21872.pdf - İstanbul Üniversitesi

306

Upload: khangminh22

Post on 07-May-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T . C .

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

C31G(ALKİL-N-BETAİN İLE ALKİL-N, N-DİMETİLAMİN

OKSİTİN EŞİT MOLAR KONSANTRASYONDAKİ KARIŞIMI) ÜZERİNDE ÖN FORMÜLASYON ÇALIŞMALARI

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ PROGRAMI

DOKTORA TEZİ

Ecz.SEMA ÇALIŞ

DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ

PROF.DR.MURAT ŞÜMNU

ÖNI

r 0 P H A w E

ANKARA-1989

06493r^r?

Farmasötik Teknoloji Anabil im Dalı Doktora öğrencisi

Uzm.Ecz.Sema Çalış'in 24.8.1989 tarihinde tez sınavı yapmak üzere

toplanan jürimiz, tezin kabul edildiğine oy birliği ile karar vermiştir.

Prof.Dr.A.Atilla Hıncal

Prof.ür.Murat Şumnu

Prof .dr.Ayla Gürsoy

TEŞEKKÜR

Bana bu araştırma olanağını sağlayan bilgi ve fikirle­

rinden her saman yararlandığım hocam P r o f .D r .Sayın A.Atilla

HINCAL'a teşekkürü bir bore bilirim.

Çalışmalarım sırasında karşılaştığım güçlükleri aş m a m ­

da, tezimle ilgili sorunların çözümlenmesinde her zaman d e s ­

teğini gördüğüm rehber hocam P r o f .D r .Sayın Murat ŞUMNU'ya

sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Mikrobiyoloji çalışmalarındaki yardımlarından dolayı

H.Ü.Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi

P r o f .D r .Sayın Nuran YULUĞ'a teşekkürü borç bilirim.

Vajinitli hastalardan materyalin alınması sırasındaki

yardımlarından dolayı H.Ü.Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve

Doğum Anabilim Dalı öğretim üyelerinden P r o f .D r .Sayın Ali

AYHAN'a teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmalarım sırasında yakın ilgilerini gördüğüm Farraa-

sötik Teknoloji Anabilim Dallanın öğretim üyelerine ve Bölüm

Arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Tez çalışmalarım sırasında kullandığım etken ve yardım­

cı maddelerin sağlanmasında ilgi ve desteğini esirgemeyen

Tek ilaç Sanayii ve Tic. A.Ş. - Ecz.Sayın Ali MüDERRiSOĞLU'na

teşekkür ederim.

Her saman olduğu gibi tez çalışmalarım sırasında bana

destek olan eşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

İ Ç İ N D E K İ L E RS,ay.£a.

GİRİŞ VE AMAÇ ....................................................... .1

I. GENEL BİLGİLER ................................................. .3

1.1. Supozituvarlar .................................................3

1 .1.1. Tanımı ............................ ...................... .....3

1.1.2. Tarihçesi , ,........... ................................... . 3

1.1.3. Kullanım Amaçları ................. .............. ........ .4

1.1.4. Sıvaâlar ........... ...................... ............. ......5

1.1.5. Sıvarların Sınıflandırılması ................... ........ .8

1.1.5.1. Lipofilik Sıvaâlar ......... ............................ .8

1 .1..5 .1.1. Kakao Yağı .............................................. 8

1 .1. 5 .1. 2 . Katı Yaâlar ....... .................. .................. 8

1.1.5.1.2.1. Hitepsol ® ............................................10

1.1.5.1.2.2. Massa Estarinum (s) ................................ 1

1.1.5.1.2. 3. Suppocire Q y . ........... ............................ .14

1.1.5.1.2.4. Novata ® . . . .......................................... .15

1 .1. 5. 2 . Hidrof ilik Sıvaâlar ......................................17

1 .1. 5 .2.1. Suda Çözünen Sıvaâlar ....... ................. .......17

1.1.5.2.1.1. Polietilen Glikol Sıvaâları .................... ..17

1.1.5.2.1.2. Gliserin-Jelatin Sıvaâları ............ ...........17

1.1.5.2.2..Suda Daâılan Sıvaâlar ................................ 19

1.1.6. Hazırlama Yöntemleri ..................................... .13

1.1.7. Kontroller ...................................................20

1.2..Formülasyon Tasarımında önemli Olan Faktörler ....... ..20

1.2.1. Fizyolojik Faktörler ..................................... .20

1.2.2. Fizikokimyasal Faktörler ......... .............. ........ .20

1.2.2.1. Etken Madde ile ilgili Fizikokimyasal Faktörler .. 21

1.2.2.1.1. Etken Maddenin Çözünürlüğünün Etkisi ............ .21

1.2.2.1.2. Etken Maddenin Yaâ/Su Dağılım Katsayısının

Etkisi .................................................. .22

1.2.2.1.3. Etken Madde Konsantrasyonunun Etkisi ............ .22

1.2.2.1.4. Etken Maddenin Partikül Büyüklüğünün Etkisi _____23

1.2.2.1.5. Yüsey Aktif Maddenin Etkisi ................ ....... .23

1.2.2.2, Supozituvar Sıvagı ile ilgili Fizikokimyasal

Faktörler ................................................. 25

1 . 2,2.2.1, Sıvafiın Erime Davranışı .'........................ ..25

1.2.2.2.2, S ı v a â m Kısmi Ester içeriği (Hidroksil sayısı) , 26

1.2.2.2.3, S ı v a â m Yayılma özelliği ve Viskozitesinin

Etkisi .................. .................................27

1.3. in Vitro Salınma ve Difüsyon Hızı Tayin Yöntemleri,... 28

1.3.1. Antimikrobiyel Etkinliğin in Vitro Değerlendirilmesi 31

1.4. Vajina ........... ...............................................32

1.4.1. Genel özellikleri ............................. .............32

1.4.2. Yapısı ................ ............. .............. 32

1.4.3. Florası .......................................................33

1.4.4. Vajinit ........................................ ......... .... 35

1.5. C31G ................................ ................... ......... 35

1.5.1. Genel özellikleri .......................................... .35

1.5.2. Yapısı ......................................... ............. .36

1 . 5 ,2 .1. Kokoamin Oksit ..................... .................. . . 36

1 . 5 . 2 , 2 , Koko Betain ........................... ................... .37

1.5.3. Fizikokimyasal özellikleri ...............................38

1.5.4. Mikrobiyolojik Etkisi ve Etki Sekli ....................38

1.5.5. Toksisite Çalışmaları .................................... .39

1.5.5.1. Hayvan Çalışmaları ..................................... .40

1.5.5.2. insan Çalışmaları .......................................

I.5.6. Stabiiitesi .................................................

II..DENEYSEL ................................. .....................

II. 1. Araç ve Gereçler ............................................

11.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler ..........................

II. 1.2. Kullanılan Araçlar .................... ..................

I I . 1. 3 . Kullanılan Çözeltiler ...................................

11.1.3.1. pH 8 Tampon Çözeltisi ....... ........................

II. 1.3.2. Amonyum Raynekat Çözeltisi ............ .............

I I . 2 . Yöntem ve Deneyler ........................... . .............

II. 2.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık Kontrolleri .

II. 2.1.1. Spektroskopik özellikler .......................... .

11.2.1.1.1. ültra Viole (UV) Analizi ...........................

11.2.1.1.2. Infra Red (IR) Analizi ............................

11.2.1.2..Kromatografik özellikler ................ ............

II..2.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (iTK) ................

I I . 2.1. 2 . 2 . Gaz Kromatograf isi ...... ...........................

II. 2.2. C31G'nin Miktar Tayini ...............................

11.2.2.1. Standart Eğrinin Hazırlanması ......................

11.2.3. Mikrobiyolojik Çalışmalar ..............................

11.2.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK)

Saptanması ........................................... . . .

11.2.3.1.1. Kullanılan Mikroorganizmalar ................ .

II. 2. 3.1.2. Kullanılan Besiyerler i ....................

11.2.3.1.3. Yöntem ................................. ................

II. 2.3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması .................

II. 2. 3. 2.1. Kullanılan Mikroorganizmalar .............. .

40

42

43

43

43

44

45

45

45

46

46

46

46

47

47

47

48

49

50

51

52

52

53

54

55

55

II.2.3.2.2. Yöntem .................................................

II.2.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde

C31G Etkinliğinin incelenmesi .......................

11.2.3.3.1. Materyalin Alınması ............ ...................

11.2.3.3.2. Yöntem .................................................

11.2.4. Vajinal Supoaituvar Formülasyon Çalışmaları .......

11.2.4.1. Eormülasyonlarda Kullanılan S ı v a ğ l a r m

özelliklerinin Kontrolü .............................

1 1 .2.4.1.1. Erime Derecesi Tayini ...... .......................

11.2.4.1.2. Kırılma indisi Tayini ..............................

I I . 2 . 4.1. 3 . Asitlik Derecesi Tayini ........... .............. .

1 1 .2.4.1.4. Sabunlaşma indeksi Tayini ...... ................

1 1 .2.4.1.5. iyot indeksi Tayini ...........................

11.2.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının Tayini

11.2.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım

Katsayısının Tayini ...... ..........................

11.2.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım

Katsayısının Tayini .................

11.2.4.3. S u p o z i t u v a r l a r m Hazırlanması ......................

11.2.4.3.1. Lipofilik S u p o z i t u v a r l a r m Hazırlanması .......

11.2.4.3.2. Gliserin-Jelatin Supozituvarlarının

Hazırlanması .......................................

11.2.4.4. Hazırlanan Supozituvarlar üzerinde Yapılan

Kontroller .............................. .............

11.2.4.4.1. Ağırlık Sapması Kontrolü ..........................

11.2.4.4.2. Etken Madde Miktar Tayini ...................... .

11.2.4.4.3. Sertlik Tayini ...................... ................

11.2.4.4.4. Erime Dağılma Zamanı Tayini ......................

56

57

57

57

57

58

58

58

59

59

59

59

59

61

61

62

62

63

63

63

65

65

11.2.4.4.5. in Vitro Salınma ve Difüzyon Hız Tayinleri .... 66

11.2.4.4.6. Vajinal Supozituvarların Antimikrobiyel

Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak

in Vitro incelenmesi .............................. 68

III. BULGULAR ....................................................... .70

111.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık Kontrolleri , ,.70

III. 1.1. Spektroskopik özellikler ............................ ..70

111.1.1.1. ültra Viole (ÜV) Analizi ............................70

III. 1.1.2. Infra Red (IR) Analizi ........................... ...70

II1.1.2. Kromatografik özellikler .............................. .73

111.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK) .................. .73

111.1.2.2. Gaz Kromatografisi ............................. .......74

111.2..C31G'nin Miktar Tayini ................................... .75

III. 3. Mikrobiyolojik Çalışmalar ................................76

111.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) Saptanması 76

111.3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması ................... .78

111.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G

Etkinliğinin incelenmesi ............................. ..80

111.4. Vajinal Supozituvar Formülasyonları ....................84

111.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan S ı v a ğ l a r m

özelliklerinin Kontrolü .................................84

111.4.1.1. Erime Derecesi Tayini ...... .............. ...........84

111.4.1.2. Kırılma indisi Tayini ............................... .84

III..4.1.3. Asitlik Derecesi Tayini ........................... ..85

111.4.1.4. Sabunlaşma indeksi Tayini .......................... .86

III. 4.1.5. iyot indeksi Tayini ........................ .........87

111.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısı Tayini ... 87

111.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım

Katsayısı Tayini .......................................87

111.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım

Katsayısı Tayini .............................. ........88

III.4.3. Hasırlanan Suposituvarlar üzerinde Yapılan

Kontroller .............................. ..................88

111.4.3.1. Ağırlık Sapması Kontrolü .............................88

111.4.3.2. Etken Madde Miktar Tayini .................. ........ .89

111.4.3.3. Sertlik Tayini ...................... ................ .90

111.4.3.4. Erime Dağılma Zamanı Tayini .........................91

111.4.3.5. in Vitro Salınma ve Difüsyon His Tayinleri ......92

111.4.3.6. Vajinal S u p o s i t u v a r l a r m Antimikrobiyel

Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak

in Vitro incelenmesi ............ .................... .106

IV. TARTIŞMA .................................................... .....108

V. SONUÇ ............................................................. .128

ÖZET ...................... .................. . ....................... .130

SUMMARY ............................. ....................... ......... .132

KAYNAKLAR .......... . ............................ ................... .134

ÖZGEÇMİŞ .......................... .................................147

GİRİŞ ve AMAÇ

Koko betain ve kokoamin oksit amfoterik yüzey aktif

maddelerdir ve her ikisinin de geniş spektrumlu antimik-

robiyel özellikleri olduğu bilinmektedir (1). Ancak bu ma d d e ­

lerin herbirinin etkileri piyasadaki benzerleri ile karşılaş­

tırıldığında daha düşük bulunduğundan piyasaya preparatları

çıkmamıştır. Oysa koko betain ile kokoamin oksitin eşit molar

konsantrasyonlarda karıştırılarak pH 4-6 arasına tamponlan-

d ı ğ m d a sinerjik etki kazandığı saptanmış ve bu karışıma

C31G* adı verilmiştir (2,3). Yapılan in vitro çalışmalar

ile bu karışımın fungusid ve bakterisid etkilerinin geniş

kullanıma sahip topik dezenfektan maddeler olan hekzaklorofen,

iyodoform, benzalkonyum klorür ve klorheksidin glukonat ile

kıyaslanabilir, hatta bazı hallerde üstünlüğü olduğu göste­

rilmiştir (2,4,5). Ayrıca enfekte ve enfekte olmamış yarala­

rın iyileşmesini hızlandırdığı ve bu biyolojik aktivitenin

fibrin oluşumu üzerindeki etkisi ile ilgili olduğu bulunmuş­

tur (4,6).

Vajina, bünyesinde çeşitli mikroorganizmaları barındır­

ma ve bulundurma eğiliminde bir bölgedir. Bu nedenle,

vajina mukozasının bir enfeksiyonu olan vajinit ve beraberin­

deki akıntı kadınlarda sıklıkla görülen jinekolojik sorunla­

rın başında gelmektedir. Vajinite neden olan mikroorganizma­

lar ise Trichomonas, Hemophilus, Candida ve spesifik olmayan

* C31G, karışıma üreticisi olan firma tarafından verilen kod ismidir. Tez kapsamı içinde, çok uzun iki madde1i bir isim­lendirmeden kaçınmak için, bu karışımdan üretici firma tara­fından verildiği şekilde C31G olarak söz edilecektir.

2

bakteriler gibi çeşitlidir (7-11), Vajinit tedavisi için

spesifik bir ilaç şekli seçilmesi gerekince etken madde t a ş ı ­

yan lokal etkili jeller, kremler ve suposituvarlar en önemli

seçenekler olarak görülmektedir,

Koko betain ve kokoamin oksitin eşit molar konsantras­

yonlardaki karışımının (C31G) hem gram pozitif,hem de gram

negatif mikroorganizmalara etkili o l m a s ı , fungusid ve bakte-

risid etkilerinin en as benserleri kadar hatta daha üstün

olması (4,5) ayrıca yaraları iyileştirici etkisinin bulunması

(4,6) gibi nedenlerle bu karışımın jinekolojik tedaviye y ö n e ­

lik vajinal suposituvar formülasyonunun hazırlanmasına ve

etkilerinin araştırılmasına karar verilmiştir.

Bu tesin a m a c ı , antimikrobiyel özellikteki bu karışımın

ilacı uygulama bölgesinde kısa sürede serbestleştirecek ancak

vajina membranlarından absorbe olmayacak lokal etkili suposi­

tuvar formülasyonlarını geliştirmek ve bu formülasyonlar

üserinde gerekli in vitro çalışmalar ile vajina enfeksiyonu

bulunan hastalardan isole edilen etkenler üserinde mikrobiyo­

lojik çalışmaları gerçekleştirmektir.

I. GENEL BİLGİLER

1.1. SÜPOZİTÜVARLAR

1.1.1. Tanımı

Supozituvarlar, rektum, vajina ve üretra gibi vücut

boşluklarına tedavi amacı ile uygulanan, şekillendirilmiş tek

dozluk yarı katı ilaç şekilleridir (12-14). Bunlar uygulan­

dıkları boşluk sıvılarında erirler veya çözünürler ve ilacı

genellikle uzun sürede salıverirler. Herhangi bir nitelik

belirtilmeden kullanılır ise supozituvar terimi rektal kul l a ­

nımı ifade eder. Rektal suposituvarlar koni veya torpido

şeklinde olup ağırlıkları yaklaşık 2 g, vajinal supozituvar-

lar ise oval veya globül şeklinde olup yaklaşık 3-5 g ağır-

l ı ğ m d a d ı r l a r .

1.1.2. Tarihçesi

Supozituvarlar M.ö.2600 yıllarında Asurlularca, bundan

1000 yıl sonra da M ı s ırlılar,Yunanlılar ve Romalılar tarafın­

dan bilinmekteydi. Hipokrat'in defekasyon refleksini uyarmak

için bitki ve sabun karışımlarını rektal uyguladığı pekçok

eski kayıtlarda bulunmaktadır ve bu yüzyıllarda ilaçların

sistemik kullanımının henüz bilinmediği veya önem taşımadığı

görülmektedir.

18. yüzyılın sonlarında, kakao yağının Antoine Baume

tarafından supozituvar sıvağı olarak Avrupa'da kullanımı

başlatılmıştır. 1852 yılında ise A.B. Taylor'un kakao yağını

Amerikan eczacılarına supozituvar sıvağı olarak önermesi ve

4

U.S.F. V'e girmesinden sonra kullanımı çok yaygınlaşmıştır.

Bugün Amerika Birleşik Devletlerinde tüm müstahzarların ancak

%1'ini supozituvarlar oluşturmakla birlikte, Avrupa (özellik­

le Fransa) ve Güney Amerika'da suposituvar tipi ilaçlar daha

yaygın olarak kullanılmaktadır,

1.1.3. Kullanım Amaçları

Supozituvarlar genel olarak lokal, ancak diğer uygulama

yollarının güç ve sorunlu olduğu durumlarda sistemik etki

elde etmek amacı ile kullanılmaktadır. Eritromisin (15,16),

linkomisin (17) gibi bazı antibiyotikler ile antibakteriyel

etkili ilaçlar, parasetamol, salisilatlar (18,19) gibi anal­

jezik ve antienflamatuvarlar, aminofilin (20,21) gibi düz kas

gevşeticiler sistemik ve lokal etki elde etmek için suposi­

tuvar şeklinde uygulanabilmektedir. S u p o z i t u v a r l a r m hemoroid

ve konstipasyon tedavisinde lokal etkiye yönelik olarak rek-

tal yoldan uygulanmaları da çok yaygındır. Tıpta, supozitu-

v a r l a r m vajinal kullanımı ise özellikle vajinanın enfeksiyon

durumlarında (vajinit) yine lokal etki için kısıtlıdır. A y r ı ­

ca vajina mukozasını iyileştirmek için östrojenler ve doğum

kontrolü amacı ile sperm öldürücü bileşiklerin vajinal yoldan

verilmesi mümkündür. Vajina, çok yoğun bir kan damarı ağı

içermesi nedeniyle absorpsiyona oldukça uygun bir bölge oluş­

turmasına rağmen, sistemik tedavi için nadiren kullanıl­

maktadır.

Sistemik etki sağlanması için supozituvar kullanımının tercih

edildiği durumlar (22):

Etken maddenin mide p H ' s m d a ve barsak ortamındaki

5

enzimlerle etkisiz hale gelmesi,

Karaciğerden ilk geçiş etkisi İle ilacın önemli

miktarının parçalanmaya uğraması,

ilacın oral kullanımından sonra b u l a n t ı , kusma gibi

gastrointestinal yan etkilerin görülmesi,

istenmeyen organoleptik özelliklerinden dolayı hasta

nın ilacı yutmak istememesi veya ilacın hasta tarafından

yutulmasının mümkün olmaması, örn. gırtlak kanseri,

Çocuklar, yeni doğan bebekler ile ilaç verilmesinde

zorluklar olan bilinçsiz veya çok yaşlı hastalara ilaç u y ­

gulanmasının gerekmesi.

1.1.4. Sıvaâlar

Supozituvarların içerdikleri ilacı salıvermesinde,

dolayısı ile etki şiddeti ve süresi üzerinde supozituvar

s ı v a â ı n m önemi çok fazladır. Etken maddenin absorplanarak

sistemik etki göstermesi veya uygulandığı bölgede lokal e t k i ­

li olması formülasyon için seçilen s ı v a g m fizikokimyasal

özellikleri ile yakından ilgilidir.

ideal bir supozituvar s ı v a ğ m d a bulunması gereken

özellikler (23):

- Fizyolojik olarak aktivite göstermemeli, inert o l m a ­

lıdır,

- Duyarlı ve iltihaplı dokulara toksik veya irritan

etkisi bulunmamalıdır,

- Etken madde ile kimyasal reaksiyona girmemeli,

kompleks oluşturmamalı ve çok geniş bir ilaç grubu ile

6

geçimli olmalıdır,

- Vücut sıcaklığında tamamen erimeli, dağılmalı veya

çözünmelidir,

- Donduğu saman kalıplardan kolayca çıkarılabilmesi

için hacimce yeterli daralma özelliği bulunmalıdır,

- Saklanması sırasında dayanıklı olmalı, renk, koku

veya ilaç salınımında değişiklik oluşturmamalıdır,

- El, makina veya sıkıştırma ile şekillendirilebilmeli_

d i r ,

- Islatıcı ve emülsifiye edici özellikleri olmalıdır,

- Ucuz ve kolay bulunabilir olmalıdır.

Lipofilik s ı v a ğ l a r m bunlara ek olarak;

- Asit indisi 0 . 2 'den düşük olmalı,

- Sabunlaşma indisi 200-245 arasında olmalı,

- iyot indisi 7 'den düşük olmalı,

- Erime ve katılaşma noktaları arasındaki fark az

olmalıdır.

Ancak bir sıvağın bu özelliklerin tümüne sahip olması

mümkün değildir.

Supozituvar s ı v a ğ l a r m ı diğer kimyasal maddelerden ayıran

özellikler (23,24):

Erime aralığı: Sıvağın erimeye başladığı sıcaklık ile

erimenin tamamlandığı sıcaklık aralığına “erime aralığı"

denir. Yağlı supozituvar sıvağları trigliseritlerin kompleks

karışımları oldukları için kesin erime noktaları yoktur.

Erime özelliği aralık olarak belirtilmektedir.

Katılaşma noktası: Bu değer, sıvağın kalıp içinde d o n ­

durulması için gerekli zamanı saptamaya yardımcıdır. Sıvağın

7

erime aralığı ile katılaşma noktasındaki fark 10*C veya daha

fasla ise, katılaşması için gerekli saman buzdolabında d o n ­

durularak kısaltılabilmektedir.

Sabunlaşma indisi: 1 g yağın hidrolisi ile oluşan yağ

asitlerinin nötralize edilmesi için gerekli potasyum hidrok­

sitin mg olarak miktarıdır. Sabunlaşma indisi ortamdaki gli-

serit miktarının ve tipinin (mono-.di- ve tri-) bir gösterge­

sidir.

iyot indisi: Bu değer, 100 g yağ veya diğer doymamış

materyal ile reaksiyona giren iyodun gram olarak miktarıdır.

Nem, asit ve oksijen ile parçalanma durumunda iyot indisinde

artma olur, iyot indisi hidrojenasyon derecesinin bir ölçütü­

dür .

Asid indisi: 1 g yağdaki serbest asidi nötralise etmek

için gerekli potasyum hidroksitin mg olarak miktarıdır. S e r ­

best asitler mukos membranda irritasyona neden olurlar.

Su sayısı: 100 g yağ tarafından tutulabilecek su

miktarının gram olarak ifadesidir. Su sayısı yüzey aktif

madde, monogliseritler ve diğer emülsifiye edici maddeler

ilavesiyle arttırılabilir.

Hidroksil indisi: l g yağın asetilasyonundan sonra

geriye kalan asetik asiti nötralise etmek için gerekli potas­

yum hidroksitin mg olarak miktarıdır. Gliserit molekülleri

üzerinde esterifiye olmamış pozisyonların bir ölçütü olup

yağlı s ı v a ğ l a r m monogliserit ve digliserit içeriğini göste­

rir .

8

1.1.5. Sıyağların Sınıflandırılması

Supozituvar sıvağları, fiziksel niteliklerine göre iki

gruba ayrılır:

1. Lipofilik sıvağlar (Yağlı sıvağlar)

2. Hidrofilik sıvağlar (Suda çözünen veya suyla k a ­

rışabilen sıvaâlar)

üçüncü bir grup olarak da lipofilik ve hidrofilik maddelerin

karışımı olan sıvaâlar sayılabilir.

1.1.5.1. Lipofilik Sıvağlar

1 .1.5.1.1. Kakao Yaâı

Theobroma Cacao Linn. (Sterculaceae) nin kavrulmuş

tohumlarından ekstraksiyon ile elde edilir. Kimyasal olarak

oleopalmitostearin ve oleodistearinin karışımından oluşan bir

trigliserittir. Erime noktası 30-36“C dir. Doğal kaynaklı,

zararsız ve inert olması nedeniyle uzun yıllar supozituvar

sıvağı olarak kullanılmıştır. Ancak trigliserit yapısı n e d e ­

niyle belirgin olarak polimorfizm göstermesi ayrıca çok p a h a ­

lı olması endüstriyel üretim açısından en büyük sakıncası­

dır. Bu nedenle tez kapsamı içindeki formülasyon çalışmala­

rında kullanılmak üzere tercih edilmediği için kakao yağı ile

ilgili daha ayrıntılı açıklama yapılmayacaktır.

1.1.5.1.2. Katı Yağlar

Katı yağlar, Alman ve Norveç Farmakopelerinde Adeps

Solidus, Fransız Farmakopesinde Semi-sentetik Gliseritler,

Portekiz Farmakopesinde Massa Esterinika, Avusturya Farmako-

9

peşinde Adeps Neutralis olarak verilmektedir (25,26).

Bunlar, doymuş düz zincirli yağ asitlerinin (Cıo-Cıs)

mono, di ve trigliserltlerinin bir karışımı olup, yapısında

yüksek oranda trigliserit bulunduran kakao yağından bu özel­

likleri nedeniyle farklılık gösterirler. Beyaz veya soluk

sarı renkte, hemen hemen kokusuz ve tatsızdırlar. Erime d e r e ­

celeri bazı Farmakopeler tarafından 32-36"C olarak belir­

lenmiştir.

Tablo 1.1. Bazı Farmakopelere göre katı yağların fiziksel

özellikleri

Ph.B V P h .A u t r .IX Ph. Fr .VIII

Erime aralığı 33.5-35.5‘C 33.5-35. 5'C 3 7’C

Katılaşma aralığı - 32.5-34. 5'C 26-32 ‘C

iyot indisi M a k s . 7 M a k s . 7 M a k s . 7

Asit indisi M a k s . 1 M a k s . 0. 3 M a k s . 1

Sabunlaşma indisi 225-240 225-240 220-250

Hidroksil indisi 10-50 10-50 30

Sabunlaşmayan kısım Maks. % 0 .3 Maks. %0 .3 M a k s . %0 . 6

Peroksit indisi - M a k s . 5 M a k s . 40

Katı yağların kakao yağına üstünlükleri (25):

Katı yağlar üretira esnasında aşırı ısıtılmaya

10

tolarans gösterebilir,

- Kalıplara oldukça az yapışır veya hiç yapışmazlar ve

bu nedenle de kalıbın yağlanmasına gerek duyulmaz,

Yüksek hızda üretime olanak sağlarlar,

Emülsifikasyon özellikleri kakao yağından üstündür.

Katı yağlarda doymamışlık ile peroksit içeriği düşük

derecelerde tutularak oksidasyon ve hidrolize dayanıklılık

sağlanmaya çalışılmaktadır. BÖylece yağlarda ransidite

şeklinde ortaya çıkan bozunma ve dayanıksız kısımların

parçalanması riski en as düzeye düşürülmektedir. Düşük asit

ve iyotluk indisleri katı yağların aşırı saflığını doğrulayan

göstergelerdir.

1.1.5.1.2.1. Witepsol ®

Doymuş yağ asitlerinin trigliseritlerinin bir karışımı

olup 1 0 'dan 18 karbona kadar bitkisel kökenli yağ asitlerini

içerirler.

