesaplanmış
tır (Tablo III.14). Farmakopelerde supozituvarlardaki etken
madde miktar tayini ile ilgili olarak herhangi bir açıklama
yoktur. Ancak genel uygulama endüstriyel üretimde etken madde
miktarının ± % 5 'den, laboratuvar şartlarında sıcakta erite
rek dökme yoluyla hasırlanan suposituvarlarda ise ± %10'dan
fasla olmaması şeklindedir (13). Hasırladığımla suposituvar
larda etken madde miktar tayini sonuçları arasında ± % 10rdan
fasla sapma olmaması ve de standart hata, standart sapma ve
varyasyon katsayısı değerlerinin kabul edilebilir sınırlar
içinde bulunması hasırlama sırasında kabul edilemez bir dozaj
hatasının yapılmadığını göstermektedir.
Literatürde yapılan çalışmaların basılarında,etken
maddeye bağlı olarak miktar tayinlerinde ± % 10'un üze
rindeki farkların dahi normal kabul edilebileceği belirtil
miştir (64).
Birçok farmakopede suposituvarlarm oda sıcaklığında
şeklini koruyabilecek sertliğe sahip olması, vücut sıcaklı
ğında yumuşaması, erimesi veya çösünmesi gerektiği belirtil
mektedir. Ancak bu öselliklerin tayininde farklı yöntemler ve
farklı aletler kullanıldığından bu yöntemlere göre elde edi
len sonuçların da değişik olması doğaldır. Dolayısı ile bu
değerlerin fazlaca pratik bir anlamı yoktur (23,25,64).
120
Ancak bu bulgulardan hasırlanan supoaituvarlarm saklama
koşullarına karar verebilmek için yararlanılabilir. Bu neden
le araştırmamızda supoaituvarlarm sertlikleri de çalışılmış
tır. Yapılan sertlik tayini sonuçları incelendiğinde görüle
ceği gibi kırılmaya en dayanıklı formülasyon Witepsol S 55
(4.94 kg) ile hazırlanmış, bunu Witepsol H 15 (4.24 kg),
Massa Estarinum B (3.62 kg), Suppocire AM (3.46 kg),Suppocire
CM (2.92 kg) ve Hitepsol W. 31 (2.38 kg) izlemiştir.
Hasırlanan supoaituvarlarm erime dağılma zamanları
6.31 dakika ile 14.31 dakika arasında bulunmuştur. Bu fark,
büyük ölçüde, kullanılan sıvarların erime derecelerine ve
fizikokimyasal özelliklerine bağlıdır. Bulunan bu değerlere
bakılarak hazırlanan supoaituvarlarm fizikokimyasal özellik
lerinin formülasyon açısından uygun olup olmadığını söylemek
mümkün değildir. Bu özellikler yanında etken maddenin sıvağ-
dan serbestleşme hızının ve serbestleşen etken maddenin
absorpsiyon t a z m i n belirlenmesi gerekir.
in Vitro Salınma ve Difüsyon Hız Tayinleri
Bir maddenin vajinal suposituvarlardan absorpsiyonu iki
farklı aşamada meydana gelmektedir. Bu aşamalardan birincisi
etken maddenin sıvağdan serbestleşmesi, İkincisi ise serbest
lesen maddenin vajinal mukozadan difüzyonudur (34,35). Birçok
araştırıcı serbestleşme hızı daha faala olan supoaituvar
formülasyonun teorik olarak daha hızlı absorplanacağmı kabul
ederek kandaki ilaç konsantrasyonu ile serbestleşme hızı
arasında ilişki kurmaya çalışmışlardır. Oysa yukarıdaki söaü
121
edilen aşamaların birisi veya her ikisi de hız kısıtlayıcı
olabilir,
C31G antibakteriyel ve antifungal özelliği olan bir
maddedir. Çalışmamızın amacı antibakteriyel ve antifungal
etkiye sahip lokal etkili vajinal supozituvar formülasyonu
geliştirmek olduğundan hasırlanacak formülasyondan beklenen
C31G'nin serbestleşme hızının mümkün olduğunca yüksek, buna
karşın difüzyon hızının mümkün olduğunca düşük olmasıdır. Bu
iki beklentimizi deneysel olarak gösterebilmek için bugüne
değin yapılmış çalışmaların büyük çoğunluğundan farklı
olarak, bölüm II.2.4.4.5 de açıklandığı üzere C31G'nin vaji
nal supozituvarlard&n serbestleşme ve difüzyon hızı ayrı ayrı
incelenmiştir.
Salınma hızını tayin edebilmek için, içinde 20 mİ
37 ± 0,5*C'lik pH 3 tamponu bulunan beher içine supozituvar
atılmış, bir manyetik karıştırıcı ile dakikada 100 devir
karıştırma yapılırken belirli aralıklarla 2 mİ örnek alınarak
serbestlesen C31G miktarı ölçülmüştür. Tayinde çözünme ortamı
olarak 20 mİ 37*Crlik pH 8 tamponunun kullanılmasının nedeni
enfekte vajinada pH'nın 7.6 nın üzerine çıkmasındandır
(80,83). Ancak supozituvardan serbestleşen etken madde mikta
rının spektrofotometrede ölçülebilmesi ve de kısa sürede
sonuç alınabilmesi için vajina sıvısına göre daha büyük
hacimde (20 mİ) çözünme ortamı kullanılarak ve 100
devir/dakika hız ile karıştırma yapılarak çalışılmıştır. Aynı
amaçla literatürde 600 mİ serbestleşme ortamının kullanıldığı
(60,69) ve ortamın 200 devir/dakika hız ile karıştırıldığı
çalışmalar (125) da vardır.
122
Serbestleşen maddenin difüzyon hızını tayin edebilmek
için literatürde çok farklı yöntemler kayıtlıdır (66-72).
C31G'nin absorpsiyonu hakkında fikir sahibi olabilmek için
çalışmamızda membrandan difüzyon hızı ölçülmüştür. Plaxco ve
ark. (52) tarafından önerilen yöntem vajinayı mümkün oldu
ğunca yansıtabilmesi için çalışmamızda değiştirilerek kulla
nılmıştır. Difüzyon torbasının içine 20 mİ pH 8 tamponu ve
bazı supozituvar sıvağlarının viskozitelerinin düşük olmasına
bağlı olarak C31G'nin çökmesini engellemek amacı ile, yüzey
alanı genişletmek için çapı 0.3 cm olan cam boncuklardan 10
adet ve beraberinde,hazırlanan supozituvar yerleştirilmiştir.
