isamveri.org › pdfdrg › d230620 › 2014 › 2014_ozdemirm.pdf · vi. dİni yaylnlar kongresi -...

16
VI. YAYlNLAR KONGRESI . . -ISLAM, SANAT VE ESTETIK- (29- 30 2013 1

Upload: others

Post on 25-Feb-2020

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. DİNi YAYlNLAR •

KONGRESI

. . -ISLAM, SANAT VE ESTETIK-

(29-30 Kasım-Ol Aralık 2013 1 İSTANBUL)

Page 2: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

Eıidülüs Sanat ve Mimarisine Dair

Prof. Dr. Mehmet Özdemir

Ankara üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı "' Öğretim üyesi

Müslürnanlar, büyük fütuhat dalgası neticesinde ayak bastıkları her yerde ya yeni

şehirler kurmuşlar ya da eskilerini ıslah etmişlerdir. Doğuda Küfe, Basra, Bağdad,

Sarnarra; batıda Kahire, Kayrevan, Mehdiyye, Merakeş, Fas, Tabert onların bu şekilde

inşa ettikleri bir çok şehirden baztlandır. Müslüman fatihlerin yıkıcı değil, yapıcı; kıncı

değil tamir edici bir irade ile hareket etmeleri, diğer fetihler gibi Endülüs'ün fethinin de

bir işgal hareketine dönüşmesine rnani olmuştur. Bu irade sayesinde, fetih esnasında

harap vaziyette bulunan beldeler marnur hale gelmiş, ufacık köyler büyük şehirlere

dönüşmüş ve bu şehirlerden bazıları , bünyelerinde bulunan çok sayıda han, hamam,

cami, medrese, saray, sivil ve askeri mimariyi temsil eden diğer yapılacia Ortaçağ dün­

yasının büyük medeniyet merkezlerinin arasına girmeye muvaffak olmuştur. Nitekim

Endülüs'ün fethine kadar Kurtuba, dünya coğrafyasının diğer bölgelerinde pek bilinen

bir şehir değildi. Ancak fetihten iki asır sonra bu şehir 113 bin hanesi, 21 dış malıallesi,

70 kütüphanesi, çok sayıdaki (bir rivayete göre 2 birlin üzerinde) cami ve mescidi, bir o

kadar han ve hamarru, muhteşem saray ve konaklan, 1 nihayet yarım milyona yaklaşan

nüfusu ile Bağdat ve İstanbul'un yanında dünyanın en büyük üç rnedeİıiyet merkezin­

den biri haline gelmiş ve bu şekilde adını her tarafa duyurrnuştu. O derecede ki, mesela

miladi onuncu yüzyılda Alman hanım şair Hroswitha'nın mısralarında, Kurtuba 'yeryü­zünün pzrlantası'12 olarak vasıtlandırtlabilmekteydi. Bu "pırlanta" nitelernesinin, elbette,

şehirde sanatla hayatın iç içe olması gerçeği ile çok yakın alakası vardı. XI. yüzyılda

İşbiliye, Ma.Iaka, Meriyye, Batalyevs, Thleytula, Sarakusta, Oclniye, Gırmita, Belensiye

ei-Makkati, Ndlzu't-tfb (nşr. i. Abbas), Beyrut 1988, ı, 540.

2 İmamuddin, S. M., Muslim Spain, 189.

169

Page 3: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

g{bi Endülüs şehirleri de, Kurtuba benzeri birer merkeze dönüştüler. Bu gelişmeye bağlı olarak Endülüslü şairler, mensubu bulundukları şehirlerinin nezihliğini ve güzelliğini Cennet'in güzellikleriyle mukayese etmek suretiyle anlatabiliyorlardı.

İster yeni kurulanlar isterse eskileri olsun şehirlerde saray ve bilhassa ulucami, hayatın merkezi, bütün yolların çıktığı ana kavşak konumundaydı. Çarşılar, hamam­

lar, hanlar bunların çevresinde inşa. edilmiş, keza eğitim kurumları, zekat ve sadaka gelirlerinin toplandığı beytülmal ve başka bazı önemli sosyal ve dini faaliyetler hep bu merkezde ve etrafında cereyan etmiştir. Bu forıksiyon çeşitliliğine bağlı olarak camiler tezyin edilirken masraftan kaçınılmamıştır. Bir rekabet atmosferi içerisinde görkemli saraylar ve köşkler inşa edilirken, mimaride ve dekorasyanda din farklılığını dikkate almaksızın gerek Müslüman gerekse Müslüman olmayan sanatkarlar istihdam edilmiş­

lerdir. Süsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran asil bir öge haline gelmiştir.

Sanata ve tabiata düşkünlüğün Endülüslülerin ortak hususiyederinden biri olduğu söylenebilir. Onların gerek mimari alanında ortaya koydukları eserlerinde gerekse sa­

nadarında bu yanlarını açıkça görmek mümkündür. Endülüslü idareciler saraylarında büyük şairterin ve edipterin bulunmasından iftihar ettikleri gibi camiler, saraylar, ka­nallar, köprüler, yollar, bahçeler ve kaleler yapmış olmalanyla da aynı şekilde iftihar etmişlerdir. Endülüslü şairler güzel kadırılar, çiçekler, ağaçlar, dağlar, dere ve nehirler, gezegenler, gökyüzü ve ay için şiirler söyledikleri gibi büyük mimari eserleri de duygu yüklü beyiderine konu edinmişlerdir.3 Endülüs'teki mimari eserler hem büyüklükleri

hem de güzellikleri ile dikkat çekmekteydi. idareciler bu gibi yapılar yanında kaliteli kumaşların, güzel giysilerin, takıların ve değişik türden kutu ve sandıkların imal edil­mesini de teşvik etmişlerdir. Yöneticilerin himayesinde Doğu'daki gelişmelerden de ilham almak suretiyle mlıİıari ve elsanatlan, edebiyatla atbaşı götürülmüştür. Endülüs Emevi Devleti'nin kuruluşuyla başlayan ve gelişen mimari, sonraki dönemlerde de de­vam etmiştir. Endülüs'te Müslüman idaresinin son temsilcisi olan Nasriler (Ahmeriler/ Beni Ahmer), Müslüman İspanya'nın mimari alandaki dehaslnın bir göstergesi olan

Elhamnl gibi bir güzellik şahikasını bize miras bırakmışlardır.

Endülüs'te mimari ese~lerin güzelliği yapıların dışında değil içinde müşahede edilir. Mübalağa derecesine ulaşan dekorasyon çalışmalarında Endülüs'e ait hayvan ve bitki figürleri, bol miktarda geometrik şekiller ve hatlar kullanılmıştır. Sanatkarlar, herhangi

bir geleneği körü körüne taklit etmek yerine kendi dönemlerinde ve daha önce var olan dekorasyon tekniklerini ve stillerini incelernişler, bunlara kendi dehalarını da katarak Endülüs tarzını geliştirmişlerdir. Eserlerine vücut veren sentezci anlayış, bu suretle dünya çapında ün kazanmıştır.