Witepsol grubu sıvağlar 4 seriden oluşmaktadır. Farklı

fisikokimyasal özelliklere sahip olan bu serilerin kendi

aralarında çok değişik tipleri bulunmaktadır (27,28).

H Serisi: H serisindeki sıvağlarda yağ esterleri mik t a ­

rı azdır ve grubun en belirgin özelliği sert ve hızlı soğut­

mada kırılabilir nitelikte olmasıdır. Erime dereceleri düşük

olup, çok çabuk katılaşmaktadırlar. Witepsol H 15 (e.d. 33.5-

35.5'C), Witepsol serisinin ilk ve endüstride de en çok

kullanılan tipidir. Kodekslere uygun özellikleri vardır ve

hemen tüm formülasyonlarda başarı ile uygulanabilmektedir.

Witepsol H 12 ise (e.d. 32-33.5’C) yüksek erime derecesine

n

sahip madde içeren formülasyonlarda tercih edilir. Ayrıca

hidroksil indisi de oldukça düşüktür (Maks. 15).

W Serisi: Bu serideki sıvarların bileşiminde mono ve

diester yüzdesi daha yüksektir. H serisine kıyasla daha aa

sert ve daha aa kırılabilir öaelliktedir. Hidroksil indisleri

daha yüksektir ve erime olayı daha geniş bir aralıkta gerçek­

leşir. W serisi sıvaâları hem küçük hem de büyük çapta üretim

için kullanılabilmektedir. Bu seride W 25 ve W 31 tipleri

genellikle majistral amaçla kullanılan ve kodekslerde iste­

nilen özelliklere sahip eksipiyanlardır.

S Serisi: Witepsol'un S serisi sıvaâları, molekül aâır-

lıâı yüksek maddelerle çalışmak için uygundur. Yüksek hidrok­

sil indislerinden dolayı sıvıların absorpsiyonunu iyileşti­

rirler. Mukoaa üaerine çok iyi yayılırlar ve özellikle vaji-

nal supozituvar formülasyonlarında kullanılırlar. Witepsol S

55 yüksek difüsyon gücüne sahip polioksi etilen içermesi

nedeniyle vajinal formülasyonlar için uygun bulunmaktadır.

Witepsol S 5 8 'in ise erime derecesi daha düşüktür ve diâer S

tiplerinden farklı olarak koruyucu madde içermektedir.

E Serisi: E serisi sıvaâları erime derecesi yüksek

eksipiyanlardır. Bu nedenle erime derecesini düşüren

maddelerin formülasyonlarında veya sıcak ülkelerde Hitepsol

S, H ve W tipleri ile birlikte erime derecesini yükseltmek

için karışım halinde kullanılmaktadırlar.

12

Tablo 1.2. Formülasyon çalışmalarında kullanılan Witepsol

tipi sıvaâların fizikokimyasal özellikleri (27,28)

H 15

W i T E P S

W 31

0 L

S 55

Erime derecesi 33.5-35.5 "C 35-37 ‘C 33.5-35.5*0

Katılaşma noktası 32.5-34.5 *c 30-33'C 28 - 3 3‘C

Asit indisi Maks. 0.2 M a k s . 0 3 Maks. 1

Hidroksil indisi M a k s . 15 25-35 50-60

iyot indisi M a k s . 3 Maks. 3 M a k s . 3

Sabunlaşma indisi 230-240 225-240 215-230

1.1.5.1.2.2. Massa Estarinum ®

Bu gruptaki lipofilik sıvaâlar Witepsol grubu sıvaâlara

benaer özellikler göstermektedirler. 12-18 karbon arası

doymuş yağ asitlerinin mono, di, ve trigliseritleri karışım­

ları olan Estarinum sıvarlarına doymuş yağ asitlerinin

monogliseritleri eklenerek S/Y tipi emülgatör özelliği kazan­

dırılmıştır. Estarinum sıvaâlarının da Witepsol grubu gibi

değişik amaçlara yönelik çeşitli tipleri bulunmaktadır. Bu

grup sıvaâların endüstriyel kullanımı yaygın olanlardan

Estarinum A tipi sulu çözeltilere karşı iyi emülgatör etkisi

olan ve yavaşlatılmış difüzyona olanak sağlayan bir sıvağdır.

Lokal etkili supozituvar, övül ve üretral buji hazırlanmasın­

da tercih edilmektedir. Estarinum AB tipinin erime noktası ve

13

katılaşma sıcaklığı düşüktür. Yüksek miktarda etken maddenin

taşındığı ve hızlı bir absorpsiyon istendiği durumlar için

u y g u n d u r .Erime derecesinin düşük olması, maddenin formülas-

yona düşük sıcaklıkta eklenmesine, usun süre karıştırılmasına

ve homojenize edilmesine olanak sağlamaktadır. Estarinum B

sıvağı alışılagelmiş ticari kaliteye sahip ve uluslararası

kullanımı olan bir sıvağdır. Eczane ve endüstride hemen tüm

formülasyonlarda başarı ile kullanılmaktadır. Estarinum C

tipinin de Estarinum B'ye yakın özellikleri vardır ve erime

derecesi yüksek olması nedeniyle erime derecesini düşüren

maddelerle birlikte çalışmak için daha uygundur. Bu sıvağla-

r m bası tiplerinin genel özellikleri Tablo 1 .3 'de gösteril­

miştir .

Tablo 1.3. Massa Estarinum tipi supozituvar s ı v a ğ l a r ı n m

fizikokimyasal özellikleri (29)

M A

A

S S A E S

AB

T A R i N ü M

B C

Erime derecesi 33-35‘C 29-31*0 33.5-35.5*0 36-38*0

Katılaşma derecesi 29-31*C 26.5-28.5 *C 31-33'C 33-35*0

Asit indisi M a k s .0.5 M a k s .0.3 M a k s .0.3 M a k s .0.3

Hidroksil indisi 35-45 25-40 20-30 20-30

iyot indisi M a k s . 3 M a k s . 3 M a k s . 3 M a k s . 3

Sabunlaşma indisi 225-240 235-245 225-240 225-235

14

1.1.5.1.2.3. S u p p o c i r e ®

Bütün tiplerin fizikokimyasal özellikleri Fransız

Farmakopesi'nin Semi-sentetik Gliseritler için belirlediği

kurallara uygundur. Suppocire sıvağları ile ilgili bası

fizikokimyasal özellikler Tablo 1.4'de gösterilmiştir.

Tablo 1.4. Suppocire sıvağları ile ilgili bazı

fizikokimyasal özellikler (25,30)

2 0 *C'deki yoğunluğu 0.958 ± 0.05

Erime derecesi (tipine göre) 35-42“C

Asit indisi < 2

iyot indisi < 2

Peroksit sayısı < 10

Hidrolizden sonra bulunan yağ asitlerinin total miktarı

ile ilgili bir parametre olan sabunlaşma indisi suppocire'ler

için sıvafim tipine göre 235-240 arasındadır, ancak emülsi-

fiye edici ajanlar varlığında bu değer 2 0 5 'e kadar düşmekte­

dir.

Suppocire sıvarlarının kodlanmasında kullanılan harf­

lerden A ön eki düşük erime aralığını gösterir. A (35-

36.5’C), B (36-37.5*0, C (3 8 - 4 0 * 0 , D ( 4 2 - 4 5 * 0 . D ve MB

tipleri etken madde sıvağ içinde çözünüp erime derecesini

düşürdüğünde tercih edilmektedir. X eki ise dispersiyonu

iyileştirmek amacı ile sıvağ bileşimine eklenen yüzey aktif

varlığını belirler. Bu dört farklı erime aralığında 35'e

kadar değişik hidroksil sayılarında tipler bulunmaktadır.

r

Hatta polietilen stearik gliseritlerin bileşime eklenmesi ile

(40-65 L ve M gibi) ekstra yüksek hidroksil değerleri de elde

edilmektedir. Formülasyon çalışmalarında kullanılan Suppo-

cire'lere ait bası fizikokimyasal özellikler Tablo I.5'te

verilmiştir.

15

Tablo 1.5. Formülasyon çalışmalarında kullanılan

Suppocire'lere ait bazı fizikokimyasal

özellikler (28-30)

SUPFOCiRE AM SUPFOCİRE CM

Erime derecesi 35-36.5 *C 38-40’C

Hidroksil indisi < 6 < 6

Asit indisi < 1 < 1

iyot indisi < 2 < 2

Sabunlaşma indisi 230-240 225-235

Peroksit indisi < 10 < 10

1.1.5.1.2.4. Novata ®

Bu gruptaki ticari katı yağlar Hindistan cevizi veya

palmiye yağının hidrolizinden elde edilen C 1 2 -C 18 serilerinin

rafine ve fraksiyonlandırılmış yağ asitlerinin tekrar esteri-

fikasyonu ile hazırlanmış gliserit karışımlarıdır. Çok yüksek

ve düşük erime dereceleri dışında bütün tipleri 1965 Fransız

Farmakopesi Semi-sentetik Gliseritler, Alman Farmakopesi (DAB

16

7) Adeps Solidus ve Avusturya Farmakopesi Adeps Neutralis

gerekliliklerine uygun özellikler taşımaktadır. Tiplerinin

genel özellikleri Tablo 1 . 6 'de verilmiştir.

Tablo 1.6. Novata sıvağlarının genel özellikleri

NOVATA SIVAĞLARININ

TİPLERİKULLANIM AMAÇLARI

AB Erime derecesini düşürür, hacimli (iri) toslar için düşük viskozitedeki şekli u y g u n d u r .

A Çok amaçlı, hızlı soğutma uygulanabilir.

B Küçük veya büyük çapta üretime uygundur, kalıplar soğukta dondurulabilir.

BC Hidroksil değeri yüksektir,endüstriyel üretime uygun elastik özellikleri vardır.

BD Hidroksil değeri düşüktür, dayanıklı olmayan ilaçlara uygundur, kalıplar soğukta dondurulmamalıdır.

BBC B gibi yüksek erime derecesi ve geniş katılaşma aralığına sahiptir.

E En yüksek hidroksil değerine sahiptir (45-60) emülsiyon tipi supozituvarlar için serinin en uygun çeşididir.

BCF Ağır kristal tozların ayrılmasını geciktirir.

C Erime derecesini düşüren ilaçlar için ve ılık iklimler için uygundur.

D Erime derecesi 40-42‘C, erime derecesini yükseltir.

299 Hidroksil değeri 2 'den küçüktür ve çok kolay hidroliz olan ilaçlar için uygundur.

17

1.1.5.2. Hidrofilik Sıvaâlar

1.1.5.2.1. Suda Çözünen Sıvaâlar

1.1.5.2.1.1. Polietilen Glikol Sıvaâları (PEG)

Deâişik polietilen glikol polimerleri Amerika Birleşik

Devletlerinde Carbowax, Macrogol veya Polyglycol adı ile

pazarlanmaktadır.

Yapılarını uzun zincirli etilen oksit polimerleri o l u ş ­

turur ve ortalama molekül ağırlıklarını belirten rakamlarla

ifade edilirler. Uygun fiziksel nitelikleri elde etmek için

değişik molekül ağırlığına sahip PEG"ler birbirleriyle karış-

tırılabilirler. Anhidr bileşikleri kullanıldığında PEG'lerin

mukoz membrana dehidratasyon etkileri nedeniyle irritasyon

oluşturdukları saptanmıştır (31). Bu nedenle PEG karışımları­

na uygun oranda su eklenmesi (formülasyon aşamasında %2Q)

veya uygulamadan önce bir miktar suyla ıslatılması önerilmek­

tedir. PEG sıvaâları sistemik etki amaçlandığı zaman, yağlı

sıvaâlar ise hassas dokulara lokal kullanım durumunda tercih

edilmelidir.

1.1.5.2.1.2. Gliserin-Jelatin Sıvaâları

Gliserin-jelatin sıvaâları, gliserin, jelatin ve suyun

birlikte ısıtılması ile oluşan gliko-jelatin veya gliserin-

lenmiş jelatin olarak da bilinen saydam bir jel seklindedir.

Gliserin-jelatin ve su sıvaâı, özellikle antimikrobiyel m a d ­

delerin vajinit tedavisi için vajinaya supozituvar şeklinde

uygulanması amaçlandıâı zaman tercih edilmektedir. Gliserin-

jelatin supozituvarları vücut ısısında erimezler, ancak

18

uygulandıkları vücut boşluklarındaki salgılar içinde çözünür­

ler (32,33), Çözünme zamanı da jelatin, gliserin, su oranına

göre ayarlanabilmektedir. Bazı Farmakopeler tarafından ofisi-

nal olarak kabul edilen ve vajinal supozituvar formülasyonla-

rında kullanılabilecek gliserin-jelatin-su sıvaâının değişik

oranları Tablo 1.7 de görülmektedir.

Tablo 1.7 . Bazı Farmakopeler

gliserin-jelatin-s

tarafından

u s ı v a ğ m ı n

kabul

oranları

edilen

Ph.B.V Ph.Fr.VIII Ph.Helv.VI

T.K. 1948

USP XVII O.A.B.IX

Jelatin 13 10 12.5 20 10

Su 22 30 25 10 20

Gliserin 65 60 62.5 70 50

Gliserin-jelatin sıvalının belirgin bazı yan etkileri

vardır:

- irritasyon,

- Yüksek hızda üretimde karşılaşılan güçlükler,

- Saklanması sırasında bozulma ve yumuşama riski,

Hasta tarafından kullanılması sırasında karşılaşılan

güçlükler.

Bu güçlükler nedeni ile ticari amaçla nadir olarak

kullanılmakta ise de USP XVIII tarafından önerilen birkaç

alternatif sıvag arasında bulunmaktadır.

Gliserin-jelatin sıvaâı sabun ile kombine halde rektal

19

suposituvar olarak laksatif amaçla da kullanılmaktadır.

1.1,5.2.2. Suda Dağılan Sıvaölar

Kimyasal olarak polietilen glikollere benzeyen bası

yüzey aktif maddeler suposituvar sıvagı olarak kullanılabil­

mektedir. Bu sıvaâlar hem lipofilik hem de hidrofilik madde­

lerin formülasyonu için kullanılabilmektedir. Bu grup sıvar­

ların yüksek sıcaklıklarda çalışma ve saklanma avantajının

yanısıra toksik olmaması mikrobiyel üremeye uygun ortam

oluşturmaması ve geniş bir ilaç grubu ile geçimli olması

gibi üstünlükleri de v a r d ı r .Supozituvar f o r m ü l a s y o n l a r m d a en

fazla kullanılan yüzey aktif maddeler polioksietilen sorbi-

tan yağ asidi esterleri (Tween), polioksietilen stearatlar

(Myrj) ve sorbitan yağ asidi esterleridir (Span ve Arlacel).

1.1.6. Hasırlama Yöntemleri

Suposituvarlar üç yöntemle hasırlanabilir (12,32,33).

1- Eriterek kalıba dökme yöntemi

2- Kompresyonla şekillendirme yöntemi

3- El ile yuvarlama yöntemi

Eriterek kalıplara dökme yönteminde sıcakta,kompresyon­

la şekillendirme ve el ile yuvarlama yöntemlerinde ise oda

sıcaklığında çalışılmaktadır. Eriterek kalıba dökme yöntemi,

kakao y a â ı , polietilen g l i k o l ,gliserin-jelatin sıvaâı ve pek

çok diâer sıvaâlarla çalışmaya olanak sağlaması nedeniyle çok

kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde sıvag belirli bir

sıcaklıkta eritilerek etken madde ile karıştırılmakta ve

20

donma noktasına yakın bir sıcaklıkta kalıplara dökülerek

dondurulmaktadır.

1.1.7. Kontroller

Çeşitli farroakopelere göre supozituvarlar üzerinde

yapılması gereken kontroller şunlardır:

1- Ağırlık sapması

2- Sertlik tayini

3- Erime dağılma süresi

4- Etken madde miktar tayini

1.2. FORMÜLASYON TASARIMINDA ÖNEMLİ OLAN FAKTÖRLER

Rektal s u p o z i t u v a r l a r m tasarımında önemli olan

parametreler vajinal supozituvarlar için de geçerlidir,

bunlar (34,35):

1.2.1. Fizyolojik Faktörler

Vajinal supozituvar formülasyonları açısından uygulama

bölgesi olan vajinanın fizyolojik özellikleri büyük önem

taşımaktadır. Bu özellikler arasında vajinal sıvının miktarı,

bileşimi, pH'sı, tampon kapasitesi ve viskozitesi sayılabi­

lir.

1.2.2. Fizikokimyasal Faktörler

Supozituvar formülasyonu tasarımında hem etken maddeye,

hem de sıvaâa ait bazı fizikokimyasal faktörler önemlidir.

r

1.2.2.1. Etken Madde ile ilgili Fizikokiroyasal Faktörler

ilaç etken maddesine ait fizikokimyasal faktörler;

çözünürlük, yüzey özellikleri, partikül büyüklüğü, ilaç k o n ­

santrasyonu, pKa ve dağılım katsayısıdır.

1.2.2.1.1. Etken Maddenin Çözünürlüğünün Etkisi

Supozituvar içinde verilen etken maddelerden beklenen

etkinin sistemik veya lokal olması formülasyon tasarımında

önemlidir. Vajinada çok az sıvı bulunması nedeniyle bu yolla

verilecek etken maddelerin suda çözünür olması istenir. Bu

nedenle formülasyonlarda kullanılacak etken maddenin su ve

diğer çözücülerdeki çözünürlüğü mutlaka bilinmelidir. Siste­

mik etki beklenen supozituvar formülasyonlarında, etken m a d ­

de, sıvağdan kısa sürede s a l m a b i l e c e k çözünürlüğe sahip

olmalı ve de kısa sürede vajina membranını geçerek kana ve

hedef organa taşınmalıdır. Lokal etki beklenen supozituvar-

larda ise etken maddenin aynı şekilde kısa sürede salınması,

vajinal sıvıda yeterli çözünürlüğe sahip bulunması, ancak

çözünmüş maddenin absorbe olmaması gerekir. Voigt ve Faik

(36) 35 farklı bileşiği inceledikleri çalışmalarında, bunla­

rın sudaki çözünürlükleri ile suposituvardan salınma hızları

arasında doğrusal bir ilişki belirlemişlerdir. ilacın çözü­

nürlüğü aynı zamanda sıvağ tipinin seçimini de belirleyen bir

parametredir. ilaç hiçbir zaman sıvağ içinde kalıcı bir eği­

lim göstermemelidir. Bu nedenle genelde suda çözünen maddele­

rin yağlı sıvağlarda, yağda çözünme eğiliminde olanların da

suda çözünen veya suyla karışabilen sıvağlarda formüle edil­

mesi önerilmektedir (37,38), Sodyum fenobarbital ve feno-

21

22

barbital kullanılarak yapılan bir çalışmada suda çözünürlüğü çok aa olan fenobarbitalin lipofilik sıvağ ile hasırlanan supoaituvardan diğerlerine kıyasla daha yavaş salınarak aa absorbe olduğu belirlenmiştir (39).

1.2.2.1.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının EtkisiEtken maddenin yağ/su partisyon katsayısı ilaç salını-

mini ve absorpsiyonunu etkileyen bir parametredir (40-42). ilacın supozituvar sıvacından vajinal sıvıya geçişi yağ/su (sıvağ ile ortam sıvısı arasındaki) ara yüzeyinde partisyonu­na bağlıdır. Yağlı sıvağlarda haaırlanan supozituvarlar için, etken maddenin sıvağdan ortam sıvısına bırakılması hız kısıt­layıcı bir basamaktır. Bir ilaç yağlı fazda çok çözünürse ve konsantrasyonu da düşükse vajinal sıvıya geçiş hızı düşük olacaktır. Buna karşılık yağlı faada çözünürlüğü az ve supo- zituvarda yüksek konsantrasyonda bulunan maddeler vajinal sıvıya daha kolay geçebileceklerdir. Weiss (43) hidrofilik bir membran kullanarak değişik ilaçların kakao yağından sulu ortama taşınmasında partisyonun etkisini incelemiştir. Çalış­masında kakao yağında belli miktarlarda çözünürlüğü olan salisilik asit, N-metil salisilamid ve metil salisilat kul­lanmış ve partisyon katsayısı azaldıkça etken maddenin supo- aituvar sıvağmdan salınma hıaınm arttığını göalemiştir.

1.2.2.1.3. Etken Madde Konsantrasyonunun Etkisiilaç konsantrasyonunun, supoaituvarlardan etken madde­

nin salınma hıaı üaerindeki etkisi özellikle yağlı supozi- tuvar sıvağlarmda görülmektedir. Literatürde bu konuda

23

yapılmış bazı çalışmalar vardır. Schoonen ve ark. (44) sodyum salisilatın konsantrasyonu arttıkça Witepsol H 15 supositu- varlarından salınma hışmın da arttığını gözlemişlerdir. Yapılan bir başka çalışmada ise noramidopirin metan sülfonat sodyumun yağlı supozituvar sıyağlarından salınma hızı artışı konsantrasyon artışı ile ilgili bulunmuştur (45). Yağda çözü­nen ilaçların yağlı supozituvar sıvarlarına doygunluk konsan­trasyonunun üstünde eklenmesi supozituvardan salınmayı artır­maktadır (46),

1.2.2.1.4. Etken Maddenin Partikül Büyüklüğünün EtkisiSüspansiyon şeklinde ilaç taşıyan supozituvar forrnü-

lasyonlarında içerik tekdüzeliği açısından partikül büyük­lüğü çok önemlidir ve 150 um"dan büyük partiküllerin formü- lasyonlarda kullanılmaması önerilmektedir. Ayrıca partikül büyüklüğü arttıkça salınma hızının azaldığını gösteren çalış­malar vardır (34,35,37). Tez kapsamı içinde formülasyon ça­lışmalarında kullanılan etken maddenin sıvı maddelerin bir karışımı olması nedeni ile bu kısım üzerinde ayrıntılı açık­lama yapılmayacaktır.

1.2.2.1.5. Yüzey Aktif Maddenin EtkisiYüzey aktif maddeler farmasötik preparatlarda katkı

maddesi olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlar, anyonik, katyonik, non iyonik veya amfoterik (zwitter iyonik) karak­terde maddeler olup, polar-apolar özelliklerinin artması ile (HLB) hidrofilik özellikleri de artmaktadır.

24

Farmasötik sistemlerde kullanılan yüaey aktif maddele­rin taşıması gereken bası özellikler vardır. Bunlar arasında toksik ve irritan olmamaları, sistemde bulunan diğer madde­lerle geçimli olmaları ve çöaücü ile karışabilmeleri öncelik­le sayılabilir. Non iyonikler bu vasıflara sahip olmaları nedeniyle farmasötik preparatlarda en faala kullanılırlar, ilaç şeklinde, yüzey aktif maddelerin varlığı ilaç absorpsi- yonunun hızını ve boyutunu etkilemektedir. Gibaldi (41,47) yüaey aktif maddelerin ilaç absorpsiyonuna olan etki mekaniz­malarını şöyle açıklamaktadır:

Biyolojik membranlarla etkileşebilir ve membran geçirgenliğini değiştirebilirler,

ilaç şekli veya organizmanın kendisi ile etkileşime girerek, absorpsiyon hızında artmaya veya azalmaya neden olabilirler,

Yüzey aktif konsantrasyonu ve yapısı bu değişkenler üzerinde önemli rol oynar.

Literatürde etken maddelerin supozituvarlardan salınma hızlarını, yüzey aktif madde sistemlerinin HLB değerleri ile ilişkili olarak açıklayabilmek için yapılmış çalışmalar var­dır. Flaxco ve ark. (48) aminofilin ve efedrinin hem bazları­nın hem de tuzlarının toplam 28 farklı iyonik yüzey aktif madde ile kakao yağlı supozituvarlardan dializ hızını araş­tırmışlardır. HLB değeri 11-14 arasında olan yüzey aktif maddelerin HLB değeri daha düşük olan diğer yüzey aktif maddelere kıyasla daha faala salınmaya yol açtığı görülmüş­tür. Yüksek HLB değerleri olan polisorbatların Macrogol 1500 supozituvarlarmdan salınmayı azaltmak için kullanımlarına

25

ait çalışmalar vardır. Kolesterin ve lesitin varlığında absorpsiyon hızındaki artış, etken maddenin mukoz membrandan kolaylıkla difüzyonuna olanak sağlayan emülsiyon oluşumu ile ilgili bulunmuştur (49).

Supozituvarlara non-iyoniklerden başka katyonikler ve anyoniklerin katıldığı çalışmalar da vardır (50). Bu madde­lerden, non-iyoniklerin %10, anyoniklerin %5, katyoniklerin %1 oranında kullanıldığı bildirilmektedir (51,52).

1.2.2.2. Supozituvar Sıvağı ile ilgili Fizikokimyasal FaktörlerSupozituvar formülasyonu tasarımında önemli olan fak­

törlerden sıvağa alt fizikokimyasal faktörler; supozituvar sıvağının bileşimi, erime davranışı, yüzey gerilimi ve reolo- jik özellikler olarak sıralanabilir.

Supozituvardan ilaç etken maddesinin optimum salınımı için, supozituvarın hızla erimesi ve uygulama bölgesine ya­yılması gerekir. Supozituvar sıvağının uygunluğu öncelikle kimyasal bileşimi ile ilgili olarak aşağıdaki özellikleri ile ilgilidir.

- 37'C'de erime zamanı ve erime aralığı- 37*C'deki erimiş veya yumuşamış kütlenin reolojik davranışı

- Vajinal (veya rektal) sıvı ile sıvağm oluşturduğu ara yüzeyin özellikleri

1.2.2.2.1. Sıvağm Erime Davranışıilacın lokal veya sistemik etkisinin başlaması ve bo-

26

yutları dozaj ¡şeklinin uygulandığı vücut boşluğunda sıvağm erimesi yumuşaması veya ortam sıvısında çözünmesine bağlıdır. Llpofilik kökenli sıvağlarda supozituvar sıvağının erime derecesi ilacın bırakılmasını etkiler (53). Hidrofilik köken­li sıvağlarda ise, sıvağm çözünme hızı ilacın bırakılmasını etkileyici bir faktördür. Kassem ve ark. (54) yaptıkları çalışmada yüksek erime derecesine sahip gliseritlerin ve alifatik bileşiklerin kloramfenikolun salınımını geciktir­diğini gözlemişlerdir,

Sistemik kullanıma yönelik yağlı supozituvar sıvağları vücut ısısının hemen altında erimelidir. Lokal etki için sıvağm yumuşaması veya dispersiyonu da yeterli olacaktır. Yüksek erime derecesine sahip sıvağlar erime derecesini dü­şürme eğilimi olan yağda çözünen ilaçlar veya sıcak iklim koşullarında uygulanacak supozituvarlarm hazırlanması için uygundur. Sıcakta iken sıvağda çözünen ilaçlar soğuma veya saklama sırasında kristallenebilir. Düşük erime derecesine sahip sıvağlar yüksek dozlarda çözünmeyen madde kullanıla­cağında uygundur. Bu durumda da sedimentasyon riski vardır.

1.2.2.2.2. Sıvağm Kısmi Ester içeriği (Hidroksil sayısı)Hidroksil sayısı sıvağm hidrofilik özellikleri ile

yakından ilgilidir. ilacın salmımı ve absorpsiyonu sıvağm hidroksil sayısından etkilenir. Yüksek kısmi ester içeriği, üretim esnasında supozituvarm kalıplardan kolayca çıkmasını sağlar ancak emülsiyon oluşumuna bağlı olarak ilacın sıvağdan difüzyonu engellenmiş olur. Düşük hidroksil değerine sahip sıvağlarm kullanılması ilaç ve sıvağ arasında olabilecek

27

kimyasal etkileşimi minimuma indirir. Düşük hidroksil değe­rine sahip sıvağlar yüksek hidroksil değeri olanlara göre daha az plastiktir ve süratli soğutulunca kolaylıkla kırıla­bilirler. Düşük hidroksil değerine sahip sıvarlardan hem suda çözünen hem de suda az çözünen maddeler daha iyi salınmışlar- dır ve kısmi ester içeriği düşük olan bu sıvağlardan yüksek difüzyon hızları elde edilmiştir (55,56).