Difüzyon torbası, içinde 100 mİ pH 8 tamponu bulunan difüzyon
kabı içine, torbanın üst ucu çözeltinin yüzeyine gelecek
şekilde ve torbanın yüzey alan sabit kalacak şekilde yerleş
tirilmiştir .
Difüzyon ortamı organizmada kanı, yansıtmaktadır bu
nedenle hacminin 100 rol'den daha büyük olması gerekmektedir.
Ancak C31G'nin difüzyon hızı çok yavaş olduğundan, kullanılan
miktar tayini yöntemi ile büyük hacimlerde başlangıç difüzyon
değerlerini ölçmemiz mümkün olmamıştır. Bu problemi ortadan
kaldırabilmek için difüzyon ortamının hacmi 100 mİ'ye
azaltılmış, 200 devir/dakika hız ile karıştırılmış ve
difüzyon hızı yüksek olan selofan bir membran (Spectropor 2,
12000-14000 molekül ağırlığına geçirgen) kullanılmıştır.
Vajina sıvısına oranla kan çok daha hareketli olduğundan
difüzyon ortamı 200 devir/dakika hızla karıştırılmıştır. Tüm
bu önlemlere rağmen, minimal inhibisyon konsantrasyonu da göz
123
önünde bulundurularak içinde 100 mg doada C31G bulunan
supoaituvarlarda ölçülebilir difüayon değeri saptanamadığı
için supoaituvarlar içine 500 mg C31G konulmuştur.
Deneylere başlamadan 12 saat önce supoaituvarlar
buzdolabından çıkartılmış ve selofan membran pH 8 tamponu
içinde bekletilmiştir. Böylece suposituvar ve membranın
dengeye gelip deneylerin aynı koşullarda yapılması
sağlanmıştır.
Bölüm 11.2,4.4.5 de açıklandığı üaere gerçekleştirilen
in vitro salınma ve difüayon hıaı deneylerine ait veriler
Tablo III.17-27 ve Şekil III.6-12'de ve bunların kıyaslaması
Şekil III.13 ve III.14'de verilmiştir. Görüldüğü gibi en
büyük % salınma değerleri Suppocire CM, Witepsol H 15 ve
Suppocire AM ile elde edilmiştir.
ilacın suposituvar sıvağmdan salınma hıaı büyük ölçüde
etken maddenin sıvağ ve çözünme ortamındaki bağıl çözünürlük
lerine bağlıdır. Yapılan çalışmalarda ilaç ile sıvağ arasın
daki affinite düşük olduğunda suda çözünen maddelerin ser
bestleşme h ı a ı n m faala olacağı belirtilmiştir (34,56). Tablo
III.12rde görüldüğü gibi C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu arası
dağılım katsayıları en düşük olan üç sıvağ Witepsol H 15,
Suppocire AM ve Suppocire CM dir. Ayrıca bu üç. sıvağın hid
roksil sayılarının diğer sıvağlara göre küçük olması ( Tablo
II.1 ) bu sıvağlarla hasırlanan supoaituvarlardan C31G'nin
serbestleşme hızının büyük olmasını açıklamaktadır. Sentetik
suposituvar sıvağları içinde belirli miktarda gliserit
bulunan yağ asiti esterlerinin karışımlarıdır. Bu sıvağlarm
hidroksil sayıları bileşimlerinde mono ve digliserit bulunma-
124
sına ve dolayısıyla s ı v a ğ m serbest hidroksil grubu içerme
sine bağlıdır. Bu nedenle, hidroksil sayısı düşük olan lipo-
filik suposituvar sıvağlarmda C31G'nin çözünürlüğünün as
olması ve fazla miktarda salınması doğaldır. Literatürde
değişik etken maddeler için benzeri bulgular kayıtlıdır
(20,54,56,64). Hatta maddenin iyonisasyonu pH'ya bağımlı
olarak değişiyor ise çözünme ortamının pH'sı pKa değerinin
üzerine çıkartıldığında zayıf asidik maddelerin de aynı ne
denle serbestleşme hızlarının arttığı gösterilmiştir,
Suppocire CM'nin erime derecesi 38-40‘C buna karşılık
Suppocire AM'nin erime derecesi 35-36.5°C ve her iki sıvalın
hidroksil sayılarının aynı olmasına rağmen Suppocire CM'den
serbestleşen C31G miktarının Suppocire AM'den fasla olması
beklenen bir durum değildir. Bu beklenmeyen durum iki farklı
tipteki suposituvar sıvağının içindeki mono ve digliseritle-
rin cins veya miktarlarının farklı olmasına bağlı olabilir.
Zira mono ve digliseritlerle C31G'nin karışabilirlik
oranlarının farklı olması söz konusudur. Bu da serbestleşmeyi
etkileyecektir.
Witepsol S 55, Witepsol W 31 ve Massa Estarinum B ile
hazırlanan supozituvarlarda C31Grnin in vitro salınma hızının
düşük bulunması bu sıvağlarda C31G'nin dağılma katsayılarının
büyük olmasına (Tablo III.12), hidroksil sayılarının yüksek
olmasına ve sabunlasma indislerinin küçük olmasına bağlanabi
lir. Witepsol W 31'in erime derecesinin Suppocire CM haricin
dekilerden yüksek olması da salınma hızının yavaş olmasını
açıklayan diğer bir faktördür.
125
Antibakteriyel ve antifungal olarak kullanılacak vaji-
nal bir supoaituvardan etken maddenin mümkün olduğunca kısa
sürede serbestleşmesi gerektiği için bu in vitro salınma
deneylerinin sonuçlarına göre Witepsol H 15, Suppocire AM ve
Suppocire CM en uygun supozituvar sıvarları olarak belirlen
miştir, Ancak lokal olarak kullanılacak uygun formülasyonda
etken maddenin serbestleşme hızı kadar absorbe olmaması da
önemlidir. Dolayısı ile C31Grnin difüzyon hıaı da incelenmiş
ve sonuçlar Tablo III.18-27 ve Şekil III.6-12 de ve kıyasla
maları Şekil III.14 de verilmiştir. Beklenildiği üzere hidro-
filik bir sıvağ olan gliserin-jelatin-su ile hasırlanan
suposituvarlardan C31Grnin difüayon hıaı en yüksek olarak
bulunmuştur. Gliserin-jelatin sıvağı kısa sürede çözünme
ortamı ile karıştığı ve ortamın viskozitesini fazlaca artır
madığı için etken maddenin salınma ve difüayon hızlarının
lipofilik sıvarlardan daha fasla olacağı bilinen bir gerçek
tir. Yapılan birçok çalışmada sıvağ ile çözünme ortamı karış
tığında difüayon hızının fazlalaştığı gösterilmiştir (22,18,
19,38).
