· web viewkoz”a dönüşmüş, pazarlık konusu haline gelmişlerdir. İki rapor, her ne kadar...

116
İÇİNDEKİLER SUNU §1. Giriş §2. Suriye’deki Çatışmaların Arka Planı §3. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçlar A. Suçlar bakımından Roma Statüsü’nün değerlendirilmesi B. Suriye ve Irak’ta işlenen suçların nitelendirilmesi 1. Suçların failleri ve azmettiricileri 1.1 ABD- İngiltere - Suudi Arabistan - Katar 1.2. Türkiye 1.2.1. Ulaşım ve Lojistik Destek 1.2.2 Silah Sevkiyatı 1.2.3. Petrol Kaçakçılığı 1.2.4. Tarihi Eser Kaçakçılığı 1.2.5. Türkiye’deki Göçmenlerin Durumu 2. Suçların Nitelikleri Ve Suçlara Dair Deliller 2.1. Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar 2.1.1. Savaş Suçu 2.1.2. İnsanlığa Karşı Suçlar 2.1.3. Savaş Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçların İşlendiğine Dair Deliller 2.1.3.1. Adam öldürme ve toplu katliamlar 1

Upload: truongnga

Post on 28-Apr-2018

241 views

Category:

Documents


7 download

TRANSCRIPT

İÇİNDEKİLERSUNU

§1. Giriş

§2. Suriye’deki Çatışmaların Arka Planı

§3. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçlar

A. Suçlar bakımından Roma Statüsü’nün değerlendirilmesi

B. Suriye ve Irak’ta işlenen suçların nitelendirilmesi

1. Suçların failleri ve azmettiricileri

1.1 ABD- İngiltere - Suudi Arabistan - Katar

1.2. Türkiye

1.2.1. Ulaşım ve Lojistik Destek

1.2.2 Silah Sevkiyatı

1.2.3. Petrol Kaçakçılığı

1.2.4. Tarihi Eser Kaçakçılığı

1.2.5. Türkiye’deki Göçmenlerin Durumu

2. Suçların Nitelikleri Ve Suçlara Dair Deliller

2.1. Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar

2.1.1. Savaş Suçu

2.1.2. İnsanlığa Karşı Suçlar

2.1.3. Savaş Suçu ve İnsanlığa Karşı Suçların İşlendiğine Dair Deliller

2.1.3.1. Adam öldürme ve toplu katliamlar

2.1.3.2. Bir dine ve ırka mensup kişileri imha etme

2.1.3.3. Kimyasal silah kullanımı

2.1.3.4. Eğitim ve ibadet yerlerine yapılan saldırılar

2.1.3.5. Cinsel taciz ve tecavüz

1

2.1.3.6. Bombalardan zarar gören ve yağmalanan tarihi miraslar

2.2. Saldırı suçu

§4. Ülkemizde açılan davalar ve akıbetleri

1. Reyhanlı Katliamı- Er Utku Kalı Davası

2. Niğde Davası

3.Sarin Gazı Davası

4.MİT Tırları Davası- Can Dündar ve Erdem Gül Davası- Adana Casusluk Davası

5. Suruç Davası

6. Ankara Davası

7. IŞİD İddianamesi

§5. Sonuç

2

SUNU

Türkiye’de barıştan yana hukukçular ve Barış Derneği üyeleri olarak

2013 yılının Aralık ayında yayınladığımız Suriye Halkına Karşı İşlenen Savaş Suçları1 adlı raporun üzerinden geçen iki yılda, Ortadoğu’nun

bütününde; ancak bilhassa Suriye’de politik ve askeri tablo pek çok açıdan

değişti. Bu sebeple, “Suriye Halkına Karşı İşlenen Savaş Suçları 2” adlı,

öncekinin devamı niteliğinde yeni bir rapor yayınlama ihtiyacı ortaya çıkmış

bulunmakta. Elinizdeki rapor bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, Hukukta Sol

Tavır Derneği’nin katkısıyla kaleme alınmıştır.

Failler ve olaylar farklılık gösterse de, savunulan temel tezler iki

raporda da değişmemektedir. Raporların ikisi de Ortadoğu’da barışın ancak gericilik ve emperyalizm karşıtlığı ile mümkün olabileceğine işaret etmekte ve Suriye’ye dönük askeri ve politik anlamda bir emperyalist müdahalenin karşısında durmaktadır.

Öte yandan, her ne kadar ÖSO ve IŞİD birbirinden bağımsız örgütler

olarak anılıyor olsa da; bu rapor, önceki rapora ek olarak, IŞİD’i yaratan

karanlığın, ABD’nin, “komünizm tehdidine” karşı 1970’lerden bu yana

Ortadoğu’da “Yeşil Kuşak Projesi” ile sahaya sürdüğü El Kaide gibi

yapıların bir uzantısı olduğunu savunulmaktadır. Bu açıdan, El Kaide, ÖSO

ve IŞİD arasındaki geçişkenliğe vurgu yapılmaktadır.

Raporlarda fail olarak ÖSO ve IŞİD’e işaret edilse de, bu iki örgütün,

Ortadoğu’nun emperyalizmle uyumlu hale getirilmesi amacıyla, başta

ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere Suudi Arabistan, Katar,

Türkiye gibi ülkeler tarafından kullanıldığı esas alınmıştır. ÖSO ile başlayan

ve IŞİD’le ayyuka çıkan barbarlığın tam da emperyalizmin karanlığı olduğu

vurgusu her iki raporun ana hatlarını oluşturmaktadır.

Raporlar arasındaki farklılıklara değinecek olursak, ilk raporumuzda,

emperyalizmle ilişkisi herkesin malumu olan ÖSO ile saldırılara karşı “direnen” bir Suriye ağırlığını hissettirirken, bu rapor merkezine,

1 http://www.barisdernegi.org/files/suriye-halkina-karsi-islenen-savas-suclari_0.pdf

3

işbirliği ve uyum açısından emperyalizmle üstü örtük bağlantıları olan IŞİD’i ve uzlaşı kapılarını aralayan Suriye’yi ele almaktadır.

Yine ilk raporda ÖSO ile Türkiye- AKP arasındaki ilişkiye dair pek

çok delil sunulurken, bugün IŞİD ve AKP arasında neredeyse eşleşme, birlikte hareket etme hali ortaya çıkmıştır. Bu anlamda “ÖSO’ya yardım eden” Türkiye’den,“IŞİD’le birlikte hareket eden” bir Türkiye’ye geçiş

söz konusudur. Türkiye iki yıl önce karanlığın yanındayken, Suruç ve

Ankara katliamlarından anlaşılacağı üzere bugün karanlığın içindedir. Diğer

yandan, ilk raporda bahsedilen Suriyeli “misafirler” ise ikinci rapor hazırlanırken, uluslararası düzlemde AKP’nin elinde tuttuğu bir tür “koz”a dönüşmüş, pazarlık konusu haline gelmişlerdir.

İki rapor, her ne kadar uluslararası ceza hukuku kavramı olan “savaş

suçlarını” konu alsa da, Suriye’ye yönelik saldırıya ortak olan, saldırı ve insanlığa karşı suçlara her türlü desteği veren ülkelerin yargı mekanizmalarının bir bütün olarak, düzenden bağımsız olmadığını biliyoruz. Net olarak şunun da farkındayız ki, bu yargı mekanizmaları,

işlenen savaş suçlarını cezalandırmak bir yana, çoğunlukla bu suçları

kamuoyu önünde gözden düşürülmüş birkaç kişinin üzerine yıkarak veya

tamamen takipsiz bırakarak; gerçek sorumluları aklamak gibi bir misyonla

donatılmıştır. Bu açıdan, uluslararası ceza hukuku yargılamaları, savaşı

kazananların, kaybedenlere verdiği bir hukuki ders niteliğini

aşamamaktadır. Ancak “savaş suçları”, yıllarca süregelen mücadelenin sonucunda alınan tarihsel bir kazanımdır. Bu çerçevede,

bu kazanıma sahip çıkarak, insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanmasını

sağlamak, hukuki mücadelenin ötesinde, politik bir mücadeleyle

mümkündür.

Savaş suçlarını inceleyen raporumuz hem işlenen suçları kayda

geçirmek, hem de, gericilik ve emperyalizm karşıtı barış mücadelesinde bir

dayanak noktası olması hedefiyle kamuoyuna sunulmaktadır.

4

Önümüzdeki günlerde Suruç, Ankara, Paris, Beyrut, İstanbul’u ve daha nicelerini tekrar yaşamamak dileğiyle...

5

§1.GİRİŞ

IŞİD, kamuoyunun gündemine Ocak 2014'te Anbar'daki

çatışmalarda Felluce'yi ve Ramâdî'nin bir kısmını ve 10 Haziran 2014'te

Irak'ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirmesiyle2 keskin bir giriş yapmış

olsa da; aslında IŞİD’in kuruluşu 2003 Irak işgaline dayanmaktadır. İşlediği

suçlar ile artık herkesin tanıdığı IŞİD’in, Ortadoğu’da yarattığı ekonomik ve

politik değişim, IŞİD’in emperyalist devletler ile uyumlu olduğuna işaret

etmektedir. Kısaca açmak gerekirse, Suriye’de duvara çarpan Arap Baharı,

Mısır’da gittikçe radikalleşen Müslüman Kardeşler ve Libya’da iktidara

gelen El Kaide ile birlikte çöküşe geçmiş, projeyi yürüten ABD’nin itibarını

yerle bir etmişti. Bu yanıyla IŞİD’in, ABD’nin bölgesel politikalarına yeni bir

soluk aldırdığı söylenebilir.

ABD, Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlar nedeniyle uluslararası

kamuoyunca Ortadoğu’da istenmeyen güç iken, IŞİD’in yükselişiyle ile

birlikte, yeniden aranan bir aktör haline geldi. Nitekim IŞİD’e karşı, ABD

merkezli bir savunma birlikteliği bile gündeme geldi. Özellikle IŞİD yalnızca

Müslüman ülkelerde değil; Belçika, Fransa, Avustralya ve Almanya’da da

örgütlenmesi ve bu ülkelerde de oldukça güçlü olması; IŞİD’i, Avrupa’nın

da yakından hissettiği bir tehlike haline getirmiş ve uluslararası

kamuoyunun “ortak düşmana” karşı birlikte hareket etme zorunluluğunu

doğurmuştur. Bu anlamda Rusya ve ABD arasındaki gerilime yeni bir boyut

kazandırmıştır.

Diğer yandan, IŞİD’in “aşırılığı”, bugüne kadar bölgede faaliyet

yürüten El Kaide, Suriye uzantısı El Nusra ve ÖSO gibi örgütleri toplumsal

algıda daha “ılımlı” bir çizgiye çekmiştir. Keza, IŞİD’e karşı tampon bölge

oluşturulması ve El Nusra ile ÖSO’nun tampon bölgeye yerleştirilmesi bile

tartışılabilir hale bile gelmiştir.

ABD’nin Irak’tan çekilmesine paralel olarak, bölgede Şiiler yeniden

güçlenmeye başlamıştı. IŞİD’in ortaya çıkışı Irak’ın dengelerini ve özellikle

2 http://www.hurriyet.com.tr/isid-musulda-kontrolu-ele-gecirdi-26581252

6

Kürt hareketinin konumlanışını değiştirdi. Maliki’nin alaşağı edilmesini

sağlayan IŞİD, ülkenin bölünebilmesinin de önünü açtı. Suriye Kürtleri

Esad’a; ancak daha fazla ABD’ye mesafeli dururken, IŞİD’e karşı savunma

paktında ABD ile yakınlaşmıştır.

IŞİD, Suriye’de çöken Arap Baharı projesinden sonra, ABD’nin bölge

planlarına devam edebilmesi için yeni bir konjonktür yaratmış, ötesinde

enerji de vermiştir.

Türkiye iç politikası açısından ise, AKP, Suriye ile savaş

propagandası yaparak muhalefetten de destek toplamış ve kendi tabanını

konsolide etme yeteneğini arttırmıştır. Diğer bir taraftansa, IŞİD’le kurulan

kanlı pazarlık masasından Türkiye’ye yüklü miktarda sermaye aktarıldığı

göz önüne alınmalıdır. Bu sermaye, küresel iktisadi kriz karşısında ülkenin

ekonomik zaaflarının üzerini örtmüş, yeni pazar imkânları yaratmıştır.

Tüm bu gelişmeler ışığında, IŞİD’in Ankara ve Suruç’ta katliamlar

yaptığı; MİT tırları ile IŞİD’e silah taşındığı; IŞİD petrolünün AKP’nin

tankerleri ile Türkiye’ye sokulduğu ve Koç Holding rafinelerinden piyasaya

sürüldüğü; İzmir’den, Bodrum’dan çıkan botların Suriyelileri ölüme taşıdığı

bir Türkiye’de, emperyalizmin yarattığı karanlık ve gericilik karşında barış

mücadelesini sürdürmek acil bir görev haline gelmiştir.

Barış mücadelesine direnç kazandırmanın yolu ise, öncelikle,

savaşın nasıl ortaya çıktığını anlamak ve emperyalist ilişkileri açığa

çıkarmaktan geçmektedir. Üstelik IŞİD’in işlediği suçlar ve onun yukarıda

sözü edilen ülkelerle; ama özellikle Türkiye ile olan ortaklığına dair de

birçok delil ve belge günbegün su yüzüne çıkmaktadır.

Raporda işlenen suçlara dair belge ve delilleri anlamlandırmak için,

özel olarak, Suriye’nin etnik, mezhepsel, ekonomi- politik yapısını,

çatışmaların arka planını, IŞİD’in uluslararası bağlantılarını daha fazla

açmak gerekmektedir. Raporda okuduğunuz giriş kısmından sonra IŞİD’in

işlediği suçların uluslararası ceza hukuku açısından anlamına

7

değinilmekte, bu suçlara ilişkin belgeler sunularak, IŞİD’in bizzat içinde

olduğu veya dolaylı olarak onunla temas eden davalar incelenmektedir.

§2. Suriye’de Yaşanan Çatışmaların Arka Planı

Türkiye, Irak, Lübnan, Ürdün ve İsrail’e komşu ve 22,85 milyon

nüfusa sahip olan Suriye’de, nüfusun çoğunluğunu Sünni Araplar

oluşturmaktadır. Ülkede bulunan azınlıklar nüfusu ise Alevi Araplar, Şii

Araplar, Hıristiyanlar, Kürtler, Ermeniler ve Dürzîleri kapsamaktadır.

1946 yılında her ne kadar Fransa’dan bağımsızlığını ilan etmiş olsa

da, Suriye, 1971’de dönemin Savunma Bakanı Hafız El- Esad’ın “Düzeltme

Hareketi” adı altında yaptığı darbeye kadar istikrarlı bir devlet yapısına

sahip olamamıştır.

Hafız El- Esad, 1953’te kurulan BAAS (Arap Sosyalit Diriliş Partisi)

üyesiydi. BAAS sosyalizan bir Arap devleti kurmayı hedefliyor; tabanı ise

kentli ve batı eğitimli bir kesime dayanıyordu. BAAS 1963’te iktidarı ele

geçirdikten sonra, 1965’te 100 şirketi millileştirdi ve büyük toprak

sahiplerinin topraklarına el koyup halka dağıttı. Ertesi yıl etkin ailelerin

fertleri devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Yeni rejim köylüler, kasabalılar

ile orta sınıf kentliler (öğretmenler, memurlar ve üniversite öğrencileri)

arasında bir ittifak kurarak kendi siyasal seçkinlerini yarattı.3

Hafız El-Esad’ın alevi olması nedeniyle, Suriye’nin laik olması ayrı

bir önem taşıyordu onun için. Ancak bir yandan hukukta da laik

düzenlemeler yaparken, diğer yandan ise İslamcıları ürkütmemek için

anayasada yer alan “Cumhurbaşkanı Müslüman olmak zorundadır ifadesini

kaldırmıyordu. Parti yönetiminde ise tüm azınlıklardan kişiler bulunuyordu.

İsrail ile arasında olan çatışmalar karşısında ise, Sovyetler Birliği’yle

işbirliği halindeydi.