1.2.2.2.3, Sıvağm Yayılma özelliği ve Viskozitesinin EtkisiSıvağm veya suposituvarın reolojik davranışının belir­

lenmesi için Farmakopelerde kayıtlı herhangi bir test yöntemi bulunmamaktadır. Ancak sıvaâm viskozitesi ilacın supozitu- vardan salınmasını ve absorpsiyonunu etkilemektedir. Supoai- tuvarın erimeyi takiben yayılması doğrudan doğruya ilaç şek­linden salınmanın dolayısı ile absorpsiyonun olacağı alanı belirlemesi nedeniyle önemlidir. Ancak rektal supoaituvar- larda ilk geçiş etkisi düşünülecek olursa sıvalın yayılması her aaman bir avantaj olmayabilir. Sodyum klorürün değişik sıcaklıklarda değişik viskoaitedeki kütlelerden salınma hız­ları incelendiğinde izoviskoz kütlelerde salınma hızları arasında belirgin bir fark gözlenmezken yüksek viskozitelerde örneğin kakao yağı için 37‘C'de salınma çok daha yavaşlamış­tır (57,58). Baichwal ve Lohit (59) salınmanın, viskozitenin logaritması ile orantılı olarak azaldığını bildirmişlerdir. Yağlı supozituvar sıvağları için 37‘C'de düşük viskozite optimum salınım için uygun görülmektedir.

28

1.3. İN VİTRO SALINMA VE DİFOZYON HIZI TAYİN YÖNTEMLERİFormülasyon tasarım ve geliştirme çalışmaları sırasında

etken maddenin ilaç şeklinden salınma hızı mutlaka incelen- melidir. in vitro salınma hızı deneyleri formülasyon geliş­tirme aşamasında olası alternatiflerin ilk elemesi, ayrıca üretim esnasında kalite kontrol yöntemi olarak kullanılması açısından yararlı olmaktadır. Tablet ve kapsüller için bazı Farmakopelere standart disolüsyon aletlerinin ve yöntemle­rinin kabulünden sonra, rektal ve vajinal supozituvarlar için de farmakope yöntemleri geliştirebilmek amacı ile çalışmalar yapılmaktadır (60),

Supoaituvarlardan etken maddenin salınmasının in vitro değerlendirilmesinde; sıcaklık,karıştırma hızı, çözücü mikta­rı, etken maddenin f izikokirnyasal özellikleri ile supozituvar sıvağınm erime aralığı gibi faktörler önemlidir (34,35). Supozituvardan etken maddenin bırakılması,supozituvar sıvağı- nın yumuşaması, erimesi ve yayılması gibi farklı bazı aşama­lar sonucu oluşmaktadır. Bu nedenle de oral kullanılan dozaj şekillerine kıyasla supozituvardan ilaç salınması daha kompleks bir olaydır.

Literatürde supoaituvarlardan salınma hızının in vitro incelenmesi için verilen yöntemler iki grup altında toplan­maktadır (61). Bunlardan birincisi,etken maddenin erimiş supozituvardan sulu ortama yarı geçirgen bir membrandan di- füzyonunun incelendiği membranlı yöntemler, diğeri ise supo- zituvarm 37"Cde belirli hacimde su içine daldırılarak, belli zaman aralıklarında ilacın serbestleşen miktarının ölçüldüğü membransız yöntemlerdir. Membransız yöntemlerde

29

supozituvar erlen veya beher içinde bulunan test çözeltisi ile doğrudan doğruya temas halindedir, Blaey (20) tarafından kullanılan sistemde, çelik bir sepet içine yerleştirilen supozituvardan etken maddenin test ortamına bırakılma hızı ölçülmektedir. Araştırmacıların bu yöntemi tercihleri, yarı geçirgen membrandan gelen kısıtlayıcılıöı gidermektir, Memb- ran kullanılmayan diğer bir in vitro sistemde, ÜSP'de tablet­ler için kabul edilen disolüsyon aleti kullanılmakta ve supo- zituvar sistemin dönen sepeti içine yerleştirilmektedir (62,63), Ancak, bu sistemde supozituvar sepetin içinde kek oluşturmakta ve yüksek dönme hızına rağmen, düşük salınma hızı elde edilmektedir (64),

Membran kullanılan sistemlerin bazılarında (45,54,65) iki ucu açık ve ölçüleri belli cam bir tüpün alt kısmı membran ile kapatılarak içinde çözünme ortamı bulunan büyük bir cam kap içerisine yerleştirilmektedir. Bu yöntemde supo­zituvar alt ucu kapalı cam tüpün içersine bırakılmaktadır. Dializ hücresi yönteminde ise supozituvar doğrudan doğruya membran içine konulmuş olarak deney ortamı ile temasa getiri­lerek etken maddenin difüayonu İncelenmektedir (66-72).

Değişik supozituvar formülasyonlarından etken maddenin difüzyonu ilacın görünür dialiktik hız sabitleri hesaplanarak kinetik olarak deöerlendirilebilmektedir. Davis (73) tarafın­dan geliştirilen denklem 1.1 ile difüzyon torbası içinde kalan ilaç miktarı hesaplanabilmektedir.

30

log [ VoAt-(Vo+Vi)Ao ]=Vo + Vi2.3 ViVo

Kt + log ( VoAt )

CI.l)Vi : Difüayon torbası içerisindeki test ortamının hacmiVo : Difüayon torbası dışındaki test ortamının hacmiAo : Difüzyona uârayan ilaç miktarıAt ; Deney ortamında bulunan toplam ilaç miktarıt : ZamanK : Görünür dialiktik his sabiti

Difüayon torbası içinde kalan ilaç miktarını gösteren log [ VoAt - ( Vo+Vi ) Ao ] samana karşı grafiklendiginde doğrusal bağıntı elde edilmekte ve bu doğrunun eğiminden ise görünür dialiktik his sabiti K, denklem 1.2 den hesaplanabil- mektedir.

- ( - Eğim ) (2.3) ( ViVo )K = --------------------------- (1.2)

Vi + Vo

Dialiktik his sabitinin büyük olması maddenin difüayon hızının' da büyük olduğunu göstermektedir. Othman (56) tara­fından yapılan çalışmada dialiktik his sabiti ile partisyon katsayısı arasında korelasyon araştırılmış, ancak direkt bir ilişki bulunamamıştır.

Suposituvarlardan ilaç salınması incelenirken karşı­laşılan en önemli sorun supozituvarın yumuşama, deformasyon ve erimeyi takiben disolüsyon ortamında farklı genişlikte

31

arayüzeyler oluşturmasıdır. Salınma hızı da oluşan arayüseye bağımlı olduğu için bu faktördeki değişkenlik deney sonuçla­rının tekrarlanabilirliğini azaltabilmektedir. Bu nedenle membranlı sistemde kullanılan membranlar arayüzey alanını kontrol ederek sınırlandırmak açısından yararlı olmaktadır. Anlatılan bu yöntemlerden başka supoaituvarın pamuk veya tel bölme içine yerleştirilerek salınma hızının ölçüldüğü sürekli akış sistemlerine de literatürde rastlanmaktadır (74,75).

1.3.1. Antimikrobiyel Etkinliğin in Vitro Değerlendirilmesi (76,77)Herhangi bir maddenin antimikrobiyel etkisinin in vitro

değerlendirilmesinin amaçları şunlardır:1- Antibakteriyel maddenin çözelti halinde iken

etkisini saptamak,2- Maddenin vücut sıvılarında ve dokulardaki miktarını

belirlemek,3- Belirli bir mikroorganizmanın ilacın belirli bir

yoğunluğuna duyarlılık derecesini saptamak.Antimikrobiyel etkinin ölçülmesi iki yöntemle yapılabi­

lir :1- Dilüsyon (Sulandırma) yöntemi2- Difüzyon (sızma) yöntemiDilüsyon yönteminde, önce antimikrobiyel maddeler sıvı

veya katı besiyerleri içine bilinen miktarlarda karıştırılır­lar, sonra denenecek bakteriler besiyerine ekilerek inkübe edilir. Bakterilerin üreyemedikleri ortamdaki antimikrobiyel madde miktarı, deney bakterilerinin üremesini önleyen ya da

32

onları öldürebilen yoğunluk olarak kabul edilir.Pifüzyon yönteminde ise antimikrobiyel maddeden belir­

li miktarlar emdirilmiş olan bir süzgeç kağıdı diski, denene­cek mikroorganizmanın bolca ekilmiş olduğu katıbesiyerinin yüzeyine yerleştirilir. inkübasyon süresi sonunda ilacın sızdığı bölgede mikroorganizmaların üreyememesi yüzünden oluşan dairesel inhibisyon bölgesinin çapı, ilacın bu deney organizmasının üremesini önleyici etkisinin ölçüsü olarak kabul edilir.

Fukuchi ve ark. (77) antimikrobiyel bileşikler olan fenilmerküri asetat ve etilmerküri klorürün antiseptik etkili vajinal supoaituvar formülasyonunu hazırlamışlardır. Araştır­macılar önce etken maddelerin vajinada bulunan mikroorganiz­malara karşı etkinliklerini MiK olarak saptamışlar ve işaret­lenmiş radyoaktif etken madde miktarını biyolojik sıvıda sintigrafi cihazı ile tayin etmişlerdir.

1.4. VAJİNA

1.4.1. Genel ÖzellikleriVajina kas ve zarlardan yapılmış boru şeklinde bir

organ olup, uterus boşluğu ve serviks kanalını dışarısıyla birleştiren 8-10 cm boyunda bir kanal teşkil eder (78). Vajinanın üst ucu serviksi dıştan bir halka şeklinde sarar ve burada serviks duvarına sıkıca yapışır.

1.4.2. Yapısı (79-81)Vajina duvarı içten dışa doğru yapıca farklı üç tabaka-

33

dan oluşmaktadır. Bunlar tunica mucosa, tunica muscularis ve tunica adventitia'dır. Tunica mucosa çok katlı yassı epitel tabakası ile örtülüdür, ön ve arka duvarların iç yüzeyinde transvers yönde uzanan pilikalar bulunur. Vajina mukozasında bezler bulunmaz. Mukozayı sürekli ıslak ve kaygan tutan sal­gının bir kısmı uterusun serviksinden gelir. Vajina sıvısının diğer kısmı ise uterus salgısının içerdiği fermentler ve vajinada bulunan bakterilerin etkisi ile oluşmaktadır. Tunica musculariste genellikle içte sirküler dışta longitudinal düz kaslar bulunmaktadır, ancak vajinanın kas dokusu zayıftır ve kas lifleri arasına karışmış bağ dokusu içerir. Tunica adven­titia ise organı saran baâ dokusudur ve vajinayı komşu organ­lara baâlar.

Vajinayı örten epitelin yüzey hücreleri sürekli olarak lümene dökülür ve dökülen bu hücreler smear metodu ile ince­lenebilir. Epitel hücreler %3 oranında glikojen içerir. Bu karaciğerden sonra ulaşılan en yüksek orandır. Glikojen vaji­nanın pHrsının 4-5 arasında tutulmasını sağlar. Epitel hücre­lerin glikojen içeriâi östrojenler tarafından kontrol edilir. Vajina sıvısının normalde düşük olan pH'sı menstural siklusun luteal fazında yükselir. Vajinal sıvının düşük pH'sı patojen bakterilerin üremesini engeller. Dolayısı ile vajinal asidite enfeksiyonlara karşı koruyucudur ve östrojen verilerek vaji­nal enfeksiyonlar tedavi edilebilir.

1.4.3. FlorasıVajina içersindeki biyokimyasal faktörler, vajinanın

34

bakteriyel florasının karakterini belirler. Vajina mikroorga­nizmaları vulva ve servlkstekilerden oldukça farklıdır. Do­ğumda vajina sterildir, mikroorganizmalar ilk 12 ila 24 saat içinde görülmeye baslar. Bunlar stafilokok, enterokok ve difteroid gibi organizmalardır. Ancak doğumun ikinci ve üçün­cü gününde yerlerini saf laktobasil kültürlerine (Döderlein basilleri) bırakırlar. Bir hafta veya on gün içinde Döderlein basilleri yerlerini tekrar stafilokok, hemolitik olmayan streptokok ve koliform ile difteroid basillerine bırakırlar. Bu karışık bakteriyel flora ergenliğe kadar devam eder.

Schroder'e göre (82) vajinal flora sınıflandırılması:Sınıf I: Sadece Döderlein basillerinden oluşur.Sınıf II: Döderlein basili ile birlikte diğer orga_

nizmalardan oluşur.Sınıf III: Döderlein basillerinden farklı organizmalar_

dan oluşur.Sınıf Irdeki flora normal kabul edilirken, Sınıf III en

anormal kabul edilen gruptur. Laktobasillerin vajinadaki varlığı asitlik derecesine bağlıdır. pH 4-4.5 arası normal vajinaya girerek yaşama ve üreme şansı olan pek as mikroorga­nizma vardır. Su halde normal vajina denilince sadece histo­lojik ve biyolojik karakteristikleri değil, homojen bir laktobasil florasının da varlığı anlaşılmalıdır.

1 Cruickshank ve Sharman (80) vajinal floranın sınıflan­dırılması ile pH arasında aşağıdaki korelasyonu bulmuşlardır.

35

SINIF pHI 4.0-4.4II 4.6-5.6III 5.6-7.6

1.4.4. VajinitVajinit, vajina mukozasının bir enfeksiyonu olup jine­

kolojinin en önernli sorunlarından birisidir (83-84). Lane (87) tarafından 802 jinekolog hekim ile yapılan anket sonu- çunda %24.5'unun vajinitin en sık karşılaştıkları sorun oldu­ğunu bildirdikleri saptanmıştır. Vajinite neden olan mikroor­ganizmalar sıklık sırasına göre; Trichornonas, Heroophilus, Candida ve Spesifik olmayan bakterilerdir. Vajina içindeki patojen bakterilerin pek çoğu belirli pH değerlerinde çoğala- bilmektedir. Optimal üreme pH 7.5 civarındadır.

Vajina iltihabı için spesifik bir ilaç seçilmesi ge­rekince çeşitli jeller, kremler, supozituvarlar, tabletler ve yumuşak kapsüller en önemli seçenekler olarak görülmektedir (88-93). ilaç yeterli, doğru ve sürekli kullanıldığı zaman tedaviden kesin sonuç alınabilir. Ayrıca vajinitli hastanın başarılı tedavisinde esas enfeksiyona neden olan mikroorga­nizmanın doğru ve kesin teşhisidir. Bu nedenle vajinal akıntı derhal mikroskop altında incelenerek mikroorganizma türü belirlenmelidir.

1.5. C31G1.5.1. Genel özellikleri

Amfoterik yüzey aktif bileşikler olan alkil-N,N-dimetil. arnin oksit (kokoamin oksit) ile alkil-N-betain'in (alkil

36

dimetil glisin, koko betain) eşit molar konsantrasyonlardaki karışımı, pH'sı sitrik asit ile yaklaşık olarak 5'e tampon- lanınca sinerjik etki kazanmıştır. Geniş spektrumlu antimik- robiyel özellik gösteren bu karışım C31G olarak adlandırıl­mıştır.

1.5.2. YapısıC31Grnin formülasyonu 4,107,328 Numaralı U.S. Paten

tinde (1978) geniş olarak açıklanmıştır. Bu formülde etkenKoko betain. ............... 60.6 KgKokoamin oksit.............49.4 KgSitrik asit monohidrat .... 3.94 KgDistile su .................5.3 Kg

maddeler olarak yer alan koko betain ve kokoamin oksitinyapıları aşağıda açıklanacaktır.

1.5.2.1. Kokoamin oksitTicari ,ismi Barlox 12 olan kokoamin oksit, alkil-

N,N-dimetilamin oksit yapısındadır. P.12 tek bir alkil zinciriCH3

olmayıp, C1 2 , C14 ve Cıe karbon atomlu zincirlerin bir karı­şımıdır. Ağırlık olarak alkil zinciri oranları aşağıda gös­terilmiştir :

Rı 2 N > 0CHS

/CH3% 69Cl 2H2 5N' > O

"•CH3/CH3

C14H2 3N > o % 25CH3

37

/CH3C10H33N ----> O % 6

NCH3Bu karışım içinde % 3 rten az olmak üsere diâer alkil dimetil_ amin oksitler bulunmaktadır. Yüzey aktif özellik gösteren bu maddenin molekül ağırlığı yaklaşık 240 olup, % l rlik çözeltisinin p H rsı < 8 dir.

1 ,5 .2 .2 . Koko BetainKoko betainin (alkil-N-betain, alkil dimetil glisin)

ticari ismi Lonzaine 12C 'dir. Alkil grubu Ca, Cıo, C12, C h , Ci8

CH3 0 I + II _

R-N-CH2-C-0ICÜ3

ve Cıs den oluşmaktadır. Bunların karışımdaki ağırlık olarak yüzdeleri ise aşağıdaki gibidir:

+ /CH3C8H17N-CH2COO < % 9

+ /CH3C10H21N-CH2COO % 8

sCH3+ /CH3

C12H25N-CH2COO % 46vCH3

+ /CH3C24H29N-CH2COO % 24

xCH3+ /JH3

C18H33N-CH2COO % 10sCHs

+/CH3C18H37N-CH2COO < % 7

sCH3

38

Bu karışımda %3 den az olmak üzere diğer alkil dimet.il glisiıı bulunmaktadır ve karışımın molekül ağırlığı yaklaşık 282, %

10 'luk çözeltisinin pH'sı 5 8 olarak belirlenmiştir.

1.5.3. Fizikokimyasal özellikleriC31G açık sarı renkte berrak görünümlü bir sıvıdır,

özgül ağırlığı 20"C de 1 ± 0,005'tir. Hammaddelerin yüzde aktivitelerine bağlı olarak karışım % 29-30 aktif olabilir, %1 aktif çözeltisinin pH'sı 4,8 ± 0,1'dir,

1.5.4. Mikrobiyolojik Etkisi ve Etki ŞekliC31G, hem gram pozitif, hem de gram negatif mikroorga­

nizmalara karşı etkili olan geniş spektrumlu antimikrobiyel ve antifungal bir germisittir.Bileşenleri olan alkil-N-betaiıı ve alkil-N,N-dimetilamin oksit, pH 4-6 aralığında sinerjik etki göstermektedir (1).

C31Grnin etki şekli glikolipid hücre duvarları tarafın­dan absorpsiyonu ve mikroorganizmaların hücre membranlarma "litik" etkileri ile ilgilidir (6). Yapılan mikrobiyolojik çalışmalar C31Grnin minimal inhibisyon konsantrasyonu (MiK) ile minimal sidal konsantrasyonunun aynı olduğunu, dolayısı ile esas etkisinin bakterisidal olduğunu göstermektedir.

in vitro mikrobiyolojik çalışmalar ile fungusid aktivi- tenin 13 ppm de başladığı belirlenirken agar difüzyon testle­ri ile yapılan MiK çalışmalarında aktivitenin 260-1300 ppm arasında görüldüğü belirlenmiştir (94). Bu fark, test yönte­mine de bağlı olarak bazı gram pozitif bakteriler için (özel­likle Ps.aeruginosa) belirgindir.pH 4-6 aralığında gerçekleş-

39

tirilen in vitro çalışmalar sonucunda C31G'nin fungusid ve bakterisid etkilerinin geniş kullanıma sahip topik dezenfek­tan maddeler olan hekzaklorofen, benzalkonyum klortir, iyodo- form ve klorheksidin glukonat ile kıyaslanabilir, hatta daha üstün olduâu bildirilmiştir (2,4,5).

C31G'nin, klinik hastalıklarla ilgili pekçok organiz­maya karşı etkin bir antimikrobiyel madde olduğu (94), enfek­te ve enfekte olmamış yaraların İyileşmesini hızlandırdığı bilinmektedir. Karışımın bu biyolojik aktivitesi fibrin oluşumu üzerindeki etkisi ile ilgili bulunmuştur (6).

C31G deodoran etkisi nedeniyle özellikle aksiyel ve perineal bölgedeki vücut kokularını uzun süre inhibe edebil­mektedir (1),

C31G'nin diş hekimliğinde kullanılmak üzere ağız temiz­leme çözeltisi ile diş macunu formülasyonları geliştirilmiş, ağız ve diş bakterilerine karşı oldukça düşük konsantrasyon­larda (%0.2) aktivite gösterdiği ayrıca dişler üzerinde protein birikimini de önlediği bildirilmiştir (2,3).

Âyrica, C31G yüzey aktif ve antimikrobiyel özellikleri nedeniyle kontakt lens temizleyicisi olarak kullanılmak üzere düşünülmektedir. Bu konu ile ilgili olarak C31Grnin en önemli avantajı formülasyonda preservatif ajan gerektirmemesi- dir (95).

1.5.5. Toksisite ÇalışmalarıBugüne kadar yapılan toksisite çalışmaları C31G'nin

toksik olmadığını göstermiştir. Toksisite yüzey aktif madde-

40

lerin esas karakteri ile ilgili olup yüksek konsantrasyonlar­da, organ veya dokulardaki hücre membranlarmı tahrip edebil­mektedirler. Böyle bir durumda akut toksik reaksiyon veya inflamasyon oluşabilmektedir. Ancak C31G ile ilgili henüa yayınlanmamış hücre kültürü çalışmaları bu karışımın geniş kullanımı olan pek çok anyonik ve noniyonik yüsey aktife kıyasla daha düşük sitotoksisiteye sahip olduğunu göstermek­tedir (96,97).

1.5.5.1. Hayvan ÇalışmalarıTablo 1.8 r de bugüne kadar C31G ile ilgili olarak

yapılan toksisite çalışmalarının sonuçları verilmiştir (98- 104) .

1.5.5.2. insan Çalışmaları3*1 aktivitede dis macunu formülasyonu günde 1 kes olmak

üzere 14 gün süre ile 35 kişiye uygulandığında hiç kimsede istenmeyen etki oluşturmadığı görülmüştür (2,3).

C31G'nin vücut ve saç şampuanı 2-4 yıl süre ile 50 kişide denenmiş,kullanan kişilerde deri irritasyonu oluştur­mamıştır (1).

41

Tablo 1.8. C31G'nin Toksikolojik Değerlendirilmesi

TİP TORUYGULAMA YOLU ve SURESİ DOZ

LD5 0 veya ETKİSİZ DOZ

Akut (Tek dos)

Köpek P.O.(gavaj)

3.125-50 mİ/kg (%13)

> 50 mİ/kg

Sıçan P.O.(intübasyon)

3000 mg/kg ve 6000 mg/kg (963)

> 6000 mg/kg/%3

Tavşan Dermal 2500 mg/kg ve 5000 mg/kg (%3)

> 5000 mg/kg/%3

Tavşan Oküler 0.1 mİ (%3) Kuvvetliirritan

Tavşan Oküler 0.1 mİ (%0.4) irritan deáilKöpek Oküler 0.1 mİ (%3) Çok hafif

irritanFare İ.p. 0.1 mİ (%1,3)—

0.5 mİ (%13)0.28 g/kg

Fare P.O. 0.2 ml-0.8 mİ (% 13 )

2.2 g/kg

Subkronik Fare Topik olarak 8 gün

0.1 mİ (%13) ve (%40)

orta derecede toksisite (3*40 grupta 2/10 ölüm)

Tavşan Topik olarak 21 gün

0.5 mİ (%13) Çok hafiften orta dereceye irritan

Kobay Topik olarak 3 hafta

0.5 mİ (%3) Hafif derecede duyarlayıcı

Tavş an Topik olarak 30 gün

3 ml/kg'a kadar

1.00 ml/kg/gün (0.29 g/kg)

Kronik Fare p.o.112 gün p.o. 46

0.02-%2 0.2 g/kg/gün

Parantez içindeki değerler % aktiviteyi göstermektedir.

42

1.5.6. StabilitesiC31G 50‘C nin altındaki sıcaklıklarda dayanıklıdır (1).

Donmuş çözelti, oda sıcaklığında eritilir ise çözelti oriji­nal homojen görüntüsüne dönmektedir. C31Grnin biyolojik aktivitesi ile ilgili olarak stabilité testleri iki şekilde yapılmıştır:

1. C31G cam kap içerisinde 3 ay süre ile 4'C,22*C,37“C, 43"C ve 50"C sıcaklıkta bekletilmiştir. Test mikroorganizma­ları olarak S.aureus, S.epidermis, Ps.aeruginosa, E.coli, F.vulgaris, C.albicans seçilmiştir. Yapılan hızlandırılmış stabilité deneyleri sonucunda, cam içersinde saklanmasının, sürenin ve şartların C31G'nin antimikrobiyel aktivitesinde (MiK) belirgin bir değişikliğe neden olmadığı saptanmıştır.

2. Stabilité çalışması plastik kap içinde 1 sene oda sıcaklığında bekletilerek tekrarlanmıştır. Bir önceki testte kullanılan aynı test mikroorganizmalarına karşı antimikrobi­yel etkinliğe bakıldığında aktivitenin genelde daha önceki bulgular doğrultusunda olduğu görülmüştür (105).

II. DENEYSEL

II.l. ARAÇ VE GEREÇLER

II. 1.1. Kullanılan Kimyasal AmonyakAmonyum raynekatAsetonBenzenC31G

DifenilaminEtanolEterFenolftalein Etil asetat Glasyal asetik asit.GliserinHidroklorik asit iyotiyot triklorür JelatinKarbon tetraklorürKloroformKokoamin oksitKoko betainLetheen agar besiyeriMassa Estarinum BMetanol

MaddelerMerckAldrichMerckMerckHunterdon Pharmaceuticals Batch No. 001MerckT.C. Tekel idaresiMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckMerckHunterdon Pharmaceuticals Hunterdon Pharmaceuticals DifcoDynamit Nobel Merck

44

Müeller-Hinton sıvı besiyeriOktanolPetrol eteriPotasyum dihidrojen fosfat Potasyum hidroksit Potasyum iyodür n-PropanolSabouraud dekstroz sıvı besiyeriSiklohekzanSilikajel GF254Sodyum hidroksitSodyum tiyosülfatSuppocire AMSuppocire CMWit-epsol H 15Witepsol S 55Witepsol W 31

II.1.2. Kullanılan Araçlar Abbe refraktometresi

Analitik terazi

EnjektörErime derecesi tayin aletiGaz kromatografisi (FID detektörlü)Veri değerlendiricisi

IR Spektrofotometresl

OxoidMerckMerckMerckMerckMerckMerckDifcoMerckMerckMerckMerckGatt-efossé Gattefossé Dynamit Nobel Dynamit Nobel Dynamit Nobel

PGH Rudfunk-Fernsehen Typ;DR 21949Shimadzu Model Libror AEL-200Hamilton CR-700Thomas HooverPackard Model 439

Shimadzu C-R3A ChromatopacShimadzu IR 435

r"':"

45

Ultrasonik banyoSelofan membranSoğutmalı santrifüjSu banyosu, çalkalayıcılıTermostatlı,sirkülasyon yapan su banyosuSupozituvar sertlik aletiÜV Spektrofotometresi

Bransonic 220 Spectropor 2 WEB MLW-Model K 24 Nüve ST 400

ErwekaErwekaHitachi Model 220

II.1.3. Kullanılan Çözeltiler

II.1.3.1. pH 8 Tampon Çözeltisi0.2 M KH2F04 ....... 250 mİ0.2 N NaOH ......... 234 mİDistile su ...... k.m. 1000 mİ0.2 M potasyum dihidrojen fosfat ve 0.2 N sodyum

hidroksit çözeltileri hazırlandıktan sonra T.F. 1974'e göre yukarıda formülde verilen miktarlarda karıştırılıp balonjo- jede distile su ile 1000 mİ"ye tamamlanmıştır. Çözeltinin kullanılmadan önce pH kontrolü yapılmıştır.

II.1.3.2. Amonyum Raynekat Çözeltisi (106)1 g amonyum raynekatm balonjojede distile su ile 100

mİ'ye tamamlanması ile hazırlanan çözelti berraklaştırılması için mavi bantlı süzgeç kağıdından süzülerek her gün taze olarak hazırlandıktan sonra hemen kullanılmıştır.

46

II.2. YÖNTEM VE DENEYLERDeneyler beş bölüm altında toplanmıştır. Birinci bölümü

C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksitin standardizasyonu ve saflık kontrolleri oluşturmaktadır, ikin­ci bölümde C31G ile ilgili miktar tayini çalışma yöntemleri açıklanacaktır, üçüncü bölüm, C31G ve bileşenlerinin standart suçlara karşı minimal inhibisyon konsantrasyonlarının belir­lenmesi ve vajinitli hastalardan izole edilen materyelde C31G etkinliğinin incelenmesini içeren mikrobiyolojik çalışmaları ve yöntemlerini kapsamaktadır. Dördüncü bölümde etken madde olan C31Grnin yedi adet vajinal supozituvar formülasyonu ve gerekli kontrol çalışma ve yöntemleri, beşinci bölümde ise hazırlanan suposituvarlardan C31G'nin in vitro salınma hızı deneyleri ve yöntemleri ile supozituvarm antimikrobiyel etkinliğinin samanın fonksiyonu olarak in vitro değerlendi­rilmesi verilmiştir.

