yusuf - turuz

191

Upload: others

Post on 17-Jun-2022

32 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: YUSUF - Turuz
Page 2: YUSUF - Turuz
Page 3: YUSUF - Turuz

AK-ŞEMSEDDIN-ZADE HAMDULLAH HAMDI

~

YUSUF ve

ZÜLEYHA

inceleme ve Seçmeler

Yrd. Doç. Dr. M. Naci ONUR

Page 4: YUSUF - Turuz

ERTEM MATBAACILIK Olgunlar Sok 20/1 Bakanlıklar

Tel: 18 07 11 -ANKARA

Page 5: YUSUF - Turuz

iÇiNDEKiLER

GİRİŞ ................................................ 6- 27

M~NEVİNİN ORİJİNAL SEÇİLMİŞ BEYİTLERİ

VE DİPNOTLARLA NESRE ÇEVRİLMİŞ ŞEKLİ ................. 29 - 81

MESNEVİNİN YER YER ORİJİNAL

BEYİTLERLE öZETİ ................................... 82 - 168

SöZLOK ...... '. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 169 - 184

Page 6: YUSUF - Turuz
Page 7: YUSUF - Turuz

ÖNSÖZ

Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocalarından, alim ve devlet erkanından ünlü

Ak • Şemseddin'in küçük oğlu olan Hamdullah Hamdi, on beşinci yüzyılda, Türk Edebiyatında hamse sahibi olmakla ün yapmıştır. Divanı da mevcut olan şairin, en muvaffak olduğu saha mesnevidir. Mesnevileri içinde de Yusuf ve Züleyha isimli e&?ri en popüler olamdır.

Bu eser- de aynı edebiyatın içinde yer alan klasik Leyla ve Mecnün, Husrev ve Şirin, Vamık ve Azra, Cemşid ve Hurşid gibi çift kahramanlı aşk hikayelerine da­hildir.

6241 beyit olarak tesbit ettiğimiz Yusuf ve Züleyha metnini meydana koyar­ken Türkiye'de çeşitli kütüphanelerde çok sayıda bulunan yazma nw;halardan on t.anesini birbiriyle karşılaştırdık. Bunlar içinden herhangi biri esas alınmadı, karşılaş­tırma neticesinde eksik beyitler ve metne eklenmesi gereken beyitler ortaya çıkmış oldu. Böylece, Yusuf ve Züleyha mesnevisinin doğru ve eksiksiz nw;hasının ortaya çıktığı kanaatindeyiz.

Mesneviden "besmele", "na't", "sebeb-i te'lif" kısımlarıyla "hikaye" bölümün­den beyitler metin kısmına seçilerek alındı.

Toplam olarak beş yüz iki beyit seçmiş olduk. Bu beyitlerin orijinallerini verir­ken, hemen altına dip not olarak nesre çevrilmiş şeklini de verdik. Bu işlemi yapar­ken, beyitlere bir sıra numarası vermeği kolaylık olsun diye uygun bulduk. Bu meyanda metinin tamamı olan 6241 beyit içinden seçilen bu beyitlerin hikayeyi an­laşılmaz bir hale koymadığı kanaatindeyiz. Ancak biz, hikaye için belirli beyitler seçmekle yetindik. Zira, hikayenin özetinde de takribi dokuz yüz civarında orijinal beyitler verdik, bununla beraber metin kısmında yer vermediğimiz ve alınmasında zaruret gördüğümüz gazelleri bu kısıma almayı uygun bulduk.

Şairin diline dokunmadık, metnin anlaşılmasında kolaylık sağlanır düşüncesiy­

le sözlük kısmını yaptık.

özenle çalışmamıza rağmen; bazı hatalarımız olmuşsa, bunların hoş görüleceği ve bağışlanacağını ümit ederiz.

Elazığ - 1986

Yrd. Doç. Dr. M. Naci ONUR F.tl. Fen - Ed. Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi

Page 8: YUSUF - Turuz

GiRiŞ

On birinci yüzyılda, mesnevi vadisinde en yüksek seviyeye erişen Firdevsi, kendisinden sonra bu alanda eser veren kişilerin ulaşamayacakları bir san'at eseri meydana getirmiştir. Şehname ile birlikte daha sonra yazılan mesnevilerin konuları, İran'ın, İslamiyetten önceki tarihini ve efsanelerini dile getirmekte, daha sonrakiler ise İslami daire içinde kalmakta, dini, tariht ve efsanevi hadiseleri ele almaktadır.

İslamiyetin yayılmasını izleyen Arap Edebiyatı, İran edebiyatı üzerinde şekil ve biçim bakımından sürekli, fakat öz bakımından yüzeyde bir tesir bıraktı. Ancak Türk Edebiyatı üzerinde bu te'sir hem derin, hem de sürekli olmuştur. 1

İlk Arab şairlerinin dini ve sihri özellikten kurtulmaları sonucunda aile teşkila­tıyla ilgili "Risa" yani mersiyeler meydana getirdiklerini görüyoruz.2

İslamiyetin yayılması sonucu kavimler arasında birliği sağlamak maksadıyla, Kur'an'ın hükümlerine uygun hareket ederek, yardımcı ilim ve unsurlar ortaya çıktı. Bu ilim ve unsurlar giderek Doğu Edebiyatı üzerinde de derin izler bırakmaya başla­dılar. 3

Bütün İslami Doğu Edebiyatı, bu unsurların az veya çok tesiri altında kaldılar ve eserlerini bu yönde meydana getirdiler.4

·

Bu etkinin mahsulü eserler tasavvufi açıdan, dini bir mevzuu ele alıp işlemesi yönünden tasavvuf içinde kalmakla birlikte, beşeri yönlerinin de bulunduğu bir

gerçektir.5

Batı dünyası ile doğu dünyasını birbirinden ayıran özellikler vardır. Bu iki ayrı dünya görüşü, edebiyat ve san'ata da etki etmiştir. Bu bakımdan doğu edebiyatının üst yapısinda müşterekliği oluşturan temel konular vardır. Bu konular etrafında olu­şan fikir, heyecan ve duygular başlangıçta yüzeysel mahsuller ortaya koyarken, za. mania daha mükemmele varmıştır. Doğu edebiyatında en yaygın hikayeler, çift kah­ramanlı aşk hikayeleridir. Bunlar, ortak konularla yürümüştür. Birçok şair, defalarca aynı hikayeleri manzum hale getirmişlerdir. Böyle olmakla birlikte, temel konuların

1 Levend Agôh Sırrı, Türk Edebiyatı Tarihi Dersleri, 1935 2 Köprülü M. Fuad, Türk Edebiyah Tarihi, 1980, s. 100 3 lıim ve Unsurlar; hadis, tefsir, fıkıh, kelôm,8İyer, kl88Ddır. 4 &narlı Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi cilt. 2 5 Karahan Abdülkadir, Metinler ve Açıklamalarla Eski Türk Ed. 1976

6

Page 9: YUSUF - Turuz

değişmediğini ve onlann müşterek konularda eser vermesine ışık tuttuğunu söyleye­biliriz. 6

Doğu edebiyatında halk arasında yerleşmiş efsane ve rivayetler ile Kur'an'da ve diğer dini eserlerde yer almış bulunan kıssalar büyük yer tutar. Adem'in Cennet'­ten kovulmasından başlıyarak Kerbela vak'ası da dahil,bir çok olaylar bu kıssalara dahildir.7

Türk Edebiyatında Ali ve Şeyyad Hamza'nmYÜsuf ve Züleyha isimli eserleri, Gülşehri'nin Manbku't-Tayr'ı, Aşık Paşa'nın Garib - Name'si dini alanda güçlü iken Hoca ,Mes'ud Bin Ahmed'in birdenbire dindışı konuda Süheyl ü Nevbahar'ı yazmaya­cağını düşünmek yadırganmamalıdır.

Gerek 13 ve gerekse 14. yüzyıllarda yazılmış eserlerde din, ahlak ve eğitim sis­temi Arap, Fars ve Türk milletleri tarafından paylaşılmıştır. Aynı durum daha sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir.

Beşeri veya ilahi aşk; insan, kainat, şeytan, kadın konularını içine alan hikaye­ler islimi çerçeve içinde en güzel tarzda işlenmiştir. Ancak bu tür hikayelerde visal, bazen mümkün olmuştur, bazen olamamıştır.8

Yusuf ve Züleyha hikayıısinin ilk defa Türk edebiyatında, Türk şairi Ali ile baş­ladığını görüyoruz. (630/1233) O halde, Cami'nin aynı isimdeki eseri Ali'nin eserin­den çok sonra meydana getirilmiştir. Ali'nin bu eseri san'at yönünden kusurlu olma­sına rağmen, hikayenin kuruluş biçimi ve orijinalliği önemlidir.

Hamdullah Hamdi'nin YÜsuf ve Züleyha'sı incelendiğinde Ali 'nin ve Sula Fakih'in aynı isimdeki eseriyle san'at yönünden olmasa bile, hikayenin kuruluşu, olaylardaki sıra, şahıs ve yer isimleri yönünden büyük benzerlik gösterir.

Dini eserlerin kökünü, İslam dininin kutsal kitabı Kur'an ve Peygamberin hadis­leri veya tefsirlerde aramalıyız. Dini veya dindışı müşterek konularda meydana geti­rilmiş hikayeleri ihtiva eden manzum eserlerin kahramanlarının aşk ile bütünleştiği ahvalde yapılarının ilahi, aşk ile tam manasıyla bütünleşmediği hallerde ise hamasi bir vecheye yöneldiği görülebilir. Hamasi grupta sayılan eserlerin çoğunda kahramanların

6 Dizdaroğlu Hikmet, Türk Dili Der. c. 9, sayı: 99 Hacıeminoğlu M. Necmettin, Türk Dili Der. c. 9 sayı: 100

7 Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya 1st. 1331 c. 12 8 Levend Agah S11T1, Arap Fars ve Türk Edebiyatında Leyla ve Mecnun Hikayesi,

Ankara -1959

7

Page 10: YUSUF - Turuz

tarihi ve halkın zihninde yer eden sosyal olayların kahramanlarından seçildiği dikkati çekmektedir.9

AK - ŞEMSEDDIN - ZADE HAMDULLAH HAMDl'NIN HAYATİ, EDEBİ SAHSIYETI VE ESERLERi

HAYATI

On beşinci yüzyılın ikinci yarısında bilhassa mesnevi vadisinde şöhret kazanmış olan Mehmed Hamdullah, meşhur Süfi Ak - Şemseddin'in en küçük oğludur.

Emir Hüseyin Enisi'nin ifadesine göre H. 853'te Göynük'te doğmuştur. Enisi Menakıbında Hamdullah Hamdi'nin babasının ölümü esnasında on iki yaşında olduğu kaydediliyor ise de, yine aynı eserde Ak - Şemseddin'in ölümü H. 863/1459 rabiyül -ahirinin sonu olarak gösteriliyor, buna göre bu sırada Hamdi'nin on yaşında olması icib eder.

Hamdi'nin doğum tarihini doğru olarak kaydeden Evliyi Çelebi: " .... daha doğmadan evvel babasının, şair ve ilim olacağını keşf ve tebşir etme­

si, çocukluğunda akit bir hastalığa tutulup babasının ta'limi ile Ayasofya Camiinde, Top - Kandil altında, yedi kere namaz kılarak, muayyen bir duayı üçer defa okuyup, yedişer tane siyah üzüm yedikten sonra, büyük bir manevi ve fikri inkişaf göstermesi ve o Top - Kandil altında YUSUF U ZÜLEYHA nazmına başlaması, sekiz yaşında divan sahibi olması .... " 1 0

Diye devam eden metinde sadece bir efsaneden bahsederken, aynı zamanda Hamdullah Hamdi'yi aynı asırda yaşamış olan ve Ayasofya Camiinde muarriflik ya­pan Hamdi ile karıştırmış olduğu tahmin edilebilir. 1 1

Evliya Çelebi, Hamdullah Hamdi'nin doğum tarihi üzerinde isabetli hareket et­mekle birlikte, Ayasofya'da Top - Kandil altındaki hadiseyi efsane haline getirmiştir.

Babasının ölümünden sonra Hamdi'nin müşkil bir vaziyete düştüğü ve büyük kardeşlerinden hiçbir şefkat ve himaye göremediği, Yusuf ve Züleyha isimli eserinde-

9 İnce Adnan, Cem Sultan, Cemşid ü Hurşid Doktora Tezi, 1981/Alpay Gönül, Ali Şir Ne1Jai, Ferhad ü Şirin Ankara - 1975 Ayan Hüseyin, Şeyhoğlu Mustafa -Huşid-Name, Erzurum -1979

ıo lslam Ansiklopedisi, Hamdi maddesi E1Jliya Çelebi Seyahatnamesi, cilt 1 s.135-137

11 Şemseddin Sami, Kamusu '/-Alam s. 1982 -1983

8

Page 11: YUSUF - Turuz

ki bazı samimi şikayetlerinden anlaşılıyor. 12 Bu müşkil şartlara rağmen iyi bir tah­

sil gördüğü, edebi kültür sahibi olduğu, hatta hey'et ve nücum ve musiki gibi sahalarda

oldukça geniş bilgilere sahip olduğu anlaşılmaktadır .1 3

Şemseddin Sami, Kamusü'J. Alam isimli eserinde şöyle diyor:

"Ak - Şemseddin hazretlerinin oğlu olup, nesli Şeyh Şahabeddin Sühreverdi'ye

müntehi olur. Tarik - i ilme. süluk ile iktisib · ı kemalat ettikten sonra menasıb - ı

devlete ve hatta vazifeye dahi meyi ve rağbet etmeyüp guşe - i kanaati ihtiyar etmiş idi".

Aynı şahsiyet hakkında Gibb, A History of Ottoman Poetry isimli eserinde

şunları kaydediyor.

"J3ilim dalında çalıştı, fakat asla ulema sınıflamasında yüksek rütbelere nail olamadı. Kariyer onun sevdiği bir şey değildir veya belki teşvik meselesinde sukut - ı

hayale uğramıştır .. Herhangi bir seviyede vazifesinden ayrılması, cemiyete hizmetten

kaçınması, mistisizm ve şiir alanında çalışmasına vesile teşkil eder. Hamdi bibliyoğraf­yasında detaylı ve belki de kayda değer bir şey yoktur.

Öyle görünüyor ki, gfışe - i uzlete çekildikLen sonra, ömrünü edebi çalışmaya

vakfetmiştir. Kötü şartlarda yaşamıştır, fakat ömrü boyunca çok az saygı görmüş­tür."14

Bilhassa hayatının son zamanlarında bir aralık Bursa'da Sultan Çelebi Mehmed

medresesinde müderrislik eden ve meşhur alim Molla Hayali ile ilmimübahaselerde

bulunan Hamdullah Hamdl, her nedense bu mesleği terk ederek Göynük'te "gfişe - i

kanaati" tercih etmiştir.

Enisi'nin, Menakıb - ı Ak - Şemseddin adlı eserine göre, bu haraketin ve ani

kararın sebebi, Bursa'da gördüğü bir rüyadır; babasından aldığı bir emir üzedne artık

zahiri ilimleri terk ederek Kayseri'ye babasının eski halifelerinden Şeyh İbrahim

Tennuri'den el alması gerektiği bildirildiğinden, Hamdi de buna ittiba ederek mürid

olmuş, sonra da Göynük'e çekilmiştir.

Yine aynı eserde verilen bilgiye göre Hamdi'nin, H. 896 da Mehmed ve Zey­

neddin adlı iki oğlu dünyaya gelmiş ve bunlardan Zeyneddin, Göynük ve havalisin­

de Şeyh sıfatı ile geniş şöhret kazanarak H. 977 /1570 de vefat etmiştir.

12 Faik Reşad, Tarih-i Edebiyat-ı Oımıaniyye lstanbul - 1913 s. 213

13 Banarlı Nihad Sami, Resimli Tiirk Edebiyatı Tarihi s. 476

14 Gibb, A History ofOttoman Poetry vol 11, s. 141

9

Page 12: YUSUF - Turuz

Hamdi'nin birdenbire bir rüya neticesinde tedris hayatını ve zahir ilimleri terk­ederek Göynük'te münzevi bir halde yaşamaya karşı aşın isteği ve bunu tahakkuk ettirmesi elbette ilk bakışta kabul edilecek bir durum değildir fakat, ne devrinin hü­kümdarı, ne de devlet ricalinden himaye ve teşvik göremeyen şairin bu ruh haleti içerisinde infial ile Göynük'e çekilmiş olması akla katkın bir görüş tarzıdır.

Kabri, Göynük'te babası Ak - Şemseddin'in mezarı yariında bulunan Hamdi'nin ölüm yılı hakkında muhtelif kaynaklarda yine birbirinden farklı rivayetler vardır. Latifi, Riyazi, Mecdi tezkirelerinde Necati 'nin ölüm yılı olan H. 914/1508 de öldüğü­nü kaydediyorlar. Bunun yanısıra, Enisi Menakıbı ile Kafzade Tezkiresinde ise H. 909/1503 de öldüğü kaydediliyor ki, Katip Çelebi de bu tarihi kabul ediyor.

Gibb, Riyazi tezkiresinde ölüm yılı olarak H. 900 yılının gösteril~ğini zik­rederek, Leyla vü Mecnun mesnevisini H. 905 de bitirdiğini, buna göre bu tarihin kabil olamayacağını ifade eder ki, bunun bir nüsha yanlışlığından ileri geldiği anla­şılmaktadır. Çünkü,Ak - Şemseddin ailesi hakkında en güvenilir kaynak olan Enisi Menakıbındaki H. 909/1503 tarihinin kabul edilmesi en doğru yol olarak düşünül­melidir.

EDEBi ŞAHSİYETİ

On beşinci yüıyılda Türk edebiyatının tanınmış ve özellikle mesnevi sahasında ün yapmış şairlerinden olan Hamdi'nin, çevresine ve kendisinden sonraki asırlarda yaşayan başka şairlere edebi şahsiyetini bu yönüyle kabul ettirmiş olduğu yaygın bir

kanaattir.

Ancak, Yusuf ve Züleyha mesnevisini meydana getirirken Fars şairlerinden Molla Cami'nin büyük etkisinde kaldığı gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Birçok edebiyat münekkitlerince bu husus dile getirilirken, Şemseddin Sami'nin Kamusü'l -Alam'ında ve diğer tezkirelerde de bu konuda bahis vardır.

"Gazaliyitı o kadar latif değil değil ise de mesneviyitı pek latif ve selisdir. Yusuf ve Züleyha, Leyla vü Mecnun, Mevlid - i Cismani, Mevlid · i Ruhani ve Kıya­fetname ünvanlarıyla beş manzumesi olup cümlesinin en latif ve en meşhuru Yusuf u Züleyha'sıdır ki Molla Cami'nin manzume-i Farisiyesinden tercüme ise de hayli ilaveleri dahi vardır.

Sultan Bayezid Hin - ı Sani devrinde yaşamış ve 913 tarihinde vefat etmiştir.

Yusuf u Züleyha manzumesini kendi hatt-ı destiyle istinsah ve nüshalarını. füruht ederek geçinirmiş" 1 5

15 Şemseddin Sami, Kamusü'l-Alam s. 1982 - 1983

ıc

Page 13: YUSUF - Turuz

Yusuf ve Züleyha mesnevisinin, Molla Cami'nin Farsça eserinin bir tercümesi olduğu yolundaki mütalaanın yeterli bir tavsif olmadığı kanaatindeyiz zira, hareket noktası aynı, iskeleti aynı olan kıssayı bir çok şair kendine göre yorumlamıştır. Bun­lardan biri de Hamdullah Hamdi olmuştur. öyle ki, Yusurun başından geçenleri an­latan Tevrat ve Kur'an'daki ayetlerin de şekilleri değişik olmakla birlikte ana tema olarak hiçbir değişiklik arzetmemektedir. 16

Hamdullah Hamdi'nin mesnevi vadisini seçmesinde, hamse sahibi olmasında ve bu alanda şöhret bulmasında, asrının dünya görüşü ve hayat şeklinin de önemli bir faktör olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Zira, asrında bu türde meydana ge­tirilen eserlerin ve bilhassa meşhür olduğu çevrede okunan ve tutulan mesnevi nazım şeklinin okuyucuyu fazlasıyla tatmin ettiği görülmektedir.

Bu hususta zikrettiklerimizi Seht Bey de doğrulamaktadır.

"Yuıuf u Züleyha hikiyesin ve Leyli vü Mecnun kıssasın nazm etmiş, nazmı­

nın esas üstüvire gayet zibi ve nihiyet - i derece · i rina imiş. Yusuf u Züleyha

nazmın edenler de bundan yeg nazm etmiş yokdur derler." 1 7

Hamdi'nin vücuda getirdiği mesneviler ile bilhassa Yusuf u Züleyha mesnevisi­

nin o devir roman okuma ihtiyacını giderecek kadar zengin bir gözlem getirdiği görü­

lür. Muhakkak ki, o devrin insanı Hamdullah Hamdi'nin eserini okurken kendi duy­gulannın, düşüncelerinin, yaşantısının benzerlerini bu eserde bulmuş; böylece yazar, okuyucu ve eser arasında doğması gereken ilgiler kurulmuş olur. Fakat, onu roman­dan ayıran, esas romanın kahramanlannın dışındaki kişilerin tam ve kesin çizileme­mesi, olaylann geçtiği yerlerin açık olarak belirtilmemesi, bazı olaylara gereken öne­min verilmemesi, yazann şark geleneğine uyarak iç içe hikayeler anlatması gibi pek çok yönleriyle bugünkü roman anlayışından çok uzak olduğu da açık ve kesindir.

Kendisinin manevi ilimlere merak sanp, o alanda ihtisas sahibi olduğu, müridlik ve şeyhlik yaptığı, münzevi bir hayata çabucak intibak edecek bir yaratılışa sahip olduğu bir gerçek olduğuna göre, meydana getireceği eserlerin de ağırlık noktasını mesnevi türünün oluşturması tabii bir neticedir.

Ailesi içind_e, yetiştiği manevi muhit ve devrinin umumi şartları göz önüne alı­nırsa, Hamdullah Hamdi'nin fikri ve edebi şahsiyetini ve bu şahsiyetin meydana gel­mesindeki çeşitli sebepleri anlamak kolaylaşır. Ak . Şemseddin'in oğlu olması ve dervişler muhitinde yetişmesi onun sofiyane temayüllerini geliştirmiş olmakla bir-

16 Şeyyad Hamza, Yusuf u Züleyha, Naki. Dehri Dilçin 1st. 1946

Kur'an-, Kerim 'in Türkçe Anlamı, Diyanet işi. Baş. Yayını Ank -1961

17 Sehi Bey Tezkireıi, Vniversite kütp. ·T. Y. 3732

11

Page 14: YUSUF - Turuz

likte, gördüğü tahsil ve almış olduğu edebi terbiye, onun tasavvuf propağandası mak­sadı ile kuru ve didaktik manzumeler yazan bir derviş hüviyetini almasına mani olmuştur.

Hakiki bir sanatkar kabiliyetine sahip olan Hamdi, Ahmed Pişa'dan Zati'ye kadar on beşinci amn ikinci yarısında hakim olan edebi telakkilere ve genel zevke uymuş ve bütün bu devirde edebiyatımız üzerinde tesirli olan Ciml etkisinden kendi­sini kurtaramamıştır. Bu tesiri haklı olarak tesbit eden Aşık Çelebi 1 8

, onun Cimi 'ye mektuplar gönderdiğini de bir rivayet olarak nakletmekte ise de şimdiye kadar bu mektuplardan hiç birine tesadüf olunamadı.

Hamdi'nin sarayın ve devlet ricalinin himayesine mazhar olamayışı ve esasen uzun olmayan hayatının birçok yıllarını hüsran ve sefalet içinde ve küçük bir kasaba­da geçirmiş olması, onu Süleyman Çelebi ve Yazıcıoğlu gibi, halkın rağbetini kazana­cak dini mevzular üzerinde çalışmaya sevketmiş olma ihtimalini artırmaktadır. Yok­sa kendi san'at kudretine karşı büyük bir itimat besleyen ve muhtelif vesileler ile bu­nu b~yan eden şair mesnevi vadisinde daha başka mahsuller de verebilirdi.

Bütün eserlerinde dili, asrının vermiş olduğu özelliklere eşit olarak az da olsa Arapça ve Farsça kelimeleri bulunduruyor ise de, çoğunlukla yaşayan ve gelişen Türkçe kelimelerle yüklüdür.

15. yüzyıla gelinceye kadar hikaye ediş alanında hiç bir şairin ulaşamadığı başarıyı elde eden Hamdullah Hamdi, bu başarının temininde muhakkak ki dil ve üslup faktöründen de önemli derecede istifade etmiştir. Eğer dili ağdalı ve anlaşılmaz üslubu da akıcı olmasaydı, ne kadar sanatlı olursa olsun devrinde sevilip tutulamaya­caktı. Oysa, eserlerindeki dil ve üslup özelliği o devir ve sonraları dahi onun, fevkala­

de olarak nitelendirilmesine vesile teşkil etmiştir.

"Mest olup dilberün hitabından Ol dem el yudi yüzi ahından

Yaresi üzre yare urdı çü yar Ol~ı bimar iken dahi bimar

Eyle deprendi aşk silsilesi Toldı cana cünun gulgulesi." 1 9

Bu beyitlerde görüldüğü gibi dil sade olmakla beraber anlatım ve üslupta da bir akıcılık ve heyecan vardır.

18 Aşık Çelebt (Meşairü'ş-şuara) Vnv. ktp. T. Y. 2406 19 Yusuf ve Züleyha mesnevisinin 2650 - 2652. beyitleri

12

Page 15: YUSUF - Turuz

Dil, gazellerde daha sadeleşmiş, çok defa mahalli tabir ve kelimelere dahi yer verilmiştir. Aynı zamanda, his ve heyecan en üst seviyeye ulaşmıştır.

"Tiz gelem diyu vade itmişdi Turmadı ol karara eglendi2 0

Eyi gül hevina dişeli ben bülbül - i garib Yirümi bir ü mesnedümi hare eyledün2 1

Ben şeb - süvar olam dir idüın devlet atına Eyvah ki pay - dir degül bu rikAh - ı baht2 2

çeşitli gazellerden seçilen bu beyitlerde,

hevii., bülbül - i garib, mesned, devlet atı, pii.y - dii.r, rikii.b - ı baht. kelimeleri yabancı olmakla birlikte, Doğu Edebiyatının ortak kültürünün yerleşmiş kelimeleri olarak ve halk arasında bilinen ve kullanılan kelimelerdir. "Eglendi" mahalli olduğu kadar yerinde kullanılmıştır.

Hamdi'nin ~ubu bu çerçeve içinde akıcıdır, arüz veznine olan hakimiyeti ve uzun vokalleri bulunmayan Türkçeye has vezin seçmiş olması üslubunun daha da berrak bir tarzda bürünmesine sebep olmuştur. Hatta bu vadide kendisinden sonra ge­lenler ve aynı konuyu işlemeye çalışanlar da aynı üslubu denemeye çalışmışlar2 3

hatta, Kadı Sinan, Şikiri, Kimi, Likai, İbn - i Kemli mesnevi sahasında bunu uygula­mışlar ise de, Hamdl kadar başarılı olamamışlardır.

ESERLERi

DiVAN:

16. asır tezkirecilerinin Hamdi'nin mürettep bir divanı olduğundan kesinlikle bahsetmemelerini göz öüne alan batılı Türkoloğlardan Gibb ve Menzel, onun ba~a bir çok şair gibi divin tertip etmediğini beyan ederler. Sadece gazeliyat mecmuası meydana getirdiğini belirtirler.

ıo Hamdi, Yiı.sufu Züleylıa 1081. beyit

21 Hamdi, a.e. 2661. beyit 22 Hamdi, a.e. 2840. beyit 23

Köprülü M. Fuad, Türk Edebiyatı Tarihi, 1980 s. 387

13

Page 16: YUSUF - Turuz

Halbuki Enisi Menakıbı'nda "kaside ve gazellerinin huruf üzerine tedvin edildi­ğinden" ve tertip edilmiş bir divanı olduğundan bahs olunur. Hatta Süleymaniye kütüphanesinde Es'ad Efendi kitapları arasında 2626 numarada, Hamdi divanının bir nüshasına tesadüf edilmemektedir.

Divan, 2 münacat, 6 na't, bazıları Farsça olmak üzere 182 gazel, 18 kıt'a 1 tarih ve 3 beyit ihtiva eder. Bu nüsha H. 990 da istinsah edilmiştir.

Ak - Şemseddin Mescidi vaizi Hüseyin b. Seyyid Muhammed tarafından istinsah edilmiş olan bu nüshanın müstensihi, bunu şairin el yazısından kopya edilmiş bir nüs­hadan yazdığını söylemektedir ki, bu kayıt Enisi Menakıbındaki ifadeyi teyit etmek­

tedir.

Ali Emiri kitapları arasında manzum eserler 120 numarada kayıtlı ve 134 man­zumeyi ihtiva eden ayrı bir nüsha daha vardır.

LEYLA vo MECNUN:

Latifi, Riyazi ve Mecdi.ye göre şair bu eserini 905(1499) da yazmıştır. Mefai­lün, mefaDün, fa'fılün vezniyle yazılan eser varak ve satır sayılarına göre 4220 beyit-

ti. 2 4 r.

Bu eser, Fuzuli'nin eseri gibi san'at yönünden güçlü bir eser olmamakla birlik­te, her şeyden önce Türk dilinin gelişmekte olduğu bir devri aksettirmesi bakımından önemlidir. Çünkü Hamdullah Hamdi, yabancı kelimelere eserinde çok yer vermiş ol­masına rağmen, on beşinci yüzyılda günlük konuşmalarda geçen pek çok öztürkçe kelimeyi de kullanmıştır.25

Hamdi eserine şu beyitle başlıyor:

"Çü ismü'llah ola ünvan - ı defter Gerekdür ta ebed ohnaya ebter"

Münacat, na't, miraciyeden ve "Tergib - i ışk - ı dil - ara ve duhul - i kıssa - i Mecnunu Leyla" başlıklı bir manzume ile bir "mesel" den sonra "Matla - ı Dastan · başlığı altında hikayeye girer.

24 Güler Zülfü, Hamdi'nin Leylô vü Mecnun Mesnevisi lnc. - Metin - Atatürk Vnv. Doktora (Tezi basılmamış) 1983

25 Atatürk Vnv. Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi s. 1. s. 25

14

Page 17: YUSUF - Turuz

Çift kahramanlı bir aşk hikayesi olan eser, içtirna1 bir konuyu ele alışı ve halk zihninde yer etmiş bir aşk hadisesini manzum halde ifade etmesi bakımından o asır için hem dil hem de san'at yönünden kayda değerdir. Beşi yurt içinde dördü yurt dışında toplam dokuz yazması bulunmaktadır.

MEVLİD:

Bu eserde yazılış tarihi kaydedilmemekle birlikte, dil ve imli özellikleri bakı­mından aynı yüzyılda istinsah edildiği anlaşılmaktadır.

Hamse sahibi olmakla meşhur Hamdi, diğer mesnevilerde olduğu gibi, (Yusuf u Züleyha dışında) bu eserinde de pek başanlı olamamıştır.

Hamdt'nin bu eseri hakkında bugüne kadar kesin bir hüküm verilememiştir. Aşık Çelebi ve Kitip Çeleb1 tezkirelerinde "Mevlid al Cismin1 ve Mavrid al Ruhani" diye zikredilmektedir. Hasan Çelebi tezkiresinde ise eser ''Mevlid - i Cismini ve Mavlid - i Ruhinl" diye geçer.

Tezkirelerdeki kayıtlara göre, bizce Hamdi'nin iki tane mevlidi vardır. Gibb'in bahsettiği, metin örnekleri verdiği mevlid'in, Mevlid - i Cismini olduğu buna mukabil Necla Pekolcay'ın Türkçe Mevlid Metinleri isimli eserinde bahsettiği mevlidin ise Mevlid - i Ruhani olduğu üzerinde kanaatler birleşmektedir.2 6

. TUHFETÜ'L - UŞŞAK:

Mevzuu bakımından Hamdullah Hamdi'nin en orijinal mesnevisi sayılabilecek küçük bir aşk hikiyesi, mefailün, mefiilün, fa'ulün vezni ile yazılmıştır. Hangi tarih­te tanzim edildiğini bilemediğimiz bu mesnevinin özü diğer mesnevilerden bir kaçı gibi Gibb tarafından neşredilmiştir.

Fakat eser, halihazırda kütüphenelerimizde mevcut değildir.

Gibb'e göre "eser, orijinalitesini kaybetmeden zamanımıza kadar gelmiştir, ne bir tercüme ne de aynı konunun tekrar yazılmasıdır. Konu gerçektir ve Hamdt'nin bir keşfidir."

KIYAFETNAME:

Hamdf'nin hamsesine dahil olan ve Fiilitün, mefiilün, fa'Jun" vezni ile yazdığı bu mesnevinin de hangi tarihte vücuda getirildiği kesin olarak belli değildir. İnsan vü­cudunun azalarını bir kaç beyit içinde ayrı ayn belirterek, herbirinin özelliğine göre, insanların karekterlerine işaret ve hüküm veren bu eser küçük bir başlangıçtan sonra, bu organlann görünüşlerine göre ne gibi ahlikt hususiyetler ifade ettiğini anlatır.

26 Pekolcay Necla, Türlıçe Mevlid Metinleri Türkiyat No: 346

15

Page 18: YUSUF - Turuz

Şark edebiyatlarında ve bilhassa Türk edebiyatında bu konuya dair yazılmış çeşitli eserler arasında, Hamdi'nin Kıyafetname'si mevzuu itibariyle halk arasında yay­gınlaşmiştır. Fakat edebi kıymet bakımından büyük bu nev'i eserler gibi, hiçbir kıy­meti haiz olamamıştır. Yazma nüshalarından yedi tanesi Süleymaniye, biri Millet, biri Atatürk Unv., ikisi Topkapı kütüphanelerinde bulunmaktadır.

AHMEDİYYE VEYA MUHAMMEDİYYE:

Yazıcı - zade Mehmed'in meşhur Muhammediyye'sine nazire olarak yazıldığı eski kaynaklarda belirtilen, fakat bugün elimizde bulunmayan bu eserin ismi Enisi Menakıbı'nda ve Beyanı Tezkiresinde Ahmediyye olarak, Şakaik Tercümesi ile Keşfü'z - Zünun'da ise Muhamrnediyye olarak zikrediliyor.

Bu eserin de halk arasında bir rağbet görmediği ve hatta edebi kıymete haiz ol­madığı anlaşılmaktadır.

Yazma nüshalarına mevcut kütüphanelerimizde tesadüf olunamadı.

YUSUF VE ZÜLEYHA MESNEVİSi

Hamse sahibi olduğu bilinen Hamdullah Hamdi'nin hamsesine dahil olan en gü­zel eseri bu mesnevidir. H. 897 yılında Yusuf ve Züleyha'yı meydana koyarken, muhakkak ki kendisinden evvel ve devrine yakın İran ve Türk şairlerinin eserlerini tetkik etmiş, tanımış, duymuş veya bunları yapmamış bile olsa, bu eserlerden bahse­den kaynaklardan onların varlıkları hakkında bilgi edinmiştir kanaatindeyiz. Zira, Firdevsi'nin ve Cimi'nin kendisine ilham verdiğini beyan eden Hamdi, sadece İran şairlerinden etkilenmiş ve sadece onların eserlerini görmüştür manasına gelmez. Çün­ki, Hamdl'nin eseriyle, kendisinden evvel Yusuf ve Züleyhl yazan şairlerin eserl~ri arasında çok az farklılıklarla büyük benzerlikler vardır.

Gerek konuların dizilişi, gerekse asıl kahramanların yanında yardımcı kahraman­ların isimlerinin değişik de olsa (Bazığa - Nazığa) varlığı bizi bu hükme götürüyor.2 7

Yusuf ve Züleyha eserinde Firdevsi'den bahseden beyit incelenecek olursa,

"Kam Firdevs-i Tusi gibi fasih Bülbül - i nazın - ı dastarı - ı melih "2 8

27 Kıssa-i Yusuf Aleyhisselôm, Manisa 11 Gn. ktp. 1401 703. beyit 28 338. beyit

16

Page 19: YUSUF - Turuz

Kendisinin eseriyle bir ilgisinin olr;nadığını, hatt.a Firdevsi'nin böyle bir eserinin olduğunu da ima etmediğini, sadece mesnevi alanında kabiliyetli bir şahıs olduğunu ondan ilham aldığını anlamanın daha doğru olacağını söylemek yerinde olur. Zira, Firdevsi'ye ait olduğu bilinen Yusuf ve Züleyhi'nın son yıllarda ona ait olmadığı üze­

rinde kanaatleri olanlar da vardır.2 9

Kur'an'da "ahsenü'l - kısas" diye adlandınlan "Yusuf peygamber kıssası" en çok yazılıp, okunan hikayelerimizin başında gelir. Şair, şeyh, derviş, tarihçi, tefsir­ci olarak bu konuyu işleyenler çoktur. Manzum ve mensur yüze yakın Yusuf ve Zü­leyha hikayesi vardır.30

Hamdullah Hamdt, vücuda getirdiği Yusuf ve Züleyha mesnevisini evvela bir önsöz ile Bayezid Il'ye sunmuş, umduğu ilgiyi, yakınlığı ve bağışı bulamayınca, eserinden bu önsözü çıkararak zamanındaki anlayışsızlıktan, değerbilmezlikten yakın­ma yollu bazı parçalar eklediğini, şair Zatt'den naklen Latifi ve Mecdi kaydetmekte­dir. Aynı konuyu Faik Reşad da zikretmektedir. 31

"Zatiden nakledildiğine göre, bu kitabı önce il. Bayezid'e sunmuş. Her neden­se rağbet ve iltifat görmediğinden canı sıkılıp padişahın methinde yazdığı beyitleri kitabından atıp, bunun yerine (Alemde haridar -ı meta . ı ma'rifet kalmadı) yolunda şikiyet ifade eden cümleler yazmıştır.

Hamdi, Yu;uf ve Züleyha mesnevisinin "sebeb - i nazın" bölümünde, eseri niçin yazdığını, yazmaya nasıl başladığını, kendisini bu eseri yazmaya yönelten sebepleri anlatır.

"Çuoki itdi vefat hazret . i pir ltdiler ne didi ise bi - t.akir

Gitdi ol gamda ben mukim oldum Cevrden süfte - dil yetim oldum

Yusuf irmiş belası gayetine irmedüm ben cefa nihayetine

Anun ihvanı itdi zulm - u hased Bunlarun nesli kendülerden eşed

29 Hayyampu.r, Doktora tezi 1212 s. 54 30 Levend, Agah Sırrı, Divan Edebiyatında Hikaye T.D'K. Türk Dili Arş. Yıllığı,

Belleten 1967 s. 226 31 Faik Reşad, Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye,,. 223

17

Page 20: YUSUF - Turuz

Namın andukça Yusuf'un o aziz Yad olur idi dilde mihr - engiz

Yüsuf'un çekdügümce gussasıru Gussam okurdı bana kıssasını"32

Babesından bahseder; babasının öteki kardeşlerinden çok, kendisini sevdiğin­den, onun ölümünden sonra, kardeşlerinin kendisine eziyet ettiklerinden bahsederek kardeşlerinden hased ve eziyet gören Yusuf'a benzettiğini, Firdevsi ve Cami'den il­ham aldığını ve bu sebeplerden ötürü manzumesini kaleme aldığını belirtiyor. Karşı­laştırmalı metnimizin 342. beytinde Hamdi kendi açık ifadesiyle,

"Terceman oldı bazı tercemesi Nazma germ oldı tabumun hevesi"

derken, Cami'nin eserini belki kendisinin görmediğini fakat tercümelerinin kendisine rehberlik ettiğini ve bunlardan faydalandığını anlamak da mümkündür.

Babesı Ak - Şemseddin'i, onun sevgi ve şefkatini onun sağlığındaki günleri bü­yük bir özlemle anar.

"Bana eylerdi şefkatiyle nazar Dir idi olmasa bu oğlum eger

Gider idüm bu dar - ı mihnetden Derd ü gamdan bela - yı gurbetden"

Babasının ölümü ile durum birdenbire değişir, sevincin yerini keder alır.

Kardeşlerinden acı acı dert yanar.

"Akibet eyledüm bu kıssayı cüst Bulmadum Türki dilde anı dürüst"

Diyerek, Türk dilinde yazılmış Yusuf ve Züleyhaları tetkik ettiğini fakat,kendi görü­şüne ve san'at anlayışına uygun bir esere rastlayamadığını açıkça itiraf etmiştir.

Eser 6241 beyit halindedir ve 346. beyitten itibaren Hamdi, ''Matla - ı Dasi­tan - ı Yusuf Aleyhisselam" başlığıyla asıl hikayeye girer ve hikaye için 5896 beyit ayırmıştır.33

32 Karşılaştırmalı metnin 327 - 332. beyitleri 33 Kavcar Cahit. Belleten 1968 myfa 167 de DTCF Paif Yelkeni kütp. 1144 ve l.S.Ef.

kütüphanesi 1/289 nolu yazmaların karşılaştırılması sonucu hikôye için beyit Ba­

yısını 5775 olarak kaydediliyor.

18

Page 21: YUSUF - Turuz

Hikiye boyunca, olayların gidişatını bozmayacak ve okuyucunun dikkatini dağıtmayacak tarzda "nükte, pend, rivayet, hikaye - i munasib"lere yer vermiş, bun­lardan bir takım ahlaki sonuçlan okuyucuya aktarmaya çalışmıştır.

Hamdi'nin Yüsuf ve Züleyha'sı, öz olarak Kur'an"daki Yusuf suresine sadık bir tarzda cereyan eden olayları ihtiva eder. Ancak, hikayeye canlılık vermek, onu renk­lendirmek ve okuyanın zihninde yaratılışıyla bağdaşır bir hayal gücü oluşturabilmek amacıyla teferruat yolu açılmıştır. Bu teferruat, hikayenin özünü zedelemez, fakat onu daha zinde hale getirirken, biraz da san'atla yoğurur. Teferruatın fazla oluşu, yeni yeni olaylann içine girilişi, hikayede beşeri yönün ağırlık kazanmasına, aşk mef­humunun da bu noktada toplanmasına sebep olur. Ancak, eserin sonlarına doğru be­şeri aşkın yavaş yavaş yerini ilahi aşka terkettiği açık olarak sezilir.

Mesnevi içinde hadiselerin giriftlik kazandığı ve hiç ümit edilmeyen olayların ortaya çıktığı veya hikayede, bilhassa Züleyha'nın başarısız aşk teşebbüsleri sonucun­da onun ağzından veya başkaları ağzından söylenen gazeller, olayların anlatımına uygunluk verdiği gibi duygu, heyecan ve canlılık vermesi bakımından da önemli bir yer işgal etmektedir. Bu gazeller bir araya toplanmayıp, serpiştirilmiştir ve toplam on beş tanedir.34

Gazellerin dokuzu Züleyha'ya, üç tanesi Yakub'a, biri Mısır halkına, biri Malik'e, biri de Bazığa'ya aittir. Mesnevi içinde yer alan bu gazeller Hamdi Divanında mevcut değildir.

Eserin sona erdiği beyit üzerinde tereddütler vardır, karşılaştırma yaptığımız nüshalardan üçünde mesnevi şu beyitle sona eriyor.

"Şükrü minnet Hudi -yı Sübhana Ki bu nazmı yetürdi piyana"

Dört nüshada ise bu son beyte ilave olarak

,"Çun hafif bahri geldi ab · 1 hayat Failfıt mefailun fıiilit"

bu beyit eklenmiş durumdadır. Ayrıca dört nüshada mevcut beyitlere iUlve olarak

"Sekiz yüzle toksan yedide tamim Bu nazmı tamam itdi Hamdi fakir

Kodı ehi - i derde buru yad - gar Recası olardan dua - yı münir"

34 Ayan Hüseyin, Atatürk Vnıı. Edebiyat Fak. Araştırma Dergisi,. 5

19

Page 22: YUSUF - Turuz

eklenen bu manzum parçanın vezni "faulün, faulün, faulün, faul olarak, esas mesnevi vezninden aynlmaktadır ki, bunlann metine sonradan müstensihler tarafından ilave edildiği kanaatini kuvvetlendirmektedir.

Hamdi, eser içinde olayların gidişatına uygun başlıklar koymuştur. Hikaye içinde bu başlıkların sayısı doksan sekizdir.

Yusuf ile Züleyha mesnevisinin yazma nüshalarının yurt dışında 22 nüshası, yurt içinde çeşitli kütüphanelerde ise 86 nüshası vardır. 35

A - ESERDE ANLA TiM:

HamdullahHamdi, mesnevisinin yapısında, değişikliği daha başlangıçta yapmış, devrin padişahına övgüden kaçınmış, bu övgüyü yapmışsa da eserinin içine almamış­tır. Eserin sonunda da padişaha övgü yoktur.

Eserin temel taşını oluşturan dini eserlerin dışına çıkılmadan bir yapı oluşturul­duğu için, şairin sadece teferruat üzerinde durması tabiidir. Zira kendinden evvel ortaya konan Yusuf ve Züleyhalarda dini propağanda unsuru ön planda gelirken, Hamdi ile bu unsur ikinci pli.na alınmış, birinci planda aşk ve san'at yer bulmuştur.

Bu unsurların eser boyunca devam etmesi, olayların belli ve muntazam bir sı­raya göre dizilmesine sebep olurken bu sıra okuyucu zihninden silinmeyecek tarzda etkili ve sürprizlerle doludur.