1945 yılında dağınık haldeki islami cemiyet ve derneklerin bir araya

gelmesiyle kurulan Suriye İhvan’ı (Suriye Müslüman Kardeşler) ise BAAS 3 Taştekin, F. (2015) Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal. İstanbul: İletişim Yayınları sf. 29

8

rejiminin karşısında radikal İslamcı bir yapıydı. Sünni bir birliği temsil

ediyordu. 1970’lerde gittikçe güçlenmiş ve neredeyse iktidarı ele geçirecek

güce ulaşmıştı. Esad devrilmek üzereydi. İhvan, Suriye’yi Esad’ın

sapkınlığından ancak kutsal bir cihadın kurtarabileceğini söylüyor ve

Alevileri kâfirlikle suçluyordu. BAAS rejimi yeni bir yasa çıkararak İhvan

üyesi olan herkese ölüm cezası verdi. Oldukça kanlı geçen günlerden

sonra İhvan’ın gücü kırılmış ve pek çok İhvan üyesi Türkiye, Mısır, Suudi

Arabistan, Katar ve Irak gibi ülkelere kaçmak zorunda kalmıştı.

Ancak Suriye’de kalan az sayıda İhvan üyelerine dış destek

bitmiyordu. 1980’li yıllarda, Suriye İhvan’ı yeniden güçlendi. Üye sayısı 10

bine kadar yükseldi ve Militanların bini silahlıydı. Bu dönemde Irak

hükümetiyle temaslarını yoğunlaştırarak, Irak ile 1979-1980'de Bağdat

yönetimi desteklemeye başladılar. Üstelik ABD ordu istihbaratının (DIA)

1982 tarihli bir raporu, Türkiye'nin 12 Eylül'den hemen sonra Suriye'ye

yönelik kanlı bir plana örtülü desteğini de ortaya çıkarttı. Raporda Suriye

Müslüman Kardeşler örgütünün, bir darbeye zemin hazırlamak amacıyla

Hama'da başlattığı ayaklanmaya katılan silahlı militanların, ülkeye

sızdıkları ana rotalardan birinin de Türkiye olduğu belirtiliyor.

Raporda Müslüman Kardeşler'in 1981 başında bir darbe planı

yaptığı, örgütün sürgündeki liderliğinin bir yandan ülke çapında isyan

başlatırken, diğer yandan örgütle işbirliği yapan bir grup Esad karşıtı Alevi

subayın hükümeti bir darbeyle devirmesini planlandığı anlatılıyor. Hafız

Esad'ın darbe planını 1982 başında öğrenerek Müslüman Kardeşler'e

yönelik operasyonlarını sıklaştırdığını söyleyen rapor, örgütün buna karşın

2 Şubat 1982'de Hama isyanını başlattığını kaydediyor.

Aynı günlerde binlerce Suriye askerinin taraf değiştirdiği,

Lazkiye'deki bir deniz üssünün ele geçirildiği, Humus, Lazkiye ve Halep'te

genel grev ilan edildiği gibi iddialar da propaganda ediliyor. ABD ordu

istihbaratı raporunda ise, “Propagandanın aksine Suriye'deki ayaklanma,

Şam'daki bazı bombalı eylemler dışında, hiçbir zaman Hama'nın dışına

9

hiçbir zaman sıçramadı” diyor.4 Hafız Esad, dış destekli darbe girişimini

püskürtmeyi başardı ve Suriye İhvan’ı/Müslüman Kardeşler bir kez daha

geri çekildi. Hafız El Esad yeniden güçlenmişti.

Sonraki yıllarda liderleri, örgütü Londra’dan yönetmeye devam etse

de, geride kalan İhvan üyeleri şiddet içeren İslam savunusundan

vazgeçmişlerdi.

10 Haziran 2000’de Hafız El Esad’ın ölmesinden sonra, Londra’da

tıp eğitimi alan oğlu Beşar El Esad %97 oy alarak iktidara geldi. Esad’ın

gelişi ülkede büyük bir değişim beklentisi yaratmıştı. Her anlamda

uzlaşmacı olan ve daha yumuşak bir döneme geçileceğine işaret eden

Beşar El Esad, birlik çağrısı yapıyordu. Oğul Esad, yurt dışındaki Suriye

İhvan’ı üyelerinin ülkeye girişine izin vermiş, hapistekilerin de bırakılmasını

sağlamıştı ancak bu kişilerin ülkedeki herhangi bir siyasi örgüte katılmaları

yasaktı. Sonraları, ÖSO’nun çıkmasıyla birlikte, ABD ile Suriye arasındaki

anlaşma müzakerelerinin bir başlığını da Suriye İhvan’ın yeniden

örgütlenmesine izin verilmesi olacaktı.

Özel sektörün gelişmesini isteyen Esad, neoliberal bir politikayı

savunuyordu. Ancak BAAS partisinde, bu politikalara karşı ciddi bir direniş

vardı. Esad arkasındaki desteği kesmeden, eski kadroların hepsini tasfiye

etmeye çalışıyordu. Suriye için ise neoliberal politikalara geçiş sancılıydı,

ama uygulanmaya devam ediyordu. Halkın büyük bir kısmında bu

politikalar rahatsızlık yaratıyor ve yoksullaşma ise giderek artıyordu.

ABD yönetimi, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Suriye’yi de

“şer eksenine” dâhil etti. ABD, Suriye’yi, Irak’taki terörist gruplara destek

vermek ve Irak’ı istikrarsızlaştırmak ile suçladı ve ABD yönetimi, Bush

döneminde birkaç kez de Suriye’yi tehdit etti. Ancak Suriye’yi “diplomatik

yollarla yola getirme” politikasından da hiç vazgeçmedi.5 Özellikle AKP ile

4 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/turkiye-suriyeye-30-yil-once-de-aynisini-yapmis-haberi-84767

5 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriye-fransiz-egemenligindenkararsiz-isbirligine-haberi-40783

10

yakın ilişki içinde olan Esad yönetimi, AKP ile yüzünü batı politikalarına

çeviriyordu.

Yine de Suriye, emperyalizmin bölgesel hedeflerine uyumluluk

göstermedi. Filistin ve Lübnan üzerinde oldukça yüksek bir siyasi etkinliği

olan Suriye, Golan Tepeleri sorunuyla birlikte özellikle İsrail’le ciddi sorunlar

yaşamıştı, bu gerilim asla geçmedi. İran ve Rusya ile kurduğu müttefik

ilişkisi Suriye’nin bölgedeki pozisyonunu özetliyordu. ABD, Suriye’yi yanına

çekmek için bu ittifakı bozmaya da çalışıyordu. Bu sebeple, İsrail ve Suriye

arasındaki Golan Tepeleri sorununu da çözmek için arabuluculuk

yapıyordu. İsrail'den yayın yapan Yedioth Ahronot (YA) gazetesi, 2011

yılının Ocak ayında, ABD aracılığıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, İsrail

Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, Golan Tepeleri'ni 1967 sınırlarına

uygun şekilde boşaltmaları karşılığında, Suriye'den İran ve Hizbullah ile

bağlarını kopartmasını teklif ettiğini yazdı. Bu ilişkide Türkiye’nin rolü ise,

"Arap baharı"na kadar olan süre boyunca, Esad yönetimini direniş

ekseninden çıkartıp daha piyasacı ve Batı'ya entegre bir siyaset izlemeye

ikna etmeye çalışmaydı ve bazı alanlarda Suriye yönetiminin zaafları

nedeniyle gerçekten de yol almıştı.6

Avrupa devletlerinin Rusya’nın doğalgaz hâkimiyetini azaltmak

amacıyla Katar’la yapılmayı istedikleri doğalgaz anlaşmasında, coğrafi

konumunu kullanan Suriye, Rusya lehine anlaşmaya engel oldu. Bu durum,

Suriye’yi bir kez daha hedef haline getirdi. Hürmüz Boğazı üzerinde Suudi

Arabistan ve İran arasında süren gerilimin bir noktası da yine Suriye’yi

ilgilendirmekteydi.

Esad, Sovyetler Birliği’nden arda kalan ülkelerin emperyalizm ile

uyumlu hale getirme projesi olan Arap Baharı’nın, Suriye’ye sıçramasına

engel olamadı. 15 Mart 2011 tarihinde Deraa kentinde başlayan ilk

eylemler karşısında Esad, Kürtlere vatandaşlık sözü verdi. Başka bir

deyişle 48 yıllık olağanüstü durumu kaldırma kararı aldı. Eylemcilere ateş 6 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/israil-suriyeye-ahlaksiz-teklifte-mi-bulundu-haberi-60865

11

açılması emri vermemiş olmasına rağmen sorumluluk Esad’a yüklendi.

Esad, eylemcileri sakinleştirmek için anayasal değişikliği içeren bir

referandumu gerçekleştirdi ve değişiklik kabul edildi.

Ancak muhalefete sürekli ekonomik yardım ve para sağlanıyordu.

Silahlı çatışmalar Özgür Suriye Ordusu tarafından yürütülüyordu. Suriye

Ulusal Konseyi, ayrı bir yönetim olarak Türkiye gibi ülkelerde örgütleniyor

ve Batı'dan destek alıyordu. Washington Post gazetesinde yayımlanan

haberde, Suudi Arabistan ve Katar tarafından finanse edilen Suriye’deki

silahlanma sürecinin ABD tarafından kontrol edildiğini belirtiyordu.7

Türkiye Suriye’de gerçekleşen savaşın içindeydi. Emekli CIA

operasyon şefi Philip Giraldi’nin ve emekli NSA üst düzey yöneticisi

Thomas Drake’in de aralarında olduğu 12 emekli ajanın imzası bulunan ve

Obama’ya sunulduğu Rusya tarafından da teyit edilen mektupta, “13-14

Ağustos 2013 tarihlerinde, Batı destekli muhalif güçlerin Türkiye’de,

Suriye’ye yönelik büyük ve gayrinizami bir askeri kalkışma için geniş çaplı

hazırlıklara başladıklarını öğrendik” yazıyordu.

Üst düzey muhalif askeri komutanlarla Katar, Türkiye ve ABD

istihbarat uzmanları arasındaki ilk görüşmeler, Antakya’da eskiden Türk

ordusuna ait olan ve daha sonra, ÖSO ve onun destekçileri tarafından

komuta merkezi olarak kullanılan bir askeri karargâhta yapıldı. Türkiye

savaşın tam ortasındaydı, ÖSO gerçekleştirdiği katliamları Hatay’dan

yönetiyordu. Türkiye’deki kamplar ÖSO’nun merkezi olmuştu. ÖSO silah

yardımı, sağlanan lojistik destek, kaynak aktarımı sayesinde gittikçe

güçlendi. Batı medyası ise Esad’ı diktatör, SUK’u ve ÖSO’yu “barışçıl

eylemler yapan muhalefet” olarak tanımlıyordu; ancak Suriye, halkı ve

ordusuyla direndi.

ÖSO’nun hiç de barışçıl bir örgüt olmadığı ise, kısa sürede

belgeleriyle birlikte ortaya çıktı. Suriye ordusunun yaptığı iddia edilen

7 Fehim Taştekin, “Hulu faciasına giden yoldaki fecaat” başlıklı yazı.

12

birçok katliamın, aslında ÖSO tarafından yapıldığı alternatif medya

sayesinde ortaya çıkartıldı.

Diğer yandan, Arap Baharı’nın yaşandığı Libya, Tunus ve Mısır’da

da işler beklendiği gibi gitmedi. Müslüman Kardeşler’in veya El Kaide’nin

iktidara gelmesşnden hemen sonra radikal İslamcı oldukları açığa çıktı.

Getirdikleri “bahar” kısa sürede pek çok açıdan kâbusa döndü. ABD’nin ve

NATO’nun bu ülkelere yaptığı müdahalelerden sonra ortaya çıkan kaos

Arap Baharı projesinin çökmesine sebep oldu. Arap Baharı ile itibarı

sarsılan emperyalizmin imdadına ise IŞİD yetişti.

Peki IŞİD nasıl ortaya çıktı? Ocak 2014'te Anbar'daki çatışmalarda

Felluce'yi ve Ramâdî'nin bir kısmını ve 10 Haziran 2014'te Irak'ın ikinci

büyük kenti Musul’u ele geçirmesiyle adını duyduğumuz IŞİD aslında

oldukça eski bir örgüt.

IŞİD’in kökleri, öne sürülen diğer isimleri ile “İslam Devleti”, “DAEŞ,

DA’İŞ, DEAŞ”ın, Amerika’nın Irak’ı işgal ettiği 2003 yılına dayanmaktadır.

2003 yılında küçük bir grupken, 2004 yılında El-Kaide’ye bağlanarak Irak

El-Kaidesi adını alan örgüt, Suriye’ye dönük emperyalist destekli

saldırganlığın başlamasıyla birlikte Halep’te de örgütlenmeye başladı.8

Ortadoğu ve Afrika’da Müslüman Kardeşler projesinin çökmesi ve

Özgür Suriye Ordusu’nun da başarısızlığa uğramasıyla IŞİD adını alarak

El-Kaide’den ayrıldı ve bölgede hâkimiyeti ele geçirmeye başladı. Özgür

Suriye Ordusu’ndan geçen militanlar ve komutanlarla birlikte 2012’den

itibaren üye sayısını ikiye katlayan IŞİD’in bugün 30.000’den fazla üyesi

olduğu düşünülüyor.9 Örgüt, içinden geçtiğimiz dönemde özellikleSuriye ve

Irak’ın kuzey bölgelerinde faaliyet göstermekle birlikte. Lübnan'da,

Ürdün'de, Ayrıca Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya'da da faaliyet

yürütüyorlar.

8 http://www.hurriyet.com.tr/her-sey/29600590.asp

9 http://edition.cnn.com/2015/01/14/world/isis-everything-you-need-to-know/

13

IŞİD’e, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Tunus, Libya ve Katar gibi

Müslüman ülkelerden katılım oldukça fazla. Ancak bir o kadar da Fransa,

İngiltere, Belçika, Almanya, Avustralya ve Avusturya’dan katılım var.

Örneğin; Avrupa Birliği Adalet, Tüketim ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu

Başkanı Vera Jourova, Fransız gazetesi Le Figaro’da yayınlanan

raporunda, IŞİD’e katılan 5.000-6.000 arası Avrupalı militan olduğunu ve

bunun 1.450’sinin Fransız olduğunu iddia etti.10 ABD, İngiltere, Avustralya

ve Kanada’dan da çoğu kadın olan üniversite öğrencilerinin örgüte katıldığı

biliniyor.11 Doğrudan IŞİD’e katılan militanların yanı sıra, bugün 18 farklı

ülkeden 30’a yakın küçük ve orta ölçekli grup IŞİD’e katıldıklarını ilan etmiş

durumda.12

Suriye ve Irak’ta irili ufaklı pek çok örgüt olduğu düşünülürse,

militanların örgütler arası geçişini de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle

Özgür Suriye Ordusu militanlarının birçoğu IŞİD’e geçmiş durumda.13 Her

ne kadar eski CIA şefi Petraeus, IŞİD’e karşı El-Nusra’yı kullanmayı

önermiş olsa da, yine birçok El-Nusra militanının IŞİD’e geçtiği biliniyor.14

IŞID’e karşı çoğu kez El-Nusra’nın desteklenmesi veya tampon bölge

oluşturulup o bölgeye Özgür Suriye Ordusu’nun yerleştirilmesi gerektiği

beyan ediliyor. Halbuki bu, IŞİD, El-Nusra ve ÖSO arasındaki geçişkenlik

göz önüne alındığında, çok da masum olmayan bir strateji olarak göze

çarpıyor.

IŞİD’in Müslüman ülkelerden, Avrupa’dan veya diğer örgütlerden

kayda değer sayıda militan çekmesinin en önemli sebebinin, mali gücü.

Irak Parlamentosunun yaptığı araştırmaya göre, örgütün ana gelir

kalemleri arasında şunlar bulunmaktadır: Petrol kaçakçılığı, “vergi” adı 10 http://www.rt.com/news/249261-europeans-isis-syria-commissioner/11 http://www.theguardian.com/membership/2015/jul/27/guardian-live-why-do-young-women-want-to-join-islamic-state12 http://www.nytimes.com/interactive/2015/05/21/world/middleeast/how-isis-expands.html?_r=113 http://ydh.com.tr/HD13002_oso-suriye-nin-dogusunda-isid-e-biat-ediyor.html14 http://haber.sol.org.tr/dunya/guney-cephesindeki-nusracilar-osoya-geciyor-117628

14

altında toplanan paralar, “koruma parası” altında alınan haraçlar, örgüt

sempatizanlarının yaptığı bağışlar, fidye, yağma yoluyla ele geçirilen

kaynaklar ve “zekât”.15 Bu çerçevede, IŞİD’in kontrol ettiği mali kaynakların

sanıldığından daha büyük olduğunu görmek hiç de zor değil.