Lipofilik sıvağlarda ise en yüksek difüzyon hıaı
Suppocire AM için bulunmuştur. Bunu sırası ile Witepsol H 15,
Suppocire CM ve Massa Estarinum B izlemiştir. Suppocire
AM'nin hidroksil sayısı çok düşük ( < 6 ) ve erime derecesi
35-36.5'C olduğundan bu sıvağ ile hazırlanan suposituvarlar
dan C31G'nin difüzyon hızının yüksek olması beklenen bir
sonuçtur. Suppocire CM aynı hidroksil sayısına sahip olmasına
karşılık erime derecesi 3S-4D*C ve sabunlaşma indisi 225-235
olmasına bağlı olarak en düşük difüayon hızını veren sıvağ-
126
lardan birisi olarak bulunmuştur. Witepsol H 15'in hidroksil
sayısı Suppoeire grubu sıvağlara oranla daha yüksek olduğun
dan C31G'nin difüayon h ı ş m ı n Suppoeire AM'den yavaş olması
doğaldır. C31G'nin Witepsol H 15 ile hasırlanan supoaituvar-
l armdan difüayon hızının Suppoeire CM'den fasla olması ise
Suppoeire CM içinde yüaey aktif madde bulunması ve erime
derecesinin 38-40°C gibi yüksek olması ile açıklanabilir.
Literatürde ortamda yüsey aktif madde bulunmasının difüayon
h ı s ı m asaltabileceğini (47,51,123) ve artırabileceğini (22,
47) gösteren çalışmalar vardır.
Massa Estarinum B ile hasırlanan supoaituvarlardan
C31G"nin difüayon h ı ş m ı n as olması Massa Estarinum B'nin
hidroksil sayısının yüksek ve dolayısı ile bu sıvağ ile
hasırlanan suposituvarlarda C31G'nin salınma h ı s m m düşük
olmasına bağlı olabilir,
C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu arası dağılım katsayıları
(Tablo III.12) ile difüayon hısları arasında direkt ilişki
bulmamıa mümkün olmamıştır.Difüayon hıalarmın belirlenmesin
de dağılım katsayısı önemli bir parametre olmasına rağmen
(40-42) difüayon hıaı ile dağılım katsayısı arasında direkt
ilişki bulunan çalışma hemen hemen yoktur (56,116). Bu da
çalışmalardaki bulgularımıaı desteklemektedir.
Supoaituvarlardan etken maddenin serbestleşme hıaını
belirlemek için Davis ve ark. (73) tarafından geliştirilen
görünür dialiktik hıa sabiti yöntemi literatürde yaygın ola
rak görülmektedir (56,116). Bu yaklaşımda difüayon torbası
içinde kalan ilaç miktarı [ log (VoAt-(Vo+Vi)Ao)] samana
127
karşı grafiklendiğinde doğrusal bir bağıntı elde edilmektedir
(Sekil III.15). Bu doğrunun eğiminden dialiktik his sabiti K
hesaplanmış ve sonuçlar Tablo II1.28'de verilmiştir. Görül
düğü üsere en fasla difüsyon hızı gliserin-jelatin ile elde
edilmiş bunu Suppocire AM, Witepsol H 15,Suppocire CM ve
Massa Estarinum B işlemiştir. Bu sıra Şekil III.14'de verilen
difüsyon profilleri ile uyum içindedir.
Yedi farklı sıvağ kullanılarak hasırlanan vajinal supo-
situvar formülasyonları arasından in vitro olarak en fasla
salınma gösterdiği saptanan ikisinin (Witepsol H 15 ve
Suppocire CM sıvağları ile hasırlanan) vajinada enfeksiyon
oluşturduğu bilinen E.coli ve S.aureus suşları üserinde et
kinliği bölüm II.2.4.4.6'da anlatıldığı şekilde çalışılarak
araştırılmıştır. Suposituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin
samana karşı in vitro değerlendirilmesi çalışmalarında önce,
C31G'nin mikroorganismalar üserindeki MiK değerleri de gös
önünde bulundurularak 0.1 g dozda hazırlanan suposituvarlarm
antimikrobiyel etkinliği incelenmiş ancak bu dosda mikroorga
nismalar üserinde 6 saat süresince yeterli etkinlik göslene-
memiştir. Bunun üserine 0.5 g dosda hasırlanan suposituvarlar
incelemeye alınmıştır. Deneyler sonucunda her iki formülas-
yonun da MiK değeri % 0.006 aktivite olarak belirlenen S.
aureus üserinde 1.5 saatte, MiK değeri oldukça yüksek % .0.2
aktivite olarak belirlenen E.coli suşu üserinde ise 4.5 saat
te % 100 etkin olduğu gözlenmiştir.
Çalışmamızın amacı vajinit tedavisine yönelik antibak
teriyel ve antifungal özellikte vajinal bir supozituvar ha
zırlamaktır. Dolayısı ile uygun ve dayanıklı bir formülasyon-
dan C31G'nin mümkün olduğunca fazla miktarda salınması,
ancak mümkün olduğunca da az difüzyona uğraması gerekmekte
dir. C31G'nin en fazla salmdığı sıvağlar; gliserin-jelatin,
Suppocire AM, Suppocire CM ve Witepsol H 15 olarak belirlen
mesine karsın gliserin-jelatin ve Suppocire AM ile hazırlanan
suposituvarlarda C31Grnin difüzyon hızı fazla olduğundan bu
sıvağlar amacımız açısından uygun bulunmamıştır. Massa Esta-
rinum ile hazırlanan sıvağlardan ise hem salınma hem de
difüzyon hızının yavaş- olduğu gözlenmiştir. Buna karşılık
sıralaroa içinde Nitepsol H 15 ve Suppocire CM ile hazırlanan
suposituvarlardan C31Grnin salınma hızı yüksek, difüzyon
hızı da düşük bulunduğundan (dialiktik hız sabiti 0.142)
bunların çalışmamızın amacına uygun sıvağlar oldukları sonu
cuna varıİmiş tır.
