akp’nİn efsane İhtİyacinin yenİ kurbani abdülhamit · h er yeni rejim kendi mitlerini...

23
H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui- yetini devam ettirmeye çalı- şır. On beş yıldır iktidarda olan AKP, kendisini ‘Yeni Türkiye’ adıyla kuru- cu rejim olarak görmekte ve kendi doğrularını topluma çeşitli algılarla kabul ettirmeye çalışmakta. AKP’nin propaganda konusunda çok başa- rılı olduğu bir gerçek. TRT’de yayın- lanmaya başlayan ‘Payitaht Abdül- hamit’ dizisi de, Ertuğrul Gazi’den (Diriliş Ertuğrul) sonraki ikinci ‘kült- leştirme’ ve ‘mitleştirme’ tercihinin Abdülhamit Han’dan yana kullanıl- dığını gösteriyor. Oysa her insan gibi Abdülhamit’in de olumlu ve olumsuz yönleri vardır ve ülke yönetimine de öyle yansımıştır. Abdülhamit’le ilgili yapılacak bütün çalışmalarda ha- maset ve gerçeklikten uzak bir algı yerine, olumlu ve olumsuz yönleri bütün açıklığıyla yansıtılmalıdır. WWW.TR724.COM — @TR724COM GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 117 01 MART 2017 ÇARŞAMBA Barbaros J. Kartal yazdı Gazetecilik duayeninin ‘onurlu’ vedası! Adem Yavuz Arslan yazdı ‘Derin devlet imamı’ Veli Küçük, ‘Hürriyet imamı’ Ertuğrul Özkök ile birlikte… Erhan Başyurt yazdı ‘Tek Adam’a merdiven olmak! Efe Yiğit’in Dosyası Sahi Futbol, güç ve para: Çılgın başkanların çılgın projeleri Dr. Serdar Efeoğlu’nun yorumu 2, 3 ve 4’te 14 10 16 21 Hollanda, AKP'nin nefret suçlarına direniyor İsveç merkezli insan hakları derneği Stockholm Center for Freedom, Hollan- da’da AKP uzantısı kişi ve kurumların Hizmet Hareketi’ne yönelik nefret suçlarını raporlaştırdı. Uzun süredir Hollanda ve Avrupa gündemini meşgul eden saldı- rılar, fişlemeler, tehditler ve boykotlar derlenerek dünya kamuoyunun dikkatine sunuldu. Raporda, Türkiye’deki siyasi iktidarın Hollanda’daki uzantılarını kul- lanarak sistematik bir şekilde nefret suçlarını organize ettiği ortaya ko- nuldu. Ayrıca Hollanda hükümetinin bu saldırılar karşısındaki tavizsiz mücadelesinden de övgüyle söz edildi. 05 AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit

Upload: others

Post on 03-Nov-2019

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-

şır. On beş yıldır iktidarda olan AKP, kendisini ‘Yeni Türkiye’ adıyla kuru-cu rejim olarak görmekte ve kendi doğrularını topluma çeşitli algılarla kabul ettirmeye çalışmakta. AKP’nin propaganda konusunda çok başa-rılı olduğu bir gerçek. TRT’de yayın-lanmaya başlayan ‘Payitaht Abdül-hamit’ dizisi de, Ertuğrul Gazi’den (Diriliş Ertuğrul) sonraki ikinci ‘kült-leştirme’ ve ‘mitleştirme’ tercihinin Abdülhamit Han’dan yana kullanıl-dığını gösteriyor. Oysa her insan gibi Abdülhamit’in de olumlu ve olumsuz yönleri vardır ve ülke yönetimine de öyle yansımıştır. Abdülhamit’le ilgili yapılacak bütün çalışmalarda ha-maset ve gerçeklikten uzak bir algı yerine, olumlu ve olumsuz yönleri bütün açıklığıyla yansıtılmalıdır.

WWW.TR724.COM — @TR724COMGÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 117

01 MART 2017 ÇARŞAMBA

Barbaros J. Kartal yazdı Gazetecilik duayeninin ‘onurlu’ vedası!

Adem Yavuz Arslan yazdı ‘Derin devlet imamı’ Veli Küçük, ‘Hürriyet imamı’ Ertuğrul Özkök ile birlikte…

Erhan Başyurt yazdı‘Tek Adam’a merdiven olmak!Efe Yiğit’in Dosyası Sahi Futbol, güç ve para: Çılgın başkanların çılgın projeleri

Dr. Serdar Efeoğlu’nun yorumu 2, 3 ve 4’te

14

10

16

21

Hollanda, AKP'nin nefret suçlarına direniyorİsveç merkezli insan hakları derneği Stockholm Center for Freedom, Hollan-

da’da AKP uzantısı kişi ve kurumların Hizmet Hareketi’ne yönelik nefret suçlarını raporlaştırdı. Uzun süredir Hollanda ve Avrupa gündemini meşgul eden saldı-rılar, fişlemeler, tehditler ve boykotlar derlenerek dünya kamuoyunun dikkatine sunuldu. Raporda, Türkiye’deki siyasi iktidarın Hollanda’daki uzantılarını kul-

lanarak sistematik bir şekilde nefret suçlarını organize ettiği ortaya ko-nuldu. Ayrıca Hollanda hükümetinin bu saldırılar karşısındaki tavizsiz

mücadelesinden de övgüyle söz edildi. 05

AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI

Abdülhamit

Page 2: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

02

DR. SERDAR EFEOĞLU |

Her yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşruiyetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda olan AKP kendisini ‘Yeni Türkiye’ adıyla kurucu rejim olarak gör-mekte ve kendi doğrularını topluma çeşitli al-gılarla kabul ettirmeye çalışmaktadır. AKP’nin propaganda konusunda çok başarılı olduğu bir gerçektir. Örneğin henüz aydınlatılamayan 15 Temmuz da hemen bir mite dönüştürülmüştür. Boğaziçi Köprüsü’nün adı “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” yapılmış, birçok okula, caddeye ve meydana, belki de darbenin aydınlatılmaması için şehit edilen Ömer Halisdemir ismi verilmiş-tir.

Bunlar şu anda başarılı bir algı çalışması ola-rak gözükse de, halktaki karşılığı önümüzdeki yıllarda anlaşılacaktır. 1980 darbesinden son-ra her yerde gördüğümüz Kenan Evren adının zamanla nefrete dönüşmesi, 27 Mayıs darbeci-lerinin Beyazıt Meydanı’na “Hürriyet Meydanı” adını vermelerine rağmen bu ismin hiç kullanıl-maması bu görüşümüzü doğrulamaktadır.

YENİ DÖNEMİN MASALLARIAKP’nin özellikle TRT vasıtasıyla kendi tarih anlayışını halka benimsetmeye çalıştığı görül-mektedir. Bu konuda ilk örnek “Diriliş Ertuğrul” olmuştur. Hakkında çağdaş kaynaklarda bil-gi bulunmayan, 15. yüzyıl kroniklerinde birçok çelişkili bilginin yer aldığı Ertuğrul Gazi, bir te-levizyon dizisi olarak tarihi gerçeklerin çoğuna ters düşecek şekilde yansıtılmıştır. Bununla Er-tuğrul Gazi’nin efsanevi bir şahsiyete dönüştü-rülerek Türk toplumunda gerçeklerle ilgisi ol-mayan bir Osmanlı algısı oluşturmak istendiği anlaşılmaktadır.

AKP iktidarı şimdi de 2 Abdülhamit’i kendi tarih anlayışının bir miti olarak sunmaya çalışmakta-dır. Çeşitli yerlerde “Son İmparator Abdülhamit Han” kongreleri ve “Yahudilere bir karış toprak vermeyen” Sultan’ı anma programları düzen-lemektedir. Geçen hafta gösterilmeye başla-nan “Payitaht Abdülhamit” filmi de İttihatçıla-rın “romantik milliyetçi” tezlerinin yüz yıl sonra “romantik İslamcı” yaklaşımlarla yeniden halka

01 MART 2017 ÇARŞAMBA

Yeni Bir Kült Olarak ‘Ulu Hakan Abdülhamit’

[email protected]

YORUM

Page 3: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

032. SAYFADAN DEVAM

01 MART 2017 ÇARŞAMBA

benimsetilmeye çalışıldığını göstermektedir.

Abdülhamit, Osmanlı-Cumhuriyet hesaplaş-masının en önemli figürlerinden birisidir. Bu boyutuyla ideolojik bir kişilik olmaya mahkûm edilmiş görünmektedir. Her kesim kendi ideolo-jisine uygun gördüğü yönlerini öne çıkarmakta ve olumsuz gördüklerini değerlendirmemekte-dir. Bu durum Abdülhamit’in gerçek bağlamın-dan koparılarak ideolojiye kurban edilmesine neden olmaktadır.

Abdülhamit otuz üç yıl süren saltanatı ile Osmanlı tarihinin en uzun süre tahtta kalan hükümdarla-rındandır. Türk tarihinin ilk Anayasasını yaptır-mış ve ilk parlamento onun döneminde açılmış-tır. Ancak Meşrutiyet uzun sürmemiş, Anayasa kâğıt üzerinde yürürlükte olsa da fiilen uygulan-mamıştır. Ülkeyi mutlak hükümdar olarak 12.000 kadar görevlinin bulunduğu Yıldız Sarayı’ndan tek başına yönetmiştir. Abdülhamit’in devletin idari, mali, sosyal, dini ve ekonomik bütün işleri-ni Saray’a toplayan “istibdat” şeklindeki bu yö-netim tarzına tepki olarak ortaya çıkan muhale-fet, kendisine çok ağır eleştiriler getirmiştir.

İttihatçıların Abdülhamit’e yönelik ithamları, ders kitapları ve romanlar başta olmak üzere çe-şitli yayınlarla Cumhuriyet devrinde de devam etmiştir. Dindar kesim ise Abdülhamit’i, “maz-lum ve mağdur” olarak görmüş ve “müstebit Padişah” yerine “Ulu Hakan Abdülhamit Han” olarak değerlendirmiştir. Bu konuda öncülük yapan Necip Fazıl; “36 Türk hükümdarı ara-sında belki de en büyüğü” olarak Abdülhamit’i görmektedir. O’na göre Abdülhamit; “hakkı gasp edilmiş bir Hükümdar”, Batı taklitçiliğine karşı bir “miftah”, sahte inkılâpçıların hakkında birçok yalan uydurduğu bir şahsiyettir.

Bugün Necip Fazıl’ın bayraklaştırdığı “Ulu Hakan” imajı bir adım ileri taşınarak film şek-linde halka benimsetilmeye çalışılıyor. Hâlbuki İttihatçıların ve Erken Cumhuriyet döneminin Abdülhamit’i aşağılayıcı yaklaşımları ne kadar objektiflikten uzaksa, İslamcı kesimin “yanlış-tan münezzeh” bir kişilik algısı da o kadar yan-lıştır. Her iki yaklaşımda da önce hükümler ve-rilmekte, daha sonra örnek olaylarla bu durum desteklenmeye çalışılmaktadır.