11.2.1. Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık KontrolleriC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksi­

tin saflığını incelemek için yapılan tayinler aşağıda veril­miştir .

11.2.1.1. Spektroskopik özellikler

11.2.1.1.1. Ultra Viole (ÜV) AnaliziC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksi­

tin pH 8 tamponu ile %0.5'lik çözeltileri hazırlanarak 1 cm kalınlığında quartz küvetler içinde, 200-350 nm arasında ve

47

kör olarak pH 8 tamponu kullanılarak UV spektrumları alın­dığında, yakın ultraviyole bölge olan bu dalga boyu aralı­ğında absorpsiyon gözlenememiştir.

Bu problemi ortadan kaldırmak için, C31G ve bileşenle­rinin %0.5'lik çözeltilerinden 10'ar mİ alınarak, 2 mİ %5'lik hidroklorik asit ve 3 mİ %1'lik amonyum raynekat çözeltileri ile karıştırılmış ve reaksiyon sonucunda hidroklorür tuzları seklinde kompleks oluşturularak çöktürülmüştür. Oluşan bu kompleks 10 mİ asetonda çözündürüldükten sonra elde edilen renkli çözeltinin, ultraviyole spektrofotometresinde, 350-650 nm dalga boyu aralığında, kör olarak aseton kullanılmak sure­tiyle taraması yapılmış ve C31G, koko betain ve kokoamin oksitin görünür bölgede absorpsiyon pikleri bulunmuştur,

11.2.1.1.2. Infra Red (IR) AnaliziC31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin

oksitin IR spektrumları, konsantre sıvı bileşiklerden alman birer damla örneğin çok ince bir film tabakası halinde potas­yum bromür diskler arasına yayılmasından sonra 4000-200 em-* dalga sayısı arasında taranması ile çizilmiştir,

11.2.1.2. Kromatografik özellikler

II.2.1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK)C31G ve bileşenlerinin İTK ile teşhisinde Bey (107-

109) tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için önerilen yöntem kullanılmıştır.

48

10 x 20 cm boyutlarında cam plaklar 0.20 mm kalınlığın­da Silikajel GF254 ile kaplanmış ve HO'C'de 60 dakika aktive edilmiştir. Plaklar etüvde saklanmış ve aktive edildikleri gün kullanılmıştır.Diğerleri de kullanılacakları gün aynı şe_ kilde aktive edilmiştir.çözücü sistemi(n-propanol- kloroform- metanol-lON amonyak çözeltisi, 10:10:5:2) kromatografi tan­kına konulduktan sonra 24 saat oda sıcaklığında bekletilerek tankın doygunluğu sağlanmıştır.

Plaklara numunelerin tatbiki için; C31G, koko betain ve kokoamin oksitin metanol içindeki 50 mg/ml konsantrasyonda çözeltileri hazırlanmıştır. Hamilton enjektör kullanılarak plakların alt ucundan 2 cm yukarısına 5 jj.1 (250 jj.g) numune tatbik edilmiş ve n-propanol-kloroform-metanol-lON amonyak çözeltisi ( 1 0 : 1 0 : 5 : 2 ) çözücü sisteminde 10 cm sürüklenmiştir. Plak tanktan çıkarıldıktan sonra 60”Crlik etüvde 10 dakika kurutulmuş ve madde UV lambası altında 254 nm'de veya iyot buharı reaktifi ile oluşan açık sarı renkten teşhis edilmiş­tir.

II.2.1.2.2. Gaz KromatografisiC31G"nin gaz kromatografisi ile tanınması, Takano ve

ark,'nın (110,111) amfoterik yüzey aktif maddeler için öner­diği yöntem ile gerçekleştirilmiştir. Bu yönteme göre yüzey aktif maddeye metanol ve potasyum hidroksit eklendikten sonra örnek direkt olarak gaz kromatografisine enjekte edilmekte­dir. Enjeksiyon odacığında Hofmann degradasyonu sonucunda olefin ve aminler meydana gelmektedir.Bu maddelerin piklerin­den kantitatif tayin mümkündür.

49

Kromatografik koşullar :Kolon : %3 OV-17 Chromosorb WHP (80/100)

(Dış çapı 6 mm, iç çapı 2mm olan 1.8 m uzunluğunda cam kolon kullanılmıştır)

Kolon sıcaklığı : Başlangıç sıcaklığı: 100'CSıcaklık artışı: 5’C / dakika Son sıcaklık: 280‘C

Enjektör odacığı sıcaklığı : 300’CDetektör sıcaklığı : 280'CGaz akış hızları : N2: 30 mİ / dakika

H2: 25 mİ / dakika Hava: 250 mİ / dakika

Enjekte edilecek örneğin hazırlanması için C31G ve metanol 1:3 oranında karıştırıldıktan.sonra karışıma %3rlük potasyum hidroksit çözeltisinden 3 damla eklenmiştir. Alet ve çözeltinin hazırlanmasından sonra 0.5 jjlI örnek enjeksiyon odacığına enjekte edilmiştir.

II.2.2. C31G'nin Miktar TayiniC31Grnin miktar tayininde, Nishida ve ark.'nın (113)

verdiği spektrofotometrik yöntem kullanılmıştır. Bu çalışma­da, pH lrde hem katyonik hem de amfoterik yüzey aktiflerin,.pH 9"da ise sadece katyoniklerin çöktüğü bildirilmektedir. Aynı araştırmacılar, kantitatif tayin için amfoterik yüzey aktif maddeler olan betain hidroklorürleri, amonyum raynekat çözel­tisi ile NH4İ Cr(NH3)2 (SCN)4 JH2O kompleksi halinde çöktür­müş lerdir. Çökelek şeklinde oluşan bu kompleksi asetonda çözündürdükten sonra 525 nm'de oluşan renk şiddetini spektro- fotometrede ölçmüşler ve 0.7-5.8 mg/ml konsantrasyonda Lambert-Beer yasasına uygunluk saptamışlardır.

Bu yöntem, deneysel çalışmalarda amfoterik yüzey aktif

50

maddelerin bir karışımı olan C31G'nin kantitatif tayini için aynen uygulanmıştır.

II.2.2.1. Standart Eğrinin HazırlanmasıStandart eğri çizimi için C31G'nin pH 8 tamponu içinde

5 mg/ml konsantrasyonda 100 ml'lik stok çözeltisi hazırlan­mıştır. Bu çözeltiden 1,2,3,4,5,6,7,8,9 ve 10'ar mİ örnekler alınmış ve her birisine %5'lik HC1 çözeltisinden 2'şer mİ eklenerek örneklerin pH'sı l'e getirilmiştir. Asitlendiril- mlş bu örnekler üzerine %1 konsantrasyonda amonyum raynekat çözeltisinden 3'er mİ eklenerek çökelek şeklinde kompleks oluşumu sağlanmıştır. Tampon çözelti içinde süspande halde bulunan kompleks 15000 devir/dakika"lık santrifüj kullanıla­rak santrifüje edilmiş ve berrak kısmından kurtarıl­mıştır . Santrifüj tüplerinde kalan çökelekler,asetonda çözün­dürüldükten sonra balonjojelere aktarılarak 10 mİ hacme ta­mamlanmıştır. Böylece C31G'nin amonyum raynekat ile oluştur­duğu komplekslerin asetonda çözündürülmesi ile sırasıyla 0.5,1, 1.5, 2, 2,5, 3, 3,5, 4, 4.5 ve 5 mg/ml konsantrasyonlarda renkli çözeltiler oluşturulmuştur. Bu deney serisi içinde her bir konsantrasyondaki renkli çözeltinin spektrofotometrede 525 nm dalga boyunda absorbansları ölçülmüştür. Her konsan­trasyon için 8 ölçüm yapılmış ve ortalaması kullanılmıştır.

pH ayarlamak amacı ile kullanılan hidroklorik asit çözeltisinin konsantrasyonu ve miktarı ile amonyum raynekat çözeltisinin kompleks oluşturmak için gerekli miktarı yapılan ön denemeler ile belirlenmiştir.

51

Hazırlanan bu standart eğri C31G'nin miktar tayininde kullanılmıştır. Dağılımı en iyi temsil eden doğru en küçük kareler yöntemi ile çizilmiş ve sonuçların hesaplanması için elde edilen kalibrasyon doğrusu denkleminden yararlanıl­mıştır. Bu regresyon denkleminden intersept ve doğrunun eğimi bulunduktan sonra korelasyon ve determinasyon katsayıları hesaplanarak bulunan denklemin verileri ne ölçüde yansıttığı istatistiksel olarak araştırılmıştır.

Kullanılan sıvağlarm C31G'nin spektrofotometrik ölçüm­leri üzerinde etkilerinin olup olmadığını incelemek için etken madde için uygulanan yöntem sıvağlar için de uygulanmış ve 350-650 nm dalga boyları arasında spektrumları alınarak C31G'nin asetondaki spektrumu ile karşılaştırılmıştır.

II.2.3. Mikrobiyolojik ÇalışmalarAntibakteriyel ve antifungal etki çalışmaları dört

bölümden oluşmaktadır:C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin

oksitin standart suşlara karşı minimal inhibisyon konsan­trasyonlarının (MiK) belirlenmesi ve bu değerlerin karşılaş­tırılması ,

C31G, koko betain ve kokoamin oksitin dezenfektan etkinliğinin değerlendirilmesi,

Türk toplumunda vajinitli hastalardan izole edilen etkenlerde C31G etkinliğinin incelenmesi,

C31G'nin vajinal supozituvarlarınm bakteriler üze­rindeki antimikrobiyel etkinliğinin zamanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmesi (Bölüm II.2.4.4.6).

52

II.2.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) Saptanması

II.2.3.1.1. Kullanılan Mikroorganizmalar*Çalışmaların MiK değerlerinin ölçülmesi bölümünde,

etken madde ile bileşiminde bulunan koko betain ve kokoamin oksitin 4 adet gram pozitif, 5 adet gram negatif olmak üzere 9 adet bakteri ile 4 adet fungus üzerinde,toplam 13 mikroor­ganizmaya karşı etkinlikleri minimal inhibisyon konsantrasyo­nu olarak değerlendirilmiştir. Deneylerde kullanılan mikroor­ganizmalar aşağıda gösterilmiştir.

Bakteriler;£nam POSİt-if bakteriler:Staphylococcus aureus (ATCC 6538) Streptococcus faecalis (ATCC 10541) Micrococcus luteus (ATCC 9341) Bacillus subtilis (ATCC 6633)

Sram negatif bakteriler:Klebsiella pneumoniae (ATCC 10031) Escherichia coli (ATCC 25922) Escherichia coli (ATCC 8739) Fseudomonas aeruginosa (ATCC 27853) Fseudomonas aeruginosa (ATCC 10145)

Funguslar:Candida albicans Candida parapsilosis Candida stellatoidea Candida pseudotropicalis

* Mikroorganizmalar Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilire Dalından sağlanmıştır. Kullanılan funguslar da bu Anabilim Dalının isolatlarıdır,

53

II.2.3.1.2. Kullanılan BesiyerleriÇalışmada MiK değerlerinin ölçülmesinde bakteriler için

Müeller Hinton sıvı besiyeri,mayalar için Sabouraud dekstroz sıvı besiyeri kullanılmıştır. Bileşiklerin çalışılan zarnan sürecinde dezenfektan etkinliğini belirlemede ise Letheen agar besiyerinden yararlanılmıştır. Letheen agar, bileşikle­rin dezenfektan etkisini nötralize ederek, canlı mikroorga­nizmaların koloni oluşturmasını sağlayan özel bir besiyeridir.

Deneylerde kullanılan besiyerlerinin hazırlanış ve sterilisasyon şekilleri aşağida verilmiştir;

Müeller HİJit.an Sıvı. Esalzarl (Oxoid)Dana eti ekstraktı .... 6.0 gKazein hidrolizatı .... 17.5 gNişasta ............. 1.5 gPH 7.4

Hazırlanışı: 25 g besiyeri 1000 mİ distile suya ilave edilip ısıtılarak çözülmüş, pH'si 7.4"e ayarlanmıştır. Kaplara dağıtılarak otoklavda 121*C'de 15 dakika sterilize edilmiştir.

Sabouraud Dekstroz Sıvı B,e.s,lzs.r,l. (Difco)Neopepton (Difco) ... 10 gDekstroz (Bacto) .... 20 gPH 5.6

Hazırlanışı: 30 g besiyerinin 1000 mİ distile sudaki süspansiyonu ısıtılarak maddelerin çözünmesi sağlanmış ve otoklavda 121‘C'de 15 dakika sterilize edilmiştir.

54

Letheen Aaar Besiyeri (Difco)Dehidrate

Bacto sığır ekstraktı ... 3 gBacto tripton .... Bacto dekstroz ...Bacto agar .....Sorbitan monooleat Lesitin ........

5 g 1 g 15 g 7 g 1 g

Hazırlanıncaya kadar +4'C'de saklanan bu karışımdan 32g alınmış ve 1 litre deiyonise suda ısıtılarak çözülmüştür. Otoklavda 121“C'de 15 dakika sterilize edildikten sonra steril petri kutularına belirli hacimde konularak katılaştı­rıldıktan sonra kullanılmıştır.

II.2.3.1.3. YöntemMiK saptanması çalışmalarında tüp dilüsyon yöntemi

(114,115) esas alınmış, ancak deneyler mikropleyt kullanmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bunun için önce C31G, koko betain ve kokoamin oksitin deiyonize su kullanılarak % 1.6 aktivite konsantrasyonda çözeltileri ve deneyde kullanılacak mikroorganizmaların süspansiyonları hazırlanmıştır. Mikroor­ganizma süspansiyonunun hazırlanması için mikroorganizmanın sıvı besiyerinde 37'C'de 18-24 saatlik kültürlerinin, aynı steril besiyeri kullanılarak 1/1000 oranında dilüsyonu yapıl­mıştır.

Deneylerde, her sırasında 12 kuyu bulunan 8 sıradan oluşmuş mikropleyt sisteminin ü tipi kullanılmıştır. Mikro­pleyt çalışmasında önce tüm kuyulara özel pipetleri kullanı­larak 0.025 mİ besiyeri dağıtılmış, sonra 1. kuyuya özel pipetle aktivitesi % 1.6 olarak hazırlanan madde çözeltisin-

55

den 0.025 mİ konulmuştur. Dilüter denilen özel karıştırıcı ve taşıyıcılar yardımı ile 1. kuyudaki karışım iyice karıştı­rılarak 2. kuyuya 0,025 mİ aktarılmış, aynı işlemler 2'den 3'e,3'ten 4'e ..... 10'dan 11 inci kuyuya kadar sürdürülmüş­tür. OnMrinci kuyudan 0.025 mİ çözelti dışarı çıkartılmıştır. Bileşik içermeyen 12 numaralı kuyu ise kontrol kuyusu olarak kullanılmıştır. Böylece kuyularda madde konsantrasyonu 1/2 oranında azalacak şekilde seri dilüsyonlar yapılmıştır. Bundan sonra kuyuların tümüne özel pipetle mik­roorganizma süspansiyonlarından 0.025 mİ eklenmiş ve sonra mikropleytler 37’C'de 24 saat inkübasyona bırakılmıştır. Böylece deney bitiminde her seride madde konsantrasyonları %

0.4, 0,2, 0.1, 0.05, .... 0.0003 aktdvitede, kuyularda son bakteri inokulümü ise 5x105 CFU/ml olmaktadır. inkübasyon süresi sonunda mikroorganizmanın üremesi ile oluşan bulanık­lık dikkate alınarak hiç bulanıklık göstermeyen, diâer bir ifade ile üreme görülmeyen en düşük konsantrasyondaki maddeyi içeren dilüsyon minimal inhibisyon konsantrasyonu (MIK) olarak belirlenmiştir. Bulanıklık durumu, mikropleyt setinin özel büyüteç aynasından bakılarak değerlendirilmiştir.

11.2,3.2. Dezenfektan Etkinliğin Saptanması

II.2.3.2.1. Kullanılan MikroorganizmalarÇalışmaların bu kısmında; C31G, koko betain ve kokoamin

oksitin çeşitli mikroorganizmalar üzerindeki dezenfektan etkinliğinin araştırılmasında maddelerin mikroorganizma ile karşılaştırılmasından itibaren 1., 5. ve 15. dakikalar sonun-

56

daki etkinlik durumu incelenmiştir. Bu deneylerde mikro­organizma olarak minimal inhibisyon konsantrasyonu çalışmala­rında kullanılan aynı ATCC suplarından yararlanılmıştır.

II.2.3.2.2. YöntemDezenfektan etkinliğin saptanması çalışmalarında önce

C31G, koko betain ve kokoamin oksitin 130.000 ppra konsan­trasyonda çözeltileri ve deneyde kullanılacak olan mik­roorganizmaların süspansiyonu hazırlanmıştır. Mikroorganizma süspansiyonunun hazırlanması için mikroorganizmanın sıvı besiyerinde 37’Crde 18-24 saatlik kültürlerinin aynı steril besiyeri kullanılarak 1/100 oranında dilüsyonu yapılmıştır.

Deneylerde, herbirinde 22.5 mİ deiyonize su bulunan 6 erlenlik serilerden l.sine 130.000 pprn olarak hazırlanan çözeltiden 2.5 mİ eklenmiş ve iyice çalkalanarak homojen karışması sağlanmıştır. Buradan yanındaki erlene 2.5 mİ ka­rışım aktarılmış, işlemler 2'den 3'e, oradan yanındaki diâer

/erlenlere de uygulanarak 1/10 oranında azalan konsantrasyon­larda (13000, 1300, 130, 13, 1.3 ve 0.13 pprn olacak şekilde) stok seri dilüsyonlar yapılmıştır. Deneye girecek herbir mikroorganizma için 6 tüplük seriler hazırlanmış, erlenlerde- ki stok dilüsyonlardan bu tüplere l'er mİ aktarılarak deney seri tüpleri oluşturulmuştur. Bu tüplere hazırlamış olduğumuz mikroorganizma süspansiyonlarından 0.05 mİ eklenmiştir. Böylece sonuç mikroorganizma konsantrasyonu yaklaşık olarak 108 CFU/ml olmaktadır. 1., 5. ve 15. dakikalarda bu tüpler­den Letheen agar besiyerine ekimler yapılıp petri kutuları 18-24 saat 37"C'de inkübe edildikten sonra üreme durumu de-

57

âerlendirilmiştir -

II.2.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G Etkinliâinin incelenmesi

11.2.3.3.1. Materyalin AlınmasıBu çalışma için gerekli materyal Hacettepe Üniversitesi

Tıp Fakültesi Kadm-Doâum Polikliniğine akıntı kasıntı gibi birçok şikayetlerle muayene ve kontrole gelen yasları 19-65 arasındaki 105 kadının vajinasından alınmıştır.

Jinekolojik pozisyonda yatan kadının, steril spekulum konulmasından sonra, labium minorlar externa'smdan arka fornikse kadar gidilerek vajinadan steril eküvyon ile materyal alınıp buyyon içine konmuştur. Numuneler numaralanıp kayda geçtikten sonra ekimler gerçekleştirilinceye kadar buzdolabında saklanmıştır.

11.2.3.3.2. YöntemTürk toplumunda vajinitli hastalardan iaole edilen

etkenlerde C31G etkinliği,tür tayini* yapılmasından sonra MiK olarak belirlenmiştir.

II.2.4. Vajinal Supozituvar Formülasyon ÇalışmalarıÇalışmaların bu bölümünde,ilk olarak, vajinal supozi­

tuvar foi'mülasyonlarmda kullanılacak sıvaglarm özellikleri kontrol edilmiş ve literatür verileri ile karşılaştırılmış- tır. Formülasyon çalışmalarına ise etken maddenin

* Tür tayini H.Ü.Tıp Fak.Mikrobiyoloji Anabilim Dalında yapılmıştır.

58

kloroform/pH 8 tamponu ve sıvaâ/pH 8 tampon çözeltisi arasın­daki dağılım katsayılarının hesaplanması ile başlanmış» vaji- nal suposituvar formüllerinin hasırlanması ile çalışmalar sürdürülmüştür. Hazırlanan supozituvarlar üzerinde gerekli kontroller, in vitro salınma hızı deneyleri ve suposituvarla- rın antimikrobiyel etkinliğinin samanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmesinden sonra deneysel çalışmalar tamamlanmış­tır.

11.2.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan Sıvağlarm özelliklerinin Kontrolü

11.2.4.1.1. Erime Derecesi TayiniFormülasyon çalışmalarında kullanılan lipofilik sıvar­

ların erime noktası tayinleri kılcal tüp yöntemi ile yapıl­mıştır.

Erime noktası tayini için, erime noktası tayin aleti beklenen erime noktasının yaklaşık 5‘C altına kadar ısıtıl­dıktan sonra, içinde sıvaâ örnekleri bulunan kılcal tüpler alete yerleştirilmiştir. Aletin standart ısıtma hızına göre sıcaklığı yükseltilerek sıvaâm erimeye başladığı sıcaklık ile erimenin tamamlandığı sıcaklık aralığı kaydedilmiştir.

11.2.4.1.2. Kırılma indisi TayiniLipofilik sıvarların kırılma indisleri Ü.S.P. XX'ye

göre, Abbe refraktometresi kullanılarak 4Q‘C'de tayin edil­miştir.

59

11.2.4.1.3. Asitlik Derecesi TayiniAsitlik derecesi tayininde T.F. 1974'ün verdiği yöntem

kullanılmıştır.

11.2.4.1.4. Sabunlaşma indeksi TayiniLipofilik sıvağların sabunlaşma indeksi T.F. 1974'e

göre tayin edilmiştir,

11.2.4.1.5. iyot indeksi TayiniSıvağlarm iyot indeksi tayini T.F. 1974'e göre

yapılmıştır.

II.2.4.2. Etken Maddenin Yağ/Su Dağılım Katsayısının TayiniVajinal supozituvarlarm formülasyon çalışmalarına

başlarken C31Grnin kloroform/pH 8 tampon çözeltisi ve sıvağ/pH 8 tampon çözeltisi arasındaki dağılım (partisyon) katsayıları tayin edilmiştir.

II.2.4.2.1. Sıvağ/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım Katsayısının Tayini

Etken maddenin, formülasyon çalışmalarında kullanılan sıvağlardaki dağılım katsayılarının tayininde yağ fazı olarak Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55, Suppocire AM, Suppocire CM ve Massa Estarinum B, su fazı olarak da pH 8 tampon çözeltisi kullanılmıştır (116).

Dağılım katsayısını tayin amacı ile, C31G'nin pH 8 tamponu içinde, konsantrasyonu 5 mg/rnl olacak şekilde 250 ml'lik stok çözeltisi hazırlanmıştır. Hazırlanan bu stoktan

60

belirli hacimde örnek alınarak başlangıçta sulu fazda bulunan madde miktarı kalibrasyon eğrisi kullanılarak hesaplanmıştır. Sonra hacmi bilinen 3'er gram sıvağ tartılarak 10 mİ tampon çözelti ile birlikte vida kapaklı tüplere aktarılmıştır, içinde sıvağ ve tampon çözeltinin bulunduğu vida kapaklı tüpler 37 ± 0.5*C'lik yatay çalkalayıcılı su banyosuna yer­leştirilerek 50 devir/dakika hızda, etken maddenin yağ fazı­na geçişi tamamlanıncaya kadar yani sulu fazda ilaç konsan­trasyonu sabit kalıncaya kadar çalkalanmıştır. Vida kapaklı tüpler yatay çalkalayıcıdan alındıktan sonra bir süre buzdo­labında bekletilerek erimiş halde olan sıvağm donarak sulu fazdan ayrılması sağlanmıştır. Sıvağdan ayrılan sulu fazda kalan etken madde miktarı kalibrasyon eğrisi denklemi kulla­nılarak hesaplanmıştır. Çökelekte sıvağ nedeni ile oluşabilen ve kompleksin asetonda çözünmesi ile ortaya çıkan yağlı kir- lilikden çözücüyü kurtarmak için gerektiğinde renkli çözelti mavi bantlı süzgeç kağıdından süsülmek sureti ile berraklaş- tırılmıştır. Sonuçlar denklem II.1 den hesaplanmıştır (117):

Yağ fasındaki ilaç konsantrasyonuK yağ/Su = --------------------------------

Su fazındaki ilaç konsantrasyonux/vı

K yağ/su = ---------(a-x)/V2

(II.1 )XV2K yağ/su = ---------

VI(a-X)a: Başlangıçta tampon çözeltide bulunan C31G miktarı (mg) x: Yağ fazına geçen C31G miktarı (mg)VI: Yağ fazının hacmi (mİ)V2: Su fasının hacmi (mİ)

61

II.2.4.2.2, Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Daöılım Katsayısının Tayini

Etken maddenin kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağı­lım katsayısını tayin etmek için; C31G'nin bölüm II.2.4.2.1. de anlatıldığı şekilde hasırlanan ve başlangıçtaki madde konsantrasyonu bilinen stok çözeltisinden vida kapaklı tüp­lere 10'ar mİ aktarılmıştır, Üzerlerine apolar faz olarak, tampon ile doyurulmuş kloroformdan 3.5 mİ eklenmiş, tüpler 37 ± 0.5'C'lik termostatlı yatay çalkalayıcılı su banyosuna yerleştirilerek 50 devir/dakika hızda sistem dengeye gelin­ceye kadar çalkalanmıştır. ön denemelerle saptanan üçüncü saatin sonunda vida kapaklı tüplerin içeriği ayırma hunile­rine boşaltılmış, kloroformlu ve sulu fazın ayrılmasından sonra tamponlu fazların absorbansları bölüm II. 2.2. de açık­landığı üzere ölçülerek standart eğri yardımı ile sulu fazda kalan etken madde konsantrasyonları hesaplanmıştır, Ayrıca kör deney de yapılarak kloroformun etken maddenin maksimum absorpsiyon verdiği dalga boylarında absorpsiyon vermediği saptanmıştır. Sonuçlar bölüm II.2.4.2.1 de verilen denklemII.1 den hesaplanmıştır.

II.2.4.3. Supozituvarlarm Hazırlanması500 mg C31G içeren vajinal supozituvarlar bir adet

hidrofilik ve altı adet lipofilik sıvaâ kullanılarak sıcakta eritme yöntemi ile hazırlanmışlardır. Çalışılan formülasyon- larda hiç bir yardımcı madde kullanılmamıştır.

Vajinal supozituvarlarm hazırlanması için gerekli sıvaâ miktarı denklem II.2 den hesaplanmıştır.

62

M = S-(fxd) (II.2)M: Bir suposituvar için gerekli sıvağ miktarıS: Etken madde içermeyen suposituvar ağırlığıf: Yer tutma faktörüd: Bir supoaituvar için gerekli etken madde miktarı

Denklemde M ve d değerleri hasırlanmak istenen suposituvar sayısı ile çarpılarak, gerekli olan toplam sıvağ ve etken madde miktarı bulunmuştur.

11.2.4.3.1. Lipofilik Suposituvarlarm Hasırlanması Lipofilik vajinal suposituvarlar Witepsol H 15,

Witepsol S 55, Hitepsol W 31, Massa Estarinum B, Suppocire AM ve Suppocire CM sıvağları kullanılarak eritme yöntemi ile 20 lik seriler halinde hazırlanmışlardır. Gerekli miktarda sıvağ tartıldıktan sonra yaklaşık 50“C sıcaklıktaki su banyo­su üzerinde eritilmiş ve hesaplı miktarda tartılan sıvı etken madde üzerine önce as miktarda sonra geri kalan kısmı da eklenerek mağnetik karıştırıcı üzerinde homojen oluncaya kadar karıştırılmıştır. Hazırlanan bu karışım donmaya yakın vajinal supozituvar kalıplarına dökülmüş ve suposituvarlar donduktan sonra üzerleri düzeltilerek kalıplardan çıkartıl­mışlardır. Kalıplar hiçbir supozituvar için yağlanmamış ve bütün suposituvarlar oda ısısında soğutularak hazırlanmış­lardır. Suposituvarlar hazırlandıktan sonra ayrı ayrı alumin- yum folyalara sarılarak koyu renkli cam kavanoslar içinde + 4*Cde saklanmışlardır.