Etken maddenin en fazla salınma gösterdiği in vitro
olarak saptanan Witepsol H 15 ve Suppocire CM sıvağları ile
hazırlanan bu iki formülasyonun, vajinit etkeni olarak en sık
rastlanan E.coli ve Stafilokok türleri üzerindeki etkinliği,
samana bağlı olarak in vitro araştırılmıştır. 0.5 g dozda
C31G içeren bu formülasyonlarm, MiK değeri % 0.006 aktivite
olan S.aureus üzerinde 1.5 saat sonra, MiK değeri oldukça
yüksek % 0.2 aktivite olarak belirlenen E.coli suşu üzerinde
ise 4.5 saat sonra % 100 etkin olduğu gözlenmiştir. Uygun
olarak belirlenen bu iki sıvağ endüstriyel üretimde de tercih
V. SONUÇ
129
edilen ve yaygın olarak kullanılan sıvarlardır.
Teknolojik ön formülasyon çalışmaları ile uygunluğu
saptanan, mikrobiyolojik etkinliği ise E.coli ve S.aureus
sus l a n üzerinde çalışılarak in vitro olarak gösterilen bu
supozituvarlar, ancak vajinal mukozaya irritasyon etkisinin
olmadığının ve vajina membranlarmdan absorplanmadıöının in
vivo olarak da kanıtlanmasından sonra, vajinit tedavisinde
olumlu sonuç elde etmek üzere kullanılabileceklerdir.
Bu çalışmanın amacı; hem gram pozitif, hem de gram
negatif mikroorganizmalara etkili geniş spektrumlu antimikro-
biyel ve antifungal bir germisit olan C31G'nin jinekolojik
tedaviye yönelik vajinal supozituvar formülasyonlarını hazır
lamaktır. C31G ile ilgili standardizasyon ve saflık kontrol
lerinin yapılmasından sonra, etken maddenin spektroskopik bir
miktar tayini yöntemi geliştirilmiştir. C31G ve bileşenleri
nin standart suşlara karşı minimal inhibisyon konsantrasyon
larının saptanması ve dezenfektan etkinliğin belirlenmesi ile
başlanan mikrobiyolojik çalışmalar, Türk toplumunda vajinitli
hastalardan izole edilen etkenlerde C31G etkinliğinin ince
lenmesi ile sürdürülmüştür. 105 hastadan a l m a n kültür örnek
lerinde tür tanımının yapılması ile saptanan mikroorganizma
türleri arasında %45,45'lik bir oran ile E.coli birinci sıra
yı almıştır.
Bir adet hidrofilik (Gliserin-jelatin) ve altı adet
lipofilik supozituvar sıvağı (Witepsol H 15, Witepsol W 31,
Witepsol S 55, Massa Estarinum B, Suppocire ÂM ve Suppocire
CM) kullanılarak hazırlanan bu supozituvar formülasyonları
üzerinde; ağırlık sapması, sertlik tayini, etken madde içerik
kontrolü, erime dağılma zamanının tayini gibi kontrollerin
yapılmasından sonra C31Grnin supozituvarlardan in vitro sa
lınma ve difüzyon hızları tayin edilmiştir.
Witepsol H 15 ve Suppocire CM ile hazırlanan vajinal
supozituvarlar, etken maddenin serbestleşme hızı yüksek, buna
karşılık difüzyon hızı en düşük olduğu için uygun formülas-
yonlar olarak belirlenmiştir, Bu formülasyonlarm antimikro-
ÖZET
biyel etkinliği samanın fonksiyonu olarak in vitro incelen
diğinde her ikisinin de vajinit etkeni olarak en sık rastla
nan bakterilerden E.coli susu üzerinde 4.5 saat, Stafilokok
üzerinde ise 1.5 saat içinde etki gösterdiği saptanmıştır.
SUMMARY
The purpose of this study is to prepare the vaginal
suppository formulations of fungusid and bacterisid active
substance (C31G) which also demonstrates broad spectrum of
antimicrobial properties. After the standardisation and
purity controls, a spectroscopic assay method of the active
substance is developed.
In microbiological studies, the minimum inhibitory
concentration and minimum cidal concentration of the active
substance and its components are determined. 105 culture
samples from the patients (Turkish population) having vaginal
infections are isolated and evaluated. After the
identification of the microorganism, the minimum inhibitory
concentration of the active substance to these microorganisms
are determined. E.coli is found to be the most frequently
observed microorganism in these culture samples.
Seven vaginal suppository formulations using six
lipophilic (Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55,
Massa Estarinum B, Suppocire AM and Suppocire CM) and one
hydrophilic suppository base (Glycerinated gelatin) are
formulated for local use. The weight variation, content
uniformity, breaking (hardness), melting range tests and in
vitro release test of the active substance are realized on
the s e f o rmu1at i on s .
The vaginal suppository formulations prepared using
Witepsol H 15 and Suppocire CM suppository bases which show
the highest release and lowest diffusion rates observed as
suitable formulations for the purpose of this study. The
133
antimicrobial effect of these suppository formulations are
evaluated as a function of time on Staphylococcus and E.coli
microorganisms and found to be effective on E.coli strain in
4.5 hours, Staphylococcus in 1.5 hours.
Micheál,E.B., Antimicrobial Compositions and Methods for
Utilising the Same Employing Mixtures of Amines, United
States Patent 4, 107, 328 (1978).
Corner,A.M., Dolan,M.M., Malamud,D., Yankell,S .L ,, C31G, A
New Agent for Oral Use. I. Antiglycolytic Tests, J.Dent.Res.,
SA, 274 (1986).
Malamud,D,, Corner,A.M., Dolan,M.M., Hammond,B.F., C31G, A
New Agent for Oral Use. II. Antibacterial Activity, Ibid.,
£5., 275 (1986).
Stierita,D.D., Bondi,A., McDermott,D ., Micheals,E .B ., A
Burned Mouse Model to Evaluate Anti-Pseudomonas Activity of
Topical Agents, J .Antimicrob. Chemother. , S., 133 (1982).