Abdülhamit’le ilgili algıların başında otuz üç yıl boyunca toprak kaybedilmediği bilgisi yer almaktadır. Hâlbuki 1877-1878 Rus Savaşı son-rasında Berlin Antlaşması ile Kars, Ardahan,

Batum Ruslara verilmiş; Sırbistan, Karadağ ve Romanya Osmanlı Devleti’nden ayrılarak ba-ğımsız olmuştur. Aynı süreçte Kıbrıs, İngilizlere üs olarak bırakılmıştır. Abdülhamit’in tahta yeni çıkmasından dolayı bu kayıplardan sorumlu tu-tulamayacağı bahanesi elbette doğru değildir.

Abdülhamit devrinde toprak kayıpları bundan sonra da devam etmiştir. 1881’de Tunus Fran-sızların işgaline uğramış, 1882’de Mısır İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Berlin Antlaşması ile sözde özerk olan Bulgaristan, 1885’de Doğu Rumeli’yi topraklarına katmıştır. 2. Meşrutiye-tin ilanından sonra ise Girit Yunanistan’a katıl-mış, Bulgaristan tam bağımsızlığını ilan etmiş, Avusturya Berlin Antlaşması ile geçici olarak kendisine bırakılan Bosna-Hersek’i tamamen topraklarına katmıştır.

Elbette “Abdülhamit”, bir Fatih, bir Yavuz veya bir Kanuni değildir. Çünkü yıkılış döneminde tahta çıkmış ve “İbnüzzaman” olarak devrinin şartlarına göre devleti çöküntüden kurtarmaya çalışmıştır. Fakat dönemini doğru olarak okuyup okumadığı tartışmalıdır. Özellikle dünyada meş-ruti idarelerin öne çıktığı bir dönemde parlamen-toyu feshederek “mutlakıyetçi-totaliter” idareye geri dönmesi en büyük hatası olarak gösterilebi-lir. Abdülhamit, Babıâli’yi de devre dışı bırakarak ülkeyi “Tek Adam” sistemi ile yönetmiştir.

BEDİÜZZAMAN VE M. AKİF’E GÖRE İSTİBDATAbdülhamit’in “müstebit” yönü her yönüyle tenkit edilmiştir. Bediüzzaman Abdülhamit re-jimini “istibdat” olarak değerlendirmiş; Ömer Bin Abdülaziz gibi olmayı, Yıldız’ı “Darülfünun” yapmayı, Şark vilayetlerinde mektep ve med-

Bugün Necip Fazıl’ın bayraklaştırdığı “Ulu Hakan” imajı bir adım ileri taşınarak film şeklinde halka benimsetilmeye çalışılıyor.

YORUM

Page 4: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

04 YORUM3. SAYFADAN DEVAM

01 MART 2017 ÇARŞAMBA

reseler açmayı teklif etmiştir. Ancak taleplerine karşılık bulamadığı gibi “deli” olduğu iddiasıy-la hapse atılmıştır. Abdülhamit’i “ebu’l ağavat (ağaların babası)” olarak nitelendiren Bediüz-zaman, istibdadı “tahakküm, keyfi muamele, kuvvete dayanan bir cebir, suiistimallere gayet müsait bir ortam, zulmün temeli ve insanlığın mahvı” olarak görmüş ve istibdada karşı meş-rutiyetin yanında yer almıştır. O’na göre, “Biz-de olan istibdat, Asya’nın hürriyetine zulmani (karanlık) bir sed çekmişti(r)”.

Mehmet Akif de Bediüzzaman gibi Abdülhamit devrini “istibdat” olarak değerlendirerek çok ağır eleştiriler yöneltir. Otuz üç yıllık iktidarının “Şeriat” diyerek halkı korkutmakla geçtiğini, is-tibdadın yıkılıp gitse de milletin kalbinden çık-ması mümkün olmayan kirler bıraktığını ifade eder. Akif’e göre, sadece bayram namazları için Beşiktaş’taki Sinan Paşa Camii’ne ve yılda bir kez de Hırka-i Saadet ziyaretine giden ve halka karışmayan Abdülhamit, kadınlar gibi kafesin ardına saklanan ve “gölgesinden bile korkan ödlek” bir hükümdardır. Etrafında ahlâklı, dü-rüst hiç kimseyi bırakmamış; ya hapse, ya da sürgüne göndermiştir. Akif, Abdülhamit’in dini hayatın yaşanmasına da izin vermediğini ve halife olarak Hz. Ömer gibi olması gerekirken Allah’ın emaneti olan halka iyi bakamadığını ifade eder. Hatta “Yıldız Baykuşu” dediği Ab-dülhamit için “Ne mel’unsun ki rahmetler okut-tun ruh-u İblis’e” ifadesini kullanır.

“Tek Adam” modelinin sembol isimlerinden biri olan Abdülhamit’in Anayasa Referandumu önce-si bir televizyon dizisi ile gündeme taşınmasının tesadüfî olmayacağı muhakkaktır. Abdülhamit devri Osmanlı tarihinin bir “Fütühat Devri” de-ğil, elde olanı muhafaza devridir. Abdülhamit’in özellikle bayındırlık ve eğitim alanında çok bü-yük hamleleri olmuştur. Ancak ülke istibdat ile yönetilmiş, başta aydınlar olmak üzere halk göl-gesinden korkar hale gelmiştir. Her insan gibi Abdülhamit’in de olumlu ve olumsuz yönleri vardır ve ülke yönetimine de öyle yansımıştır. Abdülhamit’le ilgili yapılacak bütün çalışmalarda hamaset ve gerçeklikten uzak bir algı yerine, olumlu ve olumsuz yönle-ri bütün açıklığıyla yansıtılmalıdır. Günümüz-de Abdülhamit’i bayraklaştıranların birçok iyi özelliği yerine baskıcı ve otoriter yönünü örnek almaları da ayrı bir garabettir. Ayrıca sinema ve devlet televizyonunun sadece bir propaganda aracı olarak görülmesi ve bu amaca hizmet et-

mesinin totaliter rejimlere özenenlerin bir özel-liği olduğu unutulmamalıdır.

• Kaynaklar: Y. Beyaz, “Mehmet Akif’in Safahat’ında Dini ve Siyasi Eleştiri”, Yalova Üniversitesi İİF Dergisi, S. 1 (2015), s. 91-112;

• N. Özlü, 2. Abdülhamit Döneminde Yıldız Sa-rayı”, Toplumsal Tarih, S. 216, s. 2-13;

• F. Başar, “Ertuğrul Gazi”, TDV İslam Ansiklo-pedisi, C. 11, s. 314-315;

• Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, İstan-bul, 2010, Yeni Asya.

“Tek Adam” modelinin sembol isimlerinden biri olan Abdülhamit’in Anayasa Referandumu öncesi bir televizyon dizisi ile gündeme taşınmasının tesadüfî olmayacağı muhakkaktır. Abdülhamit devri Osmanlı tarihinin bir “Fütühat Devri” değil, elde olanı muhafaza devridir.

Page 5: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

0501 MART 2017 ÇARŞAMBA GÜNDEM

Başta büyükelçilik ve konsolosluklar olmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Anadolu Ajansı, UETD (Union of European Turkish Democrats - Avrupalı Türk Demokratlar Birliği), Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Tur-kish Heritage Organisation faaliyetleri bu kap-samda değerlendiriliyor. “Erdoğan’ın uzun kol-ları” tabirini sadece Hollanda değil, artık bütün Avrupa ülke yönetimleri kullanıyor.

Raporda, Hollanda’da yaşayan Hizmet Hareke-ti’ne yakın insanların yaşadığı mağduriyetler sıralanmış. Bizzat saldırılara maruz kalan insan-larla görüşülerek hazırlanan çalışmaya göre, Hareket’le irtibatlı insanlar artık kendilerini gü-vende hissetmiyor. Hollanda hükümetinin al-dığı bütün tedbirlere rağmen Erdoğan’ın uzun kollarının sınırı aşan faaliyetleri, her geçen gün yeni nefret suçu işliyor.

Çalışmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesi, hiçbir bölgesi FETÖ ve militanları için güvenli bir sı-ğınak değildir ve olmayacaktır” cümlesine yer veriliyor. Aynı şekilde Erdoğan yanlısı gazeteci Ersoy Dede’nin, Türk derin devletinin 1980’ler-de terör örgütü ASALA militanlarına yurtdışın-da gerçekleştirdiği infazlara atıf yaparak, Hiz-met’le iltisaklı kişilerin de artık kendini güvende hissetmemesi gerektiği yönündeki sözleri de raporda yer alıyor. Bir diğer Erdoğanist gaze-teci Cem Küçük’ün, Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’un Ankara’da öldürülmesinin ardından şahsi twitter hesabından paylaştığı, “FETÖ’nün yurt dışındaki tüm militanlarının öldürülmesi artık bu devletin ortak gündemidir” şeklindeki mesaj da raporda.

Buradan hareketle Hollanda’da yaşananların aynı zamanda bütün dünya ölçeğinde yükse-

SCF’DEN YENİ RAPOR:

Erdoğan’ın Avrupa’daki

‘uzun kolu’

İsveç merkezli insan hakları derneği Stockholm Center for Freedom, Hollan-da’da AKP uzantısı kişi ve kurumların Hizmet Hareketi’ne yönelik nefret suç-larını raporlaştırdı. Uzun süredir Hollanda ve Avrupa gündemini meşgul eden saldırılar, fişlemeler, tehditler ve boykotlar derlenerek dünya kamuoyunun dikkatine sunuldu. “Erdoğan’ın Avrupa’daki ‘Uzun Kolu’’: Hollanda Vakası” baş-lığını taşıyan raporda, Türkiye’deki siyasi iktidarın Hollanda’daki uzantılarını kullanarak sistematik bir şekilde nefret suçlarını organize ettiği ortaya konul-du. Bunun için Hollanda hükümeti ve muhalefetinin, “Erdoğan’ın uzun kolu” olarak nitelediği kurum ve organizasyonlar kullanılıyor.

Page 6: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

“Yıllardır gittiğim bir cami bu. Oraya, beni dövmek için gelmişlerdi. Ağır

hakaretler ve küfürlerle vurdular. Saldıranları tanıyorum. AKP’li

olarak bilinen insanlar. Güçlü ihtimalle büyükelçi de ‘Yapın,

arkanızdayım’ demiş. Ben bu iddiamı suç duyurumda da ifade ettim.”

0601 MART 2017 ÇARŞAMBA

5. SAYFADAN DEVAM

len bir tehdide işaret ettiği vurgusu yapılıyor.