3 el-Makkari, I, 120 vd.; Chejne. 320.

170

Page 4: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

XI. yüzyıldan itibaren Endülüslüler mimaride ve sanatta kendi asaletlerinin ve özgün

yanlarının farkına varmış durumdaydılar. Müellifler, Endülüs'ün güzel sanatlarda ve

mimaride ortaya koyduğu başarıyı ve inceliği nakledegelmişlerdir. xvn. yüzyıl müel­

lifler.iı\den el-Makkari, XI. yüzyıldan itibaren birçok müellifin yaptığı gibi, Endülüs'Ün

üstünlüklerine ve güzelliklerine geniş yer ayırır. Bu bağlamda Kurtuba'yı, bucanın ko­

numunu, mahallelerini, mescitlerirıi, saraylarını, mezralarını, mesire yerlerini, hamamla­

rını, kanallarını ve köprülerini genişçe tasvir eder. Kurtuba'nın Endülüs'te sahip olduğu

üstün konumu, bir bedende başın sahip olduğu konumla karşılaştırı.r-4, şehrin şöhretirıi

ve harikuladeliklerini zikrederken burada tahsil edilen ileri düzeydeki muhtelif ilimlere,

birer saltanat şehri olan Medinetüzzehra ve Medinetüzzahire'ye dikkat çeker.

Kurtuba yanında Endülüs'ün başka şehirleri de kendilerine has cezbedici yönlere

sahiptiler. Şekundi, Endülüs'ün üstünlüklerine dair Risale'sinde,5 Endülüs'ün Kuzey

Afrika'ya olan üstünlüklerini sıralarken bunlara değinir: İşbiliye, "zeytinlikler sema­

sındaki yıldızlar" ı andıran sağlam yapılmış büyük binalar, musiki aletleri ve bunların

etrafında toplananlar ile nam yapmıştı. Muvahhid Halife Yakub el-Mansfir tarafından

inşa ettirilen İşbiliye Ulucamü'nin minaresi, İslam dünyasında inşa edilenlerin en dik­

kat çekici alanıdır. Kaleleriyle de meşhur olan Ceyyan'a "ipek şehri" denir. Buradan

çok uzak olmayan Übbede (Übeda), mesire yerleriyle ve dansçıları.yla; Gırnata, eşsiz

mimari eserleri, bahçeleri ve hamamlarıyla; Maleka, gökteki yıldızlan andıran evleriyle

meşhurdur.

Şehirler, Endülüs içinde ve dışında ahşap, merrner, fildişi, deri, tekstil, değerli metal

işçiliği ile de ün salmıştı. Kurtuba, kaliteli ayakkabı lan, ceketleri, kemerleri, kalkarılan,

ciltçiliği, dağlarından çıkarılan kırmızı ve beyaz mermerleriyle tanınrnaktaydı. Musi­

ki aletleri ve çelikten mamul muhtelif araç gereçler, işbUiye'nin adını duyurmaktaydı.

Maleka'da imal edilen süslü seramikler, bordürler, altın işlemeli ipek giysiler idarecilere

ve zenginlere satılmaktaydı ve bunlar Meriye ve Mürsiye'de de imal edilmekteydi. Be­lensiye, brokar kumaşlanyla dikkat çekmekteydi.6

Ortaçağ müellifleri haklı olarale Endülüslülerin sanatsal kabiliyederini ve inceliklerini

zikrederler. Onların ortaya koyduğu eserlerin çoğu yok olsa da ayakta kalanlar, Endü­

lüslülerin sanatsal ve mimari dehalarının güzel birer kanıtıdır. Harici birçok elemana

ve İslami gelenekteki eserlerle olan benzerliklerine rağmen hispano-morisco adıyla bilinen kendi hususi tarzına ve özgünlüğüne de sahiptir. Mimari, en mümtaz ifadesirıi,

mescitlerde, saraylarda ve kulelerde buldu. Bunların çoğu, zaman ilerledikçe tahriba-

4 el-Makkarl, I, 461; Chejne, 322.

5 Bu nsalenin tam metni için bkz. el-Makkari, m. 186-222.

6 el-Mak.kari, m, 212vd. (Elogio delislam espaiiol (İsp. Çev. E. Garcia G6mez) , Madrid 1934, s. 106-110).

171

Page 5: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

ra· uğrasa da, geriye kalan kısımlan ilgi odağı olmayı hak eden bir cazibeye sahiptir. Kurtuba Ulucamil, Alcazar, Giralda, Generalife ve Elhamra bunlar arasında yer al­

maktadır. Zikredilen eserler değişik dönemlerde inşa edilseler de, vnı. yüzyıldan XIV. yüzyıla kadar bir mimari devamlılığı yansıtmaktadırlar. Dahası bu mimari geleneğin İspanyol ve Avrupa mimarisine de dikkate değer tesirleri olmuştur. Endülüs mimari geleneği özellikle İspanya'da Müslüıp.an varlığı süresince devam etmiştir. Daha sorıra çağdaşları olan Hristiyanlar için saraylar, kiliseler ve evler inşa eden Musta'ribler ve Müdeccenlerce de takip edilmiştir. Sadece mimarlık alanında değil, elsanatları alanında da madenden, tekstilden, fildişinden ve tahtadan harika eserler imal etmişlerdir. Bunlar

hayvan, insan ve mahalli çiçek figürleriyle ve hatla mübalağalı bir biçimde süslerırniş­lerdir. En dikkat çeken sanatsal tezahürlerden biri, Kur'an ayetlerini, hadisleri ve şiirleri içeren Arapça hatlardır. Hattatın ve eseri yaptıranın isimlerini, eserin yapılış tarihini ihtiva eden bu kompleks ve karmaşık hatlar, mimari eserlerde, çiniler, seramikler, fıl­dişi, altın, bronz ve kumaş üzerine yazılırdı. İnsan figürleri tam olarak belli olmasa da, resimlerde av sahnelerine, çiçeklere, meyvelere; kuşlara ve diğer bazı hayvanlara yer verilmiştir. Mecitlerde, saraylarda ve hamarnlarda mozaik yaygın biçimde kullanılmıştır.

Bazı kitaplarda resme ve minyatüre de yer verilmiştir. Bu uygulama, "kitap sanatı"nın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Buna bağlı olarak mesela Kelile ve Dimne'de, Hariri'nin Makamat'ında, Dioscorides'in De Materia Medica'sında ve başka eserlerde çok sayıda minyatür ve resim yer almıştır. 7

İslam toplumunda. resim ve heykelin sınırlandığı doğrudur, ancak Müslüman sanatkarların bu başka alanlarda kendilerini ispat ettikleri de bir vakıadır; "Müslüman dehasının elsanatları alanında ortaya koyduklarının en gözdesi" olarak kabul edilen harikuHide süsleme sanatında mükemmel hakkaklar (oymacılar) ve kabartma ustaları olarak temayüz ettiler. Altın, gümüş, bronz, bakır, pirinç, demir, çelik değişik türden pek çok objenin yapımında kullarıılan madenlerdi. Saltanat tahtının, gerdanlıkların, küpelerin, bileziklerin, parfüm kutularının, mürekkepliklerin, mj.icevherlerin ve mücev­

herliklerin tezyininde altın ve gümüşü ustalıkla kullandılar. Ara~ça hatların, geometrik ve bitkisel şekillerin işlenmesinde oymacılık sanatı öne çıkmaktaydı. Kılıç ve benzeri alet edevatın yapımında demirden; aslan, ceylan ve diğer hayvanlarının heykellerinin yapımında ise·bronz madeninden yararlanılmaktaydı.