11.2.4.3.2. Gliserin-Jelatin Suposituvarlarının Hasırlanması Gliserojelatin sıvağı T.K,1948 ve Ph.Helv.VI oranlarına

63

(jelatin 12.5 k, Su 25 k, Gliserin 62.5 k) göre hazırlanmış­tır. Gerekli miktar jelatin tartılıp formüldeki su ile 30 dakika ıslatılarak şişirildikten sonra üzerine hesaplı miktar gliserin eklenerek su banyosu üzerinde hava kabarcığı oluş­turmadan karıştırılarak eritilmiştir. Hazırlanan sıvağ, etken madde üzerine küçük porsiyonlar halinde eklenerek homojen oluncaya kadar karıştırılmış ve donmaya yakın kalıplara dökülmüştür.

II.2.4.4. Hazırlanan Supozituvarlar üzerinde Yapılan Kontroller

11.2.4.4.1. Ağırlık Sapması KontrolüB.P. 1980'e göre yapılmıştır. Hazırlanan vajinal supo-

zituvar serileri arasından rastgele seçilen 20'şer adet supo- zituvar hassas terazide birarada ve tek tek tartılarak ağır­lık sapmaları kontrol edilmiştir. En fazla iki supozituvarın ağırlığındaki sapma ortalama ağırlığın ± %5'inden çok, hiçbir supozituvarda ise ± %10'undan çok olmamalıdır.

11.2.4.4.2. Etken Madde Miktar TayiniHazırlanan her seri için 6 supozituvar ayrılarak etken

madde miktar tayini yapılmıştır.Lipofilik sıvağlar olan Hitepsol, Massa Estarinum ve

Suppocire ile hazırlanan vajinal supozituvarlarda etken madde miktarını tayin için 100 mİ' lik balonjoje içine bir adet supozituvar konulmuş üzerine 90 mİ pH 8 tamponu eklenerek

64

ultrasonik banyoda 40"C de 30 dakika tutularak eritildikten sonra aynı tampon ile 100 mİ'ye tamamlanmıştır. Bu sürenin sonunda balonjojeden alınan 5 mİ örnekten hareketle supozituvar içindeki C31G miktarı aşağıda açıklanan yöntem ile belirlenmiştir.

Balonjojeden alman örneğin üzerine 2 mİ %5 HC1 çözel­tisi eklenerek çözeltinin pHrsı l'e getirildikten sonra, 3 mİ %1'lik amonyum raynekat ilavesi ile çöken kompleksin tümü özel filtreye* aktarılmış ve vakum uygulanarak çökeleğin filtrenin üzerinde ince bir tabaka halinde toplanması sağlan­mıştır. Alta geçen berrak süzüntü atılmıştır. Cam filtrenin üzerindeki çökelek su ile birkaç kez yıkandıktan sonra, filtre, özel yaptırılmış 10 ml'lik balonjojeye takılmış ve çökelek, üzerinden aseton geçirilmek suretiyle çözülerek hiç kayıpsız balonjojeye aktarılmış ve aseton ile 10 mİ'ye tamam­lanmıştır.

Gliserin-jelatin ve Witepsol S 55 ile hazırlanan vaji- nal supozituvarlarda ise sıvağ, C31G için uygulanan miktar tayini yönteminde benzer şekilde çökelek oluşturduğu ve olu­şan çökelek asetonda çözündürüldüğünde elde edilen renkli çözelti C31G ile aynı dalga boyunda absorpsiyon gösterdiği için tüm supozituvarların etken madde miktar tayini çalışma­larında, etken maddesis bir supozituvar kör olarak kullanıl­mış ve gerekli düzeltmeler yapılmıştır.

* özel olarak yaptırılan filtre G4 tipinde pyrex olup, 2 cm çapında ve 5-10 um por genişliğindedir.

65

11.2.4.4.3. Sertlik Tayini (25,118)Vajinal supoaituvarlar hasırlandıktan sonra, 25"C'de 24

saat bekletilip, Erweka supoaituvar sertlik tayini aleti kullanılarak sertlikleri tayin edilmiştir.

Aletin test bölmesinin sıcaklığı sirkülasyon yapan termostatlı bir su banyosu ile 25 ± l“C'ye ayarlandıktan sonra supoaituvarlar buraya yerleştirilmişlerdir. Aletin kendisine ait boş ağırlığı 600 g dır. 200 g lık disk biçimin­deki özel ağırlıklar l'er dakika aralıklarla alete konmuş, teste supoaituvar kırılmcaya kadar devam edilmiştir. Kırıl­ma, son disk konulduktan 20 saniye sonra olmuşsa son diskin ağırlığı toplam ağırlığa ilave edilmemiş, 20-40 saniye ara­sında olduğunda diskin yarı ağırlığı, 40 saniyeden sonra ise diskin tüm ağırlığı toplam ağırlığa ilave edilmiştir.

Farmakopelerde suposituvarlarm sertliği ile ilgili bir kayıt bulunmamakla beraber, eğer supoaituvar ilk konduğu aaman aletin boş ağırlığı ile kırılıyor ise kullanılmayacak kadar yumuşak olduğu kabul edilmektedir.

11.2.4.4.4. Erime Dağılma Zamanı TayiniVajinal supoaituvarların erime dağılma saman aralığı

tayini, Erweka tablet dağılma aletinin supoaituvar için kullanılan ek parçası ile yapılmıştır.Su banyosu 37 ± 0.5'C'ye kadar ısıtıldıktan sonra dört adet 5x9.5 cm ebadındaki her bir polietilen torba içine birer adet supoaituvar yerleşti­rilmiş ve üaerlerine 10'ar mİ 37’C sıcaklıkta distile su ilave edilmiştir. Bu torbalar özel mandalları ile alete tutturularak su banyosu içine daldırılmış ve alet aşağı-

66

yukarı salınım yapacak şekilde çalıştırılmıştır. Suposituva- rın tamamının dağıldığı veya eridiği süre tayin edilmiştir.

II.2.4.4.5. in Vitro Salınma ve Difüzyon Hız TayinleriVajinal suposituvarlardan etken maddenin salınma ve

membraııdan difüzyon hışlarım tayin edebilmek için iki farklı sistem kullanılmıştır.

Salınma hızı deneylerinde, etken maddenin bırakılıp bırakılmadığını veya bırakılma hızını tayin edebilmek için, içinde 20 mİ 37’C'lik pH 8 tamponu bulunan ve 37 ± 5”Crlik su banyosuna yerleştirilen beher içine vajinal supozituvar atılmış, bir manyetik karıştırıcı ile dakikada 100 devir karıştırma yapılırken belirli aralıklarla 2 mİ örnek alınarak serbestleşen C31G miktarı bölüm II.2.2. de anlatılan miktar tayini yöntemi ile saptanmış, sonuçlar % salınma olarak ve­rilmiştir.

Vajinal suposituvarlardan CSIG'nin hem salınma hem de difüzyon hısım tayin edebilmek için Plaxco ve ark.(52) tarafından önerilen difüzyon yöntemi aşağıda açıklanacağı üzere değiştirilerek kullanılmıştır. Aynı difüzyon sisteminin modifikasyonlarına literatürde rastlanmaktadır (68-72). Vajinayı yansıtabilmesi için,eksiz ve ıslatılmış çapı 2.86 cm olan difüzyon torbasına 20 mİ pH 8 tamponu, bir adet vajinal supozituvar ve çapı 0.3 cm olan cam boncuklardan 10 adet konularak torba içinde hiç hava kabarcığı kalmayacak şekilde sıkıca bağlanmış ve Çekil Il.l'de şematize edilen sistem içine yerleştirilmiştir. Bu sistemde difüzyon torbası, içinde

67

100 rai pH 8 tamponu bulunan difüzyon kabı içine torbanın üst ucu çözeltinin yüzeyine gelecek ve kabın tam ortasında yer alacak şekilde yerleştirilmiştir. Difüzyon kabı ise altında manyetik karıştırıcı bulunan 37 ± 0.5'C'lik su banyosu İçinde bulunmaktadır.

Sekil II.1. in vitro difüzyon hız tayininde kullanılan sistem

Çözünme ortamı 200 devir/dakika hızla karıştırılmıştır. Deney sırasında belirli zaman aralıklarında difüzyon ortamından 5' er ml'lik örnekler alınmış ve yerine aynı miktarda ve aynı sıcaklıkta pH 8 tamponu ilave edilerek deney sürdürülmüştür, örneklerin analizi bölüm II.2.2.1. de açıklanan spektrofoto- metrik yöntem ile yapılmış, sonuçlar kümülatif olarak hesaplanmış ve kinetik olarak değerlendirilmiştir.

68

Deneye başlamadan önce difüzyon için kullanılan selofan membran 10 cm boyunda kesilmiş ve pH 8 tamponu içinde 12 saat bekletilerek ıslanması sağlanmıştır.

11.2,4.4.6. Vajinal Supoaituvarlarm Antimikrobiyel Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak in Vitro incelenmesi

Çalışmaların bu bölümünde, yedi farklı sıvağ kullanıla­rak hazırlanan vajinal supoaituvar forraülasyonlarından C31G'rıin en faala salınma gösterdiği saptanan ikisinin (Witepsol H 15 ve Suppocire CM sıvağları ile hasırlanan, sırasıyla formülasyon A ve B) vajinit etkeni olarak hastalar­da en sık rastlanan E.coli ve Stafilokok üzerindeki etkinliği samanın fonksiyonu olarak in vitro incelenmiştir. Deneye katılan mikroorganizmaların MiK değerleri de ayrıca saptarı­mı ş tı r.

Deneylerde bakteriyolojik ortam olarak Müeller-Hinton sıvı besiyeri ve deneye katılan bakterilerin 18-24 saatlik kültürlerinin 1/1000'lik dilüsyonları kullanılmıştır. Hasır­lanan bakteri süspansiyonlarının 10 rnl'si 10 mİ sıvı besiye- rine eklenerek suposituvarlardan in vitro salınma hısı tayini deneylerinde olduğu gibi aynı hacimde 20 ml'lik bir salınma ortamı oluşturulmuştur. Bu ortamın her mİ'sindeki bakteri konsantrasyonu ise MiK çalışmalarındaki gibi yaklaşık 5x105 CFÜ/ml'dir.

Çalışılacak her formülasyon için oluşturduğurous bakte­riyolojik ortamlar içerisine birer adet supoaituvar atılarak etüvde 37'C'de inkübasyona bırakılmıştır. Sıfırmcı saatten

69

başlayarak her 15 dakikada bir (6.saatin sonuna kadar) steril öse yardımı ile deney erlenlerinden örnekler alınıp, Letheen agar besiyerine ekilmiştir. Ekim yapılan petri kutuları 37*C'de inkübe edilmiş ve 18 saat sonra besiyerlerindeki üreme durumu değerlendirilmiştir.

III. BULGULAR

III. 1. MADDELERİN STANDARDİZASYONU VE SAFLIK KONTROLLERİ Bu bölümde C31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksitin teşhisi ve saflığının incelenmesi için yapılan tayin­lerin sonuçları verilecektir.

III.1.1. Spektroskopik özellikler

III. 1.1.1. ültra Viole (UV) AnaliziC31G, koko betain ve kokoamin oksitin 5 mg/rnl konsan­

trasyondaki çözeltileri amonyum raynekat ile reaksiyona sokul­duğunda oluşan kompleksin,asetondaki çözeltilerinin 350-650 nm dalga boyları arasındaki UV spektrumları bölümII.2.1.1.1'de açıklandığı üzere çekilmiş ve Çekil III.1'de verilmiştir. Her üç madde için de Xrnaks 525 nm bulunmuş, ayrıca 398 nm'de daha ufak bir absorpsiyon maksimumu verdikleri saptanmıştır.

III. 1.1.2. Infra Red (IR) AnaliziC31G ve bileşenleri koko betain ile kokoamin oksitin

potasyum bromür disk arasında alman IF. spektrumları şekilII1.2'de görülmektedir. Koko betain için, karşılaştırmak amacı ile IR spektrumunun üst köşesine literatürden alman spektrum (119) konmuştur. Diğer maddeler için literatürde IR spektrumu bulunamadığından verilememiştir.

Koko betainin IR spektrumunda, 3400 (formüldeki sudan dolayı yayvan ve kuvvetli 0-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifa_ tik C-H gerilim) ve 1630 cm-1 de (kuvvetli C=Q gerilim) pikleri görülmüştür.

ABSORBANS

eno

DALGA BOYU (nm) DALGA BOYU (nra) DALGA BOYU (nm)

Şekil III.1. 5 mg/ml konsantrasyondaki C31G (a), koko betain (b) ve kokoamin oksit (c) çözeltilerinin amonyum raynekat ile reaksiyona sokulması ile oluşan kompleksinin asetondaki çözeltilerinin ÜV spektruroları (Tarama hızı: 60 nm/dakika, kaydetme hızı: 40 nm/cm)

o "» o ' '3000.6 ¡2030.0 I»*Û0.0

DALGA SAYISI ( cm-1 )

4000. tl ■ '3000.0 (3000.0 ’iSOO.O 1000.0 *500. t» m ıo .o

DALGA SAYISI ( cm'1. )

Şekil III.2, C31G (a), koko betain (b) ve kokoamin oksitin (c) potasyum brornür diskleri arasında alman IR spektrumları.

73

Kokoamin oksitin IR spektrurnunda, 3400 (formüldeki sudan dolayı yayvan ve kuvvetli O-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifatik C-H gerilim), 1620 ve 1450 cm-1 civarında ( N-->0 gerilim ) pikleri görülmüştür.

C31G'nin IR spektrurnunda ise; 3400 (formülde bulunan su ve sitrik asitin asit hidroksiline bağlı yayvan ve kuvvetli 0-H gerilim), 2900 ile 2800 (alifatik C-H gerilim), 1620 (yayvan ve şiddetli N-->0 ve C=0 gerilim) ve 1400 cm~ı civarında ( N-->0 gerilim ) pikleri görülmüştür,

III.1.2. Kromatografik özelliklerIII. 1.2.1. ince Tabaka Kromatografisi (İTK)

C31G ve bileşenlerinin İTK ile teşhisinde,Bey (107-109)tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için geliştirilenyöntem bölüm II.2.1.2.1rde açıklandığı üzere uygulanmış veelde edilen sonuçlar kromatogram l'de verilmiştir.

Adsorban: Silikajel GF254 (0.20 mm)Aktivasyon: 110’C"de 1 saatÇözücü: n-propanol-kloroform-metanol-

10N amonyak çözeltisi(10:10:5:2)- 24 saat doyurma

Reaktif: a) ültra viyole b) iyot buharı

Süre; 60 dakikaTatbikler: 1- C31G'nin metanoldeki

50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 mİ)2- Kokoamin oksitin metanoldeki 50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 ul)3- Koko betainin metanoldeki 50 mg/ml konsantrasyondaki çözeltisinden (5 ul)

Kromatogram 1: C31G,koko betain ve kokoamin oksitin kromatogramı.

74

III.1.2.2. Gaz KromatografisiC31G'nin gas kromatograf isi ile teşhisi bölüm II.2,1_

2.2'de açıklanan yöntem ile gerçekleştirilmiştir. C31G ve bileşenleri ile ilgili olarak elde edilen kromatogramlar Şekil II1.3'de görülmektedir.

C31G ile ilgili gaz kromatografisi çalışmaları ile kantitatif sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bu amaçla internal standart olarak difenilamin kullanılmıştır,

(c)

(d)

20 30Dakika

Sekil III.3. C31G (a), koko betain (b), kokoamin oksit (c), internal standart olarak kullanılan difenilaminin (d) ve C31G ile birlikte internal standardın (e) gaz kromatogramları.

III.2. C31G'NİN MİKTAR TAYİNİBölüm II.2.1.1.1'de anlatıldığı şekilde, C31G ile amon­

yum raynekat reaksiyona sokulduğunda oluşan kompleksin ase­tondaki çözeltisi 525 nm'de maksimum absorpsiyon vermektedir. (Şekil III.la)

Formülasyon çalışmalarında kullanmayı planladığımız sıvağlarm, spektrofotometrik ölçümler üzerinde etkilerinin olup olmadığını saptamak için bölüm II.2.2'de anlatılan miktar tayini yöntemi sıvağlara da uygulanmış ve hidrofilik bir sıvağ olan gliserin-jelatin ile lipofilik sıvağlardan Witepsol S 55'in amonyum raynekat ile verdiği kompleksin C31G ile aynı dalga boyunda absorpsiyon piki verdiği saptanmıştır. Bu problemi ortadan kaldırmak için tüm deneylerde içinde C31G bulunmayan, sadece sıvağ ile hazırlanan supoaituvar üzerinde aynı işlemler tekrarlanıp kör olarak kullanılmıştır. 525 nrn dalga boyunda, bölüm II.2.2.1'de açıklandığı şekilde çalışıldığında CSIG'nin 0.5-5 mg/rnl konsantrasyonlar arasında doğrusal bağıntı verdiği bulunmuş ve miktar tayininde kulla­nılacak standart doğru çizilmiştir (Şekil III.4).

KONSANTRASYON (mg/ml)Şekil III.4. C31G'nin standart doğrusu

76

Kalibrasyon doğrusuna ait istatistiksel sonuçlar Tablo III.1'de verilmiştir.

Tablo III.1. C31G'nin kalibrasyon doğrusuna ait istatistik­sel veriler

Doğru denklemi y = mx+n y = 0.07536x + 0.0443

Eğim ( m ± Sm ) 0.07536 ± 0.01388

Eğimin %35 olasılıklı güven sınırları 0.06147 - 0.08924

Kesişim ( n ± Sn ) 0.0443 ± 0.0431

Kesişimin %95 olasılıklı güven sınırları 0.0012 - 0.0874

Korelasyon katsayısı (r) 0.999

Determinasyon katsayısı (r2) 0.998Sm : Eğimin standart hatası Sn ; Kesişimin standart hatası

III.3. MİKROBİYOLOJİK ÇALIŞMALAR

III.3.1. Minimal inhibisyon Konsantrasyonu (MiK) SaptanmasıC31G ve bileşenlerinin çeşitli mikroorganizmalar

üzerinde etkisini araştırmak için bölüm II.2.3.1.2'de açıklandığı şekilde toplam 13 mikroorganizma üzerinde MiK değeri saptanmıştır. Sonuçlar Tablo III.2 ve Çekil III. 5'te görülmektedir.

77

Tablo III.2. C31G ve bileşenlerinin mikroorganizmalar üzerinde­ki minimal inhibisyon konsantrasyonları (Sonuçlar % aktivite olarak verilmiştir)

MİKROORGANİZMA ADI KOKOAMİN OKSİT KOKO BETAİN C31G

S.aureus (ATCC 6538) 0.006 0.003 0.0015

S.faecalis (ATCC 10541) 0.003 0.003 0.003

M.luteus (ATCC 9341) 0 . 006 0.006 0. 003

B.subtilis (ATCC 6633) 0.0007 0.0007 0.0007

K.pneumoniae (ATCC 10031) 0.025 0.006 0.006

E.coli (ATCC 25922) 0.0007 0.0007 0.0007

E.coli (ATCC 8739) 0.0007 0.0007 0.0007

P.aeruginosa (ATCC 27853) 0.4 0.4 0.4

P.aeruginosa (ATCC 10145) 0.012 0.012 0.006

C.albicans 0.0003 0.0015 0.0003

■C.parapsilosis 0.003 0.006 0.0015

C.stellatoidea 0.003 0.0015 0.0015

C.pseudotropicalis 0.0003 0.0003•

0.0003

78

C31G (% Aktivite)

C31G (% Aktivite)

Şekil II1.5. (a) Koko betain ve C31G'nin (b) kokoamin oksit ve C31G'nin MiK değerlerinin kıyaslanması.

II1.3.2. Dezenfektan Etkinliğin SaptanmasıC31G ve bileşenlerinin dezenfektan etkinliği bölüm

II.2.3.2'de açıklandığı üzere incelendiğinde Tablo III.3'de görülen sonuçlar elde edilmiştir.

Tablo III.3. C31G ve bileşenlerinin standard suşlara karşı desenfektan etkinliği (ppm)

MİKROORGANİZMAADI

DEZENFEKTAN ETKİNLİK*KOKOAMİN OKSİT KOKO BETAİN C31G

1 5 15 1 5 15 1 5 15S.aureus (ATCC 6538) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130S.faecalis (ATCC 10541) >13000 >13000 >13000 13000 1300 1300 1300 1300 130M.luteus (ATCC 9341) 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13 0.13B.subtilis (ATCC 6633) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000K.pneumoniae (ATCC 10031) 13000 1300 130 13000 130 13 1.3 0.13 0.13E.coli (ATCC 25922) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130 130E.coli (ATCC 8739) >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 >13000 13000 130 130P.aeruginosa (ATCC 27853) >13000 >13000 >13000 >13000 13000 1300 13000 130 130P.aeruginosa (ATCC 10145) 13 13 13 13 13 13 13 13 13C.albicans 13000 130 130 13000 13000 1300 13000 130 13C.parapsilosis >13000 1300 130 >13000 130 130 130 13 1.3C.stellatoidea 13000 130 1.3 13000 1300 1300 13000 1300 130C.pseudotropicalis 130 130 130 13000 130 1.30 130 130 130

* Dezenfektan etkinlik 1, 5 ve 15. dakikalarda ölçülmüştür.

80

III.3.3. Vajinitli Hastalardan izole Edilen Etkenlerde C31G Etkinliğinin incelenmesi

Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doâum Poli­kliniğine akıntı ve kasıntı gibi şikayetlerle muayene veya kontrole gelen yaşları 19-65 arasındaki 105 hastadan bölümII.2.3.3.1'de anlatıldığı üzere alınan örneklerin % 66.86 sında (66 adet) üreme gözlenmiştir, üreme görülen suşlar üzerinde yapılan tür tanımı sonuçları Tablo II1.4'de verilmiştir.

Tablo III.4. üreme görülen 66 adet örnekte mikroorganizmaların türlere göre % dağılımı

MİKROORGANİZMAADI

SAYI %

E.coli 30 45.45

Staphylococcus 13 ' 19.69

Micrococcus 8 12.12

Klebsiella 7 10.62

Candida 8 12.12

TOPLAM 66 100

üreme gözlenen 66 kültürün %45.45'inde E.coli, % 19.69'unda Stafilokok koagülaz (-), % 12.12'sinde Mikrokok, % 10.62'sinde Klebsiella ve % 12.12'sinde maya türleri belir-

81

lenmiştir. Tüm stafilokoklar koagülaa testinde (-) sonuç vermiş ve S.epidermidis olarak değerlendirilmiştir. Mayaların ise 3'ü C.albicans diğerleri C.pseudotropicalis olarak tip- lendirilmiştir.

C31G'nin iaole edilen mikroorganizma suşları üzerindeki MiK değerleri Tablo Ill.5'de ve uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşlarm % kümülatif oranları Tablo III.6'da verilmiştir.

Tablo III.5. C31Grnin izole edilen mikroorganizma sus lan üzerindeki MiK değerleri

MİKROORGANİZMAADI

MİNİMAL İNHİBİSYON KONSANTRASYONU DEĞERLERİ {% Aktivite)0.0003 0.0007 0.0015 0.003 0.006 0.012 0.025 0.05 0.1 0.2 0.4

Staphylococcus (13) 1 4 4 1 1 O£_s

Micrococcus (8) 8

Klebsiella (T) 2 1 4

E.Coli (30) 4 10 5 3 1 7

C.albicans (3) 3

C.pseudotropicalis (5) . 1 1 3

Parantez içindeki rakamlar tür tayini sonucunda belirlenen mikroorganizma türünün sayısını göstermektedir.

Tablo III.6. Uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşlarm kümülatif oranları (%)

MİKROORGANİZMAADI

MİNİMAL İNHİBİSYON KONSANTRASYONU DEĞERLERİ {% Aktivite)0.0003 0.0007 0.0015 0. 003 0 . 006 0.012 0.025 0. 05 0.1 0.2 0.4

Staphylococcus (13) 7.69 38. 46 69.23 76.92 84.61 100

Micrococcus (8) 100

Klebsiella (7) 28.57 42.85 100

E.Coli (30) 13.33 46.66 63.32 73.32 76.65 100

C.albicans (3) 100

C.pseudotropicalis (5) 20 40 100

Parantez içindeki rakamlar tür tayini sonucunda belirlenen mikroorganizma türünün sayısını göstermektedir.

84

II1.4. VAJİNAL SUFOZİTUVAR FORMÜLASYONLARI

111.4.1. Formülasyonlarda Kullanılan Sıvaâların özelliklerinin Kontrolü

111.4.1.1. Erime Derecesi Tayini

Lipofilik sıvaâların erime derecelerini tayin için bölüm II.2.4.1.1'de anlatılan yöntemle yapılan kontrol sonuçları Tablo III.7'de gösterilmiştir.

Tablo III.7. Çalışmalarda kullanılan lipofiliksıvaâların erime dereceleri

SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)

Witepsol H 15 34-35“C 33.5-35.5"C

Hitepsol S 55 34-35’C 33. 5-35.5'C

Witepsol W 31 35.5-37 “C 35-37 'C

Massa Estarinum B 35-35.5*C 33.5-35.5'C

Suppocire AM 35-36'C 35-36.5”C

Suppocire CM 38-39‘C 38-40‘C

III.4.1.2. Kırılma indisi TayiniAbbe refraktometresi ile yapılan kırılma indisi tayin

sonuçları Tablo 111.8'de verilmiştir. Witepsol grubu sıvaâlar için kırılma indisinin 1,4490-1,4510 arasında ve Massa Esta-

85

rinura B için ise 1.4530 olması gerektiâi belirtilmiştir (27,29).

Tablo III.8. Çalışmalarda kullanı­lan lipofilik sıvaglarm kırılma indisleri

SIVAĞ KIRILMA İNDİSİ

Witepsol H 15 1 4498

Witepsol S 55 1 4495

Witepsol W 31 1 4490

Massa Estarinum B 1 4515

Suppocire AM 1 4510

Suppocire CM 1 4510

III.4.1.3. Asitlik Derecesi TayiniLipofilik sıvarların, bölüm II.2.4.1.3.'de anlatıldığı

şekilde T.F. 1974'e göre tayin edilen asitlik dereceleri Tablo II1.9'da verilmiştir.

86

Tablo III.9. Çalışmalarda kullanılan lipofilik sıvaglarm tayin edilen asitlik dereceleri

SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)

Witepsol H 15 0.174 0.2 Maks

Witepsol S 55 0.711 1 Maks

Witepsol W 31 0.185 0,3 Maks

Massa Estarinum B 0.220 0.3 Maks

Suppocire AM 0.196 < 2

Suppocire CM 0.215 < 2

III.4.1.4. Sabunlaşma indeksi TayiniT.F. 1974'de kayıtlı yönteme göre tayin edilen sabun­

laşma indeksi sonuçları Tablo 111.10'da gösterilmiştir.

Tablo III.10. Çalışmalarda kullanılan lipofilik sıvarların tayin edilen sabunlaşma indeksleriSIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ

(27-30)Witepsol H 15 232 230-240Witepsol S 55 220 215-230Witepsol W 31 228 225-240Massa Estarinum B 229 225-240Suppocire AM 226 230-240Suppocire CM 232 225-235

III.4.1.5. iyot indeksi TayiniFormülasyon çalışmalarında kullanılan lipofilik sıvaâ-

ların T.F. 1974'e göre tayin edilen iyot indeksleri sonuçla­rı Tablo III.11'de verilmiştir.

Tablo III. 11. Çalışmalarda kullanılan lipofiliksıvaâların tayin edilen iyot indeksleri

SIVAĞ DENEY BULGULARI LİTERATÜR VERİLERİ (27-30)

Witepsol H 15 2.55 3 Maks

Witepsol S 55 2.87 3 Maks

Witepsol W 31 2.75 3 Maks

Massa Estarinum B 1.80 < 2

Suppocire AM 1.95 < 2

Suppocire CM 2.70 3 Maks

II1.4.2. Etken Maddenin Yaâ/Su Daöılım Katsayısı Tayini

III.4.2.1. Sıvaâ/pH 8 Tamponu Arasındaki Daöılım Katsayısı Tayini

C31G'nin bölüm II.2.4.2.1'de anlatıldığı şekilde tayin edilen sıvağ/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonuç­ları Tablo III.12'de verilmiştir. Kıyaslama olması açısından C31G'nin kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonucu da aynı tabloda gösterilmiştir.