Erdoğan ve AKP hükümetinin, Avrupa’da get-tolaşmış Siyasal İslamcı tabanı kullandığına dikkat çekilen raporda, 400 bin Türk’ün ya-şadığı Hollanda’daki sosyal çatlağa dikkat çe-kiliyor. Büyük bir kısmı AKP seçmeni olan bu Türk vatandaşlarının, Hizmet Hareketi’ne yakın insanları sindirmek amaçlı yönlendirildiği be-lirtiliyor. Özellikle 15 Temmuz başarısız askeri darbe girişiminden sonra Erdoğan’ın kullandığı nefret dili yüzünden Hizmet’e yakın kurumların uğradığı saldırılar tek tek irdeleniyor. Bu saldı-rıların tamamının arkasında Türk vatandaşları-nın olması, sistematik faaliyetlere ışık tutarken Türkiye’deki tartışmaların Hollanda’ya uzandığı anlamına da geliyor. 9 GÜNDE 8 MÜESSESEYE SALDIRIRapora göre, 15 Temmuz’u takip eden 9 gün içinde 8 ayrı fiziki saldırı gerçekleşti. Eğitim ve kültür faaliyetlerinde bulunan sivil toplum ku-ruluşları yakılmaya çalışıldı ve taşlandı. Çalışan-ları tehdit edildi. Sosyal medyada fotoğrafları ve isimleri yayınlanarak hedef gösterildiler. Za-andam Animo Vakfı, Nida Vakfı, Apeldoorn De Ijssel Eğitim Merkezi, Amsterdam Sara Burger-hart Activite Centrum (SBAC) Eğitim Merkezi, Altın Nesil Vakfı, Unie van Betrokken Ouders (Endişeli Ebeveynler Birliği - UVBO) isimli vakıf bu saldırılardan nasibini aldı. ‘BANA YAPILAN SALDIRININ ARKASINDA BÜYÜKELÇİ VAR’Sadece binalar değil, Hizmet’e yakın şahıslar da nefret suçlarının hedefinde. Eski imam Necmi Kaya (54), onlardan biri. Yaklaşık 30 yıldır Ha-arlem kentinde yaşayan Kaya, Türkiye’deki ba-şarısız darbe girişiminden 4 gün sonra, yani 19

Temmuz 2016 tarihinde, öğle namazını kılmak için gittiği Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Selimiye Camii’nin avlusunda feci şekilde dövüldü. Üzerindeki kıyafetler parçalanacak şekilde darp edilen Kaya, SCF’ye yaptığı açıklamada, “Yıl-lardır gittiğim bir cami bu. Oraya, beni dövmek için gelmişlerdi. Ağır hakaretler ve küfürlerle vurdular. Saldıranları tanıyorum. AKP’li olarak bilinen insanlar. Güçlü ihtimalle büyükelçi de ‘Yapın, arkanızdayım’ demiş. Ben bu iddiamı suç duyurumda da ifade ettim.” şeklinde ko-nuştu.

15 Temmuz’dan sonra, Hollanda Türk toplumu-nun yüzde 90’ı ile bağlarının kesildiğini, dışlan-dıklarını ve hakarete uğradıklarını dile getiren Necmi Kaya, “Bu süreçten ailecek çok etkilen-dik. Kızım, eşinden boşandı. Hele hele bu sal-dırıdan sonra artık evden çıkarken, arabama binerken tedirgin oluyorum. Sağıma soluma bakarak gidiyorum. Ailem de psikolojik olarak etkilendi. Onlar da tedirgin oluyor.” dedi. GAZETECİLERE ‘IŞİD’ BENZERİ TEHDİT: KAFALARINIZ KESİLECEKSaldırılardan gazeteciler de nasibini aldı. Za-man Hollanda gazetesi ve Hollandaca yayın yapan Zaman Vandaag gazetesi Müdürü Meh-met Cerit, Cihan Haber Ajansı Hollanda Tem-silcisi Basri Doğan, Zaman Vandaag editörle-ri Hakan Büyük ve Hüseyin Atasever bunların başında geliyor. SCF’nin rapor için görüştüğü bu gazetecilerin sözleri, tehdidin boyutlarını gözler önüne seriyor. Hollanda’da en tanınmış Türk gazetecilerden, Zaman Hollanda muhabi-ri Basri Doğan, “Kanınız dökülecek. Hesap ve-receksiniz. Sosyal medyada gördüğünüz hain askerlerinizin boğazları nasıl kesildi ise sizin de

GÜNDEM

Page 7: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

boğazınız kesilecek. Kanınız bu millete bundan böyle helal.” şeklinde tehditler almış. Doğan, bu tür tehditlerin ardından 6 ayrı suç duyuru-sunda bulunmuş.

Hakan Büyük de rapor için, “Benimle ilgili ‘CIA ajanı’, ‘terörist’ dediler. Tehditler aldım. Kanlar içerisindeki ölü bir kadının fotoğrafının altına ‘Senin de sonun böyle olacak’ yazdılar. Poli-se giderek suç duyurusunda bulundum.” diye konuştu. Hüseyin Atasever ise, cami avlusun-da dövülen Necmi Kaya’nın uğradığı saldırıyı haberleştirmek için Selimiye Camii’ne gittiğin-de aynı AKP yandaşlarınca linç edilmek isten-miş. Kendisini Hollanda polisinin kurtardığını anlatan Atasever, SCF’ye şunları söyledi: “Za-man’dan olduğumu öğrenince etrafımı sardılar. Küfretmeye, hakaret etmeye başladılar. Saldır-maya kalktılar. Polis olmasa linç edilecektim. Daha sonra suç duyurusunda bulundum. Eve gidince de sosyal medya üzerinden tehdit al-maya devam ettim. Fotoğraflarımız yayınlan-dı. Annem-babam ve eşim bu olaydan sonra büyük tedirginlikler yaşadı. Onlara da sokakta ‘vatan haini’, ‘terörist’ diyenler oldu. Türk kom-şular, bizimle konuşmamaya, mesafe koymaya başladılar.”

HOLLANDA HÜKÜMETİ İNSAN HAKLARININ KORUNMASINDA ÖVGÜYÜ HAK EDİYORRaporda Rotterdam Başkonsolosluğu’nun Türk vatandaşlarına yönelik muhbirlik çağrısına da yer veriliyor. Bunun yanı sıra Başkonsolos Sa-

din Ayyıldız’ın“FETÖ’ye safça inanmış yurt-taşlarımızın dışındaki aktif FETÖ’cüler dikkatle izlenmelidir. Birçok FETÖ mensubunun Hol-landa’ya kaçtığı bilinmektedir. Hollanda Türk iş dünyasının FETÖ’ye destek veren işadamla-rı ve firmalara yönelik yürütülecek mücadele-de üzerine düşeni yapacağına ve gerekli has-sasiyeti göstereceğine inanıyoruz.” şeklindeki açıklamasından iki gün sonra Hizmet’e yakın bir işadamının dövülmesi örnek gösteriliyor. Ali Ekrem Kaynak isimli işadamının kanlar içinde-ki fotoğrafı sosyal medyada paylaşılmış ve bu saldırının Başkonsolos’un açıklamasından son-ra gerçekleşmesine atıf yapılmıştı.

SCF, raporunda Diyanet’in ve cami imamları-nın Hollanda’daki fişleme faaliyetlerine de ge-niş yer veriyor. Bu çerçevede Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Müşaviri Yusuf Acar’ın sınır dışı edilmesine varan skandallar zinciri de işleniyor. Buna karşılık Türkiye Büyükelçiliği ve Hollanda Diyanet Vakfı, SCF’nin sorularına ce-vap vermemiş.

Raporda, Hollanda’nın hükümeti, parlamento-su, muhalefeti, medyası ve halkıyla Hizmet’e yönelik insanlık suçlarına karşılık verdiği taviz-siz mücadele ise övülüyor.

(NOT: SCF’nin raporla ilgili hazırladığı haber bültenidir. Küçük değişiklikler TR724 editör-lerine aittir.)

0701 MART 2017 ÇARŞAMBA

6. SAYFADAN DEVAM

GÜNDEM

Çalışmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesi, hiçbir bölgesi FETÖ ve militanları için güvenli bir sığınak değildir ve olmayacaktır” cümlesine yer veriliyor.

Page 8: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 08 HABER YORUM

15 Temmuz’un ardındanmilyonlarca EUROtazminat ödenebilirAvrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dün açıkladığı kararda, 1999 yılında Bi-lim Araştırma Vakfı’na yapılan polis bas-kınında gözaltına alınan 3 kişinin işkence-ye maruz kaldıkları gerekçesiyle Türkiye’yi 20,850 Euro tazminat ödemeye mahkûm etti. Daha önce de işkence ve kötü mua-meleden AİHM tarafından mahkûm edi-len Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra, ulus-lararası bağımsız kuruluşların tespit etti-ği, işkence ve kötü muameleden dolayı da milyonlarca Euro tazminat ödeyecek.

1999’DA BAŞLAYAN DAVA, 2017’DE SO-NUÇLANDI12 Kasım 1999’da Bilim Araştırma Vakfı’na yapılan polis baskınında Halil Hilmi Müf-tüoğlu, Adnan Tınarlıoğlu ve Turgut Aksu’nun tutuklanmıştı. Aksu tutuklan-dıktan 5 gün sonra 17 Kasım ‘da serbest bırakılırken, Müftüoğlu ve Tınarlıoğlu ise bir gün daha gözaltında kaldı.

11 Ocak 2000’de suç örgütüne katılmak ve onlara yardım etmekten yargılanan bu üç kişinin davası, Mayıs 2008’de İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından düşürül-dü. Vakıf çalışanları ise 2000 yılında gö-zaltına alındıkları sırada polis tarafından işkence yapıldığı gerekçesi ile suç duyu-rusunda bulundu. Ekim 2001’de savcı ta-kipsizlik kararı verirken bu karar 2005’te Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bozuldu.

Farklı tarihlerde İstanbul Ağır Ceza Mah-kemesinin 7. Dairesi’nde görülen davada savcılık, polis memurlarını işkenceyle suç-ladı fakat 8 polis beraat etti. Bu karar Yar-gıtay tarafından bozuldu ve dava 7. Daire-de bekletildi.

Başvuranlar, gözaltında tutuldukları süre-de kötü muamele gördüklerinden ve adli makamlar önünde etkili savunma imkânı tanınmadığından Avrupa İnsan Hakları

AİHM’den işkence kararı

MEHMET DİNÇ[email protected]

Avrupa İnsan Hak-ları Mahkemesi (AİHM) dün açıkla-dığı kararda, 1999 yılında Bilim Araş-tırma Vakfı’na ya-pılan polis baskı-nında gözaltına alınan 3 kişinin iş-kenceye maruz kal-dıkları gerekçesiy-le Türkiye’yi 20,850 Euro tazminat öde-meye mahkûm etti.

Page 9: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 09 HABER YORUM08. SAYFADAN DEVAM

Sözleşmesinin (AİHS) “insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele” başlıklı 3. Madde-sinin ihlalini gerekçe göstererek davayı AİHM’e taşıdı.

AİHM, başvuranların her birine 5,000’er Euro manevi tazminat ve 5,850 Euro dava masrafları olmak üzere, Türk hükümetini toplamda 20,850 Euro tazminat ödeme-ye mahkûm etti.

TÜRKİYE RAPORLAR YAYINLANMASIN MÜCADELESİNDEÖzellikle 15 Temmuz’dan sonra yargı ve medyanın tamamen öz-gürlüğünü kaybetmesin-den dolayı hapishaneler-den, karakollardan veya bunun dışındaki işkence merkezlerinden sağlıklı haber alınamıyor ve hu-kuk mücadelesi verilemi-yor. Hükümet ise Birleş-miş Milletler (BM), Avru-pa İşkenceyi Önleme Ko-mitesi ve Uluslararası Af Örgütü gibi bağımsız ku-rumların ya raporlarını görmezden geliyor veya işkence raporla-rının açıklanmaması için mücadele veri-yor.