Bununla birlikte eser içinde, başlangıçtan beri olağanüstü bir takım hadiselere değer verilmiştir. Bahçede bulunan ağacın, Yakub'un her çocuğu oldukça dal budak vermesinden başlayarak kurdun, tasın, meleklerin konuşmalanna varıncaya kadar bir takım hususiyetler, geçmişteki dini ve milll unsurlann etkisi altındadır. Bu bakımdan anlatıma büyük ölçüde etki eden ve yön veren motifler vardır.

Bu aşk hikayesinde çeşitli motifler işlenmeğe çalışılmıştır. Ancak hikayenin daha önce Fars şairleri elinde işlenmiş olduğu nazara alınırsa, bir çok motifin onlar­dan alındığı sonucuna varmamız tabiidir. Fakat, Hamclt ortak olan bu motiflere ken­diliğinden neler katmıştır? Bunu bulup ortaya çıkardığımız zaman, milli motifler bulmuş oluruz.

Bu tesbiti yaparken, tabii fazla ümitli olmamak gerekir. Bunun idraki içinde ve yüzyıllarca İslamiyetle rabıtamızı da nazara alarak konuyu incelemek gerekir. Çünkü, müslümanlığın Türkler tarafından kabulünden evvel sosyal ve kültürel ortam başka iken, İslamiyetin kabulünden sonra sosyal ve kültürel hayatımızda değişiklikler olmuş­tur.

35 Onur M. Naci, Hamdullah Hamdi, Edebi şahsiyeti tıe eserleri Atatürk Vntı. Ed.

Fak. Doktora öncesi çalışması, Elazığ - 1978

20

Page 23: YUSUF - Turuz

Hamdi'nin mesnevisinde olan ve Kur'an'da da bulunan motifleri şu şekilde sıra-layabiliriz.

ı. Yusur'un rüyası ve onu ifşi edişi 2. Yusurun kuyuya atılışı 3. Yusuf'un kervan tarafından bulunarak satılışı 4. Kadınların dedikodulan ve Yusuf'un zindana atılışı 5. Rüya tabiri 6. Mısır azizi oluşu 7. Kardeşleri ve babasıyla buluşması.

Yedi ana konu üzerinde topladığımız bu müşterek motiflerin dışındaki motifle­ri MİLLi MOTİFLER olarak niteleyebiliriz.

1. AİLE SlsTEMt:

Eski Türk aile sisteminde ana, baba ve çocuk üçlüsü büyük bir önem taşır. "Ata oğlu ataç doğar" atasözü bu inanışı doğrular. 36

Hamdt'nin mesnevisinde de Yakub ile Yusuf arasında bir bağlılık bulunmakta, şair bunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Eserin 551 - 603. beyitlerinde bu sevgi çeşitli vesilelerle işlenir. Baba oğluna yön verip onu yetiştirir. Bu motif Türk aile sisteminin bir tezahürünü, Yakub'un aile içindeki otoritesini göstermesi yönünden kayda değer.

2. KURT, MELEK, MEZAR, TAS GİBİ V ARUKLARIN KONUŞMALARI:

Mesnevi içinde; Kur'an'da 12. surenin 17. ayetinde de geçtiği üzere, Yfısuf'un kardeşleri, kurdun Yusuf'u yediğinden bahsederlerse de kurdun konuşmasına dair bir işaret yoktur. Fakat, eski Türk destanlarında rastladığımız üzere bu nev'i varlıkların dile gelerek konuşmaları bir motif olarak destani bir unsurdur. üstelik olağanüstülük vasfını da korur.

Kurtla ilgili kısım mesnevide 1167 - 1424. beyitler arasında ele alınmış ve iş­lenmiştir.

"And içerim ki yimedüm anı Uyma ebnine itme bühtinı (1366. beyit)

36 ôgel Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Ankara, 1979

21

Page 24: YUSUF - Turuz

Kur'an'da bahsi geçmeyen, fakat Dede Korkut'ta "Basat'ın Tepegöz'ü öldürme-si Hikiyesi"nde geçen bir motif de "harami"dir.37 Bu motif, mesnevinin 1189. beytinden başlayarak şöyle anlatılır.

"Didiler çün biz eyledük seyran Kaldı ol cimemüz katında heman

Hali bulup harami ol caya Eylemişdür şehid ol ayı

Çünki Yakub işitdi bu haberi Kalmadı kizbe şüphesi eseri

Didi bu söz dahi degül makul

Akil olan bum ider mi kabul

Ki harami bulup bir oğlanı

Gönlegin koya öldürüp anı"

Hamdi, mesnevide, Bünyaınin'in cuvalında bulunan tasın dile gelerek, Yı'.isuf'un başına gelenleri hikaye edişini 5858. beyitten itibaren verir.

''Bir ulu tas idi meger ki o •' Ölçüp anunla ıatılurdı meta' "

Yusuf kuyudan çıkarılıp satılmak üzere götürülürken, annesinin mezarı başına gelince; mezar, Yı'.isufla konuşmaya başlar, bu motif 1759 - 1901. beyitler arasında yer alır. Sade, hisli ve güzel bir Türkçe kullanılır.

"Kaşki ben de ölsem anacuğum Sana hem - türbe olmm anacuğum''

3. PERi İLE OLACANOSTO IZDİV AÇ:

Eski Türklerde, Oğuz Kağan Destanı'nda var olan bu motif şöyledir.

"Karanlık bastı. Gökten bir ışık düştü. Oğuz Kağan yürüdü. Gördü ki bu ışığın arasında bir kız var, yalnız oturuyor. Oğuz Kağan onu gördükte aklı kalmadı, gitti. Onu sevdi, aldı.38

37 Ergin Muha"em, Dede Korkut Kitabı Ankara, 1964 Hızarcı Suat, Dede Korkut Hikayeleri latanbul, 1966

38 Banarlı Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi -lst. 1971

22

Page 25: YUSUF - Turuz

Burada bir peri, melek motifi verilirken Dede Korkut Hikiyesinde de aynı ko­nuya temas edildiğini görüyoruz.

"Çoban kepeneğini üzerlerine atb, peri kızının birini tuttu, tamah edip hemen çiftleşti."

Hamdi'nin mesnevisinde de aynı motife yer verilir.

"Bir rivayet budur çim Kıtfir Vaslına anun olsa damen - gir

Bir peri sureti Züleyhiida Def'i hazD' olurdu arada" 39

. Böylece Züleyha ile Kıtfir'in izdivacı yerine, Kıtfir'in bir peri, melek ile olağa­nüstü izdivacına işaret ediliyor. 4 0

4- SAYILAR:

Eski Türklerde yedi, kırk, üç ve üçün katları oldukça fazla kullanılmıştır. Bun­lar içinde yedi sayıı;ı özellikle çok fazladır, üstelik kutsal bir rakam olarak da görülü­yor_4ı

Hamdi'nin bu mesnevisinin de, 532, 1393, 2554, 2791, 4265, 5129. beyitle­rinde yedi rakamına rastladığımız gibi, şu beyitlerde de görmemiz mümkündür.

"Gördi yedi anık sığır dahi şah

Ol yediğ bu yediyi yidi çiı gıih

Gördi hem yedi taze ter htişe Gina lezzet verür dile tiışe

Hem yedi huşk - i huşeler bitdi Ol yediye tolaşdı huşk itdi.

Yedi yıl ki ucuzlık oldı cihan Ni'met ile tolup zemin ü zeman"42

39 3162 - 3163. beyitler. 40 Onur M. Naci, Akşemseddin - zade Hamdullah Hamdl'nin Yusuf u Züleyha mes­

neııisindeki önemli motifler, Türk Kültürü Dergisi Ekim -1984 s. 258 41 ôgel Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Ankara, 1979 42 5131-5614. beyitlerarası

23

Page 26: YUSUF - Turuz

S - ZİYAFET (TOY):

Hamdi'nin Yusuf ve Züleyha mesnevisinde Yusuf, kıtlık yıllannda Mısır'a gelip buğday almak isteyenlere ziyafet vererek, karınlarını doyurduğu şeklinde ifadeler vardır.

Eski Türklerde, Türk hakanları türlü sebeplerle yemek yedirip, eğlendirmeyi ihmal etmezlerdi. Bu motif Dede Korkut'ta Büyük Han'ın yaptığı "ulu toy" ile bey­lerin yaptık.lan "küçük toylar" şeklinde göriilür.

Yusuf kendi kardeşlerini tanıyarak, üç gün onlara ziyafet verir, Mısır Şahı Reyyan'ın verdiği şölen de şu beyitlerde yer alır.

"Şöleni çıkdı ak.ibet şahun Dalış olundı sümatı dergıihun

lhvet - i Yôsııf'a virildi çôn aş Sundı bir çiniye iki kardaş43

Bu beş ana motif milfi kültürümüz açısından Türk insanının o asra göre, çok evvelki asırlarda mevcut milll unsurlarını kaybetmeyerek; kendisinde mevcut bir genmiş, bir iç güdüymüş gibi, yüz yıllar sonra ortaya koyduğu bir eserinde Hamdul­lah Hamdt'nin, bu noktalan tekrar tablolar halinde sahneye koyması büyük önem taşımak tadır.

B - ESERDE TEMLER:

Başlıca üç tem işlenmiştir.

a) Yusuf'un kardeşlerinin ona karşı olan hasetleri ve bu ana tem etrafında Yu­surun başına gelenler ve o zamandan sonra hayat akışının değişmesi ilk göze çarpan konudur.

b) Züleyha'nın tek taraflı beşeri aşkı, eserin çoğunluğuna hakim olan bir unsur­dur. Beşeri aşkın Züleyha'yı ayrılık ateşiyle yandırdığı, yaşlılık halinde dahi Yusuf'. un özlemi içinde oluşu çok detaylı ele alınır. Ayrılık ve aşk birlikte ve iç içe işlen­miştir.

c) Allah'a tevekkül, ona saygı, sevgi ve Allah korkusu, eser içinde görülürken, toplu halde olmasa bile zaman zaman kendisini hissettirecek derecede önem kazan­mıştır.

43 5804 ve 5805. beyitler

24

Page 27: YUSUF - Turuz

Bu üç ana tem yanında olayların seyrine yardımcı olabilecek konular da göze

çarpar. Yakub'un sabn, inanç sahibi olanlarla olmayanların arasındaki farklar, öz ve üvey kardeşler arasındaki fark, Yusurun güzelliği ve bu güzelliğin herkesce takdir edilişi, Yusuf'un sabn, ilahi aşk gibi ikinci planda, yardımcı temler işlenmiştir.

Yusuf'un Bünyamin dışındaki kardeşleri kendisine üveydir, bu sebeple Bün­yamin, eserde Yusuf'a düzenlenen hased olaylannın içinde değil, babası Yakub'un yanındadır.

Eserin sonlarına doğru Züleyha, ilahi aşka teslim olur, beşeri aşk eserde yerini iliht aşka terkeder.

C - ESERDE VEZİN

Hamdullah Hamdi, mesnevisinde vezin olarak,

"Feilitün, mefailün feilün" Fi'ilitün mefailün fa'lün

kalıbını seçmiş ve kullanmışbr.

"Yer yaratdı kef - i bihirmdan Gökler itdi anun buharından (14. beyit)

Ki bu ya Rab ne gülıitin gülidür Gulgulı hoş ne bağ bülbülidür (457. beyit)

++-/+-+-/++-­- + - - I + -- + - / --

Eser içinde mesnevi vezninin dışında terkib - i bendte 44

Mef'ulü, mefailün, feulün - - + / + - + - / + - - kalıbı kullandırken,

mevcut on beş gazel ve bir rübai için de şu kalıplar kullandmıştır.

1. gazel (1080 - 1084. beyitler)

Feilatün, mefailün, fe'ilün Failatün, mefailün, fa'lün

2. gazel (1090 - 1094. beyitler) Mefailün, feilitün, mefailün, feilün Mefiilün, feilitün, mefailün, fa'lün

44 183-238. beyitleraraıı.

+ +- -/ +- +-/ + +­- + --/+-+-/--

+ - + - I + + - - I + - + -· I + + -+-+-/++--/+-+-/--

25

Page 28: YUSUF - Turuz

3. gazel (1214 - 1218. beyitler) Failitün, fiilitün, fiilün

4. gazel (2181 - 2185. beyitler) Mefiilün, feilitün, mefiilün, feilün Mefailün, feilatün, mefiilün, fi'lün

5. gazel (2470 - 247 4. beyitler) Mef'ulü, fıi'ilıitü, mefailü, fiilüıı.

6. gazel (2657 - 2661. beyitler) Altıncı gazel, beşinci gazel veznindedir.

7. gazel (2697 - 2701. beyitler) Mefiilün, feilatün, mefiilün feilün Mefiilün, feilitün, mefiilün fa'lün

8. gazel (2836 - 2840. beyitler) Mef'ulü, failatü, mefailü, fi'ilün

Rübii ( 2846 - 284 7. beyitler) Failatün, Fiilitün, Fiilün

-+--/-+--/-+-

+ - + - I + + - - I + .- + - I + + -+-+-/++--/+-+-/--

--+/-+-+/+--+/-+-

+-+ - / + +- -/ + -+-/ + +­+-+-/ + + - -/ + -+ -/- -

- -- + /- + -+ I +--+ 1- +-

- -+ --/- +--/- + -

9. gazel (3344 - 3348. beyitler) Mefailün, mefailün, mefiilün, mefailün +---/+---/+---/+---

10. gazel (3433 - 3437. beyitler) Mef'ülü, fiilitü, mefailü, fiilün

11. gazel (3514 - 3518. beyitler) On birinci gazel onuncu gazel veznindedir.

12. gazel (3884- 3888. beyitler) On ikinci gazel, onuncu gazel veziıindedir.

13. gazel (3988 - 3992, beyitler) MeUilün, feilitün, mefiilüıı, feilün Mefiilün, feilatün, mefiilün,fa'lün

14. gazel (4539- 4545. beyitler)

--+/-+-+/+--+/-+-

+-+-/++-...:./+-+-/++­+-+-/++--/+-+-/--

On dördüncü gazel, on üçüncü gazel veznindedir.

15. gazel (5281- 5286. beyitler) On beşinci gazel, on üçüncü gazel veznindedir.

26

Page 29: YUSUF - Turuz

YUSUF VE ZÜLEYHA 'NIN N0SHALARI45

Metin meydana getirilirken birbiriyle karşılaştudığımız eski el yazma nüsha­lar şunlardır:

1. AO - Atatürk Onv. Seyfettin özege Kütüphanesi No: 41/205 ypk. 15 st. yazı talik, istinsah tarihi: H. 897

2. T -İstanbul üniversitesi Kütp. T. 3579/188 ypk. 18 st. yazı siyakat.a benzer, istinsah tarihi: H. 933

3. A - Ayasofya Kütüphanesi No: 3902 fı,12 ypk. 15 st. yazı nesih, istinsah tarihi:H. 941

4. R - D.T'C.F. Kütüphanesi (Raif Yelkenci ktp.) No: 1144/213 ypk. 15 st. yazı nesih, istinsah tarihi: H. 948.

5. AE2 - Millet Kütüphanesi (Ali Emiri Man. Esr. Böl) No: 1168 /211 ypk. 15 st. yazı nesih, istinsah tarihi: H. 971

6. D - D.T.C.F. Kütüphanesi (İ. Saib Ef. Kt.) No: l/'J2J9fı,04 ypk. 15 st. yazı, talik, istinsah tarihi: H. 1003

7. Ü - İstanbul ünv. Kütüphanesi No: 675/199 ypk. 15 st. yazı nesih, istinsah tarihi: H. 1008

8. AEi - Millet Kütüphanesi (Ali Emiri Man. Esk. Es) NO: 1166/215 ypk. 15 st. yazı nesih.

9. S - Süleymaniye (H. Hüsnü ktp) Kütüphanesi No: 1007 /215 ypk. 15 st. yazı nesih.

10. E - Atatürk ünv. Aı:aştırma Enst. Kitaplığı No: yok./152 ypk. 15 st. yazı nesih.

45 Nüshaların tesbitinde ııe karşılaştırılması sırasında, Atatürk Vniversitesi Fen · Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Halük ipekten Yn değerli fikir­

lerinden ve ilminden son derece istifade ettik, şükrôn arzederiz.

27

Page 30: YUSUF - Turuz
Page 31: YUSUF - Turuz

MESNEViNiN

ORiJiNAL METiN VE DiPNOTLARLA

NESRE ÇEVRiLMiŞ ŞEKLİ

Page 32: YUSUF - Turuz

1 Zikr olunrnaı;ı evvel ismu 'llilı Her ne başlama Ahır ola tebilı

Söz ki olmaya anda hamd-ı Hüda lnnez andan sımah-ı cine 111da

Her ki yad itdi nam-ı Rahmanı Toyladı rahmet-i Rahim anı

Mülkine gerçi vacib oldı sena Mümteni 'dür veli seza-yı Hüda

5 Emr ile abdı mübtela eyler Zitına layık ol sena eyler

Rİıh-ı Ahmed ki nıh-ı a'ıamdur Ruhlar ceyşine mukaddem dür

Şehsuvıir-ı mücerredat oldur Mefhar-ı cümle kayinat oldur

Mustafadur güzide-i rüsüle Nusha oldur ceride-i rüsiile

lrdi lutfından ateşe çu neim Oklı berd-i selıim-ı İbrahim

10 Nurıla oldı tıynetine sirişt Ta nübüvvet binasına ola hişt

1 Allah 'ın ismi anılmadan başlanılan her işin sonu hü,andır. (çöküştür) 2 lçinde Allah~

şükür olmayan sözden can kulağına ses gitmez. 3 Allah 'ın (Rahman 'ın) adını anan

kişiyi Allah 'ın rahmeti ağırladı. 4 (A ilah 'ın) mülkünü methetmek oocip oldu, fakat

Allaha layık (kul) olmak imkansızdır. 5 Emretmek suretiyle kulu kendisine düşkün eder ı.ıe zatına layık bir şekilde öı.ımesini sağlar. 6 AhmeHn (Hz. Muhammed fo) ruhu büyük

bir ruhtur ı.ıe ruhlar ordusunun öncüsüdür. 7 Nefsfoi dünyadan çekenlerin öncüsü ı.ıe bü­

tün kainatın öı.ıgü kaynağı o'dur. 8 Mustafa, (Hz. Muhammed) peygamberlerin seçilmişi ı.ıe peygamberler kitabının başlangıcıdır. 9 O'nun (Hz. Muhammed'in) rüzgarı, ateşe ulaştı ı.ıe Hz. lbrahim 'in kurtuluşuna sebep olan soğuk meydana geldi. 10 Nübüı.ıı.ıet kınası olan cennet, onun mayası gibi güzel oldu.

30

Page 33: YUSUF - Turuz

Seyyid-i bar-gah sıddık ü mfa Hıilef-i hazret-i resfıl-i Hüda_

Ana ol dem virildi izzet ü cah Didi ana nebi Halilullah

Kemeri sandı1k u tacı hulletdür Server-i zümre-i hilafetdür

Batdı hak.dan oldı çün F arı1k Serv-i mncakı irdi ta ayyuk

15 Cennetün hil'atini ön giyer ol Hem kamudan sıratı ön geçer ol

Ger nebi gelse bad-ı ahd-ı resfıl Didi Ahmed Ömer olur idi ol

Zdl-ı Rahman sahib-i nureyn ilm ü hilmiyle mecma'u'l-bahreyn

Mecma'-i fazl ü carni'-i Kur'an Şehsuvar-ı vilayet-i irfan

Edebiyle mürüvvet-i irfan Cem' olup didiler ana Osman

20 Bab-ı şehr-i uliım-ı Rebbani Mevrid-i varidat-ı sübhani

11 Allah 'ın büyük peygamberinin kalesi, bağlılık ve neş'e divanının efendisi (Hz. Ebubekr)

oldu. 12 0"na o zaman yüce mevki verildi ve peygamber ona Halilullah ded_i. 130'nun

kemeri sandık ve tôcı dostluk demektir, aynı zamanda o, halifelik zümresinin başıdır. 14 Batılı, hakdan ayırdı ve sancağının boyu göğe erişti. 1 5 Cennetin elbisesini en önce o

giyer ve Sırat Köprüsünü herkesten önce o geçer. 1 6 Peygamberin söylediğine göre, eğer benden sonra peygamberlik gelseydi, peygamber Hazret-i Ömer olurdu. 1 7 O, nurların sahibidir. Allah 'ın yeryüzündeki gölgesi, ilim ve tabitındaki yumuşaklıkla bir okyanus

gibidir. 18 Fazilet ve erdemleri kendisinde toplayan o insan Kur'an 'ın toplayıcısı ve irfan

şehrinin önderidir. 1 9 Edebiyle, irfan ve mürüvvetine istinaden, bu vasıflara haiz olanlar

toplanıp ona Osman dediler. 20 Manevı (Rabbani) ilimler şehrinin kapısı ve Allah 'a

ulaşmaya giden yol.

31

Page 34: YUSUF - Turuz

Hamdi ger Murtaza'ya kanber ola Yegdür andan ki halka server ola

Bülbül-i bu!itan-ı fakr ü fena Şahbaz-ı şikar-ı ehl-i beka

A 'ni niır-ı beyaz-ı meşrık-ı d~n Kutb-ı irşad şeyh Şemse'd-Din

Tıfl-ı fenend idüm ana bu fakir Olmuş idi zaif hazret-i pir

2S Bana eylerdi şefkatiyle naz.ar Dir idi olmasa bu oğlum eger

Gider idüm bu dar-ı mihnetten Derd - ü gamdan bela-yı gurbetden

. Yii&'Ufun çekdügümce gumsını Gussam okurdı bana kıssasını

Kanı Yusuf gibi cihan güzeli Kim okur ana medh ü ya gazeli

Gerçi nazmında kasır ü lalem Kıssasında velik hem-halem

30 Dilerim Yu&'Ufun muhabbetine itmeye Hak ceza-yı zilletine

2 1 Hamdi'nin Murtaza 'ya sadık bir köle, Kanber olması, halka başkan olmasından daha

iyidir. 22 0, yokluk ve fakirlik bahçesinin bülbülü, daimilik ehline ait olan avın avcısıdır. 2 3 Dinin doğduğu yerin beyaz nuru olan Şeyh Şemseddin, aydınlatmada kutub idi. 2 4 Ben fakir, onun küçük bir çocuğu iken, o ihtiyar hazret gayet zayıflamıştı. 2 5 Bana

şefkat ile bakardı ve eğer bu oğlum olmasaydı derdi. 26Bu gurbetin belasından, üzüntü­

den, dertten ve sıkıntı kapısından (dünyadan) bir an önce çıkar giderdim. 2 7 Yusu{'un

gamını ve çilesini çektikçe, gamım bana Yusuf'un hikayesini anlatırdı. 28 Hani (var mı) Yusuf gibi dünya güzeli? Ona methiye ve gazel okuyan kim? 2 9 Gerçi şiir ile onu anlat­

mak ta kısır ve dilsizim. Fakat hikayesini aynen yaşıyorum. 30 Yusu{'un sevgisi hürme­

tine, Allah 'ın beni zilletin cezasına uğratmamasını dilerim.

32

Page 35: YUSUF - Turuz

İde bu nazmı cana hayr halef Yad ohnam niteki hayr selef

YUSUF HİKAYESİ

Yusufun kıssasın bahane getiir Kalbinün gussasın beyane getiir

Ravi-i dasitan-ı devr-i kadim Dir vefat eyledi çim lbrahim

Kaldı İslama andan iki delil

Biri ishak ü biri İsmail

3S Toğdı iki sülale-i mahbiıb. Evvela is u saniye Yaküb

Hile haline vakıf oldı çü Is Katl-i Yakiıba gayet oldı haris

Oldı Yakub ruz u şeb pinhan falan korkdı kim irişe ziyan

Çünki ishak'a irdi mevt eseri Lazım oldı Cenab-ı Hak seferi

Is mekrinden eyler ise hazer Eylesün Şam canibine sefer

3 1 Allah bu şiiri cana hayırlı ede ııe nitekim benden sonrakilerce hayırla anıla. 32 Yu­

suf'un hikayesini ııesile ederek kalbinin gamını dile getir. 3 3 Eski deıırin destanının anla­

tıcısı der ki; Hazret-i /brahim ııefat etti. 34 Ondan lslam alemine biri ishak, biri lsmail

diye iki delil kaldı. 35 Eııııela is, sonra Yakub diye iki kutsal sülale doğdu. 3 6 (Yakub 'un

kardeşi) Is, hile ııe desise haline ııakıf oldu ııe Yakub 'u öldürmek için çok sinirlendi. 3 7 Yakub, ls'ten gelecek zarardan sakınmak için gece ııe gündüz saklandı. 3 ıı ishak 'a

ölüm işareti eriştiği için, Cenab-ı Hakk 'a doğru yöneldi. 391s'in kötülüğünden korun­

mak istiyorsa, Şam 'a doğru yola çıksın.

33

Page 36: YUSUF - Turuz

40 Bildi Yakub anun çü niyyetini Tutdı atasının va!iyyetini

Oldı bunlar çü geçdi bir nice yıl Hamile oldı Yusuf'a Rahil

Sa'd saatde irdi çün ferman Gün gibi toğdı Yusuf-ı Ken'in

Gönlüne toldı irzfı-yı vatan Cin mağzın pür itdi buy-i vatan

Diledi kim kıla vatan seferi Gerçi var idi falan hazeri

4S Geldiler çün vatan diyarına lsün uğradılar şikinna

Ağluşup sarmaşup görişdiler

Birbiri halini soruşdular

Çünki Ken'in'a geldi lsri'il Yüklü oldı o yıl yine Rilıil

Ayı vü güni çfın tamim oldı Toğdı Bünyamin anası öldi

Kaldı Yusuf iki yaşında yetim Ammesi ana şefkat itdi azim

40 Yakub, onun (ls'ın) niyetini bildi ve atasının sözünü tuttu. 41 Bu kadar haller oldu ve

bir nice yıl aradan geçti. Rahi/, Yusu{'a hamile oldu. 42 Allôhü Taaladan mutlu saatte

buyruk geldi ve gün gibi bir çocuk, yani Ken'an ilinin Yusuf'u doğdu. 43 (Yakub'un)

Gönlü vatan arzusuyla doldu, canının dimağını, vatanın kokusu doldurdu. 44 Yakub,

vatanına dönmek istedi, fakat kardeşi ls'dan da korkuyordu. 45 Vatanlarına (Ken'an) geldiler ve kardeşi ls'ın avına uğradılar. 46 (Aradan haset kalktığı için) Ağlaşıp, sarmaş dolaş olup görüştüler, birbirlerinin halini sordular. 47 (Yakub ve ailesi) lsrail, Ken 'ana

geldiğinde, o yıl Rahi! yine hamile kaldı. 48 Ay ve günü tamam oldu. Bünyamin doğdu ve anası (Rahi!) öldü. 49 Yusuf iki yaşında yetim kaldı, sütannesi ona büyük bir şefkat gösterdi.

34

Page 37: YUSUF - Turuz

SO Az yaşında çoğaldı irfanı Hased itdiler ana ihvanı

Gördiler pek sever anı Yakiıb

İtdiler kasd-ı fitne vü aşüb

Bir nice def'a vaki' olmuş idi

lhvetün kalbi kine tolmuş idi

Virdi egnine Yüsuf'un Yakub

Geydi rıdvane döııdi ol mahbfıb

nr oldı cigerlerine asa Diken oldı nazarlarına asa

SS Anun içün düşinde ol dilber Gördi on bir nücüm u şems ü kamer

Bende gibi iderler ana sücüd Göricek anı ol laôf vücôd

Dime ihvana habunı zinhar Habdan fitne olmasun bidir

KARDEŞLERiNiN YUSUF'U BABALARINDAN UZAKLAŞTIRMA HUSUSUNDAKİ KONUŞMALARI HAKKINDA

lhveti çün bu habı guş itdi

Esed oldı hased hurfış itdi

Gelün anun işini bitürelüm Ya helak idelüm, ya yitürelüm

5° Küçük yaşta aklı, irfanı çoğaldı, kardeşleri onu çekemediler. , 5 1 Yakub'un onu

(Yusuf'u) pek sevdiğini görünce, fitne ııe kargaşa çıkarmak istediler. 5 2 B u durum bir

çok defa belki tekerrür etmişti ve kardeşlerinin kalbi kin ile dolmuştu. 5 3 Yakub,

Yusuf'unu kucakladı, (elbisesini) giydirdi, o sevgili tıpkı bir meleğe benzedi. 54(Cen­

net'ten gelen) Asa, ciğerlerine bir ok oldu, saplandı. Yine o asa gözlerine bir diken gibi

battı. 5 5 Onun için on bir yıldız, Güneş ve Ayı o dilber (Yusuf), rüyasında görmüştü. 56 0n bir yıldız, Güneş ve Ay, (Yusuf'un) o nazik vücudunugörünce, kul, köle gibi ona

secde ettiler. 5 7 Uykunu (gafletini) ve uykuda gördüklerini sakın kardeşlerine söyleme

ki, bu gördüklerinden dolayı karışıklık meydana gelmesin. 5 8 Kardeşleri bu uykuyu

duydular, onların kini aslan gibi olup kabardı. 5 9 Aralarında "gelin onun işini bitirelim,

yô öldürelim veya yok edelim" diye anlaştılar.

36

Page 38: YUSUF - Turuz

60 Gelün öldürmen anı çaba salun Çalı içinde fiğan ü aha salun

Cimle ahd ü karar eylediler Bu işi ihtiyar eylediler

Bulmağ içün deva bu derd-i sere Geldiler cümle hazret-i pedere

Nazar ehline ibret oldı cihan N 'ola Yusuf bizümle ola revan

Yôsuf'ı nite virdi ihvetine

Ne içün razı oldı hasretine

65 Didi Hak'dan kaçan ki gelse kaza Basan ademün olur a'ma

Çünki Yakub olara virmedi yüz Yfısuf'a tutdılar yüzi düpdüz

Celve eyledi turdı ol tavfıs Vardı Yakub'a eyledi pabüs

Merta '-ı ihvetümle geşt ideyin Oynayup seyr-i kuh u deşt ideyin

Ol kadar labe eyledi bu nigar Virdi Yakub icazeti na-çar

60 Gelin öldürmeyelim, kuyuya atalım ve kuyu içinde feryat ve figana salalım. 61 Hepsi

bu iş için söz birliği ettiler ve bu işi tahakkuk ettirmeğe karar verdiler. 62 Başlarına ge­

len bu derde çare bulmak için, hepsi babalarına geldiler. 6 3 Yeryüzünde görüp ders alı­nacak çok şeyler var, keşke Yusuf da bizimle birlikte gelip görse. 64 (Babası) Yusufu en sonunda kardeşlerine verdi ve nedense hasretine razı oldu. 65 Yakub, "ne zaman ki Tanrı'dan kaza gelse, insanın gözleri kör olur" (onu göremez) dedi. 66 Yakub, onlara yüz vermeyince doğrudan Yusuf'a gittiler. 67 O tavus (Yusuf) cilve ederek gitti ve varıp Yakub 'un ayaklarını öptü. 68 Kardeşlerimle çıkıp gezineyim, oynayıp, dağ ve çölü seyredeyim (dedi). 69Bu güzelin (Yusuf'un) ısrarlı yalvarması üzerine Yakub, çaresizce (Yusuf'un kardeşleriyle gitmesine) izin verdi.

36

Page 39: YUSUF - Turuz

70 Azmei sahra-yı nilgün itdi

Lu'bı günden güne füzun itdi

Biraz ağladı koçdı Yiı91f'ını Eyledi ziyneti tekellüfüni

Didi ya Rabb sen onar karı Benden ayD"ffla sevgülü yarı

çnn bu pend ü naıihat olclı tamam Döndi oğlanlarına itdi kelam

Gelün eylen katıımda abd ü yemin Ki olasız emanetüme emin

75 Didiler biz ana hevadiruz Sohbetei vaslına hıridıiruz

Gitdiler Yusuf ile ihviim Bir ki menzil götürdüler anı

Damenei deşte basclılar çil kadem Cevr elini uzatdılar muhkeın

Kaçsı birine tutsı damanın Cevr eliyle tutup giribanın

Eyler idi kabii-yı gül gibi çak Ta ki hake düşerdi ol gül.,i pak

70 Çividi renkteki ovaya gitmeğe karar verince, oyun isteği günden güne arttı. 7 1 (Ya­kub) biraz ağladı, Yusu{'unu kucakladı ve sonra süslü sözlerini söyledi. 72 Ya Rab, sen işi doğru yap, sevgili yari (Yusuf'u) benden ayrrma dedi. 7 3 Bu nasihat tamam olunca, (Yakub) oğullarına dönerek konuşmaya başladı. 14Gelin benim yanımda yemin edin, söz verin ki, emanetime iyi sahip olasınız dedi. 7 5 (Kardeşleri) biz onu istiyoruz ve bu­luşmanın sohbetini satın alıcı/arız dediler. 7 6 Yusuf ile kardeşleri gittiler, bir iki menzil

onu götürdüler. 77 Çölün tuzağına ayak basınaı, sertçe işkence elini ona uzattılar. 7 8 Kaçsa, birinin eteğini tutsa (kime sığınsa), o eziyet eliyle onun yakasını tutuyordu. 7 9 Elbisesini gül yaprağı gibi parça parça ettikçe, o tertemiz gül,toprağa düşerdi.

37

Page 40: YUSUF - Turuz

80 Ağlayup her kimin ki öpdi dizin Geldi kahr ile yire tepdi yüzin

Sii'üp ol malu hl-kusur ü günah Ta leb-i çaha geldiler nece çah

YUSUF'UN KUYUYA ATILMASI HAKKINDA

Arz ardında var idi bir çah Dil-i zalim gibi derfını siyah

Yfısuf'u atmağ içün ihvanı Göricek k'ey begendiler anı

Saldılar ka'r-ı çaha çün anı Bir cefakar kesıli urganı

85 Yusuf ol gün ki gitdi seyrana Döndi Yakub mest ü hayrana

Geh girüp hanesinde ah itdi Geh çıkup yollara nigah itdi

Geldi et.nası çfinki ana yakin Didiler vakt-i hile oldı hemin

Pederi görmedin fiğ.in idelüm

Göricek göz yaşın revan idelüm

Soyıcak Yfısuf'un meger bedenin Boyamışlardı kana pirehenin

80 Ağlayıp, kimin dizini öptüyse, o kahır ve işkence ile gelip (Yusu{'un) yüzünü yere

sürttü. 8 1 O ay yüzlüyü, kusursuz ve günahsızı sürüyüp bir kuyunun kenarına geldiler. Ama ne kuyu! ... 82 Yer altında bir kuyu vardı, zalimin gönlü gibi içi kararmıştı. 83 Kar­

deşleri, Yusuf'u atmak için o kuyuyu görünce, çok beğendiler. 84 Onu (Yusuf'u) kuyu­

nun en dibine salarlıen, eziyet etmeyi kendine meslek edinenlerden biri de onun ipini

kesti. 8 5 Yusuf'un gezmeğe gittiği gün Yakub, kendinden geçip, deliye döndü. 8 6 Bazen

evine girip ah ve fiğan etti, bazen de (evinden) çıkıp yollara baktı. 87 Kardeşleri dosdoğ­ru (babaları Yakub 'a) geldiler, hile vakti geldi dediler. 88 Babamızı görmeden figan ede­

lim ve onu görünce de göz yaşlarımızı akıtalım (ağlayalım). 89 Yusuf'un bedenini soya­

rak, gömleğini alıp kana boyamışlardı.

38

Page 41: YUSUF - Turuz

90 Didiler çünki eyledük seyran Ti ki şad ola ol gül-i handin

Soyunup başladuk çü pertiba Yumf'ı bekçi koduk esbaba

Bizi pertib eyleyüp çun tir Kurda yedürdi Yômfı takdir

Pir-i miskin edüp bu kıayı gfiş Düşdi ifrit-ı gtıS!Bdan bi-huş

Didi anlara pirehen kanı Göreyin kanını virün anı

95 Gördi gerçi bulaşmış üstine kan Yok veli darb-ı pençe vü dendin

Gwg eger yise Yômrun bedenin Evveli yırtar idi pirehenin

Kon yalanı Hudayı yad eylen Beni toğrı söz ile şad eylen

Didiler çôn biz eyledük seyran Kaldı ol cimemüz katında hemıin

Hali buhıp haramf ol cayı Eylemişdür şehid ol ayı

90 0 gülen (açmış) gül mutlu olsun diye gezdik, dolaştık dediler. 91 Soyunup ondan uzaklaştık ııe Yusu['u elbiselerimize bekçi olarak koyduk. 92 Ok gibi o bizden uzaklaştı ııe kader Yusu['u kurda yedirdi. 9 3 Zavallı ihtiyar (Yakub), bu hikayeyi duyunca kede­

rinin fazlalığından hoşnutsuz.oldu. 94Onlara gömlek hani, ııerin onu da, kanını göreyim

dedi. 9 5 Gerçi, (gömleğin) üstüne kanın bulaşmış olduğunu gördü, fakat diş ııe pençe darbesi yoktu. 9 6 Eğer Yusu['un bedenini kurt yeseydi, önce gömleğini yırtardı (dedi). 9 7 Allah 'ı hatırlayın, yalanı bırakın ııe beni doğru söz ile şad eyleyin. 9 8 Biz gezdik, do­

laştık o (Yusuf), elbiselerimizin yanında kaldı. 99 Harami, o yeri bulmuş ııe ayı (Yusu['u)

şehit etmiştir.

39

Page 42: YUSUF - Turuz

100 Didi bu söz dahi degül ma 'kiıl Akil olan bum eder mi kabul

Hasd itmege ıahat-ı canı Eyledi geşt deşt-i Ken'anı

Geldi ahir resiıl-i Rabb-ı Celil Biilbül-i bağ-ı Kuds-i Cebra'il

Ana sıbr eyle çiın didi Cibril . Ol dahi itdi azm-ı sıbr-ı cemil

Bir gice gam dizini yasdandı Hıib geldi biraz ımızgandı

105 Didi ey canuma sıfa Yiısuf Dil-i bi-maruma şifa Yiısuf

Emr-i Hak ile yine riılı-ı emin Geldi Yakuba ol dem içre hemin

Didi kim ey güzin-i ehl-i bela Sana eyler Huda selam ü sena

itmesün terk Yiısufun namın Mihnetümle geçürsün eyyamın

YUSUF'UN KARDEŞLERİNİN BİR KURT AVLAYARAK SUÇU ONA YIKMALARI HAKKINDA

Anda bir kurdı gördiler ki ulur Göge tutmuş yüzin nale kılur

ıoo(Yakub) bu söz de akla yatkın değil, akıllı olan insan bunu kabul edemez (dedi). 101 (Yakub) neticede, canının rahat etmesi için Ken 'an çölünü dolaşmaya çıktı. 1 o 2 Rabb-ı Celilin peygamberi, Cebrail'in mukaddes bağının bülbülü sonunda geri geldi. 103 Cebrail ona sabreyle dedi, o da güzel sabr için karar aldı. 1 04 Bir gece keder dizine

yaslandı, uyku geldi, biraz uyumaya başladı. 1 o 5 Ey canıma neş 'e, çaresiz gönlüme şifa Yusuf, diye (seslendi). 106Hakkın (Tanrı'nııı) emri ile yine Ruh-i emin (Cebrail), o anda hemen Yakub'urı yanma geldi. 107 Ey "EVET" diyeıılerin içinden seçilmiş seçkiıı kişi, Al/alı seııi kurtuluşa hauuşturur ue över, (llederlenme, düşünme) dedi. 108 (Tanrı bana) Yusu{'un ismini anmayı elden bırahmamanı ve zamanıııı Tanrınııı sıkıntısıyla

geçirmeni iletmemi emretti. 1 09 Orada uluyan bir kurt gördü/er, kurt yüzünü gökyüzüne doğru çevirmiş ağlıyordu.

40

Page 43: YUSUF - Turuz

I 10 Kasd idüp ana sıyd eylediler Tutdılar anı kayd eylediler

Hanedinun gazalini bu yidi Bağ-ı ömrün nihalini bu yidi

Didi kim ey cemada cin virici Bir kuru toprağa zübin virici

Dilerem vir bu kurda nutk-ı faıih Diye YÔ!llf hikiyetini ıııbih

Didi Yakôba yi nebiyullib Degülem ben bu kııııadan agah

1 ıs Anıl içerem ki yimediim anı Uyma ebnaııa itme bibtinı

Kizb ile hile aşikar oldı Cümle ebıiisı şerm-sir oldı

Giirg çün söyledi hikiyetini Bildi Yakub anun beri'etini

YUSUF'UN KUYUDAN KURTULUŞU, KARDEŞLERİNİN ONU

KERVANCILARA SATMALARI VE MISIR'A DOGRUYOLA ÇIKMALARI HAKKINDA

Yiısufun nız-ı habsi oldı çehar Kaldı çih içre zir leyi ü nehar

110 Maksatlı olarak o kurdu aııladılar ııe tutup onu bağladılar. 111 Kökten asil olanın (Yakub'un) ceylanını bu yedi, hayat bağının taze fidanını işte bu yedi (dediler). 112 Ya­

kub, "ey cansızlara can ııerici, ey bir parça kuru toprağa dil, lisan ııerici" (diye Allah 'a

yalııardı.) 11 3 Yakub, "bu kurda anlaşılır bir dil ııer ki, Yusuf'un macerasını doğru ola­

rak anlatsın" diye (Tanrı'ya yalııardı). 114 (Kurt) Yakub'a "ey Allah 'ın peygamberi ben

bu hikayeden haberdar değilim" dedi. 11 5 Yemin ederim ki onu ben yemedim, oğulla­rına uyup bana iftira etme. 11 6 Yalan ııe hiyle görünür oldu ııe bütün kardeşler utanç

içinde kaldılar. 117 Kurt (Yusuf hakkındaki) hikayeyi söyleyince, Yakub kurdun suç­

suzluğunu anladı. 118 Yusuf'un tutuklu oluşunun dördüncü günü oldu, gece ııe gündüz

kuyunun içinde çaresiz bekledi.

41

Page 44: YUSUF - Turuz

Medyenün karbanı Mısra meger Raht ü baht ile eylemiş idi sefer

120 Ol seher-gih olup bular gümrah Geldiler çih-ı Yusufa nigih

Çekdiler delvi Malik itdi nigih Gördi delv içre oturur bir mih

Yıisufa her kişi ki itdi nigih Sandı kim yire indi gökdeki mih

Guş idüp anı Yusuf ihvanı Vehm idüp çaba atdılar canı

Geldiler karbina şiddet ile Didiler unf u hışm u hiddet ile

125 Hayfile toldı Malikün canı Zahir eyledi mah-ı Ken'anı

Geçdiler ol güherden ihvanı Satdılar geçmez akçeye anı

Didi Malik ki bey'-name gerek Hüccet olmağa hatt ü hime gerek

Kıldı teslim Malik anlara hem Semen-i Yusufı yigirmi direm

1 19 Meğer Medyen tarafından gelen kervanın kendisi ı.ıe bütün yol takımı Mısır 'a doğru yola çıkmıştı. 120 0 sabah erkenden bunlar toplandı ı.ıe ansızın Yusu{'un kuyusuna gel­

diler. 121 Su koı.ıasını çektiler ı.ıe Malik koı.ıanın içinde ay yüzlü birinin oturur vaziyette

olduğunu gördü. 122 Yusu{'a her bakan kişi, gökteki ayın yere indiğini zannetti. 123 Yusuf'un kardeşleri bunu (kuyudan çıkarıldığını) duydu, ı.ıehme, korkuya kapılıp hemen oraya gittiler. 12 4 Kızgınlıkla kerı.ıana geldiler, sertlik, hiddet ı.ıe asabiyet göster­

diler. 12 5 Malik (Yusuf'u sakladığına) pişman oldu ı.ıe Ken 'an ilinin ay yüzlü güzelini meydana çıkardı. 126 Kardeşleri, o müceı.ıherden ı.ıazgeçtiler ı.ıe yok pahasına onu sat­tılar. 127 Malik, (onlara) "sattığınıza dair yazılı bir belge gerek" dedi. 128 Malik, Yusuf yaseminine karşılık onlara yirmi dirhem ödedi.

42

Page 45: YUSUF - Turuz

Tayy idüp mihr gibi rnektfıbı Urdılar ana rnühr-i Yakubı

130 Karhan halkı azrn-ı rah itdi

Mah-ı Ken'an cigerden ah itdi

Turdı Mil.ikden istedi destur Ki veda ide ihvetin ol ntır

Didi anlarım işi sana cefa Senün işün olara lutf ü vefa

Zaranım yok size veda iderin Göreyin mi gurbete giderin

Eyle diyüp kamusı ağlaşdı

Yuıııf anlar ile eıenleşdi

135 Ferr ü kerr ü saadet ile o mih Niblus şehrin itdi mennl-gah

Yıiaıfı çün o halk gördiler Hüsninün Hatikini sordılar

Din-i Hakdın çün oldılar agah Didiler 14 ilüe illallah

Karvin çünki yine oldı revan Menzili oldı anlarım Bisan

129Senedi güneş biçiminde katlayıp, üzerine Yakub'un mührünü vurdular. 1 3° Ker­

t.un halkı yola çıkmağa karar verdiğinde, Kenan ilinin ay yüzlüsii (Yusun ciğerinden

ôh etti. 131 O nur (yüzlü), kardeşlerine veda etmek için MôUk 'ten izin istedi. 1 32 (Malik) ona, onların işi sona eziyet, seninse onlara bağış ve bağlılık (gösterisinde

bulunmak) oluyor dedi. 1 33 Yusuf kardeşlerine, "size zarar vermem, tize veda

etmeğe geldim, gurbete gidiyorum diye görmeğe geldim" dedi. 134 öyle söyle­

yince, hepsi ağlaştılar. Yusuf onlarla esenleşti. 1 35 0 ay yüzlü koşarak geri döndü ve mutluluk ile Nablus şehrine doğru yola çıktı. 136(Nablus şehrinin) halkı, Yusuf'u gördii ve güzelliğinin yaratıcısını sordular. 1 37 Hak dinden (lslamdan) haberdar oldu­lar ve hepsi "Lô ilôhe illallôh" dediler. 138 Kervan Bisôn 'a doğru yine yola çıktı.