Venedikte Müslümanların imal ettikleri metal eserler mahalli sanatkarları öyle etkisi altına almıştı ki, Doğu tarzı bir Venedik ekolü oluşmaya başladı. Bu ekol bünyesinde Müslümanların teknikleri ve desenleri mahalli olanlara adapte edildi.8

7 Chejne, 324-325.

8 T. w. Arnold-Alfred Guillaume, The Legacy qf Islam, Oxford 1928, s. 121; Chejne, 324.

172

Page 6: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

Ahşap oymacılığı en saf ve güzel örneklerini, bazılarında fıldişi oymacılığım da

kapsayacak şekilde minberler, mihraplar, duvar kaplamaları, sandıklar ve diğer bazı ev eşyalarında ortaya koydu. Seramikten barikulade süslü vazolar, tabaklar, taslar, çiniler imal edildi; bitki motifleriyle, hatlarla süslenen renkli parlak camlarla vazolar, şişeler, kandiller, çanaklar ve başka bazı objeler üretildi. Oyma sanatının icra edildiği ftldişiler kabartma hayvan ve bitki fügürleri ve hatlarla birlikte silindir biçiminde yuvarlak par­füm ve mücevher kutularının yapınunda kullanıldı. Bu sanat X. yüzyll Kurtubası'nda

parladı; İspanya, Sicilya ve Mısır'da moda oldu.

islam camiasma mensup bütün toplumları, Orta Çağın önde gelen kumaş dokuyu­culan ve ipek tacirleri haline getiren dokuma sanayinin gelişmesinde Endülüs Müslü­manları da bariz bir paya sahip olmuştur. Halıcılık alanında Endülüslülerin İranlılarla rekabette geride kaldıkları söylenebilirse de diğer dokumalarda, özellikle ipek imalinde yaygın bir şöhrete malik bulunuyorlardı. Tekstil sanayi, özellikle de ipek imali deği­

şik şehirlerde gerçekleştirilmekteydi; canlı renklerle boyanmış kumaşların üzerinde geometrik ve bitkisel şekiller, kompleks kuş ve diğer hayvan figürleri yer almaktaydı.

Tıraz (nakışlı kumaş), tekstil alanındaki dekorasyon hususunda en mükemmel örnektir. ipekten imal edilen, devlet ricalinin ve ileri gelenlerin giydiği tırazın üzerinde altın ve gümüş iplikle işlenmiş bat örnekleri ve başka nakışlar yer alırdı. Endülüs'te yü n halılar da dokundu, ancak bunların doğudakileri geçtiği söylenemez. Konfeksiyon ürünleri Akdeniz havzasında geniş bir pazar buldu; "Granadina (Gırnata dokuması)" örneğinde olduğu gibi Batı dillerine bu alarıda geçen bir çok kelime, Endülüs ürünlerinin etkisirti

gösteren en bariz delillerdir. Kitapların ciltlenmesi ve resimlendirilmesirtirt önemli bir zanaat ve aynı zamanda sanat alanı olduğunu hatırlatmak gerekir. Kökeni Greklere dayanan usturlabı Müslümanla[ almışlar ve bunu gerek denizcilik alanında gerekse namaz vakitlerinin ve ktblenirt tayirtirtde kullanmışlardır. Usturlab, Müslüman ustala­rın elinde zarif görüntüsüyle ve üzerirtdeki zarif süslemelerle gerçek bir sanat eserine dönüşmüştür.9

El sanatlan kapsamında Endülüs'e ait eserlerin resimleri, bunların özgünlüğünü gösterir niteliktedir. Aynı durum mimari eserler içirt de geçerlidir. Bu, Müslümanların çöl ortamından rafıne bir hayatın yaşandığı şehir merkezlerine doğru yolculuğunun tabü bir sonucu olsa gerektir. Bu değişim, İslam mimarisirlin temeli, yüzyıllarca ictimai ve

din! hayatın, keza eğitim faaliyetlerinin merkezi olarak kabul edilen mescitte çok bariz biçimde göze çarpmaktadır. Mescit başlangıçta dikdörtgen şeklinde içi boş dört duvarlı basit bir yapıdan ibaret iken zamanla içi ve dışıyla cazip bir mimari komplekse tahav­vül etmiştir. Mescidirt ana özellikleri (üstü açık, revaklarla çevrili avlu: sahn, minber,

9 P. K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İsliİITI Tarihi (Türkçe çev. s. TUğ), İstanbul1980, m. 940; Chejne,

324-325.

173

Page 7: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

maksfira: Parmaklıklı kısım, mihrab, minareler, kubbeler, iç mekandaki sütunlar, renkli mozaikler, renkli camlar) zamanla iyice zarifleşmiştir. Bu dönüşüm Doğu'da meydana geldi ve en gözde örneğini Kudüs'teki Kubbetüssahra'da ve Şam ümeyye Camii'nde ser­giledi. Bunlar Endülüs'ün de içinde bulunduğu bütün İslam mescitlerine model oldular.

Endülüs tarihinin ilk döneminin, belki de bütün Endülüs camilerinin en fazla temsil kabiliyetine şamil olan eseri, Kurtuba Ulucamü'dir. el-Makkaıi, kendisinden önceki müelliflerin, bu caminin bütün camiierin en önemlisi ve mükemmeli olduğuna dair hayranlık dolu sözlerini nakleder. Bu müelliflere göre söz konusu caminin güzelliğini kelimelerle anlatmak mümkün değildir. I. Abdurrahman, Kurtuba UluCamii'nin inşasını 786 yılında 100.000 dinar ödeyerek satın aldığı San Vicente Kilisesi'nin yerirıde baş­lattı. Endülüs'ün olduğu kadar bütün İslam dünyasının da birkaç büyük şaheserinden biri olan bu eser, n. Abdurrahman (822-855), III. Abdurrahman (912-961), ll. Hakem (961-976) ve başvezir el-Mansur (977 -ı 002) zamanlarında gerçekleştirilen genişletme ve ilavelerle X. yüzyılın son çeyreğinde son şeklini almıştır.