BM’nin İşkence Özel Raportörü Nils Melzer, Türkiye’de yaptığı incelemelerden son-ra 15 Temmuz’daki darbe girişiminin he-men ardından Türkiye’de işkence ve kötü muamelenin yaygın biçimde uygulandığı izlenimi edindiklerini söylemişti. Rapor-tör aynı zamanda yargıya güvenin kalma-dığını da vurguladı. Melzer, bunun dışın-da tutuklulardaki ağır travmalardan, ha-

pishanelerin kapasitesinin çok üzerinde dolu olduğunu da ifade etti. BM’nin dışın-da Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakla-rı İzleme Örgütü de Türkiye’deki işkence-lerle ilgili rapor yayınladı. BM, Aralık ayın-dan bu yana işkence iddialarının soruştu-rulmasını talep ediyor.

CPT RAPORU HALA YAYINLANMADI…Avrupa Konseyi’nin en önemli insan hakları organlarından birsi olan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de işkence iddialarının açık-ça ortaya çıkmasından sonra Eylül ayın-

da Türkiye ziyareti ger-çekleştirdi. CPT, ziyaretin raporunu Kasım ayı so-nunda tamamlayacağını kendi sitesinden duyur-masına rağmen hala ra-por açıklanmadı. Avrupa Konseyi nezdinde Türki-ye büyükelçisinin bu ko-nudaki yorumu ise Türk hükümetinin tarafından henüz onay gelmediği ve bu sürecin doğal olduğu yönünde.

İnsan hayatı ve insan hakları açısından son derece önemli olan “İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele” ziyaretin üzerin-den 6 ay, raporun tamamlanmasının üze-rinden 3 ay geçmesine rağmen hala yayın-lanmadı. Bu durum bile Türkiye’de hükü-met eliyle çok ciddi işkence suçlarının iş-lendiğinin, insanlık dışı ve aşağılayıcı mu-amele yapıldığının kanıtı olarak görülebi-lir. Ne yazık ki bu duruma insan haklarının amansız savunucuları Avrupa Konseyi ve bünyesindeki organlar da alet oluyor.

Özellikle 15 Temmuz’dan sonra

yargı ve medyanın ta-mamen özgürlüğünü kaybetmesinden do-

layı hapishanelerden, karakollardan veya bunun dışındaki iş-

kence merkezlerinden sağlıklı haber alına-

mıyor ve hukuk müca-delesi verilemiyor.

Page 10: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 10 DOSYA

‘DERİN DEVLET İMAMI’ Veli Küçük,‘HÜRRİYET İMAMI’ Ertuğrul Özkök ile birlikte…

“Ergenekon sabahına uyandığımız-da ‘yavuz hırsızlık’ yapanlar, Hrant Dink öldürüldüğünde de aynı şeyi yaptılar ve bize odaklanmamız için bir nokta işaret ettiler. Bizden iste-dikleri sadece oraya odaklanmamız, baktıkça hipnoz olmamız ve ayan beyan ortada olanı görmememizdi.”

Bu satırları Ocak 2011’de piyasaya çıkan ‘Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonunun Şif-releri’ kitabımın arka kapağına yazmıştım.

Dikkat çekmek istediğim konu şuydu: Dink’in öldürülmesine dair çok somut veriler olma-sına rağmen ‘emniyette ağırlığı, medyada lobisi olan bir grubun usta manevraları’ sa-yesinde kamuoyu ‘ihmal’ tartışmasına sap-lanıp kalmıştı.

Oysa ki ‘cinayetin aktörlerine dair’ somut de-liller vardı.

Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine rağ-men ‘yavuz hırsızlar’ esas aktörleri ustaca gözden kaçırdılar.

Şimdi ise yeni bir aşamaya geçtik.

Dink cinayeti, her geçen gün daha büyük soru işaretleri doğuran 15 Temmuz darbe gi-rişimine dair iddianameye girdi.

Savcı Can Tuncay’ın iddiasına göre Dink Ci-nayeti, ‘Cemaat’in ilk silahlı eylemi’. (Aslında savcının her satırı ayrı bir yazı konusu. Zira savcı Tuncay, Ergenekon ve Balyoz davaları-nı kati ifadelerle ‘kumpas davalar’ olarak ta-

nımlamış. Havuz medyasında çıkan akla zi-yan iddiaları ve yandaşlıkta ‘Aktrolleri’ ge-çen bir gazetecinin yazdıklarını referans al-mış.)

Gerek yazdığım kitapta gerekse de yazıla-rımda Dink Cinayeti’ne dair çok sayıda bilgi, belge ve fotoğraf paylaştım.

İsim ve tarihler vererek cinayetteki Jandar-ma ve MGK faktörünü detaylarıyla anlattım. Meslektaşım Bayram Kaya da kitaplarında çok önemli detaylar ortaya koydu. (Bu ara-da tuhaflıklardan birisi de şu; ‘Havuz’cuların cinayeti Cemaat’e mal etmek için kullandık-ları ‘jandarma detaylarını’ ortaya çıkartanlar da onların ‘Cemaatçi’ dediği gazeteciler.)

SAVCININ İDDİASINI DOĞRU KABUL EDERSEK… Bugüne kadar Dink Cinayeti’ne dair çok so-mut veriler ve bilgiler ortaya koydum ama bu kez farklı bir şey yapıp savcı ve AKP söz-cülerinin mantığıyla hareket edeceğim.

Yani onların dediği gibi ‘Dink Cinayetini Cemaat’in silahlı eylemi’ varsayacağım.

ADEM YAVUZ [email protected] | @ademyarslan

Bu arada tuhaflıklardan biri-si de şu; ‘Havuz’cuların cinaye-ti Cemaat’e mal etmek için kul-

landıkları ‘jandarma detayları-nı’ ortaya çıkartanlar da onların

‘Cemaatçi’ dediği gazeteciler.

Page 11: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 11 DOSYA10. SAYFADAN DEVAM

Bakalım ortaya nasıl bir tablo çıkacak?

‘Bi Ermeni Var’ da yayınladığım (Tabi ki giz-li belge yayınlamaktan yargılandığım) MGK belgelerine göre daha AKP’nin iktidara gel-diği günlerde Ankara’da pişirilen bir ‘misyo-nerlik senaryosu’ var.

Çok sayıda gizli yazışmaya konu olan “Din değiştiren binlerce Türk genci!” ve “Parsel parsel satılan vatan toprakları!” söz konusu.

Bu tarihler önemli çünkü Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Cinayet’lerine giden sürecin başlama vuruşu bu dönemin MGK toplantılarında yapıldı.

Eğer savcının mantığından hareket edersek o evraklarda (17 Kasım 2003) imzası olan dönemin MGK Genel Sekreteri Org. Şükrü Sarıışık’ın, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün ve MGK üyelerinin ve tabi ki döne-min Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de ‘Cemaatin adamı’ olması gerekir.

Daha 2002’de Agos’u mercek altına alan Ge-nelkurmay Psikolojik Dairesi personelinin de ‘Cemaatçi’ olması gerekir.

Zira 2002 tarihli ‘Agos yazışmaları’ var.

Misyonerlik balonunun şişirilmesinde rol alan ve Genelkurmay’da ‘misyonerlik semi-neri’ veren Sevgi Erenerol da,

6 Şubat 2004’te Agos’ta çıkan haberi 15 gün sonra manşetine taşıyarak konuyu Tür-kiye gündemine getiren Hürriyet ve gaze-tenin o zamanki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök de,

Agos’un Sabiha Gökçen ile ilgili 1915 sonra-sı evlat edinilmiş bir Ermeni olduğuna dair haberi sonrası harekete geçen ve çok sert bir açıklama yayınlayan Genelkurmay Baş-kanlığı da,

Dink ile ilgili ilk şikâyet dilekçesini ve-ren Mehmet Soykan isimli vatandaş da, bu şikâyeti hemen işleme koyup 301’den dava açan Şişli Cumhuriyet Savcısı da,

Dink aleyhine şikayet kampanyası organize eden Büyük Hukukçular Derneği ve mah-kemeye gidip ‘hain ‘ diye bağıran Kemal Kerinçsiz’ler de,

Adı JİTEM ve Susurluk ile özdeşleşen, Dink’in afişe edilmesi sürecinde adliyede boy gös-teren Veli Küçük de,

Dink’in ‘Türklüğe hakaret ettiğine’ karar veren Yargıtay 9.Dairesi üyeleri de,

‘Hrant’ın Hırlayışı’ diye yazılar kaleme alan ve günlerce Dink’i manşetlerden düşürme-yen gazeteler de,

Hatta Aralık 2006’daki duruşmada mahke-me önüne gelip “Hrant Dink. Taşnak, Hın-çak ve Asala seninle gurur duyuyor” pan-kartı açan ‘Ülkücü-İşçi Partili’ protestocular da ‘Cemaatçi’ sayılmalı.

Çünkü bu saydıklarım Dink Cinayeti’ne uza-nan yolun kilometre taşlarıydı.

MİT’Çİ ÖZEL YILMAZ’I DA CEMAATÇİ KABUL ETMEMİZ LAZIM Devam edelim:

Dink Cinayeti’nin en kritik anlarından birisi 24 Şubat 2004’tü.

Dönemin Vali Yardımcısı Ergun Göngör, Dink’i makamına çağırmış ve ‘ulusünce’ uyarmıştı. Yanında MİT’çi Özel Yılmaz vardı.

Dönemin MİT İstanbul Bölge Başkan Yar-dımcısı olan ve Bedrettin Dalan’a ‘kaç uyarı-sı’ yaptığı iddiaları da basına yansıyan Özel Yılmaz’a ise o talimatın dönemin MİT Müs-

Savcının mantığından hare-ket edersek, yani Dink Cinaye-ti Cemaat’in bir organizasyonu

ise dönemin MİT Müsteşarı Şen-kal Atasagun’un, dönemin İçişle-ri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun, dönemin İstanbul Valisi Muam-mer Güler’in de Cemaat’in Dink Cinayeti’nde görevli elemanları

olması gerekir.

Page 12: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 12 DOSYA11. SAYFADAN DEVAM

teşarından geldiği ortaya çıkmıştı. (Özel Yıl-maz sonradan İzmir Bölge Başkanlığı’na ata-narak ‘terfi’ etti…)

Savcının mantığından hareket edersek, yani Dink Cinayeti Cemaat’in bir organi-zasyonu ise dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, dönemin İçişleri Bakanı Ab-dulkadir Aksu’nun, dönemin İstanbul Va-lisi Muammer Güler’in de Cemaat’in Dink Cinayeti’nde görevli elemanları olması ge-rekir.

ALİ ÖZ JANDARMA İMAMI OLMALI!Atlayarak devam edelim;

Karadeniz bölgesinde 2004-2007 yılları ara-sında çok sayıda provokasyon yaşandı. Özel-likle de Trabzon’da.

