10 · bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. tek tek her yaz›...

109
10 Ocak / fiubat 2003 Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Ad›na ‹mtiyaz Sahibi: Özgür Çubuk Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Özgür Çubuk Yönetim Yeri: Çak›ra¤a Mah. Sorguçcu Sok. Birfiliz Apt. No: 15/9 Aksaray - ‹stanbul Tel: (0212) 633 62 02 Faks: (0212) 589 16 36 e-mail: [email protected] Hesap No: Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Yap› Kredi Sirkeci fiubesi 6278-6 Teknik Haz›rl›k: Etkin Ajans Tel: (0212) 621 81 66 - 621 81 68 Bask›: Can Matbaac›l›k Tel: (0212) 613 10 77 Da¤›t›m: B‹RYAY

Upload: others

Post on 25-Nov-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

10

Ocak / fiubat 2003

Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Ad›na‹mtiyaz Sahibi: Özgür Çubuk

Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü: Özgür ÇubukYönetim Yeri: Çak›ra¤a Mah. Sorguçcu Sok. Birfiliz Apt. No: 15/9 Aksaray - ‹stanbul

Tel: (0212) 633 62 02 Faks: (0212) 589 16 36 e-mail: [email protected] No: Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. fiti. Yap› Kredi Sirkeci fiubesi 6278-6

Teknik Haz›rl›k: Etkin Ajans Tel: (0212) 621 81 66 - 621 81 68Bask›: Can Matbaac›l›k Tel: (0212) 613 10 77 Da¤›t›m: B‹RYAY

Page 2: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Yenilen ABD Emperyalizmi Olacak

Yeni Tipte “Uluslararas› Sömürge Statüsü” ya daHimayeci Sömürgecilik

Yönetiflim: Burjuva Devletin ve Yeni SömürgelerinYeniden Yap›land›r›lmas›

Bir Kitab›n Perspektifinden Bugünü KavramakZeynep Güler

Özelefltirinin Devrimci fiiddeti

Siyasal ‹slam’da Yeni “S›n›f Bilinci”: AKP

Kürt Ulusal Sorunu ve Komünistlerin Görevleri

Ulusal Sorun ve Sovyetik ÇözümYücel Tunç

Kad›n Cinsinin Kurtuluflunda Tarihsel Bir Ad›m: Ekim Devrimi

Reyhan ‹da

Alternatif E¤itim ve BilimHaluk Gerger

Wallerstein: Gerici Bir Felsefenin Anatomisi

‹talya: Rüzgar Sol’dan EsiyorSinan Y›ld›z

Darbeler, Geri Çekilmeler, RadikalleflmeJames Petras

7

15

24

34

39

44

50

54

61

68

71

94

100

Page 3: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

TEOR‹DE do¤rultu

Yeni bir say›da yine birlikteyiz,

Derginin mizanpaj›nda baz› küçük de¤ifliklikler yapt›k. ‹çerik kadar biçimde de zengin-leflme çabam›z sürecek. Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tekher yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarakdikkat çekmek istedi¤imiz baz› yaz›lara de¤inece¤iz. Bu di¤er yaz›lar›n daha az önemlioldu¤u anlam›na gelmiyor. Her yaz› üzerine söz söylemek yerine çeflitli konularda sizlerlesöyleflmeyi tercih edece¤iz.

Bu say›da da konu çeflitlili¤ine özen gösterdik. Uluslararas› mücadele ve deneyimlerikonu alan iki yaz›m›z var. Kürt ulusal mücadelesine bak›fl aç›s› ve SSCB’de sorunun nas›lçözüldü¤üne dair deney aktar›m›n›n faydal› olaca¤›n› düflünüyoruz. Geçen say›m›zdaNegri’nin “‹mparatorluk”unu ele alm›flt›k. Bu say›da Wallerstein’le hesaplaflmaya girifltik.Önümüzdeki say›larda da bu yönde yaz›lar›m›z devam edecek. Siyasal islam›n yeni yüzüAKP bir baflka de¤erlendirme konumuz. Ekim Devrimi’nin kad›na kazand›rd›klar› ve eksik-liklerine dair elefltirel bir yaz› da konuyla ilgilenenler için faydal› olaca¤›n› düflündük.

***

ABD emperyalizmi kana susam›fl bir canavar gibi sald›r›yor. Afganistan’a bombalarya¤d›rmaya devam ederken, Irak’ta yüz binlerce insan› katletmeye haz›rlan›yor. ‹¤rençpençelerini dünyan›n her taraf›nda ezilenlerin etine geçiriyor. Bosna’da, Kosova’da,Afganistan’da yapt›¤› gibi Irak’ta da himayeci sömürgeci bir rejim kurmay› amaçl›yor.

Emperyalist iradenin karfl›s›na bir baflka irade ç›k›yor. Dünyan›n ezilenleri, ABDemperyalizminin Irak’a barbarca sald›r›s›n› önlemek için harekete geçti. Gösterilere,protestolara yeni mücadele biçimleri ekleniyor.

Türk burjuva faflist devleti “savafl rant›”ndan pay alma pazarl›¤› içinde. Genelkurmay vehükümet havaalanlar› ve limanlar› ABD emperyalistlerine açt›. Emperyalist ABD’nin yan›ndaIrak halk›n›n kan dökücüleri olacaklar.

Emperyalist savafla karfl› tutum, bir ayr›flt›rma ve kuvvetlerin yeniden konumlanmas›ndabelirleyici rol oynuyor. Bu nedenle emperyalist savafl›, ezilenlerin karfl› koyuflunu, Türk bur-juva faflist devletinin pozisyonunu ve Kürt halk›n›n durmas› gereken yeri tart›flan “YenilenABD Emperyalizmi Olacakt›r” yaz›s›n› öncelikli gündem olarak ele ald›k.

“Himayeci Sömürgecilik” ve “Yönetiflim” üzerine yap›lan tart›flmalar da emperyalizminyeni tipte sömürgeci yöntemlerini analiz konusu yap›yor. Her iki konunun da savafl gündemiile iliflkisi var.

“Bir Kitab›n Perspektifinden Bugünü Kavramak” (Emperyalist Savafl Üzerine) bir kitaptan›t›m› olmaktan öte bir kitaptan yola ç›karak günümüz gerçe¤ine ›fl›k tutmay› amaçl›yor.

5TEOR‹DE do¤rultu

Page 4: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Marksist leninistlerin bir y›ll›k sürecini de¤erlendiren “Özelefltirinin Devrimci fiiddeti”yaz›s› birçok bak›mdan önem tafl›yor. Bir y›l önce söylenenler ve bugün gelinen aflaman›nelefltirel analizi ve ç›kar›lan sonuçlar yürünmesi gereken yolu gösteriyor.

Yine de “Alternatif E¤itim ve Bilim” yaz›s›na dikkat çekmek istiyoruz. Haluk Gerger,BEKSAV’›n faaliyetlerinden biri olan Kuram Atölyesi’nin aç›l›fl flenli¤inde yapt›¤› konuflmay›Teoride Do¤rultu için düzenledi. Yaz›n›n içeri¤i kadar bu içeri¤i dile getirifl biçimi önemli.Sosyalist propagandan›n, nas›l yal›n ve herkesin anlayabilece¤i tarzda gerçeklefltir-ilebilece¤ine iyi bir örnek.

Sizi yaz›larla baflbafla b›rakmadan önce çokça önemsedi¤imiz bir konuya de¤inmedengeçmeyece¤iz. Teoride Do¤rultu ele ald›¤› konular, yapt›¤› analizlerle politik mücadelerotas›n› bir nebze olsun ayd›nlatma amac›nda. Fakat bunun tek yanl› bir niyet olarak kalma-mas›n›n ve amac›n en tam gerçekleflmesinin yolu okuyucunun dergiyle iliflkileniflinde dahaçok aktifleflmesidir. Dergiyi okumak, baflkalar›na okutmak, yaz›lar üzerine tart›flmalarörgütlemek önemlidir. Bunlarla birlikte dergiyle ilgili elefltiri ve önerileri ulaflt›rmak, dergiyiç›karmakta eme¤i geçen yaz› ve teknik iflçilerini sevindirecek, motive edecek, onlara yolgösterecektir.

Ayd›nl›k yar›nlara ulaflma yolunda daha yüksek marksist bilinç dile¤iyle.

6 TEOR‹DE do¤rultu

Page 5: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ABD’N‹N yenidünya düzeni sald›r›s›Irak’a odakland› ve e¤erhalklar önleyemezse biremperyalist savafl›n efli-¤indeyiz. Kuflkusuz Irakönceli¤i petrol zenginli-¤i taraf›ndan belirleni-yor. Fakat ABD strateji-sinin, oda¤›nda kendisi-nin durdu¤u, tek mer-kezli bir emperyalist-ka-pitalist dünya düzeni ol-du¤u unutulmamal›d›r.Devrimlerin ve devrimcisavafllar›n bo¤uldu¤ubir dünyad›r bu. Küçükdevletlerin koflulsuz bo-yun e¤dikleri; en irileride dahil, emperyalistdevletlerin ABD’nindünya jandarmal›¤›n›kabul ettikleri bir dün-ya. Asl›nda ABD emperyalizmi bu ifle ‘90’l›y›llar›n bafl›nda giriflti; “demokrasi”, “bar›fl”,“temel insan haklar›”, “uluslararas› adaletlihukuk” üzerine demagojilerle ve ihtiyaç duy-

du¤u anlarda emper-yalist koalisyonun as-keri kuvvetlerine da-yanarak Pax Americanstratejisi temelinde biryeni dünya düzenikurmaya soyundu. El-bette bekledi¤i gibi ol-mad›. Dünya ezilenle-rinin özellikle1995’ten itibaren ye-niden canlanmayabafllayan mücadelesi,güçlenmeye yüz tutandevrimci savafl›mlar,Filistin halk›n›n dire-nifli, ABD’ye teslim ol-may› reddeden Küba,Kuzey Kore gibi dev-letler gerçe¤i ve niha-yet baflta Almanya-Fransa merkezli ABolmak üzere yeni em-

peryalist güç merkezlerinin belirginleflmesiABD’nin yeni dünya düzeni plan›n› bozdu, ifl-lemez hale getirdi. Bu durum ABD emperya-lizmini amac›na ulaflmak için yeni bir strate-

7TEOR‹DE do¤rultu

Yenilen ABD Emperyalizmi

Olacakt›r

Page 6: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

jiye yöneltti. Bu, yedi¤i 11 Eylül darbesini ve-sile yaparak ilan etti¤i, “terörizme karfl› ony›llarca sürecek savafl”, “önleyici vurufl hak-k›”, “haçl› seferi” gibi kavramlarla beslenenaç›k bir emperyalist terör stratejisiydi. Irak’asald›r› ve egemen olma plan› bunun d›flavu-rumlar›ndan birisidir.

Güncel planda ele al›nd›¤›nda ABD em-peryalizmi Irak önceli¤iyle neyin peflindedir?Vurguland›¤› gibi, en bafl-ta petrol kaynaklar›na gözdikmifltir ABD. Ortado-¤u’yu denetim alt›na al-mak ve yeniden flekillen-dirmek iste¤i onun ikincihedefidir. Ve nihayet tümdünyaya korku salmak is-tiyor.

Çok aç›kt›r ki dünyaproleteryas› ve halklar›n›npolitik, askeri ve moraldarbeleriyle durdurula-mazsa, ABD emperyalizmidünyan›n dört bir yan›ndayeni dünya düzeni hedefi-ne ba¤l› sald›r›lar›na de-vam edecektir.

ABD’N‹N IRAK ‹fi-GAL HAZIRLIKLARI

KARfiISINDA HALKLARIN TAVRI

Bu aç›dan en bafltaIrak ve Ortado¤u halklar›-n›n durufluna bak›lmal›-d›r. Irak Arap halk›n›nABD emperyalizmine karfl› tafl›d›¤› direnifle¤ilimini ortaya koyan de¤iflik veriler mevcut.Seçimlerde Saddam’a verilen çok yüksekorandaki oyu “Yaflas›n Saddam”dan çok“Kahrolsun ABD” diye okuyabiliriz. Keza se-çim pusulalar›na “evet”in kanla yaz›lmas›n-daki öfke de ayn› mesaj› tafl›yor. Ortado¤u’-nun bütününde de Amerikan emperyalizmi-ne duyulan derin nefret çeflitli vesilelerle d›flavuruyor. Filistin direnifli bunu anlat›yor. Ür-dün’ün Maan kentinde “savafl halinde duru-mun kontrolden ç›kmamas›” için soka¤a ç›k-

ma yasa¤› koyarak sald›r›ya geçen ordu ve po-lis birliklerine karfl› maskeli ve silahl› yüzler-ce gencin sokak sokak çarp›flarak direniflinde,yine Ürdün’de bir ABD’li diplomat›n öldürül-mesinde, Kuveyt’te ABD askerlerine sald›r›-larda, son olarak da Bahreyn’de ABD’lilerinkald›¤› otellere sald›r›da bunun sivrilmifl ör-neklerini gördük. Lübnan’daki öfkede yans›-yan da budur. Ve nihayet de¤iflik Arap ülke-

lerinde on binlerin veyüz binlerin kitle gösteri-leri bunu gözler önüneseren parlak örnekler ol-du.

Sorunu ABD’ninIrak iflgali haz›rl›klar›nakarfl› halklar›n tavr› aç›-s›ndan ele ald›¤›m›zda dagörüyoruz ki, dünyan›nher k›tas›ndan proletaryave ezilenler binler, onbinler ve yüz binler ha-linde öfke ve protestola-r›n› yükseltiyor; emper-yalist savafl› önlemeyeçal›fl›yorlar. Bilincindeolunsun ya da olunmas›n‹spanya iç savafl›nda en-ternasyonal tugaylar›n veSovyetler Birli¤i’nde fa-flist iflgalcilere karfl› halk-lar›n birleflik direniflininyaratt›¤› esinden besle-nen “enternasyonal canl›kalkan” düflünce ve giri-flimi yaln›zca ABD em-peryalizmine direniflinde¤il, fakat ayn› zaman-

da terör demagojilerini, dinsel ve ulusal tu-zaklar› aflarak dünyay› ezenler ve ezilenler bi-çiminde saflaflt›rmaya dönük yüzü itibariylede önem tafl›yor. Hiç flüphe yok ki tarih, ezi-lenlerin yarat›c›l›¤›n› yans›tan enternasyonalcanl› kalkan giriflimini baflta Ortado¤ulularolmak üzere, dünya halklar›n›n Saddam reji-mine deste¤i olarak de¤il, ABD emperyalizmi-nin yeni dünya düzeni kölecili¤ine karfl› kur-duklar› barikatlardan birinin ad› olarak kay-dedecektir.

8 TEOR‹DE do¤rultu

Bilincinde olunsun ya daolunmas›n ‹spanya iç

savafl›nda EnternasyonalTugaylar›n ve Sovyetler

Birli¤i’nde faflist iflgalcilerekarfl› halklar›n birleflik

direniflinin yaratt›¤› esindenbeslenen “enternasyonalcanl› kalkan” düflünce ve

giriflimi yaln›zca ABDemperyalizmine direniflin

de¤il, fakat ayn› zamandaterör demagojilerini, dinselve ulusal tuzaklar› aflarak

dünyay› ezenler ve ezilenlerbiçiminde saflaflt›rmayadönük yüzü itibariyle de

önem tafl›yor.

Page 7: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ABD’N‹N IRAK’A SALDIRMASINI B‹R YILDIR ENGELLEYEN NED‹R?

ABD emperyalizmi bir süredir, Irak’a sal-d›r›p sald›rmayaca¤›n› BM denetçilerinin 26Ocak’ta verecekleri rapora göre tayin edece¤ive asl›nda “uluslararas› hukuk”a ba¤l› oldu¤uizlenimi vermeye çal›fl›yor. Hatta savafl kli¤i-nin kimi sözcüleri Bush yönetiminin veABD’nin asl›nda “savafl istemedi¤i”ni söylemecesareti bile gösterdiler! Bu demagojilerin vegerçekte ABD’nin Irak’a sald›r›y› bir y›ld›r er-teleyip durmas›n›n nedeni nedir? Teknik ha-z›rl›k m›? Uygun iklim koflullar› m›? “Ulusla-raras› hukuk”un gerekleri mi? Yoksa baflkasebepler mi? Gerçe¤i biraz daha yak›ndan in-celeyelim.

fiu an, ekonomik ve askeri gücün renginiverdi¤i “uluslararas› hukuk” ad›na Irak halk›-

na karfl› emperyalist küstahl›ksürüyor. Sözüm ona Irak’ta

kitle imha si-

lahlar› aran›yor. Hani flu baflta ABD olmaküzere emperyalist devletlerin dünyam›z›birkaç kez yok edecek miktar›n› ellerinde tut-tuklar› silahlar! Veya örne¤in ‹srail, Pakistangibi ABD iflbirlikçisi rejimlerin sahip oldukla-r› cinsten silahlar! Evet, bir “uluslararas› hu-kuk” iflliyor, ama bu, en güçlü emperyalistle-rin “uluslararas› hukuku”dur. Emekçi insan-l›k için ise bu, tiksinti ve kin duyulacak biruluslararas› adaletsizlik ve zorbal›ktan ibaret-tir.

ABD emperyalizmi Irak’a sald›r›y›, “on-y›llarca sürecek savafl” stratejisinin ilk s›ras›-na koydu¤unu, Afganistan’a ölüm ya¤d›rd›¤›günlerde aç›klam›flt›. Öyle ki yürüttü¤ü psi-kolojik savafl bombard›man›yla analistler vetahmin yürütenler aras›nda daha geçti¤imizbahar bir sald›r› beklentisi oluflturabilmiflti.Oysa ne ABD, ne de di¤er emperyalistlerkadr-i mutlakt›rlar. Bu dünyada proletarya vehalklarda ifadesini bulan bir irade daha var-d›r. Ve o iradenin hangi biçimlerde ve düzey-de ortaya ç›kaca¤› bir yana, mevcudiyeti veetkisi flüphe götürmez bir kesinliktir. ‹flte tamda bu çerçevede geliflmelere flahit oldu dünya.ABD bir y›l boyunca bu iradenin yükseltti¤ibarikatlar nedeniyle afla¤›l›k planlar›n› uygu-layamad›.

Oslo anlaflmas›n› y›rt›p atan, ‹srail’de birantisiyonist mayalanmaya ve son olarak dahükümet krizine yol açan Filistin halk›n›nkahraman direnifli ayn› zamanda ABD’ninIrak’a sald›r›s›n›n önünü kesen ilk barikatt›.Küçük bir savafl gücünün k›r›lamayan irade-sinin yaratabilece¤i mucizelere iyi bir örnek-tir Filistin direnifli. ABD o günkü koflullardaIrak’a karfl› giriflece¤i bir sald›r›n›n Ortado-¤u’daki atefle benzin dökmek olaca¤›n› gördüve daha uygun koflullara de¤in beklemeyi ter-cih etti. Filistin halk›n›n iradesinin k›r›laca¤›-n› umuyordu; ama tersi oldu. Üstüne üstlükbu süreç yeni engelleri haz›rlad›. Filistin’desöylenen marfl›n tüm dünyada ezilenlerin ku-laklar›n› ve yüreklerini doldurdu¤u süreç, ay-n› zamanda ABD’nin 11 Eylül sonras› olufltur-du¤u toplumsal psikolojinin de da¤›ld›¤› sü-reç oldu. Dünyan›n dört köflesinde milyonla-r›n Filistin halk›yla dayan›flma gösterileri,emperyalist küreselleflme sald›r›s›na karfl› ay-

9TEOR‹DE do¤rultu

Irak’a gitmeye haz›rlanan “canl› kalkan”lardanbiri Richard O’Keefe

Page 8: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

n› tempoda süren görkemli ey-lemler, de¤iflik ülkelerde yapt›¤›gezilerde Bush’u ve ABD’yi pro-testo gösterileri ve için için bü-yüyüp, yay›lan ABD’ninIrak’a sald›r›s›na hay›reylemleri, tüm dünyahalklar›n›n bu en az›l›düflman›n önüne yenisetler dikti. Keza ayn›dönem, beklendi¤i gibi11 Eylül sonras› kuru-lan emperyalist koalis-yonun bozulmas›, Al-manya, Fransa ve Rus-ya’n›n, ABD’nin Ortado-¤u egemenli¤i plan›nahay›r demelerine evril-di. Bu ABD’nin iflinizorlaflt›ran bir faktör ol-du.

BM’yi beklemeyedaha fazla tahammül edemeyece¤i ve bir sal-d›r› koalisyonu kurup liderli¤ini üstlenece¤itehditlerini savurdu¤u Eylül 2002 sonras› dö-nemde, bizzat bu ülkeyi de kapsayacak tarzdabüyüyen ve geniflleyen protesto dalgas› ve iyi-ce belirginleflen emperyalistler aras› çatlak,ABD’yi yeniden “uluslararas› meflruiyet” ara-y›fllar›na itti. Son BM kararlar› biçimsel olarakABD lehine görünse de, esasen savafl haz›rl›k-lar›na karfl› geliflen hareket önünde onun birgeri ad›m›d›r ve sonuçta da ABD’ye yeni zor-luklar ve engeller haz›rlayacakt›r. Irak, “gelindenetleyin”, “çok istiyorsan›z ABD istihbara-t›ndan elemanlar da gelebilir” türündenödünlerle manevra yaparak ABD’yi “ulus-lararas› kamuoyu” önünde daha da zor birduruma soktu.

Tüm bunlar gösteriyor ki, bir y›l sonragelinen yerde ABD emperyalizmi Irak’a sald›-r› için daha fazla bedeli göze almak zorunda-d›r.

IRAK’A SALDIRI VE TÜRK BURJUVA DEVLET‹

Burjuvazinin faflist devleti Türk halk›ad›na ve onun yüksek ç›karlar›n› temsilen ka-

rarlar ald›¤›n› ilan ediyor. Oysagerçekler bunun zehirli bir yalanoldu¤unu gösteriyor.

Türk burjuvazisi vebüyük sermaye s›n›f›-n›n ordusu, Irak’a sal-d›r› konusunda efendi-sine zorluk ç›karmakistemiyor; fakat korku-lar› onu ihtiyatl› dav-ranmaya, kimi ç›karlar›ise ABD’den koparabi-lece¤inin en fazlas›n›koparmaya itiyor.

Korkular› nedir? Evet, en az›ndan

ABD’nin, iflbirlikçi deolsa bir Kürt devletin-den yana olmad›¤›n›çok iyi biliyorlar. FakatKürtler’in de eflit bile-fleni olacaklar› bir fede-

ral Irak bile Türk burjuva devletinde korkuyarat›yor. Kolektif Kürt kimli¤i ve kolektifKürt haklar› sömürgecili¤in kabusu oluyor.Hele hele de bu federal devlet içinde Kürtle-rin Musul-Kerkük gelirlerinden pay alma ih-timali ona durumu daha da korkunç gösteri-yor.

‹kincisi, 15 y›ll›k savafl›m boyunca tümkirli savafl yöntemlerine ra¤men Kürt gerilla-s›n› askeri yenilgiye u¤ratmay› baflaramam›flgeneraller, büyük bir asker gücüyle Irak’la sa-vafla at›lmakta pek de arzulu görünmüyorlar.

Üçüncüsü, Arap halklar›n›n düflmanl›¤›-n› kazanman›n yarataca¤› uzun vadeli sorun-lar da (belirli bir Arap nüfusa da sahip olan vehalk›n yüzde 99’unun Müslüman oldu¤unuyineleyip duran) Türk burjuvazisini ve gene-rallerini endiflelendiriyor.

Dördüncüsü, emperyalist savafl›nABD’nin kazanmas›yla, hem de k›sa süredebitece¤inin tek geçerli ihtimal olmay›fl›, Türkburjuvazisini ve silahl›-silahs›z yüksek devletbürokrasisini korkutuyor.

Ve beflincisi, daha dönemsel bir endiflele-ri ise u¤rayacaklar› ekonomik ve mali kay›p-lar›n ABD taraf›ndan karfl›lanmayabilece¤i ve

10 TEOR‹DE do¤rultu

Page 9: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

bunun yarataca¤› sonuçlar.Tüm bunlar Türk sermaye oligarflisinin

ve generallerinin “bar›flç› çözüm imkanlar›-n›n sonuna kadar zorlanmas›” di¤er bir ifa-deyle Saddam’›n bir baflka yoldan devrilmesive “Irak’›n üniter yap›ya kavuflturulmas›” du-as›na yol aç›yor. Elbette bu bofl bir duad›r.Asl›nda onlar da bunun ay›rd›nda. O nedenlede son ana de¤in pazarl›k yapma takti¤i uy-guluyorlar. “Savafl bize ra¤men ç›karsa d›fl›n-da kalamay›z” demagojilerinin dile getirdi¤ibudur.

Temel istekleri,himayeci sömürgeci-lik koflullar›nda Gü-ney Kürdistan’da po-litik-askeri himayeci-li¤in kendilerine ve-rilmesi, Musul veKerkük’ün, dolay›-s›yla petrolün Kürt-ler’e kapal› tutulma-s›, Türk burjuvazisi-nin ise petrollerdendo¤rudan veya do-layl› yararlanmas›, il-le de kurulacaksa Fe-dere Irak devletindeTürkmen’lerin deeflit bir unsur olarak temsilinin sa¤lanmas› vedevlet olarak savafl sürecinde u¤rayacaklar›çeflitli türden ekonomik ve mali zararlar›nABD taraf›ndan tümüyle karfl›lanmas›d›r. El-bette aç›kça dillendirmeseler de gönüllerindeyatan temel arzulardan biri KADEK’in askerikuvvetlerinin ezilip da¤›t›lmas›, hatta müm-kün olursa tümüyle imhas›d›r.

ABD’nin “petrol, merkezi Irak devletineait olacakt›r” tavr›nda oldu¤u ve dolay›s›ylavanalar› s›k›ca elinde tutaca¤›; Güney Kürdis-tan’da politik-askeri hegemonyan›n Türkburjuva devletine verilmesinin burjuva-fe-odal Kürt iflbirlikçilerle sorun yarataca¤› dü-flüncesi tafl›d›¤›, bu yüzden de söz konusu is-te¤e ilgi göstermedi¤i; Irak muhalefeti ad›nabir araya toplad›¤› gruplar›n Türkmen’lerikendileriyle eflit statüde görmeye yanaflma-d›klar› ve ABD’nin bunu gözetti¤i dikkate al›-n›rsa faflist sömürgecili¤in son ana kadar pa-

zarl›¤› zorlama tavr› daha iyi anlafl›labilir.Türk sermaye oligarflisi ve generaller,

e¤er ABD ihtiyaç duyarsa “güvenlik satandevlet”, bir baflka ifadeyle “paral› asker reji-mi” olarak, üsler bir yana yaln›zca havaalan-lar›n›, limanlar›n› ve topraklar›n› emperyalistefendilerinin hizmetine sunmakla kalmaya-caklar, ayn› zamanda korku ve endiflelerinis›rtlanarak, askerleriyle de bu maceraya at›la-caklard›r. Bu hem Enverist e¤ilimlerinin, amadaha çok da Clinton’a dan›flmanl›k yapm›fl

flimdinin gazetecisi birABD’linin “IMF Türki-ye’yi ABD için sat›n al-d›” vurgusunda ifadesi-ni bulan yeni sömürgemecburiyetleri nedeniy-le olacakt›r. Aral›k ay›boyunca ABD ve ‹sra-il’in yetkili politik ve as-keri temsilcileriyle sü-regiden görüflme trafi¤iemperyalist savafltaTürk burjuva devletininne yapaca¤›n› yeterincegözler önüne seriyor.

ABD SALDIRISI VEKÜRT ULUSU

Kürt ulusunun de¤iflik parçalarda alaca¤›tav›r, kendi gelece¤i ve bölge halklar›yla ilifl-kileri bak›m›ndan büyük bir önem tafl›makta-d›r. Kürt ulusu kaderini ya dünya ezilenleriy-le birlefltirecek ya da emperyalistler aras› çe-liflkilerde, emperyalistlere ba¤›ml›, yar› sö-mürge güçler aras›ndaki çeliflkilerde “aradans›yr›lma” imkan›n› merkeze alarak, AbdullahÖcalan’›n sömürgecili¤e teslim edilmesindeoldu¤u gibi a¤›r bedeller ödeyecek, y›k›c› ha-yal k›r›kl›klar› yaflayacakt›r. Kald› ki bu kezdurum Arap halklar›yla ABD emperyalizmiikileminde yatt›¤› için, Kürt halk›yla Araphalklar› aras›ndaki iliflkilerin gelece¤i bak›-m›nda da çok önemli bir yere sahip olacakt›r.Bütün bunlardan ayr› olarak ABD emperyaliz-minin Irak’ta bir himayeci sömürgecilik reji-mi kurmas› halinde, Kürt ulusu üzerindekiköleci bask› daha da a¤›rlaflacak, yaln›zca ve

11TEOR‹DE do¤rultu

Filistin halk›n›n kahraman direnifliayn› zamanda ABD’nin Irak’a sald›-

r›s›n›n önünü kesen ilk barikatt›.Küçük bir savafl gücünün k›r›lama-yan iradesinin yaratabilece¤i muci-zelere iyi bir örnektir Filistin direni-fli. Filistin’de söylenen marfl›n tümdünyada ezilenlerin kulaklar›n› veyüreklerini doldurdu¤u süreç, ayn›zamanda ABD’nin 11 Eylül sonras›oluflturdu¤u toplumsal psikolojinin

de da¤›ld›¤› süreç oldu.

Page 10: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yaln›zca emperyalist sistemin d›fl›nda kurula-bilecek olan özgür yaflam ve özgür vatan yenibedeller gerektirecektir.

Bu konuda Kürt halk›n›n ba¤r›ndaki tümpolitik güçler içinde en etkini olan, dört par-çayla de¤iflik biçim ve düzeylerde ba¤› bulu-nan KADEK’in tutumu büyük bir öneme sa-hiptir. Keza Kuzey Kürdistan’da halk›n ulusalvarl›¤›n› cisimlefltirdi¤i HADEP’in duruflumutlaka hesaba kat›lmas› gereken bir durum-dur. Dört parçan›n genel ç›karlar›n› temsil

etme ve

ulusal birlik iddialar› tafl›yan Kürdistan Ulu-sal Kongresi’nin (KNK) politik tavr› da göze-tilmelidir. Bu aç›lardan son bir-iki ayl›k dö-nem hariç olumlu bir tablodan söz etmekmümkün de¤ildi. O nedenle marksist leninistkomünistlerin flu de¤erlendirme ve uyar›lar›-n› hat›rlatmakta fayda var:

“Körfez Savafl›’nda, Güney Kürdistan’›nburjuva-feodal ulusal hareketini kendi amac›yönünde kullanan ABD’den, federal bir Kürtulusal devleti bekleniyordu. Buna karfl› ç›kanTürk burjuvalar›yla, destekleyen Kürt reform-cular›, kayg› ve beklentileriyle bunu dile getiri-yorlard›. Ama ABD himayeci sömürgecili¤i sta-tüsündeki ‘Kürt özerk bölgesi’ egemenleriningerçekte birincil ifllevi, Güney’de konumlananKuzey’in Kürt ulusal devrimci güçlerini ezipda¤›tmaya çal›flmas› oldu.

Bugün Irak’a karfl› ikinci ve çok daha y›k›-c› bir sald›r›ya haz›rlanan, bu emperyalist küs-

tahl›k ve kan dökücülü¤ünü sözüm ona ulus-lararas› destek ve r›za alarak meflrulaflt›rmapeflinde koflan ABD, Güney Kürdistan’›n burju-va-feodal Kürt güçlerini, Afganistan’l› savafla¤alar›n› kulland›¤› gibi kullanmaya çal›fl›yor.Ne var ki ABD, Irak’ta, Karzai’sini bulamad›¤›gibi, emperyalist sistem güçlerinden bekledi¤ideste¤i de güvencelemifl de¤il.

Güney Kürdistan’›n burjuva-feodal önder-likli Kürt partileri, Saddam rejiminin y›k›l›p,ABD kuklas› yeni bir rejim kurulmas›n›n,Irak’a demokrasi, Kürtlere de özgürlük getire-

ce¤ini vaaz ediyorlar. Bu boflhayali yaymaktan yorulmu-yorlar. Keza, Güney Kürdis-

tan’da önemli politik- askerimevzilere ve güçlere sahip, kü-çükburjuva ulusal reformcu

PKK’nin de, Irak’ta bir rejimde¤iflikli¤inin Kürtler vekendileri için ‘iyi olaca¤›’fikrini pompalad›¤› görülü-yor. Emperyalist ABD’nin,b›rakal›m geçti¤imiz yüzy›-l›n ‘50’lerinden sonraki sü-reci, salt son yirmi y›ld›r,Çad, Grenada, Libya, Fas,Panama, Afganistan, El Sal-vador, Haiti, Bulgaristan,

Somali, Irak, Peru, Meksika, Sudan, Yugoslav-ya ve ikinci kez Afganistan’da; son olarak daVenezuella’da neler yapt›¤›na ve ‹srail’in Filis-tin iflgali ve soyk›r›m› karfl›s›ndaki tutumunabak›lmas› ve tüm bunlar›n halklar bak›m›ndanhangi sonuçlar› do¤urdu¤una bir göz at›lmas›bile durumu, geliflmelerin yol açaca¤› muhtemelsonuçlar› kavramaya yetebilir. Tüm bunlardanders al›nam›yorsa, hiç de¤ilse, Abdullah Öca-lan’›n ABD taraf›ndan uluslararas› komploylatutsak edilip Kürdistan devriminin yenilgiye sü-rüklenmesinden ö¤renilmelidir.

Güney’de Kürt ulusunun, emperyalistABD’nin iflgal sald›r›s›n›n bir parças› halinegelmesi, di¤er parçalarda Irak iflgaline sessizbir destek verilmesi ne özgürlük getirecektir nede Kürt halk›na onur kazand›racakt›r. Ne ka-dar ayakta kalabilece¤i bir yana, ABD kuklas›bir rejimin kurulaca¤› ve Güney Kürdistan’›nda federal bir parças› olarak kabul edilece¤i bir

12 TEOR‹DE do¤rultu

Page 11: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Irak asla özgür, ba¤›ms›zve demokratik olmaya-cakt›r. Tersine ABD’ninpetrol vanalar›n› elindetuttu¤u ve tüm Ortado¤u-’da egemenli¤ini pekifltir-di¤i bir üs ç›kacakt›r or-taya. Bu ‘üs’te, Arap-Kürt, Kürt-Türkmen,Sunni-fiii karfl›tl›klar›derinlefltirilecek, halklarve ezilenler aras›na yenidüflmanl›klar sokulacak-t›r.

Güney Kürdistanhalk› ve Kuzey’in küçükburjuva ulusal reform-cu güçleri, emperyalist sald›r› ve iflgale var güç-leriyle karfl› ç›kmazlar, ulusal taleplerini öz-güçlerine ve kardefl halklarla dayan›flma ve or-tak savafl›ma dayal› olarak savunmazlar; bu-nun yerine ABD’nin vaadlerine kanarlar, onundo¤rudan veya dolayl›bir savafl müttefiki ha-line gelirlerse, savaflsürecinde maruz kala-caklar› bir yana, uzunvadede de çok a¤›r za-rarlara u¤rayacak vebölge halklar›n›n za-rar görmesine yol aça-caklard›r.” (*)

Son iki ayd›r, butabloda iflaret edilenolgular bak›m›ndanüç önemli geliflme ya-fland›. Birincisi, ABD’nin KADEK’i “teröristörgüt” olarak ilan etmesi; ikincisi KADEK’inKürt ulusuna sald›r› olarak niteledi¤i Abdul-lah Öcalan’›n tecrit koflullar›n›n a¤›rlaflt›r›l-mas›; üçüncüsü KADEK ve HADEP’inABD’nin Irak’a sald›r› ve egemenli¤inin köle-lik, kan ve gözyafl› getirece¤i gerçe¤ini aç›kla-y›p “emperyalist savafla hay›r” cephesine yö-nelmesi. fiüphesiz bu sonuncusu en bafltaKürt, Türk, Arap ve Fars halklar›n›n yarar›na-d›r.

YEN‹LEN ABD EMPERYAL‹ZM‹ OLACAKTIR

Dünyan›n dört bir yan›nda halklar›nABD’ye tepkileri büyüyor. 11 Eylül sonras›yarat›lan toz duman da¤›l›yor. Tekelci med-yan›n savafl, k›flk›rt›c› bütün 盤›rtkanl›¤›nara¤men ezilenlerin emperyalist haydutlu¤a

karfl› öfkesi ço¤al›yor.ABD Vietnam’a sald›r-d›¤›nda ilk tepkilerancak dört y›l sonrabafllayabilmiflti. Bu-gün daha sald›r› baflla-madan sald›r›y› önle-mek için giderek güç-lenen yayg›n bir mu-halefet hareketi do¤-du. Buna karfl›n bili-yoruz ki bugünABD’de savafl› önleye-

bilecek bir devrim yok. Yerkürenin de¤iflikköflelerindeki engelleyici hareketlerin de bu-günkü biçimleriyle gündemdeki emperyalistsavafl› önlemeleri beklenmemelidir. Fakate¤er sokak gösterileri çok daha kitleselleflir,grev, boykot, iflgal gibi eylemler devreye so-kulabilirse; “enternasyonal canl› kalkan” tar-z›ndaki yarat›c› biçimler ço¤alt›l›rsa; örne¤inABD üssü bulunan tüm ülkelerde üsler iflgaledilir, yine var olduklar› tüm ülkeler ABD’yeait unsurlar aç›s›ndan tümüyle güvensiz halegetirilebilirse vb. hem ABD’deki iç muhalefe-tin geliflmesi, etkinleflmesi atefllenecek hemde emperyalist elebafl›n› durumu yeniden

13TEOR‹DE do¤rultu

ABD kuklas› bir rejimin kurulaca¤› veGüney Kürdistan’›n da federal birparças› olarak kabul edilece¤i bir

Irak asla özgür, ba¤›ms›z ve demok-ratik olmayacakt›r. Tersine ABD’ninpetrol vanalar›n› elinde tuttu¤u ve

tüm Ortado¤uda egemenli¤ini pekifl-tirdi¤i bir üs ç›kacakt›r ortaya.

* Hüseyin Yeter, Politik Rapor, s.37, Varyos Yay›nlar›

Page 12: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

gözden geçirmek zorunda b›rakacakt›r. Geliflmelerin alaca¤› biçimler hangi yön-

de olursa olsun, ABD’nin Irak’a sald›r› plan vehaz›rl›klar› Arap halklar› kadar, Türk, Kürt veFars halklar›n› da somut, acil bir sorun olarakilgilendirmektedir. Emperyalist savafl›n an›-lan halklar›n yaflad›¤› bölgeyi tümüyle tehditetmesi bir yana, Irak’›n iflgali kendiniaflan sonuçlar do¤uracak, Ortado¤u’daABD eliyle yeni bir harita çizilmesine, Fi-listin halk›n›n daha büyük ac›lara gömül-mesine, de¤iflik ülke halklar›n›n ABDtehdidi ve sald›rganl›¤›na maruz kalma-lar›na yol açacakt›r. Dolay›s›yla Arap,Türk, Kürt ve Fars halklar›n›n tüm ko-münist, devrimci ve ilericikuvvetleri ABD em-peryalizminin Irak’asald›r›s›n› engelle-mek amac›yladünya çap›nda sü-ren hareketin mer-kezi haline gelmekgöreviyle karfl› kar-fl›yad›rlar. Fakat bu-nun için enbaflta kendileri-ni antiemperya-list bir merkezolarak örgütle-melidirler. Bunedenle de,deklarasyon ya-y›nlamak veya moral beyanlarda bulunmak-tan öte, de¤iflik türden politik eylem kararla-r› al›p uygulamak ve halklar›n kardeflli¤i fli-ar›n› ete kemi¤e büründürmek için konferansvb. araçlardan yararlanmalar› gecikmifl amayine de yerine getirilmeyi bekleyen bir görevolarak gündemdedir. Bunun d›fl›nda do¤alolarak dünyadaki tüm antiemperyalist güçle-ri bir araya getirecek çabalar sergilenmelidir.Ve elbette emperyalist savafl borular›n›n o i¤-renç sesini susturmak için Türkiye ve KuzeyKürdistan’da da gösteriler ve etkinlikler bü-yük bir kararl›l›kla sürdürülmeli, büyütülüpgelifltirilmelidir.

ABD Irak’a sald›rsa ve bir askeri egemen-lik kursa bile moral ve ahlaki olarak daha bu-

günden kaybetmifl bulunuyor. Dünya prole-taryas› ve halklar› onu petrol için, emperya-list hakimiyet için sald›ran, savafl ç›karan,kan döken bir devlet olarak meydanlardamahkum ettiler. Kald› ki, bu askeri üstünlükABD’nin hanesine bir politik zafer olarak dayaz›lmayacakt›r; o, bu zeminde de kaybede-

cektir. Çünkü böylesi bir savaflgalibiyeti ve onunla sa¤-lanacak egemenlik, bafl-ta Ortado¤u olmak üze-re, tüm dünyada ABD’yeduyulan nefreti en ge-nifl kitlelere yayacak,öfkenin pratikleflmesi-ni haz›rlayacak ve tüm

bunlardan ayn› za-manda ABD ifl-birlikçisi rejim-ler de paylar›n›

alacaklard›r.

A B D ’ n i nIrak’ta k›sa za-manda ve kolaybir askeri zaferelde edece¤inive bu yolla ku-raca¤› himayecisömürgecilik re-jimini egemenk›laca¤›n› sa-nanlar fena hal-

de yan›lmaktad›rlar. ABD’nin dev bir savaflmakinesi olmas› biricik belirleyen gibi görül-memelidir. Unutulmas›n ki Hitler Almanyas›da tepeden t›rna¤a dev ve kural tan›maz birsavafl makinesiydi. Bugün ‹srail devleti de Fi-listin karfl›s›nda diflinden t›rna¤›na dek bir sa-vafl makinesidir. Ne var ki son sözü proletar-ya ve halklar›n iradesi, inanc›, savaflkanl›¤›söyledi ve yine o söyleyecek. Irak halk›n›n,Filistin’li kardefllerinden esinlenerek, k›r›l-mayan bir iradeyle iflgalciye karfl› koymas›,direnifli sürece yaymas› ve bunun bölgesel birdirenifl haline gelmesi gibi bir durum emper-yalist ABD’nin büyük hayal k›r›kl›¤› yaflama-s›na, beklemedi¤i ölçüde büyük bedellerödemesine yetecektir.■

14 TEOR‹DE do¤rultu

Page 13: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

15TEOR‹DE do¤rultu

SÖMÜRGEC‹L‹K bir ya da birden çokdevletin bir baflka devleti ya da bölgeyi siyasive ekonomik olarak ilhak etmesi anlam›na ge-lir. Kapitalizm öncesi sömürgecilik askeri ifl-galle kontrol alt›na al›nm›fl bölge insanlar›n›nharaca ba¤lanmas›na dayan›yordu. Kapitalistsömürgecilikte ise hedef ve yöntemler farkl›y-d›. Hammadde ve pazar üzerinde tam kontrolamaçlan›yordu. Bunun için sömürgelefltirilentoplumun ekonomisi sömürgeciler lehine ye-niden örgütleniyordu. Askeri fetihler yoluylayerli halk en zorbaca yöntemlerle k›r›mdan ge-çiriliyor ya da topraklar›ndan sürülüyordu.Yok edilen ya da sürülen topluluklar›n yerinebeyaz göçmenler yerlefltiriliyor; yerli halk köleplantasyonlar›nda toplan›yordu. Kapitalistmadencilik flirketlerinde ve göçmenlere veri-len verimli genifl tar›m arazilerinde yayg›n bi-çimde köle eme¤i kullan›l›yordu. ‹fl gücü odenli ucuzdu ki, ücretli iflçilerin çal›flt›r›ld›¤›yerlerde iflçilerin yaflam koflullar› neredeysekölelerden farks›zd›. Kendi kendine yeterliekonomi da¤›t›l›yor, geleneksel yerel küçüksanayi, kapitalist meta ticaretinin sald›r›s› al-t›nda yok ediliyordu. Devlet yönetimi ise do¤-rudan sömürgeciler taraf›ndan yürütülüyordu.Sömürgeci devlet atad›¤› sömürge valisi ve ko-

misyonlar arac›l›¤›yla devleti idare ediyordu.Hatta bir dönem Hindistan’da oldu¤u gibi, ka-pitalist flirket, devleti kendisi yönetir hale gel-miflti.

Sermayenin yo¤unlaflmas›, tekellerin sah-neye ç›kmas›, mali sermayenin egemen halegelmesi ile kapitalizm emperyalizm aflamas›naevrildi. Emperyalizmle birlikte hammaddekaynaklar› üzerinde tam denetim ve meta ihra-c› yan›nda sermaye ihrac› sömürgecili¤in iticigücü oldu. Kapitalist eski sömürgecilik biçim-leri bafllang›çta emperyalizm döneminde dedevam etti. Ayn› süreçte henüz kapitalizm afla-mas›na geçememifl ve sömürgelefltirilemeyenfeodal imparatorluk ve devletler de geliflmiflkapitalist ülkelerin yar›-sömürgesi haline geti-rildi. Bu ülkelerde egemen s›n›flar›n gelenek-sel yönetim biçimi korunuyor; ama sermaye vemeta ihrac› yoluyla buralar emperyalist kapita-list sisteme ba¤lan›yordu. Hammadde ve ener-ji kaynaklar›n›n üretim ve ticareti emperyalistflirketlerin imtiyaz›na verilmiflti. Kapitalist sa-nayi üretimine dayal› yerli burjuva s›n›f henüzyeterince geliflmemiflti. Oldu¤u kadar›yla yerliburjuvazi daha çok ticarete dayan›yordu. Em-peryalist flirketlerin ülke içindeki ifllerini yürü-ten acentalar› vard›. Bunlar emperyalistlerin

Yeni Tipte “Uluslararas› Sömürge Statüsü” ya da

Himayeci Sömürgecilik

Page 14: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

arac›lar› konumundayd›lar. Keza, bankalar vedi¤er mali kurulufllar da emperyalist flirketle-rin ya imtiyaz›nda ya da onlar›n denetimi al-t›ndayd›. Emperyalist tekellerin ülke içindekibu arac› ve temsilcilerine komprador burjuva-zi deniyordu. Emperyalist devlet ve flirketlermali güçleri oran›nda ve komprador burjuva-ziye dayanarak devlet yönetimini istediklerigibi yönlendiriyorlard›.

Mali oligarflinin dünya üzerinde egemen-lik kurmas›yla sermaye ihrac› h›zlanm›fl, ulus-lararas› yeni bir iflbölümü ortaya ç›km›flt›. Buyeni iflbölümüyle egemenlik alt›na al›nm›fl ül-kelerin ekonomileri içsel olarak çözülmüfl vebütünüyle em-peryalist ekono-miye ba¤›ml› ha-le getirilmifltir.Bu ülkelerin sa-nayisi kendi ih-tiyaçlar›na görede¤il, emperya-list kapitalistdevletlerin da-yatmas›yla, on-lar›n taleplerineuygun olarak g›-da ve hammad-de üretimindeyo¤unlaflm›flt›r.Bunlar ayn› zamanda geliflmifl kapitalist ülke-ler için meta ihraç pazar› durumundayd›lar.Bu ülkeler emperyalist-kapitalist sermaye içinazami kar alanlar›yd›. Önceleri pek çok yerdetar›m ve madencilik plantasyonlar›nda köle,yar›-köleler çal›flt›r›l›yordu. Daha sonra ucuziflgücü nedeniyle emek-yo¤un hafif sanayi ifl-letmeleri de devreye sokuldu.

20. yüzy›l›n ortalar›na kadar Güney Asyave Afrika ülkelerinin büyük bir bölümü do¤-rudan sömürge yönetimi alt›ndayd›. Antifaflistzaferin kazan›lmas› ve sosyalizmin dünya ezi-len halklar› nezdinde umut haline gelmesiylesömürgecilikten kurtulufl savafllar› h›z kazan-d›. 1947’de Güney Asya ülkeleri sömürgecilik-ten kurtularak ba¤›ms›zl›klar›n› elde etmeyebafllad›. Ba¤›ms›zl›k mücadelesi dalga dalgabütün sömürgelere yay›ld›. Emperyalistler ara-s›nda keskinleflen çeliflkiler de klasik sömürge

biçiminin neredeyse tamamen ortadan kalk-mas›nda önemli bir faktördü. Sanayi devriminispeten geç kalm›fl geliflmifl kapitalist ülkeler,kapitalizm emperyalist aflamaya evrildi¤indesömürge edinme yar›fl›nda geç kalm›fllard›.Örne¤in emperyalist Almanya bir çok sömür-gede ulusal kurtulufl savafllar›n›n hamisi kesi-liyordu. Amerika Baflkan› Wilson da uluslar›nkaderini tayin hakk›n› savunan prensipler or-taya atm›flt›. Wilson prensipleri kaderlerini ta-yin hakk›n› tan›yor görünse de gerçekte Ame-rikan mandac›l›¤›n› empoze ediyordu. Buprensiplere göre sömürge uluslar ancak ABDyard›m›yla ve onun korumas› ile ayakta kala-

bilirlerdi. Bu ülkelersiyasi ve ekonomikolarak ABD korumas›alt›na al›nacak, bunakarfl› kendi kendileriniyönetme hakk› eldeedeceklerdi. Sömürgeve yar› sömürge burju-valar›n›n bir bölümüve onlar›n ayd›nlar›Amerikan mandac›l›-¤›n›n hararetli savunu-cusu kesildiler. Özel-likle yar› sömürgeler-de mandac›l›k bir hay-li ra¤bet gördü. Yaln›z-

ca Amerikan mandac›l›¤› söz konusu de¤ildi.Ulusal burjuvazinin bir bölümü ba¤›ms›zl›kyanl›s›yken egemen burjuvaziyle birlikte birbaflka bölü¤ü mandac›l›ktan yana tav›r koyu-yordu. Manda; Milletler Cemiyeti gözetimi al-t›nda mandater devlete belli haklar tan›yan,buna karfl›n himaye alt›na al›nan devletin hi-mayeci devlet taraf›ndan korunmas› esas›nadayanan sömürge anlam›na geliyordu. Burju-vazi hangi emperyalistin mandas›n› istiyorsaona göre kamplaflm›flt›. Kimleri ‹ngiliz, kimile-ri Frans›z, kimileri Amerikan mandas› olmapeflindeydi. Buna karfl›n emperyalistler aras›rekabet ve pazarlar› ele geçirme mücadelesidolayl› olarak sömürgecilikten kurtulufl müca-delesinin alan›n› geniflletiyor, olanaklar› art›r›-yordu. Ama yukar›da da de¤inildi¤i gibi ezilenuluslar›n antiemperyalist mücadelesi esasenSSCB’nin ve sosyalizmin artan etkisiyle ivme

16 TEOR‹DE do¤rultu

Manda; Milletler Cemiyeti gözetimi al-t›nda mandater devlete belli haklar ta-n›yan, buna karfl›n himaye alt›na al›-

nan devletin himayeci devlet taraf›ndankorunmas› esas›na dayanan sömürgeanlam›na geliyordu. Burjuvazi hangi

emperyalistin mandas›n› istiyorsa onagöre kamplaflm›flt›. Kimleri ‹ngiliz, ki-mileri Frans›z, kimileri Amerikan man-

das› olma peflindeydi.

Page 15: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

kazand›. 1960’lar›n sonuna gelindi-¤inde mandac›l›k dahil, eski tip sö-mürgecilik neredeyse bütünüyletasfiye edilmiflti. Kürdistan gibi birdizi sömürgeden bahsedilebilir;ama bunlar emperyalist kapitalistsistemin bütünlü¤ü içinde genel birdurum de¤ildi.

Ba¤›ms›zl›k kazanan dününsömürge devletleri kapitalist gelifl-me yoluna girdikleri ölçüde emper-yalist kapitalist sisteme süreç için-de yeni biçimler alt›nda yenidenba¤›ml› hale geldiler. Bu ülkelerinba¤›ms›zl›¤› biçimsel olmaktan öte-ye gitmiyordu. Siyasi yönetim yerelegemenlerin elindeydi. Emperyalistdevletler yönetimi do¤rudan üst-lenmiyordu. Ama dünün ulusalburjuvazisi iflbirlikçi tekelci burju-vazi haline dönüflmüfl, bu devletleryeni sömürgeler haline gelmiflti.Yeni sömürge devlet gümrük du-varlar›yla korunan ulusal pazar› de-netim alt›nda tutuyordu. Egemen ifl-birlikçi s›n›f belirli bir sermaye gücüne sahip-ti. Geleneksel tar›m tedricen gerilemesine kar-fl›n a¤›rl›¤›n› koruyordu. Sanayi ve tar›msalüretim kapitalist ekonomilerin ihtiyaçlar›nauygun olarak biçimlendirilmiflti. Hafif sanayimallar› üretimi ve montaj sanayi, sanayi üreti-minin temelini oluflturuyordu. Az ya da çokmodern iflçi s›n›f› oluflmufl, e¤itim, sa¤l›k vealtyap› hizmetleri k›smen devlet taraf›ndanüstlenmiflti. Fakat görece ba¤›ms›zl›¤›na kar-fl›n askeri, mali, ekonomik, diplomatik binler-ce görünür-görünmez ba¤la emperyalizme ba-¤›ml›yd›lar. Bu devletlerde burjuva demokrasi-si ba¤›ms›zl›¤›n hemen sonras›nda izafi olarakoluflsada ulusal burjuvalar›n iktidarlar›n› sa¤-lamlaflt›rd›klar› ve emperyalizmle ba¤lar› de-rinleflti¤i ölçüde ortadan kalkt›. Oligarflik yada faflist diktatörlükler bu devletlerin egemenrejim biçimi olageldi.

Emperyalist devletler sömürge tekelininbüyüklü¤ü oran›nda dünya pazar›nda etkinoluyor ve bu devletlerin mali oligarflisi güç ka-zan›yordu. Sermayenin daha da yo¤unlaflma-s›yla tekellerin artan egemenli¤i, ekonomik

krizler ve azami kar h›rs›, kapitalizmin eflitsizgeliflim yasas›nda ifadesini bulan emperyalist-ler aras›nda çeliflkileri k›z›flt›r›yordu. Bu ne-denle dünya çap›nda iki kez savafl patlam›fl vebu savafllar sonucunda dünya sömürge tekeliyeniden ve yeni biçimler alt›nda oluflmufltu.19. yüzy›lda ve 20. yüzy›l›n bafllar›nda egemenolan ‹ngiliz sömürgecili¤i, 20. yüzy›l›n ikinciyar›s›ndan itibaren Amerikan yeni sömürgecitekeline yerini b›rakm›flt›.

YEN‹DEN SÖMÜRGELEfiT‹RME

II. paylafl›m savafl›n›n hemen ard›ndanemperyalistlerin SSCB’ye karfl› bafllatt›¤› “so-¤uk savafl” 1991/92’de Varflova Pakt›’n›n y›k›l-mas›yla sonuçland›. Emperyalizm “zafer” ka-zanm›flt›. S›ra ganimetin paylafl›lmas›ndayd›.ABD, emperyalist devletler içinde askeri veekonomik olarak en büyük güçtü. “So¤uk sa-vafl”›n bafllat›c›s› ve sürükleyicisi de ABD’ydi.Dünyan›n en büyük tekelleri s›ralamas›ndaABD tekelleri ilk s›ralar› iflgal ediyordu. ABDkuvvet iliflkilerindeki bu üstünlü¤üne dayana-

17TEOR‹DE do¤rultu

Kosova’n›n KFOR güçlerince paylafl›m düzeni.

Page 16: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

rak eski SSCB ve etki alan›ndaki ülkelerde do-¤an hakimiyet bofllu¤unu kendi lehine gider-mek, buralar› hegemonyas› alt›na almak, di¤eremperyalist güçlere karfl› daha da avantajl› po-zisyona gelmek amac›ndayd›.

1991 Körfez Savafl› ABD’nin yeni dönem-de gidiflat›n› ele veriyordu. ABD vakit geçirme-den “Yeni Dünya Düzeni”ni ilan etti. Hedef veamaç belliydi: Dünya ABD ç›karlar›na uygunolarak yeniden dizayn edilecek, karfl› ç›kanlarezilecek, m›zm›zlananlar susturulacakt›. Em-peryalist küresellefl-me ve YDD ayn› ihti-yac›n ürünüydü.‘70’lerle birlikte em-peryalist kapitalistsermaye birikim sü-reci yeni bir evreyegirmifl, tekelleflmeh›z kazanm›fl, kapita-list krizler sömürü-nün yeni araç ve bi-çimlerle derinlefltiril-mesini koflullam›flt›. Sermayenin dolafl›m›n›nönündeki ulusal çitler kald›r›lmal›, devletmülkiyetindeki iflletmeler özellefltirilmeli, iflçis›n›f›n›n kazan›lm›fl haklar› gasp edilmeli, ar-t›de¤er sömürüsü art›r›lmal›yd›. SSCB’nin y›-k›lmas›yla emperyalist küreselleflmenin s›çra-ma yapmas›n›n önü aç›ld›. Sermaye kendisinis›n›rlayan en büyük engelden kurtulmufl, yenibir alanda istedi¤i gibi davranma olana¤›na ka-vuflmufltu. YDD emperyalist küreselleflmeninbu yeni sürecinin ifadesiydi.

Antikomünizm esas›na göre örgütlenmiflyeni sömürge devletler yeni duruma uygunhale getirilmeliydi. Çünkü, bu devlet yap›lan-mas› yeni tipte ekonomik entegrasyona en-geldi. Ekonomik entegrasyonun geliflim h›z›-na paralel olarak siyasi entegrasyon da gelifl-tirilmeliydi. Böylece yeni sömürgelerin eko-nomik ve siyasal yap›s› emperyalist devlet vetekellerin ihtiyac›na uygun olarak yenidenyap›land›r›lacakt›. Gümrük duvarlar› kald›r›-lacak; devlet iflletmeleri özellefltirilerek em-peryalist tekellere peflkefl çekilecek; gelenek-sel tar›m sistemi da¤›t›larak küçük ve ortaköylülü¤ün mülksüzlefltirilmesi h›zland›r›la-

cak ve tar›m alanlar› emperyalist tekellerinhizmetine sunulacak; stratejik önemdeki yer-alt› ve yerüstü zenginlikleri iflbirlikçi devlet-lerin denetiminden al›narak emperyalistlerindo¤rudan denetimine verilecek; mali sistemve bütçe üzerinde yeni sömürge devletin yö-netme yetkisi s›n›rland›r›lacak ya da düpedüzkald›r›lacak ve bu yetki IMF, DB vb. emper-yalist mali kurulufllara devredilecek; speküla-tif sermayenin giriflini k›s›tlayan ve sermayetransferini engelleyen her türlü yasal düzen-

leme ortadan kald›-r›lacak, “sosyal dev-let” tasfiye edilecek-ti.

Yeni sömürge veba¤›ml› devletler ileSSCB etkisindeki es-ki devletler bu çerçe-vede “de¤iflim”e zor-land›. IMF, DB, DTÖarac›l›¤›yla emperya-list devlet ve tekeller

bu devletlerin ekonomi ve siyaseti üzerindetam denetim kuruyor; MAI, MIGA’da oldu¤ugibi, çeflitli uluslararas› yasalar yoluyla bu dev-letler ekonomik, politik, askeri, hukuki olarakçok daha derin bir ba¤›ml›l›¤›n içine çekiliyor-du.

Emperyalistler yeni bir ya¤ma harekat›nagirifliyordu. Do¤u Avrupa devletleri emperya-list kapitalist sisteme kolayca entegre edildiler.ABD’nin yeni sömürgesi olan devletler dead›m, ad›m bu yeni entegrasyona uygun halegetirildi. Devlet yönetimindeki ayr›cal›kl› ko-numlar›n› kaybetmekten korkan kimi yeni sö-mürge devletlerin askeri ve sivil bürokrasisi veonlarla ittifak halindeki siyasal partiler sürecedirendikleri her durumda bir dizi siyasi veekonomik komployla yüz yüze kald›. Baz› yer-lerde yo¤un dezenformasyonla kitleleraldat›ld›. Hükümetler de¤ifltirildi. Bunun ola-nakl› olmad›¤› yerlerde ekonomik krizler yara-t›larak bu “statükocu” çevreler dize getirildi.Yeni tipte ekonomik ve siyasi entegrasyonuntamamlanmas› yönünde süreç bugün de de-vam ediyor.

18 TEOR‹DE do¤rultu

Ayn› dönemde Thatcher Bosna-Hersekiçin “himaye ya da manda” modeliniönermiflti. Böylece 1900’lerin bafl›ndagündeme gelen mandac› sömürgecilik,yeni biçimiyle himayeci sömürgecilik

yüzy›l›n sonunda ilk kez yeniden dillen-dirilmifl oluyordu.

Page 17: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

21. YÜZYILDA YEN‹DEN HORTLATILAN SÖ-MÜRGEC‹L‹K

Ne var ki her fley emperyalistlerin istedi¤igibi olmuyor. Yeni tipte teslimiyete direnenlerde oldu. Yugoslavya, Irak, Afganistan bu dev-letlerden baz›lar›. Her üç devlet de önceki sü-reçte emperyalizm taraf›ndan desteklenmifl vebeslenmifl; liderleri emperyalistlerin takdirinialm›flt›. Yugoslavya 1948’den beri emperyalist-lerin bafl tac›yd›. Uygulad›¤› özyönetim sistemisosyalizme karfl› bir alternatif olarak sunulu-yordu. Özyönetimin baflar›s› için emperyalist-ler Yugoslavya’ya kredi aç›yor, ona her türlüdeste¤i sunuyorlard›. ‹ran’da fiah’›n devrilme-sinin ard›ndan Irak ve lideri Saddam emperya-listlerin gözdesi olmufltu. Taliban yönetimi deCIA taraf›ndan örgütlenmiflti. Ama her üçü deemperyalistlerin yeni dönem politikalar›naayak diriyordu.

Saddam revizyonist blokun çöküfl süre-cinden yararlanarak Kuveyt’i iflgal etti. ABD vedi¤er emperyalistler Saddam yönetimindekiIrak’a sald›rarak benzer davran›fllarda bulun-mak isteyen devletlere gözda¤› vermek istiyor-lard›. ‹flgal hakk› yaln›zca emperyalistlerindi!Körfez savafl›yla emperyalistler Irak’› fiilenböldüler. Ekonomik ambargo yoluyla can›n-dan bezmifl halk›n ayaklanmas›n› beklediler.Olmad›, askeri darbe tezgahlamaya yeltendi-ler. Bütün giriflimler baflar›s›zl›kla sonuçland›.Hep tart›fl›lm›flt›r; neden ABD körfez savafl›ndaIrak’› iflgal edip Saddam yönetimine son ver-medi? ABD o dönem ablukaya al›nm›fl bir dev-letin içten çökertilebilece¤ini hesapl›yordu.Kald› ki emperyalist sistem revizyonist blokunçöküflünün ard›ndan yeni sistemi örgütlemekrizi yafl›yordu.

Bu kriz Yugoslavya’ya emperyalist müda-hale sürecinde afl›ld›.

Almanya Do¤u Almanya’y› kolayl›kla yut-mufl, di¤er Do¤u Avrupa devletlerini de AB’yeentegrasyon yoluna sokmufltu. ABD’de bu dev-letlerin AB’ye entegrasyon yoluyla h›zla kapi-talist sisteme dahil edilmelerini destekliyor veonlar› NATO flemsiyesi alt›na alarak ayn› böl-gede hakimiyetini gelifltirmek istiyordu. Yu-goslavya ise çetrefil bir sorundu. ABD bafllan-g›çta Yugoslavya’n›n parçalanmas›na karfl›yd›

ve “gevflek bir birlik”ten yanayd›. ‹ngiltere veFransa da benzeri bir politika güdüyordu. Ara-lar›ndaki ortakl›¤›n nedeni parçalanm›fl Yu-goslavya’n›n Almanya’n›n etki sahas›n› genifl-letece¤i kayg›s›yd›.

Alman emperyalizmi ‘70’lerden itibarenDo¤u Avrupa pazar›nda hakimdi. Yugoslavyaise Almanya için büyük öneme sahipti.1990’da Alman tekstil sanayisinin üçte biri Yu-goslavya’da gerçeklefliyordu. Ayn› y›l itibar›ylaYugoslavya Almanya’ya 7.3 milyar mark tuta-n›nda ihracat, Almanya’dan 8.3 milyar tutar›n-da ithalat yapmaktayd›. Bu üretim ve tüketi-min büyük k›sm› Slovenya ve H›rvatistan üze-rinden yürüyordu. Ayr›ca bu her iki cumhuri-yetle Almanya’n›n “tarihsel ba¤”› vard›. Eski-den Avusturya-Macaristan imparatorlu¤unadahil olan bu topraklar›, kendisini o impara-torlu¤un mirasç›s› sayan Almanya “do¤al ege-menlik hakk›” olarak görüyordu. Yugoslav-ya’n›n parçalanmas›nda din de kullan›lan birunsur oldu. Di¤er Yugoslav cumhuriyetlerdenfarkl› olarak Slovenya ve H›rvatistan katolikti.1991 bafl›nda Vatikan, H›rvatistan’a 4 milyardolar kredi vermiflti.

Yugoslavya’y› oluflturan cumhuriyetlerinulusal burjuvalar›, her biri kendi pay›na miras-tan en karl› biçimde faydalanmak istiyordu.H›rvatistan ve Slovenya Federasyon’un en zen-ginleriydi. Bu zenginli¤i kendi hesaplar›nayazmak için ba¤›ms›zl›k pefline düfltüler. S›rpburjuvazisi ise Federasyon’un egemen gücüolarak Yugoslavya’n›n da¤›lmas›na karfl› ç›k›-yordu. Federasyon’dan ilk kopan H›rvatistanoldu. Ard›ndan da Slovenya. Her ikisini de ilktan›yan Almanya, bafl›ndan itibaren iflin için-deydi. Almanya, D. Almanya ile birleflmesin-den sonra elde etti¤i eski Sovyet silahlar›n› buiki cumhuriyete ak›tm›flt›.

Ulusal burjuvalar›n emperyalist devletler-ce k›flk›rt›lmas›yla Yugoslav topraklar› ulusalbo¤azlaflman›n arenas› haline getirildi. Bosna-Hersek ve Kosova bu bo¤azlaflman›n en trajikboyuta ulaflt›¤› yerlerdi. Bu kez bafl emperya-list aktörler ‹ngiltere ve Fransa’yd›. Bosna-Her-sek Cumhuriyeti’nde Boflnaklar, S›rplar veH›rvatlar birbirlerine yak›n nüfus oranlar›ylabir aradayd›lar. Emperyalistler ulusal ihtilaf›nbafl k›flk›rt›c›lar›yd›. Sorun flu ya da bu biçim-

19TEOR‹DE do¤rultu

Page 18: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

de çözülmek yerine giderek karmafl›klafl›yor,kitlesel katliam ve k›r›mlar durmak bilmiyor-du. Avrupal› emperyalistler paylafl›m konu-sunda mutabakata varam›yor, vard›klar› nok-tada da sorunu bitirme gücü gösteremiyorlar-d›. Avrupal› emperyalistler önceleri Yugoslav-ya’n›n paylafl›lmas›n› “Avrupa’n›n iç sorunu”olarak ele al›yor, BM ve ABD’nin kar›flmas›nakarfl› ç›k›yorlard›. AB (o zaman AT) bu “iç so-run”un üstesinden gelemeyince BM’nin devre-ye girmesini istedi. ABD ise erken bir müdaha-leden kaç›n›yordu. Hatta, 1992 Haziran›’ndaSaraybosna’n›n kuflatmadan kurtar›lmas› içinuluslararas› müdahale fikri ortaya at›ld›¤›ndaABD Baflkan› G. Bush “ABD dünya polisi de¤il-dir” demiflti.

Ayn› dönemde Thatcher Bosna-Hersekiçin “himaye ya da manda” modelini önermifl-ti. Böylece 1900’lerin bafl›nda gündeme gelenmandac› sömürgecilik, yeni biçimiyle himaye-ci sömürgecilik yüzy›l›n sonunda ilk kez yeni-den dillendirilmifl oluyordu. Yaln›zca Thatc-her de¤il, kendisini solcu ve antimilliyetçi ola-rak tan›mlayan Avrupal› ve Yugoslav ayd›nla-r›n önemli bir bölümü, kitlesel göçü ve katli-am› önleyece¤i varsay›larak emperyalist hima-yecili¤i savunuyordu. Emperyalistler proletar-ya ve ezilen halklar taraf›ndan tarihin çöp se-petine at›lan eski sömürgeci biçimleri yenidengün yüzüne ç›kar›yor ve aktüel hale getiriyor-lard›. Burjuva ideolojik hegemonyas› alt›ndakiayd›nlar da bu çürümeye ve kokuflmaya yüztutmufl görüflleri yeniden ve yeni bir fleymifl gi-bi halklar›n önüne çözüm önerisi olarak sunu-yorlard›.

