vi. dİni yaylnlar kongresiisamveri.org/pdfdrg/d230620/2014/2014_cetinkayay.pdfvi. dini yayınlar...

9
VI. YAYlNLAR KONGRESI . . -ISLAM, SANAT VE ESTETIK- (29- 30 2013 1

Upload: others

Post on 01-Mar-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

VI. DİNi YAYlNLAR •

KONGRESI

. . -ISLAM, SANAT VE ESTETIK-

(29-30 Kasım-Ol Aralık 2013 1 İSTANBUL)

Page 2: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

Popüler Kültür Karşısında Dini Musikinin Kullanım Alanlan ve imkanlan

Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservaruan Müzikoloji Bölümü öğretim

Üyesi FSMVÜ Medeniyetler ittifakı Enstitüsü Sanat Danışmanı

önümüzde belki tartışılması ve izah edilmesi gereken iki başlık var: "Popüler kültür"

ve "Dini musiki". Bu tür başlıklar hayatınuza modernleşmeden sonra girmişlerdir. Eski zamanlarda dini ve la dini diye bir ayırım yoktu. Dini ve la dini ayırımı, İslam kültür ve İnedeniyeti içinde varolan ve bu kültür-medeniyetin yaptığı bir ayırım değildir. Hayatın en ince ayrıntısını dahi konu edirıen ve bu ayrıntılara kadar nüfuz etmiş, Müslümanla­ra yol gösteren bir din, hayatın içinde ve insanların sorumlu tutulduğu her şeyde dini olan ve olmayan gibi bir ayırım yapmamıştır. Dini olan veya olmayan ayrımı, İncil'in tahrifatından sonra başlayan Batı'ya ait bir ayırımdır ve Aydınlanma'dan sonra daha da genişleyerek Aydınlanma'yı kendi değişimlerine örnek alan bütün toplumlarda bu ayırım tezahür etmiştir. Musikide "Dini ve la dini" ayrımı da ülkemizde Cumhuriyetten sonra yapılmış bir ayırımdır. Bu ayırım, bir anda musiki sahasında neyin meşru neyin gayrimeşru olduğunu da sanki göstermektedir. Dini olan meşru, la dini olan gayrimeşru ve tabii olarak haram! Halbuki dini musiki kategorisille girmediği halde yeryüzünde meşru sayılabilecek hatta "İslami" vasıfları Miz, sayısız müzik bulunmaktadır.

"La dini" olan her şey ya da bu alan, bizleri dirıin getirdiği sorumluluklardan gizliyor ya da sorumluluklarımızı azaltıyor diye düşünüyor olabiliriz. Sanki "La dini" olanlar­·dan sorumlu tutulmayacağız ve la dini olan şeyleri yaptığırnızda dinin dışına çıktığımız için olsa gerek, kayıt melekleri bu durumu görmezden gelecek ve defterlerimizi, kayıt

. cihazlarını kapatıp adeta dinlenıneye çekilecekler, "dini" olan şeyleriyapmaya başladığı­mııda kayıtyeniden başlayacak zannediyoruz. Bu düşünme biçimi, galiba "modern" bir Yanılsamadır ve bize Batı'nın kendi içinde muharref dirı ile yaşadığı çatışmanın sonunda varılan "din-insan", "din-toplum" ilişkilerinin bir sonucudur ve bizim "din" kavramıru

503

Page 3: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

VI. Dini Yayınlar Kongresi

ve "din-insan" /"din-toplum" ilişkisini Avrupa'nın bu konudaki yanlış tecrübelerinden

istifade ederek yeniden taruınlamaya başladığımız dönemlerin ürettiği anlayışın ürünü­

dür. Çünkü Batı'da insan hayatı Aydınlanma'dan sonra parçalı bir hayat balini almıştır. İnsanın bir hayatı vardır, bunu normal bir biçimde yaşamaktadır ama dirı, "aydınlannuş

modern insan" içirı zorda kalındığında, kendisiyle hesaplaşma durumuna düştüğünde

sığinacağı bir sığınak, bir tür oksije.n çadındır, hatta bu sıkıntıları. kendi içinizde veya

başka çözümler bularak hallettiğinizde dini çözümlere ve bir "Tanrı"ya gerek bile yok­

tur. öncelikle "dini-la dini" ayınmının gerekliliği üzerine yeniden düşünmeli, bu düşün­

ce eksersizlerini de mümkün olduğunca Kur'an merkezli yapmalıyız. Çünkü İslamiyet' e

ve onun mükemmel kitabı Kur'an-ı Kerim' e göre insan hayatı parçalı bir hayat değildir.