Milliyetçiliği ve tez canlılığı ile bilinen Kara-deniz insanının ‘kanının kaynaması’ için özel çaba sarf edildiği açıktı. (Bi Ermeni Var’da kronolojisi var. Meraklısı bakabilir)

‘Tetikçiyi besleyen atmosfer’in oluşturulma-sı için Karadeniz medyasında defalarca mis-yonerlik üzerine manşetler atan tüm gaze-tecilerin de bu mantıkla Cemaatçi olması gerekir.

Özellikle de her gün misyonerlik hakkında konferans veren, elindeki medya ile 7/24 “Gü-len Cemaati’nin Türk gençlerini Hıristiyanlaş-tırdığını” anlatan Haydar Baş ve Cemaati’nin de ‘gizli Cemaatçi’ olması gerekir.

Zira hem Dink Cinayeti’ hem Rahip Santaro hem de Malatya Zirve Cinayet’lerinin failleri

ifadelerinde medyadaki ‘misyonerlik ve sa-tılan vatan toprakları haberlerinden etkilen-diklerini’ anlatmışlardı.

Gelelim Trabzon Jandarması’na…

Savcının mantığından hareket edersek ci-nayet ihbarını alan ve sümenaltı eden dö-nemin Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün (Bi Ermeni Var’da ilk kez gün yüzüne çı-kan bir fotoğraf vardı. Dink’i tehdit eden Veli Küçük, net bilgi almasına rağmen ola-yın üzerini kapatan Ali Öz’ü makamında zi-yaret etmiş ve hatıra fotoğrafı çektirmişti) emrinde ve Pelitli gibi küçük bir beldede 5 istihbarat elemanı çalıştıran Yüzbaşı Metin Yıldız da,

Dönemin başbakanı Erdoğan’ın 16 Haziran 2004’te ki Trabzon seferine bomba ihbarı yapan, daha sonra McDonald’sı bombala-yan, kilisede papaz döven ve Dink Cinaye-ti için silah ve tetikçi bulan Yasin Hayal de (Yasin Hayal’in suç kaydını GBT’ye işleme-yen jandarma görevlisi de),

İstihbarat elemanlarından Dink cinayetine dair tüm istihbaratı almasına rağmen gere-ğini yapmayan, hatta Yasin Hayal’e silah te-min etmesi için para veren jandarma istih-baratçıları Okan Şimşek ve Veysel Şahin de,

En kritik isimlerden biri olan Coşkun İğci de,

Cinayetteki ‘esas abi’ Erhan Tuncel de,

Soruşturmayı yürüten ve Jandarma ile Er-han Tuncel etrafında şekillenen ilişkile-ri ‘normal’ olarak kayda geçen Jandarma müfettişi Albay İsa Öztürk de,

Tetikçi Ogün Samast İstanbul’a gittiğinde nasıl bir tesadüfse (ifadesinde tesadüfen orada olduğunu, mahkûm götürdüğünü söylemişti) orada olan ve cinayetten sonra adını değiştiren jandarma asayiş başçavu-şu Satılmış Şahin de,

‘Cemaatçi’ olmak zorunda.

Tetikçi Ogün Samast ise tartışmasız ‘tetikçi

Page 13: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 13 DOSYA12. SAYFADAN DEVAM

imamı!’ sayılmalı.

ENGİN DİNÇ HARİÇ HEPSİ CEMAATÇİYMİŞ!Kafanız karışmış olabilir ama biraz sabredin.

Madem savcının mantık yürütmesinden ha-reket ediyoruz Dink Cinayeti’nin en kritik ayağına gelelim: Emniyet.

Dink Cinayeti’nin hazırlığının yapıldığı dö-nemde Trabzon Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç hariç herkes Cema-atçi sayılıyor.

Emniyet muhbiri ve cinayetin kilit ismi Erhan Tuncel ile kendi makamında görüşen, sırtı-nı sıvazlayan Engin Dinç kısa zamana kadar emniyet istihbaratın başındaydı.

Mahkemeye ‘tanık’ olarak bile gelmesi olay oldu.

Altında çalışan personeli Muhittin Zenit tu-tuklu. Amir pozisyonundaki Ramazan Akyü-rek de.

Dinç dışındaki herkes sanık.

‘Dink’in öldürüleceğine dair’ meşhur rapo-ra rağmen gereğini yapmayan dönemin İs-tanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Gü-ler de Cemaatçi sayılmalı çünkü “Cemaat’in en önemli silahlı eylemine, somut istihbara-ta rağmen gereğini yapıp Dink’e koruma çı-karmayarak katkı sağlamış (!)” oldu.

HANEFİ AVCI DA ‘CEMAATÇİ’ SAYILIR Aynı mantıktan hareket edince dönemin İs-tanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve “Dink cinayeti Ogün ve Yasin’den ibaret, ar-dında başka bir şey yok” diyen Hanefi Avcı da Cemaat’in adamı oluyor.

Dönemin İstanbul terör müdürü Selim

Kutkan’ı da (bu isme dair kulislerde çok çar-pıcı bilgiler vardı) ‘Cemaatçi polisler’ listesi-ne almak lazım çünkü Ogün Samast’a dair en net görüntülerin olduğu iddia edilen Ak-bank kamera kayıtlarının onun döneminde ‘kaybolduğu’ iddia edilmişti.

Cinayeti soruşturan ve organizatörlere dair hiçbir şey bulamayıp, MİT’e tek soru dahi sormayan, Jandarma ile ilgili şüpheleri göz ardı eden Başbakanlık Teftiş Kurulu müfet-tişlerinin de Cemaatçi olması gerekir.

Aradan geçen bunca zamana rağmen so-ruşturmada ilgili yerlere bakmayan, ‘ihmal tartışması’ etrafında dönüp duran savcılar-hâkimler de tümden Cemaatçi olmalı ki ci-nayetteki asıl faillere bakmadılar.

Liste böyle uzayıp gidiyor. Kaldı ki herkesi de yazmadım.

Fakat özü şu: Dink Cinayeti, Ankara’da MGK’ya kadar uzanan, İstanbul ve Trabzon’da pişiri-len bir ‘milli mutabakat cinayeti’ydi.

Sırf siyasi niyetlerle ayan beyan orta-da olan zincirin halkalarını görmezden ge-lip işi Erdoğan’ın direktifi doğrultusunda ‘Cemaat’in ilk silahlı eylemi’ olarak tanımlar-sanız saydığım tüm bu isimlerin Cemaatçi ve ‘Cemaatin gelecek planlarını hayata geçir-meye programlanmış kişiler’ olduğunu var-saymanız gerekir ki böyle bir denklem olası-lık hesabı olarak imkânsıza eşittir.

Agos’un 11 Aralık 2014’te yazdığı gibi;

“Hrant Dink cinayeti, iktidar tarafından, Cemaat’e karşı kullanılabilecek bir silah ola-rak görülüyor. Memleketin en büyük adalet sınavlarından birinin araçsallaştırıldığı çirkin bir plan bu.”

‘Dink’in öldürüleceğine dair’ meşhur rapora rağmen gereğini yapmayan dönemin İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan

Güler de Cemaatçi sayılmalı çünkü “Cemaat’in en önemli silahlı eylemine, somut istihbarata rağmen gereğini yapıp Dink’e

koruma çıkarmayarak katkı sağlamış (!)” oldu.

Page 14: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 14 HABER YORUM

Gazetecilik duayeninin ‘onurlu’ vedası!

Yaptıkları haberin arkasında duran ve “Ne var bunda? Yapılan gazeteciliktir” diyen Sedat Ergin’in görevine son verilmiş. Orhan Pamuk rö-portajını yayınladığı için zaten şimşekleri üstüne çeken Sedat Ergin damadın saraya geçtiği jurnal-lerde sıkça gazetecilik adına efsanevi mücadele-si ile kendisinden bahsettiriyordu. Görevden alın-masa zaten istifa edecekti emin olun...

Bir dakika…

Ben bile yazarken güldüm. Daha iki gün önce be-raber yemek yemeyi bırak aynı ortamda olmak-tan iğreneceği kişilerle beraber referandum aya-rı almış, suya tirit bir başlıkla kocaman fotoğra-fı ile manşet yapmıştı. Nasıl geldiyse öyle gitti Sedat Ergin. Yarın yine diğer Doğan grubu vete-ranları gibi gazetecilik dersleri, etik güzellemele-ri yapacağına şüpheniz olmasın. Zaten adet ol-duğu üzere gruptan tamamen gitmiyormuş, ida-ri bir göreve atanacakmış. 28 Şubat’taki kirli si-ciline AKP’nin son dönemindeki hukuksuzlukla-rı meşrulaştıran gazetenin yönetmenliğini ekle-di. Görüldü ki mesele bir dünya görüşü ya da ilke meselesi değil güç kimden yana ise onla iş tut-maya çalışmak imiş. AKP benden rahatsız oldu beni görevden aldırdı ağlayışları bundan epey bir süre önce iş yapardı ama artık çok geç. Gönüllü olduğunuz bu zulümde sıranın bir bir size gelme-si kaderin cilvesi.

PARASIZ PULSUZ MU KALACAKSIN, NEDİR BU HIRS?Şunu bir yere kadar anlarım, aklı başında kimse-nin zerre miktar saygı duymadığı Hürriyet gibi bir

BARBAROS J. KARTAL | [email protected]

Nasıl geldiyse öyle gitti Sedat Ergin. Yarın yine di-

ğer Doğan grubu veteranla-rı gibi gazetecilik dersleri, etik güzellemeleri yapaca-

ğına şüpheniz olmasın.

AKP benden rahatsız oldu beni görevden aldırdı ağla-

yışları bundan epey bir süre önce iş yapardı ama artık

çok geç. Gönüllü olduğunuz bu zulümde sıranın bir bir

size gelmesi kaderin cilvesi.

Siz gerçekleri yazmaya çalışırsınız, direnirsiniz başınıza bir şey ge-lir o zaman herkesin yanınızda olması vicdan borcudur ama siz alt-tan alta hükümetle anlaşacaksınız, bütün arkadaşlarınızı birer bi-rer satıp kurban vereceksiniz, en büyük mağduriyetlere alkış tuta-caksınız, hükümetin en IQ’su düşük silahşörlerini istihdam edecek-siniz, hiçbir gerçek muhalifi ekranlarınıza çıkarmayacaksınız sonra

çıkıp mağdur edebiyatı yapacaksınız. Geçelim bunları...

Page 15: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 15 HABER YORUM14. SAYFADAN DEVAM

yerde çalışıyorsundur, ayrılsan bir iş bulman oldukça zordur; kiradır, çocuklardır, taksit-lerdir ay sonunu zor getiriyorsundur katla-nırsın. Haklı bulmam ama bu insanları kına-mam. Neden bu utanç verici zillete katlanı-yorsun diye çok takılmam. Peki, ya meslek-te servet kazanmış, onurlu bir duruş sergi-lese çok daha fazla prestij kazanacak tipler neden hala çalışmakta devam ederler? Hırs mı? Son ana kadar küpü doldurma çabası mı? Bugünler geçer bu ülke-de kimse rezil olmaz biz yine devam ederiz düşüncesi mi?