43

Page 46: YUSUF - Turuz

Her ki gördi o hüsn-i zibayı Dini terle itdi kodı dünyayı

140 Farah u şadi ile gitdiler

Askalan menziline yetdiler

Gamzesi ine deldi cana irdi Haberi şah-ı Askalana irdi

Geldi şehr-i Arişe çiinki o mah Vesvese düşdi kalbine na-gah

Göçdi seyyare-i şeh-i huban Canib-i şehr-i Mısra oldı revan

Canib-i Şama vardı çun Malik Oldı bir hub bendeye malik

145 Ehl-i Mısr ana çünki irdiler izzet ile selam virdiler

Dem-be-dem Malike gelürler idi Görsevüz diyü yalvarurlar idi

Her ki ana kılurdı bir nazarı Evvela Malike virirdi zeri

Şevk ile Malik ol seher turdı Yusufa arz-gah yapdurdı

1 39 O giizeller güzelini gören herkes, dinini terk etti, dünyadan geçti (kendinden

geçti). 14° Ferah ve mutluluk içinde gittiler, ,Askalan şehrine kavuştular. 141 Gam­

zesi göğüs delen, cana ulaşan (Yusu{'un) haberi Aska lan şahına ulaştı. 1420 ay

yüzlü (Yusuf) Ariş şehrine geünce, ansızın gönlüne vesvese düştü. 14 3 Gi.izeller şa­hının yıldızı oradan da ayrıldı ve Mısır şehrine doğru yola çıktı. 144Malik, Şam'ın yakınlarına varınca, giizel bir köleye sahip olduğunu anladı. 145 Mısırlılar ona erişti­ler (onu gördüler) hürmet ile selam verdiler. 146Zaman zaman Malike gelerek, Yu­

su{'u görelim diye yalvarırlardı. 147 Ona (Yusu{'a) bakan herkes, önce Malik'e (be­

del olarak) altın verirdi. 1 48 Malik, bir sabah erkenden büyük bir istekle Yusu{'a bir (arz -gah) toplanma yeri yaptırmaya karar verdi.

44

Page 47: YUSUF - Turuz

Var idi anıla bir emir-i kebir Şehr-i Mısra aziz adı Kıtfir

150 Şalı-ı Mısnın hazinedarı idi Memleket hükminün şikarı idi

ZÜLEYHA DESTANINA GiRiŞ

Mülk-i Mağribde var idi bir şalı Ram idi buyruğuna milk-i ıipalı

Sahib-i taht u baht u tac u alem Namı Taymôs u Tarim-i Alakam

Hak ana mmiş idi bir duhter Ym ayine ınüşteıi ahter

Yedi yaşını çiın tamim sürdi Yüzi ayının oldı on dördi

155 Servi gibi yüceldi bilisı Boyunı görmez oldı lilisı

Mağribün mihr-i ilem -arisı Mah-peykerlerün Züleyhisı

Bu keıif içre ol nigar-ı ladf Lutf ile çünki itdi hib-ı hafif

Seyr ideıken riyiz-ı penhinı Zihir oldı gazil-ı Ken'inı

1 49 Orada Kıt{ir adında M181r azizi olan büyük bir komutan vardı. 150 Mısır şahı-nın hazinedarı ve memlekette hüküm ııüren ve elde edilen ganimetin başı idi. 151 Batı ülkesinde bir şah vardı, bütün ordu buyruğuna itaat ediyordu. 1 52 Dünyanın tac, taht ve talihinin sahibi idi ve ismi de Taymus ve Tarim-i Alakam idi. 153 Tanrı ona güzel bir kl2' çocuğu vermişti. Yüzü tıpkı bir ayna gibiydi. Jüpiter (müşteri) ve yıldıza ben­ziyordu. 15 4 Yedi yaşını doldurunca, yüzü ayın on dördündeki şekline benzedi. 155 Servi gibi yükselen boyuna lalası yetişemez oldu. 15 6 0 Mağribin (Cezayir'in)

dünyayı süsleyen güneşi, güzellerin Züleyhasıdır. 157 O nazik güzel bu dertlerin ağırlı­ğı içinde hoşlukla hafif bir uykuya daldı. 1 58 Gizli bahçeleri (rüyasında) seyreder­

ken, Ken 'an ilinin ceylanı (Yusuf) ona göründü.

45

Page 48: YUSUF - Turuz

Göreli çün bu cemali ol miskin Düşeli yüz can ile o çaba hemin

160 Tutuşup odlara izarından Kal madı zerre denlü varından

Aşk eser eyledi Züleyha.ya Aklı milkini virdi yağmaya

Didi ba'zı bu aşk eserleridür Bu hikayet anim haberleridür

Dayelerden var idi bir da.ye Sihr iderdi fü~n ile aya

Didi ey gonce-i bahar-ı baha Tal'atun neyyir-i nehar-ı baha

165 Neden oldun gözün gibi haste Döndü çeşmün gaza.1-i ser-meste

Didi ey da.ye genc-i pinhanum Gizlidür dilde nitekim canum

Canuma ôr uruldı yarası yok Aşk.un ölmekden özge çaresi yok

Akibet vakıf itdiler pederin Didiler ana derdinün haberin

159 Günahkôr (zavallı Züleyha) bu güzelliği görünce, vücudu yüz parça olmuş gibi o

da, bu aşk kuyusuna düştü, kendinden geçti. 1 60 Aşk ateşi yanağından dışarı çıktı, tutuştu ve varlığından zerre kadar bir şey kalmadı. 161 Aşk Zü"/eyha 'ya tesir etti ve

akıl varlığını yağmaya verdi. 1 62 Bazı kimseler, bunun aşk eseri olduğunu ve bu anla­

tılan/arın ondan (sevilenden) haberler olduğunu söylediler. 16 3Onun hizmetçilerin­

den biri vardı ki, aya bile efsunla sihrederdi. 1 64 Hizmetçi ona "ey güzellik baharının goncası, yüzün güzellik aydınlığının güneşidir" dedi. 165 Neden kendinden geçmiş ceylanlara dönen gözün gibi bedenin de hasta oldu? 1 66 Züleyha da "ey hizmetçi ben

canı gönlünde saklı gizli bir hazineyim" dedi. 1 67 Canıma ok vuruldu (fakat) yarası belli değil, senin aşkın uğrunda ölmek ten başka çare kalmadı. 1 68 Sonunda (Züley­

ha 'nın durumunu) babasına bildirdiler ve hasta olduğu haberini ona söylediler.

46

Page 49: YUSUF - Turuz

Söyle derd-i dilüni can-ı peder Müşfıkam sana benden itme hazer

170 Görmişem hab içinde bir ~ret İlletüıne benüın odur illet

Çun Züleyhaya irmedi derman Derd ile hem-dem oldı nice ı.aman

Gözüni yumdı çfın cihandan o can Açdı hüsni nikabını canan

Yalvarup didi ey dil-ıirıimum Komadun dilde mbr u arıimum

Can isen di nice cihıindansun Han isen kangı hıinedıindansun

17S Ol seher çim uyandı nerges-i naz Haste itdi cevıib-ı dilber-i raz

Gül gibi çak idüp giribanın Gark-ı hun itdi pak damanın

Ne dua çare eyledi ne füsun Oldı Leyla-yı hüsn iken Mecnun

Pederi tuydı macerisın anun

İstedi bulmadı devasın anun

1 69 (Züleyha 'nın babası) ey babasının canı, gonlüriün derdini söyle, sana karşı merha­

metliyim, benden ~üz çevirme, dedi. 170 (Züleyha) rüyada bir yüz gördüm, benim gö­

nül hastalığıma sebep o yüzdür, dedi. 1 71 Züleyha 'nın (gönül) derdine derman bulu­namadı, bir nice zaman derdiyle başbaşa kaldı. 172 (Züleyha) gözünü cihana yumun­

ca (uyuyunca), sevgili (Yusuf) güzelük perdesini açtı. 173 (Züleyha) yalvararak, ey

gönlümü alan (sevgili) gönlümde sabır ve tahammül bırakmadın, dedi. 174 Canlı isen

hangi dünyadansın, han isen hangi hanedaııdansın, dedi. 175 O günün seher vakti, na­

zın nergisi (Züleyha) uyandığında sevgilinin sırlı cevabı onu hasta etti. 176 Yakasını, gül gibi parçalayarak, temiz eteklerini kan içinde bıraktı. 177 Ne dua, ne de büyü

(onun derdine) çôre oldu. Güzelliğin Leylôsı iken Mecnun oldu. 178 Babası, Züley­

ha 'nın başından geçenleri duydu, ama istemesine rağmen derman bulamadı.

47

Page 50: YUSUF - Turuz

Oldı ahır revan bu tedbiri Ki ura pay-ı ııerve zenôri

180 Çun Züleyhıiya galip oldı cünun Aşk sevdası itdi anı zebun

Kılur iken dehanı hiçe hitab Tutdı ıihuların hayal ile hıib

Yine canında buldı cananı Yine tahtında göreli !ı11ltıiru

Ah idüp karşu vardı ayına Göz yaşın dökdi pak payına

Didi mahbub-ı rıiz-ı penhıinı A 'ni serv-i riyaz-ı Ken' anı

185 Meskeniim Mısr anun azizi benem Han-ı bahtıın nebat-rizi benem

Çİin Züleyha uyandı hıibından Güldi dil-dıirınun hitabından

Didi kim muşt eylen beni şaha Şikr idüp minnet itsün Allaha

Geçdi bu halet ile bir nice dem Dil ile dide pür-gam ü pür-nem

179 Sonunda servi boylunun (Züleyha 'nın) ayağına zencir uurarak tedbir aldı. 180 Züleyha'da (aşktan dolayı) delilik (işaretleri) çoğaldı. Aşk seud6sı, onu güçsüz,

takatsız yaptı. 181 Ağzı kıymetsiz şeylere hitôbederken, (Züleyha'nın) güzel gözle­

rini hayal ile uyku tuttu. 182 Seugilisini (Yusuf'u) yine canında buldu, o gönül sul­

tanını tekrar tahtında gördü. 183 Ah ederek seugiüsine doğru gitti ue göz yaşlarını onun temiz ayaklarına döktü. 184(Züleyha), "ey kauuşmak istediğim, Ken 'an di­

yarının bahçesinin seruisi ue gizülik sırrının güzeli" (diye Yusuf'a hitabetti.) 185 Mes­

kenim Mısır'dır. Mısır'ın sultanı ue kısmet sofrasının erzak dağıtıcısı benim, dedi. 186 Ne zaman ki, Züleyha uykusundan uyandı ue o anda seugiüsinin hitabından güldü,

seuindi. 187 (Züleyha), "Beni şaha, babama müjdeleyin, Allah 'a hamd ue şükretsin" dedi. 188 (Züleyha 'nın) gözü yaşlı, gönlü yaslı olarak bu hal üzere, bir çok zaman

geçti.

48

Page 51: YUSUF - Turuz

YEDİ IKLl\f PADİŞAHLARININ ZÜLEYHAYI İSTEMELERi VE MISIR ELÇiSiNİN MAGRİB 'E GELiP ZÜLEYHA 'YI MISIR 'A GöTDRMESi HAKKINDA

Meger irınişdi zülf-i yare nesim Oldı hoş-buy anunla heft ikfim

190 Ol sebebden yedi ilün şahı bçi alup diledi ol mahı

Çiio Züleyhıiya vasıl oldı haber Kalbin endişe itdi zir ü zeber

Yediıinden de geldi şimdi resul Ciimlesinün dahi muradı kabul.

Hatm olup bu kelıim-ı mihr-engiz Çôn anılmadı nıim-ı Mısr-ı Aziz

Hayret irüp dil-i Züleyhıiya Akh milkini virdi yağmaya

195 Didi ey nôr-ı dide olİna melôl Mısrdan gelmediyse n'ola resul

Ben Azize resul göodereyio Senün ahvalüni haber vireyin

NameoldıAzizeçunvasıl

Oldı bakdukca aşk-ı can hasıl

189 Sevgili (Züleyha) nin saçlarına rüzgar değince, dünyanın her tarafı (yedi iklim) güzel kokularla doldu. 1900 sebepten yedi memleketin hükümdarı, elçi gönderip, o

ay yüzlüyü (Züleyha 'yı) istedi. 1 91 Bu haber Züleyha 'ya ulaşınca, endişeden kalbi

alt üst oldu. 192 Yedi hükümdardan da elçi geldi, hepsinin istekleri makmtlarının kabul edilmesiydi. 193 Bu aşk dolu sözler bitmesine rağmen, Mısır azizinin ismi geç­

medi. Onun elçisi gelmedi. 1 94Züleyha 'nın gönlü hayretler içinde kaldı, akıl mülkü­

nü darmadağın etti. 195 (Babası) ey gözümün nurı hüzünlenme, Mısırdan elçi gelme­

diyse ne olur? Dedi. 196 ''.Ben Mısır Azizi'ne elçi gönderip senin hallerini haber ve­

reyim" dedi. 197 Mektup Aziz'e varıp da, mektuba bakınca (Züleyha'ya) ôşık oldu.

49

Page 52: YUSUF - Turuz

Şevk ile çunki toldı can-ı Azız Yazdı ol dem cevab-ı nameyi dz

Uıdılar mühıi mihr-i dilber ile Saldılar Mağribe kebut.er ile

200 Göndertip kendüsi de saldı resul Ti vesile ola muradına ol

Su saçıldı dem-i Züleyhaya Toğdı gün aleıi:ı-i Züleyhaya

Gitdi çfın can belası dil dögüni Sa'd-ı saatde başladı diigüni

Ancılayın Aziz-i Mısr-ı Arab Tolmış idi derunı şevk u şeğab

Nfış iderken bu şevk ile camı Na-gehan irdi müjde peygamı

205 Bunca ferr ü safi ile Kıtfir

Karşı çıkdı bir iki fersah yir

Çünki gördi bu bargahı Aziz Göge atdı revan külahı Aziz

Ol zaman ki Aziz-i Mısr-ı Arab ltdi dergah öninde ayş u tarab

198 Aziz 'in gönlü aşk ve şevkle dolunca hemen, mektubun cevabını yazdı. 199 Sevgi­

linin aşkıyla mühür vurup, bir güvercinle Mağrib 'e (batıya) gönderdiler. 200 Aziz de

isteğine vasıta olması için (Taymus'a) bir elçi gönderdi. 201 Züleyha 'nın sıcak kanına su saçıldı, serinledi ve dünyasına gün doğdu. 202 (Artık) can belası ve gönül dövücüsü

(yaralayıcısı) hasret bitti, zamanın uğurlu bir anında Züleyha 'nın düğünü başladı. 20 3 Züleyha gibi, Mısır Azizi 'nin de içi şevk ve aşk ateşiyle dolmuştu. 204 Aşk ve

şevkle kadehi (ndeki içkiyi) içerken, mi4jde haberi aniden Aziz'e ulaştı. 20 5 Kıtfir, zevk ve neş 'e ile birkaç fersah mesafe (Züleyhayı karşılamak için) ileriye çıktı. 206 Aziz, Züleyha'nın çadırını görünce, hemen başındaki külahını göğe attı. 207 O za­

man Mısır'ın Azizi, kapısının önünde eğlence ve yeme içme (meclisi) kurdu.

50

Page 53: YUSUF - Turuz

Gitdi sabr-ı dili Züleyhanun Yüzini görmek istedi anun

Çün Züleyha Azize itdi nigah Dil-i gam-didesinden eyledi ah

210 Bu degül ol sanem ki ben gördüm Aşkına can ile gönül virdüm

Hatif-i gaybdan nida geldi Ne nida derdine deva geldi

K'ey Züleyha firaka sabr eyle Ağlama iştiyaka sabr eyle

Çôn Züleyha anun işitdi sözin Urdı rôy-ı zemine şiicr yüzin

Göçdi halvet sırayına Kıtfir Ta nişan-ı murada irgüre tir

21S Cümle esbabı baht ü piraye Hasıl olmış idi Züleyhaya

Bunca darat ü izzet ile Aziz Asitanında kul katında keniz

Gerçi kim sevmiş idi anı tamam İlle bulmış degüldi vuslat-ı tam

2 0 8 Züleyha 'nın giinlünün sabrı tükendi, Azizin yüzünü görmek istedi. 2 0 9 Züleyha, Aziz'e bakınca, kederli gönlünden bir "AH" etti. 210 "Aşkına can ile gönül verdiğim, rüyada gördi.ğiim bu değil"cıedi. 211 Gaipten bir ses işitti, öyle bir ses ki derdine ilaç oldu. 212 (ses), "ey Züleyha, ayrılığa sabret, ağlama; (sevgiliye) kavuşma arzusu­na da sabır göster" (dedi). 21 3 Züleyha, gaibden gelen sesi işitince, yere kapanarak şükür secdesine vardı. 2 14 Kıtfir, Utarit yıldızı beni muradıma erdirsin dileğiyle yal­nızlık sarayına göç etti. 21 5 Züleyha için ziynet ve talfü sahibi olmasını sağlayacak bütün sebep ve vesileler doğmuştu. 216Bu kadar debdebe ve kudretine rağmen Aziz, Züleyha'nın kulu ve hizmetçisi oldu. 217 Gerçi Aziz, çok sevmişti fakat, gerçekten aşık olduğu sevgiliye kavuşamamıştı.

51

Page 54: YUSUF - Turuz

Bir rivayet budur çün Kıtfir

Vaslına anun olsa danıen-gir

Bir peri-sllreti Züleyhıida Def'i hıizr olurdı arada

220 Bu melek sanup ol periyi Aziz Olur idi anunla zevk-imiz

Demidür Hamdi merd-i danaya Yiısufı göstere Züleyhaya

ZÜLEYHA 'NIN YUSUF'U GöROP ONA HAYRAN OLMASI VE TELLALLARIN YUSUF'U SATMAK lÇiN BACIRMALARI VE ZüLEYHA 'NIN ONU SA TIN ALMASI HAKKINDA

Görmek içün cemalini anun Şevki bi-hadd idi Züleyhıinun

Yiısufun vasfın işidüp ilden Talib idi cemaline dilden

Malike bir kimesne saldı Aziz

Didi arz itsün ol gulamını tiz

225 Çiin Züleyha ana nigah itdi Yıkdup ka'r-ı dilden ah itdi

Nice heykel dürr ile gevher idi

Kim bahası yigirmi bin zer idi

218Bir rivayete göre Kıtfir, Züleyha ile birlikte olmak istediği zaman, 219 vuslata en­

gel olmak için, Züleyha 'ya benzer bir peri o anda aralarında hazır olurdu. 2 2 o Bu

periyi Züleyha sanarak, onunla zevklenirdi, onunla eğlenirdi. 221 Ey Hamdi, bilgili

kimse için şu an, Yusu{'u Züleyha 'ya gösterme zamanıdır. 2 2 2 Züleyha, Yusuf'un

güzelliğini görmeğe çok istekliydi. 22 3 Yusuf'un niteliklerini başkalarından işiten (Züleyha) onun güzelliğine kavuşmayı gönülden istiyordu. 2 2 4 Aziz, Malik'e b

0

ir kişi göndererek "kölesini çabuk getirsin" dedi. 2 2 5 Züleyha, Yusuf'a bakınca (güzelliği­ne) bayılıp, gönlünün derinliklerinden bir "ah" çekti. 22 6 Yusuf, inci ve mücevher­

den bir heykel gibiydi ki, değeri yirmi bin altındı.

52

Page 55: YUSUF - Turuz

Yfısufun gördügince didarın Dahi gerrn itdi aşkı hazarın

Mah-ı Ken'an çôn itdi arz-ı baha Cümle Mısr ehli talih oldı ana

Çun Züleyha ahir oldı mezad Kıldı anı muza'af aldı murad

230 Dayesin göndertip Azize revan Didi çfın bizden olmadı oğlan

Vech odur kim ala bu dil-bendi ide ferzane ola ferz endi

çun Aziz oldı malik ol aya Anı ısmarladı Züleyhaya

Şart idüp Yusuf ana kitmanı Aşikar itdi raz-ı pinhanı

Oldı Maille bu hale çfın agah Ağlay~p didi ya Nebiyyullah

235 Çfın Züleyhaya hasd oldı murad Yfısufı aldı gitdi kasrına şad

Hakka minnet ki şad oldı gönül Mısr-ı canda azizi buldı gönül

2 2 7 Züleyha, Yusuf'un güzel yüzünü görünce, aşk ateşi içini kapladı. 228 Ken 'an 'ın

ay yüzlüsü kendi kıymetini gösterince, bütün Mısırlılar onu almak istedi. 2 2 9 Verilen­

lerin iki katını verince, açık artırma Züleyha 'da son buldu ve muradını aldı. 2 30 Zü­leyha, dadısını Aziz'e gönderip "bizim oğlumuz olmadı" dedi. 2 3 1 "Bu gönül bağla­yan, gönül alan (Yusuf'u) almalı, bilgin yapmalı, bu vesileyle de oğul sahibi olmalı"

dedi. 2 32 Böylece, Malik o ay yüzlüyü aldı ve Züleyha 'ya teslim etti. 2 3 3 Yusuf, saklamak ve gizli tutmak kaydıyla, sırlarını Züleyha 'ya açıkladı. 2 34 Malik, bu hadi­seye şahit oldu ve ağlayarak "ey Al/ahın elçisi" dedi. 2 35 Böylece Züleyha, isteğini elde etti. Mutlu bir şekilde, Yusuf'u alarak sarayına gitti. 2 36 Allaha şükürler olsun ki, (Ziileyha'nın) gönlü şad oldu ve kendi gönlünün azizi (Yusuf)ni buldu.

53

Page 56: YUSUF - Turuz

Yusufa izzet idüp ol hoş-nam Dest-i lutf ile yidürürdi t'am

Gk-e gündüz bu hal idi karı Yar ile olmış idi hazarı

Çeşmi pür-hun olup Züleyhanun Böyle virdi cevabını anun

240 Çun Züleyha.ya Yiisuf-ı Ken'an Hemdem oldı niteki cism ile can

Bir gice şevk irişüp ol aya Sergüzeş,tin didi Züleyha.ya

Didi ol gün ki irdi bana melal İrmiş ol dem bu mihre bunca zeval

Beni iden e&ir-i mihnet ü gam Kıssa-i çah-ı Yusuf imiş o dem

Çun hisab itdi ruz u hefte vü mah Oldı bu sırra şübhesüz agah

245 Ki bir A 'rabi ol zamanda meger Mısra Ken'andan 1;ylemişdi sefer

N'içün ağlar bu hal ile bu gıdam Devlet ü izzet olmış ana tamam

2 37 O güzel şöhretli (Züleyha), Yusuf'a ikram edip, lutf eliyle yemekler yedirdi. 23 8Gece gündüz bütün işi bu idi, ilişkileri dostu (Yusuf'la) oluyordu. 2 39 Züley­ha 'nın gözleri kanla dolup, Yusuf'a şöyle cevap verdi. 2 40 Züleyha 'nın Yusuf'a ka­

vuşması, cisimle canın birleşmesi gibi oldu. 241 (Yusuf), bir gece büyük bir istekl~ başından geçenleri Züleyha'ya anlattı. 242 (Züleyha), "o (senin kuyuya atıldığın) gün bana sıkıntı gelmişti, demek o güneşe (Yusufa) bir çok sıkıntılar gelmiş" dedi. 243 "Beni o an sıkıntı ve kedere boğan (şey), Yuı;uf'un kuyuya atılmasıymış" dedi. 244 Günleri, haftalaıc.ı, ayları hesap edince, kuyu hadisesi ile sıkıntı çektiği günlerin birbirine tesadüf ettiğini gördü. 245 Kenan ilinden bir Arab o günlerde Mısır'a gel­

mişti. 2 46 Arab, "makam ve şeref kendisi için tamam olduğu halde, bu çocuk

(Yusuf) neden ağlıyor" dedi.

54

Page 57: YUSUF - Turuz

Buldı A 'ribi çun dem-i furıat Halini sordı Yfisufa halvet

Didi kimsn ne yirdedür vatanun Kim idi atan anan anda senün

Didi ben Yusuf ibn-i Ya'kfıbem Mübteli-yı cefa-yı işiibem

250 Yusufı çfınki bildi A 'ribi Toldı kalbine merhamet tabı

Yitürelden tapum lsrıül Oldı günden güne zaif ü alil

Hazret-i Yusuf itdi çfın bunı guş Kalbi hasret odından eyledi cuş

çfın varasın diyir-ı Ken'ina Gice azm eyle Beytül'I-Ahzina

Benden ol demde virsen ana haber Canına hasret odı itmez eser

255 Ol huzurun şebine bedr-i tamim Satılup Mısra olmış anda gulim

Çfınki Arabi vardı Ken'ina Dünle azm itdi Beytü'l-Ahzina

2 47 Arab, bir an fırsat bulunca, yalnızken Yusuf'a halini sordu. 2 48 Arab, "sen kim­

sin, nerelisin, anan, baban kimdir?"diye sordu. 249 Yusuf, "ben Yakub'un oğluyum, eziyetlere ve sıkıntılara düştüm" dedi. 2 so Arabi, Yusufu tanıdı ve kalbine acıma his­

sinin sıcaklığı doldu. 2 5 1 Arab, lsrailoğlları seni kaybettiklerinden beri günden güne

zayıfladılar, sıkıntıya düştüler. 2 5 2 Yusuf, bu sözleri duyunca, kalbi ayrılık ateşiyle coştu, kaynadı. 2 5 3 (Yusuf, Araba) "Ken 'an illerine varınca, geceleyin, Beytü'l­

Ahzan a git" (dedi.) 2 5 4 Vardığın zaman, benden ona (babama) haber ver ki, ayrılık

ateşi canını yakmasın. 255 "O huzurun gecesine; dolunay'ın Mısıra satılmış, orada

köleymiş diye haber ver" 2 5 6 Arab, Ken 'an iline varınca geceleyin hemen Bey tül -

Ahzan 'a gitti. (Yakub 'un bulunduğu eve)

55

Page 58: YUSUF - Turuz

Vardı revzen katına virdi selam Didi Yusuf haberlerini tamim

Bunı Ya'kub o dem ki gfış itdi Ah idüp düşdi kendüden gitdi

YUSUF'UN ÇOBAN OLMAK İSTEMESİ, ZÜLEYHA'NIN YÜSUF'U BAHÇIVAN ETMESİ VE GÜZEL CARİYELER TESLİM ETMESİ HAKKINDA

Çı'.in bu hükmjle Yusuf-ı Ken'an Diledi ola bir ki gün çoban

260 Tutdı hiikmin revan Züleyha anun Düzdi esbabın ol temennanun

Buyruk itdi çobanlarına revan Bir süri kuzı hazır oldı hemin

Çim Züleyhaya bu gaza.1-i Halil Olmadı ram oldı canı alil

A.fet-i gamdan ol gül-i rengin Reng-i rfıy ile oldı çfin nesrin

Ç0n vefa bulmadı dilberden Hüsnini yudı zeyn ü ziverden

2 5 7 Pencereye varıp, selam verdi ve Yusuf'a ait (Yusuf'un başından geçenleri) haber­

leri tamamen (Yakub 'a) anlattı. 2 5 8 (Bu) haberleri Yakub duyunca, ah çekerek ken­

dinden geç ti, yere düştü. 2 5 9 (Peygamber/erin çoban olması adettir) hükmüyle, Yusuf bir iki gün çobanlık yapmak istedi. 2 60 Züleyha, hemen Yusuf'un isteğini kabul etti

ve o isteğin sebeplerini sıraladı, hazırladı. 261 (Züleyha), çobanlarına emretti ve he­men bir kuzu sürüsü (Yusuf için) hazırlandı. 2 62 Bu Halil'in ceylanı (güzeli), Züleyha' ya boyun eğmedi, fakat çok eziyetler çekti. 263 Renkli gül (olan Züleyha), keder felaketi yüzünden (rengini kaybetti), yüzünün rengiyle yaban gülüne döndü. 264sev­gi/iden vefa bulamayınca, güzelliğini ve süsünü kaybetti.

56

Page 59: YUSUF - Turuz

265 Diyesi gördi çün Züleyhayı Ki hilil oldı ol cemal-i ayı

Didi ey çeşm-i cana nur-ı sürur Neden oldun aceb yine rencfır

Anca çek.dün gamı belalarını Demidür süresin sıfilarmı

Lehleri cim ile ser-mest ol Fursat el virse vasla hem-dest ol

Didi ey vakt-i guımıda yanım Ateşüme yanan hevadirum

270 Serümi piyun eyle ey ııerver Var dilimden nigira söyle haber

Lutf ile yap dilin Züleyhinun Ki olupdur ezelden eyvinun

lzzetünden ne eksilür ey şah itsen eksikwz ol hakire nigah

Yusuf işitdi çıin bu güftarı Lutfile açdı la'l-i dür-barı

Ben Züleyhaya zer-hıride kulam Ne serüm var ki ana hem -ser olam -

2 65 Dadısı, Ziileyha'yı gördüğünde, onun yüzünün güzelliği incelmiş ve hilal gibi ol­

muştu. 2 66 (Dadısı Züleyha 'ya), "Ey canımın gözü, seııincimin ışığı, acaba neden yi­

ne üzüntü ve sıkıntı içindesin?" diye sordu. 267 Bu kadar çok keder ve belıi çektin,

artık safa sürme zamanıdır (dedi.) 2 68 "Dudaklarındaki kadehle sarhoş ol, fırsat bu­

labilirsen sevgilinle beraber ol" (dedi). 2 69 (Züleyha dadısına) "ey kederli vaktimde

benim arkadaşım, ateşime yanan dostum" dedi. 2 70 "Ey dostum, başımı ayağın eyle, sevgiliye git, gönlümden ona haber ver (dedi). 2 7 1 (Dadı Yusuf'a) Lutfederek,

Züleyha'nın gönlünü tamir et, o ,ana ta ezelden aşıktır, vurgundur dedi. 272Ey sul­

tan, o düşküne baksan, ona yüz versen kıymetinden ne eksilir? 2 7 3 Yusuf bu sözleri

işitince, lutfedip inci dolu ağzını açtı. 214 (Yusuf), "Ben Züleyha 'ya satılmış bir kö­

leyim, ne kıymetim var ki ona arkadaş olayım.

57

Page 60: YUSUF - Turuz

275 Di Züleyhaya benden olsun dur

Beni tutsun kerem kılup ma'zur

Çıin Züleyhiya diye virdi haber Gussadan kalbi olclı zib ü zeber

Turdı serv-i hıram-ı naz ile Vardı yara didi niyaz ile

Ey ayağun gubirı tic-ı serüm Hüsnün ayinesüz olmasun nazarum

İşidüp bum Yusuf ağladı zar

Aşıkun sinesini tağladı nar

280 Canına od düşüp Züleyhinun Didi ey nfır-ı didesi canun

Ağlama ağlamak bana yaraşiır Gül ki gülmek hemin ı;ına yaraşur

Gördi Yusuf yoğ anda ımbr ü karar Oldı la'li gibi dür-bar

Didi kim sana ağlaram ey yar Ki başunda heva-yı aşkum var

Gördi var sohbetinde fitne vü şıir

Hidmet istedi andan olmağa dur

2 7 s Züleyha'ya söyle, benden uzak dursun, lutfedip beni ma 'zur görsün dedi. 2 7 6 Da­

dı, Züleyha 'ya olanları haber verince, kederden kalbi alt üst oldu. 2 77 Nazla salınan servi boylu (Züleyha), sevgiliye vardı ve yalvararak şöyle dedi. 278 "Ey ayağının to­

zu, benim başımın tacı olan sevgili, benim bakışım, güzelliğinin aynasından uzak ol­

masın. 279 Yusuf bunları dinleyince inleyerek ağladı, aşıkın bağrına ateş düşüp dağ­ladı, aşk ateşi bağrını yaktı. 280 Züleyha'nın canına ateş düştü, Yusuf'a "ey can gö­

zümün ışığı" dedi. 281 (Züleyha Yusuf'a), "ağlama, ağlamak bana yaraşır, gülmek ise

her zaman sana yaraşu- (dedi). 282 Yusuf, Züleyha 'da (aşka) sabu- ve tahammül olma­

dığını görünce, (gözlerine) inciler, gözyaşları doldu. 283 (Yusun, "senin için ağla­maktayım ey yar, çünkü senin başında benim aşkımın ateşi var" dedi. 284 (Yusuf),

onun sohbetinde fitne ve karışıklığın varlığını anlayınca, uzaklaşmak için kendisini

görevli saydı.

58

Page 61: YUSUF - Turuz

285 Bir güzel bağı var idi nice bağ Görse Şeddid lremden ide ferağ

Yusuf içün düzetdi ol hoş baht Ol iki havz arasında bir taht

Bile gönderdi bağa Yusuf ile

Didi hem Yfı!llfa telettuf ile

Beni mahrüm-ı zevk-ı kam itdün

Harem-i vaslunı harim itdün

Dir ki Yu!llf çô bağban oldı

Dil-i Züleyha da na-tüvan oldı

290 Yüzin alup eline bir gün o can Şevk ile oldı bağbana revan

Sen gelüp bunda bağban oldun

Dil gibi dideden nihan oldun

Yusuf anun sözini itmedi gfış Turdı derd ü gam ile ol medhuş

Daye-i hasa bir gice vardı Göz yaşın dökdi yandı yalvardı

Hara düşdüm bana meded eyle

Hicre sedd ol visale gedd eyle

2 8 5 (Züleyha 'nın) güzel bir bağı vardı ki, Şeddad bunu görseydi, (kendisinin) !rem

bağından vazgeçerdi. 2 8 6 Güze1 talihli (Züleyha), Yusuf için iki havuz arasında bir

taht kurdurdu. 287 Yusuf'/a beraber (yüz cariye) gönderdi ve ona iltifat ederek dedi

ki: 288 "Beni (senden) zevk almaktan mahrum ettin, sana kavuşmayı da haram ettin,

yasakladın. 289 Yusuf, bahçıvan olunca, Züleyha'nın gönlü de güçsüz kaldı. 290 (Zü­

leyha) bir gün yüzünü eline alıp bahçıvana (Yusuf'un yanına) güle oynaya gitti. 2 91 (Züleyha, Yusuf'a) "geldin burada bahçıvan oldun, gönül gibi gözden de gizlen­

din·" (dedi). 292 Yusuf, onun sözlerini dinlemedi, hiddetlenerek üzüntü ve kederle

ayağa kalktı. 293 (Züleyha) bir gece baş dadısının yanına vardı, göz yaşı döktü, yal­

vardı. 294 "Dikenlere düştüm, bana yardım et, kurtar. Ayrılığa mani ol, (bizi) kavuş­turmaya çaba göster" (dedi).

59

Page 62: YUSUF - Turuz

29S Ger irem der iııen safA-yı deme

Eylesüııler binAyı bir lıeme

Ca-be-ca yazsım anda ehl-i nııkuş

Tapuna Yiısuf ile hem -ağuş

YUSUF VE ZOLEYHANIN BiRLiKTE RESiMLERiNiN ÇIZILDiCI BiR SARAYIN YAPILMASI VE ZÜLEYHA 'NIN YÜSUF'U HAL VETHANEYE DA YET EDiP, BİRLEŞMEYi lsTEMESI HAKKINDA Daye hiicm ile divdest üstiid Urdı peri ııırayına biinyad

Yidi ev yapdı cümle zerrin-hışt Birbiri içre sanki heşt-behişt

Her cihatında yazdılar anun Nakşını Yiısuf u Züleyhanun

300 Bir tarafda bu ana naz eyler

Ol buna yalvarup niyaz eyler

Çün Züleyhaya kamil oldı bu kar

Eksügi kalmadı meger ki nigar

Yusufı kasd itdi da'vet ide

Anun ile nihani işret ide

Yapışup destine didi ey dost

Sana can vireler nedür ten ü post

·sohbetün bana naz Ü ni'metdür

Eyle ni'met ki bi-nihayetdiir

2 9 5 (Dadısı Züleyha 'ya) "eğer zevk ve safa anına ermek istiyorsan, !rem 'e benzer bir

bina yaptır. 296Nakkaşlar, o binada yer yer seninle Yusuf'un kucak kucağa (resmi­

ni) işlesinler (dedi). 297 Dadının emriyle dev elli bir usta, peri sarayını yapmak üzere

temel attı. 2 98 Birbirine bağlantılı bir halde, sekiz Cennet gibi, altın tuğlalardan yedi

tane ev yaptı. 2 9 9 O binanın her tarafına, Yusuf ile Züleyha 'nın resimlerini çizdiler,

nakışladılar. 300 (Yusuf) bir tarafta (kavuşmaya) nazlanv. (Züleyha ise) yalvararak

kavuş.moyı diler. 301 Bu işi Züleyha, sevgili için tamamlayıp bir eksiği kalmayınca; 302 Yusuf'a kötülük düşünerek, (saraya) davet etmek ve onunla gizlice buluşmak iste­

di. 303 (Züleyha, Yusuf'un) eline yapışıp, "sana can versinler, bu ten ve vücut nedir" dedi. 304 "Senin sohbetin bana bir nimettir. Vyle bir nimet ki, sonsuzdur.

60

Page 63: YUSUF - Turuz

305 Tıfl olaldan sana tufeyliyem Sana Mecnun cihana Leyliyem

Didi Yusuf ana ser-efgende Ey benüm gibi sad sana bende

Beni bu bend-i gamdan ıizad it Gamdan ıizad eyleyüp şad it

lnnedi çun visal-i canane Heft duı.ah göründi şeş hane

Altı evden geçüp o mihr-i cemal Umdı bula yidinci evde visal

310 Ki Züleyha bela ile ser-mest Şevk ile urdı dost destin~ dest

Beni tab yak bela-yı fıirkat ile Teşneyem kanılır ab-ı vuslat ile

Didi Yusuf hicabı çak itme ismetüm şişesin helak itme

itme tahsil-i emr içün ta'cil Kılma şeytan muradını tahsil

Çiin Züleyha bu va'di eyledi gfış Ka'r-ı dilden bu resme eyledi ciiş

305 "Ta çocukluğumdan beri sana aşığım. Ben bütün cihanın Ley/ası, senin_ise Mec­nununum. 306 Yusuf (Züleyha'ya), boynunu bükerek "ey benim gibi yüzlercesi ken­disine kul olan (güzel dedi). 307 "Beni bu gam, keder bağından kurtar, kederden ayı­rıp beni mutlu kıl" (dedi). 308 Seugiliye kauuşamayınca, altı tane eu (Züleyha'nın gö­

züne) yedi cehennem göründü. 309 O güzellik güneşi (olan Züleyha), altı euden geçe­

rek yedinci eude seugilisine kauuşmayı umdu. 310 Züleyha (aşk) belasıyla sarhoş ola­

rak, dostunun eline, elini uurdu, onun elinden tuttu. 3 11 "Ben ayrılık belasıyla yan­

mışım ue (sana) susamışım, uuslatın (tatlı) suyuyla beni karıdır" (dedi). 312 Yusuf,

"Haya perdesini yırtma, benim suçsuzluğumu, giinahsızlığımı lekeleme" dedi. 3 1 3 "Muradına erişmek için acele etme, şeytanın isteğine uyma" (dedi). 314 Züleyha

. bu uadi duyunca, gönlünün derinliklerinden seuindi, coştu.

61

Page 64: YUSUF - Turuz

315 itme te'hir-i hayr canum içün Beni tab yak belaya anun içün

Didi Yusuf muradını ey yar Hasıl itmege iki mani' var

Sordı anları ol nigar ana tiz Didi hışm-ı Hüda vü kahr-ı Aziz

Niçün itmen haya ben ol heyden Ki yakındur bana kamu şeyden

Böyle didi vü turdı ol hoş-kar Sıçradı hab-gehden ol bidar

320 Kaçdı kurtardı gayret-i dinden Şem'-i kafurı kaz-ı siminden

Çun Züleyha bu hali göreli revan İrdi ahir kapuda ana heman

Tutdı pirahenini çun gül-i pak Ard eteğini anun eyledi çak

Çıkdı çun can gibi o taze beden Kaldı destinde pare-i da.men

YÜSUF'UN MISIR AZİZİYLE KARŞILAŞMASI, MISIRLI KADINLARIN ZÜLEYHA'YI HAKLI BULMALARI VE YÜSUF'UN ZİNDANA ATILMASI

HAKKINDA

·Taşra çıkdukda haneden bu temiz Rast geldi güruhı ile Aziz

3 15 Züleyha, "canın için, hayrı geciktirme, beni aşk belasıyla yak (dedi). 316 Yusuf,

"ey sevgili muradına erişebilmek için iki engel var" dedi. 31 7 O sevgili onları hemen sordu. (Yusuf) "Allah 'ın gazabı ve Azizi'in kahrı" dedi. 318 (Yusuf), "niçin o yara­

tıcıdan utanmayayım ki, o bana, her şeyden yakındır . . 3190 güzel ahlaklı (Yusuf)

böyle dedi ve buluşma yerinden sıçrayarak kalktı. 320Dinindengelengayretle (ora­dan) kaçtı, beyaz renkli mumu, gümüş makastan kurtardı. 3 21 Züleyha bu hali görün­ce, hemen koşarak son kapıda ona yetişti. 322 Züleyha, temiz gülün gömleğinin ard eteğini tuttu ve yırttı. 3 2 3 Yusu{'un o taze vücudu can gibi meydana çıktı ve gömle­

ğinin parçası (Züleyha'nın) elinde kaldı. 324Bu temiz ahlaklı (Yusun, evden dışarı çıktığında adamlarıyla birlikte Aziz, ona rast geldi.

62

Page 65: YUSUF - Turuz

325 Çun cemalinde gördiler tağyir Sebebin sordı lutf ile Kıttir

Ele alup elin Aziz anun Katına girdiler Züleyhanun

Ben bu gün bu saray-ı halvetde Hah iderken huziır-ı gafletde

El uzatmış dilemiş ol bed -hah Vaslumun gencin açmağa na -gah

Çiinki oldum o demde ben bidar Kalmadı ferri benden itdi firar

330 Ana zindan gerek ya darb-ı elim Ki ola gayre ibret-i ta'lim

Çun Aziz eyledi bu fitneyi gfiş Oldı gayret meyn çeküp bi-hfış

Yüsufa söyledi garamet ile Ta'n idüp nize-i melamet ile

Hadim itdüm sına Züleyhayı Kul iken hüsnine cihan ayı

Sana fi'lüm vefa iken bi-hadd Nedür ey bi-hırd bu cünbiş-i bed

325 (Yusuf'un) güzel yüzünün değiştiğini gören Aziz Kıtfir, ona iltifat ederek sordu. 3 26 Aziz, onun (Yusuf'un) elinden tutup, Züleyha 'nın yanına girdi. 32 7 (Züleyha),

"ben bugün yalnızlık sarayında, herşeyden habersiz uyuyorken; 3280 kötü niyetli,

ansızın vuslat hazinemi açmak istemiş ve bana el uzatmış". 329 ''.Ben o anda uyan­

dım, bana ilişemedi ve kaçtı" (dedi). 3300na ya zindan veya şiddetli bir dayak la­

zım ki, diğerlerine ibret olsun, (dedi). 3 31 Aziz bu belayı işitince, yalan olması gay­

retiyle, şa;kınlık içine düştü. 3 32 (Aziz, Yusuf'u) azarlayarak kınadı ve cezalandırdı. 333 Cihan, güzelliğine kul köle olurken, Züleyha 'yı sana hizmetçi kıldım. 3 34 Ey akıl­sız, sana yaptığım iyiliklerin sınvı yok iken bu kötü hareket nedir? (dedi).

63

Page 66: YUSUF - Turuz

335 Yiısufa irdi çfın bu tıib-ı itab Ta.belan okla mu gibi piir-tib

Ki Züleyha sözünde kiz.ibdür Kaçanmı ben o bana tıilibdür

Çeşm-i bed açmadum dahi yüzine Giış tutma anun yalan sözine

Gazab itdi buyurdı cellada Haddi bi-had ura ol azada

Sonra zindana habs ide anı Zahir olunca raz-ı pinhanı

340 Yıisufa çun yaplŞ(lı ol cellad İde emr-i Aziz ile bidad

Teng-dil oldı ol nebi-i Huda Yüzüni göge tutdı itdi du'a

Bir zen ol cem içinde hazır idi Bu geçen maceraya nazır idi

ltdi ol dem figan ki ey Kıtfir Bi-günihun azabın it te'liır

Bu cezaya seza degül Yfısuf Müstahikk buna degül Yusuf

3 35 Yusuf bu azarları işitince, öfkeden saçları diken gibi oldu, parladı. 3 3 6 (Yusun, "Züleyha sözünde yalancıdır, ben kaçıyordum, istekli olan da kendisidir" (dedi). 3 37 (Yusuf) ben onun yüzüne kötü gözle dahi bakmadım. Onun (Züleyha 'nın) yalan sözüne kulak verme. 3 3 8 (Kıt{ir) kızarak, cellada; o günahsıza, suçsuza sayısız sopa

vurmasını emretti. 3 39 Sonra da, gizli sırları meydana çıkıncaya kadar onu zindana

hapsetmesini emretti. 3400 cellat hemen, Mısır Azizi Kıt{irfa emriyle eziyet etmek

için Yusuf'a yapıştı. 341Allah 'ın peygamberinin yüreği daraldı ve yüzünü göğe doğru

kaldırarak dua etti. 342Bir kadın o topluluk içinde hazır ve bu geçen olaya şahit idi. 343 (0 kadının üç aylık çocuğu) o zaman ağlayarak "ey Kıtfir, günahsızın cezasını sonraya bırak" (dedi). 344 "Bu ceza Yusu{'a yaraşmaz, (ayrıca) buna layık da değil."

