bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler pek çok...
TRANSCRIPT
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler pek çok alanda olduğu gibi yurdumuzdaki fen bilimleri eğitiminde de çağdaş değişiklikleri gerekli kılmaktadır.
Tolga (2000) tarafından yapılan araştırmada, araştırmaya katılan öğretmenlerin %96’sı okullarında laboratuvar bulunduğunu belirtmesine rağmen, ancak %32’si laboratuvarları yeterince kullandıklarını belirtmişlerdir.
Işık ve Soran (2000) tarafından 8 eğitim fakültesinden 34 öğretim elemanı, 14 ilden 410 biyoloji öğretmeni ve 3 üniversiteden 113 son sınıf öğrencisiyle yapılan araştırmada da düz anlatım gibi öğretim yöntemlerinin keşif, soruşturma, proje, beyin fırtınası gibi yöntemlere oranla daha fazla kullanıldığı belirlenmiştir.
Oysa eğitimde çağdaş yaklaşımlar; bilimsel bilginin sürekli değişip geliştiğinden yola çıkarak “öğrenmenin öğrenildiği”, bilgiyi arayıp-bulmayı, bilgiyi kullanmayı ve yeni bilgi üretmeyi öğreten, bireysel yeteneklerin yanı sıra ekiple çalışma ve iletişim becerilerinin geliştirilmesinin hedeflendiği öğrenme-öğretme süreçleri üzerine odaklanmıştır.
Biyoteknoloji, canlı organizmaları ya da ürünlerini genetik mühendisliği tekniklerinden yararlanarak insanlığın hizmetine sunmayı hedefleyen bir teknolojidir. Ancak, sağladığı yararların yanı sıra genetik çalışmaların doğru kişilerce kullanılmadığı ve kontrol altında tutulmadığı sürece kötü amaçlarla kullanılabileceği ve hayal bile edilemeyecek sonuçlar doğurabileceği de bir gerçektir (Mae-Wan Ho, 1999).
Bu nedenle, bu alanda bugün dünyanın dört bir yanında çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Gelecekte Türkiye’de de gerçekleşecek tartışmalara katılabilmek, dünyaya, yaşama ve bilime karşı sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için toplumun bilgilendirilmesine ve bilinçlendirilmesine önem verilmesinin gereği açıktır.
Eğitimli fertlerin kendi bilimsel bilgilerini kişisel ve toplumsal konuları değerlendirmede kullanabilmeleri ve görüş ortaya koyabilmeleri, iyi bir bilimsel alt yapıya sahip olmalarıyla mümkündür (Olsher and Dreyfus, 1999).
Yurt dışında yapılan araştırmalar incelendiğinde çok sayıda ülkede bu alana yönelik teknoloji ve uygulamanın okullarda yaygınlaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir (Miler,1994). Ancak, Türkiye bu alanda daha yolun başındadır.
Kuşkusuz biyoteknoloji eğitiminin amacı, öğrencileri daha olumlu tutumlar geliştirmeleri için ikna etmek değildir.
İyi bir biyoteknoloji eğitimi öğrencilerin bu konu ile ilgili temel bilgileri, riskleri, yararları ve dezavantajlarıanlamalarını sağlar. Ancak anketler kişilerin bilgi seviyesi ile risk algılamaları arasında çok yoğun bir korelasyon olduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin 21. yüzyılda gen teknolojisi ve biyoteknoloji alanlarında atılım gerçekleştirebilmesi için Nisan 1995’de TÜBİTAK tarafından yayınlanan Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi’nde ifade edildiği gibi söz konusu teknolojilerin edinilmesi, özümsenmesi için gen teknolojisi ve biyoteknolojinin eğitim, öğretim ve temel araştırmalarına gereken önem verilmelidir.
Türkiye’de kamuoyu bilinçlenmesi ve bilgilenmesi henüz yeterli düzeyde olmadığı için kısa vadede, kamuoyu görüşünün biyoteknoloji araştırmalarını ve endüstri uygulamalarını olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir. Bütün bunlara rağmen doğru bilinçlenme ve bilgilenme ile bu etki olumlu yönde değişebilir (Vardar Sukan, 1995).
Bitki Doku
Kültürleri
Türkiye’de yaklaşık 10150 adet bitki türü bulunmaktadır. Bu bitkilerden 3000 kadarı da endemiktir.
Doğadan toplanarak ihracatı yapılan tür sayısı 347 adettir (Özhatay vd.,1997).
Bunlardan 13 tanesi soğanlı yumrulu bitkilerdendir.
Bu bitkilerin ihracatından elde edilen gelir 2001 yılı verilerine göre yaklaşık 3.800.000 HFL. dir.
Soğanlı bitkiler toprak altı organları metamorfoza uğramış gövde yapısında olup
yaşamlarını bu organlarıyla sürdürür ve“geofit”olarak adlandırılır.
SOĞANLI BİTKİLERİN KULLANIM ALANLARI
1-Tıbbi bitki olarak;
Soğanlı bitkiler biyolojik aktiviteleri yüksek olan çeşitli alkoloitleri içerir. Bunların yapılarına göre;
anti-viral,
anti-mikrobiyal ve
savunma sistemini güçlendirici etkilere sahip oldukları bilinmektedir. Özellikle “galanthamine” alkoloidi ; çocuk felci, alzheimer ve kas-damar hastalıklarında kullanılmaktadır.