Zerre kadar Doğan Grubu’nun başına gelenle-re ve geleceklere üzülmüyo-rum. Gazetecilik ya da ba-sın özgürlüğü ile ilgili bir du-rum değil çünkü. Siz gerçek-leri yazmaya çalışırsınız, di-renirsiniz başınıza bir şey gelir o zaman her-kesin yanınızda olması vicdan borcudur ama siz alttan alta hükümetle anlaşacaksınız, bü-tün arkadaşlarınızı birer birer satıp kurban vereceksiniz, en büyük mağduriyetlere alkış tutacaksınız, hükümetin en IQ’su düşük si-lahşörlerini istihdam edeceksiniz, hiçbir ger-çek muhalifi ekranlarınıza çı-karmayacaksınız sonra çıkıp mağdur edebiyatı yapacak-sınız. Geçelim bunları... Ama orada çalışan emekçilerin hakları adına onların mağ-dur olmaması için elbet-te mücadele ederiz. İnşallah onlar da alkış tuttukları, ses-siz kaldıkları, içten içe sevindikleri zulümler-le tanışmazlar.

İSLAMOFOBİYLE MÜCADELE EDİYORMUŞ15 Temmuz’un gerçek bir darbe olmadığının en büyük delili Hürriyet ve temsil ettiği gru-bun duruşudur. Hiçbir asker Hürriyet’i ayar-lamadan darbe yapmadı bu ülkede. 15 Tem-muz gerçek bir darbe girişimi olsa mutlaka darbeciler öncelikle televizyon ve gazetele-

re el koyar hükümetin propagandasına izin vermezlerdi. Hele hele CNN Türk’te asla dar-be yapılan hükümetin temsilcileri konuşa-mazdı. Onların el koymasına gerek kalmadan zaten Hürriyet “Kahraman ordumuz el koy-du” manşetini çakardı. “Darbe yapmasaydı da ne yapsaydı?” türü haber ve yazılarda re-kor sayıya ulaşmışlardı. Şimdiye kadar Han-de Fırat’ın MİT Basın Müşaviri AKP’nin tetik-çisi Nuh Albayrak’ın canlı yayında çalan te-

lefonu ile ilgili bir açıklama-sına şahit oldunuz mu? Ay-dın Doğan’ın “Sen bu işi yap çeyizin benden” demesi ne-dir? Neyse…Bildiğiniz şeyler.

Damat Yalçındağ’ın ABD’de yoğun temaslarında Reza ile ilgili olsun Cemaat ile ilgili olsun bir ilerleme kaydede-memesi stres yapıyor. Zan-

nediyorlar ki bu işleri becerince serbest ka-lacaklar. İslamafobiyle mücadele ediyormuş Doğan grubu. Siz kim İslamafobiyle müca-deleye para yatırmak kim Allahaşkına, gül-dürmeyin insanı. Amerikalılar bile size gülü-yor arkanızdan.

Ama korkmayın daha kulla-nım süreniz dolmadı. Şim-di referanduma kadar kavga edecek birileri lazım. 15 Tem-muz unutuldukça iktidarın oyu düşüyor. O sebeple fut-bol maçından çizgi filme ye-mek programından dizile-re kadar yeni bir 15 Temmuz

dalgası bizi bekliyor. Bu oyunda siz dayak yiyecek her gün hakarete uğrayacak kesim-desiniz. Ama o akşam CNN Türk’te falan fi-lan, demokrasi vs. demeyin! O akşam CNN’e bağlanması işleri meşru göstermek için bir kılıftı. Kendi kanallarına mı bağlansalardı? CNN’i seçtiler ki zahiri kurtaralım. Artık Fa-cetime sizi kurtarmayacak. Sizin için bundan sonra her şey ‘real time’. Bence keyif alma-ya bakın…

İslamafobiyle müca-dele ediyormuş Do-

ğan grubu. Siz kim İs-lamafobiyle mücade-

leye para yatırmak kim Allahaşkına, gül-

dürmeyin insanı. Amerikalılar bile size gülüyor arkanızdan.

O akşam CNN’e bağ-lanması işleri meşru

göstermek için bir kı-lıftı. Kendi kanalları-na mı bağlansalardı? CNN’i seçtiler ki zahi-

ri kurtaralım.

Page 16: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

olmak!

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 16 YORUM

17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruştur-masının ardından başlayan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası zirveye çıkan iktida-rın zulümlerini bir çok kesim görmezden geliyor.

Hatta çoğu ‘hiç bir şey yokmuş’ gibi dav-ranıyor. Neden?

***

İktidar, koltuğunu korumak ve hesap ver-memek için tüm bu zulümleri icra ediyor.

AKP yanlılarının önem-li bir kısmı ‘siyasi aidi-yet’ duygusuyla, sanki yolsuzlukları soruştu-rulursa iktidarları yıkı-lacakmış gibi her türlü zulmü görmezden ge-liyor.

***

28 Şubat’ta zulmü uğrayan ve bugün AKP’yi destekleyen dini cemaat ve tarikatlar da, o zaman planlanıp bugün ger-çekleştirilen Türkiye tarihinin en geniş çaplı ‘dindar tasfi-yesini’ sessiz seyrediyorlar.

Bir kısmı yine siyasi aidiyetten, bir kısmı da ‘hasetten’ yaşanan zulmü görmezden ge-liyor.

O kadar ki, bazı ‘dini gruplar’ AKP iktidarı tarafından hukuksuzca el konulan ve kapa-tılan okullar ve vakıf mallarına, ‘dinen sa-kıncalı olduğunu bildikleri halde’ devir ta-lebinde bulunup, birbirleriyle kapışıyorlar.

***

İktidar yanlılarının, ondan nemalanan çev-relerin zülümleri görmezden gelmeleri nispeten anlaşılabi-lir de, iktidar karşıtları da Ce-maat mensuplarına yapılan zulme sessiz kalıyor o neden?

***

İktidar muhaliflerinin önemli bir kısmı, 28 Şubat’ta da din-

ERHAN BAŞ[email protected]

***

28 Şubat’ta zulmü uğrayan ve bugün AKP’yi destekleyen dini cemaat ve tarikatlar da, o zaman planlanıp bugün ger-çekleştirilen Türkiye tarihinin en geniş çaplı ‘dindar tasfi-yesini’ sessiz seyrediyorlar.

merdiven‘Tek Adam’a

Zulmü destekleyen-ler, görmezden gelen-ler, yarın kendi can-larının çok yanaca-ğı bir ‘Tek Adam’ yö-

netimine bilerek veya bilmeyerek merdiven

oluyorlar.

Page 17: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 17 YORUM17. SAYFADAN DEVAM

darlara zulme itiraz etmeyen kesim.

Zamanında destek verdikleri ‘dindar tasfi-yesini’ siyasal İslamcı AKP eliyle acımasız şekilde yapılmasından rahatsız değil, belki içten içe memnunlar.

AKP ile 28 Şubat çizgisi ‘dindar düşmanlı-ğı’ ortak paydasında buluştu.

AKP dini siyasi emellerine nasıl alet edi-yorsa, 28 Şubat destekçileri de demokrasi-yi içselleştirmiş durumda değiller ve vesa-yetlerine götüren bir araç olarak görüyor-lar.

***

Bu nedenle, iktidarın zulüm amaçlı ürettiği söylemlere fazlasıyla sahip çıkıyorlar.

AKP’nin yolsuzlukları-nı örtmek ve iktidarını de-vam ettirmek için icra et-tiği zulmün algı yönetime destek veriyorlar.

İktidardan daha yaygın ‘Paralel Devlet Yapılan-ması, F..Ö’ diyorlar.

KHK ile hukuksuz şekilde işten atılanlar veya delil-siz tutuklananlar hakkında adaleti savun-ma şekilleri bile başka:

‘O gazeteci F..Ö’cü değil… O akademisyen F..Ö’cü değil…’

Aslında diyorlar ki:

‘Dindarlara, Cemaat mensuplarına iste-diğinizi yapabilirsiniz. Hukuksuzca işten atabilir, delilsiz tutuklayabilir, mallarına el koyabilir, zulmedebilirsiniz… Ama bana ve benim gibi düşünenlere ilişmeyin!’

***

Ulusalcı ve derin yapıların ‘AKP ve Gülen’i

Bitirme Planı’ kusursuz işliyor.

Ne deniyordu:

‘AKP’yi devirebilmek için öncelikle Cemaat’i bitirmek lazım’.

İktidarın zulümlerine sessiz kalan muhalif-lerin ciddi bir kısmı, işte bu düşüncede;

‘Cemaat bitirilirse, AKP muktedir kala-maz ve iktidardan düşer, ardından diğer cemaat ve tarikatları da bitirmek müm-kün olur…’

28 Şubat’ta yarım kalan hesabı kapatmış olacaklar!

***

Deniyor ki; ‘Cemaat kendi hatalarının kur-banı…’

Cemaatin mutlaka hataları vardır. Kul, hatasız olmaz.

Ancak hatalar dinen de hu-kuken de şahsidir.

Diyelim, bir Cemaat men-subu herhangi bir suça iş-tirak etti.

Bu tespit edilir, deliller or-taya konulur, bağımsız ve adil şekilde yar-gılanır, hukukun gereği olan cezası şahsi olarak verilir.

Suç varsa, ceza mutlaka olmalıdır. Ancak toplu cezalandırma zulümdür.

***

Oysa AKP’nin yaptığı zulümler toplu ceza-landırma yöntemi ile gerçekleşiyor.

Birkaç kişinin varsa hatası bahane edile-rek yüzbinlerce masum insana ‘yok etmek’ kastıyla soykırım uygulanıyor.

Anaokulu öğretmeninden hemşireye, bak-

KHK ile hukuksuz şekilde işten atılan-

lar veya delilsiz tutuklananlar hak-

kında adaleti savun-ma şekilleri bile baş-ka: ‘O gazeteci F..Ö’cü

değil… O akademis-yen F..Ö’cü değil…’

Page 18: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 18 YORUM17. SAYFADAN DEVAM

lavacıdan fabrikatöre, hakimden ev kadını-na kadar geniş bir yelpazede zanna dayalı zülüm icra ediliyor.

Çocuklar, yeni doğan bebekler, hamile ka-dınlar, yaşlılar, engelli vatandaşlar, ağır has-talar açık açık zulme uğruyor. Aile bireyleri, eşler ve çocuklar da cezalandırılıyor.

***

Hürriyet gazetesi 27 Şubat’ta manşet yap-tı: ‘Meriç-Dimetoka FETÖ hattı’.

Meriç’i kaçak geçenlerin kullandığı güzergâhı araştırmış…

Ama nedense bugüne kadar tek bir mağ-dur hikâyesine yer vermediği gibi, bu ka-dar eğitimli insanın sev-diklerini gözü yaşlı bıra-kıp ölümü göze alarak, mayınlı arazilerden geçe-rek, ya da Suriyeli mülte-ciler gibi kış günü dalga-larla boğuşarak botlar-la neden kaçtığına cevap bile aramamış Hürriyet. Gerek de duymamış…

Yahudileri, işgal ettiği top-raklardan bile sorgusuz sualsiz yakalayıp toplama kamplarına ve fırınlara gönderen Hitler Almanyası gibi…

‘Hedef ‘F..Ö’yse hukuk ve insan hakları te-ferruattır…’

***

Kimse ‘suçlular cezalandırılmasın’ demi-yor, ‘Varsa suçlu, insan hakları ihlali yapıl-madan, hukuk içinde ve suçun şahsiliği il-kesi gözardı edilmeden mücadele edilsin’ deniyor.