Kurtuba Ulucamii, son halini aldığında, Endülüs sanatını bünyesinde cem eden bir eser olarak temayüz etti. Bazı müellifler, senenin her günü güneş ışıklarını içeri süzen 360 kemerin bulunduğunu söyler. üzerinde 1445 kandil taşıyan büyük bir kandillik mevcuttu. Çatıyı taşıyan 1293 mermer sütun vardı. Çok sayıdaki geniş kapıları güzelce işlenmiş bakır levhalarla kaplıydı. 50 m uzunluğunda 20 m genişliğinde ve 7.25 m yük­seklikteki üç kapılı maksüre fevkalade süslenmişti. 7.25 uzunluğunda 6.80 genişliğinde ve 12.20 m yüksekliğinde olan milırabın duvarları da altın kaplama idi. Minberi Hint meşesi ve abanozdan kündekar! tekniğiyle yapılmıştı. el-Mansfir'un idarede olduğu yıllarda camiinin hizmetleri 159 kişi tarafından yerine getirilmekteydi, ayrıca burada Hz. Osman Musbafı'nın bir nüshasının da bulunduğu rivayet edilir.

Pek çok araştırmacı, Kurtuba Ulucamü'ni, çatısı sütunların taşıdığı çift katlı kemerler üzerine otııran ve kemerli sütunların ihtiyaç hissedilen sayıca çoğaltılmasıyla mekan genişliğinin sağlandığı eserlerin bir prototipi olarak görür. X. ~dan itibaren özellikle Mağrib ve Endülüs'de çok sayıda cami, çatıları sütunların üzerine otııran bu modele göre inşa edilmişlerdir. Fakat Kurtuba Ulucamü'ni sadece, iyi bilinen bu geleneğin başka bir örneği ol~ak görmek, eserin hususi özelliklerini yanlış değerlendirmek anlamına gelir. Günümüzde pek çok mimarın ve mimari alanında'söz sahibi olmuş eleştirmenin işaret ettiği gibi, bu cami, daha önce bilinmeyen birden fazla özelliğe sahip bulunmak­tadır. Kolonlarla at nalı kemerler arasındaki mükemmel uyum, kemerierin statik bir yük taşıyıcıdan ziyade bakana dirı.lendirici bir his veren geometrik manzarası, tek tek taşıyı­cılarla sahınlar şeklinde tezahür eden genel görüntü arasındaki denge, yukarısındaki üç kubbeyle birlikte göz kamaştıran mihrap, zikredilen karakteristik özellikler kapsamında sıralana bilir. Mihrap, bitki motiflerini ve ktifi hat örneklerini içeren yüksek düzeyde bir

174

Page 8: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

kompozisyon oluşturmak için kullanılan zengin mozaikleriyle göz kamaştıru, ayrıca

mibrabın gizemli derin nişi, sanki insanlık aleminden başka bir aleme açılan bir kapı

hissini uyandırır.

Cfunide çatı yüksekliğini temin etmek için sütunlar üzerinde çift katlı kemer siste­

minin kullanılmasında, Maride şehrinde Romalılar döneminden kalma çift katlı kemerli

köprünün ilham kaynağı olduğu ileri sürüise de, iki sistemin fonksiyonları itibariyle bir­

birinden farklı oldukları muhakkaktır. Kurtuba Ulucamii, sadece mahalli etkiyi taşımaz,

Doğu'dan da esintiler vardır. Bu durum Endülüs'deki yeni mimari ve sanat anlayışının

gerisinde Doğu'yu yahut Endülüs'de daha önceki dönemlerden kalan mahalli mirası ol­

duğu gibi taklit etmek yerine farklı kaynaklardan beslenerek bunlardan yeni ve orijinal

bir tarz ortaya koyma arzusunun yattığını göstermektedir.

Daha soma 951-952'de m. Abdurrahman tarafından 20 metre yüksekliğindeki önce­

ki minarenin yerine her kenan 8.48 olan muhteşem bir kare minare yaptırıldı. Aşağıdan

yukarıya hatlarla ve çizgi süsleriyle örtülü bulunan bu kesme taşla kaplı minarede, bir

iç bölme duvarının birbirinden ayırdığı iki merdiven yükselmekte ve ancak yukarıda

birleşmekte idi.10 Endülüs Emevileri'nin halifelik döneminde ortaya koydukları eserierin

bir bölümünün, Kuzey Afrika'da kurulan Şü Fatımiler'e karşı koyma ve onların nüfu­

zunun yayılmasını engelleme ihtiyacından kaynaklandığını belirtmek gerekir. Fatımiler,

canillerde minarenin bulunmasına kesinlikle karşıydılar. m. Abdurrahman'ın söz ko­

nusu minareyi daha görkemli bir biçimde yaptırmasının sebebi, Fatımiler'in bu tavnydı

ve Endülüs Emev1 halifesi bu minareyi yaptırmakla devletinin Sünlli karakterini vur­

gulamış olmaktaydı. öte taraftan bu minare bundan soma başta günümüzde "Giralda"

diye bilinen işbUiye Ulucamii'nin minaresi, hem Endülüs hem de Mağrib'deki bir çok

IDinareye ilham kaynağı olmuştur.

Kurtuba Ulucamii'ne özgü iki hususa daha işaret etmekte yarar vardır: Birincisi,

bu cami hakkında bol miktarda tarihi malumatın kayıt altına alınmış olmasıdır. Hatta

Kurtuba, Hristiyan hakimiyeti altında girdikten soma yazan muahhar tarihçiler, coğ­

rafyacılar, seyyahlar bile bu esere ilgi duymaktan kendilerini alamarnışlardır. camiyle

ilgili gerek Müslümanlar gerekse Hristiyanlarda adeta müşterek bir hafıza oluşmuştur.

Bu olguyu başka bir camiyle alakalı olarak gözlemlemek mümkün değildir: İkinci husus

ise, bir bütün olarak caminin içine giren bir kimsede duygusal yoğunlaşmayla birlikte

hasıl ettiği görsel estetik ve ahenk algısıdır. Camide spmaki dönemlerdeki genişletme-

. lerde, hatta Hristiyan hakimiyetine geçtikten soma yapılan bazı değişikliklerde (mesela

şapellerin inşası gibi) bile hep IX. yüzyıldaki ilk örneğe sadık kalınması, başka pek az

camide karşılaşılabilecek bir durumdur.

10 Suut Kemal Yetkin, İslam Mimlirfsi, Ankara 1959, s. 61.

175

Page 9: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

Kurtuba Ulucamii'nde ancak iki kişinin kaldırabildiği, oldukça büyük bir Kur'an

nüshası bulunmaktaydı. Rivayete göre Hz. Osman'a ait Kur'an nüshalarından birine ait dört yaprak da bu nüshasının içinde yer atmaktaydı ve bu yaprakların üzerinde Hz.

