· web viewkoz”a dönüşmüş, pazarlık konusu haline gelmişlerdir. İki rapor, her ne kadar...
TRANSCRIPT
İÇİNDEKİLERSUNU
§1. Giriş
§2. Suriye’deki Çatışmaların Arka Planı
§3. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçlar
A. Suçlar bakımından Roma Statüsü’nün değerlendirilmesi
B. Suriye ve Irak’ta işlenen suçların nitelendirilmesi
1. Suçların failleri ve azmettiricileri
1.1 ABD- İngiltere - Suudi Arabistan - Katar
1.2. Türkiye
1.2.1. Ulaşım ve Lojistik Destek
1.2.2 Silah Sevkiyatı
1.2.3. Petrol Kaçakçılığı
1.2.4. Tarihi Eser Kaçakçılığı
1.2.5. Türkiye’deki Göçmenlerin Durumu
2. Suçların Nitelikleri Ve Suçlara Dair Deliller
2.1. Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar
2.1.1. Savaş Suçu
2.1.2. İnsanlığa Karşı Suçlar
2.1.3. Savaş Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçların İşlendiğine Dair Deliller
2.1.3.1. Adam öldürme ve toplu katliamlar
2.1.3.2. Bir dine ve ırka mensup kişileri imha etme
2.1.3.3. Kimyasal silah kullanımı
2.1.3.4. Eğitim ve ibadet yerlerine yapılan saldırılar
2.1.3.5. Cinsel taciz ve tecavüz
1
2.1.3.6. Bombalardan zarar gören ve yağmalanan tarihi miraslar
2.2. Saldırı suçu
§4. Ülkemizde açılan davalar ve akıbetleri
1. Reyhanlı Katliamı- Er Utku Kalı Davası
2. Niğde Davası
3.Sarin Gazı Davası
4.MİT Tırları Davası- Can Dündar ve Erdem Gül Davası- Adana Casusluk Davası
5. Suruç Davası
6. Ankara Davası
7. IŞİD İddianamesi
§5. Sonuç
2
SUNU
Türkiye’de barıştan yana hukukçular ve Barış Derneği üyeleri olarak
2013 yılının Aralık ayında yayınladığımız Suriye Halkına Karşı İşlenen Savaş Suçları1 adlı raporun üzerinden geçen iki yılda, Ortadoğu’nun
bütününde; ancak bilhassa Suriye’de politik ve askeri tablo pek çok açıdan
değişti. Bu sebeple, “Suriye Halkına Karşı İşlenen Savaş Suçları 2” adlı,
öncekinin devamı niteliğinde yeni bir rapor yayınlama ihtiyacı ortaya çıkmış
bulunmakta. Elinizdeki rapor bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, Hukukta Sol
Tavır Derneği’nin katkısıyla kaleme alınmıştır.
Failler ve olaylar farklılık gösterse de, savunulan temel tezler iki
raporda da değişmemektedir. Raporların ikisi de Ortadoğu’da barışın ancak gericilik ve emperyalizm karşıtlığı ile mümkün olabileceğine işaret etmekte ve Suriye’ye dönük askeri ve politik anlamda bir emperyalist müdahalenin karşısında durmaktadır.
Öte yandan, her ne kadar ÖSO ve IŞİD birbirinden bağımsız örgütler
olarak anılıyor olsa da; bu rapor, önceki rapora ek olarak, IŞİD’i yaratan
karanlığın, ABD’nin, “komünizm tehdidine” karşı 1970’lerden bu yana
Ortadoğu’da “Yeşil Kuşak Projesi” ile sahaya sürdüğü El Kaide gibi
yapıların bir uzantısı olduğunu savunulmaktadır. Bu açıdan, El Kaide, ÖSO
ve IŞİD arasındaki geçişkenliğe vurgu yapılmaktadır.
Raporlarda fail olarak ÖSO ve IŞİD’e işaret edilse de, bu iki örgütün,
Ortadoğu’nun emperyalizmle uyumlu hale getirilmesi amacıyla, başta
ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere Suudi Arabistan, Katar,
Türkiye gibi ülkeler tarafından kullanıldığı esas alınmıştır. ÖSO ile başlayan
ve IŞİD’le ayyuka çıkan barbarlığın tam da emperyalizmin karanlığı olduğu
vurgusu her iki raporun ana hatlarını oluşturmaktadır.
Raporlar arasındaki farklılıklara değinecek olursak, ilk raporumuzda,
emperyalizmle ilişkisi herkesin malumu olan ÖSO ile saldırılara karşı “direnen” bir Suriye ağırlığını hissettirirken, bu rapor merkezine,
1 http://www.barisdernegi.org/files/suriye-halkina-karsi-islenen-savas-suclari_0.pdf
3
işbirliği ve uyum açısından emperyalizmle üstü örtük bağlantıları olan IŞİD’i ve uzlaşı kapılarını aralayan Suriye’yi ele almaktadır.
Yine ilk raporda ÖSO ile Türkiye- AKP arasındaki ilişkiye dair pek
çok delil sunulurken, bugün IŞİD ve AKP arasında neredeyse eşleşme, birlikte hareket etme hali ortaya çıkmıştır. Bu anlamda “ÖSO’ya yardım eden” Türkiye’den,“IŞİD’le birlikte hareket eden” bir Türkiye’ye geçiş
söz konusudur. Türkiye iki yıl önce karanlığın yanındayken, Suruç ve
Ankara katliamlarından anlaşılacağı üzere bugün karanlığın içindedir. Diğer
yandan, ilk raporda bahsedilen Suriyeli “misafirler” ise ikinci rapor hazırlanırken, uluslararası düzlemde AKP’nin elinde tuttuğu bir tür “koz”a dönüşmüş, pazarlık konusu haline gelmişlerdir.
İki rapor, her ne kadar uluslararası ceza hukuku kavramı olan “savaş
suçlarını” konu alsa da, Suriye’ye yönelik saldırıya ortak olan, saldırı ve insanlığa karşı suçlara her türlü desteği veren ülkelerin yargı mekanizmalarının bir bütün olarak, düzenden bağımsız olmadığını biliyoruz. Net olarak şunun da farkındayız ki, bu yargı mekanizmaları,
işlenen savaş suçlarını cezalandırmak bir yana, çoğunlukla bu suçları
kamuoyu önünde gözden düşürülmüş birkaç kişinin üzerine yıkarak veya
tamamen takipsiz bırakarak; gerçek sorumluları aklamak gibi bir misyonla
donatılmıştır. Bu açıdan, uluslararası ceza hukuku yargılamaları, savaşı
kazananların, kaybedenlere verdiği bir hukuki ders niteliğini
aşamamaktadır. Ancak “savaş suçları”, yıllarca süregelen mücadelenin sonucunda alınan tarihsel bir kazanımdır. Bu çerçevede,
bu kazanıma sahip çıkarak, insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanmasını
sağlamak, hukuki mücadelenin ötesinde, politik bir mücadeleyle
mümkündür.
Savaş suçlarını inceleyen raporumuz hem işlenen suçları kayda
geçirmek, hem de, gericilik ve emperyalizm karşıtı barış mücadelesinde bir
dayanak noktası olması hedefiyle kamuoyuna sunulmaktadır.
4
Önümüzdeki günlerde Suruç, Ankara, Paris, Beyrut, İstanbul’u ve daha nicelerini tekrar yaşamamak dileğiyle...
5
§1.GİRİŞ
IŞİD, kamuoyunun gündemine Ocak 2014'te Anbar'daki
çatışmalarda Felluce'yi ve Ramâdî'nin bir kısmını ve 10 Haziran 2014'te
Irak'ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirmesiyle2 keskin bir giriş yapmış
olsa da; aslında IŞİD’in kuruluşu 2003 Irak işgaline dayanmaktadır. İşlediği
suçlar ile artık herkesin tanıdığı IŞİD’in, Ortadoğu’da yarattığı ekonomik ve
politik değişim, IŞİD’in emperyalist devletler ile uyumlu olduğuna işaret
etmektedir. Kısaca açmak gerekirse, Suriye’de duvara çarpan Arap Baharı,
Mısır’da gittikçe radikalleşen Müslüman Kardeşler ve Libya’da iktidara
gelen El Kaide ile birlikte çöküşe geçmiş, projeyi yürüten ABD’nin itibarını
yerle bir etmişti. Bu yanıyla IŞİD’in, ABD’nin bölgesel politikalarına yeni bir
soluk aldırdığı söylenebilir.
ABD, Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlar nedeniyle uluslararası
kamuoyunca Ortadoğu’da istenmeyen güç iken, IŞİD’in yükselişiyle ile
birlikte, yeniden aranan bir aktör haline geldi. Nitekim IŞİD’e karşı, ABD
merkezli bir savunma birlikteliği bile gündeme geldi. Özellikle IŞİD yalnızca
Müslüman ülkelerde değil; Belçika, Fransa, Avustralya ve Almanya’da da
örgütlenmesi ve bu ülkelerde de oldukça güçlü olması; IŞİD’i, Avrupa’nın
da yakından hissettiği bir tehlike haline getirmiş ve uluslararası
kamuoyunun “ortak düşmana” karşı birlikte hareket etme zorunluluğunu
doğurmuştur. Bu anlamda Rusya ve ABD arasındaki gerilime yeni bir boyut
kazandırmıştır.
Diğer yandan, IŞİD’in “aşırılığı”, bugüne kadar bölgede faaliyet
yürüten El Kaide, Suriye uzantısı El Nusra ve ÖSO gibi örgütleri toplumsal
algıda daha “ılımlı” bir çizgiye çekmiştir. Keza, IŞİD’e karşı tampon bölge
oluşturulması ve El Nusra ile ÖSO’nun tampon bölgeye yerleştirilmesi bile
tartışılabilir hale bile gelmiştir.
ABD’nin Irak’tan çekilmesine paralel olarak, bölgede Şiiler yeniden
güçlenmeye başlamıştı. IŞİD’in ortaya çıkışı Irak’ın dengelerini ve özellikle
2 http://www.hurriyet.com.tr/isid-musulda-kontrolu-ele-gecirdi-26581252
6
Kürt hareketinin konumlanışını değiştirdi. Maliki’nin alaşağı edilmesini
sağlayan IŞİD, ülkenin bölünebilmesinin de önünü açtı. Suriye Kürtleri
Esad’a; ancak daha fazla ABD’ye mesafeli dururken, IŞİD’e karşı savunma
paktında ABD ile yakınlaşmıştır.
IŞİD, Suriye’de çöken Arap Baharı projesinden sonra, ABD’nin bölge
planlarına devam edebilmesi için yeni bir konjonktür yaratmış, ötesinde
enerji de vermiştir.
Türkiye iç politikası açısından ise, AKP, Suriye ile savaş
propagandası yaparak muhalefetten de destek toplamış ve kendi tabanını
konsolide etme yeteneğini arttırmıştır. Diğer bir taraftansa, IŞİD’le kurulan
kanlı pazarlık masasından Türkiye’ye yüklü miktarda sermaye aktarıldığı
göz önüne alınmalıdır. Bu sermaye, küresel iktisadi kriz karşısında ülkenin
ekonomik zaaflarının üzerini örtmüş, yeni pazar imkânları yaratmıştır.
Tüm bu gelişmeler ışığında, IŞİD’in Ankara ve Suruç’ta katliamlar
yaptığı; MİT tırları ile IŞİD’e silah taşındığı; IŞİD petrolünün AKP’nin
tankerleri ile Türkiye’ye sokulduğu ve Koç Holding rafinelerinden piyasaya
sürüldüğü; İzmir’den, Bodrum’dan çıkan botların Suriyelileri ölüme taşıdığı
bir Türkiye’de, emperyalizmin yarattığı karanlık ve gericilik karşında barış
mücadelesini sürdürmek acil bir görev haline gelmiştir.
Barış mücadelesine direnç kazandırmanın yolu ise, öncelikle,
savaşın nasıl ortaya çıktığını anlamak ve emperyalist ilişkileri açığa
çıkarmaktan geçmektedir. Üstelik IŞİD’in işlediği suçlar ve onun yukarıda
sözü edilen ülkelerle; ama özellikle Türkiye ile olan ortaklığına dair de
birçok delil ve belge günbegün su yüzüne çıkmaktadır.
Raporda işlenen suçlara dair belge ve delilleri anlamlandırmak için,
özel olarak, Suriye’nin etnik, mezhepsel, ekonomi- politik yapısını,
çatışmaların arka planını, IŞİD’in uluslararası bağlantılarını daha fazla
açmak gerekmektedir. Raporda okuduğunuz giriş kısmından sonra IŞİD’in
işlediği suçların uluslararası ceza hukuku açısından anlamına
7
değinilmekte, bu suçlara ilişkin belgeler sunularak, IŞİD’in bizzat içinde
olduğu veya dolaylı olarak onunla temas eden davalar incelenmektedir.
§2. Suriye’de Yaşanan Çatışmaların Arka Planı
Türkiye, Irak, Lübnan, Ürdün ve İsrail’e komşu ve 22,85 milyon
nüfusa sahip olan Suriye’de, nüfusun çoğunluğunu Sünni Araplar
oluşturmaktadır. Ülkede bulunan azınlıklar nüfusu ise Alevi Araplar, Şii
Araplar, Hıristiyanlar, Kürtler, Ermeniler ve Dürzîleri kapsamaktadır.
1946 yılında her ne kadar Fransa’dan bağımsızlığını ilan etmiş olsa
da, Suriye, 1971’de dönemin Savunma Bakanı Hafız El- Esad’ın “Düzeltme
Hareketi” adı altında yaptığı darbeye kadar istikrarlı bir devlet yapısına
sahip olamamıştır.
Hafız El- Esad, 1953’te kurulan BAAS (Arap Sosyalit Diriliş Partisi)
üyesiydi. BAAS sosyalizan bir Arap devleti kurmayı hedefliyor; tabanı ise
kentli ve batı eğitimli bir kesime dayanıyordu. BAAS 1963’te iktidarı ele
geçirdikten sonra, 1965’te 100 şirketi millileştirdi ve büyük toprak
sahiplerinin topraklarına el koyup halka dağıttı. Ertesi yıl etkin ailelerin
fertleri devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Yeni rejim köylüler, kasabalılar
ile orta sınıf kentliler (öğretmenler, memurlar ve üniversite öğrencileri)
arasında bir ittifak kurarak kendi siyasal seçkinlerini yarattı.3
Hafız El-Esad’ın alevi olması nedeniyle, Suriye’nin laik olması ayrı
bir önem taşıyordu onun için. Ancak bir yandan hukukta da laik
düzenlemeler yaparken, diğer yandan ise İslamcıları ürkütmemek için
anayasada yer alan “Cumhurbaşkanı Müslüman olmak zorundadır ifadesini
kaldırmıyordu. Parti yönetiminde ise tüm azınlıklardan kişiler bulunuyordu.
İsrail ile arasında olan çatışmalar karşısında ise, Sovyetler Birliği’yle
işbirliği halindeydi.
1945 yılında dağınık haldeki islami cemiyet ve derneklerin bir araya
gelmesiyle kurulan Suriye İhvan’ı (Suriye Müslüman Kardeşler) ise BAAS 3 Taştekin, F. (2015) Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal. İstanbul: İletişim Yayınları sf. 29
8
rejiminin karşısında radikal İslamcı bir yapıydı. Sünni bir birliği temsil
ediyordu. 1970’lerde gittikçe güçlenmiş ve neredeyse iktidarı ele geçirecek
güce ulaşmıştı. Esad devrilmek üzereydi. İhvan, Suriye’yi Esad’ın
sapkınlığından ancak kutsal bir cihadın kurtarabileceğini söylüyor ve
Alevileri kâfirlikle suçluyordu. BAAS rejimi yeni bir yasa çıkararak İhvan
üyesi olan herkese ölüm cezası verdi. Oldukça kanlı geçen günlerden
sonra İhvan’ın gücü kırılmış ve pek çok İhvan üyesi Türkiye, Mısır, Suudi
Arabistan, Katar ve Irak gibi ülkelere kaçmak zorunda kalmıştı.
Ancak Suriye’de kalan az sayıda İhvan üyelerine dış destek
bitmiyordu. 1980’li yıllarda, Suriye İhvan’ı yeniden güçlendi. Üye sayısı 10
bine kadar yükseldi ve Militanların bini silahlıydı. Bu dönemde Irak
hükümetiyle temaslarını yoğunlaştırarak, Irak ile 1979-1980'de Bağdat
yönetimi desteklemeye başladılar. Üstelik ABD ordu istihbaratının (DIA)
1982 tarihli bir raporu, Türkiye'nin 12 Eylül'den hemen sonra Suriye'ye
yönelik kanlı bir plana örtülü desteğini de ortaya çıkarttı. Raporda Suriye
Müslüman Kardeşler örgütünün, bir darbeye zemin hazırlamak amacıyla
Hama'da başlattığı ayaklanmaya katılan silahlı militanların, ülkeye
sızdıkları ana rotalardan birinin de Türkiye olduğu belirtiliyor.
Raporda Müslüman Kardeşler'in 1981 başında bir darbe planı
yaptığı, örgütün sürgündeki liderliğinin bir yandan ülke çapında isyan
başlatırken, diğer yandan örgütle işbirliği yapan bir grup Esad karşıtı Alevi
subayın hükümeti bir darbeyle devirmesini planlandığı anlatılıyor. Hafız
Esad'ın darbe planını 1982 başında öğrenerek Müslüman Kardeşler'e
yönelik operasyonlarını sıklaştırdığını söyleyen rapor, örgütün buna karşın
2 Şubat 1982'de Hama isyanını başlattığını kaydediyor.
Aynı günlerde binlerce Suriye askerinin taraf değiştirdiği,
Lazkiye'deki bir deniz üssünün ele geçirildiği, Humus, Lazkiye ve Halep'te
genel grev ilan edildiği gibi iddialar da propaganda ediliyor. ABD ordu
istihbaratı raporunda ise, “Propagandanın aksine Suriye'deki ayaklanma,
Şam'daki bazı bombalı eylemler dışında, hiçbir zaman Hama'nın dışına
9
hiçbir zaman sıçramadı” diyor.4 Hafız Esad, dış destekli darbe girişimini
püskürtmeyi başardı ve Suriye İhvan’ı/Müslüman Kardeşler bir kez daha
geri çekildi. Hafız El Esad yeniden güçlenmişti.
Sonraki yıllarda liderleri, örgütü Londra’dan yönetmeye devam etse
de, geride kalan İhvan üyeleri şiddet içeren İslam savunusundan
vazgeçmişlerdi.
10 Haziran 2000’de Hafız El Esad’ın ölmesinden sonra, Londra’da
tıp eğitimi alan oğlu Beşar El Esad %97 oy alarak iktidara geldi. Esad’ın
gelişi ülkede büyük bir değişim beklentisi yaratmıştı. Her anlamda
uzlaşmacı olan ve daha yumuşak bir döneme geçileceğine işaret eden
Beşar El Esad, birlik çağrısı yapıyordu. Oğul Esad, yurt dışındaki Suriye
İhvan’ı üyelerinin ülkeye girişine izin vermiş, hapistekilerin de bırakılmasını
sağlamıştı ancak bu kişilerin ülkedeki herhangi bir siyasi örgüte katılmaları
yasaktı. Sonraları, ÖSO’nun çıkmasıyla birlikte, ABD ile Suriye arasındaki
anlaşma müzakerelerinin bir başlığını da Suriye İhvan’ın yeniden
örgütlenmesine izin verilmesi olacaktı.
Özel sektörün gelişmesini isteyen Esad, neoliberal bir politikayı
savunuyordu. Ancak BAAS partisinde, bu politikalara karşı ciddi bir direniş
vardı. Esad arkasındaki desteği kesmeden, eski kadroların hepsini tasfiye
etmeye çalışıyordu. Suriye için ise neoliberal politikalara geçiş sancılıydı,
ama uygulanmaya devam ediyordu. Halkın büyük bir kısmında bu
politikalar rahatsızlık yaratıyor ve yoksullaşma ise giderek artıyordu.
ABD yönetimi, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Suriye’yi de
“şer eksenine” dâhil etti. ABD, Suriye’yi, Irak’taki terörist gruplara destek
vermek ve Irak’ı istikrarsızlaştırmak ile suçladı ve ABD yönetimi, Bush
döneminde birkaç kez de Suriye’yi tehdit etti. Ancak Suriye’yi “diplomatik
yollarla yola getirme” politikasından da hiç vazgeçmedi.5 Özellikle AKP ile
4 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/turkiye-suriyeye-30-yil-once-de-aynisini-yapmis-haberi-84767
5 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriye-fransiz-egemenligindenkararsiz-isbirligine-haberi-40783
10
yakın ilişki içinde olan Esad yönetimi, AKP ile yüzünü batı politikalarına
çeviriyordu.
Yine de Suriye, emperyalizmin bölgesel hedeflerine uyumluluk
göstermedi. Filistin ve Lübnan üzerinde oldukça yüksek bir siyasi etkinliği
olan Suriye, Golan Tepeleri sorunuyla birlikte özellikle İsrail’le ciddi sorunlar
yaşamıştı, bu gerilim asla geçmedi. İran ve Rusya ile kurduğu müttefik
ilişkisi Suriye’nin bölgedeki pozisyonunu özetliyordu. ABD, Suriye’yi yanına
çekmek için bu ittifakı bozmaya da çalışıyordu. Bu sebeple, İsrail ve Suriye
arasındaki Golan Tepeleri sorununu da çözmek için arabuluculuk
yapıyordu. İsrail'den yayın yapan Yedioth Ahronot (YA) gazetesi, 2011
yılının Ocak ayında, ABD aracılığıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, İsrail
Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Golan Tepeleri'ni 1967 sınırlarına
uygun şekilde boşaltmaları karşılığında, Suriye'den İran ve Hizbullah ile
bağlarını kopartmasını teklif ettiğini yazdı. Bu ilişkide Türkiye’nin rolü ise,
"Arap baharı"na kadar olan süre boyunca, Esad yönetimini direniş
ekseninden çıkartıp daha piyasacı ve Batı'ya entegre bir siyaset izlemeye
ikna etmeye çalışmaydı ve bazı alanlarda Suriye yönetiminin zaafları
nedeniyle gerçekten de yol almıştı.6
Avrupa devletlerinin Rusya’nın doğalgaz hâkimiyetini azaltmak
amacıyla Katar’la yapılmayı istedikleri doğalgaz anlaşmasında, coğrafi
konumunu kullanan Suriye, Rusya lehine anlaşmaya engel oldu. Bu durum,
Suriye’yi bir kez daha hedef haline getirdi. Hürmüz Boğazı üzerinde Suudi
Arabistan ve İran arasında süren gerilimin bir noktası da yine Suriye’yi
ilgilendirmekteydi.