64

Page 67: YUSUF - Turuz

345 Yusufun damenine eyle nazar Ta ki çak.i dehanı vere haber

Çakin önde bulur isen anun Pak.dür dameni Züleybanun

Yusuf ol da'visinde kazi.bdür Ki Ziil.eyhaya kendü talibdür

Aıd etekde bulursan ol çak.i Hain anlama Yusuf -ı paki

Çaki çôn ard etekde buldı Aziz Bildi vaki' nedür ol ehl-i temiz

350 Gaybet itdi zenan-ı Mısr anı Ki sever bir gulam-ı lbrani

Canına aşkı eyle kar itmiş Ki dil Ü dini tıirümıir itmiş

Çün Züleyhaya vasıl oldı haber Hatırın gayret itdi zir ü zeber

İşret esbabı düzdi ol hoş ray K 'ide ol bi-haberleri rüsvay

Her peıi-rüy eline gunc ile Bir bıçak virdi bir turunc ile

345 Yusufun eteğine bak, eteğinin yırtığının ağzı, şekli sana olay hakkında haber ve­

rir. 346 "Eğer eteğinin yırtığını önde bulursan, .Züleyhanın eteği temizdir." 347 (Böy­

le ise) Yusuf da iddiasında yalancı ve Züleyha 'yı kendisi istemiştir." 348 "Eğer yırtı­ğı eteğinin arkasında bulursan, temiz Yusuf'u hain bilme." (dedi) 349 Temiz kalpli o Aziz, yırtığı arka etekte bulunca, olup bitenin ne olduğunu bildi (anladı). 3 50 Mı­sır'ın kadınları onu (Züleyha 'yı), '1brani bir köleyi seviyor" diye aleyhinde konuştu­

lar, çekiştirdiler. 3 5 1 "Aşkı canına o kadar tesir etmiş ki, gönül ve dinini perişan et­

miş" (dediler). 35 2 Bu haber Züleyha 'ya ulaşınca, aşkını alaya almalarını da sezince

gönlü alt üst oldu. 3 5 30 habersizleri rezil etmek için güzel bir fikirle eğlence meclisi

hazırladı. 3 5 4 Türlü işvelerle, her bir peri yüzlünün eline bir bıçak ile bir turunç verdi.

65

Page 68: YUSUF - Turuz

355 Gördiler çun zenıin-ı Mısr anı Bir nazarda yitürdiler canı

Eyle yanddı şevk.den amelin Ki tunıncı ı;andı kcııl! e!in

Mah-ı M!!ğrib didi budur o gtılim Ki beni yakdı aşk adına tamim

Budur ol bana töhmet itdügünüz Aşkı ile melirİıet itdügünüz

Bu belada ı;ana melimet yok Dil-i bi-ihtiyira töhmet yok

360 Göreli anı bi-mecil olduk Derdüni bildik ehl-i bil olduk

YUSUF'U ZiNDANA ATMALARI HAKKINDA

Çun Züleyha fırika bulmadı hadd Bend ü zindandan umdı vasla meded

Çun işitdi bu fitneyi K.ıtfir Begenüp didi v'ey ne hoş tedbir

Çfın Züleyhaya irdi bu ruhsat Sandı kim vasla bulıser fursat

Bindiirüp bir bir üzre lsa-vir Mısrı gezdürdiler yemin ü yesir

35 5 Mısır'ın kadınları onu (Yusuf'u) görünce, bir bakışta canlarını, kendilerini kaybet­

tiler. 35 6 Şiddetli arzu, onların işlerini öyle yanılttı !:i, turunç sanarak ellerini kesti­

ler. 35 7 Batının ay yüzlü güzeli: "O köle işte budur, beni aşk ateşiyle tamamen yakan

budur" dedi. 3 5 8 "Bana suç isnat ettiğiniz ve aşkıyla ayıpladığınız mudur" dedi. 3 5 9 Bu aşk belasında sana; ayıplanma, kınanma yok, kararsız gönülden dolayı suçla­

ma da yok. 360 onu göreliden beri biz de takatsiz kaldık, derdini anlayınca bizim de

halimiz senin halin gibi oldu. 3 61 Züleyha, ayrılığa bir çare bulamayıp, ona nihayet

veremeyince; onu (Yusuf'u) zincire vurma ve zindana atmak suretiyle kavuşma konu­

sunda yardım umdu. 3 6 2 Bu kötülüğü Aziz Kıtfir işitince çok beğendi ve "ne güzel

tedbir" dedi. 363Züleyha'ya izin verildiğinde, kavuşmaya fırsat bulacağını zannetti. 3 64 (Yusuf'u) Hz. /sa gibi bir eşeğirı üzerine bindirip, Mısır'ın her tarafını gezdirdiler.

66

Page 69: YUSUF - Turuz

365 Bir münadi yanınca itdi nida Ki budur bende hain olsa ceza

Saldı aşık çfi yari zindana Didi zindancısına rindane

Şimdiden girü tutma anı hakir Boynuna unna bend ile zencir

Bu kadar çekdi çfın bela Yugıf K'oldı zindana mübtela Yfısuf

Didi yalvarup ana ey ana Gidelüm gel bu gice zindana

370 Gördi seccade üzre lutf-i ilah Nura müstağrak oturur çu mah

Kameti şem'i geh kıyama gelür Lehi tfıti gibi kelama gelür

Sildi eşkin felek Züleyhası Mihri gösterdi çim dil-arası

K'ah giryan çıkardı eyvana Nazar eylerdi bam-ı zindana

Söze gelse sözünde yar idi Nazar itse gözünde yar idi

3 65 Yanında bir çığırtkan "hain köle budur" diye bağırdı. 3 66 Aşık, sevgilisini zinda­

na gönderdi ve zindancısına rindce şöyle dedi. 367 (Züleyha, Zindancıya) şimdiden sonra onu itibarsız tutma, boynuna zincir ve bağ vurma (dedi). 368Hz. Yusuf oka­

dar çok eziyet çekti ki, zamanla zindana alışkın hale geldi. 3 69 (Züleyha) dadısına yalvarıp, "gel, bu gece zindana gidelim" dedi. 370 (Züleyha), Allah'ın lutfuyla o ay

yüzlüyü nura boğulmuş halde, seccade üzerinde oturur vaziyette gördü. 37 1 Boyu bir

mum gibi, bazen ayağa kalkar, dudakları da bazan dudu kuşu gibi konuşur. 372 Fe­

leğin Züleyha 'sı gözyaşlarını sildi, çünkü gönül alıcı dadısı ona güneşi (Yusuf'u) gös­

teriyordu. 37 3 (Ziileyha) salona ağlayarak çıkar ve zindanın çatısına bakardı. 374 Ko­

nuşsa sözünde ııevgiU, baksa gözünde yine sevgili vardı.

67

Page 70: YUSUF - Turuz

375 Ehl-i zindana çunki ol zindin Vasl-ı Yusufdan oldu biğ-ı cinan

Şeh mukaıreblerinden iki cüvin Anda mahbôs idi meger o zaman

Anlar olmışlar idi Yİısufa yar Hem-dem ü hem-beli vü hem-güftar

Bir gice anda hib görıliler Uyanup dilde bab gördiler

Didiler Yugıf eyledi ta'bir Gördiler her ili! yazdı ise takdir

380 Biri maktôl-ı kahr-ı dar oldı Biri makbôl-ı şehr-yar oldı

Ol ki Reyyan katına oldı revan Yusuf ana vasiyyet itdi revan ·

İricek güf t u gfıy fursatına Hıilümi arz eyle hıdmetine

Ol cüvina çfm oldı devlet yar Taht-ı baht üzre tutdı yine karar

Anmadı bu vasiyyetini nice sal Çun unuttırdı Halik-i Müte'al

37 5 Hz. Yusuf, zindana geldiğinden beri, zindandaki/ere burası cennet bahçesi gibi

oldu. 37 6 0 zaman şahın yakınlarından iki genç orada (zindanda) habsedilmiş idi. 3 7 7 Onlar, Hz. Yusuf'a nefes arkadaşı, keder arkadaşı, söz arkadaşı ve dost olmuşlar­dı. 378 Onlar orada bir gece, bir rüya gördüler. Uyandıklarında da gönüllerinde güç

ve kuvvet buldular. 37 9 (Rüyalarını) Hz. Yusuf'a söylediler, o da yorumladı (ta 'bir

etti). Böylece kader her ne yazdıysa gördüler. 380 Biri ezici darağacı ile öldürüldü,

biri hükümdarın dostu oldu. 3 81 (Kurtulan ve hükümdarın dostu olacak o/an), Rey­

yan 'ın (hükümdar'ın) huzuruna giderken Yusuf ona vasiyyet etti. 382 (Hiikümdar

Reyyan ile) konuşma fırsatı bulunca, benim halimi ve suçsuzluğumu ona bildir, dedi. 3 8 3 0 gençe (ölmeyen ve zindandan kurtulan 'kişiye) mevki ve makam yakın oldu

(Hükümdarın dostu oldu). Yine şans tahtının üzerine oturdu. 384 (Kurtulan o genç)

bu vasiyyeti yıllarca hatırına getirmedi, çünki yüce yaratıcı unutturdu.

68

Page 71: YUSUF - Turuz

YUSUF'UN ŞAIHN RÜYASINI TABİR ETMESİ, ZİNDANDAN KURTULMASI,MISIR AZİZİ OLMASI VE ESKİ AZIZ KITFİR 'İN ÖLÜMÜ HAKKINDA

385 Birgice şehr-ya.r-ı Mısr meger Gördi na-gah düşinde yedi bakar

Semirmiş her bakar şu resme eger Çeker olsan kılını yağı tamar

Gördi yedi anık sığB" dahi şah

Ol yedisi b~ yediyi yidi çu gah

Gördi hem yedi taze ter huşe Cıiııa lezzet virür dile tuşe

Hem yedi huşk-i huşeler bitdi Ol yediye tolaşdı huşk itdi

390 Çin seher çun uyandı düşden emir Her mu'abbirden istedi ta'l>ır

Yusufa ahd iden çüvan o ı.aman Y ıid idüp anı söze geldi revan

Didi zindanda bir cüvan gördüm Alem-i gayb ana ayan gördüm

Didi şeh ana derde derman it Afitab-ı yakini rahşan it

3 8 5 Meğer bir gece ansızın Mısır hükümdarı rüyasında yedi tane sığır gördü. 3 8 6 Her sığır o kadar çok semirmişti ki, kılı çekilecek olsa, yağı damlayacak olurdu. 3 87 Şah Reyyan, yedi zayıf sığır daha gördü. Rüyada bu (zayıf) yedi tanesi, o anda bu (semiz) yedi tane sığırı yediler. JS

8 (Yine şah' Reyyan rüyasında) yedi tane cana tat ve gönle yiyecek olan taze başak gördü. 369 Yedi kuru başaklar ortaya çıktı ve hemen o yedi taze başağa dolaştı ve onları da kuruttu. 390 Sabalı olunca emir rüyasından uyandı ve her rüya tabircisinden bu rüyayı yorumlamalarını istedi. 3_9 1 Hz. Yusııf'a (kendisi­

ni kurtaracağını) söz veren genç o zaman hatı;layıp hemen konuştu. 392 (Hükümda­

rın dostu genç) "zindanda öyle bir genç gördüm ki, gözle görülmeyen, bilinmeyen

alemin ona apaçık görundüğüne şahit oldum" dedi. 39 3 Hükümdar ona: "Yakındaki güneşi parlat ve derde derman bul" dedi.

69

Page 72: YUSUF - Turuz

Def'i zindana can atııp o cüvan Yıisufa şeb düşüni itdi beyan

395 Didi bu sünbülat ile bakarat

Sallardan beyan ider halat

Gelisıer evvela yedi yıllar Ni'mete anda gark ola iller

Yedi yd gele sonra k'ey katı teng Ekmek okından ire cana hadeng

Hatır-ı şalı açıldı gonce misil Gül-i Ken'iiru istedi derhal

Didi var Yusufı getür göreyin Düş cevabını kendüden sorayın

400 Yôsufun bahtı çun rücu' itdi Ahter-i devleti tıılu' itdi

Yusuf oldı hug-evane revan Bad-pay üzre çun gül-i handan

Da 'vet eyledi tahtı üstine

Ta ki baht ola bahtı üstine

Hem su 'al itdi hah ta 'birin

Çfınki guş itdi hub ta 'birin

3940 genç zindana koşarak (gitti) ve hükümdarın rüyasını Hz. Yusuf'a açıkladı. 395 (Yusuf), "bubaşaklar ve sığırlar yılların durumlarını açıklar"dedi. 396 "Evvela

yedi yıl gelecek ve bütün şehirler nimetle, Tanrı 'nın lutfuyla dolup taşacak". 397 "Sonra yedi kıtlık, darlık yılı gelecek ki, ekmek yokluğundan canlara ok değecek (sızı düşecek). 398 Şahın gönlü gonca gibi açıldı ve Ken 'an 'ın gülünü derhal istedi. 399 "Var, Yusuf'u getir göreyim, rüyanın cevabını kendisinden sorayım" dedi. 400 Hz.

Yusuf'un talihi geri döndü ve saadet yıldızı doğdu. 401 Yusuf, ~len bir gül gibi, rüz­

gar gibi ayaklarıyla, padifJ/Jhlar gibi yola düştü. 402 Talih üzerine biraz daha talih

eklenmesi için onu tahtına davet etti. 403 (Hükümdar, Yusu{'un) güzel tabirini işit­tiğinden, kendi rüyasının yorumlanmasını sordu.

70

Page 73: YUSUF - Turuz

Didi çun vaki'i ola ol takdir

N'ola halkun hayatına tedbir

405 Didi Yusuf ucuzlık ola çü yd Buyurun kim ekini çok eke il

Yiısııfun gördi şeh çia'danişin Ana ısmarladı kamu işin

Mısra isıir-ı izzeti toldı Nim-ı Yusuf aziz-i Mısr oldı

Hıil-i Krtfır k'ey zebun oldı Alem-i izzi ser-nigiın oldı

Anı bi-tıikat eyledi bu halel Oldı ahır nişan tir-i ecel

ZÜLEYHA'NIN KITFIR'İN öLOMONDEN SONRAKİ MACERASI VE TÜRLÜ BELALARA UGRAMASI HAKKINDA

410 Teng oldı demi Züleyhinun Oldı bi-had gamı Züleyhanun

Ne Aziz ile hanesi ıibad Ne ruh-ı Yusuf ile hatırı şad

Şevkden hir gice gelüp vecde Büti önünde eyledi secde

Didi ey kıble-i münacatum Sanadur daima ibadatum

404 (Hükümdar), "O takdir edilen olay ortaya çıkınca, halkın hayatı için ne tedbir almalıyız?" dedi. 405 Hz. Yusuf, "nice yıllar bolluk olacak, halka emredin ki bol ekin eksinler" dedi. 406Hükümdar, Hz. Yusu{'un ilmini görünce, bütün işlerini ona havale etti. 407 Yüceliğinin eserleri Mısır'a doldu ve Yusu{'un adı "Mısır Azizi" oldu. 408 (Eski Mısır Azizi) Kıtfir'in durumu perişan oldu ve yücelik alameti, nişanı da baş­aşağı oldu. 409 Bu eksiklik onu güçsüz yaptı, sonunda da (Kıt{ir) ecelin okuna hedef

oldu. 410 Züleyhanın her anı sıkıntı ve dertlerle doldu, üzüntüleri sayısız oldu. 411 Evi, Aziz (Kıtfir) in ismi ile şenlenmedi ve Hz. Yusuf'un ruhu ile de gönlü mutlu

olmadı. 41 2 Bir gece (Yusu{'a karşı) aşırı arzu ve istekten coşarak, gelip putu önünde

yerlere kapandı (secde etti). 41 3 "Ey yalvarma kıble~ ... Bütün ibaretlerim sanadır" dedi.

71

Page 74: YUSUF - Turuz

K 'ey hacersen nice ilahumsın Dİıst yohnda seng-i rahumsın

415 Nice bir ire batınıma şikest Böyle didi vü urdı ol puta dest

Yüz çevürdi çİı din-i diınundan Ah-dest aldı eşk-i hunundan

Çun Züleyhaya virdiler ruhsat Girdi Yusuf huziırına halvet

Yusuf anı çun aşina gördi Kimsün adın nedür diyüp sı>rdı

Ki virüp varum bahana senün Canı vakf itmişem hevana senün

420 Bilicek Yusuf anı ağladı zar Sordı halin esirgeyüp tekrar

K'ey Züleyha ne hale düşmişsin Güneş idün zevale irmişsin

Didi evvel budur cüvan olayın Hüsn ile gün gibi ayan olayın

İtdi Yusuf bu hacet üzre du'a Leblerinden akıtdı ab-ı beka

4 14 "Dost yolunda bana yolumu gösteren taşımsın. Ey taş, sen ne biçim ilahımsın?" 415 "Acaba gönlüme niçin kırılmışlık geliyor?" dedi ue puta eliyle uurdu, (onu kırdı). 41 6 Sapık dininden uaz geçerek, kanlı göz yaşıyla abdest aldı (Miislümôn oldu). 4 1 7 Züleyha 'ya izin uerilir verilmez, Hz. Yusu('un huzuruna yalnız başına girdi. 418 Hz. Yusuf, onu görünce, kendisine yakın hissetti ue "kimsin, adın nedir?" diye

sordu. 419 (Züleyha da) "bütün malımı, mülkümü senin yoluna uermiş, canımı da se­

nin aşkına adamışım, uakfetmişim" dedi. 420 Hz. Yusuf, bunları duyup anlayınca ağladı, bağışlayarak tekrar halini sordu. 4 21 "Ey Züleyha, ne hale düşmüşsün, Güneş idin sönmüşsün." 422 (Züleyha), "önce genç olayım ue güzellikte gündüz gibi belli

olayım dedi. 423Hz. Yusuf, bu istek üzerine Tanrı'ya dua etti ue dudaklarından de­

uamlı, kalıcılık suyu akıttı.

72

Page 75: YUSUF - Turuz

Ta Züleyha yine cüvan oldı Ruhları taze gül-sitan oldı

42S Oldı kırkında pır iken bi-fer On sekiz yaşda taze ter duhter

Didi kalmadı bundan özge murad Kılasın vaslun ile gönlümi şad

YUSUF'UN ALLAH'IN EMRİYLE ZÜLEYHA. İLE NİKAHLANMASI VE YUSUF'UN BOLLUKTA VE KITLIKTA HALKA iYi MUAMELESİ HAK.KINDA

Yusufa çunki hazret-i Fettah Buyruk itdi ki ide akd-i nikah

Dügün eyledi padişahane Geldi sadat-ı Mısr eyvane

Oldı çôn halka am-ı has in'am Zevk ü işret umun oldı tamam

430 Oldı din-i Hattı üzre nikah Şeb-i hicr ahir oldı toğdı sabah

Nazarı düşdi çiın Züleyhanun

Nfirı tabına doymadı anun

Gördi Yusuf anun bu halini çıın Aşk halinde bu kemalini çıin

424 Sonunda Züleyha gençleşti, yanakları taze gülbahçesi gibi oldu. 425 Kırkında fersiz bir ihtiyarken, on sekiz yaşında taze bir kız oldu. 42 6 "Gönlümü senin vusla· tınla mutlu etmekten başka bir isteğim, arzum kalmadı" dedi. 427 Kullarının kapalı işlerini açan Allah, Hz. Yusuf'a (Züleyha) yı nikah lamasını emretti. 42 8 Padişahlara layık düğün yaptı, Mısır'ın uluları köşke geldiler. 429 Zevk ve eğlence işleri tamam­

landı, seçkinlere ve halka, herkese ni'met yılı oldu. 4 30 Halil'in (Hz. lbrohim) dini

üzerine nikah olunca, ayrılık gecesi son bulup sabah oldu. 4 31 Allah 'ın nazarı Züley·

ha 'ya yönelince, Allah 'ın nurunun ışığına dayanamadı (ona tabi oldu). 432 Hz. Yu­

suf, (Ziileyha'nın) bu halini ve aşk ilmindeki olgunluğunu gördü.

73

Page 76: YUSUF - Turuz

Kolını yasdnğ eyleyüp yüzine BÔyı ile getürdi keııdözine

Açdı yüzine açmaduğı gözini Gördi ömründe gönnedügi yiizüni

435 Aşıka aşk hoş kerametdür Aşkı ma'şfıkına ıuayetdür

Var idi sıdkı çun Züleyhıinun Geçdi her vakti aşk ile anun

Aşk ile itdi terk mülk-i peder Aşk ile itdi şehr-i Mısra sefer

Yusuf anda görüp ubôdiyyet Hıdmet-i hazret-i rububiyyet

Yapdı ol mah içün ibadet-gah Hali olmağa hal-i halvet-gah

440 Varup ol hane-i ibadetde Ömrini hoş geçürdi ta 'atde

Mısra Yusuf çu şehr-yar oldı Adi ü insafı aşikar oldı

Yedi yd ki ucuzluk oldı cihan Ni'met ile tolup zemin ü zaman

4 33 Kolunu onun yüzüne yastık edip, kokusuyla kendi kendine getirdi. 4 34Gözünü,

açmadığı yüzüne açtı (onun güzel yüzünü gördü). ömründe görmediği yüzünü gördü. 4 3 5 Aşığa, aşk güzel bir keramettir. Aşığın aşkı, sevgilisine intikal eder. 4 3 6 Züleyha

aşkında sadık idi. Her anı onun aşkıyla geçmişti. 437 Aşkından dolayı babasının memleket.ini terk ve Mısır şehrine yol almış idi. 4 3 8 Hz. Yusuf, onda (Züleyha 'da)

kulluk ve Allah 'a hizmet görünce; 439 halvet yerindeki halinin yalnız olması için o ay

yüzlü güzel içiıı bir ibadethône yaptı. 440 (Züleyha) o ibadethaneye giderek ömrünü

itaat içinde mutlu geçirdi. 441 Hz. Yusuf, Mısır'a hükümdar oldu. 442 Dünya, yedi

yıl bolluk oldu, yer ve zaman nimetlerle doldu, taştı.

74

Page 77: YUSUF - Turuz

Yapdı Yusuf revan bir ulu hisar Eyledi ol hisarı piir-anbıir

Nice sultan-ı taht ü sahib-i tac Oldı bir pare ekmeğe muhtac

445 Her tarafdan ana gelürler idi Canlarına hayat alurlar idi

HZ. YAKUB'UN KAVUŞMA DESTANI VE YUSUF'UN KARDEŞLERiNiN ÜÇ DEFA MISIRA GiDiŞ GELiŞLERi HAKKINDA

Çun Züleyha irişdi matluba Geldi nevbet visal-i Ya'kuba

Ağlar iken gam-ı te'essüfden Kirban geldi Mısr-ı Yusufdan

Yusufun izzetini söylediler Aleme himmetini söylediler

Geldiler Mısra ihvet-i Yusuf Bilüp anları Hazret-i Yusuf

450 ltdi üç gün eyü ziyafetler Yidürüp gune gune ni'metler

Hasar idüp bulara heybet ile Didi Yusuf itab u töhmet ile

Evde kalan birıiderünüzi hem Getiirün ta virem ana da ni'am

443Hz. Yusuf, hemen büyük bir kale yaptırarak, o kaleyi tamamen bir depo haline getirdi. 444Birçok tac ue taht sahibi sultan (bile kıtlık yüzünden) bir parça ekmeğe muhtaç oldu. 445 Her taraftan ona (Yusuf'a) geliyorlar ue uücutları için canlılık (ha­yat) alıyorlardı. 446 Züleyha istediğine kauuştu. Şimdi sıra Hz. Yakub 'un (Yusu{'a)

kauuşmasına geldi. 447 (Yakub), üzüntüden ağlarken, Yusuf'un Mısır'ından bir ker­

uan geldi. 448 (Keruandakiler), Hz. Yusuf'un iyiliğini, şerefini ue bütün aleme yaptığı yardımları söylediler. 449 Hz. Yusuf'un kardeşleri Mısır'a geldiler, Yusuf onları tanı­yarak; 450üç gün iyi ziyafetler uerdi ue türlü türlü ni'metler yedirdi. 452Hz. Yusuf

bunlara heybetle zarar uererek, azarlayarak ue suçlayarak ( şöyle) dedi: 4 5 2 "Eııde ka­

lan kardeşinizi de getirin ki ona da yiyecek uereyim. "

75

Page 78: YUSUF - Turuz

Göricek hazret-i pederlerini Didiler bu geçen haberlerini

Ki eger gitmez ise Bünyamin Kuvvet ü kutumuz kesildi hemin

455 Çun bular yine Mısra irdiler Emr-i Ya'kiib üzre girdiler

Sordı anı tefafül ile hemin Ah ile girye ile Bünyamin

Didi bir kardaşım var idi ezel Ana benzer bulunmaz idi güzel

Anı kurd aldı yazıda na-gafı Bu yazu anun ismidür ey şah

Yalunuz kaldı çunki Dünyamın Eyledi ka'r-ı dilden ah ü eniİı

460 Ana k'ey şefkat eyledi Yusuf Hanına da'vet eyledi Yusuf

Cevheri sa'ın ol şeh'i huban Kardaşınun yiikinde kodı heman

Yük tutup çiin bular yöneldi yola Yusuf emr itdi bir ki cüst kula

45 3 (Yusu{'un kardeşleri) yüce babalarını görünce, (Yusu{'la aralarında) geçen ko­

nuşmaları ona söylediler. 454 "Eğer Bünyamin bizimle gelmezse, gücümüz ve yiyecek

nasibimiz hemen kesilir" (dediler). 45 5 Bunlar yine Mısır'a geldiler ve Hz. Yakub'un

emri üzerine (nazar değmesin diye ayrı ayrı kapılardan) şehre girdiler. 4 5 6 Yusuf,

derhal bilmemezlikten gelerek ah edip gözyaşlarıyla Bünyaminden (üzerinde Yusuf

yazılı elbiseyi) sordu. 457 (Bünyamin), "eskiden bir kardeşim vardı ki, ona benzer bir

güzel bulunmazdı" dedi. 45 8 "Ey şah, kırda onu ansızın bir kurt kaptı. Bu yazılanlar da onun adınadır. 45 9 (Yusuf), Bünyamin 'le yalnız kalınca, gönlünün derinliklerinden

ah etti ve inledi. 460 Hz. Yusuf, ona (Bünyamin 'e) şefkat edip, sarayına davet ettiği zaman; 4 6 1 güzeller padişahı (Yusuf), o buğday ölçeği kabını hemen kardeşinin yü­küne koydu. 4 62 Bunlar yüklerini alıp yola yönelince, Hz. Yusuf bir iki araştırıcı as­

kerine emretti.

76

Page 79: YUSUF - Turuz

Ki bizi adunuzla aldadunuz Şimdi sa'-ı melik uğurladunuz

Didiler her ne yükde bulma ol Sahibine ceza budur ola kul

465 Aranup sonra bar-ı Bünyamin Sa'ı anun yük.inde buldı emin

Yusufa çun kul oldı Bünyamin Bunlar andan recayı kesıli hemin

Didi Şem 'un ki ey büraderler Bizi görüp yine ne diye peder

Ya ola izn-i Hak kıtal idevüz Şehr-i Mısrı harab idüp gidevüz

Varsun ernr eyle Mısra mu'temedün Görsün anda ne itdise vele.dün

470 Gördiler çun cemalini pederün

Didiler macerasın ol haberün

Didi oğlanlarına Mısra gidün Anda sa'y eyleyüp tecessüs idün

An-ı hal eylemek içün Yakub Derd ile yazdı şaha bir mektub

463 (Askerler) "siz bizi adınızla aldattınız, şimdi de sultanın buğday ölçeğini çaldı­nız" (dediler). 464 (Askerler), "ölçek hangi yükte bulunursa, sahibine kölelik cezası verilir" dediler. 465 Sonra, Biinyamin'in yükü arandığında; Sultan buğday ölçeğini onun yükünde buldu. 466Bünyamin böylece Hz. Yusuf'a köle oldu, kardeşleri de

ona (Yusuf'a) yalvarmaktan hemen vazgeçtiler. 4 67 Şem 'un: "Ey kardeşlerim, baba­

mız (Yusuf'un kaybından sonra) bizi görünce yine ne der? dedi. 468 (Kardeşler) Allah'ın izni olursa, savaşır ve Mısır şehrini harap eder gideriz (dediler). 469 (Kardeş­ler, babalarına) 'Himat ettiğin kişiye emret, Mısır'a gitsin ve evladının ne yaptığını

orada görsün" (dediler). 470 (Yakub'un çocukları) babalarının yüzünü görünce, o ola­

yan tefe"uatını söylediler. 47 1 (Yakub), oğlanlarına: Mısır'a gidin, orada çalışın ve

araştırın, dedi. 472 Hz. Yakub, halini arzetmek için, Sultana (Yusuf'a) dertli bir mek­

tup yazdı.

77

Page 80: YUSUF - Turuz

Toğrı direm behakk-ı nur-ı ehed Gelmedi dahi benden uğrı veled

Alup oğlanları bu nameyi cüst Sefere hem idüp yeriğı dürüst

YUSUF'UN GÖMLEGiNİN YAKUB'A KAVUŞMASI, GÖZLERİNE SÜRMESi ÜZERİNE GÖZLERİNİN AÇILMASI VE MISIR'A GiDiP YUSUF'LA BULUŞMASI HAKKINDA

475 İnliler çünki burcuıa şihun Geldiler kapusına dergihun

Nameyi sıındılar bu şevk ile Aldı açdı okudı zevk ile

Kalmadı dilde sabrı ari ile Didi kardeşlerine zari ile

Sına vakıf degüldüniiZ çfın o dem Size özr oldı cehliniiZ muhkem

Göricek kaldılar bu hali tana Yohsa Yusuf mısın didiler ana

480 Didi ben Yusufam bu kardaşum Çok bela gördi kalır ile başum

Ba'dezan didi Yusuf ihvetine

Toyurup cümlesini ni'metine

47 3 "Ebedfnur hakkı için doğru söylüyorum ki, benden hırsız çocuk doğmadı". 47 4 0ğlanları bu mektubu hemen aldılar, yola çıkmak için hazırlıklarını yaptılar. 4 7 5 Sultanın kalesine, dergahının kapısına geldiler. 47 6 Heyecanla mektubu sundu­lar, (Yusufl aldı, açtı ve zevkle okudu. 477 (Yusuf), ağlayarak, gönlü sabırsızlık içe­risinde, kardeşlerine şöyle dedi: 47 8 "O zaman siz sırrı bilmiyordunuz. Cahilliğiniz size sağlam bir kusur oldu. 479 (Kardeşleri) bu hali görünce şaşırıp kaldılar, ona

'·'yoksa sen Yusuf musun?" dediler. 480 "Ben Yusu{'um, bu da kardeşim (Bünya­

min), sıkıntılarla başım çok bela gördü" dedi. 481 (Yusuf), bundan sonra, hepsini nimetleriyle doyurup, kardeşlerine şöyle dedi:

78

Page 81: YUSUF - Turuz

Pire pirıihenümi vasıl idün Canunuza sevab hasıl idün

İledüp anı örtesiiz yüzine Ta yine nur fer güle gözine

Pfr-i Ken'anı kokdı çun anı Didi ol dem safa bulup canı

48S Kani' iken bu buya hazret-i pir Na-gehan geldi gönlek ile beşir

ltdi ilka gül üzre yasemini Vech-i Ya'kÜba a'nı pirıiheni

Ol semen nergisine fer virdi Sim rengin olup güher virdi

Dikşirüp kar ü barı Ken'aııdan Canib-i Mısra göçdiler andan

Geldiler çfınki şehr-i Mısra yakin Haber olundı padişaha hemin

YAKUB'UN VEFATI VE YÜSUF'UN RÜYADA BABASINI VE ANNESİNi GöRMESİ, ALLAH'A NİYAZ EDİP DUA ETMESi HAKKINDA

490 Çünki Ya'kuba hasıl oklı visal Geçdi ze\'k u sürur ile nice sal

ÇÔn bu garra vasiyyet oldı tamam Azm-i darü's-selam itdi imam

4 82 "ihtiyara (babama), gömleğimi ulaştırın böylece canınıza sevap elde edin". 4 8 3 "Onu götürüp yüzüne örtün ki, gözüne ışık ve kuvvet gelsin". 484 Ken 'an diyarı­nın ihtiyarı onu koklayınca, o an gönlü neş 'e doldu ve dedi: 485 Jhtiyar hazretleri, bu

kokuyla yetinmişken, ansızın gömlekle beraber müjde (de) geldi. 486 Gül üzerine ya­

semini bıraktı, yani onun (Yusuf'un) gömleğini Hz. Yakub'un yüzünün üzerine bıraktı 4 8 7 O yasemen, nergisi ne (Yakub 'un gözüne) ışık verdi, gümüş renginde olup, mücev­

her gibi ışık saçtı. 488 lş, güç ve yüklerini Ken 'andan toplayıp, oradan Mısır'ın yanı­na göçtüler. 489 Mısır şehrinin yakınına geldiklerinde, hemen padişaha (Yusuf'a) ha­

ber verildi. 490Böylece Hz. Yakub'a vuslat ulaştı, zevk ve neş'e içinde nice yıllar geçti. 491 Bu güzel vasiyyet tamam olunca, imam (Hz. Yakub) cennete gitmeğe niyet

etti.

79

Page 82: YUSUF - Turuz

Girdi mihraba bir gice halvet İde Mevlaya ta ubôdiyyet

Çeşmine geldi babı bi-gaflet itdi seyran alem-i gaybet

Pederi oldı maderi ile ayan Yüzleri guyiya meh-i taban

495 Hasretüz vasluna mekanuna gel Murg-ı cennetsin aşiyanuna gel

YUSUF'UN ÖLÜMÜ VE BU OLAYIN ACISININ ZÜLEYHA 'YI HELAK ETMESi HAKKINDA

Zahir oldı heman o dem Cebrail Didi ya Yusuf eyleme te'cil

Ecelün kim amanı yok bir dem Koyasın bu rikaba iki kadem

Da'vet eylen didi Züleyhayı Ta veda' eyleyeydi ol ayı

Yusuf ol bfıya virdi çun canı Toldı alem mu!ibet efganı

500 Çfın Züleyha fiğanı guş itdi Yüregi oynadı vü cüş itdi

492 (Yusuf), birgece Allah 'a kulluk etmek için yalnız başına mihraba girdi. 49 3 Göz­

lerine boş bulunma halinin dışında uyku geldi ue Yusuf, gözle görülmeyen alemi sey­

re daldı. 494 (Yusuf'un gözüne) babası ue annesi apaçık göründü. Yüzleri sanki parlak aY gibiydi. 49 5 (Onlar, Yusuf'a) sana kauuşmaya hasretiz. Cennet kuşusun; makamı­na, yuuana gel (dediler). 4960 zaman hemen Cebrail göründü ue "Ya Yusuf, gecik­tirme" dedi. 497 (Yine Cebrail) "ecelin bir anlık bile izni yok. Bu yüce kata iki aya­

ğını koymalısın" (dedi). 498 (Yusuf), ueda etmek için, "o ay yüzlüyü, Züleyhayı ça­

ğırın" dedi. 49 9 Hz. Yusuf, o kokuya canını uerdi. Alem; bela, f~laket çığlıklarıyla doldu. 5 oo Züleyha, bu ağlamayı duyunca, yüreği oynadı ue kaynadı.

80

Page 83: YUSUF - Turuz

Didiler gitdi rahmete Yusuf Göçdi sahra-yı cennete Yusuf

Şükrü minnet Hudıi-yı Sübhana Ki bu nazmı yetürdi payana

soı (Orada bulunanlar), "Hz. Yusuf, Allah'ın rahmetine gitti, Cennetfo bulunduğu

sahraya göçtü" dediler. 5 02 Allah 'a minnet ve ıükürler olsun ki, Hamdi, bu şiiri, bu

nazmı sona erdirdi.

81

Page 84: YUSUF - Turuz

MESNEVİNiN YER YER ORiJiNAL BEYiTLERLE ÖZETi

YUSUF'UN ATALARI:

İbrahim peygamberin ölümünden sonra oğullan İshak ve İsmail peygamberlerle İshak'ın oğlu İs ve Yakub'un hayat hikayesi anlatılır. İshak, ölüm döşeğinde iken gönlü büryan ister, büryanı Yakub getirir, ancak Yakub'un getirmesi için İshak'ın karısı oğluna yardımcı olur. Bunu çekemeyen kardeşi İs, Yakub'a hiyle düşünür; böylece Yakub, babası İshak'ın tavsiyesine uyarak o diyardan göçer, yine onun dua­sıyla peygamberlik mertebesine ulaşır.

82

Eyledi Lfıt duhterine nigah Togdı anılan ikiz iki nisbah

Togdı iki sülale - i mahbub Evvela İs u saniye Ya'kub

Çün bu hal üzre geçdi bir nice sal Serv kadd oldılar ol iki nihai

lsı ishak özine yar itdi Ana sayd ü şikarı kar itdi

Kelle - ban eylemişdi Ya'kiıbı Maderinün olaydı mahbfıbı

Ahır ishak çünki pir oldı Kuvveti eksilüp darir oldı

Çun revan oldı ls saydına

Anesi düşdi hile kaydına

Ta ki Ya'kfıb içün ola bu du'a Macerayı hik:iyet itdi ana

Didi ya Rab va'de eyler idün Ki bir oğlun resul idem dir idün

iş bi biryan getürene ya Rab Eylerem ol risaletüni taleb

Page 85: YUSUF - Turuz

Hak Ta'ala du'asın itdi kabul Kıldı Ya'kfıbı o diyara re&iıl

H"ıle haline vakıf oldı çü İs Kati - i Ya'kuba gayet oldı haris

Oldı Ya'kub ruz u şeb pinhan falan korkdı kim irişe ziyan

İs için İshak, Tanrı'dan bereket talep ve niyaz eder, neticede İs'in çocuklarının Rum diyarında nesli çoğalır. İs bununla yetinmeyerek hased sebebiyle Yakub'u öl­dürme yollarını arar.

İshak, oğlu Yakub'a, İs'in şerrinden korunması için Şii.m'a göç etmesini ve da­yısının kızıyla evlenmesini ta·isiye eder. Bir müddet sonra da ölür.

Çunki İshı\ka irdi mevt eseri Lazım oldı Cenab - ı Hak seferi

Didi hatunına di Ya 'kuba Ugramamak dilerse asuba

İs mekrinden eyler ise hazer Eylesün Şam canibine sefer

Tayısı katına varup kalsun Kızlarınun birisini alsun

Çün vefat itdi Hazret -i İshak

Toldı ah ü figan ile afak

İs'iiı hasedinin gittikçe arttığını gören Yakub, babasının sözüne uyarak, Şam'a göç eder. Dayısının yanına varan Yakub, ondan kızını ister, dayısı da iki kızını birden verir birinin adı Rahi!, diğerinin de Leyya'dır. Bu evlilik sonunda Leyya'dan Şem'un, Yehuda, Riyal, Lavi, Rubil ve Deyne adlı altı çocuk dünyaya gelir.

YUSUF'UN DOGUMU:

Aradan yıllar geçtiği halde, Rahi! çocuk doğurmaz. Fakat, bir müddet sonra Rahil,Yusuf'a hamile kalır.

Zamanı gelince Yusuf isminde nur gibi bir çocuk doğar, etraf müşkkokularıyla

dolar.

83

Page 86: YUSUF - Turuz

Yusuf doğmadan önce, Adem peygamber, "Ruhlar Aleminde" iken, bütün pey­gamberlerin bulunduğu bir yerde onlarla tanışır, gözü Yusuf'un güzelliğine ilişir. Şaşkına döner ve Tanrı'ya "Tannm sen niçin bu imtiyazı Yusuf'a verdin?" der, Tann'dan, "o benim gözümün nurudur" şeklinde cevabı bir vahy gelir.

Görüp anı ta'accüb itdi safi

Eyledi hazrete nida - yı hafi

Ki bu ya Rab ne gülıitan gülidür Gulgulı hoş ne bag bülbülidür

Neden oldı bu imtiyazı bunun Kanda biter bu serv - i nazı bunun

Vahy olundı ki nur - ı didendür Sadef - i sulbune feridendia'

Dayısının yanında kalan Yakub, artık orada kalmak istemez. Vatan hasretiyle İs'den de korka korka Şam'dan Kenan'a göç eder. Bu arada kardeşi de kininden vaz geçerek Yakub'la barışır. Bu esnada Yakub'un karısı Rahi! tekrar hamile olur ve Bün-

yamin'i doğurur.

YUSUF'UN BAŞINA GELENLER:

Bünyamin'in doğumundan sonra ve Yusuf iki yaşında iken anneleri Rahil vefat eder, yetim kalan Yusuf'u babası Yakub, kendi kızkardeşi İnas'a emanet eder. Böyle bir çocuğa sahip olan İnas, bütün gününü Yusuf'la beraber geçirdiği gibi ona şefkat hisleriyle bağlanır. Birgün Yakub çocuğu geri ister, ancak İnas Yusuf'u vermemek

için babasından kalan kemeri çocuğun beline kuşandırır gönderir, sonra da kemeri

Yusuf'un çaldığını iddia eder. O günün şer'i hükümlerine göre hırsızlığı yapan kimse, eşyası çalınanın yanında köle kalmak mecburiyetindedir.

84

Kaldı Yusuf iki yaşında yetim Annesi ana şefkat idti azim

Besledi anı ammesi İnas Oldı Yusuf ana ehebbü'n - nas

Beni tab eyle Yusufumdan dur Şimdiden girü ana Yİr destur

Kalbini pür . küduret itdi melal

lffle tedbirin eyledi fi 'I - hal

Page 87: YUSUF - Turuz

Yoğ iken Yusufun meger haberi Meger eliyle kuşatdı ol kemeri

Kemerim gitdi diyu eyledi ah lşiden oldı haline agah

Yoğ iken kılca fitne canında Kemeri buldılar miyanında

Yusufı aldı kendi hanesine Yasla irdi kemer bahanesine

Böylece kemer, Yusuf'un belinde bulunur ve Yusuf, lnas'ın kölesi olur. Bir müddet sonra lnas ölünce yine Yakub oğluna kavuşur. Yusuf yedi yaşına geldiğinde boyu selvi gibi, yüzü ay kadar güzel ve saf, gövdesinde kıldan eser bulunmayan, her yönden güzel, nur parçası haline geldiği için babası Yakub da onu, fazlasıyla sevme­ğe başlar. Yusuf'a her ihtimamı gösterirken, ilim ve hüner de öğretir. Diğer kardeş­leri bunu görünce kıskanırlar. Yusuf'u kendilerinden ve Yakub'dan uzaklaştırmak için hiyle yolunu seçerler.

Çünki zeyn itdi Yusufı Ya'kub Toldı etrafa reşk ile aşub

Taradı vü yudı gül - ab ile Urdı kifurı müşk - i nib ile

Virdi egnine Yusufun Ya'kub Geydi ridvane döndi ol mahbub

Kemerin çun kuşatdı İshakun Kalmadı aklı kılca uşşikun

İlle ihvanı pür - hased oldı Ne hased her biri esed oldı

Didiler çunki aslımuz birdür Cinsimüz belki faslımuz birdür

Nice hadde irişdi iş bu yetim Ki atamuz katında oldı kerim

85

Page 88: YUSUF - Turuz

"Yakub'un bahçesinde var olan bir ağaç, her çocuğu dünyaya geldikçe bir budak verir. Fakat, Yusuf dünyaya gelince meydana çıkan bir budak, diğerlerinden daha çok serpilir ve büyür, kardeşleri bu hali görünce daha çok haset ve kıskançlığa düşerler" diye bir rivayetten bahsedilir.

Bir gün Yusuf babasından cennet bağından bir asa gelmesi için Tanrıya dua etmesini ister. Yakub'un bu duası Tanrı katında kabul edilir. Cebrail, Zebercedden bir asa getirir. Kardeşleri bu hadise karşısında da oldukça içlenir ve fitne duygularına kapılırlar, Yusuf'a karşı kinleri artar. ,

Tutdı Ya'kfıb Yusufun sözüni Hakka tutdı tazarru'ı yüzüni .

Peyk - i vahy irdi milk - i sermedden Ki getürdi asa zebercedden

Didi bu tuhfe - i llihidür Bendeye faz! - ı pidişihidür

Yôsufa irdi çôn bu kuvvet - i dest ftdi püşt - i hasiıdı gussa şikest

Tir oldı cigerlerine asi Diken oldı nazarlarına asi

Ol asaya diküp hased nazarın Her biri mekre bağladı kemerin

YUSUF'UN RÜYASI VE KARDEŞLERİNİN KİNLERİ:

Yusuf on iki yaşına gelince, bir gece rüyasında on bir yıldız, Ay ve Güneş'in kendisine secde ettiklerini görür. Bu rüyayı babasına anlatır. Babası da rüyayı, bir sır olarak saklamasını, kimseye ve bilhawı kardeşlerine açmamasını tenbih eder.