Bir dizi aflamadan sonra ABD Bosna-Her-sek üzerinden fliddetlenen paylafl›m kavgas›nado¤rudan müdahale etti. Asl›nda Amerikanemperyalistleri en bafl›ndan itibaren sorununiçindeydi. AB’nin ve esasen Almanya’n›n Bal-kanlarda tek bafl›na hakimiyet kurmas›na kar-fl› bir dizi hamle yapm›flt›. 1992 Haziran’›ndaBosna-Hersek Cumhurbaflkan› ‹zzet Begoviç’ikonfederal çözümü reddetmesi konusunda ce-saretlendirdi. 1995’te ise ABD öncülü¤ündeyap›lan Dayton Anlaflmas›’yla Bosna-Herseküçe bölündü. ABD NATO arac›l›¤›yla; ‹ngilte-re, Fransa ve Almanya’da “acil müdahale gü-cü”yle bölgeye yerleflti. ABD kendi liderli¤inde

ve AB’li emperyalistlerle ortak olarak, politikve askeri bak›mdan Bosna-Hersek’i sömürgesihaline getirdi.

BOSNA’DA H‹MAYEC‹ SÖMÜRGEC‹L‹K

Bosna-Hersek NATO’nun askeri iflgali al-t›nda, Bat›l› emperyalistlerin yönetiminde bö-lündü. ABD ve AB, Bosna’da tam yetkili bir sö-mürge yönetimi kurdular. Bosna Federasyonuve Bosna-S›rp Cumhuriyeti’nin bir Anayasas›,seçilmifl bir meclisi ve meclis içinden ç›km›flbir hükümeti vard›. Görünüflte her fley “de-mokratik” kurallara uygundu. Ama gerçek du-rum bambaflkayd›. Bir Yüksek Temsilci atan-m›flt›. Bu temsilci, hem Bosna Federasyo-nu’nun hem de Bosna-S›rp Cumhuriyeti’ninhükümetlerini reddetme hakk›na sahipti. Tümyürütme konular›nda yürütme yetkisinin ta-mam›n› elinde bulunduruyordu. Yüksek Tem-silci, partilerin k›demli temsilcilerine ve IFORkomutan› ya da onun temsilcisine ek olarak,gerekli gördü¤ü kurulufl ve kurumlar›n temsil-cilerinden oluflan “Ortak Sivil Komisyonu”toplant›ya ça¤›r›r ve baflkanl›k ederdi.

BM Genel Sekreteri taraf›ndan atanm›fl biryabanc› temsilcinin gözetimi alt›nda ulus-lararas› bir polis gücü oluflturuldu. Sözde birmeclis vard›; fakat, gerçek siyasi iktidar Yük-sek Temsilci ve dan›flmanlar›n›n elindeydi.Meclisin iflgalcilerin direktiflerini mühürleye-rek karara dönüfltürmek d›fl›nda bir ifllevi yok-tu.

Dyton Anlaflmas› gere¤i kabul edilen ana-yasa, ekonomik politikalar›n egemenli¤iniBretton Woods kurulufllar›na ve Londra’da bu-lunan European Bank Reconstruction and De-volopment’a (EBRD) devretmiflti. Merkez Ban-kas› baflkan›n›n IMF taraf›ndan atanaca¤›, an-laflman›n 7. maddesinde belirtilmiflti. IMF’ninatayaca¤› bu baflkan›n Bosna-Hersek ya dakomflu bir devletin vatandafl› olamayaca¤› flartkoflulmufltu. Kald› ki, Merkez Bankas›’n›n pa-ra basma yetkisi de kald›r›lm›flt›.

Merkez Bankas›’n› IMF yönetiyor, KamuKurulufllar› Komisyonuna baflkanl›k edenEBRD, enerji, su, posta hizmetleri, karayollar›,demiryollar›, vb, dahil olmak üzere tüm kamu

20 TEOR‹DE do¤rultu

Page 19: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

sektörü iflletmelerini denetliyordu. EBRD bafl-kan›, ayn› zamanda kamu sektörünün yenidenyap›land›r›lmas›, yani esas olarak devlet var-l›klar›n›n sat›lmas› ve uzun vadeli yat›r›m fon-lar›n›n bulunmas›yla görevli komisyonun bafl-kan›n› at›yordu.

Anlaflmayla “Bosna-Hersek CumhuriyetiHükümeti, NATO Operasyonlar›’n›n yürütül-mesi ve haz›rlanmas› için NATO’nun istedi¤ikimi kolayl›klar› bedelsiz sa¤layacak”t›.

SIRA KOSOVA’DA

1992’de Kosova ba-¤›ms›zl›¤›n› ilan etti¤indeemperyalist devletler tara-f›ndan desteklenmemifl,Miloseviç de Kosova’n›nba¤›ms›zl›¤›n› tan›mam›fl-t›. Üç y›l sonra Dayton An-laflmas›’n› haz›rlayan ABDKosova’y› gündeme bile al-mam›flt›. O dönem Milose-viç emperyalistlerin “dü-zen koruyucu” adam›yd›.Balkanlardaki emperyalistpaylafl›m kavgas› k›z›flt›k-ça ABD Kosova üzerinden a¤›rl›¤›n› artt›rd›.Kosova savafl›n› bafl›ndan itibaren ABD k›fl-k›rtt›. AB, ABD’nin kuyru¤unda ve onun insi-yatifi dahilinde rol oynad›. Rusya ise bölgeyede facto müdahil oldu. Sonunda büyük payABD’nin olmak üzere Kosova ABD, AB ve Rus-ya’n›n uluslararas› sömürgesine dönüfltü. Sa-vaflla birlikte bölgeye 50 bin Amerikan askeriyerlefltirildi. Ayr›ca biri Kosova’da olmak üze-re Balkanlar’da dört adet ABD üssü oluflturul-du.

Kosova’da da bir parlamento var. ‹flleyenbir devlet bürokrasisinden de söz edilebilir.Buna karfl›n Bosna’da oldu¤u gibi Kosova’dada son söz BM yüksek temsilcisinin. KosovaParlamentosu yaln›zca kültür, e¤itim, ulafl›mgibi konularda s›n›rl› yetkiye sahiptir. Üretim-den ticarete, maliyeden devlet harcamalar›nakadar bütün temel ekonomik kararlar sömür-geciler taraf›nda verilir. Kosova tam bir askeriiflgal alt›ndad›r. Kosova’n›n statüsü hakk›ndada herhangi bir söz söyleme hakk› yok. Bu ko-

nudaki bütün yetki BM Güvenlik Konseyi’nde.

Emperyalist paylafl›m kavgas› Kosova’dansonra Makedonya’ya s›çrad›. ABD ve ‹ngiltereKosoval› Arnavutlar› silahland›r›p savafl açt›r-d›lar. Almanya ve di¤er AB devletleri ise Make-donya’n›n yan›nda yer ald›. Balkanlar›n bubölgesinde önemli bir petrol ve do¤algaz boruhatt› geçmektedir. Bulgaristan’›n Burgaz lima-n›n› Arnavutluk’un Adriyatik k›y›lar›ndakiVlora liman›na ba¤layan bu boru hatt› projesi‹ngiliz-Amerikan konsorsiyumun denetimin-

dedir. Avrupa’n›n petroldevleri Total-Fine-Elf buprojeye kat›lmak istiyordu.Makedonya’n›n paylafl›msorunu görece “bar›flç›l”çözüldü. Himayeci sömür-gecilik emperyalistler ara-s›nda daha bafllang›çta an-laflmayla gerçeklefltirildi.

Balkanlar’da emperya-list paylafl›m sonucu olufl-turulan yeni devletlerleemperyalistler aras› iliflkiyeni tipte bir sömürgecilikdo¤urdu. Buna emperyalisthimayeci sömürgecilik

(protectorate/protektora; büyük bir devletinkorumas› alt›ndaki küçük devlet) denebilir.Himayeci sömürgecilik emperyalizmin askeriiflgaline dayan›r. Ülkedeki üretim, ticaret vemaliye emperyalist tekellerin denetimine veyastratejik önemdeki sektörler do¤rudan tekelle-rin yönetimine verilir. Buna karfl›n iç idari yö-netim emperyalistlerin korumas› alt›nda em-peryalistlerin ufla¤› olan yerel yöneticilere dev-redilir. Ama bu yerel yöneticilerin de yetkileriolabildi¤ince s›n›rlanm›flt›r. Sömürgecilerinatad›¤› yüksek temsilci ve onunla birlikte bafl-ka sömürgeci kurumlar gerçek yetkili kifli yada organlard›r. Bu gerçek yetkililer yerel yöne-ticilerin ald›¤› her türden karar› veto etmehakk›na sahiptir. Her türlü para hareketi,hammadde kaynaklar› sömürgecilerin deneti-mindedir. Yerel yönetici gücünü kendi askerive ekonomik kuvvetinden veya halk deste¤in-den de¤il, himayeci emperyalistlerden al›r.Emperyalist iflgal gerçeklefltikten sonra seçim-lerin yap›lmas›, parlamentonun oluflturulmas›

21TEOR‹DE do¤rultu

Balkanlar’da emperyalistpaylafl›m sonucu oluflturulan

yeni devletlerle emperyalistleraras› iliflki yeni tipte bir

sömürgecilik do¤urdu. Bunaemperyalist himayeci

sömürgecilik(protectorate/protektora;

büyük bir devletin korumas›alt›ndaki küçük devlet)

denebilir.

Page 20: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

demokratik yönetimlerin kurulmas› olarakaç›klan›yor. E¤er bu bir demokrasi olarak ta-n›mlanacaksa olsa olsa “emperyalist sömürge-ci demokrasisi” biçiminde tan›mlanabilir. Se-çimle belirlenen bu yöneticilerin herhangi biriktidar iradesinden söz edilemez. Kald› ki em-peryalist askeri iflgal alt›nda yap›lan seçimlerinhiçbir biçimde “özgür” olmad›¤› aç›kt›r. Se-çimlere hangi partilerin kat›laca¤›, kimlerinaday olaca¤› sömürgeciler taraf›ndan belirlen-mektedir. Sömürgeciler istedikleri parti ve

aday› veto etme hakk›na sahiptir. Seçimlerekat›labilmenin ilk ve temel flart› emperyalistiflgali desteklemek ve sömürgeci rejimi kabuletmektir. Böylesi koflullarda yap›lan seçimle-rin sömürgecilerin yerel uflaklar›n› tespit et-mekten baflka ne anlam› olabilir? Bu bir kuk-lalar aras› seçimdir.

H‹MAYEC‹ SÖMÜRGEC‹L‹⁄‹N YEN‹ ADRES‹: AFGAN‹STAN

11 Eylül’den sonra ABD dünya egemenli-¤i stratejisini gerçeklefltirmek yolunda ad›mla-r›n› h›zland›rd›. ABD Afganistan’da tam haki-miyet kurarak Orta Asya ve Hazar enerji kay-naklar› üzerinde denetim kurmay› amaçl›yor-du. Dick Chaney’in “Hazar havzas› kadar h›zlastratejik önem kazanan baflka bir bölge olaca¤›-n› sanm›yorum” dedi¤i bölgede Afganistan pet-rol ve do¤algaz boru hatlar›n›n geçifl noktas›n-

dayd›. ABD Taliban’› bu hatt› kontrol edebil-mek için bafl›ndan itibaren desteklemiflti. Tali-ban’›n Afganistan’da yönetimi ele geçirmesininhemen ard›ndan Amerikan petrol tekelleri bo-ru hatt› projelerinde en büyük pay› alm›flt›.1997’de bir Amerikal› diplomat›n flu sözleriyeterince ayd›nlat›c›d›r: “Taliban’da muhteme-len Suudilerin yapt›¤› gibi geliflecek. Aramco, bo-ru hatlar›... bir emir olacak, parlamento olmaya-cak ve bolca da fleriat yasas› tabi. Bunlarla idareedebiliriz.”

Taliban yönetiminin an-tiamerikanc› pozisyona kay-mas› ve ard›ndan 11 Eylüleylemi Amerika’n›n Afganis-tan politikas›n› de¤ifltirdi.ABD di¤er emperyalistleri depefline takarak Afganistan’›iflgal etti. Brezinski’nin “Kü-resel üstünlük mücadelesi-nin sürdü¤ü bir satranç tah-tas›” olarak niteledi¤i “Av-rasya’n›n çat›s›” Afganis-tan’da Taliban rejimi y›k›ld›.Yerine borsa flirketindentransfer edilen Carzai baflba-kanl›¤›nda “demokratik” biryönetim oluflturuldu. Bir ara

Afgan eski kral›n›n da ad› geçti. Ama emperya-listlerin mutabakat›yla Baflbakanl›¤a Carzai ge-tirildi. Carzai ve kabinesi bir kukladan baflkabir fley de¤il. Bütün ipler ABD’nin elinde. Di-¤er emperyalistler ABD’nin pefline tak›lmakzorunda kald›.

T›pk› Bosna’da Kosova’da oldu¤u gibi Af-ganistan’da da emperyalist himayeye dayal› sö-mürgeci bir rejim kuruldu. Afgan hükümeti-nin konu mankeni olmak d›fl›nda bir rolü yok.Bütün ipler emperyalist devletlerin elinde.Emperyalist tekeller ekonomiyi yönetiyor.Uluslararas› bir polis gücü oluflturuldu. ABDaskerleri operasyonlar›n› sürdürüyor. Gerçek-te ne hükümran bir Afgan devletinden ne deyetkili bir hükümetten söz edilebilir. Yine Bal-kanlar’da oldu¤u gibi ABD Afganistan iflgaliylebirlikte bölgedeki birçok ülkede askeri varl›¤›-n› güçlendirdi, kal›c› askeri üsler infla etti.

22 TEOR‹DE do¤rultu

Page 21: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

IRAK’TA DA H‹MAYEC‹ SÖMÜRGE REJ‹M‹KURULMAK ‹STEN‹YOR

ABD emperyalizminin Irak’› iflgal ederekpetrol kaynaklar› üzerindeki denetimini art›r-mak istedi¤i biliniyor. Mesele yaln›zca Irak de-¤il. ABD Irak’› sömürgelefltirdikten sonra bu-ray› bütün Ortado¤u üzerinde tam hakimiyetkurmas›na hizmet edece¤i bir üs olarak dakullanmay› hesap ediyor. Irak’ta kurmay› ta-sarlad›¤› rejimi Ortado¤u’nun di¤er ülkelerineyaymay› planl›yor. “Yeni Amerikan Yüzy›l›Projesi”nde belirlen-di¤i gibi “Amerika’n›nKörfez’deki kapsaml›askeri varl›¤› bizimiçin Saddam rejimininötesine geçen bir mese-ledir. Saddam sahne-den çekilse de SuudiArabistan ve Kuveyt’teüslerin kal›c› biçimdekorunmas› gerekir.Nitekim ‹ran da Irakdenli büyük bir tehdit-tir.”

ABD, Irak’ta nas›l bir rejim kuracak? Bukonuyla ilgili bir dizi senaryo üretiliyor. ‹flgalekomutanl›k edecek Amerikal› generalin yeniIrak devletinin yöneticisi olarak atanaca¤› söy-lentisi bu senaryolardan biri. Krall›k rejiminingeri getirilece¤ini iddia edenler de var. Bunla-r›n ikisi de gerçekleflmeyebilir. Ama her halü-karda ABD himayesinde bir sömürge rejimikurulmas›n›n planland›¤› kesin. ABD Bosna’daya da Kosova’da yapt›¤›ndan farkl› olarak BMYüksek Temsilcisi gibi dolayl› bir biçim yerineBM’yi devre d›fl› b›rakarak, do¤rudan kendisitaraf›ndan atanm›fl bir temsilci arac›l›¤›yla ida-reyi eline almak istiyor. Amerikal› bir sa¤c› ga-zetecinin itiraf etti¤i gibi “Ba¤dat’a flimdi kiminhükmedece¤ini tayin etmek; Irak’›n ne tür bir hü-kümet, hangi tür silahlar, ne tür bir d›fl politikave bölge içinde ne tür bir role sahip olaca¤›n›saptamak için silahl› güce baflvurmay› düflünü-yoruz! Bunun ad› emperyalizmdir. Bunun de-mokrasi, kapitalizm, insan haklar› ve özgürlükad›na yapt›¤›m›z› söylesek de durum de¤iflmez.19. yüzy›l emperyalizmi de H›ristiyanl›k, uygar-

l›k ve köle ticaretine son vermek gibi ali de¤erlerad›na yap›l›yordu.”

ABD kendi himayesi alt›nda sömürgeciliktemelinde örgütlenmifl kukla rejimler dizisiyaratmay› amaçl›yor. Irak’ta ve ard›ndan di¤erbirçok Ortado¤u ülkesinde yapmak istedi¤ibu. Irak’ta yeni kukla rejimi kurulur kurulmazyapaca¤› ilk ifllerden biri ‹srail’i tan›mak ola-cak. Ve ard›ndan Filistin’e sömürgeci rejim da-yat›lacak. Irak üç bölgeye ayr›lacak. Her bölge-nin ayr› bir parlamentosu olacak. Bu federatif

bölgeler merkez yö-netimde kuvvetlerioran›nda temsil edi-lecek. Merkez deABD’nin atad›¤› tem-silci ya da komisyontaraf›ndan yönetile-cek. ABD ayn› za-manda federe bölge-ler üzerinde de tambir denetim kuracak.Bu bölgelerde yöne-time kat›lacaklar›seçme hakk›ABD’nin elinde ola-

cak. Yaln›zca uflaklar seçime kat›labilecek. El-bette bütün yerüstü ve yeralt› kaynaklar›n›n,maliyenin, d›fl politikan›n, askeri kuvvetlerindenetimi tamamen ABD’de merkezileflecek.

BAfiVURU KAYNAKLARI

K. Marx F. Engels, Sömürgecilik Üzerine, Solyay.

Lenin, Ulusal Ve Sömürgesel Ulusal Sorun Üze-rine, ‹nter yay.

Stalin, Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge So-runu ‹nter yay.

Marc Ferro, Sömürgecilik Tarihi, ‹mge yay.

Raimando Luraghi, Sömürgecilik Tarihi, Sosya-list yay.

Michel Chossudovsky, Yoksullu¤un Küresellefl-mesi, Çivi Yaz›lar› yay.

Tan›l Bora, Yeni Dünya Düzeninin Av Sahas›-Bosna Hersek, Birikim yay.

Tan›l Bora, Milliyetçili¤in Provokasyonu-Yugos-lavya, Birikim yay.

Hüseyin Yeter, Politik Rapor, Varyos yay.

23TEOR‹DE do¤rultu

Sömürgeciler istedikleri parti ve aday›veto etme hakk›na sahiptir. Seçimlere

kat›labilmenin ilk ve temel flart›emperyalist iflgali desteklemek vesömürgeci rejimi kabul etmektir.

Böylesi koflullarda yap›lan seçimlerinsömürgecilerin yerel uflaklar›n› tespit

etmekten baflka ne anlam› olabilir? Bubir kuklalar aras› seçimdir.

Page 22: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

24 TEOR‹DE do¤rultu

YÖNET‹fi‹M, "küreselleflme" süreciylebirlikte burjuva siyaset teorisyenleri taraf›n-dan ortaya at›lm›fl en önemli konular aras›n-dad›r. Kavram›n kapsad›¤› anlam, sermaye s›-n›f›n›n önemle sorunsallaflt›rd›¤› bir uygula-ma alan› olarak da dikkate de¤erdir. Bu anla-m›n do¤rudan do¤ruya devlet teorisini içeri-yor olmas› ise "Yeni Dünya Düzeni"nin ön-gördü¤ü iktidar modelleri ile yönetiflim ara-s›ndaki dolays›z iliflkiyi yans›t›r.

YÖNET‹fi‹M‹N TAR‹HÇES‹ VE ÇERÇEVES‹

Yönetiflim kavram› ilk defa, Dünya Ban-kas›’n›n 1989 tarihli raporunda yer ald›. Ra-porun konusu Afrika’yd›. Bu raporda Afrikaülkelerinin yaflad›¤› ekonomik ve siyasal so-runlar "yönetiflim krizi" olarak ifadelendiril-mekte, yönetiflim ise "siyasal iktidar›n ulusalfaaliyetlerin yönetimi" fleklinde tan›mlan-maktayd›. Dünya Bankas›, özeti bu olan sap-tamalar›n›, yo¤un bir özellefltirme program›-n›n teorik referans› olarak gündemlefltirdi.Böylece BM, OECD, IMF gibi kurumlar›n da

literatürüne giren yönetiflim, emperyalist kü-reselleflme politikas›n›n ana kavramlar›ndanbirisi olarak öne ç›kt› ve sonraki y›llardaDünya Bankas›’n›n bütün raporlar›nda yeni-den üretilerek derinlefltirildi.

Dünya Bankas›’n›n 1992 y›l›nda yay›mla-d›¤›, "Geliflme ve Yönetiflim" bafll›kl› rapo-runda konu, iyiden iyiye ayr›nt›land›r›larakçerçevesi geniflletildi. Raporda yönetiflim me-kanizmas›, "a) siyasal rejimin biçimi, b) birülkenin ekonomik ve sosyal kaynak geliflimi-nin yönetiminde yetki kullanma süreci, c) po-litika tasarlama, formüle etme, uygulama veifllevlerini yerine getirmede devletlerin kapa-sitesi" olmak üzere üç temel boyutuyla vur-gulanm›fl oluyordu. Bu ifllevlerin uygulama vekoordinasyon merkezi olarak ise Dünya Ban-kas› belirlenmiflti. Böylece, yönetiflim, ulusla-raras› bir sermaye gücü olarak Dünya Banka-s›’n›n, yeni sömürge devlet yetkilerini s›n›rla-yan ve politikalar›n›n bir bölümünü hem sap-tayan, hem koordine eden, hem yönlendiren,hem denetleyen üst düzey bir yapt›r›m gücüolabilme özelli¤iyle karfl›m›za ç›kmaktayd›.

Burjuva Devletin ve Yeni Sömürgelerin

Yeniden Yap›land›r›lmas›

YÖNET‹fi‹M

Page 23: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

"Yönetiflim" kavram›yla ifade edilen ve mer-kezi yetkileri Dünya Bankas›’nda toplanan ifl-levler, öylesine genifl bir alan› kapsamaktayd›ki, bas›ndan hukuka, e¤itimden ekonomiye,kültür politikalar›ndan spor endüstrisine dekpek çok birim, global sermayenin ve uluslara-ras› iktidar güçlerinin gereksinimlerine ba¤-lanm›fl oluyordu. Elbette Dünya Bankas› dakendi bafl›na kendisi için bir kurum de¤il.Emperyalistler ad›na sermayenin ç›karlar›için yeni sömürgelerin yönlendirilmesinde veyeniden yap›land›r›lmas›nda emperyalist ser-mayenin kolektif merke-zi sermaye kurumlar›n-dan biri. Ve t›pk› devlet-lerde oldu¤u gibi en bü-yük sermaye kuvvetleri-nin hizmetinde. Emper-yalistlerin di¤er merkezikolektif kurumlar›ndanas›l ki birkaç büyükemperyalist devletin bo-rusu ötüyorsa DünyaBankas› için de ayn› fleygeçerli. Ve bu birkaç em-peryalist içinde de ençok ABD’nin sesi ç›k›yor.Bu da gayet do¤al bir du-rum. IMF gibi Dünya Bankas›’n›n da mali gü-cü en çok ABD taraf›ndan sa¤lan›yor. Nas›l kiIMF, ABD Merkez Baflkan›’n›n direktiflerido¤rultusunda hareket ediyor, yöneticileriABD taraf›ndan belirleniyorsa Dünya Bankas›için de ayn› durum söz konusudur.

Dünya Bankas›’n›n 1994 tarihli raporun-da yönetiflim kavram›n›n, bu kez, devletin ta-n›m›na ve ifllevlerine ba¤l› olarak yeniden eleal›nd›¤›n› görüyoruz. Yaklafl›k 500 ülkeninkalk›nma raporundan hareketle haz›rlananbu ana raporda, devlet, "piyasay› güvencele-yen güç" olarak tarif edilmekteydi. Devletin,piyasan›n ihtiyaçlar›na ba¤lanm›fl bu yal›n ta-n›m›, yönetiflimin uygulama alan› kadar, iflle-yifl biçimini de iflaretler. Rapor, 1989’daki ra-

porda öngörülen özellefltirme program›n›nhangi aflamas›nda bulunuldu¤unu da sorgula-yarak, yönetiflim ve devlet iliflkilerini, özellik-le özellefltirme politikalar›n›n stratejik do¤-rultusuna dayanarak, yeniden de¤erlendir-mekteydi. Rapora göre, özel mülkiyeti koru-ma ve gelifltirme çal›flmas›na paralel olarak‘sivil toplum örgütlerini koruma ve gelifltir-me’ çal›flmas› da önemsenmelidir. Buradadevlet ifllerine kar›flan güçlü bir sivil toplu-mun gelifltirilmesi ihtiyac›, ‘toplumsal kapasi-te tesisi’ ya da ‘kültürel ve toplumsal güçlen-

dirme’ ifadeleriylekavramsallaflt›r›l›r.Söz konusu siviltoplum, elbetteözel mülkiyet sa-hipleri ve onlar›nörgütleridir. De-mek oluyor ki,Dünya Bankas›’n›n‘94 raporunda kar-fl›m›za ç›kan ve yö-netiflimle iliflkisiilk defa bu rapordakurulan ‘sivil top-lum’un tayin edicibölü¤ü, nihayetin-

de iktisadi ya da siyasi resmi güçler taraf›ndangelifltirilmifl sermaye kurulufllar› olmaktad›r.

Ancak ‘94 raporu, yaln›z ‘giriflimci’lerindevlet ifllerine daha "sistematik" kar›flmas›n›öngörmez; ‘tüketiciler’in daha "etkili" kat›l-mas›n› da öngörür. Bu vurguyla yönetiflim ol-gusu da bugünkü çerçevesine epeyce yaklafl-m›fl olur: Özel giriflimciler, egemen tüketici-ler, yoksul gruplar... Yönetiflim mekanizmas›-n›n üç temel aktörü olarak bunlar s›ralan›r.Yönetiflim, iflte bu üç aktörün devlet arac›l›-¤›yla piyasan›n ihtiyaçlar›na makro düzeydeba¤lanmas› olarak flekillenir.

Dünya Bankas›’n›n 1997’de yay›mlad›¤›"De¤iflen Bir Dünyada Devlet" bafll›kl› raporuise yönetiflimin tarihçesi ve çerçevesi bak›-

25TEOR‹DE do¤rultu

"Yönetiflim" kavram›yla ifade edi-len ve merkezi yetkileri Dünya

Bankas›’nda toplanan ifllevler, öy-lesine genifl bir alan› kapsamak-

tayd› ki, bas›ndan hukuka, e¤itim-den ekonomiye, kültür politikala-r›ndan spor endüstrisine dek pekçok birim, global sermayenin ve

uluslararas› iktidar güçleriningereksinimlerine ba¤lanm›fl

oluyordu.

Page 24: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

m›ndan yeni bir aflamay› haber verir. Bu ra-porla birlikte yönetiflim, bugünkü içeri¤ini veuygulama biçimini bulmufl olur. Raporda"sa¤l›kl› bir piyasa için" devletin "düzenleyicive yönlendirici" ifllevine vurgu yap›l›r. Yöne-tiflim kurumlar› olarak an›lan merkezler ise(DB, IMF, OECD vb.) o devleti düzenlemeye,özellikle yönlendirmeye dönük olacaklard›r.Bu raporun ana fikri, "devleti geri getirmek"olarak da okunabilir. Çünkü önceki raporlaraoranla devlete biçi-len rol daha belirginve daha vurguludur.Raporda küreselekonominin ihtiyaç-lar›na yan›t verecek,teknolojik geliflmeyeuyum sa¤layabilmifl,daha etkin ve kuv-vetli bir devlet me-kanizmas›n›n gerek-lili¤inden söz edilir.Önceki raporlarda ‘sivil toplum örgütleri’neve ‘özel sektör’e aktar›lmas› öngörülen görev-lerin bir bölümü bu raporda yeniden devletinalan›na dahil edilir.

Dünya Bankas›’n›n söz konusu üç rapo-runun belirlemifl oldu¤u çerçeveye bak›ld›-¤›nda, yönetiflim olgusunun içeri¤i ve kapsa-m›, onlar›n kavramlar›yla belirtirsek flu beflmaddeyle özetlenebilir:

1) Kavram, a) piyasa-devlet, b) devlet-toplum, c) devlet-birey iliflkilerini serbest pa-zar ekonomisinin global gerekleri üzerindenyeniden infla etme aray›fl›n›n ürünü olarak or-taya ç›k›yor.

2) Bafll›bafl›na bir iktidar biçimi olarakde¤il; fakat mevcut iktidar merkezleri aras›n-daki koordinasyonun bir biçimi olarak ve buanlamda iktidar›n uluslararas› ölçekte tekel-leflmesi niteli¤iyle dikkat çekiyor.

3) Aray›fl, ‘70 ve ‘80’lerde burjuva sosyal-bilim alan›nda yaflanan krizlerden besleniyor;ama özellikle ‘89-‘90 olaylar›n›n siyasal ve

toplumsal atmosferinden etkilenerek flekille-niyor.

4)Aray›fl›n mekanizmas› "küreselleflme-ulus devlet-sivil toplum" üçgeninin alan›ndakurulmak isteniyor. Bu mekanizmada DünyaBankas›’n›n öne ç›kt›¤›, bir çeflit uluslararas›s›n›f-devlet rolü üstlendi¤i dikkat çekiyor.

5) Aray›fl›n stratejik bir yönelim tafl›d›¤›,ama konjonktürel belirsizliklerle yön kazan-d›¤›, dolay›s›yla yönetiflimin hem içerik hem

iflleyifl olarak düz birçizgide ilerlemedi¤igörülüyor. Örne¤inikinci raporun siviltopluma, üçüncü ra-porun ise devlete da-ha çok vurgu yap-mas›, de¤iflik devletve toplum yap›lar›,ihtiyaçlar› karfl›s›ndayönetiflim teorisininar›zalara u¤rayarak

öncüllerini de¤ifltirmek zorunda kald›¤›n› dü-flündürüyor.

Görüldü¤ü gibi, "sosyalizmin çöküflü","ulus-devletlerin afl›nd›¤›", "dünyan›n küre-selleflti¤i", "s›n›f savafllar›n›n bitti¤i" gibi yenidönemin en önemli teorik argümanlar›na (buiddia zincirini tekrarlama gere¤i duymadan)yaslanan yönetiflim teorisyenleri, bu kavram-la, küreselleflme döneminin siyasal iktidarmodelini gelifltirdiklerini de öne sürmüfl olu-yorlar. Gerçekten böyle midir? Yönetiflim, ye-ni tipte bir kapitalist devlet modeli olarak ta-n›mlanabilir mi? fiimdi bu soru üzerinden ko-nuya daha yak›ndan bakal›m; yönetiflimin te-orik ve ideolojik çerçevesini baflka bir aç›daninceleyelim.

YÖNET‹fi‹M‹N SÖYLEM‹ VE ‹DEOLOJ‹KMANTI⁄I

Yönetiflim, kapitalist iktidar›n bölüflümiliflkilerini nas›l düzenlemesi gerekti¤ini yeni-

26 TEOR‹DE do¤rultu

Yönetiflim, 89-90 olaylar›ndan sonrayeniden yap›lanan sermayenin ulus-lararas› ölçekte gereksinim duydu¤uiktidar modelidir. Fakat bu model,mevcut devlet yap›s›n›n reddi üze-

rinden de¤il, uluslararas› merkezle-re ba¤lanmas› üzerinden flekillen-

mektedir.

Page 25: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

den kurala ba¤l›yor: Sermaye s›n›f›n›n do¤ru-dan yönetimi kesinlefltirilirken, devlet meka-nizmas›na etkide bulunan ya da bulunmas›öngörülen aktörlerinin alan› ve yönetime ka-t›l›m düzeyi ile biçimi de hukuki ba¤lam›nakavuflturulmufl oluyor. Burada "yönetiflim" fi-ilinin tafl›d›¤› ifltefl çat›, hem ‹ngilizce’de, hemTürkçe’de dikkat çekicidir. Kavram, yönetengücün klasik devlet otoritesini aflt›¤›n›, halkad›na "sivil toplum"un da yönetme sürecinekat›larak genifl ölçekli bir demokrasi anlay›fl›-n›n gelifltirdi¤ini ima ediyor. Söylenmek iste-nen fludur: Yönetme ifli, devletin tekelindenç›karak bütün toplumun kendi kendini yö-netmesi olarak yeni bir öz kazanm›flt›r; dola-y›s›yla klasik devlet mekanizmas› da geridekalm›flt›r. Burada ‘siyaset’ ve ‘devlet’ gibi te-mel kavramlar›n ideolojik ve teorik içeri¤inindeforme edildi¤ini görüyoruz.

Burjuva terminoloji, ‘politika’y› genelolarak halk›n yönetimi fleklinde tan›mlaya-rak, ‘devlet’i de toplum üstü bir güç biçimin-de tarif ederek s›n›fsal ba¤lam›ndan kopar›r.Ayn› mant›¤a "yönetiflim" söyleminde derastlamaktay›z: Sivil toplum olarak nitelenengücün konumuz ba¤lam›nda TÜS‹AD türü te-kel örgütlerine denk düfltü¤ü gizlendi¤i gibi,yönetiflimin merkezi gücü olarak an›lan Dün-ya Bankas› gibi kurumlar da uluslar üstü birodak fleklinde yans›t›lmaktad›r.

Yönetiflim teorisinin a¤›rl›k merkezi, pi-yasad›r. Bu bak›mdan denebilir ki, yönetiflim,‘89-‘90 olaylar›ndan sonra yeniden yap›lanansermayenin uluslararas› ölçekte gereksinimduydu¤u iktidar modelidir. Fakat bu model,mevcut devlet yap›s›n›n reddi üzerinden de-¤il, uluslararas› merkezlere ba¤lanmas› üze-rinden flekillenmektedir. Dolay›s›yla yöneti-min s›n›fsal niteli¤i Dünya Bankas› ve IMF gi-bi örgütler üzerinden iyice belirginleflmekte,emperyalist kapitalist burjuva devlet ve yenisömürge devlet mekanizmas› mali oligarflininç›karlar› do¤rultusunda küresel bir s›n›f-dev-let e¤ilimi sergileyen merkezlere ba¤lanmak-

tad›r. Burada Dünya Bankas›, emperyalistburjuvazinin devletleraras› ve bir ölçüde enbüyük emperyalist devletlerin yönetimindeve onlar› ba¤l› olarak devletler üstü koordi-nasyon ve yapt›r›m erki olarak öne ç›kmakta-d›r.

Teoriye göre modelin kurucu unsurlar›toplumu temsilen NGO’lar, özel sektörü tem-silen flirketler, devleti temsilen ise bürokrasi-dir. Teori, böylece, yönetiflimin kapsay›c› de-mokratik niteli¤ini ve yönetme iflinde gelinenyeni, özgün aflamay› mimlemifl oluyor. Oysabu aç›dan söz konusu edilebilecek bir yenilikvarsa, o da, kapitalist devlet modelinin yeni-den basit üretim çerçevesinde geldi¤i aflama-d›r. Dolay›s›yla yönetiflim, baflka bir pers-pektiften bak›ld›¤›nda, ‘sosyal devlet’ten ‘pi-yasa toplumu’na geçifl aflamas›n›n iktidar mo-deli olarak nitelenebilir. ‘89-‘90 olaylar›ylabirlikte, baflta özellefltirme olmak üzere, ne-oliberal politikalara h›z veren sermaye s›n›f›,bu yönelimini "devleti küçültmek" olarakmeflrulaflt›rmak istedi¤inde de ayn› yönetiflimmant›¤›na göre davranmaktayd›. Bilinmekte-dir ki büyük holdinglerin, sivil ve askeri bü-rokrasinin, yine büyük holding örgütlerinindevlet yönetiminde bizzat bulunuyor olmala-r›, çok eski bir olgudur ve yukar›da yönetifli-min kurucu aktörü olarak s›ralanan üç kate-gori de gerçekte yine bu güçlere denk gel-mektedir.

Yönetiflim kavram›n›n sahipleri, yöneti-flim modelinin devlet-toplum karfl›tl›¤›n› or-tadan kald›rd›¤›n›, toplumun devleti yönetti-¤ini ileri sürmekle yaln›z bir ideolojik yan›l-sama üretmekle kalm›yor; ayn› zamanda birgerçe¤i de perdelemifl oluyorlar. O yan›lsama,emek-sermaye çeliflkisinin yerine toplum-devlet diye yeni türden bir çeliflki icat etmek-te somutlan›yor. Perdelenen gerçek ise fludur:Yeni sömürge ulus-devletin klasik yap›s›,uluslararas› tekellerin pazar ihtiyac›n› karfl›la-maya yetmiyor; ulus-devlet, uluslararas› mer-kezlerin belirledi¤i yeniden yap›lanma prog-

27TEOR‹DE do¤rultu

Page 26: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ram›n› uygulamak için kendileri de yenidenyap›land›r›larak mali oligarflinin ihtiyaçlar›-na, "pazar ekonomisi"nin gereklerine makrodüzeyde ba¤lanm›fl oluyorlar. Dolay›s›yla giz-lenen gerçek, yeni tipte bir sömürgeciliktir;bu, emperyalizmin ç›plak zoruyla sermayeninmutlak egemenli¤inin gerçeklefltirildi¤i hima-yeci sömürgecili¤in mali oligarflinin ekono-mik araçlarla dayatmas› sonucu ekonomikentegrasyon ve siyasi yeniden yap›land›rmayoluyla bir baflka biçimde gerçeklefltirme e¤i-limidir. ‹flgal ve ilhak politikalar›n›n küreseltekelcilik koflullar›nda yeniden düzenlenmifl,kurala ba¤lanm›fl olmas›d›r. Dünya Bankas›gibi kurumlar›n ve büyük tekellerin bizzatdevletleflme e¤ilimiyle el ele yürüttü¤ü globalbir emek sömürüsünün varl›¤›d›r. Yönetiflimmodeli kapsam›nda devlet, ulusal düzeydekendi kapasitesine s›k›fl›p kalm›fl, fakat ulus-lararas› düzeyde beynelmilel piyasaya ba¤lan-m›fl ve ulusal devlet, uluslararas› pazar› gü-venceleyen bir araç durumuna getirilmifltir.

Yönetiflim, "üçüncü yol"un iktidar mo-delidir. Nitekim Clinton ile Blair dönemindeuygulanan politikalar, Dünya Bankas›’n›n ‘97raporunda belirlenmifl yönetiflim modelineparaleldir. Bu paralelli¤i ‘yeni kurumcu ikti-sat’ teorilerine ba¤l› olarak aç›klamak da ola-nakl›d›r. ‘70 ve ‘80’lerde sosyalbilimler ala-n›nda yaflanan t›kan›kl›k üzerine burjuva ide-ologlarca gelifltirilen teori, uluslararas› iliflki-ler paradigmas›n› gelifltirme gere¤inden hare-ket ediyordu. Uluslararas› iliflkiler geliflip kar-mafl›klafl›yor, kaos ve anarfliden kaç›nma ihti-yac› ortaya ç›k›yor, yeni dönemin yükünükald›racak ve önünü açabilecek mekanizma-lara, politikalara gereksinim duyuluyordu. Bugereksinim, uluslararas› iliflkiler disiplininiaflan bir "uluslararas› rejimler" düflüncesinigündemlefltirdi. Yeni kurumcu iktisad›n te-meli olarak düflünülebilecek bu kavramsallafl-t›rma, ulus-devletin yeni dönemdeki konu-muna ve yorumuna dayanmaktayd› kuflku-suz. Ulus-devleti küreselleflme aç›s›ndan yo-

rumlayan burjuva teorisyenlerin bir bölümü,ulus-devletin zay›flad›¤›n›, etkisini yitirdi¤iniileri sürerken; bir bölümü de tersine güçlen-di¤ini savunuyordu. Üçüncü yolun modeliolarak yönetiflimci teorisyenler ise her iki id-diaya göre de model senaryolar› gelifltirdiler.Buna göre ilk iddian›n do¤rulu¤u durumundatoplum merkezli yönetiflim, ikincisinin geçer-lili¤i durumunda ise devlet merkezli yöneti-flim politikas› üretiliyordu. Dikkat edilece¤igibi, yönetiflim mekanizmas›, devleti içerendaha genifl bir kapsam olarak adeta ‘mutlak-laflt›r›lm›fl’ oluyor. Demek oluyor ki, küresel-leflme koflullar›nda, bir devletin küresel piya-saya entegre olma zorunlulu¤u da, entegre ol-ma biçimi de "yönetiflim"in içeri¤i taraf›ndanbelirlenmifltir. Teorik temelini yeni kurumcuiktisat yaklafl›m›ndan alan bu perspektif, dev-leti egemen s›n›flar›n ç›kar›n› koruyan biraraç olarak de¤il, toplumsal uzlaflman›n so-mut formu ve çeliflkileri anlaflmayla çözecekbiricik meflru güç fleklinde lanse ederken; yö-netiflimi de ‘devletlerin devleti’ olarak ayn›özelli¤e sahip bir uluslararas› aktör niteli¤iylesunmaktad›r.

Dolay›s›yla;

1) Yönetiflimde devlet piyasan›n ‘body-gard’›, yurttafl tekellerin müflterisi, toplumuluslararas› sermayenin aç›k pazar› ve iflgücü,küresel tekeller devlettir.

2)Küresel yeniden yap›lanma sürecininiktidar modeli olarak yönetiflimin merkeziDünya Bankas›’d›r. Ekonomide IMF, kültürdeUNESCO, sporda UEFA, askeriyede NATO,politikada BM, yönetiflimin mant›¤›na ve ihti-yac›na göre düzenlenmektedir.

3) Sivil toplum olarak tan›mlanan örgüt-ler, burjuvazinin meslek örgütü ve ideolojiküretim merkezleriyle adeta s›n›rl›d›r.

4) Sermaye s›n›f›, siyasal ve yönetsel ikti-dar›n as›l sahibi olarak uluslararas› hukukunve mekanizman›n güvencesine ba¤lanm›flt›r.

5) Bu iktidar formülünde iflçi s›n›f› ve

28 TEOR‹DE do¤rultu

Page 27: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

emekçi milyonlar›n yeri yoktur; çünkü for-mül, s›n›flar›n teorik olarak reddedilmesiüzerinden burjuva s›n›f›n mutlak hakimiyetiüzerine inflaa edilmifltir. ‹flçi s›n›f› ve emekçimilyonlar ise ‘yoksul gruplar’ fleklinde kate-gorize edilerek NGO’lar içinde tan›mlanm›fl;fakat NGO’lar›n öncülü¤ü ‘özel sektör’e veril-di¤i için orada da fiilen etkisiz fonksiyon du-rumuna düflürülmüfltür. Yönetiflim mekaniz-mas›, esnek üretim teknikleri ile toplam kali-te türünden yönetim tekniklerine paralel ge-lifltirildi¤i için iflçi ve emekçi kesimlerin "mo-dele kat›l›m süreci", yani direnme olanaklar›s›n›rland›r›lm›flt›r.

6) Sermayenin hem devlet (bürokrasi),hem “sivil toplum” (özel sektör) içindekia¤›rl›¤› art›r›lm›flt›rhem de uluslararas›yönlendirme merkeziolarak müdahale ve ko-ordinasyon gücü art›-r›lm›flt›r. Uluslararas›büyük tekellerin globalbir devlet gibi davran-mas› süreci bafllat›lm›fl-t›r. Böylece geri kalanbütün unsurlar, öncü-lü¤ünü kabul etmekzorunda kald›¤› özelsektör mekanizmas›n›ndo¤al parçalar›na dö-nüfltürülmüfltür. Do-lays›z sermaye iktidar›n›n, devlet zorunu uy-gulayan erkten baflka bir konuma yerleflmesiimkans›zlaflt›r›lm›flt›r.

7) Tekelci sermaye kesiminde ‘ulusalc›l›-¤›n’ do¤al olarak bir ölçü olmamas› nedeniyleulus-devlet mekanizmas›n›n beynelmilel ser-mayeye daha aç›k duruma getirilmesi ise,ulus-devlet iktidar›n›n devletler üstü ve ulus-lararas› sermaye güçleri taraf›ndan yönlendi-rilmesi anlam›na geldi¤i için, iktidar, her za-mankinden çok daha fazla ve dolayl› yöntem-ler yerine do¤rudan emperyalist tekellerin de-

netimine aç›k hale getirilmifltir.

YÖNET‹fi‹M‹N MEKAN‹ZMASI VE UYGULAMA ALANLARI

Yönetiflim, felsefi aç›dan, altyap› (ekono-mi) ile üstyap› (siyaset-devlet) aras›ndaki ilifl-kinin, küresel tekelcilik koflullar›nda, serma-ye s›n›f› taraf›ndan nas›l kuruldu¤unu göster-mesi bak›m›ndan da dikkat çekicidir. Kapita-list merkezler, bu iliflkiyi yal›n bir iradeylekuruyorlar ve üstyap›y› altyap›n›n ihtiyac›naba¤l› olarak yeniden düzenliyorlar. O neden-le yönetiflimi, piyasac› akl›n devlet mekaniz-mas› üzerinde yapt›¤› rasyonel ifllemler bütü-nü olarak da de¤erlendirebiliriz.

Bu ifllemler,daha önce de be-lirtildi¤i gibi,"devlet merkezliyönetiflim" ya da"toplum merkezliy ö n e t i fl i m "fleklinde iki ayr›biçimi öngörüyor.Yönetiflim meka-nizmas›n›n iflleyi-fli, esas olarak, buiki biçime göre fle-kil kazan›yor.

Devlet mer-kezli yaklafl›m, yönetiflim sisteminde devletedüzenleyici bir rol vererek onun kapasitesinevurgu yapar. Özel sektör ile sivil toplumundi¤er parçalar›n› koordine etme görevi de yi-ne devletindir. Di¤er yandan kalk›nma strate-jilerini uygulayan güç olarak da devleti görü-rüz bu modelde.

Toplum merkezli yönetiflim anlay›fl› isedaha çok Avrupa gibi ülkeler için uygun gö-rülmekte, toplum ve piyasa olarak tarif edilensivil kesimin devlete ihtiyaç duymad›¤›, tersi-ne devletin bu kesim önünde hantall›k yarat-t›¤› inanc›na dayanmaktad›r. Bu yönetiflim

29TEOR‹DE do¤rultu

Dolay›s›yla gizlenen gerçek, yenitipte bir sömürgeciliktir; Bu emper-yalizmin ç›plak zoruyla sermayeninmutlak egemenli¤inin gerçeklefltiril-di¤i himayeci sömürgecili¤in mali

oligarflinin ekonomik araçlarla da-yatmas› sonucu ekonomik entegras-yon ve siyasi yeniden yap›land›rmayoluyla bir baflka biçimde gerçek-

lefltirme e¤ilimidir.

Page 28: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

sistemini savunanlar, mekanizma ve iflleyiflitan›mlarken, devletin rolünü "dümen tutma"ifadesiyle aç›klarlar.

Gerek devlet, gerek toplum merkezli yö-netiflimde mant›k ayn›d›r: Öncelikle devlet iletoplum aras›nda bir karfl›tl›k varsay›lm›fl,sonra da bu sözde karfl›tl›¤›n bir çeliflki olaraksorunsallaflt›r›lmas› ve nihayet giderilmesiöngörülmüfltür. Ulusötesi yap›lanan ve ulus-larüstü görünen yönetiflim, kavram›n içerdi¤inaif ve sempatik anla-m›n arkas›na da s›¤›-narak, mekanizmay›ve iflleyifli ideolojikaç›dan korunakl› du-ruma getirir. Bu yön-tem, toplumsal meflru-iyeti sa¤lamak için ba-sit ve etkili bir hiledir.Hangi merkezli yöne-tiflimin uygulanaca¤›ise somut olarak uygu-lama alan›nda bulu-nan devletin ve toplu-mun özelliklerine,sosyo-ekonomik yap›-s›na, tekelleflebilmedüzeyine, uluslararas› sistemdeki pozisyonu-na ba¤l›d›r.

Örne¤in Avrupa Birli¤i, bu konuyu, dahateknik düzeyde "iyi yönetiflim" ya da "kötüyönetiflim" fleklindeki ayr›mla ele al›r. "‹yi yö-netiflim, kalk›nman›n baflar›l› olmas›nda ha-yati öneme sahip görülmektedir. Bu yaklafl›m,Dünya Bankas›, Birleflmifl Milletler Kalk›nmaProgram› ve di¤er kredi veren kurulufllar ta-raf›ndan desteklenmektedir" diyen AvrupaBirli¤i, mekanizman›n iflleyifl biçimini de yineuluslararas› kurumlar›n esaslar›na göre öngö-rür. Uluslararas› kurumlar, DB, OECD, BM veIMF gibi örgütlerdir. Eski Do¤u Bloku ülke-lerde ise mekanizman›n sorumlulu¤u,EBRD’ye (Avrupa Yeniden ‹nfla ve Kalk›nmaBankas›) verilmifltir. Bütün bu uluslararas› ve

bölgesel örgütler, neoliberal politikalar›n der-hal uygulanmas› görevine göre ifllemekte,bankalar›n rolü ise özellikle öne ç›kmaktad›r.

Burada, dikkat edilece¤i gibi, devletlerinbölgesel bloklar halinde yatay olarak, "siviltoplum örgütleri"ne do¤ru ise dikey olarakyay›lmas› söz konusudur. Bu durum, yöneti-flim modelinin dinamiklerini ve buna ba¤l›olarak devletin dönüflüm sürecini anlayabil-mek aç›s›ndan kimi veriler de sunuyor. Dev-

letin ‘yeni’ rolü belir-lenirken, yo¤unlaflt›-r›lm›fl emperyalist de-netim ve etki alan›daralt›larak daha s›k›merkezilefltirilmifl,daha çok cemaat te-melli örgütlenmeformlar›yla öne sürü-len ademi merkezi-yetçilik ve özellefltir-meye paralel piyasayatamamen uyumlu biriflleyifl tarz› gelifltiril-mektedir.

Yönetiflimin me-kanizmas› ve uygulama alan›, öncelikle özel-lefltirme, regülasyon/deregülasyon, rekabetpolitikalar›, yeni kurumcu iktisat ve ifllemmaliyetleri olarak saptanm›flt›r. Özeti, yenidünya düzeni için gelifltirilen konseptlerinh›zl›, tavizsiz bir flekilde ve fakat esnek birtarzda, toplumsal r›za üreterek, istikrar içindegelifltirmektir. Mekanizma üç düzlemde kur-gulanm›flt›r: Birincisi "atomizasyon"dur. ‹fl,hizmet ve mallar›n parçalanabilmesini içerir.Kalite çemberleri, esnek üretim, özellefltirme,tafleronlaflt›rma uygulamalar›nda oldu¤u gibi,burada sistem, hem kendi içinde, hem de par-çalar›yla iliflkisi içinde, bileflenlerine ayr›labil-me özelli¤ine sahiptir. ‹kincisi, "yetki ikame-si ve devletin bölüflümü"dür. Burada iktidarve sorumluluk, aç›klayageldi¤imiz üzre, "pi-yasaya ve topluma do¤ru da¤›t›lm›fl"t›r; ser-

30 TEOR‹DE do¤rultu

Yönetiflim teorisi ve uygulamas›,kapitalist devletin ve toplumunkapitalist piyasaya en verimli

ba¤land›¤›, bu bak›mdan kendineyetebildi¤i, temel ihtiyaçlar›n› kar-fl›layabildi¤i, mekanizmas›n› sü-reklilefltirebildi¤i bir sistem olufl-turma çabas›d›r. Böylece toplum

da örgütlenmifl, fakat sisteme kar-fl› de¤il, bizzat sistemin içinde sis-

tem için örgütlenmifl olacakt›r.

Page 29: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

mayenin aç›k iktidar› güvenceye al›nm›flt›r.Üçüncüsü ise, "hesap verebilirlik"tir. Buradaise iflçinin ve emekçinin patronla ayn› duyguve ruh iklimine girmesi, farkl› bir aidiyet duy-gusu yaflamas›, "iflverenin de sorumlulu¤unutafl›mas›"; yani yabanc›laflmas› söz konusuedilir.

Kapitalist pazar özelli¤i tafl›yan tüm mik-ro ve makro iktidar birimleri, yönetiflimin uy-gulama sahas›na girer. Bu birim, bir fabrikaolaca¤› gibi, bir devlet de olur. Mekanizman›nözü ayn›d›r ve iflleyiflin baflar› oran› düzenle-yici, yönlendirici, cayd›r›c›, ödüllendirici, ce-zaland›r›c› yapt›r›mlarla üst s›n›rlarda tutul-maya çal›fl›l›r. Bu uygulamalardan biri, Birlefl-mifl Milletler Kalk›nma Program› (UNDP) ta-raf›ndan 1992’den bu yana “Yerel Gündem21” ad›yla sürdürülmektedir. Projenin Türki-ye boyutu, TODA‹E (Türkiye ve Ortado¤uAmme ‹daresi Enstitüsü) taraf›ndan üstlenil-mifltir. TODA‹E ve TÜS‹AD, OECD ve DünyaBankas›’n›n da deste¤iyle yak›n zamanda ko-nuyla ilgili konferanslar da gerçeklefltirdi.Bunlardan ilki, Avrupa Birli¤i Yolunda Türki-ye’de ‹yi Yönetiflim bafll›¤›yla 9 Eylül 2001’deAnkara’da, ikincisi ise bir ay sonra "Yöneti-flim: Düzenleyici Reformlar Konferans›" bafll›-¤›yla yine Ankara’da yap›lm›flt›.

Bu konferanslarda, yönetiflim "siyasal ik-tidar›n kimler taraf›ndan kullan›laca¤›na dairçözümler üreten, bunun mekanizmalar›n› vemodellerini oluflturan ve bütün bu süreçleribelli varsay›mlar etraf›nda teorilefltiren yenibir iktidar modeli" fleklinde tan›mlan›yordu.Ayn› yaklafl›ma göre devletin, "koordine edi-ci merkez" olarak "kurul tipi örgütlenmesi"öngörülüyordu. Bu kurul tipi örgütlenme fik-rinin bir öngörü s›n›r›n› aflt›¤›n›, somut biruygulama olarak piyasay› ve devleti yönetenerk durumunda bulundu¤unu rahatl›kla söy-leyebiliriz. Yönetiflim teorisinin uygulamaalan› ve mekanizmas›, söz konusu kurullarabak›larak anlafl›labilir. Bir sonraki sayfada yeralan tablodaki bilgiler, bu kurullardan bir bö-

lümü hakk›nda fikir verici olacak; yönetifli-min mekanizmas›n› anlafl›l›r k›lacakt›r. (Tab-lo, Capital dergisinin Ekim 2002 say›s›ndanal›nm›flt›r.)

Yönetiflimin mekanizmas› ve uygulamaalanlar›na bakt›¤›m›zda karfl›m›za ç›kan tab-loda özetle flu verilerin dikkat çekici oldu¤ugörülmektedir:

1) Sermaye örgütleri, devlet yönetiminedo¤rudan kat›l›r ve devletin piyasay› düzenle-mesini güvenceye al›rlarken; bir yandan dameslek gruplar›n› uzmanl›k alanlar› ve kapi-talizmin endüstriyel ihtiyaçlar›yla s›n›rl› kala-cak flekilde örgütlü olmaya teflvik etmektedir-ler. Sabanc›’dan Boyner’e pek çok büyük ser-mayedar›n bu "örgütlü toplum" vurgusu be-lirgindir. Di¤er taraftan üniversite alan›ndakulüp, sivil savunma alan›nda AKUT gibi ör-gütlenmelerin ›srarla öne ç›kart›l›p sempatikgösterilmesi de bu kapsamdad›r. Yönetiflimteorisi ve uygulamas›, kapitalist devletin vetoplumun kapitalist piyasaya en verimli ba¤-land›¤›, bu bak›mdan kendine yetebildi¤i, te-mel ihtiyaçlar›n› karfl›layabildi¤i, mekaniz-mas›n› süreklilefltirebildi¤i bir sistem olufltur-ma çabas›d›r. Böylece toplum da örgütlenmifl,fakat sisteme karfl› de¤il, bizzat sistemin için-de sistem için örgütlenmifl olacakt›r.

2) Devlet yönetiminde siyasi partilerinpozisyonu azalm›fl; hükümet olan partininhükmetme, iktidar olan ‘ulusal’ gücün mukte-dir olma gücü epeyce s›n›rlanm›flt›r. Çünküpiyasay› ve devleti kurul tipi örgütler düzen-lemekte ve bakanlar kurulunun bu kuruludenetleme, s›n›rlama, yönetme, görevden al-ma yetkisi esas olarak bulunmamaktad›r. Ör-ne¤in Merkez Bankas› para basamamaktad›r;IMF, ihtiyaç duyulan para miktar›n› krediolarak vermeyi, dolay›s›yla Merkez Bankas›’-n›n para basmamas›n› anlaflmaya ba¤lam›fl,anlaflman›n tek tarafl› ihlalini de a¤›r müeyyi-deye tabi tutmufltur.

3) Bu durumda klasik devlet, yönetmeyetkisini uluslararas› özerk kurullarla paylafl-

31TEOR‹DE do¤rultu

Page 30: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

1998

’den b

ugün

e 110

devir

ve sa

t›n al

ma ko

nu-

sund

a kar

ar ve

rdi. 9

reka

bet s

orufl

turma

s› ya

p-t›.

13 or

tak gi

riflim

ve 11

birle

flmey

e ona

y ver

di.

Eylül

ortas

› itiba

riyle

30 m

ilyar

dolar

2001

’deise

40.5

milya

r dola

r

1 mily

ar do

lar va

rl›k, 5

00-6

00 m

ilyon

dolar

2001

ciro

su

121 m

ilyar

dolar

34 m

ilyar

dolar

piya

sa de

¤eri,

1.5-2

mily

ardo

lar ci

ro

20 m

ilyar

dolar

ciro

5 mily

ar 75

0 mily

on do

lar

Y›ll›k

ihale

tutar

› 9.9

milya

r dola

r düz

eyind

e.

3 mily

ar do

larl›k

piya

sa.

Kuvv

etli d

e¤il,

ciron

un yü

zde 1

0’u dü

zeyin

de pa

ra ce

-za

s› uy

gulay

abiliy

or. A

ncak

, uyg

ulama

birka

ç y›l s

onra

devre

ye gi

riyor.

Cez

ai ya

rg›y›

hare

kete

geçir

emiyo

r.

Borsa

dan m

en, a

rza sa

t›fla e

ngel,

ceza

i yar

g›y› h

arek

e-te

geçir

me gi

bi ya

pt›r›m

lar› v

ar; a

ncak

flirke

t yön

etimi

neel

koya

m›yo

r.

Uyar

›, yay

›n du

rdur

ma ve

yay›n

iptal

i, par

a cez

as›. Y

ar-

g›y› h

arek

ete ge

çirem

iyor.

Yöne

tim K

urulu

’na üy

e, ba

flkan

atam

ak, fa

aliye

ti k›s›

t-lam

ak, b

anka

ya el

koym

ak, k

ovufl

turma

istem

ek, c

eza

yetki

si ise

yok.

Çok d

üflük

.Bir ö

ncek

i y›l›n

ciro

sunu

n yüz

de 3’

ünü c

eza

olara

k ver

ebiliy

or.

Tesis

lere e

l koy

ma, k

amu a

d›na i

flletm

e, sa

tma,

para

ceza

s›, fli

rket y

öneti

mine

adam

atam

a gibi

önlem

lerala

biliyo

r.

Yasa

k tütü

n üre

timind

e fide

lerin

sökü

lmes

i, ida

ri par

ace

zas›

uygu

lama,

ürün

lere e

l koy

ma.

Kamu

ihale

lerind

eki s

üreç

leri d

üzen

lemek

, kan

una

veya

düze

nleme

lere a

yk›r›

bir d

urum

oldu

¤und

a yür

üt-me

yi du

rdur

mak.

fieke

r kota

lar›n›

n beli

rlenm

esi, i

ptali,

ithala

t›, piy

asan

›nde

netim

ini y

ap›yo

r.

Tame

r MÜ

FTÜO

⁄LU

Do¤a

n CA

NSIZ

LAR

Fatih

KA

RACA

Engin

AK

ÇAKO

CA

Ömer

AR

ASIL

Yusu

f GÜ

NAY

Niya

zi AD

ALI

fiene

r AK

KAYN

AK

Abdu

rrahm

an

ÖZEN

BAfi

Reka

bet Ü

stKu

rulu

Serm

aye

Piyas

as› K

.

RTÜK

BDDK

Telek

omün

ikasy

onÜK

Enerj

iPiy

asas

› ÜK

Tütün

Piyas

as›n›

Düze

nleme

Kurul

u

Kamu

‹hale

siÜs

t Kuru

lu

fieke

r Kuru

lu

Baka

nlar K

urulu

at›yo

r

Baka

nlar K

urulu

kuru

lan üç

aday

›ndan

seçiy

or

Kuru

l seç

iyor

Baka

nlar K

urulu

at›yo

r

Baka

nlar k

urulu

at›yo

r

Baflk

an› v

e ikin

-ci

baflk

an›

Baka

nlar K

urulu

at›yo

r

Baflk

an›

Baka

nlar K

urulu

belirl

iyor

Baka

nlar K

urulu

baflk

an› a

t›yor

Baflk

an› b

akan

-lar

kuru

lu at›

yor

30.7

trilyo

n

Bilgi

al›na

mad›

6 Trily

on T

L

36 T

rilyon

TL

161 T

rilyon

TL

20-5

0 Trily

onTL 20

Trily

on T

L

14.5

Trily

on T

L

Bilgi

al›na

mad›.

11 üy

e Bak

anlar

Kur

ulu se

çiyor.

Biri

kuru

-lun

dene

tleme

kle yü

küml

ü oldu

¤u öz

else

ktörd

en, k

üçük

yat›r

›mc›d

an üy

e yok

.

7 üye

, Bak

anlar

Kur

ulu se

çiyor.

Kur

umun

dene

timind

eki k

esim

lerde

n biri

TOBB

’dan,

biri a

rac›

kuru

mlar

tems

ilcisi

iki ü

yesi

var.

9 üye

, 5’i M

eclis

tara

f›nda

n seç

ilece

k.Ge

ri kala

nlar Y

ÖK (2

), ba

s›n ku

rulufl

lar›

ve M

GK te

msilc

ilerin

den o

lufluy

or.

7 üye

, ban

kac›l

›k, hu

kuk g

eçmi

fli ist

eniyo

r,Ba

kanla

r Kur

ulu at

›yor.

5 üye

, Bak

anlar

kuru

lu at›

yor. B

ir üye

kuru

mun d

enetl

edi¤i

flirke

tlerd

en, b

iriTO

BB’da

n, tük

eticil

erde

n üye

yok.

7 üye

den o

lufluy

or ve

Bak

anlar

Kur

ulutar

af›nd

an be

lirlen

iyor.

7 ve B

akan

lar K

urulu

tara

f›nda

n seç

iliyor.

‹lgili

baka

nl›k v

e kam

u kur

umlar

› ile Z

iraat

Odas

› tems

ilcisi

yer a

l›yor.

Biri T

OBB’

dan o

lmak

üzer

e 10 ü

yeyi

Baka

nlar K

urulu

belirl

iyor.

7 üye

si va

r. Bak

anlar

Kur

ulu ta

raf›n

dan

atan›y

or.

Mal v

e hizm

et piy

asala

r›nda

tam

re-ka

beti s

a¤lam

ak

Serm

aye p

iyasa

lar›n›

düze

nleme

k,ya

t›r›mc

›lar› g

özetm

ek.

Rady

o ve T

V ya

y›nlar

›n›n d

üzen

len-

mesi

Bank

ac›l›k

sektö

rünü d

üzen

leme v

ede

netle

me.

Telek

om se

ktörün

ün dü

zenle

nmes

i

Elektr

ik ve

enerj

i piya

sas›n

›n dü

zen-

lenme

si

TEKE

L’in öz

ellefl

tirilm

esi, t

ütün ü

retim

ive

benz

eri ko

nular

dahil

, tütün

, tütün

mamü

lleri v

e alko

llü iç

kiler p

iyasa

lar›-

n›n dü

zenle

nmes

i ve d

enetl

enme

si.

Belli

mikta

r›n üz

erind

eki tü

m ka

muiha

leleri

nin dü

zenle

nmes

i ve d

enet-

lenme

si.

fieke

r piya

sas›n

› düz

enlem

ek

Baflk

an›

Baflk

an›

Göre

viÜy

e say

›s›/

Etkil

edi¤

i piya

sa b

üyük

lü¤ü

Yapt

›r›m

› var

m›?

Bütç

esi

kim at

›yor?

at

ama fl

ekli

(200

2)

Page 31: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

m›fl oluyor. Dolay›s›yla flöyle denebilir: Yenisömürgelerin dönüfltürülerek himayeci sö-mürgelere benzer biçimde yeniden yap›land›-r›lmas›n›n iktidar tipi olarak yönetiflim... Budönüfltürme, hem ekonomik, hem siyasal,hem hukuki boyutlar tafl›maktad›r. Piyasauluslararas› pazara entegre edilirken, hükü-met ve bürokrasi uluslararas› kurullara baz›bak›mlardan adeta ba¤lan›rken, anayasa veyasalar da uluslararas› hukukun potas›na da-hil edilmektedir. O yüzden IMF, Dünya Ban-kas› gibi temel güçlerin ekonomik ve siyasalrahatl›¤›n›, sermayenin dolafl›m özgürlü¤ünügüvenceye alan örgütlerden ve kurallardansöz edebiliriz. MAI-MIGA vb, yollardan eko-nomik-mali hukukunulusal niteli¤inin orta-dan kald›r›lmas› gibi,Avrupa ‹nsan Haklar›Mahkemesi gibi örgüt-lenmeler de, hem buaç›dan hem de yarat›l-mak istenen sivil top-lum örgütlerinin ulus-lararas› bir prototipi ol-mas› bak›m›ndan dikkate de¤erdir.

4) Merkez Bankas›’n›n yetkilerinin IMFve Dünya Bankas›’na devredilmesi, devlet bü-rokrasisinin sermaye bürokrasisinin kontro-lünde yeniden konumland›r›lmas›, büyükholdinglerin ve özellikle uluslararas› tekelle-rin bizzat devletleflme sürecine girmesi, kla-sik kuvvetler ayr›l›¤› prensibini de geçersiz-lefltirmektedir. Çünkü yasama, yürütme, yar-g› ba¤›ms›zl›¤› burjuva parlamenter sistemingörece elveriflli zeminini h›zla kaybetmekte-dir. Kapitalist devletin burjuva demokrasi ka-bu¤u art›k kapitalist devletin gerçek çehresinigizleme ifllevini giderek yitirmektedir. Yasa-ma da, yürütme de, yarg› da önemli ölçüdeözerk kurullar arac›l›¤›yla ve do¤rudan Dün-ya Bankas› ile IMF türünden örgütlenmelerinyetkileriyle tek merkezde toplanm›fl oluyor.Emperyalist küreselleflmenin bu iliflkiler yu-

ma¤›nda ve himayeci sömürgecili¤in benzerimekanizmalar› içerisinde, bu aç›dan tablo,kuvvetler ayr›l›¤› prensibinden çok, monarflikve teokratik sistemlerdekini and›r›r, mali oli-garflide merkezileflmifl kuvvetler birli¤i pren-sibine benzemektedir.

