xviii. - turuz.com...bunlara ornek olarak: macit fahri, a history of istamic philosopy. new york-...
TRANSCRIPT
XVIII. Yüzyılda Bir Osmanlı Düşünürü
YANYALI ES'AD EFENDİ
(Bir Rönesans Denemesi)
T.C.KÜLTÜR BAKANLIGI YAYlNLARI 1 1971 Yayımlar Dairesi Başkanlığı Kültür 'Eserleri Dizisi 1 192
XVIII. Yüzyılda Bir Osmanlı Düşünürü
YANYALI ES' AD EFENDi (Bir Rönesans Denemesi)
Yrd. Doç. Dr. Kazım SARIKAVAK
OT.C. KÜL TÜR BAKANLIG I, ı 997- ANKARA ISBN 975- ı 7- ı 8 ı 2-0 Kapak Düzeni 1 Mahmut AKCAN
Sarıkavak, Kazım
XVIII. yüzyılda bir Osmanlı düşünürü : Yanyalı Es'ad Efendi: (Bir Rönesans denemesi) 1 Kazım Sarıkavak. -- Ankara : Kültür B akanlı
gı, 1998.
XI, 171 s. ; 20 cm. -- (Kültür Bakanlıaı yayınları ; 1971. Yayımlar Dairesi Başkanlıgı kültür eserleri dizisi ; 192)
ISBN .975-17-1812-0 I. k.a. II. Seriler: .
181.07
Birinci Baskı, 3.000 Adet
Mesleki ve Teknik Açıköğretim Okulu Müdürlüğü Matbaası TEL : 2 ı 3 45 48 Beşevler 1 ANKARA
Son y1llarda inam/maz bir hizla gelişen iletişim teknolojisi sayesinde haberleşme art1k, uzaya yerleştirilen uydular ile yap1/maktad1r. Bu gelişmenin sag/adlgl pek çok kolaylik yanmda baz1 sakmcalan da oldugu bir gerçektir. Teknolojik bakimdan gaçlü olan Dike/erin kOltarleri ne yaz1k ki diger kOltarleri etki altma almaktadir.
Çok zengin bir tarihT birikime sahip olan Olkemizde de kOltar Onemini ve etkisini kaybetmektedir. Art1k milli kO/tOrlerin yerini, tarihT kOklerden yoksun bir teknoloji kOltaranan almas1 soz konusudur.
Sinema, TV program/an, belgeseller ve internet arac111g1 ile gelen dokOmanlar, bu teknoloji kOltOrOnOn egemenligini gOstermektedir. Goranaşte rengarenk, sihirli bir alem izlenimi veren bu dOnyanm da temelini yine kitabm oluşturdugunu bilmek zorundayiz. ÇOnka, sinema, TV ve bilgisayar programlarmm tama kitaba ve kullamlan dilin mOkemmel oluşuna dayamrlar.
Yapmamiz gereken, teknolojiyi reddetmek yerine ondan yararlanarak, kOitarel zenginligimizi yaşatmak ve evrensel kOitare katk1da bulunmakt1r. Dolaylswla, TOrk kOltaranan zenginlikleriyle beslenmiş, TOrkçenin geniş ifade gOcOyle yaz1lm1ş yeni eser/er, teknoloji kOltaramazan de temelini oluşturmalidir. DOnya sinemalarmda gOsterime sokacag1m1z film, belgeseller ve uydular arac111g1 ile kOitaramaz bOtan dOnyaya tamtllabilir. Internet yoluyla ise, bilgisayar bulunan bOtan evlere taşmabilir. BOtan bu çalişmalarm temelinde ise, bizim dilimizde yaz1lm1ş, kOitaramaza yans1tan kitaplar olacaktir.
V
Yunus Emre, yedi yazyil Once "Her dem yeni doganz, bizden kim usanasl'' demişti. Kulland1g1 gozel TOrkçe, Yunus'u bugon tom canllllgi ile yaşatwor. TOrkçeye sahip Çikarak, yeni eserler yaratmak, yann bizi de yaşatacaktir. O zaman, her dem dogacag1z ve bizden kimse usanmayacakt1r.
M. istemihan TALA Y Kültür Bakant
ic;ittDEKiLER
ÖNSÖZ .................................................................................... IX
KI SAL TMALAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . Xl
GIRiŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1
Bi R i N C i B Ö L Ü M
ES'AD EFENDi'NiN HAYATI Öğrenc i l iğ i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 9 Müderris l iğ i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 I lmi K iş i l i ğ i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 Öğrenci ler i . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 Eserleri . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32
i K i NC i BÖLÜM
E S 'A D EFENDi'NiN MANTl K ÇALIŞMALARI 1 - Es'ad Efendi 'n in Mant ık Hakkı ndaki Düşünceleri . . . . . . . . . . .. . . . . . 4 1
Mant ığ ın K ıs ımları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . 43 Mant ı k B i r B i l im mid i r? ... . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45
Mantı ğın Konusu . . .. . . . . . .. ..... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 47
Mant ı ğ ı n D iğer l l imlerle I l işkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . 49 2- Beş Kül li . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50
3 . Kategori ler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 56
4. Akl ı n Üç Iş lev ine Karş ı l ı k Üç Öğret i . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 64 5 . Ik inci Anal it ikler ( e l - Burhan ) . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . ... . . . .. . . . . . . . 72
VII
ÜÇÜN CÜ BÖL Ü M
ES'AD EFENDi'NiN FiZiKA TERCÜMESi VE FiZiK HAKKINDAKi GÖRÜŞLERi
1. Fizika'nın Tanıtımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82 Birinci Bahis (Felsefenin tanımı, ilimler tasnifi ve Fizik felsefesi) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82 Ikinci Bahis (Aristo ve eserleri) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88 Üçüncü Bahis (Fiziğin ilim olup olmadığı meselesi) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 89 Dördüncü Bahis (Fiziğin konusu) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91 Beşinci Bahis (Fizika'nın adı ile ilgili ileri sürüle�. görüşler) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 93
2. likeler Uzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99
3 . llletler Üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 03
A. Doğrudan i lletler. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 06 B. Dalaylı Illet ler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 09
4. Hareket . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . .. . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111
D Ö R D Ü N C Ü B Ö L Ü M
ES'AD EFEN Di'NiN KELAM ÇALIŞMALARI 1 . Allah'ın Varlığının lsbatı. . . . . . . . . . .. ... .. . . . .. . . . . . . . . . . . .. . .. . . .. . . . . . . . . . . 1 27 2. Zat ve Varlık Ayırımı. . . .. . . . . .. . .. . . ... .... .. ... . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129 3. Allahın Birliği . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . .. . . . . . .. . . .... . . . . .. . . . . . , . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132
DEGERLENDIRME VE SONUÇ . ... . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 135 KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 151 EKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 163
VIII
ÖNSÖZ Tarihinin en geniş ve en uzun ömürlü devletlerinden birini
kuran Osmanlı Türkleri 'nin medeniyet ve kültür tarihindeki yerinin tesbiti, yetiştirdiği ve yaşadığı devrin mtizisi ile istikbtil arasmda bir köprü vazifesi gören düşünür ve bilginlerini bütün yönleriyle tammak ve tamlmakla mümkündür. Oysa, bizde Osmanlı bilim ve düşüncesiyle ilgili çalışmalar yok denecek kadar azdır. Bunda devrin ilim dilinin Arapça olmasının yanında, Osmanlı hakkında mevcut bazı peşin hüküm/erin de rol oynadığı şüphesizdir. Bu noktadan hareketle Osmanlı Devleti 'nin XVIII. Yüzyılın başmda uygulamaya başladığı yeni ilmi ve fikri hamlede çok önemli bir simti olarak karşımıza çıkan ve devrin ilim muhitlerinde "Muallim-i stilis" ünvtimyla am/an Yanyalı Es 'ad Efendi 'nin hayatı, mantık, felsefe ve keltimla ilgili çalışmalarım tez konusu olarak aldık. Biz, bu çalışmamızda Osmanlı 'mn yetiştirdiği önemli bir ilim ve fikir adamım bütün yönleriyle tamtmanın yanında, düşünce tarihi açısından o devrin önemli bir cephesini de aydınfatmaya çalıştık.
Çalışmamızı bir giriş ve dört bölüm halinde ele aldık. Girişte isitim Diinyası ve bze1iikre-75smanli'({a/Cr·-diişiince --ve fikir hareketlerinin XVIII. Yüzyıla kadar geçen serüvenin kısa bir panoramasım çizmeye çalıştık. Birinci _bölj!_mde Es 'at __ Eif!!!!f(nin hayatı v�-��"!_i__şqf!!iyf!_�ini, ikin.E_i __ �_ö_lümde mantık, üçüncü bölijmde /!3��:'!�-!:!!.!._dünci!.__!J_ö_/_ü_f!l!!.f!..Ae keltim ile ilgili görüş _v_(! düşf1.f!E!!._q_ini_ eserlerinin . mü e/lif nüshalarma dayanarak vermeye gayret ettik. Merakeden okuyuc-litaf.(aiof(ıylık olması açısından kuitanılm1--varalc numaraları ve satır sayı/arım dipnotlarda beraberce vermeyi uygun gördük.
Çalışmamızın eksiksiz olduğu iddtismda değiliz. Nitekim, tezimizi hazırlarken bazı güçlükler/e karşılaştık. Bunların başmda !_ürkiye 'de - ���""Sifc ]eisefe, -;;,�ht�k:_=�v_(!=]JiJ! __ me!i_!:{eriJlf!!._)lgili !erminolojinin yet_(!r_sjz_liği ve bundan dolayı Arapça olan bu gibi ter_�f!l]�!J.'!. .. Türkçe karşıiziclarlni. verme�tek"i i�Çzi[g�"!��"je[fii��i.�"J!i:�
IX
Ancak, bütün bunlara rağmen, yaptığımız çalışmanın düşünce, kültür �ilim tarihimize ı�fak d{ı__fılSE_}!_ir lcatkıSifılfı-oimQS_ı_y�_k!!�6!J(/eici çalışmaların hızlandır_ılması �'! �-iM!k lj_i}_f!ij'(!liztjjr.
Bir tez olarak hazırlanmış olan bu çalışma, kitap haline getirilirken bazı ilaveler yapılmıştır. Bu ilaveler, özellikle giriş kısmıyla diğer bölüm/erin bazı yerlerine ve sonuca eklenmiştir. Girişe yapılan ilaveler/e Es' ad Efendi 'nin yetiştiği ilim ve kültür muhitinin geniş bir çerçevesi verilmek istenilmiştir. Diğer bölümlerde ise, bu çalışmanın asıl metninin tamamlanmasından sonra eksik gördüğümÜZ yerlere bazı ilaveler yapılmıştır. Sonuç ise geniş bir değerlendirme şeklinde dönüştürülerek Es' ad Efendi 'nin çalışmalarının önemi, bilim ve düşünce dünyasına katkıları vurgulanmaya çalışılmıştır.
Çalışmamızın tez aşamasında konunun seçiminden bitimine �llf!q!_ __ '!!,._ __ t��fii�y_--q�di�ıfıi�ii_rs_f!_f!!�e_'!_ ___ ı:_�_!!.tınış"!iz�lığ!!"ı l'!!!_iıi�Yı hocam Prof Dr .. Afq_hmut Kayq_ ile__l?.ll__ç_ql_!§!!!!!!E.IJ._�i_!_qp_ �aline gel"!esi ve basımı konusunda maddi ve manevi desteklerini gördüğüm hocam Prof Dr. S. Hayri Bolay'a şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.
Kazım SARIKAVAK
A. g . e . A. ü.l. F. D . AY . bkz .
c . çev . ed . hzr.
1. A. krş . Ktp. MÖ
nr. nşr.
öl . S .
s. s d i . tre .
TY. vb . vd .
vr.-
KI SAL TMALAR
: Ad ı geçen eser
: Ankara Ün ivers ites i I lahiyat Fakültesi Dergisi
: Arapça yazma : bakınız
: c i lt : çevi ren : ed ited : haz ı rlayan : Islam Ansiklopedisi : karş ı laşt ır ın ız : Kütüphane : M i lattan Önce : numara : neşreden : Ölüm tarih i : sayı
: sayfa
: sadeleşti ren : tercüme, tercüme eden
: Türkçe yazma
: ve benzeri , benzerleri : ve devamı : varak
XI
Gi R iŞ Islam dünyasında, düşünce hareketlerinin kelam, tasavvuf
ve felsefe olmak üzere üç ayrı yönde gelişme gösterdiği bilinmektedir. YJJL yüzyılda başlayan tercüme hareketleriyle E9rsçcı. -��-�x�: Şq,ry_cı_n.��Sans�itçe _ _v._�-�abatça'dan yapılan tercümele�_9-��cun_da y�bancı kültürlerle ilişki kuran, böylece . �ainata ve <?laylar!l �cıh!l f���_lı �ir cı.2!��!!Eakr::n!l_�va!ltajını eld_� ��enm.g�l_ü_
m��-��şünür y�_ �ilgi_�l_e�ı�cı- za�����il!�- v�!.�. sefe�i_!1 _ _ �_�r9_a.lında_ �_!:ü_rı yı:ı�.f!.l�Y�.E��!�E�a.E: X. yüzyıl sonlarına gelindiğinde ise, Islam bilim ve düşüncesi hemen her alanda orijinal eserlerini vermiş, kendi kültür dünyası içinde klasiğini vücuda getirmişti.
Üç _yüz_y_ı!dan _b� ri g_rı;ıfiği_nl.Y9.!5��J!�ı::ı ... �l:!. �Qitür 0J.!L_y�yı� �adar b� _ _geli§im_ 9.tcı@i!lLY.Q����!��di�se_�e aynı düzeyde tutma��_ı _ _ b_�şcı���i_lrTl_iş_t��-Ji�-�_rih����are_f2..!elsefe ve kelamla il-9l!.�!elif ��_i_l�rı--���-�E!rde..!._�üşünce alanında ortaya yeni bir proble�-��-nrn.��!_ğ_ı _ _gibi, bu_j�-�!�!elinj�_J.ç_� bir arada işlen� görme��yi�_. __ �!!.��-cı�a.!...J>J.r_ yana bırakılırsa XIX. yüzyılın ilk yc:�:.r!�!.ll�_ge_liı:-ıc�x� ��da! __ �u durum böyle devam edecek ve bir eser
. . ���- -�ı:�am. .... ���---��- fe_����-R��b.��-�_eri�� birlikte �htiva ed�c��_ir. Bu arada Şehabeddin Sühreverdi ei-Maktul (öl.1191 )'ün temsil ettiği lşrak felsefesi ile Muhyiddin lbn Arabi (öl.1240)'de sistematiğine kavuşan vahdet-i vücut felsefesine de yer yer atıflarda bulunulduğunu belirtmemiz gerekir.
Bu söylediklerimizin yanında şunu da hemen belirtmemiz gerekir ki, gerek Islam dünyasının genelindeki ve gerekse Selç_��lu':_e Os_r_nanlı Devlet!��eki_��lsefe ve bilim faaliyetlerinin c!_u��r::n_lı __ �e_ i�J�-�n�_ yeter� bil�mse�?.alışmalar yapılmış
deği�dir.[1J Bu yüzden bugün Islam dünyası, özellikle de Osm�nlı_dö!:Je_�inc!��---!!�! ve_ felsefi hayatın �urur:r_:� hakkında ��umlu olurr:ı�L!�. __ ÇE3_Ş_�! I _i __ de2l�rı.çlirmel��j'�Pılmaktadır._ ��cak ��n�-��a-�i��y�p_ı)a� �eni _ar�_ş�ı!!2:1��ar, �z
-�-�-<:>!�!i_E_�g-��':..��dar
sahip olun_e:u!yargıl_arın ne �er�c_e is���t!i �ey_�_ isabe!�iı: ��?��lı hakk��0���_!�i-��!::!2!1ektedir. Bu_ ra�ışma da sözünü �ttiğim_iz yar��!�!ı�_�oğruluğu Vf!Ya yanlışlığı konusunda bir fikir ��rrneye yönelik ara_��r-��-�-��an _biri olara�-9�_9_eğerlendirilebilir.
t?�rad�--!�!�eJT v_e_rl2�_ntı�T_r_alıt,m_��rını sunmaya çalıştığımız �s·��--�fendi'nin de içi���_y_eti�i9l_ v_�_y�)�ca --�-�<?�-�1����-�a görev yaptığı bir Osmanlı eğitim-öğretim kurumu olan med-- .. . - · . ·· �· - -------· · .... ------------ --
����!�rl�!!_!l!!�bilgi_ ver!lle� !sabetli olur.
Tarihi kaynaklara göre Osmanlı devletinde ilk kurulan medrese Orhan Bey zamanında 1 330 yılında açılan lznik Med� resesidir. Burası gerek bina ve gerekse eğitim-öğretim bakımından Anadolu Selçukluları devrinde açılmış olan medreselerin bir devamı niteliğinde olup, ilk müderrisi de Davud-ı KayserT (öl. 1 350) 'dir. (2) Osmanlı Devleti'nde kurulan_ ikinci medrese . ise Lala Şahin tarafından Bursa'da kurulan med-
(1) Osmanlı düşünce hayatı il� ilgili bilgi verebi/eceği düş!jnülen islam Felsefesi tarihlerinde konuyla ilgili hiç bir bilgi bulunmamaktadir. Bunlara Ornek olarak: Macit Fahri, A history of istamic Philosopy. New York- 1983: T. J. De Boer, The History of Phi/osophy in islam. London 1970: De Lacy O'leary, Arab/c Thought and its Place in History, Lopdon-1968. v.b. verilebilir. Bu eserleif Türkçeye çevirenler de maalesefOsmanlı Dönemiyle_ ilgili bunlara herhangi bir efc yapmatilış/ard ır. Burada şunu da belirtelim ki, Türkçe yazılan Islam Felsefesi tarihlerinde de osman/ı dönemi ile ilgili maalesef yeterli bilgi yoktur. (2) An, Künhü 'I-Ahbiir, c. V. Tarihsiz-istanbu/. s. 49-52; Arif, "Devlet-i Osmaniye 'nin Teessüsü ve Takarürü Devrinde ilim ve Ü/ema". Daru'/-Fünuiı Edebiyat Fakültesi Mecmuası. S. 2. Tarihsiz-istanbu/. s. 143-144: Adnan Adıvar, Osman/ı Türkleri'nde ilim, ist.-1982. s. 15-16: ismail Hakkı Uzunçarşılı, Osman/ı Devleti'nin ilmiye TeŞkilatı, Ank.-1988, s. 1: Taşköprü/üziide, eş-Şakiiiku'n-Numaniye (nşr. A. Suphi), ist.-1985, s. 7; Osman Turan, Türk Cihan Hakimiy_�ti Mefkuresi Tarihi, ist.- 1980, s. 354; Hüseyin Atay. "FatihSüleymaniye Medreseleri Ders Programları ve icazetname/er". Vakıflar Dergisi. s. XIII, Mustafa Bilge. ilk Osmanlı Medrese/eri. ist.-1984. s.5-6 ve 66-67.
2
resedir ki, bu bir Osmanlı vatandaŞının yaptı rdığı ilk medresedir.(3) Osmanlı Devleti, kuruluşunu müteakip fetihlerle nasıl hızla gelişmiş ve büyümüşse, aynı zamanda bu büyüme ve gelişmeyi medrese kurma ve geliştirmede de sürdürmüştür.
Osl!l_anX�� _kljru!a�--��J��--�edre����r-�_E_��ığımızda. burala_��a ��Ut�:Jial") mantık_der�l�rinin dışında, fels.�f�=U!� ilgil_i, _!52_�ular genelde Kela�_ -�itapl��ı iç�risinde münakaşa_ edilerek_ �nlatılmal<tadır. Özellikle Tusi (.öl. 1273)'nin Tecrid ei-Kelam adlı eseri ve buna XIV . yüzyıl ile XV . yüzyılın ilk yarısında yazılan şerhler. Yunan felsefesinin tartıştığı konuları Islam kelamına sokmuştur. (4J Bu bakımdan Islam Kelam ilminde artık salt felsefi konular tartışılmaya başlanmış ve bu durum, Osmanlı Devleti'nin hemen hemen tüm asırlarında devam etmiştir. (5J Dolayısıyla �lj __ ��dres��er�e __ lll�!l�!�· _ f�l��f-�--�e-���r�nomi �bi derslerin_ okutulduğunu da bljra..�� __ h_S.ITl_�n·.��-l!!_'t�li'!l_:___
Osmanlı Devleti'nin ilk devirlerindeki medreselerde KalamFelsefe karışımı dini-akli ilimler öğretisi, yeni fikri ve ilmi· spekülasyonlar sunmamasına, Ortaçağ Islam dünyasındaki canlılıkta olmamasına rağmen bu yöndeki tedrisat, yine de devam etmekteydi.
Bu arada bir istisna olarak Fatih devrindeki bilim ve fikir hayatında bir canlılığın ortaya.çıktğını görmekteyiz. Bilindiği gibi, Fatih, lstanbul1un-ieiilii1Tffiöi9ai<ip-'baŞ'keni ·yaptı� ı bu şehirde derhal maddi ve manevi imar faaliyetlerine başladı. Inşa ettirdiği camiinin etrafında yaptırdığı medreseler, kendisinden sonraki Osmanlı medreselerine her bakımdan örnek teşkil etti.
(3) Arif, a.g.m .. s. 143: A. Adıvar. a.g.e .. s. 16. . (4) M. Horten. "Felsefe". i.A. (MEB). c. 4. ist. - 1977. s. '544.· (5) Katip Çelebi. Keşf ei-ZünOn. c. 1, ist.-1971. s. 677-684: i. H. Uzunçarşılı. Osmanlı ilmiye Teşkilatı. s. 23-27.
3
Medaris- i semaniye" veya "Sahn-ı seman" diye anılan bu medrese ler in arkasına da "Tet imme" den i len daha küçük medreseler i nşa ett irmişt i .
f.�ib.·l�---����_ğu __ b.� .. l!l�<1�e:�ı:lerin d_ers programlar ı n ı Mol la Hüs rev (öl . 885/1 480) Ali Kuşçu (öl . 879/1 474) ve Mahmut Paşa (öl . 1 474) gibi dönemin ünlü bilginleri yapmıştı . (6J Fatih'in çeşitli kaynaklar tarafından nakledilen vaktiyeleri incelendiğinde, bu medreselerin her türlü ihtiyaçları için ayrılan tahsisatın yanında, bu medreselerde hangi derslerin ve ne gibi eserlerin akutulacağı belirtilmiş, özellikle ilm-i kelam'dan Haşiye-i tecrid , Şerh-i mevakıf ve Şerh-i mekasıd' ın okutulması istenmiştir. Ayrıca bu medresenin baş müderrisinde aranan özellikler, vaktiyede şöyle belirtilmiştir : " . . . Semaniye medreselerinden her biri için baş müderris olmaya açıkca hak kazanmış ( . . . ) mümtaz bir müderris tayin olunsun . . .
" (7).
Görüldüğü gibi Fatih baş müderrisin akli ilimiere sahip olmasını özellikle belirtmiştir. Kendisi de bizzat ilimle uğraştığı gibi inancına bakmadan alimiere hürmet etmiş, bunlara tercümeler yaptırmış, Topkapı Sarayında kurduğu kütüphanedeki Arapça ve Farsça yazma eserlerin dışındaki Grekçe ve Latince gibi yabancı dillerden yazmaların sayısının 587'yi bulduğu ifade edilmektedir (BJ. Onun ilim adamlarına verdiği değer ile gösterdiği itibar gerek Anadolu Beyliklerindaki ve gerekse komşu müslüman devletlerdeki oilginlerin lstanbul'a toplanmaianna vesile olmuş, bunun sonucu olarak ilim, düşünce ve kültür hayatında büyük bir canlılık meydana gelmiştir.
(6) A. Adnan Adıvar. Osmanlı Türklerinde ilim, s. 46: i. Hakkı Uzunçal'flll, 9Jıpıan/ı Devletinin ilmiye Teşkilatı, s. 7: Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, S\.]) Cahit Bal- •
tacı. XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medrese/eri. s.46-47 (7) i.H. Uzlınçal'fllı. a.g . . e. s. 8-9: A. Adıvar. a.g.e. s.44-45:H. Atay. a.g.e. s. 83-88. (8) A. Adıvar. a.g.e. s. 34.
4
Sözge l im i Fat ih döneminde fe lsefe , ahlak ve s iyasete dair eser veren ler arasında Molla Şemseddin 'Fenarl (öl . 834/1431 ), Ali Amasyavl (öl.875/1480), Ali Kuşcu (öl . 1474) , Kutbuddin lzn i kl (öl . 885/1480), Molla Hüsrev (öl .1480) , Sinan Paşa (öl .901/1495), Hocazade (öl.893/1487) , Molla Lütfi (öl . 900/ 1 494) , Hatipzade (öl . 901/1495) ve Muslihuddin Kestelll (öl .901/ 1 495) 'yi sayabiliriz (9).
Akli ve telseti ilimleri teşvik eden, hatta telseti meselelerin huzurunda tartışılmasından büyük bir haz duyan Fatih'in bu özelliğini belgeleyen iki olay vardır: Birincisi, Fatih döneminin iki büyük alimi olan Hocazade Muslihiddin Mustafa ile Molla Mehmet Zeyrek (öl.1 459 ) arasında yedi gün süren "tevhld" konusundaki tartışmaları O, bizzat takip etmiştir. (10)
Ikincisi ise yine o dönemin en ünlü bilginlerinden Hocazade ile Alaeddin Ali Tüsi'ye Gazzall ve lbn Rüşd'ün Tehafüt'lerini esas alarak yeni birer "Tehafüt" yazmalarını, ayrıca bu iki düşünürdan aynı konuyu kendi huzurunda tartışmalarını istemiş olmasıdır.(11J Böylece Fatih ilim, fikir, sanat ve siyaset alanında açmış olduğu· bu yeni dönemde, başkent yaptığı Istanbul' un, Doğu Islam dünyası ile Batı Hırıstiyan dünyasının buluştuğu önemli bir merkez olma idealini gerçekleştirmiş oluyordu. Zira O, kurduğu imparatorluğun sadece askeri güce değil, aynı zamanda ilme, düşünce ve sanata dayanan, Islam'ın getirdiği adalet ve hoşgörüyü ilke edinen bir imparatorluk olduğunu bütün cihana ilan etmek istiyordu.
(9) i.H. Uzunçarşılı. a.g. e. s. 21 : A. Adıvar. i.A. M.E.B. "Ali Kuşçu" c.1 , ist. -1978, s. 321 -323: Ali. Kiihnii'l-ahbar. 1 . . 39: A. Adıvar. a.g.e. s. 47-48. (1 0) Taşköpriilii-zade. eş-Şakayiku 'n- Niimaniye. s. 123-125: Adıvar. a.g.e. s. 40-50. (1 1) Taşköpriilii-zade. a.g. e. s. 98-99: Katib Çelebi. Keşf, c./. 513: Mehmet Tahir, Osmanlı Miiellifleri, c. /., s. 293-294.
5
Ayn ı yoğunlukta olmasa da bu feyiz l i ve verim l i ça l ı şmalar ın XV I . yüzy ı l ı n son ceyreğine kadar devam ett iğ i söylenebi l i r . Mesela Kanuni Su ltan Sü leyman , Fatih 'in s istemin i esas alarak inşa etti rd iğ i Süleyman iye Cami i 'n in etraf ı nda yapt ı rd ığ ı medreselerinden b i rin i matemat iğe, diğerin i de t ıbba ayı rmışt ı . Ayrıca Fatih Vaktiyesi 'nde olduğu g ib i , Süleymaniye Vaktiyesi 'nde de müderris i n akli ve nakli i l imleri b i len ve bu i l im leri her düzeyde tartışacak kapasiteye sahip biri olmas ın ı şart koşmuştu . Bu yüzy ı lda Osmanl ı i lmi z ihn iyet in i bütün boyutlarıyla temsil eden ve Tokat l ı Molla Lütfi 'n in talebesi olan Şeyhül islam lbn Kemal (öl . 1 533} ile onun talebesi Şeyhül islam Ebussu'Od Efendi (öl . 982 1 1 574) 'dir . Özel l ik le lbn Kemal , Hocazac;je'n in Tehafüt 'üne yazd ığ ı haş iye i le fe lsefe problemlerine tam anlamıyla vakıf olduğunu ortaya koymuştur . Ayrıca onun, Ehl- i Sünnet it ikad ın ı savunmak üzere kaleme ald ığ ı çeşit l i risalelerde dini tefekkürü akı l ve mant ı kla temel lendirerek Anadolu'da yay ı lma istidad ı gösteren Safevi- Ş ii propagandas ı n ı k ı rd ığ ı b i l inmektedir . Bu bakımdan denebi l i r ki lbn Kemal , XVI . yüzy ı l Osmanl ı düşünce hayat ına si l inmez damgas ın ı vuran bir mütefekki rdir .
Gerek bugüne kadar gelen eserleri ve gerekse i lmi ve f ikri şahsiyet i lbn Kemal' i n önemin in büyüklüğüne tan ı kl ı k etmektedir. (12J Katip Çelebi' nin de örnek olarak gösterdiğ i lbn Kemal , gerçekten de devrinin en geniş kültür ve perspektif ine sahip bir Osmanl ı düşünce adamıyd ı .
(12) Burada yeri gelmişken hemen belirtelim ki. bugün ibn Kemal'in ilmi ve şahsiyetini araştınnak üzere memleket/ olan Tokat'ta Prof. Dr. Süleyman Hayri Bo/ay tarafından bir Araştırma Enstitüsü kurularak, bilimsel sempozyumlar tertiplenmektedir. Ancak, maalesef bugün bu araştınna merlcezi kapanmıştır. Bunun yanında lbn Kemal'in i/mf ve fe/sen çalışmalarını bugünkü dile kazandırarak, onun K e/am-Felsefe konsundaki görüşleri üzerine akademik çalışmalar da yapılmaktadır. ibn Kemal'in K e/am-Felsefe görüşlerini Ahmet Arslan yayınladığı çeviri ve araştırmalarıyla ortaya koymaya çalışmaktadır. ibn Kemal'in düşünce dünyası ile ilgili daha geniş bilgi için b/ez. : Ahmet Arslan. Haşiye ala't- Tehafüt Tahlili. ist-1987: Kemal Paşaziide. Tehafüt Haşiyesi (Çev. Ahmet Arslan). Ank.- 1 987.
6
Fat ih medreseler inden yaklaş ı k bir as ı r sonra Kanun i Su ltan Sü leyman, Fat ih ' i n s istemin i esas a larak Sü leymaniye medreseler in i kurmuştur . Kanuni gerek ku rduğu bu medresedeki yen i bölümler ve gerekse devr inde tesis ett i rd iğ i d iğer medreseler le s isteme önemli gelişmeler kazandırmıştır. (13) N itekim Kanuni Devri ' nde deniz coğrafyacılığında büyük bir hamlenin gerçekleşt i ri ld iğ i o dönemin iki büyük amiral i Plrl Reis (öl . 1 554?) ve Seydl Al i Reis (öl . 1 562) ' in eserlerinde görülmektedir . Ayrıca aritmetik-matematik ve diğer konularda eser veren Matrakç ı Nasuh (öl . 1 534?) i le mimarlde bugün dahi dünya çapında bir dahi say ı lan M imar Sinan (öl . 1 588)'ı Kanuni devri b i l im anlay ışın ı n seviyes ine örnek olarak gösterebi l i riz . (14). Fakat sözün buras ı nda hemen ifade edel im ki , Kanuni devrini �emen müteakip Osmanl ı medreselerindeki b i l imsel faal iyetlerin bu h ız ı , kes i lmiş , hatta o lumsuz anlamda bir takım gel işmeler de kendin i göstermeye başlamışt ı r .
N itekim XVI . Yüzy ı l ı n i kinci yarısında , yan i 1 Şubat 1 576 (29 Şevval 983)'da Istanbul , Edirne ve Bursa kad ı lar ı na ve onlar arac ı l ı ğ ıyla müderris lere h itaben gönderi len bir fermanla medrese öğrenci lerin in n izarnın ın bozulduğundan bahisle bu konuda tedbir a l ınmas ı istenmektedir . Bu termanda mülazemete kadar bir öğrencin in okuyacağ ı medreselerle bu medreselerdeki ders müddetleri ayrı ayrı gösteri lmişt ir . (15J Görüldüğü gibi artı k s istemde bazı aksaklıklar ın varl ığ ı kabul edi ld iği gibi , önlem al ınmas ı yönünde de g i riş imler yap ı lmaya baş lan ıyor.
{13) i. H. Uzunt;.aFftlt, a.g.e., s. 33-34: Cahit Baltact . a.g.e., s. 48-50: Osman Ergin. Türkiye Maarif Tarihi. c. /. /s.t.- 1939. s. 86: Hüseyin Atay. a.g.e. s. 89. {14) A. Adtvar. a.g.e. s. 73-4.: Hüseyin Atay. "Fatih Süleymaniye Medreseleri ders program/an . . . ". Vaktflar Dergisi. s. 180. (15) i. H. Uzunçarştlt . a.g.e. s. 13-14.
7
XVII. yüzyı lda Osman l ı medreseler indeki eğitim ve öğret imin durumu, öze l l ik le akli i l imieri n yeri n i tesbit için, bu asrı n en önemli i l im ve f ik i r adamı olarak temayüz eden Katip Çelebi (öl . 1656) ' n i n konuyla i l g i l i i ler ide yer ve receğimiz tesbit ve görüş leri old ukça öneml id i r. Zira Fat i h döneminde her a landa baş layan yeniden can lanma hareketi, XVI . yüzy ı l ı n sonlar ına doğru zay ıf lamakta, n ihayet XVI I . yüzy ı la ge l ind iğ inde bu zay ıf lama tamamen durgun l uğa ve çözü lmeye dönüşmekted i r . Medreselerdeki bozu lmanın başlang ıc ı ve sebepleri i le bu konuda a l ı nmas ı gereken tedbir ler hususunda Kanuni'n in sadrazamı Lütfü Paşa (öl . 1 563) i le tarihçi Al l (öl . 1 008 1 1 599) , Koçi Bey , Tarihçi Naima (öl. 1 71 6) ve Mehmet Hal ife bize oldukça geniş bi lgi vermekted ir ler. (16)
Ş imd i de ad ı geçen devlet adamı, tarihçi b i lg in lerden bazılarının konuyla i lg i l i görüş lerini kısmen vermeye çalışalım: Bunlardan Lütfü Paşa , i lmiye sınıf ın ın bozu lmaya başlad ığını ve alınması gerekl i tedbirleri şu şekilde bel irtir : " . . . Müderrisler ve ülema toplu luğu birbirin i çekemezler. Onların birb i ri aleyhine söyledikleri şeylere inanmayıp , re isieriyle görüşüp, bi lg in ier in rütbe ve derece lerine göre araştırma ve yoklama yapmak gerekir . . . "
(1 7J Asıl ad ı Mustafa b . Ahmed b. Abdülmevla olan tarihçi All de i lmiye s ı n ıf ı nın bozulmas ın ın birçok sebebini izah eder ve n ihayet bu konuda şu değerlendirmeyi yapar: Medreselerdeki i lmiye s ı n ıfı 1 552'den sonra bozulmaya başlad ı ; çünkü ülema arasında gerçek i l imle uğraşmanın yerin i gösteriş aldı. Ayrıca devlet adamları da ülemaya gerektiği şeki lde it ibar
(1 6) Daha geniş bilgi için bkz.: Lütfü Paşa. Asafniime. s . 18 vd.: Ali Künhü 'l-ahbiir. 1 . 34-38: Koçi Bey Risalesi s. 52-54. 84-85: Naima, Tarih, c. V, s. 228-380. 4 1 7, 428 ve c. VI, s. 150-152: Mehmet Halife. Tarih-i GilmanT. s. 95-96. (1 7) Lütfü Paşa. Asafniime (Hzr. Ahmet Uğur), Ank. 1982. s. 18.
8
etmemeye başlad ı lar(1BJ, d iyen Arı konu üzer inde çeş it l i yon leriyle ı s rarla durur.
Sultan IV. Murat ve Sultan ibrah im'e sunduğu layiha larda medreselerdeki bozu lman ı n 1 594'ten it ibaren baş lad ı ğ ı n ı söyleyen Koçi Bey, b u bozu lmay ı şöyle an lat ı r: 1 594'ten sonra s ı k s ı k azio l unan Şeyhü l is lamlar ve Kazaskerler, bu azi l korkusundan devlet adamlar ına dalkavukluğa başlad ı lar . Pad iş,ah huzurunda hak sözü söylemez oldular. G ittikçe işe hat ı r kar ışt ı ,
hatta sonunda halktan beş-on b in akçe karş ı l ı ğ ı mülaz ım olanlar çoğald ı . Böy lece cahi l le al im ayı rdedi lemez oldu . (19J Koçi Bey, bozu lmay ı gösteren bu eserinde bozulmanı n önüne geçmek için al ı nmas ı gereken tedbirleri de s ı ralar. (20J
As ı l ismi M ustafa olan ve XV I I . Yüzyı ldaki öneml i Osmanl ı müverrih ve vak'anüvis lerinden Naima, Onyedinc i Yüzy ı l olayları n ı an latt ığ ı eserin in i lg i l i yerlerinde üleman ı n bu dönemdeki bozuk düzen in i çeş itl i ves i lelerle anlatmakta ve ona göre i lmiye s ın ıf ı nda şu tür yan l ış l ı klar ve haksız l ıklar yap ı lmaktad ır : Kad ı ları n tayin inde haks ız l ıklar yapı lmakta , kad ı ve müderris leri n tayin inde rüşvet a l ı nmakta , hatta gerek Şeyhü l islamlar ve gerekse Rumel i ve Anadolu Kazaskerleri b i rbir lerini cahi l l i kle , adam kay ı rmakla, rüşvet almakla suçlamaktad ı rlar.(21J Naima , halk ın bi le kabul edemiyeceği kad ı tay in lerinde Rumel i ve Anado lu Kazaskerlerin in müth iş yolsuzluklar yapt ı klarına misal olarak; rüşvet le kad ı tayin edebi lmek için kad ı ları öldü gösterd iklerin i , ö lmed ik d iye gelen kad ı lara da "üzülme, sana da birşeyler yaparız" d iye yine on-
(18) Ali. a.g.e. c. /. s . 34-38. (19) Koçi Bey Ridlesi (Sdl. Z. Danişmend). Ank. -1985. s. 52-53. (20) Koçi Bey. a.g. e. s. 54. 84-85. (21) Naima. Naima Tarihi. c. V. is ı. -1280 (h). s. 228-380.
g
lardan da rüşvet a ld ı kları n ı ve böylece kad ı lar ı b i r devr-i daim i le doland ı rd ı klar ı n ı gayet aç ı k ifadelerle an lat ı r . (22) Bu açı klamalar göstermekted i r ki , artı k i lmiye s ı n ıf ı içerisi ne dev let i n h içbir müesseses inde o lmamas ı gereken , hele i lm iye s ı n ıf ı nda hiç o lmamas ı gereken haksız lık ve olumsuz uygulamalar maalesef nüfuz etmişt ir .
Yukarda görüşlerin in bi r kısmını ald ığ ım ız bu bi lg in ler genel l i kle , Osmanlı 'daki çözülme ve geri lemey i , Fat ih 'den beri devam etmekte olan kadim medrese nizarnın ın bozulmas ına ve bu alandaki haksız uygulamalara bağlamaktad ı rlar. Bundan sonraki sayfalarda ise , XV I I . Yüzyı l ın en önemli Osmanl ı bi lgin ve düşünürleri nden olan Katip Çelebi ' n in konuyla i lg i l i düşüncelerin i özetle bel i rtmek istiyoruz. N itekim Katip Çelebi , medreselerdeki bu geri lemenin asıl sebeb in i akli i l imler yerine nakli i l imiere ağırlık veri lmesine ve akli b i l imlerle felsefen in horlanmas ına bağlamaktad ı r. Şimdi sözü Katip Çelebi'ye bırakıyoruz :
Osmanlı Devleti ' n in ortalar ına (XVI . yüzy ı l ı n i lk yarısı) kadar, müslümanları n feth inden sonra da D iyar- ı ROm'da felsefe ve hikmet teşvik gürüyordu . Bu yüzy ı l larda insan ın değeri tahsi l in in derecesiyle ve onun akli ve nakli i l imiere olan tam vukOfiyet iyle ölçü lürdü . Bu as ı rlarda akli ve nakli i l imleri şahısları nda toplayan önemli al imler de vardı . Mesela Şamseddin Fenari, Kad ızade- i Rumi, Hocazade, Al i Kuşcu , lbnü' l - Müeyyed , Mirim Çelebi , l bn-i Kemal ve bunlar ın sonuncusu olan lbnü ' l - H ınai (K ınalızade Al i ) 'd i r. Geri leme devi rleri geld iğ inde ise, i l imieri n i lerlemesi durdu ve baz ı müftiler in (Şeyhü l is lamlar) felsefe tedris ine mani o lmalar ı ve öğrenc i ler i
(22) Naima. a.g.e. c . V . s . 4 17-428.
10
(zaten var olan) Ekmel ve H idaye (23) dersler in i almaya yöneltt ikler inden i l imler eks i lmeye ve geri lerneye başladı ( . . . ) . Diyar-ı Rum'da i l imieri n çöküşüne sebep b u yukarıda zikredi len ler olup, lbn- i Haldun ve Şehabeddi n el- Huffal ' n i n de dediği g ib i , bütün bun lar bir devlet in çöküşünün işaret lerid i r .. .
"
(24)
Görüldüğü g ib i Katip Çelebi Osmanl ı Devlet i 'nde Ilmi gelişmedeki duraklamanın başlang ıc ın ı yaklaş ık XVI . yüzy ı l ı n i lk yar ıs ı olarak göstermekte ve bu durgunlukla geri lemenin en büyük sebebini medreselerden felsefe derslerin in kald ır ı lmas ı olduğunu söylemektedir . Daha da i ler i giderek bu durumu devlet in çöküşünün de bir işaret i saymaktadır . N itekim O, bir başka eserinde de şöyle demektedir :
" . . . Lakin n ice boş kafal ı kimseler Is laml ığ ın baş langıc ında bir masiahat için ortaya konan rivayetleri görüp cans ız taş g ibiakı l ları n ı kullanmadan- s�lt takl it i le donup kald ı lar. Asl ı n ı sorup düşünmeden red ve inkar eyledi ler. Felsefe i l imleri d iye kötüleyip yeri göğü bi lmez cah i l iken bi lg in geçindi ler ( . . . ) yere ve göklere bakmayı öküz g ib i bakmak sand ı lar. U lu Osmanl ı Devleti'n in i lk çağları ndan Su ltan Süleyman Han zamanına gel inceye dek felsefe ile şeriat i l imlerin i uz laşt ı ran gerçek araşt ı r ıc ı lar ün almışlardı . Ebu'l- Feth Sultan Mehmet Han Medaris- i Semani'ye'yi yaptır ıp kanuna göre iş görülüp okutulsun d iye vaktiyesinde yazmış ve Haşiye-i tecrid ve Şerh-i
(23) Hidllye. Burhaneddln A li (öl. 1 1 96-7)'nin fürO hakkında yazdığı Hidllyetü'l-mübtedı7 adlı eserine kendisinin yazdığı şerhtir. Ekmel: Ekmelüddin Muhammed b. Mahmud ei-BIIbertT (öl. 1384)'nin Hidllye'ye yazdığı elinllye adlı şerhtir. Bu eser Osmanlı medreselerinde çok beğeni/en ders kitaplarından biridir. (24) Kiltip Çelebi. Keşf. 1 .680.
1 1
Mevakıf ders ler in in okutu lmasın ı b i ld i rm işt i . Sonra gelen ler, bu ders ler fe lsefiyatt ı r d iye ka ldır ıp Hidaye ve Ekmel ders le ri n i okutmay ı akla uygun gördü ler . Yalnız bun la rla yet inmek akla uygun o lmad ığ ı iç in ne felsefiyat , ne H idaye ve ne de Ekmel ka l d ı . Bunun la Osman l ı ü lkesinde i l im pazar ına kesat gel ip bunlar ı okutacak olanlar ın kökü kurumaya yüz tuttu ( . . . ) Z ira b i r şey i i nkar , o nesneden uzak ve yoksun kalmaya yol açar . . . " (25J
Genel l ikle Osmanlı tarih araşt ı rmalar ı devletteki bu çözülüşün sebebi olarak med rese ve i lmiye teşkilat ı ndaki bozulmayı gösterir ler. Oysa bu gibi önemli tarihi hadiseleri tek b i r sebebe bağlamak mümkün deği ldir . Burada şu kadarı n ı ifade edel im k i , medresenin , i l im ve kültür hayat ı n ı n en güçlü ve veriml i olduğu Fatih döneminde var olan siyasi , sosyal , i kt isadi ve psikoloj ik ortam XV I I . yüzy ı lda artık mevcut deği ld i . Dolayıs ıyle medreselerdeki müfredat programları n ı n değişmiş o lmas ı çözülmenin sebebi değ i l , olsa olsa sonucu veya tezahürü olab i l i r.
Medreselerdeki bozulma ve geri leme XVI I . yüzy ı l ı n sonu i le XVI I I . yüzy ı l ı n i lk y ı l lar ında da devam etmişt ir . Bu yı l larda özel l ik le ikinci kez şeyhül is laml ık makamına get i ri len Erzurumlu Feyzul lah Efendi (öl . 1 703) 'n in i lmiye mans ıbları n ı kendi yak ın ları na haksız olarak dağıtmas ı ve bazı haks ız uygulamaları öyle bir hoşnutsuzluğa sebep olmuştur ki, neticede bu hal kendisi i le bazı yakın ları n ı n kat l i , nefyi ve azli i le Padişah l l . Mustafa'n ın hal'ine kadar varan 1 703 isyan ın ın çı kmas ına sebep olmuştur. (26)
(25) Katip Çelebi. MizAnü'l- hak fi ihtiy§ri'l-ehak. s. 20-21. (26) Fmdtklt Silahtar Mehmet Ağa. Nusr etn§me, c. 1 / , s. 120. 124-130. 140-144: Raşit Tarih, c. lll. 12-15. 77-78.
12
Burada hemen be l i rte l im ki. bütün bu o lumsuz örnekler arasında o lumlu örnekler yok muydu? Elbette ki vardı: z ira bu yüzyı l larda bir cihan devleti o lan Osman l ı 'n ı n i lmiye sın ıf ı n ı n tamamen bozu ldugunu söy lemek de oldukça yanl ı ş bi r degerlend i rme o lur. Nitek im 1673 y ı l ı nda Şeyhül is lam olan ve on üç y ı l bu görevde kalan Çata lca lı Al i Efendi (ö l . 1687 ?), bu konudaki en o lum lu örneklerden b i r id i r . Çünkü A l i Efendi, k imsen in etkis inde ka lmayan , i lm iye mertebelerin in tercihinde d ikkat ve t it izl ik gösteren ve o makamı her yönüyle dolduran bi r a l im id i . (27J Çatalca lı Al i Efendi g ib i örnek leri çağa ltmak da mümkün. Fakat şu da bir gerçek k i , devlette , öze l l i kl e de i lm iye sınıfında her şey eskisi gibi değ i l , hatta sorumlu b irçok insan tedbirler a lınması gerekt iğ in in farkında ve zaman zaman bu yönde teşebbüslerde de bu lunmaktadır.
Pad işah l l . Mustafa'nın hal ' i üzerine 1 703'de Padişah olan l l l . Ahmet dönemi ; tezimiz in konusunu teşki l eden Yanya lı Es'ad Efend i ' n i n gerek i lmi çalışmaları ve gerekse devlet h izmetinde görev aldığı dönemdir . Ayrıca bu yıliiar Avrupa'da da Aydın lanma Felsefesi ile T ecrübeci l iğ in gel iş ip yaygınlaştığı, Rusya'da Çar Del i Petro' nun yeni Rusya'nın hemen her bakımdan temel ler in i attığı yıl lardır. Bu bakımdan XVI I I . asrın bu i lk yarısında Osmanlı Devlet i ' ndeki i l im ve düşünce hayatının durumuna ve bu konudaki faal iyetlere değinmek faydalı olacaktır.
Osmanlı Devlet i XV I I I . yüzyılın başında artık Avrupa'dan geri kaldığının farkındadır ve bu yüzyılın başından itibaren ezeli hasmı olan Batıyla arayı kapatmak ve onun sahip olduğu i l im ve
(27) Raşid. Raşid Tarihi. c. 1. ist. -1282 (H.). s. 494.
13
teknolojiye sahip olman ı n gereg ine i nanmaktadır. Bunun için lll . Ahmet önce i lmiye s ın ı f ı n ı n bozu lan n izamına yen iden çekidüzen verebi lmek için 1715'de iki hatt-ı hümayün çı kartmış, (2BJ ayr ıca Avrupa'ya elçi ler göndermeye, kütüphanelerin sayıs ı nı çağa ltmaya karar alm ı ş , daha da öneml isi klasik Yunan te l setes ine da i r eserler i le Arapça ve Farsça 'dan b i rçok öneml i eser i tercüme ett irmek üzere heyet ler teşk i l etti rmişt ir. Bu cümleden olmak üzere Pa ris'e elçi o larak gönderi len Yirmisekiz Mehmet Çe lebi (öl . 1 732) ' n i n yan ı nda Fransa'ya götürdüğü heyette yer alan oğ lu Mehmet Said Çeleb i i le lbrah im Müteferri ka (öl . 1 745) memlekete döndükler inde, Sadrazam Damat lbrah im Paşa (öl . 1 730) 'n ı n i zn i ve Şeyhü l i s lam Yenişeh i r l i Abdu l lah Etend i (ö l.1 743) 'n in tetvas ıy la matbaayı kurdu lar . Bu matbaada bas ı lacak eserler in tash ihi iç in de ayrıca bizzat padişah tarat ı ndan ulema aras ı ndan b i r tash ih heyet i seç i lm işt i r.
B i r ü lkede fikri , i lmi ve kü ltürel i lerlemeye en öneml i katk ıy ı sağlayanlar ı n baş ı nda matbaanın ve kütüphanelerin de geld iğ in i bugün herkes kabu l etmekted ir . 1 729'da lbrahim Müteferrika' nın evinde kurulan i lk matbaada i l k olarak "Vankulu Lügatı" adıyla bi l inen Vanlı Mehmet b . Mustafa'nın tel if i "Sıhah-ı Cevheri'' adlı lügat kitabından i lk defa b in nüsha basılmıştır. (29J Şeyhü l is lam Abdul lah Efendi ' n in fetvasına göre, bu matbaada baz ı dini kitaplar hariç , lügat , mantık, hey' et , tarih , coğrafya, edebiyat , tıp ve telseteye dair eserler basılabi lecektir . Ayrıca bu
(28) Raşit, Raşit Tarihi. c . I V. s . 47-51. (Bu Hatt-ı hümayunlann birincisiyle mülazemetliğe hak kazanabilmek için her açıdan sıkı bir kontf'O/.getiriliyor ve boylece ülema çocuklarının mülazemetliğe haksız yere geçişleri engelleniyor. ikincisi ile de mülazemetlerin sayısı makul bir sayıya indiriliyor. Aynca bununla Edirue ve Bursa müderrislerinin mülazemet vermelerine son veriliyor. (29) Küçük Çelebi-zade ismail Asım Efendi. Tarihi (Raşit Tarihi Zeyli). s. 472-473: i.H. Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. c. I V. Ankara-1982. s. 159-162: Ahmet Refik. Alimler ve Sanatkarlar. ist.-1924. s. 230-235.
14
i l k matbaada bas ı lacak olan eserleri n tash i h i için de u lema aras ı nda içler inde Yanya l ı Es'ad Efendi'n i n de bu l undugu dört k iş i l i k bi r tash ih heyet i Pad i şah l l l . Ahmet taraf ı ndan teşekkül ettir i lmişt ir . Bu heyet i l k o larak bas ı lan bu lügat ı n tash ih in i ·
yapmıştır. (30J
Pad işah l l l . Ahmet, saraya arzed i len kitapların daha iy i değer lend i r ileb i lmes i ve i lme kabi l iyeti olanların bu kitaplardan daha çok yararlanabi lmeleri i ç in, kend i arzusuyla 1 7 1 8'de Topkapı Sarayı' nda inşasını başlattığı kütüphane, 1 7 1 9 'da kendi huzurlarıyla açıldı. (31) Yine aynı yıl Sadrazam Damat l brahim Paşa'nın Şehzade Cami i civarında yaptırdığı Darü ' I ·Hadis Medresesi i le kütüphanesi de açıldı. Bugün kütüphaneci l ik tarih i i le araştırma yapanlara göre l l l . Ahmet dönemi Osmanlı tarihinde kütüphanec i l ik açısından en veriml i dönemlerden birid i r . (32) Bu dönemde gerek matbaanın açılması ve gerekse kütüphanelerin çoğalması i lmi ve fikri yeni bir hamlenın başlatıldığının en önemli işaretler in i vermekted ir .