86

Anun içün düşinde ol dilber Gördi on bir nücum u şems ü kamer

Bende gibi iderler ana sucud Göricek anı ol latif vücud

Page 89: YUSUF - Turuz

Güldi lutf ile şem - i handanı Gördi Ya'kub tanladı anı

Didi Ya'kub ana ki can peder Şem'-i handan - ı hanedan peder

Hfıbdur h V abunı ayan itme Ehi - i destine dasitan itme

Dime ihvana hVabunı zinhar HVabdan fitne olmasıın bidar

Kardeşleri, Yusuf'un bu rüyasından haberdar olunca, bir araya gelerek fikir birliğine varırlar. Babaları Yakub'un kendilerine değer vermediğini, buna mukabil Yusuf'u çok sevdiğini, oysa kendilerinin her işi yaptıklarını esefle anarlar. Hakim olan fikir iki yönlüdür. Ya öldürmek veya kaybetmek. Şem'un, Yusuf'un öldürülme­sini talep eder. Rubil ise diğerlerine nasihat ederek bu fikre karşı çıkar. Peygamber soyundan geldiklerini müslüman olan bir kimseyi öldürmenin doğru olmadığını söy­ler.

Yusuf'u bir mağaraya götürerek ıssız ve kimsesiz bırakmayı, kurt ve kuşa yem olmasını tavsiye eder. Yehuda, bu öneriyi olumlu karşılar ve bir kuyuya atılmasını tavsiye eder. Böylece hepsi Yehuda'nın fikrinde birleşirler.

Gelün anun işini bitürelüm Ya helak idelüm ya yitürelüm

Didi Şem'iinki öldürün anı Hilesinden halas idün canı

Didi Rubil pendümi işidün Aslınuz dinine düşer iş idün

İledün anı bir mağaraya dur Kalsıın ol yirde bi - kes ü mehcfır

Çlin Yehuda bu kavli guş itdi Şefkati bahri dilde ciış itdi

Didi kati eylemem anı let ile Yeg durur öldürmeden bu halet ile

87

Page 90: YUSUF - Turuz

Gelün öldürmen anı çaba salun Çalı içinde figan ü aha salun

Cümle ahd ü karar eylediler Bu işi ihtiyar eylediler.

Bir bahar günü, gönüllerini bağlayarak, babalarını aldatmak ve Yusuf'u kırlarda oynatmayı bahane ederek sahrada koyun gütmek ve oyun oynamak için izin isterler. Yakub, Yusuf'u onlara itimat etmez. Yusuf'suz yapamayacağını, kardeşlerinin oyuna daldıkları bir sırada onu sahrada bırakabileceklerini ve bir kurdun onu yiyebileceğini, bu defa da kendisinin hasret ateşine yanabileceğini ileri sürerek izin vermek istemez. Zira olacakları, Yakub daha önceden rüyasında, on tane kurdun Yusuf'u parçaladığı şeklinde görür. (İbn - i Abbastan rivayet)

88

Sözi sevk itdiler münasebete Arz - ı şevk itdiler müsahabete

Didiler vakt - ı seyr - i sahradur Sahn - ı sahra tolu temaşadur

Gönül açmağ içün açıldı çiçek Ko bu nevrim görsün ol güçek

Niçe bir ola gonce - veş mestur Gül gibi gülsün ana vir destur

Bize niçün anı inanmazsın Biz ana hayr - sane sanmazsın

Gönder irte anun ile gidelüm Ki koyun güdelüm oyun idelüm

Didi \'a'kiib söylemen bu sözi Dilemen dur ola gözüme yüzi

Görmez isem cemalini bir dem Tar olur çeşmüme ruh - ı alem

Korkaram gaflet ile bazide Gidesiz siz o kala yazıda

Kurd ala canumun kuzucağını Hasreti yaka ıinem ocağını

Page 91: YUSUF - Turuz

Hv abda görmiş idi bir yüce tıiğ Kullede kendü pür - fünİg - ı ferağ

Yusufı göreli ka'r - ı vadide Oynar iken safa vü şadide

On kadar kurt ana yapışdılar Sanasın lokmadur kapışdılar

Fakat kardeşleri kuvvetli, şecaat sahibi olduklarını -ifade ile Yusuf'u kendileri­ne itimat edebileceğini babalarına inandırmaya çalışırlarsa da, babaları Yusuf'un sah­rada kardeşleriyle dolaşmasına ve oynamasına müsaade etmez.

Darbumuzdan pelengi leng iderüz Harbumuzdan nehengi deng iderüz

Dıv tutsa bizümle ger küşti Müştümüzden du ta olur püşti

Birüınüzden akıtsalar kanı

Cümlemüzün za'İf olur canı

Okıdılar bu resme çok destan ille destura olmadı derman

Yakub, oğullarının isteğini kabul etmeyince bunlar bu defa Yusuf'un yanına giderek, baharın geldiğini, tabiatın canlandığını anlatırlar ve kendileriyle beraber sahrada oyuna gelmesi için onu kandırmaya çalışırlar. Yusuf'un kalbi temiz olduğu için başına geleceklerden habersiz olarak babasından izin ister. Yakub, önce izin vermek taraftarı değildir, ancak Yusuf'un yalvarması karşısında onu kıramaz ve izin verir.

Çünki Ya'kub olara virmedi yüz Yusufa tUtdılar yüzi dübdüz

Seni lu'b ile utmadın bu cihan Iyş ile lu'bet ile sür devran

Aç teferrüc gözini geh-- gabi Gör bu asar -ı rahmetu'llahı

Ol kadar ögciüler temaşayı Hatır -ı Yusuf oldı sahrayı

89

Page 92: YUSUF - Turuz

Bunlarun sözlerini sandı vifak Anlamadı bularda hıkd ü nifak

Celve eyledi turdı ol tavus Vardı Ya'kuba eyledi pabus

Didi Ya'kub ana ki can - ı peder Gussadu şadi - i cenan - ı peder

Serv - i bı'.ilana eyle saye beni Gitme lutf it koma belada beni

Ol kadar labe eyledi bu nigar

Virdi Ya'kiıb icazeti na - çar

Yusufun seyrine çil virdi rıza

İtdi cemjyyet - i belaya sala

Gece geçer, sabah erişir ve Yusuf kardeşleriyle birlikte sahraya doğru yol alır. Yakub onun arkasından koşarak yakalar, saçlarını sıvazlar, öper ve ağlar. O anda

Halil peygamberin oğlunu kurban etme hadisesi gözlerinin önüne gelir. Daha önce Cebrail'in cennetten getirdiği leğende Yusuf.un bedenini yıkamak ister, o anda leğen titreyince Yakub, olacakların hayırlı olmadığını anlar ve Tanrıya, Yusuf'u kendisin­den ayırmaması için yalvarır, fakat çaresiz olduğunu görünce, Yusuf'un çeşitli bela­lardan uzak olmasını temin etmek maksadıyla, İbrahim peygamberden kalma gömleği

onun koluna sarar ve tevekkül ile kardaşlerine teslim eder. Yusuf da babasına, kalbini

ferah tutmasını ve her işte Allah'a güvenmesini tavsiye ederek, kendisinin babasını unutmayacağını, babasının da onu unutmamasını ister. Bundan sonra Yakub, diğer

oğullarına, Yusuf'u sağ salim getireceklerine dair yemin ve söz verdirtir. Oğulları da yemin ederler.

90

Gice geçdi çıin irdi vakt - i seher Mısr - ı haver azizi itdi sefer

Turdı Ya'kub came hvabından 1\h itdi felek şitabından

Biraz ağladı koçdı Yusufını Eyledi ziyneti tekellüfüni

Anı saklar idi al - i lbrahim Ana hürmet iderler idi azim

Page 93: YUSUF - Turuz

Kodı Ya'kiib yire çün legeni Ta yuna anda Ylhufun bedeni

Bile getürdi bir kamis - i kerim Ti giye anı ibn - i İbrahim

Yaşda sen denlü iken isma'il Anı geydünniş idi ana Habl

Geydi Yusuf çün ol libası tamam Oldı tavus - ı Cenn'et ana gulam

Eyledi her birine zinhirı Ki bu gülzarun olman azarı

Gelün eylen katumda ahd ü yemin Ki olasız emanetüme emfn

Didiler biz ana havadanız Sohbet-i vaslına hıridaruz

Gerçi zahirleri sadakat idi İlle batınları sad - afet idi

Kardeşleri Yusuf'u alıp götürürler. Ovaya çıkınca yere atıp, döve söve eziyet ederler. Yusuf onların elinden kaçıp kurtulmak isterse de başaramaz. Çaresiz ağla­maktan başka şey yapamaz. Böylece üç fersah yol gittikten sonra bir kuyunun başı­na gelirler.

Damen - i deşte ba!llılar çü kadem Cevr elini uzatdılar muhkem

Götürürken ol ayı diye gibi Saldılar kara yire saye gibi

Eyler idi kaba - yı gül gibi çak Ta ki hake düşerde ol gül - i pak

Bu cefa ile ol yürekleri seng Gitdiler Yı'.isuf ile üç ferseng

Sürüp ol mahı bi - kusur u günah Ta leh - i çaha geldiler nice çalı

91

Page 94: YUSUF - Turuz

YUSUF'UN KUYUYA ATILIŞI VE SEBEPLERİ:

Ağzı ejderha gibi ve düşeni yok edebilecek bir kuyunun başına gelirler. Kuyuyu çok beğenirler. Yusuf'u bu kuyuya atmaya karar verirler. Yusuf, kardeşlerine böyle bir şey yapmamalan için yalvarır ise de kardeşlerinin kalbi sanki taş gibidir. Bu yal­varma ve yakarma karşısında hiç merhamet duymazlar. Ellerini bağladıktan sonra kardeşlerinden biri onu kuyuya atar. Yusuf kuyuda bulunan bir taşın üzerine düştüğü zaman onun bu haline taş bile ağlar.

Rivayete göre, Yusuf, kuyuya atıldığı zaman, gökte bir feryad kopmuş, bütün melekler Tann'ya, ·Yusuf'a bir zarar gelmemesi için yalvarmışlar. Bunun üzerine Tann emriyle Cebrail yetişmiş, ona kanat olmuş, Yusuf da bir tüy gibi kuyunun içine inmiş, Cebrail, Yakub'un Yusuf'un koluna bağladığı gömleği çıkarıp onun sırtına geçirmiş. Bu arada Cebrail, Allah'ın emrini Yusuf'a bildirirken, Mısır ülkesinin sahibi olacağını, taç sahibi olanların sonunda ona muhtaç olacaklannı, böylece düşmanları­nın kapısına geleceklerini müjdeler ve Tanrı'nın sabırlı olması gerektiği emrini ona tebliğ eder. Bu müjdeyi alan Yusuf, Allah'a daha çok bağlanıp tevekkül eder.

92

Arz ardında var idi bir çah Dil - i zalim gibi denını siyah

Yusufı atmağ içün ihvanı

Göricek k 'ey begendiler anı

Yine dest - i cefa uzatdılar Ya'ni ahde vefıı gözetdiler

Yalvanıp eyledi o_gül zari Döndi nesrine taze gülzarı

Saldılar ka'r - ı çaba çun anı Bir cefakar kesdi urganı

Düşdi çah üzre çun o alem - tab Sanki hurşidün oldı menzili ab

Ağladı anun ile her ahcar inledi derd ile der ü divar

Çunki ruhanilerden oldı du'ıi Emr-i Hak ile irdi peyk - i Huda

Page 95: YUSUF - Turuz

Yusufa söyledi keramet ile Gönlini açdı çok beşaret ile

Rence sabr eylesün ki gence ire Her ki gene ister ise rence ire

Milk - i Mısrı anamüsehhar idem Nice sadatı ana çaker idem

Ola muhtaç nice sahih - i tac Gele düşmanları kapusına ac

Yusuf'un kardeşlerinden Şem'un, Rubil, Livi ve Yehuda kuyuya atılmış olan Yusuf'la konuşurlar ve Yusuf da onlara tevekkül içerisinde hisli ve hikmetli cevaplar verir.

Hikayenin bu kısmında Yusuf'un kuyuya atılış sebepleriyle.ilgili üç rivayetten bahsedilir. Birincisi, Yusuf'un atıldığı kuyuyu kazdıran Şeddad imiş, kuyuyu kazdır­makla Ürdün diyarını şenlendirmiş. O zamanda kendini Tanrı'ya vermiş bir bilgin Şit kitabında Yusuf kıssasını okuyarak onu görmek istemiş, Tanrı'ya yalvarmış.

Hatiften gelen ses "kuyuya inip beklemesini" söylemiş.

Çalı - ı Yusuf lıikayetini yazan Dir ki Şeddad idi o çahı kazan

Kazup ol çahı itdi çim bünyid itdi Ürdün diyarını abid

Var idi ol zamanda bir alim Kayim idi ibadete da'im

Yusufun anda gördi kıssasını İhveti cevri ile gussasını

ltdi dergah -ı bi - niyaza niyaz Diledi kendüsine ömr - i diraz

Hatif - i gaybdan nida irdi Ne nida derdine deva irdi.

Çalı -ı Şeddid içinde eyle karar Ta müyesser olınca vasi - ı nigar

93

Page 96: YUSUF - Turuz

Bilge kişi gece gündüz kuyuda ibadetle vakit geçirmiş. Her gece gaybdan bir nar gelirmiş, önünden Kevser gibi bir pınar akarmış. Kuyu bir kandille aydınlanırmış.

Yusuf, kuyuya atıldığı zaman o bilge kişi, Yusuf'u bir gül yaprağı gibi tutmuş,

Yusuf'u gördükten sonra da ruhunu Tanrı'ya teslim etmiş.

İkinci rivayet: Yusuf bir gün eline bir ayna alarak bakmış ve güzelliğine paha biçilemeyeceğini belirterek gururlanmış.

üçüncü rivayet: Yakub, annesiz kalan Yusuf'u emzirmek üzere bir dadı tutmuş, dadının bir çocuğu varmış. İki çocuğun birden emzirilmesi sonucu Yusuf'a süt azalın­

ca Yakub, dadının çocuğunu satmış. Dadı da Yakub'a oğlundan ayn düşmesi için Tanrı'ya yalvarmış. Bütün bunlardan ötürü Yusuf, Yakub'dan ayrılmış ve kuyuya atıl­

mış.

KARDEŞLERİNİN KANLI GÖMLEKLE DÖNÜŞLERİ

Yusuf'un gezmeğe gittiği günden beri Yakub, huzursuz ve başı boş, hasret duygusu içinde yanmaktadır.

Yusuf ol gün ki gitdi seyrana Döndi Ya'kub mest ü hayrana

lztırıib ile Kaldı gitdi huzur Kalmadı sinesinde buy - i sürur

Gözedüp çeşm - i intizar ile

Söyler idi bu resme zar ile

Bazan odasına girip iih eder, hazan yollara çıkıp onu gözler, (Yakub ağzından

gazel)

94

Acaba n'oldı yara eglendi Gelmedi bu diyara eglendi

Tiz gelem diyu va'de itmişdi Turmadı ol karara eglendi

Derd ile bağruını ciger kuşem Eyledi pare pare eglendi

İştiyak ile lıaste itdi beni Yandurup intizare eglendi

Page 97: YUSUF - Turuz

Gussa - i bi - girana gark oldum Gelmedi çun kenara eglendi

Cismini fürkat odı mum itdi Yavuz endişeler hücum itdi

Kalmadı sıbrı bi - karar oldı Bed - 'alametler aşikar oldı.

(Yakub ağzından gazel)

Tapuna karşulayu çıkdı can kaçan gelesin Firakun ile ciger toldı kan kaçan gelesin

Çemalün ayına cana nazare itmeyeli Karanu oldı gözüme cihan kaçan gelesin

Firak u hasret odı eyle yakdı canumı kim Boyadı gökleri dud u dühan kaçan gelesin

Tapun sefer ideli dil yanunca gussandan Çeker bela ile bar - ı giran kaçan gelesin

Beni musibet ile ansuzın koyup gitdiin Aceb beşaret ile nagehan kaçan gelesin

Yusuf'un kardeşleri, babalarına gelmeden önce, Yakub'un onları görmesiyle hemen ağlayarak, figan edip göz yaşı dökmeleri gerektiği üzerinde fikir birliğine varırlar. Böylece Yusuf'un kana buladıkları gömleğini babaları Yakub'a sunarak "Yusuf'u kurt yedi" der ve vaveyla koparırlar. Yakub, bu figanı duyunca yerinden fırlar, oğulları bu durumu görünce. kendilerini yerden yere vurııp, elbiselerini yırtarlar,

Soyıcak Yusufun ıneger bedenin Boyamışlardı kana pırehenin

Her biri yire urdı kendözini Yırtup ağladı derd ile yüzini

Sordı Ya'kub olara gussaların Söylediler düruğ kıssaların

Didiler çünki eyledük seyran Ta ki şad ola ol gül - i handan

95

Page 98: YUSUF - Turuz

Soyınup başladuk çfi pertaba Yusufı bekci koduk esbaba

Bizi pertab eyleyüp çun Cır

Kurda yedürdiY6sufı takdir

Yakub ne olduğunu sorar, onlar da "gezmeğe çıkmıştık, birbirimizle ok yarış­tırıyorduk, Yusuf'u da elbiselerimize bekçi koymuştuk, herhalde onu kurt yedi" diyerek yalan söylerler. Yakub'un benzi beti sararır, nefesi kesilir.

Na'ra urup yine yıkddı heman Yatdı dem - beste subha dek bi - can

Didi Şem'İınki ey büraderler Kazib anlar bizi bu sözde peder

Kardeşler, babalarını bu halde görünce öldü sanırlar. Fakat rüya gördüğünü sa­nan Yakub, gerçeği görünce tekrar bayılır, sabaha kadar öyle cansız yatar.

Bütün çocukları başına toplanır, birbirinden nefret ederler. Şem'un "babamız bize inanmıyor, gelin Yusuf'u kuyudan çıkarıp parçalayalım, parçalarını getirelim" belki o zaman inanır. Yehuda kardeşinin bu vahşi davranışına öfkelenir ve Yusuf'un kılına dokunanı parçalayacağını söyler.

Yehuda'nın bu tehdidini duyan kardeşleri ondan korkarak, Yusuf'la ilgili kor­kunç tasavvurlarından vazgeçerler.

Yakub, ertesi gün uyanıp da gömleğe dikkatlice bakar ve üzerinde kurdun diş izlerini göremeyince oğullarını çağırır, bu durumu sorar. Çocuklar, yalanlar söyleye. rek babalarını aldatmaya çalışırlar. Fakat Yakub bu yalanlara bir türlü inanmaz. Bu defa çocukları, Yusuf'un harami tarafından yenildiğini iddia ederler. Yakub bu habe­ri de makul karşılamaz. Tanrı'dan gelen bu felaket karşısında sabra karar veren Ya­kub, ıstırap ile avunur. Ovalara ve dağlara çıkar. Yedi gün aç ve susuz, Yusuf'a hasret inleyerek· dolaşır.

96

(Yakub ağzından gazel)

Kandasın ey nur-ı dide kandasın Ey nihal-i na-re~füe kandasın

Mekr ü ali şiddetinden zalimün Uğrayan zulm-i şedide kandasın

Page 99: YUSUF - Turuz

Haste cismümden fırakun deni ile Olmadın canum remide kandasın

Bulmadum her giz cemalünden eser lstedüm ins ü peride kandasın

Kanda sordumsa nisanundan haber Bilmedi hiç aferide kandasın

Fakat onun izine bile rastlayamaz. Sonunda, Cebrail gelip ona sabretmesini ten­bih eder. Yakub da sabra azmeder.

Bir gece uykusunda ah eden ve ağlayan Yusuf'u görür. Yine hasret ateşleri ço­ğalır. Bu esnada Cebrail gelir ve Yusuf'un sağ olduğunu, bu rüyayı Tann'nın kendi­sine gösterdiğini müjdeler.

Yakub'un çok huzursuz olduğunu gören oğlulları, "eğer bize inanmıyorsan emret kurdu getirelim" derler. Babaları razı olur. Çocuklar bir kurt yakalayıp dişleri­ni çekerek getirirler.

Yakub kurdun dile gelmesi için Tanrı'ya yalvarır, kurdun arkasını sıvazl~yarak sorar. Kurt "bu işten haberi olmadığını, peygamber etinin haram olduğunu, ovada dolaşırken kendisini avlayıp, dişlerini sökerek buraya getirdiklerini" anlatır. Yalanla­rının ortaya çıktığını gören çocuklar utanırlar. Yakub, kurda nereden geldiğini sorar. O da "Mısır'da kardeşiyle beraber dolaşırken, onun Şam'a gittiğini ve onu aramaya çıktığını, Kenan diyarına geldiğini, kardeşinin padişah tarafından hapsedildiğini duy­duğunu, yedi gün aç ve susuz olduğunu" söyler. Yakub, yine Yusuf'u hatırlayarak ağlamaya başlar. Oğullanna dönerek, bu günahsız kurda niçin eza ve cefa ettiklerini sorar. Yusuf'a ne yaptıklarını, doğru söylemelerini tekrar eder.

Oğulları Kenan'da yırtıcılarin çok olduğunu, onlarca yiyilebiJeceğini, sözlerinin doğru olduğunu söylerler. Yakub, kurda döner ve serbest olduğunu emreder.

Didi Ya'kub olara ey gürgan Bilürem size itdiler bühtan

Bana ma'lumdur hikayet-i hal Sabr idüp gözlerem ki n'ola me'al

Çun anun bu sözin işitdiler Her biri meskenine gitdiler

97

Page 100: YUSUF - Turuz

Yusuf, kuyununiçindeyken kardeşi Yehuda onu özler, birgün kuyu başına gider. Onunla gizlice konuşur, yiyecek götürür ve kuyunun içinde Yusuf'un kamer yüzlü biriyle arkadaşlık ettiğini görür. Bu haberi kardeşlerine verirken, onu kuyudan çıkarıp babalarına teslim etmeği de teklif eder. Fakat kardeşleri buna önce razı ol­

mazlar, gidip kuyuya taş bırakmayı bile düşünürler, fakat Yehuda onlan bu fikirlerin­den vazgeçirir ve kuyudan çıkarıp babalarına teslim etmeğe ikna eder.

Yusufun her ki bir kdını keser Komazan candan anda kdca eser

Güci yetdiikce nefsimün nefese

Komazam üstine yavuz yit ese

Başına kasıl idende can komazaın La'line kasıl idende kan komazam

Çün Yehudıidan itdiler bum guş Havfdan olddar kaınusı hamıiş

Bu fikir ile yola çıkan kardeşlerin önüne, hakim kılığında şeytan çıkar ve on­ları bu niyetlerinden vazgeçirir. Böylece üç gün Yusuf kuyu içinde kalır.

(Yakub ağzından gazel)

Kandasın ey mlı-ı dide kandasın

Ey nihıil-i na-reside kandasın

Mekr ü ali şiddetinden zalimün

Uğrayan zulm-i şedide kandasın

Haste cismümden fırıikun derd ile

Olmadın cıinum remide kandasın

Bulmadum her giz cemıilünden eser lstedüm ins ü peride kandasın

Kanda sordumsa nişanundan haber Bilmedi hiç afer'ide kandasın

YUSUF'UN KUYUDAN KURTULUŞU VE SATILMASI

Yusuf'un kuyudaki dördüncü gününde, Medyen şehrinden Mısır'a gelen kervan

kuyunun başında konaklar. Kervanın reisi Malik'dir. Rivayete göre Malik, çocukken

rüyasında Kenan'da iken kolunun yenine bir güneşin girdiğini, daha sonra yeninden

98

Page 101: YUSUF - Turuz

çıkarak insan biçiminde cihana doğduğunu, beyaz bir bulutun da başı üstünde beli­rerek üstüne inci saçtığını görür. Sabah olunca düşünü yordurur. Tabirci ona bir ku­h.ın nasib olacağını ve bu sayede istikbale erip zengin olacağını söyler. Gaibden gelen bir ses de elli yıl beklemesini söyler. Bu kuyunun başına geldiğinde aradan elli yıl geçmiştir. Kervan kuyuya yönelince develer kuyuya doğru giderler. Kuyu üstünde kuşlar vardır. Kuşları görünce kervan halkı, kuyuda su olduğunu anlarlar Malik de, yanına kölesi Büşra ve Unkud'u da alarak kuyuya gider.

Çfın yakın ol<lı anlara ser-i çah Ser-i çah üzre Malik itdi nigah

Gördi kuşlar tavaf iderler anı Uçmağ istedi ana kuşça canı

Çün ol arada kondı bazirgan Çaha Malik su gibi oldı revan

Çfın beşaret ümidi geldi dile Aldı Büşrayı kendü ile bile

Habeşi hendesi var idi çu dud Katı hoşnud idi adı Unkfıd

Rivayete göre, "kervan kuyu başına gelince develer Yusuf'un kokusunu almış olacaklar ki, mest olmuşlar, palanlarını yere vurmuşlar, yüzlerini toprağa sürmüşler." Malik kuyuya bakınca, içinde ab-ı zfilal aktığını görür ve kalbi aydınlanır. Su çekmek üzere kuyuya kovayı salarlar. O sırada Cebrail, Yusuf'a kovanın içine girmesini ve yukarı çıkmasını söyler.

Çaha Malik nazar kılup derhal Gördi akar içinde ab-i zülal

Oldı kalbi anı görüp rfışen Saldılar çah içine devi ü resen

Yfısufa didi rulİ-ı kuds-i emin Tur ki vakt - i halas irişdi hemin

Delve gir mih ü afıtib gibi Çık kuyudan zülal-i nib gibi

Yusuf da taşın üzerinden, hoş bir hareketle sıçrayıp kovanın içine girer. Unkud kovayı çekemez. Büşra'yı yardıma çağırır, kovayı çekerler. İçinden ay gibi güzel bir çocuk çıkar, Malik ve kervan halkı şaşırır.

99

Page 102: YUSUF - Turuz

Yusuf'u alıp kervana yollanırlar. Kervan halkı Yusuf'u görünce onun insan ol­duğuna inanmaz. Melek olduğu kanaatini taşırlar. Malik kervan halkının endişesiyle ileride bir fitne çıkabileceğini düşünerek Yusuf'u saklar. Kavga büyür. Yusuf'un kar­c;leşleri bu gürültü ve sesi duyunca kuyu başına koşarlar, orada Yusuf'u bulamayınca, kervana şiddet içinde gelir ve 'aynı tavırla "bizim kölemiz vardı, üç gün önce kayboldu onu arıyoruz nereye sakladıysanız çıkarın, ·aksi halde kan dökülür" diyerek bağrışırlar.

Oldı çün ol arada bir gavga Toldı etraf-ı deşte savt ü sada

Guş idüp anı Yusuf ihvanı Vehm idüp çaba atddar canı

Geldiler karbana şiddet ile Didiler unf u hışm u hiddet ile

. Ki bizüm bir gulamumuz yitdi Üç gün üç gicedür kaçup gitdi

Çıkanın anı çıkmadın başdan

Çıkarur tiğumız anı taşdan

Anı alan başın belaya takar Tamudan od alup ne yirde yakar.

Malik, korkudan Yusuf'u çıkarır. Yehuda, ona yaklaşarak "bunlar senin köle olduğunu söyleyecekler, sakın itiraz etme, başını belaya sokma" der. Uzun pazarlık­tan sonra kardeşleri Yusuf'un yalancı ve hırsız, kaçağan olduğunu söyleyerek Malik'e yirmi semene satarlar. Sattıklarına dair bir senet yaparak Malik'e verirler. Kaçmaması için de iyice bağlamasını tenbih ederler. Malik de onları takdir ederek Yusuf'un bağ­larını bağlar. O gece Malik sevincinden yola koyulmaz, orada yatar. Yusuf'un kardeş­leri de kaçmasın diye onu uzaktan gözetlerler.

Sabah olunca kervan yola çıkacağı bir sırada, Yusuf kardeşleriyle vedalaşmak

için Malik'ten izin ister, elleri bağlı bir vaziyette Eflah isminde bir köle ile kardeşle-

100

Page 103: YUSUF - Turuz

rinin yanına gider. Onlarla vedalaştıktan sonra Eflah, Yusuf'u tartaklayarak geri geti­

rir. Katır üzerine bindirir ve ellerini bağlar, kendisi de arkasında oturur. Eflah, efendi­

sine, "elli yıldır bu cılız köleyi beklediniz, kaça satacaksınız?" dediğinde Malik,

"ben de bunu düşünüyordum ama rüyamı tabir eden bana bunu çok övmüştü" der.

Yusuf bu sözleri işitince gizlice güler.

Hikayeye göre, "Şeyh Ebu Osman, bir gün Mısır'a giderken, deniz üstünde bir

gemi görmüş, su üzerinde yürüyerek gemiye erişmiş, fakat kimse bunun bir keramet

olduğunu anlayamamış.''

Kervan yola çıkınca, Yusuf ağlamaya başlar. Bir iki durak gittikten sonra anne­

sinin mezarına gelirler. Yusuf deveden atlayıp, mezara kapanır ve başından geçenleri

anlatır. Rivayete göre, Yusuf'un bu acınacak durumu karşısında mezar da ağlamaya

başlamış ve "ağlama oğlum, benden sana müjde, Mısır'a Aziz olacaksın, kardeşlerin

de sana secde edecek" demiş.

Yusuf bu sözleri duyunca kendinden geçer, kervan bir hayli yol alır. Eflah,

Yusuf'u göremeyince onu kaçtı zanneder. Etrafa köleler salınır ve Eflah onu mezarın

başında bulur. Bir kaç tokat atarak Yusuf'u sürükler, o da yere kapanıp Tanrı'ya,

Eflah'tan intikamının alınması için yalvarır. Yusuf, duasını bitirmeden gök yüzü siyah

bulutlarla kaplanır, ortalık kararır, gökyüzü v~ yer gürültüden titrer, şimşek çakar,

yağmur boşalır, sular taşar, sel eşyaların çoğunu götürür, helik eder. Malik, "bu işin

sorumlusu kimdir?" diye sorar, o zaman Eflah ortaya çıkar, konuşmaz, ancak Yusuf'.

a ettiklerinden ötürü bu hale düştüğünü, boynuna sarılmış olan yılan sebebiyle işaret

ederek anlatmaya çalışır.

Yatup anda bu hal ile kaldı

Karhan halkı hayli yol aldı

Üştüre mi-geh Eflah itdi nigih

. Yusufı gömıeyicek eyledi ih

101

Page 104: YUSUF - Turuz

Çağırup Malike kodı sabrı Didi kaçmış o bende - i İbı'i

Akibet Eflalı-ı !iyah . manı.ar lsteyürek o mahı buldı meger

Urdı bir kaç tabanca ana bu kul Melege san şikence eyledi gull

Yusuf ol dem zemine urdı yüzin Didi ey guş iden garib siizin

Ya ilahi seversen ecdadum Bu !iyeh - riıdan al benüm dadum

Toldı ol demde zulmet ile cihan Ditredi sayhadan zemin.ti zaman

Karhan üzre yağdı çfın bu tolu Oldı her sine dehşet ile tolu

seyle virdi kimi kumaşın o dem

Kimisi yile virdi başın o dem

Didi malik ki bu belaya sebeb Kankı şer ehli oldı ola aceb

Gelmedin kimseden cevab ü kelam İrişigeldi Eflah - ı bed - nam

Gördiler gerdeninde bir erkam Halka - veş halkını sıkar muhkem

Çfın bu derd ile anı gördiler Sebeb,i halin ana sordılar

Söylemeyüp dili bu halet ile Yusufı gösterüp işaret ile

Anı anlatdı kim bize bu bela Ol dem oldı ki eyledi bu du'a

102

Page 105: YUSUF - Turuz

Malik, Yusuf'tan afv diler, yalvarır. Yusuf da dua eder. Eflah ejderhadan kur­tulur. Bu defa belalardan kendilerini kurtarması için Yusuf'a yalvanrlar. Eflah da gelip Yusuf'un ayaklarına kapanır, etraf günlük, güneşlik olur. Malik de Yusuf'un ellerindeki bağı çözer, gözlerinin yaşını siler onu kervana reis yapar.

KERVANIN NABLUS, BİSAN, ASKA LAN VE ARİŞ ŞEHİRLERİNE GİDİŞİ

Kervan, yoluna devam ederek Nablus şehrine vanr. Yusuf'u görüp güzelliğine hayran olan halk, ona Tann'sının kim olduğunu sorar. Yusuf da Tann'yı anlatır kendisinin o güneşten bir parça olduğunu söyler. Bunu işiten halk putlarını kırar, ateşe atar ve imana gelirler. Devamla kervan Bisan şehrine vanr, burada da Yusuf'un güzelliğine hayran olan halk putlarını kırar, Yusuf'un biçim ve nakışın da put yapa­rak ona tapmaya başlarlar. Kervan Askalan'a varır, burada da onun güzelliğini gören halk, deliye döner. Yusuf'un güzelliğini duyan şehrin sultanı, kervanı yağma edip onu almak için on iki bin atlı ile gelir. Ama Yusuf'un yüzünü görünce bir ah çekerek kendinden geçer, yere düşer. Askerler cansız yere yıkılır, hepsi üç gün üç gece öylece kalırlar.

Ferah u şadi ile gitdilçer Ask.alin menziline yitdiler

Halkı divane itdi silsilesi Toldı ol şehr içine gulgulası

Didiler şehre bir sanem geldi Ne sanem rôh-ı muhterem geldi

Kavli İbrani fı'li rahmani Riıyı ruhani buyi reyhani

Gök demür giyici kara yüzlü Ra'd. avaz u yddırun gözlü

Ta vurup kıirbanığıiret ide Suret-i Yusuf ile sohbet ide

Çıln göründi ana bu nur-ı cemal Ah idüp yire düşdi saye misal

Tacı terk itdi cübbe çak itdi. Yüzin anun yolma hak itdi.

103

Page 106: YUSUF - Turuz

Yıkdup yire kendiiden gitdi Her ne itdi ise bir nazar itdi

Askalaniler oldı dem - beste Cümlesi dil - şikeste can - haste

Üç gün üç gice kaldılar hayran Karhan oldı sıhhat ile revan

Kervan Ariş şehrine varınca, Yusuf, "bu şehir halkı da güzelliğimi görünce,

bana hayran hayran bakacak, felek benim gibi güzel görmedi" diye düşünür. Fakat,

kervan şehre girince kimse Yusııf'un güzelliğinin farkına varmaz. Yusuf ise halkın

çok güzel olduğunu görür. Gaibden bir ses ona çıkışır. Yusuf, hemen yüzünü yere

koyarak tövbe eder. Yerden yüzünü kaldınnca, bütün şehir halkının kendisine secde

ettiğini görür.

YUSUF'UN NİL'DE YIKANMASI VE MISIR'A GiDiŞi

Bir seher vakti, kervan Nil kenarına doğru hareket eder ve Mısır kenarındaki

bu nehire vanr. Yusuf yıkanmak için Nil'e gire~, kervan halkının kendisini seyretmek

için toplandığını görünce, nazarlarından korunmak için Tanrı'ya yalvarır. O sırada sudan bir ejderha çıkar, bunu gören halk ejderhayı seyre dalar, Yusuf da rahatçı yıkanır.

Çün leb-i Nile geldi ol şimşad Eyledi çarh-ı ıtilgiln fery ad

Kalmadı cümlesinün aramı Görmege geldiler gül endamı

Didi Yu~f o demde ya Settar Beni setr eyle gönnesün ağyar

Dahi payane irmedin bu du'a Oldı peyda sudan bir ejderha

Göricek halk anun bu balasın Kodılar Yusııfun temaşasın

Yusuf yıkanınca daha güzelleşir, Malik hayran kalır, saçlarını tarar, süslü kaf­

tanlar giydirir, kemerler takar.

104

Page 107: YUSUF - Turuz

Sabah olunca kervan Mısır'a girer. Rivayete göre: "Kervan Mısır'a girmek üzere iken bir tellal, bütün şehir halkına hitaben güzel bir kölenin geldiğini ilan etmiş. Halk bu tellalın kim olduğunu soruşturmuş, sonunda bunun gökten inen bir melek olduğu kanaatine vanlmış."

Halk kervanı karşılar, Yusuf'un çevresinde toplanır. Yusuf'u örten perdeyi kaldırması için Malik'e yalvarırlar. Malik açmak istemez. Ancak, sonunda perdeyi

açar. Halk, güzellik karşısında secde eder. Malik, Yusuf'a bir hücre yaptınr ve kapısına da perde asar.

Ehl-i Mısr ana çünki inliler izzet ile selam virdiler

Ba'd-ezan didiler ki perdeyi ac Görelüm ol cemali biz muhtac

Cümle Mısr ehli bunda hazırdur Keremün kapusına nazırdur

Bari kdsun bu gün tecelli • i has Ki teselli bula anunla havas

Cümle Mısr ehli anda pir ü cüvan Oç gün üç gice kalddar hayran

Gelüp ol dara yüz sürerler idi Ka'be gibi tavaf iderler idi

Cümle uşşak mübtela oldı Dilde elhanı bu neva oldı.

Halk üç gün üç gece oradan ayrılmaz, görmek isterler. Malik de halkın isteği

üzerine birer altın karşılığında Yusuf'u gösterir.

(Mısır halkı ağzından gazel)

Meh-i sa'adetümüz gün gibi ayan oldı

Çim aldı gönlümüzi can gibi nihan oldı

Şu resme düşdi anun la'li şevkine uşşak Ki gözlerinden akan yaş yirine kan oldı.

Ne gencdür acaba hüsni ol peri ruyun Ki gören adem anı ana pasuban oldı

105

Page 108: YUSUF - Turuz

Yiizini görmesevüz n'ola kani'uz ana kim Kapusı ka'besi aşıklara mekan oldı.

Heva-yı zülfi nesimi ne karbandur kim Meta.·-ı barı anun fitne-i cihan oldı.

İbn-i Abbas rivayetine göre "Yusuf, Mısır'a geldiği sırada, şehir halkı kıtlık­tan kırılıyormuş, Nil'in suyu çekilmiş, kurbağaların bile ıçecek suyu kalmamış, Yu­suf Mısır'a girince kıtlık ortadan kalkmış, Nil taşmış, güller açılmış, bütün Mısır halkı bu hadiseyi Yusuf'un ayağının uğurlu oluşuna bağlamış."

Malik, Yusuf'un güzelliğini halka göstermek için mermer direkli, zebercet ke­merli, kubbesi yeşil camdan, kapısı abanoz ağacından bir taht yaptırır. Dört köşesin­de altından bir tavus kuşu bulunan altın tahta oturtur. Bulundukları meydan temiz­lenir, çadırlar kurulur, herkes Yusuf'u görmek için orada bir yer hazırlatır. Mısır sul­tanının hazinedan olan Kıtfir (Mısır azizi) de çadırdaki yerinde Yusuf'u görmek üze­re bekler.

ZÜLEYHA 'NIN HIKA VESi

Mağrip (Cezayir) ülkesinde Taymus adında bir şah vardır, şanlı ve şöhretlidir. Tanrı ona bir kız çocuğu vermiştir, boyu servi gibi, aşk ilminden anlar, yüzü cennete benzer, ay bile ona köle olur.

Yedi yaşını bitirdiği zaman yüzü ayın on dördü kadar güzeldir, yazıda gezer, oynar, yüzlerce cariye de Züleyha adlı bu kızın hizmetindedir.

Züleyha bir gece rüyasında güzel bir delikanlı görür. Bu sebeple aklı başından gider, ona aşık olur, huzuru kalmaz.

106

Eyle hub idi bili kim anı Kılca kalurdı görenün canı

Lalası lale idi dayeğ gül Deni elhan mu 'allimi bülbül

Naz ile besler idi daye anı Nice gün görmez idi saye anı

Yedi yaşını çun tamam sürdi Yüzi ayınun oldı on dördi

Page 109: YUSUF - Turuz

Yedi ikttmi tutdı gulgulası Alemi bende sı.ldı silsilesi

Gördi çün kameti hayalini ol Dikdi canda bela nihalini ol

Tutuşup odlara izarından Kalmadı zerre denlü varından

Oldı hali hayali canına dağ Aşk gavgası geldi gitdi ferağ

Rüyanın etkisi öyle kendisini hissettirir ki, onunla birlikte güller ve bülbüller

bile figan ederler. Derdini kimseye söylememeğe çalışan Züleyha, geceleri ah ederek

ağlar. Bu ahval üzere bir nice zaman geçer.

(Züleyha ağzından gazel)

Kalu balada ekdi çu tohm-ı bela-yı aşk Bitürdi ab-ı derd ile ben bi-nevayı aşk

Çun hasıl itdi döne döne harmanumı devr Bir demde hasılum yite virdi heva-yı aşk

Gönlümi aşina ideli derd - i yar ile ffigane eyledi bana kamu aşinayı aşk

Benden selamı kesdi selamet çün eyledi Dest-i melamet ile bana merhabayı aşk

Kalmadı gözde hab eseri toldı ab ile Bilmen ki akibet n'idiser macera-yı aşk

Züleyha'nın aşkı gittikçe şiddetlenir, aklını yağmaya vermeğe başlar. Kendisine sahip olanlar, Züleyha'nın bir derdinin olduğunu anlarlar. Onun günden güne sarardı­ğını görenler, gizlice dedikoduya başlar. Bir gün dadısı, Züleyha 'dan derdinin ne ol­duğunu sorar. O da, gördüğü rüyayı anlatınca dadısı çaresi olmayan bir iş için üzülme­nin faydasız olduğu yolunda nasihat ederse de, Züleyha'nın bu öğütleri dinlemediğini görünce, durumu babası Taymus'a anlatır. Taymus da kızına öğütlerde bulunur, fay­da vermez. Züleyha'nın babası etrafındakilere bu sırrı kimseye açmamalarını tenbih eder.

Züleyha bir gece, ilk rüyada gördüğü delikanlıyı tekrar rüyasında görür.

107

Page 110: YUSUF - Turuz

(Züleyha ağzından gazel)

Sabrum libasını yine sad-pare eyledün T'ır-i gamunla bağrumı pür-yare eyledün

Saldun dilüme zülf-i perişan hayalini Kuy-ı huzurdan beni avare eyledün

Ben çare bulmak ister idüm hasta gönlüme Derdünle sen beni dahi bi-çare eyledün

Dil hücresinde yakalı şem'-i hayalüni Pervane gönlümün hevesin nare eyledün

Ey gül hevana düşeli ben bülbül-i garlb Yirümi har ü mesnedümi hare eyledün

Kim olduğunu sorar. "Gaybdaki görüntü" ise "ben adem oğluyum, aşkında sadık isen hazineni aşkımla mühürle, derdin bence bilinmektedir. _Ben de gönlü hasta bir bülbülüm" diye cevap verir.

(Züleyha ağzından gazel)

Gönül ki şehr-i vücudunda şehriyar ister Aceb degül mi bu kim yoğ içinde var ister

Heva-yı dilber ile bi-karar aşıkdan Delü degül mi o kim sabr umar karar ister

Cihanda sadr-ı safa li'übaliler yiridür Ne i'tibar ana kim kadr ü i'tibar ister

Kimesne cem idemez aşk odıyla yüz suyın Heva-yı arı kosun her ki buy-i yar ister

Nigar-ı zülfi aceb fitnedür ki aşıkınun Dilin hevayı vü aklını tar ü mar ister

Uykudan uyanan Züleyha, kederle sevinç içerisinde coşup dövünür. Züleyha'­nın elbiselerini yırtıp; kanlı göz yaşı döktüğünü gören dadıları onun başına toplanır­lar. Bu hali öğrenen babası, ona öğütlerde bulunursa da, fayda etmez.· Sonunda sabretmeyecek olursa, Züleyha'yı zincire vuracağı yolunda tehditte bulunur. Aşk sev­dası ile deliye dönen Züleyha, gamdan erir, gözlerinden yağmur gibi yaş akar.

108

Page 111: YUSUF - Turuz

Bu hal ile rahatı kalmaz, kendi kendisine Yusuf'un hayaliyle meşgul olurken, uykuya dalar ve üçüncü kez Yusuf'u rüyasında görür. Adını ve kaldığı yeri sorar, o da "bulunduğum yer Mısır'dır, ben onun aziziyim" der. Züleyha sevinçle uykudan uyanır, aklının yerine geldiğini zanneder, dadılarını çağırıp babasına müjde yollar.

Kılur iken dehanı hiçe hitib Tutdı ihuların hayal ile hib

Yine canında buldı cinim Yine tahtında gördi sultanı

Ah idüp karşu vardı ayına Göz yaşın dökdi pik payına

Kerem it ol Hudi-yı pik içün Ki kdur canı bende hik içün

Bir iki lahza gözden olma nihan Nimunı söyle şehrün eyle ayan

Didi mahbôb-ı riz-ı penhinı A'nı ıerv-i riyiz-ı Ken'inı

Meskenüm Mısr anun azizi benem Hin-ı bahtum nebat - rizi benem

Çün Züleyha ya bu nişan irdi Sanki azm-i remime can irdi

Virdi ol güft ü guyi şirin-nuş Tene can cana rahat ü dile huş

O günden sonra, başına toplanan cariyelerle güler, sohbet eder ve Mısır azizini dilinden düşürmez.

YEDİ İKLİM PADİŞAHLARININ ZÜLEYHA'YI İSTEMESİ

Züleyha'nın güzelliğini duyan Yemen, Umman, Habeş, Irak, Rum, Firenk, Tubet ikliminin şahları,elçiler göndererek Züleyha'yı babasından isterler.

Babası kızını çağırarak kendisini isteyenleri tarif ederek anlatır. Züleyha, bun­lar içinde Mısır azizinin olmadığını anlayınca üzülür.