İnsan, yaptığı bütün arnellerden ve konuşmalardan sorumludur. Genel olarak insan ama

özelde Müslüman için "Dini ve la dini" ayırımı sözkonusu değildir.

Hristiyan Avrupa'da özellilde Rönesans'tan itibaren sekülerleşme başlayıp din de

insan hayatından uzaklaştıkça "dini" ve "la dini" diye bir ayrun başlamış. Müzikte bunu

Rönesans sonrası, bir nevi "din dışı" bir tür olan operanın büyük ilgi görmesi üzerine,

adeta reytingi düşen kilisenin operaya karşı, bir nevi operanın imana gelmiş hali olan

"oratoryo"yu geliştirmesirıi, Hristiyan Avrupa'da tipik bir "dini"-"la dini" ayrışması

olarak görebiliriz. Madrigal de bir dönem son derece dini konular içeren bir formdu ama

Rönesans'tan itibaren onun da dinden çıkıp iyice tozuttuğunu ve akla hayale gelmedik

fantazileri, şehvet gibi konuları içermeye başladığını söyleyebiliriz. Hristiyan Avrupa'da

toplum sekülerleşip cıın hayatın dışına itildikçe, bir "dini-la dini" ayrışması olmuştıır.

Bizde de özellikle Cumhuriyetten sonra toplumun sekülerleştirilmesi ve dirlin hayatın

dışına itilmeye çalışılmasının bir sonucu olarak, bir toplumun en güzel yansıması olan

sanatların başında gelen musikide, dini ve la dini ayrınurun ortaya çıkması, üzerinde

daha fazla düşünülmesi gereken bir mevzudur.

Bugün ülkemizde -yanlış bulduğum ve yakıştıramadığım- dini-la dini şeklindeki musiki ayırımı veya tasnifi, belki müzikbilimcilerin yapmak zorunda kaldıkları bir tasnif

olarak da kabul edilebilir ve bu açıdan bir yere kadar mazur görülebilir ama bu katego­

riyi mutlaklaştırmanın pek doğru ve isabetli olduğuna inanmıyorum. Çünkü bu ayının,

İslamiyet'in ruhuna da aykırı bir ayınmdır. Ancak, karşı olmak ve kabul etmemekle

birlikte "şimdilik" bu başlığı veya tasnifi kullanma mecburiyetim olduğunu biliyorum.

Ayrıca dini musikinin tam olarak "İslami musiki"nin karşılığı olabileceği konusunda

da tereddütlecim bulunmaktadır. Çünkü İslami müziğin kapsamının biraz daha geniş olduğunu düşünüyorum.

Müzik, Allah'ın yarattığı sesiere melodi giydirmek suretiyle yapılan bir sanattır ve

insana melodi yapma kabiliyetini veren de Allah'tır. Müzik gibi gürültü de yine ses­

lerden meydana gelir. Müzik, seslerin harmonisinirıluyumununlahengirıin ifadesidir.

Aristo'nun dediği gibi 'güzellik bir uyumluluktur', o halde müziği güzel yapan da sesler

504

Page 4: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

Beşinci Oturum

arasındaki uyuınluluklahengtir. Seslerin birbiriyle uyuınlu/ahengli olması da 'melodi'

demektir. Ama gürültü, kakafonik sesler bütünü ve uyumsuzluklar ifadesidir. Bu, bir

müziğin İslami olup olmadığı konusunda çok da belirleyici bir durum olmayabilir. Çünk'!i

Batı'da hem dini hem de din dışı nitelik taşıyan pek çok müzik, armoni kurallarına uy­

gun yazılmıştır. Lakin Batı'da armoni kurallarına uygun olarakyazılan her müzikgüzel

değildir. Ama güzel olan her müzik, mutlaka armoni/aheng kurallarına da uygundur.