Osman'ın katledilmesi sırasında sıçrayan kan damlaları da görülebilmekteydi.11

Endülüs Emevileri'nden günümüze intikal eden bir diğer önemli dini eser, Tuleytu­la'daki Babu'l-Merdüm Camii (Bib Mardom)'dir. Eser, mimari özellikleri bakırnından

Bizans kiliselerini anırnsatırcasına her bir kenarı 8 metre bir kare plana sahiptir. Tuley­tula'daki diğer binalarda olduğu gibi bu eserde de esas itibariyle taş ve tuğla kullanıl­mıştır. Bina, dört sütun tarafından taşınan, biçimleri birbirinden farklı dokuz kubbey­le örtülüdür. Kubbelerin dayanağını oluşturan kaburgalı kemerierin kullanılış biçimi, Endülüs mimarisine has özellikler göstermektedir. Cephe duvarında geçmeli kemerler şeklinde ilginç ve gösterişli tuğla süslemeler bulunmaktadır. Cami, ı 085'te Tuleytula'nırı Kastilya Krallığı'nın eline geçmesinden iki sene sonra, verilen taahhütlere aykırı olarak

kiliseye çevrildi, ayrıca doğu tarafına Santa Cruz adıyla müdeccen tarzı bir kubbe ilave edildi. Daha sonra Kastilya krallarından vrn. Alfonso, bu binayı El Cristo de la Luz adlı bir dini cemaate bağışladı. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. 12 •

Endülüs, sivil mimari alanında şairlere ilham kaynağı olan ve dizelerinde güzel­

liklerinin anlatıldığı eserleriyle de ünlüdür. Kaleler ve yüksek surlardan ibaret olan askeri mimariye dair eserler yanında çok sayıda köprü, kanal, geçit, mesire yerleri de mevcuttu. Fakat bu alanın en gözde eserlerini, sarayların ve hisariarın teşkil ettiğini bilhassa belirtrnek ger~kir. Kurtuba'da ve diğer şehirlerde pek çok saray vardı. Bunların en görkemlileri Medinetüzzelm1 ve Medinetüzzahire'dir ki, Ortaçağ müelliflerinin ha­yallerini süsleyen bu eserleri, büyüklüklerini dikkate alarak birer saltanat şehri olarak

vasıflandırrnak daha doğrudur. '·

Medinetüzzehra'nın inşası, adını kalıcı eserlerle tarihin unutulmazları arasına kay­

dettirrnek arzıısu taşıyan III. Abdurrahman tarafından 936 yılında başlatıldı. Saray için Kurtuba'nın kuzeydoğusundaki Arfis Dağı (Cebelü'l-AIUs/Sierra Morena) 'nın

. ' Vadilkebir'e bakan yamacını seçti. Saraya, gözdelerinden bir'i olan Zelıra'nın adını verdiği söylenir. Mamafıh ismin kaynağı konusunda başka görüşler de mevcuttur.13

Medinetüzzehra; esas itibariyle birden fazla köşkten, camiden, biri hayvanlara, diğeri bitkilere ait bahçelerden, silah atölyelerinden müteşekkil geniş bir kompleksti. İnşaat 25 yıl sürdü ve tamamlandığında haklı olarak "Şehir" olarak adlandırıldı. Bir rivayete göre III. Abdurrahman, inşaat esnasında 10.000 usta ve işçi, 1500 yük hayvanı çalış-

ll Oleg Grabar, '"1\vo Paradoxes in the Art of Spanish Peninsula", The Legacy Q{ Muslim Spain,

Brilll992, I, 583-91.

12 Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanlan (Kültür ve Medeniyet Thrihi) , Ankara 2012, s. 297.

13 Bkz. özdemir, 301.

176

Page 10: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

nnn.ış. her gün 6000 taş yontulmuştur. Bunlar ona 300.000 dinara malolmuştur. Be­yaz mermerler Meriye'den, kırnuzı mermerler ise cartago'dan getirilmiştir. istanbul ve suriye' den deniz yolu da kullanılmak suretiyle m ermer sütunlar taşınmıştır. Tavanlar altın ve gümüşle kaplanmıştır. Yakındaki dağlardan su getirilmiştir.

Medinetüzzehra'nın en önemli özelliklerinden biri, üzerine inşa edildiği arazi yapı­

sıyla uyumlu bir plan dahilinde inşa edilmiş olmasıdır. XII. yüzyıl başlarında Kurtuba'yı ziyaret eden coğrafyacı el-idrisi'nin verdiği şu bilgi tam da bunu göstermektedir:

Medinetüzzehra (teras şeklinde), üç kat olarak kurulmuş büyük bir şehirdi. Öyle ki üst şehrin zemini, orta şehrin; orta şehrin de· zemini aşağı şehrin çatıları hizasına

düşüyordu. Her üç şehir de dikdörtgen kulelerle takviye edilmiş surlarla kuşatılmıştı. Yukarı kısımda saray yükseliyor, orta kısımda bahçeler yayılıyor, cami ile şahıslara ait evlerde aşağı kısımda bulunuyordu14

Medinetüzzehra'daki saray, ahşap işçiliğinin en güzel örnekleriyle, bitki motifleri

ve geometrik şekillerle süslenmişti. Değerli taşlarla dekare edilen on iki adet hayvan ve kuş heykeli mevcuttu. İhtiva ettiği muhteşem salonlardan (meclis/mecaiis) birinin tavanı saf kristalle kaplıydı ve güneş ışıkları vurduğunda içeride adeta bir gökkuşağı oluşmaktaydı. Keza altın ve değerli taşlardan kakmalarla birlikte fildişi ve abanozdan mamul sekiz kapısı bulunmaktaydı.

Medinetüzzehra'ya rakip olmak hatta onu geçmek amacıyla 368/979'da yapırnına başlanan Medinetüzzahire, iki yıl gibi kısa bir sürede tamarrılandı. Köşkleri, cami ve mescitleri, çarşısı, bahçeleri bünyesinde barındıran bu saray kompleksi tamamlanınca devletin idari birimleri buraya taşındı. Saray kompleksinin civarında devlet ricaline tahsis edilen arsalarda malikaneler ve köşkler-yükseldi. Saray, hayatın can damarının attığı bir merkeze dönüştüğünde etrafına yerleşmek ve iş kurmak için insanlar yarış­maya başladı. 15

Ne var ki, görkemli saraylar Medinetüzzehra ve Medinetüzzahire fazla kalıcı olma­dılar, zira büyük fitne yaşanırken 1010 senesinde halk tarafından yağmalandı ve tahrip edildi; hatta hatta ileriki yüzyıllarda yeri, ne zaman ve kim tarafından yaptınldığı bile

unutulur oldu. İlk defa XIX. yüzyılın ortalarında yeri ve tarihçesi tespit e~ildikten sonra eserin kalıntıları kısmen ortaya çıkarıldı. Günümüzde çok yavaş iledese de Endülüs medeniyetinin bu büyük eserinin restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Bu yıkım ve talan sonucu sadece bazı bölümler kısmen ayakta kalabildL

1031 senesinde Emeviler'in yıkılışının ardından gerek Mülükü't-Tavılif gerekse Murabıtlar ve Muvahhidler bir rekabet atmosferi içinde görkem bakırnından ona benze-

ı 4 Yetkin, 63-64.

15 Chejne, 330.

177

Page 11: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

yen saraylar inşa ettiler. Buna mukabil Musta'ribler ve Müdeccenler ise Endülüs mimari geleneğini kiliselerde, malikanelerde ve saraylarda devam ettirdiler.