Mekanizman›n merkezi, uygulay›c› güç,Dünya Bankas› ve IMF gibi mali oligarflininkolektif kurumlar› oldu¤una göre, yönetiflimsistemlerinde iflleyiflin güvencesini de ‘kre-di’ler realize etmektedir. Dolay›s›yla yöneti-flim uygulamas›n›n arka plan›nda, basit ve so-mut bir ihtiyac›n durdu¤u söylenebilir. Bubasit ama temel gerçe¤i, kapitalizmin temelamac›n›n kar oran›n› art›rmak oldu¤u gerçe-

¤iyle birlikte dü-flünebiliriz: Dün-ya Bankas› vb.devletlere kredivermek, krediverdi¤i devletler-den o krediyi fa-iziyle birlikte al-mak ve yenidenkredi vermek için

vard›r; yönetiflim sisteminin aktörü olarak osistem içindeki gücünü de elbette buna görekullanmaktad›r. Özellikle "yeni geliflen" yada "geliflmekte olan" ülkelerin yönetiflim uy-gulamalar›n›n kapsama alan›nda bulunmas›-n›n nedeni budur. Yönetiflim teorisinin Afri-ka’yla ilgili raporda gündemleflmesi ve ilk uy-gulama alanlar›ndan birinin Do¤u Bloku ül-keleri olmas› nedensiz de¤ildir. Afrika, yeni-den dönüfltürülmesi gereken yeni sömürgele-rin bafl›nda yer al›yordu. O pazar› emperyalistküreselleflme sürecine entegre etmek, yeni birdüzenleme ve atak gerektirmekteydi. Do¤uBloku’nda ise bu sistem geriye do¤ru çözül-müfltü ve ortaya emperyalistler aras› rekabetaç›s›ndan adeta serbest rekabetçi kapitalizmdönemine benzeyen bir tablo ç›km›flt›. Yeni-den yap›lanma ve konumland›rma sürecininen önemli pazarlar›ndan biri de buras›yd›.■

33TEOR‹DE do¤rultu

Dolay›s›yla flöyle denebilir: Yeni sö-mürgelerin dönüfltürülerek himayecisömürgelere benzer biçiminde yeni-den yap›land›r›lmas›n›n iktidar tipi

olarak yönetiflim...

Page 32: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

34 TEOR‹DE do¤rultu

ALMAN savafl uzman›Clausewitz savafl›, politika-n›n baflka araçlarla, fliddetaraçlar›yla sürdürülmesi ola-rak tan›mlar. Lenin, Clause-witz’in bu sözlerini bu konu-da yap›lm›fl en bilimsel tan›msayar. I. Paylafl›m savafl›n›nilk iflaretleri olan Balkanlar ve‹ran’daki çat›flmalar› bu gö-rüfl aç›s›yla analiz eder. Ufuk-ta görünen savafl sinyalleri-nin hangi politikalar›n ürünüoldu¤unu, söz konusu politi-kalar›n kime/ hangi s›n›flara/hangi tekel gruplar›na vedevlet gruplar›na ait oldu¤u-nu a盤a ç›kar›r. Yaklaflmaktaolan›n, flurada burada patlayan çat›flmalar›n,emperyalist gruplaflmalar›n, hükümet politika-lar› ve kararlar›yla kendini ele vermekte olan›nbir paylafl›m savafl› oldu¤unu, dünya sosyalistle-rine gösterir.

20. yüzy›l›n bafl›nda top-lanan II. Enternasyonal Kong-releri, Avrupa’da yükselen mi-litarizmi ve yayg›nlaflan sö-mürgelerin ele geçirilme çaba-lar›n› yaklaflan bir paylafl›msavafl›n›n belirtileri sayar. Bukonularda al›nan kararlar›noluflumunda Lenin ve Bolfle-vik Parti grubu oldukça etkiliolur. Lenin’in kaleminden ç›-kan yaz›lar›n oluflturdu¤uEmperyalist Savafl Üzerine*adl› derleme kitap, savafl vebar›fl sorunlar›n›n marksistçözümlemesinin tarihsel bel-gesidir.

Kitapta yer alan yaz›lar olaylar›n geliflimseyrine göre bafll›ca üç dönemi karakterize edi-yor. Birinci dönem; emperyalist paylafl›m savafl›öncesindeki durumun de¤erlendirmesi ve sosyaldemokratlar›n görevlerini aç›klayan yaz›lar›kapsar. Burada flu dikkat çeker: Durum de¤er-

Bir Kitab›n Perspektifinden

Bugünü KavramakZeynep Güler

*Emperyalist Savafl Üzerine adl› Lenin’in yaz›lar›n›n derlenmesiyle oluflmufl kitap Türkçe’de ilk defa 1976 y›-l›nda Günce Yay›nlar› taraf›ndan bas›lm›flt›r. 332 sayfadan oluflan kitab›n çevirmeni, o y›llar›n devrimcilerindenbiridir. ‹kinci bask›s› Ceylan Yay›nlar› taraf›ndan Mart 2002 tarihinde, artan emperyalist savafl tehdidi üzerinetarihi bir deneyimi okurlara sunmak amac›yla gerçeklefltirildi.

Page 33: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

lendirmesinde sosyalist hareketin bileflenleriaras›nda genel olarak fikir farkl›l›klar› yoktur.Ama sosyal demokratlar›n durumdan ç›karaca¤›görevlere gelince ifl de¤iflir. Lenin ve Bolflevik-ler, R. Luxemburg ve s›n›rl› say›da gerçek mark-sist savafla karfl› mücadelenin, örne¤in militariz-me karfl› mücadelenin güncel birer görev oldu-¤unu, bu mücadelenin sosyalizm mücadelesineba¤lanmas›n›n ve savafl› önleyecek bir geliflmeiçin proletarya hareketininyükseltilmesinin gere¤inidillendirirler. Keza, savaflç›kt›¤› taktirde de yeni du-rumun gerektirdi¤i s›n›fmücadelesi taktiklerinindevreye sokulmas›n›savunurlar. Buna karfl›l›kbaz›lar› burjuva parlamen-tarizminin kal›plar›nda ha-reket etmeyi erdem halinegetirir. Baflkalar›, devrimcitaktikleri somut durumagöre belirleme bilincindenuzakl›klar›n› sergiler. Yaniemperyalist savafl ufuktabelirirken Kaustky’ler,Wollmar’lar ve hatta Be-bel’ler de sallanmaya baflla-m›fllard›r art›k. StuttgardKongresi bu konularda he-saplaflma yeri olur. Le-nin’den okuyal›m:

“Kongrenin son günüherkesin en büyük ilgiyi gös-terdi¤i militarizm sorununaayr›lm›flt›. Dillere destanHerve, savunulmas› son derece imkans›z olan birpozisyonu savundu. Genel olarak savafl› kapitaliz-me ve antimilitarist çal›flmay› bir bütün olaraksosyalizm çal›flmas›na ba¤lamaktan acizdi. Her-ve’nin her savafla grev veya baflkald›r›yla cevapverme plan›, ...savafl›n yaratt›¤› ekonomik ve poli-tik krizin objektif flartlar›na göre belirlenebilece-¤ini hiçbir flekilde kavramad›¤›n› ortaya koydu.”(s. 15, abç.) Herve yaln›zca gerici, sömürgeci, ifl-gal ve ilhaka dayal› emperyalist, haks›z savaflla-ra de¤il, “her savafla” karfl› tutum al›nmas›ndansöz ediyordu. Oysa ezilenlerin ezenlere, prole-taryan›n burjuvaziye karfl› gerekli ve hakl› sa-

vafllar›n› genel bir savafl karfl›tl›¤› içinde, her sa-vafla karfl› gelmek ad› alt›nda yok say›yor ve buhakl› savafllar› emperyalist haks›z savaflla bir tu-tuyordu.

Herveizme karfl› mücadeleye Bebel de kat›-l›r; ama parlamenter avanakl›¤›n savunusu te-melinde yapar bunu. Sonunda Herveizm mah-kum edilir. Lenin bunu çok keskin bir elefltiriy-le dile getirir:

“Herveizm red-dedildi; ancak bu redoportünizmin yarar›-na olan dogmatik vepasifist aç›dan red de-¤ildi. Bununla dahaazimli ve yeni müca-dele metotlar›n›n acilbir ihtiyaç oldu¤u en-ternasyonal proletar-ya taraf›ndan tama-m›yla benimsenmifl vekapitalizmin yaratt›¤›flartlarla ekonomikkrizin yo¤unlaflt›r›l-mas› birbirine ba¤lan-m›flt›r.

Bofl Herveist teh-dit de¤il, sosyal devri-min kaç›n›lmazl›¤›n›nanlafl›lmas›, sonunakadar savaflmaya ka-rar verilmesi ve endevrimci mücadeleyöntemlerini kabul et-meye haz›r olma- iflteStuttgard’daki …ka-

rar›n özellikleri.” (s. 16-17)

Bu pasajlarda, yaklaflan emperyalist savaflakarfl› mücadelenin hem öncesi hem sonras› içinkesin ve aç›k bir s›n›f savafl› perspektifiyle eleal›nmas›n›n zorunlulu¤unu görüyoruz. Buradanbugünkü petrol savafl›n›n son haz›rl›klar› karfl›-s›nda savafl karfl›t› mücadelenin zaaflar› ve so-runlar›na yaklafl›m için önemli bir deney aktar›-m› elde etmifl oluyoruz. Bugün savafl karfl›t› cep-hede en zay›f yan, s›n›f görüfl aç›s› eksikli¤idir;dolay›s›yla savafla karfl› mücadeleyi, savafl›n kay-naklar›na karfl› mücadeleye ba¤lamayan, savafl›n

35TEOR‹DE do¤rultu

Bölgelerin ve ülkelerin iflgalgiriflimine, savafl kredilerininaç›lmas›na, operasyon için üs

açmalara vb. karfl› yükseltilecekher ses, gelifltirilecek her eylem

bugünkü konjoktürde büyüköneme sahiptir. Emperyalist ide-olojik hegemonyan›n parçalan-mas›, ezilenler aras›nda dünyakardeflli¤i fikrinin yeflermesi,emperyalist haydutlu¤a karfl›dünya ezilenlerinin ortak bir

duygu ve davran›fl göstermesiemperyalist sald›rganl›¤› önlemegayreti ve kararl›l›¤› tarihsel bir

öneme sahiptir.

Page 34: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ortaya ç›karaca¤› kriz ortam›ndan devrimci s›n›fsavafl› taktikleriyle yararlanmak fikrinden uzak-l›¤›n arzetti¤i tehlikedir. Bugün de savafla karfl›mücadele bu savafl›n kayna¤› emperyalist siste-me karfl› bir mücadele olarak, kapitalizme karfl›sosyalizm için mücadele ile birlefltirilmelidir. Si-lahlanman›n gelifltirilmesine, Körfez’in silahla-r›n her çeflidinin kuflatmas›na al›nmas›na, böl-gelerin ve ülkelerin iflgal giriflimine, savafl kredi-lerinin aç›lmas›na, operasyon için üs açmalaravb. karfl› yükseltilecek her ses, gelifltirilecek hereylem bugünkü konjonktürde büyük öneme sa-hiptir. Emperyalist ideolojik hegemonyan›nparçalanmas›, ezilenler aras›nda dünya kardeflli-¤i fikrinin yeflermesi, emperyalist haydutlu¤akarfl› dünya ezilenle-rinin ortak bir duyguve davran›fl gösterme-si, emperyalist sald›r-ganl›¤› önleme gayre-ti ve kararl›l›¤› tarih-sel bir öneme sahip-tir. Fakat bütün bumücadele savafla yolaçan politikalara, po-litikalar›n sahipleriemperyalistlere veyerli iflbirlikçilerine,emperyalist savaflakaynakl›k eden nedenlerin ta kendisine, emper-yalizme, kapitalizme, sömürü ve zorbal›k düze-ni ve rejimlerine yönelmezse, yöneltilmezse;mücadele, devrimci bir savafl plan›na, bir dev-rim projesine ba¤lanmazsa yeterince etkili vekal›c› sonuçlara ulafl›lamaz. Emperyalist SavaflÜzerine adl› bu kitap ve Stuttgard Kongresi’nde-ki hesaplaflma, emperyalist savafl güçlerine karfl›mücadelenin bu en temel özelli¤ini anlamam›z›sa¤l›yor.

Stuttgard Kongresi bir fleyi daha çok önem-siyor: Gençler aras›nda ajitasyon; gençlerin sos-yalizm ruhuyla donat›lmas›n› ve halklar›n kar-deflli¤ini kavrayacak flekilde e¤itilmesini. Çün-kü savafl patlad›¤›nda burjuva ordular›n›n safla-r›n› iflçi, köylü, iflsiz ya da ö¤renci gençler dol-duracak. Zorunlu askerlik yasalar› burjuvaziyehaz›r ve ucuz yoldan asker edinmeyi olanakl› k›-l›yor. ‹deolojik k›l›f da haz›rd›r: vatan görevi.Gençlerin e¤itiminin çok önemli oldu¤u bugün

de söylenmeli. Sosyalist e¤itim; vatan görevi di-ye orduya katacaklar› gençlerin, öne sürülen gö-revin emperyalist ç›karlarla, burjuvazinin s›n›fegemenli¤i ihtiyaçlar›yla ba¤lant›l› oldu¤unuö¤renmeleri, silahlar›n› kendileri gibi emekçigençlere de¤il de savafl emri veren burjuvalaraçevirmelerini sa¤layacakt›r. Bugün burjuvazidaha fazla demagoji yap›yor. Örne¤in Bush, sa-vafl bölgesine giderek askerleri ziyaret edip,“Irak halk›n›n özgürlü¤ü için savaflacaks›n›z”gibi bir görevden söz ediyor. Bu demagojininbofla ç›kar›lmas› için gençler aras›nda örgütle-nen savafl hakk›nda ajitasyon çal›flmas›n›n öne-mini anlamakla birlikte kitapta, o günkü koflul-larda bu ifli gerçeklefltirme yollar› ve yöntemleri

konusunda da ayd›nlan-mak ve esinlenmek müm-kün.

Bu bölümde sözü edil-mesi gereken bir baflka yönise emperyalist savafl› ör-gütleyenlerin diplomatikcambazl›klar içinde bar›flolanaklar›ndan söz edereksavafl planlar›n› gizleme ça-balar› için Lenin’in söyle-dikleridir:

“Diplomatlar telafl için-de. ‘Notlar’, ‘raporlar’, ‘aç›klamalar’ sa¤na¤› var;ellerinde flampanya kadehi, ‘bar›fl için çal›flan’ taç-l› kuklalar›n arkas›ndan bakanlar f›s›ldafl›yor. Fa-kat tebalar› biliyor ki, taçlar›n üflüfltü¤ü yerdemutlaka bir lefl vard›r.”

Günümüze ne kadar benziyor de¤il mi?Elinde bar›fl çubu¤u, Suudi Arabistan’dan giripM›s›r’dan ç›kan Abdullah Gül; BM denetçileri-nin raporlar›n› bekleyelim, diyen Almanya Bafl-bakan›, notlar, BM, silah denetçi raporlar›, ka-rarlar, kararlar; hepsi de savafl pazarl›klar›n› veplanlar›n› örtmek, halklardan savafl gerçe¤inigizlemek için de¤il mi? Yine bas›nda ›rkç›s›ndanliberal ahma¤›na pek çok kalemin Pentagon’laMGK veya Türk Genelkurmay›’n›n birlik ve ay-r›l›k noktalar›n› günler boyu tart›flmalara konuetmeleri... Lenin bu çabalar›, kirli pazarl›klar›ngizlenmesi için liberal ahmaklar›n ifli saymakta.Bugün de bar›fl olanaklar› hala var gibi geveze-likler savafl yandafllar›n›n ve savafl planlar›na da-hil olanlar›n gerçek rollerini gizlemek, kitlelerin

36 TEOR‹DE do¤rultu

“Diplomatlar telafl içinde. ‘Not-lar’, ‘raporlar’, ‘aç›klamalar’

sa¤na¤› var; ellerinde flampan-ya kadehi, ‘bar›fl için çal›flan’

taçl› kuklalar›n arkas›ndan ba-kanlar f›s›ldafl›yor. Fakat teba-lar› biliyor ki, taçlar›n üflüfltü¤üyerde mutlaka bir lefl vard›r.”

Page 35: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

savafla karfl› duyarl›klar›n› törpülemek yan›nda,beyinlerini iflgal ederek gerçekleri gizleme giri-flimleri de¤il mi?

Stuttgard kararlar› üzerinde II. Enternasyo-nal’de yürütülmüfl mücadeleler, tutarl› marksistgörüfl aç›s›na ve burjuvaziye karfl› s›n›f mücade-lesi çizgisine ba¤l› kalanlarla, savafl haz›rl›klar›karfl›s›nda tutars›z, anarflist fikirler ileri sürenlerya da teorik do¤rular› say›p dökmeyle yetinenle-ri, nihayetinde emperyalist burjuvazinin savaflgiriflimi karfl›s›nda çözülen, dahas› ihanet eden-leri ayr›flt›ran ilk ad›m olmufltur.

Birinci bölümün yaz›lar›n›n sonunda 1912tarihli Basel Kongresi kararlar› yer almal›. Kong-re, bafllayacak bir savaflta “kapitalizmin ç›kar› vekar› u¤runa, hanedan flerefi ve diplomatik gizlianlaflmalar›n hat›r› için vurmay› suç sayar” kara-r›n› al›r ve elindeki silah› s›n›f kardefllerine do¤-rultmay› yasaklar.

Kitaptaki yaz›lar›n ikinci bölümü, 1914’tesavafl bafllad›¤›nda kendi burjuvalar›n›n bayra¤›alt›nda safa girenlerin, savafl kredilerine oy ve-renlerin ve emperyalist devlerin kap›flmas›n›“yurt savunmas›” olarak sunup iflçi s›n›f›n› iha-nete zorlayanlar›n teflhis ve teflhir edilmesinedairdir. Bu bölüm yaz›lar› Rus sosyal demokra-sisinin “Avrupa savafl›” hakk›nda yapt›¤› özeltoplant›n›n benimsedi¤i önergeyle bafll›yor. Bafl-layan savafl için, “pazarlar ve yabanc› ülkeleriya¤ma etmek için mücadele, ayr› ayr› ülkelerdekiproletaryan›n ve demokrasinin devrimci hareket-lerini bast›rmak, burjuvazinin kazanc› için çeflitliülkelerdeki ücretli köleleri karfl› karfl›ya getiripbütün ülkelerdeki proletaryay› aldatmak, parça-lamak ve bo¤azlamak, iflte savafl›n gerçek özü venedenleri budur” demektedir. (age s. 56)

E¤er savafl karfl›s›nda böylesine tutarl› birteorik ve pratik konum al›nabilirse, emperyalistsistemin bugünkü en zay›f halkas› Ortado¤u’da,emperyalistlerin ve iflbirlikçilerin füzeleri vefantomlar› çekti¤i (k›l›çlar eskidi çoktan) petrolbölgesinde toplumsal alt üst olufllar, toplumsaldevrimler neden gerçekleflmesin ki? Nedendünyan›n ezilenleri, ama özel olarak bölgenintüm ezilenleri; Türk, Kürt, Arap ve di¤er ulus-lardan iflçiler, iflsizler, emekçiler, ezilen halklar,faflizmin ve emperyalist sald›rganl›¤›n hedefidurumundaki ayd›nlar, çevreciler ... do¤an›n ve

insan soyunun k›r›m› demek olacak bu savafl-tan, savafl› yaratanlar›, emperyalist kapitalizmibütün kurumlar›yla tümden ortadan kald›racakbir savafl örgütlemesinler? Ya da hiç olmazsa, in-san soyunun sosyalizmin yenilgisiyle koma ha-linde yaflamakta oldu¤u kendine güvensizli¤i k›-racak, Ortado¤u parças›ndan bafllayarak dev-rimlere kap› açmay› niye denemesin? Emperya-list Savafl Üzerine adl› kitab›n makaleleri arkaarkaya okundukça bugünkü durumdan ç›kar›la-cak tek vazifenin devrim için örgütlenmek oldu-¤u daha net bir düflünce olarak öne ç›k›yor.

Kitaptaki üçüncü bölüm dedi¤imiz yaz›lar,zaten yüzy›l›n ilk çeyre¤inde, emperyalist sava-fl›n yaratt›¤› alt üst olufllar içinde, savafl›n yarat-t›¤› krizden yararlanman›n programatik ve tak-tik siyasetini, örgütsel planlar›n› ve yap›c›lar›n›bir kez daha tan›t›yor. Yani, emperyalist cephezincirini en zay›f halkas›nda (Rusya’da) k›ranEkim devrimini ve savafla karfl› mücadelede tektutarl›, kararl› tavr›n, burjuvaziye karfl› s›n›f sa-vafl› çizgisini izleyenlerin ellerinde yükselen III.Enternasyonal’in kuruluflu ve ilk kongre karar-lar›n› buluyoruz bu bölümde.

1915 y›l›nda savafl patlad›ktan sonra em-peryalizmi, kapitalizmin en yüksek aflamas›,ama ayn› zamanda çürüyen kapitalizm olaraktan›mlarken Lenin yan›lmam›flt›. Ayn› zamandaemperyalist tekel gruplar› ya da devletler aras›n-da rekabet, hegemonya yar›fl› ve pazar paylafl›m›kavgas›n›n yeni dönemde daha fliddetli biçimleralaca¤›n›, emperyalist gruplar aras›ndaki dalafl›ndünya çap›nda savafllara yol açmas›n›n kaç›n›l-mazl›¤›n›, onun bütün çeliflkilerinin keskinlefl-mesiyle devrimlerin ba¤›n› çözümlemiflti. Dahatam bir ifadeyle, ça¤› emperyalizm ve proleterdevrimler ça¤› olarak adland›rm›flt›. Hem I. vehem de Lenin’in görmedi¤i II. Emperyalist pay-lafl›m savafl› önlenemedikleri durumda devrim-lere yol açm›fl ve Lenin’i do¤rulam›flt›.

Emperyalist tekel gruplar›/devletleri ara-s›nda Balkanlar, Kafkaslar ve Ortado¤u, t›pk›20. yüzy›l›n bafl›ndaki gibi -tarihin ironisi belkide-, en keskin ç›kar çat›flmalar›n›n yafland›¤›yerler. Bu nedenle Do¤u Bloku ve SB’nin da¤›l-mas›yla bafllayan çat›flmalar (Orta Asya zengin-likleri üzerinde hegemonya dalafl› da eklendi)dönemi, tam da bu yeni durumu karakterizeediyor.

37TEOR‹DE do¤rultu

Page 36: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

38 TEOR‹DE do¤rultu

Ortado¤u çat›flmalar zincirinin en kritik vebugün son halkas›. Lenin’in tezleri, günümüzüçözümlemekte, en çok, iflte bu halkay› kavrama-ya yar›yor. Ortado¤u, emperyalist tekel gruplar›ve devletleri aras›nda; emperyalistlerle bölgeninezilen halklar›, uluslar› aras›nda (hatta ba¤›ml›devletlerin ve eski kimi iflbirlikçi rejimlerin) çe-liflkilerinin en keskin oldu¤u yer. Bu nedenle deemperyalist cephe zincirinin en zay›f halka-lar›ndan birisidir; yani devrime en yak›n, hattadevrime gebe dünya topraklar› aras›ndad›r. Or-tado¤u’da emperyalist sald›rganl›¤a, Irak ope-rasyonu ad› alt›nda bölgenin yeniden emperya-listlerce iflgaline karfl› mücadele ne kadar önem-liyse, bu sald›r› önlenemedi¤inde savafl› bölge-nin tümünde emperyalizmive yerli gerici/ iflbirlikçi re-jimleri hedefleyen devrim-ci savafllara çevirmek debir o kadar önemlidir.

Dahas› nesnel durum,böyle bir devrimci savafl›ngeliflmesi için oldukça el-veriflli. Öznel durum hesa-ba kat›lmaks›z›n bir dev-rim stratejisi elbet çizile-mez; ama devrim için nes-nel koflullar›n elverifllili¤istrateji ve devrimin ön-cü/önder güçlerinin, savaflgüçlerinin oluflturulmas›için görevler dizisi belirle-menin ç›k›fl noktas› ola-cakt›r.

Bu hangi temel üze-rinde yükselecektir? Em-peryalist savafl karfl›s›nda günümüzün acil göre-vi, gözü dönmüfl kan emici emperyalist canava-r›n, ABD emperyalizminin Irak’a sald›r›s›n› ön-lemektir. Di¤er emperyalistlerin sald›r›ya karfl›tutumlar›n›n gerçek nedenlerini a盤a ç›kart-makt›r. ABD’de somutlaflan emperyalist savafl›nABD’nin dünya egemenli¤i stratejisinin bir par-ças›, sermayenin egemenli¤i söz konusu oldu-¤unda di¤er emperyalistlerin ABD’nin suç orta¤›oldu¤u, aralar›ndaki çeliflkinin hangi emperya-list sermayenin daha egemen olmas› gerekti¤in-den kaynakland›¤›n› göstermektir. Emperyalistsald›r›y› önlemek için çok çeflitli mücadele ve

örgüt biçimlerini devreye sokmak, Ortado¤uhalklar› aras›nda antiemperyalist mücadele bir-likleri oluflturmak, dünya çap›nda geliflen em-peryalist savafl karfl›t› gösterileri co¤rafyam›zdada büyütmek, “canl› kalkan”larla savafl› önlemekararl›l›¤›n› genellefltirmek vb. yöntemlerle Or-tado¤u halklar› aras›nda kardeflli¤i örmek, dün-ya halklar› aras›nda antiemperyalist dayan›flma-y› gelifltirmek ve en önemlisi de emperyalizminkadr-i mutlak olmad›¤›n› kan›tlamakt›r. ABDemperyalizmini sald›r›dan vazgeçirmeye zorla-mak yolunda at›lacak her ad›m ABD sald›rsa bi-le emperyalist savafl› önleme kararl›l›¤›n› em-peryalist iflgale karfl› mücadeleye dönüfltürmedeve devrimci bir karfl› savafl gelifltirmede güçlü

bir zemin oluflturacak-t›r. Halihaz›rda Filistinhalk›n›n ‹srail siyoniz-mine karfl› yürüttü¤ümücadele Ortado¤u ça-p›nda ABD emperyaliz-mine karfl› mücadeleyedönüflecektir. Konununbu yan›, elbet bu yaz›-n›n konusu de¤il. AmaEmperyalist Savafl Üze-rine bafll›¤› alt›nda se-çilmifl yaz›larla Leninbir kez daha devrimi ifledinenlerin, emperya-list haydutlara karfl› ya-flam hakk›n› savunanla-r›n, savafl›n yaratmaktaoldu¤u krizden, insanl›-¤›n büyük gelece¤i içinyararlanman›n yaflamsal

önemi ve bu ideale s›k› s›k›ya ba¤l› kalarak ça-l›flman›n ve yaflaman›n ezilenlerin onurlu zafer-lere tafl›yaca¤›n›n bilgisini, gözlemini, teorik vepratik yönleriyle gösteriyor, ufuk aç›yor.

Ö¤renmek isteyenleri, zaman›nda ö¤ren-diklerini unutanlar›, bugünkü savafl karfl›tl›¤›potansiyelini nereye evriltece¤ini henüz kestire-meyenleri derinden sarsacak, güncelin öne sür-dü¤ü sorunlar› materyalist tarih anlay›fl›na ba¤l›kalarak ayd›nlatmak isteyenlere, illa da devrimiste¤ini, kayg›s›n› ve u¤rafl›s›n› sürdürenlere sözkonusu kitap üzerinde ufuk aç›c› bir gezintiöneriyoruz.■

“Pazarlar ve yabanc› ülkeleriya¤ma etmek için mücadele,ayr› ayr› ülkelerdeki prole-taryan›n ve demokrasinin

devrimci hareketlerinibast›rmak, burjuvazinin kazanc›

için çeflitli ülkelerdeki ücretliköleleri karfl› karfl›ya getirip

bütün ülkelerdeki proletaryay›aldatmak, parçalamak ve

bo¤azlamak iflte savafl›n gerçeközü ve nedenleri budur”

Page 37: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

DEVR‹MC‹ mücadele say›s›z kurbanlarvererek ilerliyor. Say›s›z devrim deneyimi bu-nu do¤ruluyor. Ama yine de birçok durumdadevrimcilerin kendilerini ortaya koyufllar› dev-rimci öncü ve mücadelenin geliflimi bak›m›n-dan ayr›, özel bir anlam kazanabiliyor. Butemel yaklafl›m bizi, geçen y›l ‹zmir direniflsiperinde kaybetti¤imiz Tuncay Y›ld›r›myoldafl›n flehit düflmesinin marksist leninistkomünist parti bak›m›ndan özel anlam›n›düflünmeye/aramaya itiyor. Bu yaz›n›n konusuelbette bunu araflt›rmak de¤il. Ama son bir y›-l›nda marksist leninist komünist hareketin ge-liflim seyrinin ana çizgilerini çözümleme amaç-l› bir yaz›ya buradan bafllamak bize oldukçaanlaml› göründü.

Komünist öncünün 2002 Ocak›’nda ‹zmirve ‹stanbul’da açt›¤› ölüm orucu direnifl siper-

39TEOR‹DE do¤rultu

Özelefltirinin Devrimci fiiddeti

"Proleter öncünün tüm bölükleri aras›nda uyanan yenienerji, kazanma ve baflarma azmi kendini hissettiriyor.Umut büyüyor, yap›c›lar›n sevinçli türküsü yükseliyor.

Proletaryan›n öncü birli¤i kendi durumunu pratik olarakda de¤ifltiriyor. Devrimci eylemin ateflinde y›kan›yor,

yenileniyor, ar›n›yor. ‹flareti alan büyük orkestran›n tümenstrümanlar›n›n her birinin kendinden, kendi konum

ve alan›ndan bafllatt›¤› bu de¤iflim ve yenilenme p›nar-lar› bütünleflerek gürül gürül akan bir nehre dönüflecek-

tir..." (20 Nisan 2002, "Söz Eyleme ‹flliyor," Yeniden At›l›m, Baflyaz›)

Page 38: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

leri, devrimci kararl›l›k bak›m›ndan d›flar›dapörsüyen devrimci morali zindanlardaki dire-niflin düzeyine yükseltmek gibi bir anlam veamaca da sahipti. Direnifl siperlerinin kurulu-flu, bu yoldaki parti karar›n›n uygulamaya so-kulmas›, öncünün kendine yönelik sars›c›,uyand›r›c› bir devrimici fliddeti de içerir. PartiF tipi hücre-tecrit sald›r›s› karfl›s›nda devrimcikararl›l›¤›n› d›flarda ölüm orucu siperleri aça-rak bir kez daha s›namak ister ve s›nar. Partidevrimci ruhunu kazanma aray›fl›ndad›r.

Elefltiri ve özelefltirinin devrimci fliddetiy-le kendini kamç›layan komünist öncünün,merkezden d›flar›ya;omurgas›ndan çevresi-ne/çeperine do¤ru poli-tik karars›zl›k ve yar›gönüllülükle savaflt›¤›n›ve d›flar›da ölüm orucusiperlerinin kurulmas›karar›n›n uygulamas›n-da devrimci iradesini vepolitik kararl›l›¤›n› s›-navdan geçirdi¤ini sap-tamak yanl›fl olmaya-cakt›r. Barolar›n ortayaatt›¤› “üç kap› üç kilitaç›ls›n” talebi, yaratt›¤›ilk etki ve ilgiden sonraadeta sahipsiz kal›r. Ko-münist öncü bu talebisahiplenme temelinde kuvvetlerini seferber et-mek üzere harekete geçti¤inde yaln›zca kendisaflar›ndaki de¤il; ama ayn› zamanda esasenbir tüm olarak hem devrimci hareketi zararl›bir sarmafl›k gibi kuflatm›fl ve hem de antifaflistgüçleri kendi batakl›¤›na çekmifl politik karar-s›zl›kla savaflarak, ak›nt›ya karfl› kürek çekerekilerleyebilecektir.

‹zmir direnifl siperinden komünist öncü-nün saflar›ndaki politik karars›zl›¤› gürültü-süzce tepeleyen ve vakarla ölüme yürüyen par-tinin çocu¤u Tuncay, görkemli devrimci eyle-miyle maksist leninist komünist partinin tari-hinde devrimci kararl›l›¤›n aya¤a dikiliflininsembolü olarak an›lmay› hak etmifltir.

Komünist öncünün örne¤in kad›nlar ara-s›nda komünist çal›flman›n gelifltirilmesi içinharcad›¤› çabalar, inflaa etti¤i yönelim ve so-

mutlaflmaya bafllayan elle tutulur sonuçlarönemli ve anlaml›d›r. Bu yanl›zca 8 Mart etkin-likleri ekseninde de¤il, en son 1 Aral›k emper-yalist savafl karfl›t› gösteriler ve 3 Kas›m seçim-leri dahil bütün bir 2002’ye yay›lan etkinlikle-rin denetlenebilir verilerinde kendini gösterir.Komünist bas›n dikkatle izlendi¤inde komü-nist öncünün bu alanda gelifltirdi¤i özelefltiriyipratik biçimde s›namaya gösterdi¤i özen, kezarotan›n korunmas› ve süreklili¤in sa¤lanmas›çabas› dikkat çeker. Söz ile eylemin bütünlü-¤ünü sa¤lamak üzere, sözün eyleme ifllemesiistek ve yönelimi devrimci iradenin özel bir il-

gi alan› olur. Son biry›ll›k süreçte politik et-kinliklerinden bakarakflu saptanabilir: Kendinisarsan komünist öncüemekçi kad›nlara yöne-lik pozisyonundaönemli bir de¤iflim ya-ratarak rotas›n› pratikolarak da düzeltmeyibaflarm›flt›r.

2002 1 May›s’› ko-münist öncünün bafll›-ca alanlarda kendi kuv-vetlerini sars›p aya¤akald›rma ve seferber et-me çabas›n›n sonuçlar›-na tan›kl›k eder. Dünya

proletaryas›n›n birlik dayan›flma ve mücadelegününde bafll›ca mücadele alanlar›nda yans›-yan durufl, keza adeta politik çal›flma ve müca-delenin tatile girmesi yaz dönemi gerçekli¤inipratik olarak aflma çabas› ve di¤er devrimci et-kinlikler kendini hissettirir.

2002 y›l› boyunca komünist öncünün gitgide yüzünü d›fla döndü¤ünün alt› çizilebilir veçizilmelidir. Komünist öncü, “kitlelere yaban-c›laflman›n kesin kes son bulmas›, partiye de¤ily›¤›nlara dönük politika ile partiye de¤il y›¤›n-lara önderlik hatt›n›n döflenmesi” rotas›nda ça-l›flmalar›n›n istikrar ve süreklili¤ini sa¤layarak,sözü ile eyleminin tutarl›l›¤›n› kurma yolundaönemli ve de¤erli ilerlemeler sa¤lar. 3 Kas›mseçim kampanyas› “kitlelere yabanc›laflman›nafl›lmas›”, “y›¤›nlara dönük politika” ve “y›¤›n-lara önderlik” yolunda 2002 y›l› içerisinde ula-

40 TEOR‹DE do¤rultu

2002 y›l› boyunca komünist öncü-nün git gide yüzünü d›fla döndü¤ü-

nün alt› çizilebilir ve çizilmelidir.Komünist öncü, “kitlelere yabanc›-laflman›n kesin kes son bulmas›,

partiye de¤il y›¤›nlara dönük politi-ka ile partiye de¤il y›¤›nlara önder-

lik hatt›n›n döflenmesi” rotas›ndaçal›flmalar›n›n istikrar ve süreklili¤i-

ni sa¤layarak, sözü ile eyleminintutarl›l›¤›n› kurma yolunda önemli

ve de¤erli ilerlemeler sa¤lar.

Page 39: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

fl›lan en ileri noktad›r. Seçim kampanyas›ndakomünist öncünün taze kuvvetlere ulaflmay›,temasa geçmeyi bir ölçüde de olsa baflarm›fl ol-mas›na, politik nitelik bak›m›ndan anlaml› birbelirti olarak muhakkak dikkat çekilmelidir.

Önderleflme yolunda kendini zorlayan ko-münist öncü, politik etkinliklerini ilerleme, ge-liflme rotas›na sokmufl ve yönünü d›flar›ya, y›-¤›nlara çevirmeyi baflarm›flt›r. Komünist öncü-nün politik duyarl›l›¤›, kararl›l›¤› keza politikrefleksi geliflme çizgisine girmifl, devrimci mo-rali, disiplin ve özgüveni yükselifle geçmifltir.

Yaz›n›n amac› bak›m›ndan komünist ön-cünün son dö-nem politik et-k in l ik ler in ingenel bir bilan-çosunu ç›kar-mam›z gerek-miyor. Ama ön-celikle komü-nist öncününgelifliminin yö-nünü saptama-m›z gerekiyor-du. Yukar›dayapmaya çal›fl-t›¤›m›z da buzaten. Tekrarla-ma pahas›na vurgulamak gerekirse:

Komünist öncü örgütsel ve politik bak›m-dan geliflme çizgisine girmifltir. Burada komü-nist çal›flman›n hemen bütün alanlar›nda görü-lebilen yans›malar›n›n en çarp›c›lar›ndan yan-l›zca baz›lar›na de¤indik, geliflim yönünü sap-tad›k.

Madem ki, komünist öncü, politik ve ör-gütsel bak›mdan denetlenebilir biçimde gelifli-yor, o halda nedir bu geliflmenin devrimci di-namikleri? Son bir y›ll›k dönemde devrimcimücadelenin ve komünist çal›flman›n koflulla-r›nda büyük ya da çok anlaml› de¤iflikliklerinyaflanmad›¤› herhalde herkes için aç›kt›r. De-mek ki, komünist hareket bu dönemde ne iflçis›n›f› hareketinin ne de varofl, gençlik, kad›nveya Kürt ulusal demokratik hareketinin vb.at›l›m›ndan güç alm›flt›r. O halde marksist le-ninist komünist hareketin örgütsel ve siyasal

gelifliminin dinamiklerini anlamak için dikka-timizi bizzat kendisine yöneltmeli ve komünisthareketin iç süreçlerini kavramal›y›z.

Komünist öncü, 3. Kongre’sini baflar›ylatopland›¤›n› 1 May›s 2002 tarihinde ilan etmifl-ti. Partinin Sesi’nin (Mart/Nisan/May›s, 2002tarihli) 34. say›s›n›n baflyaz›s›, marksist leni-nist komünist partinin saflar›nda geliflen dev-rimci özelefltirinin kapsam, içerik ve fliddetiniyans›tan çözümlemeleriyle, komünist öncününtespit etti¤imiz örgütsel ve politik gelifliminindevrimci dinamiklerini de ayd›nlatmaktad›r.

Partinin Sesi’nin, MLKP 3.Kongre’sinin,“Yedi y›ll›k ta-rihinde üzerin-de durulmas›gereken tümprogramatik,stratejik, poli-tik, örgütselkonular› eleal›p tart›flmak-tan kaç›n-ma”d›¤› aç›kla-mas›, komünistöncünün safla-r›nda sert, sar-s›c› ve oldukçakapsaml› bir

mücadelenin yürütülegeldi¤ini bildirmektedir.

Keza Partinin Sesi’nin, “MLKP 3. Kongre-si, politik mücadelede devrimci kendili¤inden-cilikle, örgütsel yaflamda bürokratizm ve idare-i maslahatç›l›kla karakterize olan bir dönemitüm yönleri ile masaya yat›rm›fl”t›r bildirimiy-le komünist öncünün saflar›nda geliflen eleflti-rinin sars›c› devrimci fliddetine de iflaret etmifloluyor.

“Yüzümüzü içteki s›n›f mücadelesine dö-nerek vurgularsak” diyen Partinin Sesi, komü-nist öncünün rotas›n›, “kitlelere yabanc›laflma-n›n kesinkes son bulmas›, partiye de¤il y›¤›nla-ra dönük politika ile partiye de¤il y›¤›nlara ön-derlik hatt›n›n döflenmesi” biçiminde özetliyorki, bu son bir y›ll›k geliflme çizgisinin anlafl›l-mas› bak›m›ndan da anlaml› ve aç›klay›c›d›r.

Kuflkusuz komünist öncünün saflar›ndageliflen mücadelenin, elefltiri ve özelefltirinin

41TEOR‹DE do¤rultu

Page 40: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

de inkar edilemez bir tarihi vard›r. Çünkü, ko-münist öncünün son bir y›ll›k dönemde içeri-sine girdi¤i örgütsel ve politik geliflim çizgisi-nin bir anda inflaa edildi¤i ve edilebilece¤i dü-flünülemez. Bu geliflmeye öngelen haz›rlay›c›çal›flma ve mücadeleler olmal›d›r. Nitekim ko-münist bas›n bu konuda ayd›nlat›c› verilersunmaktad›r.

Teoride Do¤rultu’nun Mart/Nisan 2001tarihli 3. say›s›nda, y›¤›nlar›n acil "Devrimciönderlik talebini yan›tlayabilmek için ve y›¤›n-lar›n devrimci önderi düzeyine s›çrayabilmekiçin, marksist leninist komünistler, bütün ha-reketlerinde kitlelerle iliflkilenifllerini gözdengeçirmek, denetlemek ilkesel tutarl›l›¤›n sü-reklili¤ini güvenceye almak zorundad›rlar”dendikten hemensonra da özelefltiri ih-tiyac› tam bir kesin-likle vurgulan›yor:

"Burada ana nok-tay› ‘öncünün kitlelerleiliflkileniflnin olufltur-du¤u aflikard›r. Ve ko-münist öncünün bütünde¤iflik düzeyleri veunsurlar›yla, kitlelerleiliflkilenifline bakmaya,deneyimlerini elefltireldevrimci tarzda göz-den geçirmeye ihtiyaç vard›r. Hatta böylesi birideolojik/teorik çal›flma, ‘önder partiye geçifl’ yada kitlelerin yak›c› devrimci önderlik talebini ya-n›tlama çal›flmas›n›n marksist ve devrimci rotadayürütülebilmesinin ideolojik önkofluludur. Önderpartiye geçifl bir nitelik s›çramas› olaca¤›na göre,komünist öncü hangi yönde ve nas›l geliflece¤ini,de¤iflece¤ini ayd›nlatmal›, bilinçli ve sistematiktarzda yönetebilmelidir.” (Teoride Do¤rultu,Say›: 3. s.13)

Görüldü¤ü gibi, 2001 bafl›nda komünistöncü için özelefltirinin aciliyetine dikkat çekenTeoride Do¤rultu, ayn› zamanda devrimci öze-lefltirinin merkezine komünist öncünün kitle-lerle iliflkileniflinin konmas› gerekti¤ini dekuvvetle vurguluyordu. Teoride Do¤rultu’nunbir sonraki say›s› (May›s/Haziran, 2001) ise ay-n› özelefltiri çizgisi üzerinde derinlefliyor ve“Kitlelerle Öncü Tarzda ‹liflkilenifl”i ayr›ca özel

olarak ele al›yordu. “Öncünün bak›fl›n›n tama-men kitlelere yöneltilmesi ve kilitlenmesi ge-rek”ti¤inin alt›n› çizen Teoride Do¤rultu bura-da, “Komünist öncünün devrimci iradesininbugün her fleyden önce kitlelerle iliflkileniflinateflten s›nav›ndan geçmekte” oldu¤una dikkatçekiyordu.

“Öncü bütün çal›flmas›n› kitlelere yöneltmekzorundad›r. Kabul edilemez aksi bir durum, ön-cünün kendini inkar› anlam›na gelir. Çünkü ön-cünün varl›k nedeni iflçi s›n›f› ve ezilen milyon-lar› ayd›nlatmak ve örgütlemek, sermaye ege-menli¤ine ve faflist diktatörlü¤e karfl› politik öz-gürlük ve sosyalizm savafl›m›na seferber etmek-tir. Buradan uzaklaflt›¤› oranda ve ölçüde varl›khakk›n› ve önderlik iddias›n› kaybeder.”

Komünist öncü,varl›k nedeni ve bü-yük devrimci iddi-alar›yla ba¤daflma-yan kendi durumu-nu de¤ifltirme iste-¤iyle harekete geçin-ce, elefltiri ve özelefl-tiri gerçek bir sorun,yak›c› bir devrimciihtiyaç olarak belir-mifltir. Elefltiri veözelefltiri komünistöncünün kendini ye-

nileme, devrimcilefltirme çabas›ndan baflka birfley de¤ildir. Elefltiri ve özelefltirinin devrimcifliddeti hem öncünün saflar›nda merkezdençevreye do¤ru patlamal› biçimde yay›lan dev-rimci dönüflümü bafllatm›fl ve hem de öncüyükitlelere yönelten büyük devrimci enerjiyiuyand›rm›flt›r.

‹çerden bak›ld›¤›nda, komünist öncününyaflad›¤› iç de¤iflim ve yenilenme devrimci te-ori, program ve stratejiye iliflkin unsurlar› datafl›makla birlikte her fleyden önce ideolojik veörgütsel alan› kapsar. “Politik mücadelede dev-rimci kendili¤indencilikle, örgütsel yaflamdabürokratizm ve idare-i maslahatç›l›kla karakte-rize olan bir dönemi tüm yönleri ile masaya ya-t›r”man›n (Partinin Sesi) anlam› da budur. Ko-münist öncü bir politik önderlik ve mücadeleanlay›fl› olarak parti faliyetine egemen olan“devrimci kendili¤indencilik” anlay›fl ve zihni-

42 TEOR‹DE do¤rultu

Elefltiri ve özelefltiri komünist öncününkendini yenileme, devrimcilefltirmeçabas›ndan baflka bir fley de¤ildir.

Elefltiri ve özelefltirinin devrimci fliddetihem öncünün saflar›nda merkezden

çevreye do¤ru patlamal› biçimdeyay›lan devrimci dönüflümü bafllatm›flve hem de öncüyü kitlelere yönelten

büyük devrimci enerejiyi uyand›rm›flt›r.

Page 41: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yetini sorgulad›¤› içindir ki, elefltiri ve özeleflti-rinin a盤a ç›kard›¤› kuvvet, politik önderlikiddias›n›n, politik kararl›l›¤›n ve duyarl›l›¤›nbüyümesinde somutlaflan politik enerji olmufl-tur. Demek ki, içten ideolojik ve örgütsel alan›kuflatan sars›c› devrimci dönüflüm ve yenilen-me çabas›, amac›na uygun biçimde d›fla, politikprati¤in devrimci dönüflümü ve yenilenmesibiçiminde yans›maktad›r.

Komünist öncünün afla¤› yukar› son biry›ll›k dönemde belirginleflen politik ve örgütselgeliflme/ilerleme çizgisinin itici gücü, dinami¤isaflar› aras›nda gelifltirmeyi baflard›¤› elefltiri veözelefltirinin devrimci fliddetidir.

Komünist öncü, devrimci özelefltiri saye-sinde yönünü önderleflme rotas›nda ilerlemeyeçevirmifl, elde etti¤i ideolojik, örgütsel ve poli-tik kazan›mlarla hem özelefltiride derinleflmeve hem de kazan›mlar›na dayanarak geliflimçizgisini sürdürme olanaklar›n› büyütmüfltür.

Komünist öncü rotas›n› kitlelere yabanc›-laflmay› aflmaya çevirmeyi baflarm›fl olmaklabirlikte bu sorun halen çözülememifl oldu¤uiçindir ki, özelefltirinin düflünsel ve pratik ola-rak derinlefltirilmesi ihtiyac› da kendini hisset-tirmektedir. “Önderleflme” ya da “önder parti-ye geçifl” çal›flmas›n›n merkezinde öncününkitlelerle iliflkilenifli durdu¤una göre, komü-nist önücünün kitlelere yönelimini denetleme-si ve güçlendirmesi gerekir.

‹çten d›fla do¤ru patlamal› tarzda geliflenözelefltirinin devrimci rolü, komünist öncününyak›n dönem prati¤inde s›nanarak bir kez dahado¤rulanm›flt›r. Kitlelere yabanc›laflman›n tümiz ve kal›nt›lar› tek tek hem öncünün oluflturu-cu tüm kolektifleri ve hem de kadrolar› düze-yinde sökülüp at›lmal›, tasfiye edilmelidir.Tüm örgütler ve kadrolar, do¤rudan kitle çal›fl-mas›na kat›lmal› ve kitlelerle dolays›z biçimdetemasa geçmelidir. Tüm kadro ve örgütlerin,öncünün, kitlelerin devrimci önderli¤ini üst-lenmesi çal›flmas›n›n gerçek teorik ve pratiksorunlar›yla u¤raflmaya yöneltilmeleri gerekir.Önderli¤in sürükleyici iradesi gerek kitlelereyabanc›laflman›n tasfiyesi ve gerekse kitlelereyönelik politika ve kitlelere önderli¤in geliflti-rilmesinde önemli bir rol oynamaya devamedecektir. Fakat bu yaflamsal devrimci görevle-

rin nihai çözümleri özelefltirinin sorunu olma-d›¤› gibi, keza her belirli durumda özelefltiri ileilerleyebilmenin daima belli s›n›rlar› vard›r.

O halde bir yandan devrimci özelefltirininhala var olan ama s›n›rlar›na da yaklafl›lan im-kanlar›n› geliflmesinin hizmetine sokmas› gere-ken komünist öncü, önderleflme rotas›n› koru-yarak geliflmesinin süreklili¤inin devrimci iticigüçünü nerede bulabilir? Marksist leninist ko-münist partinin geliflimi bak›m›ndan bunungerçek bir soru oldu¤unu vurgulamal›y›z. Veyaln›zca “taze kuvvetlerle buluflma” ve “yenigeliflme yollar›n›n keflfi” bu sorulara yan›t ola-bilir. Kald› ki, özelefltirinin hala var oldu¤unusöyledi¤imiz olanaklar› da ancak “taze güçlerlebuluflma” ve “yeni geliflme yollar›n› keflfetme”yönelimi korunarak de¤erlendirilebilir.

Komünist öncü önderleflme yolundaki ge-liflim rotas›n›, bugünkü durumda, bir yandantaze güçlerle buluflma yönelim ve kararl›l›¤›n›koruyarak ama tabii ki, taze güçleri a盤a ç›-kartmay› ve bu kuvvetleri hem fiziki olarak saf-lar›nda toplayarak ve hem de bu taze kuvvetle-rin havas›n›, ruhunu emerek kendini yenile-mede derinleflerek; ama ayn› zamanda bunaparalel olarak “yeni geliflme yollar›n› keflfetme”yönelim ve çabas›n› giderek güçlendirerek vetabii bu alanda elde edece¤i kazan›mlar› durak-samadan mücadelenin hizmetine sokarak iler-letebilir.

Bugün özellikle flunun alt› kal›nca çizil-melidir, komünist öncü ancak ve ancak a盤aç›karaca¤› taze kuvvetlerin devrimci güç veenerjisini emme, saflar›nda toplama yolundanönderleflme rotas›ndaki gelifliminin süreklili¤i-ni güvenceye alabilir. Komünist öncünün saf-lar›nda geliflen elefltiri ve özelefltirinin hedefien nihayetinde bu taze kuvvetlerle buluflmak-t›r. Çünkü, ancak taze güçlerle buluflmas› sa-yesinde, yani saflar›nda toplay›p birlefltirdi¤ibu taze güçlerden gelifltirece¤i yeni bir kadrokufla¤› ile komünist öncü, elefltiri ve özelefltiri-nin devrimci fliddetine dayanarak elde etti¤idevrimci yenilenme ve de¤iflimi pekifltirip ka-l›c›laflt›rabilir. Ama ayn› zamanda önderleflmeyolundaki ileri yürüyüflünü de bu temelde ke-sintisiz sürdürebilir. O halde komünist öncüflimdi dikkatini daha güçlü biçimde taze kuv-vetlere çevirmelidir.■

43TEOR‹DE do¤rultu

Page 42: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

44 TEOR‹DE do¤rultu

MATERYAL‹ST aç›danbir parti çözümlemesinin ya-n›t arayaca¤› temel soru,hangi s›n›f›n partisi oldu¤u-dur? Soru özsel bak›mdanyal›n olmakla beraber, yan›-t›n, en genifl içeri¤iyle kar-mafl›k bir tarihsel toplumsaliliflkiler bütünlü¤ü içindenç›kar›lmas› gerekmektedir.Genel olarak partiler s›n›fl›toplum düzeninin belirli biraflamas›nda tarihsel olarak ortaya ç›k-m›fl siyasal araçlard›r. Toplumsal yap›y-la devletsel yap› aras›nda somut ve özelbir role sahiptirler. Bundan dolay›, ya-n›t›n içeri¤inde –nesnel olarak yer tut-tu¤u oranda– tarihsel geliflimin o kesi-tinde etkin olan bütün temel s›n›fsal di-namikler yer almal›d›r. Marksist diya-lektik, bu somut durumda, hem mer-kezde duran soruyla ba¤›nt›lar› içinde vehem de birbirleriyle olan karfl›l›kl› etki-leflimi içinde dönüflen ve geliflen bu s›n›f-sal dinamiklerin çeliflkili iç bütünlü¤ünüa盤a ç›karma iflidir.

Sorumuzun öznesi Adalet ve Kalk›n-ma Partisi (AKP) oldu¤una göre, çözüm-

lememizin güncel boyutu ba¤-lam›nda hareket noktas›olmas› gereken en temelunsur kriz zeminidir.Gerek resmi parti kuru-luflu gerekse de seçimsonuçlar› sonras›ndaa盤a ç›kan tek partili

hükümet kurma gücüaç›s›ndan, yani cisimleflmifl

bir somutluk olarak AKP,en dolays›z biçimde mevcutkriz koflullar›n›n ürünü-dür. Ancak Türk kapitaliz-minin ve egemen s›n›f ik-tidar›n›n ekonomik vepolitik krizinin üst üstebindi¤i bo¤ucu kon-jonktür atmosferindeAKP’yi öne ç›karan çe-

liflkili zorunluluklar, biz-zat krizin güncel ötesiderinliklerinden beslen-mektedir. Bu derinlik, 3Kas›m seçimlerinde onmilyon oy taraf›ndan dol-durularak cisimleflmifl bu-lunmaktad›r. Sonuca, ni-

Siyasal ‹slam’da Yeni “S›n›f Bilinci”:

AKP

Page 43: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

celik “basitli¤i”yle yaklafl›lamayaca¤› gibi, e¤erdo¤ru ölçülürse bu dolgunun, üç ayak üzerineoturan “ciddi” bir ideolojik nitelik karfl›l›¤›n›noldu¤u görülecektir.

Birincisi, rejimin ideolojik çözülüflündenkaynaklanan; ikincisi, AKP’nin içinden do¤du¤u‹slamc› siyaset ideolojisinin iç evrimi sürecindenbeslenen; ve üçüncüsü, ezilen ve sömürülen kit-lelerin ‘ideolojisizlik’ olarak görünüm kazananpratik-pragmatik geleneksel e¤ilimlerinden gelendinamikler biçiminde kategorilendirebilece¤imizbu üç faktöre, özellikle de ikincisine daha yak›n-dan bakal›m. Çünkü bu ikinci dinami¤in yap›s›n-da AKP’nin s›n›fsal kimli¤inin flekillenmesindeve pratikleflmesinde daha do¤rudan rol oynayanözgün tarihsel içerik vard›r. Çözümlememizinzeminini olgunlaflt›rmas› aç›s›ndan di¤er iki fak-törle ilgili olarak baz› temel sonuçlara dikkat çek-mek yeterli olacakt›r.

“Biz ‹slamc› bir parti de¤iliz; biz merkezdeyer alan muhafazakar demokrat bir partiyiz…”Baflta T. Erdo¤an olmak üzere, AKP’nin en üstdüzey bir dizi yöneticisi taraf›ndan dikkat çekicis›kl›kla yinelenen bu kimlik beyan› ‘gerçek’ mi?‹flin bizi ilgilendiren esaslar› bak›m›ndan bu pekönemli de¤il; ama burjuva siyaset arenas›nda yü-rütülen hegemonya savafllar›nda AKP için soru-lan bu sorunun, burjuvalar aras› ‘iç’ ideolojikmücadelede gerçek bir önemi var. Refah Parti-si’nin de tepesine binen 28 fiubat’tan bu yana, ‘ta-kiyye’ ve siyasal ‹slam beraber an›l›r hale getiril-di. Generallerin 28 fiubat’la birlikte ‹slamc› siya-sal ideoloji için çerçeveledikleri yeni konseptins›n›rlar›n›n d›fl›na taflan her giriflim, tekelci med-ya arac›l›¤›yla ve burjuva siyaset mühendisleri ta-raf›ndan an›nda takiyye elefltirisiyle bombard›-mana tutuluyor. Türban gibi güncel bir argüman,y›pratma savafl›n›n bu irade k›r›c› sald›r› m›zra¤›,AKP için de sürekli bir ideolojik tehdit unsuruolarak devreye giriyor.

Uluslararas› iliflkiler ba¤lam›nda, ‹slamc›partilerin geleneksel ideolojik e¤ilimlerine göredavranma tercihine karfl› da ayn› mekanizmadevreye sokuluyor. 28 fiubat’›n deneyimlerindenç›kard›¤› derslerin ›fl›¤›nda kendine s›k› bir ide-olojik otosansür uygulayan AKP’nin belirlenenkonsepte kendini uydurmada hayli yol ald›¤› gö-rünüyor. Türban, AKP’nin ve hükümetin günde-lik dilinde en alt düzeyde yer tutuyor ve ‘demok-ratik hak ve özgürlüklerin geniflletilmesi’ genellak›rt›s›n›n içinde so¤utulmaya al›n›yor. Ulusla-

raras› iliflkiler ve ba¤lant›lar noktas›nda IMF, DB,NATO, AB, ABD’ye Baflbakan A. Gül ve T. Erdo-¤an taraf›ndan bizzat verilen teminatlar ise kon-septin icaplar›na uyumda daha stratejik yakla-fl›mlara iflaret ediyor.

AKP’nin, bir yandan rejimin yönetici ege-men s›n›flar›yla aras›nda var olan büyük politikkuvvet eflitsizli¤inden do¤rudan do¤an aç›k bas-k›lar nedeniyle zorunlu olarak, di¤er yandan dagelifltirdi¤i pragmatist stratejiye ba¤l› uygulad›¤›taktikler arac›l›¤›yla da bilinçli olarak 28 fiubatsonras› konsepte uyum sa¤lam›fl olmas›, sorunuortadan kald›rm›fl oluyor mu?

Dar anlamda, evet; AKP, ‹slamc› ideolojininpolitik bir kli¤i gibi davranma darl›¤›ndan uzak-lafl›yor ve burjuvazinin genel ç›karlar›n› savuna-bilecek bir s›n›f bilinci gelifltiriyor. Hükümetprogram› ve uygulamalar›n›n ruhuna sinmifl ol-du¤u aç›kça görülen bu ‘s›n›f bilinci’ karfl›s›ndasermaye oligarflisinin belli bafll› kodamanlar›n›nalk›fl tutmas› bofluna de¤il. ‹slamc› ideoloji örtü-sü alt›na palazlanan sermaye güçlerinin bugünAKP’de doru¤una ç›kan ‘burjuva bilinçlenme’ se-rüvenlerinin mazisi hiç te yeni de¤il asl›nda. Os-manl›’n›n da¤›l›fl dönemlerine kadar uzanan gele-neksel ba¤lar›n› bir yana koyar, cumhuriyetinkuruluflundan 1940-50’lere kadar yaflad›klar› ge-ri çekilme ve pasifize olma zorunluluklar›n› dahesaba katarsak, ‹slamc› siyasal hareketin esasenDemokrat Parti iktidar› dönemiyle birlikte palaz-lanmaya bafllad›¤›n› görürüz. Hareketin dahasonra partileflmesiyle birlikte, art›k Türk burjuvasiyasal tarihinde ba¤›ms›z bir ideolojik gelenekolarak rol oynamaya bafllayan politik ‹slam, önceMilli Nizam Partisi (1969-71) deneyiminden geç-mifl, Milli Selamet Partisi’nin kurulmas›yla(1973) da yerleflik bir kurumlaflma kazanm›flt›r.Bu hareketin toplumsal ideolojik gücü MSP’ninkat›ld›¤› ilk seçimlerde (1973) 11.8 oran›nda oyalmas›yla kendini o zamanda göstermiflti.

Analizimiz bak›m›ndan önemli olan nokta-lardan biri, kendini ‘Milli Görüfl Hareketi’ olaraktarif eden bu ‹slamc› gelene¤in, kapitalizminAnadolu’da h›zla geliflti¤i dönem içinde serpilipsaç›lmas›d›r. ‹kincisi de Milli Görüfl ve partileri-nin (MSP-RP, Fazilet) ‹slamc› politik ideolojisi-nin yelpazesi içinde bulunan de¤iflik e¤ilimlerina¤›rl›kl› bölümünün toplaflt›¤› merkezi bir kuv-vet oda¤› olmas›d›r. Sadece siyasal koflullar›n ya-ratt›¤› olanaklardan yararlanmak aç›s›ndan de¤il,bizzat kapitalizmin sömürücü s›n›fsal yap›lanma-

45TEOR‹DE do¤rultu

Page 44: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

s›na dayanarak ve yerleflerek kendini örgütleyen‹slamc› partilerin, bu nedenle ve esas olarak ka-pitalizmle bir al›p veremedi¤i hiçbir zaman olma-d›. Ama bu dinsel ideolojinin politik tafl›y›c›s›olarak siyasal ‹slamc› partiler toplumsal tabanolarak esasen Anadolu’nun orta s›n›f tabakalar›nas›rtlar›n› dayad›klar› için, s›n›fsal olarak egemen-leflmeleri tarihsel olarak olanaks›zd›. Tekelci bur-juvazinin ve büyük toprak sahiplerinin s›n›f ç›-karlar›n› do¤rudan temsil eden geleneksel burju-va partiler zaten vard› ve egemen s›n›flar, iktidar-lar›n› bu partilerin kurdu¤u hükümetler arac›l›-¤›yla tahkim ediyorlard›.

Sorun yaln›zca böyle bir denklemle izah edi-lebilir mi?

Cumhuriyet sonras› Türk devleti ve ‹slamaras›ndaki iliflki; Türk devletinin Kürtler’i yoksayma ve k›r›mdan geçirme politikas›na karfl›Kürtler’in bir bölümü-nün ulusal kimlikleri-ni ‹slamc› örtü alt›ndakoruma çabalar›;Türk köylü kitleleri-nin büyük sermaye vedevletle çeliflkilerini‹slamc› partilere s›¤›-narak ifade etmeleri;e m p e r y a l i s t l e r i nSSCB’yi “yeflil ku-flak”la kuflatma strate-jisi ve nihayet bütünbunlarla birlikte ege-

men s›n›f partilerinin kitle taban›n› büyütmek veezilen kitlelere “din afyonu”nu daha çok yuttur-mak için ‹slamc› e¤ilimleri güçlendirmeye hiz-met eden politikalar›; ve tersinden ezilen y›¤›nla-r›n düzene ve rejime yönelen tepkilerinin dev-rimci muhalefetin ezildi¤i dönemlerde ‹slamc›örgütlenmelere akarak dile getirmeleri ‹slamc›partilerin gelifliminin ve tarihçesinin bütünlüklüolarak alg›lanmas›nda dikkate al›nmas› gerekenolgulard›r.

Orta burjuvazinin bir bölü¤ünün siyasalsözcüsü olarak ortaya ç›kan ‹slamc› partilerinegemen s›n›flar taraf›ndan kullanabilecekleri bi-rinci tercih haline gelememesinde bu partilerindayand›klar› s›n›f temeli kadar egemen Türk bur-juvazisinin cumhuriyet sonras› do¤ufl ve geliflmekoflullar› ve Türk devlet yap›s› ile de do¤rudanba¤› vard›r. Türk genelkurmay›n›n ‹slamc› parti

ve örgütleri “önemlibir tehlike” olarakgöstermesi, geçici,konjoktürel bir du-rum de¤ildir. Türkdevleti tek din, tek›rk üzerinde flekillen-mifltir. Burada tek dinmeselesi onun dinedayal› bir devlet oldu-¤unu göstermez. Tamaksine dini devlet te-keline alarak onunkontrolsüz geliflimini

46 TEOR‹DE do¤rultu

AKP, islamc› ideolojinin politik bir kli¤igibi davranma darl›¤›ndan uzaklafl›yorve burjuvazinin genel ç›karlar›n› savun-

abilecek bir s›n›f bilinci gelifltiriyor.Hükümet program› ve uygulamalar›n›nruhuna sinmifl oldu¤u aç›kça görülen

bu ‘s›n›f bilinci’ karfl›s›nda sermaye oli-garflisinin belli bafll› kodamanlar›n›n

alk›fl tutmas› bofluna de¤il.

Page 45: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ve siyasal bir ak›m olarak örgütlenmesini engel-lemek amaçl›d›r. ‹slam etkili bir siyasal ak›m ha-line geldi¤inde de onun devlet yönetimindenuzak tutulmas› devlet stratejisinin temel ö¤ele-rinden biri olagelmifltir.

12 Eylül öncesinde MSP deneyiminde de ya-fland›¤› gibi, siyasal ‹slam ancak parlamentoya gi-rebildi¤i ve hükümet koalisyonlar›ndayer kapabildi¤i oranda devlet yöneti-mine kat›labiliyordu. Bukat›l›m da zaten o za-mandan beri ordu ve ser-maye oligarflisinin vesa-yeti ve denetimi alt›ndabir faaliyetti. Temsil etti-¤i burjuva s›n›f katman-lar›n›n do¤rudan ekono-mik ç›karlar›n› ve bu-nunla birleflen tarihselolarak oluflmufl mu-hafazakar ideolojike¤ilimlerini temsiledebildi¤i, koruyabil-di¤i oranda büyüyen‹slamc› siyasal parti-ler için 1980 sonras›dönem, bafll› bafl›naözgünlükler yaratt›.

12 Eylül askerifaflist darbesinin ya-sakl› dönemi boyuncaadeta nadasa yat›r›l-m›fl toprak gibi ve-rimlili¤i artan siyasal‹slam, uluslararas› veiç geliflmelerce kendi-li¤inden beslenmifloldu. Bunlardan ilki tabii ki ‹ran devriminin bafl-ta tüm Ortado¤u’da ve dünyan›n di¤er Müslü-man halklar› aras›nda estirdi¤i ‹slamc› ideolojikgüçlü rüzgard›r. Bu etki Türkiye’de de radikal‹slamc› damarlar›n canlanmas›n› ve geliflmesinikamç›lad›ysada esasen Milli Görüflçü gelene¤e ta-ze kan tafl›maya yarad›. ‘Bat›l›’ de¤erlere karfl›“muhaliflik” görevini yerine getirme üzerindenideolojik ve siyasal prim yapma f›rsat›n› kaç›rma-yan Milli görüflçüler bu rüzgardan beslenebile-cekleri kadar beslendiler.

Asl›nda bir paradoks oluflturan iç durum ise12 Eylülcü generallerin Türk-‹slam sentezi ola-rak formüle ettikleri resmi ideolojiyi devreye

sokmalar›yd›. Konya mitingindeki fleriatç› göste-riyi darbenin resmi gerekçelerinden biri olarakgösteren generaller, darbe sonras› y›llarda resmiideolojiyi pekifltirmek için Kenan Evren arac›l›-¤›yla her yerde Kuran ayetli mitingler düzenli-

yordu. Ne yapt›klar›n›biliyorlard› kuflkusuz;din propagandas› ser-mayenin ezilen kitle-

lere idolojik sad›r›-s›n›n en etkin ara-c› olmufltur herzaman. Ama yinede bu yönetici

egemen s›n›flariçin siyasal ‹slam

lehine bir paradoksyaratmay› engelleye-memifltir. Burjuvazi-nin genel ç›karlar›

u¤runa, siyasal ‹slam’›besleyen toplumsal ya-p› de¤iflik biçimlerle de(imam hatiplerin yay-g›nlaflt›r›lmas› vb.)güçlendirilmifltir.

Özall› dönemlerise ANAP içinde kad-rolaflan siyasi ‹slam’›n“modernleflme” staj›yapt›¤› y›llar olarak ya-flanm›flt›r. Bu dönemayn› zamanda k›rdankente göç dalgas›n›nkabararak sürdü¤ü,k›rdaki kapitalist çö-zülmenin sarst›¤› kitle-lerin aray›fl içine girdi-

¤i, fakat ayn› zamanda Anadolu burjuvazisinin ‘iflbitirici’ giriflimcilerinin önünün aç›ld›¤› bir kapi-talist canlanma y›llar›yd›. Siyasal ‹slam bu dö-nemde her iki bak›mdan da güç toplad›. Gele-neksel de¤erlerin a¤›r bask›s› alt›nda k›rsal nüfuskentlere akarken oralara geleneklerini, beklenti-lerini ve yan›lsamalar›n› da tafl›d›. Siyasal ‹slamgeleneksel olarak zay›f oldu¤u kentlerde de top-lumsal taban›n› yayma f›rsat› buldu. Bugün desürmekte olan güçlü belediyecilik mevzileriningerisinde bu süreç yatmaktad›r. Tayyip Erdo¤a-n›n parlayan y›ld›z›n›n onu ‹stanbul BüyükflehirBelediye Baflkanl›¤›’na kadar tafl›mas› bu koflul-

47TEOR‹DE do¤rultu

Türk devleti tek din, tek tek ›rküzerinde flekillenmifltir. Burada tek dinmeselesi onun dine dayal› bir devlet

oldu¤unu göstermez. Tam aksine dinidevlet tekeline alarak onun kontrolsüzgeliflimini ve siyasal bir ak›m olarakörgütlenmesini engellemek amaçl›d›r.

‹slam etkili bir siyasal ak›m halinegeldi¤inde de onun devlet yönetimin-den uzak tutulmas› devlet stratejisinin

temel ö¤elerinden biri olagelmifltir.