109

Page 112: YUSUF - Turuz

(Züleyha ağzından gazel)

Canumda tab-ı hayret ü çeşmümde ab-ı baht Bir dem yüzüme gülmedün ey afitab-ı baht

P"ıruze tali 'üm benüm oldı hayal - i hah Geh geh görünse bari düşümde bu hab-ı baht

Tennur - i dilde can gibi yakardum odlara Ger mümkin olsa ademe kalır u ikab - ı baht

lyşum devıim-1 gu~ VÜ hem-sohbetüm bela

Eşküm şerıib u tali ü bağrum kebab-ı baht

Ben şeh-süvar olam dir idüm devlet atına Eyvah ki pay-dar degiil bu rikab-ı baht

Taymus,çaresiz kalınca Mısır azizine bir mektup yazarak kızını teklif eder .

...... Aziz, mektubu alınca sevincinden güvercin gibi oynamaya başlar. Taymus'a

hitaben bir mektup yazarak sevincini belirttikten sonra, yanlarına gelmeği istediğini ancak, şahın kendi olmadan yapamayacağını belirtir ve elçiyle mektubunu göndere­rek muradına ermeği bekler.

Name oldı Azize çun vasıl Oldı bakdukca aşk-ı can hasıl

Bakduğınca sevad-ı mektuba· Toldı sevdaya düşdi ıişuba

Gönli oldı küşade name gibi Zevkden raks ider hamame gıöi

Şevk ile çünki toldı can-ı Aziz Yazdı ol dem cevab-ı nameyi tiz

Gönderüp kendüsi de saldı resul Ta vesile ola muradına ol

Mısır azizinin kendisini istediğine dair haberi alan Züleyha yerinde duramaz. Elçiye şölen verilir, armağanlar yağdırılır. Kervan hazırlanır, Züleyha, değerli hedi­yeler, nihayetsiz köleler ve çok güzel cariyelerle ah ve figan ile Mısır'a uğurlanır.

110

Page 113: YUSUF - Turuz

Bir seher vakti kafile Mısır'a yaklaşıtıkça Züleyha sabırsızlanır: Züleyha'nın Mısır'a yaklaştığı müjdesini alan Mısır azizi Kıtfir, binlerce güzel köle ve cariyeyle, çalgıcılarla onu büyük bir törenle karşılamaya çıkar. Ayağının altına kadife döşerler, her taraf çeşitli renklere bürünür.

Tutdı şanı u seher nazar bu işe Gül Züleyhası Mısrına irişe

Nuş iderken bu şevk ile camı Na - gehan irdi müjde peygamı

Bu haber çün irişdi giışına ' . Ab-ı kevser katıldı nuşına

Nice bin malı - nı gıılam u keniz Her biri fitne - siz ü mihr-engiz

Çenge çeng urdı Rumi çengiler Raksa girdi büt - ı Firengı1er

Bunca ferr ü safa ile Kıtfir Karş:ı çıkdı bir iki fersah yir

İzzet idüp ayağına düpdtiZ Döşediler katife yirine yüz

Reng-der-reng zeyn ü ziverile Teng-ber-teng Mısri şekker ile

Züleyha, Mısır azizinin yüzünü bir an önce görmek için sabırsızlanır. Bu hale vakıf olan dadı, dışarıda dolaşan Kıtfir'i görebilmesi için çadırda bir delik açar. Zü­leyha, azize bakınca rüyasında gördüğü güzel gencin bu genç olmadığını anlar ah ve figan eder. Bu esnada gaybdan bir ses gelir ve sabretmesini söyler. Züleyha bu sözü işitip, şükredip, sabretmeğe karar verir.

Çün Züleyha Azize itdi nigah Dil-i gam-dideninden eyledi ah

K'ey ıliôğa ne müşkil oldı işüm Div oldı melek umarken eşüm

Bu degül ol sanem ki ben gördüm

Aşkına can ile gönül virdüm

111

Page 114: YUSUF - Turuz

Ey diriğa yile verüp namus

Toprağa saçdı yüz suyın Taymus

Rfız-ı bahtum siyah oldı diriğ

Dün ü gün işüm ah o!dı diriğ

Gül umardum naibüm oldı diken Tohm-ımihr ekdüm idi bitdi mihen

Hatif-i ğaybdan nida geldi Ne nida derdine <leva geldi

K 'ey Züleyha fır aka sabr eyle Ağlama iştiyaka sabr eyle

Çun Züleyha anun işitdi sözün Urdı riiy-ı zenune şiikr yüzin

Yudı ahdı ab ile ol demden Dehenin na.leden gözin nemden

Gerçi gam ney gibi delerdi dilin Sabra merdane bağlamışdı bilin

Kıtfir, Züleyha'yı alıp sarayına götürür. Mısır halkı gelen kervanı seyretmek için

sokaklara dökülür, davullar çalar, zenci çalgıcılar saz çalarlar. Kıtfir, Züleyha'yı her yönüyle mükemmel sarayında taht üzerine oturtur, fakat Züleyha'nın kalbi kırıktır, tac ve taht umurunda değildir.

112

Çüıı bu ıyş ü safa vü ziynet ile İrdi ol malı sahil-i Nile

Cümle Mısr ehli anda hazır idi Ol mehün mukaddemine nazır idi

,\lemün ömri hasılın ne ki var Eylediler imarı üzre nisar

Eyle saçdı cevahirin ana il Kulzüm-igüher aldı sahil-i Nil

Tahta yirine cem i<lüp bahtı Anda dürmişler idi bir tahtı

Page 115: YUSUF - Turuz

Zarı zer perde - darı la 'lü güher Payesi maye-i sa'adet-i ser

Çun Züleyhaya menzil oldı o taht Eylediler du 'a-yı devlet ü baht

Dem-be-dem ki üstine direm yağdı Ana bıiran-ı derd ü ğam yağdı

Ol güher kim iderdi hur ana i'eşk Çeşmine oldı maye dürr-i eşk

Aşk ile varlığın viren yara Can Jahi olsa bakmaz ağyara

Aşık.un meyli mi olur taca Çun virüpdür serini taraca

Kıtfir, Züleyha'ya her türlü ikramı yapar, fakat istediğini elde edemez. Riva­yete göre, "Kıtfir ne zaman Züleyha'ya yaklaşmaya teşebbüs etmiş ise, araya Züley­ha şeklinde bir peri girmiş ve Aziz.onunla hoş vakit geçirmiş".

Bir rivayet budur çün Kıtfir Vaslına anun olsa dıimen-gir

Bir peri-sureti Züleyhada Def'i hazır olurdı arada

Bu melek sanup ol periyi Aziz Olur idi anunla zevk - amiz

Böylece Züleyha talinine küskün, bir an önce Yusuf'a kavuşmayı ister. Onun aşkıyla yanar tutuşur, Tanrı'ya ona kavuşmak için yalvarırken, sabah rüzgarından da yardım ister.

Sadr-ı dilde hayal-i cananı Subh olunca olurdı mihmanı

Terk-i kanun-ı abd idüp çiı rübab Nale ile kılurdı yare hıtab

K'ey vatandan beni ganô kılan Gül iken haste andelib kılan

113

Page 116: YUSUF - Turuz

Dir idün bana ey dil - aramum Malı-ı Mısram Azizdür ıı4mum

Mısra anun içün garib oldum Ne ğarib ol ki bt-nadb oldum

Vınneseydi yakin hatü-i Cayb Kahır idüm bu şübhede laıeyb

Bu yakin ile zindedür canum Umaram bir gün ire· dermanum

Gerçi var vasluna diliimde yakin Bilmem amma ırak mıdur ya yakın

Gözlerüm hasretünde tar oldı Şeş cihet gözlemekde çar oldı

Vakti..:lür gün yüzünle hurrem olam Gökde istedügümi yirde bulam

Ta seher şem'-veş yanup nara Od saçdı zübıin ile yılra

Esmege başlasa seherde nesim Dir idi ey hayat-ı azm-i remfm

Y ıiri bulmakda bana yar olsan Gum vaktinde ğam-giisıir olsan

Arayup her diyarı dürişesin Kapu yapdsa bacadan düşesin

Hotan ah{Uarını çfın göre!ıin Her birine gazıilumı sorasın

Gice gündüz bu tavırdı hali Ah ile geçdi mıih iken sıili

Demidür Hamdi merd-i danaya Yıhııfı göstere Ziileyhıiya

114

Page 117: YUSUF - Turuz

ZOLEYHA'NIN YUSUF'A RASTLAYIŞI

Züleyha, böyle ümitsiz iken Yusuf'u, Malik Mısır'a getirir. Bir sabah Yusuf'u pazara götürüp müşterilere gösterir. Hepsi şaşar kalırlar. Bu arada Züleyha da Yusuf'u görmeyi arzu eder. Toplanılan yerde Yusuf'u görünce, daha önce rüyalarında gördüğü genç olduğunu tanır, yere düşerek kendinden geçer.

Görmek içtin cemalini anun Şevkı bi-hadd idi Züleyhanun

Yusufun vasfın işidüp ilden Talib idi cemaline dilden

Malike bir kimesne ıaldı Aziz Didi an·itsün ol gulamını tiz

Malik irişdi Yfısufun katına Halini an kddı hıdmetine

Didi kim cümle Mısrun a'yıiru Hacası miri belki sultanı

Bende olmaz senün gibi bende Y araşur sana bende olam ben de

Seni ol dem ki bana ey mahbub Satdı ebna-yı Hazret-i Ya'kub

ltdi çim gün yüzi tecellayı Buldı aşıkları tesellayı

Arz-ı hüsn eyledi çun ol meh~u Toldı afaka na'ra-yı ya-hu

Çun Züleyha ana nigah itdi Yıkdup ka'r-ı dilden ah itdi

Aklı başına gelince, dadısı ne olduğunu sorar. Züleyha da "rüyada gördüğüm ve beni aşka düşüren ay yüzlü güzel bu idi, sonunda Mısır'a aziz olacak ben de dileği­me savuşacağım" diye cevap verir. Sonunda dadıya gidip kendisinin onu satın alaca­ğını ve evlat edineceğini, başka müşteri çıkarsa razı olmamasını tenbih etmesini söyler ve dadıyı ihsana boğacağını vadeder.

115

Page 118: YUSUF - Turuz

Dadısı bu isteği Yusııf'a iletir. Yusuf da "Züleyha'ya benden selam söyle, oğul edinmek bahanesinden vaz geçsin, yedi yaşımda iken ben de onun hayalini rüyamda görmüştüm" der. Dadı bu cevabı, Züleyha'ya getirince Züleyha kendinden geçer.

(Züleyha ağzından gazel)

Meger gönlüm halas oldı hicıib-ı din ü dünyadan Ki oldı gözlerüm riışen temaşa-yı tecellıidan

Tecelli benligüm benden alalı b1-haber oldum Cemıil-i ehl-i ıuretden kemal-i ehl-i ma'nıidan

Başuma saye-i vaslı eger düşmezse ol servün Seçemen nar-ı zakkumı heva-yı zıll-ı tuf>ıidan

Gözin pür-dem kdup her dem ginbıinmı çak itsün Çu aşık subh-dem gibi dem ura sıdk-ı da 'vidan

Gönül zülfi hevasından lebi şevkına düşmişdiir Nice kez öldi dirildi geçemez ol temennadan

İki taraftan iki tane tellal, Yusuf'u methederek satılacağını ilan ederler. Yusuf da bu arada kendisini methetmemelerini tellallardan isterse de onlar, bu güzelliği gizleyemeyeceklerini ve yalan söyleyemeyeceklerini ifade ederler. Bütün Mısır halkı bu satışa iştirak ederken, eğirdiği bir kelep ipten başka bir şeyi olmayan fakir bir kadının da bu satışa giriştiği görülür.

Müşterilerden biri bir kese altın, diğeri mücevher, bir başkası Yusuf'un ağırlığı kadar nafe-i çin, diğeri anber verir, sonunda Yusuf, iki kat değerle Züleyha'da kalır. Züleyha, Aziz'e haber gönderir ve bu köleyi alacağını bildirir. Aziz, hazinesinde onu alacak parası olmadığını söylerse de Züleyha, kendi parasını da buna ekleyeceğini söyler. Aziz, Yusuf'u almamak için, onu Şah'ın almak istediğini öne sürer. Ancak Züleyha, Şahı ikna edeceğini Aziz'e söyleyince Aziz de Yusuf'u satın almak mecbu­riyetinde kalır.

Satış işlemi bittikten sonra Malik, Yusuf'u Kıtfir'e teslim edeceği sırada onun güzelliğinin farkına varır ve kendinden geçer.

116

Satdı Malik Azize Yusufı çıın Zahir oldı ana önüı\de o gün

Page 119: YUSUF - Turuz

Eyler iken o mal ü gence nigah Nazarı düşdi Yusufa na-gah

Çun göründi ana bu bedr-i tamam Na'ra urup yıkddı b'i-iram

Yandı bi-huş olup füsurde gibi Kalmadı tende canı mürde gibi

Bir zamandan ki geldi idraki Ağlayup saçdı başına haki

Dögünüp ağlayup dir idi diriğ Kendü destümden irdi başuma tig

Var idi ilde bu mesel ruşen Ağlamaz dirler idi kendü düşen

Aklı başına gelince ağlayarak "kendi kendime yara açtım, bu kadar güzel ol­duğunu bilseydim, böyle bir hazineyi elimden çıkarmazdım" diyerek feryat eder.

(Malik ağzından gazel)

Vırdüm nedimi yada nedamet ne fi'ide Aldum belayı cana şikayet ne fi 'ide

Fursat demi ki ğaflet ile geçdi yit gibi Halüm su gibi ger ola rikkat ne fa 'ide

Canda selamet olmasa ni 'met ne menfa 'at Çun başda devlet olmaya izzet ne fa 'ide

Düş gibi geçdi ğaflet ile vuslat-ı nigir Fürkat deminde gitdi bu gaflet ne fa'ide

Müflis himayet eylemese gence iricek Fakr ile rence düşse hamiyyet ne fa'ide

Malik, Yusuf'la konuşmak üzere izin isteyip, tenha bir yerde ona, kim oldu­ğunu söylemesinin vakti geldiğini, kendisini tanıtmasının gerektiğini söyler. Yusuf da, Yakub peygamberin oğlu olduğunu ve başından geçenleri anlatır.

117

Page 120: YUSUF - Turuz

Çİınki destur virdi ana Aziz Didi halvetde ey veli aziz

Eylemişdün benüınle ahd-i tamam İtmege bana kendüni i 'lam

Va'de vakti irişdi eyle vefa Ki vefadur nişan-ı ehl-i safa

Şart idüp Yusuf ana kitmanı Aşikar itdi raz-ı pinhanı

Oldı Malik bu hale çun agah Ağlayup didi ya nebi Allah

Görmişem ben cemll-i Ya'kubı lşidüren kemal-i Ya'kubı

Dilerem senden ey sülale-i nur Tuta sın her kusuruma ma 'zur

Cebi ile oİsa zillet ile hata Afv ider anı ehl-i sıdk u safa

Hazret-i Yusuf ana itdi du'a Kalbine toldı tab-ı nur-ı safa

BAZWA HIKA YESI

·zenginliğine ve ilahi güzelliğine güvenen Bazığa isminde Mısır'da bir kadın vardır. Yusı.ıf'un güzelliğini işitince, onu görmek ister. Atına binip, yanına da bin gü­zel cariye alarak Yusuf'un satılmakta olduğu meydana gelir. Fakat, kimse Bazığa'nın güzelliğinin farkında değildir. Yusuf'a gözü ilişen Bazığa, bu güzellik karşısında şaş­kına döner.

118

(Bazığa ağzından bir gazel)

Toğmaz felekde neyyir-i a'la senün gibi Olmaz felekde sfıret-i t'ıba senün gibi

Tavus-ı Kuds bülbül-i elhan olaydı ger

Gülşende bitse verd-i mutarra senün gibi

Page 121: YUSUF - Turuz

Arşa dahi irürse ser-i serv Sidre-veş Olmaya münteha vü dil-ara senün gibi

Hurşidi ana benzedür idüm olaydı ger Kaşları fitne gözleri şehla senün gibi

Gerçi ki çok nigara nazar itdi gözlerüm Bu nakşı bana geçmedi illa senün gibi

Onun yanına yaklaşarak "seni yaratan kimdir" diye sorar.

Yılsufa izzet ile hitab Didi ey afitab-ı alem-tab

Sana bu hüsni hulkı kim virdi Bu taravet ana neden irdi

Nice canun beratıdur bu cemal K 'olmuş anun nişanı resm-i hilal

Ne şehündür bu name-i menşur K'oldı ünvan ol ahife-i nur

Serv- kaddün kim eyledi mevzun Ki olur seyr iden anı meftun

Gül yüzün reng ü ahı kimden alur

Sünbülün piç ü tabı kimden alur

Dehennün kim yaratdı dürc-i güher Leblerüni kim itdi şehd ü şeker

Neden oldı bu nergesün bina Gonceni kimdür eyleyen gôya

Dehenün yoğ iken kim eyledi var La'lüni kimdür eyleyen dür-bar

Dehenün kimdür ahı meşreb iden Ab-ı hayvan ile leb-a-leb iden

Boynun ağın kim eyledi kafur Müşk ile anı kim ider mestur

119

Page 122: YUSUF - Turuz

Yusuf da "bütün mahlukatı yaratan Tanrı'dır, sen de o Tanrı'ya inan ve iman et" diye cevap verince, Bazığa, Tanrı aşkıyla dolar, mecaz köprüsünden geçerek haki­kat yoluna ayak basar, bütün varlığını dağıtır, bir parça ekmeğe muhtaç olur ve Nil_ kenarında yaptırdığı bir mihraba kapanarak vaktini ibadetle geçirir.

120

Didi kim sani'ım Huda-yı cihan Ki anun sun'idur zemin ü zaman

Lamekandur ki yok mekan ansıız Bi - zamandur ki olmaz an ansuz

H:ikim-i arş u ferş ü levh ü kalem Bendediir ana bun'ca bin alem

Eser-i hüsnidür bu wret-i hub Ma'nide bil heman odur mahbub

Düzdi ay1neler cemaline Mazhar olmağ içlin kemaline

Her ne suret ki ola matlubun Aksi.dür ol cemal-i mahbubun

Guş idicek bu sırrı o dana Kalbini rfışen itdi aşk-ı Huda

Köprüsinden geçüp mecazün o dem Basclı rah-ı hakikat üzre kadem

Toldı çun Dazığa diline yakin Cümle varın ta&ıdduk itdi hemin

Eyle itdürdi varlığın t:irac Oldı bir p:ire etmege mulıtac

Nil katında yapdı bir ınilırab İtdi varlık binasın anda harib

Cevheri hanı virdi nan-ı ceve Kodı evyanı !,•irdi neyden eve

Page 123: YUSUF - Turuz

ZÜLEYHA 'NIN YUSUF'A SAHlP OLMAK iÇiN Y APTlCI HiZMETLER

Züleyha, Yusuf'u sarayına götürüp giydirir, kuşatır, başına işlemeli bir tac, beline altın bir kemer takar. Her gün elbiselerini tazeler, saçlarını elleriyle tarar. Yusuf'u karşwna alıp şarap içer, ona kendi eliyle yemek yedirir, her türlü ihtimamı gösterir. Yusuf'un uykusu gelince ona tatlı hikayeler söyler.

Çün Züleyhaya hasıl oldı murıid Yıisufı aldı gitdi kasrına şad

Yok cihanda benüm gibi bülbül Ki anı gam deminde güldüre gül

Canuma irmiş idi neşter-i merk Merkadum olmuş idi pister-i merk

Nagehan lıdi yar-ı lıa dem Gitdi candan bela gönülden elem

Ola mı benden özge şirin - kar Eyledüm kandı senünle hazar

Mihrümeh çim makama irdiler Toğrı işret - saraya girdiler

Ruşen olmağa meclis-i işret Virdi ol maha nurdan hıl'at

Olsa tezyin-i ziynet emri tamam Yar ile işret eyler idi müdam

La 'line karşu nuş iderdi şarab Gamzeden aklı olmış idi harab

Nergesine olurdı geh hem-raz Goncesine olurdı geh dem -saz

Yusufa izzet idüp ol hoş-nam Dest-i lutf ile yidürürdi ta'am

Gice azın itse baba dilber-i hub Taze gülden döşerdi pister-i hub

121

Page 124: YUSUF - Turuz

Gonceyi eyler idi müşk-agin Olmağ içün o dilbere halin

Nergesi hah idince rahat ile Söyler idi şeker hikayet ile

Gice gündüz bu hal idi karı Yar ile olmış idi hazarı

Bir gece Yusuf, Züleyha'ya başından geçenleri anlatır. Peygamber soyundan geldiğini, kardeşlerinin kendisini kuyuya attığını ifşa eder. O zaman Züleyha, günleri ve ayları hesap eder ve o gün sebepsiz yere içinin daraldığını, dert ateşiyle yandığını, ağlayıp sızladığını hatırlar, böylece gönülden gönüle gizli bir yolun olduğunu anlar.

Çün Züleyha.ya Yusuf-ı Ken'an Hem -dem oldı niteki cism ile can

Bir gice şevk irişüp ol aya Sergüzeştin didi Züleyha.ya

Zikr olundı bu şevk ile na-gah Şerh-i ahva.1-i rah ü kıssa -i çalı

Çfın Züleyha işitdi kıssasını Andı ol bi-bahane gussasını

Didi ol gün ki irdi bana melal lnniş ol dem bu mihre bunca zeval

Beni iden esir-i mihnet ü gam Kıssa-i çah-ı Yusuf imiş o dem

Çı'.in hisab itdi ruz u hefte vü malı 0ldı bu sırra şüphesüz agah

Tan mı ol malı olsı ger agah Ki gönülden gönüle vardur rıih

Bu konuyla ilgili şöyle hikaye edilir, bir sabah Leyla'nın kolundaki bir damara bıçak değmiş, kanamış, o anda Mecnun'un da kolunun aynı yerinde birdenbire kan peyda olmuş.

122

Page 125: YUSUF - Turuz

Bir gün, Yusuf, Aziz'le otururken kendi halini düşünerek Tann'ya dua eder, durumunu babasına bildirmesi için yalvarır. O sırada Ken'an iline gitmek üzere deve­sini süren bir Arab görünür.

Otururken Aziz ile ol şah ltdi•na-gah gurbetine nigah

Düşdi derya-yı fikre oldı ğarik Ciiş idüp ka'r-ı dilden ih-ı hadk

Halini yad itdi gurbet ile Andı rikkatin bu rikkat ile

Yüz urup hazrete niyaz itdi Alem-i dilde keşf -i riz itdi

Ki bir A 'rabi ol zamanda meger Mısra Ken'andan eylemişdi sefer

Bitdi çun Mısra varup işleri hep Sürdi Ken 'ana nakasını o A 'rab

Deve, Yusuf'un bulunduğu yere geldiğinde yürümez yere çakılır, gözlerini Yusuf'un gözlerine diker, yüzünü onun eteklerine sürer inler. Yusuf da onu görünce sebebini sorar, Yusuf, Arab'a Yakub'un oğlu olduğunu söyleyerek başından geçen­leri anlatır. Bunun üzerine Arab, Yusuf'u tanımadığını belirterek özür diler ve Ya­kub'u, Yusuf'a anlatır, onun hasta ve zayıf düştüğünü, canının ve kanının kalmadı­ğını söyler. Yusuf çok üzülür ve Arab'tan, halini babasına bildirmesini ister.

Yusufı görüp üştür-i mi9'dn İtdi yüz derd ile enin ü hanin

Deneyüp ağlar idi ol aya Güçegin buldı sanki ol maya

Pik damanına sürüp yüzüni Vech-i Yfüı11fdan irmedi gözini

Göricek Yusuf anı ağladı zir Yandı hasret odına sabr ü karar

Buldı A 'rabi çıın dem -i fursat Halini sordı Yusufa halvet

123

Page 126: YUSUF - Turuz

Didi kimsin ne yirdedür vatanun Kim idi atan anan anda senün

Neden oldı bu gurbete düşdün Rıkk olup bunca rikkate düşdün

Didi ben Yusufibn-i Ya'kİıbem Mübtelıi-yı cefıi-yı ıişubem

ihvetüm ba~ çok cefalar idüp Gurbete sıldılar belalar idüp

Görmeyelden peder cemalini ben Bilmezem nice oldı halini ben

Yusufı çiınki bildi A'rabi Toldı kalbime merhamet tabı

Ağlayup didi ey hab1b -i Resul Bilmedüm seni özrüm eyle kabul

Yitirelden tapunı lsrıi'il Oldı günden güne za'if ü aDI

Arab, haberi götürmek için hazırlanır, deve bir türlü kalkmaz. Tann emriyle dile gelen deve "Salih peygamberin devesi mertebesine ulaşmak" istediğini belirterek tekbir getirir. Yusuf da deveye dua eder, sahibiyle yola çıkar. Ken'an iline vanrlar.

124

Haberi aldı çun resiıl-i resıll Diledi azm -i hıdmet eyleye -:>I

N akasın çekdi kim yüriye hemin Olmadı nıika dögmek ile revan

Belki Hak virdü ana nutk-ı fagh

İtdi A 'rabiye i 'tab-ı sırlh

Cennet olsa n'ola çırıi-gıihum Naka-i Salih olsa hem-rıihum

İtdi A 'rıibi çun bu derhemi guş Kaldı hayretde valih ü medhı'.lş

Page 127: YUSUF - Turuz

El götünli du'a içün sıddik Eyleyüp nika hüccetin tasdik

Nakaya çünki hasıl oldı muroo Gitdi Ken'ana yil gibi bi-zad

Beytü'I-Ahzan'a (Yakub'un evi) varan Arab, haberi Yakub'a ulaştırır.

Yakub sevincinden bayılır. Sabahleyin tekrar Arab'ı çağırır, dinler, Yusuf'un özlemiy­le ağlayıp inler. Yakub'un sesini duyan oğullan gelip Arab'ın söylediklerini yalanlar, Yakub da Arab'a cenneti müjdeler.

Çônki A'rabi vardı Ken'ana Dünle azm itdi Beytü'l-Ahzana

Bunı Ya'kub o dem ki guş itdi Ah idüp düşdi kendiiden gitdi

Bir zamandan ki aklı geldi ana ÇağD'llp didi kimsin ey g6ya

Beni bu dem ne hoş ki yad itdün Haber-i Yusuf ile şoo itdün

Ne kişisin ne yirlüsin ki aceb Yusufı görmege ne oldı sebeb

Didi A'rabiyem yirüm Ken'an Taraf-ı Mısra eyledüm seyran

Şehr-i Mısr içre bir civan gördüm Ne civan cisme taze can gördüm

Gülse nur akıdur süreyyadan Sözü lezzetlü kand ü helvadan

iki nergesleri mükehhel-i naz Sineye gamze ile tir-endaz

Çahı var gabgabında afet-i cin Yusufa çah bes degül mi nişan

Çun bu resme nişane vü peygam lrdi Ya'kfiba düşdi b1-aram

125

Page 128: YUSUF - Turuz

Yatdı bi-hud çu &11bh- gah oldı Turıcak evvel işi ah oldı

Sonra A'rabiye nida itdi Hayr ile yad idüp sena itdi

Na'rasın çun işitdi ebnası Toldı Ken'ana fitne gavgası

Gelüp A 'rabiyi yalanladılar Her kişinüıi dilin gümanladılar

ille Ya'kfib minnet itdi ana Cennet ile beşaret itdi ana

Hasret içinde olan Yusuf, peygamberlerin çobanlık ettiğini düşünerek, çoban olmayı arzular. Züleyha bu istek üzerine çobanlarına emredip, kuzu sürüsü hazırlatır. Yusuf bir müddet,çobanlık etmeğe başlar.

126

Enbiya ra'ıyan-ı ümmetdür Baş şubanlık bularda adetdür

Çôn bu hjjcm ile Yusuf-ı Ken'an Diledi ola bir ki gün çoban

Tutdı hjjcmin revan Züleyha anun Düzdi e~abın ol temennanun

Buyruk itdi çobanlarına revan Bir süri kuzı hazır oldı heman

Her birisi semin ü inün -ten Sünbül otlayıcı gazal-i Hotan

Yürüdi bir zaman bu kar ile

Ki çoban oldı ihtiyar ile

Geh şuban oldı kuh u ıahrada Geh emir idi kasr-ı a'lada

Belki azadlık yüıinden o can Ne emir idi ma'nide ne şuban

Page 129: YUSUF - Turuz

Züleyha, Yusuf'a olan aşkından ötürü sabredemez hale gelir, zamanla bu ihti­rası artar, bir an önce muradına ermek ister. Ama o yaklaştıkça, Yusuf kaçar. Züley­ha'ya fırsat vermek istemez. Züleyha, bu hali gördükçe üzülüp ağlar.

(Züleyha ağzından gazel)

Aşk ile hali za 'f olanun sabrı yeg gerek Bu derde çift olan iki alemde tek gerek

Mahbub taş bağırlı olup şiddet eylese Cevrin çeken muhibbe demürden yürek gerek

Ey dil tayanma ol sanemün katı gönline Gerçi ki şeh sarayına mermer direk gerek

Ol resme yakdİ gönlüm evin ol nigir kim Yine imaret itmege hayli emek gerek

Ya.rem dilimde tizelenür söylemese yar Zahmun hevisın almağa labüd neınek gerek

Dadısı Züleyha'nın güzel yüzünün günden günP. hilal gibi oluşunu görünce, se­bebini sorar. Züleyha da derdini açar, dadı da bu durumu öğrenin ce çok üzülür.

Diyesi gördi çun Züleyhayı Ki hilal oldı ol cemfil-i ayı

Didi ey çeşm-i cana nur-ı sürur Neden oldun aceb yine rencur

Gör bu şimşadı hurrem ü şad ol Serve irdün beladan izad ol

Anca çekdün gamı belalalarını Demidür süresin !Bfalaruıı ,

Çun bu vech ile söyledi diye Toldı kan dide-i Züleyhaya

Derd ile ki'r-ı dilden eyleyüp ah Daye~fo itdi haline agah

127

Page 130: YUSUF - Turuz

Ne bilürsin benüm dilümde ne var Ne bilürsin benümle neyledi yar

Deheni gibi söz de teng oldı Bilmezem arada ne ceng oldı

Bana serv-i murad iken bu nihai Sayesin men ider ne turfa bu hal

İşidüp daye pür-melal oldı Ki bu serve ·ne turfa hal oldı

Züleyha, Yusuf'u kandırmak üzere dadısını gönderir. Yusuf, dadının sözlerini duyunca: "Ben Züleyha'nın para vererek aldığı bir köleyim, aziz beni satın alıp evlat etti, her şeyi bana emanet etti ona nasıl ihanet ederim. Peygamber soyundan biri na­sıl suç işler?" Diye dadıya çıkışır.

128

Çôn Züleyha gamın gidermedi yar Dayesin gördi kendüye gam-har

Demidür bana ehl-i raz olasın Yine derdüme çare-saz olasın

Serümi pıiyun eyle ey server Var dilimden nigıire söyle haber

Lutf ile yap dilin Züleyhanun Ki olupdur ezelden eyvanun

Bir nice def'a virdi yoluna can Sana hükmi revadur olsa revan

Tıfl olaldan tufeylidür gamuna N'ola irerse vasl-ı hurremüne

Seni üç def'a gördi hab içre Geçeli ömri teb ile tab içre

Yusuf işitdi çun bu güftıirı Lutf ile açdı la '1-i dür-ban

Görmedi çun anun sözinde savab Haste rayına böyle virdi cevab

Page 131: YUSUF - Turuz

Ben Züleyhaya zer-hnide kulam Ne ııeriim var ki ana hem - ser olam

Beni aldı ale'l-huzus aziz Ti olam ana menfa'at-engiz

Ol benüm-çün dir egri mi mesvah Ben anun-çün niçün olam bed-hah

Di Züleyhaya benden olsun dur Beni tutsun kerem kdup ma 'zİır

Dadının teşebbüsleri bir netice vermeyince bu defa ZÜieyha, bizzat gidip Yu­sura yalvarır.

(Züleyha ağzından gazel)

Diler idüm ki idem derdüme derman seni ben Eyledün derd ile dermanda vü hayran beni sen

Diler idüm ki idem vasluma mihman seni ben Eyledün yar-ı beli hem-dem-i hicran beni sen

Diler idüm ki idem canuma canin seni ben Eyledün mihnet ile bi-dil ü bi-can beni sen

Diler idiim ki kokam çun gül-i reyhan seni ben Eyledün bülbül-i hayran gibi na.lan beni sen

Diler idüm ki idinem ferah-ı cin seni ben Eyledün gussa ile munis-i efgan beni sen

Israrları hiç fayda vermeyince, Yusuf'u elde etmek için başka çareler düşünür.

Güzel bir bağa sahip olan Züleyha, Yusuf'u bahçıvan yapmak ister. Bu bağın içinde, saf mermerden yapılmış iki havuz bulunur. Havuzlardan biri şarap, biri süt ile doludur.

Bir güzel bağı var idi nice bağ Görse Şeddad lremden ide ferağ

Devhalar her tarafda şah-be-şah Çekmiş aguşa birbirin küstah

129

Page 132: YUSUF - Turuz

Bitürür ille taze bostanı Sanki duşize hüsni pistanı

Tab virmiş benefşe ca'dına had Sünbülün turrasına akd -i küşad

Naz-perverde serv-i şimşadı Her biri bir makamun azadı

Var idi anda iki havz-ı kebir Vasf ile hey'et ile ikisi bir

ikisi dahi safi mermerden Deml~ri hava-ı ab-ı kevserden

Çfln Züleyha geleydi bağına Merhem urmağa gussı dağına

Tolmış olurdı iki havz-ı kebir Biri şirln şarab ü birisi şir

Ta o şem ile cem olup eshab Gah içerlerdi şir ü gah şarab

Birgün Züleyha, Yusuf'u yüz güzel cariye ile bağa götürür, Yusuf'a orada "beni zevkden mahrum bıraktın, bari bu güzel kızlarla safa sür, hangisini istersen al, gençlik çağını boş geçirme" dedikten sonra cariyelere de Yusuf'un her isteğini yerine getir• meleri ve Yusuf kime meyi ederse kendisine haber vermelerini tenbih eder ki, kendisi

o r.ariyenin yerini gizlice alabilsin.

130

Yüz güzel yüzlü fitne gözlü keniz Cümle duşize kand sözlü keniz

Bile gönderdi bağa Yusuf ile

Didi hem Yusufa telettuf ile

Ey yüzüm ıana pay -mal olsun Bunlarun sohbeti helal olsun

Beni mahrum-ı zevk-ı kam itdün Harem -i vaslunı haram itdün

Page 133: YUSUF - Turuz

Hem va1ı1yyet kılup kenizlere Didi ol sözde fitne-rfzlere

Can dilerse yolma can viresiz Her ne kim isteye heman vireıiz

Her kime meyi iderse !izden o malı

İdesiz evvela beni agah

Bu haberden garaz Züleyhaya

SDT ile hile idi ol aya

Ki eger meyi eylese birine

Can ataydı heman anun yirine

Gece olunca kızlar, Yusuf'un etrafında toplanırlar. Her biri, cilveli hareketlerle

ve tatlı dille onun gönlünü çelmeğe çalışır. Yusuf, bunları sessizce dinledikten sonra

kendilerini imin etmeğe çağırır. Onlar da imin eder.

Hülle-i naz ile o cariyeler

Ariyetden cemali ariyeler

Yusufa karşu turdılar mff saff Toldı saff mff ü serv -i bağ -ı şeref

Naz ile her birisi söylediler Yusufa an-ı ariz eylediler

Biriıi gamzeden işaret ider K'ey gamun mülk-i canı garet ider.

Biri baş egdi nitekim halka

Didi ey lutf-ı am iden halka

Lutf idüp ac yüzüme bab-ı visal

Beni koma kapuda halka misal

Her birisi bu resme naz itdi

Vasi içün Yusufa niyaz itdi

Bunlarun fikri mekr ü destanlar

Yüzde put dJnde put-perestanlar

131

Page 134: YUSUF - Turuz

Garazı Yusufun bu idi hemin Anlara feyz idE.ydi nur-ı yakin

Didi kim ey Huda kenizanı Akl ile alemün azizanı

izzet ehli iken hakir olman Çirk-i şirk ile bed zamir olman

Aleme lamekan Huda vardur Dil-i gümrfilıa reh- numa vaıdur

Şamdan subh-gaha dek Sıddik Eyledi va'zü söyledi tahkik

Sad hezar aferfnler ol asele Ki yiyen irdı zevk-i bi-bedele

Sabahleyin içine ateş düşen Züleyha, erkenden gelir, cariyeleri iman etmiş hal­de görünce; Yusuf'a "gece hoş vakit geçirdiğini, güzelliğinin kat kat arttığını" sitem­

kar bir şekilde söyler. Yusuf hiçses çıkarmaz, onun yüzüne bile bakmaz.

Seni ben gerçi bağban itdüm İlle dil bağına ziyan itdüm

Bağunun gerçi tazedür semeri Ekmedün ille bu susuz ciğeri

Semer oldur ki teşneler yiyeler Bağbana du'alar eyleyeler

Yusuf anun sözüni itmedi güş Turdı derd ü gam ile ol medhôş

Taraf-ı dar-ı hüzne oldı revan Dide giryan dil ü ciğer biryan

Züleyha da dertli ve üzüntülü olarak evine döner. Bütün hiyle yollarını deneyen ve başarıya ulaşamayan Züleyha, bu defa bahçıvanlık yapan Yusuf'un yanına, bağa fesleğen tohumu ekmek bahanesiyle gider. Yusuf'a yaklaşmak ve emeline kavuşmak ister. Ağlar, yalvarır ancak karşılık göremeyince tekrar geri döner ..

132

Page 135: YUSUF - Turuz

Züleyha'nın artık sabrı tükenir, birgün dadısına derdini döker ve ondan yardım ister. Dadı da çare bulur, çokça altın ve gümüş harcanarak büyük bir saray yaptırıl­masını, bütiin duvarının Yusuf ile Züleyha'nın kucak kucağa resimleriyle donatılma­sını, böylece Yusuf'ta bir arzu uyandınlmasını ister.

Aşık.un aşkı çunki sade olur Cevr-i ma'şuk ile ziyade olur

Daye-i hasa bir gice vardı Göz yaşın dökdi yandı yalvardı

Beni yar eyledi çu bı -gane Cana ne hasıl olsa hem -hane

Olmayıcak arada kurbet-i dil Assı itmez visal-i alem-i kil

Didi daye ki ey peri ruh!ıfır Ruhlarun nakşı levh-i cana nigar

Nergesün fitne ile can avlar Sünbülün ğhr ile cihan avlar

Görse şeker dehanunı Ferhad Dahi Şirin lehini itmeye yad

Görse Vamık bu hüsn-i zibayı Anmaz idi izar-ı Azrayı

Bu kadar hüsn ile z.ebun oldun Şir iken ahuya koyun oldun

Çeşmi pür-hun olup Züleyhanun Böyle virdi cevabını anun

K'ey gamumda şefik maderden Meyi gelmez bana o dilberden

Didi daye ki ey gözüm nurı Odlara yakma can-ı mehciirı

Geldi gönlüme bir mübarek kar Umaram bulasın anunla karar

133

Page 136: YUSUF - Turuz

Diler isen söyüne odun eger Hare olunsun su gibi ıim ile zer

Ger irem dir isen safa-yı deme Eylesünler binayı bir lreme

Ca-be-ca yazsun anda ehl-i nukiış Tapum Yusuf ile hem-ağuş

Virdi dest-i tasamıfına revan Didi demdür ki idesin derman

Su gibi hare olunsa sim ile zer Yüz suyı hasıl olsa tan mı eger

ZOLEYHA'NIN YEDi ODALI BiR SARAY YAPTIRIP YUSUF'U BURAYA DAVET ETMESi

Bu çareyi beğenen Züleyha, bütün hazinelerini açar, her parmağında bir hüner bulunan bir mi mir münakkaş bulunur. Bu usta; döşemesi mermerden, tavanı kırmızı

kıymetli bir taştan, sahanlığı düz camdan, kapıları abanoz ağacından, duvarları altın­dan yedi odalı bir saray yapar.

134

Daye hiikm ile divdest üstad Urdı peri sarayına bünyad

Siıffesi suffe-i safa-yı lrem Kubbesi kubbe-i feza-yı kerem

Ferşinün her memteri mermerden Arşınun levhi la '1-i ahmerden

Sahnı kanire-i mümerredden Kapusı abunüs-ı esvedden

Yidi ev yapdı cümle zerrin hışt Birbiri içre sanki heşt-bihişt

Her sütun ayağında hem zerrin Bir gazal itdi nafı nafe-i çin

Her cihatında yazdılar anun Nakşını Yusuf u Züleyhanun

Page 137: YUSUF - Turuz

Bir tarafda bu ana naz eyler Ol buna yalvarup niyaz eyler

Gördi çun bu nigıirını anun Oldı şevki füzun Züleyhanun

Nazar itdükçe nakş-ı dildıira Şevkden yüz sürerdi divıira

N akş-ı ma'şukı görse aşık-ı zar Eyler andan nigıir ile bazılı

Virür ana cemad iken canı Belki candan da yeg görür anı

Meyli andan habib -i cana olur Nakş-ı suret hem.in bahane olur

Saray yapılıp tamamlanınca, Züleyha burayı döşetir, kendisi de si.5lenerek, giyinip kuşandıktan sonra, Yusuf'u davet eder. Yusuf gelince, Züleyha'nın içine bir ateş düşer, hemen elinden yakalar. Cilve ile yerinde duramayarak, oynaya zıplaya yaptırmış olduğu yedi odalı sarayın ilk odasına doğru yola koyulurlar.

Çıın tamam oldı hane-i suret İtdiler dürtü zeyn ile ziynet

Yusufı kasıl itdi da 'vet ide Anun ile ruhani işret ide

Cem idüp devletin sitaresini Diizdi ol mah guş-varesini

Ta bu cem'iyyeti görüp o peri Farkıian cem'e eyleye seferi

Nura nurani geydi pireheni Pirehen itdi ak güle semeni

Pirehen çunki yasemin oldı Gonce ceyb ü gül astin oldı

Ol ten üzre bu pirehen misal Ak gül üzre latif pak-i zülal

135

Page 138: YUSUF - Turuz

Ay gibi elinde ayine Seyr iderken degerdi ayına

Gördi çun aluini mukabil o nur Buldı nakte ayar-ı kamil o nur

Nakd ile gene içinde itdi tarab Arz içün müşterisin itdi taleb

Cam içüp kodı ari şerm ile Okudı yarı ·bade germ ile

Geldi bir hüsn ile o dilber-i pak

Ki gören sinesini eyledi çak

Tal'atı ıifitab-ı alem-niır

Can gibi cismi ab ü gilden dur

Çıin Züleyha irişdi ol aya Na-geh od düşdi sa.nasın naya

Yapışup destine didi ey dost Sana can vireler nedür ten ü post

Yarını lu'b ile iletdi o can Ol yidi hane evveline revan

Birinci odaya girerler. Züleyha, kayıpı arkadan kilitler, Yusuf'a yalvarır fakat netice alamaz. Sonra sırasıyla diğer odaları dolaştırır, her odada kapıyı arkadan kilit­ler, aşkını tekrar eder.

136

Didi Yusuf ana ser-efgende Ey benüm gibi sad sana bende

Beni bu bend -i gamdan azıid it Gamdan izad eyleyüp şad it

Dilemen rastı celisün olam Perde içre nühüft enisün olam

Bunca güftıir-ı ismeti anun Guşına girmeyüp Züleyhanun

Page 139: YUSUF - Turuz

Yapışup yine dest-i yarına Girdi andan ikinci darına

Anı da çim kilitledi muhkem Yusufun gönlüni kilitledi ~m

Yine yinileyüp niyazların Yara arz itdi eski razlann

Sen beni şad itmedün bir dem Sineme toldı im yerine sem

Sözi bu evde itdiler kutah Hane-i salis oldı menzil-gah

İtdi bunca füsunu efsane Gezdürüp yarı hane-der-hane

Kuflın urdukca her derün ol can Açdı bir dürtü kufl-ı raz-ı nihan

Eyledi her tarafda yüz destan Buldı gamdan her evde bin zendan

innedi çun visal -i canane Heft duzah göründi şeş hane

Altı evden geçüp o mihr-i cemal Umdı bula yidinci evde visal

Aşk yolında kim olur nevmid K 'ah olur tali 'i siyah ü sefid

Yusuf da günaht.an söz ederek, teklifi reddeder. Her oda ayn renge boyalı ve açık saçık resimlerle süslüdür. Sonunda yedince odaya gelirler ve beraberce sedire otururlar. Züleyha visal için yalvarır. Yusuf'un içinde Züleyha'ya karşı bir heves uyanmaya başlar. Bunu sezen Züleyha, yine yalvarmaya devam eder, diller döker. Yusuf sabretmesini söyleyince, o da sebebini sorar. Yusuf, Tann korkusu ile Aziz'in kahrının büyük olduğunu hatırlatır. Çaresiz kalan Züleyha, hançeriyle intihar etmek isterken Yusuf, bileğinden yakalar, mani olur ve sabır tavsiye eder.