‘Kumpasla, iftirayla, yalanla değil, delile dayalı bağımsız mahkemelerce adil yar-gılama yapılsın… İnsanların ekmekleriyle

oynanmasın, can ve mal güvenlikleri yok edilmesin’ deniyor…

Ama kime? İktidar, güç sarhoşu…

Zulümlerine her kesimden aldığı destekle, iktidar karşıtlarını parçalara bölerek, zulme kademeli yayarak ‘sivil dikta’ rejimine doğ-ru ilerliyor.

Demokrasi yanlısı dindarlarla başlayıp, Kürtlere, solculara, Kemalistler’e doğru zul-mü halka halka genişletiyor.

***

Her kesimden her dönemin mağduru, de-mokrasi aşığı, özgürlüklerin yılmaz savu-nucusu azınlık bir grubun sesi ve soluğu

tüm bu zulümleri duyur-maya ve durdurmaya gay-retleri şimdilik yetmiyor...

Kahramanca ve onurlu dik duruşları, tarihe altın harf-lerle yazılıyor.

***

Sonuç ortada… Türkiye kan kaybediyor.

Hukuk yok oluyor. Demokrasi rafa kalkıyor. Rejim değişiyor.

Zulmü destekleyenler, görmezden gelen-ler, yarın kendi canlarının çok yanacağı bir ‘Tek Adam’ yönetimine bilerek veya bilme-yerek merdiven oluyorlar.

Kimse ‘suçlular ce-zalandırılmasın’ de-miyor, ‘Varsa suçlu, insan hakları ihla-

li yapılmadan, hukuk içinde ve suçun şah-siliği ilkesi gözardı

edilmeden mücadele edilsin’ deniyor.

Page 19: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 19 KONUK YAZAR

ÜZÜLMEK YETER Mİ?

Türkiye ağır bir travma yaşıyor. Ül-kenin yetişmiş insan kaynakları ‘darbe’ bahane edilerek tasfiye edi-liyor. Kırsaldan, alt toplumsal ke-simlerden okuyarak, çabalayarak bir yerlere gelmiş dürüst, nitelik-li, mütedeyyin insanlar hem de dini söylemlerle biçiliyor.

Yüz binlerce insan işinden atılıp açlığa, yok-sulluğa mahkûm ediliyor. ‘Anadolu Kaplan-ları’, ülkenin ekonomisini ticaretini zıplatan başarılı ticaret erbabı bitiriliyor. İnsanların te-riyle, emeğiyle kazandığı helal paralara, ser-mayeye el konuyor. Bu kaynaklar partizanla-ra transfer edilerek yeni haramiler oluşturu-luyor. Herkesin bildiği namuslu, yiğit ve cö-mert işadamlarına itibar suikastları yapılıp cani gibi tutuklanıyor, babadan kalma evle-rine, mülklerine dahi çökülüyor.

Dünyanın ilkel-gelişmiş bütün hukuk sistem-lerinde doğum yapan kadına dokunulmaz. Ama kendine ‘İslamcı’ diyen ilkesiz ve insaf-sızlar bir hanım öğretmeni tutuklamak için doğumhanenin kapısında polis bekletmek-ten utanmadılar. Doğumdan bir gün sonra da ayakta zor duran o anneye kelepçe takıp tutuklamak yüzlerini kızartmadı.

Ülke bir cinnet tünelinden geçiyor. Geniş bir toplumsal kesim, bir sosyal gruba yakın diye

linçe maruz bırakılıyor. Bu zulümden, yeni doğmuş bebekten 80-90 yaşındaki beli bü-küklere kadar herkes zarar görüyor. Aileler perişan. Hem annesi hem babası tutuklu olup ortada kalan çocuk sayısı binlerce. İnsanlar yıllarını verip kazandığı statülerini, konum-larını, servetlerini bir gecede kaybetti. İn-sanlık tarihinin en organize ve güçlü suç/zu-lüm şebekelerinden biriyle muhatabız. Bun-lar Allah’tan başkasına minneti zul sayan in-sanların itibarına, saadetine, aile bütünlüğü-ne kastediyor. Ülke açık hapishane oldu. Ce-zaevindekiler ağır baskı ve işkence altında.

Türkiye’deki insanlar -AKP biatçıları hariç- adaletten, hukuktan ve toplumdan umut-larını yitirmişler. İnsanlar çevresine, akra-balarına küskünlük ve kırgınlık içinde. Zira topyekûn bir akıl tutulması yaşanıyor. Mağ-durlar zulümden öte, bu ağır zulmün yok sa-yılmasından inciniyor, içe kapanma eğilimi-ne giriyor.

PEKİ, YURT DIŞINDAKİLER NE YAPABİLİR?

Hazreti Peygamber bir hadisi şerifinde: “Bir şerri, zulmü gördüğünüzde onu eliniz-le, gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin, ona da gücünüz yemiyorsa kalben buğze-din” diyor. Bu süreçte zulme elle/güçle di-renme imkânı kalmadı. Devlet gücü ile dire-

MAHMUT AKPINAR

Page 20: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

01 MART 2017 ÇARŞAMBA 20 KONUK YAZAR19. SAYFADAN DEVAM

nen herkesi ezip geçiyorlar. Bugün özellik-le yurt dışında yaşayanların yapabileceği iki önemli şey var:

1- Mazluma yardımcı olma, onun ihtiyaçlarını, sıkıntılarını gidermeye çalışma, maddi ma-nevi destek olma

2- Bu zulmü dünyaya anlatma, yaşananları tespit etme ve bel-geleme.

Yarın şartlar değişebilir, yapılacak şeyler ar-tabilir ancak şu anda maruz kalınan zulüm-lere karşı hukuk mücadelesi vermek, bunu dünyaya anlatmak, demokratik ülkelerin ka-muoylarına ulaşmak en önemli mesele gö-rünüyor.

Bu noktada eli kalem tu-tan, ağzı laf yapan, dil bilen insanlara çok iş düşüyor. Hapiste olan-larla ve pasaportuna el konanlarla kıyaslana-cak oranda olmasa dahi Türkiye’deki zulümden bir şekilde kaçabilmiş, yurt dışında yaşayan pek çok gazeteci, akademisyen, okur-yazar var. Bu insanlardan bazıları güzel işler çıkarı-yor, yararlı şeyler yapıyorlar. Yapılanlar gide-rek güçleniyor, etkili hale geliyor. Ancak epey-ce insan buruk ve kırgın şekilde kendi hüz-nüyle baş başa kalmayı tercih ediyor. Birileri-nin kendisine iş buyurmasını, bir şeyler söy-lemesini bekliyor. Bu atalet ve bekleme psi-kolojisi insanların ruh dünyasını ve hayata tu-tunmasını olumsuz etkiliyor. Kendinden mo-torlu, iç motivasyonuyla bir şeyler başlatıp yürüten çok kimse çıkmıyor. Bireysellik hep olumsuzlandığı için başlanacak hayırlı bir iş için bile insanlar “acaba” diye tereddüt ge-çiriyor. Bireyin bu kadar geri plana itilmesi ve bireysel inisiyatiflerin önünün açılmaması daha sakin bir zamanda tartışılması gereken ayrı bir konu. Ancak şu anda üzülmek, ağıtlar

yakmak, neticesi olmayan eleştirilere giriş-mek değil; imkanlarımız, becerilerimiz nispe-tinde bir işin ucundan tutma, inisiyatif alma, bir şeyler başlatma zamanı. “Her şeyin şük-rü kendi cinsindendir” kaidesince sahip oldu-ğumuz kabiliyet ve imkânlarla zulümle mü-cadele etmeli, mazlumlara arka çıkmalıyız.

YABANCI DİLLERDE BLOG AÇIP KAYIT TUTULABİLİRDünyanın neresinde olursa olsun dil bilen, eli kalem tutan, ağzı laf yapan herkes yaşa-nan zulmü anlatma ve mağdurların hakkı-nı savunma konusunda inisiyatif almalı. Ya-şanmış acı insan hikâyelerinin anlatılması ve bunların paylaşılması ilgi çekiyor. Dil bilme-yenler dahi yanına birini alarak farklı mecra-larda bizzat yaşadıklarını, mağduriyetlerini dile getirebilir. Akademisyenler bu mağdu-riyetleri kendi alanlarına dair akademik ça-

lışmalarla yayınlarla, bi-lim dünyasına mal ede-bilir. Yaşananların sıcak-lığıyla tarihe mal edil-mesi, literatüre girmesi ve akademik yayınlarda yerini alması yarın ya-pılacaklar için fevkala-de önem arz eden şey-

ler. Gazeteciler bu mağduriyetleri kitlelere duyurabilir, bir mecra bulamıyorsa blog açıp orada yayınlayabilir. Hukukçular uluslarara-sı mahkemelere taşıyabilir. Dünyada insan-lar mesleki dayanışmaya önem veriyor. Her mağdur mesleğiyle ilgili kurum ve kuruluş-larla irtibata geçebilir, ülkenin durumunu ve kendi hikâyesini anlatabilir.

Türkiye’de şu anda ağır bir zulüm var. Yurt dı-şında yaşayanların yüreği kendi sıkıntıların-dan öte Anadolu’nun acılarıyla buruk, akıllar Türkiye’de. Yurt dışında veya Türkiye’de hür-riyetini kullanabilenler ah-vah etme, yakın-ma dışında bir şeyler yapmalı. Sağına solu-na bakmadan “ben varım” deyip imkân ve kabiliyetine uygun çaba göstermeli. Yok-sa Hakkın divanında hesap vermek ve yarın mazlumların yüzüne bakmak zor olabilir.

“Her şeyin şükrü kendi cin-sindendir” kaidesince sa-

hip olduğumuz kabiliyet ve imkânlarla zulümle mü-

cadele etmeli, mazlumlara arka çıkmalıyız.

Page 21: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

21 SPOR DOSYA01 MART 2017 ÇARŞAMBA

EFE YIĞ[email protected]

İtalya Serie A’nın sıradan takımlarından Palermo’nun başkanlığını 15 yıldır yapan Mauri-zio Zamparini Şubat ayının son gününde göre-vi bıraktığını açıkladı. Zamparini’nin bu kararı-na şüphesiz en çok sevinenlerin başında teknik adamlar geliyor. Zira 15 yıllık başkanlığında tam 39 teknik adamla çalıştı. Bazı teknik direktörleri birkaç haftada kovdu. Bu sezon Palermo 4 kez teknik adam değişikliğine gitti. Zamparini’nin kovduğu teknik adamların tamamı İtalyan. ‘Çıl-gın başkan’ görevini bırakmadan haftalar önce ilk kez bir yabancı teknik patrona takımı teslim etmişti. O da Uruguaylı Luis Diego Lopez.