88

Tablo III. 12. C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu ve kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayıları (T=37 ± 0.5'C)

SIVAĞ DAĞILIM KATSAYISI

Witepsol H 15 0.446

Hitepsol S 55 6.87

Witepsol W 31 1.73

Massa Estarinum B 2.69

Suppocire AM 1.20

Suppocire CM 1 .57

KLOROFORM 6.83

II1.4.2.2. Kloroform/pH 8 Tamponu Arasındaki Dağılım Katsayısı Tayini

C31G'nin bölüm II.2.4.2.2'de açıklandığı şekilde tayin edilen kloroform/pH 8 tamponu arasındaki dağılım katsayısı sonucu Tablo II1.12'de gösterilmiştir.

III.4.3. Hasırlanan Suposituvarlar üserinde Yapılan Kontroller

III.4.3.1. Ağırlık Sapması KontrolüYedi farklı sıvağ ile hasırlanan supozituvarlarm

89

aâırlık sapması kontrolleri bölüm II.2.4.4.1'de anlatıldığı şekilde yapılmış ve bulgular Tablo III.13'de verilmiştir.

Tablo III. 13. Vajinal suposituvarlarda aâırlık sapmasısonuçları (n=20)

SIVAĞ X (fi) + SH SS VK

Witepsol H 15 2 63 0.0065 0.0290 1.10

Witepsol S 55 2 65 0.0057 0.0254 0.958

Witepsol W 31 2 64 0.0085 0.0384 1. 45

Massa Estarinum B O 59 0.0079 0.0357 1.376

Suppocire AM 2 61 0.0058 0.0260 0.996

Suppocire CM 2 62 0.0076 0.0341 1.30

Gliserin-jelatin 3 35 0.0057 0.0256 0.765

X : Ortalama supoaituvar ağırlığı SH: Standard hata SS: Standard sapma VK; Varyasyon katsayısıSapmalar B.P,1980'in kabul ettiği sınırlar içindedir.

II1.4.3.2. Etken Madde Miktar TayiniHazırlanan supoaituvarlar üzerinde bölüm II.2.4.4.2'de

açıklandığı şekilde yapılan etken madde miktar tayini sonuçları Tablo III.14'de görülmektedir. Sonuçlar ÜSP XX'nin supoaituvarlar için verdiği limitler ile uyum içindedir.

ii .

90

Tablo III.14. Vajinal supozituvarlarda C31G miktartayini sonuçları (n=6)

SIVAĞ X + SH SS VK

Witepsol H 15 95.2 1 .029 2.51 2.64

Witepsol S 55 96,3 2 . 09 5.11 5.31

Witepsol W 31 94.7 1 .44 3.53 3.73

Massa Estarinum B 95.5 0 .473 1.11 1.16

Suppocire AM 94.1 1 .32 3.24 3.44

Suppoeire CM 93.5' 1,84 4.52 4.83

Gliserin-jelatin 90.5 0 .987 2.42 2.67

X : Ortalama % etken madde miktarıSH: Standard hataSS; Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı

III.4.3.3. Sertlik TayiniHasırlanan vajinal supozituvarlarda bölüm II.2.4.4.3'de

anlatıldığı şekilde yapılan sertlik tayini sonuçları Tablo II1.15'de gösterilmiştir.

91

Tablo III.15, Vajinal supozituvarlarda sertliktayini sonuçları (n=5)

SIVAÖ X (kg) ± SH SS VK

Viitepsol H 15 4.24 0.0815 0.181 4.27

Mitepsol S 55 4.94 0.060 0.134 2.71

Witepsol W 31 2 .38 0.0441 0.0983 4.130

Massa Estarinum B 3.62 0.102 0.228 3.53

Suppocire AM 3.46 0.0838 0.187 5.40

Suppocire CM 2 .92 0.0731 0.163 5.58

X : Ortalama supozituvar sertliğiSH: Standard hataSS: Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı

II1.4.3.4. Erime Dağılma Zamanı TayiniBölüm II.2.4.4.4'de açıklandığı şekilde altı farklı

lipofilik sıvağ ile hasırlanan supozituvarlarda erime dağılma zamanı tayini yapılmış ve sonuçlar Tablo III.16'da gösteril­miştir .

92

Tablo III.16. Vajinal supozituvarlarm erime dağılmasamanı sonuçları (n=6)

SIVAĞ X (dakika) + SH SS VK

Witepsol H 15 9.74 0 080 0.196 2.01

Witepsol S 55 6.51 0 102 0.250 3.84

Witepsol W 31 11.96 0 100 0.244 2.04

Massa Estarinum B 9.86 0 232 0.565 5.73

Suppocire AM 9.10 0 157 0.384 4.23

Suppocire CM 14.31 0 0758 0.185 1.29

X ; Erime dağılma sürelerinin ortalamasıSH; Standard hataSS: Standard sapmaVK: Varyasyon katsayısı

II1.4.3.5. in Vitro Salınma ve Difüsyon His TayinleriSuposituvarlardan in vitro salınma ve difüsyon his

tayinleri bölüm II.2.4.4.5'de açıklandığı şekilde iki farklı sistem ile yapılmıştır. Suposituvarlardan etken maddenin serbestleşmesi ve membrandan difüsyon hıalarmın değerlendi­rilmesi Tablo III.17-27 ve Şekil III.6-14 arasında verilmiş­tir. C31G'nin suposituvar formülasyonlarından bölüm II.2.4.4.5 de anlatıldığı şekilde hesaplanan dialiktik his sabitleri ile ilgili bulgular ise Tablo III.28 ve Şekil III.15'de görülmektedir.

I

93

hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan İn vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

Tablo III.17. C31G'nin Hitepsol H 15 ile

ZAMAN(Saat)

%SALINMA dr SH SS VK

1 9.355 0 735 1.645 17.584

2 16.633 0 856 1.915 11.513

3 26.576 1 432 3.202 12.048

4 37.021 0 994 2.224 6.007

5 46.549 2 027 4.534 9.740

6 53.528 1 .944 4.347 8.121

SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı

Tablo III.18. C31G'nin Witepsol H 15 ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüzyon hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN(Saat)

%DiFUZYON ± SH SS VK

1 0 - - -

2 0.716 0,278 0.621 86.671

3 2.769 0.415 0.925 33.405

4 4.073 0.669 1.492 36.631

5 5.755 0.774 1.726 29.991

6 6.184 0.603 1.344 21.733SH : Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

Zaman (Saat)- — Membrarmız sistem —f— Membranh sistem

ekil III.6. C31G'nin Hitepsol H 15 ile hasırlanan vajinal upozituvarlarmdan % salınma ve difüayon hızları.

m

Salınma

/ Di

füzy

on95

Tablo III.19. C31G'nin Witepsol W 31 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN (Saat)

ySALINMA + SH SS VK

1 3.331 0 264 0.590 17.728

2 4.778 0 415 0.927 19.401

3 6.629 0 192 0 . 430 6 . 486

4 7.825 0 209 0.467 5.968

5 10.727 0 638 1. 427 13.303

6 13.059 0 463 1.035 7.925SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı

14

12

10

8 6

4

M 2 0

0 1 2 3 4 6 6 7Zaman (Saat)

— Membransiz sistem —a_ Membranlı sistem

Sekil III.7. C31G'nin Witepsol W 31 ile hazırlanan vajinalsuposituvarlarmdan % salınma ve difüzyon hızları.

% Salınma

/ Di

füzy

onTablo III.20. C31G'nin Witepsol S 55 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

96

ZAMAN (Saat)

%SALINMA i SH SS VK

1 0.358 0 119 0.265 74.022

2 1. 323 0 244 0.546 41.269

3 2.539 0 213 0.476 18.747

4 3 . 467 0 155 0.347 10.008

5 4.358 0 205 0.459 10.532

6 5.413 0 485 1.084 20.025SH : Standard hataSS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

Zaman (Saat)Membransız sistem Membranlı sistem

Sekil III.8. C31G'nin Witepsol S 55 ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından % salınma ve difüzyon hızları.

Tablo III.21. C31G'nin Massa Estarinum B ile hasırlanan vajinal supoaituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN (Saat)

%SALINMA i SH SS VK

1 10.469 0 526 1.177 11.242

2 13.958 0 423 0.946 6.777

3 17.346 0 234 0.524 3.020

4 20.890 0 224 0.502 2.403

5 25.859 0 505 1.130 4.369

6 29.961 0 422 0.943 3.147SH : Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

Tablo III.22. C31G'nin Massa Estarinum B İle hasırlanan vajinal supoaituvarlarından in vitro difüayon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

98

ZAMAN % (Saat) DiFÜZYON ± SH SS VK

1 0 - - -

2 0 - - -

3 0. 451 0.0839 0.187 41. 463

4 1.376 0.200 0. 448 32. 558

RU 2.824 0.409 0.917 32. 471

6 4.605 0.297 0.665 14. 441SH : SS : VK :

Standard hata Standard sapma Varyasyon katsayısı

Zaman (Saat)-~A~ Membransız alatam Membranlı alatam

Şekil III.9. C31G'nin Massa Estarinum B ile hasırlanan vajinal supoaituvarlarından % salınma ve difüsyon hızları.

99

Tablo III.23, C31G'nin Suppocire AM ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüsyon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN(Saat)

%DİFOZYON + SH SS VK

1 1.194 0 271 0.605 50.670

2 3.85 0 584 1. 305 33.896

3 6.380 0 630 1.409 22. 084

4 9.287 0 261 0.584 6.288

5 10.361 0 229 0.512 4.942

6 12.262 0 757 1.694 13.815SH ; Standard hata SS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

% Salınma

/ Di

füzy

on

100

Tablo III.24. C31G'nin Suppocire AM ile hasırlanan vajinal supozituvarlarındarı in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN(Saat)

%SALINMA ± SH SS VK

1 12.168 0.835 1.862 15.302

2 17.890 0.967 2.158 12.062

3 30.841 1. 472 3.282 10.641

4 39.261 0.955 2.129 5.423

5 46.422 0.741 1.654 3.563

6 49.100 1.429 3.187 6.491SH : Standard hataSS : Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

60

60

40

30

20

10

00 1 2 3 4 5 6 7

Zaman (Saat)“ + - Membransiz »İstem Membranlı sistem

Sekil III.10. C31G'nin Suppocire AM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan % salınma ve difüzyon hızları.

101

Tablo III.25. C31G'nin Suppocire CM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro salınma hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

ZAMAN(Saat)

%SALINMA + SH SS VK

1 16.786 0 573 1.281 7,631

2 28.682 0 391 0.874 3.046

3 37.327 0 359 0.802 2.149

4 43.621 0 343 0.767 1.758

5 49.525 0 419 0.935 1.887

6 62.294 0 481 1.075 1.725SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı

Tablo III.26. C31G'niıı Suppocire CM İle hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan in vitro difüzyon hızı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

102

ZAMAN (Saat)

%DİFÜZYON ± SH SS VK

1 0 - - -

2 0 - - -

3 0.769 0.397 0.888 115.47

4 1.338 0.417 0.931 69.581

5 3.633 0.383 0.856 23.562

6 4. 561 0.424 0.948 20.784SH ; Standard hata SS ; Standard sapma VK : Varyasyon katsayısı

Zaman (Saat)

~B~ Membransız sistem Membranlı sistem

Sekil III.11. C31G'nin Suppocire CM ile hazırlanan vajinal supozituvarlarından % salınma ve difüzyon hızları.

Tablo III.27. C31G'nin Gliserin-jelatin ile hasırlanan vajinal suposituvarlarmdan in vitro difüzyon hıaı sonuçları ve istatistiksel değerlendirmesi (n=5)

103

ZAMAN (Saat)

%BİFÜZYON di SH SS VK

1 4. 078 0 724 1.616 39.627

2 10.032 0 532 1.187 11.832

3 14.328 0 578 1.290 9.003

4 18,822 0 250 0. 558 2. 964

5 24.595 0 983 2.194 8.920

6 26.290 1 277 2.848 10.833SH : Standard hata SS : Standard sapma VK ; Varyasyon katsayısı

30

0 1 2 3 4 6 6 7Zaman (Saat)Membranlı sistem

Sekil III.12. C31G'nin Gliserin-jelatin ile hasırlanan vajinal supozituvarlarmdan difüsyon hıaı.

104

Zaman (Saat)—*■" Witepsol H 16 ~ G ~ Massa Est B ~K_ Suppocire AM

Suppocire CM VVİtepsol W 31 Wltepsol 8 8«

Çekil III.13. C31G'nin farklı suposituvar sıvarlarından in vitro % salınmasının kıyaslanması

0 1 2 3 4 5 6 7Zaman (Saat)

- + “ VVİtepsol S 5 5 - * - Wltepsol H 15 - s - Massa Est B Suppocire AM

— Suppocire CM - A~ G lis e r in -je la tirr* - Witepsol W 31

Şekil III.14. C31G'nin farklı supoaituvar sıvarlarından in vitro difüayon hızlarının kıyaslanması

105

Tablo III.28. C31G'nin supozituvar formülas- yonlarmdan hesaplanan dialiktik hız sabitleri

SIVAĞ DİALİKTİK HIZ SABİTİ K ( Saat-ı )

VJitepsol H 15 0.142

Massa Estarinum B 0,146*

Suppocire AM 0.238

Suppocire CM 0.142*

Gliserin-jelatin 0.606* ikinci saatten sonra hesaplanmıştır.

Zaman (Saat)âlfserin -jela tin 3uppoclre AM - s - 8uppociro CM

M atsa E»t B Wltep«ol H 16

Sekil III.15. C31G'nin farklı supozituvar sıvaölarından difüsyonunun kinetik değerlendirilmesi

106

III.4.3.6. Vajinal Supoaituvarlarm Antimikrobiyel Etkinliğinin Zamanın Fonksiyonu Olarak in Vitro incelenmesi

Vajinal supoaituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin in vitro incelenmesi, bölüm II.2.4.4.6'da anlatıldığı şekilde yapılmıştır. Kullandığımız mikroorganizmaların MiK değerleri bölüm II.2.3.1"de açıklandığı gibi saptandığında; S.aureus susunun MiK'u % 0.006 aktivite,E.coli susunun MiK'u ise % 0.2 aktivite bulunmuştur.

S.aureus için; (Resim III. 1) sıfırmcı saatte Letheen agar besiyerine yapılan kontrol ekimlerinde üremenin varlığı kesin olarak görülmektedir. 15'er dakikalık aralar ile tek­rarlanan ekimlerde, sarsana bağlı olarak koloni sayısında azalmalar saptanmıştır. l.saat ekimlerinde ise koloni sayısındaki azalmanın açıkça gözlenmesi, CSIG'nin supozituvardan serbestleşerek mikroorganizmalar üzerindeki etkisinin başladığını göstermektedir.

Resim III. 1. A ve B formülasyonlarmm S.aureus'a karşı antimikrobiyel etkinliğinin zamana bağlı olarak incelenmesi.

107

Ekimler sonucu besiyerinde hiç üreme gözlenmemesi,hem A hem de B formülasyonu için 1.5 saatte gerçekleşmektedir.

E.coli'de ise (Resim III.2) ilaç seklinin mikroorganiz­ma ile karşılaşmasından ancak 4.5 saat sonra yapılan ekimler­de üreme gözlenmemiştir. Buna göre, mikroorganizmalar üzerin­de A ve B formülasyonları 4.5 saat sonra % 100 etkinlik göstermektedir.

\

\// ■ %

/ %mim j/h-,

ir

i

v.. A H mVV i « , ™ ! ^ {

felm m—n m

n / \ $%

Resim III.2. A ve B formülasyonlarınm E.coli'e karşı antimikrobiyel etkinliğinin zamana bağlı olarak ince­lenmesi .

Çalışmanın ilk aşamasını etken madde olan C31G'nin ve bileşenlerinin standardizasyonu ve saflık kontrolleri, ikinci aşamasını C31G'nin miktar tayini, üçüncü aşamasını C31G üzerinde yapılan mikrobiyolojik çalişmalar, dördüncü aşamasını 7 adet vajinal supozituvar sıvağı ile C31G'li for- mülasyonların hasırlanması ve gerekli kontrollerin yapılması, son aşamasını ise in vitro salınma ve difüsyon his tayini deneyleri ile supozituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin samana karşı incelenmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle tartışma da beş bölüm halinde yapılacaktır.

Maddelerin Standardizasyonu ve Saflık KontrolleriC31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin ekşi­

tin teşhisi ve saflığının belirlenebilmesi için spektroskopik ve kromatografik özellikleri incelenmiştir.

C31G ve bileşenleri, incelenen hiçbir çözücüde 200-650 nm dalga boyları arasında absorpsiyon göstermediği için, bölüm II. 2 .1.1.1'de açıklandığı şekilde 5 rng/rnl konsantras­yondaki çözeltileri amonyum raynekat ile reaksiyona sokulmuş ve elde edilen kompleksin 525 ve 398 nm'de absorpsiyon maksi­mumları verdiği saptanmıştır (Sekil III. 1). Bu bulgular lite­ratürde betain tipi amfoterik yüzey aktif maddeler için verilen spektrumlar (113) ile uyum içindedir.

C31G ve bileşenlerinin IR spektrumları ise Şekil III.2'de verilmiştir. Literatürde (119) sadece koko betain için IR spektrumu bulunabildiğinden diğerlerinin yapısı, gösterdikleri karakteristik piklerden saptanmıştır. Elde

IV. TARTIŞMA

109

edilen spektrumlar her üç maddenin de saf olduğunu kanıtla­maktadır.

C31G ve bileşenlerinin kromatografik olarak teşhis ve saflığını incelemek için ince tabaka ve gaz kromatografisi yöntemlerinden yararlanılmıştır. ince tabaka kromatografisi ile teşhisinde Bey (107-109) tarafından amfoterik yüzey aktif maddeler için verilen yöntem, bölüm II.2.1.2.1'de açıklandığı üzere uygulanmış,kokoamin oksit ve koko betain için Rf değer­leri sırasıyla 0,73 ve 0.58,bu iki maddenin karışımı olan C31G'nin Rf değerleri ise 0.75 ve 0.57 olarak bulunmuştur, bu veriler literatür ile uyum içindedir.

C31G ve bileşenlerinin gaz kromatografisi ile teşhisin­de Takano ve ark.'nm (110,111) amfoterik yüaey aktif madde­ler için önerdiği yöntem, bölüm II.2.1.2.2 de açıklandığı gibi uygulanmış ve sonuçlar Şekil III.3'de gösterilmiştir. Koko betain için elde edilen bulgular literatür (120) ile uyum içindedir. C31G ve kokoamin oksit için ise literatürde bu şekilde referans olarak kullanılabilecek kromatograro bulunamamıştır. Ancak Hofroann degradasyonu sonucunda oluşan olefin ve aminlerin pikleri Takano ve ark.'nm (110,111) bulguları ile karşılaştırıldığında uyum içinde olduğu görül­müş tür.

Yapılan spektroskopik ve kromatografik incelemeler, deneylerde kullanılan C31G ve bileşenleri olan koko betain ile kokoamin oksitin saf olduğunu kanıtlamış ve deneylerde her üçü de herhangi bir saflandırmaya gidilmeksizin sağlan­dığı şekilde kullanılmıştır.

no

C31G'nin miktar tayini için literatürde sadece işaret­lenmiş radyoaktif şeklinin sintigrafi cihazı ile ölçümüne dayalı tek bir yöntem kayıtlıdır (96). Bu yöntemin çalışma­mızda kullanılması pratik olmadığından, çalışmanın ilk aşama­larında, C31G için uygulanabilecek bir yöntem araştırılması yapılmıştır.

Literatürde Takano ve ark. (110,111) tarafından amfote- rik yüzey aktif maddeler için önerilen gaz kromatografisi yöntemi bölüm II.2.1.2.2 de açıklandığı üzere değiştirilerek uygulanmıştır. Bu yöntemde enjeksiyon odacığında Hofmann degradasyonu sonucunda olefin ve aminler oluşmakta ve bu maddelerin piklerinden kantitatif sonuçlara ulaşılabilmekte­dir. C31G ve bileşenleri için elde edilen kromatogram, Şekil II1.3'de verilmiştir. Yöntem oldukça hassas ve seçici olması­na rağmen her bir analiz yaklaşık 45 dakika sürdüğünden çok kısa aralıklarla örnek alınması gereken salınma ve difüzyon tayinlerinde kullanılması pratik bulunmamıştır. Bu nedenle C31Grnin spektroskopik olarak incelenmesi düşünülmüş, ilk olarak C31G ve bileşenlerinin 200-650 nm dalga boyları ara­sında farklı çözücülerdeki spektrumları alındığında, her üç maddenin de bu dalga boylarında absorpsiyon maksimumu verme­dikleri saptanmıştır. Bunun üzerine Wilson'un (106) katyonik yüzey aktif maddeler için önerdiği yöntemin uygulanabilirliği araştırılmıştır. Wilson, ilk olarak katyonik yüzey aktifler için amonyum raynekat yöntemini kullanmıştır. Ancak bu çalış­mada, çöktürme esnasında çözeltinin pH'smdan hiç söz edilme-

C31G'nin Miktar Tayini

■Mü,,,

miştir. Wilson (112) tarafından yapılan daha sonraki çalışma­da bu yöntemi uygulayanların sonuçları arasında % 8 oranında bir varyasyon olduğu saptanmıştır ve bu farklılığa pH kontro­lünün yapılmamış olmasının neden olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan Nishida ve ark. (113) bu yöntem ile çalışıldığında pH l'de hem katyonik hem de amfoterik yüzey aktiflerin, pH 9'da ise sadece katyoniklerin çöktüğünü ve amfoterik yüzey aktif maddeler olan betain hidroklorürlerin amonyum raynekat ile pH l'de çöktürülmesi yoluyla tekrarlanabilir sonuç alın­dığını göstermişlerdir. Bu iki çalışmanın ışığı altında ça­lışmalarımızda ilk olarak, amfoterik bir madde olan C31G'nin çöktürülmesi için uygun pH ve çalışılacak konsantrasyonlar için gerekli amonyum raynekat çözeltisinin konsantrasyonu ve miktarı araştırılmıştır. % 5'lik HC1 çözeltisinden 2 mİ, % l'lik amonyum raynekat çözeltisinden ise 3 mİ kullanılmasının amacımıza uygun olduğu saptanmıştır. Bu bulguların elde edil­mesinden sonra bölüm II. 2.2.1 de anlatıldığı şekilde çalışıl­mış ve C31G ile amonyum raynekat reaksiyona sokulduğunda oluşan kompleksin asetondaki çözeltisinin 525 ve 398 nm'de absorpsiyon pikleri verdiği saptanmıştır (Şekil III.1.a ). Bu iki absorpsiyon pikinden 525 nm'de olan daha kuvvetli absorbans verdiği için miktar tayini çalışmaları 525 nm'de yapılmış ve 0.5-5 mg/ml konsantrasyonlar arasında doğrusal bağıntı elde edilmiştir ( Şekil III.4 ). Dağılımı en iyi temsil eden kalibrasyon doğrusuna ait istatistiksel paramet­reler (Tablo III. 1) hesaplanarak yöntemin hassas ve tekrar­lanabilir olduğu gösterilmiştir.

n 'î.\ı

i ¡I'

112

Mikrobiyolojik ÇalışmalarC31G ve bileşenleri olan koko betain ve kokoamin oksit

üzerinde yapılan mikrobiyolojik çalışmaların birinci bölümün­de .bölüm III.2.3,1.2 de açıklandığı şekilde 13 mikroorganizma üzerinde MiK değerleri saptanmıştır ( Tablo III.2 ve Sekil III.5.a,b).Kokoamin oksit ve koko betainin karışımı olan C31G denenen mikroorganizmaların çoğu üzerinde her iki bileşene oranla daha fazla aktivite göstermektedir. Bu da kokoamin oksit ve koko betainin es it rnolar konsantrasyonlarda karıştı­rılarak karışımın pH'sı 5'e ayarlandığında sinerjik etki kazandığını kanıtlamaktadır.

Çalışmaların ikinci bölümünde ise C31G ve bileşenleri­nin dezenfektan etkinliği MiK deneylerinde kullanılan aynı test suşları üzerinde bölüm II.2.3.2 de açıklandığı şekilde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Görüldüğü gibi (TabloIII.3.) C31G çok düşük konsantrasyonlarda dahi bazı mikroor­ganizmalar üzerinde dezenfektan etki göstermektedir ki bu formülasyon açısından çok önemli bir durumdur. C31G'nin, bileşenlerine oranla hem daha düşük konsantrasyonda hem de daha kısa sürede dezenfektan etki göstermesi karışımın siner­jik etkisinin olduğunu kanıtlamaktadır.

üçüncü bölümde ise H.Ü.Tıp Fakültesi Kadın Doğum poli­kliniğine akıntı kaşıntı gibi şikayetlerle muayene ve kont­role gelen yaşları 19-65 arasındaki 105 hastadan bölümII. 2.3.3.1 de anlatıldığı şekilde alman örneklerin % 66.86 sında üreme gözlenmiş ve yapılan tür tayini sonucunda (TabloIII.4 ) en fazla E.coli (%45.45) olmak üzere sırasıyla stafl- lokok (%19.69)J Candida, Mikrokok (5412.12) ve Klebsiella

113

(%10.62) gözlenmiştir. izole edilen bu mikroorganizmalar üzerinde C31G'nin MiK değerleri Tablo III.5 ve uygulanan konsantrasyonla ilgili olarak inhibe edilen suşların kümüla­tif oranları (%) Tablo III.6 da verilmiştir. Görüldüğü üzere C31G E.coli, Stafilokok, Mikrokok ve Klebsiella üzerinde % 0.05 aktivite konsantrasyonda, C.albicans ve C.pseudotropica- lis üzerinde % 0,0015 aktivite konsantrasyonlarda % 100 etki­li olmaktadır. Bu da vadinit tedavisinde C31G'nin düşük doz­larda kullanılabilirliğini ve tedaviden olumlu sonuç alınabi­leceğini kanıtlamaktadır,

Vajinal Supozituvar Formülasyon Çalışmaları

Sıvaâ SeçimiVajinal supozituvar hazırlamada kullanılan sıvaâlar

hidrofilik ve lipofilik olmak üzere iki grup altında toplana­bilir (23,25). Bu iki sıvai grubu içinde hangi sıvağm amacı­mıza daha uygun olduğuna karar verebilmek için hidrofilik sıvarlardan jelatin-gliserin-su sıvağı, lipofilik sıvarlardan Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55, Massa Estarinum B, Suppocire AM ve Suppocire CM seçilmişlerdir. Hidrofilik sıvaölardan tek örnek seçilmiş olmasının nedeni, daha sonra ayrıntılı açıklanacağı gibi bu sıvaö ile hazırlanan supozitu- varlardan serbestleşen C31G'nin difüzyon hızının çok yüksek bulunması, bu nedenle lokal etkiden ziyade sistemik etki için uygun olacağının saptanmasmdandır. Hidrofilik ve lipofilik sıvaâlar ile gerçekleştirilen supozituvar formülasyonları absorpsiyon açısından kıyaslandığında birçok çalışmada hid-

114

rofilik sıvar formülasyonlarmdan lipofilik sıvağlara oranla daha yüksek kan düşeyi elde edilmesi (64,121,122) bu görüşü­müzü desteklemektedir. Lipofilik sıvarların absorpsiyon üze­rindeki etkileri bu maddelerin erime dereceleri, hidroksil sayıları ve etken maddenin sıvar ile vajina sıvısı arasındaki dağılımına baâlıdır (40-43,56). Bu nedenle lipofilik sıvarla­rın seçiminde karşılaştırma yapabilmek için sıvarların erime dereceleri, hidroksil sayıları ve darılım katsayıları ( TabloIII.12) göz önünde bulundurulmuştur,

Lipofilik sıvarlardan ticari amaçla endüstride en fazla kullanılan Hitepsol, Massa Estarinum ve Suppocire sıvarları­nın çalışmaya alınması düşünülmüş ve derişik tipleri bulunan bu sıvarlar arasından seçimde fiziksel özellikleri (erime dereceleri ve hidroksil sayıları) göz önünde bulundurulmuştur

Witepsol grubu sıvarlar esas olarak dört gruba ayrılmaktadır; bunlar H, S, W ve E serileridir. Bunlardan E serisindeki sıvarların erime dereceleri çok yüksek olduğun­dan daha ziyade tropik iklimlerde veya formülasyonda sıvarın erime derecesini düşüren madde bulunduğunda kullanılması önerilmektedir. Geliştirmeyi düşündürümüz formülasyonlar için Türkiye şartlarında böyle bir sorun söz konusu olmadığından E serisi Hitepsoller çalışmaya alınmamıştır.