Ki Züleyha çfı şevk-i vuslat ile Girdi yidinci dara nevbet ile

137

Page 140: YUSUF - Turuz

Ki Züleyha bela ile ser-mest Şevk ile urdı dost destine dest

İledüp paye-i seririne ol Geçdi oturdı kendü yirine ol

Derd-i dilden hitab idüp yare Didi ey dil-i gamunla sad-pare

Ayn -ı adi ile halüme nazar it Mah-peyker cemfilüİne nazar it

Beni tab yak bela-yı fürkat ile Teşneyem kandur ab-ı vuslat ile

Yiısufa labesini germ itdi Ol dahi ferşe bakdı şerm itdi

Gördi yazmışlar üstine anun Suretin Yiıgıfu Züleyhanun

Kucuşurlar safa vü şevk ile

Nerm ü nazun döşekde zevk ile

Nazarın andan irdi döndi revan Oldı bir canibe dahi nigeran

Meyli oldı heman Züleyhaya Nazar itdi revan Züleyhaya

Hazret-i tabdar-ı habl-i rahim Didi zenler dürür hibal-racfm

Olma hod -kam kamum eyle reva Derdüme vaslun ile eyle deva

Teşneyem ben sen a.b-ı hayvansın Küşteyem aşkun ile sen cansın

Ki muradın müyesser it dilimün Ukde!ıini gider bu müşkilimün

138

Page 141: YUSUF - Turuz

Merhem ol ine dağına bir dem Ki irem vasi bağına bir dem

Sende hurma vü bende ştr ey nahl Şire şirindür itse hurma dahi

Şir-i hurmayı kut-ı can idelüm Kaht-ı gamdan dile aman idelüm

Didi Yusuf hicabı çak itme lsmetüm şişesin helak itme

Ki doyar mı bu teşne-i pür-tab Yarına katlana bugün bulup ab

Didi Yusuf muradını ey yar Hasd itmege iki mani' var

Sordı anları ol nigar ana tiz Didi hışm-ı Hüda vü kahr-ı Aziz

Didi ey dost kaçma sen benden Havfe düşme üşenme düşmendan

Didi Yu~f bana ne sevda-yı can Benüm içün irerse gayra ziyan

Çun Züleyha bu kavle itdi nigah Perde-j dilden itdi derd ile ah

Rahm idüp gel kolunı boynuma as Zahmdan ta ki boynum ola halas

İrmedi çunki goncene dehenüm Yiridür varlığum yoğ olm benüm

Komazam tende kd kadar canı Kuçmadum çiin miyan-ı cananı

Didi vü kasd itdi can ü tene Ki ura berk-i bidi yasemene

139

Page 142: YUSUF - Turuz

Tutdı Yusuf o demde sıçradı cıist Yar destini yara gibi dürüst

Tirine canını hedef itdi Güherine tenin sadef itdi

Yusuf ok çekmedi velf hedefe Güher içün el urmadı sadefe

Yusuf'un yumuşak halini gören Züleyha, hançeri elinden atıp, Yusuf'un beline ellerini dolar ve onı.i dudaklarından öpmeğe başlar. Yusuf da kararsızlık içinde donu­nun düğmelerinden birini çözüp, ikisini bağlarken gözü birden bire işlemeli bir perdeye takılır ve Züleyha'ya bunun ne olduğunu sorar. Züleyha da "onun arkasın­da gözleri mücevherden, kendisi altından yapılmış taptığım put var, ona secde ederim. Benim ne yaptığımı görmesin diye üzerini örttüm" der. Yusurun o anda aklı başına gelir, herşeyi gören Tanrı'yı düşünür, yerinden sıçrayıp kapıya koşar, hangi kapıya yanaşırsa kapı kilitleri kendiliğinden açılır.

140

Sordı ol perdeyi nigira hemin Didi kim vardur aııda perde - nişin

Didi ma'bôd-ı bi-niyazumdur Cümle işlerde kir-mumdur

Ana yüz unıram ilahum odur Hıfz ider pa,tinıi penahumdur

Cismi zer çeşmi sifi gevherdiir Sinesi tolu niüşk ü anberdür

Rahmetinden vireli bana vücıid lderem hazreti öninde cüsi'.id

Perde ardından itdüm ana makar Ta bu dem itmeye bu hale nazar

Vakıf olmaya ta günahuma ol Bakmaya bu ruh-ı siyahuma ol

Egriden geldi çun bu toğrı haber Yôsufa ok gibi tokundı eser

Page 143: YUSUF - Turuz

Ciişa geldi o kulızum bi -reng Ki zerüm bu nühasa olmadı deng

Bir cemadı bu hey sanup utanur Halik-i küll-i şey' sanup u~nur

Ben utanman Huda-yı binadan Hayy ü kayyumu Rabb-ı danadan

Niçün itmen haya ben ol heyden Ki yakındur bana kamu şeyden

Böyle didi vü turdı ol hoş-kar Sıçradı hib-gehden ol bidar

Cennet ahusı gibi sıçradı tiz Her kapudan açıldı rah-ı giriz

Züleyha, bu hali görünce, onun arkasından koşar, son kapıdan çıkarken eteğine yapışır.

Çiin Züleyha bu hali göreli revan lrdi ahD" kapuda ana hemin

Tutdı pirahenini çfin gül-i pak Arel etegini anun eyledi çak

Çıkdı çôn cin gibi o tize beden Kaldı destinde pare-i damen

Çak olundı deyü o dimen-i pik Ah idüp eyledi yakasını çak

Tize itdükçe ıine yarasını Yarası üzre kordı paresini

Cigeri paresi gibi anı Sakladı cin içinde pinhani

Geldi çün Yiısııfa mekr daman Ki ana her dem eksük olmadı kan

141

Page 144: YUSUF - Turuz

Ağlar idi fırak-ı Yusuf ile Fevt olan fursıta te'essüf ile

Yusuf'un yırtılan eteğinin parçası, Züleyha'nın elinde kalır.

(Züleyha ağzından gazel)

İder vefasını her dem bana nigar ding Cefalar itmegi adet idindi yar diriğ

Kararı yok bana çôn hem - dem ola zülfı Enisüm olmadı çiın baht-ı bi-karar diri'ğ

Visal içün ne kadar cem' olurm tedbfrüm İder kader yili ol cem'i tarümardiriğ

Hümaya m'y ile dil ankebutı dam düşer Bu dama düşe mi anun gibi şikar diriğ

Bela vü hHret ü efgan ile geçen bülbül Ölürse mevsim-i gül iricek bezir diriğ

Tutup etegin anun ihtiyar itmiş idüm Elümden ol dahi gitdi çun ihtiyar diriğ

Ben ana irmek içün can u ser nisar itdüm Cihan gibi degül ol bana pay-dar diriğ

Yusuf kapıdan çıkarken Mısır azizi Kıtfir'e rastlar, perişandır. Aziz sebebini sorduğunda, Yusuf olıiyı söylemez, rastgele cevap verir. Kıtfir, onu da yanına alarak, Züleyha'nın bulunduğu odaya gelirken; Züleyha, onları kapıda karşılar ve Yusuf'un kendisini uykuda iken öptüğünü, hazinesini yağma etmek istediğini, uyandığında

arkasından koşarak eteğinden bir parça kopardığını azize söyleyerek kopan parçayı

gösterir ve feryat eder.

142

Ele alup elin Aziz anun Katına girdiler Züleyhanun

Gördi ba hem çu bunları o nigar Eyledi sındı sDTmı izhar

Ref' idüp töhmet ile avazı Bi-nikab, itdi siıret-i razı

Page 145: YUSUF - Turuz

Ki mıirüvvetsüzün sezası nedür Hanene hayinün cezası nedür

Sen bu lbıi gıdamı ey server Piser idindün oldı ehline ser

Ben bu gün bu sıray-ı halvetde Hah iderken huzur-ı gafletde

Gelmiş uğrı gibi huzuruma ol Semenüm hD"menine bulmağa yol

El uzatmış dilemiş ol bed -hah Vaslumun gencin açmağa na-gah

Dama düşürdüm anı d amenden Kaçdı damana çak olup benden

Rast olsa gamı Züleyhanun Gelmez idi bu geç sözi anun

Miskin ol dem heva perest imiş Bade-i şehvet ile mest imiş

Aşık oldur ki irse şiddete ol yar içün her belayı ide kabul

Çôn Aziz eyledi bu fitneyi guş Oldı gayret meyn çeküp bi-huş

Canına irdi çün bu neşter-itiz Dili ôğ oldı sözi hançer-itiz

Yusufa söyledi gara.met ile Ta'n idüp nize-melamet ile

Bunun üzerine, Yusuf başından geçenleri doğru olarak anlatır. Züleyha, Yusuf' -un yalan söylediğini ifade ederek göz yaşı döker ve kendi ifadesinin doğru olduğuna yemin eder. Aziz de celladı çağırır, Yusuf'un zindana atılmasını emreder.

Çun Züleyha bu kulı eyledi guş Kizbi deryası ile eyledi cuş

143

Page 146: YUSUF - Turuz

Çok yemin eyledi gılaz ü şidad Pak namın Budanın eyledi yad

Sonra aııd içdi şah-ı devletine Şeh katında aziz-i izzetine

Bi-güvah olsa kavl-i da'vidıir Ana sevgend olur güvah ey yıir

Ademün da'Yisi çıin ola yalan Çok yemiİı eylemekdür ana nişan

Anıl içüp göz yaşını itdi revin Ki bana YuSllf eyledi biilltan

Göm bu pye vi yeıııiııi Aziz Terk idüp ııbrı aldı iteş-tiz

Gaz.ah itdi buyuıdı cellada Haddi bi-l.lıd 1ft ol iziıla

Ta ki bi-beık idince demasını Kan ile nakş idinc:e levbamıı

Sonra zindiaa habs ide anı Zahir olınca riz-ı pinhanı

Cellat, Yusuru götiirmek ve dövmek için yanına gelince, o Tann'ya dua ederek bu töhmetten kendisini kurtarmasını ister. Duası kabul edilir. Züleyha'nın akrabalann­dan bir kadının kucağındaki üç aylık çocuk Kıtfir'e; Züleyha'nın yalan söylediğini, eteğinin arkadan yırtılması halinde Yusufun suçsuz, önden yırtılması halinde suçlu olduğunu söyler.

144

Yıisufa çun yapışdı ol cellad ide emr-i Aziz ile bidad

Teng-dil oldı ol nebi-i Huda Yfrzüni göge tutdı itdi du'a

Bir zen ol cem' içinde hazr idi Bu geçen maceraya nazır idi

Page 147: YUSUF - Turuz

Hısım idi meger Züleyhanun Elde bir tıflı var idi anun

Dahi ol tıfl üç aylığ iken ilah Sıdk-ı sıddıka itdi anı güvıih

Taze sôsen gibi çun açdı züban Serv-i Ken'anı rast bildi cihan

Çakın önde bulur isen anun Pakdür dameni Züleyhanun

Yusuf ol da'vi!ıfode kazibdür Ki Züleyhaya kendü talibdür

Ard etekde bulunan ol çaki Hain anlama Yusuf-ı paki

Kizbdür da'visi Züleyhanun İ'timad itme kavline anun

Çıiki çun ard etekde buldı Aziz Bildi vaki' nedür ol ehl-i temiz

Dil uzatdı revan Züleyha.ya Töhmet itdi heman Züleyhaya

Didi bildüm ki keydi sen itdün Serv-i azada kaydı sen itdün

Ey heva ehli kanı neng ile nam Kanda banu-yı Mısr kanda gulam

Kıtfir yırtığın arkada olduğunu görünce Züleyha'ya çıkışır, Yusuf'a da bu sırrı saklamasını tenbih eder, fakat dedikoduyu bütün şehir duyar.

Merdi zen mekri kılmasun aciz Zen-i mekkare kalmasun her kiz

Dillere kaydunuz delim sizün İllere keydünüz azim sizün

145

Page 148: YUSUF - Turuz

Halka bu razı açma ey Yusuf Yüz suyın hake sıçma ey Yusuf

Aşıkı sanma kim selamet olur Aşkun evvel işi melamet olur

Tazeler derd-i aşkı rüsvay1 Ehl-i gayret n'ider bu gavgayı

Jeng-i aşka cila melıimetdür Çeng-i aşka sala melametdür

MISIRLI KADINLARIN DEDİKODUSU VE HALLERİ

Bunları duyan Züleyha, şehir kadınlarını bir araya toplar, zengin bir sofra hazır­lar. Yemek yenilip içildikten sonıa, Züleyha k.adıııJann ellerine birer-tlU'UllÇ ile bıçak verir.

Gül-i Mısrun çıın oldı razı ayan

Oldı il daııtanee -testin

Çun Züleyhaya vasıl oldı haber Hatırın gayret itdi zir ü zeber

Oiiııdi bir bezm -i Hüsrevane revan Ki viriir revnakı revane revan

Meyveler taze taze ter nazük Her birinden seped seped yük yük

Çıin Züleyha bu emri kıldı tamam Hıdmete itdi serv gibi kıyam

Her pen -ruy eline gonc ile Bir bıçak virdi bir turunc ile

Yusuf'u dadı ile çağırtır, Yusuf reddeder. Bu defa Züleyha kendisi gider, yal­varır yanlarına gelmesi için razı eder. Züleyha, Yusuf'u elleriyle süsler, giydirir, getirir

ve kadınlara gösterir.

Mısır'lı kadınlar, Yusuf'u görünce kendilerinden geçerler, ellerindeki bıçaklarla turuncu değil de kendi parmaklarını keserler. Yusuf'un insan olmadığına, melek oldu­

ğuna karar verirler. Züleyha'yı ona aşık olduğu için suçsuz görürler.

146

Page 149: YUSUF - Turuz

Tutup elde turuncı her banil Muntazır oldı ta gele meh-ru

Pes Züleyha buyurdı diyesine Vara yalvara ömri mayesine

Diye da'vetde gerçi kedd itdi Uymadı Yusuf anı redd itdi

Canına od düşüp Züleyhanun Kendü vardı cenabına anun

Çun bu ayin ü tavr ile ol ay Baslı işret sırayı payına pay

Gördilerçiın zenan-ı Mısr anı

Bir nazarda yitürdiler canı

Dilleri çCin pür oldı hayretden Ellerin kesıliler ferağatden

Barınağın ba'zı kat' idüp çu kalem Dost nakşın gönülde itdi rakam

Vasl-ı Yusufdan eyle buldı safa Kalemin kesdi tuymadı kat'a

Mah-ı Mağrib didi budur o gulam Ki beni yakdı aşk odına tamam

Budur ol bana töhmet itdügünüz Aşkı ile melamet itdügünüz

Can ü dilden sevüp cemalini ben Anu eyledüm visalini ben

Eyler amma bu benden istiğna Dilemez vaslına irem kat'a

Beni itmezse kendüye vasıl Ka'r-ı zindan olur buna menzil

147

Page 150: YUSUF - Turuz

Di1-i sengini anda çiin ola nerm Şayet ola vefası aşıka germ

Murg-ı vahşi olur mı ademe ram Kafes içinde itmese aram

Bir giirühı bu zenlerin o zaman Kesdi candan elin yıkddı hemin

Yiisufun tiğ-i aşkı çiın irdi Duymadı yıiresine can virdi

8a 'zı aşkından oklı ııevdayi Ser ü payı bürehne rüsviyi

Aklı büııyiıdına iıişdi lıalel

Oklı divaııe ti iıiııce ecd

8a 'zınun aklı plııli bir pire KaldıYusufpımndaavare

Oldı hem-deni ü gam Züleyhıiya Hem-nefes oklı ah ile vaya

Yusuf'u gören Mısır'lı kadınlann bir kısmı aşklanndan can verir, bir kısmı rüs­

va olur, bir kısmı da deliye döner. Aklı başında olanlar da Yusuf'u kendilerinden bi­riyle evlenmesi i.çin zorlarlar.

Bütün kadınların Yusuf'a aşık olduklarını gören Züleyha,· iyice kederlenir ve onlardan kendisine yardım etmelerini ister. Onlar da Yusuf'a öğüt verirler. Eğer Zü­leyha'yı sevmiyorsa, kendilerinden biriyle gönül arkadaşlığı yapmasını isterler. Yusuf, bunlardan yüz çevirir v~ dayanamaz; bunlarla arkadaşlık etmektense, zindana girmeği tercih ederek zindana atılması için gerekli olayları hazırlar.

YUSUF'UN ZİNDANA ATILIŞI VE RÜYA TABİR EDiŞi

Umutlan kesilen Mısır'lı kadınlar, Züleyha'ya Yusuf'un zindana atılması gerek­tiğini söylerler. Züleyha, Yusuf'a tekrar yalvarır. Eğer dediğini yaparsa, zindana atıl­mayacağını ifade eder, fırsat tanır. Yusuf aldınş etmeyince, Züleyha da kendi ismini dillere düşüren Yusıif'u, Kıtfir eliyle bir merkebe bindirtip, ellerine zincir vurdurarak tellallar çağırtır, suçunu herkese duyurtur.

148

Page 151: YUSUF - Turuz

Yusufa dil üşürdi avratlar Bir ağızdan idüp naıihatlar

Eyle zindan ki teng ü tire çiı kiır Derd ile pür beli ile ına 'mur

Bekciıi bir ki div gözlüler Ekşi yüzli vü acı sözlüler

Yusuf işitdi çiın bu destanı A 'nı pend-i büride destanı

Yüz çevürdi olardan ol gül-i naz Bi-niyaza bu resme itdi niyaz

K 'ey kabul eyleyici hacıitı Gıiş idüp nale-i münacatı

İsmetüm perde-darı lutfundur Canumun gamda yarı lutfundur

Beni zenler zinaya yilterler Nara iletür hevıiya yilterler

Bunlarun sohbetinden ey hannıin Hoş idi bana kuşe-i zindan

Çun Züleyha firaka bulmadı hadd Bend ü zindandan umdı vasla meded

Ya safa sür benümle rindane Ya düşersin cefa-yı zindane

Ttz idüp Yusuf ana niş itab Bildigün gibi virdi acı cevab

Takdılar ref' idüp dıi şebgiri Boynı ağına kara zenciri

Bindürüp bir har üzre İsa-var Mısrı gezdürdiler yemin ü yesar

149

Page 152: YUSUF - Turuz

eder.

Bir münadi yanınca itdi nidi Ki budur bende hain olsa cezıl

Daha sonra da zindana atbnr. Zindan~ya da Yusuf'a iyi bakmasını tenbih

Züleyha, Yusuf'u zindana attırdığı için çok pişman olur, üzülür, hanceriyle canına kıymak ister. Dadısı yetişip onu kurtanr, elinden hançeri alır ve ona sabret­mekten başka çare olmadığını tavsiye eder. Züleyha da bu tavsiyeye uyarak sabret­meyi denerse de başaramaz.

Yusuf'tan ayn olan Züleyha, bu aynlık ateşiyle yanmaktadır. Durumu dadısına tekrar açar. Yusuf'u görmek istediğini belirtir. Dadıyı da beraberine alarak zindana

gider. Yusuf'u seccade üzerinde ibadet eder vaziyette görür, ağlamaya başlar. Böylece sabah oluncaya kadar onu seyreder, seherle birlikte zindandan ayrılarak sarayına dö­ner.

Akibet gönli itmeyüp aram Diyesine varup o serv-i hrim

Didi yalvarup ana ey ana Gidelüm gel bu gice zindana

Y irsuz bana bağ zindindur

ka'r-ı ziıxlan anunla bustindur

Gördi seccade üzre lutf -ı ilah Nura müstağrak oturur çôn mih

Bir tarafdan ezin ü bir yana kus Bir tarafda sadi-yı zikr-i hunis

Gitdi halvet mayına o nigir Tutdı zindanda bi-karirı karar

Her ne yirde iderse yarı karar

Anda bulur kararı işık-ı zir

Züleyha, evinin yanında bul!-ınan eyvandan zindanın damına bakarak avunur. Aşk haliyle yanar, bütün varlığı boşalmış içi sevgilinin aşkı ve şevki ile dolmuştur. Yusuf'u her gün ziyarete gider, ancak Yusuf bu işe kayıtsızdır. Züleyha hasta olur.

Kolundan kan alınır, bir damla kan da yere düşer ve Yusuf adının yazılmasına sebep

olur.

150

Page 153: YUSUF - Turuz

Suz öküş her güni Züleyhanun Geçeli derdinde ol dil-aramun

Gam sözinJen gelüreli canı lehe Kılca kalurdı ta irince şebe

Derd -i Yusuf çfın ana kar itdi Anı bi-kar u bi-karar itdi

Şöyle kim bir gün ol za'if mizac Oldı kan almağa meger muhtac

Çfın akup yire düşeli kanı hemin Nam-ı Yfısufla naKş oldı zemin

Yusuf, zindanda rahattır. Zindana gelmesiyle orada bulunanlar dertlerini unu­turlar. Bu arada şahın adamlarından "şarapçı" ve "ekmekçi" de zindana atılır. Yusuf bu iki kişinin rüyalarını t.abir eder, birinin zindandan kurtulacağını, diğerinin asılıp idam_ edileceğini söyler.

Yusuf, şarapçıya kurtulacağı için, kendi halini bir fırsatını bularak şaha an­

latmasını rica eder. Fakat şarapçı çıktıktan sonra bu ricayı uzun süre unutur, yerine getiremez. Çünkü, Yusuf bu yardımı Tanrı'dan istememiştir.

Nice bi-çarenün vekili idi Nice medyunlarun kefili idi

Düş gören çfın düşin ana didi Zevk -i ta 'birden şeker yirdi

Şeh mukarreblerinden iki cüvan Anda mahbfıs idi meger o zaman

Bir gice anda hab gördiler Uyanup dilde tab göreliler

Didiler Yusuf eyledi ta'bfr Göreliler her ne yazdı ise takdir

Biri maktul-i kahr-dıir oldı Biri makbfıl-i şehr-yar oldı

151

Page 154: YUSUF - Turuz

Ol ki Reyyan katına oldı revan Yusuf ana vaıayyet itdi revan

lricek güft u guy fursatına Halümi arz eyle had.metine

Diki zindanda bir esir-i garib Ana itmişler anda zulmı garib

Ol cüvana çfın oklı devlet yar Taht-ı baht üzre tutdı yine karar

Anmadı bu vaıayyeti nice sal Çfın unutdurdı Halik-i Müte'al

Kaldı Yusuf bu va'deden me'yiis Ka'r-ı zindanda kahr ile mahbiıs

Hak Ta'ala ki ide giiztn Dostlık mecliıande sadr-ı niştn

Bend ider ana bab -ı esbabı Gayra meyi itmek olmaz ahbabı

Hakka teslim iden kişi özüni Gayra tutmak nedür taleb yüzüni

Her kişi kim ana tevekkül ider Zehr ile harı şekker ü gül ider

Mısır şahı, bir gece rüyasında yedi cılız sığırın, yedi semiz sığırı, yedi demet kuru başağın yedi demet taze başağı kuruttuğunu ve yediğini görür. Bütün rüya ta­bircileri toplanır, tabir edemez. Şahın şarapçısı zindandaki Yusuf'u hatırlar, şaha söyler. Şah da rüyayı Yusuf'un tabir etmesini ister. Yusuf, taze başaklarla semiz

· öküzlerin bolluk, kuru başaklarla cılız öküzlerin kıtlık olduğunu ve yedişer yıl süre­ceğini söyler. Şah Reyyan, bu tabiri çok beğenir, Yusuf'u zindandan çıkarmalarını emreder.

152

Çiınki Yfısufda kalmadı tedbir Kodı tedbiri gözledi takdir

Bir gice şehr-yar-ı Mısr meger Gördi na-gah düşinde yedi bakar

Page 155: YUSUF - Turuz

Semirmiş her bakar şu resme eger Çeker olsan kdını yağı tamar

Görıli yedi anık sığır dahi şah Ol yedisi bu yediyi yidi çu gah

Gördi hem yedi taze ter huşe Cana lezzet virür dile tilşe

Hem yedi huşk-i huşeler bitdi Ol yediye tolaşdı huşk itdi

Çin seher çiin uyandı düşden emir Her mu'abbirden istedi ta'bir

Cem' olup her mu'abbir anda tamam Habı sultana didiler ehlam

Yusufa ahd iden cüvan o zaman Yad idüp anı söze geldi revan

Didi zindanda bir cüvan gördüm Alem-i gayb ana ayan gördüm

Ruh ta'bir ider kamu habı Deheni ilm ü ma 'rifet babı

Def'i zindana can atup o cüvan Yıisufa şeh düşini itdi beyan

Geliser evvela yedi yıllar Ni'mete anda gark ola iller

Yedi yd gele sonra k'ey katı teng Ekmek okından ire cana hadeng

irdi çun ol cüvana bu ta'bir Vardı Reyyana eyledi takrir

Hatır-ı şah açddı gonce misal Gül-i Ken'anı istedi derhal

153

Page 156: YUSUF - Turuz

Didi var Yusufı getür göreyin Düş cevabını kendiiden sorayın

Sühan-ı devlet gerçi şekerdür İlle kendü dilinde hoş terdür

Ol beladan anı halas ideyin Meclisimde nedim -i has ideyin

Yine zindana azm idüp o cüvan

Yı'.isufa anı muştıladı revan

Didi ey serv-i ravza-i hikmet Sayene tıilib oldı şeb gayet

HıııTem it bfıstıin araymı gel Kul idin Mısr padişahını gel

Gül-i Ken'an hezıir gonc itdi Gonce açdı güli giilünc itdi

Didi ben nice varam ol hana Ki suçum yoğ iken bu zindana

Bunca ydlardur eyledi mahbus Ta ki adlinden olmışam me'yfis

Ben de terk itmezem bu zindanı Olmayınca şehün bu fermanı

Yusuf zindandan çıkmadan önce, kadınların önünde suçsuzluğunun isbat edil­mesini ister. Şah da divan kurdurtur, kadınlar gelir. Yusuf'un suçsuz olduğunu, Züley­ha da,bütün suçun kendisinde olduğunu itiraf ederler.

YUSUF'UN MISIR AZiZi OLUŞU

Şah Reyyan, Yusuf'u büyük bir törenle sarayına getirir, yollarda askerler iki sıra olur. halk birikir Yusuf, yoldan geçerken üzerine mücevherler saçarlar. Şah onu götürüp tahta oturtur, bütün devlet işlerini Yusuf'a terk eder. Kısa zamanda Yusuf'un ünü bütün ülkeye yayılır, fakat Kıtfir'in de yıldızı söner, neticede o da bu derdinden ötürü ölür.

154

Page 157: YUSUF - Turuz

Bedevi atlar üzre cüntle süvar Turdılar saf tutup yemin ü yesar

Sanki ruz-ı kıyamet idi o ruz Yile virdi ayak idüp yiri toz

Mısr uluları bi-hisab ü şümar

Her birisi tutar elinde nisar

Kimisinün tabak tabak gevher Tabla tabla kimisinün anber

Fukara bir tarafda hem nigeran Ki Kaçan tola ıim ü zer daman

Yusuf oldı husrevane revan Bad pay üzre çun gül-i handan

Da 'vet eyledi tahtı üstine

Ta ki baht ola bahtı üstine

Yusufun gördi şeh çu danişin Ana ısmarladı kamu işin

Mısra asar-ı izzeti toldı

Nam-ı Yusuf aziz-i Mısr oldı

Hal-i Kıtfır k'ey zebun oldı Alem -i izzi ser nigun oklı

Anı bi - takat eyledi bu halel

Oldı ahu nişan tir. i ecel

Züleyha, kocası Kıtfir'in ölümünden sonra yalnız kalır. Yusuf'un hasretine de

dayanamaz ve günü ağlayıp sızlamakla geçer. Bu ıstırapla yanan Züleyha, gün geçtik­çe yaşlanır ve yüzünün şekli değişir. Bu hal ile yıllar geçer, Yusuf'tan haber getirene ihsanlarda bulunur, varını bu uğurda harcar ve yoksul düşer.

(Züleyha ağzından gazel)

Kanı o dem ki gönül ıyş iderdi dilberle Sunardı ba.te lehi la'l-gun sagarla

155

Page 158: YUSUF - Turuz

Seher münevver olurdum ruh-ı ıııüşa'şa'la Gice mu'attar olurdum sünbül-i mu'anberle

Beni bu zevk ü safaJan sitarem eyledi dur N'idem aceb ne kılam tati'-i mükedderle

Muradum alur idüm mest ü hfıni çeşminden Ki dem -be -dem yüregüm yarelendi hançerle

Bu dem içürdügi bade yerine bana felek Müda.TI hiin-ı ciger oldı cam-ı ahzarla

Nedim -i meclisüm oldı firak ü hasret -i dôst Şu mürdeyem Kİ celisem Nekir ü Münkerle

Züleyha fakir düştüğü için kamıştan bir ev yapar, rüyada kamışın çıkar­dığı sese uyan Züleyha figan eder, ağlar. Zamanını böyle geçirir. Yusuf ata binip üzengiye basınca, kişneyen atıyla Züleyha'nın evinin yanından geçer, bütün halk onu seyreder. Züleyha da dışarı çıkıp Yusuf'un yolunu gözler. Bu ıstırap içinde göz­leri görmez olur.

156

Çun Züleyha suheyli eyleşe gôş Hane-i neyden eyleridi buruş

Can atardı revan ser-i raha intizar ile makdem-i şaha

Çıinki YO.sufsuz uğrayaydı sipal\ , Aldamağ içün anı her gümrah

Dirler idi ki Yusuf uğradı üş Dir idi tutmayup Züleyha guş

Gelmedi peyk-i buy-ı yar bana Söylemen kizbi aşikar bana

Her ne menzilde kim ola o nigar Tolar etrafı M'ıy-i müşk-i Tetar

Görürem can gözi ile didarı Ten gözi n'ola görmese yarı

Page 159: YUSUF - Turuz

Yine bir gün Yusuf, Züleyha'nın evi önünden geçerken Züleyha hemen dışarı çıkar, bağınp çağırarak derdini anlatmaya çalışırsa da gürültüden sesini duyuramaz. Evine döner, taptığı puta söver, sonunda da onu yere atarak parçalar. Abdest alarak hakiki Tanrı'ya yalvanr, müslüman olur. Yusuf'un gezintiden sarayına döndüğü bir sırada, Züleyha onun sesini işitir. Tekrar dışarı çıkıp bağırır. Yusuf, sesi işitince, dert ten inleyen bu kadının sarayına getirilmesini emreder.

Kimse gavgidan anı itmedi guş Hali şefkat gözine olmadı tuş

Diişdi bir hal o dem o pi-mala Düşmesiin kimse her kiz ol hala

Oldı nevmid kaldı avare Dide giryan ü &ine sad-pire

Ateşin nale ile ol miskin Hine-i naya girdi zir ü hazin

Kodı ortaya hışm ile sanemi Sikin olmağ içün gönül elemi

Evveli sögmege ağız açdı Nice sögmek dilinden od saçdı

K'ey hacersen nice İlihumsın Dust yolanda ııeng -i rahumsın

Eyledi pare pire ol sanemi Dilde bir pire sakin oldı gamı

Yüz çevürdi çü din -i dunından Ab -dest aldı eşk-i burundan

Seyrden çôn saraya döndi Aziz Yohna cin atup Züleyha tiz

Tu avaz ile nida itdi Ol nida derdine deva itdi

Bu nida Yusufa eser itdi Heybete düşdi k 'ey hazer itdi

157

Page 160: YUSUF - Turuz

ZOLEYHA'NIN ESKİ GÜZELLİGİNE, YAŞINA KAVUŞMASI VE YUSUF'LA EVLENMESİ

Yusuf sarayına vardığında ihtiyar bir kadının kapısında hazır beklediğini görür. Ona ne istediğini sorar. Züleyha da kendisine gizli bir sözü olduğunu belirterek içeri girerler. Yusuf, Züleyha'ya ismini ve kim olduğunu sorar. O da kendini tanıtır. Yusuf, onu tanıyınca ağlayıp halini sorar, biraz konuştuktan sonra ne için geldiğini öğren­mek ister. Züleyha, eski güzelliğine kavuşmayı, onunla beraber olmayı arzuladığını beyan eder. Karşılıklı uzun uzun konuşurlar. Yusuf, Züleyha'nın bu acınacak halini görünce, Tanrı'ya onun isteklerinin yerine getirmesi için dua eder. Duası kabul olur. Züleyha yine eski güzelliğine kavuşur. On sekiz yaşında bir kız gibi _olur, gözleri

açılır

Didi evvel budur cüvan olayın Hüsn ile gün gibi ayan olayın

Yine gelsün gözüme nur ile fer Ta cemıilün günine iJe nazar

itdi Yuwf bu hacet üzre du'a Leblerinden akıtdı ab-ı beka

Ta Züleyha yine cüvan oldı Ruhları taze gül-sitan oldı

Kddı Hak mürde hüsnini zinde Oldı pejmürde ruyı ferhunde

Müşk-i Tatar oldı kafiirı Buldı nergisleri yine nurı

Gussadan pir bi -fer olmış idi Hali gayet mükedder olmış idi

Hak anun eyle itdi hüsnini hub Oldı evvelkinden dahi mahbub

Yusuf, Züleyha'dan başka isteğinin olup olmadığını sorar. Züleyha da kendisiy­le evlenmeyi istediğini belirtir.

Yusuf bu söz üzerine düşünceye dalar. Can gözünü bilinen fakat görünmeyen "canib-i gayb" tarafına diker. Bu esnada Cebrail, nikahlarının gök yüzünde kıyıldı ğını yerde de kıyılması hususunda Tanrı'nın izninin bulunduğunu bildirir. 158

Page 161: YUSUF - Turuz

Yusuf, bu emir üzerine Züleyha'yı nikah ile alır. Züleyha, uzun zamandan ileri hasret olduğu sevgilisi. Yusuf'a kavuşarak muradına erer. Gece gündüz Yusuf'tan ay­

nlmaz, onunla zevk eder.

Bu arada Yusuf, Züleyha'run bekaretinin bozulmadığını da anlar. Züleyha da Yusuf'a bu hazineyi böylece muhafaza etmek için çok eziyet ve cefa çektiğini

beyan ederken Yusuf çok mutlu olur.

Kemer altında buldı genci nihan Bu nihan iş edebdür olsa ayan

Dahi mühri_n gidermemiş hazin Kuflını açmamış dahi hayin

Yusuf açup bu gene kuflını cüst Didi ey mihri gibi mihri dürüst ·

Beni bu gence eylemişdün emin Sak.ladum anı sen açınca hemin

Guş idüp Yusuf anı şad oldı Mihri mihr üstine ziyad oldı

Mecazi aşkla günler geçer, bir gece Züleyha, Yusuf'un yanından i{açar, eteği onu yakalamak isteyen Yusuf'un elinde kalır. Züleyha, Yusuf.a "bu suçumun cezası­dır" der. Böylece Züleyha'nın aşkının kemUe eriştiğini gören Yusuf, onun için bir ibadethane yaptınr. Buraya kapanan Züleyha, ömrünü ibadetle geçirir.

YEDİ BOLLUK VE KITLIK YILLARI İLE YAKUB'UN OGULLARININ MISIR'A GELİŞ VE GİDİŞLERi

Yusuf, Mısır azizi olarak adaletiyle ün kazanır. Yedi yıl bolluk ve ucuzluk olur. Tarlalar bol ekinle dolar. Bunlar büyük anbarlara konur. Yedi yıl sonra kıtlık başlar, yiyecek azalınca yemek ihtiyacı da artar.

Bir gün Mısır tarafından Ken'an iline bir kervan gelir, Mısır'da çok adaletli ve peygamber alameti olan azizden bahsederler. Buğday dağıttığını söylerler. Bunun üzerine Yakub, oğullarını çağırır, Mısır'a gidip buğday getirmelerini söyler. Oğulları Mısır'a gelirler, kardeşlerinin geldiğini öğrenen Yusuf, onları üç gün yedirir içirir. Sonra huzuruna alır. Onlar, Yakub'un çocukları olduklarını ve buğday satın almaya geldiklerini söylerler. Buna karşı Yusuf, onların casus ve hırsız olduklarını yüzlerine karşı ifade eder ve hapsedilmeleri gerektiğini emreder. Yusuf'a kardeşleri, bu hadise karşısında babalarının çok üzüleceğini beyan ederek bağışlanmaları için yalvarırlar.

159

Page 162: YUSUF - Turuz

Mısra Yusuf çô şehr-yir oldı Adi ü insafı aşikir oldı

Yedi yd ki ucuzluk oldı cihan Ni'met ile tolup zemin ü zaman

Koyulup eyle urdılar orağı Sanasın yağıya koyuldı yağı

Önce öküzleri revanlar idi Sanki leşkerde pehlivanlar idi

Şafakun çun soyundı tenevvüri Kalmadı can ıafası ten nurı

KızJığun zahir oldı ünvanı Taladı ciı'-i kelbi insanı

01 gice riıh-ı Kuds hazretden Emr olup yiri yudı rahmetden

Her zaman bu ne turfa hikmetdür Toymamak kızlığa alametdür

T oymayup eyle yirler idi ğpah Nice kerre boşaldı matbah-ı şah

Ta ki sıddıkı da'vet eyledi şah Cu halin hikayet eyledi şah

Dest-i i'cazı kodı ıineğne Toldı dürr-i yakin hazineğne

Çônki i'mana geldi ol server

Cô'dan almadı teninde eser

Didi Yusuf cihana toldı dahil Ol dalalün gıdası oldı bu hal

Nefğ halin kul itmese tağyir Lutfı tağyir eylemezdi Kadir

160

Page 163: YUSUF - Turuz

Geldiler Mısra ihvet-i Yusuf Bilüp anJarı Hazret-i Yusuf

Nazar idüp hulara heybet ile Didi Yusuf itab u töhmet ile

Didiler zarı eyleyüp ey şah Bize bu töhmet ile itme nigah

Bilsen atamuzun kerametini Hasret ü hüzn içinde haletini

ille anun bir oğlı ölmüşdür Ağlamakdan darir olmuşdur

Şimdi bizden dahi eger ola dur

Korkaruz canı tenden ola nüffir

Yusuf, Yakub'dan söz açılınca yumuşar ve onu sorar, kaıdeşleri de, "ölen bir oğluna ağlaya ağlaya gözlerinden olduğunu, bizden de ayrılırsa korkanz ki ölür" derler.

Yusuf, kardeşlerinin bir fesat yapmalarına engel olmak gayesiyle, içlerinden birini rehin alır. Evde kalan kardeşleri Bünyarnin'i getirdikleri takdirde onu serbest bırakacağını ve çok buğday vereceğini ilave eder. Kardeşleri, Yehuda'yı Mısır'da

bırakarak memleketlerine döner, olayı babaları Yakub'a anlatırlar ve Bünyarnin'in de Mısır'a gitmesi gerektiğini belirtirler.

Yakub, Bünyamin'i göndermek istemez. Çocukları, babalarını kandırırlar. Neticede babaları izin verir ve Mısır'a vardıklannda nazar değmemesi için ayn ayrı ka­pılardan şehre girmelerini tenbih eder.

Didi Yusuf yoğ ise hiyle vü al Bu beyan olunan gibi ise hal

Birinüz bunda gitmesün kalsun Gidecek cümlenüz yine gelsün

Evde kalan büraderünizi hem

Getürün ta virem ana da ni'am

Didi gitmez sizünle Bünyamin Eyleyesiz meger ki alıd ü yemin

161

Page 164: YUSUF - Turuz

Ki getüresiz anı bana yine itme yem ziyam bana yine

Çun şimal Ü yenünden oldı yemin Didi bu ahde Hak vekil ü emin

Didi hem blb-ı Mın çiın iresiz Olmasun şehre cümleten gireıiz

Müteferrik girün nice derden Ta emin olaSlZ nazarlardan

Çim haseıl kavsi ata tir-i nazar Yarasına ne can doyar ne ciger

Yine Mısır'a, Yusuf'un katma varırlar. Yusuf, Bünyamin'e fazla iltifat eder. Zira öz kardeşidir. Onu kendi tahbna oturtur. Bünyamin'in kaftanı üzerinde "Yusuf" adının yazılı olduğunu görüp sorar. O da Yusuf isminin kardeşine ait olduğunu, kurt­larca yenildiğini söyleyince Yusuf, kardeşleriyle bu konuyu görüşür. Yusuf'u kurdun yemediğini, onların yalan söylediklerini açıklayınca, kardeşleri şaşırıp kalırlar ve su­sarlar.

Yusuf, kardeşleri için verdiği şölenden sonra Bünyamin'le yalnız kalır. Kendi­sinin kim olduğunu ona açıklar ve sım saklamasını tenbih eder. Yusuf, kardeş­lerinin çuvallıırını bol yiyeceklerle doldurur ve çuvallardan birine mücevherden bir ölçek koydurarak yolcu eder. Arkadan da adam göndererek tasın çalındığını, çalanın ise köle olacağını şeriat hükmü olarak bildirir. Tas, Bünyamin'in çuvalında çıkar, çalınan tası ortaya koyarlar. Tasa vurulunca; Yusuf'u kuyuya kardeşlerinin attığını, onu satbklarını, babalarına da kurt yedi diye yalan söyl~iklerini ifade edince, kardeşleri şaşırır ve Yusuf'a yalvarırlar, fakat fayda vermez.

162

Göricek bildi anı Büıiyamin Didi Yusuf ana ki sırrı sakın

Agah eyleme gayrı ihvanı Böyle buynıldı emr-i sübham

Cevheri sa'm ol şeh-i hiıban Kardaşınun yükinde kodı hemin

Aıanup sonra bar-ı Bünyamin Sa'ı anun yükinde buldı emin

Page 165: YUSUF - Turuz

Urup ol tası tas çınlar idi Kulak urup o has dinler idi

Sözüm işit benüm ki toğrıdur Bu kişiler ezelden uğrıdur

Hürr iken bir yetim uğurladılar Seyyid iken atası horladılar

Bunlar imiş o piri haste iden Hiizn ile hatırın şikeste iden

lhvet-i Yı1!ı11f eyl~yüp buru guş Şerm ü hayretden oldılar hamfış

itmedi anlarun sözini kabfıl Didi kim bu mıdur tarik-i resfıl

Kardeşler çaresiz, Bünyıımin'i orada bırakarak babalanna döner. Şem'un, Ken'­an iline dönmeyip, Mısır'da kalmak ister.

Yakub, olaylar karşısında dertlenip ağlar, Yusuf'un sağ olup olmadığını Azrail'­den sorar. Sağ olduğunu öğrenince, Tanrı'ya onların yüzünü görmeyi kendisine nasib etmesi için yalvarır, dua eder. Yakub, Tann'dan ümit kesilmeyeceğini oğullarına ten­bih ederek, bir mektupla onları Mısır azizine gönderir. Mektubunda, Bünyamin'in hırsız olmadığını ve onu serbest bırakmasını rica eder. Çocukları bu mektubu alarak Mısır'a vanrlar. Azizin huzuruna çıkıp hallerinin perişan olduğunu, güçlerinin kalma­dığını, kardeşlerini azat etmesini rica eden Yakub'un oğullan, mektubu Yusuf'a verirler. Yusuf, mektubu okurken ağlayınca, Yusuf'un kendi kardeşleri olduğunu an­lar, ona secde ederler ve bağışlanmalannı isterler.

Yusuf onlan bağışlar ve babasını yanına davet ettiğini bildirmelerini söyler.

Bir gün ol padişah-ı ehl-i kulub Alem -i dilde seyr iderdi guyôb

Melekü'l-mevt didi anun içün Ki esirger seni figanun içün

Dahi alemde zindedür Yİı!ı11f Dimen amma ki kandadur Yusuf

163

Page 166: YUSUF - Turuz

Arz-ı hal eylemek içün Ya'kub Derd ile yazdı şaha bir mektiıb

Yazdı ünvan-ı nime Bismi'llih Ki odur her za 'ife püşt ü penih

Yazdı hem tuhfe-i du'i şaha

Eyledi an-ı hal dergiha

Nameyi sundular bu şeYk ile Aldı açdı okudı zeYk ile

Cigerin nime odı tağladı

Zar zir aşikare ağladı

Göricek kaldılar bu bili tana Yoha Yusuf mısın didiler ana

Didi ben Yusufam bu kardaşum

Çok bela gönü kahr ile başum

Hak Ta'ali inayet itdi bize Çok ati ile minnet itdi bize

Sabr u takvaya her ki bağlaya bil Ecrini ıanma zayi' ide Celil

Didiler belki bu atayı Huda Kereminden müyesser inli sana

Olmayıcak iniyet-i ezeli Bendeye aım eylemez ameli

Biz hata ile eyledük tedbir

Ti ki takdiri idevüz tağyir

Altibet Hak mükemmel itdi seni Cümlemüzden mufaddal itıli seni

Hakka Yusuf çim inkiyid itdi

Anları bu söz ile şad itdi

164

Page 167: YUSUF - Turuz

Ki sizi ben me14met eylemezem

Cevr ü zulm ile töhmet eylemezem

Dilerem belki Rabb-ı izzetden

Ki geçe lutf idüp bu zilletden

YAKUB'UN GöZONON AÇILMASI, MISIR'A GöÇÜŞÜ VE ORADA ÖLÜMÜ

Yusuf, gömleğini Yehuda ile beraber babasına göndedir, zira evvelce kanlı göm-· leği yine Yehuda babasına götürmüş idi. Yakub, bu ara Yusuf'un kokusunu alır. Gömlek gelince, gözüne sürer ve gözleri açılır. Yakub, Mısır'a göç ederken, Yusuf onlan karşılar, karşılama esnasında üç yüz bin atlı vardır. Baba ile oğul buluşurlar. Yakub, kalabalıkta Yusuf'u göremez. Cebrail'e Yusuf'u sorar, o da Yusuru gösterir. Baba ile oğul buluşur, sarmaş dolaş olur, ağlaşırlar, sevinç göz yaşlan dökerler. Yusuf halka ziyafet verir, sonra şehre vanp saraya yerleşirler.