Naçizane 'güzelliği'. bir nesnenin İslami olup olmadığı konusunda önemli ve ayırdedici bir unsur olarak kabul ediyorum. Allah, varlığı güzel yaratmıştır ve bir hadiste 'Allah

güzeldir, güzeli sever' huyurulduğu rivayet edilmiştir. 'Güzel', İslami ve tabü bir vasıftır, dini, mezhebi, milliyeti ne olursa olsun bütün insanların ortak olduğu hususlardan bir

tanesi 'güzellik algısı'dır. Güzellik algısı izafi (kişiden kişiye değişen) olsa bile, bu algı insanoğluna Allah'ın verdiği bir algıdır. O halde dünyanın neresinde ve kim tarafından

bestelenirse bestelensin güzel bir müzik, "musiki" kategorisine girse de girmese de

:-bence- 'İslami' olma özelliği taşıyor demektir.

o halde bir müziğin 'İslami' olup olmadığını sormadan önce, müzikte İslami olma­

nın ne demek olduğıınu ve bir şeye 'İslami' olma özelliği kazandıran unsurların neler

olduğıınu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. Evet, eşya masumdur, müzik de insana

verilmiş bir tür 'eşya' dır. Ancak müziği 'müzik' yapan onun eşya olması değil, o eşya­

yı kullananın ona verdiği şekil ve onunla ne ifade ettiğidir. Müziği karakterize eden,

insanın duygu ve düşünceleridir, duygu ve düşüncelerini belirleyen de durduğıı yer ve

inandığı değerlerdir. Eşyayı anlamlandıran, insanın niyetleri ve o eşyayı kullanma biçi­

midir. Ayrıca sanırım bir şeyin 'İslami' olması başka, İslamiyet'in konusu olması başka

şeylerdir. Mesela şirk, İslamiyet'in bir konusu olabilir, ama Allah'a şirk koşmak İslami

bir davranış olmadığı gibi, Allah'ın affetmeyeceği bir günahtır.

Allah, Kur'an'da; 'Üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamiyet'i seçtim' buyurduysa, o halde 'İslami' olmak bir anlam ve değer taşıyor olmalıdır. Ama

'İslami' olanın sınırlan nereye kadardır ? Bence bir şey haraınla kirletilmediği, onun

fıt:rüiğine zarar verilmediği, insanı büyük günah işlemeye teşvik etmediği, Allah'a şirk

koşulmadığı ve buna vasıta olmadığı sürece her şey İslamidir. Müzik açısından baka­

cak olursak, mesela Vivaldi'nin mevsimler süiti, pekala İslami olabilir: Albinoni'nin

Adagio'su pekala İslami olabilir, Mozart'ın 'Alla Turca'sı ve pekçok eseri, pekala İslami olabilir (Ve daha pek çok Batılı ve Doğıılu bestecillin ~serleri). Bu insanlar Hristiyan

kültürüne ait olsalar bile yaptıklan kendi fıtratlarında "ilahi güzel"in izini taşıdıklan için

müzikler güzeldir, içlerinde şirk barındıran bir unsur yoksa bu müziklere 'İslam dışıdır'

demek mümkün değildir; fakat Bach'ın 'Kilise'nin Thnrısı' için yazdığı müziklerin de

'İslami' olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu müzikler, Allah'tan başka bir ilah tanırnma uyularak ve bu Tann adına yapılmış müziklerdir. İslamiyet, insarılığa 'Allah'tan başka

ilah olmadığını, Allah'ın doğurmadığını ve doğurulmadığını, evlat da edinmediğini'