Amin,M .M ., Smith,A .S ., Anderson,K .L ., Hahn,E .C ,, Gustaffson,
B.K., Evaluation of A Surfactant Mixture C31G as A Teat Dip
by A Modified Excised Teat Model, J. Diary Science, 01, 421
(1983).
Micheals,E .B ., Hahn.E.C., Kenyon,A.J., Effect of C31G, An
Antimicrobial Surfactant on Healing of Incised Guinea Pig,
Am. J. Vet. Res., M , 1378 (1983).
Wotherspoon,R.J . , A New Treatment for Vaginitis, Practitioner,
184. 626 (1960).
Slotnick,I.J ., Hildebrandt,R.J., Prystowsky,H., Microbiology
of the Female Genital Tract, Obstet. & Gynec, 21, 312 (1963).
Turner,S.J,, The Effect of Penicillin Vaginal Suppositories
on Morbidity in Vaginal Hysterectomy and on the Vaginal
Flora, Am. J. Obst & Gynec., £H, 8,06 (1950).
KAYNAKLAR
135
10- Hamilton,J„, The Problem of Vaginitis, Practitioner, 155, 296
(1960),
11- Clark,D.H., Solomons,E., An Evaluation of Routine Culture
Examinations for Trichomonas Vaginalis and Candida, Am. J.
Obst & Gynec., IS., 1314 (1959).
12- Ansel,H.C., Introduction to Pharmaceutical Dosage Forms,
P.342, Lea and Febiger, Philadelphia, 1969.
13- Sandell,E., Pharmaceutics Galenical Pharmacy, P.335
Boktryckeri AB Thule, Stockholm, 1968.
14- Parrott,E ,J ., Pharmaceutical Technology, 3rd Ed., P.382,
Burgess Publishing Company, Minneapolis, 1971.
15- Alban,J., Antibiotic Suppositories in Childhood Infections,
Curr. Ther. Res., 12., 556 (1970).
16- Elissitt,C.W,, Tinker,R.B . , Husa.W.J., Comparison of the
Antibacterial Activity of Erythromycin in Various Suppository
Bases, J. Pharm. Sei., £&, 56 (1961).
17- Wagner,J.G., Carter, C.H., Martens,I .J ., Serum Concentrations
After Rectal Administration of Lincomycin Hydrochloride, J.
Clin. Pharmacol., S., 154 (1968).
18- Parrott,E .L .,Salicylate Absorption from Rectal Suppositories,
J. Pharm. Sei., ML, 867 (1971).
19- Pagay,S .N ., Foust,R.I., ColaiaaiJ.L ., Influence of Vehicle
Dielectric Properties on Acetaminophen Bioavailability from
Polyethylene Glycol Suppositories, Ibid., £2., 44 (1975).
20- de Blaey.C.J., Rutten-Kingma,J .J ., Biopharmaceutics of
Aminophylline Suppositories I. Introduction and In Vitro
Melting Behaviour, Pharm. Acta Helv,, £1, 186 (1976).
136
21- de Blaey.C.Y., Rutten-Kingma,J .J ., Biopharmaceutics of
Aminophylline Suppositories II. In Vitro Release Rate During
Storage, Ibid, , Ü2., 11 (1977).
22- Löwenthal,W,, Boraelleca,J .F., Drug Absorption from the
Rectum I, J. Pharm, Sei., M , 1790 (1965).
23- Lachman.L., Lieberman,H .A ., Kanig,L.L,, The Theory and
Fractice of Industrial Pharmacy, 3 rd Ed,, P.564, Lea and
Febiger, Philadelphia, 1986,
24- Geçgil,Ş., Supozituvarlar, Yörük Matbaası, İstanbul, 1968.
25- Senior,N., Rectal Administration of Drugs, Adv. Pharm. Sei,
4, 363 (1974),
26- Oamelek,H.N., Bioavailability of Rectal Dosage Forms
Determined from Saliva as Reference Fluid, Dissertation,
Zürich, 1979.
27- Witepsol ® , Excipients Pour Suppositories, Dynamit Nobel,
Aktiengesellschaft, Vertrieb, Chemikalien, Verkauf CF., 5
Köln-Mülhein Wiener Plats, 1968.
28- DenoSl,A., Jaminet,Fr., Pharmacie Galenique, P.3, Les Presses
Universitaires de Liege, 1971.
29- Massa Estarinum ® ,Excipient Pour Suppositories,Dynamit Nobel
Aktiengesellschaft Vertrieb Chemikalien, Bereich 1 Troisdorf-
Oberler.
30- Suppocire © , Excipient for Suppositories, Bullettin OL 0042,
6 th Ed., Gattefoss£ Etablissements, Paris.
31- Tukker,J., Biopharmaceuticals of Fatty Suspension
Suppositories, Dissertation, Utrecht, 1983.
32- Sprowls,J .B ., Prescription Pharmacy, 2nd Ed., P.260, J.B,
Lippincott Company, Philadelphia, 1970.
137
33- Hoover,J.E., Dispensing of Medication, P.163, Mack Publishing
Corepany, Pennsylvania, 1976,
34- de Blaey,C.J,, Polderman,J ., Rationales in the Design of
Rectal and Vaginal Delivery Form of Drugs, P.237, Drug
Design,Vol.9 (E.J.Ariens E d ,),Academic Press,New York, 1980.
35- Casahoursat,L., Facteurs influençant la Résorption des
Médicaments Administrés par Voie Rectale Optimisation de la
Formulation des Suppositoires, S,T.P. Pharma, 4., 572 (1988),
36- Voigt,R,, Falk,G., Water Solubility of Drugs as a Criterion
for Drug Liberation from Fatty Galenic Bases with Regard to
Viscosity-increasing Adjuvants, Pharmasie, 23., 709 (1968),
37- Schoonen,A .J ,M ,, Moolenaar,F ,, Haverschmidt,C ,, Huiainga,T ,,
The Interphase Transport of Drugs from Fatty Suppository
Bases, Pharrn. Weekblad. - Ill .585 (1976).
38- Kellaway,1,W,, Marriott,C., Correlations between Physical and
Drug Release Characteristics of Polyethylene Glycol Supposi
tories, J, Fharm. Sci., M , 1162 (1975).