Zamparini, yaptığı çılgınlıklarla futbol dünyası-na damga vuran ne ilk ne de son başkan olacak. Futbol kültürünün yerleştiği ülke ve kulüpler-de başkanların adı pek bilinmezken, İtalya ve İspanya’da bazı kulüplerin de sahibi olan baş-kanlar sıra dışı davranışlara imza atıyor. Ancak örnekler arasında İngiltere Premier Lig’de ta-kım yönetenler de yok değil…

ROMAN ABRAMOVICH (CHELSEA)2003’te Chelsea’yi satın alan Abramovich, ço-rap değiştirir gibi teknik adam değiştirdi. Le-icester City’ye 132 yıl sonra şampiyonluk ge-tiren Claudio Ranieri’yi 2004’te Chelsea’den kovmuştu. ‘Proje’ olarak getirdiği Jose Mourin-ho’yu 2004-07 arasında takımın başında tut-tu. Mourinho, en uzun çalıştığı teknik adamdı. Brezilya’ya 2002’de Dünya Kupası kazandıran

Felipe Scolari’yi 6 ayda kovmuştu mesela. Ünlü Hollandalı Guus Hiddink’i ‘joker’ hoca olarak iki kez kulübe çağıran Abramovich, yerine daha iyisini bulduğu anda sözleşmesine son verdi.

Porto ile yakaladığı başarıdan dolayı ‘Yeni Mourinho’ olarak tanımlanan Portekizli Andre Villas-Boas’a 8 ay tahammül edebildi. Yıllarca hayalini kurup uğruna 1 milyar Euro harcadığı Şampiyonlar Ligi kupasını Chelsea’nin müzesi-ne getiren İtalyan Roberto Di Matteo, sadece 7 ay takımda kalabildi. İspanyolların ünlü ismi Rafael Benitez’i ‘ara dönem’ hocası olarak kulla-nıp 7 ayda gönderen Abramovich, 2. Mourinho dönemini 2013’te başlattı. 2014-15 sezonunda gelen Premier Lig şampiyonluğunun hatırı bile 2015-16 sezonuna kötü başlangıç yapan Mou-rinho’nun kovulmasına engel olamadı.

Roman Abramovich’e ‘kovma’ zevkini tattırma-yan tek isim ise 2009-11 arasında takımı çalış-tıran Carlo Ancelotti oldu. İtalyan teknik adam kendi isteğiyle ayrılıp Paris Saint Germain’in başına geçti. Mourinho, Scolari, Hiddink, Vil-las-Boas, Benitez, Di Matteo gibi isimleri eriten çarkın şu an takımı çalıştıran ve şampiyonluğa hayli yaklaşan Antoine Conte’ye ne kadar ta-hammül edeceğini bekleyip göreceğiz!

LUCIANO GAUCCI (PERUGIA) Futbol dünyasının gördüğü en çılgın başkanlar-dan biri olan Luciano Gaucci, 1991-93 ve 1996-

FUTBOL, GÜÇ VE PARAÇılgın başkanların çılgın projeleri

Page 22: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

2004 arasında başkanlık yaptı. Her icraatı ga-zetelerin manşetlerini günlerce süslerdi. 2002 Dünya Kupası’nda İtalya’ya gol atan Güney Koreli Ahn Jung Whan’ı kulüpten kovan Gauc-ci, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Sadi Kaddafi’yi transfer ederek icraatlarına bir yeni-si eklemişti.

Bunlarla da yetinmeyen Gaucci, İtalya tarihin-de ilk defa bir kadını Perugia’nın kadrosuna katarak yeni bir ilke imza atmıştı. Hakemlerin Peugia’yı Serie B’ye göndermek için işbirliği yaptığını iddia eden Gaucci, 2004’te görevi bı-raktı ama hala yaptığı çılgınlıklar konuşulmaya devam ediyor.

FRANCO SENSI (ROMA) 1993-2008 arasında AS Roma’nın başkanlığını yapan Franco Sensi, başkent kulübüyle diğer Serie A takımlarının arasını açan isim olarak ta-rihe geçti. Tüm takımların AS Roma karşıtlığın-da birleşmesini sağlayan Sensi, her maç sonrası hakemleri ve federasyonu hedef alan açıkla-malarıyla ünlendi. Hakemler, AS Roma’nın ga-lip geldiği maçlarda bile Sensi’nin öfkesinden kurtulamıyordu.

2003-04 sezonunda AS Roma’nın Bologna’ya karşı sahadan 2-1 mağlup ayrılmasından son-ra takımını ligden çekme tehdidinde bulundu. Takımda kimin oynayıp oynamayacağına Sensi karar verdi yıllarca. İtalyan transfer piyasası-nı yönlendiren isim olarak dikkat çeken Sensi, yaptığı blöf transfer teklifleriyle lige renk kattı. 2008’de koltuğunu kızı Rosella Sensi’ye bıra-kınca, futbol kamuoyu rahat bir nefes aldı.

DIMITRY PITERMAN (RACING SANTANDER)Amerikan ve Ukrayna asıllı olan Dimitry Piter-man, insanın parası olduğunda kısa sürede nasıl teknik patron olduğunun en güzel örneği ola-rak tarihe geçti! 2003’te İspanyol takımlarından Racing Santander’e başkan olan Piterman’ın gelmesiyle spor direktörü ve teknik patron is-tifa etti. Başkanlıkla beraber teknik patronluğu üstlenen Piterman’a bu kez İspanya Futbol Fe-derasyonu antrenörlük diploması olmadığı için müsaade etmedi. Piterman, takımın başına sağ kolu Chuchi Gomez Cos’u getirdi.

Takımını sahada yalnız bırakamayan Piterman ilginç bir metot buldu. Sırtına foto muhabiri ye-leğini geçirip, eline pozu olmayan fotoğraf ma-kinesi alarak saha kenarına inen Piterman, böy-

lece federasyonun yasağını deldi. Gittiği kursu bitirip antrenörlük diplomasını aldığında ise üzerindeki gazeteci yeleğini çıkardı. Yedek ku-lübesinde ‘başkan-antrenör’ olarak bazı maç-larda takımı yönetti. Ancak başkanlığı sadece 1 yıl sürünce daha fazla çılgınlığa vakit bulamadı.

JESUS GIL (ATLETICO MADRID)16 yıldır yürüttüğü Atletico Madrid’in başkan-lığını 2003’te bırakan Jesus Gil, bu süre içinde tam 26 teknik patronun işine son verdi. Jesus Gil, 1969’da yaptığı inşaatın çökmesi sonucu 58 kişinin hayatını kaybetmesiyle tanınan biriydi. Başka birinin yıllarca hapis yatacağı bu olaydan Jesus Gil çok az bir ceza ile kurtuldu.

1987’de büyük vaatlerle Atletico Madrid’in baş-kanlığına seçilen Jesus Gil, 1991 ve 1992’de İs-panya Kupası’nı kazanmanın sevincini yaşadı. 1991’de Marbella şehrine belediye başkanı olan Gil, 1996’da hem kupa hem de lig şampiyon-luğunu Antiç ile beraber yaşadı. Gil için işler 1998’de tersine dönecekti. Görevi kötüye kul-lanmak ve belediyenin hesaplarında usulsüzlük yapmakla suçlandı. 1999’da cezaevine düşme-siyle kulüp kayyuma teslim edildi. 2000’de ise Atletico Madrid La Liga’ya veda etti. Ancak bir yıl sonra tekrar La Liga’ya çıkmayı başardı. Gil sürpriz bir karar vererek 2003’te futbol dünya-sından çekildiğini açıkladı.

2221. SAYFADAN DEVAM

01 MART 2017 ÇARŞAMBA SPOR DOSYA

16 yıldır yürüttüğü Atletico Madrid’in başkanlığını 2003’te bırakan Jesus Gil, bu süre içinde tam 26 teknik patronun işine son verdi. Gil, 1996’da hem kupa hem de lig şampiyonluğunu Antiç ile beraber yaşadı.

Page 23: AKP’NİN EFSANE İHTİYACININ YENİ KURBANI Abdülhamit · H er yeni rejim kendi mitlerini oluşturur ve onlarla meşrui-yetini devam ettirmeye çalı-şır. On beş yıldır iktidarda

KÜNYE

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

ARKA SAYFAGÜNLÜK E-GAZETE 01 MART 2017 ÇARŞAMBASAYI: 117

1972 Münih Olimpiyatları’nın en çok konuşulan sporculardan biriydi Sov-yet jimnastikçi Olga Korbut. Kendi adıyla tarihe geçen ve tehlikesi sebe-biyle yapılması yasaklanan hareket-lerin sahibi efsane sporcu, madalya-larıyla birlikte şahsi eşyalarını geçim sıkıntısı sebebiyle ABD’deki bir mü-zayedede sattı.

Güney Koreli teknoloji devi Samsung’un veliahtı Lee Jae-Yong, rüşvet ve yolsuzluk suç-lamasıyla karşı karşıya. İddianameyi tamamla-yan savcılık, Lee dışında dört şirket yöneticisi-nin daha aynı zan altında olduğunu duyurdu. Şirket yetkililerinden üçü, savcılığın açıklama-sından sonra istifa etti. Samsung, şirketin fark-lı birimlerini koordine eden Stratejik Büro’nun kaldırılacağını ilan etti.

Samsung, azledilen eski Cumhurbaşka-nı Park’ın arkadaşı Choi Soon-sil’in yönettiği kâr amacı gütmeyen ku-rumlara 36 milyon dolar bağış yapmakla suçlanıyor. Savcılık, bu bağışın Samsung’un veliahtının hü-kümet desteğini almak için ya-pıldığını iddia ediyor. Lee ay başında gözaltına alınmıştı.

Korbut’un Münih Olimpiyatları’nda aldığı iki altın ve bir gümüş madalyanın da aralarında bulunduğu yedi parça eşya 183 bin 300 dola-ra alıcı buldu. RusGazeta.ru sitesinin verdiği habere göre, Korbut uzun süredir geçim sı-kıntısı çekiyor. Site haberi “Madalyaları Kor-but’u açlıktan kutardı” başlığı ile verdi.

Soğuk savaşın en yoğun yaşandığı dönemde yapılan 1972 Olimpiyatları’nda daha 17 yaşın-dayken katılmış ve performansıyla Batı’da da birçok kişinin hayranlığını kazanmıştı. Boyu sadece 1,5 metre olan sporcuya “Minskli Ser-çe” adı verilmişti. Korbut, üç altın ve bir gü-

müş madalya almıştı. 1976’daki Morntreal Olimpiyatları’nda da bir altın ve gümüş ma-dayla kazanmıştı.

Açık arttırmada satılanlar arasında Korbut’un olimpiyatlarda giydiği bir mayo, 1972’de aldı-ğı BBC Yılın Spor İnsanı Ödülü, çeşitli sovyet madalyaları ve kapığını imzaladığı bir spor dergisi de var. Asimetrik paralelde yaptığı “Korbut dönüşü” adı verilen hareketi daha sonra çok tehlikeli olduğu gerekçesiyle ya-saklanmıştı. Arizona’da yaşayan 61 yaşındaki Belarus doğumlu sporcu 1991’de ABD’ye yer-leşmişti.

EFSANE, PARASIZLIKTAN MADALYALARINI MÜZAYEDEDE SATTI

SAMSUNG’UN VELİAHTINA RÜŞVET SUÇLAMASI