Page 46: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

larla do¤rudan ba¤lant›l›d›r.

Anadolu burjuvazisi ise Özal döneminin “iflbitirici”, “giriflimci” kapitalizminden “allah neverdiyse” cebine doldurdu. Eskiden daha çokimanlar› vard›; ama art›k daha çok paralar› da ol-maya bafllay›nca, gözlerini yükseklere dikmeyebafllad›lar. Aralar›nda tekelleflme mertebesine ka-dar yükselenleri de oldu; ama toplam olarak ba-k›ld›¤›nda orta ve küçük burjuva s›n›f tabakalar›aras›nda yo¤un bir yerleflim alan› yaratm›fl oldu-lar.

Uluslararas› finans güçleriyle (daha çok pet-rol-dolar sermayesi olarak da bilinen Arap kö-kenli kapitalistlerle)yo¤unlaflan iliflkileri-ninde teflvikiyle “pi-yasaya aç›lan” ‹slam-c› damgal› kapitalist“giriflimcilik”, “mo-dern dünyan›n” icap-lar›yla gelenekselyaklafl›mlar›n›n argü-manlar› ve dili ara-s›nda giderek derin-leflen bir çeliflkiyi deyaflamak zorundakald›. Kitlelere dö-nük geleneksel argü-manlar›n› (‘bat›’ kar-fl›tl›¤›, adil düzenci-lik, anti-laik söylem, pan‹slamizm vurgusu vs.)de¤ifltirmedi¤i, ama piyasan›n modern kurallar›-na giderek daha çok kendini uydurdu¤u durum-da, çeliflki, bir yandan kitleleri yedekleme gücü-nü zay›flatan handikaplara, di¤er yandan da, ege-men yönetici s›n›flarla, özellikle de generallerlezaten hassas dengeler üzerine kurulu gergin ilifl-kilerinin ‘sinir katsay›s›n›’ art›r›yordu.

Nitekim, siyasal ‹slam’›n Refah Partisi arac›-l›¤›yla devlet nezdinde ulaflt›¤› en üst düzey tem-sil meflruiyeti, bu çeliflkilerin gazab›na u¤ramak-tan kurtulamad› ve 28 fiubat’la birlikte Rafah-Yolhükümeti alafla¤› edilerek, çeliflkilerinin kayna¤›-n› teflkil eden ekonomik ve ideolojik bedelini si-yasal bak›mdan ödemekle yüz yüze b›rak›ld›.

‹slamc› siyasi güçler bak›m›ndan ona kendigerçekli¤ini kavratma sald›r›s› da denebilecek 28fiubat süreci, bu anlamda rolünü oynam›flt›r. Mü-dahalenin ‘Milli görüflçü’ ‹slamc› politik ideoloji-de tetikledi¤i “iç kriz”in evriminden AKP’nin

ç›kmas› bunu kan›tlamaktad›r. Art›k karfl›m›zda,“Milli görüfl” gelene¤ine parti olarak resmi aidi-yet beyan›nda bulunmayan, “muhafazakar de-mokrat” bir parti var! Dahas›, “‹slam kültürüyledemokrasi”nin bütünlefltirilebilece¤ini göster-mek, yani baflta ABD olmak üzere emperyalistBat›’n›n küresel stratejilerinde kendine do¤rudanve aç›k rol talep eden ars›z bir parti var. Ars›zl›k-lar› uzunca bir dönemdir burjuvazinin de¤iflikkesimleriyle dolays›z ç›kar iliflkisine dayal›, do¤-rudan ve organik iliflkiler kurman›n getirmifl ol-du¤u “burjuvalaflma” düzeyindeki yükselifltenkaynaklan›yor. AKP’de somutlaflan ideolojik dö-

nüflüm sürecinin, ka-pitalizm dünyas›ndaald›klar› bu maddiyolun ayak izlerinibirebir takip etmesi‘eflyan›n tabiat›na’ ta-mamen uygun. Em-peryalizmin küreseldünyas›nda ‹slam›n“modern leflmes i ”böyle tamamlanm›floluyor; ‘öteki’ dünya-dan daha uzak, yer-yüzünün nimetlerinedaha yak›n! AKP’nin28 fiubat’›n deneyi-minden ç›kard›¤›dersin en özlü ifade-

si, iktidardan faydalanmak için baflka bir yol izle-mek gerekti¤i biçiminde formüle edilebilirse, 3Kas›m, onun bu yolu buldu¤unu gösteriyor.

Bu aflamadan sonra hem bizzat parti olarak“merkeze yerleflme” misyonuna soyunduklar›n›ilan etmeleri nedeniyle, hem de daha önceleri burolü oynayan mevcut statüko partilerinin tasfiyeedilmifl olmas›n›n do¤urdu¤u ihtiyaçtan dolay›,AKP, büyük burjuvazinin ç›karlar›n› do¤rudangözeten bir parti olmaya do¤ru yol alaca¤›, bunado¤ru zorlanaca¤› aflikard›r. AKP’nin bu yönlüdönüfltürülmesi bak›m›ndan sermaye oligarflisi-nin (özellikle de ‹stanbul sermayesi olarak adlan-d›r›lan etkili kesimleri taraf›ndan yürütülen) birön stratejiye sahip oldu¤unun ipuçlar› seçimleröncesinde zaten belirmiflti. Seçim sonuçlar› son-ras›nda bu plan›n karfl›l›kl› ve daha cesur ad›m-larla ilerlemeye bafllad›¤›n› ortaya koyan h›zl› ge-liflmeler oluyor. Nedeni ise son derece aç›k: AKP,gerek sermaye oligarflisi d›fl›nda kalm›fl tekelci

48 TEOR‹DE do¤rultu

Page 47: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

büyük burjuvazinin gerekse de ç›karlar› tekeller-le giderek örtüflen orta burjuvazinin üst katman-lar›n›n toplaflt›¤› bir parti olarak, böyle bir enteg-rasyon plan›na çoktan haz›rd›r. AKP’ci sermaye-nin iflbirlikçi tekelci sermaye oligarflisine h›zlaentegrasyon iste¤i, onlar›n ayn› zamanda ve busayede emperyalist tekellerle birleflme iste¤ininde bir göstergesidir. Nitekim AKP, siyasal ‹slam-c› gelene¤in antitekelci ve antiemperyalist söyle-mine te¤et bile geçmemeye özen göstermesiylebu iste¤inin gücünü kan›tlamaya çal›flmaktad›r.Ancak bununla yetinmemekte, birleflmeyi h›z-land›racak somut ad›mlar› kararl›ca atmaktad›rda; hükümet program›n-da belirlenen hedeflerilan edilen politikalar,sermaye oligarflisinin veemperyalist tekellerin te-mel talepleriyle birebirörtüflmektedir.

Esas› böyle olsa da,AKP’nin sisteme yap›saluyumunun tamamlan-mas› yine de bir süreç so-runudur ve tabii ki, bü-yük burjuvazinin de¤iflikgüçleri aras›nda AKPüzerinde yürütülecek bir“s›n›f mücadelesine” da-yanacakt›r. Fakat özü itibar› ile bu süreç, geçece-¤i aflamalardan ve bu mücadelenin alaca¤› biçim-lerden ayr› olarak ekonomik, siyasal ve toplumsaldüzeyde kapitalist yaflam›n ‹slam› yaflamla tamuyumlaflt›rma ifllevini yerine getirecektir. Siyasalbir parti olarak AKP’nin tarihsel misyonu, ‹slam“modernleflmesi”nin, kapitalizmle tamamen ba-r›flm›fl ‹slam olarak tamamlanmas›n›n ideolojikmühendisli¤ini yapmaktad›r. Gerek ABD emper-yalizminin ‹slam’›n dünyadaki konumunun de-¤ifltirilmesi, yeniden yap›land›r›lmas› stratejisin-de Türkiye modeli üzerinden yapt›¤› planlar iti-bariyle, gerekse de iflbirlikçi tekelci Türk burju-vazisinin siyasal ‹slam’› sistem ve rejim bak›m›n-dan bir kriz dinami¤i olmaktan ç›karma amac›aç›s›ndan AKP, konjonktüre çok uygun bir po-tansiyel yap› tafl› özelli¤i tafl›maktad›r.

fiu s›ralar AKP rüfltünü ispatlama bak›m›n-dan en riskli döneminden geçmektedir. Neden-lerden birincisi; baflta vurgulad›¤›m›z burjuvazi-nin “gerçek mi?” sorusunun derinliklerinde sakl›s›n›fsal kayg›lar›n, kriz ortam›n›n belirsizli¤i için-

de giderilmekten henüz uzak olufludur. ‹kincisiise yine baflta tespit etti¤imiz gibi krizden do¤anAKP’nin krizin içine do¤mufl olmas›d›r. AKP,egemen yönetici güçlerin statükocu çekirde¤i ilede¤iflimci çekirde¤i aras›nda süre duran yönete-meme krizinin “iç” s›n›fsal çeliflkisinin esas›n›oluflturan sorunu yumuflatacak m›, derinlefltire-cek mi? Bu da krizin genel boyutunca belirlenenbelirsizli¤in damgas›n› tafl›yor.

Ne var ki AKP aç›s›ndan ifl bununla da bit-miyor. Üçüncü ve asl›nda burjuvazinin AKP içinyapt›¤› hesab›-kitab› ve planlar› ciddi biçimde ris-ke eden esas faktör, kitlelerin hareket tarz›d›r.

AKP’nin “krize do¤ma-n›n” bedelini ödemekleyüz yüze kalma riski ta-fl›yan as›l tehlike budur.AKP hükümetinin dev-reye soktu¤u program›nezilen kitlelerin yaflam›-na ad›m ad›m yans›mas›kaç›n›lmaz olan y›k›c› veac› sonuçlar›n›n biriktir-di¤i/biriktirece¤i hayalk›r›kl›¤›, öfke ve tepkiyekarfl› devletin ve serma-yenin flimdiden önlemalmaya bafllad›¤›na kufl-ku yok ve bu aç›ktan iz-

lenebilecek durumdad›r.

O halde diyebiliriz ki, bizim AKP için te-ori/politik bir analiz kapsam›nda yan›tlad›¤›m›z‘hangi s›n›f›n partisi oldu¤u’ gerçe¤i kitleler nez-dinde pratik-eylemsel karfl›l›¤›n› krizin kitle di-nami¤indeki radikal bir de¤iflim süreci a盤a ç›-karacakt›r. Bu de¤ifliklik kitlelerin devrimci eyle-me çekilmesinden baflka bir fley olamaz. ‹flçi s›n›-f› ve di¤er emekçi halk kitleleri, do¤rudan kendis›n›f ç›karlar›n›n pratik bilinci do¤rultusunda ey-leme geçemedikleri, yani gerçekte “ideolojisizlik”ideolojinin pragmatizmiyle hareket ettikleri süre-ce AKP hakk›ndaki s›n›fsal yan›lsamalar›, bofl ha-yalleri ve kör umutlar› bir flekilde devam edecek-tir.

Seçimlerde ezilenlerin AKP’ye akan oylar›-n›n görünümünde de¤il, nesnel içeri¤inde sakl›verili durumda bulunan rejim karfl›t› emekçi di-nami¤i dikkatinin merkezine do¤ru yaklaflt›ranher devrimci öncü perspektif, bu dinami¤i dev-rimci eyleme do¤ru çekme konusunda üzerinedüflen görevi yerine getirmekle yükümlüdür.■

49TEOR‹DE do¤rultu

Anadolu burjuvazisi ise Özal dö-neminin “ifl bitirici”, “giriflimci”

kapitalizminden “allah ne verdiy-se” cebine doldurdu. Eskiden da-ha çok imanlar› vard› ama art›k

daha çok paralar› da olmayabafllay›nca, gözlerini daha çokyükseklere dikmeye bafllad›lar.

Aralar›nda tekelleflme mertebesi-ne kadar yükselenleri de oldu.

Page 48: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

50 TEOR‹DE do¤rultu

ON befl y›l süren silahl› direniflin, serh›ldanla-r›n ve kitle mücadelesinin ard›ndan PKK önderli-¤indeki Kürt ulusal kurtulufl devrimi yenilgiye u¤-rad›. Bu yenilgi, bir taraf›n di¤erini ezmesi, direniflodaklar›n› da¤›tmas› biçiminde olmad›. Öncü, em-peryalistlerin deste¤ini alan faflist Türk burjuvadevleti karfl›s›nda yenilgiye u¤rad›, bunun sonucuolarak devrimci stratejiden vazgeçerek küçükbur-juva ulusal reformcu çizgiye yöneldi. Silahl› güçlersavafl mevzilerinden çekilerek arka cephede ko-numland›r›ld›. Örgütlülük da¤›lmad›; ama örgütyenilginin yol açt›¤› yeni stratejiye uygun düzen-lendi. Devrimci strateji uygulan›rken varolan ör-gütlülük, yeni stratejiye uygun yeni biçimler alsada, yerinde duruyor. Kürt kitleleri ile öncüsü ara-s›ndaki ba¤lar için de ayn› fleyler söylenebilir. Ye-nilgi y›¤›nlar› örgütten koparmad›. Kürt ulusu te-mel taleplerinden vazgeçirilemedi. Yenilginin üze-rinden üç y›ldan fazla bir zaman geçmesine ra¤menKürt ezilenlerinin devrimci dinamikleri canl›d›r.Ulusal talepler u¤runa mücadele s›n›rlanm›fl fakatk›r›lamam›flt›r. Bar›flç›l mücadele biçimlerini esasalan bir kitle hareketi sürmektedir.

Faflist Türk burjuva devleti emperyalistlerindeste¤i ile PKK’yi yenilgiye u¤ratt›. Bundan dolay›-d›r ki emperyalist devletlerin soruna dair çözümle-rini hesaba katmak zorunda kald›. ‹dam›n kald›r›l-mas›, s›n›rl› da olsa Kürtçe ö¤renim ve yay›n hak-

k›n›n tan›nmas›, OHAL’in resmi olarak kald›r›lma-s› 15 y›ll›k devrimci mücadelenin meyveleri oldu-¤u kadar, yenilgiye ra¤men, ulusal demokratik ta-leplerin bar›flç›l kitle eylemleriyle de olsa savunma-ya devam edilmesinin ürünüdür. Sömürgeci devle-tin zaferi Kürt ulusal sorununun “zor”la gündem-den kalkmas›na yol açmad›. Sorun bütün canl›l›-¤›yla orta yerde duruyor. Elde edilen küçük taviz-lerin Kürt ulusunu ulusal taleplerden vazgeçirmesisöz konusu de¤il.

‹smail Beflikçi, “Kürdistan sömürge bile de¤il”demiflti. Bu do¤ru ve yerinde bir tespitti. Kürt ulu-sunun ulusal varl›¤› dahi reddediliyor, dili yok sa-y›l›yordu. Silahl› elefltiri sömürgeci devlete “Kürtgerçe¤i”ni kabul ettirdi. Kürtlerin bir ulus olarakolmasa da bireysel varl›¤› tan›nd›. Ekonomik ve si-yasi ilhak, yani sömürgecilik sürüyor. Kürt ulusu-nun kendi kaderini tayin etme hakk› kabul edilmi-yor. Sömürgeci Türk burjuva devleti ordusu, poli-si, mahkemeleri ve bilumum devlet kurumlar›ylaKuzey Kürdistan’› siyasi ilhak alt›nda tutmaya de-vam ediyor. Yeralt› ve yerüstü zenginliklerini ya¤-mal›yor. Kürdistan pazar›n› iflbirlikçi tekelci burju-vazinin ç›karlar›na göre yeniden düzenliyor. Kürtiflçi ve emekçilerini sömürgeci metotlarla azg›n birsömürü alt›nda tutuyor.

Üzerinden atlanmamas› gereken baflka bir ol-gu daha var. Türk burjuva devleti emperyalizmle

Kürt Ulusal Sorunu ve

Komünistlerin Görevleri

Page 49: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yeni tipte ekonomik entegrasyonu önemli ölçüdetamamlad›. Bir önceki hükümet döneminde gerek-li yasal altyap› oluflturuldu. 3 Kas›m erken genelseçimleri emperyalizmle yeni tipte siyasi entegras-yon için bir basamak olarak düflünüldü. AKP hü-kümeti siyasi entegrasyonun aktörü yap›lacak. Bugeliflmelerin Kürdistan’›n statüsünü ve durumunuetkilememesi düflünülemez. Emperyalizmin Türkdevleti üzerindeki boyunduru¤u s›k›laflt›kça, em-peryalist tekellerin co¤rafyam›z üzerindeki hakimi-yeti derinlefltikçe, iflbirlikçi tekelci burjuvazininemperyalist tekellere entegrasyonu h›zland›kça bü-tün bunlar›n Türk dev-leti ile Kürdistan, em-peryalist devletlerleKürdistan iliflkilerindekimi de¤ifliklikler ya-ratmas›, iliflkilere yeniö¤eler eklemesi kaç›-n›lmaz olacakt›r. Eko-nomik ve siyasi ilhakdevam ettikçe KuzeyKürdistan’›n sömürgestatüsü yürürlükte ka-lacakt›r. Ama, KuzeyKürdistan üzerindekisömürgeci denetimTürk burjuva devletieliyle sürse de, emper-yalist devlet politikala-r› eskisinden dahaönemli hale gelecektir. Nihayet bugün böyle bir sü-recin içinden geçmekteyiz.

Yeni tipte ekonomik entegrasyon Türk co¤-rafyas›n› oldu¤u kadar Kürt co¤rafyas›n› da derin-den etkilemektedir. Sömürgeci kirli savafl tar›malanlar›n› kullan›lmaz hale getirmifl, köylerin zorlaboflalt›lmas›yla Kürt yoksullar›n›n belli bafll› Kürtflehirlerinde yo¤unlaflmas›na neden olmufl ve Ba-t›’ya Kürt yoksul göçünü h›zland›rm›flt›. PKK’ninyenilgisiyle sömürgeci savafl son bulsa da, Kürdis-tan köylüsünün savafl öncesi ekonomik ve toplum-sal yaflama dönüflü olanaks›zlaflm›flt›r. Küçük köy-lü tar›m› ile geçinmek neredeyse olanaks›zd›r. Ta-r›m ve hayvanc›l›k belli büyüklükteki bir sermayeyat›r›m› gerektirmektedir. Kapitalist tar›m iflletme-cili¤i yayg›nlaflmaktad›r. GAP’la birlikte emperya-list ve yerli tekellerin toprak sahipli¤i büyümüfltür.Sömürgecilik nedeniyle önceki dönemlerde yerelküçük sanayi ortadan kalkm›flt›. Giderek tar›malanlar› için de ayn› süreç dünden daha h›zl› yaflan-maktad›r. Bu geliflmelerin do¤al sonucu olarak

Kürdistan kentlerinde yo¤unlaflma ve Bat›’ya göçdevam edecek, iflsizlik ve yoksullaflma katmerlefle-cektir.

Kürdistan’›n sömürgeci boyunduruktan kur-tularak özgürleflmesi yak›c› önemini korumakta-d›r. Bununla birlikte Kürt emekçilerinin ulusalkurtulufl özlemi her zamankinden daha çok top-lumsal kurtuluflla iç içe geçmifltir. Kürt burjuvazisiiçin ise yön tam tersidir. Kürt burjuvazisinin üst ta-bakalar› iflbirlikçi tekelci burjuvaziyle daha s›k› birentegrasyona girmektedir. Kürt burjuvazisinin di-¤er tabakalar› da ayn› yönde ad›m atmaya zorlan-

maktad›r. Bu durum,ulusal talepler söz ko-nusu oldu¤unda Kürtemekçi s›n›flar›yla Kürtburjuvazisinin tutumfarkl›l›¤› aras›ndaki aç›-y› büyütecektir.

3 Kas›m seçimleriKürt ezilenlerinin sö-mürgeci faflist Türkburjuva devletindenkopuflma düzeyini gös-terdi. Kürdistan’da yer-leflik Kürt ezilenlerikendi partilerine deste-¤ini sürdürdü. Newroz-larda oldu¤u gibi, se-çimler döneminde de

yüz binlerin yer ald›¤› gösteri ve eylemlerle ulusaldemokratik taleplerini dile getirdiler. KürtlerinKürdistan co¤rafyas›nda yerleflik bölükleri a¤›rl›kl›olmak üzere ulusal talepler ekseninde hareket et-meye devam ediyor. Bat›’ya göç edenler aras›ndadeste¤in zay›f kalmas› ulusal bilincin Kürdistanco¤rafyas›na göre daha az olmas›yla aç›klanabilir.Ama bu izah yeterli olmaz. ‹flsizlik ve yoksullukBat›’daki di¤er emekçiler gibi Kürt emekçilerini dederinden etkilemektedir. Ulusal demokratik talep-ler kadar bu sorunlar›n çözümünü de gündeminealmam›fl bir partinin Bat›’daki Kürt emekçi y›¤›nla-r›n deste¤ini almas› düflünülemez. Faflist rejiminsömürgecili¤i tahkim ederek inkar ve asimilasyonpolitikas›ndan k›smen geri ad›m atmas›, Kürt ezi-lenleri nezdinde, ulusal demokratik talepleri gün-demin öncelikli sorununu olmaktan ç›karmaz.Ama bu, iflsizli¤e ve yoksullu¤a karfl› savafl›m veörgütlenmenin giderek önem kazand›¤› gerçe¤inikarartmaz. Sorun esasen bugün de gündemdedir.Fakat önümüzdeki dönem daha yak›c› hale gele-cektir.

51TEOR‹DE do¤rultu

Kürdistan’›n sömürgeci boyunduruktankurtularak özgürleflmesi yak›c› önemini

korumaktad›r. Bununla birlikte Kürtemekçilerinin ulusal kurtulufl özlemi herzamankinden daha çok toplumsal kur-tuluflla iç içe geçmifltir. Kürt burjuvazisiiçin ise yön tam tersidir. Kürt burjuvazi-

sinin üst tabakalar› iflbirlikçi tekelciburjuvaziyle daha s›k› bir entegrasyo-na girmektedir. Kürt burjuvazisinin di-¤er tabakalar› da ayn› yönde ad›m at-

maya zorlanmaktad›r.

Page 50: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Marksist Leninist komünistlerin Kürt ulusalhareketine ve devrimine karfl› sorumluluklar› öne-minden bir fley kaybetmemifltir. Tersine görev vesorumluluklar daha da a¤›rlaflm›flt›r. Kürdistan ça-l›flmas› buna uygun örgütlenmelidir. Politikalar›n-da, Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakk›baflta olmak üzere, tüm ulusal demokratik taleple-rini sahiplenme ve ulusal devrim mücadelesine ön-derlik etme çizgisi, proleter s›n›f bak›fl aç›s›na ba¤-lanmal›d›r. Marksist leninist komünistler ezilenulus proletaryas›n›n komünist öncüsüdür. Kürdis-tan’daki çal›flmada bu gerçe¤e göre hareket edilme-lidir. PKK’nin ulusalreformist çizgisi karfl›-s›nda ulusal demokra-tik taleplerin tutarl› vedevrimci tarzda savu-nulmas› görevi Mark-sist leninist komünist-lerin omuzlar›ndad›r.

Ulusal dar görüfl-lülükle oldu¤u kadarekonomizmle de müca-dele yürütülmelidir.Ulusal dar görüfllülükiki biçimde ortaya ç›k›-yor: Birincisi, ulusaldemokratik talepleriher fley haline getirip, onun d›fl›ndaki bütün temelsorunlar› buna ba¤l› olarak ele almak. Bu görüflulusal sorun merkezli mücadelenin co¤rafyam›zda-ki do¤al s›n›rl›l›klar›n› göz ard› ediyor. Türk emek-çi hareketiyle birleflmeyen bir mücadele çizgisininbaflar›ya ulaflmas›n›n çok zor oldu¤u görüldü. Kal-d› ki bugün Kürt emekçilerinin talepleri de ulusalmücadelenin s›n›rlar›n› zorlamaktad›r. Kimi ulusaldemokratik talepleri elde etmek u¤runa reformiz-mi bayrak edinmek ve buradan derinleflmek ulusaldar görüfllülü¤ün ç›kmaz sokaklar›ndan biridir.Emekçilerin yaflamsal önemdeki taleplerine yüz çe-virmek, s›n›rl› baz› ulusal demokratik kazan›mlaru¤runa rejimle uzlaflmak ve emperyalist devletlerinrejim üzerindeki bask›s›ndan medet ummak bu dargörüfllülü¤ün sonucudur. ‹kincisi, Kürt liberalleri-nin geldi¤i noktad›r. Daha s›k› ulusalc›l›k ad›na,rejime daha sert elefltiriler yöneltme ad›na Kürtulusal kurtuluflunu ABD ve AB emperyalistlerinehavale etmektedirler. Türk sömürgecili¤i yerineABD ve AB himayesindeki bir sömürgecili¤i savu-nur duruma düflüyorlar.

Komünistler ulusal soruna ekonomist birpencereden bakanlara karfl› da mücadele etmelidir.

IMF politikalar› ve genel ekonomik sorunlar nede-niyle artan yoksullaflma ve iflsizlik, k›rdaki mülk-süzleflmenin h›zlanmas› Kürdistan emekçileriniderinden etkilemektedir. Buradan hareketle Kür-distan emekçi s›n›flar› için ulusal demokratik ta-leplerin eski yak›c› önemini yitirdi¤i gibi bir sonu-ca ulaflmak yan›lt›c›d›r. Kürdistan sömürgeci bo-yunduruk alt›nda tutulmaya devam ediliyor. Ulu-sal eflitlik reddediliyor. Anadilde e¤itim ve kültü-rün özgürce geliflimi engelleniyor. S›n›f bak›fl› ad›alt›nda ulusal sorunun önemini yitirdi¤i sonucunaulaflmak ekonomist bir yaklafl›m oldu¤u kadar sos-

yal flovenist bir tutum-dur.

Kürdistan devri-minin yenilgisindenyola ç›karak sosyalizmmücadelesinin güçlen-di¤ini düflünen sosyal-floven görüfl aç›s› ve ya-n›lsama üzerinde dedurmak gerekiyor.Türkiye’de devrimci s›-n›f hareketini gelifltir-menin önündeki enbüyük engel floveniz-me karfl› mücadele bu-gün de bütün güncelli-

¤iyle önemini koruyor. Yenilginin flovenizmi zay›f-latt›¤› ve sosyalizmi güçlendirdi¤i gibi bir görüfltam bir dar kafal›l›k ürünüdür. ‹flçi s›n›f› ve halkhareketi ancak antifaflist, antiemperyalist güncelmücadeleden geçerek flovenizmin etkisinden kur-tulabilir ve devrimci yönde geliflme olana¤› bulabi-lir. Bu yöndeki devrimci önderlik baflar›s›, Kürdis-tan’da da proletaryan›n savafl›m›na katk›da buluna-cakt›r.

PKK’nin ideolojik teslimiyet, politik tasfiyeyoluna girerek küçük burjuva ulusal reformcu birparti haline dönüflmesi, bunun bir sonucu olarakad›n› KADEK fleklinde de¤ifltirmesi komünistlerinbu partiyle iliflkilerini kuflkusuz etkilemektedir.Fakat devrimcilikten reformculu¤a savrulufluPKK’yi ve derhal ulusal demokratik bir hareket ol-maktan ç›karmam›flt›r. Reformcu temelde de olsaKürt ulusunun ulusal demokratik taleplerini sahip-lendi¤i, bu do¤rultuda mücadele yürüttü¤ü müd-detçe komünistler bu talepler ekseninde onlarla veortaya ç›kan mücadele biçimleriyle çekincesizceiliflkilenmelidir. Örne¤in, bar›fl talebi dün devrimcibir rol oynuyordu ve komünistler bu talebi sahip-leniyordu. Bugün bu talep devrimci bir öz tafl›m›-

52 TEOR‹DE do¤rultu

Kürdistan emekçi s›n›flar› için ulusal de-mokratik taleplerin eski yak›c› öneminiyitirdi¤i gibi bir sonuca ulaflmak yan›l-t›c›d›r. Kürdistan sömürgeci boyundu-ruk alt›nda tutulmaya devam ediliyor.Ulusal eflitlik reddediliyor. Ana dilde

e¤itim ve kültürün özgürce geliflimi en-gelleniyor. S›n›f bak›fl› ad› alt›nda ulu-sal sorunun önemini yitirdi¤i sonucunaulaflmak ekonomist bir yaklafl›m oldu-¤u kadar sosyal flovenist bir tutumdur.

Page 51: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yor, buna karfl›n s›n›rl› da olsa ilericidir, Kürt hal-k›n›n demokratik bir talebidir. Baflka sorunlarla il-gili de ayn› fleyler söylenebilir. Komünistler yerelkültürel özerkli¤e denk düflen istemlerin ulusal so-runu çözmeye yetmeyece¤ini bilir ve ulusal soru-nun çözümünün bu s›n›rlar içine hapsedilmesinekarfl› ç›kar. Ama bu, söz konusu istemlerin Kürtulusunun demokratik özlemlerinin ifadesi oldu¤ugerçe¤ini karartmaz. Onlar›n bu yöndeki talepleri-ni ortaya ç›kt›¤› her yerde sahiplenir ve savunur.

Sorun yaln›zca bu biçimde ele al›n›rsa “des-tekçilik”ten öteye geçilmez. Oysa komünistlerinco¤rafyam›z devrimine önderlik etme iddias› var-d›r. Nerede bir ezilen varsa onun yan›nda olmak,taleplerini güncel mücadelenin parças› haline ge-tirmek, ezilenleri bu u¤urda örgütlemek ve müca-deleye sevk etmek komünistlerin görevidir. Hemkomünistlerle proletarya aras›nda, hem de örgütlüproletaryayla di¤er ezilenler aras›nda sa¤lam ba¤larancak bu biçimde örülebilir. Kürt ulusal sorunu bubak›fl aç›s›yla ele al›n›rsa do¤ru bir temele oturtu-lur. Bu nedenledir ki komünistler, Kürt ezilenleri-nin yaflamsal önemdeki demokratik talepleri bafltagelmek üzere, Kürt ulusalc›lar› taraf›ndan günde-me getirilmesini beklemeksizin bu talepler u¤runamücadeleye at›lmal› ve Kürt ezilenlerine önderliketmelidir. Örne¤in, anadilde e¤itim hakk›, sürgün-lere son verilmesi, köye dönüfl önündeki tüm en-gellerin kald›r›lmas›, köyleri yak›lan ve sürgün edi-lenlerin zararlar›n›n ödenmesi, kirli savafl suçlula-r›n›n yarg›lanmas›, genel af ilan edilmesi gibi de-mokratik istemleri sahiplenmek ve bu do¤rultudamücadele etmek için birilerinin bunlar› dile getir-mesini beklemek gerekmez. Komünistler, Kürdis-tan co¤rafyas›nda ve di¤er bölgelerdeki Kürtler ara-s›nda yürütece¤i çal›flmada bu talepler etraf›ndamücadeleye önderlik etmekle kalmamal›, bu talep-leri Türk iflçi ve emekçilerin gündemine tafl›yarakonlar› da ayn› do¤rultuda harekete geçirmelidir.

Kürt ulusal sorunuyla komünistlerin iliflkile-nifli, demokratik taleplerin sahiplenilmesi ve bu ta-lepler için mücadeleye önderlik edilmesiyle s›n›rla-namaz. Bütün bu çal›flman›n Kürt ulusunun kendikaderini tayin hakk›n›n savunulmas›yla birlikte eleal›nmas› gerekir. Uluslar›n kaderlerini tayin hakk›,hiçbir mu¤lakl›¤a yer b›rakmayacak tarzda, ba¤›m-s›z devlet kurma hakk› olarak ifade edilmelidir.Birleflik mücadele ve tek parti içinde örgütlenmegerekçesi ulusal devlet kurma hakk›n› belirsizlefl-tirmemelidir. Sosyal flovenizmin dolayl› etkisi al-t›ndaki Türkiye devrimci hareketinin kimi bölük-leri, birleflik mücadele ad› alt›nda ba¤›ms›z devlet

hakk›n› mu¤laklaflt›rmakta, ya da düpedüz hiçesaymaktad›rlar. Komünistler propagandalar›ndabunlarla aras›nda kal›n bir çizgi çekmeli, bunu ide-olojik mücadelenin konusu haline getirmelidir.PKK-KADEK’in ulusal ba¤›ms›zl›k stratejisindenvazgeçti¤i bugünkü koflullarda devlet kurma hakk›savunusu her zamankinden daha önemli hale gel-mifltir.

Komünistler Kürdistan’daki siyasal ajitasyon-da “Kürdistan’a Azad” (Özgür Kürdistan) talep vefliar›n› merkeze koyar. Özgür Kürdistan fliar›, Birle-flik Devrim’le çeliflmez. Tam aksine tarihsel tecrü-beler de göstermifltir ki, Kürdistan’›n özgürlü¤üTürk iflçi-emekçi s›n›flar›yla Kürt ezilenlerinin bir-leflik mücadelesinden geçer. Birleflik mücadele tekcumhuriyete de¤il, iki cumhuriyetli sovyetik birlikhedefine ba¤lanm›flt›r. Komünistlerin bunu prog-ram edinmesi Kürt ulusunun ayr› devlet kurmahakk›n› kesin ve net biçimde savunduklar› ve uy-gulayacaklar› anlam›na gelir. ‹flçi-Emekçi SovyetCumhuriyeti yerine ‹flçi-Emekçi Sovyet Cumhuri-yetler Birli¤i fliar›n› yükseltmeleri bunun kan›t›d›r.Sovyet Cumhuriyeti ile Sovyet Cumhuriyetler Bir-li¤i aras›nda nüans gibi görülen fley, bir ulusundevlet kurma hakk›n›n tan›n›p tan›nmamas› gibiderin bir ayr›m› ifade eder.

Bu gerçeklerden yola ç›kan komünistler, Kürtezilenlerinin demokratik muhteva tafl›yan her tale-bine sahip ç›kar, bu talepler u¤runa mücadeleyi ak-tif olarak destekler ve hatta son mücadelelere ön-derlik eder. Ama kendisini bunlarla s›n›rlamaz.Co¤rafyam›z birleflik devriminin öncü gücü olarak,Kürt ulusunun demokratik taleplerini proletarya-n›n gündemine tafl›r; Kürdistan çal›flmas›nda pro-leter, yar› proleter kad›n ve gençlik kitleleri aras›n-daki faaliyete, kadrolaflmaya ve kurumlaflmaya ön-celik vererek onlar›n ulusal ve toplumsal kurtulufltalepleri aras›nda, programda ifade edildi¤i biçim-de, do¤ru ba¤lant›y› kurar; bütün çal›flmalar› ikicumhuriyetli sovyetik birlik hedefine ba¤lar. Buçerçevede flu talep ve fliarlara öncelik verir: Anadil-de e¤itim hakk›; Kirli savafl suçlular› yarg›lans›n;OHAL’in kald›r›lmas› yetmez, OHAL’in tüm örtükbiçimlerine son verilsin, OHAL bütün sonuçlar›ylaortadan kald›r›ls›n; Köye dönüflün önündeki tümengeller kald›r›ls›n, Kürt köylülerinin zarar› öden-sin; Bîji Kürdistan’a azadi; Yaflas›n ‹flçi-EmekçiSovyet Cumhuriyetler Birli¤i; Özgürlük, adalet,halklara eflitlik; Kahrolsun sömürgecilik, Yaflas›nözgürlük; Bîji azadi, B›mre kolati; Bîji bratiya gelan(Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i); Bar›fl, eflitlik, özgür-lük; Bar›fl için özgürlük, kardefllik için eflitlik.■

53TEOR‹DE do¤rultu

Page 52: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

KÜRT ulusal sorunu, yaklafl›k son yirmi y›ld›rülkemiz s›n›flar mücadelesinde öne ç›km›fl bir so-run. Ayr›ca egemen ulus burjuvazisinin ilhakç› vesömürgeci boyunduru¤u alt›nda yaflamaya devemeden uluslar›n önemli bir k›sm› yak›n bölgelerde yeral›yor. SB’nin da¤›lmas›ndan sonra, ABD baflta gel-mek üzere Bat›l› emperyalistlerin, haklar›ndan yok-sun olan uluslar›n özlemlerini ve di¤er uluslar› –yö-netici burjuva çevreleri eliyle– kullanarak yayg›nlafl-t›rd›klar› milliyetçi çat›flmalar da ço¤unlukla yak›nbölgelerde gerçekleflti. Halklar›n birbirlerine düfl-manl›klar›n› k›flk›rtan bu politikalar, siyasal gericili-¤in emekçi y›¤›nlar üzerindeki etkisini gelifltirdi. Bugerici milliyetçi bo¤azlaflmalar, ülkemiz emekçi y›-¤›nlar› üzerinde gericili¤in daha çok etkili olmas›nayolaçt›.

Bu, ulusal soruna iliflkin proleter enternasyo-nalist çözümü bilince ç›karmay›, bu temel üzerin-den, pro-emperyalist, floven milliyetçi ideolojilerekarfl› mücadeleyi, dün oldu¤u gibi bugün de (ve gi-derek artan bir önemde) güncel ve vazgeçilmez k›l›-yor.

Öte yandan, geçti¤imiz yüzy›lda, Ekim Devri-mi’nin açt›¤› ve antifaflist devrimlerin büyük zaferi-nin ivmelendirdi¤i yoldan ilerleyen ulusal kurtulufl-çu ve antiemperyalist demokratik devrimler bir 盤gibi büyüdü ve emperyalist sömürgecili¤e dünya ça-

p›nda büyük darbeler vurdular. Emperyalizmin sö-mürgeci boyunduru¤u alt›ndaki uluslar, tarihi bay-ramlar›n› ilk kez yaflad›lar. Tarihsel olarak en ileriçözümler bu devrimlerin yaratt›¤› koflullarda tart›-fl›ld›, üretildi ve gerçeklefltirildi.

‘90’l› y›llar, emperyalist hakimiyet ve sald›r-ganl›¤›n ve gericili¤in dünya halklar›n› bo¤an at-mosferinde, proleter kurtulufl ve ulusal özgürlükaç›s›ndan umut k›r›lmas›n›n yafland›¤› bir dönemoldu.

Gerçi, kapitalizmi tarihin sonu ilan eden em-peryalistler, di¤er fleyler yan› s›ra özellikle ilhak al-t›ndaki uluslara “özerklik” gibi vaadlerde de bulun-maktan geri durmad›lar. Ama on y›l gibi k›sa bir za-man gösterdi ki, emperyalizmin bu uluslara vaadet-ti¤i sözde ulusal özgürlük, gerçekte emperyalist hi-mayeci sömürgecilikten baflka bir fley de¤ildir.

Öte yandan, sömürgecilik iflas edince, emper-yalizm, yenisömürgeci sistemi gelifltirerek sistemiayakta tutmaya giriflti. Kapitalist uluslararas›laflma-n›n yeni bir s›çrama gösterdi¤i koflullarda, bugün,ekonomik entegrasyonu gelifltirerek yenisömürgeci-li¤in ileri bir evresine geçti. Bugün bu temel üzerin-de, emperyalist süper devlet ABD baflta olmak üze-re, bir avuç emperyalist devlet, dünya halklar› üze-rinde, siyasal boyunduru¤unu daha da s›k›yor, em-peryalist fliddeti t›rmand›r›yor. Dünya nüfusunun

54 TEOR‹DE do¤rultu

Ulusal Sorun

ve Sovyetik ÇözümYücel Tunç

Page 53: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

büyük ço¤unlu¤unu oluflturan ezilen halklar, ulusalbak›mdan daha özgür olmak bir yana, emperyaliz-min ekonomik ve siyasal köleli¤i alt›na daha çok gi-riyorlar.

Bu, kapitalizmin emperyalist döneminin ka-rakteristik özelliklerinin kaç›n›lmaz sonucudur.

Kapitalizmin tekelci dönemi, “dünya pazar›n›ngeliflmesi, büyük deniz ve demiryollar›n›n örgütlen-mesi, sermaye ihrac› vb. en çeflitli halklar› uluslara-ras› iflbölümü ve bütün alanlardaki karfl›l›kl› ba¤›m-l›l›k ba¤lar› içinde birlefltirerek”, “üretim ve de¤iflimaraçlar›n›n uluslararas›laflmas›na, ulusal tecridin or-tadan kalkmas›na, halklar›n iktisadi yaklaflmas› veengin topraklar›n tek bir tutarl› bütün biçimindekerteli birleflmesine do¤ru bir e¤ilimi” daha da gelifl-ti. Esasen bu, sosyalizmin maddi önkoflullar›n›n ge-liflmesiydi.

“Ama bu e¤ilim, kendi iç tarihsel anlam›na hiç-bir zaman uygun düflmeyen kendine özgü biçimlerdegeliflti. Halklar›n birbirine ba¤›ml›l›¤› ve bölgelerin ik-tisadi birleflmesi, kapitalizmin geliflme seyri içinde,eflit haklara sahip birimler olarak halklar›n iflbirli¤ifleklinde de¤il, baz› halklar›n baflka halklar taraf›ndanboyunduruk alt›na al›nmas› biçiminde, daha az gelifl-mifl halklar›n daha çok geliflmifl halklar taraf›ndanezilip sömürülmesi biçiminde gerçekleflti. Sömürgele-rin ya¤malanmas› ve ilhak›, ulusal bask› ve eflitsizlik,emperyalist keyfi yönetim ve despotizm, sömürgeci kö-lecilik ve uluslar›n haklardan yoksun b›rak›lmas› ni-hayet ‘uygar’ uluslar›n birbirlerine karfl›, ‘uygar olma-yan’ halklar üzerinde egemenlik u¤runa savafllar› –ifl-te halklar›n iktisadi yak›nlaflma sürecinin çerçevesiiçinde cereyan etti¤i biçimler bunlard›r.” (Stalin,Marksizm, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, s. 170.‹nter Yay›nlar›)

Emperyalist burjuvazinin, sömürgecilik siste-mi, emperyalist militarizm ve emperyalist paylafl›msavafllar›, halklar› ulusal özgürlük ve haklardan yok-sun b›rakma siyaseti, onun ekonomik-mali ç›karla-r›n›n kaç›n›lmaz sonucu oldu¤u gibi, tarihsel e¤ili-min de engeliydi.

Nitekim, kapitalizme karfl› proleter devrimler,emperyalizme karfl› ulusal özgürlükçü devrimlerinyolunu da açt›, onlar› kendi önderli¤inde, emperya-lizme karfl› dünya devrimi cephesinde birlefltirdi.20. yüzy›l boyunca sökün eden ulusal devrimler ezi-ci ço¤unlukla, proleter devrimler ve sosyalizm mü-cadelelerinin müttefiki oldular. Halklar›n iktisadibirli¤ini temel alan proletarya diktatörlü¤ü ve sos-yalizm inflaas›n›n, siyasal koflullar›na katk›da bulun-

dular. (Ancak elbette, salt ulusal devletler kurmaklakald›klar› sürece, halklar›n iktisadi bütünleflmesi te-meline denk düflen siyasal birleflmesi ifllevini oyna-yamad›lar, oynayamazlar.)

Bugün, emperyalistlerin, zor ve fliddetle, ulusalözgürlük gasp›n› t›rmand›rarak, halklar› yeni payla-fl›m savafllar›na götürecek rekabeti art›rarak “birlefl-tirme” e¤ilimine karfl› da, proletarya devriminin ya-n› s›ra, ezilen halklar›n antikapitalist karakteri geç-mifle oranla daha çok belirginleflen yeni bir devrim-ler dalgas› mayalan›yor. Emperyalist sald›rganl›¤akarfl› Latin Amerika halklar›ndan Müslüman inanç-tan halklara kadar uzanan yayg›nl›kta öfke büyüme-si bu devrimlerin habercisidir.

Gerek bu nedenle, gerekse, bu ayn› dönemde,dünya burjuvazisinin SB ve Yugoslavya deneylerin-den, demokratik ve sosyalist federasyonlar›n kaç›-n›lmaz olarak da¤›lacaklar› fikrini ç›kar›p, propa-ganda bombard›man›yla halklar›n emekçi y›¤›nlar›-n›n bilincini de zehirlemifl olmas› nedeniyle, ulusalsorunda Sovyetik Federasyon’u ele almak gerekiyor.

20. YÜZYIL: ULUSAL SORUN “ÇOK ULUSLU” DEVLETLERLE SINIRLI B‹R SORUN

OLMAKTAN ÇIKTI

Ulusal hareketlerin ikinci tarihsel döneminde,ulusal sorun Do¤u Avrupa’daki “çok uluslu” devlet-lerle s›n›rl› bir sorun olmaktan ç›kt›. Kapitalizm te-kelci geliflme evresine varm›fl, dünya çap›nda em-peryalist ekonomik-politik-askeri bir sisteme dö-nüflmüfltü. Sömürgecilik as›l karakterini ve temeliniemperyalizmde buldu. Klasik sömürgecilik yerinidünya çap›nda egemen olan emperyalist sömürgeci-li¤e b›rakt›. Emperyalizmin kaç›n›lmaz e¤ilimi sö-mürgecilikti. Bir avuç emperyalist devlet, dünyauluslar›n›n büyük ço¤unlu¤unu sömürgesi halinegetirdi. Yar›sömürgeler ise sömürge olma yolundaülkelerdi.

Geçmiflin ulusal sorunun güncel oldu¤u Avus-turya-Macaristan, Osmanl› ‹mparatorlu¤u, Çarl›kRusya’s› gibi “çok uluslu” merkezi devletleri, em-peryalist egemenlik ve yeniden paylafl›m iliflkilerineba¤land›lar, ona göre flekillendiler. Ulusal sorun buülkelerle s›n›rl› bir sorun olmaktan ç›kt›, buradakiulusal sorunlar da emperyalizme karfl› mücadele so-rununa ba¤l› hale geldi¤i gibi, ulusal sorunun esas›,egemen ve ezilen uluslar›n burjuvazilerinin pazarüzerine rakipsiz hakim olma sorunu olmaktan ç›kt›,emperyalist sömürgecili¤e karfl› halklar›n ulusal öz-

55TEOR‹DE do¤rultu

Page 54: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

gürlüklerini kazanmas› mücadelesine dönüfltü.

SOVYET‹K FEDERASYON:PROLETARYA ENTERNASYONAL‹ZM‹ ÜZER‹NE

TEMELLEN‹YOREmperyalizm ve proletarya devrimleri ça¤›

olan bu koflullarda, 20. yy. bafllar›nda, eski sömürgeimparatorlu¤una sahip emperyalistlere karfl›, h›zl›geliflen ve onlarla sömürgelerin yeniden paylafl›m›mücadelesine giriflen ABD emperyalizminin lideriWilson, ABD’yi rakiplerine karfl› avantajl› konumageçirmek için ilan etti¤i 14 prensip içinde uluslar›nkendi kaderlerini tayin hakk›na da yer verdi. Ancakelbette Wilson sömürge tekeline sahip ‹ngiltere,Fransa gibi rakiplerini zay›flatmak amac›na ba¤l›olarak, bu prensibi, uluslar›n özgürlü¤ü olarak de-¤il, inceltilmifl sömürgecilik biçimleri olarak anl›yorve uyguluyor; ama bunu uluslara özgürlük vaadiolarak propaganda ediyordu. Nitekim o dönemdekiTürk ulusal kurtulufl savafl› s›ras›nda, ‹ngiliz veFrans›z emperyalistlerinin iflgalci sömürgecili¤inekarfl›, uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› kapsa-m›nda Türkiye için önerdi¤i ba¤›ml›l›k biçimi ABDmandac›l›¤›, di¤er bir ifadeyle himayeci sömürgeci-li¤in bir biçimiydi.

Daha emperyalizm öncesi dönemde sömürge-cili¤e karfl› mücadelede, Marks ve Engels, dünyaproletaryas›n›n bu büyük ö¤retmenleri, ‹rlanda so-rununda ortaya koyduklar›, “Daha sonra tekrar birfederasyon içinde birleflme gündeme gelse bile ‹ngiliziflçi s›n›f›n›n kurtuluflu ‹rlanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›ndangeçer” görüflüyle, proletarya enternasyonalizmininseçkin örne¤ini sunmufllard›.

Proletaryan›n büyük önderlerinin izinden gi-den Lenin, II. Enternasyonal oportünizminin incel-tilmifl sömürgecilik savunusu biçimindeki sosyal flo-venizmine karfl› uzlaflmaz bir mücadele içinde, pro-letaryan›n enternasyonalist bak›fl aç›s›na uyguntarzda emperyalizm koflullar›nda ulusal sorunu veçözümünü ortaya koydu, gelifltirdi ve Ekim Devri-mi’nde gerçeklefltirdi.

Proletarya enternasyonalizminin soruna bak›fl›ve getirdi¤i çözüm özet olarak fluydu:

Ulusal sorun, demokratik bir sorun olarak,esasen emperyalist sömürgecili¤e ve sisteme karfl›,ezilen halklar›n mücadelesi sorununa dönüflmüfltür.Ancak bir dizi devrimlerle gerçeklefltirilecek ulusalkurtulufl sorunu, sosyalist de¤il demokratik bir so-rundur.

Sömürge ve ba¤›ml› ezilen uluslar›n, emperya-lizme karfl› mücadelesi, sosyalizm için mücadeleeden dünya proletaryas› taraf›ndan desteklenmeli,proleter devrimlerin yedek gücü haline getirilmelid-ir. Ezilen uluslar›n kurtulufl mücadelesini proletar-yan›n desteklemesinin k›stas›, gerçekten bu müca-delelerin emperyalizme darbe vurup vurmamas› veo uluslar›n yoksul köylü ve iflçilerini proletaryan›nba¤›ms›zca örgütlemesine özgürlük tan›y›p tan›ma-mas›d›r.

Bu ölçütlerle, ulusal hareketlere yaklaflan, sos-yalist proletarya, uluslar›n kendi kaderini tayinhakk›n›n içeri¤ini, emperyalistlerin ve onlara ba¤la-nan oportünistlerin aksine, ezilen ve sömürge ulus-lar›n ba¤›ms›z devlet kurma özgürlü¤ü olarak kav-rar ve uygular. Ulusal topluluklara hak eflitli¤i teme-li üzerinde, ulusal haklar›n› kullanma özgürlü¤ü ta-n›r ve gerçeklefltirir.

Proletaryan›n, her devlet s›n›r› içindeki ezilen,sömürge ulus ve ulusal toplululuklardan proleterle-rin her düzeyde tek bir örgütlülü¤ünü savunur veuygular, ulusal çitlerle proleterlerin birbirlerindenayr›lmas›na karfl› ç›kar.

Lenin ve Stalin taraf›ndan formüle edilen veyaln›zca gericili¤e de¤il küçükburjuva oportünizmi-nin sosyal flovenizmine karfl› da mücadele edilenproleter sosyalizminin bu enternasyonalist görüfl veçözüm önerileri, Ekim Devrimi’yle gerçe¤e dönüfl-türüldü.

SOVYET‹K FEDERASYON: ULUSAL Efi‹TL‹K VEÖZGÜR KATILMA TEMEL‹ ÜZER‹NE B‹RL‹K

Ekim Devrimi’ne önderlik eden SBKP(B) vesosyalist proletaryan›n program›n›n bu soruna ilifl-kin birinci temel çözümü; yukar›da belirtti¤imiz gi-bi, büyük Rus burjuvazisi ve toprak a¤alar›n›n ikti-dar›n› y›karak, ezildi¤i ve sömürgeci boyunduru¤ualt›nda tuttu¤u uluslar›n özgürlü¤ünü gerçeklefltir-mekti. Bir baflka ifadeyle ezilen ve sömürge ulusla-r›n ba¤›ms›z devlet kurma haklar›n› gerçeklefltir-mekti. Ulusal özgürlük gerçeklefltikten sonraki ko-flullarda sosyalist proletarya, ulusal eflitlik ve özgürkat›l›m temeli üzerinde bölgesel özerklik öneriyor-du. Ezilen ulusal topluluklara da hak eflitli¤i temeliüzerinde, ulusal dillerini gelifltirme ve ulusal nüfu-sun bileflimine göre yerel özerklik öngörüyordu.

Ekim devrimi burjuvazi ve büyük toprak sa-hipleri ile Menflevikler ve Sosyalist Devrimciler’in it-tifak›na dayanan burjuva iktidar›n› y›kt›ktan sonra,

56 TEOR‹DE do¤rultu

Page 55: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

bu alanda, ezilen ve sömürge uluslar üzerindeki bü-yük Rus burjuvazisinin Çarl›k’tan devralarak sür-dürdü¤ü ulusal boyunduruk zincirini bir vurufltak›rd› ve kararl›, kesin bir tarzda program›n› uygula-maya soktu: Ezilen ve sömürge uluslar ba¤›ms›zl›k-lar›n› kazand›lar. Ama halklar›n nas›l birlefleceklerisorunu henüz çözüme ulaflmam›flt›. Stalin yoldafl›nbelirtti¤i gibi bu Ekim Devrimi’nin sonraki süreciiçinde biçimlenerek son fleklini ald›:

“Geliflme seyri içinde Ekim Devrimi, halklar›nbu birleflmesinin biçimlerini de ortaya ç›kard› ve halk-lar›n bir federal devlet halinde birleflmesinin temel hat-lar›n› çizdi. Devrimin birinci döneminde, çeflitli milli-yetlerin emekçi y›¤›nlar›, kendilerini ba¤›ms›z bir ulu-sal büyüklük olarak hissetmeye bafllad›klar›nda; ya-banc› müdahalenin ise henüz gerçek bir tehlike olufl-turmad›¤› bir s›rada,halklar›n iflbirli¤i henüzkesinlikle belirlenmifl, s›-k› s›k›ya saptanm›fl birbiçim almam›flt›. ‹ç savaflve müdahale döneminde,ulusal cumhuriyetlerinaskeri özsavunmas›n›nç›karlar› ön plana ç›kt›-¤›nda, iktisadi inflaan›nsorunlar› ise henüz gün-demde durmazken, iflbir-li¤i askeri bir ittifak biçi-mini ald›. Nihayet savaflsonras› dönemde, sa-vafl›n y›k›ma u¤ratt›¤›üretici güçlerin yeniden inflaas› sorunlar› ön plana ç›k-t›¤›nda, askeri ittifak iktisadi bir ittifak ile tamamlad›.Ulusal cumhuriyetlerin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyet-ler Birli¤i halinde birleflmeleri, iflbirli¤i biçimleriningeliflmesinde, bu kez halklar›n yekpare çok-ulusluSovyet devleti içinde askeri, iktisadi ve siyasi birleflme-si karakterine bürünen son evresini oluflturur.

“Böylece proletarya, ulusal sorunun do¤ru çözü-münün anahtar›n› Sovyet düzeninde buldu, onda, ulu-sal hak eflitli¤i ve gönüllülük temeli üzerinde istikrar-l› bir çok-uluslu devletin örgütlenmesine giden yolubuldu.” (age, s. 173)

Bu biçim Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Bir-li¤i ad›n› alan Sovyetik Federasyon’du. Sovyetik Fe-derasyon proletarya diktatörlü¤ü sayesinde kurul-du; ancak özgür uluslar›n eflitlik temeli üzerinde birbirleflme olarak, demokratik devrimin iktidar› saye-sinde de kurulabilecek bir rejim biçimidir.

Tarihte, ulusal sorunun devrimci çözümünde,burjuvazinin devrimci oldu¤u dönemdeki ulusaldevletlerin kurulufluna yol açan çözümlerinden deçok daha ileri bir çözümü, halklar›n enternasyona-list birli¤ini temsil eden ilk biçimi, Ekim Devrimigerçeklefltirmifl oldu. Halklar›n iktisadi birli¤i üze-rinde, esasen ulusal devletin tarihsel olarak afl›lma-s›n›n maddi önkoflullar› emperyalizmle birlikte do¤-mufltu. Ama tarihsel olarak ulusal devlet biçimininafl›lmas›, ancak bu maddi önkoflullar›n merkezindeduran proletaryan›n devrimci eylemiyle gerçeklefle-bilirdi. Öyle de oldu: Rusya proletaryas› ve eski ezi-len ve sömürge uluslar›n emekçi y›¤›nlar›, devrimsürecinde, önce Rus burjuvazisinin iktidar›n› y›ka-rak, ezilen ve sömürge uluslar›n ba¤›ms›zl›¤›n› ger-çeklefltirdiler. Ard›ndan Ekim Devrimi’ni ezmekiçin ‹ngiliz-Frans›z emperyalistlerinin öncülü¤ünde

ve Çarl›k ordusu art›k-lar›yla toplam 14 gericiemperyalist devletin it-tifak›na dayanan ulus-lararas› gerici birli¤inaskeri sald›r›s›na karfl›,askeri, iç savafl bittiktensonra iktisadi ve deva-m›nda siyasi ittifak› içe-ren bir birli¤e yöneldi-ler. Bu birlik, ancak öz-gür uluslar›n eflitlik veözgür kat›l›m›na daya-nan bir birlik olmal› veemperyalist sisteme

karfl› proletarya ve halklar›n gelece¤ini temsil etme-liydi! Böylece, proletarya ve eski ezilen ve sömürgeuluslar›n emekçileri, Sovyetik Federasyon kurarak,tarihsel olarak ulusal devleti aflt›lar. Ulusal hareke-tin tarihsel geliflmesinin üçüncü dönemini, sosya-lizm alt›nda uluslar›n geliflmesi ve iflbirli¤i dönemi-ni bafllatt›lar.

Ekim Devrimi’nden önce, Rusya komünistleri,uluslar›n özgürce birli¤i için, bölgesel siyasal özerk-lik öneriyordu ve federasyonu birleflmeye götürecekelveriflli bir biçim olarak görmüyordu. Ancak Sta-lin’in de vurgulad›¤› gibi, Ekim devriminden sonrabunu saptanm›fl mutlak bir biçim olarak görme-diler, emperyalist sald›r›ya karfl› devrimi savunmamücadelesi içinde, bafll›ca flu nedenlerle SovyetikFederasyonun, birleflmenin en elveriflli biçimi oldu-¤una karar verdiler ve halklar›n özgür iradesiylegerçeklefltirdiler: “5- Askeri ifllerde ve ekonomide or-takl›k üzerinde yükselen bir Sovyet Cumhuriyetleri

57TEOR‹DE do¤rultu

Sovyetik Federasyon; devriminyol açt›¤› ve iflçi s›n›f› ve emekçi-lerin kurtuluflu mücadelesi etra-

f›nda halklar›n birli¤ini ifade edi-yor olmas› nedeniyle, ulusal cum-

huriyetler olmaks›z›n bir birlikde¤ildir. Ulusal cumhuriyetlerin

varl›¤›n› önkoflul alan bir birliktir.

Page 56: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Federasyonu, afla¤›daki noktalar› olanakl› k›lan devletbirli¤inin genel biçimidir:

a) Gerek tek tek cumhuriyetlerin gerek tüm Fe-derasyonun bütünlü¤ünü ve ekonomik geliflimini gü-vence alt›na almak;

b) Farkl› geliflme aflamalar›nda bulunan çeflitliulus ve halklar›n yaflam biçimlerinin, kültürlerinin veekonomik durumlar›n›n tüm çeflitlili¤ini kapsayarakbuna uygun federasyon türlerini uygulamak;

c) Kaderlerini flu ya da bu flekilde federasyonunkaderi ile dü¤ümlemifl olan ulus ve halklar›n bar›fliçinde bir arada yaflamas›n› ve kardeflçe iflbirli¤ini ör-gütlemek.” (age, s. 115)

Sovyetik Federasyon; devrimin yol açt›¤› ve ifl-çi s›n›f› ve emekçilerin kurtuluflu mücadelesi etra-f›nda halklar›n birli¤ini ifade ediyor olmas› nedeniy-le, ulusal cumhuriyetler olmaks›z›n bir birlik de¤il-dir. Ulusal cumhuriyetlerin varl›¤›n› önkoflul alanbir birliktir. Çünkü, ancak uluslar özgür ve gönüllüolarak birli¤e karar vermifllerse, –elbette bu devrim-ler içinde proleter enternasyonalizminin halklar ara-s›nda sa¤lad›¤› güvenle verilebilecek bir karard›r-kurulabilir. (Nitekim, komünistler ve sosyalist pro-letarya Finlandiya’n›n ayr›lmas›n›, sosyalizm müca-delesi aç›s›ndan yararl› görmedikleri halde, Fin ulu-sunun kendi burjuvazisinin arkas›na tak›larak ço-¤unluk oyuyla ayr›lma karar› vermesini sayg›ylakarfl›lad›lar, müdahale etmediler.) Bu nedenle ulu-sal özgürlük içinde uluslar›n geliflmesini sa¤layacakbiçimler içinde en elveriflli birlik biçimidir.

Sovyetik Federasyon, uluslar›n eflitli¤i ve öz-gür kat›l›m›na dayand›¤› için, federasyondan özgür-ce ayr›lma hakk›n› korur, bu olmaks›z›n özgürcekat›l›m tam olamaz. Burjuvazi, tarihte flu ya da budönemde ulusal soruna çözüm bulmak zorunda ka-larak uygulad›¤› federasyon veya özerk cumhuriyet-ten ayr›lma hakk›n› ka¤›t üzerinde bile tan›mam›fl,halklar› “birlik” içinde zorla tutmay› öngörmüfl veayr›lmaya karfl› fliddet kullanm›flt›r. Güncel iki ör-nek verelim:

‹spanyol burjuvazisinden, ezilen halklar müca-dele yoluyla bölgesel siyasi özerklik kazand›lar.Baflta Avrupa ve ‹spanyol burjuvazileri olmak üzere-re, “Bask modeli” ad›yla an›lan bu özerkli¤i, burju-va ideolojinin hegemonyas› için dünya çap›nda kul-land›lar. Ancak, b›rakal›m ayr›lma hakk›n›, özerkli-¤i bile fazla görüyorlar. fioven ‹spanyol burjuvazisi,özerkli¤i bile k›s›tl›yor, yurtsever Batasuna Partisi’nikapat›yor yöneticilerini zindana at›yor ve burjuvademokrasisi flampiyonlu¤u yapan AB, bu durumu

onaylamakta tereddüt bile etmiyor.

Di¤er güncel bir örnek ise, on y›llar› bulan mü-cadele sonucunda elde edilen Özerk Filistin’dir.ABD’nin, yeni dünya düzeninin ulusal haklar ala-n›nda haklar›ndan yoksun uluslara verdi¤i “özgür-lük” olarak propaganda edilen Özerk Filistin’e, çokgeçmeden, ‹srail siyonist savafl makinas›n› sürdü vebu güdük özerkli¤i bile “fazla demokratik” bularakgeri ald›.

Demek ki, emperyalist ve iflbirlikçi burjuvazi-ler, ezilen ve sömürge uluslara ilhakç› ve sömürgeciboyunduruktan baflka bir fley vermezler. Halklar,mücadele yoluyla ba¤›ms›zl›k ya da federasyon veyaözerklik kazand›klar›nda, egemen ulus burjuvazisi,devasa militarist ayg›tlar›n› olas› bir ayr›lma e¤ilimikarfl›s›nda haz›r tutar ve var olan biçiminin kullan›l-mas›n› bile s›n›rl› ve güdük hale getirir. Buna, sü-rekli bir flovenizmle, halklar› birbirine düflman halegetirmeyi ekler.

Sovyetik Federasyon, uluslar›n eflitli¤i temel il-kesi üzerinde yükseldi¤i için, halklar›n birli¤ini ifa-de eden Birlik Meclisi ile halklar›n ulusal eflitli¤iniifade eden Milliyetler Meclisi’ne iktidar›n yönetimi-ni verir ve iki meclise yönetimde eflitlik tan›r:

“SSCB yüksek devlet iktidar organ›, SSCB Yük-sek Sovyeti’dir.

SSCB Yüksek Sovyeti iki meclisten kurulur: Bir-lik Sovyeti ve Milliyetler Sovyeti.

SSCB YS’nin, birlik Sovyeti ve Milliyetler Sovye-ti, her iki meclisi de eflit haklara sahiptir.

Birlik Sovyeti ile Milliyetler Sovyeti aras›nda biruzlaflmazl›k durumunda, sorun eflitçi bir temel üzerin-de bir uzlaflt›rma komisyonuna götürülür. E¤er komis-yon uygun bir çözüme varmaz ya da karar meclisler-den biri taraf›ndan benimsenmezse, sorun her iki mec-liste de bir ikinci kez incelenir. Her iki meclisin uygunbuldu¤u bir karar ç›kmazsa, SSCB Yüksek SovyetiPrezidyumu, SSCB Yüksek Sovyeti’ni fesheder ve yeniseçimlere gider.” (age, s. 392)

Milliyetler Meclisi, Birlik Meclisi’yle kararlardaeflit hakka sahiptir, uluslar›n zarar›na olabilecek ka-rar önerilerinin kararlaflt›r›lmas› olas›l›¤›n› engelle-yebilme yetkisiyle donat›lm›flt›r. Ve Federe Cumhu-riyetler, özerk cumhuriyetler, özerk bölgeler ve ulu-sal çevrelerden, her biri kendi aras›nda eflit say›damilletvekilini (s›ras›yla 25, 11, 5, 1) (age, s. 392)Milliyetler Meclisi’ne göndererek, flu ya da bu ulu-sun ulusal haklar› aleyhine karar ç›kmas› olas›l›¤›

58 TEOR‹DE do¤rultu

Page 57: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

böylesi bir iktidar örgütlenmesi sayesinde önlenir.Varsayal›m, Milliyetler Meclisi’nin büyük ço¤unlu-¤u federe cumhuriyet sahibi bir ulus aleyhine kararal›rlar ve bu devam ederse, o taktirde, federe cum-huriyet sahibi o ulusun ayr›lma hakk› oldu¤u içinbu hakk› kullanarak ayr›labilir, ulusal haklar› ve ge-liflmesi aleyhine bir olas›l›¤› bu hakk› kullanarakönleyebilir.

Sovyetik Federasyon, hiçbir ulusun dilinin res-mi dil olmas›na imtiyaz tan›maz ve bütün ulusal dil-lerin Sovyetik devletin ifllerinde kullan›lmas›n› zo-runlu k›lar. Ayr›ca, federe ve özerk cumhuriyetlerdeoldu¤u gibi, özerk küçük bölgelerde de, e¤itimina¤›rl›kl› olarak o bölgenin ulusal dilinden yap›lma-s›n› güvenceye alarak ulusal dillerin geliflmesini sa¤-lar. Burjuvazinin iktidar› alt›ndaki en demokratikcumhuriyetlerde bile ulusal dillerin özgürlü¤ü, Sov-yetik Cumhuriyetler’deki kadar de¤ildir. ‹stisnai birörnek olarak bu bak›mdan burjuva demokrasisininen ileri ülkesi ‹sviçre’de bile üç dil devlet iflleri vee¤itimde kullan›labildi¤i halde, burada bile yerelbölgelerin ulusal dilleri e¤itim dili de¤ildir.

Özgür uluslar›n eflitlik ve özgürce kat›l›m te-meli üzerinde 1923 te kurulan ve son fleklini1936’da alan Sovyetik Fedarasyon flu onbefl federecumhuriyeti kapsam›na al›yordu:

“Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (RSSFC)

Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Beyaz-Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Litvanya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Moldavya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Letonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

K›rg›zistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Kareli-Fin Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” (age, s.387).

Her Federe Cumhuriyet, Sovyet Anayasas›’ylauyumlu kendisinin yapt›¤› Federe Cumhuriyet Ana-yasas›’na sahipti.

Nüfusu bir milyonu aflan ulusal bölgeler için

Özerk Cumhuriyetler kuruldu. Özerk Cumhuriyet-ler de yayg›nd›. Örne¤in nüfusu eski Çarl›k rejimi-nin sürgünüyle birkaç yüz bine düflmüfl olan Adige-ler, özerk cumhuriyete kavufltular. Dahas› “Her bir-lik cumhuriyeti, cumhuriyetin özelliklerini göz önünealan ve SSCB anayasas›na tam bir uyum içinde olufltu-rulmufl anayasaya sahiptir” (age, s. 389).

Bugün Güney Kürdistan’da federe bölge anaya-sas› tart›fl›l›rken, hemen bütün burjuva çevreler flo-venist bir histeri halinde, “anayasa olmaz” diye ba-¤›r›yorlar. Oysa Sovyetik Federasyon’da yaln›zca Fe-dere Cumhuriyetler’in de¤il, Özerk Cumhuriyetle-r’in de kendi anayasalar› vard›.

Daha küçük ulusal bölgeler için, yerel ulusalözerklik vard›r.

Konuflulan bütün dillerde, yay›n ve e¤itim sözkonusudur.

Sovyetik Federasyon, tarihsel olarak ileriyedo¤ru özgür uluslar›n eflitlik ve özgür kat›l›m teme-linde iflbirli¤i olarak, sosyalizm alt›nda, halklar›nbirbirlerine güvenini gelifltirdi; feodal-burjuva tari-hin miras› olan, ekonomik-siyasi-kültürel fiili eflit-sizli¤i gidermede önemli geliflmeler sa¤lad›. Hitlerfaflizminin amans›z iflgaline karfl› de¤iflik halklar busayede kahramanca savaflt›lar ve dünya halklar›na,faflizmi yenilgiye u¤ratmada önderlik edebildiler.