Esad, Sovyetler Birliği’nden arda kalan ülkelerin emperyalizm ile
uyumlu hale getirme projesi olan Arap Baharı’nın, Suriye’ye sıçramasına
engel olamadı. 15 Mart 2011 tarihinde Deraa kentinde başlayan ilk
eylemler karşısında Esad, Kürtlere vatandaşlık sözü verdi. Başka bir
deyişle 48 yıllık olağanüstü durumu kaldırma kararı aldı. Eylemcilere ateş 6 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/israil-suriyeye-ahlaksiz-teklifte-mi-bulundu-haberi-60865
11
açılması emri vermemiş olmasına rağmen sorumluluk Esad’a yüklendi.
Esad, eylemcileri sakinleştirmek için anayasal değişikliği içeren bir
referandumu gerçekleştirdi ve değişiklik kabul edildi.
Ancak muhalefete sürekli ekonomik yardım ve para sağlanıyordu.
Silahlı çatışmalar Özgür Suriye Ordusu tarafından yürütülüyordu. Suriye
Ulusal Konseyi, ayrı bir yönetim olarak Türkiye gibi ülkelerde örgütleniyor
ve Batı'dan destek alıyordu. Washington Post gazetesinde yayımlanan
haberde, Suudi Arabistan ve Katar tarafından finanse edilen Suriye’deki
silahlanma sürecinin ABD tarafından kontrol edildiğini belirtiyordu.7
Türkiye Suriye’de gerçekleşen savaşın içindeydi. Emekli CIA
operasyon şefi Philip Giraldi’nin ve emekli NSA üst düzey yöneticisi
Thomas Drake’in de aralarında olduğu 12 emekli ajanın imzası bulunan ve
Obama’ya sunulduğu Rusya tarafından da teyit edilen mektupta, “13-14
Ağustos 2013 tarihlerinde, Batı destekli muhalif güçlerin Türkiye’de,
Suriye’ye yönelik büyük ve gayrinizami bir askeri kalkışma için geniş çaplı
hazırlıklara başladıklarını öğrendik” yazıyordu.
Üst düzey muhalif askeri komutanlarla Katar, Türkiye ve ABD
istihbarat uzmanları arasındaki ilk görüşmeler, Antakya’da eskiden Türk
ordusuna ait olan ve daha sonra, ÖSO ve onun destekçileri tarafından
komuta merkezi olarak kullanılan bir askeri karargâhta yapıldı. Türkiye
savaşın tam ortasındaydı, ÖSO gerçekleştirdiği katliamları Hatay’dan
yönetiyordu. Türkiye’deki kamplar ÖSO’nun merkezi olmuştu. ÖSO silah
yardımı, sağlanan lojistik destek, kaynak aktarımı sayesinde gittikçe
güçlendi. Batı medyası ise Esad’ı diktatör, SUK’u ve ÖSO’yu “barışçıl
eylemler yapan muhalefet” olarak tanımlıyordu; ancak Suriye, halkı ve
ordusuyla direndi.
ÖSO’nun hiç de barışçıl bir örgüt olmadığı ise, kısa sürede
belgeleriyle birlikte ortaya çıktı. Suriye ordusunun yaptığı iddia edilen
7 Fehim Taştekin, “Hulu faciasına giden yoldaki fecaat” başlıklı yazı.
12
birçok katliamın, aslında ÖSO tarafından yapıldığı alternatif medya
sayesinde ortaya çıkartıldı.
Diğer yandan, Arap Baharı’nın yaşandığı Libya, Tunus ve Mısır’da
da işler beklendiği gibi gitmedi. Müslüman Kardeşler’in veya El Kaide’nin
iktidara gelmesşnden hemen sonra radikal İslamcı oldukları açığa çıktı.
Getirdikleri “bahar” kısa sürede pek çok açıdan kâbusa döndü. ABD’nin ve
NATO’nun bu ülkelere yaptığı müdahalelerden sonra ortaya çıkan kaos
Arap Baharı projesinin çökmesine sebep oldu. Arap Baharı ile itibarı
sarsılan emperyalizmin imdadına ise IŞİD yetişti.
Peki IŞİD nasıl ortaya çıktı? Ocak 2014'te Anbar'daki çatışmalarda
Felluce'yi ve Ramâdî'nin bir kısmını ve 10 Haziran 2014'te Irak'ın ikinci
büyük kenti Musul’u ele geçirmesiyle adını duyduğumuz IŞİD aslında
oldukça eski bir örgüt.
IŞİD’in kökleri, öne sürülen diğer isimleri ile “İslam Devleti”, “DAEŞ,
DA’İŞ, DEAŞ”ın, Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği 2003 yılına dayanmaktadır.
2003 yılında küçük bir grupken, 2004 yılında El-Kaide’ye bağlanarak Irak
El-Kaidesi adını alan örgüt, Suriye’ye dönük emperyalist destekli
saldırganlığın başlamasıyla birlikte Halep’te de örgütlenmeye başladı.8
Ortadoğu ve Afrika’da Müslüman Kardeşler projesinin çökmesi ve
Özgür Suriye Ordusu’nun da başarısızlığa uğramasıyla IŞİD adını alarak
El-Kaide’den ayrıldı ve bölgede hâkimiyeti ele geçirmeye başladı. Özgür
Suriye Ordusu’ndan geçen militanlar ve komutanlarla birlikte 2012’den
itibaren üye sayısını ikiye katlayan IŞİD’in bugün 30.000’den fazla üyesi
olduğu düşünülüyor.9 Örgüt, içinden geçtiğimiz dönemde özellikleSuriye ve
Irak’ın kuzey bölgelerinde faaliyet göstermekle birlikte. Lübnan'da,
Ürdün'de, Ayrıca Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya'da da faaliyet
yürütüyorlar.
8 http://www.hurriyet.com.tr/her-sey/29600590.asp
9 http://edition.cnn.com/2015/01/14/world/isis-everything-you-need-to-know/
13
IŞİD’e, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Tunus, Libya ve Katar gibi
Müslüman ülkelerden katılım oldukça fazla. Ancak bir o kadar da Fransa,
İngiltere, Belçika, Almanya, Avustralya ve Avusturya’dan katılım var.
Örneğin; Avrupa Birliği Adalet, Tüketim ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu
Başkanı Vera Jourova, Fransız gazetesi Le Figaro’da yayınlanan
raporunda, IŞİD’e katılan 5.000-6.000 arası Avrupalı militan olduğunu ve
bunun 1.450’sinin Fransız olduğunu iddia etti.10 ABD, İngiltere, Avustralya
ve Kanada’dan da çoğu kadın olan üniversite öğrencilerinin örgüte katıldığı
biliniyor.11 Doğrudan IŞİD’e katılan militanların yanı sıra, bugün 18 farklı
ülkeden 30’a yakın küçük ve orta ölçekli grup IŞİD’e katıldıklarını ilan etmiş
durumda.12
Suriye ve Irak’ta irili ufaklı pek çok örgüt olduğu düşünülürse,
militanların örgütler arası geçişini de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle
Özgür Suriye Ordusu militanlarının birçoğu IŞİD’e geçmiş durumda.13 Her
ne kadar eski CIA şefi Petraeus, IŞİD’e karşı El-Nusra’yı kullanmayı
önermiş olsa da, yine birçok El-Nusra militanının IŞİD’e geçtiği biliniyor.14
IŞID’e karşı çoğu kez El-Nusra’nın desteklenmesi veya tampon bölge
oluşturulup o bölgeye Özgür Suriye Ordusu’nun yerleştirilmesi gerektiği
beyan ediliyor. Halbuki bu, IŞİD, El-Nusra ve ÖSO arasındaki geçişkenlik
göz önüne alındığında, çok da masum olmayan bir strateji olarak göze
çarpıyor.
IŞİD’in Müslüman ülkelerden, Avrupa’dan veya diğer örgütlerden
kayda değer sayıda militan çekmesinin en önemli sebebinin, mali gücü.
Irak Parlamentosunun yaptığı araştırmaya göre, örgütün ana gelir
kalemleri arasında şunlar bulunmaktadır: Petrol kaçakçılığı, “vergi” adı 10 http://www.rt.com/news/249261-europeans-isis-syria-commissioner/11 http://www.theguardian.com/membership/2015/jul/27/guardian-live-why-do-young-women-want-to-join-islamic-state12 http://www.nytimes.com/interactive/2015/05/21/world/middleeast/how-isis-expands.html?_r=113 http://ydh.com.tr/HD13002_oso-suriye-nin-dogusunda-isid-e-biat-ediyor.html14 http://haber.sol.org.tr/dunya/guney-cephesindeki-nusracilar-osoya-geciyor-117628
14
altında toplanan paralar, “koruma parası” altında alınan haraçlar, örgüt
sempatizanlarının yaptığı bağışlar, fidye, yağma yoluyla ele geçirilen
kaynaklar ve “zekât”.15 Bu çerçevede, IŞİD’in kontrol ettiği mali kaynakların
sanıldığından daha büyük olduğunu görmek hiç de zor değil.
IŞİD, geçtiğimiz Ocak ayında 2015 yılı için 2 milyar dolarlık bir bütçe
açıklamıştı. Örgüt, yalnızca Musul’u ele geçirdikten sonra Irak Merkez
Bankası’na ait 432 milyon dolara el koymuştu.16
Bölgeyi ziyaret eden Brookings Doha Center dış politika görevlisi ve
Irak Enerji Enstitüsü’nün yöneticisi Luay el Hatib, Irak’ta IŞİD kontrolündeki
topraklarda günde 25 ila 40 bin varil petrol elde edildiğini ve karaborsada
bu petrolün değerinin 1,2 milyon dolar olduğunu belirtiyor.17 IŞİD’in ne
kadar geliri olduğu tam olarak tespit edilemese de, ortalama rakamlar bile
örgütün yönettiği kaçakçılığın boyutlarını gözler önüne seriyor.
Ayrıca, IŞİD'in petrol ticaretini yürüten komutanı Ebu Sayyaf’ın
ölümünden sonra, üzerinden çıkan flaş bellekte yer alan bilgiye göre,
yalnızca El-Nabuk'taki tarihi eserlerden elde edilen gelir 36 milyon dolar.18
IŞİD ayrıca ele geçirdiği bölgelerde perakende mağazalarından
ayda 2 dolar civarında vergi aldığı ve “Suriyeli bir aktiviste göre, IŞİD'in
önümüzdeki günlerde ele geçirdiği bölgelerde elektrik ve su tüketimi için
fatura kesmeye başlayacağı” iddia ediliyor.19
IŞİD’in isminin içinde yer alan “devlet” sözcüğünden de anlaşılacağı
üzere, örgüt işgal ettiği şehirlerde kendi düzenini kurmaya çalışıyor. Bunun
için de çeşitli bakanlıklar kuruyor, ele geçirdiği bölgelere vali atıyor. Hatta
15 http://haber.sol.org.tr/dunya/iside-69-milyar-para-transfer-edildi-12482516 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-2015-yili-butcesini-acikladi-2-milyar-dolar-10455417 http://www.brookings.edu/research/interviews/2014/09/27-isis-oil-funds-terror-alkhatteeb
18 http://haber.sol.org.tr/dunya/tarihi-eser-kacakciligi-isidin-ikinci-buyuk-gelir-kaynagi-118445 19 http://www.hurriyet.com.tr/isid-teror-orgutunun-gunluk-geliri-5-milyon-dolara-ulasiyor-27255955
15
örgüt kendi yargı sistemine dahi sahip. Esirleri veya kendi “halkını”
yargılayarak hüküm veriyor ve bunları uygulamaya koyuyor. Bunun
yanında, örgüt vergilendirme sistemi de yürütüyor. IŞİD, kontrolündeki
bölgede yaşayan 8.000.000 insandan düzenli olarak “vergi” topluyor. Bu
gelirler sayesinde örgüt on binlerce savaşçısına aylık 300 ile 2000 dolar
arasında maaş ödüyor.20
IŞİD gerek hiyerarşik yapısı, gerek mali, gücü gerek silahlı
kuvvetleriyle her anlamda bir örgüt yapılanmasından fazlasını temsil ediyor
ve düzenli ordularla boy ölçüşebilecek savaşabilme kabiliyetine sahip.
Daha açık ifade edilirse, bu durum örgütün çok kolay suç işleyebilmesini
sağlıyor.
§3. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçlar
IŞİD’in Suriye ve Irak’ta pek çok suç işlediği biliniyor. Özellikle
sosyal medyada Hollywood tarzı bir propaganda yürüten IŞİD, bugüne
kadar aralarında doktorların, savaş esirlerinin, gazetecilerin ve LGBTİ
bireylerin de bulunduğu pek çok sivili vahşice öldürerek, katliamların
görüntülerini Youtube hesaplarından yayınladı.
Kısaca değinmek gerekirse, IŞİD’in Ezidi Kürtleri’ne yönelik
gerçekleştirdiği katliam, Palmira antik kentini yok etme, insanları
köleleştirme, işgal ettiği şehirleri yağmalama, insan ticareti yapma,
kadınları seks işçiliğine zorlama, cinsel saldırı, tecavüz ve 15 yaş altındaki
çocukları silahlı çatışmalarda kullanma gibi pek çok fiili işlediğine dair
birçok delil var.
A. IŞİD’in İşlediği Suçlar Bakımından Roma Statüsü’nün Değerlendirilmesi
İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkan savaş, zaman içinde yazılı ve
yazılı olmayan kurallar geliştirmiştir. Ancak bu kurallara dayanılarak
yargılama yapılabilmesi 20.yy’da başlamıştır.
20 http://t24.com.tr/haber/isidin-gelir-kaynaklari-neler,315387
16
Savaş hukuku başlığında, zaman içerisinde örf ve adet hukuku
kurallarına dayanılarak, Nürnberg Mahkemesi, Tokyo Mahkemesi kuruldu.
Geriye dönük yargılama yapabilen bu ceza mahkemelerine son olarak ise,
BM Güvenlik Konseyi’nin 7. Bölüm kararı ile kurulan Ruanda Ceza
Mahkemesi eklendi.
Öte yandan, bugün anladığımız anlamda bir uluslararası ceza
hukukunun oluşumu ise, 17.07.1998 tarihinde Uluslararası Ceza
Mahkemesi’nin kurucu statüsü olarak kabul edilen Roma Statüsü'nün BM
tarafından kabul edilmesi ile gerçekleşti.
Roma Statüsü, savaş zamanı devlet yetkililerinin gerçekleştirdiği ve
bugüne kadar örf ve adet hukukuyla suç olarak benimsenen fiilleri yazılı
olarak düzenleyerek bunların nasıl kovuşturulacağına açıklık getirmiştir.
Roma Statüsü'nün 5, 6, 7 ve 8. maddesi devlet sorumluları tarafından
işlenebilecek en ağır suçlar olan soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş
suçları ve saldırı suçlarını içermektedir.21
Roma Statüsü'nün birçok devlet tarafından imzalanması ve bunun
sonucunda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin oluşturulması, örf ve adet
hukuku olarak gelişen savaş hukuku açısından bir ilerleme olarak kabul
edilmelidir. Ne var ki, Mahkeme’nin yetkileri sınırlıdır; ancak statüyü
usulüne uygun olarak kabul eden devletlerin yetkilerinin kişisel
sorumluluğuna giderek yargılayabilmektedir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Statü'ye taraf olmayan ABD,
Rusya, Çin, İsrail, İran, Irak, Hindistan, Türkiye gibi ülkeleri22 ise, eğer
uluslararası barış ve güvenliği tehdit veya ihlal ederlerse; BM Güvenlik
Konseyi’nin 7. Bölüm ışığında aldığı karar sonucu, Mahkeme’de
yargılanabilmeleri istisnai olarak, mümkün hale geliyor. Ancak, BM
Güvenlik Konseyi’nde zaten, Statü'ye taraf olmayan ABD, Çin ve Rusya’nın
olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Bu açıdan ABD ile müttefik olan
21 https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/mevzuat_CDRS.htm22 http://www.ucmk.org.tr/dosya/Yayin/101SorudaUcm.pdf
17
AKP’nin, ABD'nin çıkarlarına aykırı hareket etmediği sürece Mahkeme’de
yargılanmayacağı da açıktır.
B. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçların Nitelendirilmesi
Roma Statüsü’nde yer alan soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş
suçları ve saldırı suçları, doğası gereği birbirleri ile sıkı ilişki içindedir ve
birbirlerini tetiklemektedir. Her biri IŞİD tarafından işlenen bu suçların
delilleri basında sık sık yer almaktadır. IŞİD bugün bu suçları işlemeye de
devam etmektedir.
1. Suçların Failleri ve Azmettiricileri
Suriye ve Irak’ta işlenen suçların faili olarak doğrudan IŞİD’i
göstermek için yeterince delil bulunmaktadır.
Ancak bu noktada önemsenmesi gereken diğer husus ise şudur:
ABD, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkeler yaptıkları para
ve silah yardımlarıyla, kendi ülkelerinde bu kişileri barındırmak ve eğitmek
suretiyle saldırı suçunun failleridir.
IŞİD’in militan sayısı ve finansal gücü düşünüldüğünde, bu örgütün
sıradan bir El-Kaide uzantısı olmadığı açıktır. Ortadoğu’nun Musul da dahil
olmak üzere, önemli petrol rezervlerini tek tek ele geçirdi. Ortadoğu’nun
tarihi eser kaçakçılığı ondan soruluyor. Dünyanın her tarafında örgütleniyor
ve militan topluyor. Kaçakçılıktan elde ettiği kayıt dışı parayı kolaylıkla legal
hale getiriyor. Tüm bunlar IŞİD’in ortaçağ karanlığından daha fazla şey
vaat ettiği anlamına geliyor.
Ancak belki de daha önemlisi, IŞİD’in siyasal olarak bölgede neden
olduğu gelişmelerin hangi ülkelerin çıkarına olduğu sorusuyla ulaşacağımız
yanıtlar olacak. Örnek olsun, Irak Başkanı Maliki, Ramadi’nin IŞİD’in eline
geçmesinden önce Şii milisleri göreve çağırmasına ABD’nin karşı çıktığı,
hatta Maliki’ye istifa etmesi yönünde baskı uyguladığı biliniyor.23 O günlerde
23 http://haber.sol.org.tr/dunya/abd-ramadinin-isidin-eline-gecmesine-goz-mu-yumdu-116960
18
ABD yönetimi, Maliki görevini bırakmadığı sürece IŞİD’e müdahale
etmeyeceğini açıkça duyurmuştu.24
Kısacası, IŞİD’in sahip olduğu mali ve örgütsel güç göz önüne
alındığında, başta ABD olmak üzere, birçok devletin doğrudan veya dolaylı
olarak IŞİD’le bağlantısı olduğu ortaya çıkıyor. Aşağıda bunları açmaya
çalışacağız.
1.1. ABD- İngiltere - Suudi Arabistan - Katar
IŞİD’in şu anki gücüne ulaşmasında başka devletlerin rolü olduğuna
dair iddialar, pek çok kez dile getirildi. Örneğin, ABD’li General Michael
Flynn de IŞİD’i ABD’nin yarattığını ifade etti.25
ABD’deki Judicial Watch isimli muhafazakâr bir kuruluş, Bilgi
Edinme Yasası kapsamında, 2012 yılında yazılan askeri istihbarat örgütü
Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın (DIA) raporlarını talep etti. Kuruluş,
“oldukça redakte edilmiş” raporu elde etmeyi başardı. Muhafazakâr yayın
kuruluşlarından Fox News raporun önemli kısımlarını yayınladı. Raporda,
El Kaide’nin en başından beri Suriye muhalefetine destek verdiğine dikkat
çekiliyordu. IŞİD’in öncülü Irak El Kaidesi’nin, Suriye’de “Nusra Ordusu”
ismi altında çok sayıda operasyon yaptığını da belirtiliyor. Ve rapor, bu
“muhalefet destekçilerini” sıralıyor: Batı ülkeleri, Körfez ülkeleri ve
Türkiye!26
Diğer taraftansa, Hizbullah lideri Nasrallah ABD’nin Suudi Arabistan
ve Türkiye’yi kullanarak Ortadoğu’nun siyasi ve fiziki haritasını değiştirmeyi
amaçladığını savundu.27
24 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/abd-maliki-gitmezse-iside-mudahale-yok-haberi-93834
25 http://rickwells.us/former-dia-director-gen-flynn-says-obama-created-isis-supposedly-to-overthrow-syrian-government/26 http://haber.sol.org.tr/dunya/reuters-haberindeki-eksik-abd-isidi-nasil-besledi-ramadi-nasil-dustu-11739327 http://haber.sol.org.tr/dunya/nasrallah-vasington-ve-ankara-bolgeyi-parcalamak-icin-isidi-kullaniyor-126333
19
Örnekler bununla sınırlı kalmıyor: Nafeez Ahmed, Middle East Eye
ve Medium'da yayımlanan makalesinde, bölgedeki önemli siyasi
kaynaklardan edindiği bilgilere göre, IŞİD'e karşı koalisyonun en büyük iki
unsuru olan ABD ve İngiltere’nin, örgüte dolaylı yollardan finansal olarak
destek sağladığını belirtti. Makalenin devamında Ahmed, ABD'li ve İngiliz
petrol şirketlerinin bulanıklıklarla yüklü olduğunu ve IŞİD'in karaborsa petrol
satışlarını sağlayan jeopolitik üçgene aşırı derecede yatırım yapmış
olduklarını iddia etti.28
Mc Clatchy DC'nin haberine göre ABD tarafından eğitilen Çeçen
militanları, Türkiye üzerinden geçerek IŞİD’e katıldı. IŞİD’in yönetici
kadrolarında yer alan Çeçenler, pek çok kişinin örgüte katılımını da
sağladı.29
İran'ın Fars Haber Ajansı'nda “Irak ordusunun Anbar ilinde IŞİD'e
silah taşıyan bir ABD helikopterini düşürdüğüne dair haber yer aldı.30
ABD ile IŞİD ilişkisine dair diğer bir nokta ise, Kobane Savaşı
sırasında ABD’nin IŞİD’e sınırlı müdahalede bulunması. Başka bir deyişle,
bu ülkenin, IŞİD’i yok etme çabası içine girmemesi de, ABD’nin IŞİD’in
varlığından sanıldığı kadar rahatsız olmadığının bir göstergesi.