Şüphesiz kütüphanelerin çoğaltılması ve matbaan ın kuru lması i l im ve kültürün daha çok ve çabuk yayılmasını sağlamaya yönel ik faaliyet lerdir . Bu arada yine bu dönemde Avrupa'ya elçi lerin gönderi lmesin in amacı , siyasi mülahazaların yanında oradaki her türlü gel işmeden devleti haberdar etmek olmalıdır. N itekim 1 720'de Fransa'ya elçi olarak gönderi len Yir· misekiz Mehmet Çelebi 'ye Sadrazam Damat l brahim Paşa tarafından şu tal imatın veri ld iğ i söylenir. " . . . Vesait- i ümran ve
(30) Küçük Çelebi-zade ismail Asım Efendi. a.g.e. s. 471-473: i. H. Uzunçarşılı. a.g.e. s. 160-1 61. (31) Raşit. a.g.e. c. V. s. 1 28-129. 176-177. 207-209: ismail Erünsa/. Türk Kütüphaneleri Tarihi. c. //. Ank. - 1988. s. 68 vd. 77-78. (32) ismail Erünsa/. a.g.e. s. 77-83.
15
maarife dahi layıkıyle kesb-i ittila ederek kabil-i tatbik olanların takriri . . . "(33J. Yani Fransa'daki uygarlık, eğitim, öğretim ve kültürel alanlardaki gelişmeler tesbit edilerek Bab-ı Ali'ye bildirilecektir. Çünkü devletin eğitim kurumları sosyal hayatın gelişmesi ve teknolojinin kurulması ıçın gerekli bilgiyi üretmekten uzaktır. Dolayısıyla dışa açılmak kaçınılmaz bir hale gelmiştir.
_!5ültür ve l"!ledeniyet tcı�!hin_9�-�IJ�--�2_ı!_l11�!!!r:ı�-�rtı yaba�<_?_ı bilim ve kültür ürünlerinin tercüme edilmesidir. Bunun farkında -;;la_ri_ d���in-PadiŞ�tı� -i·iT�-Ah;.;,etii�··sad·��mı Damat lbrahim Paşa 30 kişiden oluşan bir tercüme heyeti kurmaya karar verirler. Özellikle teknolojinin gelişmesinde yararı olur düşüncesiyle Es'ad Efendi'ye Aristo'nun Fizika 'sını tercüme görevi verilir. Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin daha önce başladığı ŞehrezOrinin eş-Şeceretü'l- ilahiyye adlı eserinin dördüncü risalesinin tercümesi de tamamlattırılır.
Fe��e Y.f!.�ili�--�a-�-��-n�b.Ci�ı-�_ın:ıız.��--�91t�������������� �e bilim birikimlerinin farklı toplurnlara geçişinde en önemli çasıtan;n-Ç�Viri .. fa�iiyetleri�iduğunu-gö-rora-z:· su ·ııiı·sus, ııkÇa9 fel�ef;-·ve ·· ·bilirri. ��-erleririf�··oı1aÇag'da-···ıslam dünyasına geçişinde Grekçe'den Arapça'ya yapılan çevirilerde, Islam bilim ve düşünce birikiminin yazılı metinlerinin Ortaçağ'ın son dönemleriyle Rönesans döneminde Latince ve diğer Batı dillerine tercümelerinde çok açık olarak görülür. Burada önemli olan konu, bu çeviri faaliyetleri sonucunda yeni felsefi ve ilmi birikime sahip olanların, bu alanlarda olağanüstü gelişme ve başarı kazanarak medeniyet öncülüğünü üstlenmeleridir. Bu
{33) Enver Ziya Kara/. 7anzimattan Evvel Garplılaşma Hareketleri", Tanzimat/. s. 19.
16
tarihi gerçekten hareket eden l l l . Ahmet ve onun Sadrazamı Damat l brahim Paşa felsefe ve bi l imin her alan ına yönel ik eserlerin çeviri faal iyetler ini büyük bir h ızla başlatm ışlard ı r.
Bu çeviri faal iyet leri konusunda pek çok örnek gösteri lebi l i r : Sadrazam Damat lbrahim Paşa , devrin şairlerinden Nedim Efendi (öl . 1 730) 'ye Derviş Ahmet Efendi (ö l . 1 702) 'nin "Sahaifü' I -Ahbar' adl ı eserin in 1 71 9 y ı l ı nda sade bir di l le Türkçe'ye çevirme görevin i verd i . Şair Ned im bu çeviriyi 1 729'da tamamlad ı . (34) Sadrazam lbrahim Paşa , 1 725 y ı l ı nda ise aralarında Yanyal ı Es'ad Efendi 'n in de bulunduğu bir çeviri heyeti teşekkül ettird i . Bu heyete Antepl i Bedreddin Mahmut(ö l . 1 45 1 ) 'un ("Aynf' ad ıyla meşhur olan bu zat, lakab ına izafeten "Ayni Tarihi" d iye aı;ıı lan tarih kitabın ın müel l ifid i r) . " lkdü' ICüman ti Tarih-i Ehl i 'z-Zaman" isiml i y irmidört ci lt l ik eserin i bölüm bölüm, kıs ım kıs ım Türkçe'ye tercüme ett irmişt ir . Ayrıca lbrahim Paşa kurdurduğu sekiz kişi l ik bir başka tercüme heyet ine de Handmir(öl. 1 535)' in "Habibü's-Siyer'' is iml i eserin i Türkçe'ye çevirtmişti r. (35)
-
Bu_d�_!!emde yapı lma�13_
ba�lanan ���i!� . . !�����tlerin in bo-��ları olduk�a genişti r. Nitekim, lbn Haldun(öl . 1 406) 'un "Mukaddime" adl ı eseri nin büyük bir kısmı ilk kez 1 8. Yüzy ı l Osmanlı Şeyhül islamiarından Pirizade Mehmet Sahib Efendi tarafı ndan 1 730 y ı l ı nda Türkçe'ye çevri lmiştir. (36) 1 730'daki isyan ve karış ıkl ı klardan sonra da bu çevir i faal iyeti kısmen devam etmiştir. Mesela lbn Sina'n ın "el-Kanun fi't-Tıbb"ı Tokat' l ı Mustafa b . Ahmed b. Hasan adı nda bir hekim tarafından l l l .
(34) Ahmet Refik. a.g.e. s. 213-215. (35) Küçük Çe/ebi-zjde ismail Asım Efendi. a.g.e. s. 351-361. (36) Ahmet Arslan. ibn Haldun 'un ilim ve Fikir Dünyası. Ankara-1917. s. 33.
1 7
Mustafa döneminde yaklaş ı k 1 765'te Osmanl ı Türkçe'sine çevri lmişt ir . (37)
Bu çeviri faa l iyet lerin in en önemlis i ise hiç kuşkusuz bu araşt ı rman ın da temel konusunu teşki l eden Yanyal ı Es'ad Efend i 'n in Aristo'nun temel eserleri n i G rekçe'den devri n i l im d i l i o lan Arapça'ya çevirme faal iyet idir . Yanyal ı Es'ad Efendi , bu çevı rı faa l iyetlerini tamamen Sadrazam Damat lbrahim Paşa' n ı n teşvik ve destekleriyle yapt ığ ın ı kendi ifadeleriyle eserlerinde beyan etmekted ir .
Görüldüğü gib i kültür politikas ı aç ıs ı ndan Doğu 'dan , ve Bat ı 'dan birçok eserin tercümesi Osman l ı Devlet i 'n in bu i ki dünyaya açı lmas ın ı sağlayacakt ı ; fakat ne yaz ık ki muhteva it i � barıyla özel l ikle Aristo'nun Fiz ika's ı ve Şehrazuri'n in Şeceretü' l l lah iyye's i aras ı nda hiçbir fark yok gibiydi ve ik is i de l ıkçağ fiz ik felsefes ine a i t hareket ve değişim teori lerinden başka b i rşey deği ld i . Burada dikkati çeken husus Paris' i görmüş olan Yirmisekiz Mehmet Çelebi'n in Bat ı 'daki b i l im devriminden habersiz görünmesid i r. Devletin bu kadar imkanları n ı seferber etmesi karş ıs ında şayet Yeniçağ fiziğine ait eserler tercüme edi lmiş olsayd ı hiç şüphesiz sonuç çok farkl ı o lacak ve bunca yat ı r ım da boşa g itmeyecekti .
Son olarak denebi l i r ki XVI I I . yüzyı l ı n başları nda Osmanl ı _Devlet i b i l im ve kültür hayat ı açıs ından b ir çı kmazda bulunduğunun farkına varmış , bu problemi çözmek için ciddi ad ımlar atmışsa da 1 730'da ç ıkan tal ihsiz b ir ayaklanma neticesinde bütün bu olumlu gelişmeler sonuçsuz kalmışt ı r.
(37) Daha geniş bilgi Için bkz.: A. Adıvar. Osm. Türlc. ilim. s. 188-205 (lll. Mustafa döneminde yapılan bu çevirinin adı Tabhtzü'I-Mathun'dur. Bu çevir/yi beş yılda tamamlayan Tokatlı Mustafa, bu çevirisinde Kutbeddin Şirazt'nin Kanun şerlı/nden istifade etmiştir. Burada şunu da belirtelim ki, lll. Mustafa döneminde bunun dışında daha birçok çeviri de yapılmıştır.): ismail Yakıt, ibn Sina Felsefesi ve ortaçağ A vrupa'sındaki Etkileri, (A.M. Goichon 'dan yapılan aynı ad altındaki çeviriye yazılan Önsözden). ist. 1986. s. 1 1.
18
B i R i N C i · e Ö L Ü M ES ' A D EFENDi'N iN H A YA TI
XVI I I . yüzy ı l ı n i lk yar ıs ı nda büyük bir üne kavuşan ve devrin b i lg in leri tarafı ndan "Es'ad Hoca" , "Es'ad Efendi" ünvanlarıyla da an ı lan Yanyal ı Es'ad Efend i , yazmış olduğu bütün eserlerinde "Yanyavi" n isbes in i kul lanmaktadır .
Osmani ı a l imlerin in çoğu gib i , onun da doğum tarih i kes in olarak b i l inmemektedir . Çağdaş ı ve tezkira yazarı Ramiz ondan "Es'ad Hoca" olarak bahsetmekte ve bu durum sonraki kaynakları n çoğu tarafından tekrarlanı rken (31iJ, baz ı ları da ondan "Mehmet Es'ad" olarak söz etmektedi r(39J. Babas ın ın adı Al i , Dedesininki ise Osman , baz ı kaynaklarda ise büyük dedelerinden birinin ad ı da Mustafa olarak belirti lmektedir. Buna göre E�'ad Efendi' n in a i lesinin dört nesi lden beri Yanyal ı olduğu anlaş ı lmaktadı r. Burada şu hususu· da bel irtmek gerekir ki, Es'ad Efendi hakkında i lk ve en geniş kaynak onun dostu olan Sal im' in T ezkire's id i r.
Öğrencil iği
Es'ad Efendi i lk tahs i l in i doğum yeri olan Yanya'da yapt ı . l ık hocaları aras ında Yanya müftüsü Mehmet Efendi i le, yine o dönemin ünlü bi lginlerinden o lan lbrahim Efendi'yi tanımaktayız . Bu arada daha başkalarından da ders ald ığ ı tahmin edilmektedir . Böylece O geleneğe göre, kendi yöresindeki hocalardan temel i l imleri tahsi l etmişt ir.
(38) Rlimiz, Tezlcite-i Rlimiz. vr. 3b-4a. Süleymaniye Ktp. (Es'ad EfendıJ. nr. 3873: Slil/m. Tezkire-i Sli/im. s. 76: Mehmet Tahir (Bursalı) Osmanlı Müellifleri. l. 234-235. (39) Fındıklı/ı ismet Efendi. Şakayık ve Zeyilleri, V, 27-29.
19
Es'ad Efendi , bundan sonra . Osmanlı Devlet i 'n in her anlamda , her alanda en öneml i merkezi sayılan lstanbul 'a giderek ( 1 098/1 686) resmi medrese tahs i l ine başladı. (40J . l lme karşı olan iştiyakı ve üstün zekasıyla kısa zamanda d ikkatleri üzerinde topladı. Onun i stanbu l'da yüksek tahsi l in i tamamladığı hocaları arasında Kahire kad ı lığından ma'zül Tatar Abdülhal im Efend i (Ö. 1 7 1 0) , Akşehirl i-zade lbrah im ve Damat-zade Ebu' I Hayr Ahmet Efendi hacası Mustafa Efendi ler bulunmaktad ır . Bunlar aras ı nda Akşehirl i -zade lbrahim Efendi 'den icazet ald ığ ı b i l inmektedir . Mant ı k ve felsefen in yan ı s ı ra matemat ik ve astronomiye de merakı olan Es'ad Efendi , Ökl it geometris in in temel eseri olan Usu l - i Ökl id is ' i Müneccimbaş ı Mehmet Efendi'den okudu ve bu arada ondan irtifa alma ve usturlap kullanmayı da öğrendi . Ayrıca, matemat ikle astronomiyi Teki rdağ müftüsü Mehmet Efendi 'den , diğer i l imleri de Akşehirl i -zade lbrah im Efendi 'den (41) , Farsça'yı ise Mol la Münci l 'den okudu (42) .
Görüldüğü gib i Es'ad Efendi , devrindeki geleneksel mutad tahsi l in i (43J tamamlarken akli ve nakli i l imleri öğrenerek her ik i alanda da büyük
. başarı lar kazanmışt ı r. N itekim bir taraftan Ga
lata Kad ı l ı ğ ı na kadar yüksel i rken , diğer taraftan Aristo' nun fiz ik .
(40) Sllim. a.g.e. s. 76. (41) lbrahim Efendi'nin ismi kaynaklarda farkli bir şekilde geçmektedir. Mesela: ŞaUy1k ve :Z.yilleri'ndtı • Alcşehir'li-zldtı lbrahim Efendi" diye zikredilmekte (V. 27). SI/im 'in Tezkire'rlinde bir yerde "Şehirli-zide ibrahim b. Fazlu/lah Efendi" şeklinde geçerken, aym sayfanin devammda ise "Ssiblku'z-zikr Şehirli-ziide Mehmet Efendi" diye zikredilmektedir. 42. Molla Miincil Tezkire-l SAlim 'de "Molla Sence/" diye geçmektedir. 's. 78). Fakat diğer bütiln kaynalc/arda Molla Miincil diye zikredilmelctedir. (43) Burada y11_ri gelmişken Osmanli Devleti'nde XV-XVIII. yiizy1/lar arasmdaki medrese sistemini ve bu sistem içerisinde yeralan çeşitli medreseleri ve bunlarin bugiinkii eğitim sisteminde kal'flllğl olan okullar/s mukayesesini vemıenin yararli olacağim diişilnmelcteyiz: Bu ilmiye sisteminin başmda 19. yiizy1/m başianna kadar Şeyhil/issam en yetkili yilksek mercf olarak bulunmaktaydi. Bu durum ise Fatih'in kanunnamesinde geçen "Şeyhii/islam u/emanm reisidir" şeklindeki hiikme dayanmaktadir. (Faik Reşit Unat. Tiirlriye Eğitim Sisteminin Gelişmesine T arih1 Bir Bakiş. An k. 1964.s. 1 ve 1 7).
20
1\) -
Sıbr•n Mektebl r- - - - - - - ... _ - , ı 1 � - - - - - - - - - - �
Dı til rdan
Dar·til Huflea
\7
X V - XV I I I . Y ü zy ı l l a rd a m e d r e s e s i s te m i
lbtld• · i Hu'ç
ı Harellet.•l
Harlt
Du·lil kurr&
ibt id• · • D .iı h i.l
ı }----< Hareke l · l
Diohll
(Tel irnm t- ) M v 1 i l a - i .J a h n
Mtu ila - i
!ahn · l �m a n ·
l ı & h ı , . ı
� Edebiyal
� H u lu• k ,-- - - - - --- - - -, L - - - - - - - - -��
B lll • U n k 1
T ı b - G.3a H.
�blat Na t em;�:�m ı::ı
H ıl D a r ülh•dlt
r_-_----��--
------��������������J ) :� � � � ��������
M u a d l l d ' i • r M e d
ine Orta Li.. Yüke•k 6 1 1' • l 1 m b • • • m a lı: l a r ı
, n ı ı •
Bugünkü öğrenim basamaklarıyla dengeleri
d • n • e l e r l
� i'
� i . j
3: rn o ::u rn (J) rn
ve mantığa dai r eserleri n i çevi rmekle görevlendiri lmiş ; ancak bu sadece bir çevir i olmamışt ı r. Çünkü o , bu eseriere kendi düşünceleriy le yeni yorumlar get irmeye de ça l ışmıştır.
Müderris l iği
Başarı lı bir tahs i l döneminden sonra devrin in şeyhül is lamı Ebu Said-zade Feyzul lah Efendi (öl . 1 698) taraf ı ndan Es'ad Efendi 'ye mülazemetl ik (44) veri ldi ( 1 69 1 ) . Onun bu göreve get ir i lmes in i tezkire sahibi Ramiz şöyle anlat ı r : " . . . Asrı nda nail- i hatem-i vezaret olan Koca Al i Paşa dairesine intisab ve şeref- i mülazemetle feyz-yab oldu . . . " (45J . Bu tarihten itibaren üstün zekası ve başarı l ı çal ışmaları neticesinde Şeyhül is lam Seyyid Feyzul lah Efendi 'n in yapt ığ ı müderris l ik imtihan ı n ı kazanarak ulema s ın ıf ına g i rd i . Böylece i l k kez ibtida-i hariç e l l i (46J i le Darü' I-Hadis Süleyman Ağa medresesine müderris oldu( 1 699) . Daha sonra Paşmakç ı-zade Seyyid Al i Efendi (öl . 1 71 2) 'n in i lk şeyhül islaml ığa get iri l iş i üzerine ikinci hariç müderris l ik derecesine yükselt i lerek Defterdar Yahya Efendi medreses ine müderris tayin olundu ( 1 704) .
Böylece her aşamada başarıs ın ı isbatlayarak eğit im ve öğret im hiyerarş isinde sürekl i bir şekilde yükselen Es'ad Efend i ,
(44) Miiltızemetlik: Medese tahsilini bitirip "lcazet• alanlar haklcında kullanılan bir tabirdir. Miilazemetliğs hak kazanan öğrenciyi imtihan etme ve otıa teazet verme hakkı, öğrencinin deıslerine devam ettiği Sahn miiderrisinindir. Mutad medrese tahsilini usuliine uygun tamamlayarak mezun olanlara ise miilazım denir. (Faik Reşit Unat. Tiirlclye Eğitim Sisteminin ... s. 4: Mehmet Zeki Paka/ın. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözliiğii. c.il. ist.-1983. s. 611-612). (45) Ramiz. a.g.e. vr. 3b. (46) ibtida-i Harif: Medreselerdeki iiç tahsil derecesinden ilk mertebenin de adı olan ibtida-i Hariç 'e "Hariç Medresesr de denilitrli. Medrese tahsilini bitirenler miilazım olduktan sonra isimleri "Ruzname-i Hiimayun ·a kaydolunutrlu. Bu miilazimlerden yedi sene miilazemet miiddetini bitirenler imtihana girerler. başarılı olanlar "Ruus"a nail olur/atrlı. Sınavda başan/ı olanlar ruus/a beraber "ibtida-i hariç " medreselerine miide"is tayin olunurlatrlı. (M. Z. Pakalın. a.g.e. c. ll. s. 15: F. R. Unat. a.g.e. s. 4).
22
ik inc i defa şeyhü l is lam olan Sadredd in-zade Mehmet Sad ı k Efendi (öl . 1 709) 'den lbtida-i dah i i (47J müderris l i k payes in i alarak Ebtem medresesi müderris l iğ ine tay in edi ld i ( 1 707) . Bu tari hten üç y ı l sonra ik inci kez şeyhü l is laml ı k makam ına getir i len Paşmakçı -zade Seyyid Al i Efendi taraf ı ndan I kinc i dah i l müderris ünvan ıy le Eyüp'teki Ferhat Paşa medreses ine tay in edi ldi ( 1 7 1 0) . Bundan sonra s ı ras ıy la Mus ı la- i Sahn- ı Seman(4BJ medreseler inden b i rine (1 71 3) , sonra Edirnekap ıs ı M ih rimah Sultan medreses ine ( 1 71 7) , daha sonra da Altm ış l ı hareketiyle Murat Paşa-i Atika medreses indeki müderris l iğe tayin o lundu (1 71 8 ) . En son olarak Mus ı la-i Süleymaniye(49J müderris l iğ i payesiyle Eyüp Medresesi müderris l iğ ine atand ı ( 1 720) . Böylece mülazemetl ikten it ibaren en yüksek müderris l ik payes in i ihraz eden Es'ad Efendi eserler in in büyük bir bölümünü de bu medresedeki müderris l ik görevi esnası nda tel if etmişti r(SOJ . Görü ldüğü gibi tedris s i ls i lesinde yer alan hemen bütün i lmiye derecelerini b i r bir geçen Es'ad Efendi 'n in i lmi kiş i l iğ i de bu şeki lde o luştu .
Es'ad Efendi 'n in görev yapt ığ ı bu medreselerden baz ı ları ; 1 869'da devrin Şeyhül is lamı taraf ından yapt ır ı lan faal Istanbul medreseleri say ım ında faal olarak gösteri l i rken , baz ı ları ise bu
(47) İbclida-i Dl!hil: Medreselerden orta tahsi/i verenler hakkında kullanılan bir tabirdir. Ilköğrenimini "lbtida-i Hariç " medresesinde gören öğrenci buraya gelir. Medreses/'ne giderdi. Bu medreseye "Dahil Medresesi" de denilireli (M.Z Pakalm. a.g.e. c. ll. s. 14-15). {48) MOs1/a-i Sahn: Yüksek Sahn derslerine devam edebilmek için onun ortasi duromunda bulunan medreseler hakkında kullanılan bir çkavramd/r. Hariç. Daihl medrese/erindeki öğrenimini tamamlayan bir öğrenci yüksek tahsil derrslerini takip edebilmek için "Sahn medrese/eri"ne giderdi. Bu medrese/ere "Tetimme Medresesi" de denilirdi. Sahna tahsilini bitiren ve sınavmda da başanil olanlar "MüiiiZim " kaydolunur ve ad/an "nıznamçe-i hümayun"a yazilireli (M.Z. Pakalm. a.g.e. ll. s. 14-15). {49) MOsi/a-l Süleymaniye: istanbul nıusu derecelerinden bir rütbenin adi olan "Müs1/a-i Süleymaniye" derecesi "Hamise-i Sü/eymaniye"den sonra gelirdi (M.Z. Pakalm. a.g.e. c. ll. s. 14-15). {50) Nitekim o, mantikla ilgili tercümelerinin sonunda " .. Ben bu telif/ c. ahir 1 134 senesinde Ebil Eyyübe'l Enhsilri medresesinde müderris iken tamam/adim. " demektir.
23
l istede yer a lmazlar . Y ine bu medreselerden baz ı ları halen , günümüzde en az ı ndan b ina olarak varl ı klar ı n ı sürdürmekted i rler . Mesela , Edi rnekap ı 'daki "M ihrimah Su ltan Medresesi" bugün öğrenci yurdu o larak hayat iyat in i devam ett i rmekted ir . (51)
1 869'da yapt ı r ı lan bu sayı mda medreselerde okutulan dersleri n tür ler i de be l irt i lm işt i r . Bu l isteye bakt ığ ım ızda Es'ad Efend i 'n in görev yapt ığ ı medreselerde okutu lan dersler genel l ikle mant ık , kelam ve gramer olarak görü lmektedir . (52) Her ne kadar bu say ım, Es'ad Efendi 'n i n ö lümünden 1 38 sene sonra yap ı lmış olsa da, onun felsefe, mant ı k ve kelamla i lg i l i pek çok eser verd iğ i d ikkate a l ı n ı rsa bu medreselerde onon da felsefe , mant ı k ve kelam okuttuğuna hükmedeb i l i riz .
i lmi Kişi l iği
Köklü ve s isteml i b i r eğitimden, müderris l ik kaderneleri ndeki i lerleyişinden sonra Es'ad Efendi ' n in b ı rakt ığ ı eserler i le bu eserlerin n itelikleri d ikkate al ı n ı rsa Ui le devrin in en renkl i ve en önemli i l im ve fikir adamlarından biri olduğu kolayca anlaş ı l ı r . l leride görüleceği gibi , tel if eserlerin in yan ında felsefe ve mant ı k konusunda Aristo'nun birçok temel eserin i de as ı l ları ndan Arapça'ya tercüme ve şerhetmiştir. Yapt ığ ı bu tercüme ve şerhlerde kend i görüş ve eleştiri lerini ortaya koymuş, hatta çok takdir ettiği halde lbn Rüşd'ün yapt ığ ı hataları belirterek onları tash ih ett iğini açıkca bel irtmişt ir . Bununla beraber o , lbn Rüşd'ü yine de d iğer Aristo şarih lerine tercih ett iğ in i ifade etmişt ir . (53)
(51) Mübahat S. Kütükoğlu. "1869 'da Faal istanbul Medreseleri". i. O. Tarih Enst. Dergisi. S. 7-8. ist.-1977. s. 288-290. 355-357. (52) Mübahat S. Kütükoğlu. a.g.m. s. 288-290. (53) Es'ad Efendi. et-Ta'limü's-siilis. vr. 2a (4-1 0).
24
Devrin in önde gelen sayg ın b i lg in leri aras ı nda yer a ld ı ğ ı n ı onun şu ifadeler inden de anlamaktay ız : " . . . . Şeyhü l is lam Mi rza Mustafa Efendi bana huzurunda baz ı faz i let l i k iş i l e ri n de bul unduğu b i r gün lsbat - ı vacib risa les i ' n i okumamı emrett i . Bunun üzer ine ben de bir bölümünü okudum. Mütehassis o ldu ve bu konuda b i r kitap yazmamı isted i , ben de kabu l ett im . . "(54) demektedir . ayrıca devrin Sad razamı Nevşehir l i Damat l brahim Paşa'n ı n kend isinden Aristo' nun Fiz ika adl ı eserin i tercüme etmes in i isted iğ in i de şöyle anlat ı r : " . . Sadrazam lbrah im Paşa ( . . . ) bana resmen yaz ı l ı ve sözlü olarak Aristo 'nun sekiz k itaptan ibaret olan es- Sema'u't - tabi ' i (Fizika) ' s in i tercüme ve şerhetmemi " isted i ( . . . ) Ben de bunu kabu l ederek as l ı na uygun tercümeye ve Kott in ius 'un şerh in i esas alarak şerhetmeye başlad ım . . . " (55). Görü ldüğü g ib i Lale Devri 'n in ün lü Sadrazamın ın güvenin i kazanmak herkes için kolayca u laş ı lacak b i r mazhariyet deği ld i r . Zira o , Arapça ve Farsça'dan başka çok iyi bi ld iğ i G rekçe ve Latince sayes inde klasik Osmanl ı müderris i tipinin d ış ında bir n iteliğe sahipt ir .
Es'ad Efendi 'nin biyograf is i hakkı nda temel kaynaklardan bir i olan Tezkire yazarı Sal im, ayn ı zamanda Lale Devri 'n in b i l g in ve şairlerindendi . B ir gazel ine yüz el l i kadar şairi n nazire yazd ığ ım , bunlardan birin in de Es'ad Efend i'ye ait o lduğunu" . . zat- ı al is in in meday ıh ı serd olunmak laz ım gelse b i-re's ih i b ir kitap ve fazai l- i kemali ta'dad olunsa her varak medayı h ı b i r bab olurdu ( . . . ) Lakin onun naziresi d iğerlerin i fersah fersah geçmişt i r . . . " d iyerek anlatmaktad ı r. Ş i i r sanat ında da kendis in i
(54) Es'ad Efendi. Hllfiyetü isbjti'l-vacib. vr. 2b (6. 1(}). Süleymaniye Ktp. (Hacı Beşir Ağa). nr.: 390. (55) Es'ad Efendi. et-Ta'limü'» sil/is (1. Kitap). vr. 1b (1 1-13 ve 18. 19) Nuruosmaniye Ktp. nr. : 2656.
25
kabu l ettiren Es'ad Efendi ' n in ş i i rlerinden örneklere ad ı geçen kaynakta rast lamaktay ız . (56)
Bu arada Es'ad Efendi 'n in Osmanl ı Devlet h iyerarşis inde önemli b ir mevki olan Galata Kad ı l ı ğ ı na da get i ri ld iğ in i görmekteyiz ( 1 725) . Zira Galata kad ı ları devlet in yönet imi için yap ı lan meşveret mecl islerine kat ı l ı r , kendi lerin in yönet imle i lg i l i görüş lerine başvurulurdu . Böylece onlar devlet hayat ın ı n b ir tak ım mahremiyetlerine de vakıf o lma imkan ın ı e lde ederlerd i . GalaYci Kad ıs ın ın da yeraldığ ı D ivan , Sadrazarnın başkan l ığ ında toplan ı rd ı . Divan'da Sadrazam' ı n d ış ında vezirler, Rumel i ve Anadolu Kazaskerleri , Istanbul Kad ıs ı , Defterder, N işancı , Yeniçeri Ağas ı , Kaptan Paşa, Reisü lküttab tab i i üye olarak haz ı r bu lunurlard ı .
Çal ışmamız ın g iriş k ısmında değindiğimiz gibi XVI I I . yüzy ı l ı n başları ndan itibaren Osmanl ı Devleti eğit im ve öğret im hayat ı n ı n verimsiz ve son derece içine kapal ı olduğunu görmüş , bu t ı kanı kl ı ğ ı gidermek için bazı önlemler almak zorunda kalm ışt ı r . Bu cümleden olmak üzere başlangıçta şahsi gayretler şekl inde kend in i gösteren tercüme faal iyetleri , n ihayet Nevşehir l i lbrahim Paşa Sadrazam olunca müesseseleşmeye başlamışt ı r . Bu değerli Devlet adamı Arapça temel kaynak eserleri tercüme etmek üzere önce 30 kişiden oluşan bir tercüme heyeti , sonra da Farsça'dan çeviri yapacak 8 kiş i l i k bir heyet daha oluşturmuştu (57). Komisyonlar hal inde çal ışt ığ ı anlaş ı lan bu heyetierin Arapça ve Farsça'dan Türkçe'ye yapt ığ ı tercümeler çok iy i b i l ind iğ i halde Es'ad Efendi 'n in başkanı olduğu heyet in Grekçe'den yapt ığ ı tercümeler üzerinde bugüne
(56) Bu konuda daha geniş bilgi için bkz . Salim Efendi. a.g.e. s . 78-80. (57) Kiiçiik çelebi-zade ismail Efendi. Tarihi. s.358-361.
26
kadar pek faz la duru lmamışt ı r . Aşağ ıda metn in i sunacağ ım ız Arş iv belgesinden de anlaş ı lacağ ı g ib i G rekçe'den çevir i yapan baz ı H ı ristiyan tebaa'n ı n bu lunduğu bu heyet , özel l i kle Aristo' nun Organon' u ve Fiz ika's ı üzerinde çal ışmı ş lard ı r .
Öyle anlaş ı l ıyor ki bu çal ı şmalar Es'ad Efend i 'y i şöhret in z i rvesine ulaşt ı rm ış , u lema arası nda kendis ine "Mual l im- i sal is" ünvan ın ı n veri lmes ine neden olmuştur. (5BJ
O dönemdeki Osman l ı devlet adamları n ı n i lmi gel işmelere ne kadar çok önem verdikler in i ve bu alanda çal ışanlara ne gibi maddi imkanlar sağ lad ıkları n ı göstermesi aç ıs ı ndan , adı geçen Komisyon'da çeviri yapan Karabet Veled-i Spatrot i is iml i b i r H ı rist iyan'a a ld ı ğ ı ücret in d ış ı nda tan ınan hak ve muafiyet ler gerçekten d i kkat çekicidir . Eğer b i r mukayese yapmak gerekirse , bu durum IX . yüzy ı lda Abbas i hal ifelerin in "Beytü ' l h ikme"deki mütercimlere tan ıd ığ ı imkanlardan h iç de aşağ ı deği ld ir . (59) I l im ve kültür hayat ına yeni baştan b i r can l ı l ı k getirmesi amac ıyla , dönemin devlet büyükleri bu tercüme heyet inde görev alan kimselere karş ı hiçbir fedakarl ı ktan kaç ınmad ıkları ve bu konuda din ve mezhep fark ı (58) Ramiz. a.g.e. vr. 3b,4a. bilindiği gibi islam itim dOnyasmda "Mual/im,i evvel" iinvanı Aristo'ya "Muaf/im-i sAni" iinvanı Farabi'ye "Muaf/im-i sA/is" unvanını ise XVIII. yiizyıl Osman/ı alimleri Es'ad Efendi'ye vermişlerdir. Bu iinvanı iranlı/ar Ise Sadreddin eş Şirazrnin (ö/. 1 640) hacası Mir Damad'a (öl. 1630) vermişlerdir. (59) · Burada yeri gelmişken hemen Ifade edelim ki, islam bilim ve felsefe tarihine baktığımızda, MOsiiiman idareciler her zaman bilgin ve bilgelere saygı göstermiş/er, onlara maddi ve manevi birçok imkan sağlamışlardır. MOsiiiman idareci/er, imkan sağladıklan bilgin ve filozof/ann inançlarının farklı o/masmı hiçbir şekilde olumsuz anlamda değerlendirmemişlerdir. Bunun için de MOsiiiman olsun veya olmasm her bilgin ve fi/ozofa maddi ve manevi destek vermişlerdir. Bunun böyle olduğunun en önemli kanıtlanndan birisi de, Bağdat'taki "Beytii'l- Hikme" terciime merlcezini kuran halife ei-Me'mun'un bu çeviri merlcezinde Grekçe ve Siiryanice'den Arapça'ya çeviriler yapan NestOri fizikçi Huneyn ibn ishak (öl. 873)'m yaptığı çevirileri Halife'ye her takdiminde Halife 'nin kendisine takdim ettiği her bir çeviri sayfasına ağırlığınca altın ödeme olayıdır. (Charles Micheal Stanton, Higher Learning in islam. U.S.A. -1 990. s. 66). ayrıca Islam fethiyle mOsiiimanların eline geçen Urfa, Harran vs. gibi yerlerdeki gerek paganist ve gerekse Hıristiyan okulların faaliyetlerine daha özgiir bir şekilde devam etmeleri de MOsiiimanların bilim ve fe/sefeye karşı gösterdikleri miisamıı.hanın bir başka kanıtıdır.
27
gözetmeks iz in herkes i destekled ik leri aşağ ıdak i berat belgesinden gayet aç ı k olarak an laş ı lmaktad ı r .
28
Berat Belgesi :
Istanbul ve ve ve kad!lanna hitaben
Karabet Ve/ed-i Spatroti nam ztmm1 bundan
akdem reis-i hükema olan Muallim-i evvel Aristo
kütübünün ve Şerh-i Kottinius 'un tercümeleri hiz
metinde olup bu maku/e hizmette bulunanlara mu
afiyeti müş 'ir berat verilügelip, sebkat iden hizmeti
mukabe/esinde müste 'men elçileri tercümanlarmm
muafiyeti misillü kendü ve oğullan ve iki nefer hiz
metkarlan cizyeden muaf iken, cizyedar kolct/an
taratmdan mugaytr-t muafname-i hümayun cizye
talebiyle renelde ve teaddi olunmamak üzere
haraç muhasebesine kayd ve emr-i şeritim rica
idüp bildirdüği ecilden hazine-i amirem defterlerine
nazar olundukta, mesfur Karabet Ve/ed-i Spatroti
kendüsi ve oğullan ve iki nefer hizmetkarlan haraç
ve a vartz ve kassabiye akçesi ve sair rüsüm ve
tekal1f-i örfiwe teklifi ile rencide olunmaya. Ve "kul,
cariye istihdam idermişsin "deyu kirnesne haraç ve
rüsüm talep eylemeye. Ve melbüsat ve mefrüşat
ve me 'külat ve meşrübatma kirnesne dahi ey
lemeyüp atv olunup ve rusüm-t gümrük ve bBc
taleb olunmaya. Ve evine askeriden konak kon
maya. Ve kendü bağmdan hastl olan ştradan hamr
eminleri ve voyvoda ve sairleri olageldüği üzre fuçi
akçesi taleb itmeyüp kendüsi ve evladt ve ta
san ufunda olan cariyeleri haraç ve avanzdan ve
kassab akçesinden ve resm-i masdariyyeden ve
tekillif-i örfiyyenin cümlesinden m uaf ve m üsellem
olup mezkurdan şirret da 'va ider olur is e Asitane-i
sa 'adet 'e ha va/e bir/e şirret ve tezvira t ittirilmeyüp,
daima işbu nişan-1 hümayun umun mazmün- 1
münffi ile amel olunup, hi/atma nza ve cevaz
gösterilmeye deyu nişan-1 hümayun virildüği der
kenar olunup i'lam olundukta imdi mucebince
muaf-name-i hümayunun mugaym cizye
mütalebesiyle ta 'addi ve rencide ittirilmemek içün
şurOtwle müekked hükm-i ferman-I ali sadtr
o/mağm veeh-i meşrOh üzre emr-i şerife yaziimak
içün işbu berat virildi. F1 23 C sene 1 1 36.
Önceki berat ı n üzerine , be l l i b i r süre geçt ikten sonra, 1 1 54 tarih inde bu berat ı n geçersiz olduğuna dair b i r emir bulunmad ığ ı iç in yeni lendiğin i bi ld iren şu kay ıt düşülmüştür:
"Ht/atma emr-i ahar yoğise tecdid ola deyu ferman
I ali sadtr olmağm tecdid olmuştur. Fi Ra 1 5 sene
1 1 54 " (60).
Bu yüzy ı l ı n baş ları ndaki bu i lmi faal iyetlerde görev alanlara veri len bu maddi ve manevi destekierin yan ı nda gerek onların faa l iyetleri sonucu meydana getir i len eserleri ve gerekse diğer temel eserler i daha geniş kit lelere ulaşt ı rmak gayesiyle kurulan matbaada .bas ı lacak eserler için padişah tarafı ndan oluşturulan dört kiş i l ik tash ih heyet ine Es'ad Efend i 'n in de tayin olunuşu ( 1 725) , devr in u lemas ı içeris inde kendis ine ne kadar çok değer
(60) BA. D . CMH (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Da. Bşk. lığı. Bab-ı Defteıf Cizye Muhasebesi Kalemi). Nu: 26727: Mahmut Kaya. "XVIII. yüzyılda Grekçe 'den yapılan tercümeler ve Es'ad Efendi 'nin Fizika Tercümesi Üzerine Bazı Tesbit/er". Felsefe Arkivi. sayı 28, c. 185-1 86.
eri ld iğ in in b ir başka gösterges i say ı lab i l i r (6 1). Ayrıca b i l iyoruz k i , Pad işah l l l . Ahmet , Topkap ı Saray ı nda kurmuş o lduğu kütüphaneye onu hoca o larak tay in etmişt i r . Ayrıca Onun üç semav i d in in kitap lar ıy la i l g i l i i l im lerde de üstün olduğu , H ı ristiyan ve Yahudi din adamları n ı n ondan i l im öğrendikleri de eserleri nden b i ri n i n nüshas ı n ı n baş ı ndaki not larda ifade ed i l i r (62) ki , bun lar ise , onun değerin in ve ona ver i len önemin b i r başka ifades id i r .
Kendis in in abid , zahid bir k imse o lduğu , hatta Nakşi tai"i kat ı na mensub bulunduğu bi ldir i len Es'ad Efendi Lale Devri ' n i n sona erd iğ i hengameden bir y ı l son ra v.efat etmişt ir . ( 1 731 ) .
Öğrenci leri
Es'ad Efendi , otuz iki y ı l süren ( 1 699- 1 731) müderris l ik hayatı nda , başka görevler üst lenmişse de hiçbir zaman eğit im ve öğretimle i l işkis in i kesmemiş; bu arada birçok değerl i öğrenci yetişt irmişt i r. Ne yaz ık ki ondan feyz alan talebelerin kimler olduğunu tesbit etmek bugün için mümkün olmamışt ı r. Yapt ığ ım ız araşt ı rmada ancak kendi oğlu Mehmet Efendi i le o devrin ünlü hekimi Abbas Vesim Efend i 'n in onun t i lmiz i oldukları n ı tesbit etmiş bulunuyoruz. Kaynakla r oğlu Mehmet Efendi 'n in matematik ve geometri alan ı nda ün yapt ığ ın ı ve geometri ile i lg i l i Arapça bir eser kaleme ald ığ ın ı zikretmenin d ış ında hakkında fazla bir bi lg i vermemektedi rler (63).
(61) Küçük Çelebi-ziide ismail As1m Efendi. a.g.e. s. 471-473. {62) Es'ad Efendi. et- TaHmü's-sii/is. vr. la. Ünv. Ktp. nr: AY. 4024. {63} Mehmet Tahir. a.g.e. 1. 235.
30
Abbas Ves im Efendi ( 1 688?- 1 76 1 ) : As ı l ad ı Ves im Abbas b . Abdurrahman b . Abdul lah 't ı r . I stanbul 'da k ı rk sene gerek prat ik gerekse teorik o larak t ıp üzerine çal ı şan Ves im Efend i ' n i n su l tan Se l im Çarş ı s ı ' nda bir de muayenehanesi vard ı . Onun t ı p konusundaki hocalar ı aras ı nda Sursa l ı Ali (öl . 1 747) , Katipzade Muhammed Ref i (öl . 1 770) ve Sursa l ı Ömer Ş ifai (öl . 1 742 ) göster i lmekted i r . Felsefe konusundaki hocas ı Yanya l ı Es'ad Efend i o lan Abbas Ves im Efend i ' n in Astronomi konusundaki hocası ise Ahmed M ıs ri Efendi 'd i r . Arapça , Farsça , Eski Yunanca ve Lat inceyi çok iyi derecede de b i lmekted i r (64).
Abbas Vesim Efendi 'n in XVI I I . yüzy ı l ı n ortalar ı nda Istanbul 'da meşhur b i r hek im olduğunu bütün kaynaklar haber vermekted i r. O , kaleme a ld ı ğ ı eserlerinde de her ves i le i le hocas ı n ı n Es 'ad Efendi olduğunu bel i rterek bunu b i r öğünç vesi les i saymaktad ı r. Mant ı k , felsefe ve astronomi g ib i i l im ler i tahs i l ett ikten sonra , t ıp ve eczacı l ığa merak salan Abbas Ves im Efendi , o gün iç in eski ve yeni t ı b b i lg i ler ine b i hakk ın vakıf b i r hekim olarak tan ı nmaktad ı r . Astronomi , t ı b ve eczac ı l ı k a lan ı nda kaleme a ld ığ ı es�rlerinden baz ı lar ı şun la rd ı r : Düsturü ' l - Vesim fi't -t ıbb ı ' l -cedid ve' l -kadim, Vesiletü ' l - metal ib f i i lm i't -terakib , Nehcü' l -bü iQğ fj şerh-i Zic-i U luğ ve Tıbb- ı Kimyay-y ı Cedid (65).
Ayrıca kaynaklarda müretteb b i r d ivan ı da o lduğu kaydedi lmektedi r . Bu eserlerden b i rincis i t ıbba, ik inc is i eczac ı l ığa , üçüncüsü de ast ronomiye aitt i r .
Abbas Vesi m Efendi , özel l ik le t ıp konusundaki b i lg is in in gel işmes ine yararl ı olan Mekke, Medine, Şam ve M ı s ı r g ib i yer-
{64) A. Adıvar. Osmanlı Türklerinde ilim. s. 189. 196: Bursa/ı Mehmet Tahir. a.g.e. c. lll. s. 242-243. 65) Bkz. A. Adnan Adıvar. a.g.e. s. 187-197.
31
lere seyahat ler yapmışt ı r . O, bugün dahi oldukça öneml i say ı lan b irçok hasta l ı ğ ı n teşhis inde ve tedav is inde oldukça i leri b i lg i lere sah ipt i r . N itekim onun veremin tedavis i hakkında vermiş o lduğu b i lg i ler in b irçoğunu bugünkü doktorlar da kabu l etmekted i r (66).
Eserleri
I lmi hayat ı n ı n çoğu müderris l i kte geçen Es'ad Efendi , b i r yandan ta lebe yetişt i ri rken , d iğer yandan da tercüme ve te l if le meşgul olmuştur . Genel l ik le Arapça olarak kaleme ald ığ ı eserlerin g i riş inde o, talebe ve okuyucular ın durumunu d ikkate alarak anlaş ı l ı r bir üslup ku l landı ğ ı n ı ısrarla bel irtmektedi r (67). Bir Türk olmas ı na rağmen gerçekten de Arapça'y ı çok iy i kullanmakta ve en gi rift felsefi problemleri rahatl ı kla ifade edebi lmektedir . Eserlerin in b i r k ısmı tel if , bir kısmı da tercümedir . Onun hakkında en öneml i kaynak say ı lan Sal im' in Tezkira's inde eserlerin in ismini anmak yerine şöyle gene l bir ifade kullan ı lmaktadır : " . . . Kütüb-i kesireye tahşiye-i bi naziri ve resiii l - i adides i , n ice asar- ı ka lemi ve fevaid-i vefiresi vard ır . . . "
(6BJ Yani Es'ad Efend i 'n in pek çok kitaba benzeri o lmayan haşiyesi ve oldukça fazla risalesiyle b i rçok faydal ı tel if eseri vard ı r.
Es'ad Efendi tel if ett iğ i eserlerinde konusu it ibarıyla b i rçok bi lg in ve fi lozofa ve onlara ait eseriere at ıflarda bulunur . Ancak şerh , haş iye ve tercümesin i yapt ığ ı özel l ikle felsefe ve mant ıkla i lg i l i eserlerde ise , Aristo 'nun eserlerine Padua'daki akademi (Kuzey ıtalya'da özel l ikle lbn Rüştçü lüğün merkezi olarak bil inen ve Ortaçağ' ı n sonlarıyla Rönesans döneminde aktif bi-
{66) Bursa/ı Mehmet Tahir. a.g.e. c . lll. s. 242. (67) Es'ad Efendi. et-Taffmü's-salis. vr. 2b (22-23): Es'ad Efendi. el, Haşiyetü'l- Fethiyye. vr. 1b (10,15). (68) Slilim, a.g.e. , s. 78.
32
l imsel ça l ı şmalar ıyla ünlenen bi r oku l ) ' n i n baş ı nda bu lunan Karaferye l i loann is Kotti n ius (öl . 1658) ' un şerhler i n i esas a lm ışt ı r . Onun bu çev i ri ler i i ncelend iğ i nde görülecektir k i , Es 'ad Efendi tercümeyle yetinmemiş birçok yerde esk i ler in yaniışia r ı na atıflarda bulunmuş , yen i yorum lar get i rm iş, Aristo' nun görüş leri nden kat ı lmad ı k lar ı n ı da gayet açı k b ir şeki lde bel irtmişt i r.
T esbit�debi l�{!i�i�--��-����la -�ünümüze int ika l ed��--��-:_r::: le�i_şunlar�!!:_: _
1 . er-R isaletü ' l - lahüt iyye : Kelam i lm in in en öneml i problemlerinden b i ri olan " l sbat- ı vacib" del i l ler ini konu alan bu eserin bugün için iki nüshas ına sahip bulunmaktay ız . Ne var ki i kis i de eksikt i r. ( Süleymaniye Ktp . Hac ı Beş i r Ağa , nr . 390, vr . 68b-1 1 6a ;V .Carul lah Efend i , nr . 1 1 35 , vr. 1 b- 37 b )
2 . el- Haşiyetü ' l- feth iyye ale'ş-Şerhi ' l - hanefiyye l i ' r R isaleti ' I Adudiyye : Ad ı ndan da anlaş ı lacağı gibi bu eser, Adudiddin eiTci(ö l . 1 355) 'n in (69J risales ine yaz ı lan baz ı övgü terimleri ve b i l g iy le i lg i l i problemleri izah eden Şerhü ' l hanef iyye adl ı eserin b i r haş iyesinden ibarett i r . Bugün iç in sadece ün ivers ite kütüphanesinde bir nüshas ı vardı r. Ancak bu da eks ikt i r (Üniversite Ktp . , nr .AY.4 1 4,vr . 1 b-60b )
3. Haşiye ala lsbat i ' l-vacib : Konu ve muhteva it ibariyle erR isa letü' l - lahutiyye' n in ayn ıd ı r . Tamamlanmış durumda olan bu
(69) Asıl ismi. "Adudiddif! Abderrahman b . Ahmed b . Abd ei-Gaffar el- ici el - Şafı7" olan ellcf (1281-1355): biiyük Islam filozofu ve kelam bilginlerindendir. Zamanının en önemli . alimlerinden ilim tahsil etmiş, miide"islik ve kadılık yapmıştır. Şiraz'daki kadılık ve miide"isliği sırasında yazdığı (ei-Mevaktf fi ilm el Kelam) adlı eseri kuşkusuz onun en önemli telif eseridir. icrnin bunun dışmda medrese programlarmda yer alan ilimierin hemen hepsine dair eserleri de vardır. Onun bu eseri üzerine daha sonra birçok defalar şerh, haşiye ve talikat da yazılmıştır. (Ahmet Ateş. "icr, i.A. (MEB). c.5111. ist.-1962. s. 921-923).
33
eserin bugün iç in b i r nüshas ı na sahip bu lunmaktay ız . (Süleymaniye Ktp . Hacı Beş i r Ağa, nr . 390, vr 1 b-27a) .
.i:_ Şah i���- . f�r.�ç�_ .'!l�r:!�_l:'.rn .. ..!?.i_� --��g��nı -ki ". ��r:ı�_ü_ı:rıı:ıi
Şah idi _d �ye -� i� �n
_i r- G rekçe'ye tercüme ederek memleketi olan
Yanya'ya göndermiş , böylece Farsça'n ı n oradaki u lema aras ı nda yayı lmas ın ı sağlamıştı r(70J. Şahidi lügat ı n ı n kütüphanelerimizde muhtel if pek çok nüshas ı bulunmakla beraber (71), ne yaz ı k ki Es'ad Efendi' n in tercüme ett iğ i bel irt i len bu eserin bir nüshas ına bugüne kadar tesadüf edemedik .
5 . Te_rcü,n::ıetü Şerhi '_l,�erı_yer : loannis Kott in ius tarafı ndan şerhedi len bu eser; .Porphyri us'un lsagGci's i i le Aristo 'nun Kategori ler, Peri Hermeneias, 1 . ve l l . Anal it i kleri ' n in bir özeti mahiyetinde olup Es'ad Efendi tarafı ndan yukarıdaki adla Arapça'ya tercüme edi lmişt ir . Mahiyet ve muhtevas ı n ı bir sonraki bölümde tanı tacağ ım ız eserin , bugün için b irçok nüshas ına sahibiz , mesela , : Sü leymaniye Ktp . , Ayasofya, nr : 2568 ,vr. 1 b-1 86a; Hamidiye, nr:803, vr. 1 b- 1 57b; Es'ad Efendi , nr . 1 939 (mükerrer) , vr. 1 b-96b; Rag ıp Paşa Ktp . , nr. 881 , vr 1 b- 1 76a; Nuruosmaniye Ktp . , nr . 2655 , vr . 1 b-1 40b;Topkap ı Saray ı Ktp . , nr. 6895 E .H . 1 692, vr . 1 b- 1 78a .