IŞİD, geçtiğimiz Ocak ayında 2015 yılı için 2 milyar dolarlık bir bütçe

açıklamıştı. Örgüt, yalnızca Musul’u ele geçirdikten sonra Irak Merkez

Bankası’na ait 432 milyon dolara el koymuştu.16

Bölgeyi ziyaret eden Brookings Doha Center dış politika görevlisi ve

Irak Enerji Enstitüsü’nün yöneticisi Luay el Hatib, Irak’ta IŞİD kontrolündeki

topraklarda günde 25 ila 40 bin varil petrol elde edildiğini ve karaborsada

bu petrolün değerinin 1,2 milyon dolar olduğunu belirtiyor.17 IŞİD’in ne

kadar geliri olduğu tam olarak tespit edilemese de, ortalama rakamlar bile

örgütün yönettiği kaçakçılığın boyutlarını gözler önüne seriyor.

Ayrıca, IŞİD'in petrol ticaretini yürüten komutanı Ebu Sayyaf’ın

ölümünden sonra, üzerinden çıkan flaş bellekte yer alan bilgiye göre,

yalnızca El-Nabuk'taki tarihi eserlerden elde edilen gelir 36 milyon dolar.18

IŞİD ayrıca ele geçirdiği bölgelerde perakende mağazalarından

ayda 2 dolar civarında vergi aldığı ve “Suriyeli bir aktiviste göre, IŞİD'in

önümüzdeki günlerde ele geçirdiği bölgelerde elektrik ve su tüketimi için

fatura kesmeye başlayacağı” iddia ediliyor.19

IŞİD’in isminin içinde yer alan “devlet” sözcüğünden de anlaşılacağı

üzere, örgüt işgal ettiği şehirlerde kendi düzenini kurmaya çalışıyor. Bunun

için de çeşitli bakanlıklar kuruyor, ele geçirdiği bölgelere vali atıyor. Hatta

15 http://haber.sol.org.tr/dunya/iside-69-milyar-para-transfer-edildi-12482516 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-2015-yili-butcesini-acikladi-2-milyar-dolar-10455417 http://www.brookings.edu/research/interviews/2014/09/27-isis-oil-funds-terror-alkhatteeb

18 http://haber.sol.org.tr/dunya/tarihi-eser-kacakciligi-isidin-ikinci-buyuk-gelir-kaynagi-118445 19 http://www.hurriyet.com.tr/isid-teror-orgutunun-gunluk-geliri-5-milyon-dolara-ulasiyor-27255955

15

örgüt kendi yargı sistemine dahi sahip. Esirleri veya kendi “halkını”

yargılayarak hüküm veriyor ve bunları uygulamaya koyuyor. Bunun

yanında, örgüt vergilendirme sistemi de yürütüyor. IŞİD, kontrolündeki

bölgede yaşayan 8.000.000 insandan düzenli olarak “vergi” topluyor. Bu

gelirler sayesinde örgüt on binlerce savaşçısına aylık 300 ile 2000 dolar

arasında maaş ödüyor.20

IŞİD gerek hiyerarşik yapısı, gerek mali, gücü gerek silahlı

kuvvetleriyle her anlamda bir örgüt yapılanmasından fazlasını temsil ediyor

ve düzenli ordularla boy ölçüşebilecek savaşabilme kabiliyetine sahip.

Daha açık ifade edilirse, bu durum örgütün çok kolay suç işleyebilmesini

sağlıyor.

§3. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçlar

IŞİD’in Suriye ve Irak’ta pek çok suç işlediği biliniyor. Özellikle

sosyal medyada Hollywood tarzı bir propaganda yürüten IŞİD, bugüne

kadar aralarında doktorların, savaş esirlerinin, gazetecilerin ve LGBTİ

bireylerin de bulunduğu pek çok sivili vahşice öldürerek, katliamların

görüntülerini Youtube hesaplarından yayınladı.

Kısaca değinmek gerekirse, IŞİD’in Ezidi Kürtleri’ne yönelik

gerçekleştirdiği katliam, Palmira antik kentini yok etme, insanları

köleleştirme, işgal ettiği şehirleri yağmalama, insan ticareti yapma,

kadınları seks işçiliğine zorlama, cinsel saldırı, tecavüz ve 15 yaş altındaki

çocukları silahlı çatışmalarda kullanma gibi pek çok fiili işlediğine dair

birçok delil var.

A. IŞİD’in İşlediği Suçlar Bakımından Roma Statüsü’nün Değerlendirilmesi

İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkan savaş, zaman içinde yazılı ve

yazılı olmayan kurallar geliştirmiştir. Ancak bu kurallara dayanılarak

yargılama yapılabilmesi 20.yy’da başlamıştır.

20 http://t24.com.tr/haber/isidin-gelir-kaynaklari-neler,315387

16

Savaş hukuku başlığında, zaman içerisinde örf ve adet hukuku

kurallarına dayanılarak, Nürnberg Mahkemesi, Tokyo Mahkemesi kuruldu.

Geriye dönük yargılama yapabilen bu ceza mahkemelerine son olarak ise,

BM Güvenlik Konseyi’nin 7. Bölüm kararı ile kurulan Ruanda Ceza

Mahkemesi eklendi.

Öte yandan, bugün anladığımız anlamda bir uluslararası ceza

hukukunun oluşumu ise, 17.07.1998 tarihinde Uluslararası Ceza

Mahkemesi’nin kurucu statüsü olarak kabul edilen Roma Statüsü'nün BM

tarafından kabul edilmesi ile gerçekleşti.

Roma Statüsü, savaş zamanı devlet yetkililerinin gerçekleştirdiği ve

bugüne kadar örf ve adet hukukuyla suç olarak benimsenen fiilleri yazılı

olarak düzenleyerek bunların nasıl kovuşturulacağına açıklık getirmiştir.

Roma Statüsü'nün 5, 6, 7 ve 8. maddesi devlet sorumluları tarafından

işlenebilecek en ağır suçlar olan soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş

suçları ve saldırı suçlarını içermektedir.21

Roma Statüsü'nün birçok devlet tarafından imzalanması ve bunun

sonucunda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin oluşturulması, örf ve adet

hukuku olarak gelişen savaş hukuku açısından bir ilerleme olarak kabul

edilmelidir. Ne var ki, Mahkeme’nin yetkileri sınırlıdır; ancak statüyü

usulüne uygun olarak kabul eden devletlerin yetkilerinin kişisel

sorumluluğuna giderek yargılayabilmektedir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Statü'ye taraf olmayan ABD,

Rusya, Çin, İsrail, İran, Irak, Hindistan, Türkiye gibi ülkeleri22 ise, eğer

uluslararası barış ve güvenliği tehdit veya ihlal ederlerse; BM Güvenlik

Konseyi’nin 7. Bölüm ışığında aldığı karar sonucu, Mahkeme’de

yargılanabilmeleri istisnai olarak, mümkün hale geliyor. Ancak, BM

Güvenlik Konseyi’nde zaten, Statü'ye taraf olmayan ABD, Çin ve Rusya’nın

olduğunu da belirtmek gerekmektedir. Bu açıdan ABD ile müttefik olan

21 https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/mevzuat_CDRS.htm22 http://www.ucmk.org.tr/dosya/Yayin/101SorudaUcm.pdf

17

AKP’nin, ABD'nin çıkarlarına aykırı hareket etmediği sürece Mahkeme’de

yargılanmayacağı da açıktır.

B. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta İşlediği Suçların Nitelendirilmesi

Roma Statüsü’nde yer alan soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş

suçları ve saldırı suçları, doğası gereği birbirleri ile sıkı ilişki içindedir ve

birbirlerini tetiklemektedir. Her biri IŞİD tarafından işlenen bu suçların

delilleri basında sık sık yer almaktadır. IŞİD bugün bu suçları işlemeye de

devam etmektedir.

1. Suçların Failleri ve Azmettiricileri

Suriye ve Irak’ta işlenen suçların faili olarak doğrudan IŞİD’i

göstermek için yeterince delil bulunmaktadır.

Ancak bu noktada önemsenmesi gereken diğer husus ise şudur:

ABD, İngiltere, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkeler yaptıkları para

ve silah yardımlarıyla, kendi ülkelerinde bu kişileri barındırmak ve eğitmek

suretiyle saldırı suçunun failleridir.

IŞİD’in militan sayısı ve finansal gücü düşünüldüğünde, bu örgütün

sıradan bir El-Kaide uzantısı olmadığı açıktır. Ortadoğu’nun Musul da dahil

olmak üzere, önemli petrol rezervlerini tek tek ele geçirdi. Ortadoğu’nun

tarihi eser kaçakçılığı ondan soruluyor. Dünyanın her tarafında örgütleniyor

ve militan topluyor. Kaçakçılıktan elde ettiği kayıt dışı parayı kolaylıkla legal

hale getiriyor. Tüm bunlar IŞİD’in ortaçağ karanlığından daha fazla şey

vaat ettiği anlamına geliyor.

Ancak belki de daha önemlisi, IŞİD’in siyasal olarak bölgede neden

olduğu gelişmelerin hangi ülkelerin çıkarına olduğu sorusuyla ulaşacağımız

yanıtlar olacak. Örnek olsun, Irak Başkanı Maliki, Ramadi’nin IŞİD’in eline

geçmesinden önce Şii milisleri göreve çağırmasına ABD’nin karşı çıktığı,

hatta Maliki’ye istifa etmesi yönünde baskı uyguladığı biliniyor.23 O günlerde

23 http://haber.sol.org.tr/dunya/abd-ramadinin-isidin-eline-gecmesine-goz-mu-yumdu-116960

18

ABD yönetimi, Maliki görevini bırakmadığı sürece IŞİD’e müdahale

etmeyeceğini açıkça duyurmuştu.24

Kısacası, IŞİD’in sahip olduğu mali ve örgütsel güç göz önüne

alındığında, başta ABD olmak üzere, birçok devletin doğrudan veya dolaylı

olarak IŞİD’le bağlantısı olduğu ortaya çıkıyor. Aşağıda bunları açmaya

çalışacağız.

1.1. ABD- İngiltere - Suudi Arabistan - Katar

IŞİD’in şu anki gücüne ulaşmasında başka devletlerin rolü olduğuna

dair iddialar, pek çok kez dile getirildi. Örneğin, ABD’li General Michael

Flynn de IŞİD’i ABD’nin yarattığını ifade etti.25

ABD’deki Judicial Watch isimli muhafazakâr bir kuruluş, Bilgi

Edinme Yasası kapsamında, 2012 yılında yazılan askeri istihbarat örgütü

Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın (DIA) raporlarını talep etti. Kuruluş,

“oldukça redakte edilmiş” raporu elde etmeyi başardı. Muhafazakâr yayın

kuruluşlarından Fox News raporun önemli kısımlarını yayınladı. Raporda,

El Kaide’nin en başından beri Suriye muhalefetine destek verdiğine dikkat

çekiliyordu. IŞİD’in öncülü Irak El Kaidesi’nin, Suriye’de “Nusra Ordusu”

ismi altında çok sayıda operasyon yaptığını da belirtiliyor. Ve rapor, bu

“muhalefet destekçilerini” sıralıyor: Batı ülkeleri, Körfez ülkeleri ve

Türkiye!26

Diğer taraftansa, Hizbullah lideri Nasrallah ABD’nin Suudi Arabistan

ve Türkiye’yi kullanarak Ortadoğu’nun siyasi ve fiziki haritasını değiştirmeyi

amaçladığını savundu.27

24 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/abd-maliki-gitmezse-iside-mudahale-yok-haberi-93834

25 http://rickwells.us/former-dia-director-gen-flynn-says-obama-created-isis-supposedly-to-overthrow-syrian-government/26 http://haber.sol.org.tr/dunya/reuters-haberindeki-eksik-abd-isidi-nasil-besledi-ramadi-nasil-dustu-11739327 http://haber.sol.org.tr/dunya/nasrallah-vasington-ve-ankara-bolgeyi-parcalamak-icin-isidi-kullaniyor-126333

19

Örnekler bununla sınırlı kalmıyor: Nafeez Ahmed, Middle East Eye

ve Medium'da yayımlanan makalesinde, bölgedeki önemli siyasi

kaynaklardan edindiği bilgilere göre, IŞİD'e karşı koalisyonun en büyük iki

unsuru olan ABD ve İngiltere’nin, örgüte dolaylı yollardan finansal olarak

destek sağladığını belirtti. Makalenin devamında Ahmed, ABD'li ve İngiliz

petrol şirketlerinin bulanıklıklarla yüklü olduğunu ve IŞİD'in karaborsa petrol

satışlarını sağlayan jeopolitik üçgene aşırı derecede yatırım yapmış

olduklarını iddia etti.28

Mc Clatchy DC'nin haberine göre ABD tarafından eğitilen Çeçen

militanları, Türkiye üzerinden geçerek IŞİD’e katıldı. IŞİD’in yönetici

kadrolarında yer alan Çeçenler, pek çok kişinin örgüte katılımını da

sağladı.29

İran'ın Fars Haber Ajansı'nda “Irak ordusunun Anbar ilinde IŞİD'e

silah taşıyan bir ABD helikopterini düşürdüğüne dair haber yer aldı.30

ABD ile IŞİD ilişkisine dair diğer bir nokta ise, Kobane Savaşı

sırasında ABD’nin IŞİD’e sınırlı müdahalede bulunması. Başka bir deyişle,

bu ülkenin, IŞİD’i yok etme çabası içine girmemesi de, ABD’nin IŞİD’in

varlığından sanıldığı kadar rahatsız olmadığının bir göstergesi.

"Muhalif" All4Syria sitesinin haberine göre, IŞİD Deyrezzor kent

merkezindeki Kusur ve Cavra'ya mahallelerine girmek için hazırlık

yapıyorken, Suriye sınırındaki Kaim kentinden geçen Irak konvoyları

görüldü. Buna rağmen, IŞİD karşıtı uluslararası koalisyonun konvoylara

herhangi bir saldırı düzenlemediği ortaya çıktı.31

28 http://haber.sol.org.tr/dunya/iste-isid-petrollerini-satanlar-barzani-talabani-erdogan-ingiltere-12475229 http://haber.sol.org.tr/dunya/turkiye-uzerinden-gecerek-iside-katilan-cecenler-abd-tarafindan-egitilmis-12987030 http://haber.sol.org.tr/dunya/irak-iside-silah-veren-abd-helikopterini-dusurduk-109359 31 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidden-deyrezzora-buyuk-yiginak-koalisyon-yine-uyudu-130764

20

Irak’ta faaliyet gösteren en büyük petrol şirketlerinin ABD ve

İngiltere’nin olduğu ve IŞİD’in Irak’ta pek çok petrol rezervini ele geçirirken,

bu ülkelerin hiç ses çıkarmaması; aynı zamanda Mezopotamya’da bulunan

en değerli tarihi eserlerin İngiltere ve Fransa’nın müzelerinden çıkması;

ABD- İngiltere ve IŞİD arasında sıkı bir ilişki olduğunu gösteriyor.

Nitekim Rusya, IŞİD'in bağımsız bir "terör örgütü" olarak yaptırım

listesine alınmasını öngören bir öneriyi BM'ye sunmasına karşın ABD ve

diğer Batı ülkeleri Rusya’nın bu önerisini reddetmişti.32

ABD, İngiltere ve diğer batılı ülkeler IŞİD’i doğrudan desteklediği

kadar, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye üzerinden de dolaylı olarak destek

sağlıyor. IŞİD’in çıkardığı petrol çoğunlukla aracı ülkelerin boru hatlarına

aktarılarak legalleştiriliyor veya bu ülkelerden kaçak yollarla batıya

ulaştırılıyor. Yine IŞİD’in kazandığı kayıt dışı para bu ülkeler yoluyla yasal

hale getiriliyor.33 Örgütsel olarak, örgütün militanları Katar, Suudi Arabistan

ve Türkiye gibi ülkelerin sınırından geçerek IŞİD’e katılıyorlar.