505

Page 5: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

VI. Dini Yayınlar Kongresi

öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir inanç tesis etmişse, varlığın da anlamını bozuyor ve açıkça şirk koşuyor demektir. Dolayısıyla bu inancın müziği de İslami değildir. Ama aynı Bach'ın çello süitleri, Brandenburg Konçertolan, kahve kantatası. .. ve Kilise'nin 'Tanrısı' adına yapılınayarı bütün 'güzel' müzikleri yine pekala 'İslami' olabilir. Hatta bu müzisyenlerin müziklerinin, günümüzde kendisini 'İslami müzisyen' olarak tanımlayan kişilerin yaptığı tuhaf müziklerden daha güzel olmaları bakımından daha 'İslami' özellikler taşıdığını söyleyebilirim.

İslamiyet, müzikte bir 'form' tanımı ve dayatması yapmaz ve bir kalıp da çizmez. İslami olan; 'güzel', 'doğru', 'iyi', 'fıtrata ve ahlaki normlara uygun' olan her şeyi içine alır. Çünkü insan, İslam fıtratı üzerine yaratılmıştır (Dolayısıyla Hristiyan bir müzisye­nin yaptığı senfonik bir müzik, İslami olabilir.). Bir müziğin İslami olması için içinde ille de Allah, Muhammed, Filistin, Cihad, Mekke, Medine kelimelerinin geçmesi gerekmez. Belki de bu özelliği ile, içinde bu kelimelerin geçtiği ve adına birilerinin 'İslami' dediği pek çok müzik, sırf çok kötü oldukları için aslında 'İslami' olma vasfını kaybetmiş de olabilir. Ayrıca 'İslami' olan bir müziği veya başka bir şeyi sadece Müslümanlar yapar diye bir kural olmadığı gibi, Müslümanların yaptığı her şey İslami de olmayabilir. İslami olan, Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadete, fıtrata, güzelliğe, edebe ve ahlaka uygun olandır. Bir müzik, kim tarafından bestelenirse bestelensin bu prensipiere uygunsa pekala İsl~dir.

Popüler kültür ile genel olarak, yaygınlaşan bireysel ve toplumsal kalitesizlik, gör.: güsüzlük, toplumun. ortak ve birbirine benzeyen yönelişleri kastedilmektedir. Alexis de Tocqueville, bu tanıma yardırncı olacak ve katkı sağlayacak şu sözleri söylemiştir: "Ruhlarını doldurdukları küçük ve banal zevkler peşinde sürekli koşan, birbirine benzer ve eşit, sayısız insanlar görüyorum. Her biri kendi içlerine çekilmiş, diğerlerinin gele­ceğinden hemen hemen habersizler."

Kitleler kendileri üretiyor, yine kendileri bunları değerli ve önemli kabul ediyorsa; bazı aklı başında insanlar, bu değerli ve önemli sarıılan şeyleriri gerçekte değersiz, önemsiz ve sıradan olduğunu aniayabiliyor ve buna karşı bir eleştiri geliştiriyorsa, bu anlamlı ve önemli bir durumdur. Çünkü eğer ve hele aklı başında irisanların sağlam ve evrensel bir hakikatle bağlantıları var da bu referansa dayanıp bir eleştiri dili geliştiri­yorlarsa, bu' eleştiri dili.rii dikkate almak gerekmektedir. Çünkü bu eleştiri dili ve tavrının kadim "resı11 ve toplum" ilişkisirle benzer bir yanı vardır. İslamiyet, insanların yoldan çıktığı; peşirlde koştuklan zevkleri, yaptıklan faaliyetleri, ürettikleri yanılgılan ve yanlış yaşama biçimlerini yaygınlaştırdıkları ve bunları şaşmaz ve yanılmaz kabul ettikleri bir zamanda gelmiştir. Yani İslamiyet, Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ondan önceki bütün resüller, irisanların böyle bir yaşama biçimine yöneldikleri anda "hatırlatmak ve ikaz etmek" amacıyla gelmiştir. Bu yaşama biçimlerirli bugün "popüler kültür" adı verilen yaşama biçimlerine benzetmenin pek yanlış ve abartılı olmayacağını düşünüyorum.