6- et Ta' limü's- sal is : Aristo'nun Fiz ika adl ı sekiz bölümden · · · - � ...... ._ ... - -
oluşan eserinin b i raz önce ad ı geçen loannis Kottin ius tarafından yapı lan kısmen şerh ve kısmen özet in in Grekçe'den Arapça'ya tercümes inden ibarettir . Bu eserin ad ı üzerinde hayl i spekülasyonların yap ı ld ığ ı n ı görmekteyiz. Şöyleki , baz ı kütüphane katalogları nda "ei-Kütübü's-semaniye" baz ı eser-
70) Ramiz. a.g.e. vr. 4a. (71) Şlhidi /ugatmm değişik nüshaları için bkz. : i.ü. Şarkiyat Ktp.nr. T. 5800. vr. 1b-23b: aym lctp.nr. T. 5782. vr. 1b,27a: Süleymaniye Ktp. Tahir Ağa. nr. 357. s. 1-64.
34
lerde ise " el - Kütübü' s - semaviyye" şek l inde yer ald ı g ı iç in (72) ayrı ik i eser o ldugu san ı lm ı ştı r . Ha lbuki müel l if baş taraf ı nda eserine "et-Ta ' l imü's - sal is" ad ı n ı verd ig in i açı kca ifade etmektedir . (73) Bugün için biri müel l if hattı o lmak üzere iki adet tam nüshas ı na sahip oldugumuz bu eserin kütüphaneler imizde birçok eks ik nüshas ı da mevcuttu r. Müel l if hatt ıy la olan Rag ıp Paşa Ktp . , nr . 824, diğeri de y ine ayn ı Ktp . de nr . 825'de kay ıt l ıd ı r . (D iğer nüshalar iç in bkz : Süleymaniye Ktp. Ha� ı Beşir Ağa , nr . ; 4 1 4 vr. 1 b- 1 55a; Halet Efendi , nr . : 540 , vr. 1 b- 1 39a; Ayasofya, nr . : 2489 ,vr . 1 b- 289b; H. Hüsnü , nr. : 1 238,vr . 1 b-350b (Bu nüshada mantı k tercümeleri de vard ı r . Ancak Fiz ika tercümeleri g ib i bunlar da eks ikt i r . ) ; Es'ad Efend i , nr . : 1 936 ,vr . 1 b- 487b (Bu nüsha ' n ın da vr. 1 1 5a'ya dek olan kısmı mant ık , sonraki k ısmı ise Fiz ika tercümelerid ir . ) Nuruosmaniye Ktp . , nr. : 2656 ,vr . 1 b · 1 33b; Üniversite Ktp , nr . AY. 4024, vr. 1 b- 99b (eks ik bir şeki lde bitiyor) ; Ünv . Ktp. , nr . : A .Y. 534, vr. 1 b- 90b .
Burada şu hususu da bel irtmek gerekir k i , başta Tezkire-i Ramiz olmak üzere baz ı kaynaklar Es'ad Efendi 'n in müretteb bir divan ı olduğunu z ikrederlerse de ş imdiye kadar buna rastlanmamışt ı r . (74J Ancak onun biyografis in i veren Sal im , Tezki re' s inde, Sursal ı Mehmet Tahir de Osmanl ı Müel l ifleri adlı eserinde ş i i rleri nden örnekler verirler (75).
Es' ad Efendi , gerek müderris l iğ i ve i lmi şahsiyet i ve gerekse verd iğ i eserlerle get ir i ld iğ i görevler it ibarıyla genelde Islam, özelde ise Osmanl ı düşünce tarih inde oldukça önemli b i r .ko-
(72) Bkz. : Mehmed tahir. a.g.e. 1 . 235: Meydan Larousse IV. 354: Tiirk Ansik/opedisi. XV. 391-392. (73) Bkz. Es 'ad Efendi. et-Taffmii's-salis. vr. 2a (3-4). (74) Ramız. a.g.e. vr. 4a.; Bağdat/ı ismail Paşa. Hediyyetii 'l-arinn. /. 205-206 ve ll. 320.
35
numa sah ipt ir . B u husus Osman l ı dönemi b i l im ve düşünce
hayat ı araşt ı rı ld ı kça daha bar iz b i r şek i lde görü lecekt i r. Zira
onun te l if ett iğ i eser ler , tercüme, şerh ve haşiyes in i yapt ı ğ ı
eser lerle , o eserlerdeki kend i görüş ve katk ı ları d ikkate
a l ı nd ı ğ ı nda onun yer in in ve önemin in büyük lüğü çok daha iyi
an laş ı lacakt ı r.
(75) Sil/im Efendi. a.g.e. s. 78-80: Butsa/1 Mehmet Tahir. a.g.e. c. /. s. 235. Sil/im 'in örnek olarak verdiği şiirlerinden ikisi şu şekildedir: Gaze/ Hu/d-1 berrin yilrs1z dilm olur bana Çeşme-1 Kevser dahi ayn-1 ceffidlr bana Sanma ki /eb-i teşne-i bildiye-i hayretin Ab 'la pily-1 dil cilm-1 safild1r bana Şiih-1 kühem sa/-1 ekdar ve güinem hem çOnily Kilheş-i eczay-1 dil neşv-ü nemlidir bana Rübai Mahv etti illem-i dehin-i bi nişiln eden K1/m1ş he/ak halkl leben-i mahz-1 ciln eden /yilr-1 akim eyledi mahbus-1 çilh- 1 gam Hüsn-ü beciT ile am saçkiran eder
Butsa/1 Mehmet Tahir'in zikrettiği bir beyit ise şöyledir: Anlamaz feyz-i Hüdily-1 s1rnn idrak eyiemez Girmeyenler halaka-i Tevhide Allah aşkma
36
i K i N C i B Ö L Ü M ES'AD E FENDi 'N iN MANTl K Ç ALIŞMALARI
Klasik mantığın kurucusu olan Aristo'dan beri, her devirde mantık alanındaki çalışmaların süregeldiği bilinmektedir. is!��kültür dünyası, mantık ilmiyle halife Mansur döneminde (754-l5_5)�fr��i ı . . bi�=�QI]T��j·-�lan Abdu!lah J�!lü'l� .. M���_!!.a'nın (öl. 75�) . _P�rsçe'�-��- ����-_E��-�.2�.L y�p���-�ercümel�ı:_��_:;ıtasıy�c:_ tanıştı . ibnü'l- Mukafta Organon'un ilk üç kitabı ile Aristo'nun Ka-t�g��iler���i�iJ� ,�ahiy�ti;;-d�a��h�-;.;:;�ı�a�i(-<& ��goge ) adi � eseri!li A��pJ:�� . . !�rc:9_�_e et!i_. _ _ Q�!ıa sonra h�_�te Me'mu� - -���1!1�!1-�� _(8��-8��) kurulan "Beytü'I-Hikme" kad���!la_ --�ahil _ _ ola!l __ mütercim ve bilginler tarafından mantık çalışmaları devam ettirildi. Nihayet kelamdan telseteye geçişi ���ayan -v�-1�-Is.�m _ _ til�zofu olan Kindi (öl.873) bu alanda müstakil eserler kaleme alarak sonraki Islam mantıkçılarına - - - -
öncülük etti.
�-al'l��ı_rı_�':l_r.���� Aristo' ı:ı-�� Org�n�_ı:ı_ adını verd�� _manf:!�-kitap_l�r��-n _ _ _ !!eY!��!: _ _ Hikme'de Ar�rs:_a·y� kimler tarafı�dan 2_evril�_i_9.!_i_!k ş��h!er.!�.i- �l!lle�_I]J'_�!ığ.ı.. �9!l�!li kaynaklarda �u şekil�_e belirti!�:
1 - Categories: Kitab ei-Makülat(Kategoriler): Huneyn b. lshak Arapça'ya çevirdi, Farabi şerhetti.
2- Peri Hermeneias: Kitab el-Ibare (Önermeler): Huneyn Süryanca'ya, lshak da Arapça'ya çevirdi, Kindi ise şerhetti.
3- Analytica Priora: et-Tahlilat ei-Üia (Kıyas): Theodoros Arapça'ya çevirdi, Kindi de şerhetti.
37
4- Analyt ica Posteri�ra : et-Tahll lat ei-Saniye(Bu rhan) : lshak Süryanca'ya , Metta Süryanca'dan Arapça'ya çevi rd i , Farabi ise şerhett i .
5 . Topica : ei-Cedel (Cedel : Bask ın çı kma) : lshak Süryanca'ya , Yahya Arapça'ya çevird i , Kindi de şerhett i .
6 - De Sophisticus E lenchis : Tebkit ei-Sofistaiyyin (Muğalata) : lbn Naime Süryanca'ya , Yahya Arapça'ya çevird i . , Kindi de şerhetti .
7- Rhtorica : ei-H itabe: lshak Arapça'ya çevird i . Farabi ise şerhett i .
8 - De Poetica : ei-Şi 'r : Metta Süryanca'dan Arapça'ya çev i rd i . (76J
Bi l indiğ i g ib i _<)nceiE!ri i lk_ -�� ı kitap Org�norı _ iç�ris inde ye_r
al ı rd ı ; ancak daha sonra yedinci ve sekizinci kitaplar da Or�non'a eklend i . Bunlardan sonra lskenderiyel i Yer_ıi J:»l��oncu �orphyrius ise bt!__���i-�_kitcı_b�n dcıha iyi__a_rılaşı labilmes i için_ b�:Jn�ara bir "giriş" anlamına gelen "Eisa
_�()g�" adlı e���il_l i yazdı . Dahı:� �?_nr�ki
_ dönerrı��rd_e_ycı��y�� Sü_ıx_arı_i müt�_r_�Lrrıl�_!! -�ll_�
�ceki sekiz kitabın b�ş ına_ k()ydu lar
_v_� _�<)_y_le
_cE!_ �
r�cı_ı:t?�'_lın
saxıs ı dokuza çı kmış ()ldu: Artı� �r����-� �e��i_r:ı��--E� - ���� kitap anlaş
_ı�� ()l_du .
(76) KAtip Çelebi. a.g.e. c. l. _s. 681-682: Hamdi Ragıp Atademir isagoji Tercüme_si. Konya-1948. s. 21: Mahmut Kaya. Islam Kaynakları lşığında Aristatefes ve Felsefesi. lst,-1983. s 80-81. Yukardaki metinde geçen kısa isimterin açılımı şöyledir: Huneyn: Huneyn b. ishak (öl. 873): ishak : ishak b. Huneyn (öl. 9 1 1}: Theodoros (IX. yy) MettA: EbO Bişr. b. Yunus (öl. 940): Yahyl: YahyA b. Adiy (öl. 974): ibn NAmie: ibn NAime ei-Hımsf (öl. 835).
38
Daha sonraki dönemlerde Hmibi ve lbn Sina gibi büyük man_!!kri!�-�9�ilrl_Ü.!l'�':l�L _b_ö iÜmü içinyazdıklan-mastakil ki: �pla�!a _ _ Arist() r:!l�ntığ_ı_r:ıL.r;ıerek termi!l_()loj!, gerekse problemleri açı� ı n��� . . !ş_1!'!1��E3� e!:' ... �JJt�-��zey�jJet�r�_er. Bununla be�-�
er şu hususu öneml� -�elirtmek g�r��i!.__ki, Gazzaıi (öl . 1 1 :!.!2_ dön�mine gel inceye k�dar ke_n�i l!l!j.�in�-c:!_���-2()���!!....�d-. �eden grublar, mant ık disipl in ine sıcak bakm ıyorl�r� ı � _ �i��ş:a.r! ��lamcıs ı ola� _ __ §a��a_l!, _ _ _ ��..!_����r ın o . ��n�-����! . kı:ın<:!i �rü�!erin i t�nıell�n�_'!fl.�� _Qzer_� -�ull.�nm!)' o ldu�!arı metodu tutars ız bularak� . �i� �!�r��--i���!��a�_�in�-�--��!� -���t ı_ğ_ı_��':!l.: ��-rrıada _ d i!'�n-�içb�_�kınca olmadığ ın ı bel irtir (77J. Katib Çeleb i , GazzaiT 'n in "Mant ık bi lmeyenin i lmine güvenilmez" (lBJ
iözüne dayanarak onun manti ğ ın ls l��' " ""iil'm�N\ie ' - 'i<aıtür <!_ünyas ında genel kab_�! _görm��!�� vesi l_e _��uğunu ifade etmektedir .
Şüphesiz GazzaiT , Mütekaddimin kelamcı ları n ı n dini hakikatleri akı l la temsilendirirken kulland ı kları "del i l in butlanı medlülün butlan ın ı gerekli kı lar. " l lkesin in , bir başka ifadeyle "tekafu- ı edi l le" prensibinin tutarsız olduğunu görmüştü . Bu yüzden bir fikrin temsilendiri lmesinde metod olarak Aristo mant ığ ın ı kullanmanı n dini açıdan hiçbir sakıncas ı bulunmadığ ın ı söyleme cesaretin i göstermişt ir . Çok yön lü bir düşünür ve dini bütün bir şahsiyet olduğu için onun mant ık hakkındaki bu olumlu yaklaş ım ı , Islam dünyas ı nda mantığa karş ı giderek artan bir i lg in in uyanmas ı na sebep olmuştur.
(17) Nikola Rişer. Tatavvunı'l- Mantıkı'I-Arabi ( Arapça'ya çev. Muhammed Mehran). Kahire 1985. s. 193-197. (78) Katib Çelebi. Keşfü'z-zunün, c. ll, s. 1862: Kasım Kufralı. i.A. (MEB) "Gazzali" maddesi, c. IV, s. 748-760. ·
-· -
Ga;j!Z�Ii'den_ ı:;���� _ _g�l�r:ı _ _ l ş�a��l��� kuru��S._Lı Şehı3:��c:i�i� ş_qhreverdi (öl . 1 1 9 1 ) -��- -�11��!9_�'te Meşşai __ !��efesinin en �üyük temsi lc:is i olan ibn _f39��- (�)_:_ . . !) �,�t � i�i filozofla�.:_�h�ddil1 �r�- ��az i (öl . �_?O�) y_��eyfeddi n el-Am idi (öl . 1 �34) g ib i �qt�ahhiri�-���mcı ları n ı n el inde Is lam mant ı�� ___ iş lenerek yayg ın l ık kazand ı . Özel l ikle Ebheri'n in (öl . 1 263) kaleme ald ığ ı �ağ9� -���--�-s.�!i-�:Y-�:--K����f��-
-@lji��i�-_ş_�!!l�iyye __!!!
kava�d i ' l ::___�antı kkıyye'si Islam eğit im ve öğret iminde ve bi l��ssa Osmanl ı _ _ ll'l��r�s_el���r_:ı��- _YQ:l}.'_ı ��!�--�"-!�! __ _<!�!�_!!ta�ı �arak �kutulı:r:ı�ur.
�9-�9!"'_�� �1u'!llu JJ._����melere rağme�J�m d_9!iyas ında baz ı dönem.J��� ---�ntı_ğıa _ _ _kc:lr�ı_çı��nl��!� - -� _<?._nun l�--�fı��lr:!l_an�_n z ınd ıkl ı k olduğunu söyleyenı-erin mevcudiyeti de bi l inmektedir . SözgelimiTbni;;�saia
-h' {öi.""124S) ve Nevevi(öi:-1277)--ğibi -h�
disciier - fle� - ��rı:- Tey m iye -@_1 :- - T328f gibi seletile ri n Aılsto mantı_Q ın ı _ şi���tle eleşt irmel�_�i_ ve bunun bi l inenin d ış ın�_il"!: sa!l� _ _ yeni _ _ bir bi lgi �!ln_�ı-���ğ!rı ı _ _ !��i-�- - �d�rıl_erin karş ı ��k�l�r�_ - ��-l�m kültür dünyasında mantığı n yayg ın l ık ka�anmasır:ı� _e!!9E!! c:>l��ı:r:ı_ı§t_ır.
N itekim, Islam bilim ve düşünce dünyas ı nda "Mual l im-i Sani-: Ikinci Öğretmen" olarak n itelenen F!irabi{öl . 950) 'n in " i l imlerin � . -- - - --- - - ---· ' - -�·- . ...._ _ _ _ . ....,_,�_ ... ..,_� .., - - .,.,_ ... �
baş�� te_orik ve_ r?��t�� i l i"-!!�-�i!l_ öğ!_�rıiJ.Il'le��ll�-�- !?_i_ı: -�l_et" , lbn S!!J� {öl . 1�?)'n ı n_���-- ���eri �-ı:ı!amada_ en büyük yard ımcı" , Gaza�-(�1_:.:1_.!1fl__ı:ı!r:ı.<:!e.._�l_min öJçüs_92._terazisi" �iye niteled!ğ_! bunların y�ı_:!!_!l_� __ _l:?�� -�!g�r_:ı��rin "farz- ı kifaye" , hatta bazı ların ın da "fa�-_ı_ayn:'diy_e_�ite!_�i-�1�� maı:ıt��-i!_��J79J Islam dünyas ında devaml ı kullanı lmış ve işlenmiştir. Mant ık i lminin kurucusu Aristo'nun kimliği hiç bir şekilde mant ık i lminin gelişmesinde olum-(711} Katip Çelebi. a.g.e. c. ll. a. 1862-1863).
40
suz etken o lmamışt ı r ; z ira mant ı k , mant ı kt ı r ve onun ölçüler i evrenseld ir .
Mant ı k a lan ı ndaki çal ışmalar XIV. yüzy ı ldan sonra da gerek tel if , gerek��-�!'lrh ve haşiye olarak devam etmi§t i r . Özel l ik le Osman l ı i l im tarih inde öneml i b ir yer tutan XVI I I . yüzy ı l ı n i lk yar ıs ı ndaki Doğu ve Bat ı 'dan yapı lan tercümeler s ı ras ı nda Es'ad Efend i ' n in Sadrazam Damat lbrah im Paşa' n ı n emriy le Grekçe'den yapt ığ ı çev i ri ler , d ikkatle üzerinde duru lmas ı gereken çal ı şmalard ı r . Üç asra yaklaşan bir zamandan ber i b i rkaç makalen in d ı ş ı nda üzerinde duru lmayan bu konuyu biz , b i r doktora tez i düzeyinde ele alarak kü ltür tari h imiz in karan l ı kta kalan bu noktas ı n ı ayd ı n latmaya çal ışacağız . O , geleneğe uygun olarak mant ı ğ ı diğer çal ı şmaları iç in temel saymış ve i lk tercümeye mant ık' la başlamışt ı r .
Es'ad Efendi b i r Osman l ı vatandaş ı o lan loannis Kott in i us' un daha · önce Şerhü ' l - enver adıyla kaleme ald ı ğ ı Aristo'nun Organon' unun ilk dört kitabıyla Porphyrius 'un lsagQci's in i Grekçe'den Arapça'ya çevirdi . Eserin g iriş k ısmında kendis in in bel irtt iğ i g ib i bu çal ı şma, sadece bir tercüme olmay ıp zaman zaman kendi görüş lerine de yer vermek suret iyle bir şerh ve müstaki l b i r çal ışma nitel iğ in i kazanmışt ı r (BOJ. Bundan sonraki sayfalarda önce onun mant ı kla i lg i l i genel görüşlerin i , sonra da mant ı ğ ı n konu lar ı hakkı ndaki görüşlerin i i nceleyeceğiz.
1 - Es'ad Efendi 'n in Mantık Hakkındaki Düşünceleri
Es'_a_9 Efendi yukar ıda sözü edi len eserlerin tercüme ve şerh ine baş lamadan önce bir g i riş mah iyet inde , mant ı ğ ı n b i r (BO) Es'ad Efendi. Tercümetü Şerhi'l-enver. vr. 2a (20-22). Bizim çalışmamızda esas aldığımız yukarıda adı geçen eser müellif hattıyla Ragıp Paşa Ktp. nr.7B5 Ye bulunmaktadır.
4 1
bi l im ve --����c:ı-�oloj i _ olduğu hususunda genel b ir �ğeı�leındirrrıı: .. Y�e_ı:naktad ı r. _ _9_��51�!��-- i�sa�-� -··s�� ip_ ?ld_�ğ� yet��e-��� - �ği�i�--�!::- _?�r:!!���--!!_e��!i_r�i�---�!�.ip l_i�ı:_e_� i l i nce o
in�_�r:ı __ f19_!11ük �ycıtta , b i l im ve san'atta da_�a başarı l ı ve daha verilll��-?1�!: Onun bu konudaki görüş leri şöy led ir : " . . . B i lmal is in ki , san 'at ve i l im, insan ın daha kolay ve daha doğru iş yapmas ın ı kolaylaşt ı rı r. Bu sebeple, insan ın tabii eği l imi i le eğit imi b irleşince ortaya koyduğu davranış ı tabii davran ış tarz ı ndan daha mükemmel olur . I nsan bütün eylemlerin i bir güç vas ıtas ıyla gerçekleştirir. I l im ve san'at öğrenmeye yönel ik melekeler de bu güçle i lg i l idir . I nsan i l im ve san'atları , çok çeşit l i olan bu psişik güçleri sayesinde öğrenir ve böylece iş lerini daha kolay ve mükemmel şekilde gerçekleşt iri r . . : " (81).
�ğit im ve öğret imin i_ns_an hayat ı nd��i �r:ıı:ı�ir:ıe_ �öy!_ec_e dik�t -�Eı�_düŞQ!l_�r! __ ��-!!_kri _!��el�ndi rme!lin ve onu tutarl ı ve i_!"!sicaml ı bir şekil�e ��d�-��r:!l�nin m�-n���- sanat ı�bilm_���n geçtığini söyler ve _ _ ��L�L"· · . Şüphesiz mant ık ; akl ı ve ifadeyi mükemmelleştirir. Bu sebeple fi lozoflar ın çoğu ona "akli bir i l im" demişlerdir . Bunun Yunanca'daki ad ı "Loygi- logi" olup, bu ise "kelam" manas ına olan " logos" dan türemiştir . Logos ise, hem söz , hem de anlam açısı ndan kelam manas ınad ı r. Böyle olunca da lafzi ve nefsi kelamı ifade eden bir is im olur. Bu sanat' ı n böyle isimlendiri lmesi onun akl ı , doğru b i r şekilde sistemleştirdiği ve onu güçlendirdiği içindir . Mant ı k sayesinde akı l , dikkatle tasawur eder, doğru bir ayı rma yapar, karar verir, kendi i lkelerinden kalkarak doğru ç ıkarım yapar . . .
" (82). Mant ığ ın
- - - - . · · · - ·-
�rarı bununla da kalmaz; mantık l ı düşünen bir insan ın konuşma -ve ifadesi ��t ık�:-_o;ıo_�-��k -v�_S9Çiidir(8��--��n�-(81J Es'ad Efendi. Terciimetii Şerlıi'l-enver. Ragıp Paşa Ktp. nr. 735. vr. 1b (13-20). (82) A.g.e. vr. 1b. {20-23). 2a (1 -3). (83) A.g.e. vr. 2a (4-6).
42
din�!':� _ _ ön_c;ı;ı_ki fi lozof v�!!lan�ı ları n __ r:nant ı k hakkında ki övg_g_l�rinl "Mant ık , i l imierin i lm�. sanatları n sanat ı , i l imierin terazisi ve insan akl ı n ı n güneşi olduğu gibi her tür lü b i lg in in ölçüsüdür. . . " (84) i�kJ i�de._��-e.�leye����<;! Efençtj_.}_ry_!iEJ.!!ğ ı_r_:ı_� �arcırl ı b i r -�i_l !� _o!<:!_lj9����-urgular:.
Es�cı�_E:f�!:l�!- ��-�ı�h_tı��ındaki düşünces in i bu şeki lde ortaycı _ _ ��ydy�(l� _ s?_rı_r�----�ercümesin i yapt ığ ı _�ital?larda_!:)�� �-l . .t:>J! �etod._
uygulad ığ ı l"! ı is�. �-u- �at ı rlarla dile getirmektedir : . . . . Bu eserlerden ist ifade etmek isteyenlerin daha kolay anlayabi lmeleri iç in b i r örneği bulunmayan Aristo' nun fi ki rlerin i özetleyeceğiz. Ayrıca bu fikirleri amac ı na uygun olarak açı k ve seçik bir üslüpla ifade etmeye çal ışacağ ız ( . . . . ) . Şunu da bel irtmek isterim ki , tercüme ve nakl in i yapt ığ ım ız Aristo ve Prophyrius' un görüşlerine bütünüyle bağl ı kalacak deği l iz . . . " (85).
G�rüldüğü gibi Es'ad Efen.d i , _ _ !!.l�.r1!!k ha!<!<�n_�aki görüşl_erin i ihtiva eden mukaddimesin in d ış ında, tercüme ett iği mant ı k_ eser�rTnde-g�r�klj�gÔ�Oğü yerde konunun daha iyi anlaş ı labi lme�! !2in keııdi açı �l-�!!l�l���n.� .Y�.ı:..�����-�-9!�� · - ������-!ercüme ve_!!�� kil le Y�!iı:ı!lleyec;�ğln i , aç� �ca_ i_f���--�.!!!l�!<!�!r:
Mantığın Kısımları :
Es'ad Efendi mant ığ ı önce "tabii "ve "s ı nai" olmak üzere ikiye ay ı r ı r ve tariflerini şöyle verir: a) Tabii mant ık : I nsan ı n doğuştan sahip olduğu an lama ve bi lme gücüdür. Her i nsan bu güçle baz ı şeyler üzerinde düşünüp değerlendirme yapabi l i r ve günlük hayat ı ndaki işleri yoluna koyabi l i r (86). b) S ı nai mant ık :
{lU) A.g.e. vr. 2a (6-1 0). (85) A.g.e. vr. 2a (10-15. 20-22). (86) A.g.e. vr. 2b (7-8).
·
43
Akl ı n hata yapması mümkün olan her konuda onu düzelten ve doğruya yöneiten b i lg i ve deney bir ik iminden ibarett i r ki o , buna kazan ı lm ış akl ı n bir melekes idir demekted i r (87) . Es 'ad Efendi kendis inden önce lbn S ina' n ı n eş- Ş ifa adl ı eserinde mant ı ğ ı bu şekilde ik i k ı sma ay ı rd ı ğ ı n ı ; öte yandan ortaçağ skolast ik filozofları ndan Büyük Albertus (öl . 1 280) i le öğrencisi Aqu i nolu Thomas (öl . 1 274) ve onları tı;ıkip eden Lat in fi lozofları n ı n s ı nai mant ığ ı muallem ve müsta'mel olmak üzere ikiye ay ı rd ı kları n ı be
.l irt i r ve bu anlay ış ın bugün (yan i Es'ad Efendi 'n in yaşad ığ ı
dönem) Lat in dünyas ında geçerli olduğunu vurgu lar (88). Onun bu ifadesinden XVI I I . yüzy ı lda Bat ı 'da okutulan mant ı k s isteminden haberdar olduğunu söylemek mümkündür. Thomist felsefen in günümüzde de temsi lci lerin in bulunduğunu düşünürsek bu tesbit i n yerinde olduğunu görürüz .
Düşünürümüz res im sanat ıyla mant ı k aras ı nda bir benzerl ik kurarak, nas ı l ki ressam, b i r resmi yapmadan önce onun kanun ve kura lların ı öğrenmek ve sonra da bu bi lgi lerini tuva! üzerinde uygulamak zorundaysa, mant ı k da önce kıyas ın i lkelerin i , sonra da bu i lkelerden hareketle b i r f ikrin temellendiri lmesin in nas ı l olacağ ı n ı öğretir , d iyerek resimle mant ık aras ında b i r mukayese yapar.
Ona göre Muallem mant ı k, akli b i r meleke olup, insan onun sayesinde kavramları , kavramların ifadesi olan terimleri ve terimleri n oluşturduğu önermaleri elde ederek tan ım lar ı kavrayabi l i r . Müsta'mel mant ı k sayesinde ise insan mant ığa ait kural ları rahat l ı kla kul lanarak kıyaslar yapar ve b i l imsel bi lg iye
(87) A.g.e. vr. 2b. (12-13). (88) Terciimetii Şerhi'l-.nver. vr. 2b (18).
44
ulaş ı r . B i r başka deyiş le bir incis i teorik , ik inc is i ise prat iğe yönel ikt i r (89). Bunun böyle olduğu konusunda bütün mant ı kç ı lar görüş b i r l iğ i iç indedir ; fakat tart ı şma konusu olan bu ik i melekenin aras ı nda bir fark bulunup bulunmad ığ ı meseles id ir . Es'ad Efendi bun ları n aras ı nda bir fark görmeyenierin yan ı nda yer alarak der k i : B i lmal is i n k i , mual lem mant ı k melekes i i le müsta'mel mant ı k melekesi aras ı nda d ış dünyada mevcud olan varl ı klar aras ı ndaki farkl ı l ı k gibi b ir fark bu lunmamaktad ır . Fark sadece a lg ı lamadad ı r . Bir başka ifadeyle bu iki meleke aras ındaki fark mahiyet farkı deği l derece fark ıd ı r (90). Es'ad Efendi 'n in s ı nai mant ığ ı mual lem ve müsta'mel d iye ikiye ayı rmas ı , I s lam mant ı kç ı ları n ı n öteden beri tasavvurat ve tasd ikat şekl inde mant ığ ı iki k ıs ımda mütalaa etmelerinden pek farkl ı b i rşey deği ld ir . Bugün biz bu ayrımı kavram ve önerme mant ığ ı şekl i nde ifade etmekteyiz .
Mantık B ir Bi l im midir:
Mant ığ ın b ir b i l im olup olmad ığ ı meselesi mant ı k tarih i boyunca tartışmalara konu olmuştur. Es'ad Efendi bu mesele üzerindeki tartışmaları gündeme get i rerek bu konuda üç ayrı görüşün bulunduğunu anlat ı r : 1 ) Mual lem mant ık , kes in l ikle b i l im deği ld i r , o i l imler için ancak bir metod ve bir alet durumundadır . Müsta'mel mant ı k ise diğer bi l imlerle bağdaşan , o bi l imlerin temsi lendiri lmesinde öneml i fonks iyon ifa eden bir d i - . s ip l indir . Sözgel imi bu mant ı k, matematiğe uygu lan ı rsa yani b i r tak ım teoremler mant ıkla isbat lan ı rsa buna riyazi mant ık , tabiat i l imlerine uygulan ı rsa tabii mant ı k ad ı veri l i r . D iğer i l imleri de
(89) A.g.e. vr. 3a { 1 7.21 ). (90) A.g.e. vr. 3b (2-4). 4a (3- 1 1).
45
ayn ı şeki lde mutalaa edebi l i riz . Düşünürümüz , Aristo ve şarih ler in in bu görüşte olduğunu bel irtir . 2) Baz ı son dönem mant ı kç ı ları na göre mant ık , i l im olmaktan çok bir san'att ı r . Es'ad Efendi son dönem mant ıkç ı ları dediği bu mant ıkç ı lar ın kimler olduğundan bahsetmez . 3) Aquinolu Thomas ve Scot gibi ortaçağ filozofları mual lem mant ığ ın bir bi l im olduğunu kabul etmişlerd ir . Düşünürümüz de bu görüşü ben imsediğ in i gerekçeleriyle aç ıklamaktad ı r (91). Ona göre b ize aksiyom bi lgis in i sağlayan meleke sadece tabii akl ın ışığ ıy la çal ış ı r ; fakat burada sözü ed ilen mant ık bi lgisi ise aksiyom bi lgisi nden farkl ı olarak teorik bir bi lgidir (92).
Muallem mant ığ ın i l im olduğunu söyleyen Es'ad Efend i , bu görüşü bütün Latin fi lozofların ı n kabul ettiğ in i ifadeden sonra buna yapı lan it i razları Aristo'nun Metafizika, Rhetorika ve l l . Analitikler isiml i eserleri ne atıflarda bulunarak cevapland ı rı r . I lmin sürekli değişmeyen ve zorunlu şeyleri konu edindiğin i , muallem mant ığ ın konusunun da terimler, önermeler ve kıyas figürleri olduğuna göre insan zihni açıs ından bunların da değişmez olduğunu söylemek mümkündür. Dolayıs ıyla ona göre, muallem mant ı k bir bi l imdir . Bu görüşünü mant ığ ın bölümleriyle örnekleyen düşünürümüz , burhan ın her durumda doğru ve genel geçer bir bilgi ifade ettiğini , d iyalekt iğ in (cedel) zanni b i lg i , önermalerin ise konu , yüklem ve bağ'dan oluştuğunu, mant ığ ın diğer alanlar ın ın da ayn ı şekilde değerlendi ri ldiğinde bun lar ın da sabit. ve değişmez olduğunun görü leceğin i söyler. Ve bu konuda kesin tavrı n ı ortaya koyduktan sonra o, bütün bunları konu ed inen d isipl in in elbette ki bi r b i l im olacağ ın ı vurgular. Dolayıs ıyla muallem mant ı k bi l im ise
(91) A.g.e. vr. 5a (2-3). {92) A.g.e. vr. 5a (1 1-14).
46
ona dayanan müsta'mel mant ı ğ ı n da bi l im olacağ ı ndan şüphe edi lemez (93). Bu değerlendirmesiyle o , s ı nai(yapma) mant ı ğ ı n tüm çeş it ler iy le b i r b i l im olduğu sonucuna varmış o lmaktad ı r .
Mantığın Konusu :
Es'ad Efendi mant ığ ın konusunun Latin ve G erk bi lg in lerince ne anlama geldiğ i üzerinde durarak probleme aç ı kl ı k get i rmeye çal ı ş ı r ki, ondan önceki Is lam mant ıkç ı lar ı nda bu çeşit terminoloj ik aç ı klama lar mevcut deği ldir . Ona göre Lat ince'de mant ığ ın konusu "Evbiyaktum" dur. Bu kel ime z ihn in d ış ı ndaki yani dış dünyadaki objeleri ifade eder, bir başka deyiş le bi l g imize konu teşki l eden herşey evbiyaktum'dur . Bunun yan ıs ı ra bazı bi lg in ler mant ığ ı n konusunun "Subiyaktum" olduğunu iddia etmişlerdir, bu kel imenin G rekçe karş ı l ı ğ ı " l pokimeno" olarak gösteri lmişt i r ki , ik is i de "Bir şeyin a lt ı na konu lan , b i r şeyi tutan destek anlam ı na gel ir . Mesela bir taş ı iş iemek için onun alt ı na konulan destek taşa subiyaktum ve ipokimeno den i r . Sonradan bu kel imeler, bi lg imize konu teşki l eden şeylere ad olarak veri lmişt i r" (94). Mant ığ ı n konusuna gel i nce ya doğrudan doğruya düşüncemize konu olan şeyleri n kavramlarıd ı r. (tasavvurat) ki bu adeta mant ı ğ ı n maddesi g ibid ir , ya da bu kavramları n önermeler şekl inde düzen lenerek b i l inenlerden b i l inmeyeneleri elde etmek suret iyle doğru düşüneeye u laşmakt ı r (tasdikat) . Düşünürümüz buna örnek o larak yüklem l i , şartl ı , çel iş ik , ters ine çevri lmiş önermeler i le del i l , bürhan , tarif ve bölümlerneyi göstermektedir . Dolay ıs ıyla bu da , mant ı ğ ı n formunu teşkil etmektedi r (95). O, bu görüş lerin i temel iandirmek üzere b i r b i l imin temel in i oluşturan i l ke lerle bu i lkelere bağl ı olarak mütalaa edi -(93) A.g.e. vr. 6 b (15-23). 7a (22-23). (94) A.g.e. vr. 7b (13- 1 7) . (95) Tercümatii Şerhi'l-snver. vr. Sa (1-5).
47
len ik inci ve üçüncü derecedeki i lkeleri b irbir inden ayı rmak ge- , rekt iğ ine dikkat çeker ve der ki : a) B i r i lmin konusu , o i lmin alan ına g i ren herşeyi kuşatmas ı gerekir . b) I lmin konusu , doğrudan amaç olmal ı ; konunun başka i l imler iç in araç olarak mütalaa edi lmemesi gereki r . c) i l im konu , i lke ve tarifiyle diğer i l imlerden ayrı lm ış olmal ı d ı r (96). Daha sonra o , mant ığ ın formal yönüyle i lg i l i olarak baz ı mant ı kç ı lar ın görüş lerin i açı klar ve der ki , bazı Yunan mant ı kçı ları mant ığ ın konusunun burhan, Scot kıyas , Büyük Albertus ise mant ığ ı n esas konusunun del i l olduğunu söyler. Oysa der, Es'ad Efendi , bunlar ın hiçbir i tek baş ı na mant ığ ın konusunu teşki l edemez ; bunların yan ı s ı ra tarif ler, önermeler ve bö lümlemeleri de mant ı ğ ı n kC?nusuna dahi l etmek gereki r. Böylece mant ık efrad ın ı cami , ağyarı na man i tam bağ ıms ız bir b i l im hüviyet in i kazanmış o lur (97). Problem üzerindeki tart ışmaları serdett ikten sonra Es'ad Efendi mant ığ ın amac ı , b i l inenden kalkarak b i l inmeyenin bi lg is in i elde etmek olduğuna göre mant ığ ı n temel konusunu ; bölümleme (taksim) , tarif (tahdid) ve del i l i n teşki l ett iğ in i söylemektedir . Dolayıs ıyla taritin yard ımıyla bir şeyin mah iyet i ; bölümleme i le bir varl ı ğ ı n kıs ım ları ; del i l le de o varl ığa i l işk in ayrı nt ı lar bel i rlenmektedir (9BJ.
O halde kavramlar ve terimler tek baş ı na h içbir zaman formal mant ığ ın konusu olamaz . Es'ad Efendi burada "Lafz ıyyQn" (99)
diye n itelediği Marsi l ius (öl . 1 343} , Gabriel(öl . 1 495) , Ockhaml ı Wil l iam(öl . 1 349) gibi kavram mant ığ ın ı savunanları eleşt i rmekte; mant ı ğ ı n as ı l konusunun laf ız lar, terimler deği l isbat olduğunu ısrarla vurgulamaktad ı r {100J. Mant ı k z ihni b ir di{96) A.g.e. vr. lb (13-17). {97) A.g.e. vr. Bb {17-23). 9a {1-7). (98) A.g.e. vr. 9b {8-12). {99) LafziyyOn: Nominalistler: Adcılar: Ortaçağ'da en çok tartışılan konulardan olan tümelierin {külfflerin), kavramiann birer isimden, hayalden, kelimeden ibaret olduklarını ileri süren/ere adeı/ar {nominalistler) den ilir. Kısaca nominalizm, tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüştür. {1 00) A.g�_e. vr. 9b { 16-21)
48
sip l in olduğuna göre , onun iş levi akl ı n veri ler in i düzene koymakt ı r . " Muhakkikün" (101) deni len ve araları nda Aquinolu Thomas ' ı n da bulunduğu skolast ikler in bu yöndeki tesbitleri gerçekten yerinde bir tesbitt i r (102). Zira Aristo , M etafiz i ka adl ı eseri başta olmak üzere d iğer baz ı eserlerinde varl ı ğ ı z ihn i (kavramsal) ve reel olmak üzere ikiye ayı rmışt ı r . Sözgel imi d ış dünyadaki insan, at , ağaç ve taş g ib i şeylerin var olmas ı nda akl ı n herhangi bir rolü yoktur ; fakat bunlardan kalkarak varl ığ ı ci ns , nev i , fas ı l , konu ve yüklem g ib i tasn ife tabi t utma tamamen akl ı n alan ı na g i rmektedi r. Dolayıs ıyla tümel kavramları n z ihn i b ir varl ı k olman ı n ötes inde real iteleri yoktur (103). I kinci maku l ler ( iki nci cevherler) deni len bu tümel kavramlar akl ı n iş leyiş in i düzen lerler, bun lar ı n sayesi nde biz , doğru düşünme, doğru k ıyas yapma imkan ına kavuşuruz. Bu bakımdan kavramları n önemi büyüktür . Demek oluyor ki biz i lmimiz i , sanat ım ız ı mant ığ ın temel konusunu teşkil eden bu kavramlarla yaparız.
Mantığın Diğer i l imlerle i l işkis i :
Mant ığ ın diğer i l imleri tahs i l için hem zorun lu , hem de gerekli o lduğunu ifade eden Es 'ad Efendi konunun baş ı nda kendis in in de bu görüşte olduğunu şöyle ifade eder: " . . . Bana göre mant ığ ın kıs ımları olan tabii ve s ı nai mant ı kla bunları n bölümlerini ortaya koyduktan sonra mant ı k i lm in in diğer i l imleri tahsi l için zorun lu ve gerekl i olduğunda kuşku yoktur. " (104) O,
(101) MuhalclcikOn : Reslistler : Gerçekçiler : Ortaçağ'da tümeller konusunda gerçekçi olan filozof/ann savunduğu düşünce biçimine realizm denir. Realizm ise kısaca, tümel kavramiann bilincin dlfında kendine has gerçek birer varlıkları olduğunu ileri süren görüşe denir. {102) A.g.e. vr. 1 0a (12-13j. (1 03) A.g.e. vr. 1oa (13-22). (104) A.g.e. vr. 12a {15-17).
bu konuda öncel ik le zorun lu ve gerekl i (zarüri- vacib) te-' rimleri n in b i rçok anlam ı üzerinde durur ; bir gayeyi gerçekleşt i rmek veya devam ett irmek iç in kaç ı n ı lmaz zorunlu luk ki o , buna mutlak zorun lu luk demektedir , bir de gayenin gerçekleşmesinde doğrudan rolü olmasa da kolaylaşt ı nc ı ve haZı rlay ıc ı bir etken olan zorun lu luktan söz eder. B irincis ine yaşamak için zorun lu olan bes in i , i kincis ine de gayeye u laşmada kolayl ı k sağlayan herhangi bir vas ıtay ı örnek o larak veri r (105).
Düşünürümüz , her i l im için olmasa da özel l i kle spekülatif i l imierin tahsi l inde mant ı k i lmin in gerekli ve zorun lu olduğu kanaat indedir . Ona göre herhangi b i r i lm in b irkaç problemini öğrenmek bir i l im say ı lsa da esas olan o i lmin i lke ve kanunları n ı del i l leriyle bir l ikte kuşatmakt ı r (106). Buradan kalkarak tabii mant ı k ve s ınai mant ık ayı rım ın ı tekrar sözkonusu eden Es'ad Efend i , tabii mant ı k dediğ i insan ın doğuştan sahip olduğu akli melekelerdir ki onsuz ne b i l im, ne de san'at olur der. S ınai mant ı ğa gel ince diğer b i l imleri tahsi l iç in mutlak anlamda zorun lu olmasa da bir i lm i her yönüyle kuşatabi lmek ve o i lmin i lk prensibierin i tartışebi lmek iç in bu s ı nai mant ığ ı b i lmeye gerek vard ı r. Hiç kuşkusuz bunu bi len b i r kimse bi lmeyenlere karş ı her alanda b i r üstünlük sağlayacakt ı r (107) der.
2- Beş Külli
Yeni Eflatuncu bir fi lozof olan Porphyrius (öl . 301 ) ayn ı zamanda Hellenist ik dönemde Aristo'cu mant ı k geleneğin i devam etti ren, Eflatun' la Aristo'nun felsefi doktri n lerin i uz laşt ı rrnaya
(1 05) Ten:ümetü Şerhil-enver vr. 12a (19-23). 12b (1-6). {1 06) A.g.e. vr. 12b (6-9). (1 07) A.g.e. vr. 12b (12-15). 1 3b (17-18).
50
al ışan öneml i bir şahs iyett i r . Mant ı k alan ı nda kaleme ald ı ğ ı E i sagoge (lsaguci) adl ı eseri Aristo' nun Kategori ler kitab ı na b i r g ir iş mahiyet inde o lup , bugün dahi k las i k mant ı k alan ı nda başvurulan önemli eserlerden bir id i r . Konusu varl ı ğ ı n tasn if ve tan ımı nda önemli bir yer tutan cins , nev i , fas ı l hassa ve araz- ı amm'dır . Mant ığa yeni başlayan bir i iç in kategori ler i öğrenmeden önce varl ı klar hakkı nda genel ve s istemat ik b i r ayı r ım ın nas ı l yap ı labileceğini vermes i aç ı s ı ndan lsaguci'n i n değeri büyüktür .
Grekçe b i r ke l ime olan "E isagoge" Arapça'ya "fsaguci" şekl inde geçmiş ve di l imize de Arapça telaffuzu ile int ika l etmişt ir . Es'ad Efendi "fsaguy" olarak kaydett iğ i bu kel imenin Yunanca mutlak g i riş demek olduğunu , Porphyrius' un da bu anlamdan hareketle onu Kategori ler'e g i riş olarak kul land ığ ım bel i rtmektedir (10BJ. Burada önemle bel irtel im k i , Islam mant ı k tarihinde yayg ı n olarak bi l inen Porphyrius' un deği l Ebherfn in Tsaguci'sidir . Ebheri eserinde beş kü l li'den başka önerme ve kıyasa da yer verdiği için mahiyet ve muhteva açıs ından i k i eser aras ı nda fark vard ı r.
Yuka rıda belirt i ldiği gibi Tsaguci'n in konusu beş külli'd i r . Es'ad Efendi eserin beş kül lfye g iriş ve beş kü l li şekl inde ik i kıs ımda incelenebi leceğin i söyler.
a ) Beş Kül lfye G i riş : Külli ler z ih inde sadece b irer isimden mi ibaret , yoksa reel varl ı klar m ı şekl inde problemi ele alan düşünürümüz , bunlar ın form rnarak zihinde, reel olarak da d ış dünyada mevcut oldukları n ı b i r Aristocu olarak vurgular (109) ve Porphyrius'un da problemi böyle alg ı lad ığ ı n ı söyler . Çünkü ona (1 01) A.g.e. vr. 13a {19-23}. (1 09) A.g.e. vr. 15a (3-5).
51
göre kül il ler ik i şeki lde s ı ralan ı r ; b iri tabii , d iğeri ise ta' limi '
s ı ralamad ır . Tabii s ı ralama ; c ins , fas ı l , nev i , hassa , araz- ı amm şekl indedir . Ta' limi s ı ra lamada ise nevi fas ı ldan önce yer almaktad ı r. Böy le farkl ı b ir s ı ralama yapman ın sebebi , tabii s ı ralamada, c ins' i n maddeye , tasi ' ı n da surete tekabül etmesidir . Neticede meydana gelen terkib de nevi 'y i ifade edecektir (1 10J. Ta' limi s ı ralama ise, cinsi anlayabi lmek için nev' in onu takip etmesi gerekir. Zihni disipl in aç ıs ından varl ı ğ ı , c insinden başlayarak bu şekilde s ı ralamanın eğitim aç ıs ından yararı n ı n büyük olduğu kuşkusuzdur (1 1 1).
Düşünürümüz , isagucrye g i riş olarak kaleme ald ığ ı bö lümün sonunda Ortaçağ Latin filozofları aras ında önemli bir tartışma konusu olan külliler probleminin genelde küllllerin varolup olmadığ ı ; külmerin tanım ve bölümleri; son olarak da küllllerin oluş şartları etrafında yoğunlaşt ığ ın ı söyler; fakat kendisi bu tartışmaya girmez .
b ) Beş Külli : Es'ad Efendi , Is lam mant ıkçı larından farkl ı olarak Yunan ve Latin mant ıkçı ların ın çal ışmaların ı temel ald ığ ından gerek probleme bakışı , gerekse kullandığ ı terminoloji açıs ından bir orij inall ik gösterdiği söylenebi l ir. Bu açıdan çalışmamızın bu kısmında beş külli'yi özetlerneyi uygun gördük.
Cins : Cins' in Grekçesi " Yanos"tur. Yanos ise bir i lk 'e nisbet edilen topluluk, doğum yeri veya nesebi anlamına gelmektedir. Sözgelimi YehCıda lbn Yakub'a nisbetle "Yahudi cins i " , "Sokrat Simpl icius'un cinsindendir yani soyundand ı r" , "Eflatun Atina cinsindendir yani Atina' l ıd ı r. (1 12) Örneklerinde olduğu gibi cins teriminin kök anlamın ın bir şeye veya bir yere a it olma, bir kökten (1 1 0) A.g.s. vr. 15b (5·18). (1 1 1) Tsn:ümsta Şerh/'I-enver. vr. 15b (22-23). {1 12) A.g.s. vr. 20b (17-23). 21a (1-1 1). '
52
ge lme g ib i yanos ' la ayn ı manaya ge ld iğ i görü lmekted i r . Söz l ük
an lamıy la ter im an lam ı aras ı ndaki bu yak ı n l ı ktan do lay ı yanos
mant ı kta ku l l an ı lage lmişt i r . Buradan kalkarak c ins in tar if i şöy le
yap ı lm ışt ı r : C ins , tür aç ı s ı ndan çok farkl ı şeylere yüklenend i r .
B i r başka tan ı ma göre c i ns , " o ned i r? " sorusuna cevap teşk i l
eden şeyd i r . Sözge l im i c ins o lan i nsan ; Zeyd , Amr , Bek i r ve
benzerler i ne yük len i r (113)
Nev i : Nev ' i n Grekçe's i " l zos"tur . Sözlük anlamı olarak i zos her çeşit form , c is im lerde mevcut olan düzenden kaynaklanan güzel l ik an lamlar ına gelmektedir . Porphyrius izos' u yanos' un
güzel l iğ i şekl i nde a lm ış ve nev' i c ins in alt ı nda veya içinde yer alan şey d iye tan ı mlamışt ı r (114).
Fas ı l : Es'ad Efendi beş kül ilden i l k ikisin in Grekçe karş ı l ı ğ ı n ı vererek bunları n sözl ük ve ter im anlamları üzerinde durduğu halde son üç kül lin in G rekçe karş ı l ı ğ ı n ı vermemişt ir . O , nev' i n alt ı nda yer alan fasl ı üçe ay ı rarak inceler: a ) Fasl- ı amm, zatta görü len ayrı lab i l i r arazlard ı r. Sözgel imi oturmanı n ayakta du rmadan fark l ı o luşu ; bir insan ı n çeş it l i dönemlerde farkl ı f izyonamiye sahip oluşu gibi durumlard ı r. b) Fasl - ı has , zattan (cevher ) ayrı lmayan bir araz durumunda olan şeydi r. Siyah göz bu özel l iğ i i le diğer gözlerden ayr ı lsa da gözden ayrı lmaz örneğinde olduğu g ib i . c) Fasl - ı ehas , bir varl ı ğ ın en bel i rg in öze l l iğ i i le d iğer varl ı kla rdan ayr ı lmas ı durumudur. Sözgel imi en bel irgin o lan konuşma özel l iğ i insan ı d iğer canl ı lardan ay ı ran b i r n ite l ikt i r (115). Fas l ' ı n tan ımına gel ince bu konuda birçok tan ım ı n yap ı ld ığ ı n ı görmekteyiz . Bun lar: "O nası ld ı r? " sorusuna cevap teşki l eden ; c ins in kapsamına g i ren şeyleri ay ı ran ; nevi d iğer
(1 14) A.g.e. vr. 27b (6·23). (1 15) A.g.e. vr. 34a {23). 34b (1-1 1).
53
nevilerden ay ı ran ve nev' i n ayrı lmaz zati cüz' ü olan şeydir şekl inde özetlenebi l i r (1 1 6).
Hassa : Es'ad Efendi Porphyri us' un hassa i le i lg i l i yapt ı ğ ı dört ayrı tan ım ı şöyle ifade eder: a ) Hassa, sadece b i r türün fertler ine ait o lup, d iğerler in i kapsamaz ; hekiml ik g ib i , b) Hassa , b ir türün bütün fert lerini kapsad ığ ı halde sadece o türe a it bir özel l ik deği ldir ; insan için i ki ayakl ı olma özel l iğ i g ib i . c) Hassa, sadece bir türün bütün fertlerini kapsayan bir özel l ik olduğu halde sürekli değ i ld ir . Gençl ikte s iyah saç ı n bulunmas ı gibi . d) Hassa , sürekli olarak sadece bir türün fertlerin in tümüne a it bir özel l ikt ir . Her insan ı n bi lkuwe gülme özel l iğ ine sahip olmas ı gibi (1 1 7). Düşünürümüz bu son tan ım ın Aristo'nun Topika adl ı eserinde ki tan ıma benzediğ in i söyler. N itekim Aristo hassa'y ı , b i rşeyin mah iyet ine delalet etmeyen , fakat onda gerçekleşen ve ona eşit o lan özel l i kt i r diye tarif etmişt i r (1 18).