Ancak elbette, bu fiili eflitsizli¤in giderilmesigörece uzun bir süreci gerektirir, uluslar›n enternas-yonalist bir topluma dönüflmesi ise ancak dünya ça-p›nda proletarya iktidar› ve sosyalizmin kurulma-s›yla bafllayacak bir sürecin ifllevi olabilirdi.

SB’de Sovyetik Federasyon, 1950’li y›llar›n or-talar›ndan bafllayarak, revizyonistlerin parti ve dev-let iktidar›n› gasp›yla, bürokratik devlet kapitaliz-minin inflaas›na paralel olarak, Büyük Rus floveniz-minin egemenli¤i alt›na girdi. “Sovyet Yurtseverli-¤i”, Büyük Rus flovenizminin arac›na dönüfltürüldü.Kruflçev-Brejnev’in sosyal emperyalist döneminde,federasyon biçimleri devam etmesine ra¤men, özselolarak, Büyük Rus flovenizmi egemendi.

Enternasyonal proletaryan›n öncüsü Komin-tern ve onun Balkan Seksiyonu da, Balkanlar içinhalklar›n federasyonunu program edinmiflti. Nite-kim, faflizme karfl› büyük devrimci zafer sonucunda,bu halklar halk demokrasisi rejimilerini kurdular.Devrimci Balkan uluslar› aras›nda fedarasyon görüfl-meleri yap›ld›. Anca Titocu revizyonizmin, Balkan-lar›n daha güçsüz halklar›n›, Yugoslavya’n›n ege-menli¤i alt›na alma ve federasyonu bunun arac›nadönüfltürme çabas›, bu çal›flmay› sabote etti. Balkan

59TEOR‹DE do¤rultu

Page 58: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

halklar›n›n federasyonunu engelledi.

Yugoslavya, faflist iflgale karfl›, devrimin zafe-riyle, Yugoslavya’daki uluslar, federasyon biçimindeörgütlendiler. Kosova Arnavutlar›’n›n, federe veyaözerk cumhuriyet hakk›ndan yoksun b›rak›lmas› gi-bi flovenist yanlara ra¤men, Yugoslavya’daki fede-rasyon demokratikti ve Yugoslavya halklar›n› bar›fliçinde bir arada tutabildi. Titocu revizyonist yozlafl-ma koflullar›nda giderek, özsel olarak, milliyetçiburjuvazilerin ideolojik hegemonyas›na dönüfltü.Ancak proletarya diktatörlü¤ü alt›nda, sosyalizm in-flaas› ve devrimin sürdürülmesi koflullar›nda, flove-nist ve dar ulusalc›l›¤a karfl› baflar›l› olunabilece¤initersinden ortaya koydu.

‘90’l› y›llarda, Bat›l› emperyalistlerin, Yugos-lavya’y› parçalama savafllar›nda, burjuva, dinci, fafli-zan milliyetçi çat›flma ve bo¤azlaflmalar, halklar›ndemokratik federasyonunun önemini ac›l› bir dene-yimle sergiledi.

EMPERYAL‹ST GER‹C‹ ‹DEOLOJ‹K SALDIRI:‘SOVYET‹K FEDERASYON DA⁄ILMAYA

GÖTÜRÜR’Sosyal emperyalizmin çöküflüyle birlikte, ‘90’l›

y›llar, federe cumhuriyetlerin bürokratik burjuvazi-lerinin ve burjuva liberal, gerici çevrelerinin, kendiulusal pazarlar›na, ABD ve Avrupa’l› emperyalistler-le iflbirli¤i içinde hakimiyet mücadelesi ve sözde ba-¤›ms›z, gerçekte Bat›l› emperyalistlere ba¤›ml› dev-letlere dönüflmelerine sahne oldu. Rusya’da flovenemperyalist milliyetçilik ile di¤er uluslarda gericiyerel milliyetçilik ve birlikte yaflam›fl pek çok ulusaras›nda ulusal bo¤azlaflmalar birbirini izledi. Sos-yalizm döneminin, halklar›n ulusal özgürlüklerinikoruyarak gelifltirdi¤i kardeflli¤in önemi, ‘90’l› y›l-lardaki gerici milliyetçi bo¤azlaflmalar›n, Yeltsin vePutin’in emperyalist flovenizmi yaflan›rken daha iyianlafl›labildi. Emperyalist ideologlar ve kalemflorlar,onlar›n uflaklar›, bunu, ‘Stalin döneminin gücündenhalklar çekiniyor ve o nedenle milliyetçi çat›flmalarve ayr›l›klara gidemiyorlard›’ biçiminde yorumlaya-rak, karalamaya ve büyük emperyalist güçlere tesli-miyete dönüfltürmeye çal›flt›lar, çal›fl›yorlar.

Bu, emperyalist dünyan›n egemen süper devle-ti ABD’nin, dünyay› “ABD imparatorlu¤u”na dönüfl-türme stratejisi uygulad›¤› ve büyük emperyalistgüçler aras›nda dünya hegemonyas› için rekabetingeliflmekte oldu¤u koflullara paralellik gösteriyor.

Baflta ABD olmak üzere, emperyalizm, devlet“ba¤›ms›zl›¤›”na sahip yenisömürge uluslar üzerin-de mali ve siyasal kölelefltirmeyi gelifltirdi¤i bugün-

kü koflullarda, her çeflitten burjuva ideologlar, em-peryalist orman kanununu empoze ediyorlar. Bu-nun iki ö¤esi de, ‘halklar›n büyük emperyalistlerinboyunduru¤u alt›nda yaflamak zorunda oldu¤u’;‘halklar aras› ulusal düflmanl›klar›n kaç›n›lmazl›¤›,eflitlik ve özgür kat›l›m temelinde birleflmenin im-kans›z oldu¤u’ tezleridir. Oysa Ekim Devrimi, bur-juvazinin iktidar›n› y›karak, eski Çarl›¤›n ezilen vesömürge uluslar›n› ba¤›ms›zl›klar›na kavuflturdu¤ugibi, halklar›n eflitlik ve özgür kat›l›m› temelindebirli¤e gidicek yolun en elveriflli biçimi olarak Sov-yetik Federasyonu da hayalden gerçe¤e dönüfltürdü.On y›llar boyunca yaflad› ve halklar›n birli¤i süreciilerledi. Günümüzün, kapitalizmin uluslararas›lafl-ma ve eme¤in toplumsallaflmas› ve uluslararas›lafl-mas›n›n vard›¤› düzeyde, özgür kat›l›m ve eflitlik te-melinde sovyetik fedarasyonun maddi önkoflullar›daha güçlüdür. Yeni proleter devrimler, benzer bi-çimleri birli¤e giden yolda, deneyimlerden yararla-narak daha ifllevsel ve ilerletici biçimde de¤erlendi-rebileceklerdir.

Tam da bu nedenle, Marksist LeninistKomünist Parti, proletarya enternasyonalizmi prog-ram›n›, daha güçlüce hayk›ran biçimde ilerletiyor,emperyalist ve iflbirlikçi flovenizme karfl›, milliyetçibo¤azlaflmalara karfl›, Türkiye ve Kürdistan devri-minin bölge halklar›n›n devrimleriyle enternasyo-nalist ittifak›n›, Balkanlar, Ortado¤u ve Kafkasyahalklar›yla federasyon kurma hedefine ba¤lad›¤›n›ilan ediyor.

Bir söz de ezilen ulus ulusalc›l›¤›na. PKK he-nüz ba¤›ms›zl›k program›n› terk etmemiflken,SB’nin da¤›lmas› s›ras›nda ve sonras›ndaki milliyet-çi bo¤azlaflmalar›, ‘demek ki sosyalizm ve sovyetikfederasyon da ezilen uluslar›n ulusal özlemlerinikarfl›lamada baflar›l› de¤il’ yorumuyla yan›tl›yordu.Bu, ba¤›ms›zl›¤›n› kazanan halklar›n, ulusal tecritiçinde yaflamas›n› mutlaklaflt›ran ve daha ileriye git-meye ç›karlar› nedeniyle karfl› ç›kan küçük burjuva-zinin dünya görüflüdür. Kürdistan ulusal devrimi-nin toplumsal devrime ilerlemesini, bu temeldehalklar› proletarya iktidar› ve sosyalizm alt›nda bir-birlerine yak›nlaflt›rmay›, uzlaflt›¤› Kürt ulusal bur-juvazisinin ç›karlar› için tehlikeli görme bak›fl aç›s›-n›n bir sonucudur. “Mutlak ba¤›ms›zl›kç›l›k”tan“s›n›rl› reform” program›na geçerken de ittifak için-de oldu¤u Kürt ulusal burjuvazisinin ç›karlar›na uy-gun davran›yor. fiimdi de Ekim Devrimi’nin getirdi-¤i Sovyetik Federasyonu Kürt halk›na propagandaetmekten kaç›n›yor. Ama bu kez bunu geçmifltekin-den farkl› olarak ‘devrimler dönemi bitmifltir’ ide-olojik teslimiyetçili¤iyle birlikte yap›yor.■

60 TEOR‹DE do¤rultu

Page 59: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

BURJUVA devrimlerin ard›ndan 20. yüz-y›la damgas›n› vuran Ekim Devrimi, “kölele-flen ilk insan” kad›n cinsinin kurtuluflundayeni bir tarihsel aflamad›r. Kad›n cinsininkurtuluflunda yaratt›¤› de¤erler ve aflamad›¤›engelleriyle büyük bir birikim olan EkimDevrimi, özel mülkiyete sald›r› üzerine ku-ruldu¤u için, di¤er tüm devrimlerden –72gün yaflayan Paris Komünü d›fl›nda– farkl›l›ktafl›r.

Yeni bir yaflam, yeni bir ahlak, yeni insa-ni de¤erleri yaratman›nda bafllang›c› olandevrim, özüne, niteli¤ine uygun olarak, ezi-lenler üzerindeki tüm bask›c›, zorba yasalar›ortadan kald›rd›. Komünist partisinin progra-m›nda varolan “herkes için de¤il, ezilen s›n›f,ezilen cins için özgürlük” fliar› temelindeproletarya diktatörlü¤ü alt›nda yeni bir tarihyaz›lmaya baflland›. Yüzy›llard›r ezilen emek-çiler için ilk kez özgürlük olan proletaryadiktatörlü¤ü, mülkiyete sahip egemenler içindiktatörlük oluyordu.

“Tarih hakk›nda birfleyler bilen birisi, ka-d›n mayas› olmadan büyük toplumsal de¤iflik-liklerin gerçekleflmesinin olanaks›z oldu¤unubilir. Toplumsal ilerlemenin tam ölçüsünü ve-

ren, kad›n cinsinin toplumsal konumudur.” derK. Marx. Ekim Devrimi’nin gerçekleflme ko-flullar›na bakt›¤›m›zda kad›n y›¤›nlar›n›n der-vimci enerjilerinin büyük oranda a盤a ç›kt›-¤›n› ve s›n›f savafl›m›nda önemli bir rol oyna-d›¤›n› görüyoruz. Petersburg’da bir fabrikadakad›n iflçilerin 8 Mart günü bafllatt›¤› grev fiu-bat devriminin bafllang›c› olmufltu. Çarl›k ik-tidar›n›n yerine Menfleviklerin önderli¤indekurulan Kurucu Meclis’in ne iflçilerin, neköylülerin ne de kad›nlar›n taleplerine yan›tolaca¤› görülünce tecrit edilmeye çal›fl›lanbolflevikler güçlenmeye bafllad›lar. Toplum-sal de¤iflimin gücünü oluflturan kad›n y›¤›n-lar› da komünistlerin yan›nda saf tuttu ve ifl-çi iktidar›n›n kurulmas›nda önemli rol oyna-d›lar.

“Toplumsal ilerlemenin tam ölçüsünüveren” kad›n cinsini erkeklerle eflit düzeyegetirmedikçe, komünist toplumun inflaa edi-lemeyece¤inin bilincinde olan komünistler,kad›n›n ikincilli¤ine, ev köleli¤ine ve her tür-lü bask›ya, afla¤›lanmaya karfl› mücadeleye gi-rifltiler.

Sovyet devrimi, kad›n cinsinin kurtulu-flunun ilk ve temel koflulunu yaratt›. Kad›n›n

61TEOR‹DE do¤rultu

Kad›n Cinsinin Kurtuluflunda Tarihsel Bir Ad›m:

Ekim DevrimiReyhan ‹da

Page 60: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

köleleflmesine neden olan özel mülkiyet dev-rimle birlikte yerini toplumsal mülkiyete b›-rak›yordu. Kad›nlar›n her aç›dan erkeklerleeflit oldu¤unu kabul eden yasalar›n ard›ndan,devrimin dördüncü günü ç›kart›lan “Eflit ifleeflit ücret” ve 8 saatlik çal›flma yasas› kabuledildi.

Çarl›k despotizmi alt›nda ad› bile olma-yan kad›nlar›n ekonomik ba¤›ms›zl›¤›n› ka-zanmas› gerekti¤ine inanan komünistler, ifl-letmelerde belli say›da kad›n gücünün çal›flt›-r›lmas›n› zorunlu k›ld›lar. Ayr›ca “Çal›flma-yana ekmek yok” genel anlay›fl›n›n hayat bul-mas›na dönük olarak sa¤l›k sorunlar› olma-yan 16 ile 40 yafl ara-s›ndaki her kad›n›nçal›flmas› zorunlu tu-tuluyordu. Sadece,befl kifliden fazla kifli-ye bakmak zorundaolan ya da 8 yafl›n al-t›nda çocu¤u olankad›nlar, bu yasan›nd›fl›nda tutulmufllar-d›.

Önemli di¤erbir nokta ise, annelikve ev kad›n›n›n ev içifaaliyetlerinin, toplumsal üretimdeki çal›fl-maya denk, toplumsal fonksiyonlar olarak ta-n›nmas›yd›.

Evlenme ve boflanma yasalar›nda yap›-lan yeni düzenlemede kad›nlar›n erke¤in kö-lesi olmad›¤› belirtiliyor ve erkek kadar kad›-n›n da istemi üzerine kurulan evliliklerde,çarl›k despotizminde kad›n için oldukça zorolan boflanma hakk› kolaylaflt›r›l›yor, erkekleayn› düzeyde kad›na da tan›n›yordu.

Kad›n›n yasalardaki bu haklardan yarar-lanabilmesinin yolu ise; onu aptallaflt›ran,acizlefltiren, y›prat›c› mutfak ve çocuk oda-s›ndan, yani evin dört duvar› aras›ndan kur-tar›lmas›yd›. Bunun için krefllerin, çocuk ye-tifltirme yurtlar›n›n, ortak mutfak, çamafl›rha-ne vb kurumlar›n her alanda yeterli say›daaç›lmas› zorunlu k›l›n›yordu.

1918 y›l›nda Anayasa düzeyinde güvencealt›na al›nan bu hak ve ayr›cal›klar ne Rusya

tarihinde ne de dünyan›n baflka bir ülkesindegörülmüfltü. Lenin’in de belirtti¤i gibi yap›lanbu düzenlemelerin hepsi, “yaln›zca topra¤›nifllenmek için düzenlemesi oldu¤u ama henüztopra¤› ifllemenin kendisi olmad›¤›”n› a盤aç›kard›. Yasalarda sa¤lanan eflitlikle yaflamdaeflitli¤i sa¤lamak mümkün olmam›flt›. Kad›n,bütün özgürleflme yasalar›na karfl›n eskisi gi-bi ev kölesi olarak kal›yordu. Biny›llardan be-ri kad›na ait olarak görülen mutfak ve çocukbak›m› kad›n için hala, öncelikli ifllerdi. Ye-terli say›da kurulamayan ortak mutfaklar, ça-mafl›rhaneler ve krefller tarihsel olarak kad›nabiçilen ev ifli, annelik görevlerinin kad›n üze-

rinde kalmas›na ne-den oluyordu. Budurum kad›na bak›flaç›s›ndaki ataerkilanlay›fllar›n yenidüzende de köklüolarak devam etti¤i-ni, hatta afl›lmas› enzor anlay›fllardanoldu¤unu gösterdi.

Öyle ki, kad›nüzerindeki tüm ta-hakkümleri kald›r-ma yönüyle ç›kart›-

lan evlilik yasalar›ndaki yeni düzenlemelerkad›n› vuran bir rol oynamaya bafllad›. Kolay-laflt›r›lan evlilik ve boflanma yasalar›ndan“yararlanan” kad›na cinsel ihtiyaçlar›n› gide-recek meta gözüyle bakan erkekler oldu. Sa-dece kad›nlarla birlikte olmak için yap›lan birgecelik evlilikler bile yafland›. Ço¤u zamanhamile iken terkedilen kad›nlar çareyi kürtaj-da görüyorlard›. 1920 y›l›nda serbest b›rak›-lan ve devlet hastanelerinde ücretsiz olarakyap›lan kürtaj, do¤um kontrolünün bir biçi-mi gibi düflünülüyor ve öyle de uygulan›yor-du. 15 kez kürtaj yapt›ran kad›nlar›n say›s›hiç de az de¤ildi.

Kurulmaya çal›fl›lan sosyalist yaflam›nengelleri büyüktü. Devrimin hemen ard›ndandevam eden iç savafl›n da yaratt›¤› y›k›mlatoplumsal ekonomik üretimi kurmakta zorla-nan komünistlerin uygulamak zorunda kald›-¤› Yeni Ekonomik Politika’dan (NEP) da enfazla etkilenen kad›nlar oldu. NEP uygulama-

62 TEOR‹DE do¤rultu

1918 y›l›nda Anayasa düzeyinde gü-vence alt›na al›nan bu hak ve ayr›cal›k-lar ne Rusya tarihinde ne de dünyan›n

baflka bir ülkesinde görülmüfltü. Le-nin’in de belirtti¤i gibi yap›lan bu dü-zenlemelerin hepsi, “yaln›zca topra¤›nifllenmek için düzenlemesi oldu¤u amahenüz topra¤› ifllemenin kendisi olma-

d›¤›”n› a盤a ç›kard›.

Page 61: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

lar› sonucu, öncelikle kad›nlar iflten ç›kar›ld›.Toplumsal kurumlar›n oluflturulmas›na ayr›-lan para miktar› azald›. Ama bu politikayason verilmesinin hemen ard›ndan kad›n iflgü-cünün üretime çekilmesi ve kalifiyelefltiril-mesi çabalar› yo¤unlaflt›. Kad›nlar› toplumsalfaaliyete seferber etmenin arac› olarak delegetoplant›lar› örgütlendi. Delege toplant›lar›,devrim mücadelesinde aktifleflmemifl, siya-setle hemen hemen hiçbir iliflkisi olmayan ifl-çi ve köylü kad›nlar› sovyetlerde örgütleme-nin bir yöntemiydi. Okuma yazma dahi bil-meyen milyonlarca iflçi ve köylü kad›nla ba¤-lar kurman›n, onlar› sovyetlerde, sendikalar-da, kolhozlarda ör-gütlemenin yolunuaçan delege toplant›-lar›n›n oldukçaönemli rol oynad›¤›söylenmelidir. Buçal›flma üzerine sen-dikalarda örgütlenenkad›nlar›n sendikalyönetimlere gelmesiteflvik edildi.

Sanayide kad›n eme¤inin girmedi¤i alan-lar kad›n eme¤ine aç›ld›. Yeterli olmasa dakrefller, ortak çamafl›rhaneler ve mutfaklar›nsay›s›nda art›fl sa¤land›. Tüm bu çal›flmalaryap›l›rken ideolojik, örgütsel ve pratik aç›dançal›flman›n bafl›nda olan partinin kad›n kolla-r› JENOTYEL’ler, kad›n›n emek gücünün bü-yütülmesinin yan› s›ra daha da zor olan, yö-netici kad›nlar›n yetiflmesi için çabalar›n› yo-¤unlaflt›rd›.

Jenotyeller, Komünist parti içinde kad›n-lar›n etkinli¤inin büyümesini sa¤lama çabala-r›n›n yan› s›ra di¤er ülkelerin komünist par-tilerinin kad›n sorununa duyarl› olmas› içinde çaba harcad›. Kad›nlar›n kurtulufl müca-delesinde uluslararas› komünist kad›n daya-n›flmas›n› büyütmek için, uluslararas› Komü-nist kad›n kongreleri, konferanslar› düzenle-nmesinin öncüsü oldu.

“Her aflç› kad›n devleti yönetmelidir” di-yen Lenin’in önderli¤indeki Bolflevik Parti-’nin yönetim kademelerinde komünist kad›n-lar›n say›lar›n›n azl›¤› bile kad›nlar aras›ndayürütülen çal›flman›n ne kadar gerekli oldu-

¤unu gösteriyordu. Sovyetler Birli¤i Komü-nist Partisi’nin en üst organ› Merkez Komite-si ve Siyasi Büro’da tüm dönem boyunca ka-d›nlar›n say›s› oldukça azd›. 1934 y›l›nda ya-p›lan 17. Parti Kongresi’nin seçti¤i merkezkomitesinde kad›n say›s› en yüksek seviyeyeulafl›lm›flt›r ki, bu da 3 asil ve 4 aday üyedenibarettir. Ayn› dönem erkeklerin say›s› ise 68asil ve 64 aday üyedir. Rakamlar oldukça çar-p›c›d›r. 1924 y›l›nda gerçeklefltirilen 13. Par-ti Kongresi’nde Zinovyev’in dikkat çekti¤inokta da parti içerisindeki di¤er çarp›c› biryönü gösteriyor.

“Cinsiyetler itibariyle arabafll›¤› alt›ndaUyelik Teftifl Komis-yonu flunu yaz›yor:‘Burada çok sevindi-rici bir görünümünalt› çizilmelidir. 10.Parti Kongresi’ndenberi durmadan düflen(%2.8) ve 12. PartiKongresi’nde %1 olankad›n oran› 93’e vemutlak olarak befl ka-

t›na ç›km›flt›r. Geçen y›l oy hakk› olan 4 kad›nvard›, bu y›l 20 kad›n var; 13. Parti Kongremiz-de dan›flma oy hakk› olan delegelerin say›s› 31,yani bu Parti Kongresi’nde 51 kad›n var ve butüm Parti Kongresi’nin %4.4’ünü oluflturuyor.’Ve buna bizde ‘sevindirici görünüm’ deniyor!Bu flekilde çal›flmaya devam edemeyiz! Hepimizdurmadan Lenin’in emirlerini yerine getirmekistedi¤imizi tekrarl›yoruz. Ama o iflçi kad›nla-r›n bizim tüm inflaam›z› gerçek kat›l›m›n›n(lafta de¤il, pratikte) büyük önemini güzel laf-lar›n hat›r›na defalarca tekrarlamam›flt›r. Bizflunu aç›kça söylemeliyiz: Parti örgütü örnekolmad›¤› sürece, tüm di¤erleri eski pozisyondaçak›l› kalacaklard›r. Gelecek Parti Kongresi’n-de, flaka olsun diye de¤il, cidden ‘sevindirici gö-rünüm’den söz edilebilecek duruma gelmeyi ba-flarmal›y›z.”

Ayn› kongre’de kad›nlar›n yönetici or-ganlara terfi ettirilme sorunu da ele al›nm›fl-t›r. “Parti Kongresi, partinin iflçi ve köylü ka-d›nlar aras›nda çal›flma alan›ndaki en ivedi gö-revleri olarak flunlar› görür: a)kad›n iflçilerin ifltezgah› bafl›ndan parti için kazan›lmas› do¤rul-

63TEOR‹DE do¤rultu

Kad›nlar› toplumsal faaliyete seferberetmenin arac› olarak delege toplant›lar›örgütlendi. Delege toplant›lar›, devrimmücadelesinde aktifleflmemifl, siyasetlehemen hemen hiçbir iliflkisi olmayan ifl-çi ve köylü kad›nlar› sovyetlerde örgüt-

lemenin bir yöntemiydi.

Page 62: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

tusundaki çal›flman›n güçlendirilmesi...e) ko-münist kad›nlar›n parti ve sovyet organlar›ndayönetici konumlara terfi ettirilmeleri.”

1924 y›l›nda yap›lan tespite ra¤men, yö-netici organlarda az say›da kad›n›n yer alma-ya devam etmesinin iki nedeni vard›. Birinci-si, kad›nlar›n yönetici olmas›n› istemeyen ko-münist erkeklerin varl›¤›. ‹kincisi ise, kad›n-lar›n üst yönetici organlarda yer almak iste-memeleri, sorumlulu¤u büyük olan böylesibir görevden uzak durmalar›yd›. Jenotyeller1930’da kapat›l›nca-ya kadar bu iki gericianlay›flla mücadeleetti. Kad›n› küçükgören anlay›fllarakarfl› mücadele, ka-d›n›n kendine olangüvensizli¤ine karfl›mücadeleyle birliktesürüyordu.

1929 y›l›ndaparti içerisinde yap›-lan “temizlik” ope-rasyonu bu anlay›fllamücadelenin bütünparti kolektifine mal edildi¤inin göstergesi-dir. Klaus Mehnert, büyük temizlikte at›lanparti üyelerinin dörtte birinde at›lma gerek-çesinin “kad›nlara karfl› komünist olmayantutum, uçar›l›k ve içkiye düflkünlük” oldu¤u-nu söylemektedir.

Erkekler kad›n› hala ikincil görüyor, ka-d›na güvenmiyor, esas›nda kad›na ev ortam›-n› lay›k görüyordu. Olumlu kazan›mlar orta-ya konduktan sonra, 19. Parti Kongresi’ndeparitili kad›nlar›n Kongre’deki temsilindekiolumsuzlar da belirtiliyordu:

“Baz› Parti örgütlerinde kad›nlar› yöneticifaaliyetlere çekmeye görülen o ki yeterli dikkatsarf edilmedi¤ini gözden kaç›rmamal›y›z. Baz›büyük delegasyonlarda kad›nlar›n çok az olma-s› ancak böyle aç›klanabilir. Örne¤in 28 oyhakk› olan delegeye sahip Belo-Rusya delegas-yonunda sadece 8 kad›n yer almaktad›r, halbu-ki Belo-Rusya’n›n Parti üyelerinin 18 bindenfazlas› kad›nd›r. Krasnodar Bölgesi Parti örgü-tünde 12 bin kad›n üye vard›r; ama Parti Kong-

resi’ne 17 delege içinde sadece bir kad›n seçil-mifltir. 20 delegeli Kiev delegasyonunda bir tekkad›n vard›r. Moldovya Komünist Partisi’nin oyhakk›na sahip delegelerinin içinde ise bir tekkad›n bile yoktur.”

Sorunlar büyüktü. Ve Engels’in ifadesiolan “Aile içinde erkek burjuvazidir, kad›nise proletaryay› temsil eder” sözü Sovyet ya-flam›nda geçerlili¤ini koruyordu.

Sosyalist bir yaflam›n kökleflebilmesi içinezilen kad›n cinsinin ekonomik eflitsizli¤ini

ortadan kald›rmayadönük ad›mlar, ka-d›n›n kendini ba-¤›ms›z bir kiflilikolarak ifade edebil-mesini sa¤lamayadönük olarak deva-m ediyordu. O za-mana kadar dört du-var aras›nda yaln›z-laflt›r›lm›fl, örgütsüzkad›n y›¤›nlar›n›sovyetlerde örgütle-me kampanyalar›gelifltirildi. Ayd›n-

latmaya dönük çal›flmalar, okuma-yazma vemeslek edindirme kurslar›yla birlikte yürü-tüldü. Devrimden önce okuma-yazma bilme-yen kad›nlar›n oran› yüzde 87.6 iken, 1930’luy›llar›n bafl›nda okur-yazar olmayan kad›nneredeyse kalmam›flt›.

Sovyetler Birli¤i’nde kad›n›n kurtuluflumücadelesinde at›lan ad›mlar›n daha iyi anla-fl›labilmesi için verilecek çok örnek var. Ör-ne¤in 1933’de Ukrayna’da 16 bin 893 kolhoz-cu kad›n yetifltirilmiflti. Kuzey Kafkasya’da 4bin kad›n traktör sürücüsü, 2 bin 596 kad›ntütün yetifltiricisi vard›. Kafkasya ve Do¤ubölgelerinde devrim öncesi kad›n›n sürdür-dü¤ü yaflam göz önüne al›n›rsa oradaki kaza-n›mlar›n nas›l büyük alt-üstler anlam›na gel-di¤i daha iyi anlafl›l›r. Kafkasya ve Do¤u böl-gelerindeki da¤l›k bölgelerin kültür ve gele-neklerindeki farkl›l›klar, dini gericili¤in etki-leri, sanayinin girmedi¤i bu bölgelerde üreti-me hiç kat›lmayan kad›nlar›n yaflam düzeyi-nin oldukça geri olmas› kad›n›n kurtuluflun-da büyük engelleri getiriyordu. Çarflaf ve pe-

64 TEOR‹DE do¤rultu

Sosyalist bir yaflam›n kökleflebilmesiiçin ezilen kad›n cinsinin ekonomik eflit-

sizli¤ini ortadan kald›rmaya dönükad›mlar, kad›n›n kendini ba¤›ms›z birkiflilik olarak ifade edebilmesini sa¤la-maya dönük olarak devam ediyordu.O zamana kadar dört duvar aras›ndayaln›zlaflt›r›lm›fl, örgütsüz kad›n y›¤›n-lar›n› sovyetlerde örgütleme kampan-

yalar› gelifltirildi.

Page 63: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

çeye karfl› yürütülen mücadele bu aç›dan ol-dukça önemlidir.

KAHROLSUN ÇADRA VE PARANÇA

Sovyet yaflam›n›n geliflip güçlenebilmesiiçin Müslüman Do¤u bölgelerinde yürütüle-cek çal›flma çok önemliydi. Kad›n›n ad›n›nbile olmad›¤› bu bölgelerde kad›na tan›nanhaklar›n, özgürlüklerin bir an-lam› yoktu.

Müslüman halkla-r›n kad›nlar›nda gele-neksel bir anlam› vede¤eri olan örtünmeDo¤u’da çok yayg›n-d›. Kad›nlar çarflaf vepeçe giyiyorlard›. Ka-d›n›n evli oldu¤u yada evlenece¤i erke¤eait oldu¤unun simgesiolan çarflaf ve peçe ka-d›nlar›n yaflamdan tü-müyle soyutlanmala-r›n›n göstergesiydi.Kocas› d›fl›nda hiçbirerke¤e görünmez,hiçbir erkekle konufl-mazlard›.

Azerbeycan, Öz-bekistan, K›rg›zistan,Türkmenistan vb gibiDo¤u Cumhuriyetle-ri’nde eskinin izleride¤il, kendisi yafla-maya devam ediyor-du. Okuma-yazmabilen tek bir kad›n›nbile olmad›¤› bu bölge-lerde, kad›n bafll›k pa-ras›yla al›n›p sat›lan birmald›. Hem namus hem de namussuzlu¤unnedeni olarak görülen kad›n, erke¤in zevk ar-ac›na dönüfltürülmüfltü. Öyle ki, Parti’ninbafll›k paras›n› tümüyle kald›rma karar›n› uy-gulamaya koymas›n›n “do¤ru olmayaca¤›n›”düflünen Da¤›stanl› “Sovyet fonksiyoneri” ay-n› zamanda komünist partisi üyesi, bafll›k pa-ras›nda “fahifl fiyatlarla mücadele etme” yolu-

nu seçerek, afla¤›daki karar› aç›klama yolunagitmiflti.

“1. Genç, güzel ve varl›kl› bir ailenin k›-z› 300 ruble

2. Yoksul bir ailenin k›z› veya yetim 150ruble

3. Genç dul veya boflanm›fl kad›n 100ruble

4. Dul veya orta yafll› boflanm›fl kad›n 50ruble”

Kad›na biçilen“de¤er” böyleliklebelirlenmifl olu-yordu!

Gürcistan’dada¤larda yaflayanfievsur halk toplu-lu¤unda kad›nauygulanan afla¤›-daki olay ürkütücüoldu¤u kadar dü-flündürücüdürde.

Do¤um yap-mas› yak›nlaflankad›n, küçük vekaranl›k bir kuytu-lu¤a yap›lan bara-kaya b›rak›l›rd›.Geceleri bazen ek-si 20 dereceye ula-flan so¤uklarda, birparça ot y›¤›n› üze-rinde çocu¤unu

dünyaya getirecekolan kad›n, tek bafl›-na do¤urur ve çocu-

¤uyla iki hafta oradakald›ktan sonra “te-mizlenerek” yenideninsanlar›n yan›na kat›-

labilirdi. Bu süreçte kad›nla kimse konuflmaz,yeme¤i tavandan aç›lan delikten verilirdi.

Daha bir çok ilkel, gerici, toplumsal de-¤er yarg›lar› çeflitli biçimlerde kendini göste-riyordu. Örne¤in, genç k›zlar›n tam yetiflkin-lik ça¤›nda gö¤üslerine takmak zorunda ol-duklar› “kamsol” da bunlardan biriydi. Gö-¤üslerin büyümesini engellemek için tak›lan

65TEOR‹DE do¤rultu

Ermenistan Sovyet Federasyonu’nda delege bir Kürt kad›n›

Page 64: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

kamsol, vücudun geliflimini engelleyici, sakatb›rak›c› özelliklere sahipti. Komünist partikamsol tak›lmas›n› hemen yasaklad›. Ve bual›flkanl›¤›n de¤iflmesi için ayd›nlatma faali-yetlerine bafllad›.

Bu alanlarda çal›flma yürütmek kolay ol-muyordu. Rus ve di¤er uluslardan kad›nlare¤itim ve ayd›nlatma çal›flmas›nda bulunmakiçin gittikleri Do¤u Cumhuriyetleri’nde karfl›-lar›nda mollalar, yerli gericiler ve onlar›n et-kisi alt›ndaki halk kitlelerini buluyorlard›.Öyle ki 1918-1919 y›llar›nda bu bölgeye e¤i-tim ve ayd›nlatma faaliyeti için giden yüzler-ce komünist kad›n, çeflitli sald›r›lara u¤ram›fl,katledilmifltir. Müslü-man kad›nlara ula-flabilmek için yeniyol ve yöntem ara-yan komünist ka-d›nlar, sonundakarfl› olduklar›çarflaf ve peçeyigiyerek çal›flmayürütmeye baflla-m›fllard›r.

Çarflaf ve pe-çe içinde, k›rsalve da¤l›k bölgele-rde e¤itim ve ay-d›nlatma amac›y-la oluflturulan“ajitasyon araba-lar›yla” gezen ko-münist kad›nlar,çeflitli bölgelerde“kad›n bakkallar›”kurdular. Tezgahtasadece kad›nlar çal›-fl›yor, d›flar›ya “er-kekler giremez” tabelas› as›l›yordu. Yabanc›erkeklerle hiç konuflmad›klar› için al›fl-verifleç›kmayan peçeli kad›nlar›n ‘kad›n bakkal-lar’dan al›fl-verifl yapmalar› olana¤› yarat›l›-yordu.

Ayd›nlatma ve örgütleme çal›flmas›n›nilk ad›mlar›n›n at›ld›¤› bakkallar›n duvarla-r›nda çocuklar›n sa¤l›¤› ile ilgili afifller as›l›y-d›. Kuca¤›nda çocu¤uyla bakkalla gelen ka-d›nlar›n yan›na orada “tesadüfen” bulunan

bir doktor yaklafl›yor ve çocu¤un sa¤l›¤› ile il-gili sorular sorarak, bilgiler veriyordu. Oradakurulan diyaloglar üzerine iliflki gelifltiri-liyordu.

Sab›rl› bir çal›flman›n sonucunda iliflkikurulan kad›nlar, –yine uzun süre sadece ka-d›nlar›n gidebildi¤i– kad›n kulüplerinde ör-gütlenirlerdi.

Do¤u bölgelerinde önemli örgütlenmearac› olan kad›n kulüpleri, kültür kurumlar›ve k›z›l köfleler kentlerde ve flehirlerde dahafazla görülürken, k›rsal bölgelerde ‘ajitasyonarabalar›na’ baflvuruluyordu. Çal›flmalar bellibir aflamaya ulafl›nca da k›rsal alanlarda oku-

ma kulüpleri kuruluyordu. Ku-lüplerde okuma akflamlar›düzenleniyor, kad›nlaraokuma yazma ö¤retili-yordu.

Çarflaf ve peçeyekarfl› komünistler ol-dukça dikkatli ve özelbir çal›flma yürüttüler.

Komünist kad›nlar›n 2.Uluslararas› Konferans›’-na Do¤u’dan gelen 74delegenin çarflaf ve pe-çeyle tamamen örtün-müfl olmalar› bile bu

alanda yürütülecek mü-cadelenin önemini, hassa-siyetini ve zorluklar›n›gösteriyordu.

Çarflaf ve peçeyi ya-saklama yerine ideolojikmücadele ve ayd›nlatmay›

esas alan komünistler, sab›rl›çal›flmalar› sonucu baflar›yaulaflt›lar. 8 Mart 1926 y›l›nda

“kahrolsun Çadra ve Parança” fliar› alt›ndadüzenlenen yürüyüfllere binlerce kad›n kat›l-d›. Do¤u Cumhuriyetleri’nde, birçok kenttegerçeklefltirilen bu eylemler sonucunda ka-d›nlar miting meydanlar›nda çarflaf ve peçele-ri yakt›lar.

Sanayinin neredeyse hiç geliflmedi¤i bubölgelerde toplumsal üretime kat›lmayan ka-d›nlara alanlar açmak için, kad›n kulüpleri-

66 TEOR‹DE do¤rultu

Kazakistan’dan bir kad›n delege MoskovaKremlin Saray›’nda konuflma yaparken

Page 65: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

nin komünlerinde kad›n artellerin ve kad›natölyelerinin ortaya ç›kard›¤› ürünler sergile-niyor ve sat›fla sunuluyordu.

1930’lardan sonra yo¤unlaflt›r›lan tar›mda kolektiflefltirme faaliyeti ile kad›n eme¤i-nin toplumsal üretime kat›lmas› ve kalifiyeeme¤e dönüfltürülmesi bu bölgelerde de h›z-land›. Yetiflen kolhoz yöneticisi, traktör sürü-cüsü kad›nlar art›k sadece evlerde de¤il, mey-danlarda, toplant›larda rahat rahat konuflu-yorlard›.

“6 bin kolhozbaflkan›, 60 bin kol-ektif çiftlik baflkan-l›k üyesi, 280 000tugay yöneticisi,100 bin flube örgüt-leyicisi, 9 bin kolek-tif hayvan çiftli¤i yö-neticisi, 7 bin trak-tör sürücüsü kad›nvar.” Stalin’in 18.Parti Kongresi’nesundu¤u rapor, ko-münistlerin geri,okuma yazma bilmeyen, birçok gerici de¤eritafl›yan, kendine güvensiz köylü kad›nlar› na-s›l de¤ifltirdiklerinin rakamlarda anlam bul-mas›d›r ve oldukça önemlidir.

Buraya aktarma flans›na sahip olamad›¤›-m›z daha birçok kazan›ma ra¤men, kad›nla-r›n yaflam›nda annelik ve ev iflleri önemli yertutmaya devam ediyordu. Bunda 1936 y›l›-nda ilan edilen yeni Sovyet Anayasas›’n›n daetkisinin oldu¤u söylenmelidir. O zamanakadar hiçbir ülkenin anayasas›nda yer alma-yan demokratik hükümleri kapsayan bu yeniyasan›n 1918 y›l›nda ilan edilen anayasadanfarkl›l›¤›, kolektiflefltirmede al›nan yol ve ya-flam›n kazand›rd›klar› üzerine kurulu olma-s›yd›. Devrimin hemen ard›ndan kad›n cinsi-ne tan›nan hak ve özgürlüklerde k›smi s›n›r-lamalar getiren bu anayasayla boflanmalarzorlaflt›r›l›yor, fiili evlilikler resmi evliliklerstatüsünden ç›kar›l›yor, azalan do¤um oran-lar›n› yükseltmek için kürtaj yasaklan›yor,annelik özendirilen bir kuruma dönüfltürülü-yor, çok çocuklu aileler devletçe desteklen-erek, güvence alt›na al›n›yordu. Kad›nlar›n

daha fazla çocu¤a sahip olmas› özendiriliyor-du. Yap›lan yeni düzenlemelerin kad›n› veçocu¤u korumaya dönük düzenlemeler oldu-¤u bir gerçekse de, anneli¤in “kutsal”laflt›r›l-mas›, ailede kad›n›n rolüne afl›r› vurgu, kad›-n›n özgürleflme serüveninde bir geri ad›m›ifade ediyordu. Bu geri ad›m›n yaklaflan savafltehlikesi ile do¤rudan bir iliflkisi oldu¤u bili-niyor. Ama belli bir dönemden sonra kad›n›ncinsel kimli¤i üzerinden gelifltirilen politika-lar›n sadece kad›na de¤il, sosyalist sistemin

geliflimine de zararverdi¤i ortadad›r.

Nedenleri farkl›olsa da daha önce Je-notyellerin kapat›l-mas› da bir geri ad›molarak de¤erlendiril-melidir. Jenotyelle-rin kapat›lmas› iste-¤inin bizzat Jenot-yeller taraf›ndan dilegetirilmesi ilginçtir.Jenotyel yöneticileriJenotyellerin varl›¤›-

n›n kad›n çal›flmas›n› daraltt›¤›, çünkü parti-nin geri kalan›n›n kad›n çal›flmas›ndan uzak-laflarak bütün sorumlulu¤u yaln›zca Jenot-yellere b›rakt›¤›, bu nedenle Jenotyellerin da-¤›t›larak, özel kad›n kurumu yerine bütünparti örgütlerinin kad›n komisyonlar›n›n ör-gütlenmesi gerekti¤i bir yolla kad›n çal›flma-s›n›n bütün partiye mal edilece¤ini öne sür-düler. Bunun üzerine Jenotyeller kapat›ld›.Fakat Jenotyellerin yerine ‘kad›n örgütleyici-leri’ ad› alt›nda kurulan örgütlenmeler sözkonusu olsa da, iddia edildi¤i gibi kad›n ça-l›flmas› partinin tümüne mal edilememifltir.

Genel tablosunu çizmeye çal›flt›¤›m›zSovyetler Birli¤i’nde kad›n›n yaflad›¤› geliflimhiçbir biçimde inkar edilemez. Fakat1970’lerde yüzde 44’lük oran›yla en fazla mü-hendise sahip olan ülkenin Sovyetler Birli¤iolmas› ya da yüksek ö¤retim veya orta ö¤re-time sahip teknik elemanlar›n yüzde 59’unkad›n olmas›, her 100 erke¤e karfl›l›k, 86 ka-d›n›n ekonomist ve planlamac› olarak çal›fl-mas› sosyalizmin kad›na kazand›rd›k-lar›d›r.■

67TEOR‹DE do¤rultu

1970’lerde yüzde 44’lük oran›yla enfazla mühendise sahip olan ülkenin

Sovyetler Birli¤i olmas› ya da yüksekö¤retim veya orta ö¤retime sahip tek-nik elemanlar›n yüzde 59’un kad›n ol-mas›, her 100 erke¤e karfl›l›k, 86 kad›-n›n ekonomist ve planlamac› olarak ça-l›flmas› sosyalizmin kad›na kazand›r-

d›klar›d›r.

Page 66: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

68 TEOR‹DE do¤rultu

BEKSAV Kuram Atölyesi’nin 2003 y›l›aç›l›fl toplant›s›na hoflgeldiniz. BEKSAV çat›s›alt›nda düzenlenen seminerler çerçevesindealternatif e¤itim ve bilim perspektifiyle bir de-ney örgütlüyoruz. fiimdi üçüncü y›l›nday›z budeneyin. BEKSAV yönetimi, seminerleri ve-renler ve bunlar› izleyenler bu deneyi birliktegerçeklefltiriyor, gelifltirmeye, olgunlaflt›rma-ya, kurumsallaflt›rmaya çal›fl›yoruz.

Bu aç›l›fl konuflmas›nda, alternatif e¤itimve bilim konusundaki görüfllerimi sizlerle pay-laflmak ve böylece de Kuram Atölyesi’nde yap-mak istediklerimize iliflkin bir analitik çerçeveoluflturmak istiyorum. Yaln›z hemen flunu dabelirteyim ki, bizim çal›flmalar›m›zda, söyleye-ceklerimin iflaret etti¤i ideolojiye, yani Mark-sist sosyalizme ba¤l›l›k gibi bir önkoflul "ö¤re-tici"lerimizden de, "ö¤renci"lerimizden debeklenmez. Ayr›ca, biz BEKSAV, "hocalar" ve"ö¤renciler" üçlüsü olarak afla¤›da anlataca-¤›m fleyleri bütünüyle gerçeklefltirdi¤imizi id-dia etmiyoruz. Bir bafllang›ç yaratmaya çabal›-yoruz ve sizlere devletten ve sermayeden ba-¤›ms›z bir özgürlük alan› sunmaya çal›fl›yoruz,bir deney birikimine katk›da bulunmak istiyo-ruz.

Önce neyin "alternatif"i oldu¤umuzu, ol-

maya çal›flt›¤›m›z› belirterek, onu kabaca ta-n›mlayarak kendimizi sizlere anlatmaya gayretedece¤im. Karfl›m›zdaki klasik e¤itim kurum-sallaflmas›, evrensel bir model olarak, profes-yonel e¤itimciler taraf›ndan yönetilen ve yürü-tülen, merkezi, bürokratik, "milli" bir meka-nizmaya, modele dayan›yor. Bunlar, birerstandartlaflt›r›lm›fl bilgi depolama ve diplomada¤›tma merkezleri olarak, fabrikasyon üreti-me benzer biçimde "e¤itilmifl, biçimlendiril-mifl insanlar" oluflturuyor ve kapitalist pazarasürüyorlar.

Bu klasik e¤itime iliflkin olarak çok fleysöylenebilir; ama bizim emekçilere iliflkin ola-rak onun as›l özü olarak belirlememiz gerekenyan›, kapitalizme, sermayeye, patronlara, çe-flitli kademelerde ve becerilerde, iflgücü sa¤la-ma ifllevleridir. Patronlar, en baflta, okuma-yazma bilen, basit aritmetik ifllemleri yapabi-len bir iflçi kitlesine ihtiyaç duyarlar elbette.Bu özgür yurttafl üreticiler toplulu¤u kapitalistpazarda emeklerini satacak ve fabrikalarda ça-l›flacaklard›r. Tabii baz›lar› da, çal›flanlar› veücretlerini bask› alt›nda tutmak için "rezerv ifl-gücü ordusu"nun s›ra neferleri olarak bir ke-narda bekletileceklerdir. ‹flletmeler elbette da-ha vas›fl› elemanlara da ihtiyaç duyarlar ve e¤i-

Alternatif E¤itim ve Bilim

Haluk Gerger

Page 67: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

tim sistemi iflte bu gereksinimlere göre çeflitlidüzey ve alanlarda gerekli becerilerle donat›l-m›fl emekçileri pazar için yetifltirirler. Yani, k›-saca ve kabaca diyebiliriz ki, klasik merkezie¤itim kurumlar›, kapitalist pazar için, serma-yenin, patronlar›n gereksinimleri için insanyetifltirirler.

Elbette, bu e¤itim süreci içinde, oranlar›çok düflük olmakla birlikte iflçi ve emekçi aile-lerin çocuklar›na, s›n›f atlamak, en az›ndan,kol emekçisinden kafa emekçisi olmaya geçiflimkanlar› da yarat›l›r. Orta e¤itimden yükseke¤itime geçiflle birlikte bunlar için avukat,doktor, mühendis ve giderek müteahhit, avu-katl›k bürosu sahibi, olmak gibi olanaklar daaç›l›r. Ama büyük ço¤un-luk için öngörülen ve ger-çekleflen, kapitalist pazar-da eme¤ini pazarlayan,karfl›l›¤›nda yaflam›n› sür-dürebilmek için ücretemahkum k›l›nan ve eme-¤inin, al›n terinin bir k›s-m›yla da patrona art›k de-¤er, yani kar sa¤layan iflçi-ler, emekçiler olmakt›r.Onlar, esas olarak, bununiçin e¤itilirler, yetifltirilir-ler.

Bu, klasik merkezi ve"milli" e¤itimin ifllevselamaç ve sonuçlar›n›n özünü oluflturur…

Bu tür e¤itimin ayr›ca bir de "ideolojik"amaç ve sonuçlar› vard›r. Bu merkezlerde, pro-fesyonel e¤itimciler flahs›nda otoriteye boyune¤me, ö¤retilenleri sorgusuz kabullenme, ba-flar›n›n temel koflulu olarak bunlar›, örne¤inperiyodik s›navlarda, istenen biçimlerde tek-rarlama, ayn› yazg›y› paylaflt›klar›yla rekabetetme vs. ö¤retilir, içsellefltirilir. Yasakç›, otori-ter, rekabetçi ortamda, belirli bir tarih, belirlide¤erler, inançlar beyinlere ak›t›l›r. Bu de¤er-ler, asl›nda, emekçilerin de¤il, egemen s›n›fla-r›n, sermayedarlar›n, patronlar›n ç›kar ve ihti-yaçlar›yla dünya görüflleri do¤rultusundaoluflturulmufllard›r; ama bu kurumlarda "mil-li" nitelik kazand›r›larak "ortak" de¤erlere dö-nüfltürülürler ve benimsetilirler. Böylece de,

ö¤renciler, düzenin, ücretli kölelerinin ayn›köleli¤e mahkum olma yolunda tezgahtan ge-çirilip yetifltirilmifl çocuklar› olarak, patroniçin ölesiye çal›flmak, onun düzenini ölesiyesavunmak, s›n›f kardefllerinden bir ad›m önegeçmek, hatta onlar› sömürme olanaklar›nasahip olmak için öldüresiye çabalamak ve bur-juva devlet için gerekirse kahramanca ölmekiçin "k›vama getirilmifl," yani e¤itilmifl olurlar.Bu arada, uzun e¤itim süreci s›ras›nda da, so-kaklarda aylak aylak dolafl›p tehlikeli fikirleredinme ya da düzeni bozma gibi kötü al›flkan-l›klardan, e¤ilimlerden de uzak tutulmufl olur-lar…

Merkezi e¤itimin ideolojik yönelimininen temelinde de, ka-pitalizmin yap›saleflitsizli¤ini meflru-laflt›rmas›, insan›ninsan›, sermayedar›niflçiyi sömürmesigerçe¤inin de gizlen-mesi yatar.

Sonuçta da,merkezi klasik e¤i-tim, özünde, ifllevselve ideolojik boyutla-r›yla, s›n›f tahakkü-münün en etkili ay-g›tlar›ndan bir ola-rak ortaya ç›kar.

Bu "s›n›f tahakkümü"nü gerçeklefltirme,ülkelere göre de¤iflir kuflkusuz. Örne¤in bizimülkemizde, yoksullar›n çocuklar›n›n çok bü-yük bir bölümü, hiç olmazsa görece "rahat"çal›flma imkanlar› elde etmek için gerekli e¤i-timi görme f›rsat›ndan dahi yoksundurlar. Bu-na karfl›l›k, yüksek ö¤renim aflamas›na ulaflm›flolanlar bile, merkezi otorite YÖK’ün sultas› al-t›nda biçimlendirilen klasik üniversitelerdeancak ve sadece Türkiye kapitalizminin veholdinglerin "ayak iflleri"ni yapabilecek dü-zeyde "e¤itilir"ler. Bu arada, resmi ideoloji debeyinlere ak›t›lmaya devam edilir. Daha üstgörevler için paral› özel üniversiteler vard›r.Egemenlerce özel olarak seçilenler de yurt d›-fl›na gönderilirler. Burjuvazinin çocuklar› iseya çal›flma ihtiyac› duymad›klar›ndan ‹sviç-

69TEOR‹DE do¤rultu

Patronlar, en baflta, okuma-yazmabilen, basit aritmetik ifllemleri yapa-bilen bir iflçi kitlesine ihtiyaç duyar-lar elbette. Bu özgür yurttafl üretici-

ler toplulu¤u kapitalist pazardaemeklerini satacak ve fabrikalardaçal›flacaklard›r. Tabii baz›lar› da,

çal›flanlar› ve ücretlerini bask› alt›n-da tutmak için "rezerv iflgücü ordu-su"nun s›ra neferleri olarak bir ke-

narda bekletileceklerdir.

Page 68: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

re’de lüks yaflam›n adab›na iliflkin ö¤renim gö-rürler ya da ifli devralacak olanlar, ABD’nin,Avrupa’n›n pahal› üniversitelerine gönderilir-ler. Onlar›n ayr›ca özel olarak resmi- ideolojikbir e¤itime ihtiyaçlar› yoktur; çünkü o "de¤er-ler" zaten onlar›n öz de¤erleridir, yaflamdakikonumlan›fllar›n›n do¤al sonuçlar›d›r. Resmie¤itimin ideolojik ifllevleri, "yabanc›lar"a, öte-ki s›n›flara dair bir meseledir…

‹tiraz etmeye cüret edenlere, özgür kifli-liklerini, insanl›klar›n› korumaya kararl› olan-lara, daha farkl› bir ya-flam projesinin müm-kün oldu¤unu düflü-nenlere, içinden geldi¤iemekçi s›n›flara veyoksul ço¤unlu¤a iha-net etmeyi de¤il, onahizmet etmeyi amaçbelleyenlere, bask› vesömürüyü yaflamdansilmek gibi bir kaygusuolanlara ise, hukuktankaba kuvvete, bafltae¤itim kurumununkendi içinde olmaküzere, düzenin bütünzor ayg›tlar›n›n olancah›flm› haz›r ve naz›r-d›r…

Karl Marx, sermayeyi anlatarak, iflçi s›n›-f›n› ve emekçileri de anlatm›fl oldu. Kapitaliz-min yasalar›n› keflfederek, iflçi ve emekçileresosyalizm alternatifinin götürdü. Bu benzet-meden hareket ederek diyebiliriz ki, klasike¤itimi tan›mlama yolundan giderek alternatife¤itimin de özünü belirlemek mümkündür.Neyin alternatifi olmaya çal›flt›¤›m›z, kabacada olsa, ne yapmak istedi¤imizi de ortaya ko-yuyor. Ne var ki, alternatif e¤itimle ifade etti-¤imiz yöntem ve amaçlar›m›z› daha somut be-lirtmeye geçmeden önce, "alternatif bilim"kavram›n› da aç›kl›¤a kavuflturmak gerekmek-tedir.

Öyle ya, toplumdaki çeflitli s›n›flar›n e¤i-tim modelleri, yöntemleri, amaçlar› olabilir veburadan alternatif e¤itim projeleri türetilebilir;ama bilim herkes için ayn› de¤il midir, bilim

bütün insanl›¤› kapsamaz m›, onun s›n›fland›-r›lmas›, s›n›fsal aidiyetle rab›taland›r›lmas›,farkl› seçeneklerle ifade edilmesi mümkünolabilir mi?

S›n›flar›n ve bilimlerin geliflim tarihinebakt›¤›m›zda bütün bunlar›n mümkün oldu-¤unu görebiliyoruz. Do¤a bilimlerini ele ala-l›m. Kapitalizmin hakim sosyal formasyon vedolay›s›yla da burjuvazinin hakim s›n›f olarakortaya ç›k›fl› ve serpilip geliflmesiyle do¤a bi-limlerinin geliflmesi aras›nda organik ba¤lar

vard›r. Meta üretimi,manifaktür, makinan›nve fabrikan›n ortayaç›kmas›yla, tekni¤inilerlemesi, bilim ve tek-nolojinin üretime uy-gulanmas›, üretici güç-lerin geliflimi ayn› süre-cin boyutlar›n› ifadeeden organik bir bü-tünlük oluflturmakta-d›rlar. Daha sonralar›da, iletiflim, ulafl›m vesilah teknolojilerindekigeliflmelerle, ki bunlarelbette esas olarak do¤abilimlerindeki keflif veat›l›mlar›n sonuçlar›y-d›lar, burjuvazinin yeni

kaynak ve pazarlara ulaflmas›, dünyay› sömür-gelefltirmesi mümkün olabilmifltir.

Do¤a bilimlerindeki geliflmelerdir burju-vaziyi, onun düzeni kapitalizmi do¤uran veburjuvazinin dünya çap›nda serpilmesini, pa-lazlanmas›n› sa¤layan, giderek de, hakimiyeti-ni sa¤lamlaflt›ran. ‹flte bu nedenle, do¤a bilim-leri, burjuvazinin hizmetinde olagelmifl, esasolarak ona hizmet etmifl, onun güçlenmesini,hakimiyetini kurmas›n› mümkün k›lm›flt›r di-yoruz. Kapitalizmin ve burjuvazinin özelliklebilim ve teknolojiyi gelifltirmekteki kararl› yö-nelifli de bundand›r zaten. Kapitalist pazar›ndayatt›¤› rekabet, onun temel yasas› olan karmaksimizasyonu ve maliyetleri düflürme zo-runlulu¤u, yeni pazarlar, kaynaklar bulma ih-tiyac›, baflka formasyonlar› kendine tabi tutmadinami¤i, hep birlikte, hem bu gelifltirmeyi zo-

70 TEOR‹DE do¤rultu

‹tiraz etmeye cüret edenlere, özgürkifliliklerini, insanl›klar›n› korumayakararl› olanlara, daha farkl› bir ya-flam projesinin mümkün oldu¤unu

düflünenlere, içinden geldi¤i emekçis›n›flara ve yoksul ço¤unlu¤a ihanet

etmeyi de¤il, ona hizmet etmeyiamaç belleyenlere, bask› ve sömü-rüyü yaflamdan silmek gibi bir kay-gusu olanlara ise, hukuktan kabakuvvete, baflta e¤itim kurumununkendi içinde olmak üzere, düzeninbütün zor ayg›tlar›n›n olanca h›flm›

haz›r ve naz›rd›r…

Page 69: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

runlu k›lmakta hem de meyvelerinin burjuva-zi taraf›ndan gasp›n› getirmektedir. O geliflenmakinalar, ayg›tlar, teknikler, bantlar, robotlarise iflçiyi ö¤üttü, hayata küstürdü, o gelifltiri-len tüfekler, mitralyözler, roketler, tanklar, obombalar, o silahlar da yüz milyonlarca yoksu-lu k›rd› geçirdi...

Elbette bu söylediklerimden, bir "makinak›r›c›" bak›fl ç›kmaz. Elbette bizler do¤a bilim-lerinin, teknolojinin, üretici güçlerin geliflimi-nin karfl›s›nda de¤iliz. Bunlar›n s›n›fsal sonuç-lar›n›, hangi s›n›fa hizmet için kullan›ld›klar›-n›, bunun sonuçlar›n› irdeliyoruz sadece. Bi-lim dal›n›n s›n›fsal aidiyetini belirleyen ölçüt-lerdir bunlar bize göre. Üstelik kapitalizm, do-¤a bilimlerindeki geliflmeleri bir yandan kendihizmetine koflarken, dünya nimetlerini burju-vazinin tekelinde israf ederken, eflitsizli¤i de-rinlefltirirken, bir yandan da üretim araçlar›n›özel mülkiyet çerçevesi içinde tutarak, daha dageliflmesini, bütün insanl›¤›n hizmetinde kul-lan›lmas›n›, yeryüzünden herkes için açl›¤›n,evsizli¤in, hastal›¤›n, iflsizli¤in, yoksullu¤unsilinmesini, eflitli¤i, özgürlü¤ü, bollu¤u da en-gelliyor.

Do¤a bilimlerinin burjuvazi taraf›ndanböyle sahiplenmesi karfl›s›nda, durum sosyalbilimler alan›nda de¤iflmektedir. Toplumbili-min alan› insano¤lunun toplu yaflam›d›r; bir-likte yaflama gerçekli¤i ve hayat› sürdürebil-mek için üretmek zorunlulu¤udur konular›-n›n kaynaklar›. Bu zorunluluk ve gerçekli¤inkoflullar›n›n, içinde yaflan›lan düzen ve çevre-nin sistemik/yap›sal özelliklerinin, iflleyiflinin,gelifliminin ve yasalar›n›n gözlemlenmesini,analizini, sistematik tan›mlanmas›n›, insanisonuçlar›n›n saptanmas›n›, irdelenmesini içe-rir genel olarak. Tabii bulgular›n ifadesi ve ya-y›lmas› da bilimsel u¤rafl›n ayr›lmaz bir di¤erboyutunu oluflturur.

Toplumbilim bu özelli¤iyle bir sorunsalüretmektedir. Bu, toplumsal gerçeklerin gizlikalmas›nda kendileri aç›s›ndan yarar umanla-r›n bilimsel u¤rafl ile nesnel bir karfl›tl›k içindeolmalar›ndan kaynaklanmaktad›r.

Toplumbilim, ele ald›¤› konular›n özü iti-bariyle; egemen kurumlar, ayr›cal›klar ve ide-olojiler aç›s›ndan da, verili durumun devam›n-

dan ç›kar› bulunanlarca da ve bunlar›n korun-mas›ndan yükümlü olanlar bak›m›ndan da de-netim alt›nda tutulmas› gereken bir alan ola-rak görülegelmifltir. Toplu yaflam›n ve içindeyer ald›¤› Düzen’in sahipleri taraf›ndan gözdenkaç›r›lmak istenen "tats›z" gerçeklerinin veözelliklerinin, çeliflki ve çat›flmalar›n›n, kimi-leri için haks›zl›k ve eflitsizliklerinin, yanl›fll›kve kötülüklerinin, eksiklik ve çarp›kl›klar›n›nanalizinin, sistematik biçimde saptanmas›n›nve en önemlisi de bunun topluma yay›lmas›-n›n egemenlerce istenmesi beklenemez. Asl›n-da bilimsel u¤rafl ile s›n›fsal ayr›cal›klar›n ör-tüflmesi ya da çeliflmesinin öyküsü çok eskile-re uzan›r ve do¤a bilimlerini de kapsar. Örne-¤in, dönemin egemen ve yönetici s›n›flar›n›nç›karlarlar›na ayk›r› görüldü¤ü için, "dünya-n›n kendi etraf›nda döndü¤ü gerçe¤i" bile’,ölüm cezas›n› gerektiren bir bilimsel u¤rafl ala-n› ve tezi kabul edilebilmifltir. ‹flte bunun gibi,toplumbilim de, üstelik çok daha "hassas vetehlikeli" alanlar› kapsad›¤›ndan egemen bur-juvazi taraf›ndan çok da bir özgürlük alan› ola-rak görülmek istenmemifltir.

Marks, "görüntüler yetseydi bilime gerekkalmazd›" der. Ne var ki, kapitalizm gibi sö-mürüye dayanan bir s›n›fl› toplumda, düzeninve egemeni burjuvazinin sömürüyü gizlemekya da meflrulaflt›rmak için oluflturdu¤u görün-tünün ard›ndaki öz’ün, yani sömürünün orta-ya ç›kar›lmas›n›, hele bunun bir de sömürü-lenlere ö¤retilmesini beklemek iyimserlikolur.

Görüntünün ard›ndaki özün oluflturdu¤utoplumsal gerçekli¤in ortaya ç›kar›lmas›n›n,kurulu toplumsal iliflki ve yap›lardan yanaolanlarca tehdit unsuru say›lmas› kaç›n›lmaz-d›r. Böyle bir durumda, bilimsel özgürlük,egemen ve yönetici konumda olanlarca s›n›rla-n›lmak, bununla u¤raflanlar da bask› alt›ndatutulmak istenir. Sözünü etti¤imiz karfl›tl›k ileuygulanan s›n›rl›l›klar ve k›s›tlamalarla bunailiflkin sorunlar›n çözümleri toplumsal formas-yonlara ve rejimlere göre çeflitli biçimlerde or-taya ç›kar. Mutlak ya da s›n›rs›z bir özgürlükça¤›m›zda görülmemekle birlikte, bu konuda-ki durum görece genifl özgürlüklere, demokra-tik haklara ve temel insan haklar›na sayg›ya

71TEOR‹DE do¤rultu

Page 70: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

dayanan yap›lardan totaliter ve monolitik bas-k›c› rejimlere kadar uzanan bir çeflitlilik gös-termektedir. Genifl y›¤›nlar›n mücadelelerine,bilinç ve örgütlülük düzeylerine, tarihsel vemaddi birikime göre bu tür farkl›l›klar ortayaç›kabilmektedir. Kullan›lan s›n›rlama/k›s›tla-ma araçlar› ise, hukuktan e¤itime, kaba kuv-vetten ideolojik ayg›tlara uzanan bir dizi ku-rum ve süreci kapsamaktad›r.

Burjuvazi de, kendinden önceki sömürü-cü s›n›flar gibi, kapitalist sömürüde somutla-flan s›n›f tahakkümünü, dayanaklar›n›, sonuç-lar›n›, mekanizmalar›n› gizlemek, meflrulaflt›r-mak, toplumsal denetim ve sorgulamadan ka-ç›rmak, giderek de, y›k›lmas›n› önlemek içintoplumbilimleri ve bilimcileri denetimi alt›ndatutmaya yarayacak kurumlar›n›, yöntemlerini,ideolojik hegemonyas›n› oluflturmaya giriflti.Yani, toplumbilime do¤a bilimlerine yaklaflt›¤›gibi yaklaflmad›.

‹flte bu toplumbilimleri özünden sapt›ra-rak esas olarak iflçileri ve emekçileri, yani sö-mürülenleri karanl›kta tutsak tutma çabalar›sonunda da, burjuva toplumbilimleri, giderek,özü gizleyen görüntü yumaklar› oluflturmayaindirgendi. Burjuva sosyal bilimciler de, kapi-talizmin kafa emekçileri olarak onun ideolog-lar›na, teorisyenlerine dönüfltüler. Böylece,resmi ya da özel, yüksek ö¤renim kurumlar›da merkezi "milli e¤itim"in ifllevleriyle dona-t›l›p yükümlendirildiler…

Ne var ki, burjuvazinin egemenli¤i alt›n-da bu geliflmeler yaflan›rken, iktisad›yla, eko-nomi politi¤iyle, tarih disipliniyle, diyalekti-¤iyle, felsefesiyle Marksist Toplumbilim tarihsahnesine ç›kt›. Marksizm, bir ideoloji, bilim-sel bir dünya görüflü, politik hareket ve bir ta-rih ve toplum bilimi olarak, do¤rudan, iflçi s›-n›f›n›n, eme¤in, onun dolay›m›yla da, büyükinsanl›¤›n iktidar›n›, kurtuluflunu, k›saca, in-san›n tam anlam›yla insanlaflmas›n›, öz praksi-si, bilinçli eylemlili¤i ve hedefi olarak önünekoydu.

Marks, ‹flci S›n›f›’n›n, iflçiler büyük ço-¤unlukla ay›rd›nda olmasalar ve hatta ona kar-fl› pratiklere kat›lsalar bile, özel mülkiyet uy-garl›¤›n› sona erdirmede tarihsel bir zorunlu-lukla yükümlendi¤ini göstermifltir. Bu, ‹flçi S›-

n›f›’n›n "teorik bilinci"dir. Marks’›n gösterdi¤igibi, ‹flçi S›n›f›, "insanl›¤›n tümden yitifli"dir;"O, özel mülkiyetten do¤mufltur ve toplumunen insanl›k d›fl› halinin toplam›d›r ve fakatözel mülkiyetin de tam karfl›t›d›r, antitezidir";"O, özel bir haks›zl›¤a de¤il, haks›zl›¤›n takendisine u¤rad›¤› için özel hak gözetmez veyaln›z insani bir hakl›l›k gözetir"

Bu nedenlerle de, "insan›n topyekûn ka-zan›l›fl›"n› da, "kendisini ve kendisini yaratanözel mülkiyeti ortadan kald›rarak toplumunbütün kesimlerini özgürlefltirme"yi de gerçek-lefltirecek devrimci bir s›n›ft›r proletarya.

‹flte alternatif e¤itime özünü kazand›ranalternatif bilim, yani iflçi s›n›f›n›n, eme¤in bili-mi budur.

Buradan alternatif e¤itimin özellikleri deortaya ç›kar›labilir art›k. Alternatif e¤itim, el-bette, do¤as› gere¤i, otoriter, rekabetçi, dog-matik, statükocu de¤il, tam aksine, araflt›rma-c›, dönüfltürücü, paylafl›mc› ve dayan›flmac›-d›r. Kafa ve kol eme¤ini, üretim ile bilimi, bil-ginin bütünlü¤ünü, ba¤›ms›z, özgür, bilinçlikiflili¤in tüm boyutlar›yla gelifltirilmesini gö-zetir.