506

Page 6: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

Beşinci Oturum

"Popüler kültür" içinde popüler değerler, popüler varlıklar, popiller ilişkiler, markalar, hatta inançlar, inanma biçimleri ve medya yeniden üretiliyorsa, bu üretimi algılayacak ve kullanacak kitle de beraberinde mutlaka üretilrnek zorundadır, aksi takdirde üretl­lenin ]<ullanıcısı olmayacaktır. Popüler kültür ürünlerini algılayacak ve kabullerrecek aklın üretimi ya da aklın popüler kültürü algılayacak düzeye indirilmesi, insan için kötü bir durumdur. Yani bir "arz ve talep" zemini oluşturulur. Yani talep edecek bir tüketici veya kitle profili ve bu profile hizmet eden, durmadan üreten bir üretim biçimi (Bir tür körler-sağırlar ilişkisi. Yani bir anlamda "alan memnun-satan memnun ilişkisi. Daha ~ahimi. "hiçbir şey almayanların hiçbir şey vermeyenleri alkışladığı" bir zemin). ilişki, bu bağlamda ileder ve gelişir. zamanla kendi değerlerini de üretir. Popüler kültür, bu alışverişi anlatan, bu alışverişten ortaya çıkan bir kültür biçimidir. Aslında buna "kül­tür" demek yerine bir tür "killtürsüzlük" adını vermek daha isabetli olabilir. "Popüler kültür" kelimesinin açıklaması, aslında "kültürsüzlük" veya "kültürel yozlaşma" olarak da yapılabilir. Popüler kültür, yozlaşmanın kültürüdür. Hatırlanacağı gibi bir zamanlar Müslim Gürses, "halk beni istiyor" demişti. Müslim Gürses'in bu sözü, halka nasıl bir Şeyin arz edildiğini, halkın nelere alıştırıldığını ve halkın bu alışkarılık neticesinde neleri talep ettiğini göstermesi bakunından aslında her şeyi izah etmektedir. "Popüler ürün ve pratiğin savunusunda, ayru zamanda halkın istediğini veriyoruz" bilişi işlenir. 1 Popüler kültür ortamının kullandığı en önemli kavram veya slogan, "özgürlük"tür. Fakat ilginç ve tuhaf olan, kitlelerin özgürlüğünü n tanuru konusunda ciddi anlamda bilinç yoksunu olunduğu gerçeğidir. Popüler kültür, gösteriş ve tüketim kültürüdür, "öğrenmeden ve emek sarf etmeden bilmeler"le veya cehaletle beslenir. "Popüler kültür" bir "endüstri­yel kültür" dür. Belki de "popüler" kavrarru yerine "endüstriyel" kelimesini kullarırnak uygun olacaktır.

. POPÜLER KÜLTÜR İLE RESÜLLER ARASINDAKİ İLİŞKİ

Popüler kültürel durum, aslında yeni bir durum değil . Onun kadim varoluş biçimi ve bu biçime karşı ilahi mesajlar, bu mesajların resüller tarafından iletilmesi, aslında ait olduğu zamanın yozlaşmasına karşı bir direniş anlamına gelmektedir. Resfiller, her dönernin popüler, yozlaşmış ve aldatıcı kültürü karşısında her zaman ·:hatırlatıcı" ve "ikaz edici" olmuşlardır.

"Dini musiki" adı verilen bu musiki de, sözleri ve melodisiyle "hatırlatıcı" ve bazen :dt:·"ikaz edici" vasıflara sahip olmuştur, bundan sonra da olabilmelidir. Musiki diliyle Yaratıcımızın rahmeti, merhameti hatırlatılırsa dini musiki, popüler kültür veya yoz­laşma karşısında doğru bir kullanım mecraı bulmuş olacaktır. Dini musiki adı verilen bu musiki türü, bir tür "Allah'ı zikr" olarak kabul edilebileceği için, popüler kültürün

· 1 Popüler Kültür ve Türkiye, Prof. Dr. İrfan Erdoğan, Esra Ketoğlu işler, Aytül Thmer. Sh.