1.2. Türkiye

Kuşkusuz, AKP Türkiye’si IŞİD’in işlediği suçların önemli ortağı.

Üstelik Türkiye’nin IŞİD’in işlediği suçlara iştiraki gizli saklı olmaktan da

çıktı: IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetleri adeta halkın günlük yaşamının bir

parçası haline gelmiş durumda.

AKP, IŞİD’den aktarılan petrol ve kayıt dışı para ile birlikte, son

birkaç yıldır yaşanan ekonomik krizi hafifletmiştir. Buna paralel olarak,

siyasi anlamda yaşadığı gerginliği de IŞİD’in yarattığı gerilim üzerinden

atlatmaya çalışmaktadır. Ortadoğu’daki her türlü kaçakçılık ve yasa dışı

faaliyetin başına geçen AKP, “Bu işi benden daha iyi kimse yapamaz!”

diyerek alternatifi olmadığını zımnen ifade ediyor. AKP’nin IŞİD üzerinden

elde etmeye çalıştığı bir diğer mevzi ise IŞİD’le birlikte bölgede yeniden

32 http://haber.sol.org.tr/dunya/abd-isidin-bagimsiz-olarak-bm-yaptirim-listesine-alinmasini-engelliyor-13076233 http://www.globalresearch.ca/the-state-sponsors-of-isis-saudi-arabia-qatar-turkey-why-are-they-no-subjected-to-sanctions/5403310

21

şekillenen “Kürt sorunu”nda çözümün tek adresinin kendisi olduğunu

iddiasına dayanıyor.

AKP bu sebeplerle, IŞİD’in Ortadoğu’da akıttığı kana çoktan

bulaşmış durumda. Geçtiğimiz aylarda Youtube hesaplarında yayınlanan

savaş güdümü tapeleri bunun en büyük kanıtı.34 Dışişleri Bakanı Ahmet

Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı

Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler

arasında geçtiği iddia edilen görüşmenin ses kayıtlarında, Suriye’ye yönelik

askeri müdahale planları açıkça konuşuluyor.

Söz konusu kayıtlara göre Davutoğlu, “Laf aramızda başbakan da

telefonda ‘bu (Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı) gerektiğinde bir imkân gibi

değerlendirilmeli bu konjonktürde’ dedi yani” derken, Fidan, “Ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o gerekçe üretilir(…) Biz niye illa Süleyman Şah’ı

bekliyoruz. Onu anlamadım… gerekirse oraya da biz saldırı düzenleriz, biz

saldırtırız önden canım” demekten geri durmuyor. Aynı kayıtlarda Fidan,

AKP’nin muhaliflere mühimmat gönderdiğinden de söz ediliyor.

1.2.1 Ulaşım ve Lojistik Destek

Suriye’yle uzun bir sınırı bulunan Türkiye’den IŞİD’e pek çok

militanın katıldığı; IŞİD’in Türkiye’de kurduğu vakıflar, dernekler, din

kursları aracılığıyla örgütlendiği; Türkiye’nin, aynı zamanda IŞİD’e katılmak

amacıyla Avrupa’dan gelen militanlar için geçiş noktası olduğuna dair

haberler basında sıklıkla yer alıyor. Keza, Türkiye’deki hükümet yetkilileri

de yeri geldiğinde ideolojik olarak IŞİD’e yakın olduklarını ifade ediyorlar.

Örneğin 22 Eylül 2014’te Anadolu Ajansı’nda yer alan bir haberde

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Herkesin saygı duyduğu IŞİD’in de üzmek istemeyeceği geniş bir kesim var” sözleri hâlâ akıllarda.

Davutoğlu, dışişleri bakanıyken, 2014 Ağustos’unda "IŞİD gibi bir yapı radikal ve terörize görünebilir ancak o grubun içinde kitleler var.

34 https://www.youtube.com/watch?v=MB2nDGW-K_s

22

Sünni Araplar vardır, ciddi seviyede Türkmenler vardır" dedi.

Davutoğlu’nun bu sözleri üzerine, IŞİD'e yakınlığıyla bilinen Takva Haber

sitesi, "Dışişleri Bakanı'nın açıklamaları, İslam Devleti gerçekliğini ve arkasındaki halk gücünü bir kez daha ortaya koydu" yorumunda

bulundu.35

Bir diğer örnekse, Hollanda hükümetinin, Hollanda kökenli 100 kişilik

bir cihatçı listesini Türkiye'ye ilettiği; ancak Türkiye'nin harekete geçme

konusunda isteksiz davrandığı iddiasıdır.36

IŞİD’in örgütlenmek için İstanbul’da bir vakıf altında yardım standı

açtığı37, İzmir’de namaz kıldırdığı biliniyor. Bunun yanı sıra Şanlıurfa38,

Adana39, Gaziantep40 gibi illerde irtibat noktası olduğu da herkesin bildiği bir

gerçek halini aldı.

soL Haber Portalı yaşanmış bazı örnekler üzerinden, IŞİD’in nasıl

bir örgütlenme stratejisi izlediğini de gözler önüne serdi. Kocaeli’nde

akrabalarından biri IŞİD’e katılan kişinin ifadelerine dayanan haberde,

Kocaeli'ne bağlı Dilovası ilçesinde 10 kişinin not bırakarak Irak-Şam İslam

Devleti saflarında savaşmak üzere Suriye'ye gittikleri; Dilovası'nda yıllardır,

isimleri ve adresleri bilinen kişilerin yaptığı cihat propagandasının devletin

hiçbir engeliyle karşılaşmadan sürdüğü ve IŞİD’in kolaylıkla örgütlenebildiği

açığa çıktı.41

35 http://haber.sol.org.tr/turkiye/yandaslara-soldan-5-soru-asil-siz-cevap-verin-12366036 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hollanda-turkiyeye-cihadci-listesi-verdik-ama-haberi-93772 37 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/istanbulda-iside-yardim-standi-haberi-93945 38 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isidin-karargahi-sanliurfa-haberi-9478039 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/isid-itirafcisi-isid-ile-pesmerge-anlasti-adanada-isid-irtibat-noktasi-var-haberi-96359 40 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-turkiyede-nasil-orgutleniyor-antepte-bir-isidliyle-gorusme-haberi-9618441 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-turkiyede-orgutleniyor-kocaeliden-10-kisi-iside-nasil-katildi-haberi-95862

23

IŞİD’in, örgütlenme stratejisi olarak yoksul ve gençlerin yoğun olarak

uyuşturucu kullandığı semtleri tercih ettiğini düşünmek kulağa hiç de

mantıksız gelmiyor. Öncelikle gençleri dine yönelterek uyuşturucu gibi

alışkanlıklardan kurtarıyor, daha sonrada da yavaş yavaş örgütlemeye

başlıyor. Gençlere, IŞİD’e katılırlarsa hem Allah yoluna girmiş olacakları

hem de yoksulluktan kurtulacakları vaat ediliyor.42 Gittikçe yoksulluğun

arttığı, gençler arasında güvenceli bir yaşam sürdürebilme inancının

kaybolduğu kent merkezlerinde de, IŞİD’e katılım oranı oldukça yüksek.

Basında yer alan bir diğer örnek ise Ankara’da yaşandı. Eskiden

alkolik olan bir kişi, radikal İslamcı örgütlerle temas etmeye başladı ve

ardından da çocuklarını alarak yine en ufak bir engellemeyle

karşılaşmadan IŞİD’e katılmak için Suriye’ye gitti.43. Başka bir haberde,

Yaşar isimli bir kişinin 14 yaşındaki oğlunun da benzer şeyleri yaşadığı

belirtiliyor. Buna göre, genç çocuk uyuşturucu bağımlısıyken radikal İslamcı

bir örgüte katılıyor, kötü alışkanlıklarından kurtuluyor ve dört arkadaşıyla

birlikte otostop çekerek IŞİD’in yolunu tutuyor.44

Türkiye aynı zamanda IŞİD’e katılmak isteyen Avrupalı militanlar

için de geçiş noktası konumunda.45 Sık sık Almanya, İngiltere, Fransa,

Belçika gibi ülkelerden üniversite öğrencilerinin IŞİD’e katıldığı haberleri

basında yer alıyor.46

Suriyeli muhaliflere ait Londra merkezli İnsan Hakları Örgütü

Mirsad’ın başkanı Rami Abdurrahman, Kobani’de gerçekleşen bombalı

42 http://www.newsweek.com/2014/09/19/exclusive-how-istanbul-became-recruiting-ground-islamic-state-269247.html4342

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/118497/ISiD_Turkiye_sehirlerinde_boyle_orgutlendi_.html#44 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-ankaradan-nasil-militan-devsiriyor-haberi-9578745 http://www.businessinsider.com/european-women-who-join-isis-almost-never-leave-2015-5 46 http://www.nytimes.com/2015/03/10/world/europe/despite-crackdown-path-to-join-isis-often-winds-through-porous-turkish-border.html?_r=0

24

araç saldırısını düzenleyen IŞİD militanının bölgeye Türkiye’den girdiğini

iddia etti. 47

Tüm bu iddiaların onaylanması ise doğrudan Hatay Valisi ve Hatay

milletvekili tarafından yapıldı. CHP Hatay milletvekilleri Refik Eryılmaz ile

Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Valisi Celalettin Lekesiz tarafından İçişleri Bakanlığı’na gönderilen ‘IŞİD Raporu’nda militanların, “Bükülmez, Kuşaklı, Beşaslan’ı, Altınözü’nde Hacıpaşa’yı, Yayladağı bölgesinde ise Güveçci’yi kullanarak sınır kaçakçıları vasıtasıyla illegal olarak Suriye’ye geçiş yaptığını” belirtti. Konu hakkında hiçbir soruşturma

başlatılmadığı gibi, Hatay valisi daha sonra görevden alındı.

Türkiye’nin nasıl bir çamura bulaştığını ise Suruç katliamı gösterdi.

AKP’nin IŞİD’le olan kanlı işbirliği 34 gencin canına mal oldu. Suruç

saldırısını gerçekleştirdiği kesinleşen Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün babası

Zeynel Alagöz’ün saldırıdan iki ay önce polise ve savcıya her şeyi anlattığı

ortaya çıktı. Suruç katliamını düzenleyen canlı bomba Alagöz’ün de, HDP

mitingini bombalayan Adıyamanlı Orhan Gönder gibi IŞİD’e yakın

“Dokumacılar” grubundan olduğu anlaşıldı. Saldırıdan yaklaşık iki ay önce

Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün babası, oğlunun canlı bomba olarak

kullanılabileceği hususunda polisi bilgilendirmiş olmasına rağmen, İçişleri

ve Adalet Bakanlıkları Alagöz hakkında herhangi bir işlem yapmadı.48

AKP ile IŞİD arasında bağlantı olduğunu gösteren bir diğer örnek ise

bu ikili arasında gerçekleşen esir değişimi. Türkiye tarafından esir tutulan

ve bir kısmı Avrupa Birliği (AB) vatandaşı olan yaklaşık 180 civarında militanın, IŞİD’in Musul istilası sırasında ele geçirdiği 49 Türk diplomatla takas için örgüte iade edilmesi, ciddi bir dış politika skandalı olarak basında yer aldı. The Times’ın görüştüğü IŞİD’e iade

edilen militanlardan Yemen asıllı Suudi vatandaşı El Mekdad El Şaruri,

47 http://www.ydh.com.tr/HD13973_rami-abdurrahman--isid-kobaniye-turkiyeden-girdi.html

48 http://haber.sol.org.tr/turkiye/diyarbakir-ve-suruc-bombacilari-mit-kontrolunde-suriyeye-gidip-gelmis-124923

25

diğer militanlarla birlikte Şanlıurfa’da tutulduklarını, Türk yetkililerinin de

IŞİD’lilere karşı iyi ve çok kibar davrandığını ifade etti. IŞİD’e teslim edilen

militanlar arasında iki İngiliz, üç Fransız, iki İsveçli, bir Belçikalı ve iki

Makedonyalı da yer alıyordu.49

Suriye ve Irak’taki çatışmalarda yaralanarak Türkiye’ye geçen IŞİD

militanlarının tedavisi de Türkiye’deki sınıra yakın hastanelerde

gerçekleşiyor. Militanlar tedavinin ardından sınırı serbestçe aşıp savaşa

katılabiliyorlar.

YPG ile girilen çatışmalarda Kobani'de yaralanan ve IŞİD komutanı

olduğu ileri sürülen Emrah Ç.'nin Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi edildiği iddiaları Denizli Valiliği'nce doğrulandı. Valilik, Emrah Ç.’nin, akrabaları olduğu için Denizli’ye geldiğini ve ’normal vatandaş’ gibi sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı gereği tedavi işlemlerinin devam ettiğini belirtti. IŞİD militanı daha sonra

serbest bırakıldı.50

Şunu kesin bir dille ifade etmek gerekir ki; her kim olursa olsun

yaralının tedavi edilmesi uluslararası hukuka uygun bir davranış olsa da,

devamında serbest bırakılması tamamıyla yasaktır.

IŞİD’in bölgedeki hâkimiyetinin gittikçe artması, bu sebeple zaman

zaman kontrolden çıkabilmesi ve kamuoyunun artan baskısı ABD’nin

“gerektiğinde” IŞİD’e askeri anlamda müdahale etmesine sebep oluyor.

Benzer açıdan AKP de, uluslararası kamuoyu baskısını hafifletmek adına

IŞİD militanlarının bir kısmını gözaltına aldı. Ne var ki, Suruç katliamından

sonra, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca gözaltına alınan 1.050 IŞİD

üyesinden,51 sadece üçünün hükümlü olduğu ve toplam 123 kişinin IŞİD

49 http://haber.sol.org.tr/dunya/iste-turkiye-isid-esir-takasinin-detaylari-99785 50 http://www.hurriyet.com.tr/valilik-dogruladi-yarali-isid-komutani-denizlide-tedavi-edildi-2837638551 http://www.diken.com.tr/turkiyenin-isidle-aktif-mucadelesinin-sonucu-bir-ayda-uc-hukumlu/

26

üyeliği iddiasıyla tutuklu bulunduğu ortaya çıktı. Geri kalanlar ise serbest

bırakıldı. Üstelik bir kısmı da AKP’li çıktı. 52

Rusya Savunma Bakanlığı da 1 Aralık’ta yaptığı basın toplantısında,

sadece son bir haftada, Türkiye topraklarından IŞİD ve El Nusra saflarına

2.000 militan katılımının tespit edildiğini belirtti.53

1.2.2. Silah Sevkiyatı

Bu bölümde, AKP’nin IŞİD’e verdiği lojistik desteğin yanı sıra,

sağlanan silah yardımları örneklerini sunmaya çalışacağız.

15 Ağustos 2014 tarihli Birlemiş Milletler raporunda IŞİD’in çok sayıda

mühimmata sahip olduğu ve Türkiye üzerinden de silah taşındığı ifade

edildi. Raporda “IŞİD ordusunda geleneksel savaş deneyimi olan ve tank

ve ağır silahlar da dahil, pek çok silah sistemine hâkim savaşçılar

bulunmaktadır. Silah ve teçhizat, 1980’ler ve 1990’larda depolanmış

mühimmatın yanı sıra daha yeni malzemelerden oluşmaktadır. Bunların pek çoğu ya Irak ya da (daha nadiren) Suriye Arap Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetlerinin el konulmuş teçhizatıdır veya öncelikle Türkiye üzerinden geçirilen kaçak silahlardır.” ifadesi kullanıldı.54

Suriye’de, Esad’a karşı savaşan cihatçıların, silah ve

mühimmatlarıyla birlikte Hatay Reyhanlı’dan Şanlıurfa Akçakale’ye MİT

organizasyonuyla taşındığının Cumhuriyet gazetesi tarafından ortaya

konmasının ardından IŞİD militanlarını taşıyan otobüs şoförlerinin

görüntülü ifadeleri de ortaya çıktı. İfadelerinde militanları aldıkları

Reyhanlı’daki IŞİD bayraklı kampları gösteren, ardından da Akçakale’den

Suriye’ye nasıl geçtiklerini anlatan şoförler, kendilerini “Bizim bir suçumuz yok, devlet işi yapıyorduk” diye savundu. Şoförler, otobüslerin MİT tarafından kiralandığını, silah ve mühimmatıyla birlikte cihatçıların taşınmasında görev aldıklarını anlattı. Şoförler cihatçıları Reyhanlı’da

52 http://tr.sputniknews.com/columnists/20150824/1017297995.html 53 http://haber.sol.org.tr/dunya/rusya-isidin-petrolleri-turkiyeden-geciyor-erdogan-ve-ailesinin-dogrudan-iliskisi-var-138135 54 http://www.un.org/press/en/2014/sc11520.doc.htm

27

Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Bükülmez köyünün karşısında

bulunan ve bazı radikal dinci grupların barındığı Atme kampından

aldıklarını söyledi.55

Diğer taraftan, MİT’e ait TIR’larla sağlık malzemesi değil, silah ve

roket taşındığını ortaya çıkaran savcılar hakkında ise daha sonra

soruşturma başlatıldı. MİT TIR’larını durdurduğu gerekçesiyle 7 Mayıs’ta

tutuklanan Savcı Ahmet Karaca, savunmasında, MİT TIR’larının

durdurulmasından kısa bir süre önce Adana'da bir ihbar üzerine 1.200 tane roket başlığı bulduklarını ve bu roket başlıklarının IŞİD’e gittiğinin anlaşıldığını beyan etti.

