ahu tuğba destanı

36
A A A Ahu Tu hu Tu hu Tu hu Tuğba’nın Aslında Peltek ba’nın Aslında Peltek ba’nın Aslında Peltek ba’nın Aslında Peltek Olu Olu Olu Oluşuna Dair una Dair una Dair una Dair DESTAN Emre AYGÜN

Upload: emre-ayguen

Post on 18-Jun-2015

296 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Ahu Tuğba, Mehmet Ali Ağakay, Bonhoeffer, hava taarruz sığınakları ve diğerleri...

TRANSCRIPT

Page 1: Ahu Tuğba Destanı

A A A Ahu Tuhu Tuhu Tuhu Tuğba’nın Aslında Peltekba’nın Aslında Peltekba’nın Aslında Peltekba’nın Aslında Peltek

OluOluOluOluşuna Dairuna Dairuna Dairuna Dair

DESTAN Emre AYGÜN

Page 2: Ahu Tuğba Destanı

Mezarlıklar Mezarlığı

I. Boğulan II. On Yedi Yaşında III. Ölü IV. Ölüm

Page 3: Ahu Tuğba Destanı

I. Boğulan Odalıklar Mezarlığı ampirik doğacakken yampirik ölen dir yalnız o bölünemez II. On Yedi Yaşında Ölenler Mezarlığı Kanatlılar boşluğa uçarlar Boşlukta buldum kendimi Bir anda III. Ölüdoğa Hecelerin üst üste yığıldığı: şiirlik. Hecelerin üst üste yığıldığı bir şiir: İremik Hatun ahlakı bir mecburiyettir. O diller birbirine birdirbir: hecelerin üst üste yığıldığı binbirşiir.

IV. Ölüm Soruysa Da Bir Ölümlerdir de soru sormayan Dırkentlerde. Ölümlerim vardır kentlerde; şurda burda bugünlerde, düşmanıdırlar birkaç kişinin.

Page 4: Ahu Tuğba Destanı

Ahu Tuğba’nın Aslında Peltek Oluşuna Dair Destan Giriş Bir çocuk I. Sanço II. Sanço III. Sanço

Sonuç

Bir Çocuk

Page 5: Ahu Tuğba Destanı

GİRİŞ

Bir Çocuğun Şarkısı Siyah papatya siyahtır. Papatyadır. Siyah papatyadır. Dünyadadır bir ucundadır. Dünyanın bir ucundadır.

Page 6: Ahu Tuğba Destanı

I. Sanço’nun Adası [Sanço Panza Var Mıdır] Kentinin sokaklarını bilmez insan İstanbul’da okudum İzmir’i Olmayan daha vardır olmayan Sürgünoğlusürgün dayak yemiş biri. Yıldız haritasında yıldız Şu an Parmağımı bastığım olasılık yerim: kendi kentim. Anlamı bulanık ağır aksak varlığını yayarak, Kendi kentim: seninleyim. II. Sanço Panza’nın Sıpaları [Şato Değerindedirler] Yokluğumda buldum seni [evet] -kutsanmış idin [hayır] Yokluğumda buldum seni [ev ve et] -tin [haa, yır!] Yokluğumda buldum seni [evet!] -n [hayır] Yokluğumda buldum seni -n? -mış idin. III. Sanço Panza’nın Ada Meselesindeki Israrı artık yok lar var artık

Page 7: Ahu Tuğba Destanı

SONUÇ

Koklayan var mıdır? Dünyadadır. Koklayan varsa dünyadadır. Siyah papatyam siyahtır.

Page 8: Ahu Tuğba Destanı

Kâbiz’in İkna Edilmesi [Koronun Yalanları] I. Hayatın sırlarına eriştin bak, -ama önemli değil bu artık- uçan halını döşek yaptılar tutun saçaklarına otururken. II. Babanın giysilerini verdiler;giydin. III. Masalları tersinden okurdun, Sonra uzattın başını geri çekmedin İçinde Ankhuros ahlakıyla İçinde sessizliğin Hedefine ulaşmadığı görülmüş değildir mızrağının artık sen de ölümsüzlüğünü bağışla yeni sahibine, yaranın kanıyla tırnağını boyayan. Elden ele dolaşan: zahil kabı zehir gölgesi “yarasını saklayan budalanın garip utanç duygusu” IV. bıraktığın nedendir beni tenasuh uzvum köreldi nedendir bıraktığın beni kilitli kapı oidipus gölgesi I. tutun saçaklarına yeni halinin IV. babanın giysilerini verdiler giydin