Zehra ve Zahire'den başka Sarakusta'daki caferiye, işbUiye'deki Aleazar ve Gırna­ta'daki Elharnra Sarayı da Endülüs saray mimarisinin gözde eserlerindendir. Mülükü't­Thvaif dönemi saray mimarisi hakkında ipuçları veren caferiyye Sarayı, Hüdl enılrlerden Ebü cafer Ahmed b. Muktedir (1049- 1082) tarafından yaptırılan, dikdörtgen şeklinde bir bina olup, kulelerle takviyeli taş ve tuğladan örülmüş bir duvarla çevrilidir. Kuzey­

güney doğrultusunda inşa edilen sarayın içinde, etrafı çok zengin tezyinata sahip bir revakla çevrelenmiş olan ve sarayın bütün bölümleriyle bağlantı kuran merkezi avlu­nun önemi büyüktür. Bu sarayın taht odasının yanındaki küçük cami, özellikle dikkat çekicidir. Dikdörtgen bir ana şema içinde sekizgen bir plana göre inşa edilen Cami, kaburgalı bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin arabesk alçı tezyinatı çok gösterişlidir ve çeşitli ayetlerle daha etkileyici bir özelliğe kavuşturulmuştur. 16

işbUiye'deki Aleazar (Arapça el-Kasr'dan gelmekte) ise, ilk önce xn. yüzyılın so­nuna doğru Muvahhidlerce inşa edildi. Ardından Müdeccen ustalarca restore edildi ve en sonunda 1353'te I. Zalim Pedro'nun sarayı oldu. Çok renkli mozaikler, alaca renkli mermerler, aşırı tezyinatı ve bol miktardaki hatlar bu sarayın göze çarpan bariz

özelliklerindendir. Çok sayıdaki salon ve odaları arasında Elçiler Salonu (Salon de Em­bajadores), Doncellas Avlusu (el Patio de Doncellas) ve Mufiecas Avlusu (el Patio de las Mufiecas) 'nu hasseten zikretrnek gerekir. Sarayın etrafında özenle tanzim edilmiş,

portakal ve limon ağaçlarını keza yasemin ve diğer çiçekleri içinde barındıran bir bahçe bulunurY

Aleazar kadar önemli olan bir diğer eser, Muvahhidler'in inşa ettiği Ulucamii'nin ' minaresidir (Giralda). Bu eserin yapımı 25 yıl sürmüş ve hen'ı minare hem de gözetierne

kulesi olarak kullanılmıştır. 269 m2'lik bir kaide üzerine oturan eser, orijinalinde yetmiş metreyi aşan bir yüksekliğe sahipti ve zirvesinde çok uzak mesafelerden görülebilen

ve çapları yukarı doğru yükseldikçe küçülen üst üste dört küre pulunmaktaydı. Arıcak bunlar bir deprem sırasında yıkıldılar ve 1568 yılında minarenin' üzerine rüzgarın esinti yönünü gösteren bir rüzgar gülü (giraldillo) yerleştirildi. Bugün sonradan yapılan ilave kısırnla 92 metre yüksekliğinde ve Katedralin çan kulesi olarak görev yapmakta olup, en tepesinden Vadilkebir'i ve şehrin genel manzarasıru bütünüyle görmek mümkündür. Kütübiyye ve Hasan Camillerinin minareleri Giralda'yla çağdaş ve benzer tarzda inşa edilmiş eserlerdir. Yalnız bunlar kullanılan malzeme bakırnından birbirinden ayrılır-

16 Engin Beksaç, "Endülüs", DİA, XI, 222.

17 Hitti, m. 946-947; Chejne, 331-332; Özdemir, 318-320. İşbiliye Aleazarı hakkında geniş bilgi için bkz. R. A. De los Rios, Jnscripdones arabes de Sevilla, Seville 1988; J. Gestoso y Perez, Gfa hist6rico-descnptiva de Aleazar de Sevilla, Seville 1899.

178

Page 12: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

lar. Kütübiyye'nin zarif minaresi kırma taştandır, Hasan camü'ninki ise pembe renkli kesme taştandır. Giralda ise süslerinin cazibesini bakiava dilimi şeklinde bir görüntü yansıtan sebka tekniğiyle örülmüş tuğlaya borçludur.18 Bu teknik ileride Nasri sanatına nüfuz-edecek ve bilhassa Elhamra'da görünür bale gelecektir. ispanya'da Carmona ve Lebrija'daki çan kuleleri de Giralda model alınarak inşa edilmişler; bu nedenle de halk arasında Giraldillas şeklinde anılmışlardır. Dahası Amerika Birleşik Devletleri'nde bile birden fazla Giralda benzeri kule dikilmiştir. Bunlardan biriMadison Square Garden'da bir diğeri ise Kansas'da idi. San Fransisco'daki Ferry Building Saat Kulesi de Giral'da modeUenerek inşa edilmiştir. Bu tespit, Puerto Rico Üniversitesi'nin Rio Piedras Kampü­sü'ndeki saat kulesi ile Mirırıeapolis'deki Railroad Dep ot Saat Kulesi için de geçerlidir.

Endülüs mimarisi zirve noktasına, Nasriler tarafından inşa edilen ve zamanın tahri­batından kaçabilen az sayıdaki eserden biri olan Elhamra Sarayı ile ulaşmıştır. Elhamra, Gırnata'nın güneydoğusunda daha önce üzerinde el-Hamra adındaki kalenin bulunduğu bir tepe üzerinde zarif bir şekilde yükselmektedir. İnşaatı ilk Nasri Emici Muhammed b. el-Ahmer (1232-1272) tarafından başlatılınıştır. Başlangıçta mütevazi bir yapı olmakla birlikte zamanla mükemmeUeştirilmiş ve 1492 yılına kadar Nasriler'in daimi ikametgahı olmuştur. Zelıra ve Zahire gibi bir saltanat şehri olan Elhamra'nın çevresi büyük surlarla çevrilmiş, surların üzerinde belli mesafelerle burçlar yükseltilmiş, ayrıca dışandan su getirilmiştir. Avluların etrafına yapılrruş olan birçok saray (köşk) birbirine koridorlarla bağlanmıştır. Gözde bölümlerden bazıları Meşveret Salonu, İbn Serrac Salonu, İki Kızkardeş Salonu, Aslanlı Avlu ve Mersin Ağaçlan Avlusu, Elçiler Salonu ve yazlık saray Generalife'dir. Elhamra;

• kapılarda, ikiz pencerelerde, harnarnda estetik amaçlı atrıalı kemerler,

• harika mukarnaslı kemerler ve kubbeler,

• tırtıllı kemerler,

• alçı üzerinde stilize edilmiş zarif bitki motifleri,

• göz kamaştırıcı kufi ve neshi hat sanatı örnekleri,

• kuursuz ahşap/tavan ve mermer işçiliği,

• değişik renklerdeki geometrik şekilleri taşıyan göz kamaştırıcı sera.rrıWer,

• bazı bölümlerinde uygulanan altın oran

• ve matematik simeteinin uygularnaya yansıtılıruş 17 çeşidi ile birlikte hem geçmişin h~m de bugünün dünya çapında nadir eserlerinden biri olma özelliğine sahiptir. Bugün nasıl ilk kez görenleri kendine hayran bırakıyor ise, dün de aynı etkiyi hasıl etmektey­di. 1492'de Elliamca teslim alındığında içine giren Katolik kralın devlet ricalinden Pedro

18 Bkz. Marlam Rosser-Owen, Arte iskimicode Espana (İsp. Çev. Gloda Mengual), 1\ırner 2010,

s. 41-42.