Yine basında yer alan bir iddiaya göre yine Akçakale sınır

kapısından IŞİD’e silah sevkiyatı yapılıyordu.56

Geçtiğimiz günlerde ise, Yunanistan Sahil Güvenlik ekipleri Girit

adası açıklarında silah ve mühimmat yüklü bir gemi ele geçirdi. Marine

Traffic’in sağladığı bilgiler, "Haddad 1" isimli geminin 29 Ağustos 2015 tarihinde İskenderun'dan Misrata'ya doğru yola çıktığını gösteriyor.57

Rusya Savunma Bakanlığı 1 Aralık 2015’te yaptığı basın açıklamasında sadece son bir haftada, Türkiye’den IŞİD’e 120 tonun üzerinde askeri mühimmat ve yaklaşık 250 adet motorlu akışı tespit ettiklerini açıkladı.58

1.2.3. Petrol Kaçakçılığı

AKP ile IŞİD arasındaki bağlantı yalnızla IŞİD’e lojistik destek ve

silah sağlanmasıyla sınırlı değil. Sınırdan sigara, ilaç vs. her türlü

55 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/296432/_Devlet_isi_yapiyorduk_.html56 http://www.nytimes.com/2015/05/05/world/europe/fertilizer-also-suited-for-bombs-flows-to-isis-territory-from-turkey.html?_r=1 57 http://haber.sol.org.tr/dunya/yunanistan-iside-ait-oldugu-sanilan-silah-gemisi-ele-gecirdi-gemi-iskenderundan-yola-cikmis 58 http://haber.sol.org.tr/dunya/rusya-isidin-petrolleri-turkiyeden-geciyor-erdogan-ve-ailesinin-dogrudan-iliskisi-var-138135

28

kaçakçılığın yapıldığı aşikâr. Ancak IŞİD’in ayakta kalmasını sağlayan iki

temel başlık söz konusu: petrol satışı ve tarihi eser kaçakçılığı.

IŞİD’in petrol satışından tam olarak ne kadar kazandığı

bilinmemekle birlikte, 2015 Şubat ayı "ihracat" gelirinin 8,500.000 dolar

olduğu tahmin ediliyor. Deyrezzor'daki petrol ihracatından elde ettiği gelirin

aylık 2.000.000 dolar civarında olduğu ve buna ek olarak yarım milyon

dolar da doğalgaz rezervlerinden elde ettiği iddia edildi.59

Deyrezzor ise IŞİD’in ana rezervinin olduğu yer olarak biliniyor.

Özellikle bu bölgede IŞİD’in satın aldığı petrol rafinerileri, mobil petrol

rafinerileri bulunuyor. Burada günde yaklaşık 34.000 ila 40.000 varil petrol

üretiliyor ve bir varil ise 45 dolardan satılıyor.60

Bu noktada, AKP ile IŞİD arasında petrol ticareti konusunda da

önemli bağlantılar bulunmakta. Örneğin, Ankara katliamı sonrasında

Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı 21 kişilik canlı bomba listesinde adı geçen ve Rojava'da YPG'nin elinde bulunan Mahmut Gazi Tatar, Türkiye’nin IŞİD ile petrol alışverişi yaptığını iddia edildi.61

Ayrıca, Observer'dan Martin Chulov'un haberine göre, ABD

uçaklarının Deyrezzor'da öldürdüğü Ebu Sayyaf, IŞİD'in petrol

kaçakçılığından sorumlu ismiydi. Ebu Sayyaf'ın öldürüldüğü yerde ele

geçirilen belgeler ve istihbarat konusunda bilgi sahibi bir Batılı yetkili, Türk

yetkililerle IŞİD liderleri arasındaki doğrudan ilişkinin şimdilik

"reddedilemez" olduğunu vurguladı.62

Bu noktada kritik soru şu olabilir: Rafine edilen petrol daha sonra nerelerde satılıyor?

IŞİD’in ve diğer silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde bir petrol

pazarı oluşmuş durumda. IŞİD elindeki bölgelerin en bilinenleri arasında 59 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-deyrezzordaki-bir-aylik-geliri-85-milyon-dolar-13337660 http://ig.ft.com/sites/2015/isis-oil/61 http://haber.sol.org.tr/turkiye/ankara-katliaminin-ardindan-ortaya-cikan-21-kisilik-listede-adi-gecen-isidli-konustu-13356862 http://www.theguardian.com/world/2015/jul/26/isis-syria-turkey-us

29

Halep’in kuzeyindeki Bab ve Menbic bulunuyor. Diğer silahlı grupların

kontrolündeki bölgelerde ise, IŞİD petrolü ile yerel petrol birlikte

kullanılıyor.63

IŞİD petrolü Türkiye’den geçiriliyor. AKP ise petrol kaçakçılığına iki şekilde dâhil oluyor: Bunlardan ilki, alınan para karşılığında, IŞİD’in Türkiye sınırından petrol sevkiyatı yapmasına göz yumulmasıdır. Sınır

bölgelerinde Suriye’den Türkiye’ye uzanan borular ile petrol aktarılıyor

veya bizzat IŞİD militanları veya IŞİD’den petrol satın alan Türkiyeli

köylüler tarafından bidonlarla eşek/katır sırtlarında IŞİD petrolü Türkiye’ye

geçiriliyor.64 Bazen ise tüccarlar tarafından TIR veya tankerlerle geçiriliyor

petrol. Çoğunlukla birden fazla el değiştiren petrolden Türkiye sadece

“haraç” alıyor. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan halk

petrolü piyasada satarak bu küçük ölçekli kaçakçılıkla sermaye sağlıyor.

Hatay’ın Altınözü ilçesinde bulunan Hacıpaşa beldesiyle, sınırın

diğer tarafındaki Ezmerin arasında döşenen borularla petrol aktarıldığı,

çekilen fotoğraflarla belgelendi.65

Amerikalı yetkili David L. Phillips ise şunları söylüyor: “Buna göz yumuyorlar çünkü düşük fiyatlı kaçak petrolden kazanç sağlıyorlar, bundan çıkar sağlayan kayda değer sayıda Türk ve hatta devlet adamı olduğundan eminim. Geçiş yolunu destekleyen zincirdeki

kişiler, aileler ve organizasyonlar gayet yerleşik, bazıları onlarca yıldır,

Saddam’ın ABD’nin ‘yemek için petrol’ kampanyası zamanında yaptığı

kaçakçılık işinden bu yana bu işi yapıyorlar. O gümrükler hiçbir zaman

mühürlenmedi ve mühürlenmeyecek.”66

63 http://interaktif.sol.org.tr/ISID-petrolu/64 http://www.nytimes.com/2014/09/14/world/middleeast/struggling-to-starve-isis-of-oil-revenue-us-seeks-assistance-from-turkey.html?_r=065 http://www.diken.com.tr/isid-petrolu-hatayda-evlerin-avlularina-borularla-baglanmis-devlet-ise-goz-yummus/66 http://www.diken.com.tr/turkiyeye-de-satmasina-sasmamali-isidin-temel-gelir-kaynagi-petrol/

30

AKP’nin petrol kaçakçılığında kullandığı diğer bir yol ise, kurduğu şirket aracılığıyla IŞİD petrolünü Türkiye’ye taşınmasıdır. Bunun en büyük örneği ise Powertrans-Çalık Holding işbirliği.

Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın bir dönem

CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding 1997 yılında kurulmasına rağmen,

hükümetin yardımıyla aldığı ihaleler ile hızlıca büyüdü. Holdingin adı pek

çok soruşturmada da yer aldı.

Powertrans şirketi ise petrol transferi yapmak için 2011 yılında

kuruldu. Şirket kurulmadan önce ise gümrük mevzuatı değiştirilerek,

önceden yasak olmasına rağmen; “ülke menfaati sebebiyle” Türkiye’de

kurulu şirketlere ham petrol ve jet yakıtının Türkiye üzerinden transit

geçirme izni verme hakkına kavuşmuştu.

Şirketin şu anki yönetim kurulu başkanı Şevket Acar, daha önce

Powertrans’ın mali işler müdürüydü. Daha önce de Çalık Holding’de

Arnavutluk’taki ALBTelecom’un CEO’suydu.67Resmi olarak Powertrans,

Çalık Holding’in bir parçası olmasa da, arada organik bir ilişki olduğu

açıktır. 31 Temmuz 2013 itibarıyla da Powertrans ait 673.953.800 dolarlık

bir gelire işaret ediliyor.68 Gelelim petrol kaçakçılığı ile ilişkilerine…

Hürriyet Gazetesinin Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın gündeme

taşıdığı haberde, Çalık Holding’in bünyesinde bulunan Powertrans şirketi Habur’dan petrol yüklü olarak transfer yaparken, Mersin’de yapılan kontrolde tankerlerden su çıktığı yer aldı. Gümrük mevzuatına göre transit sevkiyat yapan firmaların taşınan ham petrolü yurtta bırakması yasak, ancak görünen o ki, Powertrans getirdiği petrolü bir yerde bırakmış ve onun yerine su doldurarak yola devam etmişti. Yapılan

67 http://www.ito.org.tr/wps/portal/!ut/p/c5/hY7NCoJAGEUf6fsUTV2OlY7hjH9jqRuRjFDyh5AJffoM2rSQ7l0ezuVCAWv7Sjb3amqGvnpABsWuxDA2dIeqGDBqoOf6DqKI0CXGyvOVb4TgH_sCGWpl0pojm6fMX_ZStEukssNV4c8U-UJmxrOwPsepTUhUS-XjFD-r7tGy0EPTTrTAQpHoX779idOhu0EOhbH5jekgID_B2KVypC98A_HA5jQ!/68 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/230755/Erdogan_in_damadina_petrol_kiyagi.html

31

kontrollerle usulsüzlük ortaya çıkarıldı. Hemen ardından Mersin Gümrük

Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü’nce soruşturma başlatıldı.

Ancak soruşturma takipsizlikle sonuçlandı ve petrolün nerede, kime

bırakıldığı sorusu da cevapsız kalmış oldu. Düne kadar Irak Kürdistanı

petrolünü taşıyan Powertrans’ın 2014 yılıyla birlikte IŞİD’in petrolünü

taşıdığı, yurt içine bıraktığı ve legalleştirdiği tahmin ediliyor.

Dikkat çeken bir diğer konu ise, binlerce TIR'la Suriye’den

Türkiye’ye petrol sevkiyatı yapıldığı bilinse bile, bugüne kadar, ABD

insansız hava araçlarının bu çapta büyük konvoyları neden tespit

edemediği gerçeği. Halbuki, Suriye’nin çağrısı ile IŞİD’e müdahale eden

Rusya, birkaç gün sonra, Türkiye ile IŞİD arasında petrol satışı yapıldığına

dair elinde önemli deliller olduğunu öne sürdü. Rusya, IŞİD petrolünün

Türkiye’den piyasaya sürüldüğünü, Erdoğan ve ailesinin de doğrudan işin

içinde olduğunu iddia etti.69

Rusya Savunma Bakanlığı yayınladığı uydu görüntülerine istinaden Türkiye'ye giren petrol tankeri sayısının 16.260 olduğunu ve üç farklı yoldan IŞİD petrolünün işlenip, piyasaya sürüldüğünü belirtti.70

Türkiye’nin IŞİD’in petrol kaçakçılığının parçası olduğuna dair başka

önemli veriler ise kısa süre önce ortaya çıktı.

İngiliz ve İrlanda basınında uzun yıllar birçok gazetede görev yapan

Finian Cunningham, Türkiye’nin IŞİD’in petrol ticaretindeki rolüne ilişkin

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan görüntüleri

değerlendirdiği makalesinde önemli noktalara değindi. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ait BMZ Grup’un da bu ticarette rol oynadığını ileri sürdü. Kısa süre önce 36.000.000 dolara iki tanker satın alan BMZ grubun IŞİD petrolünü taşımak adına bu tankerleri kullanacağını belirtti.

69 http://tr.sputniknews.com/rusya/20151202/1019418111/rusya-isid-petrol-erdogan-turkiye.html70 http://interaktif.sol.org.tr/ISID-petrolu/

32

Deyrezzor üzerinden Batman’a gelen petrolün buradan İskenderun

Limanı’na taşındığını ve BMZ gruba ait tankerler aracılığıyla dünya

pazarlarına nakledildiğini söyledi. BMZ’in hızlı büyümesinin altında IŞİD’in

petrolünün piyasaya sürmenin yattığını ifade etti. 71

1.2.4. Tarihi Eser Kaçakçılığı

IŞİD’in ikinci en büyük gelir kalemini oluşturan tarihi eser

kaçakçılığının yolu Katar, Suudi Arabistan ama özellikle Türkiye’den

geçmektedir. Bu ülkelerden geçirilen eserler, Avrupa Birliği’nde, Londra ve

Paris müzelerinde sergilenmektedir. Ortadoğu’dan Avrupa’ya tarihi eser

kaçakçılığı yeni değil. Daha önce El Kaide veya çeşitli örgütler eliyle

sürdürülen, sonra Özgür Suriye Ordusu ile devam eden tarihi eser

kaçakçılığı bugün daha geniş bir bölgeye hâkim olan IŞİD tarafından

sürdürülmektedir sadece.

IŞİD büyük gelir sağladığı tarihi eser kaçakçılığına özel bir önem

atfediyor. Öyle ki, ‘Değerli Kaynaklar Bakanlığı’ adı altında bir birim kurdu.

Örgütün güçlü olduğu kentlerde kurulan ‘tarihi eser bakanlıkları’, hangi

eserlerin satılacağına ve hangi bölgelerde kazı yapılması gerektiğine karar

veriyor.72

Herhangi biri de, Irak ve Suriye’deki tarihi eserleri araştırmak, kazı

yapmak istiyorsa bunun için öncelikle IŞİD’e vergi vermesi gerekiyor. Daha

sonra elde ettiği eserler, bulgular IŞİD tarafından denetleniyor ve IŞİD’in

putperestlik olarak gördüğü figürleri de yok ediliyor.73

71 https://jhaines6a.wordpress.com/2015/12/05/rt-holy-smoke-batman-erdogan-has-to-go-by-finian-cunningham-of-all-the-articles-today-i-would-suggest-you-dont-miss-this-one-j/

72http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/290133/ ISiD__tarihi_eser_kacakciligi_icin_bakanlik_olusturdu.html73 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/02/150217_isid_tarihi_eser

33

Eserlerin fiyatları eserlerin oluştuğu tarihlere göre değişiyor: 85

dolara da var, 500.000 dolara da. 10.000 yıllık eser ise 1.000.000 dolara

satılabiliyor.74

Bazen ise Avrupa’dan veya Türkiye’den aracılar ile skype yoluyla

iletişim kuran IŞİD militanları istenilen eserleri bulup yolluyor, para

karşılığında ya da doğrudan tarihi eser fotoğrafıyla birlikte eBay adlı

internet sitesinde satılıyor.75

ABD’ye veya Avrupa’ya girişte IŞİD militanları eserler ile

yakalanmadıkları için de tarihi eserleri yağmaladıkları için değil, gümrük

yasasını ihlal ettikleri için cezalandırılıyor.