Page 9: Ahu Tuğba Destanı

Ölüme Değin Konuşulacaklar Şair anlar kendi sonsuzlarıdır, şair anlar. Kintar kantor kantar. Kendi sonsuzlarıdır onlar. Kanatlılarladırlar kanatlı anlar. Kan tor kan. Yazdığımı yazacağım. Karşı kıyının zehirli alışkanlık içkisi, arka sokaktan dolaşan metres, yokuşa salınmış intikam isen, portakal kokulu taze kitaplarım isen, yazdığımı yazarım. Bir mahkum uzaklara bakar titreşimsiz sonra. Bakışlarını kanıtlayamam. Yazdığımı yazıyorum. Utangaç bir dilenci gibiydim, gücüm gücüme giderdi. Düşe kalka vardım avluya. Yazdığımı yazdım. Devrimim bu olmalı benim de, yazmalıyım. Yunus’un kaç mezarı var? Sivrisinek koleksiyoncusu kaç çocukludur? Tetiği çeken kim? Tapınaktan en son kim çıktı? Üşüttüm kapıyı çek. Yaz. Yasak odamızda ____ hassas yurttaşların şiirleri uykuları, babil seddi çin kulesi, büyük efsaneler. Hayatım boyunca yalan. Hayatım boyunca anlam. Knidosluların kırdığı taşların yolundaki anlamlar: bedenin taze humması - lobotomif, hareketin öylesi anlamı – ilk hareket, yazmaktan korkuyorsun – hamle et. O sırada korumasına girdiğim düşünceler… ormanda kurt kuşta. Doğmadan ölen çocukta. Uykuda ölen çocukta. Doğunca ölen çocukta. Orada gerçek ortada. Kapanın elinde. Elinde kapanın. O sırada korumasına girmediğim düşünceler… her şey birbirinin yerine geçiyor. Herkes herkesin. Kavak kavağın. Herkesin nesnelliği dilin kemiği. Yazmalıyım. Her şey birbirinin yerine geçiyor. Bir matematik duygusu inan ki bu. İnan. Yalan! Yalan/Türkçe/Değildir/Asalet. Yazmadığımı yazacağım. Defteri yaktım boştu zaten. Gözlerimi ışıktan kaçırmışım gibi oldu. Kırp! Her yerde aynı yıldızlar Kırp! Her yerde aynı insanlar Kırp Işıklı mı silik mi sıradan mı Konuşmayı öğrendiğimden beri veremediğim cevap bu. Bilirim o günü estetik hayaller acı estetiğine dönüştü: boşluk yazıyla boşluktu. Yazkaba: ipekten dokunmuş bir çeşit kumaş Yazma: yazmalı.

Page 10: Ahu Tuğba Destanı

Metinlerden Süzülen Beyaz bir gecedir aforoz şenliğinin kılcal damarlarından geçen. Bir mırıltının yazgısıdır ova: Coğrafyada bir renk (belki yeşil) Van G.’de, renk (muhakkak sarı) Don Q.’da, savaş alanı Sanço’da, adacıl beklenti fizikte, kimbilir ne metinde, gönderme Raskolnikov’da köksüren İsa. Ova.

Page 11: Ahu Tuğba Destanı

Hortumcunun Malına El Konsun Gölgesiyle birlikte her gün her gün gidip gelirken, gölgesini çiğnerdi o heykelin, sakin. Gidip gelirken, gidip gelirken, giderken, her gün çiğnerdi bir o yandan bir bu yandan, habersiz tarafından, Her gün. Güneşi izlerdi her gün güneşe bakmadan, akşamsefaları açıldı derdi kapandı derdi, şurdaki bulut, derdi, putum, (Baudlaire’den falan haberi olmadan) Bir işe giderdi hiç durmadan.