179

Page 13: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

Martir'in hayranlık ve şaşkınlıkyüklü şu cümleleri tam da bu gerçeği teyit etmektedir: "Ey

Elhamra! ölümsüz tannça! Bu nasıl bir sarayı Dünyada bir eşi yok."19

Elhamra'nın iç mekanları, boşluk kalır endişesiyle mübalağalı biçimde tezyin edil­miştir. Tezyinatta geometrik şekiller, stilize bitki motifleri, kı1fı ve neshi olarak yazılmış ayetler ve şiirler kullanılıruştır. Bunların yanında Kraliar Salonu'nda av sahnesi, Nasri sultanlannı temsil ettiği ileri sürülen insan suretleri de kullanılan tezyinat unsurları

arasındadır.

Elhamra'nın süsleme formülü belkide en canlı biçimde Brockelman'ın şu satırlarında

ifadesini bulmaktadır:

"Sarayın duvar, tavan, sütun, kemer, niş gibi bütün kısımlan son derece zengin ve değişik süslerle örtü/müştür. Azul~oslar binbir şekilde birbin" içine girerek arabesk/er çizer. Mennerler de türlü şekillerde yontulmuştur. Yıldız, sekizgen, bitkı; pırlanta gıöi

kaleydoskopik şekil/en· andtran binbir kzvnmlı çizgiler, stüko üzenne kabartma olarak işlenmiştir. Bu tezyınatm yanı başmda.ftiz boyunca uzanan, insanı hqyrette bırakacak sayıda, neshf üslupta yazılar bulunmaktadır. Bunlar kemerleri, pencereleri ve nişle­

ri çevreler veya simetrik bir şekt1de konmuş olan mada{yonlann içinde birleşir ve bu tezyınata alışık olmayan gözlere arabesk süslerdenJarkszz gözükür. Bu yazılar başka yapılarda olduğu gibi bir takım kuru vakzalan bildinnez, aksine manzum meth{yeleri ve Arap şiirine has tişıkane gazelleri ihtiva eder. Nihayet bütün bu tezyınatm l{)'an­dzrdtğı intiba, bijyük bir zevk/e yapılmış sayısız nakzşlarla bir kat daha zenginleşerek göz kamaştına bir haf.alır. Sarayın bütün salon ve odalan renklerin parlak ihtişamz ile isrqf edifireesine do/durulmuştur. Yukan kısımlarda daha kuvvetli bir tesir yarattığı içzn koyu kznnlZl, altın sansz ve mavi renk; aşağı kısımlarda ise menekşe, erguvanı; , turuncu renkler terdh edilmiş& Zemtni kaplayan dört köŞe levhalann bile evvelce boyalı olduğu anlaşıltyor. "20

Endülüs kültürü ve mimarisinin gerisinde saklı olan dehayı temsil eden Elhamra, dünya mimarlık tarihinin en güzel anıtlarından biri olarak değ4rlendirilmektedir. "Bu şekilde Nasıi sanatı bize kendi klasik döneminin başyapıtını, mimarisinin ve sanatsal süslemesinin en önemli kanıtını bırakmıştır. Elhamra hiç şüphesiz, Endülüs sanatını sevenler ve çiçek açtığı son baharında onu keşfetmek isteyenler için bir ziyaretgaha dönüşmüştür.''2 1 ·

Endülüs sanatı ve mimadsi, Hristiyan hakimiyeti altında kalan ve "Müdeccenler" olarak bilinen Müslümanlar tarafından da devam ettirilmiştir. Bugün bu sanat ve mimari tarzı için Batı literatüründe "müdeccen sanatı" manasında arte mudf!iar denmektedir.

19 Rosse.r-Owen, 75.

20 Yetkin, 312-313.

21 Chejne, 335-336. Aynca bkz. Yetkin, 306-313.

180

Page 14: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

Hristiyan idaresi altındaki bir zamana denk düştüğü için Müdeccen sanatı dikkat çekicidir. Gerçekte Müdeccen kelimesi, Hristiyan hakimiyeti altında yaşayan Müslüman­

Iann sanatını ima eder. XII ve XIII. yüzyıllarda Hristiyan idarecilerin siyasi-askeri alanda I<azartdıkları başacılara paralel olarak önceki dönemlerde görülen kültürel savunınacılık hali gevşemiş, buna bağlı olarak da İslami sanatlara yönelik beğeni yaygınlık kazan­maya başlamıştır.

Kastilya topraklarında Müdeccen sanaemın yaygınlaşması ve Hristiyan projeleri

içinde destekleyici bir faktör olarak yer alması, Reconquista'run gelişmesiyle paralellik arzediyor olmalıdır. Kastilya'ya Müslüman ustalar yerleşmişler, onların bazıları bizzat Hristiyan krallar tarafından getirilerek iskan politikası çerçevesinde sınır bölgelerine yerleştirilmişlerdi. Onların ortaya koyduğu işçiliğin maliyeti, Romanesque üslubu nda yapılan eserlerdekinden daha ucuzdu. San 1irso de Shagun kilisesinde görüldüğü gibi bazen eserin Fransa'dan İspanya'ya intikal eden Romanesque usUlünce hazırlanan kesme taşlarla başlayıp, Müdeccen tarzı tuğla işçiliğiyle bitirildiği olurdu.

1221 yılında inşa edilen Tuleytula'daki San Roman Kilisesi'nde biz Müdeccen sa­natınm başka bir veçhesini görmekteyiz. Yapırn tekniği bakımında Babu'l-Merdüm camii'ni hatırlatan bu kilisede iç duvarlar büyük resimlerle donatılmıştı. Mamafıh, Yeni Abit'ten temaları işleyen bu resimlerin etrafı, Hristiyan eserlerinde görülenden ziyade,

İslami eserlerdeki stile benzer biçimde yazılacia çerçevelenmiştir. Daha da ilginç olan husus, atnalı kemer taşlarının tıpkı Kurtuba Ulucamii'nde görüldüğü gibi bir sıra beyaz bir sıra kırmızı olarak almaşık biçimde sıralanması, ayrıca Latince yazılara Arapça hat örneklerinin de ilave edilmesidir. Bu durum, binanın ustalarıyla binayı ibadet mekanı olarak kullananlar arasında müşterek bir kültürün varlığına delalet etmektedir. Ger­çekten de Müslüman fethinden sorıra yaklaşık dört asır Müslümanlarla Hristiyanların

iç içe yaşadığı, Arapça'nın Müslümanlar kadar Musta'ribler (İsp. Mozarab/Mozarabes) olarak bilinen zirnmi Hristiyanların da yazı ve konuşma diline dönüştüğü bu şehirde mimari alanda da müşterek bir zevkin oluşması normal ve makul olmayan bir gelişme sayılamaz.