Araz- ı amm : Beş kül lin in sonuncusu olan araz- ı amm konusunda Porphyrius'un zi krettiği tan ı mları ve bunlara yap ı lan it irazları tart ışt ıktan sonra Es'ad Efendi bu tan ımları şöyle özetler : a) Araz- ı amm, bir şeyde bulunması veya bulunmamas ı mümkün olan i l int idir . b) Araz- ı amm, cins , nevi , fas ı l ve hassa olmayan, fakat daima konuda bulunand ır . c) Araz-ı amm, bazen zatta bulunan, bazan bu lunmayan i l int idir . Bu tariflerden kalkarak araz ; müfarı k ve laz ım olmak üzere ikiye ayrı l ı r. B i rincisi insana n isbetle uyku , ik incisi habeşl iye n isbetle s iyah l ı k şekl inde örneklendiri l i r (1 19).
(1 1 6) A.g.e. vr. 35a (7-11). (1 1 7) A.g.e. vr. 45a (1 -19). (1 18) Tercümetü Şerhi'l-enver. vr. 45a (23). 45b (1). (1 19) A.g.e. vr. 46a (5-20).
54
Beş kül liy i ana hatlar ıyla böy lece özetleyen, bu arada kendi yorumları n ı da katarak probleme aç ı k l ı k kazand ı ran Es'ad Efend i , klasik mant ık konu ları aras ı nda meşhur olan ve ad ı na Porphyr ius ağac ı deni len tümel ier in yer ald ı ğ ı şemay ı tabii tertibe uygun olarak şöyle ifade eder: (120)
PORPHYRIUS AGACI
Y ü ksek C i n s
:ı Cevher
+ I
+ Boy utları ka b u l eden Boyutları kab u l etm eyen
C is im
+ 1
+ B üyüyen (Canl ı ) B ü y ü m eyen (Cansız)
(Maden ler. U nsurlar) N efsi olanlar
+ I
+ Duyusu olan Duyusu olmayan
(B itki ler) Canlı
+ I
+ Konuşan Konuşmayan
(Hayvan lar) Konuşan
Ölü�lü I +
Ölümsüz (Felekler)
Insan
(120) A.g.e. "'· 28a (1 1-23}.
Beş kü l liy i izah etmekle yet i nen ve sko last ik fe lsefede bu
kon u etraf ı nda ge l işen rea l i zm , nomi na l izm ve konseptüa l i zm
tart ı ş maian na yer vermen in gereksiz o lduğunu vurgu layan
düşü nürümüz , lsagCıci'den sonra Aristo' nun Kategor i le r ad l ı
eseri n i n tercü mes ine geçer.
3 . Kategori ler
Aristo' nun mant ı k kül liyat ı olan Organon'un b i rinc i kitab ı n ı teşk i l eden Kategori ler, konusu itibariy le düşüncenin temel taş ı n ite l iğ indaki kavramları içermektedir . Genel-geçer b i r b i lg in in imkansızl ı ğ ı n ı savunan sofistlere karş ı b i lg iyi temeliandirmek üzere en genel ifadelerden yola ç ı kan Aristo'nun bu eseri üzerinde birçok yorum yap ı lm ışt ı r . loannis Kott in i us' un G rekçe olarak kaleme ald ığ ı k ısmen özet ve zaman zaman kendi yorumlar ına yer verdiğ i bu esere Es'ad Efendi de yer yer kendi yorumları n ı katarak Arapça'ya çevirmişt ir . isagCıci'de uygulad ığ ım ız yöntemi burada da uygulayarak adı geçen eseri tanıtmaya çal ışacağız .
Bir mukaddime , üç k ıs ım ve ondört fas ı ldan oluşan bu tercüme, yetmiş üç varak olup d iğerlerine göre oldukça haciml id ir . Mukaddime k ısmında Kategori ler' i n Aristo'ya a it otantik bir eser olup olmad ığ ı meselesi i le bu kitabı n konusunun ne olduğu tartış ı lmaktad ır . Baz ı lar ı bunun Arkhitas ed-Darendi'ye (Tarent l i Arkhytas (öl. m .ö . 348) (121) ait olduğunu iddia ederlerse de eser Aristo' nundur; Arkhitas da Kategori ler' l e i lg i l i bir risale kaleme almışsa da o , Aristo'nunkinden farkl ı b ir çal ı şmad ı r. Eserin otantikl iğ i konusunda önemli ipuçları (121) A.g. e. vr. 4 7b (18-22): Arthitas ed-Diirendf'nin ismi biyografi kitaplarında "Tarentli Arkhytas " şeklinde geçmektedir. Efliitun'un çok yakmı ve Aristo'nun da önem veridği bir filozof olarak tanmmaktadır. (Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi. Düşünürler Bölümü 1/4 1).
56
mevcuttu r . Sözge l im i Katego ri ler 'de geçen b i rçok mant ı k p rob
lemin in başta Metaf iz i ka o lmak üzere Aristo' n u n d iğer k i
taplar ı nda da yer a lmaktad ı r . Ayr ıca Aristo baş ka eser ler inde
Kategor i ler 'e göndermeler yapmaktad ı r . Sempl ic i us ' un da
ded iğ i gibi gerek üs luptak i t ı k ız l ı k , gerekse ku l land ı ğ ı ter im ler ,
bunun A ri sto ' ya a it o lduğunu gösterir . Bu konuda b ir başka
husus da pekçok Aristocu ve Eflatuncu f i lozof yazmış olduklar ı eserlerde bunu Aristo'ya mal etmektedi rler (122) . Bu açı klamalardan sonra kitab ı n ad ı n ı teşki l eden ke l imen in an lamı üzerinde duru lu r ve şu b i lg i ver i l i r ; Kategorya ke l imes i , d iğeri üzerinde olan şey demek o lup , ka inattaki gerçek varl ı klar ın heps i bu kitapta on kı s ım üzerine tert ib ed i ld iğ inden tabiat lar ı gereği üstün varl ı klar al t varl ı klar ın üzer ine yüklenmiş bundan dolay ı bu kitaba Kat iguryas ad ı veri lmişt i r . Bu eser Arapça'ya el- MakCılat el-aşer o larak tercüme edi lmişt i r (123).
Kategori ler' i n Mahiyet i : Kategori ler' in konusunu tüm varl ı klar ın oluşturduğunu söyleyen Es'ad Efend i , gerek fiz iki nesneler in teşki l ett iğ i bir inci cevherler , gerekse bun lar ın z i h indeki kavramları ndan ibaret olan ikinci cevherler, dolay ıs ıy la tüm varl ı k alanları Kategori ler' i n konusunu oluşturmaktad ı r {124).
Bu eser, kategori ler önces i , kategori ler ve kategori ler sonras ı o lmak üzere üç ana bölüm hal inde ele a l ınarak incelenmişt ir . Kategori ler öncesi 'nde , kel imeler in et imoloj is i üzeri nde duru lu r ve bunlar laf ızda müşterek olan lar , manada müşterek o lan lar şekl inde tasnif ed i lerek düşüncen in temel taş ı n ite l iğ i ndaki kel imeler izah ed i l i r . Ayrıca kategori ler konu ve yüklem o lma açı s ı ndan b ir değerlendirmeye tabi tutu lur {125). Aristo 'dan beri
(122) Tercümetü Şerhi'l-enver. vr. 47b (22-23). 48a {1 -6). (123) A.g.e. vr. 48a (6-10). (124) A.g.e. vr. 48a (23) .. 4Bb (1 -3). (125) A.g.e. vr. 49a (13-15).
57
birçok mant ı kç ı taraf ı ndan misal lerle temel landir i len on kategori , b i l inen klas ik tasnif iyle tek tek ele al ı narak incelenir ; eser, bir tercüme olmas ına rağmen örnekler is lam kültüründen seçi l i r k i , bu da eserin sadece b i r tercüme olmad ığ ı n ı n aç ı k b i r belgesi şekl inde değerlendir i lebi l i r .
Cevher : Herhangi bir önermeda " konu"nun ifade ett iğ i şey cevherd i r . Bir başka söyleyişle cevher, değişen varl ı klarda h iç değişmeyen ve her zaman ayn ı kalan "öz" dür . Kı saca bir önermeda " o ned i r " sorusuna cevap teşki l eden şey cevherd i r. Cevher kel imes in in Lat ince'deki karş ı l ı ğ ı n ı n "substançiya" olduğunu söyleyen Es'ad Efendi bunun Lat ince'de "bizzat varolmak " ve başka birine konu olmak" anlamları na geld iğ in i söyler (126). Teri m anlam ın ın söz lükteki anlamıyla yakın i l işkis ine işaret ederek; " B i r şey ister cevher, isterse araz o lsun o şeyin temel yap ı s ı n ı (tabiat) ifade edene cevher denir. " ; " B i r şey ister bütün , ister parça ; ister basit , ister mürekkeb olsun bizzat varolana cevher denir" . B i rinci tarif it ibarıyla cevher müşterek b i r lafızd ır . I kinci tarifi it ibarıyla ise mant ık terminoloj is indeki anlamı kasdedi lmişt i r (127). Cevher, h içbir zaman başkas ına yüklem olmay ıp dai ma bir yükleme konu aland ır . B i r başka ifadeyle bizzat veya b i lkuwe ve varolan herşey cevherdir (12BJ.
Es' ad Efendi cevher kavramıyla bir l ikte düşünce ve d in ler tarih inde tartışmalara konu olan bu kavramın Al lah'a isnad edi l ip edi lemiyeceği meselesin i gündeme get i rerek tartış ı r ve sonuçta birçok fi lozof ve kelamc ı gib i kendi tavrın ı n da olumsuz olduğunu bel irtir . Gerekçe olarak da şun ları i leri sürer : Eğer Al lah'a cevher denecek olursa onun c ins ve fas l ı n ı n bulunmas ı ,
(126) A.g.e. vr. 63b (1 7-20) (127) A.g.e. vr. 64a (vd). (128) A.g.e. vr. 64b (8-9).
58
dolay ıs ıyla tarif in in yap ı lmas ı gerekir , oysa bu imkans ı z b i rşeyd i r . Aşkı n b i r varl ı k olan Al lah diğer kategori ler le n i te lenmediğ i g ib i cevher kategor is iy le de n i te lenemez (129). B u
konuda düşünürümüzün değ ind iğ i b i r başka husus da fe lsefe tarih inde "mufarı k ak ı l lar" yani kozmalaj ik akı l lar ile ay-üstü alemdeki gök cis imleri n in cevherle ifade edi l ip ed i lemiyeceğ i mese lesid ir . Ona göre lbn Rüşd ve onun çömezi durumunda olan Albertus Magnus, loann is Kotti n ius gibi fi lozoflar basit varl ı klar olan kozmalaj ik akı l lara cevher denemiyeceğ in i savunmuşlar, eğer, cevher kategoris ine girecek o lur larsa mürekkeb olmaları n ı n gerekeceğin i söylemişlerd i r . Ay-üstü alemdeki c is imlerin (bugünkü b i lg i lere göre güneş sistemindeki gezegenler) cevher kategoris ine gir ip g i rmeyeceği konusu ise ihti lafl ı d ı r . lbn Rüşd ve bazı fi lozoflar gök cis imler in in cevher kategoris ine girmediğ in i ; H ı r ıst iyan skolastikleri ise Aristo'dan etki lenerek bunlar ın dört unsur g ib i basit b i rer cevher olduğunu dolay ıs ıyla cevher say ı ld ı kları n ı söylemişler; ayrıca bunlara göre melekler anlamı na gelen kozmalaj i k ak ı l lar da birer cevhe rd i r (130).
Nicel i k (kemmiyet) : N icel i k , herhangi b i r önermeda " konu"nun say ı veya çizgi i le ifade ed i len özel l iğ inden ya da büyüklük ve küçüklüğünden ibarettir . B i r başka söyleşiyle "ne kadard ı r" , "kaçt ı r'' soruları n ı n cevabıd ı r. Cevher' i n n itel iğ i du rumunda olan diğer dokuz kategori aras ı nda baz ı öze l l ik lerinden dolay ı cevhere en yak ın olan n ice l ik kategoris id ir . Bu özel l ikleri şöyle ifade etmek mümkündür : a) B i r cevher diğerinden daha çok cevher olmad ığ ı gibi , b i r n icel ik de nicel ik olmas ı bakımı ndan d iğerinden daha çok veya daha az
(129) A.g.e. vr. 67b (14-23). 68a (1 -18). (130) Tercümetü Şerhi'l-enver vr. 69a (21-23). 69b (1 - 15). 70a (1 -5 ve 16-17).
59
n icel ik deği ld ir . b ) Cevher' i n fert ler i aras ı nda b i r z ıt l ı k söz ko
nusu olmad ığ ı g ib i n icel iğ in fert ler i aras ı nda da z ı t l ı k yoktu r (131) .
Bi l ind iğ i gibi Aristo 'dan beri bu kategori güç şek l i nde
(kemu' l-kuvve , kemu' l -kemal) ve uzan ım şekl inde (kemü' l imt idat) n icel ik olmak üzere ik iye ayrı l ı r : Bir incis i manevi ve gayri maddi varl ı kları ifade ett iğ i halde , i k inc is i maddi varl ı kları ifade eder. Bu da kes int is iz (muttas ı l ) ve kesi nti l i (munfas ı l ) d iye iki k ısma ayrı l ı r (132). Kes int is iz n icel ik ler ; ç izg i , yüzey , c is im , mekan ve zamand ı r . Kesint i l i olan i se sayı ve sözden ibaretti r (133).
Görel ik ( izafet) : Görel ik , düşünme tek baş ı na b i r önerme i le olmayacağ ı ndan önermeler aras ı nda daima b i r i l işki mevcuttur . Işte bu i l işkiyi izafet kategorisi bel i rler . Bu , varl ı ğ ı tamamiyle başka bir varl ığa bağ l ı olan veya herhang i bir şeki lde başka b irşey i i lg i lendiren kategoridir . Tabii ve normal düzene göre nicel ikten sonra nitel ik kategoris in in gelmes i gerekirken eğit im ve öğret im açıs ı ndan izafet kategoris in i öğrendikten sonra nitel iği anlamak daha kolay olacağı ndan loannis Kott in ius kategori lerin tabii s ı ras ı na bağl ı kalmayarak izafeti n itel ik kategoris inden önce z ikretmişt ir . Bu konuyu çok ayr ınt ı l ı şeki lde tartışan Es'ad Efendi , loann is Kottin ius 'un görüşüne işt i rak ettiğ in i bel irtmektedir. (134) Nicel ik ve n itel i k d ış dünyada mevcut olduğu halde izafet sadece zihni b ir işlem olarak vard ı r . D iğerleri tek baş ına bulunduğu halde izafet in varl ı ğ ı ancak iki şey aras ında sözkonusu edi lebi lmekted ir . Sözgel imi baba olab i lmesi iç in evlad ı n , evlat olabi lmesi iç in baban ın varl ı ğ ı şartt ı r.
(131) A.g.e. vr. 7Bb ( 15-19). (132) A.g.e. vr. Bb (23). 79a {110 ve 14-16). (133) A.g.e. vr. 79 (16-19). (134) A.g.e •. vr 99a (15-21).
60
N ite l ik (Keyfiyet) : N ite l ik . kendis iyle b i rşey in nas ı l o lduğu ifade edi len terimd ir . Yani "nas ı l d ı r" sorusuna ver i len cevap n i tel i k kategoris in i bel i rler . B i r şey i n ite leyen ifadeye nitel i k kategoris i denmekte ; her nite l ig in z ıdd ı bu lunabi leceğ inden n ite l ik kategoris in in de z ıdd ı vard ı r . Mesela adalet in z ıdd ı z ul üm , fazi let in zıddı rezi lett i r . Ne var ki bu özel l i k nite l iklerde olmayab i l i r . N icel iğ in aks ine , her n itel i k , b i r başka nitel i kten farkl ı o labi lmektedir ; ayr ıca nitel ik ler aras ı nda benzerl ik ler olab i ld iğ i g ib i olmayabi l i ; de (13�).
Buraya kadar sayı lan dört kategori üzerinde ayr ınt ı l ı b i r şeki lde durulduğu halde bundan sonraki alt ı kategori hakkında özet bi lgi veri ldiği d ikkat çekmekted ir . Aristo'dan beri d evam eden bu anlayış son alt ı kategorin in i l k dört kategoriye ek mahiyetinde olduğu kanaat in i uyand ı rm ış ; b ir başka söyleyiş le bun lar ın gerçek anlamda kategori o lmay ıp bir bakıma kategori say ı ld ıkları görüşüne yol açm ışsa da gerek şarih , gerekse mütercim böyle bir kanaat in yanl ış olduğuna d ikkat çekmişlerdir. Onlara göre bir varl ı ğ ı tan ımada i lk dört kategorin in rolü neyse son alt ı kategorin in ro lü de ayn ıd ı r. Zaten Aristo Fizika adl ı eserin in üçüncü kitab ında bu alt ı kategoriye yer vermiş , b i r varl ığ ı tanımada bun lar ın vazgeçi lmez birer nitel ik o lduğunu bel irtmişt i r (136).
Etki (fi i l ) : F i i l in birçok tarifin in yap ı ld ı ğ ı , ancak şarihe göre bunlardan en başarı l ı s ı n ı n Aristo'ya a it o lduğu ifade edi lerek bu tarif şöyle veri lmekted i r : Fi i l , fa i l in fa i l olmas ı bak ım ından gösterd iğ i etk i ve yetkin l ikt i r . Bu an lamda f i i l , fai l i fai l yapan bir mahiyet ve bir form durumunda olmaktad ı r . Dolay ıs ıyla f i i l kav-
(135) A.g.ıı. vr. 7 1 0b (6-1 8). (136) Tıırı:ümııtü Şıırhi'l-envıır. vr. 1 18a (1-1 6).
61
ram ı fa i l ve mef' Cı lü gerekl i k ı lan bi r kategoridir (137). Fi i l kategorisi kı saca bu şeki lde tan ımlan ı r .
Ed i lg i ( i nf i 'a l ) : Herhangi bir önermede "konu"nun yapt ı ğ ı i şe işaret ed i ld iğ ine ve buna f i i l deni ld iğ ine göre bu önermede konunun üzerine yap ı lan etkiden de söz ed i l i r k i buna da edi lg i kategoris i den i r . Burada etki ve edi lg in in dört öze l l iğ inden söz edil ir : Bir incis i etki ve edi lg in in daima z ı t ları vard ı r , ik incis i her ik is inde de az l ı k ve çokluk sözkonusudur , üçüncüsü Al lah' ı n f i i l i ist isna' ed i lmek şartıyla etki ve edi lg ide daima hareket sözkonusudur , dördüncüsü ise gerek düşüncede, gerekse real itede etki ed i lgiden önced i r (13BJ. birçok bak ımdan ortak öze l l ik leri olan etki i le edi lg in in birb irleri nden baz ı bak ımlardan da farkl ı l ı klar gösterd ikleri görülür.
Zaman (ne zaman) : Önermeleri n b i rbi r iyle i l işki ler i düşünülurken öncel ik , sonral ı k veya zamandaş l ı k g ib i i lg iden de söz edi l ir . Işte "ne zaman" sorusuna cevap teşki l eden kategori zamanı bel i rler . Şarih loannis Kott in ius 'a göre Aristo zaman kategoris in i tarif etmed iği g ib i , b ir kategori olarak buna neden gerek duyulduğunu da izah etmemişt i r . Şarih , H ı r ıst iyan skolast ik lerden bir i olan G i lbertos 'un (öl . 1 1 54) son alt ı kategoriyi izaha yönel ik bir eser kaleme ald ı ğ ı n ı , bun ları n yorumunda kendis in in G i lbertos'tan yararland ığ ı n ı anlat ı r . Ona göre zaman , cisimle bir l ikte bulunan bir hald i r. Yani cisim olmazsa bir zaman ı n varl ı ğ ı ndan söz edi lemez . Burada mutlak zaman i l e "ne zaman" (meta) aras ı ndaki farka işaret ed i lmekte , zaman ın kes int is iz b i r nicel ik olduğu ve bunun ezel ve ebedi kuşatan bir değer olarak Al lah , ruh ve melek g ib i manevi varl ı klar alan ı n ı ifade ett iğ i vur-
(137) A.g.e. vr. 1 1Bb 10-16). (13B) A.g.e. vr. 1 1 9a (19-23). 1 1 9b (1 -2).
62
gu lan ı r . "Ne zaman" ise bir o luşun zamana olan n isbet i n i bel i r ler . dolay ıs ıyla izati b i r zaman an lamı na gelmekted i r (139).
Mekan (nerede) : Herhangi b i r önermeda "konu"nun işgal ett iğ i yerd i r . Yani "nerede" sorusuna cevap teşki l eden ka tegorid i r . Mekan , mekan iaşmış c is imde meydana gelen b i r arazd ı r şekl i nde de tarif ed i lmişt i r . Aquinolu Thomas'a göre mekan , rnekan laşan ı n mekana n isbet id ir . Bu durumda mekanla c is im aras ı ndaki mant ıki ve f iz iki i l işki mekan kategoris in i oluşturmaktad ı r (140). Görü ldüğü g ib i bu konu larda Aristo ve şarih ler in in tan ım ları doğrultusunda kategori ler tarif edi l mişlerd i r .
Durum (vaz') : Herhangi bir kategoride "konu"nun d ik , yat ı k , eğri , yan g ib i durumunu bel irten kategori , durum kategoris i ad ın ı a l ı r . Aquinolu Thomas'a göre durum kategoris i c ismin cüzlerin in mekandaki tertib ve düzeninden ibarett i r . Dolay ıs ıyla bu kategori konunun yani cevherin durum ve konumunu be l irti r (141).
Iye l ik (mülk) : B i r önermeda " konu"nun tasarrufundaki şeye, mesela bi lg is ine, ahlak ına , kitab ına , kalemine . . . işaret edi l i r k i ; bu iyel i k yan i sah ip olma kategoris in i teşki l eder. Cevher' i n tan ım ı nda onun özü i l e i l işkisi bu lunmayan iyel ik nitel iğ in in fonks iyonu elbetteki gözard ı edi lemez (142). Es'ad Efend i , durum ve iye l ik kategori lerin i de, Skolast ik anlay ış çerçeves i nde tan ımlamışt ı r.
(139) A.g.e. vr. 1 1Bb (4-5). 1 19b (2-1 1). (140) A.g.e. vr 1 1 9b (15-19). (141) A .g.e. vr. 1 19b (22 ·23). 120a (1-2). (142) A.g.e. vr. 120a (1 1 - 13).
63
Kategori ler Sonrası (maba'de' l - makCılat, tevab iu ' l makCılat ) : Gerek şarih loannis Kott in ius , gerekse Es'ad Efend i Kategori ler kitabın ın Aristo'ya ait bir eser olup olmad ığ ı konusunu tart ışt ı kları halde "Kategori ler sonras ı "n ın otant ik f iğ in i tart ışmadan özet bir şekilde vermektedirler . Oysa bu kıs ım , Aristo'nun talebaferinden Theophrastos (öl . mö .287) veya Eudemos (öl .mö.300) tarafından kaleme a l ınd ığ ı kabul edilmektedir . Bununla beraber bir düşünce ve problem olarak bunların Aristo'ya aidiyyetinden şüphe edi lmez (143).
Varl ık hakkında insan akl ı n ı n ulaşabi leceği en yüksek ve en genel kavramlar olan kategorilerden sonra yine genel kavram niteliğindaki karş ı l ı kl ı olma (tekabül) önce olma (tekaddüm) , birl iktel ik (ma'iyyet) , değişme (hareket) , sahib olma (mülk) ve çeşitleri gibi kavramlar, bu kıs ımda kısaca örneklerle tan ıt ı l ı r (144). Es'ad Efendi kategoriler sonras ı dediği ve as ı l kategorilere bağl ı o lan çeşitl i kategorileri örneklendirirken de daha çok Islam-Türk kültürüne uygun kavramlarla örneklendirmektedir.
4. Aklın Üç işlevine Karşıl ık Üç Öğreti
Ma.�!ı_ö!.�- -- - --��ı ! _ --�!_1:-��şünc���n- _ _ �o(Jrulll_ğllnll . •. ��y� yanl ışl ığ ın ı bell i -�J�.Y��te_�I����Y.� .. -�«?.Y���-�_J:>JI ��s��--�!.19iY� ulaşmaktır. Bu işlemin birkaç aşamada gerçekleştiği bi-l in��kt-���}nsa-n akiı" ()ne� varl_ı�a -��-- -�avr����-r�j���������i bunlar, düşüncenin yapı taşları durumundadı r. Sonra bu kav--·<·-·-- . . . . - - -
- - --- - - ------- . .. .... ....... ... ---""\ - - - - - - - · -- " " · · -- - - --.---�- �- ------- .. -------��- .. -.- - -----�--ramlar aras ı nda bir i l işki kurmak sure!!Yie önerl'!leler (�@üm� �_Y.da_��--��!!�ir.:_�u �1'1-���-��-l:l!l:l�ı!Jq�_b_l!"_tak!� .. <!Q.��-ı:ı��_meler Y�E.l:l��-� -.k. ıya.sa
_ _ .�ıa.�ı r.:_ . Sorı!.a -�ne_rı:n�leri_!l __ �_c_>ğrul�--'{�!;!!�-�!!!k der�c;esin� 9�r�_�i l iı:ns�l_bi lgiyi elde eder. Işte mantıkç ı lar, akl ın (f43) Mahmut KA YA. Aristate/ss ve Felsefesi. s. BS. (i44) Es'lld Efendi. a.g.e. vr. 120a - 120b.
64
bu_fon_��iY:<;mun�an �arek�!- ed��!3-�_1:!]2.t.�.!Lı:!!��avram__._ . . ?n��me ve ���lmak üzere _ üç� ay��mış l�rd ı r . Fakat _Farabl'den i t ibaren Is lam mant ı kç ı lar ı n ı n genel l ik le mant ı g ı tasavvurat (kavramlar)
- · ··-- · - --- --------�· --"----�- �- �- ------- -·- ··· ----����------
v�tı;ı�� i kat (önermeler) olmak üzere i k i ana bölümde in -celedik ler i b i l i nmektedir .
Es 'ad Efendi yukarıdaki başl ı k alt ı nda Aristo' nun Peri Hermene ias (Önermeler) ve 1 . Anal it ik ler (K ıyas) ad l ı eserlerinde konu edi len önemli meseleler in çoğunu tart ı ş ı r . Akl ı n i lk fonksiyonuna karş ı terimleri " i lk öğret i " (ta ' lim) ; ik inci fonksiyonuna karş ı önermeleri " i kinci öğreti " ; üçüncü fonksiyonuna karş ı ise kıyası ve isbat teori ler ini "üçüncü öğret i " ad ı alt ı nda verir . I nsan akl ı birşey hakkında olumlu veya olumsuz yarg ıda bu lunmadan önce onu tasarlar (tasavvur) . Sözgel imi duvar, insan , beyaz vb. gibi . Burada s ı rf kavram düzeyinde bir bi lgi söz konusudur . Sonra bu kavramlar aras ı nda i l işki kurarak birşey hakkında olumlu veya olumsuz bir ifadede bu lunur, b i rşeyi d iğerinden ayı rı r . Sözgel imi "duvar" ve "beyaz" terimler in i yanyana get irerek "duvar+ beyaz+ d ı r" önermes in i elde eder. Burada ik i terimi birbir ine bağlayan Türkçe'deki " d ı r" , Farsça ve Lat ince'deki "est" bağlac ıd ı r. Böylece "Duvar beyazd ı r. " veya "Duvar aktır. " , "Ö ivar sepide est . " , "Pariyus est labüs . " şekl indeki önermeler, dört ayrı di lde ifade edi lmiş olur. Ayn ı zamanda akı l , can l ı i le taş'dan herbirin i i lk fonks iyonuyla hükmederek "Taş can l ı deği ld ir . " yarg ı s ı nda bulunur . Yukarıdaki o lumlu önermeler çeşidine "ekleme" (zamm) , ik inci şeki ldeki o lumsuz önermeye ise "ay ı rma" (tasi) ad ı veri l i r (145).
I nsan akl ı , b i l inen birşeyden b i l inmeyen b i rşeyi ç ı karma güç ve yeteneğine de sahipt i r . Sözgel imi b i r varl ı ğ ı n can l ı olduğunu
(145) Tercümetü Şerhi'l-en ver. vr. 121a (1 -23). 121b (1-3).
65
bi len akı l , onun ayn ı zamanda duyarl ı (hassas) olduğuna hükmeder. Akl ı n bu üçüncü işlevine " int ikal" ad ı veri l i r . Işte kıyas ve ist idlal i (ak ı l yürütme) akı l bu güçle yapmaktad ı r (1 46).
Akl ı n bu şeki lde basitten g i rifte doğru yükselerek akı l yürütme işlev i sadece insana ait bir özel l ikt ir . Bu özel l iğ i ile beşeri b i lg i Allah' ı n ve meleklerin bi lg is inden ayrı l ı r . Zira manevi varl ı klar ın bi lg is i aşama l ı ve bölük-pörçük olarak meydana gelmez ; bu tümel (kül li) b i r b i lg id ir.
I nsan ın bi lg iy i elde edebilmesi için bir takım özel l iklere sahip olmas ı gerekir. Bu bakımdan önce terimler, sonra bu terimlerle oluşturulan önermeler bilgi oluşumunun temel vas ıtalarıd ı r . Zira kavramlar ve bu kavramlarla kurulan önermeler · sonucu oluşturulan del i l , anoloj i , kıyas , türnevarım gibi metodlar, doğru bilgi elde etmenin temel mant ıki şartlarıd ır. Şimdi mant ı k'ta bunların nası l ele al ınd ığ ın ı ve değerlendirildiğini görel im .
Terim (el-hadd) : Akl ı n birinci işlevi , .soyutlama yaparak kavram üretmek ve nesnelere ad vermek olduğuna göre bu kıs ımda kavramın di l i le ifadesi olan terim üzeri nde durulur. Bir varl ığ ın mahiyet ve durumunu belirlemek onun tarifini yapmakla mümkündür; tarif de terimlerden oluşur. Buna göre bir i ismin, diğeri de şeyin yani nesnenin tarifi olmak üzere tarifler ikiye ayrı l ı r. Sözlükte hadd (tanım) , birşeyin sonu, birşeyi diğerinden ayı ran sınır anlamına gelir. Sözgelimi çizginin s ın ır ı (baş ve sondaki) iki noktadı r. Mant ıkçı lar bu kelimeyi mecaz olarak önermeyi oluşturan terimler anlamında kullanmışlardır. Sözgel imi " insan hayvandır" önermesinde insan ve hayvan birer terimdir. Bunlardan birincisine "konu" (mevzO) , ikincisine
(146) A.g.•. vr. 121 b (3-7).
88
"yüklem" (mahmul) ad ı veri l i r ; çünkü can l ı l ı k insana yüklenmiş yan i atfedi lmiş durumdad ı r (147). Bu konuda mant ı kç ı lar düşünceyi ifade eden terim ve önermeler aras ı ndaki i l i şkiye işaret ederek terimi hadd- i ma' kul , hadd- i melfuz ve hadd- i mektub şekl inde üçe ay ı rı rlar. " I nsan hayvand ı r. " önermesi gözönünde bulundurulursa bu terimierin z ih indeki kavram hali bir inci , kavramın söz i le ifadesi ikinc i , sözün yaz ıya dökülmesi ise üçüncü ş ı kkı gösterir (14BJ. Bugün de hem fe lsefe ve hem de mant ı kta önemli bir iş levi olan terimi izah sadedinde Es'ad Efendi terimin birçok tan ım ve özel l iğ ini de örnekleriyle açı klar.
Bundan sonra tarim' in on veya daha fazla olacağ ından fakat çok kullan ı lmad ığ ı iç in bunlar ın üzerinde durmanı n gereks iz olduğundan söz edi l ir . Eğitim ve öğretim açıs ı ndan bu konuda önemli olan ın is im, kel ime (fi i l) ve bunlar ın oluşturduğu kavl (cümle) üzerinde yoğunlaşmak gerektiği vurgulan ır . Peri Hermeneias ' ın ikinci bölümünde "isim, zaman sözkonusu olmaksız ın konulduğu şeye delalet eden ses" d iye tarif ed il ir . Bu tarif hakkında ileri sürülen çeşitl i it irazlar nakled i ld ikten sonra mantıkç ı ları n görüş birl iği hal inde "ismi , konu ve yüklem olman ın d ış ında başka bir şey olmayan" diye tarif ettikleri bel irti l ir (149) Kelime (fii l) , "bir zamanda başkası nda bulunan bir mana ve duruma delalet edendir. " Kavl ise "konulduğu şeye delalet eden mürekkep bir ses olup, bir kısm ı ayrı ld ığ ında tek kel ime g ibi olumluluk veya olumsuzluk sözkonusu olmaks ız ın b i r şeye delal.et edendir. "Sözgelimi "Ad i l insan" , "Beyaz hayvan" ifadelerinde olduğu gibi olumluluk veya olumsuzluk d ikkate al ı nmaksız ın bir anlam taşımakta , terkibi oluşturan te-
(147) A.g.e. vr. 122a (1 7-22). (148) A.g.e. vr. 123b (15-20). (149) A.g.e. vr. 125b (1 -18).
67
rimierden bir i bu lunmad ığ ı zaman diğer terim tek baş ına bir anlam ifade etmektedir (150J.
Burada gördüğümüz üç kavramla i lg i l i b i r bahis açarak lafızları n bir an lama delalet etmesi o lafz ı n kendisinden mi (bi 'ttab') kaynakland ığ ı , yoksa i rade ve konuluşu (bi ' l- vaz') gereği mi olduğunu tart ışan Es'ad Efendi , bu hususta eski fi lozoflar ın farkl ı görüş lerinden söz eder: Herakleitos ve Krati los g ib i ler , her kavram bir nesneyi gösterd iğ i g ib i , her lafız da tabii olarak bi r manaya delalet eder demişlerdir . Nitekim Eflatun , krati los diya logunda bu problemi uzun uzadıya tartışmıştı r. Phythagoras ve Yahudi din ine mensub olan bi lge kişiler ise isimlerin i rade ve vaz' yoluyla bir anlama delalet ett iğini söylemişler ve bunların bir tak ım özelliklerinden bahsederek her ismin bir mistik gücü (bat ı ni) bu lunduğunu iddia etmişlerdir (151J. Bil indiği gibi felsefe tarih inde is imlerle i lgi l i pekçok ekolün ve fi lozofun spekülasyonları olmuştur. Bu yüzden Es'ad Efendi de bunlara temas ettikten sonra genelde bi lginierin ve kendinin bu konuda kabul ettiği görüşün, Platon'un Krati los d iyaloğunda, Aristo'nun da Peri Hermenias' ı n dördüncü bölümünde zikrettikleri "lafızlar, bir anlama irade ve vaz' yoluyla delalet ederler" (152) şeklindeki görüş olduğunu bel irtir . _.......----
Önerme (kaz ıyye) : Organon'un ikinci kitabı olan Peri Hermeneias , klasik Is lam mant ıkçt iarı tarafından el-Ibare ve etTefsir adlarıyla anı ld ığı halde Es'ad Efendi orij inalinin tam karş ı l ığ ı olmak üzere bunu fi ' I-Kazaya şeklinde tercüme eder. Akl ın ikinci işlevinin kavramlar aras ında bir i l işki kurmak suretiyle önermeler meydana getirmek olduğu bi l inmektedir . Bu-
(150) Tercümetü Şerhi'/-enver vr. 129b (21-23). 13011 (1-9). (151) A.g.e. vr. 1278 (23). 127b (1-10). (152) A.g.e vr. 1298 (1 7-23).
68
radan ka lkan Şarih , önermenin tarifi ve çeşitleri hakk ı nda aç ıklamalarda bulunur . Yukarıda da görüldüğü g ib i iki terim ve bir bağlac ı n yan yana gelmesiyle oluşan önerme "doğru veya ya lana delalet �den söz" d iye ta rif edi l i r . Bu durum da b i r hüküm b i ld irmeyen emir , nehiy, şart , temenn i ve benzeri sözler önermenin kapsamı d ış ı nda kalmaktad ı r. Bu g ib i ifadeler, daha çok şiir ve hitabet in alan ı na g irer . "Konu" , "yüklem" ve bağ'dan oluşan önermalerde şayet bağ açı kta yani yüklernden sonra lafzan ifade edil iyorsa buna üçlü önermeler; bağ z ımni olarak ifade ed i l iyorsa buna da iki l i önermeler ad ı veri l i r (153).
Önermeler, Aristo'dan beri bi l inen klas ik tasnifiyle yüklemli ve şartl ı önermeler diye ikiye ayrı l ı r . Ayn ı zamanda birincisi basit, ikincisi ise birleşik önerme adıyla da anı l ı r . Birincisi "Zeyd alimdir. " örneğinde olduğu gibi konu, yüklem ve bağ'dan oluşmuştur. I kincis i ise "Güneş doğarsa gündüz olur. " , "Zeyd ne zaman yürürse hareket ediyordur. " misallerinde görüldüğü gibi iki yüklemli önermeden meydana gelmiştir . Yüklemli önermeler mutlak, müveccihe, hasri, istisnai ve mukayyed önerme olmak üzere beş çeşittir . Şartl ı önermeler ise bilf i i l ve bilkuwe olmak üzere başl ıca ikiye ayrı l ı r. B i lfi i l şartlı önerme "Ateş olursa ha ra ret olur. " , "Güneş doğarsa gündüz olur. " örneklerinde görüldüğü gibi iki önerme bir şart bağiacı i le bağlanı r. Bi lkuvve şartl ı önermeda ise iki önerme ve bağlaç bel irgin değildir . Sözgelimi "Güneşin doğduğu vakit gündüz mevcuttur." Burada gerek önerme gerekse bağlaç z ımni olarak vard ı r. Şartlı önermeler de ayrıca muttas ı la , atfıyye, munfas ı la ve müsebbibe şekl inde dörde ayrı l ı r . Bunları n ayrı ayrı tarifleri yapı l ı r (154) ve Islam kültürünü yans ıtan örnekler veri l i r ki, bu da
(153) A.g.e. vr. 130b (1-19). (154) A.g.e. vr. 136a (14-23).
müterc imin serbest tercüme yapt ı ğ ı n ı gösteren b i r b i lg i n i tel iğ indedir . Zira Es'ad Efend i ' n in yapt ı ğ ı gerek mant ı k ve gerekse fiz ika tercümelerine bakı ld ı ğ ı nda , onun buralarda kulland ığ ı kavramları n ö rneklerin çoğunda is lam formunu görmekteyiz .
Del i l ( ed-delil ) : Yukarıda akl ı n üç işlevine karş ı l ı k mant ı ğ ı n üç ana bölümde incelendiğ i görülmüştü . Akl ı n üçüncü işlev in in önermeler arası nda b i r tak ım işlemler yaparak bi l inenden b i l inmeyeni e lde etmek olduğuna göre , yukarıdaki baş l ık alt ı nda akl ı n bu fonksiyonu üzerinde duru lur. Bu bahiste , kıyas ın bjjtün çeşit lerin in ineelendiğ in i görmekteyiz .
"Zeyd yürüyendir , her yürüyen hareket edendir , öyleyse Zeyd hareket edend i r. " Örneğinde olduğu gibi del i l , kendis inden meydana gelene delalet eden şeyd i r d iye tarif edi l i r . De l i l ; temsi l , istikra ve kıyas olmak üzere üçe ayrı l ı r :
Temsi l (analoji) : Önermeler aras ı ndaki benzerl ikten kalkarak cüz'i bir hükümden bir başka cüz'i hükmün elde edilmesidir . "Adem tevbe ett iğ i zaman, Al lah onu bağ ış lad ı . " önermesinden hareket le "Zeyd tevbe ett iğ i zaman , onu da bağ ışlar." sonucunun ç ıkarı lması gibi .
lstikra (tümevarım) : Akı l yürütmede türnevarım yöntemi , tam türnevarım ve eksik türnevarım olmak üzere ikiye ayrı l ı r. Tam tümevarım , "Zeyd konuşucudur, Amr konuşucudur, Bekir konuşucudur . . . " şekl indeki t ikel önermelerden kalkarak "Her insan konuşucudur. " şekl indeki tümel b ir önermeye varmaktan ibarett i r . Eksik tümevarım'a gel ince "Her anne çocuğunu sever, öyleyse Ayşe çocuğunu sever. " g ib i tümelden t ikele doğru in iş i
70
ifade eder (155). Önceki sayfalarda söyled iğ imiz Es'ad Efendi ' n in serbest b ir tercüme yapt ığ ına ve hatta tercümeyle bir l ikte şerh yapt ığ ına burada geçen önerme örnekleri de tan ı kl ı k etmektedir . Bu hususun böyle olduğuna sonraki sah ifelerdeki örnek ve b i lg i ler de şah idd ir .
Kıyas : Mant ık tarih inde kavramlar, önermeler ve bö lümler üzerinde Aristo'dan önce duranlar olmuşsa da k ıyas teoris in i te-me!L�I].�ir!!,lek al]��k -�!����Y�!l!�.�-olr:!!UŞtlJ!: .S.!�msel bi lgi�! ulaşman ın ve sistematik bir biçimde akı l yürütmenin yolu kıyas'dan geçer. Aristo kıyas�_�'-Q .. �!!: �-�-��.9! .. �� ke��i� i�?� ba� şeylerin konulması�-�ndan zorunlu olar�-�J?21�C1 .!�Y.. .2�'5ar. " diye tarif etmiştir . A�ist_<>.JJ_i_�� 9r �ekil kıyas'dan bahseden Es'ad Efen�!--��rdQ�?-��,!�in -�r,i�.�:<!a bulu�lll�d ığ ın!!__,fakat bunun çok da önemli olmadığ ın ı vurgulayarak bu şeki l leri kısaca şöyle izah eder :
Birinci şeki l kı�as _: Orta teri m küçük öncülde yüklem, büyük öncülde konu olursa birinci şekilden kıyas meydana gelir. •Her hayvan hassast ı r, her insan hayvandı r, öyleyse her insan hassast ı r . " örneğinde olduğu gibi .
I kinci şeki l kıyas . : Orta teri m küçük ve büyük öncülde yüklem olursa ikinci şekilden kıyas olur . "Her insan konuşucudur, hiçbir at konuşucu deği ldir, öyleyse hiçbir insan at deği ldir . " şeklinde görüldüğü g ibi .
Üçü_ncü _§._ektl kıyas : "Her insan hayvand ır , her insan konuşucudur, öyleyse baz ı hayvan konuşucudur. " misalinde olduğu gibi, bu şekil kıyas'da orta terim hem küçük, hem de büyük öncülde konu durumundadı r. (155) A.g.e. vr. 136b (16-23). 137a (1-7}.
71
DördüncQ_§ekiL __ kıyas Es'ad Efendi 'ye göre i s lam dünyas ı nda yayg ın olan mant ı k kitapları nda dördüncü şeki l kıyasa pek yer veri lmese de ibn Rüşd ve baz ı Is lam mant ıkç ı ları bunun üzerinde durmuştur . Buna göre orta terim küçük öncül 'de konu , büyük öncü lde yüklem olursa dördüncü şeki lden kıyas elde edi lmiş olur . Şu var ki b i ri nc i ve ikinci öncül leri n t ikel o lumsuz o lmamas ı gerekir (156).
Kıyas f igür lerin in heps ine şamil olma� üzere genel kural şudur : a) Doğru önermalerden oluşan her k ıyas daima doğru sonuç verir , b) Tikel veya __ tümel o lsun mümkün önermalerden meydana gelen kıyas daima mümkün sonuç verir , c) I ki zorun lu önermeden oluşan her kıyas zorun lu sonuç veri r , d) Yalan öncül lerd�n meydana gelen k ıyas ise _xp.fuJ kez y_alan , bazan da <i_�ğ�u S()_n_�;J��.!:!�- "Her insan att ı r , her at hayvandır , öyleyse her insan
_hay��nd_ı!� ö��eğinde �duğ�-�i�i (157).
Es'ad Efendi k ıyas ı n çeşitl i formlarıyla i lg i l i tan ım ve örnekleri izah ett ikten sonra mant ığ ın en önemli temel konuları n ı n başı nda gelen ''bürhan-tan ıtlama" kısmına geçmişt ir .
5. ikinci Analitikler ( el- Burhan )
Organon'un klas ik tertibinde dördüncü s ı rada bulunan l l . Anal it ikler , Aristo taraf ı ndan 1 . Anal it ikler' le b i rl ikte mütalaa edildiği için üçüncü s ı ray ı işgal etmekteydi ; fakat Rodoslu Andron ikhos'dan (15BJ sonra bunları müstakil b irer kitap olarak te-
(156) Terciimetii Şerhi41-enver. vr. 138a (7-16. 21-23). 138b (1-3). 141b {22-23). 142a (1-4). (157) A.g.e. vr. 140a (7-14). (158) Rodoslu Andronikhos (Andronicus: i. O. Birinci Yiizyıl): Felsefe tarihinde Aristo'nun eserlerinin ilk toplu edisyonunu yapan Andronlcus (anton Dumitriu, Histroy of Logic. c. 1. England (Kent)-1977. s. 285.) ilk Aristocu filozof olarak anılanlardandır ve Aristo ile Biiyiik iskender arasında gelip giden mektuplan yayıniayan olarak da nitelenir (A.g.e. s. 143). Bunlardan bafka mantık tarihinde Andronicus Aristo'nun mantıkla ilgili eserlerini toplayarak bugiin bildiğimiz fekliyle ilk diizenleyen filozoftur (A.g.e. s. 145).
72
lakki etmek gelenek hal in i a lmışt ı r . Ne var ki bu tar ih i
ge l iş imden habersiz görünen Es'ad Efendi bu esere l l . Ana
l i t ik ler denmes i n i b i r inciden so nra gelmes ine bağlamaktad ı r . O,
il< i böl ü m ve o rta t ip b i r şerh şekl i nde i nceled i ğ i bu eseri n , bi
r inci böl ümünü teşki l eden "burhan" üzer inde yeterince du
racağ ı n ı ; fakat i kinci bölümü oluşturan "tarif " i çok k ısa bir
şeki lde özet leyeceğini ifade etmekted ir . "Anal it i ka" kel imes in in
"tahlil" yan i çözümleme anlamı na geldiğ in i , mantı k'ta ise b i rleş i k
olan şeyin kendis in i meydana get iren parça lara ayrı lmas ı ndan
ibaret o lduğunu bel irt ir (159).
Analit ikler' i n konusu ister tüme varım , isterse tümden gel im
şekl inde olsun bi l imsel b i lg iye yani her zaman genel- geçer
olan bir b i lg iye u laşmakt ı r . Bu yüzden eserin birinci bölümünde
burhan ı oluşturan öncül lerde aranan şartlar, i ki nci bölümde ise
tarif ve tarifdeki yeterl i l ik şart ları araşt ı rı l ı r (160J.
Aristo'ya göre burhan , zorunlu öncül lerden meydana gelen bir kıyast ı r. Öncül lerin zorunluluk ve doğru luk derecesine göre burhan i kiye ayrı l ı r : B i ri ncisi aksiyomlardan (mutaarefe) teşekkül eder, yan i doğru luğunu isbata gerek olmayan ve herkes tarafı ndan tartışmas ız kabul ed i len önermelerden oluşur. Sözgel imi b i rşey kendisiyle özdeşt ir ; b i r ya vard ı r, ya yoktur ; bütün kendi parças ından büyüktür g ib i önermeler, akı l
yürütmeye gerek kalmadan zihnin b ir hamlede kavrad ı ğ ı ve
doğruluğunu kabul ett iği a pr ior i b i lg i lerd i r . Işte kıyası oluşturan öncül ler bu şeki lde zorun lu önermelerden meydana gel irse burhan ı n amaçlad ığ ı genel- geçer bi lg iye ulaş ı lm ış olur . Es'ad
Efendi bu tür burhana " su ltan" ad ın ı vermektedir . I kincisi ise biri ncisi gibi doğru luğu herkes tarafı ndan kavranacak kadar aç ı k
(159) A.g.e. vr. 142b (1 6-1 7). 143a (1-5). (1 60) A.g.e. vr. 143t (1 1 -19).
73
şeç ik deği lse de y ine de doğru olan önermalerden oluşmuş bir kıyas şekl id ir . Bu çeşit burhana ise Es'ad Efendi "vaz' " ad ı n ı vermekted ir . Böyle b i r isbat tarz ı n ı an lamak ve kul lanmak için bel l i b ir eğit im ve öğret im sürecinden geçmek gerekir . Sözgel imi fiz ikteki " Ağ ı r maddeler aşağıya düşer. " , matemat ikteki "Her birl i k bölünmeyi kabul etmez . " önermelerinde olduğu gib i (161).
Byndan sonra bi lg iye ulaşmada ve bi l imsel araşt ı rmalarda gerekl i olan metod üzerinde durulur . Bu açıdan bi lg i ve b i l imler, çeş it l i s ı n ıflamalara tabi tutu lur . Mesela b i r önermenin tam bir b i lg i ifade edebi lmesi iç in b ir b i len özne, b i l inen nesne, b i lg in in sebebi ve onun üzeri nde düşünme gib i dört öğenin b ir arada bu lunmas ı icab eder. Bu konuda i l imierin konu ve mahiyetleri açı s ı ndan birbiriyle olan i l işki leri üzerinde duru lur . I l imler konu , mahiyet ve s ı n ı rları itibariyle tam bağ ıms ız (mutlak) , konu itibariyle b irbiriyle i l işki l i olmak üzere ikiye ayrı l ı r . Sözgelim i aritmet ik ile geometr i , fiz ik i le metafiz ik bir inci k ısma; matematik i le mus ı ki , geometri i le teorik felsefe ik inci k ısma örnek gösteri lebi l i r (162).
Eserin sonları na doğru akı l yürütmenin Aristo'dan beri bil inen i ki çeşid i üzerinde duru lur : B i ri ncis i tümden gel im (burhan- ı l immi, dedüksiyon) , ik incisi i se türnevarım (burhan- ı inni, endüks iyon ) d ı r . Hangi tür akı l yürütme olursa olsun kes in bi lg in in , b ir şeyin veya bir olay ın sebebin in b i l inmesiyle elde edileceği vurgu lan ı r (163). Fakat tümdengel imin bu konuda daha geçerl i bir yöntem olduğu gözard ı edi lmemelid ir . Bu arada cehalet üzerinde de duru lur , onun basit ve mürekkeb olmak üzere
(1 61) Terciimetü Şerhi'/-enver. vr. 151a (2023). 151b (1 -15). (1 62) A.g.e. vr. 1 62b (5-7). 1 64a (18-23). 1 64b (1-8). {1 63) Terciimetii Şerhi'/-enver. vr. 1 71a {25). 1 71b (1-4 ve 13-18).
74
ik i çeşidinden söz edi l i r . Basıt cehalet , kişi n in herhang i b i r konu hakkı nda b i lg is in in bu lunmay ı ş ı diye tarif ed i l i r . Mesela f i lozof olmayan ı n felsefe, mühendis olmayan ın geometri hakkı nda b i lg i sahib i olmaması g ib i . Mürekkeb cehalet ise yalana dayanan b i r önermenin doğru luğunu kabul etmek ve bunu savunmak diye tan ımlan ı r (164). Bu konuda al im ile cahi l aras ı ndaki farka çarp ıc ı b ir örnek veren Es'ad Efend i der ki : A l im b i ld iğ i şeyi tam ve sebepleriyle bir l ikte bi l i r , cah i l ise bi ld i ğ in i sand ı ğ ı şeyin bir sebebi bulunab i leceğ in in dahi farkı nda deği ld i r (165).
Daha önce işaret ed i ld iğ i üzere l l . Anal it ik ler' in bir inci bölümünde burhan , ik inci bölümünde ise k ısaca tarif'den sözedi leceği ifade edi lmişt i . B i rşey hakkı nda bi lg i ed inmek ve onun tarifi ne u laşmak o şey hakkı nda baz ı sorular sormayı gerekl i k ı lar . Bu soru lardan baz ıs ı o şeyin doğrudan kendisiyle (özüyle) i lgi l i o lduğu halde, baz ıs ı onun n ite l iklerin i bel i rleyen soru lard ı r. Bun lar : "O var m ıd ı r ", "o ned i r" , "o nas ı ld ı r" ve "n için" 'den ibarett ir . Bun lardan ilk iki soru basit olduğu için cevabı da tekt ir , son ikisi ise mürekkep olduğundan bunlar ın cevabı da en az ik i şeyden oluşur (166).