39- Moolenaar,F , , Koning,B, , Huizinga,T, , Biopharrnaceutics of
Rectal Administration of Drugs in Men 7, Absorption Rate and
Bioavailability of Phénobarbital and Its Sodium Salt from
Rectal Dosage Forms, Int. J. Pharm., 1, 99 (1979),
40- Khalil,S,A,, Martin,A.N., Drug Transport Through Model
Membranes and Its Correlation with Solubility Parameters, J,
Pharm, Sci,, ££, 1225 (1967),
41- GibaldijM., Biyofarmasötik ve Klinik Farmakokinetik S.29 Çev:
AyanoĞlu,G., Teraioglu,N . , Matematik Araştırma Ens. Baskı
Atölyesi, İstanbul, 1981.
138
42- Kakemi.K., Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion
of Drugs. XXV. On the Mechanism of Rectal Absorption of
Sulfonamides, Chem. Pharm. Bull., 13., 861 (1965),
43- Weiss,A., Sciarrone,B .J ., Release Rates of Salicylates from
Cacao Butter I, J. Pharm. Sei., Ü8., 980 (1969).
44- Schoonen,A.J.M., Moolenaar,F ., Reuvers,K .A ., Huizinga,T.,
Release of Drugs from Fatty Suppository Bases II. A Rate-
Limiting Interfacial Process, Int.. J. Pharm., 1,29 (1980),
45- Kassem,A.A,, El-Din, N , , El-Bary,A .A ,, Fadel.H.M., In Vitro
Release of Noramidopyrine Methansulfonate Sodium from
Suppository as a Function of Particle Size and Concentration,
Pharmazie, M , 475 (1975),
46- Schoonen,A ,J .M ., Moolenaar,F ., Huizinga,T,, Release of Drugs
from Fatty Suppository Bases I. The Release Mechanism, Int. J.
Pharm.,1, 141 (1979),
47- Gibaldi,M., Feldmen,S., Mechanism of Surfactant Effect on
Drug Absorption, J . Pharm. Sei . , ¿2., 579 (1970).
48- Flaxco,J.M., Foreman,F,, Effect of Some Nonionic Surfactants
on the Rate of Absorption of Aminophylline from Suppositories
in Rabbits, Ibid., £1, 698 (1968).
49- Buehi,J., Gesch,P., Die Verarbeitung Löslicher Arzneistoffe
in Suppositorien, Pharm.Acta.Helv., 2Ü, 129 (1945).
50- Kakemi,K., Sezaki,H,, Muranishi,S ., Matsui.H., Absorption and
Excretion of Drugs, XXIX, Effect of Surface-active Agents on
Rectal Absorption of Sulfisoxazole from Oily Base, Chem,
Pharm. Bull., 15., 172 (1967).
51- Fincher,J.H., Entrekin,D.N., Hartman,C.W ., Surfactant-base-
Barbiturate Suppositories I, J, Pharm. Sei., 5JL, 23 (1966),
139
Flaxco,J.M., Free,C.B., Rowland,C .R ., Effect of Some Nonionic
Surfactants on the Rate of Release of Drugs from
Suppositories, Ibid., ££.,809 (1967),
Setniker,I .,Fantelli,S., Liquefaction Time of Rectal
Suppositories, Ibid., £1, 566 (1962).
Kassem,A.A., El-Din,N., El-Bary,A .A ., Fadel.H.M., In Vitro
Release of Chloramphenicol from Different Suppository Bases,
Pharma sie,3iL, 472 (1975).
Kakerni,K . , Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion
of Drugs XXVI. Effect of Water Soluble Bases on Rectal
Absorption of Sulfonamides, Chem.Pharm.Bull. , 13.,969 (1965),
Othman.S,, Muti.H., The Effect of Bases and Formulation on
the Release of Indomethacin from Suppositories,
Drug.Dev. Ind.Pharm. , 12.,1813 (1986).
Rutten-Kingma,J .J ., Polderman,J ., de Blaey.C.J,, Biophar-
maceutical Studies of Fatty Suspension Suppositories I ,
Spreading In Situ, Int. J. Pharm., 3., 39 (1979),
Idem,Biopharmaceutical Studies of Fatty Suspension Supposito
ries II. Influence of Particle Sise and Concentration on In
Vitro Release of Readily Water-Soluble Compounds, Ibid., 3.,
179 (1979).
Baichwal, R . M ., Lohit,T.V., Medicament Release from Fatty
Suppository Bases, J .Pharm.Fharmac.,22., 427 (1970).
Ondracek,J ., Stoll,B., Kriftner.R., New Basket Dissolution
Method for Vaginal Suppositories, Acta Pharm. Teehnol., 3A ,
169 (1988).
140
61- Bornschein,M ., Hoffmann,K., Voight.R., Entwicklung und
gegenwärtiger Stand der Methoden zur Bestimmung der in-vitro
Arzneistoffverfügbarkeit von Suppositorien, Die Pharmazie,
Ü2> 449 (1985).
62- Palmieri.A., Danson.T., Dummer,C., Jukka,R., Groben,W.,
Dissolution of Suppositories III: Effect of Povidone on
Acetaminophen Release from PEG Suppositories, Drug Dev. Ind.
Pharm., S., 421 (1983).
63- Palmieri.A., Dummer,C., Jukka,R., Groben,W., Dissolution of
Suppositories IV: Effect of Crospovidone on Aspirin Release
from PEG Bases, Ibid., 1IL 137 (1984).
64- Vidras,N .J ., Vincent,E .R ., Bohidor,N .R ., Plakogiannis,F ,M .,
Medicament Release from Suppository Bases I: Physicochemical
Characteristics and Bioavailability of Indomethacin in
Rabbits, J.Pharm.Sei., II, 945 (1982).
65- Tukker,J.J., de Blaey,C.J., Membranes in Dissolution Testing:
A Good Choice, Drug Dev. Ind. Pharm., S., 383 (1983).
66- Dibbern,V.H,, Wirbitzki,E ., Möglichkeiten zur Bestimmung der
Wirkstofffreigabe aus hydrophoben Trägern, insbesondere aus
Suppositorien, Pharm. Int., 4ül, 985 (1983).
67- Ritsehel,W.A . , Banarer.M., Correlation between in Vitro
Release of Proxyphylline from Suppositories and in Vitro Data
Obtained from Cumulative Urinary Excretion Studies, Arsneim-
Forsch. (Drug Res,), 23, 1031 (1973).
68- Thomas,W.H., McCormack,R., The Drug Release Characteristics
of Various Rectal Suppositories as Determined by Specific Ion
Electrodes., J.Pharm. Pharmac., 23, 490 (1971).