Hristiyanlar için yapılan bu tespit aynen Tuleytula'daki Yahudiler için de geçerliydi. Nitekim şehirdeki sinagogların da Müdeccen tarzında tezyin edildiği ' görülmektedir. Bunlardan ilki, XII. yüzyıla ait Santa Maria la Blanca Sirıagogu'dur. Bu eser daha sonra kiliseye çevrilse de, bugün asli hatini muhafaza eden kısımlardan Cami benze­ri bir plana sahip olduğu fark edilebilmektedir. 1360 yılında Samuel Halevi Abulafla

tarafından inşa edilen El Transite Sirıagogu'nda Müdeccen tesiri daha kolaylıkla gö­rülebilmektedir. Kastilya kralı I. Pedro'nun maliye bakanı ve müsteşarı olan Abulafia, bu sinagogu herkese açık bir ibadethane şeklinde değil de özel bir mabed olarak yap­tırmıştı. Mabedin duvarlarında, bir önceki sinagogda göze çarpan Muvahhid etkisirıden

181

Page 15: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

VI. Dini Yayınlar Kongresi

ziyade Elharnra Sarayı'nın duvarlarındaki süsleme tarzını çağrıştıran dekoratif unsurlar

hakimdir. Ayrıca sinagogda İbranice ve Arapça hat örnekleriyle de karşılaşılmaktadır.

Bu durum, yani söz konusu sinagogda Elharnra'yı çağrıştıran süsler ve hat örnekleriyle

karşılaşılması keyfiyeti, o dönemde bir saraylı Yahudinin kendisine bir Hristiyan kral­

dan ziyade bir Müslüman emici model olarak seçtiğini göstermesi bakımından bilhassa

dikkate değerdir.

Mamafih bu noktada hemen şunu da söylemek gerekir: Aslında Abulafla'nın patro­

nu I. Pedro da Müdeccen sanatının tutkunu olan bir kraldı. Nitekim inşası onun tara­

fından başlatılan işbUiye'deki Alcazares, değişik bölümleriye birlikte Elharnra'yı çağ­

nştıran tam bir Müslüman sarayı görüntüsü sunmaktadır. Atnalı kemerleri, geometrik

desenli parlak seramikleri, bitki motifleri, küfı hat örnekleri, planı ve odaların diziliş

biçimiyle bu saray bize tıpkı Abulafla örneğinde olduğu gibi, I. Pedro örneğinde de

İspanya'nın o döneminde Hristiyan kralların, krallık misyonunun tam olabilmesi için

kendilerini Elhamra'da ortaya konan saltanat ortamına referanstabulunmak zorunda

hissettiklerini göstermektedir.

Kültürel gücü bir virtüöz gibi kullanmanın cephede kazanılan bin savaştan daha

etkili bir saltanat imajı üretmesiyle Elharnra adı adeta ebedileşmişti. Bu nedenle I. Pedro

İşbiliye'de Elharnra'yı çağrıştıran bir gayeetin içerisinde oldu. Aynı neden başka bazı kraliyet eserlerinde de Müdeccen üslubunun egemen olmasına yol açtı. Mesela X. Al­fonso Leön'da Fransa'daki Reims Katedrali'nirı bir benzerirıi yaptırmayı planlarnıştı,

fakat aynı kral idaresi altındaki toprakların değişik yerlerinde birden fazla Müdeccen

tarzı mimari eserin yapılmasına da bizzat öncülük etti. Bunlardan biri, Kurtuba Ulucamii

içinde yaptırdığı kare planlı şapeldi. Bu şapel, kemerlerinden geometrik süslemelerine

kadar tamamen Müdeccen üslubunu yansıtmaktadır. Leön'daki Gotik katedral onun

İspanya sınırlarını aşan imparatorluk beklentilerini yansıtırken Müdeccen tarzındaki yapılar, İspanya i~erisinde farklı etnik ve dini gruplarla birlikteliğini ve onların kralı

olduğu mesajmı vermekteydi. i Aragon da Müdeccen tarzı eserlerin yoğunlaştığı bir bölgedir.' Burada görülen xıv.

yüzyıldan kalma birçok güzel kule, geometrik desenleri, çift kemerli pencereleri, yuka­

nda birbirine g~çrneli zarif t<emerleri ile Muvahhid minarelerini çağnştırmaktadırlar.

Müdeccen mimarisi, İspanya kültürünün biçimlerrmesinde yaratıcı bir devrenin sa­

natsal tanığı olarak karşırruzda durmaktadır. Bu tarz etnik ve politik aidiyetin değişimi­

ne de tanıklık etmektedir. Bu değişim çerçevesinde Müdeccen sanatı önce İslami olarak

görülmüş, daha sonra ülkenirı kendi yerli mirası olarak benimsenmiştir. Dahası, pek

çok kez de İspanyol egemenliğiyle eş anlamlı kabul edilmiştir. Bu sebepledir ki, Orta

182

Page 16: isamveri.org › pdfdrg › D230620 › 2014 › 2014_OZDEMIRM.pdf · VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESI - isamveri.orgSüsleme sanatı, bu ortam içerisinde insanın estetik zevkini doyuran

İkinci Oturum

ve Güney Amerika'daki kolonyal döneme ait İspanyol mimarisi, "müdeccen" olarak

adlandınlmıştır. 22

Buraya kadar verilen bilgilerden şu sonuçlara ulaşmamız mümkündür:

1) Endülüs Müslümanlan, İslam medeniyetinin Doğu'daki ilk ve önemli merkezlerin­

den kopmadan, kendi coğrafyalannın yerel birikim ve elemanlarını da değerlendirrnek

suretiyle kendi özgün sanat ve mimarilerini geliştirmeye muvaffak olmuşlardır.

2) Doğu'da olduğu gibi Endülüs'te de sanatta üsluplaştırma, dolayısıyla natüralizm­

den kaçınma genel bir tavır olarak tezahür etmiştir. Bu tavrın arka planında İslam'ın

temel referanslannın ve tevhid anlayışının yattığı muhakkaktır.

3) Dini mimaride olmasa da, sivil mimaride {bilhassa saray ve köşklerde) insan ve

hayvan figürlerinin varlığı bir vakıadır.

4) Endülüs sanatının ve mimarisin özgünlüğü, onu önemli bir cazibe kaynağına

dönüştürınüştür. Müdeccen sanatı, bunun en bariz göstergesidir.

Teşekkür ediyorum.

Oturum Başkam: Biz de teşekkür edjyoruz.

Şimdi de Prof. Dr. Haşim Karpuz hocamız bize "Selçuklu Döneminde Sanat ve Este­

tik" başlıklı tebliğini sunacaklar. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi hocamız.

Hocaların hocası Haşim hocam buyurun.

Hocam yerinde sunacaklar.

22 Geniş bilgi için bkz. J. Ynn Dodds, "The Mudejar Tradition in the Architecture", The Legaqy Q/ MuslimSpain, Brill1992, I, 592-7.

183