ABD'de Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Bürosu'nda özel ajan olarak çalışan Brenton Easter, Suriye'den şu sıralar kaçırılan eserlerin Türkiye'deki depolarda saklandığını bildiriyor.76 Bu eserler bazen yakalanmaması için yıllarca Türkiye’deki depolarda tutuluyor, daha sonrasında Avrupa’ya sevkiyat gerçekleşiyor.

1.2.5. Türkiye’deki Göçmenlerin Durumu

IŞID’in Suriye’deki ve Irak’taki faaliyetlerinin en büyük mağduru

kuşkusuz bölgede yaşayan sivil halk. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek

Komiserliği’nin (UNHCR) 19 Ekim tarihinde güncellediği bilgilere göre,

çeşitli ülkelerde bulunan Suriyeli mülteci sayısı: 4.180.631. Elbette Suriyeli

mültecilerin büyük kısmı Türkiye’de yaşıyor. Yine UNHCR’nin yayımladığı

rakamlara göre, Türkiye’de 2.503.549; Lübnan’da 1.609.111; Ürdün’de 635.

324; Irak’ta 245.022; Mısır’da 117.658 ve Fas, Cezayir, Libya gibi Kuzey

Afrika ülkelerinde ise 28.027 Suriyeli mülteci bulunmaktadır..77

Türkiye’ye ilk Suriyeli göçü aslında Özgür Suriye Ordusu ile başladı.

Hatay'daki Suriyelilerin sığındığı kamplardan Boynuyoğun kampı, sınıra 74 http://www.dailymail.co.uk/news/article-2957240/The-ISIS-smugglers-making-1million-item-selling-ancient-antiquities-looted-rubble-Syria.html75 http://www.thetimes.co.uk/tto/news/world/middleeast/article4381599.ece76 http://haber.sol.org.tr/dunya/tarihi-eser-kacakciligi-isidin-ikinci-buyuk-gelir-kaynagi-118445 77 http://data.unhcr.org/syrianrefugees/regional.php

34

sadece 500 metre. Burada yaşayan mültecilerin büyük bir kısmı, 2011

yılının Haziran ayı başlarında Cisreş-Şuğur kentinde yaşanan ve 120

Suriye askerinin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylardan sonra ordunun

kendilerini cezalandıracağı endişesiyle kampa sığındılar.78 2012 yılının

Ocak ayında Türkiye'deki mülteci kamplarında yaşayan kişi sayısı

9.500’dir79 İHA muhabirinin AFAD yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Hatay,

Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Kahramanmaraş, Osmaniye,

Adıyaman, Adana ve Malatya illerinde 25 ayrı kampta 13 Mart 2016

itibariyle 263.677 Suriyeli mülteci bulunmaktadır.80

Mülteciler için Suriye sınırı yakınlarındaki beş ilde dokuz çadırkent,

bir geçici kabul merkezi, bir konteyner kent kuruldu. Çadır kentlerin beşi

Hatay (Altınözü, Yayladağı, Reyhanlı, Apaydın, Karbeyaz), ikisi Şanlıurfa

(Akçakale, Ceylanpınar), ikisi Gaziantep’te (Islahiye, Karkamış).Geçici

kabul merkezi Hatay, konteyner kentse Kilis’te. Ek olarak Gaziantep’te

(Karamış) ve Kahramanmaraş’ta (Merkez) birer çadırkent hazır. Gaziantep

(Nizip), Adıyaman (Merkez) ve Osmaniye’de (Cevdediye) birer kamp inşa

ediliyor.81 Kamplarda kalan Suriyeli sayısı aslında oldukça düşük. Bunun en

büyük sebebi sınıra çok yakın kurulan bu kamplara, pek çok IŞİD’linin

rahatlıkla girip çıkabiliyor olması. IŞİD militanlarının saldırılardan kaçarken

bu kamplara sığındığı, bazen ise yaralı olarak gelerek kamplarda tedavi

edildiği iddialar arasında82 Türkiye devletinin bu mülteci kamplarını sürekli

büyük bir gizlilik altında tutması, bu gibi düşünceleri daha da pekiştiriyor.

Kampın güvenliği ve sınır kapısına mesafesi ile ilgili İHD'den Emrah

Öner, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Mülteci Koordinatörü Volkan

Görendağ da defalarca başvurmalarına ragmen devletin, kendilerine

mülteci kamplarında inceleme yapmasına izin verilmediğini

78 http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html79 http://unicef.org.tr/sayfa.aspx?id=72

80 http://www.milliyet.com.tr/10-ilde-kurulan-25-cadir-ve-konteyner-kilis-yerelhaber-995038/ 81 http://www.hurriyet.com.tr/10-soruda-apaydin-2136248382 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/sinirdaki-catisma-planli-bir-provokasyonun-urunu-olabilir-haberi-53654

35

vurguladılar.83

Kampta kalanlarla yaptığı röportajlara haberinde yer veren

Kevorkova, kampta kalan ve kendisini Ebu Amin adıyla tanıtan bir "takım

lideri"nin sözlerini aktarıyor. 29 yaşındaki mühendis Ebu Amin annesinin de

Birleşik Arap Emirlikleri'nde olduğunu belirtiyor. 15 ay Suriye ordusunda

bulunduğunu ifade eden Amin, Banyas'ta ordudan kaçtığını ve daha sonra

üç ay boyunca 240 kişilik bir muhalif silahlı birliğin liderliğini yaptığını

söylüyor.84 Ebu Amin gibi pek çok militan kamplarda kalmaya devam ediyor.

Bunun yanı sıra, kampların sunduğu yaşam koşulları oldukça kötü.

Eğitim hakkı, sosyal hayata katılma hakkı gibi hakların olmaması bir yana,

barınma hakkı çerçevesinde en temel yaşamsal ihtiyaçları karşılanabilmiş

değil. Beslenme ihtiyaçları bile yeterince sağlanamıyor. Bu nedenle,

İstanbul veya İzmir’e gitmeye, burada çalışıp para kazanmaya veya en

kısa yoldan Avrupa’ya göç etmeye çalışıyorlar.

Ülkelerinden zulüm ve baskı nedeniyle ayrılmak zorunda kalan

sığınmacıların, ülkelerine döndüklerinde öldürülme tehlikesi olduğu için,

uluslararası hukuka göre ülkelerine iade edilmeleri yasak.

Dahası, Türkiye’ye veya başka ülkelere giden Suriyelilerin “Sığınma

hakkı” bulunmaktadır. Ancak 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne

İlişkin Sözleşme ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü

bulunmaktadır. Bu metinlerde, mülteci; “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir

toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme

uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin

dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz

konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen kişi”dir85 Bu kişinin aynı

83 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/sinirdaki-catisma-planli-bir-provokasyonun-urunu-olabilir-haberi-5365484 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriyeli-multecilere-kredi-karti-dagitmislar-haberi-54762

85 1951 Sözleşmesi md. 1/A-2

36

zamanda mülteci olmak için göç ettiği ülkeye de başvuruda bulunması

gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen madde sebebiyle Suriyeliler için “mülteci”

tanımlamasını kullanmak çok doğru değildir. Türkiye adı geçen sözleşmeye

1968 yılında taraf olsa da, coğrafi sınırlama getirmiş, yalnızca Avrupa

Konseyi’ne üye devletlerden gelen kişileri mülteci olarak kabul edeceğini

beyan etmiştir.

Sığınmacı, yukarıdaki nedenlerden dolayı ülkesini terk eden ve

henüz mülteci statüsü kabul edilmemiş kişidir. İskân Kanunu'nun 3/3

maddesine göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret

ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".

Göçmen, mülteciler veya sığınmacıların sahip olduğu nedenler

dışında, daha çok ekonomik sebeplerle ülkesini gönüllü olarak terk etmiş,

ilgili ülkenin de iznini almış yerleşik kişiyi ifade etmektedir. Suriyelilerin bir

kısmı bu kavram ile tanımlanırken, büyük bir kısmı da gelinen ülkenin

örneğin Türkiye’nin izni ve bilgisi olmadığı için şimdilik “misafir” statüsünde yer almaktadır. Bu iki tanım içine giren Suriyelilerin hiçbir

güvencesi bulunmamakla birlikte, her an sınır dışı edilme tehlikesini de

barındırmaktadır.

Suriyelilerin sığınmacı olarak kabul edilmesi için gerçekten

ülkelerinde yaşayamadıkları, tehdit altında oldukları, dil, din, siyasi görüş,

etnik farklılık ve cinsiyetlerinden dolayı kendilerini güvende

hissetmediklerini belgelerle ispat etmek zorundadırlar. Kaldı ki, yukarıda da

belirttiğimiz üzere bu kişiler zaruri durumu belgeleseler dahi Suriye veya

Irak Avrupa Konseyi üyesi olmadığı için kabul edilmeyecekler.

Türkiye’de hiçbir güvencesi olmadan yaşayan, çalışma, ülkenin

siyasi hayatına katılma hakkı bulunmayan, iade edildiği takdirde

öldürülecek olan göçmen veya “misafir”lerin durumu ne olacak? Bu

sorunun cevabı özellikle hukuki tanımlamadan yoksun bırakılmaktadır ki;

37

Türkiye mülteci hukuku dahilindeki sorumlulukları dolayısıyla uluslararası

mekanizmalardan kaçınmaya çalışmaktadır.

Hükümet, Suriyelilerin misafir olma statüsünü hukukileştirmek adına

eşi benzeri olmayan 3 adet genelge ve yönerge yürürlüğe koymuştur.86

Bunlardan ilki 30.03.2012 tarih, 62 sayılı “Türkiye’ye Toplu Sığınma

Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap

Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve

Barındırılmasına İlişkin Yönerge” İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe

konulmuştur. Bu yönergeye henüz kimse ulaşamamıştır.

19.08.2010 tarihli İçişleri Bakanlığı yönergesine göre ise, Avrupa

Konseyi ülkeleri dışından gelen ve statü belirleme prosedürü tamamlayıp

İçişleri Bakanlığı’nca sığınma talepleri kabul edilmiş yabancılara sığınmacı

dendiği ve 5510 sayılı SSGSS Kanunu kapsamında genel sağlık

sigortasından yararlanacakları belirtilmektedir.

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 91’inci maddesine

istinaden geçici korumaya ilişkin yönetmelik çalışmaları sonucu 13/10/2014

tarihli ve 2014/6883 sayılı Geçici Koruma Yönetmeliği çıkartılmıştır.87

29 Kasım’da ise bu durum bir adım daha ileri gitmiştir. Avrupa Birliği

ile Türkiye arasında 16 Aralık 2013’te imzalanan "İzinsiz İkamet Eden

Kişilerin Geri Kabulü" anlaşması, 28 Haziran 2014’te Resmi Gazetede

yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. AB ülkelerinde yasa dışı ilan edilen

insanların Türkiye’ye geri gönderilmesinin yanı sıra AB ülkelerine olası

geçişlerin önlenmesi konusunda da Türkiye aktif rol üstlenecek. Türkiye,

AB ülkelerinden gelen Suriyeli “misafirleri” orijin ülkelerine gönderecek. Ancak Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sınır dışı etme işlemleri sonuçlanıncaya kadar da hangi koşullarda ve esaslarda tutulacağına dair hiç bir veri yok.

1) Türkiye’de güvencesiz bir şekilde yaşayan göçmenlerin bir kısmı yasa dışı yollardan, Türkiye’den Avrupa’ya geçmeyi tercih ediyor.

86 http://www.goc.gov.tr/icerik3/turkiye%E2%80%99de-gecici-koruma_409_558_1097 87 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141022-15-1.pdf

38

Bu zorunlu tercih Suriyeli göçmenleri insan ticareti yapan veya göçmen kaçakçılığı yapan örgütlerin eline itiyor.

Birleşmiş Milletler (BM), 2014 yılında Avrupa'ya kaçak yollarla giren

göçmen ve mülteci sayısının 224.000'e ulaştığını açıkladı. BM Mülteciler

Yüksek Komiserliği sözcüsü William Spindler, Fransız haber ajansı AFP'ye

yaptığı açıklamalarda bu yıl deniz yoluyla İtalya'ya ulaşan göçmen

sayısının 98.000 olduğunu, Yunanistan'a gelen göçmenlerin ise 124.000'i

bulduğunu söyledi. 2014'te 3.279 göçmen de hayatını kaybetmişti.88

2015 yılında ise Avrupa'daki göçmenlerden 593.432 kişi 2015'te

deniz yoluyla Avrupa'ya ulaştı. Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre bu

sene Avrupa’ya göç eden kişi sayısı 710.000.89 2015 yılında ise ölü sayısı

katlanarak arttı. Uluslararası Göç Örgütü, Akdeniz'de bu yıl teknelerin

batması sonucunda ölen göçmenlerin sayısının 30.000'e ulaşabileceğini

bildirdi.90

Avrupa’ya göç edenlerin büyük bir kısmı, tahmin edileceği üzere Suriyeliler olsa da, kayda alınması gereken önemli bir kısmının da Arap Baharı yaşanan ülkelerden Avrupa’ya giden göçmenler olduğunu belirtmek gerekmektedir.

2015 yılında toplam 22.000 "düzensiz göçmen kurtarılırken" bu sayı

bu yılın daha ilk 7 ayında 27.000'e ulaştı. Havaların daha da ısındığı ve

seyahatin kolaylaştığı Temmuz ayında ise bu sayı 10.000 oldu.91

Göçmenler Türkiye’ye de kaçak yollardan girmiş olsa da, Türkiye’de

bulunmaları oldukça olağanlaşmış halde. Bodrum, Ayvalık ve İzmir artık

geçiş koridoru rolünü üstlenmiş durumda.92 Herkesin gördüğü, bildiği bu

durum açısından artık “illegal” oldukları söylenemez.

Avrupa’ya göç edebilen Suriyelileri ise yine yoksulluk bekliyor. 88 http://www.presstv.ir/Detail/2015/08/06/423577/Europe-Greece-Italy-UNHCR-89 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151016_ab_turkiye_anlasma 90 http://haber.sol.org.tr/dunya/akdenizde-bu-yil-30-bin-gocmen-olebilir-114249 91 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150812_izmir_gocmenler 92 http://haber.sol.org.tr/turkiye/ayvalik-ve-bodrum-kacis-koridoru-oldu-123292

39

Gittikleri ülkelerde de çoğunlukla oturma ve sığınma hakkına sahip

olamayan Suriyeliler bu kez uyuşturucu mafyalarına, kaçakçılık yapan

örgütlere veya Avrupa’daki “ılımlı İslam” cemaatlerine sığınıyorlar.

Emperyalizm bu sefer, kendi merkezinde başka yüzlerini gösteriyor

savaştan kaçan Suriyelilere…

Suriyelilerin bir kısmı ise kaçak yollardan Avrupa’ya göç etmek yerine

Türkiye’de kalmayı tercih ediyor.

2) Türkiye’de kalmayı tercih eden Suriyelileri ise sigortasız çalışma, asgari ücretin çok altında maaş ve sağlıksız çalışma koşulları bekliyor.

Antalya Valisi Muammer Türker, Antalya’da bulunan Suriyelilerin

resmi rakamlarda 1.500 görünmesine rağmen kendilerinin 10.000'e yakın

Suriyelinin Antalya’da olduğu bilgisine sahip olduğunu söyledi. İşverenlerin,

özellikle tarım ve inşaat sektörünün ucuz iş gücü olması nedeniyle

Suriyelileri talep ettiğinin altını çizen Vali Türker, bu insanların asgari

ücretin altında bir paraya ve sigortasız çalıştırıldıklarını da sözlerine ekledi93

Deutsche Welle'nin Türkçe Servisi'nde yer alan Aram Ekin Dura'nın

haberine göre, AKP hükümeti Suriye’den göç edenlerin barınma ve

istihdamına yönelik bir Geçici Koruma Yönetmeliği ile, Gaziantep, Şanlıurfa

ve Adana gibi mültecilerin yoğunlukla yaşadığı kentlerde, Suriyeli

mültecilerin başta inşaat, tekstil ve hizmet sektörü olmak üzere pek çok

alanda istihdam edilmesine olanak sağlandı.94

Suriyelilerin çalışma hayatına katılması hakkındaki düzenleme, ne

yazık ki Suriyelilerin çalışma koşullarını düzeltmiyor. Özellikle ucuz iş

gücünün yoğunlukta olduğu sektörlerde çalışan Suriyelilerin isimleri,

mutlaka ölen işçilerin arasında anılıyor. Örneğin, Mersin’in Erdemli

93 http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/patronlar-istiyor-suriyeli-gocmenler-ucuz-isgucu-olarak-kullaniliyor-10381794 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/suriyeli-multecilerin-calisabilmeleri-icin-yasal-duzenleme-geliyor-haberi-99098

40

ilçesinde kaldıkları inşatta sobadan çıkan gazdan zehirlenerek yaşamını

yitiren 2 işçiden biri olan 15 yaşındaki Suriyeli Hekim Casım Nebo’ydu.95

Kahramanmaraş’ta cami inşaatı çöktü. Göçük altında kalan 4 işçiden

biri Suriye uyruklu Abdulkerim Haje’ydi.96

Adana'nın Yüreğir ilçesi Doğankent Mahallesi Karataş Caddesi'nde

tarım işçilerini taşıyan minibüs, lastiğinin patlaması sonucu kontrolden

çıkarak şarampole devrildi. Kazada minibüste bulunan Suriyeli 11 tarım

işçisi yaralandı.97 İnsanlık dışı koşullarda çalışmaya mecbur kalan

Suriyelilerin ismi, benzer birçok haberde mutlaka ölen veya yaralananlar

arasında yer alıyor. Bazı Suriyeliler ise bu sektörler yerine fuhuşa98 veya

uyuşturucuya yöneliyor.