"Muhalif" All4Syria sitesinin haberine göre, IŞİD Deyrezzor kent
merkezindeki Kusur ve Cavra'ya mahallelerine girmek için hazırlık
yapıyorken, Suriye sınırındaki Kaim kentinden geçen Irak konvoyları
görüldü. Buna rağmen, IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun konvoylara
herhangi bir saldırı düzenlemediği ortaya çıktı.31
28 http://haber.sol.org.tr/dunya/iste-isid-petrollerini-satanlar-barzani-talabani-erdogan-ingiltere-12475229 http://haber.sol.org.tr/dunya/turkiye-uzerinden-gecerek-iside-katilan-cecenler-abd-tarafindan-egitilmis-12987030 http://haber.sol.org.tr/dunya/irak-iside-silah-veren-abd-helikopterini-dusurduk-109359 31 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidden-deyrezzora-buyuk-yiginak-koalisyon-yine-uyudu-130764
20
Irak’ta faaliyet gösteren en büyük petrol şirketlerinin ABD ve
İngiltere’nin olduğu ve IŞİD’in Irak’ta pek çok petrol rezervini ele geçirirken,
bu ülkelerin hiç ses çıkarmaması; aynı zamanda Mezopotamya’da bulunan
en değerli tarihi eserlerin İngiltere ve Fransa’nın müzelerinden çıkması;
ABD- İngiltere ve IŞİD arasında sıkı bir ilişki olduğunu gösteriyor.
Nitekim Rusya, IŞİD'in bağımsız bir "terör örgütü" olarak yaptırım
listesine alınmasını öngören bir öneriyi BM'ye sunmasına karşın ABD ve
diğer Batı ülkeleri Rusya’nın bu önerisini reddetmişti.32
ABD, İngiltere ve diğer batılı ülkeler IŞİD’i doğrudan desteklediği
kadar, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye üzerinden de dolaylı olarak destek
sağlıyor. IŞİD’in çıkardığı petrol çoğunlukla aracı ülkelerin boru hatlarına
aktarılarak legalleştiriliyor veya bu ülkelerden kaçak yollarla batıya
ulaştırılıyor. Yine IŞİD’in kazandığı kayıt dışı para bu ülkeler yoluyla yasal
hale getiriliyor.33 Örgütsel olarak, örgütün militanları Katar, Suudi Arabistan
ve Türkiye gibi ülkelerin sınırından geçerek IŞİD’e katılıyorlar.
1.2. Türkiye
Kuşkusuz, AKP Türkiye’si IŞİD’in işlediği suçların önemli ortağı.
Üstelik Türkiye’nin IŞİD’in işlediği suçlara iştiraki gizli saklı olmaktan da
çıktı: IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleri adeta halkın günlük yaşamının bir
parçası haline gelmiş durumda.
AKP, IŞİD’den aktarılan petrol ve kayıt dışı para ile birlikte, son
birkaç yıldır yaşanan ekonomik krizi hafifletmiştir. Buna paralel olarak,
siyasi anlamda yaşadığı gerginliği de IŞİD’in yarattığı gerilim üzerinden
atlatmaya çalışmaktadır. Ortadoğu’daki her türlü kaçakçılık ve yasa dışı
faaliyetin başına geçen AKP, “Bu işi benden daha iyi kimse yapamaz!”
diyerek alternatifi olmadığını zımnen ifade ediyor. AKP’nin IŞİD üzerinden
elde etmeye çalıştığı bir diğer mevzi ise IŞİD’le birlikte bölgede yeniden
32 http://haber.sol.org.tr/dunya/abd-isidin-bagimsiz-olarak-bm-yaptirim-listesine-alinmasini-engelliyor-13076233 http://www.globalresearch.ca/the-state-sponsors-of-isis-saudi-arabia-qatar-turkey-why-are-they-no-subjected-to-sanctions/5403310
21
şekillenen “Kürt sorunu”nda çözümün tek adresinin kendisi olduğunu
iddiasına dayanıyor.
AKP bu sebeplerle, IŞİD’in Ortadoğu’da akıttığı kana çoktan
bulaşmış durumda. Geçtiğimiz aylarda Youtube hesaplarında yayınlanan
savaş güdümü tapeleri bunun en büyük kanıtı.34 Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı
Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler
arasında geçtiği iddia edilen görüşmenin ses kayıtlarında, Suriye’ye yönelik
askeri müdahale planları açıkça konuşuluyor.
Söz konusu kayıtlara göre Davutoğlu, “Laf aramızda başbakan da
telefonda ‘bu (Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı) gerektiğinde bir imkân gibi
değerlendirilmeli bu konjonktürde’ dedi yani” derken, Fidan, “Ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o gerekçe üretilir(…) Biz niye illa Süleyman Şah’ı
bekliyoruz. Onu anlamadım… gerekirse oraya da biz saldırı düzenleriz, biz
saldırtırız önden canım” demekten geri durmuyor. Aynı kayıtlarda Fidan,
AKP’nin muhaliflere mühimmat gönderdiğinden de söz ediliyor.
1.2.1 Ulaşım ve Lojistik Destek
Suriye’yle uzun bir sınırı bulunan Türkiye’den IŞİD’e pek çok
militanın katıldığı; IŞİD’in Türkiye’de kurduğu vakıflar, dernekler, din
kursları aracılığıyla örgütlendiği; Türkiye’nin, aynı zamanda IŞİD’e katılmak
amacıyla Avrupa’dan gelen militanlar için geçiş noktası olduğuna dair
haberler basında sıklıkla yer alıyor. Keza, Türkiye’deki hükümet yetkilileri
de yeri geldiğinde ideolojik olarak IŞİD’e yakın olduklarını ifade ediyorlar.
Örneğin 22 Eylül 2014’te Anadolu Ajansı’nda yer alan bir haberde
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Herkesin saygı duyduğu IŞİD’in de üzmek istemeyeceği geniş bir kesim var” sözleri hâlâ akıllarda.
Davutoğlu, dışişleri bakanıyken, 2014 Ağustos’unda "IŞİD gibi bir yapı radikal ve terörize görünebilir ancak o grubun içinde kitleler var.
34 https://www.youtube.com/watch?v=MB2nDGW-K_s
22
Sünni Araplar vardır, ciddi seviyede Türkmenler vardır" dedi.
Davutoğlu’nun bu sözleri üzerine, IŞİD'e yakınlığıyla bilinen Takva Haber
sitesi, "Dışişleri Bakanı'nın açıklamaları, İslam Devleti gerçekliğini ve arkasındaki halk gücünü bir kez daha ortaya koydu" yorumunda
bulundu.35
Bir diğer örnekse, Hollanda hükümetinin, Hollanda kökenli 100 kişilik
bir cihatçı listesini Türkiye'ye ilettiği; ancak Türkiye'nin harekete geçme
konusunda isteksiz davrandığı iddiasıdır.36
IŞİD’in örgütlenmek için İstanbul’da bir vakıf altında yardım standı
açtığı37, İzmir’de namaz kıldırdığı biliniyor. Bunun yanı sıra Şanlıurfa38,
Adana39, Gaziantep40 gibi illerde irtibat noktası olduğu da herkesin bildiği bir
gerçek halini aldı.
soL Haber Portalı yaşanmış bazı örnekler üzerinden, IŞİD’in nasıl
bir örgütlenme stratejisi izlediğini de gözler önüne serdi. Kocaeli’nde
akrabalarından biri IŞİD’e katılan kişinin ifadelerine dayanan haberde,
Kocaeli'ne bağlı Dilovası ilçesinde 10 kişinin not bırakarak Irak-Şam İslam
Devleti saflarında savaşmak üzere Suriye'ye gittikleri; Dilovası'nda yıllardır,
isimleri ve adresleri bilinen kişilerin yaptığı cihat propagandasının devletin
hiçbir engeliyle karşılaşmadan sürdüğü ve IŞİD’in kolaylıkla örgütlenebildiği
açığa çıktı.41
35 http://haber.sol.org.tr/turkiye/yandaslara-soldan-5-soru-asil-siz-cevap-verin-12366036 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hollanda-turkiyeye-cihadci-listesi-verdik-ama-haberi-93772 37 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/istanbulda-iside-yardim-standi-haberi-93945 38 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isidin-karargahi-sanliurfa-haberi-9478039 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/isid-itirafcisi-isid-ile-pesmerge-anlasti-adanada-isid-irtibat-noktasi-var-haberi-96359 40 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-turkiyede-nasil-orgutleniyor-antepte-bir-isidliyle-gorusme-haberi-9618441 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-turkiyede-orgutleniyor-kocaeliden-10-kisi-iside-nasil-katildi-haberi-95862
23
IŞİD’in, örgütlenme stratejisi olarak yoksul ve gençlerin yoğun olarak
uyuşturucu kullandığı semtleri tercih ettiğini düşünmek kulağa hiç de
mantıksız gelmiyor. Öncelikle gençleri dine yönelterek uyuşturucu gibi
alışkanlıklardan kurtarıyor, daha sonrada da yavaş yavaş örgütlemeye
başlıyor. Gençlere, IŞİD’e katılırlarsa hem Allah yoluna girmiş olacakları
hem de yoksulluktan kurtulacakları vaat ediliyor.42 Gittikçe yoksulluğun
arttığı, gençler arasında güvenceli bir yaşam sürdürebilme inancının
kaybolduğu kent merkezlerinde de, IŞİD’e katılım oranı oldukça yüksek.
Basında yer alan bir diğer örnek ise Ankara’da yaşandı. Eskiden
alkolik olan bir kişi, radikal İslamcı örgütlerle temas etmeye başladı ve
ardından da çocuklarını alarak yine en ufak bir engellemeyle
karşılaşmadan IŞİD’e katılmak için Suriye’ye gitti.43. Başka bir haberde,
Yaşar isimli bir kişinin 14 yaşındaki oğlunun da benzer şeyleri yaşadığı
belirtiliyor. Buna göre, genç çocuk uyuşturucu bağımlısıyken radikal İslamcı
bir örgüte katılıyor, kötü alışkanlıklarından kurtuluyor ve dört arkadaşıyla
birlikte otostop çekerek IŞİD’in yolunu tutuyor.44
Türkiye aynı zamanda IŞİD’e katılmak isteyen Avrupalı militanlar
için de geçiş noktası konumunda.45 Sık sık Almanya, İngiltere, Fransa,
Belçika gibi ülkelerden üniversite öğrencilerinin IŞİD’e katıldığı haberleri
basında yer alıyor.46
Suriyeli muhaliflere ait Londra merkezli İnsan Hakları Örgütü
Mirsad’ın başkanı Rami Abdurrahman, Kobani’de gerçekleşen bombalı
42 http://www.newsweek.com/2014/09/19/exclusive-how-istanbul-became-recruiting-ground-islamic-state-269247.html4342
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/118497/ISiD_Turkiye_sehirlerinde_boyle_orgutlendi_.html#44 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-ankaradan-nasil-militan-devsiriyor-haberi-9578745 http://www.businessinsider.com/european-women-who-join-isis-almost-never-leave-2015-5 46 http://www.nytimes.com/2015/03/10/world/europe/despite-crackdown-path-to-join-isis-often-winds-through-porous-turkish-border.html?_r=0
24
araç saldırısını düzenleyen IŞİD militanının bölgeye Türkiye’den girdiğini
iddia etti. 47
Tüm bu iddiaların onaylanması ise doğrudan Hatay Valisi ve Hatay
milletvekili tarafından yapıldı. CHP Hatay milletvekilleri Refik Eryılmaz ile
Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Valisi Celalettin Lekesiz tarafından İçişleri Bakanlığı’na gönderilen ‘IŞİD Raporu’nda militanların, “Bükülmez, Kuşaklı, Beşaslan’ı, Altınözü’nde Hacıpaşa’yı, Yayladağı bölgesinde ise Güveçci’yi kullanarak sınır kaçakçıları vasıtasıyla illegal olarak Suriye’ye geçiş yaptığını” belirtti. Konu hakkında hiçbir soruşturma
başlatılmadığı gibi, Hatay valisi daha sonra görevden alındı.
Türkiye’nin nasıl bir çamura bulaştığını ise Suruç katliamı gösterdi.
AKP’nin IŞİD’le olan kanlı işbirliği 34 gencin canına mal oldu. Suruç
saldırısını gerçekleştirdiği kesinleşen Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün babası
Zeynel Alagöz’ün saldırıdan iki ay önce polise ve savcıya her şeyi anlattığı
ortaya çıktı. Suruç katliamını düzenleyen canlı bomba Alagöz’ün de, HDP
mitingini bombalayan Adıyamanlı Orhan Gönder gibi IŞİD’e yakın
“Dokumacılar” grubundan olduğu anlaşıldı. Saldırıdan yaklaşık iki ay önce
Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün babası, oğlunun canlı bomba olarak
kullanılabileceği hususunda polisi bilgilendirmiş olmasına rağmen, İçişleri
ve Adalet Bakanlıkları Alagöz hakkında herhangi bir işlem yapmadı.48
AKP ile IŞİD arasında bağlantı olduğunu gösteren bir diğer örnek ise
bu ikili arasında gerçekleşen esir değişimi. Türkiye tarafından esir tutulan
ve bir kısmı Avrupa Birliği (AB) vatandaşı olan yaklaşık 180 civarında militanın, IŞİD’in Musul istilası sırasında ele geçirdiği 49 Türk diplomatla takas için örgüte iade edilmesi, ciddi bir dış politika skandalı olarak basında yer aldı. The Times’ın görüştüğü IŞİD’e iade
edilen militanlardan Yemen asıllı Suudi vatandaşı El Mekdad El Şaruri,
47 http://www.ydh.com.tr/HD13973_rami-abdurrahman--isid-kobaniye-turkiyeden-girdi.html
48 http://haber.sol.org.tr/turkiye/diyarbakir-ve-suruc-bombacilari-mit-kontrolunde-suriyeye-gidip-gelmis-124923
25
diğer militanlarla birlikte Şanlıurfa’da tutulduklarını, Türk yetkililerinin de
IŞİD’lilere karşı iyi ve çok kibar davrandığını ifade etti. IŞİD’e teslim edilen
militanlar arasında iki İngiliz, üç Fransız, iki İsveçli, bir Belçikalı ve iki
Makedonyalı da yer alıyordu.49
Suriye ve Irak’taki çatışmalarda yaralanarak Türkiye’ye geçen IŞİD
militanlarının tedavisi de Türkiye’deki sınıra yakın hastanelerde
gerçekleşiyor. Militanlar tedavinin ardından sınırı serbestçe aşıp savaşa
katılabiliyorlar.
YPG ile girilen çatışmalarda Kobani'de yaralanan ve IŞİD komutanı
olduğu ileri sürülen Emrah Ç.'nin Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi edildiği iddiaları Denizli Valiliği'nce doğrulandı. Valilik, Emrah Ç.’nin, akrabaları olduğu için Denizli’ye geldiğini ve ’normal vatandaş’ gibi sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı gereği tedavi işlemlerinin devam ettiğini belirtti. IŞİD militanı daha sonra
serbest bırakıldı.50
Şunu kesin bir dille ifade etmek gerekir ki; her kim olursa olsun
yaralının tedavi edilmesi uluslararası hukuka uygun bir davranış olsa da,
devamında serbest bırakılması tamamıyla yasaktır.
IŞİD’in bölgedeki hâkimiyetinin gittikçe artması, bu sebeple zaman
zaman kontrolden çıkabilmesi ve kamuoyunun artan baskısı ABD’nin
“gerektiğinde” IŞİD’e askeri anlamda müdahale etmesine sebep oluyor.
Benzer açıdan AKP de, uluslararası kamuoyu baskısını hafifletmek adına
IŞİD militanlarının bir kısmını gözaltına aldı. Ne var ki, Suruç katliamından
sonra, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca gözaltına alınan 1.050 IŞİD
üyesinden,51 sadece üçünün hükümlü olduğu ve toplam 123 kişinin IŞİD
49 http://haber.sol.org.tr/dunya/iste-turkiye-isid-esir-takasinin-detaylari-99785 50 http://www.hurriyet.com.tr/valilik-dogruladi-yarali-isid-komutani-denizlide-tedavi-edildi-2837638551 http://www.diken.com.tr/turkiyenin-isidle-aktif-mucadelesinin-sonucu-bir-ayda-uc-hukumlu/
26
üyeliği iddiasıyla tutuklu bulunduğu ortaya çıktı. Geri kalanlar ise serbest
bırakıldı. Üstelik bir kısmı da AKP’li çıktı. 52
Rusya Savunma Bakanlığı da 1 Aralık’ta yaptığı basın toplantısında,
sadece son bir haftada, Türkiye topraklarından IŞİD ve El Nusra saflarına
2.000 militan katılımının tespit edildiğini belirtti.53
1.2.2. Silah Sevkiyatı
Bu bölümde, AKP’nin IŞİD’e verdiği lojistik desteğin yanı sıra,
sağlanan silah yardımları örneklerini sunmaya çalışacağız.
15 Ağustos 2014 tarihli Birlemiş Milletler raporunda IŞİD’in çok sayıda
mühimmata sahip olduğu ve Türkiye üzerinden de silah taşındığı ifade
edildi. Raporda “IŞİD ordusunda geleneksel savaş deneyimi olan ve tank
ve ağır silahlar da dahil, pek çok silah sistemine hâkim savaşçılar
bulunmaktadır. Silah ve teçhizat, 1980’ler ve 1990’larda depolanmış
mühimmatın yanı sıra daha yeni malzemelerden oluşmaktadır. Bunların pek çoğu ya Irak ya da (daha nadiren) Suriye Arap Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetlerinin el konulmuş teçhizatıdır veya öncelikle Türkiye üzerinden geçirilen kaçak silahlardır.” ifadesi kullanıldı.54
Suriye’de, Esad’a karşı savaşan cihatçıların, silah ve
mühimmatlarıyla birlikte Hatay Reyhanlı’dan Şanlıurfa Akçakale’ye MİT
organizasyonuyla taşındığının Cumhuriyet gazetesi tarafından ortaya
konmasının ardından IŞİD militanlarını taşıyan otobüs şoförlerinin
görüntülü ifadeleri de ortaya çıktı. İfadelerinde militanları aldıkları
Reyhanlı’daki IŞİD bayraklı kampları gösteren, ardından da Akçakale’den
Suriye’ye nasıl geçtiklerini anlatan şoförler, kendilerini “Bizim bir suçumuz yok, devlet işi yapıyorduk” diye savundu. Şoförler, otobüslerin MİT tarafından kiralandığını, silah ve mühimmatıyla birlikte cihatçıların taşınmasında görev aldıklarını anlattı. Şoförler cihatçıları Reyhanlı’da
52 http://tr.sputniknews.com/columnists/20150824/1017297995.html 53 http://haber.sol.org.tr/dunya/rusya-isidin-petrolleri-turkiyeden-geciyor-erdogan-ve-ailesinin-dogrudan-iliskisi-var-138135 54 http://www.un.org/press/en/2014/sc11520.doc.htm
27
Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Bükülmez köyünün karşısında
bulunan ve bazı radikal dinci grupların barındığı Atme kampından
aldıklarını söyledi.55
Diğer taraftan, MİT’e ait TIR’larla sağlık malzemesi değil, silah ve
roket taşındığını ortaya çıkaran savcılar hakkında ise daha sonra
soruşturma başlatıldı. MİT TIR’larını durdurduğu gerekçesiyle 7 Mayıs’ta
tutuklanan Savcı Ahmet Karaca, savunmasında, MİT TIR’larının
durdurulmasından kısa bir süre önce Adana'da bir ihbar üzerine 1.200 tane roket başlığı bulduklarını ve bu roket başlıklarının IŞİD’e gittiğinin anlaşıldığını beyan etti.
Yine basında yer alan bir iddiaya göre yine Akçakale sınır
kapısından IŞİD’e silah sevkiyatı yapılıyordu.56
Geçtiğimiz günlerde ise, Yunanistan Sahil Güvenlik ekipleri Girit
adası açıklarında silah ve mühimmat yüklü bir gemi ele geçirdi. Marine
Traffic’in sağladığı bilgiler, "Haddad 1" isimli geminin 29 Ağustos 2015 tarihinde İskenderun'dan Misrata'ya doğru yola çıktığını gösteriyor.57
Rusya Savunma Bakanlığı 1 Aralık 2015’te yaptığı basın açıklamasında sadece son bir haftada, Türkiye’den IŞİD’e 120 tonun üzerinde askeri mühimmat ve yaklaşık 250 adet motorlu akışı tespit ettiklerini açıkladı.58
1.2.3. Petrol Kaçakçılığı
AKP ile IŞİD arasındaki bağlantı yalnızla IŞİD’e lojistik destek ve
silah sağlanmasıyla sınırlı değil. Sınırdan sigara, ilaç vs. her türlü
55 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/296432/_Devlet_isi_yapiyorduk_.html56 http://www.nytimes.com/2015/05/05/world/europe/fertilizer-also-suited-for-bombs-flows-to-isis-territory-from-turkey.html?_r=1 57 http://haber.sol.org.tr/dunya/yunanistan-iside-ait-oldugu-sanilan-silah-gemisi-ele-gecirdi-gemi-iskenderundan-yola-cikmis 58 http://haber.sol.org.tr/dunya/rusya-isidin-petrolleri-turkiyeden-geciyor-erdogan-ve-ailesinin-dogrudan-iliskisi-var-138135
28
kaçakçılığın yapıldığı aşikâr. Ancak IŞİD’in ayakta kalmasını sağlayan iki
temel başlık söz konusu: petrol satışı ve tarihi eser kaçakçılığı.
IŞİD’in petrol satışından tam olarak ne kadar kazandığı
bilinmemekle birlikte, 2015 Şubat ayı "ihracat" gelirinin 8,500.000 dolar
olduğu tahmin ediliyor. Deyrezzor'daki petrol ihracatından elde ettiği gelirin
aylık 2.000.000 dolar civarında olduğu ve buna ek olarak yarım milyon
dolar da doğalgaz rezervlerinden elde ettiği iddia edildi.59
Deyrezzor ise IŞİD’in ana rezervinin olduğu yer olarak biliniyor.
Özellikle bu bölgede IŞİD’in satın aldığı petrol rafinerileri, mobil petrol
rafinerileri bulunuyor. Burada günde yaklaşık 34.000 ila 40.000 varil petrol
üretiliyor ve bir varil ise 45 dolardan satılıyor.60
Bu noktada, AKP ile IŞİD arasında petrol ticareti konusunda da
önemli bağlantılar bulunmakta. Örneğin, Ankara katliamı sonrasında
Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı 21 kişilik canlı bomba listesinde adı geçen ve Rojava'da YPG'nin elinde bulunan Mahmut Gazi Tatar, Türkiye’nin IŞİD ile petrol alışverişi yaptığını iddia edildi.61
Ayrıca, Observer'dan Martin Chulov'un haberine göre, ABD
uçaklarının Deyrezzor'da öldürdüğü Ebu Sayyaf, IŞİD'in petrol
kaçakçılığından sorumlu ismiydi. Ebu Sayyaf'ın öldürüldüğü yerde ele
geçirilen belgeler ve istihbarat konusunda bilgi sahibi bir Batılı yetkili, Türk
yetkililerle IŞİD liderleri arasındaki doğrudan ilişkinin şimdilik
"reddedilemez" olduğunu vurguladı.62
Bu noktada kritik soru şu olabilir: Rafine edilen petrol daha sonra nerelerde satılıyor?