Page 12: Ahu Tuğba Destanı

Onun İlacı Yüzgözlü çolak şiir (yaşı içinden seyirenin antimitolojisi) yapboz söz Yoz sözeylem Köz közeylem Boz bağıra bağıra konuşması Gerekirken ve efsanelerde doğumlar hiyerarşik Bilirken susan zarın bir numaralı yüzünün haşmeti (yaşı içinden seyirenin artık mitolojisi) Tek gözlü kırkayak: “Yehura niçin beklemenin körlüğündedir?” Sallanan sandalyenin gerçeği doruğunda söyleyen peygamber: kırılgan boynuz acı veren orkide süs süsmek süs için süs süsmek süs için süs süsmek süs için Acı yaşı ıstırap yaşı kanyaşı O mudur Odur Onun ilacı Od.

Page 13: Ahu Tuğba Destanı

Ciğer Yeme Adabı Öldüğün günün üzerinden kaç kez geçtin, sor. Sor ona söyledikleri yazdırır kendini, kağıt alma o yüzden kalem de. Ölüm öldüğünü bilmektir böyle söyleyecektir; dinle. Söylemedim ben daha söyleyeceklerimi. Dinle. I. Sırtımı sıvazlayan olmadı, bilirsin isterim. Ağakay’ın sahipsiz argoları gibi ihtiyarlardır, boy veremediğim suda izlediğim meraklı yüzüm ve o suya atılıp da geri gelen mızraklar. Bazenhareketetmekgerekirherumudundibineinmelidir Şövalyevardırherumudundibindebenordadeğilim. Söyledim ya söylemedim söyleyeceklerimi. Suya bakıyorum karanlığa, kör gibi; ölümü göremez körler, duyarlar ama. Duyarlar ki mavi karanlığıdır karanlığın kazanılan eksiklikler. Sardunyayı o berbat kokusuyla severler güneşin alaca telaşıyla battığı çocuk tatillerinde, o tatiller ki emiliyor zaman taşlarda – onlardadır bedenim. ( Bana değil o yüzden, sor ona)

Page 14: Ahu Tuğba Destanı

II. Der ki: eksik bir şeyler var şeyler bir - ulaşılandır havuç gibi onun dili (benden duymuş olma) Derer ki: yaşam doruklarda söz doruklarda dağın eteğinde söz biter kırılır halk karılır söze (Bana değil, o yüzden sor ona) Bilimin gladyosu benim ve de eylemim sözcüklere kitlenmiş Leonardo’yla evliyken Mualla’ya aşık Jokond’un suçsuz iradesizliği Jokond kimmiş?! Sen beni dinleme gene, bilirsin uçurumun kenarında, büyük adımlar atarım. Büyüktürler. Kıvamı cipciddi ilkbaharlar. Alttan akan alfabedir eskirken esriyen ve eksilen gerçeğim benim: gerçek benim. Anlamın sınırlarından sınırın anlamına yürürüm dindarca ama durma tutkusuyla. Çünkü büyücüsüz olunca bir Don K ölüm ölüme benzemez.

Page 15: Ahu Tuğba Destanı

III. Çünkü, şairlerin en alçağı Roma’daki Sabitus’a, Toskan Sokağı sakini kalın enseli, sor sor ona: “Kartaca yazıktır sana Yazık yiten ışığına Kırmızı hayaletindir Eflatun harmaniyede Titreşecek sonsuzlukta Yazık yiten onuruna” diyecektir, dizeleri ateşli. IV. Çatal sol ele, bıçak sağ.