Süs bitkisi olarak
Besin maddesi olarak
İhracat ilk olarak ege bölgesinde başlamıştır
Toroslar zengin bitki potanseli dolayısıyla bu ticaretin merkezi olmuştur
Cyclamen(siklamen)
c.coum c.cilicium
Galanthus (kardelen)
Leucojum aestivum (Göl soğanı)
Anemone blanda (Manisa lalesi, yoğurtçuk)
Eranthis hyemalis (Sarı kar çiçeği)
Arum(Yılan yastığı)
Dracunculus vulgaris (yılan bıçağı)
Ornithogalumnutans
(ak yıldız)
Geranium tuberosum (deve tabanı)
FritillariaFritillaria imperialis (ağlayan gelin) Fritillaria persica (Adıyaman lalesi)
Scilla bifolia (yıldız sümbülü)
Lilium (zambak)Lilium candidum (ak zambak) Lilium mortagon
Sternbergia lutea (sarı çiğdem)
İris tuberosa
(süsen)
Polianthes tuberosa (sümbülteber)
SOĞANLI BİTKİLERİN ÜRETİM YÖNTEMLERİ
Gelişmiş ocakların bölünmesiyle
Yavru soğanlarla çoğaltma
Yavru cormlarla çoğaltma
Hava soğanları veya gövde soğanlarıyla
çoğaltma
Tohumdan çoğaltma
Çapraz kesim
SOĞANLI BİTKİLERİN PROBLEMLERİ
Tohumdan çiçek açacak konuma 4-5 yılda gelmeleri
Doğadan yapılan aşırı sökümler
Doğadan yapılan bilinçsiz sökümler
BİTKİ DOKU KÜLTÜRLERİ Amaç; hızlı çoğaltım sayesinde ihtiyaçlara karşılık
vermek
Yöntem; bitkinin yaprak, gövde, anter, kök, çiçek, tepe meristemi veya sürgün ucu gibi bitki kısımlarının kültüre alınması işlemidir
BİTKİ DOKU KÜLTÜRLERİNİN AVANTAJLARI
Üretim materyali bitkinin farklı kısımları olabilir.
Üretimin; süresi kısa, alanı küçüktür.
Gen kaynaklarının bozulmadan korunmasını sağlar.
Tohum veya diğer yöntemlerle çoğaltılamayan bitkilerin çoğaltılmasını sağlar.
Üretim de mevsimlere bağlılık ortadan kalkar.
Islah çalışmalarında süreyi kısaltır.
Virüssüz bitki elde edilebilir.
Hücre biyolojisi, fizyolojisi, biyokimya ve gen transferi ile ilgili araştırmalara imkan sağlar.
1. Bitki Doku ve Hücre Kültürleri Tanımı: Steril şartlarda (in vitro), yapay besin
ortamında yaprak, gövde, anter, kök, çiçek, yan ve tepe meristemleri gibi bitki organları ile tek bitki hücre ve protoplastlarından yeni bitkilerin elde edilmesidir.
Totipotensi: Bütünü verme yeteneği
Kompetens: Farklılaşma yeteneği olma
Sterilizasyon Çalışma ortamının sterilizasyonu
Besin ortamlarının, alet ve ekipmanların sterilizasyonu
Bitki materyallerinin yüzey sterilizasyonu
Besin Ortamları Makro elementler
Mikro elementler
Vitaminler
Şekerler
Jel yapıcı maddeler
Bitki büyüme düzenleyicileri
Oksinler: NAA, 2,4-D, IBA, IAA
Sitokininler: BAP, Zeatin, Kinetin, TDZ
Bitki büyüme düzenleyicileri
Hormon Genel Etki
Oksinler Fotoperyodizm, köklendirme, apikal
dominans, yan sürgünlerin gelişiminin engellenmesi, hücre
gelişimi.
Sitokininler Hücre bölünmesi, yeniden farklılaşma, bitki
rejenerasyonu, sürgün çoğaltımını etkiler, sürgünlerde
öklenmeyi ve embriyogenesisi engeller.
Gibberellinler Meristemlerden bitki rejenerasyonun
uyarılması, sürgünlerin boylarının uzatılması, embriyo ve
ovül kültürlerinin gelişiminde, kallus gelişimi,
organogenesis ve adventif kök oluşumunu engeller
Absisik asit Doku kültüründeki rolü tam olarak
bilinmemekle beraber somatik embriyoların
olgunlaştırılmasında anılmaktadır.
Etilen Köklerin uzamasını engelleyerek enine
büyüme ve çoğalmayı arttırmaktadır.
Bitki büyüme düzenleyicileri
Hormon Genel Etki
Kültür Şartları Ortamın pH değeri
Nem
Işık
Sıcaklık
Kültür kaplarında biriken gazlar
Pamukta rejenerasyon protokolü
Apeks
Node
BİTKİLERDE MİKROÜRETİM
Sternbergia candida’nın olgunlaşmamış embryolarından soğancık üretimi (Arslan vd. 2003)
2 hafta sonra 6 aysonra
10 ay sonra
M. muscarimi ‘de olgunlaşmamış embryo eksplantından soğancık oluşumu
2 mg/l 2,4-D
12 ay sonra
2 hafta sonra
20 ay sonra
8 ay sonra
M. muscarimi ‘de olgunlaşmamış embryo eksplantından soğancık oluşumu
MS + 4 mg/l BA +0.5 NAA
Sonuç ve Öneriler Soğanlı bitkiler önemli ihracat potansiyeline
sahiptirler.
Doğadan yapılan aşırı sökümler bazıları endemik olan bu bitkilerin nesillerini tehtid etmektedir.
Doğal üretim yöntemleri ihtiyaca tam olarak karşılık verememektedir.
Doku kültürü yöntemleriyle hızlı çoğaltım yapılabilmektedir, bu sayede bitkilerin daha fazla üretilmeleriyle ihtiyaçlara karşılık verilebilecektir..
Teşekkürler