Endüstriyel üretimde en yaygın olarak tercih edilen ve kullanılan, ayrıca literatürdeki (21,37,123) hemen tüm formü- lasyonlarda başarı ile uygulanan Witepsol H 15 (e.d'sİ33.5-35.5"C ve hidroksil sayısı 15) standart sıvar olarak çalışmaya alınmış ve seçilen direr sıvarların karşılaştırma

115

yapabilmek acısından erime derecelerinin veya hidroksil sayı­larının farklı olmasına dikkat edilmiştir. Witepsol S 55'in erime derecesi Witepsol H 15 ile aynı olmasına karşın hidrok­sil sayısı en yüksek olan sıvağlardan biri olması (hidroksil sayısı 50-60) ve birçok yayında (23,27,124) vajinal supozi- tuvar sıvağı olarak önerilmesi nedeniyle çalışmaya dahil edilmiştir. Witepsol W 31 ise hidroksil sayısı Witepsol H 15 ile Hitepsol S 55 arasında (hidroksil sayısı 25-35) ve de erime derecesi bu iki sıvağa kıyasla daha yüksek olması açısından formülasyonlarda kullanılmak üzere seçilmiştir.

Massa Estarinum sıvarları birçok bakımdan Witepsollere benzemelerine rağmen, yağ asitlerinin monogliseritlerini içerdiklerinden S/Y tipi emülsiyon yapıcı özelliğe sahiptirler. Bunlar içinden Massa Estarinum B emülsiyon yapıcı özelliği haricinde Witepsol H 15'e benzemektedir (e.d.33.5-35.5'C, hidroksil sayısı 20-30). Sıvağ içinde emülgatör bulunmasının absorpsiyona etkisini görebilmek için çalışmaya dahil edilmiştir,

Suppocire sıvağlarının da çok değişik tipleri bulunmaktadır bunların içinden Suppocire AM ve Suppocire CM seçilen diğer sıvağlara nazaran çok daha düşük hidroksil indisine sahip (her ikisi de < 6) ancak erime dereceleri farklı sıvağlardır. Suppocire sıvağlarmdan bu iki tipin seçilmesinin nedeni lipofilik sıvağlar arasından hidroksil indisi çok düşük iki tipin denenmesi ve erime derecesi farkının [Suppocire AM (35-36.5*C) ve Suppocire CM (38-40*0 3 getireceği değişiklikleri gözlemek içindir.

Bu arada benzeri şekilde çalışmaya dahil edilmesi düşü-

117

III.12). Bu, C31G'nin çözünürlüğünün kloroform fazında daha

fasla olduğunu veya kloroform/su arayüseyinde biriktiğini

dolayısı ile lipofilik sıvarlardan salınma hızının yavaş

olacağını göstermektedir. Ancak C31G yüzey aktif özelliğe

sahip bir madde olduğu ve de formülasyonda kullandığımız

sıvağların hidroksil sayıları çok farklı olduğundan

kloroform/pH 8 tamponu arası dağılım katsayısı tek başına

fazlaca bir bilgi vermemektedir, Dolayısı ile çalışmamızda

her bir sıvağ ile pH 8 tamponu arasındaki dağılım ayrı ayrı

incelenmiştir. Tablo III.12 de görüldüğü üzere dağılım katsa­

yısı Witepsol H 15 için en küçük (0.446), Witepsol S 55 de en

büyüktür (6.87). Bu bulgular sıvağın hidroksil sayısı ufal­

dıkça dağılım katsayısının da azalacağını, sıvağ içinde emül-

gatör bulunmasının dağılım katsayısını artıracağını göster­

mektedir. Bu sonuçlara göre CSIG'nin salınımının dağılım

katsayısı ufak olan Witepsol H 15, Suppocire AM, Suppocire CM

ve Witepsol W 31 de hızlı, buna karşılık dağılım katsayısı

büyük olan Witepsol S 55"den en yavaş olması beklenir. Yapı­

lan birçok çalışmada hidroksil sayısı ufaldıkça serbestleşme

hızının büyük bulunması (20,54,56,64) bu görüşümüzü destekle­

mektedir .

Supoaituvarlarm Hasırlanması

Supozituvar hazırlanması sırasında dozaj hatası yapma­

mak için 1 g etken maddenin kaç gram sıvağın yerini

tuttuğunun deneysel olarak saptanması gerekir (12,23,32).

Ancak sıvı haldeki etken maddelerin yer tutma katsayısının 1

à

118

olarak kabul edilmesinin herhangi bir dosaj hatasına neden

olmayacağı bildirildiği (24) için formülasyon çalışmalarında

yer tutma katsayılarının deneysel olarak hesaplanmasına gerek

görülmemi© ve kullanılacak sıvağ miktarı bölüm II.2.4.3 de

verilen denklem II.5 'den hesaplanmıştır.

C31G 50”C de stabilité problemi göstermediği (1,90)

için suposituvarlarm hasırlanmasında sıcakta eriterek dökme

yöntemi kullanılmıştır. Suposituvarlarm yüseyinde ince bir

yağ filmi oluşmasını engellemek için hiçbir formülasyon için

kalıp yaâlanmamıştır.

Hasırlanan suposituvarlar özelliklerinde değişme

olmaması için alüminyum folyalara sarılmış ve koyu renk şişeler

içine konularak +4"C'de saklanmışlardır.

Hasırlanan Suposituvarlar üserinde Yapılan Kontroller

Etken maddenin yoğunluğu ile s ı v a ö m yoğunluğu arasında

fark bulunduğu için tamamen aynı ağırlıkta ve aynı dosda

etken madde içeren suposituvarlarm hasırlanması genellikle

sordur (24,64). Hasırladığımla suposituvarlarda bu şekilde

bir problem olup olmadığını incelemek için ilk olarak bölüm

II.2.4. 4.1 de • açıklandığı şekilde ağırlık sapması kontrolü

yapılmış ve sonuçlar Tablo III.13'de verilmiştir. T.F.

1974'de suposituvarlarm ağırlık sapması konusunda herhangi

bir bilgi verilmediğinden B.P. 1930'de istenen husus araştı­

rılmıştır. Hasırlanan tüm suposituvarlar B.P. 1980'de kayıtlı

"en fasla iki suposituvarm ağırlığındaki sapma ortalama

ağırlığın ± %5'inden çok ve hiçbir suposituvarda ise ± %

10'undan fasla olmamalıdır” koşuluna uyduğu tespit edilmiş-

119

tir.Hasırlanan suposituvarlarm ağırlık sapması B.P.1980

limitleri içinde bulunmasına rağmen suposituvarlar arası doa

farkı olup olmadığını incelemek için hasırlanan suposituvar-

larda C31G miktar tayini yapılmış ve sonuçların standart

hatası, standart sapması ve varyasyon katsayısı hesaplanmış­

tır (Tablo III.14). Farmakopelerde supozituvarlardaki etken

madde miktar tayini ile ilgili olarak herhangi bir açıklama

yoktur. Ancak genel uygulama endüstriyel üretimde etken madde

miktarının ± % 5 'den, laboratuvar şartlarında sıcakta erite­

rek dökme yoluyla hasırlanan suposituvarlarda ise ± %10'dan

fasla olmaması şeklindedir (13). Hasırladığımla suposituvar­

larda etken madde miktar tayini sonuçları arasında ± % 10rdan

fasla sapma olmaması ve de standart hata, standart sapma ve

varyasyon katsayısı değerlerinin kabul edilebilir sınırlar

içinde bulunması hasırlama sırasında kabul edilemez bir dozaj

hatasının yapılmadığını göstermektedir.

Literatürde yapılan çalışmaların basılarında,etken

maddeye bağlı olarak miktar tayinlerinde ± % 10'un üze­

rindeki farkların dahi normal kabul edilebileceği belirtil­

miştir (64).

Birçok farmakopede suposituvarlarm oda sıcaklığında

şeklini koruyabilecek sertliğe sahip olması, vücut sıcaklı­

ğında yumuşaması, erimesi veya çösünmesi gerektiği belirtil­

mektedir. Ancak bu öselliklerin tayininde farklı yöntemler ve

farklı aletler kullanıldığından bu yöntemlere göre elde edi­

len sonuçların da değişik olması doğaldır. Dolayısı ile bu

değerlerin fazlaca pratik bir anlamı yoktur (23,25,64).

! :

1 «

120

Ancak bu bulgulardan hasırlanan supoaituvarlarm saklama

koşullarına karar verebilmek için yararlanılabilir. Bu neden­

le araştırmamızda supoaituvarlarm sertlikleri de çalışılmış­

tır. Yapılan sertlik tayini sonuçları incelendiğinde görüle­

ceği gibi kırılmaya en dayanıklı formülasyon Witepsol S 55

(4.94 kg) ile hazırlanmış, bunu Witepsol H 15 (4.24 kg),

Massa Estarinum B (3.62 kg), Suppocire AM (3.46 kg),Suppocire

CM (2.92 kg) ve Hitepsol W. 31 (2.38 kg) izlemiştir.

Hasırlanan supoaituvarlarm erime dağılma zamanları

6.31 dakika ile 14.31 dakika arasında bulunmuştur. Bu fark,

büyük ölçüde, kullanılan sıvarların erime derecelerine ve

fizikokimyasal özelliklerine bağlıdır. Bulunan bu değerlere

bakılarak hazırlanan supoaituvarlarm fizikokimyasal özellik­

lerinin formülasyon açısından uygun olup olmadığını söylemek

mümkün değildir. Bu özellikler yanında etken maddenin sıvağ-

dan serbestleşme hızının ve serbestleşen etken maddenin

absorpsiyon t a z m i n belirlenmesi gerekir.

in Vitro Salınma ve Difüsyon Hız Tayinleri

Bir maddenin vajinal suposituvarlardan absorpsiyonu iki

farklı aşamada meydana gelmektedir. Bu aşamalardan birincisi

etken maddenin sıvağdan serbestleşmesi, İkincisi ise serbest­

lesen maddenin vajinal mukozadan difüzyonudur (34,35). Birçok

araştırıcı serbestleşme hızı daha faala olan supoaituvar

formülasyonun teorik olarak daha hızlı absorplanacağmı kabul

ederek kandaki ilaç konsantrasyonu ile serbestleşme hızı

arasında ilişki kurmaya çalışmışlardır. Oysa yukarıdaki söaü

121

edilen aşamaların birisi veya her ikisi de hız kısıtlayıcı

olabilir,

C31G antibakteriyel ve antifungal özelliği olan bir

maddedir. Çalışmamızın amacı antibakteriyel ve antifungal

etkiye sahip lokal etkili vajinal supozituvar formülasyonu

geliştirmek olduğundan hasırlanacak formülasyondan beklenen

C31G'nin serbestleşme hızının mümkün olduğunca yüksek, buna

karşın difüzyon hızının mümkün olduğunca düşük olmasıdır. Bu

iki beklentimizi deneysel olarak gösterebilmek için bugüne

değin yapılmış çalışmaların büyük çoğunluğundan farklı

olarak, bölüm II.2.4.4.5 de açıklandığı üzere C31G'nin vaji­

nal supozituvarlard&n serbestleşme ve difüzyon hızı ayrı ayrı

incelenmiştir.

Salınma hızını tayin edebilmek için, içinde 20 mİ

37 ± 0,5*C'lik pH 3 tamponu bulunan beher içine supozituvar

atılmış, bir manyetik karıştırıcı ile dakikada 100 devir

karıştırma yapılırken belirli aralıklarla 2 mİ örnek alınarak

serbestlesen C31G miktarı ölçülmüştür. Tayinde çözünme ortamı

olarak 20 mİ 37*Crlik pH 8 tamponunun kullanılmasının nedeni

enfekte vajinada pH'nın 7.6 nın üzerine çıkmasındandır

(80,83). Ancak supozituvardan serbestleşen etken madde mikta­

rının spektrofotometrede ölçülebilmesi ve de kısa sürede

sonuç alınabilmesi için vajina sıvısına göre daha büyük

hacimde (20 mİ) çözünme ortamı kullanılarak ve 100

devir/dakika hız ile karıştırma yapılarak çalışılmıştır. Aynı

amaçla literatürde 600 mİ serbestleşme ortamının kullanıldığı

(60,69) ve ortamın 200 devir/dakika hız ile karıştırıldığı

çalışmalar (125) da vardır.

A,

122

Serbestleşen maddenin difüzyon hızını tayin edebilmek

için literatürde çok farklı yöntemler kayıtlıdır (66-72).

C31G'nin absorpsiyonu hakkında fikir sahibi olabilmek için

çalışmamızda membrandan difüzyon hızı ölçülmüştür. Plaxco ve

ark. (52) tarafından önerilen yöntem vajinayı mümkün oldu­

ğunca yansıtabilmesi için çalışmamızda değiştirilerek kulla­

nılmıştır. Difüzyon torbasının içine 20 mİ pH 8 tamponu ve

bazı supozituvar sıvağlarının viskozitelerinin düşük olmasına

bağlı olarak C31G'nin çökmesini engellemek amacı ile, yüzey

alanı genişletmek için çapı 0.3 cm olan cam boncuklardan 10

adet ve beraberinde,hazırlanan supozituvar yerleştirilmiştir.

Difüzyon torbası, içinde 100 mİ pH 8 tamponu bulunan difüzyon

kabı içine, torbanın üst ucu çözeltinin yüzeyine gelecek

şekilde ve torbanın yüzey alan sabit kalacak şekilde yerleş­

tirilmiştir .

Difüzyon ortamı organizmada kanı, yansıtmaktadır bu

nedenle hacminin 100 rol'den daha büyük olması gerekmektedir.

Ancak C31G'nin difüzyon hızı çok yavaş olduğundan, kullanılan

miktar tayini yöntemi ile büyük hacimlerde başlangıç difüzyon

değerlerini ölçmemiz mümkün olmamıştır. Bu problemi ortadan

kaldırabilmek için difüzyon ortamının hacmi 100 mİ'ye

azaltılmış, 200 devir/dakika hız ile karıştırılmış ve

difüzyon hızı yüksek olan selofan bir membran (Spectropor 2,

12000-14000 molekül ağırlığına geçirgen) kullanılmıştır.

Vajina sıvısına oranla kan çok daha hareketli olduğundan

difüzyon ortamı 200 devir/dakika hızla karıştırılmıştır. Tüm

bu önlemlere rağmen, minimal inhibisyon konsantrasyonu da göz

123

önünde bulundurularak içinde 100 mg doada C31G bulunan

supoaituvarlarda ölçülebilir difüayon değeri saptanamadığı

için supoaituvarlar içine 500 mg C31G konulmuştur.

Deneylere başlamadan 12 saat önce supoaituvarlar

buzdolabından çıkartılmış ve selofan membran pH 8 tamponu

içinde bekletilmiştir. Böylece suposituvar ve membranın

dengeye gelip deneylerin aynı koşullarda yapılması

sağlanmıştır.

Bölüm 11.2,4.4.5 de açıklandığı üaere gerçekleştirilen

in vitro salınma ve difüayon hıaı deneylerine ait veriler

Tablo III.17-27 ve Şekil III.6-12'de ve bunların kıyaslaması

Şekil III.13 ve III.14'de verilmiştir. Görüldüğü gibi en

büyük % salınma değerleri Suppocire CM, Witepsol H 15 ve

Suppocire AM ile elde edilmiştir.

ilacın suposituvar sıvağmdan salınma hıaı büyük ölçüde

etken maddenin sıvağ ve çözünme ortamındaki bağıl çözünürlük­

lerine bağlıdır. Yapılan çalışmalarda ilaç ile sıvağ arasın­

daki affinite düşük olduğunda suda çözünen maddelerin ser­

bestleşme h ı a ı n m faala olacağı belirtilmiştir (34,56). Tablo

III.12rde görüldüğü gibi C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu arası

dağılım katsayıları en düşük olan üç sıvağ Witepsol H 15,

Suppocire AM ve Suppocire CM dir. Ayrıca bu üç. sıvağın hid­

roksil sayılarının diğer sıvağlara göre küçük olması ( Tablo

II.1 ) bu sıvağlarla hasırlanan supoaituvarlardan C31G'nin

serbestleşme hızının büyük olmasını açıklamaktadır. Sentetik

suposituvar sıvağları içinde belirli miktarda gliserit

bulunan yağ asiti esterlerinin karışımlarıdır. Bu sıvağlarm

hidroksil sayıları bileşimlerinde mono ve digliserit bulunma-

124

sına ve dolayısıyla s ı v a ğ m serbest hidroksil grubu içerme­

sine bağlıdır. Bu nedenle, hidroksil sayısı düşük olan lipo-

filik suposituvar sıvağlarmda C31G'nin çözünürlüğünün as

olması ve fazla miktarda salınması doğaldır. Literatürde

değişik etken maddeler için benzeri bulgular kayıtlıdır

(20,54,56,64). Hatta maddenin iyonisasyonu pH'ya bağımlı

olarak değişiyor ise çözünme ortamının pH'sı pKa değerinin

üzerine çıkartıldığında zayıf asidik maddelerin de aynı ne­

denle serbestleşme hızlarının arttığı gösterilmiştir,

Suppocire CM'nin erime derecesi 38-40‘C buna karşılık

Suppocire AM'nin erime derecesi 35-36.5°C ve her iki sıvalın

hidroksil sayılarının aynı olmasına rağmen Suppocire CM'den

serbestleşen C31G miktarının Suppocire AM'den fasla olması

beklenen bir durum değildir. Bu beklenmeyen durum iki farklı

tipteki suposituvar sıvağının içindeki mono ve digliseritle-

rin cins veya miktarlarının farklı olmasına bağlı olabilir.

Zira mono ve digliseritlerle C31G'nin karışabilirlik

oranlarının farklı olması söz konusudur. Bu da serbestleşmeyi

etkileyecektir.

Witepsol S 55, Witepsol W 31 ve Massa Estarinum B ile

hazırlanan supozituvarlarda C31Grnin in vitro salınma hızının

düşük bulunması bu sıvağlarda C31G'nin dağılma katsayılarının

büyük olmasına (Tablo III.12), hidroksil sayılarının yüksek

olmasına ve sabunlasma indislerinin küçük olmasına bağlanabi­

lir. Witepsol W 31'in erime derecesinin Suppocire CM haricin­

dekilerden yüksek olması da salınma hızının yavaş olmasını

açıklayan diğer bir faktördür.

125

Antibakteriyel ve antifungal olarak kullanılacak vaji-

nal bir supoaituvardan etken maddenin mümkün olduğunca kısa

sürede serbestleşmesi gerektiği için bu in vitro salınma

deneylerinin sonuçlarına göre Witepsol H 15, Suppocire AM ve

Suppocire CM en uygun supozituvar sıvarları olarak belirlen­

miştir, Ancak lokal olarak kullanılacak uygun formülasyonda

etken maddenin serbestleşme hızı kadar absorbe olmaması da

önemlidir. Dolayısı ile C31Grnin difüzyon hıaı da incelenmiş

ve sonuçlar Tablo III.18-27 ve Şekil III.6-12 de ve kıyasla­

maları Şekil III.14 de verilmiştir. Beklenildiği üzere hidro-

filik bir sıvağ olan gliserin-jelatin-su ile hasırlanan

suposituvarlardan C31Grnin difüayon hıaı en yüksek olarak

bulunmuştur. Gliserin-jelatin sıvağı kısa sürede çözünme

ortamı ile karıştığı ve ortamın viskozitesini fazlaca artır­

madığı için etken maddenin salınma ve difüayon hızlarının

lipofilik sıvarlardan daha fasla olacağı bilinen bir gerçek­

tir. Yapılan birçok çalışmada sıvağ ile çözünme ortamı karış­

tığında difüayon hızının fazlalaştığı gösterilmiştir (22,18,

19,38).

Lipofilik sıvağlarda ise en yüksek difüzyon hıaı

Suppocire AM için bulunmuştur. Bunu sırası ile Witepsol H 15,

Suppocire CM ve Massa Estarinum B izlemiştir. Suppocire

AM'nin hidroksil sayısı çok düşük ( < 6 ) ve erime derecesi

35-36.5'C olduğundan bu sıvağ ile hazırlanan suposituvarlar­

dan C31G'nin difüzyon hızının yüksek olması beklenen bir

sonuçtur. Suppocire CM aynı hidroksil sayısına sahip olmasına

karşılık erime derecesi 3S-4D*C ve sabunlaşma indisi 225-235

olmasına bağlı olarak en düşük difüayon hızını veren sıvağ-

126

lardan birisi olarak bulunmuştur. Witepsol H 15'in hidroksil

sayısı Suppoeire grubu sıvağlara oranla daha yüksek olduğun­

dan C31G'nin difüayon h ı ş m ı n Suppoeire AM'den yavaş olması

doğaldır. C31G'nin Witepsol H 15 ile hasırlanan supoaituvar-

l armdan difüayon hızının Suppoeire CM'den fasla olması ise

Suppoeire CM içinde yüaey aktif madde bulunması ve erime

derecesinin 38-40°C gibi yüksek olması ile açıklanabilir.

Literatürde ortamda yüsey aktif madde bulunmasının difüayon

h ı s ı m asaltabileceğini (47,51,123) ve artırabileceğini (22,

47) gösteren çalışmalar vardır.

Massa Estarinum B ile hasırlanan supoaituvarlardan

C31G"nin difüayon h ı ş m ı n as olması Massa Estarinum B'nin

hidroksil sayısının yüksek ve dolayısı ile bu sıvağ ile

hasırlanan suposituvarlarda C31G'nin salınma h ı s m m düşük

olmasına bağlı olabilir,

C31G'nin sıvağ/pH 8 tamponu arası dağılım katsayıları

(Tablo III.12) ile difüayon hısları arasında direkt ilişki

bulmamıa mümkün olmamıştır.Difüayon hıalarmın belirlenmesin­

de dağılım katsayısı önemli bir parametre olmasına rağmen

(40-42) difüayon hıaı ile dağılım katsayısı arasında direkt

ilişki bulunan çalışma hemen hemen yoktur (56,116). Bu da

çalışmalardaki bulgularımıaı desteklemektedir.

Supoaituvarlardan etken maddenin serbestleşme hıaını

belirlemek için Davis ve ark. (73) tarafından geliştirilen

görünür dialiktik hıa sabiti yöntemi literatürde yaygın ola­

rak görülmektedir (56,116). Bu yaklaşımda difüayon torbası

içinde kalan ilaç miktarı [ log (VoAt-(Vo+Vi)Ao)] samana

r

127

karşı grafiklendiğinde doğrusal bir bağıntı elde edilmektedir

(Sekil III.15). Bu doğrunun eğiminden dialiktik his sabiti K

hesaplanmış ve sonuçlar Tablo II1.28'de verilmiştir. Görül­

düğü üsere en fasla difüsyon hızı gliserin-jelatin ile elde

edilmiş bunu Suppocire AM, Witepsol H 15,Suppocire CM ve

Massa Estarinum B işlemiştir. Bu sıra Şekil III.14'de verilen

difüsyon profilleri ile uyum içindedir.

Yedi farklı sıvağ kullanılarak hasırlanan vajinal supo-

situvar formülasyonları arasından in vitro olarak en fasla

salınma gösterdiği saptanan ikisinin (Witepsol H 15 ve

Suppocire CM sıvağları ile hasırlanan) vajinada enfeksiyon

oluşturduğu bilinen E.coli ve S.aureus suşları üserinde et­

kinliği bölüm II.2.4.4.6'da anlatıldığı şekilde çalışılarak

araştırılmıştır. Suposituvarlarm antimikrobiyel etkinliğinin

samana karşı in vitro değerlendirilmesi çalışmalarında önce,

C31G'nin mikroorganismalar üserindeki MiK değerleri de gös

önünde bulundurularak 0.1 g dozda hazırlanan suposituvarlarm

antimikrobiyel etkinliği incelenmiş ancak bu dosda mikroorga­

nismalar üserinde 6 saat süresince yeterli etkinlik göslene-

memiştir. Bunun üserine 0.5 g dosda hasırlanan suposituvarlar

incelemeye alınmıştır. Deneyler sonucunda her iki formülas-

yonun da MiK değeri % 0.006 aktivite olarak belirlenen S.

aureus üserinde 1.5 saatte, MiK değeri oldukça yüksek % .0.2

aktivite olarak belirlenen E.coli suşu üserinde ise 4.5 saat­

te % 100 etkin olduğu gözlenmiştir.

Çalışmamızın amacı vajinit tedavisine yönelik antibak­

teriyel ve antifungal özellikte vajinal bir supozituvar ha­

zırlamaktır. Dolayısı ile uygun ve dayanıklı bir formülasyon-

dan C31G'nin mümkün olduğunca fazla miktarda salınması,

ancak mümkün olduğunca da az difüzyona uğraması gerekmekte­

dir. C31G'nin en fazla salmdığı sıvağlar; gliserin-jelatin,

Suppocire AM, Suppocire CM ve Witepsol H 15 olarak belirlen­

mesine karsın gliserin-jelatin ve Suppocire AM ile hazırlanan

suposituvarlarda C31Grnin difüzyon hızı fazla olduğundan bu

sıvağlar amacımız açısından uygun bulunmamıştır. Massa Esta-

rinum ile hazırlanan sıvağlardan ise hem salınma hem de

difüzyon hızının yavaş- olduğu gözlenmiştir. Buna karşılık

sıralaroa içinde Nitepsol H 15 ve Suppocire CM ile hazırlanan

suposituvarlardan C31Grnin salınma hızı yüksek, difüzyon

hızı da düşük bulunduğundan (dialiktik hız sabiti 0.142)

bunların çalışmamızın amacına uygun sıvağlar oldukları sonu­

cuna varıİmiş tır.

Etken maddenin en fazla salınma gösterdiği in vitro

olarak saptanan Witepsol H 15 ve Suppocire CM sıvağları ile

hazırlanan bu iki formülasyonun, vajinit etkeni olarak en sık

rastlanan E.coli ve Stafilokok türleri üzerindeki etkinliği,

samana bağlı olarak in vitro araştırılmıştır. 0.5 g dozda

C31G içeren bu formülasyonlarm, MiK değeri % 0.006 aktivite

olan S.aureus üzerinde 1.5 saat sonra, MiK değeri oldukça

yüksek % 0.2 aktivite olarak belirlenen E.coli suşu üzerinde

ise 4.5 saat sonra % 100 etkin olduğu gözlenmiştir. Uygun

olarak belirlenen bu iki sıvağ endüstriyel üretimde de tercih

V. SONUÇ

129

edilen ve yaygın olarak kullanılan sıvarlardır.

Teknolojik ön formülasyon çalışmaları ile uygunluğu

saptanan, mikrobiyolojik etkinliği ise E.coli ve S.aureus

sus l a n üzerinde çalışılarak in vitro olarak gösterilen bu

supozituvarlar, ancak vajinal mukozaya irritasyon etkisinin

olmadığının ve vajina membranlarmdan absorplanmadıöının in

vivo olarak da kanıtlanmasından sonra, vajinit tedavisinde

olumlu sonuç elde etmek üzere kullanılabileceklerdir.

Bu çalışmanın amacı; hem gram pozitif, hem de gram

negatif mikroorganizmalara etkili geniş spektrumlu antimikro-

biyel ve antifungal bir germisit olan C31G'nin jinekolojik

tedaviye yönelik vajinal supozituvar formülasyonlarını hazır­

lamaktır. C31G ile ilgili standardizasyon ve saflık kontrol­

lerinin yapılmasından sonra, etken maddenin spektroskopik bir

miktar tayini yöntemi geliştirilmiştir. C31G ve bileşenleri­

nin standart suşlara karşı minimal inhibisyon konsantrasyon­

larının saptanması ve dezenfektan etkinliğin belirlenmesi ile

başlanan mikrobiyolojik çalışmalar, Türk toplumunda vajinitli

hastalardan izole edilen etkenlerde C31G etkinliğinin ince­

lenmesi ile sürdürülmüştür. 105 hastadan a l m a n kültür örnek­

lerinde tür tanımının yapılması ile saptanan mikroorganizma

türleri arasında %45,45'lik bir oran ile E.coli birinci sıra­

yı almıştır.