IŞİD’in ve diğer silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde bir petrol
pazarı oluşmuş durumda. IŞİD elindeki bölgelerin en bilinenleri arasında 59 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-deyrezzordaki-bir-aylik-geliri-85-milyon-dolar-13337660 http://ig.ft.com/sites/2015/isis-oil/61 http://haber.sol.org.tr/turkiye/ankara-katliaminin-ardindan-ortaya-cikan-21-kisilik-listede-adi-gecen-isidli-konustu-13356862 http://www.theguardian.com/world/2015/jul/26/isis-syria-turkey-us
29
Halep’in kuzeyindeki Bab ve Menbic bulunuyor. Diğer silahlı grupların
kontrolündeki bölgelerde ise, IŞİD petrolü ile yerel petrol birlikte
kullanılıyor.63
IŞİD petrolü Türkiye’den geçiriliyor. AKP ise petrol kaçakçılığına iki şekilde dâhil oluyor: Bunlardan ilki, alınan para karşılığında, IŞİD’in Türkiye sınırından petrol sevkiyatı yapmasına göz yumulmasıdır. Sınır
bölgelerinde Suriye’den Türkiye’ye uzanan borular ile petrol aktarılıyor
veya bizzat IŞİD militanları veya IŞİD’den petrol satın alan Türkiyeli
köylüler tarafından bidonlarla eşek/katır sırtlarında IŞİD petrolü Türkiye’ye
geçiriliyor.64 Bazen ise tüccarlar tarafından TIR veya tankerlerle geçiriliyor
petrol. Çoğunlukla birden fazla el değiştiren petrolden Türkiye sadece
“haraç” alıyor. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan halk
petrolü piyasada satarak bu küçük ölçekli kaçakçılıkla sermaye sağlıyor.
Hatay’ın Altınözü ilçesinde bulunan Hacıpaşa beldesiyle, sınırın
diğer tarafındaki Ezmerin arasında döşenen borularla petrol aktarıldığı,
çekilen fotoğraflarla belgelendi.65
Amerikalı yetkili David L. Phillips ise şunları söylüyor: “Buna göz yumuyorlar çünkü düşük fiyatlı kaçak petrolden kazanç sağlıyorlar, bundan çıkar sağlayan kayda değer sayıda Türk ve hatta devlet adamı olduğundan eminim. Geçiş yolunu destekleyen zincirdeki
kişiler, aileler ve organizasyonlar gayet yerleşik, bazıları onlarca yıldır,
Saddam’ın ABD’nin ‘yemek için petrol’ kampanyası zamanında yaptığı
kaçakçılık işinden bu yana bu işi yapıyorlar. O gümrükler hiçbir zaman
mühürlenmedi ve mühürlenmeyecek.”66
63 http://interaktif.sol.org.tr/ISID-petrolu/64 http://www.nytimes.com/2014/09/14/world/middleeast/struggling-to-starve-isis-of-oil-revenue-us-seeks-assistance-from-turkey.html?_r=065 http://www.diken.com.tr/isid-petrolu-hatayda-evlerin-avlularina-borularla-baglanmis-devlet-ise-goz-yummus/66 http://www.diken.com.tr/turkiyeye-de-satmasina-sasmamali-isidin-temel-gelir-kaynagi-petrol/
30
AKP’nin petrol kaçakçılığında kullandığı diğer bir yol ise, kurduğu şirket aracılığıyla IŞİD petrolünü Türkiye’ye taşınmasıdır. Bunun en büyük örneği ise Powertrans-Çalık Holding işbirliği.
Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın bir dönem
CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding 1997 yılında kurulmasına rağmen,
hükümetin yardımıyla aldığı ihaleler ile hızlıca büyüdü. Holdingin adı pek
çok soruşturmada da yer aldı.
Powertrans şirketi ise petrol transferi yapmak için 2011 yılında
kuruldu. Şirket kurulmadan önce ise gümrük mevzuatı değiştirilerek,
önceden yasak olmasına rağmen; “ülke menfaati sebebiyle” Türkiye’de
kurulu şirketlere ham petrol ve jet yakıtının Türkiye üzerinden transit
geçirme izni verme hakkına kavuşmuştu.
Şirketin şu anki yönetim kurulu başkanı Şevket Acar, daha önce
Powertrans’ın mali işler müdürüydü. Daha önce de Çalık Holding’de
Arnavutluk’taki ALBTelecom’un CEO’suydu.67Resmi olarak Powertrans,
Çalık Holding’in bir parçası olmasa da, arada organik bir ilişki olduğu
açıktır. 31 Temmuz 2013 itibarıyla da Powertrans ait 673.953.800 dolarlık
bir gelire işaret ediliyor.68 Gelelim petrol kaçakçılığı ile ilişkilerine…
Hürriyet Gazetesinin Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın gündeme
taşıdığı haberde, Çalık Holding’in bünyesinde bulunan Powertrans şirketi Habur’dan petrol yüklü olarak transfer yaparken, Mersin’de yapılan kontrolde tankerlerden su çıktığı yer aldı. Gümrük mevzuatına göre transit sevkiyat yapan firmaların taşınan ham petrolü yurtta bırakması yasak, ancak görünen o ki, Powertrans getirdiği petrolü bir yerde bırakmış ve onun yerine su doldurarak yola devam etmişti. Yapılan
67 http://www.ito.org.tr/wps/portal/!ut/p/c5/hY7NCoJAGEUf6fsUTV2OlY7hjH9jqRuRjFDyh5AJffoM2rSQ7l0ezuVCAWv7Sjb3amqGvnpABsWuxDA2dIeqGDBqoOf6DqKI0CXGyvOVb4TgH_sCGWpl0pojm6fMX_ZStEukssNV4c8U-UJmxrOwPsepTUhUS-XjFD-r7tGy0EPTTrTAQpHoX779idOhu0EOhbH5jekgID_B2KVypC98A_HA5jQ!/68 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/230755/Erdogan_in_damadina_petrol_kiyagi.html
31
kontrollerle usulsüzlük ortaya çıkarıldı. Hemen ardından Mersin Gümrük
Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü’nce soruşturma başlatıldı.
Ancak soruşturma takipsizlikle sonuçlandı ve petrolün nerede, kime
bırakıldığı sorusu da cevapsız kalmış oldu. Düne kadar Irak Kürdistanı
petrolünü taşıyan Powertrans’ın 2014 yılıyla birlikte IŞİD’in petrolünü
taşıdığı, yurt içine bıraktığı ve legalleştirdiği tahmin ediliyor.
Dikkat çeken bir diğer konu ise, binlerce TIR'la Suriye’den
Türkiye’ye petrol sevkiyatı yapıldığı bilinse bile, bugüne kadar, ABD
insansız hava araçlarının bu çapta büyük konvoyları neden tespit
edemediği gerçeği. Halbuki, Suriye’nin çağrısı ile IŞİD’e müdahale eden
Rusya, birkaç gün sonra, Türkiye ile IŞİD arasında petrol satışı yapıldığına
dair elinde önemli deliller olduğunu öne sürdü. Rusya, IŞİD petrolünün
Türkiye’den piyasaya sürüldüğünü, Erdoğan ve ailesinin de doğrudan işin
içinde olduğunu iddia etti.69
Rusya Savunma Bakanlığı yayınladığı uydu görüntülerine istinaden Türkiye'ye giren petrol tankeri sayısının 16.260 olduğunu ve üç farklı yoldan IŞİD petrolünün işlenip, piyasaya sürüldüğünü belirtti.70
Türkiye’nin IŞİD’in petrol kaçakçılığının parçası olduğuna dair başka
önemli veriler ise kısa süre önce ortaya çıktı.
İngiliz ve İrlanda basınında uzun yıllar birçok gazetede görev yapan
Finian Cunningham, Türkiye’nin IŞİD’in petrol ticaretindeki rolüne ilişkin
Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan görüntüleri
değerlendirdiği makalesinde önemli noktalara değindi. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ait BMZ Grup’un da bu ticarette rol oynadığını ileri sürdü. Kısa süre önce 36.000.000 dolara iki tanker satın alan BMZ grubun IŞİD petrolünü taşımak adına bu tankerleri kullanacağını belirtti.
69 http://tr.sputniknews.com/rusya/20151202/1019418111/rusya-isid-petrol-erdogan-turkiye.html70 http://interaktif.sol.org.tr/ISID-petrolu/
32
Deyrezzor üzerinden Batman’a gelen petrolün buradan İskenderun
Limanı’na taşındığını ve BMZ gruba ait tankerler aracılığıyla dünya
pazarlarına nakledildiğini söyledi. BMZ’in hızlı büyümesinin altında IŞİD’in
petrolünün piyasaya sürmenin yattığını ifade etti. 71
1.2.4. Tarihi Eser Kaçakçılığı
IŞİD’in ikinci en büyük gelir kalemini oluşturan tarihi eser
kaçakçılığının yolu Katar, Suudi Arabistan ama özellikle Türkiye’den
geçmektedir. Bu ülkelerden geçirilen eserler, Avrupa Birliği’nde, Londra ve
Paris müzelerinde sergilenmektedir. Ortadoğu’dan Avrupa’ya tarihi eser
kaçakçılığı yeni değil. Daha önce El Kaide veya çeşitli örgütler eliyle
sürdürülen, sonra Özgür Suriye Ordusu ile devam eden tarihi eser
kaçakçılığı bugün daha geniş bir bölgeye hâkim olan IŞİD tarafından
sürdürülmektedir sadece.
IŞİD büyük gelir sağladığı tarihi eser kaçakçılığına özel bir önem
atfediyor. Öyle ki, ‘Değerli Kaynaklar Bakanlığı’ adı altında bir birim kurdu.
Örgütün güçlü olduğu kentlerde kurulan ‘tarihi eser bakanlıkları’, hangi
eserlerin satılacağına ve hangi bölgelerde kazı yapılması gerektiğine karar
veriyor.72
Herhangi biri de, Irak ve Suriye’deki tarihi eserleri araştırmak, kazı
yapmak istiyorsa bunun için öncelikle IŞİD’e vergi vermesi gerekiyor. Daha
sonra elde ettiği eserler, bulgular IŞİD tarafından denetleniyor ve IŞİD’in
putperestlik olarak gördüğü figürleri de yok ediliyor.73
71 https://jhaines6a.wordpress.com/2015/12/05/rt-holy-smoke-batman-erdogan-has-to-go-by-finian-cunningham-of-all-the-articles-today-i-would-suggest-you-dont-miss-this-one-j/
72http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/290133/ ISiD__tarihi_eser_kacakciligi_icin_bakanlik_olusturdu.html73 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/02/150217_isid_tarihi_eser
33
Eserlerin fiyatları eserlerin oluştuğu tarihlere göre değişiyor: 85
dolara da var, 500.000 dolara da. 10.000 yıllık eser ise 1.000.000 dolara
satılabiliyor.74
Bazen ise Avrupa’dan veya Türkiye’den aracılar ile skype yoluyla
iletişim kuran IŞİD militanları istenilen eserleri bulup yolluyor, para
karşılığında ya da doğrudan tarihi eser fotoğrafıyla birlikte eBay adlı
internet sitesinde satılıyor.75
ABD’ye veya Avrupa’ya girişte IŞİD militanları eserler ile
yakalanmadıkları için de tarihi eserleri yağmaladıkları için değil, gümrük
yasasını ihlal ettikleri için cezalandırılıyor.
ABD'de Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Bürosu'nda özel ajan olarak çalışan Brenton Easter, Suriye'den şu sıralar kaçırılan eserlerin Türkiye'deki depolarda saklandığını bildiriyor.76 Bu eserler bazen yakalanmaması için yıllarca Türkiye’deki depolarda tutuluyor, daha sonrasında Avrupa’ya sevkiyat gerçekleşiyor.
1.2.5. Türkiye’deki Göçmenlerin Durumu
IŞID’in Suriye’deki ve Irak’taki faaliyetlerinin en büyük mağduru
kuşkusuz bölgede yaşayan sivil halk. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği’nin (UNHCR) 19 Ekim tarihinde güncellediği bilgilere göre,
çeşitli ülkelerde bulunan Suriyeli mülteci sayısı: 4.180.631. Elbette Suriyeli
mültecilerin büyük kısmı Türkiye’de yaşıyor. Yine UNHCR’nin yayımladığı
rakamlara göre, Türkiye’de 2.503.549; Lübnan’da 1.609.111; Ürdün’de 635.
324; Irak’ta 245.022; Mısır’da 117.658 ve Fas, Cezayir, Libya gibi Kuzey
Afrika ülkelerinde ise 28.027 Suriyeli mülteci bulunmaktadır..77
Türkiye’ye ilk Suriyeli göçü aslında Özgür Suriye Ordusu ile başladı.
Hatay'daki Suriyelilerin sığındığı kamplardan Boynuyoğun kampı, sınıra 74 http://www.dailymail.co.uk/news/article-2957240/The-ISIS-smugglers-making-1million-item-selling-ancient-antiquities-looted-rubble-Syria.html75 http://www.thetimes.co.uk/tto/news/world/middleeast/article4381599.ece76 http://haber.sol.org.tr/dunya/tarihi-eser-kacakciligi-isidin-ikinci-buyuk-gelir-kaynagi-118445 77 http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php
34
sadece 500 metre. Burada yaşayan mültecilerin büyük bir kısmı, 2011
yılının Haziran ayı başlarında Cisreş-Şuğur kentinde yaşanan ve 120
Suriye askerinin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylardan sonra ordunun
kendilerini cezalandıracağı endişesiyle kampa sığındılar.78 2012 yılının
Ocak ayında Türkiye'deki mülteci kamplarında yaşayan kişi sayısı
9.500’dir79 İHA muhabirinin AFAD yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Hatay,
Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Kahramanmaraş, Osmaniye,
Adıyaman, Adana ve Malatya illerinde 25 ayrı kampta 13 Mart 2016
itibariyle 263.677 Suriyeli mülteci bulunmaktadır.80
Mülteciler için Suriye sınırı yakınlarındaki beş ilde dokuz çadırkent,
bir geçici kabul merkezi, bir konteyner kent kuruldu. Çadır kentlerin beşi
Hatay (Altınözü, Yayladağı, Reyhanlı, Apaydın, Karbeyaz), ikisi Şanlıurfa
(Akçakale, Ceylanpınar), ikisi Gaziantep’te (Islahiye, Karkamış).Geçici
kabul merkezi Hatay, konteyner kentse Kilis’te. Ek olarak Gaziantep’te
(Karamış) ve Kahramanmaraş’ta (Merkez) birer çadırkent hazır. Gaziantep
(Nizip), Adıyaman (Merkez) ve Osmaniye’de (Cevdediye) birer kamp inşa
ediliyor.81 Kamplarda kalan Suriyeli sayısı aslında oldukça düşük. Bunun en
büyük sebebi sınıra çok yakın kurulan bu kamplara, pek çok IŞİD’linin
rahatlıkla girip çıkabiliyor olması. IŞİD militanlarının saldırılardan kaçarken
bu kamplara sığındığı, bazen ise yaralı olarak gelerek kamplarda tedavi
edildiği iddialar arasında82 Türkiye devletinin bu mülteci kamplarını sürekli
büyük bir gizlilik altında tutması, bu gibi düşünceleri daha da pekiştiriyor.
Kampın güvenliği ve sınır kapısına mesafesi ile ilgili İHD'den Emrah
Öner, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Mülteci Koordinatörü Volkan
Görendağ da defalarca başvurmalarına ragmen devletin, kendilerine
mülteci kamplarında inceleme yapmasına izin verilmediğini
78 http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html79 http://unicef.org.tr/sayfa.aspx?id=72
80 http://www.milliyet.com.tr/10-ilde-kurulan-25-cadir-ve-konteyner-kilis-yerelhaber-995038/ 81 http://www.hurriyet.com.tr/10-soruda-apaydin-2136248382 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/sinirdaki-catisma-planli-bir-provokasyonun-urunu-olabilir-haberi-53654
35
vurguladılar.83
Kampta kalanlarla yaptığı röportajlara haberinde yer veren
Kevorkova, kampta kalan ve kendisini Ebu Amin adıyla tanıtan bir "takım
lideri"nin sözlerini aktarıyor. 29 yaşındaki mühendis Ebu Amin annesinin de
Birleşik Arap Emirlikleri'nde olduğunu belirtiyor. 15 ay Suriye ordusunda
bulunduğunu ifade eden Amin, Banyas'ta ordudan kaçtığını ve daha sonra
üç ay boyunca 240 kişilik bir muhalif silahlı birliğin liderliğini yaptığını
söylüyor.84 Ebu Amin gibi pek çok militan kamplarda kalmaya devam ediyor.
Bunun yanı sıra, kampların sunduğu yaşam koşulları oldukça kötü.
Eğitim hakkı, sosyal hayata katılma hakkı gibi hakların olmaması bir yana,
barınma hakkı çerçevesinde en temel yaşamsal ihtiyaçları karşılanabilmiş
değil. Beslenme ihtiyaçları bile yeterince sağlanamıyor. Bu nedenle,
İstanbul veya İzmir’e gitmeye, burada çalışıp para kazanmaya veya en
kısa yoldan Avrupa’ya göç etmeye çalışıyorlar.
Ülkelerinden zulüm ve baskı nedeniyle ayrılmak zorunda kalan
sığınmacıların, ülkelerine döndüklerinde öldürülme tehlikesi olduğu için,
uluslararası hukuka göre ülkelerine iade edilmeleri yasak.
Dahası, Türkiye’ye veya başka ülkelere giden Suriyelilerin “Sığınma
hakkı” bulunmaktadır. Ancak 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne
İlişkin Sözleşme ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü
bulunmaktadır. Bu metinlerde, mülteci; “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir
toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme
uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin
dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz
konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen kişi”dir85 Bu kişinin aynı
83 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/sinirdaki-catisma-planli-bir-provokasyonun-urunu-olabilir-haberi-5365484 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriyeli-multecilere-kredi-karti-dagitmislar-haberi-54762
85 1951 Sözleşmesi md. 1/A-2
36
zamanda mülteci olmak için göç ettiği ülkeye de başvuruda bulunması
gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen madde sebebiyle Suriyeliler için “mülteci”
tanımlamasını kullanmak çok doğru değildir. Türkiye adı geçen sözleşmeye
1968 yılında taraf olsa da, coğrafi sınırlama getirmiş, yalnızca Avrupa
Konseyi’ne üye devletlerden gelen kişileri mülteci olarak kabul edeceğini
beyan etmiştir.
Sığınmacı, yukarıdaki nedenlerden dolayı ülkesini terk eden ve
henüz mülteci statüsü kabul edilmemiş kişidir. İskân Kanunu'nun 3/3
maddesine göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret
ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".
Göçmen, mülteciler veya sığınmacıların sahip olduğu nedenler
dışında, daha çok ekonomik sebeplerle ülkesini gönüllü olarak terk etmiş,
ilgili ülkenin de iznini almış yerleşik kişiyi ifade etmektedir. Suriyelilerin bir
kısmı bu kavram ile tanımlanırken, büyük bir kısmı da gelinen ülkenin
örneğin Türkiye’nin izni ve bilgisi olmadığı için şimdilik “misafir” statüsünde yer almaktadır. Bu iki tanım içine giren Suriyelilerin hiçbir
güvencesi bulunmamakla birlikte, her an sınır dışı edilme tehlikesini de
barındırmaktadır.
Suriyelilerin sığınmacı olarak kabul edilmesi için gerçekten
ülkelerinde yaşayamadıkları, tehdit altında oldukları, dil, din, siyasi görüş,
etnik farklılık ve cinsiyetlerinden dolayı kendilerini güvende
hissetmediklerini belgelerle ispat etmek zorundadırlar. Kaldı ki, yukarıda da
belirttiğimiz üzere bu kişiler zaruri durumu belgeleseler dahi Suriye veya
Irak Avrupa Konseyi üyesi olmadığı için kabul edilmeyecekler.
Türkiye’de hiçbir güvencesi olmadan yaşayan, çalışma, ülkenin
siyasi hayatına katılma hakkı bulunmayan, iade edildiği takdirde
öldürülecek olan göçmen veya “misafir”lerin durumu ne olacak? Bu
sorunun cevabı özellikle hukuki tanımlamadan yoksun bırakılmaktadır ki;
37
Türkiye mülteci hukuku dahilindeki sorumlulukları dolayısıyla uluslararası
mekanizmalardan kaçınmaya çalışmaktadır.
Hükümet, Suriyelilerin misafir olma statüsünü hukukileştirmek adına
eşi benzeri olmayan 3 adet genelge ve yönerge yürürlüğe koymuştur.86
Bunlardan ilki 30.03.2012 tarih, 62 sayılı “Türkiye’ye Toplu Sığınma
Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap
Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve
Barındırılmasına İlişkin Yönerge” İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe
konulmuştur. Bu yönergeye henüz kimse ulaşamamıştır.
19.08.2010 tarihli İçişleri Bakanlığı yönergesine göre ise, Avrupa
Konseyi ülkeleri dışından gelen ve statü belirleme prosedürü tamamlayıp
İçişleri Bakanlığı’nca sığınma talepleri kabul edilmiş yabancılara sığınmacı
dendiği ve 5510 sayılı SSGSS Kanunu kapsamında genel sağlık
sigortasından yararlanacakları belirtilmektedir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 91’inci maddesine
istinaden geçici korumaya ilişkin yönetmelik çalışmaları sonucu 13/10/2014
tarihli ve 2014/6883 sayılı Geçici Koruma Yönetmeliği çıkartılmıştır.87
29 Kasım’da ise bu durum bir adım daha ileri gitmiştir. Avrupa Birliği
ile Türkiye arasında 16 Aralık 2013’te imzalanan "İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulü" anlaşması, 28 Haziran 2014’te Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. AB ülkelerinde yasa dışı ilan edilen
insanların Türkiye’ye geri gönderilmesinin yanı sıra AB ülkelerine olası
geçişlerin önlenmesi konusunda da Türkiye aktif rol üstlenecek. Türkiye,
AB ülkelerinden gelen Suriyeli “misafirleri” orijin ülkelerine gönderecek. Ancak Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sınır dışı etme işlemleri sonuçlanıncaya kadar da hangi koşullarda ve esaslarda tutulacağına dair hiç bir veri yok.