507

Page 7: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

VI. Dini Yayınlar Kongresi

ya da yozlaşmanın rüzganna kapılmış kimseler için bir kuytu köşe, bir saçak altıdır.

Böyle bir rüzgara pek çoğumuz kapıldığı içirı, aslında dini musikiye ve dini musiki ile

bu rüzgara kapılarılara yardımcı olmak isteyerılere de zamarumızda çok büyük vazifeler

düşmektedir. Musiki, bir düşünceyi, bir mesajı iletmenin en zarif yollarından biridir ve

insan fıtratı gereği ahengden hoşlandığı içirı güzel musikiye kulak verir, dirıler ve bazen

o güzellikle ruhunu yıkamak isteyebilir. Ancak kesiri olan şudur ki, musiki ile aktarılan

bir mesaj ve bilgi, daha kolay algılanır, daha kalıcı haie gelir.

Bugün insanın Yaratıcısını ihmal ettiği, O'nun emir ve yasaklarına kulak vermediği

hatta daha da vahimi, kalbinin, çevrenin de etkisiyle fıt:rl temizliğirıi kaybedip kararma­

ya başladığı modem zamarılar içinde ona Yaratıcısını çok zarif bir !isan ile hatırlatmak

gerekmektedir. Bunun yollarından biri de musikidir. İslam kültür ve medeniyetirıde bu

musikiyi besieyecek hi.kmetli sözler ve şiirler de bulunmaktadır. Genel olarak sanatın,

özelde de musikinin hikmetten bir cüz olduğunu düşünüyorum. Hikmete dair güzel

sözleri musiki ile tamamlayıp insarılara arzetmek vazifesi, popüler kültür yani yozlaşma

karşısında dini musikiye düşmektedir. İçinde yaşadığımız zamanın şiddetli akıntısına direnmek ve bu akıntıya kapılıp gidenlere bir sığınak olmak, peygamberi bir tavırdır,

çünkü peygamberler de her zaman kendi yaşadıkları dönemlerde toplumsal ve bireysel

yozlaşmalarakarşı durmuşlar, zamacılarının şiddetli akıntılarına direnmeye çalışmışlar­

dır. Dirıi musiki vasıtasıyla zamane insanına Yaratıcısını zarifbir !isan ile hatırlatmak ve

belki de o insanın kapılıp gittiği girdaptan kurtulmasına vesile olabilmek mümkündür

ama "dini musiki" olarak adlandırılan musikinin kalitesini yükseltmek şartıyla. Bu da

ancak dirıi musiki ya·ptığını iddia edenlerin bilgi, görgü ve müzisyerılik kalitelerinin

yükselmesiyle mümkün olabilir. Lakin "dini musiki" şeklirıdeki tanımlamanın kendisi

bir yozlaşmanın göstergesi iken, bunun nasıl mümkün olacağı da ayrı bir soru işaretidir

Bu durumda dini musiki olarak adlandırılan musikirıin, modem insarun bulunduğıı

bütün ortamlarda kullanılması gereği ortaya çıkmaktadır. Medyacnn bu konuda daha

fazla kullanılması ve gerçekten iyi musiki eğitimi almış, ehliyetli kimseler tarafından

dini musikinin icra edilmesi gerekmektedir. İyi eğitim almış ve bu icra için ehliyetli

olmak, aslında meselenin ihmal edilen en önemli kısmıdır. Diyanet İşleri Başkarılığımız

bu konuda istişareler yaparak dini musikinin halka daha kolay ulaştırılabilmesi için

belediyelerle.işbirliği yapmalı, 1RT Anadolu kanalında, ve radyosunda daha nitelikli

yayıcılar gerçekleştirmelidir. özellikle kasaba, belde ve köyler gibi küçük yerleşim birim­

lerinde, Diyanet İşleri Başkarılığı ve belediyeler tarafından kurulacak olan dini musiki

topluluklan ve ülkemizin dini musiki alanında önde gelen sanatçıları, köy camilerinde

veya köy kahvelerinde, yazın köy ve kasaba meydarılarında halkın huzuruna çıkmalı ve

dini musikimizirı en güzel örneklerini halkımıza canlı olarak dinletmelidir. Bu konuda il

ve ilçe müftülükleri ile belediyeler işbirliği yaparak dini musiki örneklerini ülke çapında

yaygınlaştırabilirler.