Page 16: Ahu Tuğba Destanı

An Be An An Zaman Koku duvarıyla korkuyla ayrılmış karşı yakanın gizemi yeşilliği tren rayı gidimsizliği akrabasızlığı, çocuk kararsızlığı çocuğun umarsız bakışı. Kahrolsun kötü şairin gebermeyen çocukluğu. Bir holivud filmi çok eski gittikçe kayboluyor yaklaştıkça gidiyor. Uzaklaştı. Işıklar, uzakta. Karşıda bir yaka inci şerit. Korkuyorum. Işığı açtım. Çıt! Şimdi kapadım. Açtım. Gitmek istiyorum uyumak istiyorum yolda belki uyurum. Uykuluydum kucaktan kucağa göçtüm. Yatağım nerde o? Ben nerdeyim ben nerdeyim yatağa kim taşıdı kim? Uyumuşum uyanmışım uyumuş. Yazmak istiyorum masturbasyon gibi o. Konuşmak istiyorum sevişmek gibi o. Görüyorum görüyorum yalan yalan göremiyorum göremiyorum. Işık açık gözümü alıyor gözüm alınık alık. Kalık gözüm takılık misafir misafirleri miz gelecek lokma düşecek. Işığı kapadım karşı inci şerit misafir lokma bâtıl sus sus sus sus! Yazdım, çok yazdım, yoruldu elim yoruldu kolum yoruldu dilim. Kale duvarı gibi korku dolu kolum. Uyum uyak uyum uyum uyumak istiyorum. Çok istiyorum hep uyumluydum uyaklar kurdum artık istiyorum uyumak istiyorum, uydu uysal uyduruk uyuşuk uyruk yum ım um um um . Bencil sin sen benim. Sayıklamak istiyorum cennet o olsun cennette herkes bencil olsun. Işık gürültülü kes şu zırıltıyı kestim o gürültüyü, zırıltılı ışık gürültülüdür. Birinci müdür sövdü müdür? İkinci müdür övdü müdür? Üçüncü müdür çüklü müdür? Biat et kutsanmış et yeremya ihanet dine ihanet mürekkeptir mürekkep ışıklar ışıklar ışıklar ışıklar!.....iyice kararsızlaştı değil mi? Artık holivud filmi de yok. Canım öğretmenim. Şimdi yazıyı düzeltme zamanı eli kolu ona bağlıdır. Çıt! Bonhoeffer alamandı, öldürenler alaman.

Page 17: Ahu Tuğba Destanı

Büyücünün Çırağı Ne zaman bozmuştuk andımızı? Kuşkusuz kuytusuz bir karanlıkta, Tanrısız hiçlikte __ ne zaman? Diyordun ki şunu diyordun Ölüm sonrası hiçlik hiçliği belirtisiz hiçlik onun içinde o Kötü şairin sevgi seli gibisinden gereksizcesinden gerekçesizcesinden bir hareketsizlik yaşamının gölgesi önünden arkandan giden. Ne zaman içmiştik andımızı? Bir rengin karşıtlığı olmaklığındı dada sigara içişin Karşıtıyla ödüllendirilmiş bir renktir o siyah mıydı beyaz mıydı ne karın ağrısı Renkleri __ zaman o ki içine çekerdin Renkleri__ zaman o ki ( kabul etmez gibi ) direngen üflerdin Sen bir şeydin, karşıtı olmaklığınla sen bir şeylerdin siyah mıydı rengin beyaz mıydı ben de bilmiyorum sen de bilmiyorsun belki hatta düşünmüyorsun Bir şeyleri değiştirmek!! diyen devrimcinin naifliği sarı nikotin parmakların sızıyor sızıyor sızıyor kara katran sarı nikotin

Page 18: Ahu Tuğba Destanı

Sahi ant içmeye niye gerek duyduk? Saray soytarıları şölene indiklerinde yüzlerini boyarlar siyaha sarıya beyaza Saray soytarıları odalarında sessizce ağlarlar ant içmiştik hatırla sözcükleri elinden tutup… Sahi ne zaman? Sahi endişeye ne zaman gerek duyduk? seçenekleri elinden tutup… Hangi an?

--- Yine de biliyoruz ki güneşe bakan kör olur kör ölür güneşe bakan Ni ha ha haa!

Page 19: Ahu Tuğba Destanı

Şöyle Böyle Çatılar kuşlardan uzaklaşıyor. kuşlar mı çatılar mı Uçurtmalar gözlerini yokluyor. gözlerin mi uçurtma mı Kalabalık çarşı nesneler yerinde sayar Yalnız bir sokak. ben mi sokak mı Taştan bir sokak, değişmiş adı. adımla an beni Çocuklu anneler. anneler mi çocuklar mı Adımla anları. Sen ve ben, sen mi ben mi? adımla an beni Nesneler ve sözlükler _ ya da tam tersi.

Page 20: Ahu Tuğba Destanı

Haskahraman

I. Diskobolos

II. Diskobolos III. Diskobolos IV. Diskobolos

Page 21: Ahu Tuğba Destanı

I. Müzede Diskobolos Ben bu duru yalnızlığı kafeste veliaht yalnızlığımı büyükşehirliydim dert edinmeden önce edindim. II. Taştan Akan Diskobolos Nesneler miydi aynada görünen yoksa başka şeyler Sözcüklerin değeri mi ne yoktu Bin parça yüzünden düşen süzülen sözcükler Irmaklar akardı ne çakal ne soylu Daha ne olsun III. Geveze Diskobolos Boşluk duygun çocuğum dolmamaklığın, Boşluk duygum benim kemirilmişliğim. Onunkiylen kendim, dolabilirim. IV. Fotoda Diskobolos inceyle kalının buluştuğu tuhaf müsveddesizlikte, sözcükler karalanır.