Bile üç yüz bin atlu çıkda revan Tolda ı\viz ile zemin ü zaman

Göricek ceyş-i Mısra lııriil Bile idi anunla Cebrail

Tanlada ceyşi gördi çfın ni-gih Didi Cebrail göge eyle nigih

Yir ü gök arası melek toldı

Cümlesi bu visale şad oldu

Sorda ana ki Yusufum kanı

Didi üstinde ebr-i nôrini

Yusufa didi Hazret -i Cebrail

Atdan indi senün içün lsrail

iki canibde ol iki müştak ikisi dahi mübtela-ya fırak

Tutdılar anda turfa turfa hayam Bişdi vü yindi gune gune ta'am

Çun myafetden aldılar behre Göçdiler izz ü naz ile şehre

165

Page 168: YUSUF - Turuz

Der-i dergaha çünki irdiler izzet ile saraya girdiler

Hazret-i pıri hilesiyle emir Da'vet idüp seıire eyledi yir

Çİınki bunlar ku'iid eylediler Şah öninde sücfıd eylediler

Meger ol secde-i tehiyyat idi Şehler öninde halka adet idi

Aradan bir nice yıl geçer. Ecelin yaklaştığını anlayan Yakub, çocuklarını yanı­na toplar, onlara nasihatlerde bulunur. Hak dinden aynlmamalannı tenbih eder, bu

hususta söz alır, sonra ölür.

Yusuf da bir gece ibadet ederken uykuya dalar, rüyasında babası ile annesini görür, onlar Yusuf'u beki alemine davet ederler. Yusuf uykudan uyanınca, rüyasını Züleyha'ya anlatır, sevinir ve bir an önce rahmete kavuşması için Tann'ya dua eder. Fakat, Züleyha aynlmaya razı değildir, çaresiz o da Tann'ya Yusuf'tan önce ölmek

için niyazda bulunur.

166

Çeşmine geldi hı\bı bi - gaflet

ltdi seyrin alem -i gaybet

Pederi oldı mideri ile ayin Yiiı:leri gfıyiyi meh-i tahin

Didiler Yumfa ki ey fenend

Can hümisına ten nice ola bend

Tab giriftar it anı ahı gile Uçur anı cihin-ı cin u dile

Çıkdı mihribdan o serv-i reyin Ki Züleyha katına geldi hemıin

Ana ol göıdigin beyin itdi Sinesi şevkını ayan itdi

Pür-gam oldı dili Züleyhinun Bu kelamun işitdi çun anun

Page 169: YUSUF - Turuz

Yusufun bu işi Züleyhaya

Oldı bin dürlü gussaya mlya

Dur itme bu canı Yıisufdan Evvel al belki anı Yfisufdan

Bulmayam ta ki canı Yusufsuz Görıneyem bu cihanı Yusufsuz

Beni Yfüufsuz eyleme zinde Ömrümi ansuz itme payende

Mevtdür bana her hayat ansuz Hoş keramet dürür hemat ansuz

YUSUF VE ZOLEYHA'NIN ÖLÜMLERi

Bir gün bütün ağaçların yapraklan döküfür, tabiatın şekli değişir. Yusuf göç zamanının geldiğini anlar. Yine bir gün atına bineceği sırada, Cebrail Cennetten getir­diği elmayı Yusuf'a verir. Yusuf da elmayı koklayınca ruhunu teslim eder.

Da 'vet eylen didi Züleyhayı Ta veda' eyleyeydi ol ayı

Didiler ol zebun olmışdur Gussadan bağn hun olmışdur

Emr olup ruh-ı Kudse Hazretden Bir hoş elma getiirdi Cennetden

Yusufa sundı anı nıh-ı emin Aldı çun kokdı virdi canı hemin

Yusuf ol buya virdi çun canı Toldı alem mulbet efgıinı

Halk ağlayıp inler, Züleyha duruma vakıf olunca kendinden geçer. Oç gün üç gece öylece yat.ar. Uyandığında tekrar aynı haberi hatırlar ve üç gün daha kendinden geçer.

Çun Züleyhi bu derdi eyledi guş Üç gün üç gice düşdi bi-dil Ü huş

167

Page 170: YUSUF - Turuz

Dirdi dördünci gün önin turdı . Def'i huddıima Yusufı sı>rdı

Çok aradı o cin u dil kuvvetin Bulmadı ne tenin ne tıibutın

Hüsnine nihun eyle virdi halel Sanasın cin gözine düşdi sebel

ltdi nilüferini nil-i kebud Nur iken virdi ana zulmet-i dud

Güheri çeşmini akik itdi Çun ciger kanına tarik itdi

Yakdı bu vech ile gülistanı Yillere virdi sünbülistinı

Kendisine gelince saçını başını yolar, ağlayıp inler, Hemen Yusuf'un mezarı başına koşar.

168

Gitdi gülzinna o bülbül -i riz İdeyin ben dahi ana pervaz

Eyle diyüp emareye girdi Şevk ile kabr -i Yusufa irdi

Sokdı çeşmi devit içre kalem Çekdi levh-i vücuda hattı-ı adem

Canına eyleyüp bu &ibi Didi aşıklarun budur ı.ibi

lrmek içün visil-i cimina Nazar itmedi başa vü cana

Dir işiden kılup o canı du 'i Radıya '1-lahu Rabbena anha

Şükrü minnet Hudi-yı Sübhina

Ki bu nazmı yetürdi payina

Mezarın üzerine kapanır ve orada Züleyha da Hakkın rahmetine kavuşur.

Page 171: YUSUF - Turuz

SÖZLÜK

Sözlük içerisine bugün kullanılmayan Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerle açıklanması lüzumu görülen özel isim ve terimler alınmıştır. Arapça kelimeler (a), Farsça kelimeler de (f) ile gösterilmiştir.

abd (a)

agah (f) a'fet (a)

afitab (f) abd (a)

ahır (a) ahter (f) ahu (f) ahval (a)

akd (a) alem (a)

alem-ara (a, f) alil (a)

im (a) a'ni (a)

A'rabi (a)

aram (f)

iri (a)

arş (a) arz-gah (a, f)

arzu (f) asitan (f)

aşikar (f) aşub (f) ayine (f)

ayş u tarab (a) ayyuk (a)

köle, kul.

bilgili, uyanık.

A

solak, pek akılsız adam, güç şey.

güneş, güneş ışıj?ı, güzel, şarap. söz verme, and, yemin, devir, zaman, gün. nihayet, son olarak. yıldız.

ceylan, karaca, güzellerin gözü. haller, tavırlar.

bağ, bağlama, sözleşme, nikah. nişan, alamet, bayrak, sancak, sınır işareti, yüksek dağ, minare tepesi, sarığın altın teli. alemi, dünyayı süsleyen. kör, sakat, hasta.

:, sene, yıl. ben murad ederim. çölde yaşayan Arap. durma, eğlenme, dinlenme, yerleşme, istirahat etme, karar

kılma.

çıplak, hür. çardak, çadır, cumba, fes, çatı, dam, dokuzuncu gök, taht toplanma yeri.

istek, heves.

eşik

belli, açık, meydanda.

kargaşalık, karıştırıcı.

ayna. yaşama, yeme içme, eğlence.

keçi, semanın kuzey yanm küresinde bulunan en parlak yıldız, semanın pek yüksek yeri.

169

Page 172: YUSUF - Turuz

azad (f)

a'zam (a) azim (a) Aziz (a)

asm (a)

bab (a) bad (f) ba'dezin (a) bağ-bari (f) baha (a) bahane (f) bahreyn (a)

baht (f) bakar (a) bam (f) bir-gih (f)

basar (a) batıl (a)

bizar (f) bed (f) bed-hih (f) beki (a)

beli (a)

bend (f) bende (f) beri'et (a)

beyin (a)

Beytü'l-Ahzan (a) btdid (f) btdar (f)

hı-ihtiyar (f, a) bi-hadd (f, a)

bi-hırd (f) hl-mir (f)

170

kurtulmuş, serbest olan, kimsenin kölesi olmayıp istediği

gibi hareket eden, ayıpsız, kusursuz.

büyük. büyük, ulu, iri. Yusuf ve Züleyha hikayesinde Züleyhanm bilmeyerek ev­lendiği Kıtfir'in Unvanı, muhterem, sevgili. kasıt, niyet, karar.

B

kapı.

yel, rüzgar

bundan sonra. bağcı, bahçıvan.

güzellik, zariflik, panltı, dadanma.

vesile, sebeb, kusur, noksan, garaz.

"iki deniz" Basra Körfeziyle Hint denizi, iki büyük, esas, temel şey.

talih, kader, kısmet, büyük baba, kargı. sığır.

çatı, dam, kubbe.

izinle girilen yer, çadır, yüksek divan. göz, görme.

boş, beyhude, yalan, çürük. pazar, çarşı, alış veriş, pazar yeri. fena, yaramaz, çirkin, kötülük. her işin fenalığını isteyen, kötü istek.

devam, sebat, evvelki hal üzere kalma, bakilik. gam, keder, musibet, afet, ceza, büyük gaile. bağ, yular, bağlama, birini emri altına alma. kul, köle.

bir dava sonucunda temiz ve ilişkisiz çıkma, aklık, arılık, aklanma, paklanma. anlatma, açık söyleme, bildirme, belağat ilminin hakikat,

mecaz, hikaye, teşbih, istiare gibi bahislerini öğreten kısmı. Hz. Yusııf'u kaybeden Hz. Yakub'un çadırı, dünya.

zulüm, işkence, zalim.

uyanık, uyumayan, uykusuz. kenc;liliğinden, elinde olmayarak. hadsiz, sınırsız, pek çok. akılsız.

hasta.

Page 173: YUSUF - Turuz

burc (a)

bustin (f)

buy <f) bühtan (a) bünyid (f)

ci-be-ci (f) cih (a) _cim (f) cime (f) cin (f) cinin (f) cinib (a) ciy (f) cebr (a) cefi (a) cem (a)

cemid (a) cemil (a) cenül (a) ceride (a) cevr (a)

ceyş (a) cezi (a) cihat (a) cinin (a) cıiş (f) cünbüş-i bed (f)

cünun (a)

cüst (f) cüvin (f)

kale, hisar çıkıntısı, yuvarlak bina, güneşin aynldığı on iki kısımdan biri, herhangi bir şekil gösteren ve kendisine özel bir ad verilen hareketsiz yıldızlar kümesi. gül ve çiçek kokularının çok olduğu yer, bahçe. koku. yalan, iftira.

temel, ıısas, yapı.

C

yer yer. i'tibar, makam, mevki. şarap kadehi, şişe. elbise, çamaşır. can, ruh, hayat, yaşayış, gönül. sevgili, gönül verilmiş ma'şuka, kadın adı. taraf, cihet, yaiı, erkek adı. yer. zorlama, mecbur etme. eziyet, incitme. toplama, yığma, birden fazla insan, hayvan ve eşyayı gös­teren isim. taş gibi cansız olan şey. yüz güzelliği. güzel, erkek adı. gazete, zabıtname, tutanak, süvari kolu. haksızlık, eziyet, cefa, gadr, sitem, tarikat ehlinin ruhen ilerlemesine mani olan şey. asker, ordu, ses, seda. ceza, karşılık, azap. cihetler, yönler, çevreler. cennetler, bahçeler. coşma, kaynama.

. : , kötil kımıldama, kötil hareket.

delirme, çıldırma, aşkın galip gelmesi. arama, araşbnna. genç, taze delikanlı.

171

Page 174: YUSUF - Turuz

çih (f) çak (f) çeşm (f) çü (f) çıin (f)

dimin = dimen (f) dini (f) diniş (f) dar (a) dar (f) dirit (f) darb (a) darb-ı elim· (a) Darü's-selim (a) dasitan (f) da'vi (a) diye (f) def' (a) dehin= dehen (f) delfl (a) delv (a) dem (f) dem-be-dem (f) dem-siz (f) dendin (f) der-gih (f) derun (f) destur (f)

deşt (f)

devr (f) devr (a)

didar (f) dide (f) dil (f)

172

ç

kuyu, çukur. yank, yırtık, yırtmaç. göz. gibi, madem ki, çünkü, nasıl, nice, misilli, niçin. gibi, madem ki, çünkü, nasıl, nice, misilli, niçin.

D

etek (dağın, elbisenin), görüşüp konuşulan kişi. ilim, bilgin. bilgi, biliş, ilim. ev, yer, yurt. darağacı.

debdebe, şan. döğme, vurma. şiddetle dövme, çokca dayak atma. Cennet. destan, epope, hikaye, masal, şöhret. şikayetçi olarak mahkemeye baş vurma, mesele, iddia. sütnine, çocuğa bakan cladı. öteye itme, savma, ortadan kaldırma, giderme. ağız.

yol gösteren kılavuz, şahit, belge, tanık. su kovası.

soluk, nefes, içki, an, vakit, saat,_ zaman. vakit vakit, daima. arkadaş, dost, sırdaş. diş, tamah ve ümit. tekke, kapı önü. iç, içeri, dahil, gönül, kalb, yürek. izin, müsaade, ruhsat, açılın, savulun; cin ve peri şerrinden kurtulmak için söylenen söz. bozkır, çöl, kır, ova. geçmiş dersleri hatırlama, casus, şarap kadehi. dönme, bir şeyin etrafını dolaşma, dönüp dolaşma, nakil, bir şeyi başkasına teslim etme. yüz, çehre, görme, görüş, kuvvetli göz, açık, meydanda. göz,gözcü,gözbebeği,gözucu.

gönül, yürek, kalb ..

Page 175: YUSUF - Turuz

dil-ara (f) dil-aram (f) dil-bend (f) dilber (f)

div-dest (f) duht.er (f) dur (f) dur-bar (f) dürr (a)

dür-bar (a, f)

ebna (a)

edeb (a)

ehi (a)

em1n (a) engiz (f) mihr-engiz (f)

esbab (a)

esed (a)

eşk (f) eyvan (f) eyyam (a)

fakr (a) Fanlk (a)

fisth (a)

fazl (a)

fena (a)

gönül alan, gönül kapan, gönül okşayan.

gönül alan, gönül okşayan, gönül dinlendiren.

gönül bağlayan.

gönlü alıp götüren, kadın ııdı.

devi el, iri el.

kız, kerime

uzak. uzun, uzak.

inci.

inci yüklü, inci dolu.

E

oğullar:

iyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik, haya, utanma, ede­

biyat bilgisi.

sahip, malik, mutasarrıf olan, kabiliyetli, becerikli, bir

yerde oturan.

emniyet sahibi, korkusuz, güvenen, kendisine güvenilen·.

karıştıran,koparan.

ışık saçan, parlak.

sebepler.

arslan.

göz yaşı.

büyük sofa, salon, kemerli yüksek bina, köşk, çardak.

günler, gündüzler.

F

fakirlik, muhtaçlık, yoksulluk. Hz. ömer'in lakabı, haklıyı haksızdan ayırmakta pek mahir olan, keskin,

güzel, düzgün ve açık konuşan, iyi söz söyleme, aşikar, açık.

fazla, ziyade, artık, baki, fazlalık, üstünlük, fazilet, erdem,

iki sayının birbirinden olan farklan.

yok olma, yokluk, geçip gitme, Tanrı'ya ulaşma, kötü iyi

olmayan uygunsuz.

173

Page 176: YUSUF - Turuz

ferman (f)

ferağ (a)

ferr (a) ferr u safa ( a, f) fersah (a)

ferzane (f) ferzend (f) fettah (a) figan (f) firak (a) fitne-ıtz (a, f)

fursat = fırsat (a) füsun (f)

f"ıizıin (f)

gam-dide (a, f) gamze (a)

garamet (a) gark (a) garra' (a) gayb (a) gaybet (a)

gayet (a) gayret (a)

emir, buyruk, (evvelce) padişahlar tarafından verilen yazılı emir. vazgeçme, istirahat etme, hiç bir şeyle meşgul olmama. firar, kaçma. saflık, berraklık, aydınlık.

çeşitli mesafelere tekabül eden değerde bir uzunluk ölçüsü (denizde) üç millik bir mesafe. hakim, feylesof, bilgili, nefsani bağlardan sıyrılmış derviş. oğul, çocuk. fetheden, açan, kullarının kapalı işlerini açan. ıstırap ile bağınp çağırma. ayrılık, ayrılma, hüzün, keder, sıkıntı. fitne saçan, fitne çıkaran

uygun zaman, elverişli durum, faydalanma sırası, nöbet. sihir, büyü.

çok, fazla.

G

gam görmüş, gamlı. süzgün bakış, çene veya yanak. çukurluğu. borç, diyet gibi şeyleri ödeme, vergi, resim. suya batma, batma, batırma, boğulma, boğma. ak, parlak, güzel, gösterişli. gizli olan, bilinmeyen, gözle görülmeyen. aleyhinde bulunma, arkasından söyleme, çekiştirme, dedikodu yapma. nihayet, uç, son, çok fazla, son derece. çalışma, çabalama, kıskanma, çek.ememe, aziz ve kutsal bilinen bir şeye tecavüzden duyulan asil ve temiz duygu.

gazal (a) ceylan, geyik, maral, ahu, geyik yavrusu, güzel göz. gazel (a) latif, edebiyatta nazım şekli. gene (f) hazine, define. ger (f) eğer kelimesinin kısaltılmışıdır nazımda kullanılır. ger (f) isimlerin sonuna eklenen ve yapıcılık bildiren bir edat. germ (f) sıcak.

geşt (f) gezme, seyretme, dolaşma. gevher = guher = cevher (f) : elmas, değerli taş, bir şeyin aslı. girfban (f) elbise yakası, gömlek. gubar (a) toz. gulam (a) köle, bende, genç, delikanlı.

174

Page 177: YUSUF - Turuz

güne (f) gussa (a)

guş (f)

güftar (f)

güft u güy (f) güher (f)

gümrah (f) güruh (f) gürg (f)

güzide (f) güzfn (f)

hab (f) hacer (a)

hadd (a) hadeng (f) hak (f) haktr (a) hal (a) halef (a)

halel (a) hali (a) Halfl (a) halvet (a) halvet-gah (a, f)

hamd (a) hame (f) han (f) handan (a)

hanedan (f) har (f) har (f) harem (a)

harfs (a)

türlü, gidiş, tarz, yol. keder, kaygı, tasa.

kulak, işitme, dinleme.

söz. dedikodu.

elmas, değerli taş, esas; asıl. yolunu şaşırmış, doğru yoldan ayrılmış, bol, gür. cemaat, bölük, takım. kurt, canavar. seçkin, seçilmiş, beğenilmiş. seçen, seçilmiş, beğenilmiş.

uyku, rüya.

taş.

H

şeriatce verilen ceza, sınır.

kayın ağacından yapılmış ok. toprak. itibarsız, değersiz, aşağı, adi. hal, keyfiyyet, dikkate değer hal. babadan sonra kalan evlat, memurlukta birinden sonra onun yerine geçen kimse. iki şey aralığı, boşluk, bozma, bozukluk, eksiklik. tenha, boş, sahipsiz, açık yer. dost, Hz. İbrahim'in lakabı. yalnız, tenha kalma, tenhaya çekilme, tenhalık. halvet yeri, gizli görüşülecek yer, yalnız başına ibadet edilen yer. Allah'a şükran duygusu bildirme. kalem. yemek sofrası, tepsi, sini, yemek, aşçı dükk.ını. gülen, gülüdi, güler, sevinçli. kökten asil ve büyük aile, ocak. eşek, merkep.

diken. herkesin girmesine müsaade edilmeyen saygı değer ve kutsi yer, hac mevsiminde ihrama girilen yerden itibaren Ka'be'

ye doğru olan kısım. hırslı, tamahkar, bir şeye çok düşkün, lüzumundan fazla istekli.

175

Page 178: YUSUF - Turuz

hasar (a) hased (a) haste (f) haş (f) haşa (a)

. hatır (a) hat1f (a)

hatif-igayb (a) hatm (a)

hatt (a)

hava-dar (f) hayf (a) hayr (a) hayran (a) hazer (a) heft-dfızah (f)

heft-ikltm (f, a)

helak (a) hemin (f) hem-dem (f) hem-dest (f) hem-hal (f, a) hemin (f) Heşt-bihişt (f)

heva-dar (f) hılat (a)

hıram (f) hoidar (f) hışm (f)

hicab (a) hicr (a)

hiç (f)

hilafet (a)

hile (a) hilm (a) hisab (a)

176

zarar, ziyan. kıskançlık, çekememezlik. hasta, rahatsız. kırıntı, döküntü, süprüntü, şiddet, kızgınlık. asla, katiyen, hiç bir vakit, Allah göstermesin, uzak olsun. zihin, fikir, keyif, gönül . sesi işitilen kendisi görülmeyen (kimse), seslenici, çağırıcı, gaibden haber veren melek. gaibden gelen ses. hitama erdirme, bitirme, Kur'an-ı Kerim'i başından sonu­na kadar okuma, mühürleme. çizgi, satır, yol, yazı, padişah yazısı, ferman, gençlerde yeni terleyen bıyık veya sakal.

havadar, etrafı açık, rüzgarlı yer, yar, dost. haksızlık, cevr, zulum, yazık, heyhat, vah, vah vah. iyilik, iyi, faydalı iş, fayda. şaşmış, şaşakalmış, şaşırmış, çok tutkun. kaçınma, sakınma, çekinme. yedi Cehennem. Batlamyos'un ayırdığı dünyanın yedi bölgesi, dünyanın her tarafı, her köşesi. mahvolma, ölme, harcanma, çok yorulma. hemen, aynı anda, derhal. sıkı fıkı, canciğer arkadaş, refik. kuvvet ve kudrette beraber olan, el ele veren, ortak. bir halde bulunan, halleri birbirine benzeyen, bir halli.

bu bile, tıpkı bu, çok. Kur'an-ı Kerim'de adı geçen sekiz Cennet. havadar, etrafı açık, yar, dost. bir şeyin başka bir şeye karışması, başka şeye karışma. nazlı, edalı, salına salına gidiş.

müşteri, satın alan. kızgınlık, öfke. örtü, perde. ayrılık, ayrılma.

yok denecek kadar az olan, yok olan, ehemmiyetsiz, değersiz.

birinin yerini tutma, halifelik, peygamber vekili olarak İslamlığı koruma vazifesi. oyun, aldatma, dubara. insanın tabiatında olan yavaşlık, yumuşaklık. hesap, sayma, aritmetik.

Page 179: YUSUF - Turuz

hoş-bu (f) hoş-nam (f) huban (f) hullet (a) hiın (f) huruş (f)

hüccet (a)

hüsn.(a) hüsnf (a) hüsrev-ane (f)

İbrani (a) ibret (a) icazet (a) ifrat (a) ihtiyar (a) ihvan (a)

tiah (a)

ilka (a) illet (a) ilm (a)

in'am (a) İrem (a)

irfan (a)

irşad (a)

ismet (a)

işret (a) iştiyak (a) itab (a) izar (a)

güzel koku, güzel kokan. güzel namlı, hoş şöhretli. güzeller, iyiler. içten sevgi, hakiki dostluk, arkadaşlık. kan, öldürme, öc coşma, çağıltı, gürültü. vesika, delil, senet, güzide alimlere verilen Unvan. güzel, iyi, güzellik, iyilik. güzelliğe ait, güzellikle ilgili. padişahca, hükümdara yakışır şekilde.

ı

Yahudi kavminden olan. kötü bir hadiseden alınan ders, acaip, tuhaf. izin, ruhsat, diploma. aşırı gitme, pek ileri varma. seçme, seçilme, katlanma. sadık, samimi, candan dostlar, tarikat arkadaşları. Mitolojide Tanrı. bırakma, bırakılma, terk. hastalık, sakatlık, sık sık tepen hastalık, sebep, gaye, hedef bilme, biliş, bir şeyin doğrusunu bilme, okuyarak öğreni­len bilgi. nimet verme, iyilik etme. Şam veya Yemen taraflarında Ad kavminin yaşadığı yerin adı, Hud'a inanmayan ve ilahlık iddiasında olan Şeddad cennetin varlığını duyar ve Dünyada Cennet'e benzer bir yer yaptırır adına İrem bağı denir o güne kadar yapılan beldelerin en güzelidir ve Şeddad ile kavmi içine girmeden helak edilir. bilme, anlama, ilahi bir feyiz olarak kainatın sırlarını bilme kudreti, kültür.

.. doğru yolu gösterme, uyarma, irfan sahibi birinin bir kim­seye tarikatı ve Allah yolunu göstermesi. masumluk, günahsızlık, haramdan namusa dokunur haller­den kaçınma. içki, içki içme. şevklenme, göreceği gelme, özleme. azarlama, tersleme, paylama, darılma. yanak.

177

Page 180: YUSUF - Turuz

izzet (a)

izzi (a)

kabi' (a) kadem (a) kadim (a) kahr (a)

kamer (a) kamet (a)

kamus (a) Kanber (a) kir (f) ka'r (a) kirban (f) kasd (a)

kasır (a) kasr (a)

kati (a)

kizib (a) kebir (a) kebilter (f) kedd (a)

kemer (f)

Ken'an (a) keniz (f) kerr (f) key (f) key (f)

kıssa (a)

178

değer, kıymet, yücelik, ululuk, kuvvet, kudret, hürmet, saygı, ikram. sabırlı, tahammüllü.

K

üste giyilen elbise, cübbe, kaftan. ayak, adım, yarım arşın uzunluğunda bir ölçü, uğur. eski, başlangıcı olmayan, öncesi bilinmeyen. zorlama, zorla bir iş gördürme, üstün gelerek mahvetme, helak etme. Ay. boy. denizin ortası, lugat kitabı. Hz. Ali'nin sadık ve vefakar kölesi, bir evin gediklisi. iş, güç, kazanç, temettu. çukur, dip, derinlik. kervan. niyet, kurma, bile bile yapma, bir işe bilerek isteyerek girişme, dövme öldürme yaralama gibi işe girişme. kısa.

köşk,kaşane,saray.

öldürme. yalan söyleyen, yalancı. büyük, yaşca büyük, çocukluktan çıkmış genç. güvercin. bir şeyin hasıl olması için meşakkat, emek çekme, çabalama. bele takılan kayış, don, pantolon, şalvar gibi şeylerin bele rastlayan kısmı, kapı pencerenin aşağı bakan kavisi kubbe­si tavanı. Hz. Yakub'un memleketi, Filistin, Palestin. cariye, halayık. bir şeyden vazgeçtikten sonra tekrar o işe yönelme. ne zaman, ne vakit. büyük hükümdar. fıkra, hikaye, rivayet, vak'a, macera.

Page 181: YUSUF - Turuz

Kıtfir (İbranice)

kıyam (a)

kitma~(a) kizb (a) kuh (f) kut (a) kutb (a)

labe (f)

la'! (a) lala (f)

latif (a) leb (f) leyi (a) Leyla (a)

lu'b (a) lutf (a)

mader (f) Mağrib (a) mağz (f) mah(f) mahbOb (a)

Yusuf Peygamberi satın alan Mısırlı zengin Reyyan bin Velid 'in maliye nazırı Aziz ünvanıyla anılır; Kur'an-ı

Kerim'de adı geçmez, çocuğu olmadığı için Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'ı çocuk edindi. Karısı Züleyhi'nın Hz. Yusuf'a iftira atmasıyla Yusuf zindana atıldı. Daha sonra Mısır sultanının gördüğü rüyayı doğru tabir ederek Kıt­fir'in yerine maliye nazırı oldu. ayağa kalkma, ayakta durma. sır saklama. yalan, yalan söyleme. dağ.

yaşamak için yenilen şey, yiyecek. dönen bir çarkın aksi, dünya yuvarlağının ekvatordan en uzak olan ve yer ekseninin geçtiği var sayılan iki noktadan biri, elektrik cereyanı meydana getiren potansiyel farkının en yüksek seviyeyi bulduğu iki noktadan herbiri, bir t.ari­katın yücesi.

L

yaltaklanma, yalvarma, acz gösterme, bu yolda söylenen söz.

, kırmızı, dudak, kırmızı ve değerli bir taş. bir çocuğu gezdiren oyalayan uşak, harem ağası, padişah­ların sadrazamlarına hitaplarındaki ünvan. Allah'ın adlarındandır, yumuşak, hoş, güzel, nazik. dudak, kenar, uç. gece. Leyla ile Mecnun hikayesinin kadın kahramanı, Mecnun 'un kendisine aşık olup çöllere düştüğü Arap güzeli, rivayete göre asıl adı Leyla bint-i Mehdi bin Sa'da el-Amiridir. oyun, eğlence; hoşluk, güzellik, iyi muamele.

M

anne. Garb, batı, Afrika'nın kuzey kısmındaki ülkeler. beyin, dimağ, iç, öz. Ay, kamer, senenin on ikide biri, ay. sevilen, sevgili, erkek sevgili.

179

Page 182: YUSUF - Turuz

mah-peyker (f) maktul (a) ma'kul (a) mal-a-mal (a) matlub (a) ma'zur (a) mecmi' (a) Mecnun (a)

ınedh (a) medhuş (a) mefhar (a)

mekr (a)

melal (a) melul (a) menzn (a)

merd (f) merta' (a)

mest (f) mevrid (a) mevt (a) mezad (a) mihnet (a) mihr (f) milk (a) miskin (a) mG(f)

muhabbet (a) muhkem (a)

mukaddem (a)

mukarreb (a) murg (f) mu'temed (a) muziaf (a) mübtela (a) mücerredit (a)

180

yüzü ay gibi parlak, güzel, nurlu. katledilmiş, öldürülmüş, wrulmuş.

akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı. dopdolu, çok dolu. talep edilen, istenilen, aranan. özürlü, özürü olan. toplanılacak yer, konuşulan yer. Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı, Mecnun lakabmı taşıyan birçok Arap şairi vardır. Bunlardan en meşhuru emeviler devrinde yaşamış olan Arap şairinin

lakabıdır. · övme, binin iyi şeylerini söyleme. dehşete uğramış, şaşırmış, korkmuş, ürkmüş.

fahirlenme, övünme, övünmeye sebep olan, övünmeyi gerektiren. hile, düzen, dubara, hile ile aldatma, maksadından vazge­çirme. ayıplama, kınama, azarlama. usanmış, bıkmış, mahzun. yollardaki konak yeri, ev, bir günlük yol, konak, mesafe. adam, insan, erkek, yiğit, özü sözii doğru. mer'a, otlak, çayır. sarhoş.

varacak yer, varacak yol. ölüm, benliği öldürme. artırma ile yapılan satış. zahmet, eziyet, gam, keder, sıkıntı, bela, musibet. Güneş, şems.

mülk, birinin tasarrufu altında bulunan şey, nesne. düşkün, aciz, beceriksiz. kıl, pek az. sevgi. tahkim edilmiş, sağlam, sağlam kılınmış, berk, sağlamlaş­tırılmış.

takdim edilen, sunulan;önde olan, önden giden, değerli,

üstün.

yaklaşmış, yakın.

kuş.

kendisine itimat edilen, inanılıp güvenilen kimse. iki kat, katmerli. düşkün, tutkun, tutulmuş. mücerret, soyut mefhumlar.

Page 183: YUSUF - Turuz

mülk (a)

mümteni' (a) münacat (a) mürüvvet (a) müstağrık (a) müstahikk (a) müşfik (a) müteal (a)

niçir(f) nam (f) nime (f) nigah (f) ni-gehin (f) nale (f) nar (a) na-tüvin (f) nazır (a) nazın (a)

nebit-rfz (a, f) Nebi (a) nehar (a) nergis (f) nesim (a) nesrfn (f) neyyir (a) nigah (f) nigar (f)

nihai (f) nikab (a) nilgıin (f) nize-i melamet (f, a) nukıiş (a) nur (a)

ev, dükkan, arazi gibi gelir getiren taşınmaz mal, bir devle­tin ülkesi, vakıf olmayıp birinin malı. imtina eden, çekinen, olamaz. Allah'a dua etme, yalvarma. insaniyet, mertlik, yiğitlik, cömertlik, iyilik severlik. dalmış, son derece dalgın. hak etmiş, hak kazanmış, layık. şefkatli, merhametli, acıyan. yüksek, yüce.

N

çaresiz, ister istemez, zorunda kalmış, zavallı. isim, ad, ün, likab, adres, vekillik. mektup, sevgiye ve aşka dair mektup, kitap, mecmua. vakitsiz, ansızın, birdenbire. ansızın, birdenbire. inleme, inilti. ateş, od, cehennem. zayıf, kuvvetsiz, zebun. nazar eden, nezaret eden, bakan, gözeten. dizme, tertibetme, sıraya koyma, sıra, tertip, vezinli kafi­yeli söz. nebat veren, yiyecek dağıtan. haberci, peygamber. gündüz. nergisgillerden bir süs çiçeği, güzelin gözü. hafif rüzgar, hoş, mülayim, (Türk müziğinde) bir makam. yaban gülü, Ağustos gülü, Mısır gülü, Van gülü. nurlu, parlak, ışıklı cisim, güneş. bakma, bakış, gözetleme. resim, sevgili, resim gibi sevgili, resmedilmiş, resmi yapıl­mış, put. taze, düzgün fidan sürgünü. peçe, yüz örtüsü, perde, örtü. çividi, çivit renginde, laciverd. kınama oku, yergi oku, sitem. nakışlar, işlemeler.

aydınlık, parıltı, parlaklık, Kur'an-ı Kerim ve peygamberi­miz için de kullanılır.

181

Page 184: YUSUF - Turuz

nusha (a)

nüş (f)

nutk (a)

niibüvvet ( a) nücüm (a)

pi (f) pibus(f)

pik (f) pire (f) payan (f) peder (f) pend (f) penhin = pinhan (f)

per-tab pinhan (f) pir (f)

pirahen (f) piriye (f) pirehen (f) pür (f) peıf-ruh (f)

rih (f) rahşin (f)

raht (a)

ram (f)

ravf (a) ray (a)

riyet (a) riz (f) rengin (f) rencur (f) resGl (a)

revan (f) revzen (f)

182

yazılı, yazılmış şey, yazılı bir şeyden çıkarılmış suret, ga­zete ve dergilerde sayı, muska.

tatlı, bal, içki, işret.

lakırdı, konuşma, söz, nutuk, söyleyiş, söyleme kuvvet ve hassası, devrişlerce söylenen manzum sözler. nebilik, peygamberlik, Tanrı haberciliği. yıldızlar.

p

ayak, kök, dip. ayak öpen, ayak öpücü, ayak öpme töreni. temiz, arık, saf, halis, kutsal, mübarek.

parça, sayı, bölük, para. son, nihayet, uç, kenar. baba. nasihat, öğüt. gizli, saklı.

,. atılma, sıçrama, geriden hız alıp atılma, uzağa düşen ok. gizli, saklı. yaşlı, ihtiyar.

gömlek. süs, ziynet. gömlek. dolu, çok fazla, sahip, malik. peri yüzlü, çok güzel.

R

yol, sırat, tutulan yol. parlak.

cemaat, kalabalık. itaat eden, boyun eğen, kendilerini başkalarının emirlerine

bırakanlar.

rivayet eden, söyleyen, hikaye eden, anlatan. rey, fikir. sancak, bayrak. sır, gizlenen şey. renkli, parlak, renkli boyalı, güzel latif, hoş, süslü. sıkıntılı, incinmiş, rahatsız, hasta, dertli. elçi, peygamber.

yürüyen, giden, su gibi akıp giden, ruh, can. pencere.

Page 185: YUSUF - Turuz

rikib (a) rindine (f) riyaz (a)

rububiyyet (a)

rüh (a)

ruhsat (a) ruy (f) ruy-ı zemin (f) ruz (f) rücu' (a)

rüsül (a)

rüsvay (f)

si' (a) sa'adet (a) sac (a) sadi (a)

sad (f) sa'd (a)

sidit (a)

safa'(a) sahib (a) sahih (a)

sahra (a) sal (f) sanem (a) saniye (a)

sa'y (a) sayd (a) sedd (a)

seher (a) seher-gih (a, f) selef (a)

semen (f) seni' (a) seng (f)

üzengi, büyük bir kimsenin katı, önü. rind olana yakışır yolda. bahçeler, ağaçlık, çimenlik yerler. sahibe, efendiye mensup, Allah'a ait.

can, nefes, canlılık, his, duygu, öz. izin, müsaade. yüz, çehre. yeryüzü, arz. gün, gündüz. dönme, cayma, geri dönme, sözden dönme. peygamberler.

rezil, itibarsız, haysiyetsiz.

s

bin dirhemlik buğday ölçeği. mutluluk. Hindistan'dan gelen kerestesi makbul bir ağaç. ses, yankı. yüz. (sayı) kutluluk, ululuk, uğur, uğurlu. seyyidler, ulular. saflık, berraklık, gönül şenliği, kedersizlik, eğlence. sahip, vasfı olan, koruyan. gerçek, doğru, halis, kusursuz. kır, ova, çöl. yıl.

put. güzel kimse. sini'nin müennesi, dakikanın altmışta biri, yarbaylık rüt­besi (mülki). çalışma, çabalama, gayret etme, geçinmek için iş isteme. avlama, avlanma, av. kapama, tıkama, kapanma, engel olma, perde, set, tümsek, baraj, rıhtım. tan yeri ağarmadan biraz önceki zaman. seher vakti, sabahın erken vakti. bir yerde bir işte bir vazifede başka birinden önce bulun­muş kimse, eski adam. yisemeri. övme, övüş. taş.

183

Page 186: YUSUF - Turuz

ser (f) ser-güzeşt (f)

ser-ergende (f) ser-mest (f) ser-rıigQn (f)

serv (f) server (f) seyrin (a) seyytd (a)

sezi (f) sıdclJk (a) sımih (a) sırat (a)

sihr (a)

sim (f) sipih (f) sirayet (a)

sirişt (f) suret (a) süphin (a) siicüd (a)

sürur (a)

şad (f)

şahbaz (f)

şeb (f)

Şeddid (a)

şeğib (a) şehr (a)

şehr (f)

184

baş, kafa, başkan, uç, kenar, ıon. serüven, macera. başını eğen.

sarhoş.

baş aşağı, ters dönmüş, talihsiz. servi, selvi, sevgilinin boyu bosu. baş, başkan, reis, ulu, erkek adı. gezinme, bakıp seyretme. efendi, bey, ağa, ileri gelen, baş, başkan, Hz. Muhammed'in torunu. münasip, uygun, yaraşır. pek doğru, sözünün eri, Ebubekr'in lakabı. kulak, kulak deliği. yol, sırat köprüsü, üstünden geçip cennete gitmek üzere ce­hennemin üzerine kurulacak olan çok dar ve güç geçilir köprü. büyü, büyü kadar tesiri olan, insanı meftun çeden sanat hüner. gümüş, gümüş para, gümüşten sırma. asker, ordu. geçme, bulaşma, dağılma, yayılma. yaratılış, tabiat, huy. biçim, görünüş, kılık, tarz, yol, gidiş, çare. Allih. secde edenler, secde edip yüzünü yere kapayanlar. sevinç, neş'e.

ş

sevinçli, memnun. bir cins iri ve beyaz doğan, yiğit, şanlı, gösterişli. gece. Yemen'de Ad kavminin hükümdarı. Cennete benzer olarak İrem bağını inşa ettiren bu vesileyle de ilahlık taslayan Şeddid tamamlanan İrem bağına giremeden helak edil­miştir. Hud zamanında yaşamış ve ona iman etmemiştir. fitne uyandıran. yeni ay, ay, otuz günlük zaman. şehir, büyük belde, büyük il, kent.

Page 187: YUSUF - Turuz

şehr-yir (f)

şehsuvar (f) şem' (a) şem'-i kafur (a) Şems (a) şerm-sir (f) şeş-hine (f)

hükümdar, sultan, padişah. ata iyi binen. bal mumu, mum. kafurdan yapılan beyaz mum. Güneş.

utanmak, ut.angaç. şişine, tezhipte kullanılan altı petalli bir çiçek motifi, altı ev.

şevk (a) şiddetli arzu, keyif, neş'e. şeyh (a) yaşlı adam, ihtiyar. şikar (f) av, avlama, avlanan hayvan, ganimet. şikest (f) kırılmış, kırık, kırılma, kırma, yenilme. şu'le (a) alev, ateş, ateş alevi. şur (f) tuzlu, kekremsi, şamata, gürültü. şükür secdesi (secde-i şükran) (a) : büyük bir sevince karşılık yapılan secde.

ta (f) taam (a) tab (f) taban (f} tac (a)

ta'ctl (a) tağy1r (a) takdtr (a)

tir ü mir (f) Tavus (a) tayy (a)

tebih (a)

te'e~üf (a)

tece~üs (a) te'cil (a)

te'htr (a) tekellüf (a)

T

kadar, dek, değin. yemek, aş. güç, takat, ışıl{, parlaklık, hararet, tazelik, kıvrım, büklüm. ışmlı, parlak. hükümdarların başlarına giydikleri cevahirli başlık, gelinle­rin başlarına koydukları süslü başlık, şeyhlerin giydiği baş­lık, sorguç, tarak. acele ettirme, çabuklaşbrma. başkalaştırma, değiştirme, bozma. beğenme, değer biçme, değer verme, değerini'anlama, ezel de Allah'ın olmasını istediği şeyler. karmakarışık, dağınıl{, perişan.

Tavus kuşu. dürüp bükme, dürülüp, bükülme, sarma, katlama, atlama, üzerinden geçme. bozuk, çürük, berbat, harap, mahvolma, yıkılmış, yıkıntı, tükenme. eseflenme, kederlenme, tasalanma. yoklama, araştırma, görünme, göz önüne gelme. sonraya bırakma, geciktirme. sonraya, geriye bırakma, geciktirme. külfetli, zahmetli iş görme, özenme, bir işi gösterişli hale koymak için uğraşma, gösteriş, yapmacık.

185

Page 188: YUSUF - Turuz

telattuf (a) temenna (a) teng-dil (f) ter (f) teşne (f) tıfl (a) tıynet (a) tlr (f) tiz (f) töhmet (a). tufeyli (a) tuğyan (a) tulu' (a) Tutr (f) tilşe (a)

ubudiyyet (a)

ulum (a) umur (a) unf (a)

vacib (a)

vakıf (a)

vaki' (a) varidat (a) vasi (İl) vech (a)

veda' (a) vehm (a) ven (f) veUk (f) vesvese (a)

186

nazikane muamelede bulunmak. istek, arzu, dilek, temenni. yüreği dar, içi sıkıntılı. yaş, ıslak, taze. susamış, istekli. küçük çocuk. yaratılış, mizaç, maya. ok. çabuk, tez, keskin, sık. birine isnat olunan suç. dalkavuk, çanakyalayıcı, sığıntı.

_ taşma, taşkınlık, coşkunluk. doğma, doğuş.

Dudu, papağan cinsinden taklit kabiliyeti olan bir kuş. ölmeyecek kadar yenecek şey, azık.

u

kulluk, kölelik, aşırı bağlılık. ilimler, bilgiler. işler, hususlar, maddeler, şeyler. şiddet, sertlik, kabalık.

V

yapılması gerekli, yapılması şer'en lüzumlu olan, farz dere­cesine yakın bulunan, zorunlu. ayakta duran, Arafat'ta vakfeye duran, bir şeyi elde eden, bir işten haberli olan, birşey vakfeden. vuku bulan, olan, düşen, geçen, geçmiş olan. gelir, hatıra gelen, içe doğan şeyler. ulaştırma, birleştirme, kavuşma.

yüz, çehre, üst, satıh, düz, yüz ön, yalın, üslup, tarz, sebep, vesile, münasebet. ayrılma, ayrılış, Allah'a ısmarladık, Allah'a emanet olun. kuruntu, yersiz korku. velakin, ama, fakat. lakin, amma, fakat. işkil, kuruntu, şüphe.

Page 189: YUSUF - Turuz

vilayet (a)

visal= wslat (a)

yid (f)

yir (f)

yemin ü yesir ( a)

zahir (a)

za'if (a)

zir (f)

zit (a) zebun (f)

zen (f)

zer (f) zer-hıdde (f)

zerre (a)

zevil(a)

zevk-imiz (a) zeyn (a)

zıll (a)

zikr (a)

zillet (a)

zinhar (f)

ztr ü zeber (f)

ziver (f)

züban (f)

zümre (a)

bir şeyi kudretle elde etme, birine kefil olma, dostluk, mu­

habbet, il.

bir şeye ulaşma, bitişme, sevgiliye kawşma.

y

habrlama, anma, hatır, gönül.

dost, sevgili, tanıdık.

sağ sol.

z

görünen, görünücü, açık, belli, meydanda, şüphesiz, görü­nüşe göre, meğer.

zayıf, güçsüz, gevşek, tembel. (sesle) ağlayan, inleyen, zayıf, dermansız.

kendi, asıl, öz, cevher, saygıya değer kimse.

zayıf, güçsüz, aciz.

kadın.

sarı renk. altınla satın alınan, alınmış.

pek ufak, parça, molekül

yerinden ayrılıp gitme, zail olma, sona erme, Güneşin baş

ucunda bulunma zamanı. zevkle karışık, sevk dolu.

süs, bezek, ziynet.

gölge, koruma, sahip çıkma. anma, anılma.

hakirlik, borluk, alçaklık, aşağılık.

asla, katiyen. alt, üst

süs, bezek, erkek adı.

diller, lisanlar.

bölük, takım, cemaat, topluluk, sınıf.

187

Page 190: YUSUF - Turuz
Page 191: YUSUF - Turuz

Kapak düzeni: Leyli BiÇER

ERTEM MATBAACILIK OLGUNlAR SOK. 20-1 BAKANLIKlAR-ANKARA TEL:180711

Fiatı: 850 TL.