508

Page 8: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

Beşinci Oturum

. :. Dini musikinin yaygınlaştırılması konusunda en büyük görev yine Diyanet İşleri

Başkanlığunıza düşmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığıınız, üniversitelerle de işbirliği yaparak, üniversite kampüslerindeki salonlarda dini musikimizi üniversite öğrencisi

gençlerimize kadar götürmeli, üniversitelerde öğrencilerden oluşan "dini musiki toplu.:.

lukları" kurulmalıdır. Bütün bunların yanında Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapıla­

rak özellikle imam hatip liselerinde dini musiki derslerini fazlalaştıran ve daha ciddiyede

yapılmasına imkfuı sağlayan müfredat değişikliklerine gidilmeli, dini musiki eğitimi,

ilkokullardan itibaren · eğitim sistemimizin içinde yer almalıdır. Hatta ilkokul öncesi

~ğitim veren anaokullarında da dini musiki eğitimi verilebilir, bunu uygulamak iste­

yen anaokullan ile işbirliği yapılarak anaokullarında, ilkokul öncesi eğitim döneminde

çocuklarımıza dini musikirıin güzel örnekleri dinletilebilir. Yine Diyanet İşleri Başkanlı­

ğımııın girişimi ile müzik eğitimi verilmiş küçük çocukların en güzel dini musiki örnek­

leriyl~ hazırladıklan albürnler, anaokullarına ve ilkokullara dağıtılarak dini musikinin

özendirilmesi ve yaygınlaştınlması sağlanabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve TRT, ortaklaşa bazı projeler

geliştirerek dini musikinin eğitim kururnlarında daha fazla yer almasını sağlayabilirler.

Belki bu aşamada ilk yapılacak sogyal etkinliklerin başında, her yıl büyük şehirlerde

Diyanet İşleri Başkanlığıınızın öncülüğünde ve yerel belediyelerin katkılarıyla "Dini Mu­

siki Festivalleri" organize etmek gelmektedir. Bu festivallerle dini musiki örneklerimiz

ve bu musikimizin en önemli sanatçıları halkımızın ayağına kadar gidecek ve bu festival

etkinlikleri ücretsiz olarak halkımıza izletilmiş olacaktır.

Bir başka önemli sorun, dini musikinin "zamanın algısına uygun hale getirilmesi

gerekir" düşüncesiyle değişime uğıratılması, onun moderrıleştirilerek veya başka müzik

türlerinden ve enstrüman icra biçirrılerinden esinlenilerek yozlaştırılması sorunudur.

"Gençlik bu tür enstrümanları ve hareketli kraları seviyor" diye düşünerek dini mu­

sikinin hem içeriğinde hem de formunda değişiklik yapmak, dini musikirniıin zaman

içerisinde aslını kaybetmesine ve yozlaşmasına yol açacaktır. Bunun için de dini musiki,

öncelikle ehil kimseler tarafından, belirlenen hedef kitleye ulaştırılmalıdır.

Saygın ve doğru olanın sağlamasının nasıl yapılması gerektiği, saygın ve doğru

olanın popüler kültür üretirninden ve bu kültürün ürünlerinden nasıl ayırdedilebile­

ceği de önemli bir soru olarak karşırrıızda durmaktadır. Çünkü bugün popüler kültür

ürünlerini eleştirdiği halde popüler kültür ürünleri düzeyinde işler yapan dini musiki

icracıları bulunmaktadır. Yapılması gereken, bu alanui bir "pazar" haline gelmesine

mani olmak ve halkımıza yüksek kalitede dini musiki eserleri sunabilmektir. Bu sorun,

aslında ahlaki bir sorundur. Öte yandan, ilahi formu, basit bir formdur ve genellikle

ilahiler -bazı istisnalar dışında- küçük usullerle bestelenebilmektedir. Hiçbir besteellik

eğitimi almadan, bu konuda hiçbir hocanın rahle-i tedrisinden geçmeden "popüler kül­

tür ürünleri düzeyinde" besteler yapan ve bu bestelerle kendisine yatırım yapan ve bir