Es'ad Efendi 'n in mant ı k hakkındaki düşünceler in i loannis Kottin ius 'un mant ık şerh ine Şerhu ' l enver adıy la yapt ığ ı tercüme kanal ıyla görmüş bu lunuyoruz . Ne var ki yeri geld ikçe işaret edi ldiği üzere onun bu çal ışmas ı b i r tercüme olman ı n ötes inde, kendi görüş ve anlayış ı n ı da içeren b ir değer taş ımaktad ır . Özel l ikle verd iğ i örnekleri n I s lam kültürüne ait mot if lerden seçi lmiş olma�!! .. z��a� zaman bir örneğ in hem Arapça , hem Türkç�--�m
_!:?E�ça, hem de Lat in��- ka!�!!�_!<lar ı n.!. .. �i���-(1 64) A.g.e. vr. 1 73a (1 0-18). (1 65) A.g.e vr. 148b (9-14). (166) A .g.e. vr. 1 75a {2-6. 1 6-19. 21 -23). 1 75b (1 -2).
75
onun _!?i lg.!_�-��ültürünq!l _ne denl i engin olduğunu göstermesi bak ım ından önemlidir.
Bu bölümde özel l ik le Es'ad Efendi 'n in "mant ığ ın k ıs ımları" , "mant ığ ın bir b i l im olup olmad ığ ı " , "mant ığ ın konusu" ve "mant ığ ın diğer i l imlerle i l işkisi" konu ları ndaki görüş leri o ldukça önemlidir . Zira o, bu konularla i lg i l i düşüncelerin i "Şerhu' I Enver''e yazd ığ ı mukaddimede izah etmiştir . Bu kıs ım incelendiğinde görülecektir ki Es'ad Efendi mant ı k tarih inde tart ış ı lan birçok konuyu burada tart ışmışt ı r. Mesela tümel ler konusunda o, nominal ist leri tenkid ederken real ist leri n yan ı nda yer almışt ır .
7B
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ES'AD E FENDi 'N iN FiZi KA TERCÜMESi VE FiZ i K
HAKKINDAKi GÖRÜŞLERi
I k ib in beşyüz y ı ldan beri b i l i m v e düşünce tari h i nde sürekl i
o larak ad ı ndan söz ett i rmek ancak Aristo'ya nas ib olan b i r maz
hariyett i r . Aristo sadece ün lü bir fi lozof deği l , ay n ı zamanda
b i rço k b i l im in de kurucusu say ı l ı r . Onun dönemine ge l inceye
kadar dağ ı n ı k ve s istemat ize edi lmemiş bir durumda bu lunan ,
G rek b i l im ve düşünces in i o , derleyip toparla m ı ş , ogün iç in
mevcut olan b i l i ml eri yeni baştan s istematize ederek te
mel lendirmiş ve her dalda didaktik eserler vücuda g et i rmişt ir .
Bu eserler in b i rço ğ u n u n günümüze kadar gelebi l miş o lmas ı da
hem Aristo , hem de bi l im ve düşünce ad ı na b i r şans
say ı l mal ıd ı r. Onun b i r özel l iğ i de kaleme ald ı ğ ı eserlerin
gir iş inde ve d i ğer bölümlerinde kendinden önce o konuda mev
cut olan b i lg i leri çeşit l i ves i lelerle aktarm ış olmas ı d ı r . B u sayede
presokrat i k dönem hakkı nda en güven i l i r b i lg iy i onun eser
lerinden öğrenmektey iz . Özel l ikle Fiz i ka adl ı eseri f iz ik ,
a lanı nda l ı k ve Ortaçağlar boyunca başvurulan temel b i r kay
nak nite l i ğ inde o lmuştur. Hatta Yeniçağ'da fiz ik ve astronomi
g ib i b i l im lerde o rtaya ç ı kan gel işmelerd e n egat if yönden de olsa
bu eserin pay ı i n ka r ed i lemez (167). Şüphesiz A risto ' n u n fiz ik
anlay ı ş ı i le günümüz fiz iğ i b i rb i rinden çok farkl ı d ı r . O daha çok
varl ı ğ ı o l uşt u ran " i l ke" kavra m ı i le varl ı ktaki değiş imi sağlayan
"hareket" teorisi üzerinde d u rduğu halde , bugünkü fiz ik , ı ş ı k , ı s ı ,
ses, e lektr ik v e magnet i k g ib i a lanlar ı kend i n e kon u edi nmişt i r .
(167) Affred W eber. Felsefe Tarihi. s . 62: Edward Grant. ortaçağda Fizik Bilimleri. s . 21 vd.
77
En genel ifad esiyle Aristo fiz i ğ i , b i r hareket ve bir değiş im te
oris inden ibarett i r . Teorik b i r b i l i m olan bu f iz ik , onun metafiz iğ i
iç in b i r g i r iş ve bir başlang ıç nite l iğ i taş ı d ı ğ ı iç in de ayr ıca b i r
önemi haizd ir .
B i l indiği g ib i Aristo , f iz ik ve metafizikten bugün aniaş ı l a n ı an
lamamaktad ı r. N iteki m onun Fiz ika's ı Metafizika' s ı nda iş led iğ i
konular ı n aniaş ı lmas ı na b i r g i riş n itel iğ indedir . Yoksa A risto'da
Fizika'n ı n konusuyla Metaf iz ika' n ı n konusu birbiri nden tamamen ayrı deği ldir . Bunun böyle olduğuna onun her ik i kitab ı n ı n içerikleri tan ık l ık etmektedi r.
Aristo , insan l ı ğ ın son ikibin beşyüz y ı l l ı k felsefe , b i l im ve
mant ı k tarih i iç inde en mümtaz b i r yere sahiptir. Onun hemen bütün eserleri , sonraki bütün fi lozoflarca i lg i kaynağ ı olarak incelenmiş ve üzerlerine Doğu'da ve Bat ı 'da sayıs ız şerh ler ve çeviri ler yap ı lm ışt ı r. Bu cümleden olarak düşünce tarih inde daha çok Aristocu yarumcuları n bulunduğu Alexanderci okulun kurucusu da sayı lan Aphrodisias l ı A
.lexander (doğumu : I kinci
Yüzy ı l ın sonları) (166), Themistius (öl . IV . Yüzyı l) ve Sımplicius (öl . 533) gib i pekçok i lk Yunan l ı metafiz ik yarumcusunun (169) yan ında Islam dünyas ında da i lk çeviri döneminden sonra Metafiz ika 'n ın bütünü çevri lmese de konuları üzerinde Arapça'ya yap ı lan çevir i leri Farabi , lbn Sina ve lbn Rüşd g ibi Is lam filozofları şerh etmişlerdir . Bunlardan özel l ikle lbn Rüşd'ün "Tefsir Ma Ba'd et-Tabia" adl ı şerhi (17o) oldukça önemlidir . Zira lbn Rüşd'ün , Aristo yorurnculuğunda Ortaçağ' ı n son dönemiyle Rönesans ve Yeniçağ'da özel l ikle Bat ı 'da etkisi büyük
(168) Anton Dumitriu. History of Logic. c. 1. England (Kent)-1977. s. 294. (169) Daha geni bilgi için bkz.: Ahmet Arslan. Aristoteles-Metafizik. C.l'in giriş k1smmdaki bibliyografya k/Sm/. izmir-1985. s.32-44. (1 70) Daha geniş bilgi için bkz.: S. Hayri Bo/ay. Aristo Metafiziği ile Gazzali Metafiziğinin Karşilaştlfllmas/. ist. -1980. s. 1 -39: Mahmut Kaya. islam Kaynaklan lş1ğmda . . . s. 203-233.
78
olmuştur. Islam dünyas ında ise lbn Rüşd' ü özel l i kle XVI I I . Yüzyıl ı n baş ı nda yaşamış olan Es'ad Efendi takibetmiş , hatta o , l b n Rüşd' ü b iraz sonra da ifade ed i leceğ i g ib i "mual l im- i saniikinci öğret ici" o larak n itelemişti r .
Felsefe tarih ine genel olarak bakt ığ ım ızda Aristo' nun en önemli özell iklerin in baş ı nda onun devrinde b i l inen hemen her konuyla i lg i lendiğ i ve bunları kendine has bir metodla incelediğidir. Ayrıca onun araşt ı rd ığ ı bu alanlarda bir bütünlük de vardı r, yani mant ık, fiz ik , metafiz ik ve diğer alanlardaki eserleri arası nda fikri bir bütün lük vard ı r. Bunun böyle olduğuna ise özell ikle ffzika ve metafizika konuları na bakt ığ ım ızda şah it olmaktayız.
Aristo, Metafizika' n ın l l l . kitabın ı metafiziğ in ana problemlerinin neler olduğuna ayı rmışt ı r . Bu bölümde bir nevi özet olarak izah ettiği ondört sorunu Metafiz ika'n ı n daha sonraki bölümlerinde daha geniş o larak açı klar. Bu sorunlardan birincisini o şu şekilde bel irtir : "Birinci sorun , daha önce g i rişte üzerinde durduğumuz konuyla i lg i l idir : Nedenlerin incelenmes i tek bir bi l ime riıi , yoksa birçok b i l ime mi aitt ir? . . . " (1 71) Metafizika'da incelenen diğer konulardan baz ı ları n ın adları ise şöyledir: Cevher (töz) , madde ve suret (form) , hareket (oluş veya değişme) gibi konulard ı r.
Aristo'nun Fiz ika adl ı eseriyle i lg i l i i lk şerhler de yine Aphrodis ias l ı Alexandre , Porphyrius (öl . 301 ) ve Themistius gibi çeşit l i i lk Aristocu filozoflar taraf ından yapı lm ıştı r. Is lam dünyas ında ise Fizika i le i lg i l i şerhlerde özel l ikle Aphrodis ias l ı Alexandre' ı n sekiz bölüm hal indeki şerh in i esas alanlar daha çoğunlukta olmuŞtur.
(1 71) Aristate/es Metafizik (Çev. Ahmet Arslan). c. /. s. 158.
Aristo 'nun fizik anlay ış ı , bugünkü fizik anlay ış ından fark l ı olmakla bir l ikte o , gerek Bat ı gerekse Doğu Ortaçağ ı ' n ı n tek temel anlay ış ı ve bir inci derecede referans kaynağ ı id i .
VI I I . yüzyı lda başlay ıp X . yüzy ı l ı n sonuna kadar devam eden Islam tercümeler döneminde sekiz bölümden (kitap) oluşan Fizi ka genel l ik le es- Sema'u't- tabii veya Sem'u' l - kiyan adlarıyla Arapça'ya tercüme edi lmiş ve J iteratüre bu adlarla geçmiştir . Klas ik kaynaklarda pekçok tercüme ve şerhinden söz edi len bu eserin ünlü mütercim lshak b . Huneyn (öl . 9 1 0) tarafı ndan yap ı lan tercümesi çeş it l i şerh leriyle bir l ikte günümüze kadar gelmiş ve A. Bedev i taraf ından değerl i notlarla bir l ikte et-Tabfa ad ıyla iki cilt hal i nde yayımlanmışt ı r (172). Ayrıca Farabi (öl . 950) , lbnü' l - Heysem (öl . 1 039) , lbn Bacce (öl . 1 1 38) , Abdül latif eiBağdadi (öl . 1 231 ) ve lbn Rüşd (öl . 1 1 98) gibi b irçok Islam filozofunun adı geçen eseri şerh veya tefs i r ettikleri b i l inmektedir . Bunlardan l bn Rüşd, Aristo'nun her eserine uygulad ığ ı g ib i Fizika üzerine de küçuk, orta ve büyük olmak üzere üç ayrı şerh yazmış ve bunlar Latince'ye çevri lerek H ı r ıst iyan skolasti kleri üzerinde etki l i olmuştur. Es'ad Efendi de -Arapça nüshalar ın ı bulamadığ ı iç in- lbn Rüşd'ün Latince'ye çevri len Fizika şerhlerinden ist ifade ettiğin i söylemekted i r (aş .bkz. ) .
Bu konuda son olarak .Lale Devri 'n in seçkin b i lg in ve düşünürlerinden Es'ad Efendi , Sadrazam Damat lbrah im Paşa'n ı n d i rektifiyle Fizika'yı loannis Kott in ius'un şerhin i esas alarak Arapça'ya çevirm iş , kendisi de yukarıda bel irti ld iği g ib i lbn Rüşd'ün Latince'ye çevri len şerhlerinden büyük ölçüde yararlanarak, hatta zaman zaman onu da eleşt i rerek kendi görüşlerin i ortaya koymak sOretiyle tercümeden z iyade, et
(1 72) Bkz. Aristutalis. et-Tabi'a. 1-11 (nşr. A. Bedevi). Kahire - 14()4-1984.
80
Ta' limü's - sal is ad ı n ı verdiğ i yeni b ir eser vücuda get i rmişt i r . O , Abbasiler dönemi nde yap ı lan Fiz ika tercümeler in i beğe n
mediğ i n i , bu konuda l bn Rüşd' ün çal ı ş malar ı n ı çok takd i r
ettiğ in i , buna rağmen o n u n da zaman zaman hataya düştüğünü
görerek kendis in in bunlar ı düzeltt iğ in i bel irt i r (1 73).
Burada şu hususa işaret etmek gerekir k i , tarih boyunca Fi
zika'n ı n yorumcuları n ın iki farkl ı metod kullandıkları dikkat çekmektedir : a) Problemler soru şekl inde ortaya konur, yorumlar bu sorunun cevabı etraf ında geliş ir , b) Met in ler paragraf şeklinde veri l ir , yorumlar bu metne dayanarak yap ı l ı r (1 74). Aquinolu Thomas' ı n da benimsediği bu ikinci yöntemin loannis Kott in ius ve Es'ad Efendi tarafı ndan da uygulandığnı görmekteyiz . Burada şarih veya yarumcu kendini serbest h issederek di lediği şekilde düşüncelerini ortaya koyabilmektedir .
Es'ad Efendi 'n in yapt ığ ı bu tercümenin genel i dikkate al ınd ığ ında kendi görüşlerin i "bana göre . . . " , " ben derim ki . . . " , " bu konuda benim görüşüm şudur . . . " , vs . şeklinde ifade ettiği gibi , ayrı bahisler açarak problemlere açı kl ı k kazandı rd ığ ı da görülür. loannis Kottin ius'un şerhlerin i ise " şarih der ki . . . " gibi ifadelerle aktarı r.
Es'ad Efendi 'n in et-Ta' limü's- salis adl ı eserin in birinci ve ikinci kitab ın ın kütüphanelerimizde pek çok nüshas ı vard ı r. Ancak sekiz kitaptan oluşan eserin yaz ıs ı çok karış ık ve kötü olan SOleymaniye Kütüphanesi' ndeki bir nüshas ı ndan başka, tam tercümeyi iht iva eden i ki nüshası sadece Rag ıp Paşa Kütüphanesi'nde bulunmaktad ı r. Bu iki nüshadan 824 numara He kayıtlı olan müell if hattı olduğundan, biz çal ı ş ma m ızda bunu
(1 73} Es'tıd Efendi, et-Ta"mü's-sll/ls. vr. 2a (4vd). {1 74} Edward Grant. a.g.e. s. 25, 26.
81
esas ald ı k . N e var ki bu nüshan ı n vr . 392b- 393a aras ındaki
yaklaş ı k on varakl ı k k ısmı büyük ihtimalle ci lt esnası nda eksik
olarak ci lt lenmişt i r . Bu eks ik kısmı yine ayn ı kütüphanede 825 numara i le kay ı tl ı , 1 1 60/1 747 tari h inde M ustafa Efendi adında
biri taraf ı ndan ist insah edi len nüshada n tamamladı k.
1 . Fizika'nın Tanıtımı
Es'ad Efendi et-Ta' limü's-salis'e uzunca bir mukaddime yazarak b u n u beş bahse ayı rı r . Düşü n ü rü müz , henüz fizik problemlerine geçmezden önce serbest olarak kendi birikimini aktarmak s uret iyle okuyucuyu ayd ın latmak ister. Fizik konusunda
kendi değerlendirmelerini de i htiva ett iği için bu bahisteri kısaca aktarma n ı n yararl ı olacağ ı n ı düşündük.
Birinci Bahis (Felsefenin tanımı, i l imler tasnifi ve Fizik felsefesi) :
Bu bah iste fe lsefesin in tarifi , i l imierin tasnifi ve fizik felsefenin önemi üzerinde duru lrnaktad ı r. Ona göre düşünen bir can l ı olan insan, öğrenmek ve öğrendiğ in i uygulamak için yarat ı lmışt ı r . B u amac ı gerçekleşt irmek için kendi benliğine, kendi türünden üstün olan i lahi aleme ve türünün bireyierine yön elmek zorundad ı r. Bir başka deyişle i nsan, kendi psişik varl ı ğ ı n ı bi l inçl i bir şeki lde araşt ı rmak, sosyal çevreyie oıan
i l işki leri n i en o lumlu ve verimli b i r şeki lde düzene koymak, son ra da metafiz ik aleme yükselrnek güç ve yeteneğine sah ipti r. Bir bak una b u , felsefe yapma k demektir (1 75).
Felsefeyi paripatet ik geleneğe uygu n olarak "var olan herşeyi n hakikat in i b i lmekt i r . " (176) şeklinde tarff eden
(1 75) Es'ad Efendi. a.g.e. vr. 2b (26-27). (1 76) A.g.e. vr. 2b (1 7-28).
82
düşünürümüz , onu bütün i l imierin kendis inden ç ıkt ığ ı b i r kaynak olarak kabu l eder ve i l imler tasn if in i de bu doğrultuda yapar : Şöyle ki genel olarak felsefe prat ik (ameli) ve teorik (nazari) olmak üzere ikiye ayrı l ı r . Burada d ikkat i çeken Es'ad Efendi ' n i n prat ik fe lsefede siyaset ve ev ekonomisinden (tedbirü' l- menz i l ) söz etmeyerek sadece ahlaka yer vermesidir . Ahlakı , insan ı n i radel i f i i l ier in in bir sonucu olarak onu dünya ve ahiret mutlu luğunu kazandı racak bir davranış tarzı d iye tarif eder. Teorik felsefe ise kendi iç inde fizik, matematik ve metafizik olmak üzere üç temel k ısma ayrı l ı r (177). Görüldüğü gibi düşünürümüz , bu konuda Kindi'den beri felsefenin tasnifinde önemle üzerinde durulan önce fizik dünyayı tan ımak, matematik sayes inde somut olan fizikten bir bakıma soyut say ı lar yard ım ıyla tamamen soyut olan metafizik varl ı k alan ı na geçmeyi amaçlamışt ı r.
Fizik (el- h ikmetü't- tabiiyye) : Fizik, metafizik gibi teorik bir i l im olmakla beraber metafiz ik , kül li varl ı klar alan ın ı konu edind iğ i halde, fizik cüz'i varl ı klar alan ın ı araşt ı rı r. Demek oluyur ki fiz ik , cüz'i varl ı kların soyut bi lgilerine dayanan bir takım spekülasyonlardan ibarettir .
Matemat ik (er-riyaziyye) : Maddi kilinat ın külli kavramları n ı kend isine konu edinen b i r i l imdir. Tarifden de anlaş ı ld ığ ı üzere matemat ik maddenin somut varl ı ğ ı n ı deği l onun z ih indeki soyut ve tümel varl ığ ın ı konu ald ığ ı için fizik i le metafizik aras ında bir geçit ve bir eşik görevin i üst lenmişt ir . Bir başka söyleyişle insan z ihn i , sayı ların somut değerlerinden kalkarak soyut kavramiarı na ulaşmak suretiyle metafiz iğ i daha kolay anlayabi lecektir . Bu durumda matemat ik, metafiz ik için b i r egzers iz say ı labi l i r. (1 77) A.g.e. vr 2b (28-29). 3a (1 -2}.
83
Metafiz ik (maba'dettabi'a) : Gayri maddi varl ı k alan ı n ı konu edinen bir disipl indir . Bu ta rife manevi varl ı klar dahi l olduğu gib i , maddi varl ı klar ın tümel kavramları da dahi ld ir (1 78) .
I l im ler tasnif inde Es'ad Efendi fiz ik i le matematik arası ndaki yak ın i l işkiye işaret ederek, ik incis in in bir incisinden ç ıkt ı ğ ı n ı ve Aristo'nun da böyle düşündüğünü söyler (1 79). Gerçekte matematiğ in konusunun kesintisiz (muttas ı l ) ve kesint i l i (munfas ı l) n ice l iklerden ve bunları n durumları ndan bahseden bir b i l im olduğuna göre , bu da aritmet ik ve geometri o lmak üzere ik i kısma ayrı l ı r (180). Aritmet ik de kendi iç inde hesap ve musiki şekl inde iki alt bölüme ayrı lmaktad ı r .
Hesap : Kesint i l i nicel ik lerin sayı i le ifade edi lmes inden ibaret olan aritmet ik i lminde hesap , gayri maddi varl ı klar alan ına giren say ı lar i lmidir diye tarif edi l ir .
Musiki : Say ı ları n sesin ritmi i le olan i l işkisi ve bunları n bel l i n isbet lerde s istematize edi lmes i demek olan musiki , aritmetiğ in bir alt bölümü ve uygulama alan ıd ı r. (178) e- Ta'Hmü's-11Aiis. vr. 3a (3-6). (179) Burada yeri gelmişken Aristo'nun bilimleri tasnifini genel hatlar1fla belirtmek gerekir. O, bilimleri üç ana gruba aymr: A. Teorik Bilimler: a. Metafizik. b. Matematik c. Fizik. B. Pratik Bilimler: a. Ethik. b. Ekonomik bilimler. c. Siyaset. C. Poetik Bilimler: a. MOsilc1. b. Şiir. c. Mimarlık. Görüldüğü gibi Aristo, mantığı bilimler içerisinde zikretmez: zira o, mantığı bu bilimler için bir alet olarak görür {Anton Dumitriu, Historyof Logic. c. ı. s. 146-147). Bütün Ortaçağ boyunca bilimlerin tasnif/ genelde Aristo'ya bağlı kalınarak yapılmıştır. Bu bakımdan, once bilimler felsefe ikiye ayrılmıştır: Nazari (teorik) ve Ameli {pratik). Ortaçağ'da bir kısım bilgin mantık'ı teorik ilimlerden sayarken bir kısmı mantık'ın ayrı bir bO/üm olduğunu, bir kısmı da mantık'a felsefenin aleti adını vermekteydi/er. Teorik felsefe üçe ayrılır: ilahiyat, tabiiyyAt ve riyaziyyAt (matematik bilimleri). RiyazyyAt da şu kısım/ara ayrılmıştır: Hesab (Aritmetik), hendese (geometri), hey'et (astronomi) ve musikT. Sonraki donemierde matematik, mantıkla birlikte ilahiyat ve tabi/yyAtı anlamak için mukaddime kabul edilmeye başlanmıştır. Bu donemierde kimya ve tıp gibi bilimler tabiiyyAtın içinde gorülmekte idi. Pratik telseteye gelince, o da üç kısıma ayrılmaktaydı: ah/Ak, iktisat ve siyaset. Bunların dışında Orlaçağ'da gramer, rhetorik vb. konulara ait kısımlar da yer a/maktaydı. (W. Bartho/d. islam Medeniyet/ Tarihi (çev. M. Fuad Koprülü). Ankara 1977. s. 28. (180) A.g.e. vr. 3a (1 0-12).
84
Geometri (hendese) : Geometri , kes int is iz varl ı klar (e l kemmiyyetü ' l -muttas ı la) alan ı n ı konu edinen b i r i l imdir . Es'ad Efendi geometr in in birçok i lm in kaynağ ı o lduğunu ifade i le , bunun a l t bölümleri n ite l iğ indaki i l im leri ondört grubta ele alarak kısaca tanımları n ı verir. Bu konuda gerek düşünürün i l im anlay ış ın ı yansıtmas ı , gerekse kendinden önceki ve sonraki i l imler tasn ifi yapan müel l if ler le mukayeses in in sağlanab i lmes i için geometrin in alt bölümleri n itel iğ i ndaki i l im leri k ısaca tan ıtmakta yarar görmekteyiz.
a) Ölçme I lmi ( i lmü' l - mesaha) : Bu i l im çizg i , yüzey ; c ismin dlrtgen ve küp vs . gibi ölçümlerin i konu edin i r.
b) I nşaat i lmi ( l lmü ukQdi ' l -ebniye) : B inalar ın p lan ı , stat ik hesapları ve san'at açıs ı ndan değerlendir i lmes in i konu alan b i r i l imdir. Kale , köprü ve her türlü sosyal tesis bu tan ım ın içeris inde mutalaa edi lmektedi r.
c) Optik ( i lmü' l -menaz ı r) : Konusu it ibariyle optik iki k ısma ayrı l ı r : B irincisi öznenin nesneyi daha net görmesi için mareelderin kal ı nl ık , incelik ve safl ı k gibi özel l ikler ini araşt ı rı r . I kincisi ise ış ık, ış ığ ın yansımas ı , kı r ı lmas ı , bunlarla i lg i l i hesaplamaları ; yakıc ı ve yakıcı olmayan aynaları konu a l ı r .
d) Kald ı raç i lmi ( i lmü cerri ' l -eskal) : Az b i r güçle ağ ı r cisimlerin nas ı l nakledi leceğin i arışt ı ran i l imd i r.
e) Su çıkarım i lmi ( i lmü inbat ı ' l -miyah) :Yer alt ı ndaki sular ın nas ı l ç ıkarı lacağ ın ı konu alan bir i l imdir .
f ) Harp araçları i lmi ( i lmü alat i ' l -harbiyye) : Savaş araç ve gereçlerin in nas ı l yap ı lacağ ın ı araşt ı ran i l imd i r.
85
g) Zaman ö lçme i lmi ( i lmü'n nebkamat) : Zaman ölçen araçları n nas ı l icad edi ld iğ in i konu alan bir i l imdir .
h) Gemici l ik i lmi ( i lmü' l- mellahiyye) : Geminin yap ıs ı tonaj ı na göre sürat in in hesaplanmas ın ı araşt ı ran bir i l imdir.
i) Tartı aletleri i lmi ( i lmü' l - evzan ve' J- mevazin) : Ölçü ve tart ı aletlerin in yap ım ı , bunların tartma , ölçme ve kald ı rma kapasitelerinin hesaplanmas ın ı konu olan bir i l imdir.
j) Kozmografya (i lmü'l- hey'e) : Gök cisimlerinin (y ı ld ız ların) şekl i , büyüklüğü, konumları , b irbirlerine olan uzakl ı kları ve hareketlerini araşt ı ran bir i l imdir .
k) Coğrafya : Yeryüzü şekil lerin i , bölgelerin enlem ve boylamların ı , deniz ve nehirlerin derinl ikleri gibi konuları araştı ran bi l imdir.
1) Yol i lmi ( i lmu mesal iki' l-büldan ve' l-emsar) : Şehir ve beldeler arası ndaki kara ve deniz yolları , bunların düzgün veya boz.uk, ova veya dağ yolu , düz ya da bükl üriılü (virajl ı ) olduğunu, ayrıca yol güzergahındaki işaretleri konu edinen bir i l imdir.
m) Ikl imler i lmi ( i lmü havass ı ' l -ekalim) : Her iki imin ve o ikl im bölgesinde bulunan şehirlerin özell ikleri; yararl ı ve zararl ı yönlerin i araştı ran i l imdir.
n) Ağırl ı k merkezi i lmi ( i lmü merkezü's-sikal) : Bir maddeyi daha kolay taş ıyabilmek için yükleme s ıras ında ağırl ı k merkez in in hesaplanmak suretiyle buna elveriş l i hale get iri lmesinden ibarett i r (1B1J.
(181) A.g.e. vr. 3a (12-29). 3b (1-22}.
86
Görüldüğü gibi Es'ad Efendi yapt ı ğ ı bu tasn itte ne Aristo'ya tam sad ık kalm ışt ı r , ne de kendinden önceki I s lam f i lozof ve müel l if lerin in i l imler . tasn if in i tekrarlamışt ı r . Öyle an i ı ş ı l ıyor ki o , bu konuda sadece okuyucuya b i r f ik ir vermek üzere bütün i l imleri n felsefeden ç ıkt ığ ı n ı ; ayrıca n ice l ik le i lg i l i i l imieri n de matematiğin a lt bölümü olan geometri 'den kaynakland ı ğ ı n ı göstermek istemiştir . Bu tasn iften sonra düşünürümüz, baz ı fel sefe ekal ler in in yapt ığ ı tasnif lerden de örnekl er veri r : Sözgel imi stoac ı ları n (er- revakıyyQn) özel l ikle felsefeyi b i r hayvana benzeterek şu şeki lde üç lü bir tasn if yaptıkları n ı be l irt i r : Mant ı k bu hayvan ın iskelet i , ah lak et i , fiz ik ise onun ruhunu oluşturmaktadı r (1B2J.
Yukarıda kısaca tarif leri veri len i l imler tasnifin i şematik olarak şu şeki lde göstermek mümkündür :
FELSEFE
Pratik (ameli) ı
Ahlak
Ö lçme i lmi I nşaat i lmi Optik Kald ı raç i lmi Su ç ıkar ım i lmi H arp araçları i lmi Zaman ölçme i lmi Gemici l ik i lmi Tartı aletleri i lm i Kozmoğrafya Coğrafya Yol i lmi I kl im ler i lmi Ağ ı rl ı k merkezi i lmi
(182) A.g.e. vr. 4 a (3-4).
+ . Metafızık
Teorik (nazari)
i Matematik
*
+ Hesap
Arit'tıetik ..,
+ M u siki
87
I l i mler i b u şeki lde tasnif ett i kten sonra Es'ad Efendi , me
tafiz iğ in " i l k felsefe" ve "en yüce i l im" ad ıyla a n ı l mas ı na rağmen
y ine de fiz iğe muhtaç old u ğ u n u vurgular (183). Fiziğin temel ko
nusunun organik ve inorganik varl ı klardaki değişme ; bu
değişmenin i lke (arkhe) ve kanun ları n ı tesbit etmek olduğuna göre unsurlardan kal karak bütün maddi kainat ı i ncelemek, buradan ay- üstü alemdeki kozmik s istemi müşahade etmek suret iyle bun ları sebep- sonuç i l işkisi içeris inde değerlendirmek filozofun başl ıca görevid i r der. Ona göre kclinat ı n bu şekilde türnevarım yöntemiyle incelenmesi Al lah' ı n h ikmet , kudret ve cömertl iğ in in sergi lenmesi açıs ı ndan insan ı gerçek imana götüren bir yo ldur. Ancak fizik sayes inde insan, süfli alemle u lvi alem arası ndaki i l işkiyi kavrar ve ulvi alemle ittisal in ancak bu yo lla olduğunu b i l i r (184). Böylece düşünürümüz, geleneksel Islam felsefes inde iz lenen Aristocu ve yeni Eflatuncu çizg iden ayrı lmad ığ ın ı göstermiş olur.
ikinci Bahis (Aristo ve eserleri):
et-Ta' limü's-sal is' i n mukaddimesinde ikinci bahis olarak Es'ad Efendi , Aristo' nun akı l , zeka ve fazi let bakımından gelmiş geçmiş bütün fi lozoflardan üstün olduğunu göstermek üzere onun hayat ı hakkında Grek ve Latin tarihçi lerinden yararlanarak çok değerl i bi lg i ler veri r. Onun burada z ikrett iğ i bi lg i lerin çoğu klasik Is lam biyografi kitabiarı nda mevcut deği ldir .
Ona göre, i nsan akl ı n ı n yetkin l iğ i , edindiği b i lg i lerle doğru orant ı l ı d ı r . Buna göre bir insan birçok i l imle i lg i lenir ; fakat o alanlardaki bi lg is i tamamen yüzeyseld ir . lbn S ina' n ı n da dediğ i g ib i , bu gibi ler h içbir konuda temai lendir i lmiş bir b i lg iye sahip
{183} et-Ta '/1mii's-sıi/is. vr. 3b (26-29). {184} A.g.e. vr. 4a. LS-12). 5a (8-18).
88
eği ldir . Baz ı ları ise sadece bir i l im dal ı nda temai lend i ri lmiş b i l g iye sahipt i r ki bunlar a l im- fi lozof tipin i temsi l ederler. I şte Aristo bu sonuncu grubun emsalsiz örneğ in i teşki l etmektedi r.
Tarihçi Françiskos P ikolominas (öl . 1 604) 'dan naklen Aristo' nun eserler in in sayıs ı n ı n yediyüz k ı rk yediye u laşt ığ ın ı söyleyen düşünürümüz bunlardan altmışüç tanes in in is imlerini zikreder (185) ki bunları n çoğu l bnü'n-Nedim' in ei-Fihrist' i nde, lbnü' I -K ıfti'n in l hbaru ' l -ü lema's ı i le lbn Ebi Useybi'a' n ı n UyQnu' l enba adl ı eserlerinde; ayrıca Batlamyus e i-Garib' in Fihristü kütübi Aristutalis ve s iretuhQ d iye bi l inen kitabında yer almaktadı r (186).
Üçüncü Bahis (Fiziğin i l im olup olmadığı meselesi} :
Düşünürümüz adı geçen esere yazd ığ ı mukaddimenin üçüncü bahsinde ise fiziği n b i r i l im olup olmad ığ ı , maddi kainat ı n hakikat in in b i l in ip b i l inemiyeceği , fiziğ in teorik bir i l im olduğu ve bu konular etrafı nda gel işen problemieri n tartış ı lmas ı gibi hususları ayrı fas ı l lar hal inde e l e almışt ı r. Presokrat iklerden
(185) A.g.e. vr. 5b (16-29) 6a-Ba (1 -13) Es'ad Efendi, Aristo'yu insan aklı ve zekasının en miikemmel iirneği olarak nite/edikten sonıa, onu devrinde bilinen tiim bilimlerde en iistiin bir filozof olarak nite/er. Ancak bazı bilgin-filozof/ann bazı bilimlerde ona Sf/! olduklarını söyleyenlerin-mesela bunlar, Bokrat tıpta diğer bilginiere iistiin; ancak Aristo'ya Sfit, Al"fimet aritmetik ve bazı matematik bilimlerde diğerlerine iistiin; fakat Aristo'ya Bfit. Öklit hendesede iistiin; ancak Aristo'ya Sfit derler-olduğunu ifadeden sonra kendisi föy/e der: • • • • Bana göre Bokrat tıpta, Al"fimet ve öklit aritmetik , hendese ve bunlardan tiireyen diğer bilimlerde Aristo'dan iistiindjjr/er . . . Aristo ise mantık, fizik, metafizik ve ilahiyat ile bunlann tiim kısımlarmda en yetkin filozof ... " dedikten sonra Aristo'nun bu özelliğine onun kitaplannı delil gösterir ve bunlardan altmıfiiÇ tanesinin adını zikreder. Biz de burada Es'ad Efendi'nin Aristo'ya atfen zirettiği eserlerinden bazılarını belirtmek istiyoruz: 1- Kategoriler, 2- Peri Henneneias, 3- Birinci Analitik/er, 4- ikinci Analitik/er, 5. Safsata. 6. Cedel. 7. 0/uf ve Bozu/Uf. 8. Hitabet. 9. Şiir. 10. Ahlak. 1 1 . Ev idaresi. 12. Şehir idaresi. 13. Maba'dettabla. 1 4. SimauY-Tabil için olan sekiz kitap. 15. Adalet. 1 6. Riyazet ve Edep. 17. Cins. 18. Hayr. 19. Afk. 20. Lezzet. 21 Muhabbet 22. Uyku ve uyanık/ık. 23. Sıhhat ve Hastalık. 24. Doğa hakkındaki fiziğin konulan. 25. Cede/de kullanılan terimler. 26. Tıbla ilgili meseleler 27. Rutubet ve kuruluklar 28. Vasaya. vb. (Es 'ad Efendi. et-Ta'Omü's-Sa/is. vr. 7b (13-17; 19-29); 8a (1 -1 1). (186) Bu konuda daha genif bilgi için bkz. Mahmut Kaya. Aristoteles ve Felsefesi. s. 312· 324.
89
it ibaren anti k, helenist i k ve s kolast ik d üşünürleri n , ayrı ca ken
d is in in de görüşler in i yansıtması bakı m ı ndan bu problem leri ayr ı
ayr ı ele alman ı n yararl ı o laca ğ ı n ı düşündük.
a) Fizi k bir i l im mid i r ? : Es'ad Efend i 'ye göre fiz i ğ i n bir i l im olup olmad ığ ı konusunda çok farkl ı görüşler ortaya konmuştur . Çünkü fi lozofları n i l imle kastettiğ i ş ey tarif , tümden gel im ve türnevar ım yöntemlerin in insana kazand ı rd ı ğ ı bir melekedir . Bu perspekt iften bakarak fiziği değerlendirenlerden b i r k ısm ı , fiz iki nesneleri n mahiyet lerin in h içbir şeki lde b i l inemeyeceğin i savunmuşlard ı r. Herakleitus ve Krat i los g ibi fi lozoflar ay feleği ' n in altı ndaki tüm varl ı kları n sürekl i olarak akt ı ğ ı n ı yani fiz iki, kimyevi ve biyoloj ik açıdan sürekl i değişikl iğe uğrad ığ ın ı bu yüzden onlar hakkında genel- geçer bir b i lg iye ulaşman ın imkansız olduğunu iddia etmişlerdir . Eflatun da bu görüşe kat ı larak sürekl i değişen cüz'i varl ı klar ın i lmin in olamayacağ ı n ı , i lmin ancak değişmeyen kül li kavramlarla yan i idealerle yap ı lacağ ı n ı söylemişt i r (187). Buna göre cüz'i ve değişen varl ı kları konu alan fiz ik , i l im deği ldir .
b) Fizik bir i l imdir : Fiz iğ in konusunu teşki l eden maddi kai nat , her ne kadar o luş ve bozu luş kanununa tabi ise de biz onun mahiyet in i bu kanun çerçeves inde anlamak ve değerlend i rmek durumundayız . Dolay ıs ıyla değişen maddi varl ı kların i lmin i yapmak ve bel l i kanunlara tabi olduğunu tesbit etmek bir i l imdir . O halde fiz iğ in bir i l im olduğu konusunda kuşku yoktur. N itekim Aristo , birçok eserinde bu gerçeği ortaya koymuş; Semplicus , Yahya en Nahv i , Themist ius , lbn Rüşd , Aqu inolu Thomas , Scot ve daha başka Ortaçağ fi lozofları da bu görüşe kat ı lm ışlard ı r . Es'ad Efendi bu konuda mant ı ki
(187) et-Tafimü4s-salis. vr. Ba (14-29) Bb (1 -10).
90
kıyaslardan yola ç ı karak fiz iğ in bir i l im olduğunu isbata çal ı ş ı r (188).
c) Fizik teorik b ir i l imdir : B i l ind iğ i gibi l i kçağ ve Ortaçağ bi l im ve düşüncesinde fizi k teorik bir i l im o larak kabul edi l i r . Zira fiziğ in konusu organik ve inorganik varl ı ğ ı n i l ke lerin i araşt ı rmak , varl ı ktaki o luş ve bozuluşun kanun ları n ı tesbit etmek üzere birtakım teori ler gel işt irmekten ibarett ir . Dolay ıs ıyla bunun pratikle yan i uygu lama i le herhangi b i r i lgisi yoktur . Es'ad Efendi bu konuda Aristo 'nun i l imleri teorik, p rati k ve poet ik olmak üzere üçe ayı rd ığ ın ı ve fiz iği teorik b i l imler aras ı nda sayd ığ ı n ı anlatt ıktan sonra lbn Rüşd'e dayanarak fiz iğ in teori k bir i l im olduğunu kan ıtlamaya çal ış ı r. Ona göre bi lmek için bi lmekle , yapmak için bi lmek aras ı nda fark vard ı r . Fiz ik uygulamal ı b i r i l im olmad ığ ına göre onu prat ik b ir i l im olarak kabul etmek yan l ış olur . Sözgel imi b i r usta z ihninde tasarlad ığ ı ve plana geçirdiğ i binan ın yap ım ın ı b i lf i i l gerçekleştirmedikçe o teoride kalan bir bi lgidir . O , bu husustaki tart ışmaları ayr ınt ı l ı b i r şekilde aktard ı ktan sonra , art ık bugün f iz iğ in teorik bir i l im olduğunu ve bunu mübtedi lerin bi le kavrad ığ ın ı bel irtt ikten sonra bu konuyu tartışman ın gereksiz l iğ in i vurgular (189). Demek oluyor ki Es'ad Efend i , fiz iğ in ''teor ik bir b i l im" olduğu yönündeki görüşleri terc ih eder ve bu yöndeki görüşleri destekleyen del i l ler i de ifade eder.
Dördüncü Bah is (Fiziğ in konusu) :
Es'ad Efendi dördüncü . bahiste fiz iğ i n temel konusunun ne olduğunu tart ış ı r . Bu hususta müstaki l b i rçok kitap ve risalenin yaz ı lmış olduğundan söz ederek bel l i baş l ı görüş leri sekiz madde ha l inde s ı ralar : Ona göre lbn R üşd'ü n Aquinolu Tho·(188) A.g.e. vr. 1 0a (15-22). 1 0b {1,5). {189) et-Talfmü's-siilis. vr. 1 1a {5-6).
91
mas ve talebelerin in isabetle bel irttikleri g ib i fiz iğ in konusu " hareket eden yani değişikl iğe uğrayan varl ı klar alan ıd ı r . " Bütün Yunan l ı şarih ler ve Zabarel la (öl . 1 599) (190) gibi Lat in yorumcular ise onun konusunun "tabii cisimler" o lduğunu söylemişlerdir . lbn S ina ve Albertus Magnus g ibi ler de "hareket i kabul eden cisimdir . " diye tarif etmişlerdir . Scot'a göre konu "tabii cevherlerdir . " Franciscus ise fiz iğ i n konusunun " tabii varl ı klar. " olduğunu söylemişt ir . Düşünürümüz fiz iğ in konusunu bel irleyen bu beş tarifi uz laşt ı rman ı n mümkün olduğunu, bu hususta aş ır ı spekülasyon yapman ın gereks iz olduğunu vurgular. Ayrıca bu i lmin konusunun "oluş ve bozuluşa uğrayan cisimler . " veya " bir leşi k tabii cis imler . " ya da "mutlak an lamda tabiat" olduğunu söyleyenler varsa da o, bu tarifiere kat ı lmad ığ ı n ı bi ldirmektedir (191).
Es'ad Efendi , Aristo'dan kaynaklanan bir anlay ış la cevheri üçe ay ı rmakta; birincisi oluş ve bozuluşa tabii olan duyulur varl ı klar alan ı , ik incis i ol uş ve bozuluşa uğramayan , fakat hareket eden sürekl i varl ı klar alan ı yan i telekierin oluşturduğu ayüstü alem , üçüncüsü ise hareket etmeyen ve cisimle h içbir i l işkis i bulunmayan i lahi alemdir. O , bu tasn iften kalkarak fiz iğ in konusunun oluş ve bozu luşa tabi olan duyu lur varl ı klar alanı olduğunu isabetle bel irt i r (192).
{190) Jacobus Zabarella (1533-1599): Yeni Aristocu Zabarella, Padua okulunun en meşhur manttkçtlarından biri olup felsefede genelde ibn Rüşd'ün düşüncelerini kabul eder. Ancak ,özellikle akti konusundaki ibn Rüşd'ün teorisini kabul etmez. �n önemli eserlerinden biri "Opera Logica "dtr. Burada o, daha çok eski Aristoculuğa karşt görüşler ileri sürmektedir. (Anton Dumitriu. a.g.e. c. ll. s. 2 1 1 -212). (191) A.g.e. vr. 12b (1 , 15). (192) A.g.e. vr. 13a {26-29).
92
Beşinci Bahis (F izika 'n ın adı i le i lgi l i i leri sürülen
görüşler) :
l ı kçağlardan it ibaren muhtel if zaman larda Aristo'nun eserlerin in kataloğu hazı rlanmış ve her müel l if in kendine göre yapt ığ ı bu tasn ifler s ı ras ında baz ı eserlerin de farkl ı adlarla kaydedi ld iğ i görü lmüştür . Bu konu başlangıçtan beri b i l im tarihçi lerin in d ikkat in i çekmiş ve bu farkl ı l ı ğ ı n nereden kaynakland ığ ı hususu muhtel if yorumlara yolaçmışt ı r. Bu l istelerde farkl ı is imlerle an ı lan kitabiardan biri de Fizika' dır (193). I şte Es'ad Efendi bu problem üzerinde durarak, önce esere bu ad ı n kim taraf ından veri ld iğ in i , sonra da niçiiı bu adla an ı ld ı ğ ı n ı tart ış ır . Ona göre , Semplicus sekiz kitaptan (bölüm) oluşan esere bir şerh yazmış , burada Aristo' nun kendi eserine "Peri Fis ikis Akroaseus" ad ı n ı verd iğ in i iddia etmişt ir . " Fiziği dinlemek" anlamına gelen bu is im Arapça'ya Grekçe'n in tam karş ı l ı ğ ı olmak üzere "es- Semau't- tabii" şekl inde çevri lmiştir . Fakat Es'ad Efendi bu konuda kesin bir tav ı r koyarak Semplicus'un bu görüşünü reddeder ve Aristo ne Fiz ika' da, ne de öteki eserlerinde bu ad ı kullanmamış ve göndermelerde de bulunmamışt ı r der. Ona göre kitap bu ad ı Aristo'dan sonra almışt ı r . An ı lan eserin ismi üzerinde yap ı lan bu iş lem onun talebelerin in veya eserlerinin katalogunu haz ı rlayan paripatet ik ekole bağ l ı kimselerin bir tasarrufu olduğunda şüphe yoktur (194J.
Es'ad Efendi bu konuda şarih leri n çok farkl ı görüşlere sahip olduğunu anlatmak üzere der ki : "Aristo'nun Yunanl ı şarih lerinden birçoğu sekiz kitaptan (bölüm) i lk dördünü " I lkele r Hakkı nda" , son dördünü ise "Hareket Hakkında" diye is imlendirmişlerdir . Bunlardan baz ı ları da son üç kitab ı n "Hareket
(193) Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Mahmut Kaya a.g.e. s. 73-78. (194) et-Ta'/Tmii's-salis. vr 1 7b (14-29). 1Ba (1 -3).
Hakkında" adı n ı taş ıd ığ ın ı idd ia etmişlerdir . Diğer baz ı ları na gel ince onlar ilk i kis in i " I lkeler Hakkkı nda" , d iğer alt ı kitabı ise "Hareket Hakkında" olarak is imlendirmişlerd i r . " ded ikten sonra düşünürümüz kendis in in de bu son görüşe kat ı ld ı ğ ı n ı bel irt ir ; Aristo 'nun üçüncü kitaba (makale) yeni b i r mukaddime i le başlamas ı n ı da bu görüşün doğru luğunun b i r del i l i sayar (195).
Eserin niçin Peri Fis ikis Akroaseus , k ısaca Fiz ika ad ıyla an ı ld ığ ı konusuna gel ince bu hususta da çok farkl ı görüşler vard ı r. Es'ad Efendi Albertus Magnus ve Aquinolu Thomas gibi skolastiklerin açı klarnaları n ı yeterl i bulmayarak Françiskos Pikolominas' ı n bu alandaki düşüncelerin i şu şeki lde aktar ır : Aristo'nun bu kitaplarına (makaleler) Peri Fisikis Akroaseus ismin in veri lmesin in sebebi onun uslubunun Eflatun'unkinden fark l ı olduğunu göstermek içindir . Zira Eflatun d iyalog metodunu kulland ığ ı halde Aristo normal d idakt ik yöntemi ku l lanmayı terc ih etmiştir. Bu yöntemde hocan ı n ders i anlatması , öğrenci ler in de dinlemesi esastı r. Böyle olunca yukarıdaki ismin ''fiz i k dersler in i dinleme hakkında " anlamına geld iğ i izahtan varestedir (196). Ayrıca düşünürümüz, şerhin i tercüme ettiği loannis Kottin ius 'un da konuyla i lg i l i görüşler ini aktarmayı i hmal etmez . Ona göre okuyucu açıs ından Aristo'nun eserlerin i ikiye ay ı rmak gerekir : Şi i r , h itabet, ahlak ve ev ekonomisi gibi eserler, öğrenci lerin ve halkı n istifadesi iç in yazı lmış umuma ai t kitaplardır . Felsefenin girift problemlerin i · iht iva . eden kitaplar ise ders kitab ı olarak yaz ı lmış ve b i r hocadan okuyup onun açı klarnalar ın ı d in lemeyi gerektiren kitaplard ı r. Işte Fiz ika da bu ikinci kagoride yer alan kitaplardand ı r (197).
(195) A.g.e. vr. 19a (6-12). (196) A .g.e. vr. 18b (5-9). (197) et-Ta'limii's-siilis, vr. 18b (1 1-16).
94
Bu anlat ı lanlar ın d ış ında Fizika'ya bu ad ı n veri l iş in in dört ayrı sebebinden de kısaca söz eden Es'ad Efendi şarih ioann is Kott in ius' un görüşüne kat ı ld ı ğ ı n ı bel irterek diğerler in i önemsiz sayar (19BJ.
Buraya kadar Es'ad Efendi , et-Ta' ITmü's-sal is 'e yazd ığ ı mukaddimede Fizika' n ı n içeriğiyle i lgi l i olmayan ; fakat eser hakkı nda okuyucuyu ayd ın latmak üzere bir tak ı m elementer bi l g i ler sunmuştur . Bundan sonraki kı s ımlar da fiz iğ in temel problemlerin i loannis Kott inus ile lbn Rüşd'ün şerh leri çerçeves inde tartışacakt ı r .
2. i lkeler Üzerine
Yukarıda bel irti ld iği üzere ilk ve Ortaçağ fiz iğ in in temel konusu organik ve inorganik tabiat ı oluşturan ve işleyiş in i sağlayan i l ke lerin ne ve kaç tane olduğunu araşt ı rmakt ı r. Fiz ika'n ı n birinci kitabı nda Aristo, b irşey hakk ı nda kesin bi lg iye u laşabi lmek ancak onun i l ke , i l let (sebep) ve unsurların ı bi lmekle mümkün olacağ ı n ı söyler (199). I lkeleri b i l i nmeyen ve i lk i l let lerine kadar in i lmayen şeyin kesin b i lg is i n i n elde edi ld iğ i söylenemez . Es'ad Efend i , Aristo 'nun bu görüş leri n i aktard ı ktan sonra konuyla i lg i l i loann is Kott in ius 'un açı klama larından başlayarak Farabi, Semplic ius , Aqu inolu Thomas , lbn Rüşd ve lskender Afrodisi' n in yorumları na yer verir. Burada temel ,problem olarak i lkeler, i l let ler ve unsurlar diye üç kavram üzerinde durulur ve gerekli aç ı klamalar yap ı l ı r. Bu kon uda düşünürümüz der ki : "Bana göre Aristo' nun bu üç kavramdan kasdett iğ i Fiz ika'n ın birinci ve ikinci kitapları nda aç ık lad ığ ı " heyulı:l"
{198) A.g.e. vr. 1Bb (25-29). 19a {1 -6). (199) A.g.e. vr 21b (13-15).
95
(madde) , " suret " (form) " , "adem" (yokluk) , " tabi at " ve " i l i etler" dir . Bun lardan i lk üçü ( i lkeler, i l let ler ve unsurla r) maddi varl ı klar ın ilk oluşumunu meydana get i rd ikleri içi n " i lkeler" (elmebadi) ad ıyla an ı l ı r . Fakat somut nesnenin b i lf i i l varolabi lmes i iç in madde i le suret in b i rleşmesi gerekt iğ inden bunlara "unsur" (eleman) ad ı veri l i r . Ayrıca bütün maddi kainat bunların sayesinde bi l indiğ i iç in bunlar " i l let " ad ıyla da an ı l ı r . Bu s ı ra düzeni şu esasa göre yap ı lm ışt ı r : B i rşey önce oluşmaya başlar, sonra bilfi i l varl ı k kazan ı r, varolduktan sonra da b i l in i r (200J .