Bir adet hidrofilik (Gliserin-jelatin) ve altı adet

lipofilik supozituvar sıvağı (Witepsol H 15, Witepsol W 31,

Witepsol S 55, Massa Estarinum B, Suppocire ÂM ve Suppocire

CM) kullanılarak hazırlanan bu supozituvar formülasyonları

üzerinde; ağırlık sapması, sertlik tayini, etken madde içerik

kontrolü, erime dağılma zamanının tayini gibi kontrollerin

yapılmasından sonra C31Grnin supozituvarlardan in vitro sa­

lınma ve difüzyon hızları tayin edilmiştir.

Witepsol H 15 ve Suppocire CM ile hazırlanan vajinal

supozituvarlar, etken maddenin serbestleşme hızı yüksek, buna

karşılık difüzyon hızı en düşük olduğu için uygun formülas-

yonlar olarak belirlenmiştir, Bu formülasyonlarm antimikro-

ÖZET

biyel etkinliği samanın fonksiyonu olarak in vitro incelen­

diğinde her ikisinin de vajinit etkeni olarak en sık rastla­

nan bakterilerden E.coli susu üzerinde 4.5 saat, Stafilokok

üzerinde ise 1.5 saat içinde etki gösterdiği saptanmıştır.

SUMMARY

The purpose of this study is to prepare the vaginal

suppository formulations of fungusid and bacterisid active

substance (C31G) which also demonstrates broad spectrum of

antimicrobial properties. After the standardisation and

purity controls, a spectroscopic assay method of the active

substance is developed.

In microbiological studies, the minimum inhibitory

concentration and minimum cidal concentration of the active

substance and its components are determined. 105 culture

samples from the patients (Turkish population) having vaginal

infections are isolated and evaluated. After the

identification of the microorganism, the minimum inhibitory

concentration of the active substance to these microorganisms

are determined. E.coli is found to be the most frequently

observed microorganism in these culture samples.

Seven vaginal suppository formulations using six

lipophilic (Witepsol H 15, Witepsol W 31, Witepsol S 55,

Massa Estarinum B, Suppocire AM and Suppocire CM) and one

hydrophilic suppository base (Glycerinated gelatin) are

formulated for local use. The weight variation, content

uniformity, breaking (hardness), melting range tests and in

vitro release test of the active substance are realized on

the s e f o rmu1at i on s .

The vaginal suppository formulations prepared using

Witepsol H 15 and Suppocire CM suppository bases which show

the highest release and lowest diffusion rates observed as

suitable formulations for the purpose of this study. The

133

antimicrobial effect of these suppository formulations are

evaluated as a function of time on Staphylococcus and E.coli

microorganisms and found to be effective on E.coli strain in

4.5 hours, Staphylococcus in 1.5 hours.

Micheál,E.B., Antimicrobial Compositions and Methods for

Utilising the Same Employing Mixtures of Amines, United

States Patent 4, 107, 328 (1978).

Corner,A.M., Dolan,M.M., Malamud,D., Yankell,S .L ,, C31G, A

New Agent for Oral Use. I. Antiglycolytic Tests, J.Dent.Res.,

SA, 274 (1986).

Malamud,D,, Corner,A.M., Dolan,M.M., Hammond,B.F., C31G, A

New Agent for Oral Use. II. Antibacterial Activity, Ibid.,

£5., 275 (1986).

Stierita,D.D., Bondi,A., McDermott,D ., Micheals,E .B ., A

Burned Mouse Model to Evaluate Anti-Pseudomonas Activity of

Topical Agents, J .Antimicrob. Chemother. , S., 133 (1982).

Amin,M .M ., Smith,A .S ., Anderson,K .L ., Hahn,E .C ,, Gustaffson,

B.K., Evaluation of A Surfactant Mixture C31G as A Teat Dip

by A Modified Excised Teat Model, J. Diary Science, 01, 421

(1983).

Micheals,E .B ., Hahn.E.C., Kenyon,A.J., Effect of C31G, An

Antimicrobial Surfactant on Healing of Incised Guinea Pig,

Am. J. Vet. Res., M , 1378 (1983).

Wotherspoon,R.J . , A New Treatment for Vaginitis, Practitioner,

184. 626 (1960).

Slotnick,I.J ., Hildebrandt,R.J., Prystowsky,H., Microbiology

of the Female Genital Tract, Obstet. & Gynec, 21, 312 (1963).

Turner,S.J,, The Effect of Penicillin Vaginal Suppositories

on Morbidity in Vaginal Hysterectomy and on the Vaginal

Flora, Am. J. Obst & Gynec., £H, 8,06 (1950).

KAYNAKLAR

1i

135

10- Hamilton,J„, The Problem of Vaginitis, Practitioner, 155, 296

(1960),

11- Clark,D.H., Solomons,E., An Evaluation of Routine Culture

Examinations for Trichomonas Vaginalis and Candida, Am. J.

Obst & Gynec., IS., 1314 (1959).

12- Ansel,H.C., Introduction to Pharmaceutical Dosage Forms,

P.342, Lea and Febiger, Philadelphia, 1969.

13- Sandell,E., Pharmaceutics Galenical Pharmacy, P.335

Boktryckeri AB Thule, Stockholm, 1968.

14- Parrott,E ,J ., Pharmaceutical Technology, 3rd Ed., P.382,

Burgess Publishing Company, Minneapolis, 1971.

15- Alban,J., Antibiotic Suppositories in Childhood Infections,

Curr. Ther. Res., 12., 556 (1970).

16- Elissitt,C.W,, Tinker,R.B . , Husa.W.J., Comparison of the

Antibacterial Activity of Erythromycin in Various Suppository

Bases, J. Pharm. Sei., £&, 56 (1961).

17- Wagner,J.G., Carter, C.H., Martens,I .J ., Serum Concentrations

After Rectal Administration of Lincomycin Hydrochloride, J.

Clin. Pharmacol., S., 154 (1968).

18- Parrott,E .L .,Salicylate Absorption from Rectal Suppositories,

J. Pharm. Sei., ML, 867 (1971).

19- Pagay,S .N ., Foust,R.I., ColaiaaiJ.L ., Influence of Vehicle

Dielectric Properties on Acetaminophen Bioavailability from

Polyethylene Glycol Suppositories, Ibid., £2., 44 (1975).

20- de Blaey.C.J., Rutten-Kingma,J .J ., Biopharmaceutics of

Aminophylline Suppositories I. Introduction and In Vitro

Melting Behaviour, Pharm. Acta Helv,, £1, 186 (1976).

136

21- de Blaey.C.Y., Rutten-Kingma,J .J ., Biopharmaceutics of

Aminophylline Suppositories II. In Vitro Release Rate During

Storage, Ibid, , Ü2., 11 (1977).

22- Löwenthal,W,, Boraelleca,J .F., Drug Absorption from the

Rectum I, J. Pharm, Sei., M , 1790 (1965).

23- Lachman.L., Lieberman,H .A ., Kanig,L.L,, The Theory and

Fractice of Industrial Pharmacy, 3 rd Ed,, P.564, Lea and

Febiger, Philadelphia, 1986,

24- Geçgil,Ş., Supozituvarlar, Yörük Matbaası, İstanbul, 1968.

25- Senior,N., Rectal Administration of Drugs, Adv. Pharm. Sei,

4, 363 (1974),

26- Oamelek,H.N., Bioavailability of Rectal Dosage Forms

Determined from Saliva as Reference Fluid, Dissertation,

Zürich, 1979.

27- Witepsol ® , Excipients Pour Suppositories, Dynamit Nobel,

Aktiengesellschaft, Vertrieb, Chemikalien, Verkauf CF., 5

Köln-Mülhein Wiener Plats, 1968.

28- DenoSl,A., Jaminet,Fr., Pharmacie Galenique, P.3, Les Presses

Universitaires de Liege, 1971.

29- Massa Estarinum ® ,Excipient Pour Suppositories,Dynamit Nobel

Aktiengesellschaft Vertrieb Chemikalien, Bereich 1 Troisdorf-

Oberler.

30- Suppocire © , Excipient for Suppositories, Bullettin OL 0042,

6 th Ed., Gattefoss£ Etablissements, Paris.

31- Tukker,J., Biopharmaceuticals of Fatty Suspension

Suppositories, Dissertation, Utrecht, 1983.

32- Sprowls,J .B ., Prescription Pharmacy, 2nd Ed., P.260, J.B,

Lippincott Company, Philadelphia, 1970.

İL■

137

33- Hoover,J.E., Dispensing of Medication, P.163, Mack Publishing

Corepany, Pennsylvania, 1976,

34- de Blaey,C.J,, Polderman,J ., Rationales in the Design of

Rectal and Vaginal Delivery Form of Drugs, P.237, Drug

Design,Vol.9 (E.J.Ariens E d ,),Academic Press,New York, 1980.

35- Casahoursat,L., Facteurs influençant la Résorption des

Médicaments Administrés par Voie Rectale Optimisation de la

Formulation des Suppositoires, S,T.P. Pharma, 4., 572 (1988),

36- Voigt,R,, Falk,G., Water Solubility of Drugs as a Criterion

for Drug Liberation from Fatty Galenic Bases with Regard to

Viscosity-increasing Adjuvants, Pharmasie, 23., 709 (1968),

37- Schoonen,A .J ,M ,, Moolenaar,F ,, Haverschmidt,C ,, Huiainga,T ,,

The Interphase Transport of Drugs from Fatty Suppository

Bases, Pharrn. Weekblad. - Ill .585 (1976).

38- Kellaway,1,W,, Marriott,C., Correlations between Physical and

Drug Release Characteristics of Polyethylene Glycol Supposi­

tories, J, Fharm. Sci., M , 1162 (1975).

39- Moolenaar,F , , Koning,B, , Huizinga,T, , Biopharrnaceutics of

Rectal Administration of Drugs in Men 7, Absorption Rate and

Bioavailability of Phénobarbital and Its Sodium Salt from

Rectal Dosage Forms, Int. J. Pharm., 1, 99 (1979),

40- Khalil,S,A,, Martin,A.N., Drug Transport Through Model

Membranes and Its Correlation with Solubility Parameters, J,

Pharm, Sci,, ££, 1225 (1967),

41- GibaldijM., Biyofarmasötik ve Klinik Farmakokinetik S.29 Çev:

AyanoĞlu,G., Teraioglu,N . , Matematik Araştırma Ens. Baskı

Atölyesi, İstanbul, 1981.

r

138

42- Kakemi.K., Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion

of Drugs. XXV. On the Mechanism of Rectal Absorption of

Sulfonamides, Chem. Pharm. Bull., 13., 861 (1965),

43- Weiss,A., Sciarrone,B .J ., Release Rates of Salicylates from

Cacao Butter I, J. Pharm. Sei., Ü8., 980 (1969).

44- Schoonen,A.J.M., Moolenaar,F ., Reuvers,K .A ., Huizinga,T.,

Release of Drugs from Fatty Suppository Bases II. A Rate-

Limiting Interfacial Process, Int.. J. Pharm., 1,29 (1980),

45- Kassem,A.A,, El-Din, N , , El-Bary,A .A ,, Fadel.H.M., In Vitro

Release of Noramidopyrine Methansulfonate Sodium from

Suppository as a Function of Particle Size and Concentration,

Pharmazie, M , 475 (1975),

46- Schoonen,A ,J .M ., Moolenaar,F ., Huizinga,T,, Release of Drugs

from Fatty Suppository Bases I. The Release Mechanism, Int. J.

Pharm.,1, 141 (1979),

47- Gibaldi,M., Feldmen,S., Mechanism of Surfactant Effect on

Drug Absorption, J . Pharm. Sei . , ¿2., 579 (1970).

48- Flaxco,J.M., Foreman,F,, Effect of Some Nonionic Surfactants

on the Rate of Absorption of Aminophylline from Suppositories

in Rabbits, Ibid., £1, 698 (1968).

49- Buehi,J., Gesch,P., Die Verarbeitung Löslicher Arzneistoffe

in Suppositorien, Pharm.Acta.Helv., 2Ü, 129 (1945).

50- Kakemi,K., Sezaki,H,, Muranishi,S ., Matsui.H., Absorption and

Excretion of Drugs, XXIX, Effect of Surface-active Agents on

Rectal Absorption of Sulfisoxazole from Oily Base, Chem,

Pharm. Bull., 15., 172 (1967).

51- Fincher,J.H., Entrekin,D.N., Hartman,C.W ., Surfactant-base-

Barbiturate Suppositories I, J, Pharm. Sei., 5JL, 23 (1966),

139

Flaxco,J.M., Free,C.B., Rowland,C .R ., Effect of Some Nonionic

Surfactants on the Rate of Release of Drugs from

Suppositories, Ibid., ££.,809 (1967),

Setniker,I .,Fantelli,S., Liquefaction Time of Rectal

Suppositories, Ibid., £1, 566 (1962).

Kassem,A.A., El-Din,N., El-Bary,A .A ., Fadel.H.M., In Vitro

Release of Chloramphenicol from Different Suppository Bases,

Pharma sie,3iL, 472 (1975).

Kakerni,K . , Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion

of Drugs XXVI. Effect of Water Soluble Bases on Rectal

Absorption of Sulfonamides, Chem.Pharm.Bull. , 13.,969 (1965),

Othman.S,, Muti.H., The Effect of Bases and Formulation on

the Release of Indomethacin from Suppositories,

Drug.Dev. Ind.Pharm. , 12.,1813 (1986).

Rutten-Kingma,J .J ., Polderman,J ., de Blaey.C.J,, Biophar-

maceutical Studies of Fatty Suspension Suppositories I ,

Spreading In Situ, Int. J. Pharm., 3., 39 (1979),

Idem,Biopharmaceutical Studies of Fatty Suspension Supposito­

ries II. Influence of Particle Sise and Concentration on In

Vitro Release of Readily Water-Soluble Compounds, Ibid., 3.,

179 (1979).

Baichwal, R . M ., Lohit,T.V., Medicament Release from Fatty

Suppository Bases, J .Pharm.Fharmac.,22., 427 (1970).

Ondracek,J ., Stoll,B., Kriftner.R., New Basket Dissolution

Method for Vaginal Suppositories, Acta Pharm. Teehnol., 3A ,

169 (1988).

r-

|ïsı

140

61- Bornschein,M ., Hoffmann,K., Voight.R., Entwicklung und

gegenwärtiger Stand der Methoden zur Bestimmung der in-vitro

Arzneistoffverfügbarkeit von Suppositorien, Die Pharmazie,

Ü2> 449 (1985).

62- Palmieri.A., Danson.T., Dummer,C., Jukka,R., Groben,W.,

Dissolution of Suppositories III: Effect of Povidone on

Acetaminophen Release from PEG Suppositories, Drug Dev. Ind.

Pharm., S., 421 (1983).

63- Palmieri.A., Dummer,C., Jukka,R., Groben,W., Dissolution of

Suppositories IV: Effect of Crospovidone on Aspirin Release

from PEG Bases, Ibid., 1IL 137 (1984).

64- Vidras,N .J ., Vincent,E .R ., Bohidor,N .R ., Plakogiannis,F ,M .,

Medicament Release from Suppository Bases I: Physicochemical

Characteristics and Bioavailability of Indomethacin in

Rabbits, J.Pharm.Sei., II, 945 (1982).

65- Tukker,J.J., de Blaey,C.J., Membranes in Dissolution Testing:

A Good Choice, Drug Dev. Ind. Pharm., S., 383 (1983).

66- Dibbern,V.H,, Wirbitzki,E ., Möglichkeiten zur Bestimmung der

Wirkstofffreigabe aus hydrophoben Trägern, insbesondere aus

Suppositorien, Pharm. Int., 4ül, 985 (1983).

67- Ritsehel,W.A . , Banarer.M., Correlation between in Vitro

Release of Proxyphylline from Suppositories and in Vitro Data

Obtained from Cumulative Urinary Excretion Studies, Arsneim-

Forsch. (Drug Res,), 23, 1031 (1973).

68- Thomas,W.H., McCormack,R., The Drug Release Characteristics

of Various Rectal Suppositories as Determined by Specific Ion

Electrodes., J.Pharm. Pharmac., 23, 490 (1971).

141

69- Ayres,J.W., Lorskulsint,D., Lock,A., Absorption and Distri­

bution of Radioactivity from Suppositories Containing 3H-

Benzocaine in Rats, J. Fharm. Sei., fL£., 832 (1976).

70- Regdon,V.G,, Kovacs,B., Szebell6di-Pecsi,I ., Regdon,E,,

Herstellung ung biopharmazeutische Untersuchung in vitro von

Spasmolytisch Wirksamen Suppositorien, Fharm. Int., &£, 594

(1988).

71- Szente.L., Apostol.I., Gerl6cay,A., Saejtli.J., Suppositories

Containing Cyclodextrin Complexes, Pharmazie, 4Ü, 406 (1985).

72- Regdon,G,, Magyarlaki , A . , Kedvessy ,'G. , Minker,E,, Regdon,E.,

Biopharmazeutische Untersuchung Sul fadimidinhal tiger

Suppositorien, Ibid., 22., 67 (1978),

73- Davis,R.E., Hartman,C .W ., Fincher,J .H ,, Dialysis of Ephedrine

and Pentobarbital from Whole Human Saliva and Simulated

Saliva, J. Fharm. Sei., ££, 429 (1971).

74- Puffer,H.W., Crowell,W .J ., Salicylate Release Characteristics

of Selected Polyethylene Glycol Suppositories, Ibid., JEL2., 242

(1973).

75- Roseman.T. *J. , Derr, G. R., Nelson,G.K., Lieberman,B. L , ,

Butler,S.S., Continuous Flow Bead-Bed Dissolution Apparatus

for Suppositories, Ibid., U L 646 (1981).

76- Ernest,J,, Melnick,J.L ., Adelberg,E.A . , Tıbbi Mikrobiyoloji,

3.Baskı, S. 178, Çev: Akman,M., Gttlmezoglu,E ., östek Matbaa­

cılık, Ankara, 1980,

77- Fukuchi,H., Arimoto,Y., Kemade.A., Kobayashi,K., The

Absorption of Grganomercurial Compounds from the Vaginal

Route of the Rabbits. I, Chem, Pharm. Bull., 12., 540 (1964).

142

78- Odar.i.V., Anatomi Ders Kitabı, 6.Baskı, S.356, Yeni Desen

Tie.Ltd.Sti.Matbaası, Ankara, 1969,

79- Leeson,T .S ., Leeson.C.R., Paparo.A.A., Text/Atlas of Histo­

logy, 6 tiı Ed., P.625, W.B.Saunders Company, Philadelphia,

1988.

80- Rakoff,A . E . , Feo,L.G., Goldstein,L ., The Biologic Charac­

teristics of the Normal Vagina, Am. J. Obst & Gynec., 42, 467

(1944).

81- Simunek.F., Specific Problems of Vaginal Drug Formulation,

B.T. Gattefosse, No: 81, 25 (1988).

82- Butler,B.C., Beakley,J .W ., Bacterial Flora in Vaginitis, Am.

J. Obst. & Gynec., IS., 432 (1960).

83- Banner,E.A., Vaginitis, Med. Clin. North. America, 5İL 759

(1974).

84- Kjaeldgaard,A., Carlborg,L., Larsson.B., Seven-day Therapy

With High-Potenoy Nystatin Cream Versus Clotrimaaol Vaginal

Tablets in Vulvovaginal Candidiasis, Curr. Ther. Res., 23., 322

(1979).

85- Munro,D.F., Nifuratel in the Treatment of Vaginitis in

General Practice, Practitioner, 211, 228 (1973).

86- Hodge,C.H., Murdoch,R., Treatment of Vaginal Discharge by

Sulfonamide Pessaries, Am, J. Obst, & Gynec,, SfL 743 (1963),

87- Guerriero,W.F., Principles in the Treatment of Vaginitis,

Southern Med. J . , ££, 390 (1963).

88- DeMetry,*J.P . , Hansen,R.R., Treatment of Vaginitis With

Triclobisonium Chloride, Obstet. & Gynec., 13., 189 (1960).

89- Landais,G,M., McCarney,K .E ., Fairclough, D.L., Huang,L.W.,

Therapy for Vulvovaginal Candidiasis Nystatin in A New Dosage

143

Form, Curr. Ther. Res., ZA, 739 (1978).

90- Grimes,H.G., Geiger,C.J., Furacin (Nitrofuraaone) Vaginal

Suppositories in Operative Gynecology, Am. J. Obst. & Gynec.,

ia, 441 (1960).

91- Velupillai.S., Thin.R.N., Treatment of Vulvovaginal Yeast

Infection With Nystatin, Practitioner, 219. 897 (1977).

92- Gorki11,B.M,, McCarthy,N ,J ., Comparative Trial of Fungilin

(Amphotericin B) and Pimafucin (Natamycin) Pessaries in the

Treatment of Vaginal Candidiasis, Med.J.Aust,, Z, 33 (1972).

93- Svendsen,E., Lie,S., Gunderson,T .H ,, Comparative Evaluation

of Miconazole, Clotrimazole and Nystatin in the Treatment of

Candidal Vulvo-Vaginitis, Curr. Ther.Res,, ZA, 666 (1978).

94- Yayınlanmamış veri, Bondi,A,, C31G-Antimicrobial Activity,

Dept, of Microbiology and Immunology, Hahnemann Medical

College and Hospital, USA.

95- Yayınlanmamış veri, Rosenfeld,G ., Primary Eye Irritation

Study in Rabbits, Cosmopoliten Safety Evaluation, Inc., Study

No: 1197 D (1984).

96- Micheals,E .B ., Hahn3E,C., Kenyon,A.J., Mice and Rabbit Models

for Oral and Percutaneous Absorption and Disposition of An

Amphoteric Surfactant C31G, A m .J .Vet.Res.,4A, 1977 (1984).

97- Yayınlanmamış Veri, Kenyon,A.J., Toxicological Evaluation of

Surfactant C31G, Sloan, Kettering Institute for Cancer

Research Walker Laboratory, (1976).

98- Yayınlanmamış Veri, Koekler.P.B., 21 Day Repeated Application

Rabbit Dermal Irritation With Scrub, StillMeadow Inc. Project

No: 261-76 (1977).

144

99- Yayınlanmamış Veri, Koekler,P .S ., One Month Subacute Rabbit

Dermal Toxicity Dose Range Finding, StillMeadow, Inc, Project

No: 275-77 (1977).

100- Yayınlanmamış Veri,. Shmidl,J .A . , Hess,L.A., Kohlenberg,M .L .,

Dermal Sensitization Evaluation for C31G 3.0% Liquid in

Guinea Pigs, Project No: 72604, Bayvet Division Miles

Laboratories. Inc. (1933).

101- Yayınlanmamış Veri, Shimidl,J.A., Hess,L.A., Kohlenberg,M.L . ,

Bayvet Division Miles Laboratories. Inc. (1983).

102- Yaymlanmamis Veri, Dean,W.P., Acute Oral Toxicity Study in

Beagle Dogs, No: 395-001 (1977).

Dermal LDso Evaluation for C31G 3.0 % Liquid in Rabbits,

Report No: 72686, Bayvet Division Miles Laboratories, Inc.

(1983).

104- Yayınlanmamış Veri, James,C.N., Sugar,J.R., Delayed Dermal

105- Yayınlanmamış veri, Rowland,.!., Aging Study on Samples

Stored in Glass, Project No: 9004 (1977).

106- Wilson,J.B., Determination of Quaternary Ammonium Compounds

107- König,H., Die Analyse Amphoterer Tenside, Z. Anal. Chem.,

251■ 359 (1970).

108- König,H., Auftrennung von Tensid-Gemischen unter besonderer

Berücksichtigung der anionaktiven Tenside, Ibid., 25A, 337

(1971).

Oral LDso Evaluation for C31G 3.0 % Liquid, Report No: 72615,

103- Yayınlanmamış Veri, Shimidl,J .A ., Hess,L.A., Kohlenberg,M .L .,

Sensitisation Study in the Guinea Pig, Report No: 30/7910,

KemaNobel (1979).

as Reineckates, J.Assoc. Off. Anal. Chem., 455 (1952).

145

109- König.H., Trennung nichtionoger Tenside rnittels DÜnnschicht-

Chromatographie, Ibid., 2£1. 167 (1970).

110- Takano,S., Takasaki.C., Kunihiro.K., Yamanaka.M., Analysis

of Cationic and Amphoteric Surfactants I . Determination of

Their Homolog Distributions by Gas Chromatography on the

Basis of the Hofmann Degradation, J. Am. Oil Chem. Soc,, £A,

139 (1977),

111- Takano.S., Kuaukawa.M., Yamanaka,M., Analysis of Cationic and

Amphoteric Surfactants II: Determination of Their Homolog

Distributions by Reaction Gas Chromatography on the Basis of

the Hofmann Degradation, Ibid., M.,484 (1977).

112- Wilson,J.B., Report on the Determination of Quaternary

Ammonium Salts as Reineckates, J. Assoc. Off. Anal. Chem.,

3Z, 379 (1954).

113- Nishida.M., Ryuichi,M., Watanabe,V., Usui,K,, Determination

of Betaine Type Amphoteric Surfactants by Reinecke's Salts,

Kanaaawa-Daigaku Kogakubu Kiyo, 1, 189 (1966).

114- Çetin,E.T,, Genel ve Pratik Mikrobiyoloji, Sermest Matbaası,

iamir, 1973.

115- Petersdorf,R.G., Sherris,J .G ., Methods and Significance of In

Vitro Testing of Bacterial Sensitivity, Am. J. Med., 23., 766

(1965).

116- B6cirevic,C.M., Petricic.V., Kellay.N., In Vitro Release of

Meclozine Hydrochloride from Lipophilic Suppository Bases

With or Without Tensides, Fharmasie, 3İL 828 (1984).

117- Ritschel ,W. A . , Handbook of Basic Pharmacokinetics, 3 ri1 Ed.,

P.71, Drug Intelligence Publications Inc., 1986,

146

118- Acartürk.F., Etken Maddelerin Supozituvar Sıvaölarından Organ

Sıvılarına Geçiş Hışlan üzerine Yapılarının Etkisinin Doâal

Membran Kullanılarak incelenmesi, Doktora Tezi, Ankara, 1983,

119- Yayınlanmamış Veri, Sadtler Research Laboratories Division of

Bio-Rad Lab, Inc. Commercial-Infrared Surface Active Agents C

7385K (1981).

120- Yayınlanmamış Veri, Lonsa Inc., File 76, Procedure G-12.

121- Kakerni.K., Arita,T., Muranishi,S ., Absorption and Excretion

of Drug XXVII. Effect of Nonionic Surface-Active Agents on

Rectal Absorption of Sulfonamides, Chem. Pharm. Bull., 13.,

976 (1965).

122- Kawashima,S ., Nakazawa,H., Fujiwara,H., Influence of Macrogol

Bases on Bioavailability of Bacampicillin after Rectal

Administration in Rabbits, Ibid., ML, 1475 (1988).

123- Nagai,T ., Nambu,N., Huang,C.C., Pharmaceutical Characteris­

tics on Rectal Absorption of New Suppository Bases, Pharmasol

Containing Indomethacin and Propranolol Hydrochloride,

Yakuzaigaku, M , 141 (1984),

124- Noro,S., Komatsu,Y., Uesugi,T., Studies on Pharmaceutical

Drug Design for Suppositories. I. Effect of Physicochemical

Properties of Surfactants and Polymers on Emulsion-Type

Bases, Chem, Pharm. Bul., 2Ü, 2900 (1982).

125- Kışlalıoâlu,S ., Bazı idrar Yolu Antiseptiklerinin Rektal

Kullanımı Üzerinde Araştırmalar,Doçentlik tezi, Ankara, 1979,

ÖZGEÇMİŞ

1957 yılında Denizli'de doğdum. ilk öğrenimimi Denizli

de, orta ve lise öğrenimlerimi İzmir Amerikan Kız Koleji ve

TED Ankara Kolejinde tamamladım. 1975 yılında A.ü. Eczacılık

Fakültesine girdim, 1981rde mezun oldum. Aynı yıl H.ü. Ecza­

cılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalında araş­

tırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 1984 yılında

Propranolol Hidroklorürün Antasit Maddelerle Adsorpsiyonunun

in Vitro Yöntemlerle Saptanması konulu bilim uzmanlığı tezimi

tamamladım. Halen aynı anabilim dalında görevimi sürdürmekte­

yim.