Bizim "Okul"umuzda, diploma yoktur,mezuniyet ve sonras›nda da terfi imkan›, dahaçok maafl alma f›rsat› yoktur. Bunlar bizim veburaya e¤itim almaya gelenlerin amaçlar› ara-s›nda zaten bulunmamaktad›r. Asl›nda, hedef,alternatif bir hayat projesinin de¤erlerini içsel-lefltirmek ve onu yaflama sanat›n›n sezgileriyledonatmakt›r…

Bütün bunlar›n ötesinde ve üzerindeyse,alternatif e¤itim, toplumun lanetlilerini, iflçi veemekçileri, ezilenleri, yoksullar›, kapitalizmehizmet etmenin becerilerini elde etmeleri içinde¤il, onun boyunduru¤undan kurtulup kendiyazg›lar›na egemen olmalar› için gerekli bilgive becerilerle donatmay› öngörür. Alternatife¤itimin hedefi, eme¤in yönetilen de¤il, yöne-tici olmas›n›n koflullar›n›, iradesini ve bilgi-sel/bilimsel donan›m›n› kazand›rmakt›r iflçile-re, emekçilere ve dostlar›na.

‹flçi S›n›f›’n›n "teorik bilinci"ni a盤a ç›-karmaya, prati¤e dönüfltürmeye yönelir alter-natif e¤itim… O’nu devrimci görevlerine ve

72 TEOR‹DE do¤rultu

Page 71: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yönetici s›n›f olmaya haz›rlamay› ilke edi-nir…Naz›m’›n deyifliyle, alternatif e¤itim, bafl-kalar›na ait "flark› dinlemeyi de¤il", eme¤e öz-gü "flark› söylemek" isteyenlerin etkinli¤idir…

Bütün bu söylediklerim bofl iddialar vehayaller midir? Hay›r. ‹flçilerin ve emekçileringerçekten yönetici olduklar› dünyalar yarat›l-m›flt›r, bizzat emekçiler taraf›ndan. Bunlar››nsonu gelmemifltir; çünkü karfl› taraf hâlâ çokgüçlüdür; e¤itim, örgütlülük, fliddet araçlar› veonlar› kullanmadaki beceri ve ac›mas›zl›k, pa-ra, deneyim, kör inanç-lar ve benzeri araçlaronlar›n ellerindedir.Ne var ki, "yenile yeni-le yenmeyi ö¤renece-¤im" diyen Rus Çar› gi-bi, iflçi ve emekçiler de"yönetemeye yönete-meye bir gün yönetme-yi" mutlaka ö¤renecek-lerdir. 70 günlük ParisKomünü’nden bozulabozula da olsa 70 y›lsüren Sovyet deneyi-mine, yönetim deneyi-mi tarihsel dayanakla-r›n› yaratm›flt›r.

Bak›n BolflevikDevrimi’nden hemensonra Çarl›k Rusyas›’-n›n bir generali neler söylemiflti:

"Kim inan›rd› ki, mahkeme binas›n›n kap›-c›s› ya da bekçisi bir anda istinaf mahkemesibaflkan› olacak? Ya da hastane hademesi hasta-nenin yöneticisi; berber büyük bir memur; dünküaste¤men baflkomutan; dünkü ufak ya da s›radanemekçi belediye baflkan›; dünkü tren ya¤c›s› bö-lüm baflkan› ya da istasyon flefi; dünkü çilingirfabrika yöneticisi olacak?"

Alternatif bilim, eme¤in bilimi Marksizmbunlar›n olabilece¤ini söylüyor; hayat gerçek-leflti¤ini gösteriyor ve alternatif e¤itim de ge-reklerini yerine getirmeyi amaçl›yor. "Ayakla-r›n bafl olmas›" ve bafl olmay› becerebilmeleriiçin var alternatif e¤itim.

Ama en baflta baflka bir bilinç gerekli:Marks’›n dedi¤i gibi, sonuçta, "iflçiler kendi ni-

hai zaferlerine en büyük katk›y› kendileri yap-mak zorundad›rlar…" Tabii bunun için dekendi örgütlülüklerini yaratmak durumunda-d›rlar…

***

Alternatif e¤itim konusunu yönteme ilifl-kin bir temel noktay› atlayarak kapatmak yan-l›fl olur. Alternatif e¤itimde "ö¤reten" ile "ö¤-renen" aras›ndaki iliflki farkl›d›r, farkl› olmakzorundad›r. Burada, ö¤rencinin yaflam tecrü-besinden, kendi yaflam›ndan ve içinde bulun-

du¤u koflullardan olu-flan bütün birikimi üze-rinden hareketle bir ö¤-retim ve e¤itim süreciplanlanmal›d›r. "Hoca"önce "ö¤renci"sindenonun deneyimlerini vebilgilerini istemek du-rumundad›r. Yani iliflkihocan›n ö¤rencisineelini uzatmas›yla bafl-lar. Ö¤renci ise bu elitutmak, kendi yaflambirikimini aktarma gay-reti içinde olmal›d›r.‹kinci aflamada, hoca,ö¤renciden ald›¤› bilgive deney birikimi üzeri-ne koyarak, aktarmakistediklerini o temelin

üzerinde inflaa ederek ö¤renciye sunmal›d›r.Bu kez veren hoca, alacak olan ö¤rencidir. Vebu süreç böyle devam ederek geliflmelidir.Karfl›l›kl› bir etkileflim, birbirinden sürekli ö¤-renmek ve ö¤renilenler üzerine yeni bilgilerikoyma sürecidir alternatif e¤itim. Son aflama-da ise ortak prati¤i içermelidir bir biçimde…

Yaflam›n› iflçilerin e¤itimine adam›fl birAmerika’l› marksistin, Leo Huberman’›n 1967y›l›nda Monthly Review Dergisi’ndeki bir yaz›-s›nda verdi¤i ö¤retme tekni¤ine iliflkin bir ör-ne¤i kabaca özetlemek istiyorum. Böylece nededi¤im daha iyi anlafl›lacak.

Burada söz konusu olan bilgi düzeyi çokaltlarda olan iflçilere kapitalizmi, kendi yaflamdeneyimlerinden ç›kararak en özlü ve gerçek-çi, yani olar›n hayat›yla ba¤ kurarak anlatmak-

73TEOR‹DE do¤rultu

Burjuvazi de, kendinden önceki sö-mürücü s›n›flar gibi, kapitalist sö-mürüde somutlaflan s›n›f tahakkü-münü, dayanaklar›n›, sonuçlar›n›,mekanizmalar›n› gizlemek, meflru-laflt›rmak, toplumsal denetim ve

sorgulamadan kaç›rmak, giderekde, y›k›lmas›n› önlemek için toplum-bilimleri ve bilimcileri denetimi alt›n-da tutmaya yarayacak kurumlar›n›,yöntemlerini, ideolojik hegemonya-s›n› oluflturmaya giriflti. Yani, top-

lumbilime do¤a bilimlerine yaklaflt›-¤› gibi yaklaflmad›.

Page 72: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

t›r.

Hoca, bir soruyla bafllar: Nerede çal›fl›yor-sunuz?

Buna yan›tlar gelir, iflçiler çal›flt›klar› yerisöylerler.

Soru: Peki neden çal›fl›yorsunuz?

Yan›tlar…

Soru: Fabrikas›nda çal›flt›¤›n›z kifli de siz-lerle birlikte çal›fl›yor mu?

Yan›t…

Soru: fiirketin hisselerine sahip olanlar-dan fabrikada çal›flan›n› hiç gördünüz mü?

Yan›t…

Soru: Ama nas›l olabilir, hepiniz yaflamakiçin çal›flmak zorunda oldu¤unuzu söylemiflti-niz; ama flimdi bana çal›flmayan insanlar da ol-du¤unu söylüyorsunuz. Nas›l oluyor bu?

Yan›tlar…

Soru: Demek ki, toplumda iki gurup in-san var: Çal›flanlar (verilen yan›tlara göre) ka-r›nlar›n› doyurmak, kiray› ödemek, ailesinebakmak için çal›flanlar. Bir de çal›flmaya ihti-yaç duymadan yaflayabilenler…Siz ücretleri-nizle geçiniyorsunuz, ya ötekiler?

Yan›tlar…

Ve hoca tahtaya yazar: Çal›flarak yaflayan-lar-Sahip olarak yaflayanlar… ‹flçiler çal›flarak,patronlar sahip olarak yafl›yorlar…

Soru: Peki her zaman ifl bulabiliyor musu-nuz?

Yan›t: Bir iflçi çal›flt›¤› fabrikan›n kapand›-¤›n› söyler.

Soru: Nerede çal›fl›yordun?

Yan›t: Bir tekstil fabrikas›nda.

Soru: Peki neden kapand› fabrika, insan-lar›n sizin orada art›k gömle¤e ihtiyaçlar› yokmu? Harry’nin de çal›flt›¤› buzdolab› fabrikas›kapanm›fl, insanlar buzdolaplar›na da m› art›kihtiyaç duymuyorlar?

Yan›tlar…

Soru: Yani flunu mu söylemek istiyorsu-nuz: Asl›nda gömle¤e ve buzdolab›na ihtiyaçtabii ki var; ama patron yeterince kar edeme-yince, para kazanamay›nca ya da üretilen mal-

lar› alacak kadar insan gerekli paray› kazana-m›yorsa kapat›yor ifl yerini?

Yan›tlar…

Hoca özetliyor: O halde bu düzende çal›-flarak yaflayabilenler var ve bir de insanlar içingerekli mallar› üretebilen makinalara, fabrika-lara, madenlere vb. üretim araçlar›na sahip ol-duklar› için çal›flma mecburiyeti duymadanyaflayanlar var. Bu üretim sistemine (Hoca tah-taya yazar) KAP‹TAL‹ZM diyoruz. ‹flverenlereayr›ca kapitalist de deniyor. Ve bu iflverenler,yani üretim araçlar›na sahip olanlar, toplumunihtiyaç duydu¤u fleyleri de¤il, kar getiren me-talar› üretiyorlar…

Elbette kapitalizm baflka pek çok biçimdeanlat›labilir; ama bu yöntemde do¤rudan iflçi-lerle diyalog içinde ve onlar›n hayatlar›ndan,birikimlerinden kalkarak tan›mlan›yor sis-tem…

Kuflkusuz, ayn› biçimde, toplumdaki güçiliflkileri ("kim daha güçlü sizler mi yoksa pat-ronlar m›?"), devlet ve hükümetin karakteri(Kimin devlet kat›nda sözü daha çok geçiyor,hükümet kimlerden, kimlerin yandafl ve söz-cülerinden olufluyor?"), iflten ç›karma ve dü-flük ücret sorunlar› ("düflük ücrete raz› olmaz-sam iflsiz bir baflkas› gelir benim istemedi¤imücrete çal›fl›r"), sendikal mücadele ve top-lusözleflme konular› ("Hepiniz sendikada ör-gütlenir ve önerilen düflük ücreti kabullenme-yi reddederseniz, patron yeni bir anlaflma yap-maya mecbur olmaz m›? Fabrikay›, patron, ifl-çiler olmadan iflletebilir mi?) ve benzeri pekçok konu birlikte tart›fl›labilir ve ö¤rencilerindo¤rudan katk›lar›yla aç›kl›¤a kavuflturulabi-lir, bir baflka ifadeyle, ö¤retilebilir…

Elbette, bilgi birikimleri daha geri, yaflamdeneyimleri daha çeflitli ve zengin ö¤rencilerledaha karmafl›k sorunlar da ifllenebilir. Önemliolan karfl›l›kl› ö¤renme, etkileflim ve paylafl-mayla derslerin yürütülebilmesi…

‹flte alternatif e¤itim çabalar›m›zla benimbu akflam size söylemek istediklerim. Tekrarhoflgeldiniz. Aram›zda bulunan hocalar›m›za,ö¤rencilere, BEKSAV yönetimine ve misafirle-rimize teflekkür ediyorum…■

74 TEOR‹DE do¤rultu

Page 73: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

IMMANUEL Wallerstein, “sistem muha-lifi” olma iddias›n› tafl›yan bir entelektüel.Düflünsel geçmifli, ‘60’l› y›llara kadar uzan›-yor; ama bu topraklar onu ‘90’larda tan›d›.1980 öncesi dönemde Wallerstein, A. Emma-nuel, A. G. Frank ve Samir Amin ile birlikteoluflturduklar› ekolün azgeliflmifllik teoris-yenlerindendi. Sungur Savran, soyadlar›n›nilk harflerinden oluflturdu¤u “WEFA okulu”ismiyle an›yordu bu ekolü.(1) ‹simlendirme bi-ze de uygun gözüktü. WEFA ekolünün temeltezi, Frank’›n “azgeliflmiflli¤in geliflmesi” ola-rak formüle etti¤i düflünceydi: Kapitalizm,esasta devletler aras› hegemonya iliflkilerineve hegemonik dizilifle dayanan bir sistemdir;bu sistemde, “merkez” devletler, “çevre” dev-letlerin ekonomik “art›k”›na sürekli artan bi-çimde el koyarlar. Kapitalizm, azgeliflmifl ül-kelerin geliflmesini engelledi¤i gibi, merkezülkeler d›fl›ndaki ülkeleri mümkün oldu¤un-ca çok “azgelifltirir”. Dolay›s›yla azgeliflme

azalmaz, artar. WEFA ekolü, merkez-metro-pol ülkelerde çizdikleri idealize edilmifl birkapitalizm tablosuna karfl›t olarak, çevre ül-kelerdeki ekonomik yap›y› “çarp›k kapita-lizm” olarak nitelerler. (Ki, WEFA’n›n bu çar-p›k teorisinden Türkiye Devrimci Hareketihala yakas›n› kurtaramam›flt›r.) Sömürününözünü merkez devletlerin “art›k”a zorla elkoymas›nda gören bu “neo-marksist” ekolün,azgeliflmiflli¤e alternatif olarak önerdikleri“sosyalizm” de bir tür üçüncü dünya milliyet-çili¤i teorisinden ibaretti. Wallerstein, ‘70’ler-den itibaren, bir sosyalist dünya hükümetininvar olmad›¤› koflullarda, tüm dünyan›n kapi-talist say›lmas› gerekti¤ini öne sürdü: Kapita-list dünya-sistem içinde, feodalizme ne kadaryer varsa, sosyalizme de o kadar yer vard›.WEFA ekolünün di¤er bileflenleri bir yana,art›k dünya koflullar›, Wallerstein’›n marksiz-me (sahte) vefa’s›n› gereksiz k›lacak yöndeilerliyordu. 1989-90 olaylar›yla revizyonist

75TEOR‹DE do¤rultu

Immanuel Wallerstein

Gerici Bir Felsefenin

Anatomisi“Bize göre komünizm, ne yarat›lmas› gereken bir durum, ne de gerçekli¤in ona uydurulmakzorunda olaca¤› bir ülküdür. Biz bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm

diyoruz. Bu hareketin koflullar›, flu anda var olan öncüllerden do¤arlar.”Marx-Engels

Page 74: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

blok y›k›ld›¤›nda ise tüm sosyalist söyleminiterk etti. Art›k, marksizmin kavramlar›n› birkenara b›rak›p, kendi özgün teorik kulvar›n-da doludizgin at koflturmas›n›n önünde birengel kalmam›flt›. 1982’de, kapitalizmin ta-rihsel bak›mdan feodalizmden daha geri birsistem oldu¤unu ileri sürerken, henüz “gü-nah duygusuna efllik eden o ürpertiyi duyu-yor”du.(2) Sonra bu kayg›lar›n› aflt›! Art›k, tüm20. yüzy›l sosyalizm deneyimlerini “liberaliz-min bir varyant›” olarak tan›mlayacak denlicesaretlendi. Ne de olsa, art›k rüzgar Wallers-teinlardan yana esiyordu!

I. “L‹BERAL‹ZMDEN SONRA” MI?

Wal le r s t e in ’ ›n1989 sonras› eserleri-nin incelenmesi, buyeni durumda formü-le etti¤i ideolojik tez-lerin oda¤›nda “libe-ralizmden sonra” fik-rinin durdu¤unu gös-terir. Kuflkusuz, birtarih felsefesiyle çer-çevelenen ve ütopyac›bir gelecek kurgusunaba¤lanan bir fikirdirbu. Ancak, bu fikrin,ayn› isimli kitaptan(3)

da görülebilece¤i gibi,Wallerstein’›n yenidönem felsefesi aç›-s›ndan; üzerine bir di-zi baflka tezin formüle edildi¤i temel bir tezoldu¤u tespit edilmelidir.

Wallerstein’a göre, 1989-90 olaylar›, hem“komünizmler”in ve “marksizm-leninizm”in;hem de “1789’dan 1989’a kadar, kapitalistdünya ekonomisinin ideolojik harc›”(4) olan li-beralizmin çöküflüdür. Zira, bu ikisi görünür-de ne denli karfl›t ideolojiler gibi dururlarsadursunlar, gerçekte sosyalizm ve marksizm-leninizm, liberalizmin bir varyant› olmaktanbaflka birfley de¤ildiler.

1848 devrimine kadar, zaten, liberalizm-

le sosyalizmin iki ayr› ideoloji olduklar› peksöylenemezdi. Bu ikisi, daha ziyade, muhafa-zakarlara karfl› “ilerleme” için mücadele edentek bir ideolojiydiler. 1848 devrimi, ilk kez üçfarkl› ideolojinin ortaya ç›kmas›na götürdü:Liberalizm, sosyalizm ve muhafazakarl›k. Li-beralizm; “esasen, tedrici reformlar›n dünyasisteminin içerdi¤i eflitsizlikleri ›slah edip, kes-kin kutuplaflmalar› azaltaca¤›n› vaat ediyor-du.”(5) Liberalizm, “devlet vas›tas›yla ak›lc› re-formculuk”tu. 19. yüzy›lda liberalizmin prog-ram›, “tehlikeli s›n›flar”›n yat›flt›r›lmas› vesisteme entegre edilmesi amac›yla flu üç refor-mun gerçeklefltirilmesiydi: Genel oy hakk›,refah devleti ve uluslaflma. Muhafazakarl›k vesosyalizm ile liberalizm aras›ndaki fark, yal-

n›zca bir derecefark›yd›. Her ikiside, liberalizminprogram edindi¤i“ilerleme”ye karfl›de¤illerdi. Ancakmuha f azaka r l a rilerlemenin dahayavafl ve kontrollügerçekleflmesindenyanayd›lar, sosya-listler ise daha radi-kal ve h›zl› bir iler-lemeden yanayd›-lar. “Asl›nda siyasibir program ve dola-y›s›yla bir ideolojiolarak sosyalizmiliberalizmden özel-

likle ay›ran nokta, ilerlemenin gerçekleflmesininbüyük bir yard›mc› ele ihtiyaç duydu¤u, bu ol-maks›z›n çok yavafl bir süreç olaca¤› kanaati-dir.”(6) Böylece gerçek yaflamda, muhafazakar-lar ancak biraz daha tutucu liberaller; sosya-listler ise ancak biraz daha radikal liberalleroldular. Wallerstein’a göre, 19. yüzy›lda sos-yalizm, liberalizmin üç reform hedefinin pefli-ne tak›ld›. (Genel oy hakk›, refah devleti,uluslaflma.) Oy hakk› ve devletten sosyal-ekonomik yard›m koparma mücadeleleri 19.yüzy›l sosyalist hareketinin ana çerçevesini ves›n›r çizgilerini oluflturdu. Sosyalistler, bafl-

76 TEOR‹DE do¤rultu

WEFA ekolü, merkez-metropol ülkeler-de çizdikleri idealize edilmifl bir kapita-lizm tablosuna karfl›t olarak, çevre ül-kelerdeki ekonomik yap›y› “çarp›k ka-

pitalizm” olarak nitelerler. (Ki, WE-FA’n›n bu çarp›k teorisinden Türkiye

Devrimci Hareketi hala yakas›n› kurta-ramam›flt›r.) Sömürünün özünü merkezdevletlerin “art›k”a zorla el koymas›n-da gören bu “neo-marksist” ekolün,azgeliflmiflli¤e alternatif olarak öner-dikleri “sosyalizm” de bir tür üçüncü

dünya milliyetçili¤i teorisinden ibaretti.

Page 75: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

lang›çta uluslaflmaya karfl›t enternasyonalistbir söylem tutturdularsa da, I. Dünya Savafl›,sosyalistlerin ulusçulu¤a buland›¤›n› göster-di.

20. yüzy›lda, art›k “merkez” ülkelerin“tehlikeli s›n›flar”› yat›flt›r›lm›flt›, yeni “tehli-keli s›n›flar”, üçüncü dünya ülkeleri idi. 1917dönüm noktas› oldu. Hem Rus Devrimi’niny›l› olmas› bak›m›ndan, hem de ABD Baflkan›Wilson’un Kongre’de “Wilson prensipleri”niaç›klad›¤› y›l olmas› bak›m›ndan. Wilsoncu-luk, “uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n›”öngörüyordu ve “Wilson’un uluslar›n kendikaderini tayini ça¤r›s›, genel oy hakk›n›ndünyadaki muadiliydi (karfl›l›¤›yd›, bn.)”(7)

“Burjuvaziye karfl› proleter bir ayaklanma te-orisi” olarak ortaya ç›ksa da, marksizm-leni-nizm de, özellikle 1920 Bakü Do¤u Halklar›Kurultay›’ndan itibaren, “bir antiemperya-lizm teorisi olarak yeni bir role” büründü.Böylece leninizm, giderek Wilson prensipleri-nin biraz daha radikal bir versiyonu halinegeldi: “Bir ideoloji olarak leninizmin Wilsoncu-luk’un z›dd› oldu¤u varsay›l›rd›. Oysa Leni-nizm, birçok aç›dan, Wilsonculuk’un k›l›k de-¤ifltirmifl haliydi. Üçüncü Dünya’ya yönelikWilson program›, Lenin taraf›ndan marksistjargona uyarlanm›fl; antiemperyalizm ve sosya-lizmin inflas› olarak ortaya ç›km›flt›r.”(8) Ulusalkurtulufl mücadelesi ve antiemperyalizm,Wilson’cu UKKTH’n›n, sosyalist inflaa ise,ABD’ci “ekonomik kalk›nma” programlar›n›nbir türevi, özdefliydi. So¤uk Savafl ise, bir gö-rüntüden ibaretti. Gerçekte, “SSCB, ABD’ninbir alt emperyalist gücü olarak de¤erlendirile-bilir.”(9) Çünkü SSCB, gerçekte, Üçüncü dün-yada ve genel olarak dünyada, sisteme yöne-lecek hareketleri denetim alt›nda tutuyor veböylece ABD hegemonyas›n› güçlendiriyordu.Böylece Wallersteinc› tarih yaz›m›na göre; li-beralizm egemen ideoloji, marksizm-leni-nizm ise, “tehlikeli s›n›flar”› ehlilefltirmek vekontrol alt›nda tutmak için kulland›¤› biraraç olmufltur. 1989’da “komünizmlerin çö-küflü”, liberalizmin egemenli¤inin dayand›¤›bu bafll›ca temelin de ortadan kalkmas› anla-m›na geliyordu; bu liberalizmin de sonu de-

mekti. Böylece, 1789’la aç›lan liberalizminegemenli¤i dönemi, 1989’da sona eriyordu.

“1945-67/73 aras›ndaki dönem, liberal re-formculu¤un doru¤uydu: Sömürgelerin tasfiye-si, ekonomik kalk›nma, ve hepsinden öte, heryerde ... gelece¤e dair her yeri saran bir iyim-serlik”(10)

“‹deolojik aç›dan marksizm-leninizmin çö-küflü, devlet eliyle reformun kapitalist dünyaekonomisinin çevresel ve yar›-çevresel bölgele-rinde önemli ölçüde ekonomik kalk›nma sa¤la-yabilece¤ine iliflkin son inanc› da ortadan kal-d›rd›. ‹flte bu yüzden, Komünizmler’in çöküflüdenen fleyin, asl›nda bir ideoloji olarak libera-lizmin çöküflü oldu¤unu ileri sürdüm.”(11)

‹flte Wallerstein’›n genel hatlar›yla“1789-1989 dönemi” olarak s›n›fland›rd›¤›tarih kesitine dair kurgusu bu. Peki tarihingerçek seyriyle Wallerstein’›n kurgusu aras›n-daki iliflki nedir? Bu soruyu yan›tlamak için,tarihin gerçek aktörlerini sahneye davet et-mek gerekir. Çünkü Wallerstein’›n kurgusu-nun aksine, tarih bir ideolojiler tarihi de¤il-dir. ‹deolojiler, belirli s›n›flar›n tarihsel top-lumsal ç›karlar›n›n fikirsel ifadeleridir. 19. ve20. yüzy›llarda sosyalizmin liberalizmin “bi-raz daha radikal” bir eklentisi olup olmad›¤›-n› ancak bu iki ideolojinin temsil ettikleri ifl-çi s›n›f› ve burjuvazi aras›ndaki gerçek tarih-sel çat›flmalar›n analizini yaparak çözümleye-biliriz.

19. yüzy›l: Proletarya tarih sahnesinde

Sosyalizmin, 19. yüzy›lda liberalizmin“genel oy hakk›- refah devleti” hedeflerinins›n›rlar› içinde kald›¤› tezinin gerçek olabil-mesi için; 1830 Lyon ayaklanmas›n›, 1848 ifl-çi s›n›f› devrimlerini, I. Enternasyonal’in ku-ruluflunu ve Avrupa çap›nda yürüttü¤ü anti-kapitalist s›n›f mücadelelerini, 1878-1890aras›nda, Almanya’da anti-sosyalist yasa ko-flullar› alt›nda sosyal-demokrat partinin çetinbir s›n›f mücadelesiyle geliflmesini ve özellik-le de 1871 Paris Komünü’yle ortaya ç›kan ifl-çi s›n›f› iktidar›n› 19. yüzy›l tarihinden ç›kart-mak gerekir. Wallerstein da böyle yap›yor za-

77TEOR‹DE do¤rultu

Page 76: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ten: 1830’dan, I. Enternasyonal’den ve ParisKomünü’nden hiç bahsetmiyor, 1848’den sözetti¤inde ise gerçek tarihsel içeri¤ine dair hiç-bir yorum yapm›yor. 19. yüzy›l, proletaryan›nba¤›ms›z bir politik kuvvet olarak tarih sah-nesine ç›k›fl›na tan›kl›k etti. Bu, özellikle1848 ve sonras›ndaki dönemi karakterizeeden temel bir olgudur. Gerçi sosyalizm,1848’den önce de, Wallerstein’›n kurgulad›¤›ölçüde liberalizmle uyumlu bir ideoloji olma-d›. 1789 Frans›z Devrimi bile, bir burjuvadevrimi olmas›na karfl›n, “bald›r›ç›plaklar›n”,mülksüzlerin y›¤›nsal s›n›f savafl›mlar›na sah-ne olmufltur. Daha 1791’de aristokrasiyle uz-lafl›p devrimi sönümlendirmek arzusundaolan liberal burjuvaziye ra¤men, devrimin fe-odal kurumlar›n tasfiyesine ve Cumhuriyet’inilan›na kadar varmas›n›n bir nedeni, aristok-rasinin uzlaflmaz tutumuysa, bir di¤er temelnedeni de, halk y›¤›nlar›n›n ortaya koydu¤utarihsel inisiyatifti. Liberal burjuvazinin birtemsilcisi, Barnave, 15 Temmuz 1791’de Kon-vansiyon’da soruyordu: “Devrimi bitirmek miistiyoruz, yoksa bir defa daha ona bafllamak m›istiyoruz? ... Bir fazla ad›m, bize fenal›k ve suçyükleyecektir. Özgürlük yolunda bir ileri ad›m,krall›¤›n parçalanmas›d›r, eflitlik yolunda birileri ad›m, mülkiyetin parçalanmas›d›r.”(12)

Olaylar›n geliflimi biliniyor; Kral as›l›r, Nisan‘92’de feodal K›ta Avrupas› rejimlerine savaflaç›l›r, A¤ustos ‘92’de y›¤›nlar ayaklanarak, si-yasal yaflama kat›lmalar›n›n önündeki engel-leri y›karlar, ‘pasif vatandafllar’ yerel yönetimayg›tlar›na ve ulusal muhaf›zlara kat›l›rlar, Ja-koben burjuvazinin yönetiminde “terör reji-mi” kurulur ve flehrin küçük burjuva ve pro-leter ö¤eleri, bu devrimci demokratik dikta-törlük üzerinde fiili egemenlik kurarlar; o ka-dar ki, geliflmeler bizzat burjuvazi üzerindebile diktatörlük uygulanmas›na var›r vb. Bü-tün bu geliflmeler, 1791’de Barnave’nin ilknüvelerini ifade etti¤i o büyük ayr›m noktas›-n› belirginlefltirir. Burjuvazinin en radikal vedevrimci oldu¤u bir tarihsel kesitte bile, bal-d›r›ç›plaklarla aras›nda derin bir ayr›m olufl-turan bir olgu vard›: Mülkiyet!

Ezilenlerin y›¤›nsal eylemleri yaln›zca fe-

odal kurumlar›n devrimci biçimde parçalan-mas›n› talep etmiyordu; giderek, yeni bir eflit-sizlik ve yoksulluk sisteminin kayna¤› burju-va özel mülkiyet iliflkileri de ezilenlerin ey-lemli elefltirisinin konusu haline geliyordu.Bu dönem ba¤›ms›z bir güç olarak sahneye ç›-kan ve küçük mülk sahipleri, ustalar, kalfalarve gündelikçi iflçilerden oluflan Sankülotlar’›n(Türkçesi ‘donsuzlar’ oluyor) bile, liberaller-den yaln›zca “ilerlemenin h›z›” konusundaayr›ld›¤› söylenemezdi. 2 Eylül 1793’te, San-külotlar, Konvansiyon’dan servetlere birmaksimum s›n›r konulmas›n› talep ettiler.Önerge flöyle diyordu: “Herkes ancak bir atöl-ye, bir dükkan sahibi olabilir.” Bu önlem,“servetler aras›ndaki eflitsizli¤i yavafl yavaflkald›racak ve mülk sahiplerinin say›s›n› art›ra-cak”t›.(13) Kuflkusuz, henüz burjuva ufkunuaflmayan ama o koflullar alt›nda önemli bir ç›-k›flt›r bu. Liberal burjuvaziyi “mülkiyet” ka-buslar› içinde k›vrand›rd›¤›, san›r›z tahminedilebilir. Sankülotlar içerisinde zanaat usta-lar›n›n ve küçük burjuva tabakalar›n belirginbir a¤›rl›¤› vard›. Ve proletarya, bir s›n›f ola-rak ba¤›ms›z rol oynayabilecek durumda de-¤ildi. Ancak henüz Jakoben hükümetin dev-rildi¤i ilk y›lda, devrimin burjuva ufkunuzorlayan baflka bir giriflim geldi: EflitlerKomplosu (1795). ‹lk kez olarak, özel mülki-yetin adil paylafl›m›n› de¤il, özel mülkiyetinkald›r›lmas›n› talep eden bir devrimci eylemifllendi Avrupa tarihinin sayfalar›na. Kurdu¤udar devrimciler örgütüyle yapaca¤› bir komp-lonun rejimi de¤ifltirece¤ini düflünen Babeufiçin, gerçek eflitli¤e ulaflman›n yolu; “ortakbir yönetim ayg›t›n›n kurulmas›nda; özelmülkiyetin kald›r›lmas›nda” ve ürünlerin or-tak paylafl›lmas›nda yat›yordu.(14)

Yani k›sacas›, henüz burjuva ça¤›n›n fla-fak sökümünde bile, ezilen emekçi y›¤›nlar,burjuvazinin ve onun liberal ideologlar›n›nçizdi¤i s›n›rlar› zorlayan tarihsel eylemlere gi-riflmeye bafllam›fllard›. Buradan f›flk›ran en es-ki sosyalist fikirlerde dahi, liberal burjuvaziy-le yollar›n ayr›lmaya bafllad›¤› görülebilir.1830 ve 1848 devrimlerine kadar uzanan y›l-larda, “mülkiyetin kutsall›¤›”(15) düflüncesiyle

78 TEOR‹DE do¤rultu

Page 77: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

kendisini çerçeveleyen liberalizm ile, özelmülkiyetin ve yaratt›¤› toplumsal sonuçlar›nelefltirisi üzerinden geliflen sosyalist ak›mla-r›n yak›nlaflan e¤ilimler olmaktan ziyade, gi-derek uzaklaflan kutuplar oldu¤u söylenebilir.Kuflkusuz, Ancien Regime’in (eski rejimin)ö¤elerine karfl› savafl›m, bu iki ideolojinin yanyana gelifllerine neden oluyordu hala; t›pk›“mülkiyetin korunmas›” için liberalizminmuhafazakarl›kla kaynaflmas› gibi... Geliflme-nin yönü, iflçi s›n›f› ve köylülü¤ün devrimcisavafl›mlar›na karfl›, burjuvazinin giderek fe-odal toprak sahipleriyle birleflmesi; dolay›s›y-la liberalizmin temsil etti¤i burjuvazi ile, mu-hafazakarl›¤›n temsil etti¤i aristokrasi aras›n-da, mülkiyetin korunmas› için bir kutsal itti-fak›n oluflmas›yd›. 1830 Lyon Ayaklanmas›,iflçi s›n›f›n›n burju-vaziden ba¤›ms›zolarak, do¤rudankendi s›n›f ç›karlar›için giriflti¤i ilk poli-tik eylemdir. 1848devrimi, bu ayr›l›¤›nkesin biçimde orta-ya ç›k›fl›n› sahnele-di. “‹ngiltere bir ya-na b›rak›l›rsa,1848’de yaln›zca Pa-ris’te ve olsa olsa bir-kaç büyük sanayimerkezinde var olanbu iki büyük s›n›faras›ndaki savafl›m,bütün Avrupa’ya ya-y›ld› ve 1848’de henüz ak›ldan bile geçmeyenbir ye¤inlik kazand›.”(16)

Ama proletarya henüz burjuvaziyi devi-recek kuvvete ulaflamam›fl, kapitalizm genifl-leme kapasitesinin henüz s›n›rlar›na varma-m›flt›. “Tarih gösterdi ki, K›ta Avrupas› üzerin-deki iktisadi geniflleme durumu, o zaman, kapi-talist üretimin kald›r›lmas› için henüz yeterinceolgunlaflmam›flt›r.”(17) Bu nedenledir ki burju-vazi, ayaklanan proletaryan›n s›rt›na basarakkendi iktidar›n› sa¤lamlaflt›rm›flt›r. Özel mül-kiyetin reddi fikri proletarya saflar›nda boy

verse de, proletarya burjuvazi ile bütün ba¤la-r›n› kopar›p atacak, burjuva cumhuriyetçilik-ten ötesini görecek bilince eriflmemiflti. Fa-kat, iflçi s›n›f›n›n gerek toplumdaki a¤›rl›¤›-n›n artt›¤›, gerek siyasal bir özne olarak orta-ya ç›kt›¤› bu dönemin sosyalist düflüncesindede özel mülkiyetin reddinin giderek “burjuvaiktidar›n›n y›k›lmas›”, “proletarya iktidar›”fikriyle birleflti¤i görülür. Marx ve Engels, ku-rucu teorik çabalar›yla sosyalizmi ütopyac›-l›ktan, bilimsel bir sistem düzeyine yükseltti-ler. 19. yüzy›lda s›n›f çat›flmas›n›n doru¤u isetart›flmas›z biçimde Paris Komünü’dür. Pro-letaryan›n bu tarihsel eylemiyle birlikte, bur-juva iktidar› tarihte ilk kez devrildi. Komün,“özünde iflçi s›n›f›n›n bir hükümetiydi, mülkedinen s›n›fa karfl› üreten s›n›f›n mücadelesinin

bir sonucuydu, eme¤inekonomik kurtuluflu-nun gerçekleflebilece¤inihayet keflfedilmiflpolitik biçimiydi.”(18)

Komün’ün çokönemli bir baflka so-nucu olmufltur. Ko-münist Manifesto’da,“ k o m ü n i s t l e r i nönünde duran ilkamaç, ... burjuvazi-nin egemenli¤inin y›-k›lmas›, siyasal ikti-dar›n proletarya tara-f›ndan ele geçirilme-si”(19) olarak belirtil-mifltir. Oysa “Ko-

mün, iflçi s›n›f›n›n haz›r devlet mekanizmas›-n› basitçe ele geçirip, onu kendi amaçlar› içinharekete geçiremeyece¤ini kan›tlam›flt›r.”(20)

Demek ki Paris Komünü’yle birlikte sosyalistdüflünce, burjuva mülkiyet ve onun devlet bi-çimleriyle aras›ndaki kopuflmay› çok daha ile-ri boyuta getirmifltir. Art›k, haz›r devlet me-kanizmas›n› ele geçirmek de¤il, “parçalamak,paramparça etmek” (Lenin) zorunlulu¤u pra-tikte ispatlanm›fl ve bilince ç›kar›lm›flt›r.

19. yüzy›lda proletaryan›n burjuvaziyekarfl› büyük bedeller pahas›na çetin mücade-

79TEOR‹DE do¤rultu

Wallersteinc› tarih yaz›m›na göre; liber-alizm egemen ideoloji, marksizm-leninizm ise, “tehlikeli s›n›flar”›

ehlilefltirmek ve kontrol alt›nda tutmakiçin kulland›¤› bir araç olmufltur.

1989’da “komünizmlerin çöküflü”, libe-ralizmin egemenli¤inin dayand›¤› bubafll›ca temelin de ortadan kalkmas›

anlam›na geliyordu; bu, liberalizmin desonu demekti. Böylece, 1789’la aç›lan

liberalizmin egemenli¤i dönemi,1989’da sona eriyordu.

Page 78: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

leler verdi¤i biliniyor. Oy hakk›, ekonomikkazan›mlar vb. için yürütülen say›s›z büyükmücadele, iktidar›n ele geçirilmesi eylemindeproletaryan›n politik haz›rl›¤› rolünü oynad›-lar. 19. yüzy›l tarihi, Wallersteinc› kurgununaksine, liberal reformcular›n “ak›lc› reform”planlar›n›n ad›m ad›m hayata geçmesi biçi-minde düz bir seyir izlemedi; iflçi s›n›f›, bü-yük toplumsal-siyasal mücadeleler, devrim-ler, siyasal çalkant›lar sonucunda sermayedenbir dizi ekonomik ve siyasi taviz kopartt›.Proletarya, k›ta çap›nda bir toplumsal güçolarak, burjuvaziyle difle difl s›n›f mücadele-leri yürütmüfl; sendikal örgütler ve siyasi par-tiler kurmufl; reform mücadeleleri içinde y›-¤›nsal politik e¤itim-den geçmifl ve nihayets›n›f mücadelesi,1871 Paris Komü-nü’nde burjuva ikti-dar›n çerçevesini k›-rarak “özgül” bir pro-letarya diktatörlü¤ü-ne varm›flt›r.

20. yüzy›l: Dünyadevrimi giriflimi

Ya 20. yüzy›l?“liberal reformcular›n”, “merkez”de iktidar›sa¤lama ba¤lay›p, uluslar›n kendi kaderini ta-yin hakk› ilkesiyle üçüncü dünyay› ehlilefltir-meye çal›flt›klar›, marksizm-leninizmin “Wil-sonculu¤un bir varyant›na” dönüflüp, bu ehli-lefltirme çabas›na dahil oldu¤u do¤ru mu?Öncelikle, Wallerstein’›n Wilsonculuk kur-gusunun ABD hayranl›¤›yla içeriklendi¤inibelirtmeliyiz. Wilson ve Roosevelt’in “ilkele-rinin” gerçek içeri¤i bir s›r de¤il. Wallerste-in’›n yöntem edindi¤i kuflkuculu¤u, bu “ilke-ler”in alt›n› hiç kurcalam›yor. ABD, sömürge-lere sahip olmayan bir emperyalist güç ola-rak, sömürgeci mant›¤›n gere¤ini yapm›flt›r.Rakip emperyalist güçlerin sömürge tekelinik›rmak için, bu sömürgelerdeki ulusal kurtu-lufl savafl›mlar›n› kendi tekeline almaya çal›fl-m›flt›r. Oysa Wallerstein aç›s›ndan konununyorumlan›fl› flöyledir: ABD, Wilson prensiple-rini, “bir ulus olarak kendi köklerinden gelen

bir vaat olan sömürgecilik karfl›tl›¤›na iliflkintarihsel vaadini muhafaza etme ve yerine ge-tirme politikas› olarak alg›lad›.”(21) ABD, “As-ya’n›n ve Afrika’n›n tedrici, nispeten kans›zbiçimde sömürgelikten kurtar›lmas›n› baflar-man›n pefline düfltü.”(22) Oysa gerçekte, ABD,Amerikan ba¤›ms›zl›k savafl›nda (1775-1783)‹ngiltere’ye karfl› Amerikan kolonilerini des-tekleyen Frans›z ve ‹spanyol krall›klar›n›nyapt›¤›ndan farkl› bir fley yapmam›flt›r. YediY›l Savafllar›’nda en önemli sömürgelerini ‹n-giltere’ye kapt›ran Fransa’n›n Amerikan kolo-nilerine destek vermesinin “sömürgecilik kar-fl›tl›¤›”yla ne kadar ba¤lant›s› varsa, Wilson-culuk da uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›

ilkesine o kadar de-¤er verir. 1898’deki‹spanyol-Amerikansavafl›n› ve Filipin-ler’in ABD taraf›n-dan sömürgeleflti-rilmesini unutma-d›k. Do¤u Timor’un1975-76’da ABDgözetim ve teflvikiy-le Endonezya tara-f›ndan sömürgelefl-

tirilmesini unutmad›k. Vietnam’da, Küba’da,fiili’de, Salvador’da, Nikaragua’da yaflananlarda hala haf›zalar›m›zda taze. Gözümüzünönünde cereyan eden Kürdistan ve Filistin ör-nekleri, Afganistan’da infla edilen himayecisömürge rejimi, capcanl› kan›tlar olarak du-ruyor. ABD’nin dolayl› veya dolays›z ç›karla-r›na bir tehdit yöneldi¤i durumda “ulus ola-rak kökenlerinden gelen vaadin” neye benze-di¤ini gösteren o denli çok örnek var ki... (Buarada, ABD’nin “ulus olarak köklerinin” K›-z›lderililerin ve siyah kölelerin kanlar›yla su-land›¤›n› da hat›rlatmakta yarar var.)

Her durumda, emperyalist gücün, kendihareket tarz›n› ak›lc›laflt›rd›¤› formüller üre-tilmifltir. Bu, t›pk›, sömürgelerin ve hammad-de kaynaklar›n›n paylafl›m› için patlak veren1914 dünya savafl›nda Alman emperyalizmi-nin, “Biz Avrupa’y› Rus despotizminden kur-tarmak için savafl›yoruz” sav›yla y›¤›nlar›n

80 TEOR‹DE do¤rultu

Wallersteinc› kurgunun aksine, liberalreformcular›n “ak›lc› reform” planlar›-n›n ad›m ad›m hayata geçmesi biçimin-de düz bir seyir izlemedi; iflçi s›n›f›, bü-

yük toplumsal-siyasal mücadeleler,devrimler, siyasal çalkant›lar sonucun-da sermayeden bir dizi ekonomik ve si-

yasi taviz kopartt›.

Page 79: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

deste¤ini kazanmaya çal›flmas› gibi bir du-rumdur. Tabii, o dönemde de Alman ayd›nla-r› aras›ndan, Wallerstein gibi, emperyalistle-rin bu söylemlerini “bilimsel bir ciddiyet”içinde savunanlar, “Almanya’n›n özgürlükiçin savaflt›¤›n›” söyleyenler ç›km›flt›r.ABD’nin “dün”üne damgas›n› vuran olgunun“özgürlük” oldu¤unu(23), “1945’ten 1990’a ka-darki ABD hegemonyas› döneminin”, “birhoflgörü dönemi”(24) oldu¤unu söyleyen Wal-lerstein’›n tam bir Amerikan ayd›n› oldu¤uvurgulanmal›d›r. Wallerstein’›n yap›tlar›ndaABD’ye yönelik bir siyasal suçlama bulunmaz.ABD, yaln›zca konumunun gere¤ini yapan birhegemon güç olarak görülür. Wallerstein,ABD’nin kanl› geçmifliyle bar›fl›kt›r.

Wallerstein’›n 20. yüzy›l kurgusuna dö-nersek... Bu kurguyu tarihsel bak›mdan ge-çerli saymak için, yine bir dizi olguyu yoksaymam›z gerekir: Wallersteinc› tarih yoru-mu, Komün’e nazaran epey irice bir olgu ola-rak Ekim Devrimi’ni tarih d›fl›na itememifltir;ama onu bir “ulusal kurtulufl devrimi” olarakniteleyerek, ortaya ç›kan yeni, sosyalist top-lumsal yap›y› tarih d›fl›na itmifltir. Ekim Dev-rimi, Rusya’da kapitalist üretim iliflkilerinitasfiye etmifltir. Daha ilk aflamada en büyük,temel üretim araçlar›n› kamulaflt›rarak, sos-yalist üretim tarz›n› inflaa edip topluma ege-men k›larak, sermayenin yerine toplumsalmülkiyeti geçirmifltir. Bu temel üzerinde, top-lumsal mülkiyete dayanan yeni bir toplumsalyap› oluflmufltur. Wallerstein, bu yeni top-lumsal yap›n›n somut analizine giriflmeksi-zin, onu kapitalizm s›n›rlar›na dahil ediyor;çünkü ona göre, kapitalist dünya sistemi tü-müyle y›k›lmad›kça, sosyalist bir toplumunvar olmas› mümkün de¤ildir. 1919 Macaris-tan devrimi ve Macaristan Sovyet Cumhuriye-ti, 1923 Bulgaristan ayaklanmas›, 1921 ‹talya‹fl Yeri Konseyleri Hareketi, 1926 ‹ngiliz genelgrevi, 1936 ‹spanya devrimi basitçe “unutul-mufltur”. Almanya’da 1918-19 devrimi ve1921, 1923 ayaklanmalar› yorum konusu bileolmam›flt›r. Çin, Vietnam, Küba, Nikaraguadevrimleri, mu¤lak bir iki belirlemenin hari-cinde, gerçekte yorumsuz b›rak›lm›flt›r.

1968’in isyanc› kabarmas›n› ise sosyalizmmücadelesinden kopartarak, tek yanl› bir de-¤erlendirmeye tabi tutar: 1968, “Eski sola veABD’ye bir tepki”dir, hatta büyük oranda veesas olarak, “Eski sol”a karfl›t bir harekettir ve“1989, 1968’in devam›”d›r.(25)

Gerçek tarihsel tablonun baflka türlü ol-du¤u aç›kt›r. 20. yüzy›la damgas›n› vuran neABD egemenli¤idir(26), ne de “liberal konsen-sus”tur. 20. yüzy›l, kapitalist toplumsal siste-min ba¤r›ndan, yeni bir toplumun f›flk›rd›¤›,bir dizi ülkede iktidar› devirerek egemen top-lumsal yap› haline geldi¤i, bir dizisinde bunubaflaramad›¤›; ama hemen tüm ülkelerde buçat›flman›n somut olarak yafland›¤› bir tarih-sel savafl›m dönemiydi. Yeni toplumun güçle-ri, 20. yüzy›l boyunca (1989’a kadar olan dö-nemde) eski toplumun surlar›n› büyük birhücumla dövmüfltür. 20. yüzy›l›n ilk yar›s›(ilk çeyre¤i fiilen) bir dünya devrimi girifli-miydi. 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda, gerekdevrim yaflanm›fl ülkelerde, gerekse halk›ndevrime yöneldi¤i ülkelerde sosyalizm; dünyadevriminin üsleri olmak ya da bu üsleri yarat-mak fikrinden, ulusal s›n›rlara do¤ru çekil-mifltir. Ancak, her ülkede bafllay›p büyüyenbu devrimler ve devrim giriflimleri, birbirle-rinden kopuk flekillenmifl olsalar da, nihaye-tinde, dünya çap›nda ve yüzy›l geniflli¤indebir devrimci dalga olarak ortaya ç›kt›lar. 20.yüzy›l boyunca, proletaryan›n öncülük etti¤ihiçbir devrimde ve devrim girifliminde, sava-fl›mlar›n içeri¤i, sömürgecili¤in tasfiyesi veulusal kurtuluflun gerçeklefltirilmesiyle s›n›rl›de¤ildi. En büyük çarp›flmalar sömürgelerdede¤il, Wallerstein’›n iddia etti¤inin aksine,devlet ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl bulunan ülke-lerde yafland›. (Ne Rusya ne Almanya, ne Bul-garistan, ne Yunanistan, ne Endonezya, neKüba, ne fiili, ne de Çin bu ülkelerde büyükdevrimci çarp›flmalar yafland›¤›nda sömürgeboyunduru¤u alt›ndayd›. ‘Antiemperya-lizm’in somut siyasal içeri¤ini dolduran, ulu-sal kurtuluflçulu¤un çok ötesinde toplumsal-s›n›fsal çat›flmalar vard›.)

Emperyalizmin sömürge boyunduru¤ualt›ndaki halklar›n ulusal kurtuluflçu müca-

81TEOR‹DE do¤rultu

Page 80: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

deleleri de bu genel dalgan›n yan› s›ra onunlaiç içe geçen bir bütünün parças› olmufltur. VeWallerstein’›n iddias›n›n aksine, hiçbiri “Wil-soncu liberalizm”in lütufuyla kazanmad›; tü-mü, sömürgecilerle a¤›r bedeller içeren sava-fl›mlar›n sonucunda ba¤›ms›zl›¤a kavufltu.Rusya, 1917’de bu dalgan›n bafllang›c›n› yap-t›, perde, 1979’da Nikaragua’da kapand›. Vesonucu hepimiz biliyoruz; yeni dünyan›n, öz-gürlük ve sosyalizmin güçleri, kapitalist dün-yay› bir bütün olarak y›kamad›lar, bo¤uldularve yenildiler. 19. yüzy›lda ancak ilk öncü çar-p›flmalar› gerçekleflen tarihsel bir savafl›m, 20.yüzy›lda dünya savaflmeydan›nda küreselçapta fiilen yafland›.

Di¤er yandan,W a l l e r s t e i n ’ › n“(SBKP, bn.) XX.Kongre(si) sonras›n-da ideolojik harc›nzay›flamas›” olarakniteledi¤i olgu, birgerçekli¤e denk dü-flüyor ve SBKP’ylebirlikte onun parale-lindeki hemen tüm“resmi” komünistpartilerin çürüdük-leri, bunlar›n yeni bir dünya için devrim sava-fl›m›n›n giderek ayak ba¤lar› haline geldiklerido¤rudur. 1968’in bir yan›yla bunlara dönükbir protestoyu içerdi¤i de do¤rudur. Ancakbu, ilham›n› sosyalizmden alan bir elefltiriydi.Wallerstein’›n karartmak istedi¤i nokta bu-dur. 1968 hareketi, Küba’dan, Çin Devri-mi’nden ve Vietnam’dan kopart›larak kavra-namaz, alg›lanamaz. Ancak Wallerstein, 1968devrimci kalk›flmalar›n› bunlardan kopart›-yor. ‹flçi s›n›f› ve gençli¤in, toplumsal müca-delelerin bir bilefleni olan tarihsel eylemini,1989’un karfl›devrimci geliflmeleriyle “kay-naflt›rmaya” çabal›yor. Beyhude bir çabad›rbu. 1968’in sembol figürlerinin Che, Castro

ve Mao oluflu dahi, Avrupa ve dünya çap›nda-ki bu hareketin esas yönünün, emperyalizminve revizyonizmin devrimci bir elefltirisini deiçerdi¤ini gösterir. ABD emperyalizmininburnunun dibinde ona meydan okuyan dev-rimci önder Castro’yu; devrimin yal›t›lm›fll›-¤›na ve Sovyetler’deki bürokratizme karfl›,devrimi tüm dünyaya yaymak tutkusuyla Bo-livya da¤lar›nda savafl›rken katledilen CheGuavera’y›; ve Sovyet revizyonizmine devrim-ci bir tutum alan, içte de “kapitalist yolcu-lar”a karfl› mücadele fliar›yla “Proleter KültürDevrimi”ni bafllatan Mao’yu sembol olarak

alan bir hareket bafl-ka nas›l tan›mlanabi-lir?* ‘68 hareketi,yeni bir dünya içinmücadelenin top-lumsal kuvvetlerininhala diri oldu¤unugösterdi.

Bütün bir 20.yüzy›l›n muazzams›n›f savafl›mlar› tari-hini, dünya proletar-yas›n›n ve ezilenemekçi y›¤›nlar›n ta-rih yapan eylemleri-ni “ABD-SSCB dü-

zenlemesi”, “wilsoncu-leninist ittifak” kav-ramlar›yla aç›klamak ise, tarihsel gerçekli¤inkavran›fl›nda afl›r› düz ve kaba bir idealistyöntemin ürünü olabilir ancak.

1945-75: Liberalizmin gerileyifli Peki, Wallerstein’›n iddia etti¤i gibi,

“1945-67/73” dönemi “liberalizmin doru¤u”mudur?

Liberalizm, ancak, sermayenin tarihselhareketinde çözümlenebilir. “B›rak›n›z yap-s›nlar”, sermayenin yay›lma, geniflleme, sü-rekli geniflleyen ölçekte sermaye birikimi ger-çeklefltirme özgürlü¤ünün slogan›d›r. Libera-lizm; en fazla kâr› hedefleyen burjuva iktisadi

82 TEOR‹DE do¤rultu

Karfl›m›za ç›kan yal›n gerçek fludur:Wallerstein’›n tarih yöntemi, tarihsel ol-gular›n ve gerçek tarihsel hareketin so-mut analizine dayanm›yor; tam tersine,tarihsel olaylar, Wallersteinc› tarih kal›-

b›n›n içine s›k›flt›r›l›yor. Marksizm vetarihsel materyalizm, maddi tarihsel

gerçekli¤in çözümlenmesinden yola ç›-karak analize var›yor. Wallersteinc›

idealist yöntem ise analizden yola ç›ka-rak analize var›yor.

* Mao’nun “kapitalist yolcular”a karfl› mücadelesinde bafltan itibaren tutars›z ve idealist bir tutum almas›,“sosyalist kapitalistler”(!) kavram›n› icat etmesi bir yana, ‘68 hareketinin bunlardan ba¤›ms›z olarak, o dö-nem, sözün devrimci içeri¤inden etkilendi¤i aç›kt›r.

Page 81: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ak›lc›l›¤›n ideolojisidir. Liberalizm; pazar›nyüceltilmesi, tüm toplumun pazar›n yasalar›-na, kurallar›na pürüzsüz uymas› gerekti¤i dü-flüncesidir.

Adam Smith’in saf liberalizmiyle k›yas-land›¤›nda, kapitalizmin hiçbir dönem “tamanlam›yla” liberal bir ekonomik-politik dü-zen oluflturmad›¤› görülür. Bu ikili bir olgu-dur: Bir yandan, burjuva ideolojisi olarak li-beralizm, sermaye birikimi için gerekli oldu-¤u her durumda, devlet müdahalesine yandaflolmufltur. Di¤er yandan ise kapitalist sisteminezdi¤i, proletarya baflta olmak üzere emekçiy›¤›nlar›n tarihsel savafl›mlar› liberalizmi ge-rileten bir rol oynam›flt›r. Kendimizi Wallers-tein’›n zaman flemas›na uydurarak 1789-1989dönemini inceledi¤imizde, liberal ideolojininkurgulad›¤› modele en uzak konumun 1945-75 dönemi kapitalist dünyas› oldu¤u görülür.(Bkz. fiema)

Sosyal devlet, paras›z e¤itim-sa¤l›k, fiyat

kontrolleri, tekelci devlet kapitalizminin yo-¤unlu¤u, sosyal güvenli¤in kitleselleflmesi gi-bi olgular›yla, 1945-75 dönemi kapitalizmi-nin “pazar›n önceli¤i” ilkesine di¤er dönem-lere göre daha uzak oldu¤u aç›kt›r. Bunun ikinedeninden bahsedebiliriz: Birincisi, II. Dün-ya Savafl›’n›n kapitalist dünyada yaratt›¤› mu-azzam maddi y›k›m, kapitalist devletlerinekonomiye yo¤un müdahalesini koflullam›fl-t›r. Ama bu sadece tekelci devlet kapitalizmi-nin yo¤unlu¤unu aç›klar. “Sosyal devlet” uy-gulamalar› olarak s›n›fland›r›lan, do¤rudaniktisadi kârl›l›kla ba¤lant›s› kurulamayacakolgular› nas›l aç›klayaca¤›z? Buradan ikinci,ve bizce temel olan nedene geliriz. Ekim Dev-rimi, onun yaratt›¤› sosyalist toplum, Do¤uAvrupa devrimleri ve 1945 sonras› süren dev-rimci dalga, kapitalist sistemde bir k›r›lmayaratm›flt›r. Sosyalist devrim korkusu ve dev-rimci proletaryan›n yürüttü¤ü savafl›mlar›nbas›nc›, kapitalizmi kapsaml› “sosyal” ödün-

83TEOR‹DE do¤rultu

Liberalizmin öngördükleri

Ve1945-75 dönemi kapitalizmi

a) Devlet harcamalar›n›n azalt›lmas› a) Transfer harcamalar›n›n ve tekelci devletkapitalizmin yo¤unlaflmas›

b) Devletin ekonomiye müdahalesinin

azalt›lmas›

b) Devletin ekonomiye giderek artan müda-halesi

c) Ücret tespitinde bireysel pazarl›k c) Sendikal düzenin kitlesel ve yayg›n bir halalmas›. Toplusözleflmenin genelleflmesi

d) Fiyatlar›n salt arz-talep dengesince

belirlenmesi

d) Fiyat kontrol komisyonlar›. Fiyat subvan-siyonlar›

f) Sosyal güvenli¤in özel, bireysel bir

sorun olmas›

f) Devlet destekli genel sosyal güvenlik a¤›

g) E¤itimin bir piyasa olarak

tan›mlanmas›

g) Paras›z kitlesel devlet e¤itimi

h) Sa¤l›k hizmetinin metalaflmas› h) Paras›z devlet hastaneleri

fiEMA

Page 82: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

lere zorlam›flt›r. Burjuvazi, Ekim Devrimi’ninkimi toplumsal kazan›mlar›n› biçimsel olarakkapitalist sisteme fl›r›nga etmek zorunda b›ra-k›lm›flt›r. Böyle bir dönemi “liberalizmin do-ru¤u” olarak tan›mlamak, bilimsel aç›dan gü-lünçtür, iktisadi bak›mdan saçmad›r ve poli-tik bak›mdansa basit bir hileden ibarettir. Budönemin liberalizmi de kapitalist sistemin ya-flad›¤› k›r›lmadan pay›n› alm›fl ve liberal ide-olojinin d›fllad›¤› toplumsal boyut, ideoloji-nin bir ö¤esi haline gelmifltir.

“Saf” liberal ilkelerin tutarl› bir savunu-cusu olmufl Avusturyal› akademisyen Fried-rich Von Hayek, 1947’de çeflitli ülkelerden li-beral ayd›nlar› ‹sviçre’nin Mont Pelerin kasa-bas›nda bir araya getirerek 10 günlük bir kon-ferans düzenler. Kat›-l›mc›lar aras›nda,Milton Friedman,Micheal Polanyi, KarlPopper, WilhelmRöpke gibi tan›nm›flliberal ideologlar var-d›r. Konferans›n aç›-l›fl konuflmas›nda Ha-yek flöyle diyordu:

“‘Liberal’ terimi,öz anlam›n› yitirecekkadar gelifligüzel kul-lan›lan bir sözcük ha-line geldi; ancak pay-laflt›¤›m›za inand›¤›mülküleri adland›rmakiçin daha uygun bir s›-fat yok. Bu ülkülerin bir yaflama flans› olacak-sa, çok genifl kapsaml› iki bilimsel göreve girifl-mek durumunday›z: Bunlardan ilki, liberal ku-ram›n zaman içinde kendisine rastlant›sal ola-rak eklenmifl baz› yabanc› fikirlerden ay›klan-mas› ve ça¤a kavuflturulmas›; ikincisi ise, libe-ralizm dura¤an, k›s›r bir ak›ma dönüfltükten buyana ortaya ç›kan ve basite indirgenmifl bir li-beralizmin görmezlikten geldi¤i baz› ça¤dafl so-runlara bilimsel çözümler bulma zorunlulu¤u-dur.”(27) Soru; söz konusu “yabanc› fikirler”inliberalizme nas›l ve hangi kuvvet taraf›ndan

sokuldu¤udur.

1942’de yay›mlad›¤› “Kölelik Yolu” adl›kitab›nda ekonomiyi her türlü devlet müda-halesine karfl› ç›kt›¤› için burjuva bilim çevre-lerinden d›fllanmaya kadar varan bir tepki gö-ren Von Hayek, 1970’lere geldi¤inde “itibar›-n›” yeniden kazanmaya bafllar. 1974’te NobelEkonomi Ödülü’nü al›r. Çünkü, bir yandan1974/75 dünya ekonomik krizi, 1945-75 dö-neminin flekillenmesinin sürdürülemez halegeldi¤ini ortaya koymufltu; di¤er yandansa,dünya proletaryas›n›n ve halklar›n›n devrim-ci savafl›mlar› dura¤anlaflm›fl, hatta gerilemee¤ilimine girmiflti. 1979’da ‹ngiltere’de bafl-bakan olan Margaret Thatcher, “Keynes reçe-telerinin gününü doldurmufl oldu¤unu, izle-

yece¤i ekonomi po-litikas›n›n Hayek’ingörüfllerine uygunolaca¤›n›” ilan eder.Ard›ndan Reagan daABD’de Hayek’çiekonomik politika-y› yürürlü¤e sokar.Hayek burjuva dün-yan›n en itibarl›ekonomisti halinegelmifltir. Mont Pe-lerin Konferans›’n›nbir di¤er bilefleniHayek’in ö¤rencisiFriedman ise daha1973’te Hayek’ingörüfllerini fiili’deaskeri darbenin

kanl› pençelerine dayanarak yürürlü¤e sok-mufltur. 1989-90’da revizyonist blokun çökü-flünün ard›ndan, bu kez “yabanc› fikirlerdenar›nd›r›lm›fl” saf Hayek kudurgan liberalizmi(ya da bildi¤imiz ad›yla neo-liberalizm) dün-yan›n dört bir yan›nda patlama yapacakt›.Emperyalist küreselleflme sald›r›s›n›n en ön-celikli hedefi, 1945-75 döneminde kazan›lm›flhaklar›n yeniden gasp› olacakt›.

E¤er 1789-1989 dönemlemesi içinde gö-reli olarak, liberal ideolojinin ilkelerine en ya-

84 TEOR‹DE do¤rultu

Wallerstein’da tarih, tüm tarihselhareketlerin “dünya-sistem” batak-l›¤› içinde bo¤uldu¤u bir hareketsiz-lik durumudur. Onda, tarihin içindehareket etti¤i düzlem iki boyutludur;

mekan, dünya yüzeyidir, ve evet,zaman da dünya geçmiflidir. Amabu iki boyutu kavrayan ve onlar›

kapsayan, onlara gerçek hareketle-rinin zeminini sa¤layan tarihsel ha-reket boyutu Wallerstein’c› tarihte

yoktur.

Page 83: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

k›n dönemi ar›yorsak, bu, sanayi devrimininsonras› ve esasen de 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›-d›r. Bu dönem, kapitalizmin serbest rekabetçitemelde yayg›n ve derin geniflleme dönemi ol-du. Lenin’in iflaret etti¤i gibi, 19. yüzy›l›n sonçeyre¤inde, “serbest rekabet kendili¤inden,do¤ruca tekele” götürdü; bu dönemi emper-yalizmin do¤uflu, koyulaflan politik gericilik,k›z›flan hammadde kavgas›, emperyalist dün-ya savafl› ve 1917 Ekim Devrimi izledi. Neo-liberalizmin flimdiki dizginsiz sald›r›s› da, ya-ratt›¤› y›k›m ve ortaya ç›kard›¤› korkunç top-lumsal sonuçlarla, kapitalizmin çürümüfllü-¤ünü en diplere vard›r›yor, yeni toplumsalbaflkald›r›lar›n koflullar›n› haz›rl›yor.

II. TAR‹H FELSEFES‹: B‹TK‹SEL HAYATTAK‹ TAR‹H

“De¤iflim sonsuzdur. Hiçbir fley de¤iflmez.”

I. Wallerstein

“Liberalizmden sonra” tezini analiz eder-ken, bu tezin ve Wallerstein düflüncesinin te-mellerini oluflturan tarih felsefesine dair baz›ön bulgular elde etmifltik. Wallerstein’da ta-rih, ideolojilerin tarihidir (liberalizm, muha-fazakarl›k, sosyalizm vb.); ve bu tarih, devasatoplumsal de¤iflmeleri bile yutup, tarih d›fl›naitebilir, yaflanmam›fl sayabilir (Paris Komünü,SSCB’de infla edilen sosyalizm vb). fiimdi buön bulgulardan derine, tarih yöntemini ve fel-sefesini çözümlemeye do¤ru inelim.

Wallerstein’da tarih incelemesinin biri-mi, “tarihsel sistem”lerdir. Tarihsel sistemlerikiye ayr›l›r: Dünya-imparatorlu¤u ve dünya-ekonomisi. Köleci Roma bir dünya-impara-torluktu, köleci M›s›r ayr› bir dünya-impara-torluk, dolay›s›yla ayr› bir tarihsel sistemdi.Çin ‹mparatorlu¤u, Mo¤ol ‹mparatorlu¤u,bunlar›n hepsi ayr› tarihsel sistemlerdir. Ka-pitalizm ise o güne kadar hüküm süren dün-ya-imparatorluklardan farkl› olarak, bir dün-ya-ekonomi’dir. Fark›, sistemin tek bir devlet

çat›s› alt›nda birlefltirilmemifl olmas›yd›. 15.yüzy›la kadar dünyada hep dünya-imparator-luklar hüküm sürmüfltü. Derken 15. yüzy›l-da, Avrupa’da uzunca bir süre dünya-impara-torluk oluflmamas› ve feodalizmin de krizegirmesiyle, “yüzy›llard›r Avrupa’da bulunanama feodal kurumlar›n bas›nc› yüzünden ege-men olamayan ‘kapitalist giriflimci tabakalar’kilise ve di¤er feodal kurumlar›n bask›s›ndankurtuldular ve birden geliflip serpildiler. Bu,“kaç›n›lmaz olmak flöyle dursun, flafl›rt›c› vebeklenmedik bir geliflme” idi. Ve, “kapita-lizm, bir kere dizginlerinden boflald› m›, ger-çekten de çok dinamik bir sistem oldu¤u için,h›zla yay›ld› ve en sonunda bütün yeryüzünükendi yörüngesine oturttu”. Kapitalist tarih-sel sistem, 1450-1650 aras›nda “oturdu” ve ozamandan bu yana, dünya tarihi, bu tarihselsistemin içinde gerçekleflmektedir.(28)

Wallerstein’c› tarih yaz›m›n›n kurgusu,iflte tam bu noktadan temellenir: Wallerste-in’a göre, e¤er 1600’lerden beri ayn› tarihselsistem içinde yafl›yorsak, hiçbir temel de¤iflik-li¤in yaflanmam›fl olmas› gerekir. Wallersteinsorar: “Bir sistem içinde toplumsal de¤iflme-den söz edebilir miyiz?” Yan›t› fludur: ‹ki türde¤iflimden bahsedilebilir. Bunlar;

a) Sistemin döngüsel ritmleri (Ekonomi50 y›l genifller-50 y›l daral›r, yaklafl›k her 150y›lda bir dünya-sistemin hegemonu olan dev-let de¤iflir vb.); ama “burada kaba hatlar› aç›-s›ndan esasen tekrara dayal› olan ve dolay›s›y-la sistemin d›fl hatlar›n› tan›mlayan süreçlerleu¤rafl›yoruz.”

b) Sistemin göstergelerinde yaflanan ni-cel de¤iflmeler (örne¤in proleterleflme e¤ili-minin artmas›): “Bu tür e¤ilimler, ölçülebilensabit nicelik farklar› yarat›rlar; ama yine de butür nicelik farklar›n›n hangi noktada nitel birde¤iflikli¤e dönüfltü¤ü sorusunu … sormam›zgerekir. … Sistem ayn› temel kurallarla iflledi-¤i sürece, nitel bir de¤ifliklik yoktur. Amakuflkusuz önünde sonunda bu do¤ru olmak-tan ç›kar ve bu noktada bu tür ça¤c›l e¤ilim-lerin üçüncü safhay›, yani ölüm safhas›n› ha-

85TEOR‹DE do¤rultu

Page 84: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

z›rlam›fl olduklar›n› söyleyebiliriz.”(29)

Öyleyse, “dünya sistemleri analizi” bizeflunu buyurmaktad›r; 1600’lerden bu yanadünya tarihi hiçbir nitel de¤iflime tan›k olma-m›flt›r, olamazd›. “Ayr›nt›lar evrimleflmeyi sür-dürür, ama sistemi tan›mlayan nitelikler ayn›kal›r.” (30) Ve yine öyleyse, günümüzden geri-ye do¤ru 400 ila 500 y›ll›k dünya tarihi, yal-n›zca ayr›nt›lardan ibarettir.

fiimdi Wallerstein’›n “liberalizmden son-ra” teziyle tarih yöntemi aras›ndaki ba¤ birazdaha belirginleflti. “Bugün, … yayg›n biçimde,Frans›z Devrimi’nin bir burjuva devrimi olma-d›¤› ve Rus Devrimi’nin bir proleter devrimi ol-mad›¤› kabul edilmektedir. O halde, e¤er böylede¤ildilerse neydiler? Ve bunlar devrimler miy-di?… Modern dünya sistemini oluflturan devlet-lerde hiçbir biçimde devrimler olmam›flt›r vee¤er biz devrimlerle, varsay›msal olarak, birdevrimin meydana gelmifl oldu¤u devletin te-meldeki toplumsal yap›s›n› ve iflleyifl tarz›n› dö-nüfltüren bir de¤iflimi kastediyorsak, devrimlerolamazlard›.”(31) Neden olamazd› devrimler?“Frans›z ve Rus devrimleri ve tart›flt›¤›m›z bü-tün di¤erleri, kapitalist dünya-ekonominin nor-mal, süregiden yaflam› içinde meydana gelmifl-lerdir. Beklenen kal›plardan göreli olarak bü-yük savrulmalar› temsil etmelerine karfl›n, yinede göreli olarak küçük, orta vadeli de¤iflimlereyol açm›fllard›r”(32) Öyleyse, “liberalizmdensonra” tezi ve 20. yüzy›l sosyalizm deneyim-leri hakk›nda bütün Wallerstein analizleri, butarih yönteminin çerçevesi içinde yap›lm›fl zi-hinsel egzersizlerden baflka bir fley de¤iller.Çünkü Wallersteinc› tarih yöntemi ve “dünyasistemleri analizi” izlenerek zaten ne 1789’a,ne 1871’e, ne de Ekim 1917’ye “devrim” de-menin olana¤› vard›r. Karfl›m›za ç›kan yal›ngerçek fludur: Wallerstein’›n tarih yöntemi,tarihsel olgular›n ve gerçek tarihsel hareketinsomut analizine dayanm›yor; tam tersine, ta-rihsel olaylar, Wallersteinc› tarih kal›b›n›niçine s›k›flt›r›l›yor. Marksizm ve tarihsel ma-teryalizm, maddi tarihsel gerçekli¤in çözüm-lenmesinden yola ç›karak analize var›yor.Wallersteinc› idealist yöntem ise analizden

yola ç›karak analize var›yor.