Fiz ik varl ı klar ın bi lg is ine bu yöntemle yaklaşman ın Aristo'nun yöntemine ters düşeceği yolundaki it i raz ları tart ışan Es'ad Efendi; b i rşeyin değerlendir i lmesi yap ı l ı rken o şeyin i l kesi , i l let i ve unsuru d ikkate al ı n ı r; ancak bunları gözard ı eden bir değerlend i rmenin hiç b ir zaman o şeyin özü ve mahiyet i hakkında doğru bir b i lgiye götürmesi imkansızdır der (201). I l ke ve unsurların bi lg is ine kıyas (yani b i l inenden bi l inmeyene gitme) yöntemin i ku l lanarak ulaşman ı n mümkün olduğı.,mu, fakat bundan önce karı ş ı klar ın (el-muhtel itat) nelerden ibaret olduğunun b i l inmesi gerekt iğ in i söyleyen düşünürümüz, bu konuda yarumcular ın çok farkl ı görüş lere sahip olduğunu bel irt ir . Sözgel imi Aquinolu Thomas'a göre bunlar yani , kar ış ı klar (eiMuhtel itat) kül iller ; Sempl icius'a göre f iziki nesneler ; lbn Rüşd'e göre ise unsurları n oluşturduğu b irleşiklerdir . Yahya enNahvi bunları tek tek nesneler (el-efradü ' l -münteş ire) d iye adland ır ı rken loannis Kottinius ise "kül liyat' ı münteşi re" ve "ürekkebat" terimleriyle anar (202). Fakat Es'ad Efendi'ye göre Aristo'nun kasdettiğ i şey yorumcularınkinden farkl ıd ı r ; çünkü
(200) A.g.e. vr. 23b (27-29). 24a (1 -3). (201) A.g.e. vr. 24a (3-10). (202) et-Ta'limii's-salis. vr. 26a (1 7-18). 27b (20-21) 2Ba (4-6 ve dettenar).
96
onun karış ık l ı klar deyiminden kasd ı , kül il ler ve henüz bel irgin leşmemiş cüz'i varl ı klara ait b i lg i lerd ir (203).
i l ke problemleriyle i lg i l i olarak l ı kçağ fi lozoflar ı n ı n bu husustaki görüş leri kısaca veri l i r . Şöyle ki : Thales 'e göre bu i lke (arkhe) tekdir , o da su'dur . Parmen ides i lke' n in ateş ve toprak olmak üzere ik i şeyden ibaret olduğunu söylerken Aristo ise heyula (şek�siz i lk madde) , suret (form) ve adem (yokluk, nih i lo) d iye üçlü bir i l keden söz eder. Düşünürümüz Empodokles'e göre i lkenin toprak, su, hava ve ateş o lmak üzere dört adet olduğunu bel irtt ikten sonra Demokritos , Epikü r ve Anaksagoras' ı n i lke hakkındaki görüşleri üzerinde ayrı nt � ı b ir şeki lde durur. Bu açıklamalardan sonra Aristo açıs ı ndan varl ı ğ ı n i lkes in in üç olduğunu bel irten Es'ad Efend i , bunlardan suret (form , varl ı k) i le adem (yokluk) in birbir ine z ıt ik i i lke olduğunu dolayıs ıyla ik is in in birarada bulunmas ın ı n imkans ız l ığ ı gözönüne a l ınd ığ ında formun gerçekl ik kazanabi lmesi iç in b i r dayanağa ve bir konu (mevzu) ya iht iyaç duyduğunu bunun da ancak madde de gerçekleşeceğini söyler . Bu durum da "varl ık , maddede gerçekleşen formdur. " d iye tarif edi leb i l i r . Buna göre adam'in i lke sayı lmas ı sadece zihni bir işlem ve bir kuruntudan başka birşey deği ldir. Bir başka söyleyişle suret, maddede gerçekleşince adem gerçekleşma imkanı bulamayarak yoklukta kalmaktad ı r (204).
I l ke'n in tan ım ına gel ince " i lke, i lk olan veya kendisinden başka şey oluşan ya da onunla başka şeyin bi lgisi elde edilendir . " Bu tarifler d ikkate a l ınd ı ğ ı nda i lkenin i l letten farklı olduğu görülür . Yani i lke , i l letten daha genel bir kavramd ır . Başka bir söyleyişle her i l let i lkedir , fakat her i l ke i l let deği ld ir , çünkü
{203) �.g.e. l(f. 28b (2-4). {204) A .g.e. Vf. 93b (15-1 7).
97
birşey in meydana gelmesinde onun herhangi bir et kisi yoktur
(205).
Bir başka açıdan f iz ik dünyadaki her t ü rl ü o l uş ve bozu luşun
temel indeki i lkenin "z ıd l ı klar" olduğunu savunan l ıkçağ filozoflar ı n ı n fikir leri Aristo'nun izah ı doğrultusunda şöyle özet lenir : Zıdl ı k olarak Parmanides soğukluk-s ıcakl ı ğ ı , Tha les ve Herakleitas yoğun luk-saydaml ığ ı , Eflatun küçüklükbüyüklüğü, Phythagoras tek-çift i , Demokritos birleşmeyi -ayrı lmay ı , Empodokles ise sevgi ve nefret i esas almışt ı r (206).
Konunun buras ında Aristo hacas ı Eflatun'un ademi heyOla'n ın içinde mütalaa ederek onu bir i lke saymayış ın ı eleşt ir ir . Şarih in de bel irtt iğ i g ibi bun lar mahiyetçe birbir leri nden farklı şeylerdir . Sözgel imi cisim meydana geldikten sonra heyOla onda devam ett iğ i halde adem devam etmez . Dolayıs ıyla heyOla adernden başka birşeydir. Ayrıca somut maddenin teşekkülünden önce heyula i le adem ayn ı şeymiş gibi alg ı lansalar da biri yokluk durumunu ifade ederken , d iğeri bir imkan halini belirler. Bu farkl ı l ığa Es 'ad Efendi şunları da i lave eder: HeyOla bir bak ıma araz sayı l ı r , adem ise bizzat varolmayandır ; heyOla varl ı ğa geçme imkan ın ı belirleyen bir cevherdir , ademin ise cevherl ikle herhangi b ir i lg is i yoktur. Eğer Eflatun'un dediği gibi adem heyOla'n ın içinde mütalaa edilseydi heyO la'n ın sOret le birleşrnek için duyduğu aşkı ademin de duyması gerekirdi ; çünkü birşeyin diğerine olan iştiyakı ona olan ihtiyacmdandı r , adem'de ise böyle bir iht iyaç yoktur (20TJ. Bu konuda son o larak şari h l oannis Kott in ius şöyle der: Burada sözü
(205) A.g.e. vr. 95b (8-9). 96a (8-12). (206) A.g.e. vr. 108a (1-4 ve derlcenar). (207) A.g.e. vr. 124a {13-14) 125a (1 7 ve derlcenar) 138b (10-13), 139b (3-8). 140b (7-10). 141a (13-15).
98
edi len üç i lkeden heyula i l e suret b i rer reel i lked i r , adem ise b i r
bakıma araz gibi gel ip geçici b i rşey v e bir kuruntu g i b i d i r (20BJ.
a) Heyula (şekilsiz i l k madde) : G rekçe "hüle" kel imesin in Arap fonetiğine uyarlanmış şekl i o lan heyu la, bi lkuwe varolan ve bir potansiyel durumu ifade eden bir kavramd ı r. B i r başka söyleyişle heyula, oluşan bir şey in bi rieşiğ ine g iren , oluşumdan sonra da o şeyde varl ı ğ ı n ı sürdürene denir (209). Es 'ad Efendi 'ye göre ise heyu la, oluşan (cismani) varl ı klar için i lk konu , basit varl ı klar için ise son konudur(210J. Heyula'n ın tarifiyle i lg i l i olarak o , işraki fi lozof Sühreverdi'n in ei-Mutarahat ve Hikmetü' l- işrak adl ı eserlerinden nakil ler yaparak bu konuda Şey' in farkl ı tan ımların ı zikreder, sonuçta onun heyulayı tamamen zihni bir varl ı k olarak nitelediği anlaş ı lmaktad ı r (21 1). Bu durumda heyula metafizik bir varl ı k şeklinde karş ım ıza ç ıkt ığ ına göre onu araşt ı rmanın fiz ikeinin mi yoksa metafiz ikcinin mi görevi olduğu konusu gündeme gelmektedi r. Bu hususta Is lam ve H ı r ıstiyan Ortaçağ fi lozofları n ın düşüncelerini aktard ı ktan sonra der ki : l ı k heyula'n ı n ne olduğunu isbat etmek fizikci fi lozofun görevlerindendir; çünkü o, heyula'n ın isbatı konusunda orta terimi bulmak durumundadı r. lbn Rüşd'ün görüşünü ise şu şekilde aktarır: Fiz ikçi fi lozof, heyulayı ve ilk hareket ettireni , metafizikci fi lozof ise i lk suret i ve i lk gayeyi araşt ı rı r . Demek oluyor ki bu kavram, her iki alan ıda i lgi lendirmekte , fakat probleme bakış açıs ı farkl ı l ı k arzetmektedir (212). Burada Es'ad Efendi Sa'düddin et-Teftazani (öl . 1 390) 'n in Şerhu' I-Makasıd adl ı eseri i le bir işraki düşünürü olan Şem5tddin Muhammed b. Mahmud
{201) et-Ta'/imü's-1/is. vr. 130a (13-15). (209). A.g.e. vr. 137a (23). 13Ba (2-6). (210). A.g.e. var. 14411 (13-16). (21 1). A.g.e. vr. 14411 (7-11). (212). A.g.e. vr. 144b (1 7-20 ve 27-29).
eş-Şehrazurl (öl . 1 281 ) 'n in eş-Şeceretü ' l - l lah iyye'sinden al ınt ı lar yapar ve lbn Sina, lbn Rüşd gibi Is lam fi lozofları i le baz ı H ı rıstiyan düşünürlere göndermeler yapt ıktan sonra kendi görüşünü ifade etmek üzere der ki: "HeyQ ia , bi lfi i l deği l , bilkuwe mevcut olduğuna göre, kuweden fi i le geçiş bir bak ıma yoktan varl ı ğa geçiş gibidir . Bu aşamadan sonraki oluş ise sürekl i l iğ i ifade eder. " (213).
Heyu la'n ın cismi meydana getirmek üzere surat' le (form) birleşmesindeki faktör, heyuladaki surete karş ı olan arzu ve istekt ir . Bu isteğinde nefsani ( iradel i ) ve tabii ( iradesiz) olmak üzere iki çeşit olduğu bi l inmektedir . Burada söz konusu olan tabii arzu ve istektir . l ı k ve Ortaçağ fiz iğ inde maddi varl ı kların sah ip olduğu çeşitli özell iklerin tabii iştiyak kavramı i le açı kland ığ ı bi l inmektedir (214).
b) SQret (form) : Fiziki varl ı kların oluşumunda maddeden sonra__gelen ik inci i lke surettir. Es'ad Efendi Aristo'nun i lk madde yani heyula üzerinde ayrı ntı lı olarak durduğu halde, sQret üzerinde pek fazla durmadığ ın ı belirtir. Gerçekte Sakrat dönemine gel inceye kadar fizikçi fi lozofların madde ve etken (fai l) sebepten başka sebep tan ımadıkları , ancak Sakrat sayesinde sQri ve gai sebebin felsefe l iteratürüne g i rdiği bil inmektedir . N itekim Aristo suret terimi ile i lg i l i olarak presokratiklerden hiçbir bilgi aktarmamışt ı r (215).
SQret kavramın ın fiz ik felsefesinde yer almas ı , fiz i ki ı�
varl ı kların suret lerinin de�şmesi , oluş ve bozuluşun gerçekleşmesi sebebiyledir . Bir başka söyleyişle fizikçi filozof,
(213). A.g.e. vr. 146b (21-23} ve 26-27). 153a (2-5 ve 18-20). 147b {1 0-1 1). (214). A.g.e. vr. 158a (19-24). (215). A.g.e. vr. 159b (18-23).
100
Suretten hareket in i lkesi o lması aç ı s ı ndan söz eder . Onun
mah iyet ve zat ı ndan bahset mek ise metaf iz ikç i n i n gö rev id i r
(2 16).
Aristo , süret kavramın ı farkl ı terimlerle ifade eder . Sözgel imi
fi i l ve yetkin l ik anlam ı na gelen " Entelakhya" süs ve güzel l ik anlam ına ge len "forma ve izos " ayrıca birşeyin mah iyet i , sebep ve i l leti an lamları na gelen bu ter im, gaye ve örnek anlamlarına da gelmektedır (21 7).
Yukarıda kategorilerden sözedi l i rken görü ldüğü g ib i , varl ı k temelde cevher ve araz o lmak üzere ikiye ayrı ld ı ğ ı na göre sureti n de cevher ve araza ait sürat ler olmak üzere ikiye ayrı lacağ ı nda şüphe yoktur . Cevhere a it sureti n de ikiye ayrı ld ı ğ ı n ı görmekteyiz. B iri maddeden soyutlanmış manevi bir değer hüv iyet in i kazanmış olan suret ki mükemmel l iğ i ve güzel l iğ i ifade ettiğ i için buna "forma" ad ı veri l i r ; metafiz ikte cevher ad ı na lay ık olan gerçekte işte budur. I kincisi ise heyulada ortaya ç ıkan maddi suretten ibarettir (21BJ. Bundan sonra Es'ad Efendi , cevher ve araza ait suret leri yedişer k ısma ay ı rarak inceler. Cevher'e a i t suret in mah iyeti n i de tartışan Es'ad Efendi bu konuda iki farkl ı görüşün mevcut olduğunu söyler: B i rincis i Semplicus ve Plot inus gibi yeni Eflatuncuların cevherdeki suret i , idean ın maddeye yans ımas ı veya maddede ortaya çı kan i lahi örnek şekl inde anlamalarıd ı r. I k incisi ise Is lam filozoflarından etki lenmek suret iyle Aquinolu Thomas ve loannis Kott in ius' un yorumudur ki , bunlara göre cevherdeki suret , Allah' ı n varl ı ğ ı ndan eşyan ın ald ığ ı b ir payd ı r . B i r başka
(21 6). A.g.e. vr. 1 60a (20-23). {21 7) et-Ta 'limü's-sa/is. vr. 1 63 (1 9-29) {218) A.g.e. vr. 163a (18-26).
101
söyleyişle cevherdeki suret , i lahi tecellin i n b i r eserid i r (219J.
Cevherin suret kazanmas ı nda etken olan tabii güç mü veya fa'al akı l mı ya da doğrudan i lahi kudret in etkis in in bir sonucu mu şekl inde bir ta rt ı şmay ı gündeme get i ren Es'ad Efendi , i lk ik i görüşü reddederek Eş'ari ke lamc ı ları n ı n savunduğu, herşeyin Allah' ı n mutlak ve kül li i radesin in b i r sonucu olarak meydana geld iğ i yönündeki görüşlerini tekrarlar. Burada Celaleddin ·edDevvanfn in Şerhu' l-akaidi ' I -Adudiyye adl ı eserinden şu a l ınt ıy ı yapar: " lbn Sina Ş ifa'da Allah'dan başka gerçek müessir olmad ığ ı n ı , vas ıtalar ın alet ve şart durumunda bulunduğunu açı klar . Baz ı kitapları nda halk ve icad ı fa'al akla isnad ederse de bu , fi i l i ve icad ı şarta isnad kabi l inden mecazi b i r isnadd ı r . Buna göre cevherdeki suret , maddenin baz ı harici şartlara olan ist idad ı na göre yarat ı lm ıştı r. Dolayıs ıyla bu konuda lbn Rüşd'ün lbn S ina'yı eliştirmesi onun baz ı kavramları mecazi anlamda kul lanmas ı n ı anlamad ığ ı ndan kaynaklanmaktad ır . " (220J. Bu ifadesiyle Devvani açı kça lbn Sina' n ı n savunmas ın ı üstlenmiştir . Oysa �m burada z ikredi ldiği kadar sadece kel imeleri gerçek anlamı n ı n d ış ında kul lanmaktan kaynaklanmış değildir.
Aristo'nun Yeni eflatuncu şarih lerinden olan Sempl icus ve Yahya en-Nahvi gibi fi lozofları n cevherdeki sureti tabii fail yoktan icad eder şeklindeki görüşleri i le suret in maddeden çı kt ığ ı n ı savunan Aristocuları n görüşlerin i eleşt i ren Es'ad Efendi b i r Ehl- i Sünnet kelamcıs ı tavrıyla kendi düşünces in i şu şeki lde ortaya koyar: "Kur'an ayetlerin in de delalet ett iğ i g ib i , mevcut olan herşey yüce Allah' ı n kudret iyle olmuş ve yarat ı lmışt ı r . Bu konuda akli ve kes in del i l lerimiz vard ı r; fakat meseleyi uzat-{219). A.g.e vr. 164 (7-9 ve 16-1 7). (220). A.g.e. vr. 1 71a (2-7).
102
amak için k ısa kesrnek zorunday ı z . " (221).
c) Adem (yokl uk) : Varl ı k ve yokluk insan z ihnln in temel ant inomilerindend i r , daima b i r i diğerin i çağrı şt ı r ı r . Aristo varl ı k kavram ın ı temel lendiri rken bunun ant inamisi olan ademi (yokluk , n ih i lo) de üçüncü bir i lke o larak kabul etmişt i r . Es 'ad Efendi yokluk kavramın ı n mah iyet in i anlaman ın zor olduğunu , bu konuda Aristo'dan nakledi len lerle yet in i leceğin i söyler. O 'na göre yokluğu negat if anlam ında yokl uk ve mutlak yokluk olmak üzere ikiye ay ı rmak mümkündür . B i rincis i "konu"nun sureti kabul lenme güç ve yeteneği bu lunmakla beraber, onda suretin (form) bu lunmama halidir. I kincis i ise " konu"nun sureti hiçb i r şeki lde kabul etmeme durumudur. Bu ay ı nma göre üçüncü bir i lke olan yokluk, güç hal indeki yokluktur . Bu anlamdaki yokluğun i ki temel özel l iğe sah ip olduğu anlaş ı lmaktad ı r ; bunlardan b iri konunun suret i kabu le yeteneğinin bu lunmas ı , d iğeri de konuda sureti n bulunmamas ıd ı r . Düşünürümüz buradan hareketle ademin tarif in i şöyle yapar: "Adem , özü gereği konunun sureti kabule yeteneği bu lunduğu halde kend isinde suret in bulunmamas ıd ı r. " K ısaca adem, konunun suretten yoksun oluşudur (222).
3. i l letler Üzerine
Aristo i l let problemine Fiz ika 'n ı n ikinci kitab ı nda yer verir .
Fiziki varl ı klar hakkı ndaki b i lg i lerin ancak onlar ın i l let leri n in bil inmes iyle mümkün olacağı yukarıda ifade edi lmişti . O , problemi
tartışmaya başlamazdan önce heyula ve suretten oluşan
tabiat ın ne an lama geld iğ i üzer inde durur . "Tabiat , i l ke ve i l -
{221}. A.g.e. vr. 1 72a (29). 1 72b (19vd.). 1 73b { 1 9 vd) 175 (25 vd.). (1 76b {1 1-13). (222). A.g.e. vr. 180b (19-27) 181a (28-29).
1 03
let ler in meydana get i rd iğ i şeyd i r . " d iye tarif ed i lebi l i r . B i r başka söy leyişle o , hareket eden veya duran b i r c ismin özünde değişmeyen şeyd ir . Es'ad Efendi bu tan ı mlardan kalkarak kı saca tabiatı , hareket ve sükunun i lkesidir diye tarif eder. Düşünürümüz Aristo 'nun tan ım ı nda geçen " i lke" ve " i l let " terimleri üierinde yarumcuları n çok farkl ı şeyler söyledikleri n i ; sözgel imi Yahya en-Nahvi, Semplicus ve baz ı Lat in yorumcular ın bu iki terimin eş anlaml ı olduğunu iddia ett ik ler ini anlatt ı ktan sonra şarih Kottin ius 'un tarifte eş an laml ı ik i terimin kullan ı lamayacağ ı n ı sebep göstererek, bunları n farkl ı an lama geld iğ in i savunduğunu bel irt i r (223). Bu konuda o , kendi görüşünü şu şekilde ortaya koyar : "Bana göre tabiat , heyula (madde) ve suretten oluşmuştur . Madde i lke anlamında , suret ise i l let anlamı nda tabiatt ı r . " (224). Ayrıca tabiat ı tarife .ve uzun uzad ıy�latmaya gerek yoktur; _çünkü çepeçevre bizi kuşatan tabiat ı beş duyumuzla her an alg ı lamaktay ız . Bu bakımdan varl ığ ı apaç ık olan şeyi b irtakım del i l ler get irerek isbata çal ı şmak gülünç olur.
Es 'ad Efendi tabiat kel imesin in G rekçe karş ı l ı ğ ı n ın "fis is" o lduğunu ve Aristo'nun Metafiz ika adl ı eserinde bu kel imeye çok farkl ı anlamlar verdiğ in i ; mesela "tab"' , "t ıba'a" ve ''tabiat" ı n bunlardan birkaçı olduğunu ifade eder (225).
Düşünürümüz, zorunlu varl ı k olan Tanrı ve akı l lar gibi manevi cevherlerin tabiat kavramı kapsamına g irip g i rmeyeceği konusunun şarih loann is Kott in ius 'un baş mual l im olduğu Padua Akademisi ' ndeki Lat in bi lginler aras ı nda önemli görüş ayr ı l ı kiarına sebep olduğunu bel i rtt ikten sonra, bu konudaki
(223). et-Talimü's-siilis. vr. 190a {1 7-2 . 190b (3-7). (224). A.g.e. vr. 190 (20-22). (225). A.g.e. vr. 198a (3-4).
104
tart ı şmalar ın uzun süre devam ett iğ in i bel irt i r . Bu görüşlerden b i ri de şarih Kott in ius 'un işt i rak ett iğ i " i l k hareket ett i ren i le ak ı l l a r b i rer tabiatt ı r ; b izzat tabiat , hareket ve sükunun i l kesid i r . " şekl i ndeki görüştür . Onlara gö re gaye i l lete , teleklere, telekieri hareket ett i ren akı la ve Tan rı 'ya " l i k muharri k" demek caizdi r (226).
Tabiat kavramı hakkı ndaki bu bi lg i lerden sonra fiz iki varl ı k ların kes in ve genel-geçer b i lg is ine u laşmada öneml i rolü olan i l let ler problemine geçi l i r . Aristo'ya göre : " i l let , b irşeyden oluşan ve oluştuğu şeyde bu lunan yani varl ı ğ ı n ı devam ettirendir . "Sözgel imi heykel in o luşumunun sebebi tunçtur , heykel varolduğu sürece tunç onda devam edecektir . Bu tariften an laş ı ld ığ ına göre i l let , b irşeyin mahiyetinde bu lunand ı r (227).
l ı kçağ fizik f i lozofları n ı n i l let ve i l iet in say ıs ı hakkı ndaki görüşleri n i tart ıştıktan sonra Aristo'ya göre i l iet in maddi, sOri, fai l ve gaye olmak üzere dört çeş it olduğu ifade edi l i r . Bu konuda Eflatun 'un idea'y ı beşinci b i r i l let saymas ı n ı eleşt i ren Aristo , onun sOri i l iet in içerisinde mutalaa edi lebi leceğin i hat ı rlat ı r . Es'ad Efendi 'ye göre yukarıda Aristo sOretten söz ederken onun idea anlamına gelebi leceğin i söylemesi , idea'n ı n beşinci b i r i l let olduğu görüşünün peşinen reddetme anlam ın ı taş ımaktad ı r (22BJ.
Yukarıda say ı lan dört i l letten maddi i l let i le sOri i l let daima fiz iki varl ı klar ı n kendis inde bu lunur; fail ve gaye i l let ler ise onları n d ış ı ndad ır . Bundan sonra i l let ler öncel ik ve sonra l ı k s ı ras ı na göre; doğrudan-do layl ı ; güç hal inde-t i i i hal inde olmak üzere çeşit l i ay ır ımiara tabi tutu lurlar. Es 'ad Efendi 'ye göre bu
(226). A.g.e. vr. 212a (14-23). (227). A.g.e. vr. 230a (26-28). {228). A.g.e. vr. 230b (25-26). 231b {19-22}.
1 05
ay ı r ı m lar aynen ma ' l ü l le r iç in de geçerl id i r (229) . Bu gene l izah
tan son ra da Aristo ' nun i l let le r konusunda yapt ı ğ ı temel tasn ifte
yer alan doğrudan ve dalay l ı i l letler ded iğ i i l l et ier in ne o lduğunu
i zah ede l im .
A. Doğ rudan i l letler:
I l let prob lemiyle i lg i l i olarak Aristo , i l let leri doğrudan ve dolayl ı olmak üzere iki temel kısma ayı rı r . Doğrudan i l let ler bir
fiz iki varl ı ğ ı n veya bir olay ı n oluşumunda bir inc i derecede rolü o lan ve onun özüyle i lg i l i o lan il let lerdir . Dalay l ı i l let ler ise b i r olay ı n meydana gel iş in in rasyonel b ir izah ı yap ı lamad ığ ı zaman i l let diye gösteri len şeylerdir . Doğrudan i l let ler dörttür . Şimdi biz �rı s ı rasıyla kısaca izaha çal ışacağız .
a) Maddi i l let : Maddenin , kend inden oluşan herhangi bi rşey için sebep teşki l ett iğ inde şüphe yoktur. Sözgel imi mermer blok olmad ıkça mermer heykalden söz etmek mümkün deği ld ir . Demek oluyor ki bel l i b ir formda ortaya ç ıkan heyke l in varolmas ı için madde zorun lu bir sebeptir . Bir bakı ma madde, kendinden ç ıkan veya oluşan birşey için bi lfi i l sebep sayı lmaktadı r (230). Şu var ki, maddi i l iet in b i lf i i l i l let olabi lmes in in biri gene l , diğeri de öze l olmak üzere iki temel şart ı vard ı r . Birincis i , i l let i de kapsamına alan zorun lu bir şartt ı r . Sözgel imi Zeyd' in mahiyet i , varl ı ğ ı , cevherl iğ i , cis iml iğ i , can l ı oluşu onun konuşmas ı iç in gerekli o lan genel şartlard ı r. I kinc is ine gel ince bunu yanabi lecek bir maddeye ateş in yaklaşmas ın ı örnek göstererek anlatabi l i riz ; madde ne ateş in ayn ıd ı r , ne onun kapsamına dahi l , ne de onun yanmas ı için sebept i r . Burada ateş in bi lf i i l i l let olabi lmesi iç i n onun tutuşması gerekmekted i r (23 1).
{229). A.g. e. vr. 233b (10-12). 236b (8 ve 23-24). 234a (1 1 -12). (230 et-Talimü's-sii/is. vr. 247b (8-1 1 ).
(23 1). A.g.e. vr. 248a (14-27).
1 06
b) SCı ri i l let : Surl (forma l ) i l iet i n var l ı ğ ı n ı an lamak maddi i l let i
kavramaya bağ l ı b i r olayd ı r . Bu yüzden su rl i l l et . b i lf i i l maddede
gerçekleşen i l l ett i r d iye tarif ed i l i r . Gayri maddi ve bir imkan du
ru munda o lan i l k madden in ( heyu la) şek i l kazanmas ı nda b i r
cevher o lan su ret i n de ro l ü vard ı r . Anca k ik is i n i n b i rleşmesiy le
madde meydana gelmelded i r. Es 'ad Efendi bu i l işk iy i k ı saca
şöyle an lat ı r : Maddi i l l ette s u ret i kabu l et mek iç in bel i r l i ist idat lar
va rd ı r . S u ret i se madde iç in ta m b i r kemal ve fi i l durumudur .
Yukar ıda maddi i l iet in i l let olab i lmesi içi n gere kl i o lan şart lar ,
s a ri i l let iç in de aynen geçerl id i r (232).
c) Fai l i l let : B i r ey lem ve b i r o laydan söz ed i l ince bun ları
yapan b i r et kenden (fa i l ) de söz etmek mant ikl bir zo
ru n lu luldur. Şar ih Kott in ius 'un ifade ettiğ i g ib i fa i l i l i et in varl ı ğ ı
iza h ı gere ld irmeyecek kadar aç ı k ve s eçiktir. Sözgel imi b i z ha
reket ett iğ im iz i n , y iyip içt iğ imiz i n , g ü l üp oynad ı ğ ı m ı z ı n , ya n i bu
fi i l ieri yapt ı ğ ı m ı z ı n b i l incine sahip o lduğumuzda kuşku yoldur. Öyleyse bunları n fa i l i o lduğu m uz konusunda da kuşku yold u r
(233). Es 'ad Efe ndi Aristo 'nun b u konuda ki düşüncelerin i temel
alarak fai l i l leti önce i lk ve ikinci fa i l i l let ler ; doğrudan ve dolay ı
fa i l i l let ler ; tabii ve ahlaki fa i l i l let ler o l mak üzere b i rçok k ısma
ay ı r ı r . B u rada metafiz iğ in ve t eoloj i n i n temel bir probl emiyle
karş ı karş ıyay ı z . Şöy le ki organik ve inorganik tabiatta en
basit i nden en karmaş ı ğ ı na kadar careyan eden o lay larda
gerçek et ke n i n yani fa i l i l iet i n kim old u ğ u meseles i d üşünce ta
r ih i boyu nca ta rt ı ş malara kon u o lmuştur . Şarih Kott i n i us'a göre
fa i l i l let i sadece Al lah'a has ret mek doğru o l maz ; ç ü n kü bütün
fiziki varl ı klar .da b i r bak ı ma fa i l i l lett i r . O, H ı ristiyan teologla r ı n ı n
çoğunun bu görüşte o lduğunu d a ifade eder . Es'ad Efendiye
(232). A.g.e. vr. 249a (23-29). 251a (2-5 ve 8-1 1). (233). A.g.e. vr. 251a (1 6·18).
1 07
göre ise her türlü olayda bir inci derecede fa i l i l let Tanrı , ik inci fa i l i l let ise Tanrı ' n ı n ma' IG iü yani eseri olan varl ı klard ı r, bu da varl ı k h iyerarşis inde kendinden sonraki lerin fa i l id i r. Görüldüğü gibi Es 'ad Efendi bu konuda klas ik Is lam düşünürlerin in "sudGr" teoris inden kaynaklanan yorumları n ı Aristo'ya maletmiş gibi gözükmektedi r. B i l ind iğ i üzere Aristo felsefesinde " i lk Muharrik" in yani Tanrı 'n ı n etki aç ıs ı ndan maddi kilinat la herhangi bir i l işk is i yoktur.
� Doğrudan fai l i l iete gel ince o , b ir eylem ve olayda doğrudan
etki sahibi olan i l lett i r . Her türlü sanatta , sanat eseri i le sanatkar arası ndaki i l işki doğrudan fai l i l iet in en güzel örneğin i teşki l etmektedir . Dolay l ı fa i l i l iete ise "müzikç i ev yapt ı " örneğinde olduğu gibi , ustan ı n ayn ı zamanda müzikç i olmas ı do layl ı b i r had isedir . Tabii fai l i l iete örnek olarak baba ile eviad ı aras ı ndaki sebep-sonuç i l işk is i gösteri lmektedir . Ami rin veya va' izi n kiş i ler üzerindeki etkisi ise ahlaki fai l i l let olarak değerlendi ri lm iştir (234).
d) Gaye i l let: Kelime o larak birşeyin sonu , sözün veya hareketin sonu gibi anlamlara gelen gaye, dördüncü b i r i l let olarak "maddede suretin gerçekleşmesi için fai l i tah ri k edendir . " d iye tarif ed i l i r . Gaye i l let , düşünce olarak diğer üç i l letten önce geldiği halde gerçekleşmesi itibariyle en sonuncudur. Insan ın i radel i fi i l ierin in hepsi b i r gayeye yönel ikt ir . Bu aç ıdan i nsan ın fii l leri gayel i ve gayesiz o lmak üzere i kiye ayrı l ı r . Gayesiz f i i l iere düşüneel i ve tasal ı bir i nsan ı n amaçs ız bir şekilde sakal ı n ı karışt ı rmas ı veya t ı rnakları n ı yemesi örnek gösteri lebi l i r. l ı k üç sebebin d ış ı nda sadece bir fiki r o larak mevcut olan gaye i l iet in
(234). et-Talimii 's-salis. vr. 251b (10-12 v e 21 -29). 252a (8-10). 252b (13-29). 253a (1 -3). 254b (23-24).
108
Aristo'dan beri bütün f i lozofla rca b ir i l let o larak kabu l ed i ld i ğ i
halde D u ns Scot ve ta rafta rlar ı bunun sadece d ü ş ü ncede b u
lunmas ı n ı sebep göstererek onu a k l i b i r i l l et sayarlar (235).
Gaye sebebin de b ir kaç kısma ayrı ld ı ğ ı n ı söyleyen Es 'ad
Efend i , b u n u n fai l sebeple olan i l işk is i üzeri nde d u ra ra k der k i :
Dört u n s u r , bunları n b irleşikleri ve bitk i ler , gayes i olmayan tabii
fa i l lerd i r , hayvanlar ise i radel i harekete sa h i p o l ma kla berabe r
gayesiz fai l i l let ler kategoris ine g i rmekted i r ; Al lah , melek ve
insan , akı l l ı oldukları iç in bunları n fi i l i eri b i r gayeye yönel ikt i r .
Fiziki varl ıklar alan ında ise gaye söz konusu ed i l ince burada sadece insan söz konusudur (236).
et-Ta' limü's-sal is 'de doğrudan i l let ler bahs ind e dört i l let me
selesi aniat ı ld ıktan sonra beşinci ve alt ı nc ı i l let olarak "a let" ve " idea" i l let inden söz edi lm iştir . Fai l i l iet in es er in i gerçekleşt irmek
iç in kul land ığ ı araç ve gerece "alet i l let i " ad ı veri lmişt i r. Kelam i l minde "tevlid" problemi olarak geçen bu kavramı baz ı f i lozoflar maddi i l let , baz ı ları da fai l i l let kapsam ı iç inde mütalaa etmiş lerd i r (237). Idea'n ı n bir i l let say ı lması konusuna gel ince, yukarıda da işaret edi ld iğ i g ibi Eflatun ve onun fe lsefes in i ben imseyen birçok fi lozof onu başl ıca bir i l let saymışlard ı r. Es'ad Efendi , ideayı i l let saymayanları n bir kı smı -mesela Aristo- onu suri i l letten sayarkan bir k ısmı da fai l i l let kategoris inde değerlendirmişlerd i r der (23BJ.
B. Dolayl ı i l letler:
Aristo b ir eylemin veya bir olay ın meydana gel iş inde
{235) A.g.e. vr. 264b (7-21). 266a (22-24). 270a (12-23}. (236) A.g.e. vr. 265a (27). 266a (15) 269a (18-25). (237) A.g.e. vr. 272b (20-29) 273a (1 -8). (238) A.g.e .. vr. 275b (15-1 7). 277a (22-25).
1 09
önce l ik le arad ı ğ ı doğrudan i l l et leri aç ıklad ıktan sonra do lay l ı i l
l et ler sorununu gündeme get i r i r . Bun lar ı (dolay l ı i l l et le ri ) "baht "
ve " i tt ifak" ter imleriy le karş ı layan Es'ad Efendi kel ime o larak
baht tesadüf , ta l i h , şans ve k ısmet gib i a n lamlara ge l i rken , i t
t ifak ı n da yine rast lant ı , denk gelme, tesadüf etmek anlamlar ına
geld iğ in i bel irt ir . Fizi ki veya sosyal b i r olay ın meydana gelmes inde yukarıda anlat ı lan dört sebebin d ış ında başka faktörlerin tle-rolünün olup o lmad ığ ı sorusu baş langıc ı ndan beri insan l ığ ı düşündüren bir meseledir . Es 'ad Efend i bu hususta düşünce tari h i nde üç eği l imin ortaya ç ıkt ığ ın ı söyler: b i rincis i , varl ı kta h içb ir şeki lde tesadüfün bulunmad ığ ı n ı söyleyen ler, ik incisi ay-üstü alemdeki varl ı kların etkis i sonucunda tesadüfün olabi leceğin i savunanlar , üçüncüsü ise bunun i lahi kudret in bir sonucu olarak ortaya ç ıkt ığ ın ı kabu l edenlerdir . Şarih ' in açı klama larından da yararlanan düşünürümüz , baht ve ittifak , insan akl ı içi n giz l i bir i l letti r der . Bu g iz l i l i k ya o şeyi ol uşturan maddenin i nsan akl ı n ı n kavrayamayacağı kadar küçük veya karmaş ı k oluşundan , ya da insan akl ı n ı n eremiyeceği kadar yüce ve aşk ın oluşundan kaynaklanmaktad ı r . Bundan dolay ı akl ım ız ın ermediği şeyi veya olayı tesadüfle izaha çal ı ş ı r ız (239).
Es'ad Efendi , bu prob lemi cevher-araz bağlamı nda değerlendi rerek , nas ı l ki cevherlerin varl ı ğ ı doğrudan, arazlar ın ki ise ona bağ l ı olarak yani dolay l ı b i r şeki lde anlaş ı l ıyorsa, i l let leri de doğrudan ve dolayl ı d iye ay ı rmak suretiyle birincis in i kolayca anlad ığ ım ız halde, ikincis in i kavramak ve tesbit etmek zordur der. Bir başka söyleyişle cevher g ibi as ı l i l let ier in tabi olduğu bel ir l i b i r kanun bu lunduğu halde , araz gibi tali i l let ier in tabi olduğu herhangi bir kanun yoktur (240J.
(239) et-Talimü's-salis. vr. 27Ba (13-14). 280a (8-15). (240) A.g.e. vr. 281a (14- 1 7).
1 1 0
Ba ht ve itt ifak aras ı ndaki fark üzerinde d e duru lmuşt u r .
Buna göre baht kavramı i ç i nde i rade ve seçme söz konusu
iken , ittifakta böy le b i r i rade mevcut değ i ld i r . Bu aç ıdan
bakı ld ı ğ ı nda i tt ifak türn hayvanlarda olab i ld iğ i halde baht sa
dece i nsan lara özgüdür . Sözge l i mi kendis i n i n de katk ıda bu
lunduğu bir z iyafete g iden bir kişi n in burada borçlusuna tesadüf
ederek alacağ ı n ı tahs i l etmesi baht sonucu meydana ge lmiş bir olayd ı r {241). Bu iki kavram aras ı ndaki fark! Aristo , b ir başka açıdan şöyle bel irt i r : Baht , i rade sahibi bir etkenden meydana gelen bir olay olduğu halde itt ifak , tabiat olayları nda görü len b i r rast lant ıd ı r {242). Burada kastedi len bugünkü felsefede tart ışma konusu olan problemlerden zorunsuz luk (Cont ingence) ad ı alt ı nda tart ı ş ı lan problemin içeriğ i i le oldukça yakın benzerl ikler taş ımaktad ı r {243).
Bütün bu aç ı klamalardan sonra Aristo'nun genel tabiat o layları nda rast lant ı n ı n olamayacağ ı ; ancak ayrınt ı larda böyle birşeyin düşünülebi leceği kanaatinde olduğu düşünü lürse , Es 'ad Efendi ' n i n bu konuda da Aristo'dan etki lend iğ in i söylemek yerinde olur .
4_ Hareket
l ıkçağ fiz iğ in in temel konusunun organik ve inorganik varl ı klardaki değiş im olduğu b i l inmektedir . Hareket , her tür değiş imi ifade etmek üzere kul lan ı lan en genel b i r ter imdir . Aristo , fiz iğ in temel in in hareket olduğunu bel i rtmek üzere "hareketi
(241} A.g.e. vr (28 1b (4· 10). 282a (15·20). (242} A .g.e. vr. 2B7a {7· 10 ve 25). (243) Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: W.D. Ross. Arislotefes (çev. Ahmet Arslan). iz m ir 1 993. s. 93 vd. : S. Hayri Bo/ay. E. Boutroux 'da zorunsuzluk Do/ctrl ni. istanbul 1 989: s 1 4 1 vd. (Her iki eserin de ilgili yerlerinde özellikle tesadiif-rastlantı olarak nitelenen ittifak 'm zorunsuzluk (contingence) ile yaklaşık aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir . . . )
1 1 1
bi lmeyen f iziği yani tabiat ı bi lemez . " (244) demişt ir . O, Fiz ika'n ı n i l k i k i kitab ı nda fiz iki nesneler in i lke , i l let ve bun lara i l işk in problemlerin i tart ışmışt ı . Bundan sonra ki alt ı kitapta ise hareket teoris in i incelemektedir . Aristo üçüncü kitaba bir g i riş yazd ığ ı iç in bu ve bundan sonraki kitaplar ın ayrı bir mahiyet taş ıd ığ ı bütün yarumcular tarafı ndan bel irt i lmişti r . Es 'ad Efendi de tercümes ind4sas ald ı ğ ı loannis Kott in ius metnine ve lbn Rüşd'ün şerh ine dayanarak , üçüncü kitab üzerinde ayrı nt ı l ı bir şeki lde durmuştur. Son beş kitab ı ise Şarih in yapt ığ ı gibi özet olarak vermişt ir . Biz bu çal ışmamızda problemleri tartış ırken daha ziyade Es'ad Efendi 'n in kend i görüş ve örneklemelerine ağı rl ı k verdik . Böylece skolast ik b ir düşünürün yazd ığ ı şerhe XVI I I . yüzy ı lda bir Osmanl ı b i lg in in in yapt ığ ı katkıy ı , bu ves i leyle onun bi l im ve fiz ik anlay ış ı n ı ortaya koymak istedik.
Eserin bundan sonraki bölümlerin i de hareket teoris i , hareketin çeşit leri , son lu luk veya sonsuzluğu ; harekete bağ l ı olarak zaman problemi ; ayrıca mekan ve buna bağl ı olarak boşluk ve sonsuzluk gib i kavramlar üzerinde durulmaktadı r. Biz de bu problemleri k ısaca sunmaya çal ışacağız .
Aristo hareket in tan ım ına geçmezden önce , hareket aç ıs ından varl ığ ı üçe ay ı r ı r: birincis i Tanrı ve soyut akı l lar (elmufarakat) gibi b i lf i i l varl ı klar ki bunlar h iç b ir şeki lde hareket etmezler, i ki nc is i , sadece güç ve imkan hal i nde olan i lk madde (heyula) ; üçüncüsü ise güç ve fi i l hal inde olabi len varl ı klar ki bunlar on kategoride ifadesin i bulur . Kategori ler güç ve fi i l hal inde alabi ld iklerine göre hareket i de güç hal i nde hareket , f i i l hal inde hareket diye temelde i kiye ay ı rmak mümkündür (245).
(244) A.g.e. vr. 19a (1 1 ). (245) et-Talimii's-salis. vr. 308v {22-231.
1 12
Aristo hareketi güç hal inde olan şey in aç ı ğa ç ı kması , başka şeye int ikal etmesi , int ikal ett iğ i şey in de onu kabul lenmesi şekl inde tarif eder. Bu tarife göre güç hal inden f i i le geçiş bir yetki n l iğ i ve b i r mükemmel iğ i bel i rler . B i r c ismin n ite l ikler in in değişerek başka b i r n ite l ik kazanması na dönüşüm hareket i (e l istihale) ad ı veri l i r . Maddedeki tüm kimyasal değiş ikl i kler n i tel iğ in değişmesi olarak kabul ed i l i r . Organik varl ı klardaki artma eksi lme (büyüme- küçülme)de n icel ikteki hareket d iye örneklend iri l i r. Cevher üzerindeki her türl ü işlem veya değişme ise oluş ve bozu luş (el-kevn ve' l-fesad) hareket i olarak isimlendiri l i r . Bir başka söyleyişle mevcut olan bir fiziki varl ı ktaki değişme, oluş ve bozuluşu ifade eder. Oluşum (tekevvün) ise önceden mevcut olamayan ın meydana gel iş i an lam ına geldiğ inden bu , "oluş hareket i " d iye adland ır ı lamaz (246).
Dolayıs ıyla o luş ve bozu luşta tedrici b i r değişme söz konusudur. işte bu anlamdaki hareket i Aristo o luş , bozuluş, artma, eks i lme, değişme ve yer değişti rme şekl inde alt ı k ısma ayı rı r (247). Ayr ıca hareket f iz iki olmayan ve olan diye başl ıca iki kısma ayrı l ı r.
Fiz iki olmayan hareketler, insan ı n pis iş ik yap ıs ı n ı n d ışa vurmas ı sonucunda ortaya ç ıkan davran ış lard ı r . Burada doğrudan herhangi bir d ı ş etki söz konusu olmad ığ ı ndan bunun , hareketin tarif ine g i rip g irmediği tart ışmalara yol açmışt ı r . Duygu ve düşüncenin d ışa vuruluşu ani ve tedrici o lmas ı aç ıs ından değerlendir i lerek tedrici olanları n hareket kavramı dahi l inde mutalaa edi leceği savunulmuştur (248). Bun lardan başka hareket doğrudan (bizzat) ve dolay l ı (b i ' l-araz) diye iki k ısma daha ayrı l ı r . Doğrudan hareket de tabii (garizi) ve bir etki sonucu (246) A.g.e. vr. 308b (29). 309a {1 -2). 310a (8-12}. (247) A.g.e. vr. 332b (26-29). {248) A.g.e. vr. 324a (20-24). 324b (1 1 · 1 6).
1 13
(kasri) olmak üzere i ki şeki lde değerlendiri l i r . B itki ler in ve her tabii cismin hareket i , tabii hareket diye adland ı r ı l ı rkan d ıştan yap ı lan bir etki sonucu cisimde meydana gelen harekete de kasri hareket denmektedir (249).
Bir başka aç�dan fiziki varl ı klar ağı r veya hafif oluşlar ına göre tasnif ed i lere\_ ağ ı r cis imleri n çevreden merkeze , hafif lerin ise merkezden çevreye doğru hareket ett ikleri ifade edi lmişt ir . Ayrıca Aristo' nun alemi ay-ustü ve ay-alt ı diye ikiye ayı rd iğ ın ı , ay-üstü alemdeki varl ı klar ın hareket in in dairevi yan i bel l i bir eksen etrafı nda olduğunu, zaman ın ölçüsü olan hareketin de bu tür hareket olduğu, ay-alt ı alemdeki varl ı kları n hareket in in ise düz yan i çizgi boyu kes int i l i hareket türüne g i rdiğ i b i l inmekted ir .
Fizik felsefesinde hareket kavramı na bağ l ı olarak zaman, mekan , mekanla i lg i l i o lmak üzere boşluk ve sonsuzluk gibi problemler tartışmalara konu olmuştur .
a) Zaman : Bir eylem ve olayı n b i r süreç iç inde gerçekleşt iğ i düşünülürse hareket i le zamanın iç içe ve birbir in i gerekl i kı lan kavramlar olduğu anlaş ı l ı r . N itekim Aristo zamanı hareket in ölçüsüdür d iye tan ımlam ışt ı r. B ir başka deyişle zaman, hareketi sayan, bel irleyen bir bir imdir. Dolay ıs ıyla zamans ız bir hareket düşünülemez. Hareket in , madde üzeri ndeki bir değişimi ve bir farkl ı l ı ğ ı ifade ettiğine göre madde, hareket ve zamanın i lk ve Ortaçağ fiz iğ in in temel konuları n ı oluşturduğunda şüphe yoktur . Bu yüzden baz ı l ıkçağ fiz ikçileri zaman ı hareketin içinde düşünerek onun ayrı bir resl ite olduğunu kabul etmemişlerdir (250).
(249) A.g.e. vr. 426b (1-24). (250) et-Talimü's-siJ/is. vr. 388b (5-7).
1 14
Zaman , kes int is iz n icel ik lerden (el -kemmiyetü ' l -muttas ı le) olduğu iç in an üzerinde çeşit l i spekülasyonlar sürüp g itmişt i r . Aristo'ya göre an, zaman ın parçası deği ld i r yan i zaman anlardan oluşmuş bir nicel ik deği ld i r ; o , geçmişle gelecek aras ı n ı bel irleyen hayall (metafizik) b i r şeydi r yani zaman ı n reel b i r kes it i deği ld ir (251). Harekette h ız l ı l ı k- yavaş l ık söz konusu olduğuna göre bu zamana da yans ıyacakt ı r ; dolay ıs ıyla zamanda da önce l ik-sonra l ık , geçmiş- gelecek ve ş imdi g ib i kavramlar gündeme �elmekted i r . Tamamen z ihn in b i r soyutlamas ı ndan ibaret olan zaman ın d ış dünyada bi r real itesi yoktur . Bir başka deyişle zaman tamamen bir şuur olayıd ı r. Bu yüzden Aristo zaman ın mahiyet in i an lamanın çok zor o lduğunu vurgular (252). Bununla beraber o , hareketten farkl ı ve b i r yönüyle varl ı k kavramıyla bir l ikte düşünülen bir kategorid ir .
b) Mekin : Mekan , fiz iğe a it b i r kavram olmakla beraber, ayn ı zamanda metafiziğin alan ı na g i ren öneml i bir problemdir . Aristo mekanın tan ım ına geçmeden önce onun daha kolay anlaş ı labi lmesi için baz ı nitel i k leri üzerinde durur. Mesela, herşeyden önce mekan, kuşatmayı ifade eder, somut b i r varl ı ğ ı yoktur yani metafiz ik b i r kavramd ı r; o , kuşatt ı ğ ı şeyden ne büyük, ne de küçüktür ; mekans ız b i r c ismin düşünü lmesi imkans ızd ı r yani cis im mekandan soyutlanamaz . Yön de mekanla i lgi l i olarak ortaya ç ıkan bir kavramd ır . Bu özel l ikleri s ı ralad ıktan sonra Aristo mekan ın tarifi ne ulaş ı r ve mekan, kuşatan c ismin iç yüzeyidir der {253). Bu tariften anlaş ı ld ığ ına göre günlük di lde kul lan ı lan mekan ın ifade ett iğ i an lam i le fiz ik ve metafizik felsefesinde mekan ın an lamı aras ı nda büyük fark
(251) A.g.e. vr 418)a (19-22 ve 29-31). 420b (18-26). (252) A.g.e. Vf 4 1 9b (27-29). (253) A.g.e. vr 372a {23-29). 372b (1 -13).
1 15
vard ı r. Günlük di lde rJ\ekfm, b i r cismin b i r yerde bulunmas ı n ı ifade eder, halbuki fels�ede bu o laya b i r cismin diğerine dayanması ve onun üzerinde bulunması denir . Dolayıs ıyla fizik felsefes inde mekan kavramından söz edebi lmek iç in bir c ismin diğer cismi bütünüyle kuşatmas ı gerekir. Işte kuşatan cismin iç yüzeyi i le kuşat ı lan cismin dış yüzeyi arası nda hayali bir s ı n ı rdan ve bir ay ı r ımdan ibaret olan mekan ın madde i le bir i l işkis i yoktur; Q , tamamen metafizik bir kavramd ı r.
Bu durumda mekan i le kül li (tümel) ve mekan i le zarf aras ı ndaki i l işki tartışma gündemine gelmişt ir . Zira bu ik i kavrarnda mekan gibi kuşat ıc ıd ı r. Öncel ikle Aristo cüz'ü (parça) kuşatan kül l i le mekan aras ı ndaki fark ı şöyle bel irt i r : Cüz' kül l 'den ayrı lmaz , ona bitiş ikt i r ; mekan ise kend inde yer tutana bitiş ik değil ona temas eder bir durumdadır . Bir başka fark da şudur ; cüz kül l 'ün içinded i r deni ldiği nde ona bit iş ik olduğu ve onunla b i r bütün lük ifade ett iğ i anlaş ı l ı r ; b i r şey mekandad ı r den i l ince yer tutan ı n mekanla bütün leşt iğ i anlamına gelmez . Ayrıca cüz kül l 'den ayrı olarak hareket etme imkan ına sahip değilken; mekandaki cisim ondan ayrı olarak hareket adebi lmektedi r (254}.
Mekan i le zarf aras ındaki farka gel ince Aristo bunu şöyle bel irt ir : Zarf, bir şeyi kuşat ı r ve kuşatt ığ ı şeyle bir l ikte hareket eder; ancak mekan kuşatt ı ğ ı şeyle bir l ikte hareket etmez , o sab itt i r (255).
Aristo'nun evren anlay ış ına göre gökler, iç içe saydam küreler şekl inde olup dünya bunları n merkezinde yer al-
(254) A.g.e. vr 373a (9-18). {255) et-Taliim 's-salis. vr 374b (2-3).