Page 22: Ahu Tuğba Destanı

Tangen’in İntihar Etmeme Nedenini Araştıran Düşünce Şiiri otobüs penceresinde rilke rilke bir gecede çakılı dolunay şıkırdıyordu acemi şairlerdik oluk oluk püskürtüldük denize vardık soğuduk öncesi kuboa sonrası kuboa kuboa anda! kuboa anda! kuboa anda! kuboa anda! kuboa anda! kuboa anda! kuboa anda!

Page 23: Ahu Tuğba Destanı

Kişisel Bozkır Üçlemesi I. Aklım II. Okay Sesleri Arasında III. Ludwig Gözleri

Page 24: Ahu Tuğba Destanı

I. Aklım Karışıktı Hala Çok Karışık

Diyalektik otogardır evet otogardır acı çekirdek tatlı meyve Hasandağ’ın asalak bulutları Otyam kadınlarıdır Modigliani de olabilir pekala -Yalakalan dile! Yalayakala. Cehennem yükseliyor evet yükseliyor ta kuruyana ta kırılana ta kapılana cehennem yükseldikçe yükseliyor boz__________________kır -Sürgün var ya! şiirmiş o.

Page 25: Ahu Tuğba Destanı

II. Okay Sesleri Arasında Kabul Edildi Nevşehir’e geldim. N’olur sev beni! Damat İbrahim Paşa Külliyesi, şehir sessiz, bağırış çağırış sükut. Sakin requem. Sükut. N’olur... - Sürgün var ya! şiirmiş o. Sürgün şiiriyle çevrildim evet çevrildim. Güneş örneğin sarıdır, onu öğrendim. Güneş batıyor iken Hasandağ güneşe yaklaşır, bunu öğrendim. Şehir panzehirsiz, bozkır eskil sarıda. (Hasandağ isyandır bozkıra) Çevrildim ben ben öğrendim.

Page 26: Ahu Tuğba Destanı

III. Bozkırın Ludwig Gözleri Bozkırdan zor bela çıkan umuttun. Bunu biliyor musun bozkırın içinden? Biliyor musun örneğin acı radika vardır yenir. Bozkırda acıkmam sen acıkır mısın? Bozkırın içinden farkında mısın? Bozkırdan zor bela çıkan umuttun. İlenç havası buğulanan o toprak üzerinde kurumuştum ben kurumuştum. Geri dönmek istiyordum. Sanki şeydi şey gibiydi tüm köprüler ve tüm köprüler atılmış gibiydi. Şaşırmıştım korkuyordum ama ağlamıyordum. Hep bir şey arıyordum. İçine girdim. Bozkırın içinden biliyor musun? İçine girdim sıcak gibiydin sıcak sarı sıcak gibiydin. Rüzgarı battaniyesinin altında duyan duyumsayan bundan mutlu olan bunu unutmayan çocuk sesiydi sesin. Sözcüklerle parçaladım kendimi. Yavaş yavaş olsun şu iş allahaşkına. Yavaş. İçime gir ve battaniye: unutma sakın. Bozkırda ağlarım sen ağlar mısın? Bozkırdan beni kurtarır mısın?

Page 27: Ahu Tuğba Destanı

Börtleğen Yarı saydam bir yüzün var. Otobüs durağında yaşlılar, memurlar kadınlar bebekler, otobüs durağında gençler, otobüs hareket eder. Duraklar peşi sıra her birinde bebekler, yaşlılar her birinde gençler. Tarihten alıntı yapmayınız Tarihten alıntı yapmalıyız Silah patlar. Pat! Ölmediyse tarihçi kişi tarih yazılır. Yapmalıdır dırlı yapmalıdır. Aynalaşan Kendi camda yüzün İzlenimler peşi sıra aynalaşan camda.

Page 28: Ahu Tuğba Destanı

Hermes’in Terliği Hermenötik ölüm yavaştır, ıstıraplıdır. Nevroz bir bahar ayini değildir. En büyük sözü anlamak, aramak, sormak Nevroz bir bahar ayini değildir. Anlam cehennemi, cehalet şerbeti. İşte bir bahar ayini.