Wallerstein’›n zihninde bafllay›p yineorada sona eren bu “tarih incelemesi”nin ger-çek tarihin gerçek aktörlerini tarih felsefesin-den d›fltalamas› da iç tutarl›l›k gere¤idir. Wal-lerstein’›n ciltler dolduran külliyat›nda,emekçileri, s›n›f savafl›mlar›n›, gerçek top-lumsal yaflam›n öznesi olan ve hergünkü ey-lemleriyle tarihi “yapan” insan y›¤›nlar›n› bu-lam›yoruz. Tarih, Wallerstein’da ideolojilerinve “tarihsel sistem”lerin cans›z hareketidir.Tarih, Wallerstein’da bitkisel hayattad›r.Çünkü tarihin yaflayan canl› özü olan insany›¤›nlar› Wallersteinc› tarihten d›fllanm›fllar-d›r.

Wallerstein, tarihsel geliflmenin yasas›nadair flemas›n› flöyle kuruyor: “Kal›b› hat›rla-y›n. Sistemler do¤arlar; belirli kurallara uygunolarak uzun süre yaflarlar; ve belirli bir andakrize girerler, çatallafl›rlar ve kendilerini baflkabir fleye dönüfltürürler.”(33) ‹flte Wallerstein’›n“kal›p”› bu. Kal›p, flunu anlat›yor; tarihinhem öznesi hem de nesnesi “tarihsel sistem-ler”dir. Tüm Wallerstein külliyat›n›n, insantarihini bu kal›ba uydurmak için yap›lm›fl ak›lyürütmelerden olufltu¤u tespit edilebilir.

Tarihsel ilerlemenin motoru, insan y›-¤›nlar›n›n kendi somut ç›karlar› için girifltik-leri tarih-yap›c› eylemdir. Bu tarihsel eylemeyön veren ise insanlar›n maddi yaflam›d›r.Kuflkusuz bu ç›karlar (ilkel toplumun çözül-mesinden bu yana) temelden çat›fl›kt›r ve ni-hayetinde tarih, bu çat›fl›k s›n›fsal ç›karlar›nbirbiriyle mücadelesinin efllik etti¤i s›çramave geri düflüfllerle, dinginlik ve patlama dö-nemleriyle ilerler. Wallerstein’daysa tarih,“tarihsel sistem”lerin iki boyutlu analitikdüzlemde rastgele sal›nd›¤› bir seremonidir.Wallersteinc› tarih kurgusu, bir teknenindurgun bir gölde, rüzgar›n esti¤i yöne görehareketine benzer. Oysa gerçek tarih; ancakbüyük ve gür bir nehrin ak›fl ritmiyle kavra-nabilir; kimileyin h›zlanan kimileyin yavaflla-yan, yer yer gürültülü, yer yer sessiz akan,ça¤layanlardan düflen, k›vr›mlarda dolanan,

86 TEOR‹DE do¤rultu

Page 85: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

mendereslerden geçen, ovalarda yay›l›p, va-dilerden h›zlanan bir ritmdir bu. Wallerste-in’da tarih, tüm tarihsel hareketlerin “dünya-sistem” batakl›¤› içinde bo¤uldu¤u bir hare-ketsizlik durumudur. Onda, tarihin içindehareket etti¤i düzlem iki boyutludur; mekan,dünya yüzeyidir, ve evet, zaman da dünyageçmiflidir. Ama bu iki boyutu kavrayan veonlar› kapsayan, onlara gerçek hareketlerininzeminini sa¤layan tarihsel hareket boyutuWallerstein’c› tarihte yoktur. Tarih “›rma¤›-n›n” ovaya yay›ld›¤› bir dönemin teorisyeniolarak o, bu durumu tarihin genel yasas› zan-netmektedir.

Wallerstein’›n “tüm sistemlerin tarihseloldu¤u”na kezlerce yapt›¤› vurgu, bu duru-mu de¤ifltirmiyor.Çünkü onda, tarih-sel sistemlerin bir-birine dönüflümübile esas olarak ni-celiksel bir hareketolarak kal›r. Tarih-sel sistemler krizegirdiklerinde neolur? “Çatallanma-ya” bafllarlar, niha-yetinde çat›flan e¤i-limler sistemin so-nunu haz›rlar. Siste-min dura¤an, süre-giden yaflam süresince yap›lan insan müda-haleleri sonuçsuz kal›rken, çatallanma dö-nemlerinde küçük müdahaleler bile büyükdönüflümler yaratabilir. Ama Wallersteinc›tarih, bu noktada iki ç›kmaza giriyor. Birinci-si, tarihsel sistemlerin s›n›rlar› dahilinde an-cak ayr›nt›lar›n de¤iflebilece¤ine, nitel de¤ifli-min ancak tarihsel sistemlerin birinden di¤e-rine geçiflte yaflanabilece¤ine dair onca lak›r-d›dan sonra, Wallerstein, bu kez, sistemleraras› de¤iflimlerin de az-çok kendili¤indengerçekleflti¤ini vurgular. (Kapitalist dünya-sistemin flu anda içinde oldu¤unu öne sürdü-¤ü “kaos” durumuna ithafen): “Kaotik ger-çekliklerin kendiliklerinden yeni düzenli sis-

temler ürettiklerini biliyoruz.”(34) “Tarihselkapitalizm gerici soylulu¤un ilerici burjuvazitaraf›ndan alafla¤› edilmesi yoluyla ortayaç›km›flt›r imgesinin yanl›fl oldu¤unu dahaönce öne sürmüfltük. Do¤ru olan temel imgebu de¤il, tarihsel kapitalizmi, eski sistem da-¤›lmakta oldu¤undan, kendisi burjuvaziyedönüflen bir toprak sahibi soylulu¤un yaratt›-¤› imgesidir”(35) Ve tabii, yukar›da aktard›¤›-m›z “kal›p”taki tarih düzene¤i: “Sistemler …belirli bir anda krize girerler, çatallafl›rlar vekendilerini baflka bir fleye dönüfltürürler.”

‹kincisi, Wallerstein, tarihsel geliflmeninbelirli, somut, bilinebilir yasalar› oldu¤unuyads›d›¤› için, do¤al olarak, bir “tarihsel sis-temin” hangi tarihsel süreçlerin ürünü olarak

krize girece¤ine dairde bir formül ürete-miyor ya da üretmi-yor. Dolay›s›yla,Wallerstein, tüm ta-rih teorisi içinde enbelirleyici noktayaoturttu¤u; bir siste-min normal yaflamdöneminde mi, yok-sa krizde mi oldu¤u-na dair bilimsel biranaliz yöntemi de ge-lifltiremiyor. Bu, gü-lünç iç çeliflkilere de

yol aç›yor. Örne¤in 1982’de “Tarihsel kapita-lizm, yap›sal bunal›m›na 20. yüzy›l›n baflla-r›nda girmifltir”(36) diyen Wallerstein,1990’larda ise; flu anda “dünya kapitalizmi-nin ilk ve tek gerçek krizi”ni (37) yaflad›¤›m›z›ve 20. yüzy›lda sistemin normal yaflam döne-minde oldu¤unu söylüyordu. Geçerken, ‘baybilgin’in kapitalizmin krizi konusundaki buU dönüflüne dair özelefltiri verme gere¤i his-setmedi¤ini vurgulayal›m. Anlafl›lan o ki,Wallerstein, birinci tespitten ikincisine her-hangi bir “analiz”in ürünü olarak de¤il, ‘89-‘90 olaylar›n›n estirdi¤i rüzgarlar›n sonucun-da geçmifltir.

87TEOR‹DE do¤rultu

Wallerstein’›n tarih yöntemi, tarihsel ol-gular›n ve gerçek tarihsel hareketin so-mut analizine dayanm›yor; tam tersine,tarihsel olaylar, Wallersteinc› tarih kal›-

b›n›n içine s›k›flt›r›l›yor. Marksizm vetarihsel materyalizm, maddi tarihsel

gerçekli¤in çözümlenmesinden yola ç›-karak analize var›yor. Wallersteinc›

idealist yöntem ise analizden yola ç›ka-rak analize var›yor.

Page 86: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

III. WALLERSTE‹N ÜTOPYACILI⁄I: B‹R KOMED‹

“Bizim temel hareket noktam›z› olufltu-ran öncüller, keyfi temeller, dogmalar de¤il-lerdir; bunlar, onlara iliflkin soyutlamalar›n

ancak imgelemde yap›labilece¤i gerçek ön-cüllerdir. Bunlar gerçek bireylerdir ve bu bi-reylerin eylemleri ve –hem haz›r bulduklar›,

hem de kendi eylemleriyle yaratt›klar›–maddi yaflam koflullar›d›r.” (Marx-Engels)

“Modern dünyadaki devrimci baflkald›r›la-r›n … dünyay› de¤ifltirmeyi hedefleyen ezilenkitlelerin kendili¤in-den isyanlar›n› de¤il;fakat daha çok, dev-let düzeninin çöktü-¤ü anlarda tikelgruplar›n -en az›n-dan bafllang›çta- f›r-satlar› ele geçirmesi-ni temsil ettiklerinikabul etmeye haz›-r›m -ki, bu çöküfl an-lar›na bu gruplar›nkendileri, ancak za-man zaman katk›da bulunmufllard›r. Ancak budevrimler nas›l harekete geçirilmifl olurlarsaolsunlar, uzun süre sürmüfl olanlar, önemli birpopüler destek kazanm›fl olanlard›r.” “Bu türsonradan deste¤in” ise nedeni; kitlelerin yenidurumdan dolay› umutlanmas›d›r.(38)

Böylece devrimleri tarihsel-toplumsal ol-gular olmaktan “ç›karan” Wallerstein, onlar›küçük gruplar›n “f›rsatç›l›¤›” ile aç›klar. Y›-¤›nlara ise bu bahiste ancak “sonradan des-tek” verme rolü düflmektedir. Devrimlerleörülü son 200 y›l›n dünya tarihinin ne yavanve ne basit bir aç›klamas› de¤il mi?

Di¤er yandan Wallerstein’›n buradanyelken açmak istedi¤i sular bambaflkad›r.Evet, bu “tikel gruplar”›n yo¤un çabalar›,dünya sisteminin “ola¤an yaflam” dönemindeçaresiz ve faydas›z kalm›fllard›r; ama art›k ka-

pitalist dünya sisteminin kriz-kaos ve “çatal-lanma” dönemindeyiz ve flimdi çok daha kü-çük müdahaleler bile büyük bir dönüflümsa¤layabilir: “Tarihsel bir sistemin süregitmek-te olan yap›sal süreçleri dahilinde ihtiyari çelifl-kilerin ‘h›zlanma’s›na pek az rol düflerken, krizveya dönüflüm u¤ra¤›nda, siyasi-ahlaki seçiminrolü, dikkate flayan ölçüde artmaktad›r. Ancakbu durumlardad›r ki, ‘insan›n kendi tarihiniyapt›¤›’ hakiki anlamda söylenebilir.”(39)

Gerçi, bu tez, Wallerstein’in tarihsel ge-liflme “kal›p”›yla çeliflkilidir. Öyle ya, mademsistemler “kendilerini baflka bir fleye dönüfl-türürler”; o zaman bilinçli insan müdahalesi-

ne tarihte bir yer kal-mamas› gerekir. An-cak insan iradesinetarihte bir yer açmalütfunda bulundu-¤unda da, Wallerste-in saf idealizminifarkl› biçimde yeni-den üretmekten kur-tulamaz. Bu kez, in-san iradesinin oyna-yaca¤› rolü tek yanl›ve suni biçimde abar-

tan yorumlar okuruz:

“2050’nin dünyas›, biz nas›l yaparsak öy-le olacakt›r.”(40)

“Dolay›s›yla, çatallanma sonras›, mesela2050 ya da 2075 sonras› için, birkaç fleydenemin olabiliriz. Art›k bir kapitalist dünya eko-nomisinde yafl›yor olmayaca¤›z. Bunun yerine,yeni bir tarihsel sistem ya da sistemler içindeyafl›yor olaca¤›z. Ve bu nedenle bir kez daha,bar›fl, istikrar ve meflruiyetle tan›flaca¤›z. Fa-kat bu, bugüne dek bildi¤imizden daha m› iyi,yoksa daha m› kötü bir bar›fl istikrar ve meflru-iyet olacak? Bunlar› bilmek olanaks›z; ama so-nuç bize ba¤l›.”(41)

…Ve böylece Wallerstein, “2050’nindünyas›n› yapmak” üzere, sistem muhalifleri-ni ütopya-kuruculu¤una davet eder. “Bugün

88 TEOR‹DE do¤rultu

Sermayesiz bir gelecek düflünemedi-¤i ve dolay›s›yla, asl›nda sermayeyi

gelecek toplumunun da temel biryap› tafl› olarak tasarlad›¤› için,

Wallerstein’da gelecek kapitalizmin-dir. Onun gelecek kurgusu, demok-ratiklefltirilmifl ve sosyallefltirilmifl

bir kapitalizmden ibarettir.

Page 87: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ve önümüzdeki elli y›l, iflimiz ütopyalarla. ‹fli-miz, yeni toplumsal düzeni hayal etme ve ya-ratmaya çal›flma iflidir”(42) Ütopistik, bu ütop-ya-kuruculu¤una Wallerstein’in verdi¤i isim-dir. Wallerstein, gerçek tarihsel hareketin ya-salar›n› incelemeye, a盤a ç›karmaya giriflme-di¤i, dahas› buna karfl› oldu¤u için, gelece¤edair de bilimsel öngörü ve analizler gelifltire-miyor.

Evet, kuflkusuz, “insanlar kendi tarihle-rini yaparlar”; ama, “kendi keyiflerine göre de-¤il; kendi seçtikleri koflullar içinde de¤il, belir-lenmifl olan ve geçmiflten gelen koflullar içindeyaparlar.”(43) Wallerstein’in tarih yöntemi, ta-rihi yasas›zlaflt›rd›¤› ve bir rastlant›lar tarihi-ne dönüfltürdü¤ü için; Wallerstein’in gelecekkurgusu da bilinemezcili¤in üzerine oturu-yor. Wallerstein’›n tarihsel incelemelerindenç›kartt›¤› bir sonuç da; “belirsizli¤in harikabir fley oldu¤u ve kesinli¤in, gerçek olsayd›, ah-laken ölmek demek olaca¤›d›r.”(44) Wallerste-in’›n, insanl›¤›n gelecek tasar›m›n› bilinemez-cili¤in içinde bo¤ma çabas›na afla¤›da yeni-den dönece¤iz.

Di¤er yandan, kapitalizmin krizine dairWallersteinc› analiz, gerçek yaflam› aç›kla-maktan çok uzakt›r. Ona göre bu krizin ö¤e-leri;

a) Dünyan›n k›rsall›ktan ç›kmas› (deru-ralization); böylece ücret düzeylerini düflür-me ifllevi gören k›rsal yedek deponun art›kvar olmamas›

b) Çevre ve do¤a kirlili¤inin üst düzeyeç›kmas› ve ekolojik maliyetlerin flirketlerceüstlenilmesinin, art›k bir zorunluluk halinegelmesi.

c) “Dünyan›n demokratikleflmesi” (Wal-lerstein bununla kitlelerin e¤itim, sa¤l›k vb.alanlardaki yayg›n sosyal taleplerini kastedi-yor)

d) Eski Sol’un çöküflü ve liberalizminböylece inand›r›c›l›¤›n› yitirmesi, kitlelerindevletlere karfl› güvensizlik beslemesi.(45)

Kapitalist dünya sisteminin, emperyalist

küreselleflmeyle birlikte art›k ç›plak gözle da-hi görünür hale gelen belirgin açmazlar›n› vekriz ö¤elerini bu say›lanlar aras›nda göremi-yoruz. Ak›l almaz boyutlara varan çürüme veasalakl›k, spekülatif sermayenin ön plana ç›-k›fl›, kronik kitlesel iflsizlik, yayg›n yoksullukve açl›k, üretimin dünyasal ölçe¤e varan bü-tünleflme ve toplumsallaflmas›na ra¤menmülkiyetin özel ellerde kalmas›, dev dünyatekellerinin ortaya ç›k›fl› ve üretimin dünyaölçe¤inde örgütlenmesiyle keskinleflen üre-tim anarflisi vb. vb. olgular kapitalizmin kri-zinin ö¤eleri olarak tan›mlanm›yorlar. ZiraWallerstein, sermaye düzeninin kendisininde¤il de, sermaye birikiminin önceli¤ininkrizde oldu¤unu düflünüyor. Kriz kurgusunuda buna göre oluflturuyor. Zaten Wallersteiniçin kapitalizm, sermaye düzeni de¤il, serma-ye birikimine verilen önceli¤in düzenidir:“Bu sistemi kapitalist olarak tan›mlayan nedir?Differentia spesifica (ay›rt edici farkl›l›k) ser-maye birikimi de¤il, sonsuz sermaye birikimineverilen öncelik gibi geliyor bana.”(46) Sermaye,Wallerstein’da kapitalist topluma özgü tarih-sel bir kategori de¤il, öncesiz ve sonras›z birolgudur. Hat›rlanacakt›r; feodalizmden kapi-talizme geçifli aç›klarken, “kapitalist giriflimcitabakalar”›n yüzy›llard›r var oldu¤unu iddiaediyordu. Dahas›, Wallerstein, sermayeninbir “üretim faktörü” oldu¤unu söyleyerek,onu tarihin bafllang›c›ndan sonuna de¤in varolacak bir olgu ilan eder: Ona göre üretimfaktörleri, “toprak, emek, sermaye”dir.(47) Bi-lindi¤i gibi bu, burjuva iktisad›n›n klasik s›-n›fland›rmas›d›r ve herhangi bir “‹ktisada Gi-rifl” ders kitab›nda bulunabilir. Oysa serma-ye, kapitalist topluma özgü bir üretim iliflki-sidir; maddi üretim araçlar› (hammaddeler veifl aletleri) biçimine bürünen sermaye, ücretlieme¤i sömürerek, art›-de¤er elde eder. Üre-tim araçlar›ndan yoksun b›rak›lm›fl mülksüzmilyonlar›n, yaflamak için satabilecekleri ye-gane metalar› iflgücüdür. ‹flçinin iflgücünü sa-t›n alan sermaye, eme¤in ürünlerine el koyar,iflçiye yaflam›n› sürdürmesine yetecek bir üc-

89TEOR‹DE do¤rultu

Page 88: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ret verir. Birikmifl emek, canl› eme¤i emip sö-mürerek büyür. Sermayenin kayna¤›, iflçininödenmemifl eme¤idir. Toprak, emek, ifl alet-leri ve hammaddeler, üretim sürecinin tümça¤lar boyunca de¤iflmez bileflenleridirler.Sermaye ise özgül olarak kapitalist üretim sü-recinde ortaya ç›kan ve üretim sürecini haki-miyetine alan bir üretim iliflkisidir.

Öyleyse sermaye, bir “üretim faktörü”de¤il, bir üretim iliflkisidir; tarihsel ömrü isekapitalizmin ömrüyle s›n›rl›d›r. Wallersteinise sermayeyi ezeli ve ebedi bir olgu, üretimsürecinin vazgeçilmez bir bilefleni olarak gö-rüyor. Bu düflünce, “sosyalist sermaye biri-kimi” gibi saçma bir kavrama kadar var›-yor.(48) Böylece Wallerstein’›n sosyalist toplu-mu, sermaye birikiminin varl›¤›n› sürdürdü-¤ü bir toplum olarak kurgulad›¤›n› anl›yo-ruz.

Wallerstein, Ütopistik’te, muhalifleriütopya-kuruculu¤una ça¤›r›rken, sermaye bi-rikimin önceli¤inin son buldu¤u bir toplumtasar›s› üretmekten bahseder. Bu kitapta say-falar boyunca, sermaye birikiminin varl›¤›n›korudu¤u, ama önceli¤in sosyal kayg›lardaoldu¤u bir toplum tasarlamaya çal›fl›r. ZatenWallerstein’a göre; “bizim ütopyam›z, bütünçeliflkileri ortadan kald›rma peflinde koflmakde¤il, maddi eflitsizli¤in kaba, vahfli ve gerek-siz sonuçlar›n› söküp atmak olmal›d›r.”(49) He-def, ayr›mc›l›¤›n ortadan kald›r›lmas› de¤il,“ayr›mc›l›klar›n ... en alt düzeye indikleri birtoplumsal dünya”d›r.(50) Wallerstein’›n pers-pektifi; “liberalizmin ihanet etti¤i liberal ideal-lerin dünya ölçüsünde gerçeklefltirilmesi”dir.(51)

Böylece Wallerstein ütopyac›l›¤›n›n gerçekiçeri¤i de belirginleflmifl oluyor. O, sistemmuhaliflerini, art›k sürdürülemez hale gelmiflbulunan kapitalizmi restore etmek; sermaye-

ye dayal›, ama çeliflkileri nispeten törpülen-mifl bir düzen yaratmak için proje üretmeyeça¤›r›r. Sistem muhaliflerinin tepki, öfke veenerjilerini; daha adil bir kapitalizm yaratmaütopyas›na seferber etmeye çal›fl›r. Muhalif-ler, devlet iktidar›n› ele geçirmeye çal›flma-mal›d›rlar. “Hükümet otoritesini ele geçirmek,yararl› olabilirse de, hemen hemen hiçbir za-man dönüfltürücü de¤ildir. Devlet iktidar›n›nüstlenilmesi, ultra-sa¤ bask›c› güçleri engelle-mek için çok özgül durumlarda kullan›lacakbir savunma takti¤i olarak düflünülmelidir.Devlet iktidar›, daima mevcut dünya düzeniniyeniden meflrulaflt›rma riski tafl›yan en son ça-re olarak düflünülmelidir.”(52) Kuflkusuz Man-dela hükümeti öncesindeki Güney Afrika gi-bi, iktidar›n ele geçirilmesi gereken “baz› ül-keler” hala vard›r. Ancak di¤er yandan, “bu-gün nüfusun ço¤unlu¤unun hükümetin ‘ken-dilerinin’ oldu¤una bir anlamda inanmaktaoldu¤u çok say›da devlet bulunmaktad›r.”(Örne¤in; Hindistan, ‹sveç, Fransa, Almanya)Ve Wallerstein’a göre, bu ülkelerde esas me-sele, “‘sivil toplum’un devlet üzerinde denetimiele geçirme meselesi”dir.*(53) (Dünya Banka-s›’n›n “Yönetiflim” programlar›n›n söyleminine çok and›r›yor!!) Peki, diyelim, kurgulad›-¤›m›z “radikal” ütopyalar› hayata geçirmeyegirifltik... “‹ktidardaki kifliler basitçe imtiyaz-lar›n› b›rak›p gidecekler mi? Tabii ki de¤il, bu-nu hiçbir zaman yapmazlar. ... Bununla birlik-te, bu durum, benim tezim aç›s›ndan iliflkisiz-dir.”**(54)

Böylece sisler da¤›lm›fl oluyor. Wallers-tein’›n “tarih kal›b›”nda dünya-sistemleri ta-rihsel geliflmenin hem öznesi hem de nesnesiilan etmesi ile; konu ütopya-kuruculu¤a gel-di¤inde insan müdahalesine biçti¤i abart›l› rolaras›ndaki çeliflki de böylece çözülmüfl olu-

90 TEOR‹DE do¤rultu

* Eserlerinin genelinde, devletlerin asla özerk varl›klar olamayaca¤›ndan, dünya-sistemin bir bütün olufl-turdu¤undan ve tek tek devletlerdeki de¤iflikliklerin önemsizli¤inden dem vuran Wallerstein’›n, ifl sivil top-lumculu¤u kabul ettirmeye geldi¤inde tezini tek tek devletlerdeki durumlardan örneklerle kan›tlamayaçal›flmas›, bir baflka gülünç iç çeliflkidir.

** Ütopistik, sf. 91. Wallerstein’›n iktidar iliflkilerinden bahsederken, iktidardaki s›n›ftan de¤il de, bilinçli birtercihle “iktidardaki kifliler”den, “imtiyaz sahipleri”nden bahsetmesi dikkate de¤er bir di¤er noktad›r.

Page 89: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

yor. Birincisi, teorisinin gerçek içeri¤ine uy-gundur; ikincisi ise esasen reel politik kayg›-lardan kaynaklanmaktad›r. Wallerstein, sis-tem karfl›t› hareketleri, burjuva devlet iktida-r›yla bar›fl›k, kapitalizmin yaratt›¤› sivri so-nuçlar› törpülemeyi ve ona “sosyal” bir çehrekazand›rmay› hedefleyen bir çerçeve içinesokmak istiyor. Kapitalizmi, kapitalizm kar-fl›tlar›n›n alternatif üretici enerjisiyle yenile-meye niyetleniyor.

Sermayesiz bir gelecek düflünemedi¤i vedolay›s›yla, asl›nda sermayeyi gelecek toplu-munun da temel bir yap› tafl› olarak tasarlad›-¤› için Wallerstein’da gelecek kapitalizmin-dir. Onun gelecekkurgusu, demokra-tiklefltirilmifl ve sos-yallefltirilmifl bir ka-pitalizmden ibarettir.Ezilenlerin gelecekkurgusuna att›¤› sisbombalar›n›n ve yü-celtti¤i “bilinemezci-lik” felsefesinin kera-meti de budur. Wal-lersteinc› teori, ezi-len y›¤›nlar ve onla-r›n ileri, ayd›nlanm›fl kesimleri için geçmifli,bugünü ve gelece¤i bilinemezcili¤in karanl›ksular›nda bo¤arak, kadercili¤i ö¤ütlüyor. Ta-rihin yasalar›n› a盤a ç›kartarak, ‘insan’›nkendi tarihine hükmetmesini sa¤lamay› he-deflemiyor; tersine, tarihi yasas›zlaflt›rarak,‘insan’› “dünya-sistem” denilen t›ls›ml› yap›-lar›n hükümranl›¤› alt›na sokuyor.

Bir üretim iliflkisi olarak sermayenin ha-kim oldu¤u bir toplumda, sermaye birikimi-nin öncelikli olmas› kaç›n›lmazd›r. Çünküsermaye, oda¤›nda “kâr”›n durdu¤u bir top-lum yarat›r ve oda¤›nda insan›n durdu¤u birtoplumun yarat›lmas› için sermayenin kald›-r›lmas›, toplumsal mülkiyete dönüfltürülmesiönkofluldur. Sermaye; “kâr için kâr”, “biri-kim için birikim” demektir. Sosyalist devrim-lerin ve s›n›f mücadelesinin ürünü olarak ki-

mi durumlarda sosyal tavizler vermek zorun-da kalsa da, (örne¤in 1945-75 dönemi) budurum geçicidir. Sermayedar s›n›f›n iktidarayg›tlar›, ayn› zamanda sermayenin toplumahakimiyetinin araçlar›d›r. Burjuva devlet (so-mutta da ordu, polis, mahkemeler, hapisha-neler, idari bürokrasi), sermaye birikiminintoplumsal koflullar›n› örgütler. Toplumu,sermayenin ihtiyaçlar›na göre dönüfltürür.Eme¤in, üretti¤i tüm ürünleri yutan ve ken-disine yaln›zca zorunlu geçim araçlar›n› b›ra-kan bu canavara karfl› her hücumu, karfl›s›n-da burjuva iktidar ayg›tlar›n› bulur. Bu du-rum, Wallerstein’›n tezi aç›s›ndan “iliflkisiz-dir”, çünkü o, sermayenin kald›r›lmas›n› de-

¤il, sosyal ve ekolo-jik afl›larla tedaviedilmesini öngör-mektedir. Ekono-mik ve mali krizler-de, milyarlar›n açl›kve sefaletinde, em-peryalistlerin ham-madde savafl›nda,kitlesel iflsizlikte,borsada y›¤›lan mil-yarlarca dolardaaç›k biçimde görüle-

bilece¤i gibi, toplumsal yaflam, sermayeninvarl›¤›yla ba¤daflmaz hale gelmifltir. Üstelikbu yeni bir durum da de¤ildir. Tarihsel gelifl-me, ezilen insanl›¤›, tüm ac›lar›n›n toplumsalkayna¤› olan sermayeye egemenli¤ine hücumetmeye do¤ru itmektedir. Üstelik bu durumsermaye egemenli¤inin tarihi kadar eskidir.Ancak sermayeyi kald›rmak için önce saray-lar›n› y›kmak, bekçilerini tepelemek -özcesi,burjuva iktidar ayg›tlar›n› havaya uçurmakgerekir.

“Hegel, bir yerde, flöyle bir gözlemde bulu-nur: tarihsel bütün büyük olaylar ve kifliler,sanki iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unut-mufl: ilkinde tragedya olarak, ikincisinde kome-di olarak.”(55) Ütopyac›l›k, Marx-öncesi sosya-lizmi karakterize eden bir olguydu. O zaman

91TEOR‹DE do¤rultu

Böylece devrimleri tarihsel-toplumsalolgular olmaktan “ç›karan” Wallerste-in, onlar› küçük gruplar›n “f›rsatç›l›¤›”ile aç›klar. Y›¤›nlara ise bu bahiste an-cak “sonradan destek” verme rolü düfl-mektedir. Devrimlerle örülü son 200 y›-l›n dünya tarihinin ne yavan ve ne ba-

sit bir aç›klamas› de¤il mi?

Page 90: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

bu bir tragedya idi: Özel mülkiyete ve serma-yeye karfl› “mülksüz”lerin isyan›, henüz mad-di bir temelden yoksundu. Proletarya, gelece-¤i kuracak s›n›f olarak kendisini tarih sahne-sinde göstermemiflti veya daha yeni yeni gös-teriyordu. 1800’lerin bafl›ndan 1871 ParisKomünü’ne kadar -giderek gerileyen bir du-rum olarak- bu ideolojik bulan›kl›k durumuvarl›¤›n› korudu. En bilinenleri Saint-Simon,Fourier, Owen olan bu dönemin ütopyac›la-r›, kavga adamlar›yd›. Teorik çal›flmalar›n›namac›, kapitalizme karfl› mücadelenin düflün-sel kald›raçlar›n› yaratmakt›. Teorilerininütopyac›l›kla s›n›rl›kalm›fl olmas›n›n, ni-yetlerini aflan, gerçektarihsel nedenlerivard›. 1989-90’da re-vizyonist blokun y›-k›lmas› ve estirilenanti-komünist rüz-garla birlikte, yinebir ideolojik bulan›k-l›k dönemine girdi¤i-miz söylenebilir. Bilimsel sosyalizmin iflçi ha-reketi ve toplumsal muhalefet üzerindeki nü-fuzu gerilemifl durumda. Bu dönemin de ken-dine has ütopyac›lar› var. Kimisi, spekülatifsermaye hareketlerine vergi koyarak kapita-lizmin yaratt›¤› sosyal y›k›m› tedavi etmeyitasarl›yor, kimisi “Üçüncü dünya ülkeleri-nin” borçlar›n›n silinmesiyle, bu ülkelerdeyoksullu¤un son bulaca¤›n› zannediyor vb.Bu kez, ütopyac›l›k, sosyalizmi oluflmufl bi-limsel temellerinden geriye do¤ru götürmeyönelimiyle ortaya ç›k›yor. Bu yüzden, bukez karfl›m›zda bir komedi var. Wallersteinda bu ütopyac›lardan birisi. Wallersteinütopyac›l›¤›n›n da bir komedi oldu¤unu be-lirtebiliriz: Üstelik de yavan ve baya¤› bir ko-medi. Wallerstein ütopyac›l›¤›, 1989-90 olay-lar›n›n ürünüdür. Kuflkusuz, 1989’dan öncede o, bir akademisyen olarak vard›. Ama1989, onu “aflka getirdi”. Teorisinde durumauygun de¤ifliklikleri yaparak bu gericilik dö-

neminin rüzgarlar›n› arkas›na ald›. ‘89-‘90olaylar›n›n estirdi¤i karfl›devrimci rüzgar,ona, nüfuz edebilece¤i bir ideolojik bulan›k-l›k zemini yaratt›. O da tersinden, bu bula-n›kl›¤› iflledi ve yeniden üretti. Wallerstein,sosyalizmin bilimsel temellerine sald›r›yor,onu bir ütopyan›n s›n›rlar›na do¤ru geri it-meye çal›fl›yor. Üstelik bu ütopyac›l›¤›n içeri-¤ini de kapitalizm tamircili¤iyle doldurmayaçal›fl›yor. Yaln›zca ... Üniversitesi’nden ald›¤›175.000 dolar y›ll›k maafl›yla de¤il, teorisinintüm gözenekleriyle de o, bu sistemin teoris-yenidir. Dünün ütopyac›l›¤› tarihsel ve poli-

tik bak›mdan ileri-ciydi, Wallersteinütopyac›l›¤› ise geri-ci bir felsefedir. An-cak, bir ölçüde “ka-derlerinin ortak”olaca¤› söylenebilir.19. yüzy›l ütopyac›-l›¤›, Paris Komü-nü’nün ard›ndan ifl-çi hareketi içinde

egemenli¤i bilimsel sosyalizme devretti; 20.yüzy›l›n sonu ve 21. yüzy›l›n bafl›n› meskentutan gericilik dalgas›n›n ürünü burjuva/kü-çük burjuva ütopyac›l›¤› da uluslararas› ko-münist hareketin ve proleter s›n›f kavgas›n›nyükselifliyle afl›lacakt›r.

D‹PNOTLAR

(1): 11. TEZ dergisi, say› 3, sf. 52

(2): Wallerstein, Tarihsel Kapitalizm, MetisYay›nlar›, 3. Bask›, ‹stanbul 2002, sf. 83

(3): Wallerstein, Liberalizmden Sonra, Me-.tis Yay›nlar›, ‹stanbul, 2000, sf. 9

(4): Age, sf. 94

(5): Wallerstein, Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu,Metis Yay›nlar›, ‹stanbul, 2000, sf 9

(6): Wallerstein, Liberalizmden Sonra, sf.80

(7): Age, sf. 103

92 TEOR‹DE do¤rultu

Wallerstein, sistem karfl›t› hareketleri,burjuva devlet iktidar›yla bar›fl›k, kapi-talizmin yaratt›¤› sivri sonuçlar› törpü-lemeyi ve ona “sosyal” bir çehre ka-

zand›rmay› hedefleyen bir çerçeve içinesokmak istiyor. Kapitalizmi, kapitalizmkarfl›tlar›n›n alternatif üretici enerjisiyle

yenilemeye niyetleniyor.

Page 91: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

(8): Age, sf. 22

(9): Age, sf. 22

(10): Age, sf. 46

(11): Wallerstein’›n fikrini aç›klad›¤›m›z bö-

lümlerde, tart›flmay› kolaylaflt›rmak için, aç›kla-

may› onun kavramlar›yla yapt›k. Al›nt›, age, sf.

65

(12): Aktaran: Frans›z Devrimi’nin K›sa Ta-

rihi, Albert Soboul, ‹nter Yay›nlar›, sf. 67

(13): Age, sf. 89

(14): Age, sf. 123

(15): “Ancak mülkiyete karfl› dini bir sayg›

duyuldu¤unda, tüm Frans›zlar› özgürlü¤e ve

Cumhuriyet’e kazanmak mümkün olacakt›r.”

Dauchy’nin 1795’te Konvansiyon’da yapt›¤› ko-

nuflmadan akt.: age, sf. 116

(16): F. Engels, Fransa’da S›n›f Savafl›mla-

r›’na Önsöz, Sol Yay›nlar›, sf. 15

(17): age, sf. 14

(18): Karl Marx, Fransa’da ‹ç Savafl, akta-

ran Lenin, Devlet ve Devrim, ‹nter Yay., sf 70

(19): Komünist Manifesto, ‹nter Yay. sf 120

(20): Marx-Engels, Manifesto’nun 1872 ta-

rihli Almanca bask›s›na önsöz, aktaran Lenin,

Devlet ve Devrim, sf. 80

(21): Liberalizmden Sonra, sf. 175

(22): Wallerstein, Jeopolitik Jeokültür, ‹z

Yay›nc›l›k, 2. Bask›, ‹stanbul, 1998, sf. 95

(23): Bkz. “Amerika: Dün, Bugün ve Yar›n”,

Liberalizmden Sonra, sf. 169-195

(24): Liberalizmden Sonra, sf. 184

(25): Age, sf. 135

(26): 20. yüzy›l, “gerçekten de Amerikan

yüzy›l›yd›.” (Liberalizmden Sonra, sf. 171)

(27): Aktaran, Liberalizm, kitap 2, Meltem

Caniklio¤lu, BDS Yay›nlar›, sf. 17, abç.

(28): Kapitalizme geçifle dair bu aç›klamaiçin bkz: Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu, sf. 144-145

(29): Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu, sf. 146

(30): Age, sf. 149

(31): Wallerstein, Ütopistik, Aram Yay›nlar›,‹stanbul 2001, sf. 18-19

(32): Age, sf. 22

(33): Age, sf. 90, abç.

(34): Age, sf. 66, abç.

(35): Tarihsel Kapitalizm, sf. 90

(36): Tarihsel Kapitalizm, sf. 78, abç.

(37): Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu, sf. 39, abç

(38): Ütopistik, sf.16, abç

(39): Jeopolitik Jeokültür, sf. 146, abç

(40): Ütopistik, sf. 67

(41): Liberalizmden Sonra, sf. 51

(42): Age, sf.137

(43): Karl Marx, Louis Bonaparte’›n 18 Bru-maire’i, Sol Yay›nlar›, 3. Bask›, Ankara 2002, sf.13

(44): Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu, sf. 12, abç

(45): Age, sf. 147,148

(46): Tarihsel Kapitalizm, sf. 145

(47): Jeopolitik Jeokültür, sf. 149

(48): Age, sf. 124

(49): Age, sf.133

(50): Ütopistik, sf. 81

(51): Age, sf. 74

(52): Liberalizmden Sonra, sf. 233

(53): Jeopolitik Jeokültür, sf.110.

(54): Ütopistik, sf. 91.

(55): Karl Marx. Bu, “Louis Bonaparte’›n 18Brumaire’i” kitab›n›n girifl cümlesidir.

93TEOR‹DE do¤rultu

Page 92: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

94 TEOR‹DE do¤rultu

‹TALYA sonbir buçuk y›ld›rmedya patronuBerlusconi’nin ik-tidara gelmesiyleola¤anüstü hare-ketli günler yafl›-yor. Toplumuntüm alt katmanlar›kendilerini olum-suz yönde etkile-yen hükümet poli-tikalar›na karfl›aya¤a kalkm›fl bu-lunuyor. ÖzellikleNisan 2002’den itibaren eylemsiz geçen bir haf-ta yok gibi. Baflta iflçilerin eylemleri olmak üze-re, globalizme karfl› eylemler, ö¤retmenlerin, ö¤-renci gençli¤in, tar›m emekçilerinin ve emeklile-rin büyük enerjiyle süren eylemleri, Berlusconihükümetini henüz ikinci y›l›n› doldurmadansarsmaya bafllad›. Art›k hiç kuflku yok ki ülke-nin gündemini iflçi s›n›f› belirliyor.

Berlusconi 2001 ilkbahar›nda, iflsizli¤in art-t›¤›, sendikal hareketin etkisizleflti¤i, toplumunumutsuzlu¤a kap›ld›¤›, merkez-solun bölündü-

¤ü (Yeniden Yap›lanmaKomünist Partisi-PRC-ittifa¤›n d›fl›nda kald›,solun toplam oylar› se-çim sonucunda yüzde53 civar›ndayd›) bir or-tamda, birazda dünyaçap›nda esen neoliberalrüzgar›n etkisiyle ikti-dara geldi. Seçim kam-panyas› s›ras›nda elin-de bulundurdu¤u etkinmedya a¤›n› ve tekno-lojiyi ustaca kulland›.Öyle ki, ”‹talyan hal-

k›yla sözleflme” dedi¤i belgeyi ulaflt›rmad›¤› tekbir hane b›rakmad›.

Söz konusu belgede bir dizi sahte vaad yeral›yordu. ‹lk bir y›lda bir milyon iflsize ifl bul-mak, sa¤l›k sistemini düzeltmek, e¤itime dahafazla pay, emeklilerin yaflam standartlar›n› yük-seltmek, vergilerini düflürmek vb. gibi. Sözlefl-menin son paragraf›nda ise flayet söylediklerinigerçeklefltiremezse bir daha politikayla ilgilen-meyece¤ini yaz›yordu. Evet, Berlusconi biliyor-du ki tek bir kez gelebilecek ve ona iktidar bir

‹TALYA

Rüzgar Sol’dan EsiyorSinan Y›ld›z

Page 93: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

kereli¤ine laz›m.

Kendisini “Özgürlükler evi” olarak isimlen-diren bu sald›r› iktidar› esas olarak, büyük ser-mayenin temsilcisi Berlusconi’nin partisi Haydi‹talya, Mussolini art›¤› Ulusal Birlik, kuzeyli or-ta s›n›flar›n temsilcisi Kuzey Ligi ve eski H›risti-yan Demokratlar’›n küçük bir bölümünü (UDC)temsil eden partiler taraf›ndan oluflturuldu.

Henüz üçüncü ay›nda, afla¤›da s›ralayaca¤›-m›z “reform paketini”, yani emek cephesine kar-fl› sald›r› planlar›n› gündeme getirme haz›rl›¤›n-dayken, bu hükümet ünlü Genova ayaklanma-s›yla karfl›laflt›. Bilindi¤i gibi emperyalist patron-lar klübü G8’ler zirvesinin Genova’da yap›lmas›-na, baflta emperyalist küreselleflme karfl›tlar› ol-mak üzere emekçiler taraf›ndan çok sert bir tep-ki gösterilmiflti. Günlerce çat›flmalar sürmüfl, ça-t›flmalar sonucu Carlo Giuliani adl› bir devrimcimilitan kolluk kuvvetleri taraf›ndan öldürül-müfl, yüzlerce kifli yaralanm›fl ve bir o kadar› dagözalt›na al›nm›flt›. Hükümetin ve polisin hafta-larca süren psikolojik ve fiziki terörüne ra¤men,zirvenin bitimine bir gün kala gerçeklefltirilenyürüyüfle iki yüzbin kifli kat›lm›fl ve emperyalistelebafl›lar toplant›lar›n› bitiremeden Balya’y›terk etmek zorunda kalm›fllard›. Özellikle zirve-nin son gecesi polisin Diaz ortaokulunu basarakburada yatmakta olan göstericilere karfl› uygula-d›¤› faflist terör, Berlusconi hükümetinin gelece-¤e iliflkin planlar› hakk›nda yeterince fikir veri-yordu. Lakin toplumun bu bask›na karfl› göster-di¤i tepki sonucu Genova savc›l›¤› polisler hak-k›nda dava açmak zorunda kald›. Tepkilerindurmamas› üzerine ‹çiflleri Bakan› birkaç haftasonra ortam› “sakinlefltirmek” için istifa etmekzorunda kald›. Asl›nda bu istifa, Berlusconi hü-kümetin ilk yenilgisi idi.

Yeniden reform paketine dönecek olursak;hükümet ilk olarak adalet reformunu gündemegetirdi. Çünkü bu konu Berlusconi için çokönemliydi. Henüz seçilmeden önce Milano sav-c›l›¤› taraf›ndan vergi kaç›rmak ve kara para ak-lamaktan dolay› Milano’da 12 y›l hapis cezas› al-m›fl ve daha sonra yaklafl›k 25 milyon dolar gibirekor bir kefaletle serbest b›rak›lm›flt›. Söz ko-nusu adalet reformunda, gerçek niyeti gizlemekiçin birkaç önemsiz madde s›raland›ktan sonraesas niyet ortaya konuluyordu. Buna göre dava-

l› kifli, kurum veya flirket, davan›n yürütülece¤ibölgeyi ve soruflturmay› yürütecek savc›lar› ken-disi belirleyecekti. Mesele anlafl›lm›flt›. Berlusco-ni, kendisi hakk›nda Milano’da soruflturma yü-rüten savc›lar›n, “solcu” oldu¤unu düflünüyorve muhtemelen bir cezaya çarpt›r›laca¤›n› bili-yordu. Bu nedenle davay› Milano’dan baflka biryere kaç›rmaya çal›fl›yordu. Buna ilk tepkiyi,savc›lar ve hakimler 2001 Ekimi’nde bir günlükgenel grevle cevap verdi. Kat›l›m ‹talya genelin-deki adliyelerde yüzde 74 civar›nda oldu. He-men ard›ndan parlamentodaki merkez sol-libe-ral sol-zeytin dal› ittifak›n›n, etkisiz, yar›m a¤›zmuhalefetinden rahats›z olan, bafl›n› ünlü reji-sör Nanni Moretti ve Floransal› üniversiteli ho-calar›n çekti¤i sol ayd›nlar›n (Giro Tondo) çem-ber hareketi, Milano’da 40 bin kiflinin kat›ld›¤›bir salon toplant›s›yla sahneye ç›kt›. Bu hareke-tin amac›, sermaye iktidar›n›n sald›r›s› alt›ndaolan kurumlar›, kalabal›k kitleleri seferber ede-rek, bu kurumlar›n etraf›nda insan zinciri olufl-turarak bu kurumlar› korumaya almak. Nitekimhem Milano Adliyesi’nin hem de Roma’daki Bafl-savc›l›k binalar›n› çembere alarak büyük biryank› uyand›rd›lar. Eylemler üzerine hükümettasar›y› “geçici” bir süre için geri çekti. Dahasonra fiubat 2002’de bir deneme daha yapt›. Fa-kat yeniden savc›lar›n ve hakimlerin genel greviile karfl›lafl›nca yine geri çekildi. Adliye reformuflimdilik ask›da duruyor.

Hükümetin reform paketinin ikinci ve enönemli aya¤›n›, iflçi s›n›f›n› direk olarak ilgilen-diren ve toplumda büyük bir sars›nt›ya yol açanünlü 18. maddeye iliflkin olan›d›r. 18. madde ifl-çilerin statüsüne iliflkin olan maddedir. ‹talyanyasalar›na göre, bir iflçi, ifl yerinin iflas etmesiveya kapanmas› halleri d›fl›nda hiçbir flekilde ifl-ten ç›kar›lamaz. ‹flçi istedi¤i zaman ç›kabilir.Öyleki bir ifl yeri devredilirken bile, ifl yerini sa-t›n alan kimse iflçilerle birlikte almak zorunda.Tabii bu bir lutuf de¤il, iflçi s›n›f›n›n uzun y›llarsüren mücadelesi sonucu elde edilmifl temelhaklardan sadece birisidir. Berlusconi bu mad-deyi de¤ifltirmek için harekete geçti. Gerekçeolarak da, bu maddenin iflsizli¤e yol açt›¤›n› söy-lüyordu. Ona göre patronlar ifle ald›klar› iflçiyibir daha ç›karamad›klar› için yeni iflçi almayacesaret edemiyorlard›. Dolay›s›yla bu da iflsizli¤eyol aç›yordu. fiayet bu maddede bir esneklik

95TEOR‹DE do¤rultu

Page 94: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

olursa ifl yerleri daha fazla iflçi istihdam edecekve böylece iflsizlik azalm›fl olacakt›. Berlusconimeseleyi böyle sunuyordu, lakin gerçekler bafl-kayd›. Birinci olarak, seçimlerde bir y›l içindebir milyon iflsize ifl bulaca¤›n› vaadetmiflti. Bumaddeyi de¤ifltirirken inisiyatifi ele geçirecek,nas›l olsa yar›n, öbür gün iflten ç›kart›lmas› ko-lay olan iflsizleri geçici olarak ifle al›p sanal veyan›lt›c› bir durum yaratacakt›. Çünkü biliyoruzki bu hükümet büyük sermayenin temsilcisidir.Dolay›s› ile sermaye Berlusconi’ye bir nefes al-d›rmak için geçici olarak bir çok iflsizi ifle ala-cakt›.

‹kincisi ve en önemli olan›; iflçi s›n›f›n›n ör-gütlü gücünü k›rmak. Bilindi¤i gibi ‹talya’da ifl-çi sendikalar› oldukça güçlü. Sadece CGIL’in(sol sendika) üye say›s› 6 milyon civar›nda. Soldevrimci sendika COBAS’›n (özellikle ulaflt›rmave metal sektörlerinde güçlü) üye say›s› 550 bi-nin üzerinde. Ayr›ca merkezde CISL ve UIL gibisar› sendikalar var. Sermaye iktidar›, 18. mad-deyi de¤ifltirerek ilk elden öncü iflçileri iflten ç›-karacakt›, akabinde iflten at›lma psikolojisinekap›lan iflçiler süratle sendikalardan uzaklafla-caklard› (okuyucuya tuhaf gelecek ama ‹talya’daiflçilerin sendikaya kat›lmas›n› veya grev yapma-s›n› engellemeye çal›flmak önemli suçlardan bi-ri). Böylece sendikalar›n kolu kanad› budana-cak, cayd›r›c› güçleri ve önderlik fonksiyonlar›ortadan kalkacakt›. Ortam sermaye için tam bircennete dönüflecekti. Bu, emperyalist sermaye-nin yaklafl›k altm›fl y›ld›r gördü¤ü bir rüyad›r.Tüm bu haklar ikinci dünya savafl›nda ‹talyanpartizanlar›n ve emekçi halk›n›n kahramancamücadele ederek ülkeyi Mussolini ve Alman fa-flizminden kurtarmas› sonucu ve bu mücadele-nin akabinde oluflan devrimci ortam›n sayesindekazan›lm›flt›.

Tasar›n›n gündeme gelmesiyle birlikte,uzun y›llar merkez liberal sol hükümetin pasifi-ze etti¤i iflçi s›n›f›, uzun süredir biriktirdi¤i öfke-yi derhal d›fla vurdu. ‹lk önce Kas›m 2001’de ikisaatlik genel grev gerçeklefltirildi. Greve kat›lmaoran› yüzde 88 civar›ndayd›. Hükümet eylemipek kale almad› ve tasar›y› parlamentoya sun-mada kararl› oldu¤unu aç›klad›. Aç›klama üzeri-ne iflçiler tüm ‹talya’da meydanlara indi. Eylem-lere karfl› Berlusconi, “yasalar› meydanlar de¤ilparlamento yapar” fleklinde meydan okudu. ‹flte

o andan itibaren ülkenin gündemini iflçi s›n›f›hareketi belirlemeye bafllad›. fiubat 2002 de dörtsaatlik ikinci genel grev gündeme geldi. Bu kezkat›l›m yüzde 90 idi. Ayn› gün tüm ‹talya’da se-kiz milyon iflçi meydanlara indi. Eylemler üzeri-ne hükümetin Çal›flma Bakan› Marroni, tasar›y›“flu anda herhangi bir ifl yerinde çal›flan” iflçilerikapsamayacak flekilde, sadece yeni ifle al›nacakiflçiler ve on befl iflçinin alt›nda iflçi çal›flt›ranmüesseseleri kapsayacak flekilde de¤ifltirecekle-rini aç›klad›. Bu bir geri ad›md›, fakat iflçileri tat-min etmedi. Bu arada bir süredir eylemlere ker-hen kat›lan merkezdeki sar› sendikalar CSIL veUIL Marroni’nin yeni önerisinin tart›fl›lmaya de-¤er oldu¤unu aç›klad›. Bu sendikalar›n aç›kla-malar› hükümet cephesinde bir sevince yol açar-ken, iflçilerin cephesinde öfkeyle karfl›land›.Hem hükümetin hem de sar› sendikalar›n aç›k-lamalar› üzerine, CGIL ve COBAS ortak bir aç›k-lama yaparak; hükümetin yeni önerisinin birmanevra oldu¤unu ve hiçbir flekilde görüflmemasas›na oturmayacaklar›n› ve hükümetin der-hal tasar›y› tümden geri çekmesini istediler. Hü-kümetin tasar›y› geri çekmemesi üzerine CGILve COBAS 16 Nisan’da bir günlük genel grevça¤r›s› yapt›; ayn› gün iflçileri Roma’ya ça¤›rd›-lar. Bu arada 18. maddenin taslak metninin ya-zar› (bu tasla¤a beyaz kitap deniliyor) ModenaÜniversitesi profesörlerinden Marco de Biaggi,Mart ay›nda Bolonya’da korumas›z bir ortamdaesrarengiz bir flekilde öldürüldü. Olay yerindebir duvar üzerinde K›z›l Tugaylar’›n amblemininçizili oldu¤u görüldü. Birkaç gün sonrada K›z›lTugaylar’›n iflçileri destekleyen ve tasar›y› savu-nan herkesin cezaland›r›laca¤› yönündeki aç›k-lamas› geldi. Bu durum tasar›y› parlametoda ge-çirmek için f›rsat kollayan hükümet için “bulun-maz bir ortam” gibi de¤erlendirildi. Önce de Bi-aggi’nin ölümünü kullanarak duygusal bir or-tam yarat›ld›, ard›ndan sald›r›ya geçerek, sendi-kalar›n ve iflçilerin “sorumsuz” eylemlerinin ül-kede terörizmi cesaretlendirdi¤ini ve ülke gü-venli¤inin yeniden tehlikeye girmesine zeminhaz›rlad›¤›n› ileri sürdüler. Bu arada televizyon-lar›n ve yaz›l› bas›n›n psikolojik sald›r›lar›n› va-r›n siz düflünün. Bu yeni durum üzerine sendi-kalarda karfl› sald›r›ya geçerek, hükümetin deBiaggi’yi korumas›z b›rakarak öldürülmesine da-vetiye ç›kard›¤›n›, flimdi de olay› kullanarak ta-

96 TEOR‹DE do¤rultu

Page 95: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

sar›y› geçirmeye çal›flmakla suçlad›. 16 Nisan2002’de ‹talya’da hayat tam anlam›yla durdu. ‹kibuçuk milyon iflçi Roma’ya adeta akt›. Bu ‹talyaniflçi s›n›f› tarihinin en büyük toplu gösterisi idi.Eylemlere, seçimlerde Berlusconi’yi destekleyenbölgelerde kat›l›m›n yüzde 92 olmas› ve ihaneteden sendikalar›n üyelerinin tam destek verme-si, hükümeti tam anlam›yla flok etti. Papuç pa-hal› idi. Eylemlerin baflar›s› karfl›s›nda Çal›flmaBakan› Marroni, “ortam›n olgunlaflmas› ve top-lumsal uzlaflman›n sa¤lanmas›” için tasar›y›ekim ay›na kadar geriçekti¤ini aç›klad›.

Tam ortal›k birazsakinleflti derken, FI-AT otomobil fabrikala-r›n›n krizde oldu¤u vebirçok iflçinin iflten ç›-kar›laca¤› söylentilerialtan alta yay›lmayabafllad›. Nitekim iflçi-ler yaz tatilinden he-nüz dönmüfllerken,FIAT yönetiminin res-mi aç›klamas› geldi.Aç›klamaya göre flirke-tin bir süredir “zarar” etti¤i, fabrikalar›n baz› bö-lümlerinin k›smen ve baz›lar›n›n da tamamenkapat›laca¤›, dolay›s›yla 8 bin 100 iflçinin iflineson verilece¤i bildiriliyordu (FIAT’ta toplam ifl-çi say›s› 35 bin). Oysa henüz üç y›l önce, liberalsol iktidardayken FIAT’a kapasite art›rmas› veyeni iflçi istihdam etmesi için milyarlarca liretteflvik kredisi verilmifl, ayr›ca tüketiciler eskiarabalar›n› yenilesinler diye, eski kullan›lmazarabalar› için o zaman hükümet taraf›ndan üçmilyon liret (3 bin Mark) ödeme yap›lm›flt›. Bukampanya sonucunda FIAT’›n “punto” modelle-ri ‹talya’yla birlikte tüm dünyada bir milyonunüzerinde sat›fl yapm›flt›. fiimdi nas›l oluyordu daflirket krize girmiflti? Çok geçmeden durum an-lafl›ld›. Emperyalist küreselleflmeciler FIAT’›yutmaya haz›rlan›yordu. Bilindi¤i gibi küresel-leflme, dünya çap›nda her sektörde en fazla birveya iki tekel b›rakmay› amaçl›yor. Böylece eko-nomik sistemi tamamen kontrol alt›na alan bel-li bafll› tekeller, siyasi ve sosyal hayat› da dene-tim alt›na almay› planl›yorlar. ‹flte bu plan dahi-linde ünlü dev General Motors, FIAT’›n ço¤un-

luk hisselerini sat›n alm›flt›. Önce FIAT’›n yeniotomobil modelleri üretmesi engellenmifl, ard›n-dan reklam ve promosyon kampanyalar› dur-durulmufltu. Böylece flirket ad›m ad›m pazar›nd›fl›na ç›kar›lm›flt›. Böylelikle üretim bilinçli ola-rak durma noktas›na getirilerek, iflçilere kap›n›nönü gösteriliyordu.

Burada önemli bir soru akla geliyor. AcabaGeneral Motors bu kadar hisseyi sat›n ald›ktansonra ne yapacakt›? Pazarda bu kadar tan›nm›flbir markay› neden tamamen piyasan›n d›fl›na ç›-

karacakt›? En önem-lisi de madem FIATzarar ediyordu, ne-den bu kadar hisseyisat›n alm›flt›? Gene-ral Motors plan›n›aç›klam›yor. Bu birticari s›rd›r diyor.Yayg›n düflünce Ge-neral Motors’un, bukadar tan›nm›fl birmarkay› piyasan›nd›fl›na ç›kartamaya-ca¤›n›, üretimde fazlaifl gücü gerektiren

bölümleri emek gücünün ucuz oldu¤u baflta Ro-manya olmak üzere Do¤u Avrupa’ya kayd›raca-¤›, ‹talya’da, sadece daha çok incelik ve yüksekteknoloji gerektiren, otomobillerin elektronikbölümlerinin üretilmesinin b›rakaca¤› yönünde-dir. FIAT yönetimi flimdilik her ne kadar 8 bin100 iflçinin ç›kar›laca¤›n› aç›klad›ysa da, uzman-lara göre, flu anda 35 bin civar›nda olan iflçi sa-y›s›n›n önümüzdeki birkaç y›l içinde 7 ile 10 binaras› bir rakama indirilece¤i yönünde.

Durum biraz anlafl›ld›ktan sonra FIAT iflçi-leri ilk tedirginlikleri üzerlerinden at›p mücade-leye koyuldular. fiu anda öyle bir noktaday›z ki,ne eylemlerin gününü ne say›s›n› ne de biçiminiak›lda tutmak mümkün. FIAT’taki iflten at›lma-lara karfl› yürütülen mücadele ünlü 18. madde-nin de¤ifltirilmesine karfl› yürütülen mücadeleile iç içe geçmifl durumda.

FIAT fabrikalar›n›n merkezi Torino’da bu-lunuyor. Torino’da tüm sosyal hayat ekonomikhayat, FIAT’taki üretime göre flekillenmifl. FI-AT’›n durmas› tüm flehrin durmas› anlam›na ge-

97TEOR‹DE do¤rultu

Ortam sermaye için tam bir cennete dö-nüflecekti. Bu, emperyalist sermayeninyaklafl›k altm›fl y›ld›r gördü¤ü bir rüya-d›r. Tüm bu haklar ikinci dünya sava-fl›nda ‹talyan partizanlar›n ve emekçi

halk›n›n kahramanca mücadele ederekülkeyi Mussolini ve Alman faflizmindenkurtarmas› sonucu ve bu mücadeleninakabinde oluflan devrimci ortam›n sa-

yesinde kazan›lm›flt›.

Page 96: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

liyor. Tüm yan sektörler, esnaflar, dükkanlar he-men her fley bu iflletmelere ba¤l›. Sürekli iflçi s›-n›f›n›n mücadelesi ile isminden söz ettiren buflehir flimdi tam anlam› ile ayakta. Burada her ongünde bir genel grev oluyor. Tüm iflletmeler,okullar, devlet daireleri, ulafl›m, hemen her fleyduruyor. Torino’daki FIAT fabrikalar› tarihselaç›dan her dönem, komünist düflüncenin birokulu olmufl ve ‹talyan iflçi s›n›f› mücadelesindeher zaman bir motor güç görevi görmüfltür. Entan›nm›fl devrimciler, en yeni düflünceler hep buokuldan ç›km›flt›r. Bu devrimci kaleyi savunmakuluslararas› planda her devrimci iflçinin görevi-dir.

FIAT krizinden etkilenen di¤er bir yer deSicilya Adas›’nda bu-lunan Termine Mere-se’dir. Buradaki FIATtesisinin tümden ka-pat›lmas› planlan›yor.‹flini kaybedecek iflçisay›s› 1 bin 138’dir.Termin Merese’de deher hafta bir gün böl-gesel genel grev olu-yor. Sicilya Adas›’nda hayat tamamen duruyor;iflçiler, otobanlar› kapat›yor, Ada’y› ‹talya’yaba¤layan Messina Liman›’n› iflgal ederek deniztrafi¤ini durduruyorlar. Bu bölge, seçimlerde sa-¤› desteklemiflti. fiimdi ise koalisyon liderlerin-den herhangi birinin Ada’ya gitmesi pek müm-kün görülmüyor. Durumu anlamak için Sicilya-l› bir proleterin kameralar önünde söyledikleriçok önemli; “Ben bir eflfle¤im, çünkü Berlusconi’yeoy verdim, bir patrondan medet umdum, flimdi ek-me¤imizi al›yorlar, onlar› uyar›yorum, ekme¤imizgiderse bu Ada’da onlara ait hiçbir fley ayakta kal-maz”.

FIAT krizinin etkiledi¤i üçüncü kent iseMilano’ya ba¤l› Aresa kenti. Burada FIAT’›n Al-fa Romeo markalar› üretiliyor. Toplam iflçi say›-s› 3 bin 300 civar›nda. ‹flten at›lacak iflçi say›s›ise 1 bin 23. Alfa Arese radikal sol sendika CO-BAS’›n ‹talya’daki en önemli kalesi. Dolay›s›ylabu fabrikan›n iflçileri en bilinçli iflçiler. Buradada haftada bir gün genel grev oluyor. Krizinuluslararas› bir kriz oldu¤unun bilincinde olaniflçiler, grev günleri hem ‹talya’y› ‹sviçre’ye ba¤-layan otoban› iflgal ediyorlar, hem de Malpensa

uluslararas› havaalan›n› iflgal ederek hava trafi-¤ini durduruyorlar. Buradaki amaç havaalanla-r›ndaki yabanc› yolcular› durumdan haberdarederek mücadeleye uluslararas› bir boyut kazan-d›rmak. Buradaki mücadelenin bafl›n› kad›n iflçi-ler çekiyor, en çok iflini kaybedecek olanlar on-lar. Bu fabrikadan çok kararl› aç›klamalar geli-yor. ‹fl yeri sendika temsilcili¤inin aç›klamas›n-daki flu cümle ilginç; “fiayet fabrikan›n bulundu-¤u alandan tek bir makina bile ç›kart›l›rsa bu bi-zim için aç›k bir çat›flma gerekçesi olur.” Zaten,sermayenin güvenlik tedbirlerini bu fabrika et-raf›nda art›rm›fl olmas›, buradaki mücadeleninbilinçlili¤ini ve kararl›l›¤›n› ortaya koyuyor.

2 Aral›k 2002 iflçilerin son çal›flma günüolacak. fiayet bir “çö-züm” bulunamazsa 8bin 100 iflçi bu tarih-te iflini kaybedecek.Berlusconi panikiçinde, konuya iliflkinsöyleyebilece¤i hiçbirfley yok, yapaca¤›z di-yerek bir oyalamatakti¤i güdüyor. Ya-

paca¤› bir fley yok, çünkü kriz, kendisinin sa-vundu¤u ve ‹talya’da temsilcili¤ini yapt›¤› neoli-beral küreselleflme politikalar›n›n bir sonucu-dur. Muhalefetteki merkez sol zeytin dal› ittifa-¤›n›n liberal kanad› (D’Alema’n›n “Demokratiksolu”, Rutelli’nin Margheritas›) neoliberal rüz-garlar›n etkisinde. Onlar›n da dikkate de¤er birönerileri yok. Orjinalleri varken, taklitlerinin nehükmü olabilir ki? FIAT iflçileri onlara da sonderece k›zg›n. Öyle ki eylemlere kat›lmalar›nadahi izin vermiyorlar. Gittikçe daha çok “mer-kez sa¤”a benzediklerinden, muhalefette olma-lar›na ra¤men, güç kaybetmeye devam ediyorlar.

fiimdilik görüflleri en çok dikkat çeken par-ti, zeytin dal› ittifak›n›n d›fl›nda yer alan, refor-mist PRC (Komünist Yeniden Yap›lanma Parti-si). Bu parti, FIAT’›n otomobil pazar›nda önem-li bir yeri oldu¤unu, dolay›s› ile do¤al bir krizinolamayaca¤›n›, görünürdeki krizin bilinçli yara-t›ld›¤›n› ve General Motors’un FIAT’› yutma pla-n›n›n bir sonucu oldu¤unu savunuyor. Çözümolarak da devletin FIAT yönetimine el koymas›-n› ve yeni modeller gelifltirerek üretime devametmesini istiyor. Bu öneri hem iflçiler hem de

98 TEOR‹DE do¤rultu

“Ben bir eflfle¤im, çünkü Berlusconi’yeoy verdim, bir patrondan medet um-

dum, flimdi ekme¤imizi al›yorlar, onlar›uyar›yorum, ekme¤imiz giderse buAda’da onlara ait hiçbir fley ayakta

kalmaz”.

Page 97: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

‹talyan toplumu taraf›ndan heyecanla karfl›lan-d›. Lakin ne hükümet ne de merkez sol muhale-fet öneriye olumlu yaklaflmay›nca, önerinin pra-tikte gerçekleflemeyece¤i k›sa zamanda anlafl›ld›.fiu anda PRC önerisini savunmakla birlikte, FI-AT yönetimini s›k›flt›rmak için yeni ve daha so-mut bir öneri ortaya att›. Öneriye göre, FIAT yö-netiminin son y›llarda devletten ald›¤› tüm tefl-viklerin geri ödenmesi isteniyor. K›sacas› ifltenç›kar›lacak iflçilerin, iflsiz kald›klar› müddetçeen az 5 y›ll›k maafllar›n›n garanti alt›na al›nmas›talep ediliyor. Maddi kaynak olarak da, bu gru-bun yönetiminde olan bir banka, bir sigorta flir-keti ve ünlü Juventus spor klübü gösteriliyor. Buöneri flu anda sendikalar taraf›ndan savunulu-yor. Do¤ald›r ki tüm bu geliflmeler sonucu, PRCgittikçe gücünü art›r›yor.