1 16
maktad ı r. Bu durum da her d ış küre , iç kürenin mekanıd ı r . En d ıştaki feleği (el-felekü' l -a' la) kuşatacak birşey bulunmad ığ ı iç i n tümüyle evren in mekanı yoktur . En d ışta bu lunan feleğ i n haricindeki tüm felekler, unsurlar ve birleş ik cisimler in mekan ı vard ı r (256). Bu konuda Es'ad Efendi Lat in skolastik ler i i le Farabi ve lbn Rüşd gibi Is lam fi lozofları n ı n Aristo'nun "evren in mekan ı yoktur . " ifadesin i an layarnad ıkları n ı veya yanl ış yorumlad ı klar ın ı bel irtir (257).
c) Boşluk (hala) : Mekan ve hareket, boşluk kavramı n ı beraberinde getiı:en kavramlardır . Bir cismin hareket edebi lmes i iç in buna imkan sağlayari boşluğun bulunması b i r zorun lu luk olarak ortaya ç ıkar. Aristo Fizika' da bu kavramın l ı kçağ fiz ik felsefesinde nası l yorumland ığ ı üzerinde ayrınt ı l ı bir şeki lde durur . Sözgel imi boşluğun mevcud iyet in i kabul etmeyen Ana�sagoras i le karş ı tezi savunan Phythagorcuların , Demokritos ve Epiku ros 'un görüşler in i i rdeler. Ona göre evrende boş luk mevcut deği ldir . Boşluk sadece zihni b i r kuruntudan ibarett ir . Phythagorcuların "evren in üstünde ve ötesinde sonsuz boşluk vard ı r . " şeklindeki iddialarına karş ı Aristo "eğer öyle olsayd ı bu alemde o boşluğa bir işaret in bulunmas ı gerekird i . " diyerek bu tür görüşleri reddeder. Varl ı ğ ın i lkesinin atomlar ve atomlar aras ındaki boşluk olduğunu savunan Demorkitos ve Epikuros'un görüşlerin i de reddeden Aristo boşluğu c is imlerden bağ ımsız bir kavram olarak değerlendirir (25BJ.
Es'ad Efendi et-Ta'limü's-salis' in g i riş k ısmında "Boş luğu, kendisinde h içbir şey bulunmayan yani ağ ı r veya hafif hiçbi r
(256) A.g.e. vr 279b {27·29). 380a (4-10). (257) A.g.e. vr 380b (16-21). (258) A.g.e. vr 385b (2-3). 386b (2-5). 387a (7-1 1). (259) A.g.e. vr 20a (23·25).
1 1 7
varl ı ğ ı n olmadığ ı z ih�i b ir kavramd ı r. " d iye tan ımlamıştı (259).
Ayrıca o, ad ı geçen eserin dördüncü kitab ı nda "Boşluk , uzay ve evrenin üstünde düşünülen b i r uzakl ı kt ı r. Evren yarat ı lmazdan önce de var olan bu boş luk içinde evren yarat ı lmışt ı r . " (260J der. Bu konuda (boş luk konusunda) lbn R üşd'e göndermeler yaparak boşluğun yaratma kavramı i le bir l ikte düşünüleceğ in i , yaratmayı kabul eden herkes in boşluğun varl ı ğ ın ı kabul etmek zorunda olduğunu söyler . Bütün semavi din ler in , bu arada Islam kelamcı ların ın da bu düşüncede olduğunu vurgular (261).
d) Yaratma : Şarih Kott in ius ve Es'ad Efendi hareket ve boşluk kavramlarıyla yakı ndan i l işkisi bulunduğu için yaratma konusunu burada gündeme getirerek tartış ı rlar. Şarih 'e göre Aquinolu Thomas yaratmayı , birşey in cevherin i tamamıyla ortaya ç ıkarmak şekl inde an larken; Duns Scot yaratma, birşeyi yoktan bilf i i l icad etmekt ir veya hiçbir cüz 'ü bulunmayan varl ı ğ ı tamamiyle meydana ç ıkarmakt ı r şekl inde tan ımlamışlard ı r. Burada Şarih , Duns Scot 'un tan ım ın ın "yoktan yaratma" (la an şey'- ex nihi lo) anlamına geldiğinden yaratma kavramın ı en iyi ifade eden bir tarif o lduğunu vurgulayarak kend isinin de bu görüşe katı ld ığ ın ı belirtir (262).
Es'ad Efendi'ye gel ince o, kelam i lminin temel problemlerinden biri olan yaratma konusunu Maturidiler ve Eş'ariler yani Ehl-i Sünnet kelamcı ları açıs ından tartış ı r. Ona göre Maturidiler " halk , " , "tahltk" , "icad" ve "tekvin" gibi s ıfatiarın Allah' ın fi i li sıfatları olduğunu bunları n bir şeyi yoktan varl ığa ç ı karmanın kendisi o lmay ıp izafet kabi l inden birer i lke olduğunu söylemişlerdir . Ayn ı akıma mensub olan baz ı kelamcı lar ise yoktan meydana ç ıkarma i le ç ık ış ın farkl ı şeyler olduğunu vur-
(260) A.g.e. vr. 388b (4-5). (261) A.g.e. vr 388b (5-7). (262) A.g.e. vr. 416a (28-29): 416b {8-9).
1 18
gulayarak, aksi halde ç ı k ı ş ı n yarat ı lans ız gerçekleşmesi mümkün olmazd ı demişlerd i r . Eş'arllere göre ise yaratma, kudret in yok olana takdiri ve takd i r ed i len (makdur) in ise henüz hüviyet kazanmam ış , hiçbi r n ite l iğ i bu lunmayan imkan hal indeki varl ı ğ ı ifade ett iğ i bel irt i lmektedi r (263).
Konunun buras ında Es 'ad Efendi yaratma (halk) i le o luşma (tekevvün) aras ındiiki farkiara işaret ederek der ki : a) Oluşma önceden var olan - bir varl ı k üzerindeki iş lemi bel i rlerken ya; ratmada ise önceden var olan b irşey söz konusu deği ld i r . b) Oluşma, sureti kabul edecek olan konunun bu suretten yoksun olmasıd ı r . Yaratmada i se böyle b i r konu mevcut deği ld i r. c) Oluşma, bir harekett ir ; yaratma ise var olmayan ı n varl ı k sahnesine ç ıkış ı demektir. d) Oluşma daima bel i n i b ir etken (fai l ) taraf ı ndan ortaya konan cüz'i b i r olayd ır . Yaratma ise kül li b i r olay olup, Al lah taraf ından meydana geti ri l i r . e ) Oluşma zaman ve mekan çerçevesinde gerçekleşt iğ i halde, yaratmada zaman , mekan ve hareket söz konusu deği ld ir (264).
Şarih Kottin ius Fizika' n ı n sekiz inc i kitab ın ı n sonunda Aristo açıs ından alemin yarat ı lmış olup olmad ığ ı meseles in i tart ışma gündemine getirerek bu konuda Lat in skolast ikleri n in yaratmay ı önceden (kadim) ve yeniden (cedid) yaratma şekl inde i k i kategoride e le ald ı kları n ı Aristo'nun b i ri nci görüşü yan i ezelde yaratma f ikrin i benimsediğ in i ifade ett ik leri n i nakleder. Fakat Kott in ius bu görüşe kat ı lmayarak Aristo'nun alemin kadim olduğu fikrine sahip olduğunu isabet le bel i rt i r ve der ki : Aristo iman nurundan yoksun olduğu ve h içb ir Peygambere inanmad ığ ı iç in onda yoktan yaratma f ikri mevcut deği ld i r (265).
(263) A.g.e. vr 4 1 7a (8-12). (264) et-Talimü's-salis. vr 4 1 7a (14-29). 4 1 7b (1 -3). (265) A.g.e. vr. 422a (15-27).
1 19
e) Hareketin ezemiği \Aristo Fiz ika' n ı n sekiz inci kitab ı nda Tanr ı 'y ı " Hareket etmeyen hareket etti ric i " ve " l ık hareket ett iren" terimleriyle niteler. Buradan kalkarak hareket in ezelil iğ i f ikrin i temel lendirmeye çal ış ı r . Ona göre l ık Muharrik ezeli olduğu için hareket de ezelid i r. Tanrı 'yı bu s ıfatla n ite leyebi lmek için hareket in ezeli olduğunu söylemek b i r zorunlu luktur . Hareket , zaman ın ölçüsü olduğuna göre zaman da ezelidir . Aristo' nun iddias ı na bakı lacak olursa fi lozoflar aras ında Eflatun'dan başka hareket in sonradan olduğunu iddia eden bir başkas ı mevcut deği ldir . Şarih Kottinius'a göre Proklus(Ö.485) ve lbn Rüşd g ib i meşşailer de bu konuda Aristo'nun görüşünü aynen benimsemişlerdir . Oysa bu anlayış bütün semavi din iere aykı r ıd ı r . Şarih hareket in ezeli olamayacağ ı konusunda Ahd-i Atik' i n "yarat ı l ış " k ısmından nakli deli l ler get i ri r ve Hz. Davud'un "Ya Rabbi yeri ve gökleri sen el ler inle kurdun" ifadesine yer vererek hareket in , dolayıs ıyla alemin Allah tarafından yarat ı lmış olduğunu savunur (266). Buna akli del i l olarak da, varl ı kları n bir anda deği l b i r vetire içinde peyderpey yarat ı lmış olmaları n ı gösteri r (267). Es'ad Efendi'ye gel ince, onun bu konuda lbn Rüşd'ün yan ında yer ald ığ ı görülmektedir. O şöyle der : Bütün cüzleriyle alemin ezelde Allah ' ın kudretiyle var olmas ı mümkündür. O'nun mutlak kudreti b ir zamanla kay ıtlanamaz. Dolay ıs ıyla onun kudret in in ezel ve ebede olan n isbeti eşit durumdadı r. Yani Allah d i lediğ in i ezelde sonsuz kudretiyle yaratma güç ve imkan ına sah ipt ir (26BJ.
f) Sonsuzluk : Aristo'nun varl ığ ı güç (kuwe) ve fi i l aç ıs ından ikiye ayı rd ığ ı bi l inmektedir. Sonsuzluk kavramın ı da bi lkuwe ve bi lfi i l sonsuz diye i kiye ayı rmaktadı r. H içbir nicel iğ in b i lfi i l son(266} A.g.e. vr 409b (19-25). 4 1 fa (1 1-12). 413b (3-7). (167) A.g.e. vr. 414b (4-12). (268) A.g.e. vr. 414b (20-22 ve 27-29).
120
suz olamayacağ ı n ı , sonsuz luğun ancak b i lkuwe olacağ ı n ı sa
vunan A risto , buna say ı ları ve her say ı n ı n katlar ı n ı örnek
göster ir . Ayrıca Abdera oku l u n u n atomist düşünceleri n i red
detmek üzer'e b i r n icel iğ in sons uza dek b i l kuvve böl üne
bi lece ğ i n i söyler . Es'ad Efendi Aristo fe lsefes inde sonsuz luğun
ne a n lam ifade ett iğ in i iy i kavrayabi lmek iç in bu terimin çeş it l i
karş ı l ı kları n ı şöyle z i rkeder : a) Sonsuzluk , uzan ı mı olmayan b i r
n ice l iğ in tedrlci b i r şeki lde aş ı lamamas ı anlamı na ge l i r ki buna
göre nokta sonsuz kabu l edi l i r . b) Sonsuzluk , uzan ım ı olan
ancak kated i lmes i mümkün olmayan şey karş ı l ı ğ ı nda kullan ı l ı r . c) Sonsuz luk , uzan ım ı o lan ve katedi lmesi mümkün olan fakat
çok zor ve uzun olduğundan sonsuz gib i kabu l edi len şey iç in
kul lan ı l ı r . Yer yüzünü katetmenin zorluğu karş ıs ında onun imkansız olduğunu söylemek gibi . d) Sonsuzluk, y ine aş ı l mas ı
güç bir nicel i ği ifade etmek üzere kul lan ı l ı r . Mesela Ok
yanusları n uçsuz, bucaksız olduğunun söylenmesi gibi . e) So n
suzluk, artt ı rma ve eksi ltmek suret iyle sonu getiri lemeyen şeyler karş ı l ı ğ ı nda kul lan ı l ı r. Buna say ı ve zaman kavramları örnek gösteri lebi l ir . Es'ad Efendi 'ye göre Aristo' nun anlad ığ ı manada sonsuzluk, b ve e ş ı klarında ifadesin i bulan sonsuzluktur (269).
Es'ad Efendi , mant ı k bölümünde görüldüğü g ib i , Fiz ika 'n ın konuların ı incelediğ imiz bu bö lümde de yer yer gerek Aristo'nun ve gerekse Aristo yorumcusu Latin ve Is lam filozofla rı ndan ayrı ld ığ ı noktaları aç ık bir ifade ile bel irtmiştir . Ayrıca baz ı yer
lerde Aristo'nun görüş lerine , baz ı yerlerde ise farkl ı düşünen Aristo yorumcuları n ı n görüş lerine kat ı ld ı ğ ı n ı ifade etmektedir .
(269) A.g.e. vr 338a (28-29). 338b (1 -20). 352a (7-14). 355a (26-29).
121
\ Özel l ikle Fiz ika' n ı n tercüme ve şerhine yazd ığ ı uzun g iriş
(mukadd ime) k ısmı nda Es'ad Efend i , beş bahis hal inde; Fizika'n ı n ismi , f iz iğ in bir i l im olup o lmad ığ ı , i l imler tasnifi g ib i pek çok konuda kendi görüşlerin i , düşüncelerin i bel irtmekted ir . Bu konular hakkındaki Es'ad Efendi 'n in düşünces in in b i l inmes i birçok açıdan önemlidir . Bunlar ın baş ında ise, XVI I I . yüzyı l ı n başı nda yaşamış bir Osmanl ı düşünürünün bu konular hakkı ndaki f ik irlerin in ne olduğunun b i l inmes in in yan ı nda, bu düşüncenin devrin i l im ve felsefe anlay ış ına ış ık tutması gelmektedir.
Buraya kadar sekiz kitaptan oluşan ve l ı kçağ fiz iğ in in en temel eseri durumunda olan Fiz ika' n ın l oannis Kott in ius tarafı ndan yapı lan şerhini esas alan Es'ad Efendi 'n in lbn Rüşd'ün şerhinden de yararlanarak meydana get i rd iğ i etTa' limü's-sal is isiml i eserin i incelemiş bulunuyoruz .
122
D Ö R D Ü N C Ü B Ö L Ü M ES'AD EFENDi 'N iN KELAM ÇALIŞMALARI ....
Is lami i l imler aras ı nda f ık ıh 'tan sonra i lk tedvin edi len i l imlerden birin in kelam i lmi olduğunda kuşku yoktur. Kelam'a dair baz ı maseieier in Hz. Peygamber ve sahabe döneminde gündeme geld iğ i , ayet lerde mücmel olarak ifade edi len baz ı konulara bizzat Hz. Peygamber' in aç ık l ı k get i rd iğ i b i l inmektedir . N itekim Is lam ı n inanç s istemiyle i lg i l i bu hadis ler , hadis l i teratüründe muhtel if baş l ı klar alt ı nda toplanmışt ı r . Daha sonra fet ih ler döneminde Islam coğrafyas ı geniş leyip farkl ı d in , mezhep ve kültür çevreleriyle temasa geçi l i nce lslam'a aykır ı düşen birçok hurafe ve bid'at ı n nüfuz ve hulü lünü önlemek, bunlara karş ı Is lam inançlar ın ı savunmak ve s istemat ize etmek kaçın ı lmaz bir zorunlu luk hal in i ald ı . I şte bu gibi dini, sosyal ve kült(jrel olaylar karş ıs ında "Kelam i lmi " ad ıyla yeni bir i l im teşekkül etti . Kelamcı lar taraf ı ndan bir çok tanım ı yap�lan bu i l im : "Vahiy i le sabit o lan dini hakikatleri akı l ve mant ı k yoluyla temellend irmek, lslam'a aykı rı düşen bid'at lerle mücadele etmek, has ım ları tarafı ndan ls lam'a yönelti len e leştir i lere bir metod dah i l inde cevap vermek, Is lam inançları etraf ı nda ortaya at ı lan bir takım şüphe ve tereddütleri g idermekten ibarett ir . " diye tarif edi lebi l i r.
VI I I . yüzy ı lda başlayan I ran , H ind , Eski M ı s ı r ve Yunan i l im ve kültür ürünlerine ait birçok eserin Arapça'ya tercüme ed i l - · mes i sonucunda Is lam i nançları n ı n bir l ik ve bütünlüğünü ko-
123
rumayı üstlenen kelam, bunlarla beraber gelen birçok problemi kendi i lke ve metodları dahi l inde tart ışmay ı da ihmal etmed i . Gazzali dönemine kadar mütekaddimin kelamc ı ları kendi lerine özgü metodlarla iman esaslar ı , Allah' ı n s ıfat ları , i rade hürriyet i , nübüvvet ve mead g ib i meseleleri tartışt ı lar ve bu i lmin klas iklerini vücuda get i rdi ler. Fakat Gazza li'den it ibaren Aristo mant ığ ın ın Islam i l imlerinde bir metod olarak kul lan ı lmaya başlanmas ı ndan sonra gelen kelamc ı lar ın müteahhirin ad ıyla an ı ld ıkları b i l inmektedir. Bunları n kaleme ald ığ ı eserlerde kelam ile fe lsefe meselelerin in iç içe işlendiği d ikkati çekmekted ir . Öyle ki kelama dair b i r eserin üçte ikisinin felsefe problemlerine ayr ı ld ığ ı görü lür. Adudiddin el- ici'nin ei-Mevakıf adl ı eseri bunun en güzel örneğin i teşkil etmektedir .
Müteahhirin kelarnc ı ların ın bir özel l iğ i olarak da kelam ve felsefe problemlerini kuşatan büyük ve muhteva l ı eserl erinin yan ı nda ayrı bir tür olarak lsbatü' l - vacib adıyla müstakil risaleler kaleme almış olmalarıd ı r. Allah ' ın varl ı ğ ın ı , dolay_lSıyla onun s ıfatiarı n ı konu alan bu tür risaleleri n daha çok Osmanl ı ve I ran ilim muhitlerinde ön p lana ç ıkt ı ğ ı ve bir l iteratür oluşturduğu görülmektedir . Sözgel imi Abdurrahman el-Cami (ö1 . 1 492} , Sadreddin eş-Şirazi (öl . 1 498} , Celaleddin ed- Devvani (öl . 1 502} bu türde eser veren ve eserleri üzerine en çok şerh ve haşiye yaz ı lan bi lg in lerdir .
Ça l ışmamız ın konusunu teşkil eden Es'ad Efendi 'n in kelamla da i lg i lendiği ve bu konuda baz ı eserler kaleme ald ığ ı önceki bölümlerde ifade edi lmişt i . Bunlar aras ında er-R isaletü' l- lahütiyye ile Haşiyetü lsbati ' l - vacib adlar ın ı verdiğ i risaleler, yukarıda sözü ed i len türden birer eserd i r (270J. Düşünürümüz bu (270) Bu eserlerin çeşitli nüshalan için birinci bölüme bakm1z.
124
i k i eser in b i rb i ri n i ta mamlay ı c ı mahiyette o ldugunu v u rg u layarak
a n ı lan Haş iye' n i n sonunda der ki " B u rada A l lah ' ı n varl ı ğ ı
çeş i t l i de l i l ler le i sbat ed i l d i . Fakat konuy la i l g i l i hat ı ra ge
leb i lecek baz ı soru lara cevap veri lemed i : b iz bun lar ı er
R i�a let ü ' l - l ahut iyye is im l i r i sa lemizde izah ett i k . Gerçeğ i
öğrenmek i steyen oraya başvursun . '' (271) .
Es 'ad Efe nd i er-R i sa let ü ' l - lahut iyye ad l ı eser i n i Şeyhü l i s lam
M i rza Mustafa Efendi (ö l . 1 722) ' n i n isteğ i üzer ine yazm ış ve
ona ithat et mişt i r , eser b i r taksim , b i r mukadd i me ve beş
fas ı ldan o luş maktad ı r . O , "taksim" ad ı n ı verd iğ i k ı s ı mda zorun l u
ve mümkün varl ı klar ı n mah iyet leri üzer inde durmakta , mu
kadd ime 'de i se mümkün varl ı k lar ı n yokluktan var l ı k a la n ı na
nas ı l ç ı kt ı k ları n ı Farabi ve i bn S ina g ib i Meşşai f i lozoflar ı na
göndermeler yaparak aç ı k lamaktad ı r . Fas ı l lar k ı s m ı nda ise
A l lah ' ı n varl ı ğ ı , b i rl i ğ i , zat ı i l e varl ı ğ ı n ı n özdeş o lduğu g ib i p rob
lemler ke lamc ı , f i lozof ve mutasaw ıf la r ı n bu kon u lardaki
görüş ler ine at ı f larda bu l unmak su ret iy le izah ed i l i r .
Haş iyet ü l sbat i ' l - vacib ad l ı esere ge l i nce , Bağdat l ı i sma i l
Paşa bunun Dewani' n i n i sbatü ' l -vac ib r isa les ine yaz ı lm ı ş b i r
haş iye o l d u ğ u n u söy l üyorsa d a (272) yapt ı ğ ı m ız karş ı laşt ı rma da
metn in Devvani'ye a it o lmad ı ğ ı ortaya ç ı km ışt ı r ; fakat kime a it
o lduğu hususu da henüz tesb it ed i l m iş değ i l d i r . Ayr ıca Es 'ad
Efendi de haş iyes i n i n h içbir yeri nde müe l l if ad ı ndan söz et
memekted i r . N itek im o , dönemin Şeyhü l i s l am ı M i rza Mustafa
Efend i ' n i n önde ge len baz ı değerl i ke lamc ı lar ı n yazd ı ğ ı " i sbatü ' l
vac ib " r i sa le ler in i kendi huzu runda okumas ı n ı r ica ett iğ i n i bu
s ı rada prob lem ler i tart ı ş ı rken ortaya koyd u ğ u fark l ı görüş ve
(271) E s 'ad Efen di. Hiışiyetü isbati 'l- vacib. vr. 2Ba (22-26). (272) Bağdatil ismayil Paşa. Hediyyetü 'l-iırifin ll is t. 1 339. s . 320.
125
eleştiri leri çok beğenen Şeyhül islamın ondan bir haşiye yazmas ın ı istediğini anl
_at ı r (273). Buradan da haşiye 'n in bel l i bir
metne değilde seçi lmiş problemlere dayandığ ın ı söylemek mümkün olmaktad ır . Yukarıda da belirti ldiği gibi , mahiyet itibariyle er-R isaletü' l - lahCıtiyye ' nin içerd iğ i prob lemleri konu alan bu haşiye , metafiz ikçi fi lozofları n (el-hukemaü' l - i lahiyyun) ve mutasawıfları n Allah ' ı n varl ı ğ ın ın del i le gerek kalmayacak kadar açı k, seçik o lduğu yönündeki ifadeleri i le baş lar, daha sonra onda klasik kelam eserlerinde olduğu gibi "vacib" , "mümkin " ve "mümteni" kavramları tartış ı larak varl ı ğ ın tasn ifi yapı l ı r (274).
Burada tan ıtmaya çal ışt ığ ımız bu iki eserin d ış ında şimdiye kadar h içbir kaynakta ad ı ndan söz edi lmeyen ve fakat araşt ı rmalarımız s ı ras ında Istanbul Üniversitesi Kütüphanes i Arapça Yazmalar Bölümü'nde 41 4 numara i le kay ıt l ı bulunan eiHaşiyetü' l -feth iyye ale'ş-Şerhi ' I -Hanefiyye l i ' r-R isa leti ' I-Adudiyye adl ı kelama dair bir haş iyenin de Es'ad Efendi'ye ait olduğunu tesbit etmiş bulunuyoruz .
Mahiyet i it ibariyle bu haşiye, kelama ait problemlerden ziyade klas ik mat in ierin d ibacesinde Islami geleneği yans ıtan ve sürekli olarak tekrarlanan "hamd" , "salat" ve "tah ıyye" gibi kel imeleri n sözlük ve dini terminolojideki anlamları n ı açı klar. Bunu yaparken gramatik tahl i l ier in yan ı s ı ra belağat ve mant ık kural ları na s ı kça başvurulur . Peygamberi salat ve selamla anman ın dini duyguları ve Peygamber sevgis in i can l ı tutmanın yan ı nda; talebelerin her zaman karş ı laşt ığ ı bu terimleri bütün yön leriyle ortaya koyman ın yararı vurgulan ır (275). Eserin daha
(273) Es'ad Efendi. Haşiyetii isbatı-vacib vr. 2b (6-1 0). (274) Çalışmamızda bu iki eset'e ait esas aldığımız niishalar Sil/eymaniye Ktp. (Hacı Beşir Ağa). nr. 390'da bulunmaktadır. Haşiyetii isbati'l-vacib vr. 1 b-2Ba: er-Risaletii'l-lahutiyye ise vr. 67b-1 15a arasında mevcuttur. (275) A.g.e. vr. 1b-1Bvd. : 34a vd.
126
sonra k i k ı s ı m l a r ı nda b i l g i prob l e m i üzer inde d u rul u r ; b i l g i kes i n
(yaklnl) , z a n n l ve tak iidi o lmak üzere ü ç k ı s ı mda degerl e n d i r i l i r
Kes i n b il g iy e u laşman ı n şart ve yöntemler i n i n ne old ugu
araşt ı r ı l ı r. Bunu yaparken m ü e l l if ç e ş itl i f i lozof ve kela mc ı lara s ı k
s ı k göndermel e r yapar (276) .
B u rada şu öneml i h u s usa işa ret et m e m i z gerek i r k i ,
yukar ıda tan ıt maya ça l ı şt ı g ı m ı z Es 'ad Efend i 'ye a it eserden sa
dece Haş iyetü l sbati ' l -vac ib nüshas ı tamam olup d iğer ler i ne ait
nüshalar eks i kt i r . Ayr ıca bel i rt i l mesi gereken bir d iğer ko n u da
bu r isale lerde ayr ı nt ı lar bir tarafa b ı rak ı lacak o lu rsa üç temel
problem üzer inde duru lduğu görü lür . Bun lar A l lah ' ı n varl ı g ı n ı n
isbat ı ; A l lah ' ı n varl ı ğ ı n ı n zat ı üzerine zait o lup o lmad ı ğ ı ; A l lah ' ı n
b i r l iğ i meseles id i r . B i z de bu s ı ra düzen ine göre bun lar ı k ı saca
tanıtmaya ça l ı şacağ ı z .
1 . Al lah ' ı n Varl ığ ın ın isbatı
I s lam düşünce tari h i nde Ki ndi ve Farabi'den it ibaren varl ı k
problemi üzer inde önemle duru lduğu , ge ne l l i k le varl ı ğ ı n zorun lu
(vac ib) ve zorunsuz (mümkin) o lmak üzere baş l ı ca ik i k ı sma
ayrı ld ı ğ ı , ezeli l i k ve yarat ı lm ı ş l ı k kavramlar ı n ı n da bu pers
pektiften değer lendir i ld iğ i görü lü r . Varl ı ğ ı n bu şeki ldek i tas n if i n i n
kelamc ı la r taraf ından da ben imsen ip ku l la n ı ld ı ğ ı b i l i nen b i r
gerçektir . Es 'ad Efendi de prob l eme zoru n l u ve zorunsuz varl ı k
tasn if iy le baş lar . Zorunlu var l ı k sebepsiz var l ı kt ı r ; b i r başka
söy ley iş l e var o lmas ı ve varl ı ğ ı n ı devam ett i rmesi iç in h içb i r
şeye iht iyac ı o lmayan varl ı kt ı r ki bu A l lah ' ı n varl ı ğ ı d ı r . Zoru n s u z
varl ı k ise sebep l i var l ı k a nla m ı na ge lmekted i r . Yani var o la
b i lmesi iç in b i r sebebe daya na n , va rl ı ğ ı n ı başka s ı ndan ala n \
(276) A.g.e . vr. 39a vd.
127
demektir (277). Bu konuda Es' ad Efendi üçüncü bir kategori olan imkansızl ık (mümteni) kavramına d�ğiniyorsa da onun bir gerÇ:ektiğinin bulunmad ığ ı n ı , tamamen bir veh im ve kuruntudan iba-ret olduğunu söyleyerek üzerinde pek fazla durmaz .
Es'ad Efendi', Al lah' ı n varl ı ğ ı n ı isbat konusunda düşünürlerin iki farkl ı tav ı r sergi ledikleri n i söyler. Bunlardan bir inci grubu oluşturan mutasavv ıflar (es-sCıfiyyCın) i le teist fi lozoflara (ehlmüteeJiihCın) göre Al lah' ı n varl ığ ı herhangi b i r del i l ve isbata gerek kalmayacak kadar ayan ve beyand ı r. Bu konuda ortaya konulan del i l ler , insan ın fıtrat ında mevcut olan Tanrı düşüncesine yapı lan bir uyarıdan başka bir anlam taş ımaz. Nitekim lşraki düşünür Şehrazüri eş-Şeceretü ' l- i lah iyye adl ı eserinde bu gerçeğe işaret ederek Tanrı f ikrin in insanda doğuştan olduğunu bu konuda insan ı uyarmanın yeterl i o lacağ ın ı , n itekim bütün Peygamberleri n kul land ığ ı metodun da bundan farkl ı olmad ığın ı söylemişt i r. Gazzaıi ve Fahreddin er-Razi gibi ünlü kelamcı mozoflar da bu görüştedirler (278J. I kinci grubu teşkil eden bazı kelamc ı lar i le Meşşai fi lozofları akı l açıs ından Allah' ın varl ı ğ ı n ı n zorunlu değ i l nazari istidlal lerle isbatlanmak suretiyle anlaşı labi leceğin i savunurlar. Bunlar iddiaların ı isbatlamak üzere Allah ı n varl ı ğ ına dair birçok del i l ortaya koymuşlard ı r. Bu del i l ler de şöyle özetlenebi l i r : Zorunsuz varl ı k kendi kendine var olmayan ve varl ı ğ ı n ı devam ett i rameyen bir varl ı k türü olduğuna göre, i nsan z ihn in in i l l iyet prens ibi gereği bu zorunsuz varl ı ğ ı n bir nedenin in bulunması mant ıki b ir zorunluluktur . Varl ı kta tesadüfün asli bir prensib deği l , arızi ve ayrı nt ı larla i lg i l i b ir olay olduğu dikkate al ı n ı rsa kainatta meydana gelen en basit hareketten en karmaş ı k o laya kadar hepsin in b i r i l let i olduğu
(277) er-Risllletü'l-lllhütiyye. vr. 69b (2-5 ve 1 3-14). 70a (19-21). 70b (1 -3). (278) A.g.e. vr. 72a (13-20).
128
kabu l ed i l ecekt i r . i l l et l e r z i nc i ri sons uza dek surup git meyeceg ine göre . i l l et i o lmayan b i r i l k i l l ette durmak ge rekecekt i r . işte bu i l k i l let , zorun l u var l ı k o lan A l lah'dı r . Es'ad Efendi bu rada "var l ı k " i l e "ldid" ter im leri a ras ı ndaki derece
fark ı na işa ret le der ki : Icad mertebes i var l ı k martepesinden
sonra gel ir yani var o l mayan Icad ed i l mez . Şayet varl ık tt;i müy le
zorunsuz o lsayd ı h içbi r şey varl ı k sahnes i ne ç ı kamazdı. Çünkü
zorunsuz o lan bağ ı ms ız ve kendi kend ine yeter l i değildir (279). Es'ad Efendi 'ye göre eğer zorun lu varl ı k olan Atlah , var ol masaydl hiçbir şey var olamazd ı . B i r başka söyleyiş le varlık , tümüyle zoruns uz olsayd ı h içbir zaman varl ı k sahnesine ç ıkamazd1 (2BOJ.
2. Zat ve Varl ık Ayır ımı Düşünce tarihinde varl ı k felsefesin i temel lendirirkerı bl.rŞ.eyi.n
zatı ite varlığ ı aras ı nda bir fark olduğunu ve varl ı ğ ın ıfıta sonradan kat ılan bir araz n itel iğ i taş ıd ığ ın ı söyleyen fitoiofun lbn Sina olduğu bilinmektedi r. P roblemi tamame n düşünce planında değerlendiren fi lozof , önce birşeyin zatını , . sorira da varlığmı düŞünürüz diyerek zat ın varl ığa öncel iğin i savuntır. Bir baş,ka söyleyişle zattan varl ı ğa geç i l ir , varl ı ktan zata geçilrnez .
DüşOnce:n.in varl ıktan da önce olduğunu söyleyerek idealist b i r fi lozof .görünümü serg ileyen lbn Sina' n ı n bu teorisi hem 1-� lam, hem de Hm�tiyan skolast iklerinde büyük yankılara sebep olmuştur. SUrada şu hi.ısusu önemle bel irtmel iy iz ki zat ve varl ı k ayrımı i!e l bn Sina mümkün varl ı klar a lan ı� ı kasdetmişti r ; Allah'ın zatı söz konusu olunca O'nun zat ı i le varliğtnm .ö.i:deş olduğunu, bu hususta · bir ay ı r ım yapman ın tevhid ilke:&.inf z.edeleyeceğirıi önem.te vurgulamışt ı r .
(27�) A.g.,e, Jtr. 7Zb (?.1 ). 74b (1-6.). (280-J A.�e. vr Tjlıı {9:-tur r4b.(�B-2t).
.129
Bu mesela, Allah' ı n zat r i le sıfatları aras ında bir ay ı r ım yapmanın caiz olup olmad ığ ı konusuyla yakından i lg i l i olduğu için kelamcı lar ın da üzerinde önemle durduğu b ir meseledir . Fakat Es'ad Efendi bu ay ı r ım ı mümkün varl ı klar alanı nda deği l de Allah' ı n zat ı i le varl ı ğ ı aras ı nda yapı lmış bir ay ır ım gibi ortaya koyarak tartışmaktad ır . Ona göre çoğu kelamc ı lar Allah' ı n varl ı ğ ın ın da zat ından ayrı düşünüleb i leceğ in i iddia ederlerken ; fi lozoflar, mutasawıflar ve Eş'ariler Allah' ı n zat ı i le varl ı ğ ı n ı n özdeş olduğunu , başka türl ü de düşünülemeyeceğin i söylemişlerdir. Çünkü, o , mut lak varl ı kt ı r, mutlak varl ı kta düşünce açıs ından dah i b i r ay ır ım yapı lamaz; yapı lacak olursa onda mutlakl ıktan söz edilemez. Ayrıca bu durum i lahi zat ı n bir l iği i lkesine ters düşer (281). Düşünürümüz, Muhyiddin l bn Arabi (öl . 1 240) ve talebesi Sadreddin Konevi (öl . 1 274) gibi Vahdet- i vücutcu mutasavvıf fi lozofların konuyla i lg i l i görüşlerine yer verdikten sonra der ki : "Bunların heps i Allah' ı n mahz varlık, mutlak varl ı k yani zat ı i le varl ığ ın ın ayn ı olduğunu söylemişler; Eş'ariler ise zat- ı i lahi hakkında "öz varl ı k" , "mutlak varl ı k" d iyerek ayn ı şeyi ifade etmiş lerd i r (282). Bu konuda Meşşai fi lozofları n ın görüşlerinin de bu paralelde olduğu bil inmektedir. Es'ad Efendi problemle i lg i l i lşrakilerden söz ederken onların lbn Sina gibi mümkün varl ı klarda zat ve vücut ayırım ı yapt ı kların ı , Allah hakkında böyle b ir düşüncenin muhal olduğunu söylediklerini anlat ı r (283). Kendis in in de Es'ad Efend i , Eş'ari ve Meşşailer g ib i düşündüğünü belirterek şayet böyle bir ayır ım yapı lacak olursa bunun "terkibe" yani Allah ın zat ın ın birleşik olduğu anlay ış ına yol açacağın ı ifade ederek , d iğer kelamcıları n görüşlerine �at ı lmadığ ın ı vurgular (284J. O, nihayet
(281) er-Ridletü'l-llhütiyye. vr. 75a (1 1-21). 75 (1 -4): HBşiyetü isblti'l-vlcib. vr. 14b (f-7}. (282) er-Ridletü'l-llhütiyye. vr. 75b (13-21 ).
(283) A.g.e. vr. 76a (2-Ş), 77a (14-16).
130
bu iht i laf ı n zoru n l u ve zoru n s uz varl ı klar a la n ı n ı b i rb i rine
kar ışt ı rmaktan kay nakland ı ğ ı n ı i sabet l e bel i rt i r . Ç ü nkü prob
lemle i l g i l i varl ı k (vücut) teri m i Arapça'daki " kev n " i le
Farsça'daki "bCıden" ke l imel er iy le ifade ed i len varl ı ktan baş ka
b ir şeyd i r . Onlar it ibari varl ı ğ ı bel i rl e rken "vücut " m ut lak varl ı ğ ı
ifade eder (285).
Ko nuyla i lg i l i o lmak üzere düşü nürümüz lb n Arabl' n i n ta
sawuf felsefes inde öneml i b i r kavram o lan "a'yan- ı sabite" y i
tart ı şma gündemine get i rerek bunlar ı n Al lah' ın zat ı i le ayn ı o lup
olmad ı ğ ı n ı sorar. Bu teri m , adı geçen mutasaw ıfa göre varl ı ğ ı n
Al lah' ı n ezell b i l g is indeki mah iyet ler inden ibarett i r . Es 'ad Efendi
ise a'ya n - ı sabite' yi varl ı k sahnesine ç ı kma yeteneğine sahip
olan i mkan hal indeki varl ı klard ı r d iye nite ler (286).
Prob lemin genel iy le i lg i l i tart ı şmalardan so n ra düş ü n ü rümüz lbn S ina' n ı n Al lah' ı n zat ı ve mahiyet i aras ı nda b i r ay ı rı m
yap ı lacak o l u rsa o zama n O' nun mah iyete muhtaç o lmas ı ge
rekir , m u htaç o lan ise mümkün varl ı kt ı r . Bu d u rumda Allah' ı
mümkün varl ı klar kategoris-inde mütalaa etm e k g ib i b i r hataya
düşülür . Z i ra O 'nun b i r i l leti n i n o lmas ı bu i l iet i n de ya mah iyetin
kendis i veya ondan başka s ı olduğu düşünülür ; eğer bu i l l et
mah iyetse b u n u n varl ı ktan önce o lmas ı gereki r ki bu i m kans ı z
b i r şeydi r . Şayet o i l let mah iyet' in d ı ş ı nda b i r şeyse o zaman
Al lah' ı n ona muhtaç ol mas ı icabeder , bu ise zorun lu varl ı k
hakkı nda düşünü le meyecek b i r durumdur şek l indeki görüş ünü
aktarı r (287). Bütün bun lardan sonra kendi tavrı n ı " A l la h ı n
varl ı ğ ı n ı n , d ı ş ı nda mahiyeti yoktur , e ğ e r o lsayd ı başkas ı na
(284) A.g.e. vr. 76b (13- 1 8). 83a {2-7). 85a (12- 1 4). (285) A.g.e. vr. 76b (1 9-2 1). 77a (1-7). (286) A.g.e . vr. 79a (1 -51 6). 79b (1-2 ve 13-20). (287) A.g.e. vr. 97a (12- 15).
1 3 1
muhtaç olmas ı gerekirdi " d iyerek ortaya koyar ve böylece lbn Sina'n ın yan ında yer a ld ığ ı n ı gösterir (288).
Bununla beraber problem üzerinde sürüp giden tartışmaların ayn ı düşünceyi fark l ı üsluplarla ifade etmekten kaynakland ığ ı n ı bel irten Es'ad Efend i , bu farkl ı görüşlerin b i r noktada uzlaşabi leceğ in i de söyler (289).
-
3. Al lah ' ın Birl iği
Düşünce ve din ler tari hinde Tanrı fikri , monoteizm ve pol iteizm tart ışmas ın ı da beraberinde getirmiştir . D in lerin de buna göre tek tanrı l ı ve çok tanrı l ı dinler şekl inde tasn if edi ldiği bil inmektedir. Genel l ikle kitabi d in ler tek Tanrı i nanc ı na dayanan din lerdir . Semavi diniere mensub olan teologlar Allah ' ı n b irl iğ in i akli ve nakli deli l lerle isbat etmek içi n çok geniş b i r l iteratür oluşturmuşlardır . Yukarıda sözünü ett iğimiz Is lam kelamcı ları n ın ortaya koymuş oldukları eserlerde bu konu müstaki l b ir baş l ı k alt ı nda incelendiği gibi , ayrıca isbat' ı vacib risalelerin in de as ı l konuları aras ında yer al ı r.
Es'ad Efendi , Al lah' ın birl iğ i hakkı nda Kur'an ve Sünnette yer alan nakli del i l lerden başka akli ve mant ıki del i l iere de başvurman ın gerekl i olup olmadığ ın ı tartış ı r. Akli del i l lerin her bakımdan gerekli ve doyurucu olduğu konusunda fi lozoflar aras ı nda görüş birl iği olduğu halde bazı kelarncı ları n nakli del i l lere dayanmanı n yeterli olacağ ın ı iddia ettiklerin i söyler. Meşşai ve lşraki filozofları i le daha ziyade müteahh irin kelamc ı ları n ı n bu konuda ortaya koyduğu on del i l i s ı ralar. Bunlardan baz ı ları şunlard ı r : I ki zorunlu varl ığ ın bulunmas ı
(288) A.g.e. vr. 97a (12-15). (289) A.g.e. vr. 97a (12-15).
132
---- ·
mümkün değ i ld i r ; çünkü zorun l u l uk kav ram ı mah iyet o la rak
ik i l iğe ayk ı r ıd ı r (290). Ayrıca i ki zorun l u varl ı k kabul ed i ld iğ i tak
d i rde ara lar ı nda bir fark ı n o lmas ı gerekecekt i r ; çünkü i k i l i ğ i be
l i rleyen ay ı nc ı bir n i te l ik o lmadan i k i l i k olmaz , aks i halde özdeş
o lduklar ı d üşün ü l ü r ki bu da i ki l iğe ayk ı r ıd ı r (29 1) .
Bu ko nudaki tart ı şmaları aktard ı ktan sonra Es 'ad Efend i der
ki : Al lah , bütün m ümkün varl ı klar ı n fa i l i l let id i r . Şayet bu fa i l
i l let , i k i o lursa i k i farkl ı hüviyetin herbir i zoru n l u l u kta ortakt ı rlar .
Mümkün varl ı klar ı vucuda get i rmede gösterecekler i işt i rakin
geçersiz ve i m kans ız o lduğunu söylemek durumunday ı z . Z i ra
bağ ı ms ı z o lan ik i i l iet in var o lmas ı ve ay n ı şeye yönelmesi
imkans ızd ı r . Ayrıca varetmek üzere yöneld i kl eri şeyi n , ayn ı
ölçüqe i rade v e kudret ler in i gerçekleşt irmeye müsait o l mas ı da
yine mümkün deği ld i r . Bu gib i s ebeplerden ötü rü zoru n lu
varl ı ğ ı n her bakı mdan bir o lmas ı akl ı n ve mant ı ğ ı n gereğid i r . B i r
başka yönden ik i zorunlu va rl ı ktan b i r i zoru n l u fakat ya ratma i le
mukayyed deği ld ir de denemez ; çünkü zoru n l u l u k kavra m ı nda
böyle bir ist isnaya yer yoktur (292).
D üş ü n ü rü müz akli del i l leri n yan ı s ı ra "v icdani" dediğ i psi
ko loj i k de l i l leri n de ayn ı derecede tutarl ı o ld u ğ u n u , ku l luğun
anca k b i r Tanr ı 'ya yap ı labi leceğ i n i ; çok Ta nr ı sözkonusu o l u nca
samimi b i r ku l luk ve riyas ı z b i r ibadet in alam ı yacağ ı n ı sav u n u r
(293).
(290) A.g.e. vr. 97a (15-21). (291) A.g.e. vr. 99a (3-6). (293) A.g.e. vr. 1 0Ba (8- 1 9). (293) A.g.e . vr. 1 15a (1 1 -21).
1 33
Es'ad Efend i ' n i n kelam konusundaki görüşler in i izah etm eye
ça l ışt ığ ı m ız bu böl ü mde , onun görüş lerin i kendi tel if i o lan ve
ayr ıca haşiye olarak tel if ett i ğ i d iğer eserler inden naklen ver
meye çal ı şt ı k . G erek " i�bat- ı vacib" ve gerekse "zat ve varl ı k
ayı rımı " gibi temel kelami problem ler konusunda o , hemen
hemen bütün I s lam kelamcı ları na ve eserlerine at ıflarda bu
lunur . Bun lardan görüşler ine kat ı ld ı kları n ı ve kat ı lmad ıklar ı n ı be
l irterek kendi görüş ü n ü n ne olduğunu ise aç ı kça ifade et
mektedi r. Ayrıca o, bu konularda mutasawıfları n görüş leri ne de zaman zaman yer vermekted ir .
Es'ad Efend i 'n in gerek met in ve gerekse haşiye şekl i nde kaleme ald ığ ı bu üç eseri nde problemleri sadece kelam aç ıs ı ndan değil ayn ı zamanda çeşit l i felsefe ekal lerine mensub fi lozoflar ın görüşlerine de at ıflarda bulunmak suret iyle geniş aç ıdan değerlend i rdiği görü lmekted i r. Kendis in in geleneksel Eş'ariMaturidi akldesine bağl ı bir Osmanl ı mütefekkiri olduğu bil inmekle beraber zaman zaman Meşşai ve bazan da mutasawufları n görüş lerine kat ı ld ığ ı d ikkat çekmektedir . Bu bakımdan onun bir düşünür ve i l im adamında bulunması gereken bütün üstün n ite l iklere sahip olduğunu rahat l ı kla söyleyebi l i riz .
134
DEGERLENDiRME V E SONUÇ
Tarihte en büyük ve tek hanedana dayanan en uzun ömürlü devletleri n baş ı nda yer alan Osmanl ı Devlet i 'n in b ir çok bakımdan önemli bir dönemin bi l im ve düşünce dünyas ın ı ayd ınlatmaya yönel ik b i r araşt ı rmada sözkonusu edi lenleri n b i r genel değerlendirmesinin yap ı lmas ı faydal ı olacakt ı r. Bu araşt ı rmada genelde XVI I . yüzy ı l ı n sonu ile XVI I I . yüzy ı l ı n baş ındaki i lmi ve felsefi ortamla, özelde bu dönemde aktif olarak bi l imsel ve felsefi faal iyet lerin içinde yer alan Yanyal ı Es'ad Efendi 'n in konumunu bütün yönleriyle ortaya koymaya çal ı şt ık .
Osmanl ı Devlet i'nde i lk kurulan müesseselerden b iri de medreselerdir . Osmanl ı devlet inde i lk medrese , 1 330 y ı l ı nda Orhan Bey zamanında iznik'te kuruldu . l ı k müderris i Davud- ı Kayseri(ö l . 1 350} o lan bu i l k medreseyi müteakip, Osmanl ı Devleti 'nde birçok medrese açı ld ı . Selçuklu tedris model ine göre faaliyet ler in i sürdüren bu i lk medrese lerdeki eğit imöğret im bel l i b ir gel iş im trend i içerisinde devam etmekteydi .
Özel l ik le Fat ih döneminde oldukça can l ı b i r dönem geçiren medrese ve ülemanı n o günkü münakaşa ett iğ i konular, genell ikle felsefe ve kelam konularıyd ı . Buna en iyi örnek ise Fatih' in Hocazade i le Al i TQsfden Gazzali ve lbn Rüşd'ün '1ehafüt"ler ini esas alarak yen i b i rer '1ehafüt" yazmalar ın ı ve bu konu üzerine huzurunda tartışmaların ı istemesidir. Ayrıca yine Fatih' in huzurunda "tevh id" konusunda Hocazade ve Mol la Zeyrek' in yedi gün süren tartışmaları da bu devrin ne derece canl ı b i r felsefi ve kelami ortama sahip o lduğuna örnek olarak gösteri lebi l i r .
135
Medreseler , Fat ih dönemindeki can l ı l ı k kadar olmasa da kısmen olumlu durumunu , Kanuni döneminde de korudu . N i tekim ibn Kemal , Mat rakç ı Nasuh g ib i baz ı b i lg in ve düşünürler ise Kanuni Devri b i lg in lerid i r . Ancak Kanuni'den sonraki dönemlerde Kat ip Çelebi gibi baz ı istisnai şahsiyetler ç ı ksa da; art ı k medrese s istemi ve i lmiye s ın ıf ı aras ı ndaki çözülme ve olumsuzluklar artarak devam etmişt i r .
Lütfü Paşa, Ali, Koçi Bey , Kat ip Çelebi g ib i b i rçok ta ri hçi ve bi l im adamı bu bozulmaya işaret ederek çareler gösterdi ler . Ne var ki bozulman ı n önüne geçi lememekteyd i , bu ise devlet ve mil let hayat ı n ı n birçok yönüne olumsuz olarak yans ımaktayd ı .
Nihayet Osmanl ı yönetici leri , XVI I I . yüzy ı l ı n baş ı nda bu meseleye kökten el koydu . Bu cümleden olarak devlet çok yönlü birçok tedbiri uygulamaya baş lad ı . Zira idareci ler, artı k Bat ı 'yla araları ndaki mesafenin de, Osmanl ı aleyhine açı lmaya başla� ı ğ ın ın farkına varm ışlard ı .
Onsekizinci yüzy ı l ı n başları nda önce i lmiye s ın ıf ına çeki düzen verebi lmek için çeşit l i hatt- ı hümayOnlar yay ın land ı . Matbaa kuruldu . Kütüphaneler aç ı l d ı . Avrupa'ya elçiler gönderild i . Tercüme heyetleri oluşturu ldu .
Herb iri o ldukça öneml i o lan bu tedbirlerden özel l ik le '1ercüme heyetleri"n in yeni dönemdeki fonksiyonları çok daha fazla bir ehemmiyet arzetmektedir . Çünkü felsefe ve b i l im dünyas ı n ı n i lerlemesine bakt ığ ımızda , çeviri faal iyetleri daima i leri hamlenin i lk ad ımları olmuştur . Bunun için bu dönemdeki çeş it l i çev i ri faal iyet leri oldukça öneml id ir . Özel l ikle Es'ad Efend i 'n in başı nda bulunduğu ve bizzat kendis in in de çev i ri ve şerh in i yapt ığ ı eserlerin konusu itibariy le önemi aç ı kt ı r . Zira bunlar , mant ı k ve felsefeye dair olan eserlerd i r .
1 36
Bu arada şunu da bel i rtel im k i , bugüne kadar Osmanl ı Devleti 'n in geri kal ış ı nda felsefe ve akli i l imiere düşmanl ı ğ ı n , yan ı nda, on ları yasaklaman ı nda b i rinc i derecede ro l ald ığ ı iddia edi l i rd i . Bunun böyle olmad ığ ı na , Es'ad Efendi ' n in döneminde yaşamış , büyük ihtimalle de onun Grekçe'den çev i ri yapan heyet inde görevl i bir Rum Osman l ı vatandaş ına 1 725'te veri len berat tan ı kl ı k etmekted ir . Bu berat ise özü it ibarıyla "Aristo 'nun kitapların ı n tercüme ed i lmesi h izmet inde bulunanlar ın her türlü vergiden muafiyet in i" içermektedir .
Ayrıca bu berat , 1 741 y ı l ı nda kenarı na düşülen bir derkenarla yeni lenmiştir .
l l
Bu araşt ı rmada mant ı k, felsefe ve kelam çal ışmaları ince lenen ve 1 731 'de ölen Yanyal ı Es'ad Efend i 'n in müderrisl iğ i , kad ı l ı k görevi ve i lmi şahsiyetin in yan ında, özel l ikle tel if ett iği eserleriyle çevi ri ve şerh in i yapt ığ ı eserlerin in öneminin oldukça büyük olduğu ortaya ç ıkm ışt ı r. Bu önemin bir inci nedeni , XVI I I . yüzy ı l ı n başı nda yaşamış bir Osmanl ı b i lg in v e duşünürünün nas ı l b ir felsefi anlay ışa ve bi lg i b ir ik imine sahip o lduğudur. I kinci neden ise Es'ad Efendi ' n in düşüncelerin in , devrindeki Osmanl ı i lmi ve felsefi hayat ı n ı yans ıtması aç ıs ı ndan sahip olduğu önemdir.
Gerek mant ık , gerekse fiz ika tercüme ve şerh lerine oldukça geniş ve kapsaml ı birer g i riş(mukaddime) yazan Es'ad Efendi , bu eserlerin genel inde, bi lhassa da g i riş k ıs ımları nda kendi zengin bilgi ve düşünce birik imin i konuşturmaktad ı r . N itekim o, kendis in in yapt ığ ı n ı n salt bir çeviri olmad ığ ı n ı bu eseriere yazd ığ ı g i riş ler inde ifade etmektedir . Kelam konusundaki düşünceler in i
137
ise hem kend i te l if i , hem de haşiye olarak yazd ı ğ ı eserlerinde di le get i rmekted i r .