509

Page 9: VI. DİNi YAYlNLAR KONGRESIisamveri.org/pdfdrg/D230620/2014/2014_CETINKAYAY.pdfVI. Dini Yayınlar Kongresi öğrettiği halde, Kilise, bu hakikati reddeden bir öğreti üzerine bir

VI. Dini Yayınlar Kongresi

pazar oluşturan şahıslar var. Dirıi musiki adına yapılan bu bestelerirı, "nasıl olsa halka

ne dirıletilirse kabul ediyor ve bu işi yapanları da alkışlıyor, benim içirı önemli olan, is­

mirnirı bu sahadaki literatüre girmesi" düşüncesiyle yapıldığı bilirıiyor ve anlaşılabiliyor.

Bu sahada ürün veren pek çok bestecirıin de "Allah rızası içirı" deyip "bu da bendeniz

fakirirı bestesi" diye tevazu gösterisi yapmaları, elbette dikkatlerden kaçmamaktadır.

Bu eşhasın teşhir edilmesrnde fayda olduğunu düşünüyorum.

Oturum Başkam: Teşekkür edeİiz Yalçın Bey'e.

Tabü dini musiki, dirı dışı musiki meselesi, öteden beri tartışılan bir konu aslında.

Ben yıllardır, dirıi musikirıin dışındaki musikiye ne gibi isim veya isirrıler verilmesi ge­rektiği konusunda düşünüyorum. Ama ortaya bir tedm koyamadım.

Yalçın Bey'irı de söylediği gibi eski dönemlerde bestekarlar ben dini eser bestelerim,

ben dini dışı eser bestelerim diye bir şey yapmıyorlardı. Mevlevi ayirıinden köçekçeye

kadar her türlü eseri bestelemişlerdi o büyük sanatkarlanmız. Demek ki onlar musikiyi

bir bütün olarak ele aldılar. Ancak Cumhuriyet sonrası bir tasnif yapmak zorunluluğU ortaya çıkınca bu gibi ana başlıklar ileri sürüldü. Tabii bu konu aynca irıcelemeye değer.

Peki, efendim çok teşekkür ederiz.

Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya: Ben teşekkür ediyorum hocam.

Son bir şeye müsaade eder misiniz?

Oturum Başkam: Tabii, buyurun.

Doç. Dr. Yalçın Çetinkaya: Rahmetli Bekir Sıtkı Sezgin benim hocamdı, iki yıl onun

ralıle-i tedrisirıden geÇtim. O zaman gazetecilik de yapıyordum, kendisiyle bu dini mu­

siki mevzuunu konuştuk. Hacarn dedim bu dini musiki kavramı bana çok anlamsız

geliyor, bizim tarihimizde böyle bir tanım yok, böyle bir başlık yok, "Yahu evlat sen ne

söylüyorsun Allah'ını seversen? Şu kairıatta dinirı dışında olan bir şey var mı?. Yatağı­

na yatıyorsun dirıin alanı içerisirıde, affedersirı def-i hacet içirı dışarı çıkıyorsun dinin

alanı içerisirıde, burada konuşuyorsun dirıin alanı içerisirıde. Bu maalesefbize Batı'dan

bulaşmış kötü hastalıklı bir virüs." dedi.

Bunu söylemişti hiç unutmam, bunu her zaman hatırlarım.

Arz etmek istedim.

Oturum Başkam: Teşekkür ederiz efendim.

Şu anda hemen vakti değerlendirmek açısından diğer konuşmacı arkadaşımıza sözü

vermek istiyorum. Önümüzdeki listemizde Fatih Koca arkadaşımızın tebliği var; "Cami

Musikisirıde Ezan ve Sala". Kendisi Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim

Görevlisi Fatih Koca.

Buyurun.

510