1) Türkiye’de güvencesiz bir şekilde yaşayan göçmenlerin bir kısmı yasa dışı yollardan, Türkiye’den Avrupa’ya geçmeyi tercih ediyor.
86 http://www.goc.gov.tr/icerik3/turkiye%E2%80%99de-gecici-koruma_409_558_1097 87 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf
38
Bu zorunlu tercih Suriyeli göçmenleri insan ticareti yapan veya göçmen kaçakçılığı yapan örgütlerin eline itiyor.
Birleşmiş Milletler (BM), 2014 yılında Avrupa'ya kaçak yollarla giren
göçmen ve mülteci sayısının 224.000'e ulaştığını açıkladı. BM Mülteciler
Yüksek Komiserliği sözcüsü William Spindler, Fransız haber ajansı AFP'ye
yaptığı açıklamalarda bu yıl deniz yoluyla İtalya'ya ulaşan göçmen
sayısının 98.000 olduğunu, Yunanistan'a gelen göçmenlerin ise 124.000'i
bulduğunu söyledi. 2014'te 3.279 göçmen de hayatını kaybetmişti.88
2015 yılında ise Avrupa'daki göçmenlerden 593.432 kişi 2015'te
deniz yoluyla Avrupa'ya ulaştı. Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre bu
sene Avrupa’ya göç eden kişi sayısı 710.000.89 2015 yılında ise ölü sayısı
katlanarak arttı. Uluslararası Göç Örgütü, Akdeniz'de bu yıl teknelerin
batması sonucunda ölen göçmenlerin sayısının 30.000'e ulaşabileceğini
bildirdi.90
Avrupa’ya göç edenlerin büyük bir kısmı, tahmin edileceği üzere Suriyeliler olsa da, kayda alınması gereken önemli bir kısmının da Arap Baharı yaşanan ülkelerden Avrupa’ya giden göçmenler olduğunu belirtmek gerekmektedir.
2015 yılında toplam 22.000 "düzensiz göçmen kurtarılırken" bu sayı
bu yılın daha ilk 7 ayında 27.000'e ulaştı. Havaların daha da ısındığı ve
seyahatin kolaylaştığı Temmuz ayında ise bu sayı 10.000 oldu.91
Göçmenler Türkiye’ye de kaçak yollardan girmiş olsa da, Türkiye’de
bulunmaları oldukça olağanlaşmış halde. Bodrum, Ayvalık ve İzmir artık
geçiş koridoru rolünü üstlenmiş durumda.92 Herkesin gördüğü, bildiği bu
durum açısından artık “illegal” oldukları söylenemez.
Avrupa’ya göç edebilen Suriyelileri ise yine yoksulluk bekliyor. 88 http://www.presstv.ir/Detail/2015/08/06/423577/Europe-Greece-Italy-UNHCR-89 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151016_ab_turkiye_anlasma 90 http://haber.sol.org.tr/dunya/akdenizde-bu-yil-30-bin-gocmen-olebilir-114249 91 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150812_izmir_gocmenler 92 http://haber.sol.org.tr/turkiye/ayvalik-ve-bodrum-kacis-koridoru-oldu-123292
39
Gittikleri ülkelerde de çoğunlukla oturma ve sığınma hakkına sahip
olamayan Suriyeliler bu kez uyuşturucu mafyalarına, kaçakçılık yapan
örgütlere veya Avrupa’daki “ılımlı İslam” cemaatlerine sığınıyorlar.
Emperyalizm bu sefer, kendi merkezinde başka yüzlerini gösteriyor
savaştan kaçan Suriyelilere…
Suriyelilerin bir kısmı ise kaçak yollardan Avrupa’ya göç etmek yerine
Türkiye’de kalmayı tercih ediyor.
2) Türkiye’de kalmayı tercih eden Suriyelileri ise sigortasız çalışma, asgari ücretin çok altında maaş ve sağlıksız çalışma koşulları bekliyor.
Antalya Valisi Muammer Türker, Antalya’da bulunan Suriyelilerin
resmi rakamlarda 1.500 görünmesine rağmen kendilerinin 10.000'e yakın
Suriyelinin Antalya’da olduğu bilgisine sahip olduğunu söyledi. İşverenlerin,
özellikle tarım ve inşaat sektörünün ucuz iş gücü olması nedeniyle
Suriyelileri talep ettiğinin altını çizen Vali Türker, bu insanların asgari
ücretin altında bir paraya ve sigortasız çalıştırıldıklarını da sözlerine ekledi93
Deutsche Welle'nin Türkçe Servisi'nde yer alan Aram Ekin Dura'nın
haberine göre, AKP hükümeti Suriye’den göç edenlerin barınma ve
istihdamına yönelik bir Geçici Koruma Yönetmeliği ile, Gaziantep, Şanlıurfa
ve Adana gibi mültecilerin yoğunlukla yaşadığı kentlerde, Suriyeli
mültecilerin başta inşaat, tekstil ve hizmet sektörü olmak üzere pek çok
alanda istihdam edilmesine olanak sağlandı.94
Suriyelilerin çalışma hayatına katılması hakkındaki düzenleme, ne
yazık ki Suriyelilerin çalışma koşullarını düzeltmiyor. Özellikle ucuz iş
gücünün yoğunlukta olduğu sektörlerde çalışan Suriyelilerin isimleri,
mutlaka ölen işçilerin arasında anılıyor. Örneğin, Mersin’in Erdemli
93 http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/patronlar-istiyor-suriyeli-gocmenler-ucuz-isgucu-olarak-kullaniliyor-10381794 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/suriyeli-multecilerin-calisabilmeleri-icin-yasal-duzenleme-geliyor-haberi-99098
40
ilçesinde kaldıkları inşatta sobadan çıkan gazdan zehirlenerek yaşamını
yitiren 2 işçiden biri olan 15 yaşındaki Suriyeli Hekim Casım Nebo’ydu.95
Kahramanmaraş’ta cami inşaatı çöktü. Göçük altında kalan 4 işçiden
biri Suriye uyruklu Abdulkerim Haje’ydi.96
Adana'nın Yüreğir ilçesi Doğankent Mahallesi Karataş Caddesi'nde
tarım işçilerini taşıyan minibüs, lastiğinin patlaması sonucu kontrolden
çıkarak şarampole devrildi. Kazada minibüste bulunan Suriyeli 11 tarım
işçisi yaralandı.97 İnsanlık dışı koşullarda çalışmaya mecbur kalan
Suriyelilerin ismi, benzer birçok haberde mutlaka ölen veya yaralananlar
arasında yer alıyor. Bazı Suriyeliler ise bu sektörler yerine fuhuşa98 veya
uyuşturucuya yöneliyor.
Gaziantep İslahiye'de ise Suriyeli birçok kadın para ödeyerek,
evlenmek istedikleri erkekler tarafından evlenmeden önce “deneme süreci”
adı altında birlikte yaşamaya zorlanıyor.99
Ankara, Batman, Bursa, Diyarbakır, Hatay ve Sakarya Baroları ile
Uluslararası Af Örgütü, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği,
Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme
Derneği’nin de aralarında bulunduğu 40'tan fazla kurum tarafından
oluşturulan mücadele ağının raporunda, Suriye’den Türkiye’ye gelen kız çocuklarının erken evlilik, para karşılığı fuhuş gibi farklı şekillerde cinsel sömürüde kullanıldığı kaydediliyor. Raporda, görüşülen bir
avukatın ifadeleri şöyle yer alıyor “Gaziantep’te 14 yaşında Suriyeli bir kız
95 http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/insaatta-olen-suriyeli-cocuk-iscinin-babasi-insanlik-disi-sartlarda-calisiyoruz-13893296 http://haber.sol.org.tr/toplum/cami-insaati-coktu-enkaz-altinda-isciler-var-13948597 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suriyeli-tarim-iscilerini-tasiyan-minibus-devrildi-12-yarali-13506898 http://www.radikal.com.tr/turkiye/suriyeli_kurt_kadinlar_istanbulda_fuhusa_tesvik_ediliyor-114641399 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suriyeli-kadinlara-deneme-suresi-baskisi-120849
41
çocuğu erken evlilik yapıyor. Eşi daha sonra fuhuş yoluyla kızı
pazarlamaya çalışıyor”.100
Bir başka haber ise oldukça sarsıcı: Polis uyuşturucu satan bir
çetenin evine operasyon düzenlemişti. Bu operasyonda evde Suriyeli iki
kişi bulundu. Uyuşturucu satmayı kabul etmeyen Suriyeli Ali H.’yi köpek
tasmasıyla bağlayarak işkence yapmıştı. Ayrıca, polis çete üyelerinin Ali
H.’nin gözü önünde karısına defalarca tecavüz edildiğini belirledi.101
Suriyelilerin trajedisi her gün başka bir habere konu olsa da,
Almanya ile yaptığı anlaşma uyarınca Suriyelilerin daha pek çok trajedinin
parçası olacaklarını söylemek mümkün.
2. Suçların nitelikleri ve suçlara dair deliller
2.1. Savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar
2.1.1. Savaş suçu
Suriye kısa bir süre öncesine kadar toplumsal yapısı dil, din ve etnik
açıdan farklılık göstermesine rağmen halkın barış içinde yaşadığı bir
ülkeydi. Ancak son birkaç yılda, yukarıda da belgelediğimiz üzere, Suriye
savaşa doğru sürüklenmiştir.
Özgür Suriye Ordusu ve IŞİD’e verilen destek, ABD yetkililerince de
onaylanmıştır. Örgütlerin silah ve finansal gücü düşünüldüğünde, yaptıkları
katliamlar incelendiğinde ve silahlı muhalif grupların itirafları Suriye’de bir
savaşın yaşandığını ortaya koymaktadır.
Roma Statüsü’ne göre de çatışmalarda kullanılan şiddetin
yoğunluğu veya silahlı grupların organize olma potansiyeli, ellerindeki
silahlar göz önüne alındığında, organize silahlı gruplar arasında ya da
grupların kendi arasında, dahası emperyalist ülkeler ile aralarında iş birliği
olduğu açıktır.
100 http://haber.sol.org.tr/toplum/antalyada-seyhler-icin-8-9-yasindaki-cocuklara-fuhus-yaptiriliyor-123362101 http://haber.sol.org.tr/turkiye/uyusturucu-satmayi-kabul-etmeyen-suriyeli-adami-tasmayla-baglayip-gozu-onunde-esine-tecavuz
42
Suriye’de 2011 yıllından beri süre gelen bir çatışma hali
bulunmaktadır. Savaş hukuku kurallarının uygulanabilmesi için iç
çatışmaların uzun süreli silahlı bir çatışma olması ve hükümet güçleri ile
organize silahlı güçler veya organize gruplar arasında gerçekleşmiş olması
gerekir. (Roma Statüsü m8/2-d,f)
Roma Statüsü kapsamında IŞİD’in yaptıkları değerlendirildiğinde,
Suriye devletine ve halkına karşı aşağıda yazan fiillerin işlendiği ve
bunların da savaş suçu olarak görülmesi gerektiği açıktır:
1- Adam öldürme;
2- Bir uzvun ziyanı;
3- Zalimane muamele;
4- İşkence;
5- Şahısların onurunun ciddi bir şekilde zedelenmesi;
6- Rehin alma;
7- Bir kişiyi hukuki bir prosedüre tabi tutmaksızın yargılamak
veya infaz etmek;
8- Sivillere saldırı;
9- Cenevre sözleşmelerinin tanıdığı işaretleri taşıyan kişilere ya
da nesnelere saldırı;
10-İnsani yardım kapsamında olan ya da barış gücü misyonunda
çalışan personele veya hedeflere saldırı;
11-Korunması gerekli olan mekânlara saldırı;
12-Yağma;
13-Cinsel saldırı;
14- 15 yaşından küçük çocukların askere alınması ya da
kullanılması;
15-Sivilleri yerinden etme;
43
16-Haince öldürme ya da yaralama;
17-Hiç merhamet göstermeme;
18-Tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutma;
19-Düşman tarafın mal varlığını ele geçirme ya da tahrif etme.
2.1.2. İnsanlığa karşı suçlar
Roma Statüsü’nün 7. maddesinde düzenlenen fiillerin birden fazlası
“saldırının bilincinde olarak, herhangi bir sivil nüfusa karşı, yaygın veya
sistematik bir saldırının parçası olarak" IŞİD tarafından Suriye ve Irak
halkına karşı işlenmiştir.
1- İnsan öldürme: İnsan öldürme suçunun, insanlığa karşı suç teşkil
edebilmesi için öldürme fiilinin sivil bir topluluğa karşı, saldırı
bilinciyle yapılması gerekir;
2- Yok Etme: Bir grubun kısmen veya tamamen yok olması sonucunu
doğurabilecek koşullarda yaşama zorlanmasıdır;
3- Köleleştirme: Kadın ve çocuklar başta olmak üzere, bir kişinin
özgürlüğünün bir başkasının egemenlik alanı içinde sahiplenilmesini
ifade eder;
4- Sürgün veya zorla nakil;
5- Uluslararası hukukun temel kurallarının ihlali sonucu hapsetme veya
özgürlüğü kısıtlama;
6- İşkence;
7- Cinsel Fiiller;
8- Zulüm;
9- Zorla kişileri ortadan kaybetme;
10-Irk ayrımcılığı;
2.1.3. Savaş suçu ve insanlığa karşı suçların işlendiğine dair deliller
44
2.1.3.1. Adam öldürme ve toplu katliamlar Suriye’de yaşanan çatışmaların arka planını açıklarken değindiğimiz
gibi IŞİD, El Kaide’nin bir parçası olarak, 2003 yılında oluşmuştur. Bölgede
pek çok örgüt bulunmakta ve sık sık militanlar başkaca örgütlere
katılmaktadır. El Kaide, El Nusra, ÖSO ve IŞİD militanları arasında önemli
bağlantılar bulunmaktadır. Özellikle ÖSO’dan IŞİD’e birçok militanın geçtiği
biliniyor. IŞİD’in binlerce kişiyi öldürdüğü ise zaten bilinen bir gerçek.
Irak'ta merkezi yönetim El Kaide'ye (IŞİD) karşı operasyonlarını
yoğunlaştırırken, El Kaide Felluce'nin yarısı ile Ramadi'nin bir bölümünü
kontrol altına aldı. 3 Ocak 2014'te IŞİD Felluce'de bağımsız bir İslâm
devleti ilan etti. IŞİD bu saldırılar boyunca yüzlerce kişiyi öldürdü.102
28 Mayıs 2014’te IŞİD kontrolündeki köylerden kaçan 200 kadar
Suriyeli dün Türkiye sınırına gelmiş ve Türkiye’ye geçişlerine izin
verilmeyen Suriyeliler köylerine dönmek zorunda kalmıştı. Canlı kalkan
olmak istemeyen ve direndiği belirtilen 100’e yakın sivil IŞİD tarafından
öldürüldü.103
29 Mayıs 2014’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesine komşu, Suriyeli
Kürtlerin kontrolündeki Serekaniye’de köylere düzenlenen baskında 4'ü
çocuk 15 kişi öldürüldü. Saldırıyı bölgede şeriat devleti kurmak isteyen
IŞİD’in yaptığı iddia edildi. PYD’nin lideri Salih Müslim, Hürriyet’e, “Bu
köyler Yezidi olarak bilinir. Ama boşaltılmış, sonra da Halep’ten gelen
Araplar yerleşmişti. Bunları Ezidi sanmış olmalılar” dedi104
10 Haziran 2014'te IŞİD, Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da kontrolü
tamamen ele geçirdi. IŞİD'in Musul'u işgal ettiği ilk günlerde, Irak
ordusunun örgütten kaçarak kenti terk ettiği iddia edilse de, yeni bilgilerde
askerlerin emir-komuta zinciri içerisinde geri çekildiği iddia edildi.105
102 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/el-kaide-irakta-iki-kenti-kismen-ele-gecirdi-haberi-85278103 http://www.imctv.com.tr/isid-akcakale-sinirinda-100e-yakin-sivili-oldurdu/
104 http://www.hurriyet.com.tr/isidden-tileliye-katliami-26511237105 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/irak-ordusu-musulu-nasil-terk-etti-haberi-93780
45
Rûdaw’a konuşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Musul Basın
Sorumlusu Said Memuzini, IŞİD’lilerin Musul’un güneyindeki Hud köyünde
83 kişiyi öldürdüğünü aktardı.106
16 Haziran 2014’te, IŞİD, Suriye’de 100 Türkmen köyünü ele
geçirdi. İşgal ettiği bir köyde teslim olan dokuz kişiden dördünü vahşice
öldürdü. Sağ bir şekilde teslim olan bu kişilerin başlarını gövdelerinden
ayırarak köy meydanında gezdirdi. Sadece bu da değil, IŞİD son bir aydır
vahşice öldürdükleri kişileri şehrin kalabalık bir noktasında çarmıha gerip
ibret-i alem olsun diye sergiliyor.107
17 Haziran 2014’te, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay,
“Sunni cihadilerin Tikrit’in kuzeyinde açıkça ve soğukkanlılıkla sistematik
cinayetler işlediğini” söyledi.108
28 Ağustos 2014’te, IŞİD, Tabka Hava Üssü'nü ele geçirmişti. Tabka,
Suriye'de Rakka kenti yakınında ordunun kontrolündeki son askeri üsttü.
Rakka ise IŞİD'in Suriye'de ele geçirdiği ilk büyük kentti. Suriye İnsan
Hakları Gözlemevi'nden yapılan açıklamaya göre, beş gün süren
çatışmalarda 346 IŞİD militanı ve 170'den fazla asker öldü. Üstteki 1.400'e
yakın askerden 1.200 kadarı kaçtı, gerisi ise infaz edildi.109
20 Ağustos 2014’te, IŞİD’in, ABD’li gazeteci James Foley’nin başını
keserek öldürdüğü bir video, “Amerika’ya mesaj” adıyla sosyal medyada
paylaşıldı.110
106 http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1733451-isid-bu-koyde-83-kisiyi-oldurdu107 http://www.hurriyet.com.tr/isid-k-fir-deyip-vahsice-olduruyor-sonra-da-sergiliyor-26765921 108 https://www.washingtonpost.com/world/middle_east/residents-of-northern-iraqi-town-flee-as-insurgent-rampage-continues/2014/06/16/d3fcb944-dde1-483c-b4a4-a08ab1ff24f1_story.html109 http://www.hurriyet.com.tr/isidden-tileliye-katliami-26511237110 http://www.gercekgundem.com/medya/64745/isid-gazeteciyi-basini-keserek-oldurdu
46
24-25 Eylül 2014 tarihlerinde, IŞİD’E bağlı, "Hilafetin Askerleri"
örgütü tarafından kaçırılan Fransız vatandaşı dağcı Herve Pierre
Gourdel'in katlinin görüntüleri yayınlandı.111
2 Kasım 2014’te, Irak hükümeti, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD)
ülkenin batısındaki Anbar vilayetinde, Sünni Elbu Nimr aşiretine mensup
322 kişiyi öldürdüğünü duyurdu.112
Ekim, Kasım 2014 tarihlerinde, Gazetecilik Özgürlüğü Gözlemevi’ne
(JFO) göre, IŞİD bir ay önce dokuz haberciyi kaçırdı; altısını halen elinde
tutarken üçünü serbest bıraktı. Ardından örgüt, Ekim sonu ve Kasım
başında, çoğu Sama Musul TV çalışanları olarak 14 muhabir, kameraman,
TV mühendis ve teknisyenini kaçırdı.113
17 Aralık 2014’te, Irak İnsan Hakları Bakanlığı yazılı bir açıklamayla,
IŞİD’in militanlarıyla evlenmeyi reddeden en az 150 kadını öldürdüğünü
duyurdu.114
20 Aralık 2014’te, Financial Times gazetesi, hem IŞİD'e hem de
Suriye’ye muhalif olan bir kaynağa dayandırdığını belirttiği haberinde,
IŞİD'in Rakka'dan kaçmaya çalışan 100 yabancı IŞİD savaşçısını
öldürdüğünü yazdı.115
IŞİD, esir aldığı Ürdünlü pilot Muaz Safi El Kesasibe’yi bir kafes
içinde yaktığı görüntüleri yayınladı. 116
20 Mart 2015’te, IŞİD Kürt peşmerge olduğu sanılan üç kişiyi
kafalarını keserek öldürdüğü videoyu yayınladı.117
111 http://www.milliyet.com.tr/isid-bir-rehineyi-daha-oldurdu/dunya/detay/1945196/default.htm112 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/11/141102_irak_sunni_asiret113 http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/160191-isid-11-haberciyi-oldurdu-40-da-rehinesi-var114 http://bianet.org/bianet/kadin/160878-isid-150-kadini-katletti115 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141220_ft_isid_rakka 116 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/162025-isid-pilotu-yakti-urdun-militanlari-idam-etti117 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/03/150320_pesmerge_isid
47
24 Mayıs 2015’te, IŞİD önceki hafta ele geçirdiği antik kent
Palmira’da 400 sivili öldürdü.118
22 Haziran 2015’de IŞİD militanlarınca Kobani'de en az 223 kişinin
öldürüldüğü belirtildi.119
23 Haziran 2015’te IŞİD tarafından yayınlanan görüntülerde 3 kişinin
roket atılarak, 5 kişinin boğularak, 7 kişinin de vücutlarına bomba
bağlanarak öldürüldüğü görülüyor.120
9 Ağustos 2015’te, Suriye hükümeti yetkilileri, IŞİD’in Palmyra antik
kentinin bakımından sorumlu arkeolog Halid Esad'ın başını kestiğini ve
bedenini de Palmira'daki antik Roma sütunlarına astığını söyledi.121
31 Ağustos 2015’te, vahşi infazlarına devam eden IŞİD, sosyal
medya hesaplarından paylaştığı dehşet verici son görüntülerde, Irak’ın
Anbar kentinde elleri ve ayaklarından astığı 4 Şii askeri, diri diri yakarak
katledildiği görülüyor.122
Haziran ve Eylül 2015 ayları arasında, IŞİD'in dünya genelinde
1.000'in üzerinde saldırı düzenleyerek yaklaşık 3.000 kişiyi öldürdüğü
belirtildi.123
Irak Şam İslam Devleti militanlarının Irak ve Suriye'de ele geçirdiği
bölgelerde yaşamak LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, trans) bireyler için
daha da zor, hatta imkânsız...
Örgüt LGBT'lerin izini sürerek buluyor, çoğunu yüksek binalardan
aşağıya atarak öldürüyor ve katletme görüntülerini internetten yayınlıyor.