Yukar›da hükümetin eylemler üzerine 18.madde de¤iflikli¤ini ekim ay›na kadar erteledi¤i-ni belirtmifltik. Ekim ay› geldi¤inde hükümetyasay› yeniden gündeme getirdi. Buna iflçiler 18Kas›m günü yeni bir sekiz saatlik genel grevlekarfl›l›k verdiler. Bu kez kat›l›m yüzde 92 oldu.Hükümet bir kez daha geri ad›m atmak zorundakald›. Bu baflar›l› genel grevin ard›ndan, bilindi-¤i gibi küreselleflme karfl›tlar›, emperyalist küre-selleflme politikalar›n›n yaratt›¤› y›k›ma karfl› al-ternatif gelifltirmek için 6 ile 10 Kas›m tarihleriaras›nda Floransa’da bir Sosyal Forum gerçek-lefltirdiler. Forum çerçevesinde 9 Kas›m’da yap›-lan savafla karfl› eyleme 1 milyonun üzerinde in-san kat›ld›. Eylemlere genel olarak iflçilerin, özelolarak da FIAT iflçilerinin büyük kat›l›m göster-meleri kayda de¤er bir geliflmeydi. Anlafl›l›yorduki, iflçiler bu mücadelede bilinç düzeylerini git-tikçe art›rm›fl, sadece kendi sorunlar›yla de¤il,toplumun di¤er sorunlar›yla da ilgileniyorlard›.Burada Lenin’in o ünlü belirlemesi akla geliyor.“‹flçiler sadece kendi özgül sorunlar› ile de¤il, top-lumun tüm di¤er katmanlar›n›n sorunlar› ile vesosyal hayat›n tüm di¤er alanlar›yla il¤ilendikleriölçüde, gerçek öncülük görevlerini yerine getirmifloluyorlar.”

fiimdi iflçiler bir ad›m daha ileri atmak isti-yorlar. Sendikalar di¤er Avrupa ülkelerinin sen-dikalar› ile FIAT iflçilerini desteklemek için, tümAvrupa çap›nda bir günlük genel grev gerçeklefl-tirmek için görüflmeler yürütüyorlar. Büyükolas›l›kla bu grev ocak ay›nda gerçekleflecek.

Tam bu noktada Avrupa’da yaflayan Türkiyeli ifl-çilere grevi örgütlemek ve kat›lmak gibi somutgörevler düflüyor. Bu grevin ça¤r› metni yay›m-land›¤›nda Türkçe çevirisini sol bas›n üzerindenTürkiyeli iflçilere iletece¤iz.

Sermaye iktidar› iflçi s›n›f›n›n mücadelesikarfl›s›nda tam anlam›yla s›k›flm›fl durumda.Onlar emekçilerin üzerine atmak için iri bir taflkald›rm›fllard›, o tafl flimdi kendilerinin ayakla-r›na düflmek üzeredir. Önümüzdeki ilk bahar›ç›karmalar› biraz zor görünüyor. Berlusconi bunedenle Amerika’n›n savafl ipine sars›lm›fl du-rumda. Savafl yoluyla, toplumsal muhalefetindikkatini da¤›tarak, nefes almaya çal›fl›yor.

‹talyan iflçi s›n›f› yürüttü¤ü mücadeleyleöne ç›km›fl bulunuyor. fiu anda hiç kuflku yokki, ‹talyan iflçi s›n›f›, Avrupa iflçi s›n›f›n›n öncübirli¤i olma yolundad›r. Belki bu mücadele birsosyal devrime yol açacak nitelikten henüz yok-sundur. Zira, devrim için baflta gerçek bir komü-nist partisi olmak üzere, birçok objektif ve sub-jektif faktöre ihtiyaç vard›r. fiüphesiz ki, bu ha-reketin çok yönlü ve bilimsel bir tahlilini yap-mak önümüzde görev olarak duruyor. Buradaamac›m›z sadece, Türkiyeli iflçileri bu mücadelehakk›nda bilgilendirmek ve deneylerinden ya-rarland›rmakt›r. Bu mücadelenin k›sa bir süredesosyal bir devrime dönüflemeyece¤ini belirtmifl-tik. Fakat bu mücadelenin, son y›llarda emper-yalist burjuvazinin estirdi¤i, “tek kutuplu dünyave devrimler tarihinin sona erdi¤i” fleklindekiideolojik bombard›man›na karfl› tayin edici birrol oynad›¤›n› yads›yamay›z. Bu mücadele son15 y›ld›r dünya genelinde hareketin üzerineçökmüfl olan a¤›r ve bunalt›c› havan›n da¤›t›l-mas›na önemli katk›da bulunuyor. Sermayeninsa¤dan estirdi¤i rüzgar›n yönünü, en az›nd›n buco¤rafyada sol’a çevirmifl bulunuyor. ‹flçi hare-ketinin mücadelesiyle sundu¤u bu yeni devrim-ci iklim enternasyonal proletaryan›n öne ç›k-mas›nda ve mücadele yetene¤ini gelifltirmesindcesaret verici oluyor.

Evet, ‹talya’da rüzgar art›k soldan esiyor.‹talya iflçi s›n›f›n› izlemeye ve ondan ö¤renmeyedevam edelim. Zira gelecek bahar›n her zaman-kinden daha s›cak geçece¤i flimdiden bellidir.

Milano, 8 Kas›m 2002

99TEOR‹DE do¤rultu

Page 98: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

100 TEOR‹DE do¤rultu

G‹R‹fi

Dünya genelindeki ABD askeri-politik sald›-r› çeflitlerinin Latin Amerika etraf›nda da oldu¤uaç›kt›r. ABD sald›r›s›n›n amaçlar› çürüyen güç-süz rejimleri destekleyerek, ba¤›ms›z rejimleridizginlemek, merkez solu bask› yaparak sa¤akayd›rmak ve ABD emperyalizmi ve ana yandafl-lar›na meydan okuyan filiz vermifl halk hareket-lerini y›kmak ya da tecrit etmektir. Biz ABD’ninher bir ülkedeki sald›r›lar›n›n özelliklerini tart›-flaca¤›z ve sonra ça¤dafl Latin Amerika’daki sald›-r›n›n spesifik ve genel nedenlerini açaca¤›z. So-nuç bölümünde ABD’nin sald›r›lar›na karfl› alter-natif politikalar› tart›flaca¤›z.

ASKER‹-POL‹T‹K SALDIRI: FARKLI YAKLAfiIMLAR, TEK HEDEF

Latin Amerika’daki Amerikan askeri–politiksald›r›s›n›n en göze çarpan görünümü farkl› tak-

tiklerden faydalanarak, kendine ba¤l› rejimlerkurmak ya da bu rejimleri sa¤lamlaflt›rmak veemperyalist egemenlik karfl›t› sosyo-politik halkhareketlerini yenilgiye u¤ratmakt›r.

Çok fliddetli ABD müdahalelerinin hedefin-de Kolombiya ve Venezüella da bulunmaktad›r.Her iki ülkede de Washington’un politik, ekono-mik ve ideolojik aç›dan jeopolitik önemde yük-sek ç›karlar› mevcuttur. Her iki ülke de Caribbe-an ve Andean ülkeleri olmakla karfl› karfl›yad›r;t›pk› Brezilya gibi. Kolombiya’daki devrimci reji-min ortaya ç›kmas› ya da Venezüella’daki ulusal-c› rejimin istikrar›, komflu bölgelerdeki benzerdönüflümleri teflvik edebilir ve ABD’nin kendineba¤l› rejimler yoluyla kontrolünü baltalayabilir-di. Dahas›, önemli politik de¤iflimler ABD’ninpetrol üretimi ve ç›kar›m› üzerindeki kontrolüyaln›zca Venezüella ve Kolombiya’y› de¤il; ayn›zamanda bas›n› özellefltirme sürecine muhalefetörgütleyebilece¤i Meksika ve Ekvator’u da etki-leyebilirdi. Washington her ne pahas›na olursa

Latin Amerika’da ABD Sald›r›s›

Darbeler, Geri Çekilmeler,

Radikalleflme– James Petras –

Çeviri: Sinan Gülen

James Petras; Breziyal› Mülksüz ‹flçiler Hareketi içinde son 11 y›ld›r çal›flmakta, bu çal›flmaya ek olarak Arjan-tin’deki iflsiz hareketi içerisinde faaliyet yürütüyor. Henry Veltmayer Marksist iflçi/sol çal›flmalar içinde 2002Kenny Prize ödülünü alan “Küreselleflmenin ‹ç Yüzü: 21 Yüzy›lda Emperyalizm” kitab›n›n ortak yazar›d›r. Ayn›zamanda toplama k›sa hikayeler de yazmaktad›r.

Page 99: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

101TEOR‹DE do¤rultu

olsun Körfez Petrol üreticilerine –‹ran, Irak– vesavunmas›zl›¤› gittikçe artan Suudi Arabistan’akarfl› aç›klanmam›fl bir savafl aç›ld›¤› bugünler-deki güvenli petrol edinimini muhafaza etmekistemektedir.

Jeopolitik aç›dan, Kolombiya ve Venezüel-la’daki sosyo-politik dönüflümler nihai olarakdevrimci Küba ile entegrasyon anlaflmas›na önayak olabilir. Bu da Washington’un en büyük ka-busu. Tehlike Washington’un Küba’ya 40 y›ld›rdevam eden ambargosu ve Latin Amerika’n›n sö-mürge kontrolünün yeniarac› olan ABD sponsor-lu¤undaki Amerika Ser-best Ticaret Bölgesi’dir(FTAA).

Washington her ikiülkede de farkl› strateji-leri benimsemifl durum-dad›r. Kolombiya’dakihalk isyan›n› yenilgiyeu¤ratmak topyekün sa-vafl stratejisini kapsa-maktad›r. Venezüella’daise askeri darbe ile neti-celendirilerek, birleflikbir sivil politik, ekonomik istikrars›zl›k stratejikplan› izlenmektedir.

Washington’un Kolombiya’daki karfl› isyanstratejisi uyuflturucu karfl›t› kampanya olarak ifl-letilmifltir. Uyuflturucu karfl›t› kampanyaFARC’›n (Kolombiya Devrimci Askeri Güçleri)en güçlü oldu¤u bölgelerde merkezilefltirilirken,Kolombiya Askeri Güçleri’nin paramiliter taflero-nu taraf›ndan kontrol alt›nda tutulan alanlaradeta hesaba kat›lmam›fllard›r. 1990’lar›n sonla-r›nda FARC’›n politik-askeri alandaki geliflimiKolombiya hükümetini görüflme masas›na zorla-m›fl ve ABD’nin askeri yard›m dan›flmanlar›naba¤l›l›¤›n› art›rm›flt›r. Washington’da (ve Kolom-biya’da) “bar›fl görüflmeleri”, FARC’›n kent güçmerkezlerine sald›rmas›n›n önüne geçmek, Ko-lombiya Askeri Güçlerinin asker kapasitesinioluflturmak için zaman kazanmak ve ABD ordu-sunun askeri- yar› askeri güçleri ve askeri strate-jisi üzerindeki etkisini sa¤lamlaflt›rmak ve geniflalana yay›p derinlefltirmek için geçici bir taktikolarak görüldü. Hükümet bar›fl görüflmecileri deEl Salvador ve Guatemala’da oldu¤u gibi FARC’›

seçim hakk› vererek, ayartmay› ve bölmeyi um-dular. FARC, ‘80’lerin ortalar›nda 4 binden fazlasolcu politik eylemcinin vahflice katledildi¤ini veherhangi bir anlaml› toplumsal de¤iflim getirme-si için seçim politikalar›na dönen Orta AmerikaGerillalar›’n›n ac› yenilgisini bildi¤i için teslimolmay› reddetti. FARC, kal›c› ve sürekli bar›fl›nön koflulu olarak, devlet yap›s›nda ve ekonomidereformlar yap›lmas› konusunda ›srar etti. Bu de-mokratik ve sosyo-ekonomik reform önerileripolitik yaflamda daha fazla militarizasyon ve eko-

nominin liberallefl-tirilmesini hedefle-yen ABD ve AndresPastrana rejimi içinbütünüyle kabuledilemezdi.

Bar›fl görüfl-meleri boyunca,Washington vePastrana bar›fl söy-lemini; köylerin,kasabalar›n zaptedilip yok edilme-siyle milyonlarcaköylü ve sendikac›-

n›n yerlerinden edilmesiyle, solcu sempatizan ol-du¤undan flüpheli binlerce köylünün öldürül-mesinden sorumlu paramiliter gruplara (Kolom-biya ordusu yoluyla) yard›m ve teflvik eylemiylebirlefltirdi. Düflünce; FARC’› askerden ar›nd›r›l-m›fl alanda tecrit etmek, s›n›rlara asker yetifltir-mek, silahland›rmak ve y›¤ma yapmak, stratejikhedefleri kimliklendirmek için ileri teknolojideelektronik haritalar sa¤lamak ve sonra da görüfl-meleri kesip kara ve hava ata¤›yla bölgede y›ld›-r›m savafl› yapmak, FARC liderlerini ele geçiripya da öldürüp, kaçan isyanc›lar› demoralize et-mekti. Söylemeye gerek yok ki, taktik suya düfl-tü. Gerillalar bar›fl bölgesi d›fl›nda da aktif olma-y› sürdürdü; askerden ar›nd›r›lm›fl alanda dagüçlerini sa¤lamlaflt›rd›lar ve Pastrana bar›fl gö-rüflmelerini kesti¤inde ciddi kay›plar vermediler.

Washington Kolombiya’y› Latin Ameri-ka’daki politik-askeri sald›r›lar› için deneme yeriolarak belirledi. Bunun nedeni FARC’›n iktidariçin mücadele eden en güçlü anti-emperyalistoluflum olmas› ve FARC’›n kontrolü alt›ndakibölgenin Venezüella’ya komflu olmas› ve de Bafl-kan Hugo Chavez’in bir müttefiki olarak fark

Page 100: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

edilmesiydi. FARC’›n yenilgiye u¤ramas› Was-hington’un Venezüella üzerindeki d›fl bask›s›n›art›rmas›na ve içerde istikrars›zl›k kampanyas›n›güçlendirmesine olanak sa¤layacakt›.

Kolombiya rejiminin politik temel olarak–yüksek askeri bütçe sonucunda sürekli gerile-me ve toplumsal geriye dönüfllerden dolay›– as-keri deste¤i art›rmas› için ABD’yi kemirmektedir.Bütün Kolombiya ekonomisi flu anda ABD’ninaskeri stratejisine daha az önemli gelmekte ve as-keri strateji önüne gelen her fleyi y›kan topyekünsavafl politikas›nca yönetilmektedir. Bu bütünKolombiya sivil ve ekonomik meselelerinin Was-hington’a, FARC’a karfl› savafl, kazanmas›nda te-mel ilgileri aras›nda ikincil oldu¤u anlam›na gel-mektedir.

FARC’›n belirli gücüve tecrübeleri ve lideri Ma-nuel Marulanda’n›n; yenil-mesi güçlü stratejik kapasi-tesi ve genel kurmay›n›n,ABD-Kolombiya savafl›,ABD’nin h›zla artarak de-vam eden müdahalesinin,paramiliter terörü artarakkullanmas› ve daha büyükfark gözetmeden sivil hedeflerin bombalanmas›,sürdürülece¤ini ve kanl› olaca¤› sözlerini ispatetmektedir. Buna ra¤men bir askeri zafer ABDiçin oldukça flüpheli gözüküyor; sonuç belki deAfganistan’dan çok Vietnam’a yak›n olabilir.

Washington sald›r›s›n›n ilk iflareti, bu sald›-r›n›n Kolombiya’da bumerang etkisi gösterebile-ce¤idir. ‹ki haftadan k›sa sürede Washington’un,Baflkan Pastrana’ya, bar›fl görüflmelerini sonlan-d›rmas› ve askerden ar›nd›r›lm›fl bölgenin savaflalan› oldu¤unu aç›klamas› yolundaki bask›s›n-dan sonra, bölgedeki ilk k›tan›n generali istifa et-ti ve aç›kça askeri bir zaferin imkans›z oldu¤unubeyan etti. FARC’›n bar›fl görüflmelerinin sonaermesinden sonraki baflar›l› sald›r›s›, Kolombi-ya’da ABD büyük elçisinin Kolombiya plan›n›nyenilgiye u¤rad›¤›n› kabul etmesine neden oldu.

Kolombiya’daki önüne gelen her fleyi y›kanaskeri stratejiye karfl› olarak, Washington Vene-züella’da Baflkan Chavez’i y›kmak için bir sivil–askeri yaklafl›m göstermektedir. Chavez liberalnasyonalisttir; tarafs›z Ortodoks ekonomi politi-kas› izlerken, d›fl politikada ba¤›ms›z bir ulusal-

c› politika izlemektedir. ABD stratejisi çok safha-l›d›r ve araçlar›, ça¤dafl ve ekonomik sald›r›lar›,ordudaki çatlaklar› provoke etme gayretiyle bir-lefltirir; bütün amaçlar› bir askeri darbeyicesaretlendirmektir.

Savafl›n ilk aflamas› tafleron firma ve profes-yonel gruplarla yak›n koordine edilmifl eylemleryoluyla ekonomiyi istikrarlaflt›rma ve sendikapatronlar›n› rüflvetle ele geçirmektir. Amaç isehalk muhalefetini hareketlendirmek ve halk›ndikkatlerini medyayla ülkedeki, istikrars›zl›¤aodaklamak, böylece çat›flmal› bir ortam içersindekarlar›n›n azalmas›ndan korkan daha az politizeolmufl kapitalistlerin yat›r›mlar›n› önlemektir.Kitle haber alma araçlar› Chavez rejimini devir-mek için sistematik bir propaganda ile meflgul

olmakta ve iktidar›n vahflicezoral›m›n›n taraflar› duru-mundad›r. Hükümet vehalk, kitle haber alma araç-lar›n›n Washington’un özel-likle ABD etkisindeki InterAmerikan Bas›n Ajans› yo-luyla “ifade özgürlü¤ü ihla-li” karfl›t› uluslararas› birkampanya yönetimine izin

veren y›k›c› davran›fllar›n› protesto etmektedir.

Bush yönetim stratejisinin ikinci aflamas› is-tikrars›zl›ktan direkt bir askeri darbeye hareketetmektir. Bu, iki ad›mdan oluflur: birinci ad›mABD istihbarat uzmanlar›n›, emekli subaylar ve“ayr›lanlar” diye etiketlenmifl ordunun daha geribranfllar›ndan -Venezüella durumunda, hava gü-cü ve donanma- aktif çal›flanlar aras›ndakileriharekete geçirmektir. Düflünce, askeri komutay›bir politik tart›flmaya zorlamak, di¤er ayn› kafa-daki çal›flanlar›, ihraç edilmifl subaylar› savun-malar› için k›flk›rtmak ve kitle haber alma araçla-r› ve firmalar› istikrars›zl›k ve Chavez’in düflme-sinin eli kula¤›nda oldu¤u mesajlar› için güçlen-dirmek, böylece daha fazla sermaye kaç›fl›n› tefl-vik etmektir. ‹kinci ad›m otoriter deniz ve havagüçleri görevlilerini ordu üzerinde bask› yapma-s› için organize etmek- Chavez destekçilerini anasiperi- taraftarlar kazanmak, apolitik görevlileritarafs›zlaflt›rmak ve Chavez’in adamlar›n› tecritetmektir. Washington’un iki ad›ml› yaklafl›m›,ABD’nin aktif askeri deste¤i ile bir “geçiflli sivil –askeri cunta” kurallar›n›n oldu¤u askeri bir dar-be ile son noktas›na varmaktad›r.

102 TEOR‹DE do¤rultu

ABD’nin Chavez’i devirme sal-d›r›lar›, Ekim bafl›nda Washing-ton’un –terör karfl›t› savafl de-di¤i– dünya çap›ndaki sömür-geci sald›r›s›n› savunmay› red-detmesi üzerinde temellendi.

Page 101: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Washington kendi iç stratejisine ba¤l› bird›fl strateji gelifltirdi. Milli Savunma Bakan› Col-lin Powell, Chavez’i bir otorite gibi aç›kça suçla-m›fl ve hem Powell hem de IMF aç›kça bir “geçiflhükümeti için desteklerini belirtmifllerdir. ABDdeste¤inin aç›k bir iflareti bir darbe gelifltirmeumududur. ABD özel güçleri flu anda Ekvador,Kolombiya, Peru, Panama, Afganistan, Yemen,Filipinler Gürcistan, Özbekistan ve di¤er OrtaAsya yandafl devletlerinde operasyon gerçeklefl-tirmektedir. Bu o kadar benzer ki, darbe giriflimiolay›nda, Pentagon darbeye k›lavuzluk edecek vesivil kifliliklere uygun konfigürasyonda propa-ganda ortaya konmas›n› sa¤layacak, politik da-n›flmanlar ve taktik elemanlar gönderecektir. Ve-nezüella rejiminin karfl› karfl›ya oldu¤u tehlike-ler, Washington’un her gün propaganda ateflininve bolca provokatif eylemlerin oldu¤u politiky›pratma savafl› içinde Chavez sad›k y›¤›n hare-ketleriyle ba¤lar›n› ve aktif örgütlü desteklerinikuvvetlendirmek için, radikal sosyo-ekonomikpolitikalar üretmek zorundad›r. Amerika yöneti-mindeki sald›r› halk›n deste¤ini bitirmek ve or-dunun moralini bozmak için psikolojik silah ola-rak daimi gerginli¤i yaratmas›na ba¤l›d›r.

Chavez’in ABD’ye ters düflen ba¤›ms›z d›flpolitikas›: Kolombiya Plan›’na muhalefet;ABD’nin Afganistan’daki savafl›na karfl› yorumu;Irak, Libya, ‹ran ve Küba ile samimi iliflkileri veABD’nin Venezüella hava sahas›n› kullanmas›naizin vermemesidir. Maalesef Chavez, bu d›fl poli-tikas›n› varofllarda yaflayan milyonlarca iflsiz vedüflük ücretle çal›flan iflçi taraftarlar›n›n refah›n›sa¤layacak bir dizi kapsaml› sosyo-ekonomik re-formlarla, lay›k›yla tamamlayamam›flt›r. ABD’ninChavez’i devirme sald›r›lar›, Ekim bafl›nda Was-hington’un –terör karfl›t› savafl dedi¤i– dünya ça-p›ndaki sömürgeci sald›r›s›n› savunmay› reddet-mesi üzerinde temellendi. Baflkan Chavez’in ya-k›n dan›flmanlar› Washington’dan yüksek mev-kide bir görevlinin Chavez’i ziyaret etti¤ini veaç›kça Chavez’e “Baflkan Bush’a karfl› muhalefe-tini çok pahal›ya ödeyece¤ini” söyledi¤ini banabildirdi. K›saca, ondan sonra bölgesel ifl federas-yonu ve sendika a¤lar› kampanyalar›n› bafllatt›lar–hem de Baflkan Chavez’in çok iyi bir vergi refor-mu düzenlemesine, k›smi toprak reformu yap-m›fl olmas›na ra¤men.

Aç›kça, Chavez’in bir koltukta iki karpuztafl›maya çal›flmas›, ba¤›ms›z d›fl politika ile iç li-

beral reform politikas›, onu ABD karfl›s›nda sal-d›r›lara aç›k duruma getirir. ABD’nin Venezüel-la’daki sömürgeci taktikleri esas itibariyle Ko-lombiya’dakinden ayr›lmaktad›r; çünkü birisin-de yandafl bir devleti halk isyan›na karfl› savu-nurken, di¤erinde bir darbe k›flk›rtmak için sivilbir hareket yaratmaya çal›flmaktad›r. Bunun ya-n›nda stratejik olarak politik hedef ise ayn›: Ül-kesini FTAA içinde toplanan sömürgeci projeyetabi edecek ve Latin Amerika ‹mparatorlu¤u gü-venli¤inde istekli bir kul, belki de yeni deniz afl›-r› savafllar için paral› askerler sa¤layacak bir yan-dafl rejimi güçlendirmek.

Arjantin, Washington’un müdahale etmekteoldu¤u üçüncü ülkedir. 19-20 Aral›k 2001’dekihalk y›¤›nlar›n›n ayaklanmas›n› ve befl yandaflbaflkan›n düflüflünü takiben Washington milyar-larca USD varl›¤›n›n ABD flirketlerine akmayadevam etti¤i, Avrupa flirketlerine zarar verdi¤i veArjantin’deki ekonomik ve politik sistemin ayr›-cal›kl› durumunu yeniden güvenilir hale getir-mek için haz›rlanm›fl çok yönlü bir strateji üze-rinde çal›flmaya bafllad›. ABD yandafl› FernandoDe La Rua’n›n Eduardo Duhalde’nin zay›f rejim-lerinin çöküflü Washington’un kanl› diktatörlükgünlerinden bugüne nispeten sa¤lam olan tamanlam›yla kontrol alt›ndaki yandafllar›na (eskiBaflkan Carlos Menem ve eski ekonomi baflkan›Ricardo Lopez Murphy) ve askeri istihbarat araç-lar›na dönmesine yol açt›.

Washington’un Duhalde ile sorunu, onunpopülist önlemlerini düzeltmek de¤ildir (Duhal-de k›smi borç ödemelerini kabul etmifl, ABD’ninküresel sald›r›lar›na koflulsuz destek vermeyeant içmifl, harcaman›n k›s›tlanmas›n› vs öner-mifltir.). ABD’nin sorunu flu ki; Duhalde etkiliolarak IMF’ye ve Wall Street’a (borsa) taahhütle-rini yerine getirememektedir. Halk hareketlerikitlesellik, eylemlilik, örgütlülük ve radikallikyönünden geliflmektedir. Toplant›lar›nda acil so-runlar gibi belli bafll› bafll›klar yükseliyordu. Hal-k›n talepleri d›fl borçlar›n iptali, bankalar›n vestratejik ekonomi sektörlerinin ulusallaflt›r›lmas›ve gelirin yeniden da¤›l›m›n› içermektedir. K›sa-ca ABD’nin FTAA yoluyla kontrolünü yaymayave derinlefltirmeye itti¤i bir zamanda neoliberalmodelin reddi.

fiüphesiz ki Duhalde rejimi, IMF’nin talep-leriyle karfl› karfl›ya gelmeye haz›rlan›yor; ama

103TEOR‹DE do¤rultu

Page 102: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Duhalde bütün paketi uygulamak, iflas edenbankalar› kurtarmak için ve Washington’un veIMF’nin talep etti¤i koflullar alt›nda gittikçe güç-süzleflecektir. Bütçe k›s›tlamalar›, ö¤retmenler vekamu emekçileri aras›nda birçok gösteriyi alev-lendirmekte; iflastan kurtar›lan yabanc› bankalarözel tasarruflara el koymaya devam etmekte, tafl-radaki bütçelerin rastgele k›s›lmas› daha büyükiflsizli¤i, açl›¤› ve isyan› k›flk›rtmaktad›r. Duhal-de rejimi bask›n›n dozunu art›rm›fl kendi sokakhaydutlar›n› serbest b›rakm›flt›r; ama hareketlerhala ço¤almakta ve meflrulu¤un ince kaplamas›çözülmektedir. CIA yöneticisi J. Tenet, Arjan-tin’deki istikrars›zl›kla ABD “dalg›nl›¤›na” iflaretetmifltir. ABD’nin Arjantin’deki istihbarat araçla-r› deneme balonlar› yüzdürüyor, askeri darbesöylentilerine cevab› de¤erlendiriyor. Bu, araflt›r-ma hareketi askeri, finansal ve ekonomik üst ta-baka aras›nda bir konsensüs sa¤lamak için dü-zenlenmifltir –ABD’ ve Avrupa’yla özellikle ‹s-panyollar, bankerler ve çok uluslularla– ABD’live Avrupal› kitle haber alma örgütleri Washing-ton’un gelifltirdi¤i stratejiyle -sivil rejimin kaos,enkaz ve kronik istikrars›zl›¤›n›- yazarak gürültüç›karmaya bafllam›fllard›r.

Washington, Duhalde e¤er istifa eder ya dakendisi taraf›ndan devrilirse ça¤dafl askeri rejimeiflaret ediyor. Washington’un stratejisi halk mu-halefetinin bafl›n› kesmektir. Plan ise üç “M” ileözetlenebilir.: Menem, Murphy ve (military) or-du. Bu üç “M” nin orta s›n›f kent yoksullar› ara-s›nda hiçbir desteklerinin olmamas›, onlar›n birbask› rejimi kuraca¤› anlam›na geliyor.

Özetle, Washington iki hat üzerinde çal›fl-maktad›r: bir tarafta Duhalde’ye bask› yaparakbütün diktatoryal güçlerini eline al›p talepleriona uydurmak ve di¤er taraftan yeni bir otoriteriflkence rejiminin koflullar›n› haz›rlamak.

Yandafl askeri diktatörlük rejimine ça¤daflbir görünüm ile geri dönmesi Bush yönetiminidemokrasiyi serbest pazar› savunma hakk›ndanal› koyamayacakt›r. ABD kitle haber alma örgüt-leri bu ve bunun her çeflit motifiyle süsleyebilir,süsleyecektir de.

Washington’un askeri stratejisi; yandafl re-jimlerin halk›na ait haklar›n› soyup so¤ana çevir-di¤i Washington’un Latin Amerika’daki serbestpazar formülünü empoze etti¤i, Ekvador, Boliv-ya, Paraguay gibi ülkelerde de ABD’nin himaye-

cili¤i ve yard›m ödenekleri besbellidir. Brezilyave Meksika’da, Washington politik ve diploma-tik araçlardaki a¤›rl›¤›na güveniyor. Meksika’da,Washington’un Vicente Fox yönetiminin ekono-mik politikalar›nda hakk› vard›r ve bir de gerçekbir ajan›, D›fliflleri Bakan› Jorhe Castaneda. Bütü-nüyle anlaflma düflünüldü¤ünde Fox ve Castane-da için ABD siyasetine Meksika hedefini rüflvetolarak vermek sorun de¤ildir. Sorunun ne oldu-¤u bu politikay› hayata geçirmenin rejime fayda-s›d›r. Fox’un Güney Meksika’y› ve Orta Ameri-ka’y› ABD’nin büyük bir montaj sanayisine, tu-rizm ve petrol merkezi (Puebla-Panama Pla-n›)’ne çevirme çabas›, kat› bir muhalefet ile kar-fl› karfl›yad›r. Amerikan sermayesinin, ucuz iflgü-cü sahibi Çin’e kaymas›, Meksika s›n›r kasabala-r›ndaki genifl çapta iflsizi k›flk›rtm›flt›r. Bütünlefl-menin, sözde karfl›l›kl› faydalar› aç›kça yoktur.ABD’nin m›s›r üretiminde ve di¤er tar›msalürünlerde dampinge gitmesi Meksikal› çiftçilerive yoksul köylüleri mahvetmifltir. ABD’nin Mek-sika ekonomisinin bütün sektörlerini (finans,iletiflim, hizmet vs) teslim almas› kâr›n ve mülki-yet ödemelerinin d›flar›ya akmas›na yol açm›flt›r.

D›flifllerinde, Washington’un etkisi, Casta-neda’n›n ABD Savunma Bakanl›¤› ve CIA’nin po-litikalar›n› kabaca telaffuz etti¤i zaman kadarhiçbir zaman daha büyük olmad› –ABD’nin Afga-nistan politikas›na ve herhangi bir gelecektekiaskeri müdahalelerine ve Küba iç politikas›nakabaca müdahale etmesine koflulsuz destek ver-mesi, Küba ve Meksika aras›ndaki diplomatikiliflkilerdeki geçti¤imiz tarihte en kötü olay› pro-voke etmesi gibi– Castenada’n›n Meksika politiktabas›n›n büyük bir bölümünün elefltirisi ve isti-fa ça¤r›s› alt›nda, Amerika’n›n anti-Küba müda-haleleri geri tepti. Fakat, aç›kt›r ki, Fox yöneti-minin ABD’nin böylesine fütursuzca k›flk›rt›c›politikas› karfl›s›nda safça durmas›, Meksika po-litik sistemindeki bofllu¤un Washington taraf›n-dan iflgal edildi¤ini göstermektedir. ABD flirket-lerinin, bankalar›n›n ve pek çok bölgesel yandaflpolitikac›lar›n›n güçlü duruflu Meksika’n›n yeni-den sömürgelefltirmesini –gittikçe inatç› ve fakir-lefltiren iflgücüne karfl›– kolaylaflt›r›r.

Brezilya’da ABD hem politik hem de ekono-mik alanda aktif durumdad›r. ABD’nin BaflkanFernando Henrig ve Cardoso’yu desteklemesi efligörülmemifl sonuçlar do¤urmufltur: ilkeli kamuiletiflim araçlar›n›n finansal, do¤al kaynaklar›n›n

104 TEOR‹DE do¤rultu

Page 103: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ve ticari alanlar›n›n sat›lmas› gibi. Daha da özelolarak, ABD ve Avrupa sermayesi ve Brezilyamedya imparatorluklar› büyük sanayi sektörleriaras›ndaki ba¤lant› politik tabaka üzerinde ve se-çime flekil vermede güçlü etkiye sahiptir. Bu güçbloku merkez soldaki partilerin seçim politikala-r›n› sa¤a kaymay› yani ulusal seçimleri kazana-bilmek için medya giriflini ve finansal deste¤isa¤lamay› baflarm›flt›r. Brezilya üzerindeki .Ame-rikan egemenli¤i politik bir süreçtir. Etki bölge-sel ve yerel güç olan komisyoncular ve ulusalmedya tekellerine do¤ru hareket etmektedir.ABD sald›r›s›n›n bugünkü en büyük fethi sözde‹flçi Partisi’nin önderli¤i ve bilhassa onun baflkanaday› Luiz Inacio Lulada Silva’d›r. ABD sal-d›r›s›na yan›t olarakLula sa¤c› Liberal Par-ti’den, kendi ikinci ba-kanl›¤› için bir milyo-ner tekstil kodaman›seçti. Henry Kissengerile bir görüflme isteye-rek IMF’ye ba¤l›l›¤›n›aç›klayarak, d›fl borç-lar ve özellefltirme içinfleref sözleri vererekLula’n›n gözüne gir-meye çal›flt›. Lula’n›nsa¤ kolu ve ‹flçi Parti-si, bütün büyük seçimpartilerinin yörünge-sinde kalmas›n› ve iti-razs›z ABD’nin politiktabaka üzerindeki hegomonyas›n› garanti etme-sini ima etti.

Özetle, ABD sömürgeci sald›r›s› farkl› ülke-lerde çeflitli askeri ve politik içeriklerde çeflitlitaktikler ve yaklafl›mlar benimsemifltir. Was-hington askeri müdahaleye ve askeri darbelere(her zaman biraz sivil görünümlü) büyük önemverirken ayn› zamanda politik ve diplomatikyandafllar›n› silahland›rmaya politik düflmanlar›-na karfl› yöneltmeye devam etmektedir.

Direkt ekonomik egemenlik üzerinde te-mellenmifl bir imparatorluk kurma stratejik he-defi çok çeflitlilikte politik, sosyal ve askeri en-gelle karfl› karfl›ya kalmaktad›r, bilhassa Kolom-biya’da, Venezüella’da ve Arjantin’de oldu¤u gi-bi. Baflka bir deyiflle, gücün sömürgeci plan› ger-

çekleflmekten uzakt›r. ‹çeri¤inde imparatorlu-¤un geçmifl sosyo-ekonomik y›k›mlar›n›n, kolayilerleme ya da kaç›n›lmaz bir zafere sahip olmakiçin herhangi bir hakl›l›k sa¤lamak amac›yla uy-gun alan yaratmad›¤› bir dizi çekiflmeli iliflkilerina¤›na düflmüfltür. Bilakis halihaz›rdaki sömürge-ci sald›r› baz› yönleriyle önümüzdeki y›llarda,fliddetli geri çekilmelerin ve baz› ülkelerdeki or-ta s›n›flar aras›ndaki daha önceki taraftarlar mu-halefetinin geliflmesi sonucudur.

‹MPARATORLU⁄UN ÇÖKÜfiÜ: SÖMÜRGEC‹SALDIRININ ‹LKELER‹

Latin Ameri-ka’daki ABD askeripolitik sald›r›s› kendisömürgeci gücünü as-keri esaslar ve yandaflpolitik rejimler yoluy-la yaymak ve sa¤lam-laflt›rmak için yapt›¤›dünya çap›nda birkampanyan›n parças›-d›r. Kampanya 7Ekim 2001’de Afga-nistan’›n bombalan-mas› ve sonraki iflgal-le bafllad›. ABD uyduyap›m›n›, Washing-ton’un birdenbire ak-sine bertaraf etti¤iRus ba¤lant›lar›n›n

oldu¤u Orta Asya’ya yayd›, askeri üsler ve rejim-lerle yandafll›k iliflkileri kurdu. Askeri müdahale-lerin benzer süreçlerinde, Filipinler’de, Ye-men’de, Gürcistan’da, iflgal esasl› ve pat-ron–müflteri iliflkileri kuruldu. 7 Ekim 2001’denönce Washington, Latin Amerika’da, Ekvador,Peru, Druba, El Salvador ve Kuzey Brezilya’da as-keri üsler kurmufltu. Daha da önemlisi, yeni üs-lerin yerleri Kolombiya ordusunun ve halk is-yanlar›na karfl› savaflan paramiliter güçlerin is-yan karfl›t› operasyonlar›n› finanse etmede, e¤it-mede ve yönetmede genifl ve do¤rudan operasyo-nel bir role de efllik etmektedir.

ABD gücünün büyüyen bir k›sm› anti-em-peryalist rejimler olan Küba ve Venezüella’dakigibi Latin Amerika’n›n birçok k›sm›nda ilerlemiflhalk hareketlerini önlemek için yönetiliyorlar.

105TEOR‹DE do¤rultu

ABD’nin Venezüella’daki sömürgecitaktikleri esas itibariyle Kolombiya’da-kinden ayr›lmaktad›r; çünkü birisindeyandafl bir devleti halk isyan›na karfl›savunurken, di¤erinde bir darbe k›fl-

k›rtmak için sivil bir hareket yaratma-ya çal›flmaktad›r. Bunun yan›nda stra-

tejik olarak politik hedef ise ayn›: Ülke-sini FTAA içinde toplanan sömürgeci

projeye tabi edecek ve Latin Amerika‹mparatorlu¤u güvenli¤inde istekli birkul, belki de yeni deniz afl›r› savafllar

için paral› askerler sa¤layacak bir yan-dafl rejimi güçlendirmek.

Page 104: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Bundan baflka, sald›r› aray›fllar›, yaln›zca kaybet-ti¤i etkiyi geri kazanmak için de¤il, ayn› zaman-da dünya çap›nda üstün bir imparatorlu¤u kabulettirmek için, yeni stratejik güç merkezleri kur-mak içindir.

ABD askeri-politik sald›r›s›n›n Latin Ameri-ka’da ilk amac›, kendi yandafl rejimlerinin itibarkaybetti¤i ve güçsüzleflti¤i ve sömürgeci çok ta-rafl› ekonomik kurumlar›n toplumsal muhalefetiçinde makro ekonomik politikalar›n› kontrol et-me kapasitelerini kaybetti¤i bölgelerde hakimi-yetini geri al-makt›r. Uzun birdönem ABD as-keri haz›rl›¤› po-litik bir amacasahiptir: ‹tibarkaybetmifl rejim-leri desteklemek,güçsüz yandaflrejimleri dahaotoriter sivil–as-keri cuntalarlade¤ifltirmek veWashington’unpo l i t i ka l a r ›nakarfl› ç›kan ba¤›ms›z ulusal hükümetleri devir-mektir.

ABD yandafl› rejimlerin baflar›s›z neoliberalekonomik model içerisinde güçsüzleflti¤i, halk›noylar›ndaki dikey çöküflün tescillenmesi, yerelsermayenin d›flar›ya gitmesinin artmas› ve enönemlisi baz› ülkelerdeki artan dinç y›¤›n hare-ketlerinin dövüflkenli¤inin rejim otoritesine yada devlet gücüne yönelmesi bunu göstermekte-dir.

‹mparatorlu¤un uydu yap›m› projesine engüçlü ve en organize meydan okuma Kolombi-ya’da olmaktad›r. Sivil askeri rejime karfl› top-lumsal muhalefet, hükümet taraf›ndan kredilerikesilerek, ucuz ABD yiyecek ithalat›na ve azmiktardaki ihracat mallar›na aç›lan kap› yüzün-den zay›flat›lm›fl, birçok kesimden oluflmufl birtar›m hareketi (çiftçiler, köylüler ve tar›m iflçile-rini kapsayan) içinde kurulmufltur. Muhalefet,militan sendikal mücadeleyi, özellikle petrolde,kamu iflçilerini, tar›m ve sanayi birliklerini kap-samaktad›r. Ancak günümüz Latin Amerikan ta-rihinde en önemli muhalefet en güçlü ve iyi ör-

gütlenmifl flekilde gerilla hareketinde bulunmak-tad›r, FARC’›n ve daha küçük Ulusal ÖzgürlükHareketi’nin (ELN) 20 binden fazla savaflç›s› bu-lunmaktad›r. ‹syan karfl›t› uzmanlar›n ana konu-su gerillalara sempati duyan yüz binlerce köylü-yü k›rsal bölgeden zorla ç›kartmas› için ve ileri-ci kent varofllar›nda yaflayanlar›, ö¤renci liderle-rini, insan haklar› çal›flanlar›n›, ve sendika lider-lerini öldürmeleri için paramiliter ölüm timleri-ni yönetmektir. Paramiliter güçlerin fliddeti, ge-rillalar› do¤al kitle temellerinden, yiyecek ve ye-

ni üye kaynakla-r›ndan tecrit et-mek, Silahl›Güçlerin gerilla-lara do¤rudansald›rabilmesinisa¤lamaya yöne-tildi.

Askeri flid-detin derinli¤i vehareket serbest-li¤i –1960’tanberi 40 bin sivilkatledildi– geril-lalar›n iflçiler ve

köylülerin aras›nda geçmiflte ve bugün derinkökler salm›fl oldu¤u düzeyi iflaret etmektedir.Gerillalar ülkenin k›rsal belediyelerini ya kontrolalt›nda tutuyorlar ya da belediyelerde etkili du-rumdalar ve yayg›n yok etme kampanyalar›nara¤men kay›p ve herhangi bir önemli yenilgi al-mad›lar. Z›t olarak, gerillalar baflkent Bogota’ya40 milden daha yak›n mesafede aktif durumda-lar, büyük karayollar› kontrolleri alt›nda ve ülke-nin çok genifl çevresinde oldukça etkinler. ‹syan-c›lar hareket içindeyken savafl pozisyonundançok, do¤rusu, ülkenin bir çok bölgesinde ikili ik-tidar sistemini kurmufllar. Dahas›, isyanc›lar ara-zi bilgisi, yöre insan›na yak›nl›k konusundaavantajlara ve ABD’nin –ço¤unlukla mecburi as-kerlerden oluflan ordusunun– teknolojik ve say›-sal üstünlü¤ünden çok bedel ödeyen, stratejikaç›dan üstün liderli¤e sahiptir. ABD asker ve su-baylar›n›n büyük telkini, rejimi destekleme,onun iki y›ll›k gerilemesini, sivil hoflnutsuzlukve gerilla sald›r›lar› karfl›s›nda bozulmas›n› veçökmesini önlemek yönünde olmufltur.

Venezuella’daki Chavez rejimi ABD’nin kü-resel ölçekli d›fl politikas›na meydan okumufltur.

106 TEOR‹DE do¤rultu

Page 105: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

Chavez hükümeti Irak, ‹ran ve Libya’y› ziyaretetmifl böylece Amerikan boykotunu k›rm›flt›r.Chavez ABD’nin Afganistan’a düzenledi¤i askerimüdahaleye ( “teröre yan›t daha fazla terör de¤il-dir”) diyerek karfl› ç›km›flt›r. ABD’nin isyan kar-fl›t› askeri stratejisine muhalefet etmifl, ABDuçaklar›n›n Venezuella hava sahas› üzerindenuçmas›na izin vermemifl, FTAA’n›n acil görevle-rini reddetmifl, Küba’yla yak›n ba¤lar› gelifltirmiflve Kolombiya’da rejim ile gerillalar aras›ndakiuyuflmazl›¤a arabuluculuk etmeyi önermifltir.

Daha genel flartlarda, Chavez, OPEC’i güç-lendirmifl ve kararverme kapasitesini ye-niden canland›rm›flt›rve her fleyin üstünde,Bush-Rumsfe ld ’ indünya egemenli¤inikurmak için “haçl› se-ferine” boyun e¤meyireddetmifltir. Sonrakidurum, ABD’nin geçi-ci olarak büyük elçisi-ni geri çekmesine veChavez’i kariyerli birdiplomattan çok, maf-yay› and›ran bir tarz-da tehdit etmek için Savunma Bakanl›¤›’n›n üstdüzey bir delegesini göndermesine yol açm›flt›r.

ABD etkisinin keskin düflüflüne tan›kl›keden üçüncü ülke Arjantin’dir. Yandafl De LaRua rejiminin ve onun baflkan arkadafllar›n›n çö-küflünün çanlar› Washington için çalmaktad›r.Duhalde’nin bafla gelmesi ve Washington veIMF’ye verdi¤i ödünler, ABD’yi teskin etmemifl-tir. Duhalde rejiminin y›¤›n hareketlerine etkilibir flekilde son vermede karas›z ve yeteneksiz ol-du¤u Washington taraf›ndan fark edilmektedir.En önemli politik gerçek orta s›n›f›n çok büyükbir k›sm›n›n neoliberalizme ve onun deniz afl›r›kurucular›na karfl› ç›kmas› ve onlara yak›n bü-tün yerel politikac›lar› reddetmesidir. ABD ve ge-nerallerinin sola kargaflal›k ve fliddetten dolay›kabahat bulabildikleri 1976’daki darbeden farkl›olarak, 2002’de rejim, orta s›n›f›n tasarruflar›nael koyan, yaflam standartlar›n› düflüren ve ortas›n›f›n toplant›lar›n› ve yürüyüfllerini fliddetlebast›ran Amerikanc› sa¤c› bir rejimdir. ABD des-tekli bir sivil askeri darbe, gerçekte sosyal temel-li bir deste¤i olmayan politik bir bofllukta yer ala-

cak ve yaln›zca bütün sivil toplum örgütlerinekarfl› fliddetli bask›ya ba¤l› olacakt›. ABD yanda-fl› politikac›lar›n mutlak politik itibar kayb› ve je-nosit yanl›s› askeri komutanlar, Washington’unflimdi ve yak›n gelecekte sosyopolitik güçlerleçok kötü bir iliflki içersinde oldu¤unu ve olaca¤›-n› anlatmaktad›r. Bu ba¤lamda, Washington’unkuvvetle muhtemel stratejisi; Duhalde’yi muha-lefeti hareketsizlefltirmek için artan fliddetli bas-k›c› önlemler almaya ça¤›rarak ve böylece yeniIMF kredileri umudu içersinde, koflullar›n, ya-banc› bankalar›n koflullar›na uygun hale gelme-

sini sa¤lamak olacak.Di¤er olas› senaryo isemerkez-sol koalisyo-nun yeni versiyonu-nun iktidara gelece¤iyeni bir seçim olabilirve Washington bun-dan sonra y›pratmapolitikas›na baflvura-cak –yat›r›mlar›, kre-dileri baltalamak vb.–böylece kaos ve bafla-r›s›z politikalar ba¤la-m›nda bir askeri dar-beye bafllamak içinhoflnutsuzlu¤u provo-

ke edecektir.

Bu ba¤lamda, y›¤›n hareketi ile Washingtonaras›nda sivil haklardaki bofllu¤u kimin doldura-ca¤›n› görmek için bir yar›fl olmaktad›r. ABDsosyal temeli olmayan zay›flat›lm›fl devletin gü-cüne sahiptir. Y›¤›n hareketleri halk deste¤inesahiptir; ancak devlet iktidar›n› yönetecek du-rumda örgütlü bir ulusal önderli¤e sahip de¤il-dir.

Kolombiya, Venezuella ve Arjantin aç›kçaABD’nin etkisinin ve gücünün azald›¤›n› yans›t-maktad›r. Bununla beraber, alternatif güçler di-¤er bütün Latin Amerika ülkelerinde ilerlemek-tedir. ABD’nin Paraguay, Bolivya, Ekvador ve Pe-ru’daki yandafl rejimlerinin itibar kaybetti¤ininve Washington’un görülecek ifllerinin yerine ge-tirilmesinde, çok az bir halk deste¤i oldu¤ununaç›k iflaretleri vard›r. Dahas›, Paraguay, Bolivyave Ekvador’da gerici yasalar›n engellenmesi için,do¤rudan eylem güçlerini gösterdi¤i, her kesim-den etkili y›¤›n hareketleri vard›r. Bu hareketleretkiliyken, güçleri, bilhassa, ola¤anüstü durum-

107TEOR‹DE do¤rultu

Özetle, ABD sömürgeci sald›r›s› farkl›ülkelerde çeflitli askeri ve politik içerik-lerde çeflitli taktikler ve yaklafl›mlar be-nimsemifltir. Washington askeri müda-haleye ve askeri darbelere (her zamanbiraz sivil görünümlü) büyük önem ve-rirken ayn› zamanda politik ve diplo-

matik yandafllar›n› silahland›rmaya po-litik düflmanlar›na karfl› yöneltmeye

devam etmektedir.

Page 106: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

lar üzerinde silahlanm›fl bölgeler ve sosyal s›n›f-lar (köylülük) içinde yer almaktad›r. Bu hareket-ler flu halde, rejim taraf›ndan yerine getirilmemiflasgari fikir birliktelikleri üzerinden görüflmeleryapmaya e¤ilimli hareketlerdir; böylece düflün-meden yeni bir hareket ve karfl›tl›k yaratmakta-d›r.

Washington’un Brezilya’daki politik etkisi-nin analizi oldukça kar›fl›kt›r. Bir tarafta merkezsa¤da Amerikanc› Cardoso rejimi, denizafl›r›bankac›lar ve yerel seçkinler hariç deste¤inin bü-yük bir k›sm›n› kaybetmifltir. Di¤er yandan sol‹flçi Partisi, önderli¤i-nin ve baflkan aday›Luiz Inacio Lula DaSilva’n›n sa¤a kayma-s›yla fliddetli bir flekil-de zay›flamaktad›r.Sa¤c› Liberal Parti ileittifak› ve neoliberalicraatlar›n bir ço¤unukucaklamas›, ABD’ninzaferini sa¤lamakta-d›r. Sa¤a kay›fl, alt ta-bakadaki birçok ‹flçiPartisi seçmenini uzaklaflt›racak ve belki de se-çimleri kaybetmesi, partiyi bölecektir. Ya da e¤erolas› olmayan bir flekilde seçimler ‹flçi Partisi’ninzaferi ile sonuçlansa da, bu ABD’nin menfaatleri-ni etkilemeyecektir. Bilinmeyen faktör ise ‹flçiPartisi’nin sa¤a kaymas› solun yeni grup olufltur-mas›yla sonuçlanacak -etkili, toplumsal hareket-lerin oldu¤u (mülksüz iflçiler, küçük köylüler,kent ve konut hareketleri), radikal sol partiler,ve ‹flçi Partisi’nden ayr›lan sol az›nl›klar da güç-lere kat›labilecektir.

Seçim partilerinden ba¤›ms›z olarak,FTAA’ya ve son on y›ld›r ekonomik durgunlu¤ayol açan ABD ve Avrupa taraf›ndan k›flk›rt›lm›flekonomik politikalara karfl› gelen etkili ve hali-haz›rda ulusalc› ve antiemperyalist görüfller yük-seliyor. Dahas›, Brezilya ordusu Pentagon içingüvenilir bir ittifak olmad›¤› gibi, ABD’nin yenimüdahalelerine direnebilecek güçlü ve tarihselkökleri olan ulusalc› ak›mlar› içermektedir.

Özetle, ABD’nin askeri-politik sald›r›lar›n›yaln›zca küresel faktörlere ba¤lamak hata ola-cakt›r. ABD 11 Eylül’ün karfl› sald›r›s›n›n tarihi-ni önceden atm›flt›r-Kolombiya Plan› hemen he-

men 2 y›l önceden bafllam›flt›r. Latin Amerika sö-mürgeci sald›r›s›, 2001 y›l›n›n son yar›s›ndakiolaylardan daha büyük ideolojik ve askeri sürük-leyici güç elde etti, ancak ayn› flekilde önemliolan fley halk hareketlerinin ilerlemesi ve baz›büyük ülkelerin orta s›n›flar› içinde antiemper-yalist, antiliberal düflüncelerin yay›lmas›d›r.Amerikan neoliberal imparatorlu¤unun LatinAmerika’daki baflar›s›z rejim sendromu Arjan-tin’de dramatik bir flekilde resmedilmifltir; ancakbu resim her yere yay›lmaktad›r. Pazarlar üzerin-deki kontrolü tutmak için bir emperyalist strate-

ji olan, neoliberalizm,ulusal giriflimler, vedo¤al kaynaklar ilebirlikte en son nokta-lar›na ulafl›yor gibi gö-rünüyor. Oluflan fleyise ekonomiler, ser-maye ve meta dolafl›-m› üzerinde dahayüksek derecede do¤-rudan sömürgecikontrolüdür.

ABD SALDIRISI: SOL ÜZER‹NDEK‹ ETK‹LER‹

Bugünkü ABD sömürgeci sald›r›s› LatinAmerika’daki sol oluflumlar üzerinde farkl› et-kiler yaratm›flt›r. Genelde diyebiliriz ki seçimpartileri sa¤a kayd›lar. Sosyo-politik hareketlerise radikallefltiler. Sald›r›, yaln›zca politik diziliflive stratejiyi de¤il, ayn› zamanda ekonomik prog-ramlar› da etkiledi.

Olumsuz tarafla bafllayal›m! Solun bu k›s-m›, ABD müdahale, tehdit, bask› ve propaganda-lar›n›n sonucu olarak merkeze kaym›flt›r. ‹ki enünlü örnek Nikaragua’da Sandinist Ulusal Öz-gürlük Cephesi (FSLN) ve Brezilya’da ‹flçi Parti-si’dir. ‹ki örnekte de geçti¤imiz on y›lda yavaflyavafl merkeze do¤ru kayma olmufltur.

Nikaragua’daki 2001 baflkanl›k seçimlerin-de Daniel Ortega, neoliberal bir baflkan yard›m-c›s› aday› seçti, 11 Eylül’den sonra, ABD’nin Af-ganistan’› bombalamas›n› ve dünya çap›ndaki as-keri sald›r›s›n›, FTAA’y›, d›fl borçlar›n ödenmesi-ni ve ortodoks neoliberal politikalar›n› onaylad›.Ancak bunlar›n hepsi boflunayd›. Washington ve

ABD askeri-politik sald›r›s›n›n LatinAmerika’da ilk amac›, kendi yandafl

rejimlerinin itibar kaybetti¤i ve güçsüz-leflti¤i ve sömürgeci çok tarafl› ekono-mik kurumlar›n toplumsal muhalefetiçinde makro ekonomik politikalar›n›kontrol etme kapasitelerini kaybetti¤ibölgelerde hakimiyetini geri almakt›r.

108 TEOR‹DE do¤rultu

Page 107: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ABD büyük elçisi seçimlere müdahale etti, ken-disine uygun liberal aday› favori gösterdi ve seç-menleri, gerillalara verilen oylar›n liberal oylaradöndürmeleri yönünde tehdit etti. Ortega, savafl-ç›lar›n› ve ifl çevrelerinin deste¤ini sa¤lamam›flsolu uzaklaflt›rarak seçimleri kaybetti.

Brezilya’da ‹flçi Partisi önderli¤i sosyalist birprogramdan, sosyal demokrat bir programa veson zamanlarda ise neoliberal bir programa kay-m›flt›r. ‹flçi Partisi hala güçlü bir sol sosyal-de-mokratlardan az›nl›¤a ve rasgele birkaç Marksistentelektüele sahipken bile, onun flu anki yöneli-mi, muhafazakar Liberal Parti ve Brezilya De-mokratik Hareket Partisi ile ittifak sa¤layarakmerkez sa¤a do¤ru hareket etmektir. Parti ön-derli¤inin sa¤a kaymas›yla, lafz› lider Lula, otori-ter bir liderin özelliklerini tak›narak sosyoeko-nomik sistemi de¤ifltirmek ve reformlar yapmakyerine iktidar› elde etmekle daha çok ilgilenmifl-tir. Lula ve önderlik tak›m› Washington’un itaat-li yandafl, olabilmek için onlar›n isteklerini ger-çeklefltirmeye yönelik hem sembolik hem de cid-di önlemler alm›fllard›: Bborç ödemelerini garan-ti ettiklerine, özel giriflimleri savunacaklar›na veABD yat›r›mc›lar›n› teflvik edeceklerine dair sözverdiler. Sembolik ve ciddi düzeyde Lula’n›nmilyoner tekstilci ifladam›n› seçmesi, militansendikac›lara ve Mülksüz ‹flçi Hareketi’ne düfl-manl›¤› ve FTAA’ya uyumu, t›pk› seçim orta¤›gibi, ‹flçi Partisi’nin hala sa¤a do¤ru gitti¤ini gös-teriyor. ‹flçi Partisi’nin 11 Eylül sonras›nda dahabelirgin bir fleklide sa¤a hareket etmesi, iç partipolitikas›n›n sonucu olan sürecin Washing-ton’un bask›s› taraf›ndan h›zland›r›ld›¤›n› göste-riyor.

Meksika’da Demokratik Devrim Partisi’nin,(büyük sa¤c› partiyle birlikte), K›z›lderili toplu-lu¤unun önderi Zapatista’ya (gerçekte bütünK›z›lderili topluluklar›na) zarar veren yasa lehin-de oy vermesi flu anki önderli¤inin uzlaflmac› po-litikalar›n› göstermektedir. Demokratik DevrimPartisi liderinin, Meksika D›fliflleri Bakan›’n›nprovokatif aç›klamas›n› aç›kça suçlamay› reddet-mesi ve Küba karfl›t› eylemleri, DDP’nin baz› k›-s›mlar›n›n Washington’un Meksika Senatosun-daki favori yandafl› olmak için Ulusal Eylem Par-tisi ile rekabete girebilece¤ini göstermektedir.

Özetle, ABD askeri-politik sald›r›s›, birçokmerkez-sol seçim partilerinin sa¤a itilmesinde

özel etkiye sahiptir. Ço¤u durumda, bununla be-raber bu sa¤a dönüflüm bafllam›fl olsa da bask›ço¤unlukla süreci h›zland›rm›fl, belki de bu par-tileri umduklar›ndan daha fazla sa¤a itmifltir.

Bunun karfl›s›nda, ABD askeri-politik sald›-r›s› ve FTAA’y› kabul etmeye itifl, birçok bölge-deki sosyo-politik hareketin alan›n›, derinli¤inive radikalleflmesini art›rm›flt›r.

Kolombiya’da, bar›fl görüflmelerini kesmekve tarafs›z bölgeyi askerilefltirmek, gerillalar›nbüyük baflar› sa¤lad›¤› karfl› sald›r›lara, FARC ileELN aras›nda yak›n iflbirli¤ine ve gerilla sald›r›-lar› dolay›s›yla ekonominin bariz bozulmas›na-petrol ak›fl›, elektrik, enerji ve su stokunu içeri-yor- yol açm›flt›r. Dahas› savafl koflullar› ve s›n›fkarfl›tl›¤› alt›nda, isyanc›lar›n programatik talep-leri radikalleflecek gibi. Hiç olmazsa ilk aflamada,ABD-Kolombiya sald›r›s›, gerillalarca askerdenar›nd›r›lm›fl bölgede az kalm›fl tecrit kasabalar›nele geçirilmesinden baflka ABD ve Kolombiya or-dusu taraf›ndan finanse edilen paramiliter ölümtimlerinin önemli kay›plar vermesi gibi birçokdefa taktik yenilgilere yol açm›flt›r.

Arjantin’de Duhalde’nin ABD’yi yat›flt›rmagayretleri –borçlar›n ödenece¤ine söz vermesi,Küba aleyhinde oy kullanmas›, IMF’nin talimat-lar›na uymas›– muhalefeti ve radikal talepleri ar-t›rm›flt›r. Birbirinden tamamen farkl› gruplar ves›n›flar etkili bir birliktelik için artarak birlefl-mektedir. Ulusal birlik mitingleri, binlerin kat›l-d›¤› ve orta s›n›f iflsizler taraf›ndan kuflat›lm›flbüyük caddelerde çat›flmal› gösteriler yap›lmak-tad›r. Ekonomi iki misli küçülme göstererek bat-maya devam ediyor. Fonlar›na hala el koyulanorta s›n›f, ABD ve Avrupa bankac›lar› ve onlar›nArjantin’deki yandafllar›n›n banka hesaplar› don-durulmadan önce yaklafl›k 40 milyar dolar› ABD,Avrupa ve Uruguay’a gönderebildi¤ini fark et-mifltir. Sonuç ise var olan siyasilerin etkili ve bi-linçli olarak reddedilmesi olmufltur. ABD sald›r›-s› politik yandafllar›n›n tecrit edilmesinde etkiyesahiptir. Sald›r›, halk›n yükselen isyan›n›n sindi-rilmesinde ve tarafs›zlaflt›r›lmas›nda ayn› etkiyesahip olamam›flt›r. Duhalde rejimi, ABD sald›r›-s›n› savunurken, toplumsal aç›dan aciz ve politikaç›dan tecrit edilmifl, herhangi bir önemli politi-kay› hayata geçirmede beceriksiz durumdad›r.Daha da önemlisi, Washington sabit bir muhata-ba sahip de¤il-Duhalde rejimi de kendi dönemi-

109TEOR‹DE do¤rultu

Page 108: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ni tamamlamayabilir.

Venezuella’da ABD sald›r›s›; ifl çevrelerini,dinsel hiyerarfliyi ve sendika a¤alar›n›; Chavez’idevirip, yerine sad›k bir yandafl getirecek, askeridarbe k›flk›rtmas› umuduyla genifl ölçekli göste-riler düzenlenmesi için, baflar›yla harekete geçir-mifltir. Di¤er taraftan Chavez ise kent yoksullar›ve az›nl›k sendikac›lar aras›ndan oluflan destek-çilerinin cesaretli y›¤›n hareketleri ile cevap ver-mifltir. Chavez ayn› zamanda ordu komutanlar›-n›n sadakatini de elinde bulundurmaktad›r. ABDmüdahalesi Chavez’in konuflmalar›n› radikallefl-tirmifl ve yoksullu¤u iyilefltirecek daha ciddi sos-yo-ekonomik de¤ifliklikler yapabilece¤inin sin-yallerini vermifltir.

Karfl›tl›klar, bir tarafta zengin üst s›n›f ve re-fah içindeki orta s›n›f, di¤er tarafta fakirlefltiril-mifl orta s›n›f ve kent ve k›r yoksullar› aras›ndadaha büyük sosyal kutuplaflmaya yol açm›flt›r.Washington’un sald›r›s› ülkeyi kutuplara ay›rm›flve her iki taraf›n politik ve toplumsal talepleriniradikallefltirmifltir: Varl›kl› s›n›flar aç›kça Cha-vez’in ba¤›ms›z d›fl politikas›n› tersine çevirecekbir yandafl rejimi tekrar getirecek askeri çözümüdestekliyorlar; yoksullar ise Chavez’i d›fl-destek-li muhalefete karfl› ac›mas›zca davranmaya ve birradikal yeniden da¤›l›m program› uygulamayaça¤›r›yorlar. Chavez, flimdiye kadar, gittikçe sa-vunmas› zorlaflan bir yeri -sa¤›n onu devirme ça-balar›na direnerek, kitleleri anayasal rejimi des-teklemeye ça¤›rarak ve ba¤›ms›z d›fl politikas›n›muhafaza ederek- korumaya çal›fl›yor ancak bu-nu aç›kça tasarlanm›fl sosyal de¤iflim ifline girifl-meden yap›yor.

Meksika, Brezilya, Ekvador ve Paraguay’daABD kendisinin dünya çap›ndaki sald›r›s›n›nonaylanmas›n› yandafl rejimleri sayesinde sa¤la-m›flt›r. Ancak süreçte, rejimlerin kendileri gittik-çe tecrit hale gelmekte ve ABD’nin Latin Ameri-ka’daki etkisiz bir arac› olmaktad›rlar. Dahas›,rejimin alt›nda, halk hareketlerine karfl› katliamdolu uzun bir tarihe sahip bask›c› askeri güçlereçaresiz bel ba¤lam›fl, öldürücü neoliberal politi-kalar› hayata geçirmek için ABD destekli askerikampanyaya küçük de olsa bir destek vard›r.

Washington, uluslararas› forumlardakibirçok rejimin aras›nda tehditlerle ve oy sat›n al-malarla, uygun uluslararas› dizilim sa¤lamakta-d›r; ancak Washington bölgede, baz› seçkin ente-

lektüeller ve uyumlu hükümet d›fl› örgütlerinharicinde ideolojik hegemonyas›n› kaybetmifltir.

Z›t olarak, yoldaki barikatlar Patagonya’n›nanayollar›ndan ve Bolivya’n›n taflra yollar›ndanKolombiya’n›n ormanlar›na ço¤almaktad›r. ABDpiyon bakanlar›na olan vaatlerini yerine getir-mekte ancak yak›lan araba lastiklerinin kokusudikenli tellerin öbür taraf›ndaki a¤›r silahl› as-kerlerin kirli yüzlerine do¤ru süzülürken, gittik-çe baflkanl›k saraylar› ve kongre binalar› protes-tocularla kuflat›lmaktad›r. Seçmen kitlesininkendilerini kesin olarak terk etti¤i anda, oportü-nist politikac›lara ABD sald›r›s› gözda¤› vermifl-tir.

SONUÇ

ABD askeri sald›r›s›, askeri darbeler (ya dadarbe çabalar›), kitle hareketleri, politik kutup-laflma ve toplumsal betimlemenin yeni formlar›taraf›ndan karakterize edildi¤i bir dönem içeri-sindeyiz. Resmi bir sonuç yoktur –ABD sald›r›-s›n›n kazan›mlar› ve kay›plar› baflkanlar›n oylar›ve sad›k generallerin varl›¤›yla ölçülemez–. Top-lumsal hareketlerin ve halk isyanlar›n›n ilerle-mesi, sömürgeci talan›n ve sendeleyen yandafl re-jimlerin foyas›n› ortaya ç›karm›fl; ancak politiksonucu kesinleflmemifltir.

Toplumsal ve askeri çarp›flmalar k›ta teme-linde olmufltur. Yandafl baflkanlar yükselip düfl-müfller ve yeni de¤ifliklikler zorla kabul ettiril-mifltir. Hareketler ve partiler geliflip sonra da ke-sin parola ile karfl› karfl›yad›r: Uzlaflmak ya da ik-tidara gitmek. Reformist programlar›n baflar›s›z-l›klar› ve s›n›rlamalar› sosyalizm düflüncesini birkere daha gündeme getirmifltir.

Ortaya ç›kan yeni nesil 1970’lerin politikyenilgilerini ve terörünü yaflamad›lar ancak1990’lar›n açl›k, yoksulluk, iflsizlik ve politik bo-zulmas›n› yaflad›lar. Ortaya ç›kan militan hare-ketlerin ve halk isyanlar›n›n hiçbiri son on y›l›ntarihsel yenilgisini yaflamad›lar. Geçici olarakyükselen ve düflen hareketlerin hala yörüngesiyukar›ya do¤ru gitmektedir. Bununla beraberhiçbir sonuç kaç›n›lmaz ya da önceden tahminedilebilir de¤ildir; bugünkü sömürgeci sald›r›-n›n tarihsel bir yenilgiye u¤rat›lmas› için bilinçliörgütlenmeler, politik netlik ve cüretli insan mü-dahalesi ve bunun da ötesinde baflar›l› bir sosya-list devrim gerekmektedir.■

110 TEOR‹DE do¤rultu

Page 109: 10 · Bundan böyle al›fl›lageldi¤i biçimde bir sunu yapmayaca¤›z. Tek tek her yaz› hakk›nda bilgilendirmeyi çok da faydal› bulmuyoruz. Bunun yerine özel olarak

ÖNCÜ ‹fiÇ‹N‹NREHBER‹

Hüseyin Yeter

Varyos Yay›nlar›

K‹TAPÇILARDAN

‹STEY‹N‹Z

K ‹ T A P Ç I L A R D A N‹ S T E Y ‹ N ‹ Z

POL‹T‹K RAPORHüseyin Yeter

Varyos Yay›nlar›