Gaziantep İslahiye'de ise Suriyeli birçok kadın para ödeyerek,

evlenmek istedikleri erkekler tarafından evlenmeden önce “deneme süreci”

adı altında birlikte yaşamaya zorlanıyor.99

Ankara, Batman, Bursa, Diyarbakır, Hatay ve Sakarya Baroları ile

Uluslararası Af Örgütü, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği,

Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme

Derneği’nin de aralarında bulunduğu 40'tan fazla kurum tarafından

oluşturulan mücadele ağının raporunda, Suriye’den Türkiye’ye gelen kız çocuklarının erken evlilik, para karşılığı fuhuş gibi farklı şekillerde cinsel sömürüde kullanıldığı kaydediliyor. Raporda, görüşülen bir

avukatın ifadeleri şöyle yer alıyor “Gaziantep’te 14 yaşında Suriyeli bir kız

95 http://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/insaatta-olen-suriyeli-cocuk-iscinin-babasi-insanlik-disi-sartlarda-calisiyoruz-13893296 http://haber.sol.org.tr/toplum/cami-insaati-coktu-enkaz-altinda-isciler-var-13948597 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suriyeli-tarim-iscilerini-tasiyan-minibus-devrildi-12-yarali-13506898 http://www.radikal.com.tr/turkiye/suriyeli_kurt_kadinlar_istanbulda_fuhusa_tesvik_ediliyor-114641399 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suriyeli-kadinlara-deneme-suresi-baskisi-120849

41

çocuğu erken evlilik yapıyor. Eşi daha sonra fuhuş yoluyla kızı

pazarlamaya çalışıyor”.100

Bir başka haber ise oldukça sarsıcı: Polis uyuşturucu satan bir

çetenin evine operasyon düzenlemişti. Bu operasyonda evde Suriyeli iki

kişi bulundu. Uyuşturucu satmayı kabul etmeyen Suriyeli Ali H.’yi köpek

tasmasıyla bağlayarak işkence yapmıştı. Ayrıca, polis çete üyelerinin Ali

H.’nin gözü önünde karısına defalarca tecavüz edildiğini belirledi.101

Suriyelilerin trajedisi her gün başka bir habere konu olsa da,

Almanya ile yaptığı anlaşma uyarınca Suriyelilerin daha pek çok trajedinin

parçası olacaklarını söylemek mümkün.

2. Suçların nitelikleri ve suçlara dair deliller

2.1. Savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar

2.1.1. Savaş suçu

Suriye kısa bir süre öncesine kadar toplumsal yapısı dil, din ve etnik

açıdan farklılık göstermesine rağmen halkın barış içinde yaşadığı bir

ülkeydi. Ancak son birkaç yılda, yukarıda da belgelediğimiz üzere, Suriye

savaşa doğru sürüklenmiştir.

Özgür Suriye Ordusu ve IŞİD’e verilen destek, ABD yetkililerince de

onaylanmıştır. Örgütlerin silah ve finansal gücü düşünüldüğünde, yaptıkları

katliamlar incelendiğinde ve silahlı muhalif grupların itirafları Suriye’de bir

savaşın yaşandığını ortaya koymaktadır.

Roma Statüsü’ne göre de çatışmalarda kullanılan şiddetin

yoğunluğu veya silahlı grupların organize olma potansiyeli, ellerindeki

silahlar göz önüne alındığında, organize silahlı gruplar arasında ya da

grupların kendi arasında, dahası emperyalist ülkeler ile aralarında iş birliği

olduğu açıktır.

100 http://haber.sol.org.tr/toplum/antalyada-seyhler-icin-8-9-yasindaki-cocuklara-fuhus-yaptiriliyor-123362101 http://haber.sol.org.tr/turkiye/uyusturucu-satmayi-kabul-etmeyen-suriyeli-adami-tasmayla-baglayip-gozu-onunde-esine-tecavuz

42

Suriye’de 2011 yıllından beri süre gelen bir çatışma hali

bulunmaktadır. Savaş hukuku kurallarının uygulanabilmesi için iç

çatışmaların uzun süreli silahlı bir çatışma olması ve hükümet güçleri ile

organize silahlı güçler veya organize gruplar arasında gerçekleşmiş olması

gerekir. (Roma Statüsü m8/2-d,f)

Roma Statüsü kapsamında IŞİD’in yaptıkları değerlendirildiğinde,

Suriye devletine ve halkına karşı aşağıda yazan fiillerin işlendiği ve

bunların da savaş suçu olarak görülmesi gerektiği açıktır:

1- Adam öldürme;

2- Bir uzvun ziyanı;

3- Zalimane muamele;

4- İşkence;

5- Şahısların onurunun ciddi bir şekilde zedelenmesi;

6- Rehin alma;

7- Bir kişiyi hukuki bir prosedüre tabi tutmaksızın yargılamak

veya infaz etmek;

8- Sivillere saldırı;

9- Cenevre sözleşmelerinin tanıdığı işaretleri taşıyan kişilere ya

da nesnelere saldırı;

10-İnsani yardım kapsamında olan ya da barış gücü misyonunda

çalışan personele veya hedeflere saldırı;

11-Korunması gerekli olan mekânlara saldırı;

12-Yağma;

13-Cinsel saldırı;

14- 15 yaşından küçük çocukların askere alınması ya da

kullanılması;

15-Sivilleri yerinden etme;

43

16-Haince öldürme ya da yaralama;

17-Hiç merhamet göstermeme;

18-Tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutma;

19-Düşman tarafın mal varlığını ele geçirme ya da tahrif etme.

2.1.2. İnsanlığa karşı suçlar

Roma Statüsü’nün 7. maddesinde düzenlenen fiillerin birden fazlası

“saldırının bilincinde olarak, herhangi bir sivil nüfusa karşı, yaygın veya

sistematik bir saldırının parçası olarak" IŞİD tarafından Suriye ve Irak

halkına karşı işlenmiştir.

1- İnsan öldürme: İnsan öldürme suçunun, insanlığa karşı suç teşkil

edebilmesi için öldürme fiilinin sivil bir topluluğa karşı, saldırı

bilinciyle yapılması gerekir;

2- Yok Etme: Bir grubun kısmen veya tamamen yok olması sonucunu

doğurabilecek koşullarda yaşama zorlanmasıdır;

3- Köleleştirme: Kadın ve çocuklar başta olmak üzere, bir kişinin

özgürlüğünün bir başkasının egemenlik alanı içinde sahiplenilmesini

ifade eder;

4- Sürgün veya zorla nakil;

5- Uluslararası hukukun temel kurallarının ihlali sonucu hapsetme veya

özgürlüğü kısıtlama;

6- İşkence;

7- Cinsel Fiiller;

8- Zulüm;

9- Zorla kişileri ortadan kaybetme;

10-Irk ayrımcılığı;

2.1.3. Savaş suçu ve insanlığa karşı suçların işlendiğine dair deliller

44

2.1.3.1. Adam öldürme ve toplu katliamlar Suriye’de yaşanan çatışmaların arka planını açıklarken değindiğimiz

gibi IŞİD, El Kaide’nin bir parçası olarak, 2003 yılında oluşmuştur. Bölgede

pek çok örgüt bulunmakta ve sık sık militanlar başkaca örgütlere

katılmaktadır. El Kaide, El Nusra, ÖSO ve IŞİD militanları arasında önemli

bağlantılar bulunmaktadır. Özellikle ÖSO’dan IŞİD’e birçok militanın geçtiği

biliniyor. IŞİD’in binlerce kişiyi öldürdüğü ise zaten bilinen bir gerçek.

Irak'ta merkezi yönetim El Kaide'ye (IŞİD) karşı operasyonlarını

yoğunlaştırırken, El Kaide Felluce'nin yarısı ile Ramadi'nin bir bölümünü

kontrol altına aldı. 3 Ocak 2014'te IŞİD Felluce'de bağımsız bir İslâm

devleti ilan etti. IŞİD bu saldırılar boyunca yüzlerce kişiyi öldürdü.102

28 Mayıs 2014’te IŞİD kontrolündeki köylerden kaçan 200 kadar

Suriyeli dün Türkiye sınırına gelmiş ve Türkiye’ye geçişlerine izin

verilmeyen Suriyeliler köylerine dönmek zorunda kalmıştı. Canlı kalkan

olmak istemeyen ve direndiği belirtilen 100’e yakın sivil IŞİD tarafından

öldürüldü.103

29 Mayıs 2014’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesine komşu, Suriyeli

Kürtlerin kontrolündeki Serekaniye’de köylere düzenlenen baskında 4'ü

çocuk 15 kişi öldürüldü. Saldırıyı bölgede şeriat devleti kurmak isteyen

IŞİD’in yaptığı iddia edildi. PYD’nin lideri Salih Müslim, Hürriyet’e, “Bu

köyler Yezidi olarak bilinir. Ama boşaltılmış, sonra da Halep’ten gelen

Araplar yerleşmişti. Bunları Ezidi sanmış olmalılar” dedi104

10 Haziran 2014'te IŞİD, Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da kontrolü

tamamen ele geçirdi. IŞİD'in Musul'u işgal ettiği ilk günlerde, Irak

ordusunun örgütten kaçarak kenti terk ettiği iddia edilse de, yeni bilgilerde

askerlerin emir-komuta zinciri içerisinde geri çekildiği iddia edildi.105

102 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/el-kaide-irakta-iki-kenti-kismen-ele-gecirdi-haberi-85278103 http://www.imctv.com.tr/isid-akcakale-sinirinda-100e-yakin-sivili-oldurdu/

104 http://www.hurriyet.com.tr/isidden-tileliye-katliami-26511237105 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/irak-ordusu-musulu-nasil-terk-etti-haberi-93780

45

Rûdaw’a konuşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Musul Basın

Sorumlusu Said Memuzini, IŞİD’lilerin Musul’un güneyindeki Hud köyünde

83 kişiyi öldürdüğünü aktardı.106

16 Haziran 2014’te, IŞİD, Suriye’de 100 Türkmen köyünü ele

geçirdi. İşgal ettiği bir köyde teslim olan dokuz kişiden dördünü vahşice

öldürdü. Sağ bir şekilde teslim olan bu kişilerin başlarını gövdelerinden

ayırarak köy meydanında gezdirdi. Sadece bu da değil, IŞİD son bir aydır

vahşice öldürdükleri kişileri şehrin kalabalık bir noktasında çarmıha gerip

ibret-i alem olsun diye sergiliyor.107

17 Haziran 2014’te, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay,

“Sunni cihadilerin Tikrit’in kuzeyinde açıkça ve soğukkanlılıkla sistematik

cinayetler işlediğini” söyledi.108

28 Ağustos 2014’te, IŞİD, Tabka Hava Üssü'nü ele geçirmişti. Tabka,

Suriye'de Rakka kenti yakınında ordunun kontrolündeki son askeri üsttü.

Rakka ise IŞİD'in Suriye'de ele geçirdiği ilk büyük kentti. Suriye İnsan

Hakları Gözlemevi'nden yapılan açıklamaya göre, beş gün süren

çatışmalarda 346 IŞİD militanı ve 170'den fazla asker öldü. Üstteki 1.400'e

yakın askerden 1.200 kadarı kaçtı, gerisi ise infaz edildi.109

20 Ağustos 2014’te, IŞİD’in, ABD’li gazeteci James Foley’nin başını

keserek öldürdüğü bir video, “Amerika’ya mesaj” adıyla sosyal medyada

paylaşıldı.110

106 http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1733451-isid-bu-koyde-83-kisiyi-oldurdu107 http://www.hurriyet.com.tr/isid-k-fir-deyip-vahsice-olduruyor-sonra-da-sergiliyor-26765921 108 https://www.washingtonpost.com/world/middle_east/residents-of-northern-iraqi-town-flee-as-insurgent-rampage-continues/2014/06/16/d3fcb944-dde1-483c-b4a4-a08ab1ff24f1_story.html109 http://www.hurriyet.com.tr/isidden-tileliye-katliami-26511237110 http://www.gercekgundem.com/medya/64745/isid-gazeteciyi-basini-keserek-oldurdu

46

24-25 Eylül 2014 tarihlerinde, IŞİD’E bağlı, "Hilafetin Askerleri"

örgütü tarafından kaçırılan Fransız vatandaşı dağcı Herve Pierre

Gourdel'in katlinin görüntüleri yayınlandı.111

2 Kasım 2014’te, Irak hükümeti, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD)

ülkenin batısındaki Anbar vilayetinde, Sünni Elbu Nimr aşiretine mensup

322 kişiyi öldürdüğünü duyurdu.112

Ekim, Kasım 2014 tarihlerinde, Gazetecilik Özgürlüğü Gözlemevi’ne

(JFO) göre, IŞİD bir ay önce dokuz haberciyi kaçırdı; altısını halen elinde

tutarken üçünü serbest bıraktı. Ardından örgüt, Ekim sonu ve Kasım

başında, çoğu Sama Musul TV çalışanları olarak 14 muhabir, kameraman,

TV mühendis ve teknisyenini kaçırdı.113

17 Aralık 2014’te, Irak İnsan Hakları Bakanlığı yazılı bir açıklamayla,

IŞİD’in militanlarıyla evlenmeyi reddeden en az 150 kadını öldürdüğünü

duyurdu.114

20 Aralık 2014’te, Financial Times gazetesi, hem IŞİD'e hem de

Suriye’ye muhalif olan bir kaynağa dayandırdığını belirttiği haberinde,

IŞİD'in Rakka'dan kaçmaya çalışan 100 yabancı IŞİD savaşçısını

öldürdüğünü yazdı.115

IŞİD, esir aldığı Ürdünlü pilot Muaz Safi El Kesasibe’yi bir kafes

içinde yaktığı görüntüleri yayınladı. 116

20 Mart 2015’te, IŞİD Kürt peşmerge olduğu sanılan üç kişiyi

kafalarını keserek öldürdüğü videoyu yayınladı.117

111 http://www.milliyet.com.tr/isid-bir-rehineyi-daha-oldurdu/dunya/detay/1945196/default.htm112 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/11/141102_irak_sunni_asiret113 http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/160191-isid-11-haberciyi-oldurdu-40-da-rehinesi-var114 http://bianet.org/bianet/kadin/160878-isid-150-kadini-katletti115 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141220_ft_isid_rakka 116 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/162025-isid-pilotu-yakti-urdun-militanlari-idam-etti117 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/03/150320_pesmerge_isid

47

24 Mayıs 2015’te, IŞİD önceki hafta ele geçirdiği antik kent

Palmira’da 400 sivili öldürdü.118

22 Haziran 2015’de IŞİD militanlarınca Kobani'de en az 223 kişinin

öldürüldüğü belirtildi.119

23 Haziran 2015’te IŞİD tarafından yayınlanan görüntülerde 3 kişinin

roket atılarak, 5 kişinin boğularak, 7 kişinin de vücutlarına bomba

bağlanarak öldürüldüğü görülüyor.120

9 Ağustos 2015’te, Suriye hükümeti yetkilileri, IŞİD’in Palmyra antik

kentinin bakımından sorumlu arkeolog Halid Esad'ın başını kestiğini ve

bedenini de Palmira'daki antik Roma sütunlarına astığını söyledi.121

31 Ağustos 2015’te, vahşi infazlarına devam eden IŞİD, sosyal

medya hesaplarından paylaştığı dehşet verici son görüntülerde, Irak’ın

Anbar kentinde elleri ve ayaklarından astığı 4 Şii askeri, diri diri yakarak

katledildiği görülüyor.122

Haziran ve Eylül 2015 ayları arasında, IŞİD'in dünya genelinde

1.000'in üzerinde saldırı düzenleyerek yaklaşık 3.000 kişiyi öldürdüğü

belirtildi.123

Irak Şam İslam Devleti militanlarının Irak ve Suriye'de ele geçirdiği

bölgelerde yaşamak LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, trans) bireyler için

daha da zor, hatta imkânsız...