118 www.bbc.com/turkce/haberler/2015/05/150524_isid_palmyra119 http://www.dw.com/tr/i%C5%9Fid-%C3%A7ocuklar%C4%B1-da-infaz-etti/a-18547283120 http://www.haberler.com/isid-irak-ta-15-kisiyi-korkunc-yontemlerle-7443816-haberi/121 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150819_isid_arkeolog_palmyra122 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-4-kisiyi-ayaklarindan-asip-diri-diri-yakti-128164123 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151022_isid_3_ayda_3000_kisi
48
IŞİD sadece bu yıl 26 eşcinselin öldürülme görüntülerini paylaştı. Ancak
örgütün öldürdüğü LGBT birey sayısının bundan çok daha fazla olduğu
tahmin ediliyor.124
2.1.3.2. Bir dine ve ırka mensup kişileri imha etme
IŞİD, sünni Müslümanlığı yaygınlaştırmaya çalışan, cihat çağrısı
yapan bir örgüt. Sünni Müslüman olmayan pek çok kişiyi kâfir oldukları
gerekçesiyle acımazsızca katlediyor. IŞİD, özellikle Suriye’de ve Irak’ta
Şiilere, Ezidi Kürtlerine, Alevilere, Hıristiyanlara, Ermenilere yönelik
gerçekleştirdiği katliamlarla biliniyor.
IŞİD 2014 yılında Rakka’yı ele geçirmeden önce, kentte 1.500
Hıristiyan aile bulunuyordu. Geride kalanlar, sağlık ya da yaşlılık gibi
nedenlerle kaçamayanlardı. IŞİD, Rakka'daki en büyük Ermeni kilisesini
"şeriat" merkezi haline dönüştürmüştü. IŞİD'liler, İncil ve Hıristiyanlıkla ilgili
başka kitapları yakmışlar, kaçan Hıristiyanların mülklerine el koymuşlardı.
3 Ağustos 2014’te, IŞİD militanlarının Kuzey Irak'ta Sincar kenti
yakınlarında bir Ezidi köyünü basarak en az 80 erkeği öldürdüğü, çok
sayıda kadın ve çocuğu da kaçırdığı haber verildi. Militanlar Koço adlı
köyün sakinlerine İslamiyet'e geçmeleri için Cuma gününe kadar süre
verdi. Ezidilerin bunu reddetmesi üzerine saldırıya geçti. Kadınları ve
çocukları ise esir aldı. 125
15 Şubat 2015’te, IŞİD, Libya'da Etiyopyalı olduklarını açıkladığı bir
grup Hıristiyanın katline ait olduğu iddia edilen video görüntüsünü
yayımladı.126
1 Nisan 2015’te IŞİD, Alevi ve İsmaili nüfusa sahip Hama kentinin
doğusundaki Mabuca köyünde korkunç bir katliama imza attı. IŞİD
militanları köye girdikten sonra insanlara ateş açtı, bazı insanların kafaları
kesilirken, bazıları da yakıldı.127
124 http://www.bbc.com/turkce/multimedya/2015/07/150723_vid_isid_escinsel125 http://www.aljazeera.com.tr/haber/isidden-yeni-ezidi-katliami126 http://www.hurriyet.com.tr/isid-libyada-hiristiyanlari-oldurdu-28781826127 http://www.hurriyet.com.tr/isid-den-hama-katliami-en-az-37-olu-28612075
49
Suriye Ermenileri üzerine çalışma yürüten, ABD Kaliforniya
Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Keith David Watenpaugh da Ekmanian,
yaklaşık 600 ailenin kaçtığını ve çoğunun Lazkiye'ye sığındığını söylüyor.
Herhangi bir can kaybı veya yaralanma olmaksızın Lazkiye'ye ulaşan
ailelerin kiliselere ve Ermeni ailelerin yanına yerleştirildiğini söyledi.128
1 Temmuz 2015’te, IŞİD'in Kobani'ye yaptığı son saldırıda kardeşi
ölen Agop Tomasyan, "Eylül'deki IŞİD saldırısından önce, Kobani'de
bulunan 8 Ermeni aile de kenti terk etmişti. Kardeşim bir hafta önce geri
döndü ve çarşamba günü 14 yaşındaki oğlunun gözü önünde katledildi”
dedi.129
25 Aralık 2015’te, İngiltere'nin en üst düzey din adamı olan
Canterbury Başpiskoposu Justin Welby, “IŞİD’in Suriye ve Irak'ta bazı
kişileri çarmıha gererek öldürdüğü, bazı kiliseleri de yaktığı biliniyor” dedi130
2.1.3.3. Kimyasal Silah Kullanımı
AP, ABD'li ve Iraklı istihbarat yetkililerini kaynak olarak gösterdiği
haberinde, IŞİD’in kimyasal silah üretmek amacıyla askeri uzmanların da
yer aldığı özel bir birim kurduğunu bildirdi.131
Avustralya Dışişleri Bakanı Julie Bishop, IŞİD'in kimyasal silah
üretmek için yüksek eğitimli profesyoneller aldığını açıkladı.132
IŞİD'in Suriye'nin kuzeyinde bir kasabaya yönelik saldırılarında
kimyasal silah kullandığı iddia edildi. ABD tarafından Irak'ın kuzeyindeki
Mahmur şehrinde yapılan bir saha testinde, IŞİD tarafından atılan havan
mermilerinde hardal gazı izleri bulunmuştu133 Nitekim, Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü'nün açıklaması da aynı yöndeydi, Ağustos ayında
128 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/04/140402_kesep_ermenileri129 http://www.radikal.com.tr/turkiye/isid-kobaninin-son-ermenilerini-de-katletti-1388599/130 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151225_ingiltere_piskopos131 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-kimyasal-silah-uretme-timi-kurdu-iddiasi-136726132 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-kimyasal-silah-uretimi-icin-egitimli-profesyoneller-aliyor-119004133 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-suriyede-kimyasal-silah-kullandi-127203
50
Halep'in Marea kasabasında IŞİD ve "ılımlı" bir grup arasında yaşanan
çatışmalarda hardal gazı kullanıldığı belirtildi.
Suriye, BM Büyükelçisi Beşar Caferi,IŞİD’in Kobane kentine dönük
saldırıları sırasında militanların kimyasal silah kullandığını iddia etti.134
Almanya'dan yapılan açıklamada da, Erbil yakınlarında IŞİD'in
Peşmerge kuvvetlerine karşı kimyasal silah kullandığı ileri sürüldü135
2.1.3.4. Eğitim ve ibadet yerlerine yapılan saldırılar
AFP'nin haberine göre IŞİD, Irak'ın Anbar ilinde 1.500 okula zarar
verdi. Okulların bir kısmının tamamen yok edildiği, kalanlarındaysa ağır
hasar olduğu söyleniyor. Okulların IŞİD tarafından doğrudan hedef alındığı
söylenirken, kimi yerlerde de okulların üs olarak kullanıldığı belirtildi.136
IŞİD Irak'ın Diyale iline bağlı Mikdadiye ilçesinde bir okula saldırdı.
Saldırıda 1 öğretmen ve 2 öğrenci hayatını kaybetti.137
IŞİD, 1915 kurbanları anısına inşa edilen Suriye Der Zor’daki
Ermeni kilisesini yıktı.138
IŞİD, Suriye'nin Haseke bölgesinde bulunan 80 yıllık Meryem Ana
kilisesini havaya uçurdu.139
2.1.3.5. Cinsel taciz ve tecavüz
IŞİD’in katliam yaptığı yerlerde erkekleri vahşice öldürürken,
kadınları ve kız çocuklarını esir olarak aldığı ve tecavüz ettiğine dair birçok
delil bulunmaktadır.
134 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriye-isid-kobanide-kimyasal-silah-kullandi-haberi-99707 135 http://haber.sol.org.tr/dunya/almanya-isid-pesmergeye-karsi-kimyasal-silah-kullandi-126124136 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-anbarda-hasar-verdigi-veya-yok-ettigi-okul-sayisi-1500-125065137 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-okula-saldirdi-1-ogretmen-ve-2-ogrenci-hayatini-kaybetti-103645138 http://haber.sat7turk.com/isid-der-zordaki-ermeni-kilisesini-yikti/139 http://www.radikal.com.tr/dunya/isid-80-yillik-kiliseyi-yikti-1329420/
51
Birleşmiş Milletler yetkilisi Zainab Bangura'ya göre, IŞİD'in seks
köleleri için hazırladığı bir "fiyat listesi" var. Listede bir yaşındaki çocuklara
bile fiyat biçildiği görülüyor. 1-9 yaş arasındaki çocukların 165 dolara
satıldığını söyleyen Bangura, kimi kadınların 5-6 erkeğe satıldığını,
kadınları geri almak isteyen ailelerin ise binlerce dolar vermesi gerektiğini
belirtiyor. 20 yaş üstündeki kadınların fiyatlarının daha yüksek olduğu da
söylenirken, önceliğin askeri liderlerde olduğu, sonrasında zenginlere satış
yapıldığı aktarılıyor.140
IŞİD'in esir aldığı 9 yaşındaki bir kız çocuğu, 10 IŞİD militanının
cinsel istismarına uğradı. Hamile kalan kız çocuğunun, doğum sırasında
hayati tehlike altında olacağı basında yer aldı.141
Geçen yıl Nisan ayında Avusturya’daki evlerinden kaçıp, Suriye’ye
giden ve IŞİD’e katılan Bosna asıllı Avusturya vatandaşları Samra
Kesinovic (17) ve Sabina Selimovic’in (16) ölmeden önce seks kölesi
olarak kullanıldıkları öne sürüldü. IŞİD'e katıldıktan sonra örgütün 'poster
kızları' olarak anılan Kesinovic ve Selimovic, örgütün propaganda
malzemesi haline gelmişti. IŞİD’in tutsaklarından biri, 17 yaşındaki Samra
Kesinovic’in öldürülmeden önce örgütün seks kölesi haline getirildiğini
söyledi. Tunuslu eski esir, genç kızların birlikte aynı evde kaldıklarını ve
örgüte yeni katılan militanlara “hediye” olarak sunulduğunu sözlerine
ekledi.142
Amerikan ABC televizyonu, 2013 yılında kaçırılan Kayla Müller’e
tecavüz iddialarını ABD ajanları ve Müller’in ailesine dayandırdı. Haberde
genç kızın ailesinin,”Bize Kayla’nın Bağdadi’nin esiri olduğu dönemde
işkenceye uğradığı söylendi. Bağdadi’nin Kayla’yı kendisine eş olarak
aldığını (tecavüz ettiğini) beyan ettiğini söyledi.143
140 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-seks-kolesi-fiyatlari-listesi-ortaya-cikti-165-dolara-kucuk-cocuklar-satiliyor-125058 141 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-militanlarin-tecavuz-ettigi-9-yasindaki-ezidi-kiz-cocugun-yasami-gebelik-nedeniyle-tehdit 142 http://www.radikal.com.tr/dunya/isidin-poster-kizlari-seks-kolesi-olarak-kullanilmis-1496461/143 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-liderine-tecavuz-suclamasi-126419
52
New York Times, aylarca "seks kölesi" olarak IŞİD’in elinde tuttuğu
Ezidi kadınlarla gerçekleştirdiği röportajında çarpıcı verilere ulaştı. Habere
göre, IŞİD’in Irak Kürdistanı’nda bulunan Sincar dağına gerçekleştirdiği
operasyonun tek amacı Ezidi kadın ve kız çocuklarını birer seks kölesi
haline getirmekti. 144
IŞİD, "kadın kölelerle" nasıl cinsel ilişkiye girilebileceğine dair
sınırlamalar getiren 15 maddelik bir "el kitabı" bile yayımladı. El kitabında
hamile "köleler" ile birlikte olunması yasaklanırken, akrabalık ilişkisi olan
"kölelerden" yalnızca biriyle birlikte olunması tavsiye ediliyor.145
2.1.3.6. Bombalardan zarar gören ve yağmalanan tarihi miras
IŞİD bir Ortaçağ karanlığı olduğunu vurgulamak adına vitrin önünde
pek çok tarihi eseri yok etse de, IŞİD’in en büyük ikinci gelir kaynağı tarihi
eser kaçakçılığıdır.
Örneğin, 25 Şubat 2015’te, IŞİD militanlarının yayınladıkları bir
videoda, milattan önce 7. yüzyıla ait heykel ve tarihi eserleri matkaplarla ve
balyozlarla parçaladıkları görülüyor. Videonun başında görünen bir kişi ise,
heykelleri insanları putperestliğe teşvik ettikleri gerekçesiyle kırdıklarını söylerken, "Peygamber bize tarihi kalıntılar ve heykellerden kurtulmamız gerektiğini öğütlüyor. Peygamberin arkadaşları da fethettikleri ülkelerde bunun aynısını yapmıştır" diyor.146
NİMRUD
Irak’ın Ninova ilindeki Nimrud, Musul’un 30 kilometre güneyinde,
tarihi milattan önce 13. yüzyıla dayanan antik bir Asur kentiydi.147 Arkeolojik
alan, toprak bir duvarla 3,6 kilometrekarelik bir bölgeyi kapsıyordu. IŞİD’in
Nimrud’taki tarihi eserleri yok ettiği tahmin ediliyor ama verdiği zarar tam
olarak tespit edilemedi.148
144 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-seks-teolojisi-12-yasindaki-ezidi-cocuklarina-tecavuz-etmek-126149145 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidden-15-maddelik-tecavuz-el-kitabi-140981146 http://www.aljazeera.com.tr/haber/isid-tarihi-eserleri-parcaladi147 http://tr.euronews.com/2015/03/06/isid-nemrut-ta-tarihi-eserleri-buldozerle-yikti/148 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/03/150306_nimrud_tahribati
53
HZ. DAVUD TÜRBESİ
IŞİD, Halep' in kuzey kırsalında yer alan ve 14 Temmuz'da ele
geçirdiği Türkmen köyü Toybuk'taki Hazreti Davud Türbesi'ni dozerlerle
yıktı.149
MUSUL KÜTÜPHANESİ VE MÜZESİ
IŞİD Musul’da 10 binden fazla kitabın, en az 700 nadir el
yazmasının ve Osmanlı İmparatorluğu döneminin çok sayıda eserinin
bulunduğu Musul Kütüphanesi’ni yaktı.1921’de kurulan kütüphane özellikle
18. yüzyıldan kalan el yazmaları koleksiyonuyla ünlüydü. IŞİD,
Kütüphane’nin ardından Musul Müzesi'ni de yıktı. Müze, Bağdat’taki Irak
Müzesi’nin ardından ülkenin en büyük ikinci müzesi olma özelliğini
taşıyordu. 150
NİNOVA
IŞİD militanları, Asur Başkenti Ninova’nın M.Ö. 700 yılına tarihlenen
duvarlarının büyük parçalarını ve düzlüklerini bombalı saldırıyla havaya
uçurdu. Irak Arkeoloji Müzesi'ni de yağmaladı ve yıktı.151
HORSABAD
Irak hükümeti, Kuzey Irak’taki Horsabad Antik Kenti’ne IŞİD’in
saldırdığı iddialarının doğru olup olmadığını araştırıyor. Musul’dan bir
yetkili, Saeed Mamuzini IŞİD militanlarının Horsabad’ı yıkmaya
başladıklarını söyledi.152
HATRA
149 http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/isid-hz-davud-turbesini-yikti150 http://www.hurriyet.com.tr/isid-1921de-kurulan-musul-kutuphanesini-hedef-aldi-28299430151 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-2700-yillik-asur-baskenti-duvarlarini-bombaladi-106604152 http://arkeofili.com/?p=2344
54
Iraklı yetkililer, örgütün tarihi Nimrud'dan sonra Musul'un
güneybatısındaki antik kent Hatra'yı buldozer ve dinamitlerle yerle bir
ettiğini öne sürdü.1531985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınan bu
kent, M.Ö. 300 yılında kurulmuş. Kent, Roma İmparatorluğu’nun hakimiyet
alanı dışındaki bağımsız krallığın başkentiydi.
HZ. ŞİT PEYGAMBER TÜRBESİ
Irak’ın Musul kentinde Osmanlı Valisi Mustafa Paşa tarafından inşa
edilen Hz. Şit Peygamber Camisi, IŞİD tarafından havaya uçuruldu.
Patlama anını sosyal paylaşım sitelerinde paylaşan görgü tanıklarına göre,
cami cuma namazından sonra IŞİD militanlarınca boşaltıldı ve içine
bombalar yerleştirilerek uzaktan kumandayla havaya uçuruldu.154
HZ. YUNUS PEYGAMBER TÜRBESİ
Irak’ın Musul kentini kontrolünde bulunduran Irak Şam İslam Devleti
(IŞİD) örgütü, Hz. Yunus’un türbesi olarak bilinen türbeyi ve camiyi havaya
uçurdu.155
İMAM DUR TÜRBESİ
Eski bir Türk kenti olan Samarra’nın yakınlarındaki İmam Dur
Türbesi, İslamiyet'in doğuşundan sonra oluşan medeniyetin oluşturduğu en
önemli eserlerden birisiydi. IŞİD tarafından havaya uçuruldu.156
APAMEA
Kent, Roma devrinin zengin ticaret merkeziydi. Bölge aslında
IŞİD’den önce, Suriye'yedeki gerici kalkışma sırasında yağmalanmaya
153 http://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150307/1014328992.html#ixzz3wDQvbufs154 http://www.hurriyet.com.tr/peygamber-camilerini-yok-ediyor-26895550155 http://www.iha.com.tr/haber-isid-hz-yunusun-kabrini-havaya-ucurdu-376904/156 http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/imam-dur-turbesi-706
55
başladı. Uydu görüntüleri tarihi alanlarda açılmış çukurların olduğunu
gösteriyor.157
DURA-EUROPOS
500 silahlı adamın bastığı Mari ile 300 kişinin kazı yaptığı Dura-
Europos’u da IŞİD yıktı. Fırat Nehri’nde bir Yunan yerleşimi olan bu kent
sonraki yıllarda Roma İmparatorluğu’na bağlı bir karakol olarak
kullanılmıştı.158
MARİ ANTİK KENTİ
Suriye’nin Irak sınırına yakın, Fırat Nehri’nin batısında bulunan eski
bir Sümer kenti olan Mari’nin tarihi M.Ö 3.000'e dayanıyor. Örgütün yol
açtığı yıkımın ardından uydudan çekilen fotoğraflarda tarihi bölgede
1.200’den fazla çukur açıldığı dikkat çekiyor. Mari, tarihi kil tabletlerle
biliniyor.159
PALMİRA
UNESCO’ya göre Suriye çölünde bir vaha olarak tanımlanan
Palmira antik kentinin tarihi milattan önce 19. yüzyıla kadar gitmektedir.
Greko-Romen ve Pers kültürünün de izlerini taşıyan kent IŞİD tarafından
yok edildi.160
Palmira’daki Baalşamin Tapınağı 1. yüzyılın başlarında inşa
edilmişti. "Fenike fırtına ve yağmur tanrısına" ithaf edilerek yapılan tapınak
IŞİD tarafından yok edildi.161
Yukarıda saydıklarımızın yanı sıra, Hürriyet'ten Merve Kiraz'ın
haberine göre, bir daha ziyaret edilemeyecek tarihi eserler şunlar:
157 http://arkeofili.com/?p=2736158 http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/isidin-yok-ettigi-10-kulturel-miras-ve-yapisal-ozellikleri-111119 159 http://arkeolojihaber.net/tag/mari-antik-kenti/160 http://haber.sol.org.tr/fotogaleri/bir-daha-gorulemeyecek-19-tarihi-yapi-130506161 http://www.hurriyet.com.tr/isid-palmira-antik-kentindeki-tapinagi-havaya-ucurdu-29887224
56
Suriye: Büyük Samarra Cami, Eski San’a Şehri, Bosra Antik
Kenti,Halep Ulu Cami, Hama’nın Su Değirmenleri,Halep Kalesi, Halep El
Medine Çarşısı, Deyrizor Köprüsü,Şövalyeler Kalesi, Halid Bin Velid Cami
Libya: Kirene
Mısır: Kahire İslam Sanatları Müzesi162
2.2. Saldırı suçu
Roma Statüsü hazırlanırken, taraf devletlerin tanımı üzerinde
uzlaşamadıkları saldırı suçu içeriğinin, mahkemenin kuruluşundan dokuz
yıl sonra düzenlenecek gözden geçirme konferansı sırasında
belirlenmesine karar verilmiştir. Buna göre “saldırı suçu”, bir devletin siyasi
veya askeri eylemlerini etkili biçimde kontrol edebilme veya yönetebilme
konumunda bulunan bir kimse tarafından, karakteri, ağırlığı ve boyutu
itibariyle Birleşmiş Milletler Şartı’nı açıkça ihlal eden bir saldırı fiilinin
planlanması, hazırlanması, başlatılması veya icrasını ifade eder. Taraf
Devletler, Kampala’da aldıkları bir başka karar ile saldırı suçu konusunda
UCM’nin yargılama yetkisini 2017 yılı sonrasına ötelediler.
Statü’de, saldırı suçu tanımının BM Şartı’nda yer alan ilgili
maddelerle uyum içinde olması gerektiğine dikkat çekilmiştir (Rom
St.m.5/2). 12.12.1974 tarihli 3314 (XXIX) sayılı BM Genel Kurulu kararında,
savaş ilan edilmiş olsun veya olmasın aşağıda belirtilen fiillerin saldırı teşkil
edeceği ifade edilmiştir. Saldırı teşkil eden fiiller şunlardır:
1) Bir devletin silahlı kuvvetlerinin diğer bir devleti istila etmesi veya
ona hücum etmesi veya ne kadar geçici olursa olsun, herhangi bir askeri
işgal veya kuvvet yoluyla başka bir devletin ülkesinin tamamını veya bir
bölümünü ilhak etmesi,
162 http://haber.sol.org.tr/fotogaleri/bir-daha-gorulemeyecek-19-tarihi-yapi-130506
57
2) Bir devletin silahlı kuvvetlerinin başka bir devletin ülkesini
bombardımana tutması veya bir devletin diğer bir devletin ülkesine karşı
herhangi bir şekilde silah kullanması,
3) Bir devletin liman veya kıyılarının diğer bir devletin silahlı
kuvvetleri tarafından abluka altına alınması,
4) Bir devletin silahlı kuvvetleriyle başka bir devletin kara, deniz ve
hava kuvvetlerine veya deniz veya hava filolarına saldırması,
5) Bir devletin başka bir devlette bir anlaşma gereğince bulunan
silahlı kuvvetlerini anlaşmaya aykırı şekilde kullanması veya anlaşmanın
sona ermesine rağmen askerlerini geri çekmemesi,
6) Ülkesini başka bir devletin emrine vermiş olan bir devletin,
ülkesinin o devlet tarafından üçüncü bir devlete karşı saldırı amacıyla
kullanılmasına izin vermesi,
7) Bir devlet tarafından veya bir devlet adına, diğer bir devlete,
yukarıda belirtilen fiiller derecesinde veya o ölçekte kuvvet kullanabilecek
silahlı çetelerin, grupların, gayri nizami askerlerin veya paralı askerlerin
gönderilmesi veya bu gibi fiillere önemli ölçüde karışılması
BM ise, bireylerin veya terör örgütlerinin değil, ancak devletlerin
sorumluluğunu değerlendirmektedir. Roma Statüsü’nde bireylerin
sorumluluğuna ancak bu kapsamda gidilebilecektir. Bu açıdan, devletin en
üst düzey yetkililerinin katılımıyla, devlet politikası çerçevesinde
gerçekleştirilen resmi devlet eylemlerinin bir sonucu olan saldırıdan doğan
bireysel cezai sorumluluğuna gidilebilecektir. IŞİD’i, saldırı suçunun faili
olarak sorumlu tutabilmemiz tüm bu değerlendirmeler sonucunda mümkün
gözükmemektedir. Çünkü ne bir devlettir, ne de bir devletin üst düzey
yetkilisidir.