Page 29: Ahu Tuğba Destanı

At At koşuyor At çizgiye yaklaştı At koşuyor At çizgiye geldi At koşuyor At çizgiyi geçti At koşuyor At çizgiyi geçti At koşuyor At çizgiyi geçti At koşuyor At çizgiyi geçti

Page 30: Ahu Tuğba Destanı

Ankara’nın Sonsuz Küçükler Fiziği …Atomik yalnızlıklar medeniyeti Atomik medeniyetler yalnızlığı… O şehrin atomik yalnızlıkları bir araya gelirse n’olur ne hale gelir? Evler. Mecburiyetler. Otomatik yalnızlıklar o şehirde yaşanır yaşanır O yalnızlık ancak o şehirde yazılır. Burası Ankara’dır.

Page 31: Ahu Tuğba Destanı

Tarih Sıkıca sarıldığında İşte yüzünle başbaşasın.

Page 32: Ahu Tuğba Destanı

Ve İşte Sonra ölür insanlar birbirinden habersiz, sonra yaşar insan koyun koyuna İsfahan’da ve kafiyede, ve hala, Melikşah’ın koynunda mezarcının mezarı.

Page 33: Ahu Tuğba Destanı

HEİLLBRONN BOMBALANIYOR Öyle basamaklar ortası erimiş binlerce adımlı adamla bir yığın Hatta yığıntı Heilbronn yıkıntı Öyle kapılar yorulmuş sanki açıl kapan kapan açıl kapan Heilbronn'da kapılar kapan Öyle sığınaklar yaşlı eriyik bilge hem görmüş geçirmiş belki bin yıl var ayakta Sahi dar ya da geniş, sığınak sığınaktır değil mi Bir şehir ya da yelkenleri parçalanmış bir gemi İç açıları belli (olmak ya da olmamak Raskolnikov'un içini daraltmış teslim olmak ya da olmamak derdi) Beyler, Heilbronn bombalandı. Bilirsiniz yanlış yerde aradıydı Razinski de Troya'yı Bilirsiniz tahta at yoktur ve varolmamıştır Çoğuldar bir Troya Atı Heilbronn bombardımanı Ve Assos nekropolisinin ölülerini kısa zamanda yiyip bitiren taşları Gökyüzünde göçmen kuşlar geldiler ve gittiler ve kentin dışında açık havada yaklaşma uçuşunu seyredenler için karanlıkta uçmakta olan çok sayıda düşman uçağının görünümü korkutucu ve dehşet verici güzellikteydi o sığınağın kapılarında yorulmuş eriyik bilge binlerce teslim olmak ya da olmamak ölüleri bir yığın alt alta üst üste kapısının önünde dibinde eşiğinde hepsi ölü hepsi ölü hepsi alaman: “Heilbronn'da bir bombardıman!” Ve kelam ve Tanrı zâtı ve kalem yazmaz. Ve boş, her şey boşların boşu.

Page 34: Ahu Tuğba Destanı

Plevne Savunması Plevne savunmasını yapan ben değilim

Kendine diktiğin bayrak Yere düşürüp teslim aldığın sancak Rahat uyu Plevne savunmasını yapan ben değilim Tuğla üstüne tuğla üstüne tuğla Uzaktan gördüğün bir kale uzaktan kendin gördüğün Oybirliğiyle kabul ettiğim öğretici bir ölüm Mallarımı paylaştırın şu şu kişilere: Elcağzını dua etmek için açmış küçük kıza Tekne orucu tutarken uyuyakalan küçük kıza Allah iman etsin diye mi yaratmış küçük kıza Kendine diktiğin bayrak yere düşürüp teslim aldığın sancak Bir kalede uzaktan gördüğün uzaktan bir kalede gördüğün

Cevaplara soruların tayin edildiği Neresi üstüne çevrilen dipdiriyalektik uzak bir çağda Kapakları zaman zaman açılan sinirleri boşaltılan çağıldak yatakta bir otel dolusu kötü insan bir kötü otel dolusu insan.

Huzur üstüne huzur üstüne huzur… Rahat ol Plevne savunmasını yapan sen değilsin.

Page 35: Ahu Tuğba Destanı

…O ka!

Page 36: Ahu Tuğba Destanı