141
69- Ayres,J.W., Lorskulsint,D., Lock,A., Absorption and Distri
bution of Radioactivity from Suppositories Containing 3H-
Benzocaine in Rats, J. Fharm. Sei., fL£., 832 (1976).
70- Regdon,V.G,, Kovacs,B., Szebell6di-Pecsi,I ., Regdon,E,,
Herstellung ung biopharmazeutische Untersuchung in vitro von
Spasmolytisch Wirksamen Suppositorien, Fharm. Int., &£, 594
(1988).
71- Szente.L., Apostol.I., Gerl6cay,A., Saejtli.J., Suppositories
Containing Cyclodextrin Complexes, Pharmazie, 4Ü, 406 (1985).
72- Regdon,G,, Magyarlaki , A . , Kedvessy ,'G. , Minker,E,, Regdon,E.,
Biopharmazeutische Untersuchung Sul fadimidinhal tiger
Suppositorien, Ibid., 22., 67 (1978),
73- Davis,R.E., Hartman,C .W ., Fincher,J .H ,, Dialysis of Ephedrine
and Pentobarbital from Whole Human Saliva and Simulated
Saliva, J. Fharm. Sei., ££, 429 (1971).
74- Puffer,H.W., Crowell,W .J ., Salicylate Release Characteristics
of Selected Polyethylene Glycol Suppositories, Ibid., JEL2., 242
(1973).
75- Roseman.T. *J. , Derr, G. R., Nelson,G.K., Lieberman,B. L , ,
Butler,S.S., Continuous Flow Bead-Bed Dissolution Apparatus
for Suppositories, Ibid., U L 646 (1981).
76- Ernest,J,, Melnick,J.L ., Adelberg,E.A . , Tıbbi Mikrobiyoloji,
3.Baskı, S. 178, Çev: Akman,M., Gttlmezoglu,E ., östek Matbaa
cılık, Ankara, 1980,
77- Fukuchi,H., Arimoto,Y., Kemade.A., Kobayashi,K., The
Absorption of Grganomercurial Compounds from the Vaginal
Route of the Rabbits. I, Chem, Pharm. Bull., 12., 540 (1964).
142
78- Odar.i.V., Anatomi Ders Kitabı, 6.Baskı, S.356, Yeni Desen
Tie.Ltd.Sti.Matbaası, Ankara, 1969,
79- Leeson,T .S ., Leeson.C.R., Paparo.A.A., Text/Atlas of Histo
logy, 6 tiı Ed., P.625, W.B.Saunders Company, Philadelphia,
1988.
80- Rakoff,A . E . , Feo,L.G., Goldstein,L ., The Biologic Charac
teristics of the Normal Vagina, Am. J. Obst & Gynec., 42, 467
(1944).
81- Simunek.F., Specific Problems of Vaginal Drug Formulation,
B.T. Gattefosse, No: 81, 25 (1988).
82- Butler,B.C., Beakley,J .W ., Bacterial Flora in Vaginitis, Am.
J. Obst. & Gynec., IS., 432 (1960).
83- Banner,E.A., Vaginitis, Med. Clin. North. America, 5İL 759
(1974).
84- Kjaeldgaard,A., Carlborg,L., Larsson.B., Seven-day Therapy
With High-Potenoy Nystatin Cream Versus Clotrimaaol Vaginal
Tablets in Vulvovaginal Candidiasis, Curr. Ther. Res., 23., 322
(1979).
85- Munro,D.F., Nifuratel in the Treatment of Vaginitis in
General Practice, Practitioner, 211, 228 (1973).
86- Hodge,C.H., Murdoch,R., Treatment of Vaginal Discharge by
Sulfonamide Pessaries, Am, J. Obst, & Gynec,, SfL 743 (1963),
87- Guerriero,W.F., Principles in the Treatment of Vaginitis,
Southern Med. J . , ££, 390 (1963).
88- DeMetry,*J.P . , Hansen,R.R., Treatment of Vaginitis With
Triclobisonium Chloride, Obstet. & Gynec., 13., 189 (1960).
89- Landais,G,M., McCarney,K .E ., Fairclough, D.L., Huang,L.W.,
Therapy for Vulvovaginal Candidiasis Nystatin in A New Dosage
143
Form, Curr. Ther. Res., ZA, 739 (1978).
90- Grimes,H.G., Geiger,C.J., Furacin (Nitrofuraaone) Vaginal
Suppositories in Operative Gynecology, Am. J. Obst. & Gynec.,
ia, 441 (1960).
91- Velupillai.S., Thin.R.N., Treatment of Vulvovaginal Yeast
Infection With Nystatin, Practitioner, 219. 897 (1977).
92- Gorki11,B.M,, McCarthy,N ,J ., Comparative Trial of Fungilin
(Amphotericin B) and Pimafucin (Natamycin) Pessaries in the
Treatment of Vaginal Candidiasis, Med.J.Aust,, Z, 33 (1972).
93- Svendsen,E., Lie,S., Gunderson,T .H ,, Comparative Evaluation
of Miconazole, Clotrimazole and Nystatin in the Treatment of
Candidal Vulvo-Vaginitis, Curr. Ther.Res,, ZA, 666 (1978).
94- Yayınlanmamış veri, Bondi,A,, C31G-Antimicrobial Activity,
Dept, of Microbiology and Immunology, Hahnemann Medical
College and Hospital, USA.
95- Yayınlanmamış veri, Rosenfeld,G ., Primary Eye Irritation
Study in Rabbits, Cosmopoliten Safety Evaluation, Inc., Study
No: 1197 D (1984).
96- Micheals,E .B ., Hahn3E,C., Kenyon,A.J., Mice and Rabbit Models
for Oral and Percutaneous Absorption and Disposition of An
Amphoteric Surfactant C31G, A m .J .Vet.Res.,4A, 1977 (1984).
97- Yayınlanmamış Veri, Kenyon,A.J., Toxicological Evaluation of
Surfactant C31G, Sloan, Kettering Institute for Cancer
Research Walker Laboratory, (1976).
98- Yayınlanmamış Veri, Koekler.P.B., 21 Day Repeated Application
Rabbit Dermal Irritation With Scrub, StillMeadow Inc. Project
No: 261-76 (1977).