Bu değerlendirmeler sonucunda başka bir soru sorulabilir? Acaba
IŞİD aracılığıyla başkaca devletler Irak ve Suriye’nin bütünlüğüne yönelik
saldırı suçunu işleyebilir mi? Kuşkusuz ki, IŞİD’in bölgedeki gücü, yaptığı
saldırıların boyutu ve ağırlığı göz önüne alındığında, daha önce
58
“azmettiriciler” başlığı altında söz edilen ABD, İngiltere, Katar, Suudi
Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin IŞİD’e yardım etmemesi halinde IŞİD
diye bir örgütün var olamayacağı dikkate alındığında; saldırı suçunun
azmettiricisi olarak bu ülkelerin gösterilmesinde herhangi bir sakınca
bulunmamaktadır.
§4. Ülkemizde açılan davalar ve soruşturmalar
Son birkaç yıldır ardı ardına yaşanan Reyhanlı, Suruç, Ankara ve
İstanbul katliamları Türkiye’nin savaşın tam ortasında olduğunun açık
göstergesidir. IŞİD'in Türkiye’de rahatlıkla örgütlenebilmesinin, Türkiye’nin
IŞİD’e katılmak için güvenli geçiş güzergâhı olmasının, AKP ile IŞİD
ortaklığının sonucu bu katliamların yaşandığı açıktır. Ancak aşağıda
okuyacağınız her bir dava ya uzunca süreden beri ilerleyememektedir ya
da gizlilik kararı ile dosyanın gidişatından bilgi alınması engellenmektedir.
Davaların hepsinde fail, AKP’nin-Hakan Fidan’ın emriyle hareket eden
IŞİD’in Türkiye’deki hücreleridir. Yargılamalar gerçeği açığa çıkarma yerine
hukuk yoluyla katillerin ve ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamının üzerinin
kapatılmasını sağlamaktadır.
1.Reyhanlı Davası- Er Utku Kalı Davası
11 Mayıs 2013'te gerçekleşen ve bomba yüklü aracın havaya
uçurulması sonucu resmi makamlara göre elliüç kişinin öldüğü Reyhanlı
katliamının ardından, hızlıca yayın yasağı getirilmişti. Türkiye tarihin en
büyük katliamlarından birini protesto ettikleri için öğrencilere ise gaz
atılmıştı.
Saldırıyı kimin gerçekleştirdiği ilk başta kuşkuluydu. Saldırının
ardından katliamla bağlantılı olduğu iddia edilen toplam 35 kişi yakalandı.
Bunlardan 20’si tutuklandı, ikisi için adli kontrol kararı verildi. Katliamın
nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkaracak en önemli deliller ise kayıptı. İlçedeki
73 Mobese kamerasının tamamının, patlamadan birkaç gün önce 'sistem
arızası' verdiği ve kayıt yapmadığı ortaya çıktı.
59
Hükümet yetkilileri ise, Reyhanlı katliamını Suriye istihbarat
teşkilatının gerçekleştirdiğini ifade ediyorlardı. (Savcı Şişman hakkında
daha sonrasında “paralelci” olduğu ve Reyhanlı katliamına bilerek göz
yumduğu iddiasıyla aynı dosya kapsamında soruşturma açıldı.)
22 Mayıs 2013’te Redhack tarafından ortaya çıkartılan Jandarma
yazışmalarında ise gerçek açığa çıktı: 25 Nisan tarihinden itibaren
Suriye'nin muhaliflerin kontrolündeki Rakka şehrinde, El Nusra üyelerince
bomba yüklenmiş 3 aracın bulunduğu, bu araçların Suriye yönetimi
tarafından arandığı ve söz konusu araçların Türkiye'ye yönelik bir saldırıda
kullanılacağı bilgisi bulunuyor. Ancak istihbarat raporlarının açık bir şekilde
göstermesine rağmen, AKP hükümetinin saldırıların önlenmesi amacıyla
tek bir adım dahi atmadığı anlaşılıyor. İçişleri Bakanlığı’ndan hemen
yalanlama gelse de, Redhack’in yayınladığı belgeleri, er Utku Kalı’nın
sızdırdığı iddiası ile 24 Mayıs 2013 günü hakkında 25 yıl hapis istemiyle
tutuklandı. Utku Kalı, 11 Kasım 2013 günü psikolojik ve fiziksel şiddet
gördüğü uzun tutukluluk günlerinden sonra ,serbest bırakıldı. 4 Şubatta
2016’da ise Amasya Ağır Ceza Mahkemesi Kalı'nın beraatine ve tutuklu
kaldığı süre için tazminat isteminde bulunabileceğine karar verdi.163
Reyhanlı katliamı faillerinin, saldırı öncesine ait 23 günlük görüşme
kayıtlarının MİT tarafından tespit edildiği ortaya çıktı. Bu konuşmalar,
bomba konulacak araçların satın alınması, zula bölümlerinin yapılması,
patlayıcıların yerleştirilmesi gibi bilgiler içeriyordu. Temmuz 2013’te MİT
Bölge Müdürü H.D. görevden alındı.
Reyhanlı katliamının iddianamesi ise MİT TIR'larının
durdurulmasından dolayı tutuklanan ve o zaman özel yetkili savcı olan
Özcan Şişman tarafından hazırlandı. Tüm bunlara rağmen, 7 Kasım
2013’te kabul edilen 110 sayfalık iddianamede, savcı için fail belliydi:
Saldırının Suriye gizli servisi tarafından yapıldığı ileri sürüldü iddianamede.
Ne hikmetse, savcılık da, hükümet yetkilileri ile aynı fikirdeydi.
İddianamede şu ifadeler yer aldı:163 http://haber.sol.org.tr/turkiye/utku-kaliya-beraat-144818
60
8 Mayıs 2013'de savcılık, Hatay polisini arayan bir kişi, Suriye
istihbaratı ile bağlantılı olduğu iddia edilen ve liderliğini Mihraç Ural'ın
yaptığı THKP-C Acilciler örgütünün Türkiye'ye yönelik bombalı saldırı
yapacağını 155 Polis İmdat telefonu yerine, Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğü'nün telefonuna iletti. İhbarcı, bombalı saldırının Ankara'da
yapılacağını, patlayıcıların nereden hangi saatte sokulacağını bir gün
önceden belirterek şunları söyledi:
"Bombalama olayı ile ilgili Temir Dükancı 9 Mayıs 2013'te tahminen
22.00-24.00 saatleri arası, Yayladağı Sınır Kapısı'ndan giriş yapacak.
Temir Dükancı'yı, Yusuf Nazik veya Nasır Eskiocak isimli şahıslar gelip
alacak ve daha önceden bombalama eylemi için hazırlanan araçların
olduğu yere götürecek. Daha önceden bombalama işinde kullanılmak
üzere 2 adet kapalı kasa minibüs alındı, bu araçlara Harbiye'de Mehmet
Gümüşlü isimli kaportacıda gizli bölmeler yapıldı. Araçlar şu an Harbiye'de
ancak tam yerini bilmiyorum. 1 hafta kadar önce, 25-30 kiloluk paketler
içerisinde toplam 1.000 kilogram kadar C-3 bomba malzemesi Samandağ
Meydan Köyü yakınlarında deniz yolu ile balıkçı Cengiz diye biri aracılığıyla
geçirilerek Hatay Harbiye Beldesi'ne getirildi. Bu bombalar perşembe
gecesi araçlara yüklenerek Nasır Eskiocak ve Yusuf Nazik önderliğinde
Ankara'ya hareket edecek. Bu işler için 2 hafta kadar önce Lazkiye'de
Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak isimli şahıslara, 4-5.000.000 Suriye parası
ile bomba eğitimi verildi. Lazkiye'den yüklenen bombaları bizzat gördüm.
Bunu Lazkiye'de olan Acilciler lideri Mihraç Ural ve yanında kalan Hacı kod
adlı biri planladı."
İddianame, katliamın hemen sonrasında hızlıca hazırlanmıştı ve
iddialar aslında dayanaksızdı. Herkes Mihraç Ural’ı hedef tahtasına
oturturken, Mihraç Ural, Acilciler örgütünün 20 yıldır olmadığını belirterek
"buna kargalar bile güler" dedi.
Mihraç Ural'ın eylemi planladığı, Nasır Eskiocak'ın ve Yusuf Nazik’in
saldırıyı düzenlediği iddia ediliyordu ve 17 sanık hakkında 53'er kez
61
ağırlaştırılmış ömür boyu, 3.597'şer yıla kadar hapis cezası isteniyordu
iddianamede.
Dava Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Adana 1. Ağır
Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada kimlik tespiti yapılmadı, iddianame
okunmadı. Bu arada özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ve dosya, olayın
olduğu Hatay’a gönderildi. Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise yetkisizlik
kararı vererek dosyayı geri gönderdi. Ancak son olarak dosya yine Hatay 1.
Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilerek davanın burada görülmesine karar
verildi. Hatay’daki mahkeme, ikinci duruşmayı yetkisizlik kararı vermiş
olmasına rağmen tamamladı. İkinci duruşmada, davanın bir numaralı
sanığı Nasır Eskiocak telekonferans yoluyla alınan ifadesinde, “Bu işi Yusuf
Nazik ve yanında bulunan iki MİT mensubu ile konuştuk. Bana denizden
uyuşturucu gelecek bunu arabalara yükleyip, Reyhanlı’ya bırakacağımızı
söylediler. Bu iki MİT mensubu başıma bir şey gelmeyeceği konusunda
bana güvence verdi. Ben bunların patlayıcı olduğunu bilmiyordum” dedi.
Açıkça MİT’in Reyhanlı katliamının bir parçası olduğu ortaya çıktı.
Üçüncü duruşma öncesi nakil talebine yanıt geldi. Dava güvenlik
gerekçesiyle Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı. Üzerinden 2 yıldan
uzun süre geçmesine rağmen gerçeği ortaya çıkarmak adına hiçbir
ilerlemenin olmadığı Reyhanlı davasının son duruşmasında, davaya konu
iddianameyi hazırlayan ve MİT TIR’larını durdurması sebebiyle cezaevinde
bulunan özel yetkili Savcı Özcan Şişman hakkında, ihmali olduğu
gerekçesiyle soruşturma açılması izni verildi. Müşteki avukatlarından Deniz
Özbilgin, “Soruşturmanın Cilvegözü, Niğde gibi bağlantılı dosyalarla birlikte
sorumlu, yardımcı kim varsa en ince ayrıntısına kadar genişletilmesini
istiyoruz” dedi.
2.Niğde Davası
20 Mart 2014’te, Niğde’nin Ulukışla İlçesi’nde jandarmalara karşı
silahlı saldırı gerçekleştirildi.
62
K.Ö.’nün yönetimindeki taksi ile İstanbul’a gitmek üzere Hatay’dan
yolan çıkan Benjamin Xu, Çendrim Ramadani ile Muhammed Zakiri,
Ulukışla-Adana Otoyolu’nun Gedeli viyadüğündeki rutin yol kontrolünde
otomobili durdurmak isteyen güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla
ateş açtı. Teröristler, Jandarma Astsubay Üstçavuş Adil Kozanoğlu ile polis
memuru Adem Çoban’ı şehit edip, gasp ettikleri kamyonun şoförü Turan
Yaşar’ı da öldürerek kaçtı. Çatışmada yaralan ve tedavi için Eminlik
Köyü’ndeki 3 No'lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’na giden teröristlerden
ikisi burada, diğeri de Köşkönü Köyü’nde yakalandı. 164
Daha sonrasında, şüpheli Alman vatandaşı Benjamin Xu, İsviçre
vatandaşı Çendrim Ramadani ile Makedonyalı Muhammed Zakiri‘nin IŞİD
üyesi olduğu ortaya çıktı. Pasaportlarıyla resmi yollardan Türkiye’ye giriş
yaptıkları ve İstanbul’a gitmeyi ve burada saldırı düzenlemeyi planladıkları
anlaşıldı. 3 sanık hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis
istemiyle yargılanması için Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianame
Niğde Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Bazıları Türk 8 kişi hakkında
da yardım ve yataklıktan çeşitli cezaların istendiği, 4'ü tutuklu 11 kişinin
yargılanmasına başlandı.
Davanın 2. duruşmasından önce ise, açılan dava dosyasına kadın
ticaretine ilişkin çarpıcı telefon konuşmaları gibi ilginç deliller girdi. Söz
konusu kayıtlardan ise, savaştan kaçan Suriyeli kadınlara Reyhanlı’da
fuhuş yaptırıldığı anlaşılıyor. Telefonda, 16 yaşındaki bir kızı Reyhanlı’daki
bir doktora pazarlayan isimlerden Ahmet Yumuşak, aynı zamanda IŞİD
üyelerini sınırdan Reyhanlı’ya getiren iki kişiden biri. Dosyada yer alan
tapelere göre ayrıca, Yayladağı Polis Karakolu’ndaki bir memur yardımı ile
Suriye’ye, patlayıcı yapımında kullanılan 50 kilogram alüminyum tozunun
da geçirildiği anlaşıldı.
164 http://www.hurriyet.com.tr/nigde-deki-isid-davasinda-saniklar-yine-mahkeme-getirilmedi-29310114
63
Ankara’da tutuklu sanıklar Almanya vatandaşı Xu, İsviçre vatandaşı
Ramadani ile Makedonya vatandaşı Zakiri duruşmalarda telekonferansla
yapılan bağlantıda sorulan soruları cevaplamıyor, konuşmuyorlardı.
M.A.’nın avukatı Tugay Bek, Topalca’nın MİT ve jandarma
istihbaratta çalıştığının basında yer aldığını söyleyip her iki kuruma
sorulmasını istedi. Mahkeme ise Topalca’nın jandarma ya da MİT ile bir
ilgisinin bulunup bulunmadığının dosya üzerinde değerlendirme
yapılmasına karar verip davayı erteledi. 165
Ayrıca Reyhanlı davası ile Niğde davası arasında bağlantı olduğu
iddiası var. Reyhanlı iddianamesini hazırlayan Şişman, Heysem
Topalca'nın da olayın içinde olduğu söyledi, ancak iddianamede bu isme
yer vermedi. Halbuki Niğde davasında Heysem Topalca'nın Reyhanlı
katliamını planladığı iddia ediliyor; ancak Heysem Topalca ismine Reyhanlı
davasında yer verilmediği gibi, patlamadan da Mihraç Ural ve Beşar Esad
sorumlu tutuldu.
Niğde iddianamesinde ise “bölgedeki tüm örgütlerle bağlantısı
bulunan ve ayrıca El Kaide ve El Nusra’ya silah gönderen Heysem
Topalca’nın Reyhanlı saldırısının planlayıcısı olabileceği” yazıyor. Buna
göre Topalca, Reyhanlı patlamasına sebep olan beyaz renkli araçların
ilçeye götürülüp postane ve belediye önüne yerleştirilmesini sağlayan kişi.
“Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan araştırmalar
sonucunda dosyamıza giren 9 Haziran 2014 tarihli teknik inceleme raporu
ekinde bulunan ve açık kaynak olarak tabir edilen internet ortamında
bulunan bilgi ve belgelerin derlemesi sonucu ortaya çıkarılan belgelerden,
Heysem Topalca’nın Adana’da tesadüfen yakalanan roket başlıkları ile
birlikte yakalandığı, Suriye’den Türkiye’ye kaçak yollarla tarihi eser getirip
Türkiye’de sattığı, El Kaide ve El Nusra Cephesi’ne sürekli mühimmat
temin ettiği, Reyhanlı’da patlama günü kaçak mal yükleyeceğini
165 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/166169-isid-reyhanli-nigde-diyarbakir-ve-suruc
64
söyleyerek, postanenin ve Belediyenin önüne beyaz renkli aracın
bırakılmasını sağlayan kişi olduğu, Reyhanlı olayını kaçakçıların üzerine
yıkmayı amaçladığı..” belirtildi.
Suriye uyruklu olan ve iddianamede açıkça MİT’e çalıştığı iddia
edilen Heysem Topalca ismi, daha önce de, Adana’da yakalanan füze
başlıkları dosyası, Cilvegözü ve Reyhanlı patlaması gibi dosyalarda da
geçmişti. Topalca’nın Suriye’ye silah sevkiyatı ve cihatçı militanların
geçişini, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticaretini kontrol ettiği ileri
sürülüyor. 166
Tüm bu iddialara rağmen, mahkeme, dosyanın firari sanığı olan ve
MİT çalışanı olduğu iddia edilen Heysem Topalca’nın MİT’e sorulması
talebini reddetti.
Mahkemenin belki de IŞİD, AKP ve Hakan Fidan’ın yönettiği MIT
arasındaki bağlantıyı açığa çıkaracak olan bir talebi reddetmesine
şaşırmamalı; çünkü gerçekten bu bağlantı ortaya çıksaydı, yerel
mahkemelerin eliyle AKP’nin savaş suçu işlediği ispatlanmış olacaktı.
3.Sarin Gazı Davası
Türkiye’deki birçok haber kanalı Esad tarafından kimyasal silah
kullandığını iddia etmişti. Dışişleri Bakanlığı, Suriye'de kimyasal silah
kullanımına ilişkin iddiaların derhal açıklığa kavuşturulması gerektiğini
belirterek, "İddialar doğruysa uluslararası camianın insanlığa karşı suç
teşkil eden bu kabul edilemez vahşet karşısında gereken duruşu
sergilemesi ve tepkiyi göstermesi kaçınılmazdır" açıklamasında
bulunmuştu.
Dışişleri Bakanlığı "herkes tepki göstermeli böyle bir vahşet
karşısında" dese de, aslında sarin gazı üretiminde Türkiye’nin önemli payı
olduğu, üstelik kimyasal silahların Suriye tarafından değil, El Kaide ve IŞİD
166 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/166169-isid-reyhanli-nigde-diyarbakir-ve-suruc
65
tarafından kullanıldığı Adana 9 ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan bir dava
ile ortaya çıktı.
28 Mayıs 2013'te, Suriye'deki El Kaide örgütüne bağlı El Kaide
bağlantılı Ahrar-uş Şam ve El Nusra Cephesi'ne kimyasal bomba
yapımında kullanılan bazı kimyasal maddelerin temin edilmeye çalışıldığı
yönünde ihbar alan Adana polisi, çeşitli adreslere operasyon düzenledi.
Bulunan maddenin sarin gazı olmadığı anlaşılınca şüpheliler serbest
bırakılmıştı. Ancak laboratuvar incelemeleri sonucunda elde edilen
kimyasal maddelerin birleştirilmesi sonucunda sarin gazının oluştuğu
ortaya çıktı. Türkiye’de sarin gazı üretip El Kaide ve IŞİD’e satılıyordu. Bu
tespit sonucunda Adana 9 Ağır Ceza Mahkemesi, firari Suriyeli Hytham
Qassap'ı gıyabında terör örgütü üyeliği suçundan 12 yıl hapis cezasına
çarptırdı. Ona yardım ettiği ileri sürülen tutuksuz yargılanan 5 Türk sanık
ise, kimyasal madde temin etme suçundan, suçun hazırlık aşamasında
kalması ve fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle beraat etti.
Ancak soruşturma esnasında bulunan maddeler sarin gazı değil
tespitinden sonra serbest bırakılan şüpheliler, Suriye’ye gittikleri için henüz
yakalanamadı.
4. MİT TIR'ları Davası ve Can Dündar- Erdem Gül Davası/Adana Casusluk Davası
Türkiye’de açılan bir diğer dava ise MİT TIR'ları davasıdır.
1 Ocak 2014 tarihinde, İHH'ya ait olduğu belirtilen bir yardım TIR'ı ile
Hatay Kırıkhan'da silah sevkiyatı yapıldığı ihbarı üzerine, Adana TMK 10.
madde ile yetkili savcılık talimatıyla, Kırıkhan Savcılığı tarafından
durduruldular. TIR'lara refakat eden araç içerisindekiler ve TIR içerisinde
yer alan bir kişi, Kırıkhan Başsavcısı ve Kırıkhan Savcısına, MİT mensubu
olduklarını ve araç içerisinde yer alan malzemelerin 'devlet sırrı' niteliğinde olduğunu ifade etmişti. Sonrasında, Adana TMK savcısı Özcan
66
Şişman'ın ısrarıyla TIR durduruldu. Ancak MİT personeli TIR'ı aratmadı.
MIT TIR'ları ise Suriye’ye giriş yaptı. 167
19 Ocak’ta da Adana’da durdurulan yine MİT’e ait olan TIR’larda
yapılan aramalarda çok sayıda silah ve mühimmat bulunduğu kayda
geçmişti. Hükümetin sert müdahalesi sonrasında, konuyu soruşturan
savcılar Özcan Şişman ve Aziz Takçı açığa alındılar. Konuyla ilgili İçişleri
Bakanı Efkan Ala ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan TIR’ların
Türkmenlere yardım götürdüğünü öne süren açıklamalar yapmışlardı.168
Daha sonrasında, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından gizli
soruşturma yürütüldü ve kovuşturmaya yer görülmemiştir kararı verildi.
Ancak, Twitter'daki bir hacker grubu adına @LazepeM isimli kullanıcı gizli
yürütülen soruşturmanın belgelerini paylaştı; TIR şoförlerinin, TIR'larda
arama yapan ve mühimmata ulaşan kişilerin ifadelerini içeriyor, TIR'lardaki
askeri mühimmatları ve MİT görevlilerinin aracı aratmamak konusundaki
ısrarı gösteriyor.
MİT TIR'larının durdurulması operasyonuna katılan polislerin
tümünün görev yerleri değiştirildi. Askerler hakkında ise casus oldukları
iddiasıyla dava açıldı ve 17 asker tutuklandı, 10 kişiye yurtdışı yasağı
getirildi. Dava açıldıktan sonra Ankara Jandarma Bölge Komutanı
Tümgeneral İbrahim Aydın, halen genelkurmay karargâhında görevli
dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu
ve Jandarma Kriminal Laboratuarları eski Daire Başkanı Emekli Albay
Burhanettin Cihangiroğlu tutuklandı.