Mant ık şerh ve tercümes ine yazd ığ ı g ir iş(mukaddime) kısmı nda Es'ad Efendi , öncelikle mant ığ ı n tan ım ı ve bu ad ın menşei üzerinde durur. Kend inden önceki fi lozoflar ı n mant ı k tan ım lamaları n ı belirtt ikten sonra kendisi de mant ığ ı şöyle tasvir eder: Mant ı k akl ı ve ifadeyi mükemmelleşt i ri r. Mant ık sayesinde akı l , d ikkat le tasawur eder, doğru ayı rma yapar, karar verir , kendi i lkelerinden kalkarak doğru ç ıkar ım yapar . Bu tasv irler gösteriyor ki , Es'ad Efendi mant ığ ı akı l , ifade , doğru ç ıkarı m i l işkis in in merkezinde ve temel inde görür .
Mant ı k'a dair yazd ığ ı mukaddimeda Es'ad Efendi mant ığ ı , Ortaçağ Is lam ve Bat ı dünyasıy la çağdaş ı Lat in dünyas ındaki taksimatma dayanarak izah eder. Onun buradaki izahat ı ndan anlaş ı ld ığ ı na göre o, devrindeki , özel l ik le ıtalya'daki mant ı k ve felsefe çal ışmaları ndan haberdar görünmektedir . Mant ığ ı önce doğal(tabii) ve yapma(s ınai) mant ı k; yapma mant ığ ı da teori k (muallem) ve prat ik(Müsta'mel) mant ık k ıs ımlarına ayır ı r.
Mant ı k b i r bi l im mid i r? sorusunun cevabındaki çeşit l i tartışmaları naklettikten sonra o , teorik mant ığ ın bir bi l im olduğu görüşüne varır. Çeşit l i değerlendirmelerden sonra da pratik mant ığ ın da teorik mant ığa dayanmas ı onun da bir bi l im olduğu sonucunu doğurur demektedir .
Mant ığ ın konusunu izah ederken Ortaçağ boyunca tart ı ş ı lan adcı larla(nominalistler) , gerçekçi ler(real ist ler) ' in tart ışmaianna yer ve�erek real istlerin hakl ı o lduğunu bel irt i r ve onları n yan ında yer a l ı r . Es'ad Efend i 'n in bu real ist l iğ i daha çok Aristo real istl iğ in in devamı olarak görülmel id ir .
138
Es'ad Efend i , mant ığ ın diğer i l imlerle i l işkisi üzerinde durarak onun özel l ik le spekü lat if i l im ierin tahsi l inde gerekl i ve zorunlu olduğu düşüncesindedir .
Mant ık çeviri ve şerhine l sagoge'den baş layan Es'ad Efendi , buradaki örneklerin in hemen heps in i Is lam kültür unsurla rı ndan seçer. Kategori ler bahsinde ise kategori kel imes in in an lam ına temas ederek bu kel imenin "bi r şeye yüklenen şey" an lamına geld iğ in i bel irterek bu kavramın bu anlamdan a l ı narak, kainatta tabiat ları gereği üstün varl ı klar, alt varl ı kları n üzeri ne yüklendiği iç in , on kategorin in iş lendiğ i kitaba ad olmuştur, demektedir .
Akl ı n üç iş levine karş ı l ı k üç öğreti baş l ığ ı alt ı nda ise Es'ad Efendi , terim , önerme ve kıyas konuları n ı işler. Bu k ıs ımda o, özel l ikle Türkçe terimlerle konuyu örneklendirerek anlat ı r . Mesela "duvar'' , "beyaz", "duvar akt ır'' g ib i örneklerle terim ve önermeyi izah eder. Bu durum, onun Grekçe'den Arapça'ya çevird iğ i b i r saf mant ı k kitabı nda Türkçe terimleri de kul land ığ ı n ı göstermektedir ki bu , onun b ir başka orij inal yönünü işaret etmektedir.
l l l
Aristo'nun temel felsefe eserlerinden o lan Fiz ikan ı n tercüme ve şerh ine yazd ığ ı g i riş(mukaddime) kısm ında ise Es'ad Efendi , öncel ikle felsefeyi ''var olan herşeyin hakikat ı n ı b i lmekt i r'' d iye tan ımlar k i , paripatetik geleneğe uygun bu tan ımdan sonra da felsefeyi "bütün i l imierin kendis inden ç ıkt ığ ı b i r kaynak" olarak kabu l eder. Bu felsefe tan ım ın ı temel alarak kendine özgü bir i l imler tasn if i yapar . Bu tasn ifte Aristo'yu temel almas ına , çeşit l i felsefe ekal ler in in i l im tasn ifler in i de zikretmes ine rağmen , tamamen on lara bağ l ı ka lmad ığ ı gibi diğer Is lam fi lozof ve b i l -
1 39
ginler i n in i l imler tasn if in i de tekrar etmez ve ben imsemez . Kendis i , d iğerler inden ayrı bir tasn if yapar.
Fiz ika'ya yazd ı ğ ı g i riş (mukadd ime)'te de aynen mant ık iç in yazd ığ ı g i rişte yapt ığ ı gibi , fiz iğ in bir i l im olup olmad ığ ı i le i lg i l i tartışmaları n ı nakleder. F iz iğe i l im deği l d iyenler, onun t ikel ve değişen varl ı kları konu edindiğ in i i ler i sürerler. Felsefe tarih inde bu görüşe Herakleitus , Krat i los ve Platon gibi fi lozoflar sah ipt i rler. Fiz iğ in bir i l im hatta teorik bir i l im olduğunu Aristo , Yahya en- Nahvi , Themist ius , 1 . Rüşd, A . Thomas gibi filozofları n savunduğunu söyleyen Es'ad Efendi , kendin in de bu düşüncede olduğunu özel l ikle bel irt i r. Burada şunu hemen bel irtel im ki , bu görüş Skolast ik Ortaçağ düşünces in in bir devamı demekt ir . Oysa , Es'ad Efendi 'n in yaşadığ ı dönemde felsefen in art ı k prat ik b ir b i l im olduğu ve deneyle yoğun bir şekilde in celenme ve uygulanma alan ı kazandığ ı , bugün bi l inen b ir gerçektir .
Fiz iğ in konusu hakkı ndaki lbn Rüşd , Yunanl ı ve L�t in Aristo şarihler i , 1 . Sina, D. Scot gibi skolast ikleri n tan ımları n ı ayrı ayrı zikrederek bunların tel if edi lebi leceğin i söyler ve böylece onun temel konusunun "o luş ve bozuluşa tabi olan duyular varl ı klar alan ı" o lduğunu bel irtir .
Fizika'n ı n ismi üzeri ndeki b i r çok spekülasyonu zikrederek bunları n doğru olmad ığ ın ı ifade eder ve şu tesbitte bulunur: "Kitap bu ad ı Aristo'dan sonra almışt ı r . Bu ismi ona öğrenci lerinden veya eserlerin in kataloğunu haz ı rlayan peripatet ik ekole bağ l ı olan lardan biri vermişt ir ." Bu değerlendirmeyle o , Aristo'nun Metafizika adl ı esir ine bu ad ın daha sonra veri lmesi gibi , Fiz ika'n ı n ad ı n ı n da bu esere daha sonra veri ldiğ in i bel irt ir-. 140
l l keler(mebadi) , i l let ler ve hareket g ib i temel konu ları içeren Fiz ika' n ı n tercüme ve şerhinde Es'ad Efend i , yer yer Aristo şarih lerin in kat ı lmad ığ ı görüşlerin i bel i rt i r . O , gerek bu konudaki kendi görüş ler in i ve gerekse d iğer yerlerdeki kendi düşünceleri n i " . . . bana göre . . . " , " . . . ben derim ki . . . " , " . . . bu konuda benim görüşüm şudur . . . " g ib i ifadelerden sonra açı klar.
l i kçağ fi lozofları n ın i l ke problemine get i rd ikleri aç ıklamalara , Fiz ika çerçeves inde değinen Es'ad Efend i , konuyu Aristo ve şarih lerin in yorumları doğrultusunda izah eder. Buna göre i lke, i lk olan veya kendisi nden başka şey oluşan ya da onunla başka şeyin bi lg is i elde edi lendir . Bu an lamda i lke'n in i l letten farkl ı olduğunu bel irterek i lken in i l letten daha genel b i r kavram olduğu yani her i l iet in i lke; ancak her i l ken in i l let olmad ığ ın ı ifade eder.
Aristo ve şarihlerinden bir k ısmı n ın görüşleri doğrultusunda heyu la ile adem(yokluk) arası ndaki farkl ı l ı k bel irt i l i r. Buna göre heyula, adernden başka şeyd i r deni ldiğ i nde burada, somut maddenin teşekkülünden önceki heyula i le adem ayn ı şeymiş gibi alg ı lansalar da b iri yokluk durumunu ifade ederken, diğeri imkan hal in i bel i rler deni lerak ik is i aras ındaki fa.rk ortaya konulmaya çal ış ı l ı r. Heyula i le adem arası ndaki farkl ı l ı ğ ı kabul eden Es'ad Efendi , bu farkl ı l ı ğ ı bel irten yukarıdaki aç ıklamalara kendisi şu izahat ıyle i lavade bulunur: Heyula, b ir bakıma araz say ı l ı r , adem ise bizzat var olmayand ı r. Heyula varl ığa geçme imkan ı n ı bel irleyen bir cevherdir . Adam' i n ise cevherl ik le herhangi bir i lg isi yoktur . Bu açı klamalarıyla Es'ad Efendi bu iki kavram arası ndaki farkl ı l ı ğ ı daha net vurgulamaya çal ış ı r . Genelde ifade edi ld iğ i gibi bu konuda da o , Aristo ve şarih lerinde daha kapal ı görüneni daha açı k olarak ortaya koymaya çal ı şmışt ı r . Bu konuda yeni ve farkl ı b ir yorum get irmemiştir .
141
Heyula' n ı n izah ın ı yaparken Sa'deddin taftazani' n in Şerhü ' ! Mekas ıd adl ı eseriyle Şehrazuri'n in eş-Şeceretü' l - l lahiyye'sinden a l ı nt ı lar yapar. Bunları n d ış ı nda 1 . Sina, 1 . Rüşd gibi Is lam filozoflarıyla baz ı h ı r ıstiyan düşünürlere göndermelerde bulunur . Sonunda kendi görüşünü ise şöyle bel irt ir : Heyula, bi lfi i l değ i l , b i lkuvve var olduğuna göre , kuvveden f i i le geçiş bir bakıma yokluktan varl ı ğa geçiş gibidir . Bu aşamadan sonraki oluş ise sürekl i l iğ i ifade eder.
Burada d ikkat imizi çeken as ı l taraf , Es'ad Efendi' n in felsefenin temel konu lar ından biri n i izah ederken bir Islam kelamc ısıyla, bir işraki düşünürün görüş ler ine müracaat etmesidir . Bu durum Gazzali'den beri devam edegelen felsefe i le kelam konuları n ın içiçe işlenme geleneğin in Es'ad Efendi tarafından da devam ett iri ld iğ in i göstermektedir.
Cevher-suret i l işkisini temele alan çeşit l i izahiara yer veren Es'ad Efendi , bu konudaki Aristo ve bazı şarihlerin in görüşlerini kabul etmez . Sonra da bu mesele hakkındaki Eş'ari kelamcı lar ı n ın savunduğu , herşeyin Allah' ı n mutlak ve kül li i radesin in bir sonucu olarak meydana geld iğ i yolundaki görüşlerini benimser.
Yine Es'ad Efendi , cevherdeki suret i tabii fa i l yoktan icad eder şekl indeki görüşler ile suret in maddeden ç ıkt ı ğ ın ı savunan Aristocu ve Yeniplatoncu görüşleri eleşt i rerek kendi düşüncesini ehl-i sünnet kelamcıs ı tavrıyla şöyle ortaya koyar : "Kur'an ayet ler in in de delalet ett iğ i gibi, mevcut olan herşey Yüce Allah' ı n kudret iy le olmuş ve yarat ı lm ışt ı r . Bu konuda akli ve kes in del i l lerimiz vard ı r" .
Fiz ika'n ı n i ki nci kitab ında söz konusu ed i len i l let ler ko-
142
nusunda Es'ad Efend i , Aristo' nun tan ı mları n ı esas a larak tabiat ı şöyle tarif eder: Tabiat , i l ke ve i l let ier in meydana get i rd iğ i şeyd ir . i l iet in ne olduğu konusunda Aristo ve şarih le ri n i n b i rçok görüşünü naklett ikten sonra kendi görüşünü şöy le ifade eder: �ana göre tabiat , heyula ve sQret (form) 'ten o luşmuştur . Madde
i lke an lam ı nda, sGret ise i l let anlamında tabiatt ı r . Bu görüş , Aristo' nun görüşünden farkl ı l ı k arzed iyor gibi görünürse de as l ı nda burada o , Aristo'yu başka ifadelerle tekrar etmektedir .
Es 'ad Efend i , Aristo gibi i l let i ik i k ısma ay ı r ı r; a) doğrudan i l let ler, b) dolayl ı i l let ler . Doğrudan i l let ler maddi , suri (formel) , fai l ve gayi(ereksel) i l let lerd ir. Bu i l let leri izah ederken is lami motiflere ve örneklere yer veren Es'ad Efendi , özel l i kl e fa i l i l l et konusunda Şarih Kott in ius 'un görüşler ine yer verd ikten sonra , bu i l let hakkı ndaki kendi f ikrin i bel irt i r : Her türlü olayda b i ri nc i derecede fai l i l let Tanrı , ikinci fai l i l let ise Tanrı ' n ı n malü lü yani eseri olan varl ı klard ı r, bu da varl ı klar h iyerarş is inde kendinden sonraki lerin fai l id ir .
Fai l i l let konusundaki bu son düşünce Malebranche' in ara sebeb ( causes occasionales) anlay ış ın ı hat ı rlatmaktadı r. Zira Batı felsefesinde Malebranche' in s istemleşt i rd iğ i "Occassipnal isme= Aranedenci l ik''e göre bütün o lay ve olgular ın hakiki neden i , Al lah't ı r . I nsan ı n neden olarak gördüğü diğer bütün nedenler Allah' ı n i radesi sonucu meydana gelen b i rer ara nedend i r.
Dolayl ı i l let ler ise baht ve ittifak (cont ingence) olarak n i telen irler. Her i ki kavram, Türkçe'de şans , tesadüf, rastlant ı , denk gelme gib i terimlerle karş ı lan ı r . Bun lar ın burada dolay l ı i l let olarak ne an lama geld ikler in i Aristo ve şarih leri vas ıtas ıy la ortaya koymak gerekiyor.
143
N itekim Es'ad Efend i , dolayl ı i l let ler olarak Aristo'da z ikredi len baht ve itt ifak kavramları n ı n izah ı n ı yine Aristo ve şari h ler inden nakleder. Bu ik i i l let i , lonnis Kott in ius 'un get i rd iğ i açı klamalar doğru ltusunda, şöyle izah eder: Baht ve ittifak , insan akl ı iç in g iz l i b i r i l lett ir . Bu g iz l i l ik ya o şeyi oluşturan maddenin insan akl ı n ı n kavrayamayacağ ı kadar küçük veya karmaş ı k oluşundan , yahut da insan akl ı n ı n ererneyeceği kaaar yüce ve aşkın oluşundan kaynaklanmaktad ı r . Bundan dolay ı akl ım ız ın b i lg is ine ulaşamadığ ı şeyi tesadüfle izaha çal ış ı r ız .
Baht ve itt ifak' ı n farkı izah ed i l i rken baht kavramında i rade ve seçme söz konusudur; ancak itt ifakta böyle bir i rade yoktur. Bu aç ıdan değerlendir i ld iğ inde itt ifak tüm hayvanlarda olab i ld iğ i halde, baht sadece i nsanlara özgüdür. Bu izahlar, Aristo'nun bu iki kavramı n fark ın ı ifade eden şu bel i rleniminin yorumlarıd ı r: Baht, i rade sahibi b ir etkenden meydana gelen bir olay olduğu halde ittifak , doğa olayları nda görülen bir rast lant ıd ı r . Bu izah, felsefe tarih inde pek çok f i lozofun felsefesinde oldukça önemli bir yeri olan zorunsuzluk probleminin ifade ett iğ i anlamı vermektedir .
Es'ad Efendi dolayl ı i l letler konusunda Aristo ve şarihler inin düşüncelerini naklederek, konuyu bu açıdan izah ediyor.
Sekiz kitap olan Fizika'n ı n uçuncü kitabı hareket hakkı ndad ır . D iğer beş kitap ise harekete bağl ı temel f iz ik problemleri ne bağ l ıd ı r. Üçüncü kitaptan sonraki kitaplar, Şari h Kott in ius'un yapt ığ ı gibi özet hal inde veri lmişti r .
Aristo, hareket in önemini "hareketi b i lmeyen f iz iğ i yan i tab iat ı b i lemez" d iyerek vurgular. O, hareketi geniş b i r perspekt iften ele a larak şöyle tan ımlar: Hareket , güç hal inde olan
144
şey in açı ğa. ç ı kmas ı , başka şeye i nt ika l etmesi ve i nt i ka l ett iğ i şeyin de onu kabu l lenmes id i r .
Hareket le b i rl ikte düşünülen zaman ve mekan g ib i kavramlar üzerinde Aristo ve şarih ler in in aç ı klamalar ı n ı söz konusu eden Es'ad Efend i , bu kavramlardan mekan konusunda Aristo' nun "evren in mekanı yoktur'' sözü üzerinde duru r. Bunu Lat in skolast ik leriyle Farabi ve 1 . Rüşd' ün anlayamad ı kları n ı yahut yanl ı ş yorumlad ı kları n ı bel irt i r. Onun bu düşünces i , o gün iç in oldukça öneml i b i r ç ı k ış gibi görünmekle beraber bu , Aristo'yu kend is in in daha iyi anlad ığ ı yönünde bir tav ı r olmaktan başka bir şey deği ld ir . O, bu konudaki yorumları nda çağdaş ı Bat ı filozofları n ı n tart ışmalarında yer alan konulara da temas edebi lseydi çok daha isabet l i b ir tav ı r ortaya koymuş olurdu .
Mekan ve hareket kavramlarıyla bir l ikte düşünülen boşluk kavramı konusunda o , Aristo met inleri doğru ltusundaki filozofları n görüş lerini nakleder; boşluğun yaratma kavramı i le bir l ikte düşünülmesi gerektiğ in i belirtir. Yaratmayı kabul eden herkesin , boşluğun varl ığ ı n ı da kabul etmek zorunda olduğunu i lave eder.
Es'ad Efend i bu cümleden olarak hareket ve boş luk kavramlarıyla yakı n i l işkisi olan ''yaratma" konusunu çok geniş olarak ele a l ı r ve tart ış ı r. Özel l ikle o, Is lam kelam problemleri aras ı nda oldukça önemli b i r yeri olan yaratma problemini tart ışma gündemine getird ikten sonra bu konudaki Ortaçağ h ı rı st iyan skolast iklerin in düşüncelerin i 1 . Kott in ius 'un yorumlarıyla nakleder. Kendisi ise bu konuyu Ehl- i Sünnet kelarncı ları aç ıs ı ndan tartış ı r.
Şarih 1 . Kott in i us' la b i rl i kte Es'ad Efendi yaratmay ı b irçok
145
açıdan izah ett ikten sonra Aristo ve yaratma konusunda şu ortak kanaat i paylaş ı r : Aristo iman nurundan mahrum olduğu ve hiçbir Peygambere inanmad ığ ı iç in kendis inde yoktan yaratma fikri yoktur . Böylece, b ir Is lam düşünürü olan Es'ad Efendi , Yunan l ı fi lozoftan farkl ı l ı ğ ı n ı hem ortaya koymuş ve hem de bu konuda onun görüş lerine öneml i ve farkl ı b i r katkı sağlamışt ı r.
Bu arada yine hareketle i lg i l i daha pekçok kavramın Aristo ve yorumcuları na göre nas ı l anlaş ı lm ış olduğunu, çeşit l i yönleriyle izah eder.
IV
Es'ad Efendi 'n in kelamla i lg i l i eserlerinde işlediği konulara ve bu konular üzerine yapı lan tartışmalara bakt ığ ımızda felsefe ve kelamın birbiri içinde olduklar ın ı daha önce ifade etmişt ik . Zira biraz önce Fiz i ka konulan içinde yaratma meselesinin tart ışmasında kelamcı lar ın görüşlerine ağı rl ı kl ı olarak yer verd iğini görmüştük. B iraz sonrada görü lecektir ki , kelam konuları tartış ı l ı rken birçok yerde fi lozoflar ın görüşlerini de naklederek zaman zaman tart ış ı lan bu "konularda Es'ad Efendi, kelamcı lardan uzaklaşarak fi lozofları n yan ında yer almaktad ır . Bu da onun kelami fikirlere s ı kı s ık ıya bağl ı olmadığ ın ı ve onları aşabildiğini göstermektedir . Ayrıca bu durum bir XVI I I . as ı r Osmanl ı düşünürünün felsefi olarak düşünebildiği anlamınada gelmektedir.
Allah' ı n varl ı ğ ın ın isbat ı meseles inde Es'ad Efendi , konuya, klasik Islam fi lozoflarında olduğu gibi zorunlu ve zorunsuz varl ı k ay ı r ım ıyla başlar. Zorunlu varl ı k sebepsiz varl ıkt ı r, yani var olmas ı ve varl ı ğ ı n ı devam ett irmesi için hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Descartes ve Spinoza'n ı n da dediğ i gibi) varl ı kt ı r . Se-
146
bebi kendinden olan varl ı kt ı r . Zorunsuz varl ı k ise sebepl i varl ı k demekt i r , yani var olab i lmes i iç in b i r sebebe dayanan , varl ı ğ ı n ı başkas ı ndan alan varl ı k demektir . Bu arada imkans ız l ı k (mümteni' ) kavramı na da yer veren Es'ad Efend i , bunun b i r gerçekl iğ i olmad ığ ı n ı bel irt i r , onun b i r veh im ve kuruntudan ibaret olduğunu söyler.
Es'ad Efendi nazarı nda Al lah ' ı n varl ı ğ ı n ı isoat konusunda sCıfilerle teist/deist(müteel l ihQn) f i lozoflar, O'nun varl ı ğ ı n ı n isbat ı için herhangi bir del i le iht iyacı olmad ığ ı görüşündedir ler.
B i l ind iğ i gibi Is lam düşünces inde özel l ikle 1 . S ina zat ve varl ı k ay ı r ım ı konusunda sisteml i bir düşüneeye sahipt i r. Es'ad Efendi de bu ayı rımı mümkün varl ı klar arası nda deği l de Al lah' ın zat ı i le varl ı ğ ı aras ında yapı lan bir ayı rım olarak ortaya koyar ve meseleyi bu açıdan tart ış ! r. Ona göre çoğu kelamc ı lar, Al lah' ın varl ı ğ ın ın zat ından ayrı düşünülebi leceğini iddia ederlerken ; mutasawıflar ve eş' ariler Allah' ı n zat ı i le varl ı ğ ın ın özdeş olduğunu ve başka türlü de düşünülemeyeceğin i söylemişlerd i r. Zira O, mutlak varl ıkt ı r, mutlak varl ı kta düşünce açıs ı ndan da�i b i r ayı rım yapı lamaz; ayrım yap ı lacak olursa onda mutlakl ı ktan söz edi lemez. Bu konuda Es'ad Efendi , Meşşai ve Eş'ariler cephes inde yer a l ı r ; bu tercihinde o, çok şuurludur.
Es'ad Efendi , eğer Allah' ı n zatı i le varl ığ ı aras ında bir ayı rı m yap ı lacak olursa bunun '1erkib"e yani Al lah' ı n zat ı n ı n bir leş ik olduğu anlay ış ına yol açacağ ın ı ifade ederek diğer kelamcı lar ın görüşlerine katı lmaz. O , bu konudaki iht i laflar ın ise zorun lu ve zorunsuz varl ı klar alan ı n ı n b i rb i rler ine karışt ı rı lmas ından kaynakland ığ ın ı düşünür.
147
V Buraya kadar yap ı lan değerlendirmelerden an laşı lacağ ı g ib i
Es 'ad Efendi mant ı k , felsefe ve kelam konu lar ı nda b i rçok açıdan fa rkl ı ve orij ina l yönleri olan b i r düşünürdür . Ancak o da, Gazzaıi' den beri devam edegelen felsefe konular ı iç inde kelam, kelam konu lar ı iç inde te lseteye yer verme geleneğ in i daha önce de ifade ed i ld iğ i g ibi devam ett i rmişt ir .
Arapça ve Grekçe'n in yan ı s ı ra Farsça ve Lat ince de bi len Es'ad Efendi devrin ulemas ı taraf ı ndan "Mual l im- i Sal is" ünvanıyle an ı lmakta ve XVI I I yüzy ı l Osman l ı a l im ve mütefekkir t ipin i l iyakat le tems i l etmektedir . Serbest tercüme metodunu uygulayan Es'ad Efendi , her esere yazd ığ ı g i riş lerde kendi metodunu ve i l im anlay ış ın ı da ortaya koyar. Mant ık, Fiz ik ve Kelam' ın en karmaş ı k problemlerin i tutarl ı bir termino loji ve başar ı l ı bir üslupla tartış ı r.
Yapt ığ ı tercümelerinde uygulad ığ ı b i r yöntemle Is lam düşünürleriy le G rek ve Lat in skolast ik lerin in eserlerinden yararlanarak yeni bir eser vücuda get ird iğ i iddias ındad ı r. B i lhassa Fiz ika tercümesinde lbn Rüşd'ün bu esere yazmış olduğu şerh lerin Latince tercümelerinden yararlanm ışt ı r . Yeri geld ikçe Aristo fiziğ in in dini akideyle bağdaşmayan problemlerin i
, ayr ınt ı l ı
bi r şekilde ele alarak tart ışmış ; bu arada b i r H ı rıst iyan d in adamı olan Şarih loannis Kottinius'u destekler mah iyette görüşler serdetmekten çekinmemiş ; bazan da konuyla i lg i l i Is lami l iteratüre dayanarak daha geniş aç ıklamalarda bu lunmuştur .
H iç şüphesiz Es'ad Efendi ' n in ; l lkçağ, Hel len ist ik ve Patrist ik dönemlerdeki f i lozoflar i le kend i dönemine kadar gelen Islam filozof , kelamcı ve mutasawıfları n ı n görüş lerin i bir arada tart ışmas ı , ça l ışmaları n ı n önemin i daha da arttı rmaktad ı r. Ayrıca bu durum onun , çok geniş bir kültüre ve okuyucuyu bu farkl ı 148
kü ltür muhit lerinden haberdar etme amac ına yönel ik olduğunu da göstermektedir .
Kendi çağdaş ı olan Lat in düşünürlerin görüş lerine yer veren Es'ad Efendi, on lardan haberdar olmas ına rağmen, diğer Bat ı l ı f i lozoflardan habers iz görünmektedi r. Fakat baz ı konulardaki düşünceleri çağdaşı olan Bat ı l ı f i lozoflar ın düşünceleriyle örtüşmektedi r. Mesela Fizika'n ı n i l let ler bahsin i izah ederken o, burada sözkonusu edi len fai l i l ieti n izah ında Malebranche' ın "vesi le neden" ine benzer izahlar getirmektedir .
Felsefe konu ları içinde bazan kelamcı lar ın görüşlerine yer vererek onlara kat ı ld ığ ı n ı , bazan da kelam konuları içinde filozofları n düşüncelerine yer vererek onlara kat ı ld ığ ı n ı daha önce gördük. Zaman zaman da o, bütün bun lardan farkl ı düşündüğünü ifade ederek kend i düşüncelerin i sergi ler ve farkl ı l ığ ı n ı ortaya koymaktan çekinmez .
Bir cihan devlet.i olan Osmanl ı , Devlet i ayakta tutan temel müesseselerden bir i olan tedris sistemindeki , aksakl ı k ve bozukluklara vurduğu neşterle, giriştiğ i çok yönlü bu yeni hamle dönemiyle , eğit im ve kültür tarih i içinde yeniden bir hareketlenmeyi başlatmışt ı r. Buna, Osmanlı 'da yeniden bir d i ri l iş hareketi demek, herhalde daha doğru b ir n iteleme olur . Bu harekette Es'ad Efendi 'n in büyük bir yeri ve payı olduğu muhakkakt ı r . Ne yaz ı k ki Es'ad Efend i , yanl ış yerden başlad ığ ı için ve idareci leri de bu yönde yan l ış yönlendird iğ inden umulan netice al ı namamıştır .
Bütün bu söylediklerimize hemen şunları da i lave etmemiz gereki r. Düşünce ve i l im tarih imiz aç ıs ından Es 'ad Efendi 'n in Aristo mant ık ve fiz iğ in i temel alan çal ı şmaları , kelam
149
hakkı ndaki görüşleri çok ses l i l iğe açı lan b i r kap ı n ite l iğ in i taş ıd ığ ından dolay ı önem arzetmektedir . Burada bel i rt i lmesi gereken bir konu da , gerek Şarih loann is Kott in ius 'un , gerekse Es'ad Efendi 'n in Yen içağ il im ve düşünces indeki gel işmelerden haberlerin in olmad ığ ı hususudur. Eğer düşünürümüz Aristo fiziğ i yerine Yeniçağ fiz iğ ine ait temel bir met in bulup çal ışmaları n ı o doğru ltuda gel iştirseydi ve Lale Devri' nde başlat ı lan i lmi hareket akim b ı rakı lmamış olsayd ı hiç şüphesiz Bat ı i l im ve teknoloj is in i yakalamak için bir yüzy ı l daha beklemek gerekmiyecekt i .
150
K A Y N A K Ç A A. Adnan Adıvar, B i l im ve D in , lstanbul 1 980
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Osman l ı Türklerinde I l im , lstanbul 1 983
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Al i Kuşçu" , 1 . A. (MEB)", c. 1 , ist . - 1 978 .
A. M . Goichon , lbn Sina Felsefes i ve Ortaçağ Avrupas ı ndaki Etki leri (çev . lsmail Yakıt) , lstanbul 1 986
A.S . Tritton , Islam Kelamı (çev . Mehmed Dağ) , Ankara 1 983
Ahmet Arslan , Haşiye ala't- Tehafüt Tahl i l i , l stanbul 1 987
. . . . . . . . . . . . . . . , lbn Haldun'un I l im ve Fikir Dünyas ı , Ankara 1 987
Ahmet Çeleb i , ls lamda Eğitim-Öğret im Tarih i , lstanbul 1 976
Ahmet Refik , Al imler ve Sanatkarlar (nşr. lbrahim H ilmi) , Istanbul 1 924
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , " lbrahim Paşa'n ın Viyana Sefaretnamesi " , TOEM, say ı IV
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Lale Devri (nşr . lbrah im Hi lmi) , lstanbul 1 932
Ahmet Ateş , " ler' , 1 . A. (MEB) , c. 5/1 1 , lstanbul 1 962
Alaaddin Ali TQsi, Tahafütü' l-felasife (Kitabu'z-Zuhr, çev . Recep Duran) , Ankara 1 990
Alfred Weber, Felsefe Tarih i (tre . Vehbi Eralp) , Istanbul 1 964
151
All, Künhü' l- Ahbar, c .V , i stanbul , Tar ihsiz
Anton Dumitri u , H istory of Logic , c. 1 - IV , England (Kent) 1 977
Arif , "Devlet- i Osman iyenin Teessüsü ve Tekerrürü Devrinde I l im ve U lema" , DarülfünOn Edebiyat Fakültesi Mecmuası , say ı 2 , Istanbul
Aristo, et-Tabi'a (Fiz ika) , 1 - 1 1 , (Arapça tre. lshak b . Huneyn, nşr. A . Bedevi) Kahire 1 984
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Metafiz ik , 1 (çev . Ahmet Arslan) lzmir 1 985
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Organon , 1 -V, (çev . H . Rag ıp Atademir) , Istanbul 1 989
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Po l it ika (çev . Mete Tunçay) , l stanbu l 1 975
BA, D . CMH (Başbakanl ı k Osmanl ı Arşivi Daire Başkanl ığ ı , Bab- ı Defteri, cizye Muhasebesi Kalemi) , nu . 26727.
Bağdat l ı !smai l Paşa, Hed iyyetü' l-arifin, 1 - 1 1 , l stanbul 1 339
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Keşfu'z-ZunOn Zeyl i , 1 - 1 1 , l stanbul 1 971
Bahaeddin Yediy ı ld ız , "Vakıf Müessesesin in XVI I I . Ası r Türk Toplumundaki Rolü" , Vakıflar Dergisi , sayı XIV, Ankara 1 982
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Müessese-Toplum Münasebet leri Çerçevesinde XVI I I . As ı r Türk Toplumu ve Vakıf Müesseses i " , Vakıflar Dergis i , say ı l l , l l Ankara 1 982
152
Beki r Karl ı ğa , "Yirmisekiz Mehmet Çelebi ' n in Yen i Bu lunan Bir Fiz ik Kitabı Tercümesi ve Onsekiz inc i Yüzy ı l ı n Baş ı nda Osman l ı Düşünces i " , B i l im Fe lsefe Tar ih 1 , I stanbu l 1 99 1
Bekir Topaloğlu , Allah'm Varl ı ğ ı ( lsbat- ı vacib) , Ankara 1 979
Cahit Baltac ı , XV-XV I . Ası rlarda Osmanl ı Medreseleri , lstanbul 1 976
Charles M ichael Stanton , H igher learn ing in Is lam, USA 1 990
De Lacy O'Leary, Arabic Thought and its P lace ın H istory , London 1 968
Defterdar Sarı Mehmet Paşa , Nasayihu' l -vüzera ve' l-ümera (sd l . Rag ıp Uğural) , l stanbul 1 987
Doğan Özlem, Mant ık , lstanbul 1 99 1
Edward G rant, Ortaçağda Fiz ik B i l imleri (çev . Aykut Göker) Ankara 1 986
Eflatun , Devlet (çev . Sabahatti n Eyüboğlu-M . Al i Cimcoz) , Istanbul 1 980
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , D iya loglar (çev . Teoman Aktürel) , 1 -2 , lstanbu l 1 982
Enver Ziya Kara i , "Tanz imattan Ewel Garbl ı laşma Hareket leri " , Tanzimat 1 , Istanbul 1 940
153
Fah i r Yen içay , "Tanzimattan Evvel ve Sonra F iz ik Tedrisat ı Hakkında B i r Tas lak" . Tanzimat 1 . i stanbu l 1 940
Fahreddin er-Razi, e i -Muhassal (çev . Hüsey in Atay) , Ankara 1 978
Faik Reşit U nat , "N iş l i Mehmet Ağa Sefaretnames i " , Tarih Ves ika lar ı Dergis i , say ı X ve X I I
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Türkiye Eğit im S istemin in Gel işmesine Tarihi B i r Bak ış , Ankara 1 964
Osman l ı Set iri eri ve Sefaretnameler , Ankara 1 987
F ınd ı kl ı l ı l smet Efend i , Şakay ık- ı NCımaniye ve Zeyi l leri (nşr . Abdü lkad ir Özcan) , 1 -V , lstanbu l 1 989
F ınd ı kl ı l ı Si lahtar Mehmet Ağa, Nusretname (sd l . lsmet Parmaks ızoğlu) , lstanbul 1 962
Gazzall, e i -Münkızü mine'd-dalal (tre . H i lm i G üngör) , Istanbul 1 948
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Tehafütü' l-felasife (çev . Bekir Karl ı ğa) , Istanbul 1 981
Harndi Rag ıp Atademir , lsagoj i Tercümesi , Konya 1 948
Hanna ei-FahurT-Hal i l e i -Cur , Tarihu' l -felsefet i ' I -Arabiyye , 1-1 1 , Beyrut 1 982
Hasibe Maz ıoğ lu , Nedim , Ankara 1 988
1 54
Hi lm i Ziya ÜLKEN , I l im Felsefes i 1 , Ankara 1 969
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , I s lam Felsefes i , I stanbu l 1 983
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Mant ık Tarih i , l stanbu l 1 942
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Tanzimattan Sonra Fik ir Hareketle ri " , Tanz imat 1 , lstanbul 1 980
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarih i , Istanbul 1 979
Hüseyin Atay, Osmanl ı larda Yüksek D in Eğitim i , Istanbul 1 983
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Fat ih-Süleymaniye Medreseleri Ders Programları ve lcazetnameler'' , Vakıflar Derg is i , S. XI I I , Ankara 1 981
lbn Rüşd, Tehafütü't-tehfifüt (tre . Kemal I ş ık-Mehmet Dağ) , Samsun 1 986
lbrahim Kafesoğlu , Büyük Selçuklu Tarih i , l stanbul 1 953
lsmail Erünsa l , Türk Kütüphaneleri Tarih i , l l , Ankara 1 988
lsmail Gelenbevi, Haşiye 'ale' I-Celal lstanbul 1 31 7
lsmail Hakkı ( lzmirl i) , Felsefe Dersleri (nşr. Eşref Hazari) , Dersaadet 1 330
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , " l slamda Felsefe Cereyanları " , Darü lünun I lahiyat Fakültesi Mecmuas ı , say ı 1 5- 1 7 lstanbu l 1 930
155
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yen i l ım- i Kelam (hzr . Sabri H izmetl i ) , Ankara 1 981
lsmai l Hakkı Uzunçarş ı l ı , Anadolu Beyl ikler i , Ankara1 969
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Osmanl ı Devlet i 'n in l ım iye Teşki lat ı , Ankara 1 988
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Osmanl ı Devleti Teşkilat ı na Medha l , Istanbul 1 941
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Osmanl ı Tarihi , IV ,Ankara 1 982
J. B . Tavern ier, XVI . As ı r Ortaları nda Türkiye Üzerinden l ran'a Seyahat (çev. Ertuğrul Gü ltekin ) . lstanbul 1 980
James Harvey Robinson-Charles A. Beard , The Devlopment of Europa , Vol . 1 , A .B .D . , 1 907
John Robert Barnes , An I nt roduction to Rel ig ious Foundat ions ın the Ottoman Empire , Leiden 1 986
Kamran Birand, l ıkçağ Felsefesi Tarih i , Ankara 1 958
Katip Çelebi , Keşfu'z-Zunun . , 1 - 1 1 , l stanbul 1 971
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Mizanu' l -hak fi ihtiyari ' l -ehak, (hzr . Orhan Şaik Gökyay) , lstanbul 1 980
Kemal Paşazade , Tehafüt Haş iyes i (çev . Ahmet Arslan) , Ankara 1 987
156
Koçi Bey, Koçi Bey R isalesi (sd l . Zuhuri Danışman) , Ankara 1 985
Küçük Çelebi-zade lsmai l As ım Efend i , Tarih i (Raşit Tar ih i Zeyl i) , l stanbul 1 282
Lady Montegu, Şark Mektupları (trc .Ahmet Ref ik) , Istanbul 1 933
Lütfi Paşa, Asafname (hzr. Ahmet Uğur) , Ankara 1 982
M. de M .D'Ohsson , 1 8 . Yüzy ı l Türkiyesinde Ört ve Adet ler (çev . Ertuğrul Gü ltekin) , l stanbul 1 980
M. Horten , "Felsefe" , 1 . A. (MEB) , c . 4, l stanbul 1 977
M. Naci Bolay, Farabi ve lbn Sina'da Kavram Anlayış ı , l stanbu l 1 989
M. Saim Yeprem, I rade Hürriyeti ve Imam Maturidi , Istanbul 1 984
M. Şerafett in Yaltkaya, "Tanzimattan Evvel ve Sonra Medreseler" , Tanzimat 1 , lstanbul 1 940
Macit Fahri , " l s lamda Allah' ı n Varl ı ğ ın ın Geleneksel Kan ıtları " (çev. Mehmet Dağ) , A .Ü . I . F.D . , XXV, Ankara 1 98 1
. . . . . . . . . . . . . . . . . , A H istory of lslamic Ph i losophy, New York 1 983
Mahmut Kaya , Is lam Kaynakları l ş ığ ı nda Aristoteles ve Felsefes i , l stanbu l 1 983
1 57
"XV I I I . Yüzy ı lda Grekçe'den Yap ı lan Tercümeler ve Es'ad Efend i 'n in Fiz ika Tercümesi Üzerine Baz ı Tesbitler" , Felsefe Arkiv i , say ı 28 , lstanbul 1 99 1
Mary l uc ı l le Shay , The Ottoman Empire From 1 720 to 1 734,
Mehmet Al i Ayni, "Türk Mant ıkç ı lar ı " , Darü lfünun I lah iyat Fakültesi Mecmuas ı , say ı 1 0 , s. 49-64, Istanbul 1 928
Mehmet Dağ , "Kelam ve Islam Felsefes inde Hareket Kuramı " , A .Ü . I . F .D . , XX IV , Ankara 1 981
"Yunan ve ls ljlm Felsefes inde Aristocu Zaman Gorüşüne Tepki ler" , Is lam i l imleri Enstitüsü Dergis i , l l , Ankara 1 975
Mehmet Hal ife , Tarih- i G ı lmani (hzr. Kami l Su) , Ankara 1 986
Mehmet Tahir (Bursa l ı ) , Osmanl ı Müel l if leri , 1 - 1 1 1 , Istanbul 1 333
Mehmet Zeki Pakal ı n , Osmanl ı Tari h Deyimler i ve Terimleri Sözlüğü , c. 1 - 1 1 1 , lstanbul 1 983
Mual l im Cevdet , Mektep ve Medrese (hzr. Erdoğan Erüz) , Istanbul 1 988
Mustafa Akdağ , Türk Halkı n ı n D i rl ik ve Düzenl ik Kavgas ı (Celal i lsyanları) , Ankara 1 975
Mustafa Bi lge, l ik Osman l ı Medreseleri , Istanbul 1 984
1 58
Mustafa Isen , G elibolu lu Mustafa Ali , Anka ra 1 988
Mübahat S. Kütükoğ l� . " 1 869'da Faal i stanbul Medreseleri" , 1 . Ü .Tarih Enstitüsü Dergis i , S . 7-8 , I stanbul 1 977
Mübahat Küyel (Türker) , Üç Tehafüt �ak ım ından Felsefe ve Din I l işki leri , Ankara 1 956
Naima , Naima Tarih i , 1 -VI , lstanbul 1 280
Necati Öner, Klas ik Mant ık , Ankara 1 982
Nehemia Levtzian and John O. Vol l , (Ed . ) , Eighteenth- Century renewal and Reform ın Is lam, New York 1 987
N ihat Keklik, Islam Mant ık Tarih i ve Farabi Mant ığ ı , 1 - 1 1 , l stanbu l 1 969- 1 970
Nikola Rişer, Tatawuru' l-mant ıkı ' I-Arabi, (Arapça tre . Muhammed Mehran) Kah i re 1 985
Norman ltzkowitz , Ottoman Empire and lslamic Trad ition , London 1 972
Nureddin es-SabQni, Maturid iyye Akaidi (çev . Beki r Topaloğlu) , Istanbul 1 978
Orhan. Şaik Gökyay , Mol la Lütf i , Ankara 1 987
Osman Erg in , Türkiye Maarif Tarih i , I - IV , lstanbul 1 939
Osman Turan , Selçuklular Tar ih i ve Türk- ls lam Medeniyet i , l stanbul 1 969
15!}
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Türk C ihan Hakimiyeti Mefkuresi Tar ih i . Istanbul 1 980
Ömer R ıza Kehhale , Mu 'eemu' l -müe l l ifln . l l , Şam 1 957
Porphyrius , isagCıei, (Arapça tre . , Ebi Osman ed-D ı mışki , nşr . A . Fuat ei-Ahvani) Kah ire 1 952
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , isagCıei, (t re . H . Ra g ıp Atademir) Konya 1 948
Ramiz , Tezkire- i Ramiz , Süleymaniye Ktp . (Esad Efend i ) , nr . 3873
Raş it , Raş it Tari h i , 1 -V , lstanbul 1 282
Sal im , Tez kire-i Sal im , Dersaadet 1 31 5
Süleyman Hayri Bolay , Aristo Metafiz iğ i i l e Gazza li Metafiziğ in in Karş ı laşt ı rı lmas ı , lstanbul 1 980
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . , Felsefi Dokrin ler Sözlüğü , Istanbul 1 98 1
. . . . . . . . . . . . , E . Boutroux'da Zorunsuzluk Doktri n i , Istanbul 1 989
T.J .De Boer, ls lamda Felsefe Tarih i (t re . Yaşar Kutluay) , Ankara 1 960
Taşköprülü-zade , eş-Şakaiku' n -nu 'maniye (nşr . Ahmet Subhi Furat) , Istanbu l 1 985
. . . . . . . . . . . . , MevzCıatu ' l -u iCım (sd l . M üm in Çevik) , istanbu l 1 975
Thomas Naff and Roger Owen (Ed . ) , Stud ies ın E ighteenth Century is lamie H istory , London 1 977
1 60
Volta ire, Felsefe Söz lüğü (çev .Lütf i Ay) , 1 - 1 1 , l stanbul 1 977
. . . . . . . . . . . . . . . . . , X I I . Şarl ' ı n Tarih i (çev. N ihat S ı rr ı ) , i stanbul 1 989
W. Barthold , Is lam Medaniyet i Tarih i (çeviren M. Fuad Köprü lü) , Ankara 1 977
W. D . Ross, Aristoteles (çeviren Ahmet Ars lan) , lzmir 1 993
W. Montgomery Watt , Is lam Düşünces in in Teşekkül Devri (çev . Ethem Ruhi Fı ğlal ı ) , Ankara 1 981
Yirmisekiz Mehmet Çeleb i , Fransa Sefaretnamesi (hzr . Abdul lah Uçman) , Istanbul 1 975
Yücel Özkaya, XVI I I . Yüzyı lda Osmanl ı Kurumları ve Osmanl ı Toplum yaşant ıs ı , Ankara 1 985
1 61
EKLER
1 64
Ek ll (a)
Es'ad Efend i 'n in Fizika tercüme ve şerh in in Rag ıp Paşa Kütüphanesi 824 nurnarada kayıt l ı yazma nüshas ı n ı n i lk iki sahifes i . Bu çal ışmada biz im esas ald ığ ı mız bu nüshad ı r .
165
99 l (q) l l >13
-���i.f�t?.��· . �f!iifi��t;:!t:lrff$4' · . "�· . .. . . . '.': · " . . • . • ' l: . � • �;ll; . . . �j'fıJ'!� , :i . �·;}{f."(,_llfiıl. :/'�� � ' -.., I!J_1'.i '· ' :
· 'iBJ_�tt q_f,ft�r?-M&i� [email protected] 'ı.lli. y.��·�if���;;ji?:.l: .. . �- .. �.o/.:"-??'� �r� � · . ı.. • · r,�t� ' · · A't(;iJ!Aıl ,-,_:(�l!.!i!Jf;,�::_, , . . , , r-�,,, _ r.t w:.'!.1 -��:��·v-
·'?.i,;'f$�1'��PA��'�-��� ?if�f,(J!Ji1if1:.tJirl.#fifn�#JJ���ıt'�ir7� r'/?ft,'::tı�iiı#�;f!.;::,j&J�r;r("',i i'ı�_r;,.'l r )/fö�0{/1�;F�'-".:.f''!'Jin�r:,��1� :},r;,f?4':e�'Ci�""Jfr?'rr:rJ}V.��fıi! /.l{r11f'1/.'/P, .!i'/i('.i'f.� , i�fr?".Mtrı?;u,fl(tf �IIJ�t1/Ji'f1 • ,E • • �;,rp,?f'n,.�fl''�:,;.,nfi;ff , ,�y: � .(.',!1' �,?:r;n,fJ,n;;:,; '�-:-, yr�r, ':' ��y-;rfjl 1),1.1r:'"'!t:ı����f,,mli'P�r;1J!.!J,.'Jtt*/J�ılin�1 �1:1�•h1J�"?tf"if:;?�r�;r,;:r..,ı'",;"iiJ -,;.f,;_..� ;;y -=-�t1�t7?:'(� r.r(:? r17'((4,1,,-17(::, r-'Ji?IJ:/''; ,:.j � ·ff tJ ;i-1 çr {ır:7/' 11 K +'11tıfl" ':" :''*""�··
t " •., ' -1 · ..- �. M :, � , ..., _., ' , !/, !J..a�"'! ;r;'!""1 'Jpr;I':0:7 · '1 !i1'7-J1��.-.,f"'7rt)l');�! ,J'�,':'�!J��I?f";rr,io;-,/:tjÇ�'I('?!1����� '""' "', •7, :,:/.,Y'/�f,ç-1:-�,t;, ;,t;(r�rll,)iJçç;,
• � - • • • • ,. "' , , ' r . ,. :.r.:.,r:,;:· 'f:J,�;;,,�� ;;;, -=-,?-.� r;,;;i -::,ri ;-7i:?JII;r1y; ?.';;i: 1}'f.-;,Jir �-,11�;1 :r/f/:1 � �:�''!i . ..:-:fl(,n,/ft�)#t,-,!11f�1ı'lr�lfi,Jfj (,tf7_:-::��'1'.�.,;f1,nfrr?!-"'"i��r(f-()·r.f'.?.�rt -cl,t;/,1 /r�r;t! l''!i;lr'l:..?,. '.4ı 1�--rv;..r:f•t.7f1,f:ı;. ,r/J �;�;r;ı('�id,�:�� r;�,/p_r.ı,-7'?.·n,���fo ,.,M,rrf'.�t{';.:.. "'rt!f'li�r/?f�/}'ihrı:.. �,?'!i
• · 1 - • ı
.1{/r;)fl-:-r • .J,r;;.l.',�tM'f'(i}..t:!..:. 'i 'i;('·rı)Jt11 If ' ;;.. �:.,.�;.·-0Jı1':),;,a;,'i :.:,..ı:',V,t"""f':;l'"'l ;. li!2' . ,.. ,
Ek l l l (a)
Es'ad Efendi 'n in "şerhü ' l -enver" ad ıyla Arapça'ya çevirdiği ve şerhettiğ i Rag ıp Paşa Kütüphanesi 881 nurnarada kayıt l ı olan ve çal ışmamızda esas ald ığ ım ız mant ık'a ai t yazma nüshan ın i lk ik i sah ifes i .
1 67
Ek l l l (b)
168
Es'ad Efendi 'n in Haşiye ala lsbati ' I-Vacib adl ı yazma eserin in Süleymaniye Kütüphanesi Hacı ·Beş ir Ağa Bölümü 390 numarada kay ith nüshas ın ın i lk iki sahifes i .
1 69
1 70
1 71
1 72
�/J'-'�'�:l.J;J':.r:-.JGh�,:,�ı \�v-'�.)'..v �\;?�� ;\lJ'J.i.�'��t.�_ş:fl .. __,:.=._, �\1; �JJ iı)�\Jjı i,»��.....;.)�'Y'J(�'».:Ylr?�
��J�;tr.' ,_�\ Ö�'J:.tf:'Ü' ·�' ��� 1$\�\:.c �J; p��'Y'j\.S' �..,:,p�,J��J��.;)'��V'-tk\i'Jp�'·���� �.,.o �Yı..-,_, � d_,.), � .... '.) ı.S.ü\ � ��'00��,-:J;��\k_,� � ���:.ı��� ��,:p_, A.. \.,l 1.:}, \9Y\ �Jü�' l..c;�'.ı Sy'���t�)-.:,..l!v.
# •
����\;,yt,...��,j�l -��1,\_,'Jl.-�����J��I -�)t$ı'-'·��,_,�') � _,�.._, =.,.}:t� ı., ':.. '.1 \ { . _\\ • \,; .J �1 .·- '.1\ L '-� 1 · \4. 17. -"rr �� �-� �--�-�� �.)� .. ��j-6 �-1 4l L:) � �-' ��.\.J)_ - 1 - 1 � ' -� \'J': ._ . . . . V..:�A:�ie=-_� ue • >, 4 .. � j · j . ·Al \• " j �,J�·:(03\I.GD�! � � J!> L..; • cj��ç,; .�(��,-s�&.��-�tc ��, �'.kJ.Allj:\i �,, q.J�� ,� ,
Ek V (b)