144
99- Yayınlanmamış Veri, Koekler,P .S ., One Month Subacute Rabbit
Dermal Toxicity Dose Range Finding, StillMeadow, Inc, Project
No: 275-77 (1977).
100- Yayınlanmamış Veri,. Shmidl,J .A . , Hess,L.A., Kohlenberg,M .L .,
Dermal Sensitization Evaluation for C31G 3.0% Liquid in
Guinea Pigs, Project No: 72604, Bayvet Division Miles
Laboratories. Inc. (1933).
101- Yayınlanmamış Veri, Shimidl,J.A., Hess,L.A., Kohlenberg,M.L . ,
Bayvet Division Miles Laboratories. Inc. (1983).
102- Yaymlanmamis Veri, Dean,W.P., Acute Oral Toxicity Study in
Beagle Dogs, No: 395-001 (1977).
Dermal LDso Evaluation for C31G 3.0 % Liquid in Rabbits,
Report No: 72686, Bayvet Division Miles Laboratories, Inc.
(1983).
104- Yayınlanmamış Veri, James,C.N., Sugar,J.R., Delayed Dermal
105- Yayınlanmamış veri, Rowland,.!., Aging Study on Samples
Stored in Glass, Project No: 9004 (1977).
106- Wilson,J.B., Determination of Quaternary Ammonium Compounds
107- König,H., Die Analyse Amphoterer Tenside, Z. Anal. Chem.,
251■ 359 (1970).
108- König,H., Auftrennung von Tensid-Gemischen unter besonderer
Berücksichtigung der anionaktiven Tenside, Ibid., 25A, 337
(1971).
Oral LDso Evaluation for C31G 3.0 % Liquid, Report No: 72615,
103- Yayınlanmamış Veri, Shimidl,J .A ., Hess,L.A., Kohlenberg,M .L .,
Sensitisation Study in the Guinea Pig, Report No: 30/7910,
KemaNobel (1979).
as Reineckates, J.Assoc. Off. Anal. Chem., 455 (1952).
145
109- König.H., Trennung nichtionoger Tenside rnittels DÜnnschicht-
Chromatographie, Ibid., 2£1. 167 (1970).
110- Takano,S., Takasaki.C., Kunihiro.K., Yamanaka.M., Analysis
of Cationic and Amphoteric Surfactants I . Determination of
Their Homolog Distributions by Gas Chromatography on the
Basis of the Hofmann Degradation, J. Am. Oil Chem. Soc,, £A,
139 (1977),
111- Takano.S., Kuaukawa.M., Yamanaka,M., Analysis of Cationic and
Amphoteric Surfactants II: Determination of Their Homolog
Distributions by Reaction Gas Chromatography on the Basis of
the Hofmann Degradation, Ibid., M.,484 (1977).
112- Wilson,J.B., Report on the Determination of Quaternary
Ammonium Salts as Reineckates, J. Assoc. Off. Anal. Chem.,
3Z, 379 (1954).
113- Nishida.M., Ryuichi,M., Watanabe,V., Usui,K,, Determination
of Betaine Type Amphoteric Surfactants by Reinecke's Salts,
Kanaaawa-Daigaku Kogakubu Kiyo, 1, 189 (1966).
114- Çetin,E.T,, Genel ve Pratik Mikrobiyoloji, Sermest Matbaası,
iamir, 1973.
115- Petersdorf,R.G., Sherris,J .G ., Methods and Significance of In
Vitro Testing of Bacterial Sensitivity, Am. J. Med., 23., 766
(1965).
116- B6cirevic,C.M., Petricic.V., Kellay.N., In Vitro Release of
Meclozine Hydrochloride from Lipophilic Suppository Bases
With or Without Tensides, Fharmasie, 3İL 828 (1984).
117- Ritschel ,W. A . , Handbook of Basic Pharmacokinetics, 3 ri1 Ed.,
P.71, Drug Intelligence Publications Inc., 1986,
146
118- Acartürk.F., Etken Maddelerin Supozituvar Sıvaölarından Organ
Sıvılarına Geçiş Hışlan üzerine Yapılarının Etkisinin Doâal
Membran Kullanılarak incelenmesi, Doktora Tezi, Ankara, 1983,
119- Yayınlanmamış Veri, Sadtler Research Laboratories Division of
Bio-Rad Lab, Inc. Commercial-Infrared Surface Active Agents C
7385K (1981).
120- Yayınlanmamış Veri, Lonsa Inc., File 76, Procedure G-12.
121- Kakerni.K., Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion
of Drug XXVII. Effect of Nonionic Surface-Active Agents on
Rectal Absorption of Sulfonamides, Chem. Pharm. Bull., 13.,
976 (1965).
122- Kawashima,S ., Nakazawa,H., Fujiwara,H., Influence of Macrogol
Bases on Bioavailability of Bacampicillin after Rectal
Administration in Rabbits, Ibid., ML, 1475 (1988).
123- Nagai,T ., Nambu,N., Huang,C.C., Pharmaceutical Characteris
tics on Rectal Absorption of New Suppository Bases, Pharmasol
Containing Indomethacin and Propranolol Hydrochloride,
Yakuzaigaku, M , 141 (1984),
124- Noro,S., Komatsu,Y., Uesugi,T., Studies on Pharmaceutical
Drug Design for Suppositories. I. Effect of Physicochemical
Properties of Surfactants and Polymers on Emulsion-Type
Bases, Chem, Pharm. Bul., 2Ü, 2900 (1982).
125- Kışlalıoâlu,S ., Bazı idrar Yolu Antiseptiklerinin Rektal
Kullanımı Üzerinde Araştırmalar,Doçentlik tezi, Ankara, 1979,
ÖZGEÇMİŞ
1957 yılında Denizli'de doğdum. ilk öğrenimimi Denizli
de, orta ve lise öğrenimlerimi İzmir Amerikan Kız Koleji ve
TED Ankara Kolejinde tamamladım. 1975 yılında A.ü. Eczacılık
Fakültesine girdim, 1981rde mezun oldum. Aynı yıl H.ü. Ecza
cılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalında araş
tırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 1984 yılında
Propranolol Hidroklorürün Antasit Maddelerle Adsorpsiyonunun
in Vitro Yöntemlerle Saptanması konulu bilim uzmanlığı tezimi
tamamladım. Halen aynı anabilim dalında görevimi sürdürmekte
yim.