Yine, dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık,
Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile
Adana eski İl Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay hakkında ayrıca bir
soruşturma başlatıldı. Savcılar çıkarıldıkları Tarsus 2’inci Ağır Ceza
167 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hatayda-ihhya-ait-silah-dolu-tir-yakalandi-iddiasi-haberi-85246168 http://haber.sol.org.tr/turkiye/akpnin-mit-tirlari-yalani-o-silahlarin-kimlere-gittigi-ortaya-cikti-107704
67
Mahkemesi’nce 8 Mayıs’ta tutuklandı. Savcıların Yargıtay’da
yargılanmasına karar verildi. 1 Ekim 2015’teki ilk duruşması Yargıtay 16.
Ceza Dairesi’nde yapıldı. Duruşma başlar başlamaz, cumhuriyet savcısının
talebiyle davada gizlilik kararı alındı. Bu karar üzerine basın mensupları,
milletvekilleri ve Avrupa Yargıçlar Birliği üyeleri dışarı çıkarıldı.
30 Kasım 2015’te ise, MİT TIR'larının durdurulmasıyla ilgili Adana'da
33 askerin yargılandığı dava ile Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi'nde 4 savcı
ve 1 albayın yargılandığı dava birleştirildi.
Soruşturma tutanaklarına geçen şu ifadeler ise MIT TIR'ları
davasının en önemli kısmıydı:
MİT TIR'larını durdurduğu için tutuklanan Savcı Karaca MİT
TIR'larının durdurulmasından kısa bir süre önce Adana’da yakalan roket
başlıkları hakkında şunları söyledi:
“(...) biz bu soruşturmalardan çok kısa bir süre önce Adana'da bir ihbar üzerine 1.200 tane roket başlığı bulduk. Daha ilginci ne olabilir
diye düşünün. Şoför dedi ki ‘ben bundan önce iki tarihte iki TIR dolusu
götürdüm, aynı yere döktüm’. Gösterdiği yer, Türkiye'nin Suriye ile sınırı
olan bir noktası ve orada da maalesef şu anda orada IŞİD diyebileceğimiz
bir terör örgütünün kampı var.”
“Bir kısım devlet görevlilerinin devlet görevi, istihbarat ve terör
ayrımını yapamadıklarını, IŞİD’e ve benzeri Suriye bölgesinde faaliyet gösteren başka unsurlarla hukuka aykırı temaslarının bulunduğunu birçok dosyada tespit ettik” beyanlarında bulundu.
Hükümet ise ısrarla TIR'ların içinde ilaç olduğunu, yardım için
gönderildiğini belirtmişti. Ancak Cumhuriyet gazetesi 29 Mayıs 2015 günü
"İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla bir haber yayımlandı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait TIR'larla Suriye'deki gruplara silah
ve cihatçı sevk edildiği iddia ediliyor, kanıt olarak da savcılık dosyasından
68
alındığı belirtilen görüntüler veriliyordu.169 Görüntülerde, füze başlıkları,
silahlar açıkça görülüyordu.
Bu görüntülere yayın yasağı gelse de, 25 Kasım 2015’te haberi
yayımlayan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile
Ankara Temsilcisi Erdem Gül "siyasi veya askeri casusluk amacıyla gizli kalması gereken belgeleri açıklamak, terör örgütüne yardım" suçunu
işledikleri gerekçesiyle tutuklandı. 26 Şubat 2016’da ise, İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararının ardından
Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tahliye kararı verdi.170
Cumhuriyet Gazetesinde Ahmet Şık da, yayımladığı bir haberde,
MİT TIR'ların durdurulduğu gün ve öncesinde yaşananlara ayrıntılarıyla yer
verdi. 19 Ocak’ta Cumhuriyet Gazetesi tarafından olay gününü gösteren
video kayıtlarında, Vali Coş'un 500 polisle olay yerine gittiği ve"Beni sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aradı. Dedi ki bu araçlar MİT’e ait, bu silah ve mühimmatı da biz gönderdik"171beyanı da yer alıyor.
AKP’nin savaş suçu işlediğine dair en önemli kanıtlardan biri olan
MİT TIR'ları ile silah sevkiyatı yapılması konusunda halihazırda 3 dava
bulunmakta. Bunlardan biri MİT TIR'larını durdukları ve devlet sırrını açığa
çıkardıkları gerekçesi ile savcılara açıldı. İkinci dava, MİT TIR'larının
durdurulmasını sağlayan veya durdurulması için astlarına emir veren
askere açıldı. Üçüncü dava ise MIT TIR'larında ilaç ve yardım malzemeleri
yerine roket ve silah olduğunu ortaya çıkartan görüntüleri yayınladıkları için
gazetecilere açıldı. Ancak o TIR'ların IŞİD’e silah taşıdığı açıkça
ortadayken ve bunun bir suç olduğu kanunlarımızca da sabitken; AKP’nin
işlediği suçlar hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmedi bile.
169 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151127_mit_tirlari_neler_olmustu
170 http://haber.sol.org.tr/turkiye/can-dundar-ve-erdem-gul-tahliye-edildi-147148
171 http://haber.sol.org.tr/turkiye/skandal-ifadeler-beni-erdogan-aradi-bu-araclar-mite-ait-bu-silah-ve-muhimmati-biz-gonderdik
69
6. Suruç Katliamı Soruşturması
IŞİD Türkiye’de rahatlıkla örgütlenebiliyor, faaliyetlerde bulunabiliyor.
Bunun en önemli göstergesi IŞİD’in Suruç ve Ankara’da yaptığı
katliamlardır.
20 Temmuz günü Suruç'ta belediyeye ait Amara Kültür Merkezi'nde,
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerinin basın açıklaması
sırasında IŞİD üyesi canlı bombanın üzerindeki patlayıcıyı infilak etmesi
sonucu 34 kişi yaşamını yitirdi, 100'ü aşkın kişi yaralandı.172 Olayın
ardından başlatılan soruşturmada alınan gizlilik kararı nedeniyle aileler
otopsi bilgilerine dahi ulaşamadı. Saldırıda ölen ve yaralananların
avukatlığını üstlenen, aralarında 19 hukukçu örgütü ve 600 avukat 'Suruç
İçin Adalet Platformu' oluşturdu. Platform avukatları gizlilik kararına karşı
Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuruda bulundu173
Platform Suruç’ta yaptığı araştırmalar sonucunda 3 aylık rapor da
hazırladı. Raporda şu ifadeler yer aldı:
“Katliamı gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün IŞİD’le bağlantılı olduğu ve Suriye ’de eğitim aldığı kesindir. Abisiyle birlikte ‘Terör amaçlı kayıp’ kaydıyla aranmaktadır. HDP’nin Diyarbakır
mitingindeki bombalama olayındaki faille bağlantılıdır, telefon görüşmeleri
vardır. Adıyaman’daki İslam Çay Ocağı'nı işleten ve Suruç katliamı failinin
ağabeyi olan şahsın her iki olayda da adı geçmektedir. MİT olay öncesinde
canlı bombalar konusunda istihbarı bilgiye sahiptir. Soruşturmanın daha
başında somut durum şöyledir: Bombacı fail, aranan, kaydı olan kişilerdendir. Bombacı fail başka saldırıların failleri ile bağlantılıdır. Adıyaman kenti, failin de bağlantılı olduğu İslam Çay Ocağı ve yine
172 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suruc-katliami-davasina-600-avukat-mudahil-olacak-127053173 https://www.cihan.com.tr/tr/suruc-sorusturmasindaki-kisitlama-karari-anayasa-mahkemesine-tasiniyor-1858589.htm
70
ailelerin emniyete bildirimleri üzerinden bilinen örgütle bağlantılı adresler tartışmaya açılmıştır.”174
Gerçekten de, Adıyaman’da bazı ailelerin Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığı’na yaptıkları şikâyetlerin ardından savcılık soruşturması
başlatıldığı, telefon dinlemeleriyle Adıyaman’daki IŞİD bağlantısı olan Dokumacılar hücresinin deşifre edildiği, 21 kişilik bir liste oluşturulduğu, bu kişilerin canlı bomba olmaları için devşirildiği, Yunus Emre Alagöz’ün gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldığı ortaya
çıktı. Serbest kaldıktan sonra, Suruç’ta yapacağı saldırılar için eğitim
almaya Suriye’ye gittiği tespit edilmişti. Üstelik aynı dosya kapsamında
IŞİD’in gerçekleştirdiği bir başka katliam olan Ankara katliamının faili de
deşifre edilmişti.
Üstelik hakkında terör nitelikli arama bulunan fail, Suruç
katliamından 2 önce otelde kalmıştı. Polis otele gelmiş, sadece asker
kaçağı olup olmadıkları hakkında sorgu yapmış ve sonrasında gitmişti.
Olay günü ise ne hikmetse, Reyhanlı’da olduğu gibi tüm mobese
kameraları itinayla kapatılmıştı.
Adıyaman’da başlatılan soruşturma kapsamında polis ve savcılık
2013’ten beri Suruç ve Ankara katliamının faillerini aslında dinliyor ve ne
yapmak istediğini biliyordu. Her an saldırı yapacağı bilinen failin bilerek ve
isteyerek yakalanmadığı çok açık. Soruşturmanın da en ufak ilerleme
kaydetmediği çok açık.
7. Ankara Katliamı Soruşturması
10 Ekim'de DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek
çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Barış Mitingi düzenlenmişti. Tren Garı
kavşağında, 3 saniye arayla 2 patlama gerçekleşti. Patlamalar sonucunda
iki eylemcinin yanı sıra 107 kişi hayatını kaybederken 500'ün üzerinde kişi
yaralı olarak kurtuldu. Meydandaki herkesi alandan çıkartmaya çalışan
174 http://www.radikal.com.tr/turkiye/suructan-ankaraya-ihbar-var-inceleme-yok-1455914/
71
göstericilere ise polis tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti.
Patlamadan sonra olay yeri inceleme yaklaşık bir buçuk saat sonra olay
yerine geldi. Ancak savcı olmadığı gerekçesiyle işleme başlamadı. Savcı
ise olaydan ancak iki buçuk saat sonra gar önüne geldi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, canlı bombalardan birinin Suruç
bombacısının ağabeyi Yunus Emre Alagöz olduğunu, diğerinin de
fotoğrafla teşhisi yapıldığını ve açık kimliğinin belirlenmesi için çalışmaların
devam ettiğini, bombacılara yardım ettikleri düşünülen toplam 20
şüpheliden 11'inin tutuklandığını açıkladı.175 Daha sonrasında diğer
patlamanın Ömer Deniz Dündar tarafından gerçekleştirildiği tespit edildi.
Saldırı emrinin ise "Ebubekir" kod adlı 33 yaşındaki İlhami Balı
tarafından verildiği belirlendi. İstihbarat raporlarına göre, Hatay doğumlu
Balı’nın istihbarat ve terör polisinin takibine takılması geçmişe dayanıyor.
2002 yılından itibaren istihbarat takibinde olan Balı, El Kaide üyeliğinden
tutuklanarak cezaevine konuldu. Üç yıla yakın cezaevinde kalan Balı, 2012
yılında Suriye’ye geçerek önce El Kaide bağlantılı El Nusra’ya, ardından da
2013 yılında IŞİD’e katılmıştı.176
Suruç saldırısından 2 ay önce kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon
konuşması yapan Yunus Emre Alagöz telefonda kardeşine “...Belki seninle son görüşmem..” ifadelerini kullanmıştı.177 Bu görüşme tespit
edilmesine rağmen polis tarafından herhangi bir müdahalede bulunmadı.
IŞİD’in Türkçe haber sayfasına ait Twitter hesabından Ankara’daki
katliama ilişkin yapılan paylaşımlarda saldırı “tebrik edildi”. IŞİD’e bağlı
bir haber sitesi de, katliamı “ateistlerin mitinginde patlama” başlığıyla
duyurdu.178
175 http://www.milliyet.com.tr/ankara-saldirisi-ile-ilgili-yayin-gundem-2134493/176 http://haber.sol.org.tr/turkiye/diyarbakir-suruc-ve-ankara-katliamlarinin-emrini-isidin-turkiye-seyhi-vermis-139093
177 http://haber.sol.org.tr/turkiye/polis-bombacilari-biliyordu-133049178 http://haber.sol.org.tr/turkiye/isid-katliami-kutladi-allahim-olulerinin-sayisini-artir-132398
72
2013’te yapılmayan müdahale Suruç katliamına, Suruç’ta
yapılmayan müdahale ise Ankara katliamına neden oldu. Adıyaman
soruşturmasındaki isimler dikkatle incelenseydi, Ankara ve Suruç katliamını
gerçekleştiren faillerin 2 ay öncesinde ailelerinin polise başvuruları dikkate
alınsaydı, iki katliamın faili terör nitelikli aranıyorken, tüm bilgileri sınır
karakollarında dahi bulunuyorken, yakalanmaları için çaba sarf edilseydi bu
katliamlar gerçekleşmemiş olacaktı. Her an bir saldırı gerçekleştireceği
bilinmesine rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Üstelik gizlilik kararı
alınan dosyada, 10 Ekim’den bu yana herhangi bir gelişme yaşanmadı.
AKP-IŞİD ortaklığı devam ettiği sürece de herhangi bir sonuç çıkmayacağı
aşikâr. Ankara katliamı ve Suruç katliamı ise, iki seçim arasında AKP’nin
halkı kanla terbiye etmesi olarak akıllara kazındı.
8. IŞİD İddianamesi
18 Aralık 2015 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Terör ve
Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılığı tarafından hazırlanan
iddianamede, IŞİD'in uluslararası faaliyet gösteren bir terör örgütü olduğu
ifade edildi.
IŞİD'in dünya ülkeleri üzerindeki Müslüman devletleri yıkarak yerine
radikal Selefi görüşler doğrultusunda bir devlet kurmayı amaçladığı, bu
çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de "tağut" (Allah'ın koyduğu
ölçüler ve hükümler dışında hükümler koyan) devlet olarak tanımladıkları
belirtildi. İddianamede yer alan şüphelilerin bir kısmının sohbet
ortamlarında ve sonrasında oluşan manevi baskı ve etkilenme sonucu ile
Suriye'ye çatışma bölgesine gittiklerinin tespit edildiği kaydedildi.
İddianamede bir kısım şüphelilerin terör örgütü adına basın yayın işleri ile
uğraştıkları, bir kısmının hırsızlık dâhil bazı suçlara karıştıkları, bir kısmının
ise çatışma bölgelerine giden veya gelenler için sağlık durumu, barınma,
ulaşım gibi ihtiyaçlarıyla ilgilendikleri, İstanbul'da daha çok Güngören ve
Bağcılar ilçelerinde faaliyet gösterdikleri belirtildi. IŞİD’in Ankara’da,
73
Suruç’ta gerçekleştirdiği katliamlar, Niğde davası da iddianamede yer
aldı.179
§5. Sonuç
Emperyalist güçlerin satranç tahtası haline getirdiği Suriye'de beş
yıldır vahşi ve acımasız bir savaş sürmektedir. Savaşta ve göç yollarında
yüzbinlerce kişi öldü, kentleri harabeye döndü, ekonomisi tükendi. İnsanlar
barınaksız, çocuklar eğitimsiz kaldı. Suriye, devleti ve halkıyla, emperyalist
ve gerici güçlerin kirli saldırıları karşısında direnmeyi bildi.
Suriye’deki muhalif silahlı grup üyelerinin tamamı, savaş suçu ve
insanlığa karşı suç işlemektedirler.
Suriye’deki silahlı grup üyelerine desteklerini sunan tüm ülkelerin,
başta Barack Hussein Obama, Benyamin Natanyahu ve Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere hükümet başkan ve ilgili üyeleri insanlığa karşı suçun
hem azmettiricileri hem de suç ortaklarıdır.
İnsanlığa karşı işlenmiş suçları, şikâyete rağmen dayanak dahi
göstermeden takipsiz bırakan tüm yargı görevlileri görevlerini ihmal
etmekte, kötüye kullanmaktadırlar ve bu suçlarından dolayı yargılanmalı ve
cezalandırılmalıdırlar.
İnsanlığa karşı işlenen suçlara yeni ortaklar arama amacıyla
Türkiye’de faaliyet gösterip, Suriye’ye cihatçı toplayan tüm kişiler, TCK 306.
maddesine göre “yabancı bir devlete karşı asker toplamak veya diğer
hasmane hareketlerde bulunmak” suçunu işlemektedirler. Bu suçluların
cezalandırılmayıp serbest bırakılmaları, ceza hukukumuzun ağır ihlalini
oluşturmakta ve yeni suçların devamlılığının önünü açmaktadır. Bahsi
geçen suçu işleyen her suçlunun derhal tutuklanması gerekmektedir.
179 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/449990/istanbul_Cumhuriyet_Bassavciligi_ndan_ISiD_iddianamesi.html
74
Roma Statüsü’ne göre, Suriyeli silahlı çetelerin bu suçları işlediği
raporda ayrıntıları ile açıklanmıştır. Ancak bu suçluların uluslararası bir
ceza mahkemesinde yargılanması, hukuken imkânsıza yakındır.
Hali hazırda Suriye’de yaşayan ve savaş suçunu işlemeye devam
eden suçluların yakalanması, eylemlerinin sonlandırması, insanlığa karşı
Suriye’de işlenen bu sistematik saldırıların durdurulması için uluslararası
ceza mahkemesinin kurulmasından daha gerçekçi ve daha imkânlı
seçenek, bu suçluların egemen bir devlet olarak Suriye’de yargılanmalarını
sağlamaktır. Ancak bunun için emperyalist devletlerin bu çetelere sunmuş
olduğu tüm destekler son bulmalıdır. Suriye’de tekrar sağlanacak bir barış
ortamı, savaş suçu işlemiş Suriye vatandaşlarının Suriye’de
yargılanmasının önünü açacaktır.
Egemen ve bağımsız bir ülke olarak Suriye’nin suç işleyenleri adil bir
şekilde yargılaması koşullarına barış koşullarının oluşması ile eş zamanlı
kavuşulacaktır.
Türkiye’de, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere dönemin siyasi
iktidar, hem Anayasa ihlal ve ihmalleri, hem sınır güvenliğini
sağlayamamaları hem de Suriye Devleti’ne karşı silahlı örgütleri
desteklemeleri nedenleriyle insanlığa karşı suç işlemişlerdir; siyaseten
istifa etmeleri gerekmektedir. Türkiye halkı Ortadoğu'daki kirli savaşın
mimarlarından olan AKP iktidarından bir an önce kurtulmalıdır. Ancak bu
durum, suçların cezasız kalmasını engellemez.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından, yürütme erkinin
başı olması nedeniyle birinci dereceden sorumlu olması, bir ülke hakkında
düşmanca açıklamalarda bulunması ve savaş suçu işlemiş olanlara destek
sunması, kamu kaynaklarının suçu destekler ve sürdürülmesini sağlar
şekilde kullanılmasını sağlaması, suçu ve suçluyu övmesi, savaş
suçlularının ülke topraklarında barınmasını sağlaması ve tüm bunların
sonucu olarak ülkemizi başka bir ülke ile savaşın içine itmesi, savaş ve
insanlığa karşı suçların işlenmesine doğrudan azmettirici ve iştirakçi olarak
75
katıldığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı, fiillerinden dolayı ulusal ve
uluslararası hukuka göre, insanlığa karşı işlenmiş suçun parçasıdır.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda bu eylem ve fiilleri nedeniyle görevini
kötüye kullanmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, T.C Anayasası'nın 148. ve
ilgili maddeleri gereği hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanı dönemleri
için, göreviyle ilgili suçlarından dolayı, Yüce Divan’da yargılanmalıdır.
Başbakan Bakanı Ahmet Davutoğlu için de, cumhurbaşkanı için
söylenenlerin çoğu geçerlidir. Aynı zamanda Davutoğlu, önceden Dışişleri
Bakanı ve bugün Başbakan olması nedeniyle Türkiye devletini temsilen
katıldığı resmi ve resmi olmayan tüm toplantılarda, tüm dünya kamuoyunu
aldatmaya çalışmak konusunda birinci dereceden sorumludur. Ülke içine
dönük olarak da aynı durum geçerlidir; Yüce Divan’da yargılanmalıdır.
İçişleri Bakanı Muammer Güler ve sonraki İçişleri Bakanları da
yetkileri kapsamında bahsi geçen suçların Türkiye içinde işlenmesinin
devamlılığını birinci dereceden sağlaması açısından suç işlemiş ve görevini
kötüye kullanmışlardır; Yüce Divan’da yargılanmalıdır.
Yargıyı ve idareyi altına imza atmış olduğu belgelerle kasıtlı ve
alenen yalan beyanla yönlendiren MİT yetkilileri ile özellikle, İstanbul,
Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Kilis, Ankara, Diyarbakır, Mardin
Emniyet Müdürleri görevlerinden alınmalı ve yargılanmalıdır.
Sorumluların yargılama taleplerinin hayata geçmesi, yargının
bağımsızlığının büyük oranda ortadan kalkması, meclisin sayısal ağırlığının
suçlanan kişilerin siyasi partisinde olması nedeniyle şimdilik oldukça zor
gözükmektedir. Ancak ifade edilmelidir ki; her gün artan ve doğruluğu
kanıtlanan bu iddiaların, artık toplumdan gizlenemez hale gelmesi,
suçlularda açık bir tedirginlik yaratmaktadır. İktidarlarını sağlama alma
gayretlerinin kaçınılmaz nedenlerinden biri de, işlenmiş olan bu ağır
suçların hiç bir zaman peşlerini bırakmayacağının onlar tarafından da
bilinmesidir.
76
Re'sen ya da yapılacak şikâyetleri dikkate alarak bu suçları
soruşturarak, giydiği cüppenin hakkını verecek cumhuriyet savcılarının ve
yargılayacak yargıçların bulunmadığı düşünülemez. Bu kapsamda
hukukçuları göreve davet ediyoruz.
İnsanlık tarihine kara leke olarak geçecek suçlardan ve ülkemizin de alet edildiği utançtan kurtulmak, aynı suçların işlenmesinin önünü açan tüm nedenleri ortadan kaldırmak ve şimdiye kadar işlenmiş suçların cezasını kesmek için, Suriye halkına sınırdan bomba geçiren değil, dostluk ve barışı getiren bir ülke olmak için tüm barışseverleri ve Türkiye halkını bu suçların takipçisi olmaya çağırıyoruz.
77