Örgüt LGBT'lerin izini sürerek buluyor, çoğunu yüksek binalardan

aşağıya atarak öldürüyor ve katletme görüntülerini internetten yayınlıyor.

118 www.bbc.com/turkce/haberler/2015/05/150524_isid_palmyra119 http://www.dw.com/tr/i%C5%9Fid-%C3%A7ocuklar%C4%B1-da-infaz-etti/a-18547283120 http://www.haberler.com/isid-irak-ta-15-kisiyi-korkunc-yontemlerle-7443816-haberi/121 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150819_isid_arkeolog_palmyra122 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-4-kisiyi-ayaklarindan-asip-diri-diri-yakti-128164123 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/10/151022_isid_3_ayda_3000_kisi

48

IŞİD sadece bu yıl 26 eşcinselin öldürülme görüntülerini paylaştı. Ancak

örgütün öldürdüğü LGBT birey sayısının bundan çok daha fazla olduğu

tahmin ediliyor.124

2.1.3.2. Bir dine ve ırka mensup kişileri imha etme

IŞİD, sünni Müslümanlığı yaygınlaştırmaya çalışan, cihat çağrısı

yapan bir örgüt. Sünni Müslüman olmayan pek çok kişiyi kâfir oldukları

gerekçesiyle acımazsızca katlediyor. IŞİD, özellikle Suriye’de ve Irak’ta

Şiilere, Ezidi Kürtlerine, Alevilere, Hıristiyanlara, Ermenilere yönelik

gerçekleştirdiği katliamlarla biliniyor.

IŞİD 2014 yılında Rakka’yı ele geçirmeden önce, kentte 1.500

Hıristiyan aile bulunuyordu. Geride kalanlar, sağlık ya da yaşlılık gibi

nedenlerle kaçamayanlardı. IŞİD, Rakka'daki en büyük Ermeni kilisesini

"şeriat" merkezi haline dönüştürmüştü. IŞİD'liler, İncil ve Hıristiyanlıkla ilgili

başka kitapları yakmışlar, kaçan Hıristiyanların mülklerine el koymuşlardı.

3 Ağustos 2014’te, IŞİD militanlarının Kuzey Irak'ta Sincar kenti

yakınlarında bir Ezidi köyünü basarak en az 80 erkeği öldürdüğü, çok

sayıda kadın ve çocuğu da kaçırdığı haber verildi. Militanlar Koço adlı

köyün sakinlerine İslamiyet'e geçmeleri için Cuma gününe kadar süre

verdi. Ezidilerin bunu reddetmesi üzerine saldırıya geçti. Kadınları ve

çocukları ise esir aldı. 125

15 Şubat 2015’te, IŞİD, Libya'da Etiyopyalı olduklarını açıkladığı bir

grup Hıristiyanın katline ait olduğu iddia edilen video görüntüsünü

yayımladı.126

1 Nisan 2015’te IŞİD, Alevi ve İsmaili nüfusa sahip Hama kentinin

doğusundaki Mabuca köyünde korkunç bir katliama imza attı. IŞİD

militanları köye girdikten sonra insanlara ateş açtı, bazı insanların kafaları

kesilirken, bazıları da yakıldı.127

124 http://www.bbc.com/turkce/multimedya/2015/07/150723_vid_isid_escinsel125 http://www.aljazeera.com.tr/haber/isidden-yeni-ezidi-katliami126 http://www.hurriyet.com.tr/isid-libyada-hiristiyanlari-oldurdu-28781826127 http://www.hurriyet.com.tr/isid-den-hama-katliami-en-az-37-olu-28612075

49

Suriye Ermenileri üzerine çalışma yürüten, ABD Kaliforniya

Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Keith David Watenpaugh da Ekmanian,

yaklaşık 600 ailenin kaçtığını ve çoğunun Lazkiye'ye sığındığını söylüyor.

Herhangi bir can kaybı veya yaralanma olmaksızın Lazkiye'ye ulaşan

ailelerin kiliselere ve Ermeni ailelerin yanına yerleştirildiğini söyledi.128

1 Temmuz 2015’te, IŞİD'in Kobani'ye yaptığı son saldırıda kardeşi

ölen Agop Tomasyan, "Eylül'deki IŞİD saldırısından önce, Kobani'de

bulunan 8 Ermeni aile de kenti terk etmişti. Kardeşim bir hafta önce geri

döndü ve çarşamba günü 14 yaşındaki oğlunun gözü önünde katledildi”

dedi.129

25 Aralık 2015’te, İngiltere'nin en üst düzey din adamı olan

Canterbury Başpiskoposu Justin Welby, “IŞİD’in Suriye ve Irak'ta bazı

kişileri çarmıha gererek öldürdüğü, bazı kiliseleri de yaktığı biliniyor” dedi130

2.1.3.3. Kimyasal Silah Kullanımı

AP, ABD'li ve Iraklı istihbarat yetkililerini kaynak olarak gösterdiği

haberinde, IŞİD’in kimyasal silah üretmek amacıyla askeri uzmanların da

yer aldığı özel bir birim kurduğunu bildirdi.131

Avustralya Dışişleri Bakanı Julie Bishop, IŞİD'in kimyasal silah

üretmek için yüksek eğitimli profesyoneller aldığını açıkladı.132

IŞİD'in Suriye'nin kuzeyinde bir kasabaya yönelik saldırılarında

kimyasal silah kullandığı iddia edildi. ABD tarafından Irak'ın kuzeyindeki

Mahmur şehrinde yapılan bir saha testinde, IŞİD tarafından atılan havan

mermilerinde hardal gazı izleri bulunmuştu133 Nitekim, Kimyasal Silahların

Yasaklanması Örgütü'nün açıklaması da aynı yöndeydi, Ağustos ayında

128 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/04/140402_kesep_ermenileri129 http://www.radikal.com.tr/turkiye/isid-kobaninin-son-ermenilerini-de-katletti-1388599/130 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151225_ingiltere_piskopos131 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-kimyasal-silah-uretme-timi-kurdu-iddiasi-136726132 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-kimyasal-silah-uretimi-icin-egitimli-profesyoneller-aliyor-119004133 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-suriyede-kimyasal-silah-kullandi-127203

50

Halep'in Marea kasabasında IŞİD ve "ılımlı" bir grup arasında yaşanan

çatışmalarda hardal gazı kullanıldığı belirtildi.

Suriye, BM Büyükelçisi Beşar Caferi,IŞİD’in Kobane kentine dönük

saldırıları sırasında militanların kimyasal silah kullandığını iddia etti.134

Almanya'dan yapılan açıklamada da, Erbil yakınlarında IŞİD'in

Peşmerge kuvvetlerine karşı kimyasal silah kullandığı ileri sürüldü135

2.1.3.4. Eğitim ve ibadet yerlerine yapılan saldırılar

AFP'nin haberine göre IŞİD, Irak'ın Anbar ilinde 1.500 okula zarar

verdi. Okulların bir kısmının tamamen yok edildiği, kalanlarındaysa ağır

hasar olduğu söyleniyor. Okulların IŞİD tarafından doğrudan hedef alındığı

söylenirken, kimi yerlerde de okulların üs olarak kullanıldığı belirtildi.136

IŞİD Irak'ın Diyale iline bağlı Mikdadiye ilçesinde bir okula saldırdı.

Saldırıda 1 öğretmen ve 2 öğrenci hayatını kaybetti.137

IŞİD, 1915 kurbanları anısına inşa edilen Suriye Der Zor’daki

Ermeni kilisesini yıktı.138

IŞİD, Suriye'nin Haseke bölgesinde bulunan 80 yıllık Meryem Ana

kilisesini havaya uçurdu.139

2.1.3.5. Cinsel taciz ve tecavüz

IŞİD’in katliam yaptığı yerlerde erkekleri vahşice öldürürken,

kadınları ve kız çocuklarını esir olarak aldığı ve tecavüz ettiğine dair birçok

delil bulunmaktadır.

134 http://haber.sol.org.tr/dunyadan/suriye-isid-kobanide-kimyasal-silah-kullandi-haberi-99707 135 http://haber.sol.org.tr/dunya/almanya-isid-pesmergeye-karsi-kimyasal-silah-kullandi-126124136 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-anbarda-hasar-verdigi-veya-yok-ettigi-okul-sayisi-1500-125065137 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-okula-saldirdi-1-ogretmen-ve-2-ogrenci-hayatini-kaybetti-103645138 http://haber.sat7turk.com/isid-der-zordaki-ermeni-kilisesini-yikti/139 http://www.radikal.com.tr/dunya/isid-80-yillik-kiliseyi-yikti-1329420/

51

Birleşmiş Milletler yetkilisi Zainab Bangura'ya göre, IŞİD'in seks

köleleri için hazırladığı bir "fiyat listesi" var. Listede bir yaşındaki çocuklara

bile fiyat biçildiği görülüyor. 1-9 yaş arasındaki çocukların 165 dolara

satıldığını söyleyen Bangura, kimi kadınların 5-6 erkeğe satıldığını,

kadınları geri almak isteyen ailelerin ise binlerce dolar vermesi gerektiğini

belirtiyor. 20 yaş üstündeki kadınların fiyatlarının daha yüksek olduğu da

söylenirken, önceliğin askeri liderlerde olduğu, sonrasında zenginlere satış

yapıldığı aktarılıyor.140

IŞİD'in esir aldığı 9 yaşındaki bir kız çocuğu, 10 IŞİD militanının

cinsel istismarına uğradı. Hamile kalan kız çocuğunun, doğum sırasında

hayati tehlike altında olacağı basında yer aldı.141

Geçen yıl Nisan ayında Avusturya’daki evlerinden kaçıp, Suriye’ye

giden ve IŞİD’e katılan Bosna asıllı Avusturya vatandaşları Samra

Kesinovic (17) ve Sabina Selimovic’in (16) ölmeden önce seks kölesi

olarak kullanıldıkları öne sürüldü. IŞİD'e katıldıktan sonra örgütün 'poster

kızları' olarak anılan Kesinovic ve Selimovic, örgütün propaganda

malzemesi haline gelmişti. IŞİD’in tutsaklarından biri, 17 yaşındaki Samra

Kesinovic’in öldürülmeden önce örgütün seks kölesi haline getirildiğini

söyledi. Tunuslu eski esir, genç kızların birlikte aynı evde kaldıklarını ve

örgüte yeni katılan militanlara “hediye” olarak sunulduğunu sözlerine

ekledi.142

Amerikan ABC televizyonu, 2013 yılında kaçırılan Kayla Müller’e

tecavüz iddialarını ABD ajanları ve Müller’in ailesine dayandırdı. Haberde

genç kızın ailesinin,”Bize Kayla’nın Bağdadi’nin esiri olduğu dönemde

işkenceye uğradığı söylendi. Bağdadi’nin Kayla’yı kendisine eş olarak

aldığını (tecavüz ettiğini) beyan ettiğini söyledi.143

140 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-seks-kolesi-fiyatlari-listesi-ortaya-cikti-165-dolara-kucuk-cocuklar-satiliyor-125058 141 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-militanlarin-tecavuz-ettigi-9-yasindaki-ezidi-kiz-cocugun-yasami-gebelik-nedeniyle-tehdit 142 http://www.radikal.com.tr/dunya/isidin-poster-kizlari-seks-kolesi-olarak-kullanilmis-1496461/143 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-liderine-tecavuz-suclamasi-126419

52

New York Times, aylarca "seks kölesi" olarak IŞİD’in elinde tuttuğu

Ezidi kadınlarla gerçekleştirdiği röportajında çarpıcı verilere ulaştı. Habere

göre, IŞİD’in Irak Kürdistanı’nda bulunan Sincar dağına gerçekleştirdiği

operasyonun tek amacı Ezidi kadın ve kız çocuklarını birer seks kölesi

haline getirmekti. 144

IŞİD, "kadın kölelerle" nasıl cinsel ilişkiye girilebileceğine dair

sınırlamalar getiren 15 maddelik bir "el kitabı" bile yayımladı. El kitabında

hamile "köleler" ile birlikte olunması yasaklanırken, akrabalık ilişkisi olan

"kölelerden" yalnızca biriyle birlikte olunması tavsiye ediliyor.145

2.1.3.6. Bombalardan zarar gören ve yağmalanan tarihi miras

IŞİD bir Ortaçağ karanlığı olduğunu vurgulamak adına vitrin önünde

pek çok tarihi eseri yok etse de, IŞİD’in en büyük ikinci gelir kaynağı tarihi

eser kaçakçılığıdır.

Örneğin, 25 Şubat 2015’te, IŞİD militanlarının yayınladıkları bir

videoda, milattan önce 7. yüzyıla ait heykel ve tarihi eserleri matkaplarla ve

balyozlarla parçaladıkları görülüyor. Videonun başında görünen bir kişi ise,

heykelleri insanları putperestliğe teşvik ettikleri gerekçesiyle kırdıklarını söylerken, "Peygamber bize tarihi kalıntılar ve heykellerden kurtulmamız gerektiğini öğütlüyor. Peygamberin arkadaşları da fethettikleri ülkelerde bunun aynısını yapmıştır" diyor.146

NİMRUD

Irak’ın Ninova ilindeki Nimrud, Musul’un 30 kilometre güneyinde,

tarihi milattan önce 13. yüzyıla dayanan antik bir Asur kentiydi.147 Arkeolojik

alan, toprak bir duvarla 3,6 kilometrekarelik bir bölgeyi kapsıyordu. IŞİD’in

Nimrud’taki tarihi eserleri yok ettiği tahmin ediliyor ama verdiği zarar tam

olarak tespit edilemedi.148

144 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidin-seks-teolojisi-12-yasindaki-ezidi-cocuklarina-tecavuz-etmek-126149145 http://haber.sol.org.tr/dunya/isidden-15-maddelik-tecavuz-el-kitabi-140981146 http://www.aljazeera.com.tr/haber/isid-tarihi-eserleri-parcaladi147 http://tr.euronews.com/2015/03/06/isid-nemrut-ta-tarihi-eserleri-buldozerle-yikti/148 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/03/150306_nimrud_tahribati

53

HZ. DAVUD TÜRBESİ

IŞİD, Halep' in kuzey kırsalında yer alan ve 14 Temmuz'da ele

geçirdiği Türkmen köyü Toybuk'taki Hazreti Davud Türbesi'ni dozerlerle

yıktı.149

MUSUL KÜTÜPHANESİ VE MÜZESİ

IŞİD Musul’da 10 binden fazla kitabın, en az 700 nadir el

yazmasının ve Osmanlı İmparatorluğu döneminin çok sayıda eserinin

bulunduğu Musul Kütüphanesi’ni yaktı.1921’de kurulan kütüphane özellikle

18. yüzyıldan kalan el yazmaları koleksiyonuyla ünlüydü. IŞİD,

Kütüphane’nin ardından Musul Müzesi'ni de yıktı. Müze, Bağdat’taki Irak

Müzesi’nin ardından ülkenin en büyük ikinci müzesi olma özelliğini

taşıyordu. 150

NİNOVA

IŞİD militanları, Asur Başkenti Ninova’nın M.Ö. 700 yılına tarihlenen

duvarlarının büyük parçalarını ve düzlüklerini bombalı saldırıyla havaya

uçurdu. Irak Arkeoloji Müzesi'ni de yağmaladı ve yıktı.151

HORSABAD

Irak hükümeti, Kuzey Irak’taki Horsabad Antik Kenti’ne IŞİD’in

saldırdığı iddialarının doğru olup olmadığını araştırıyor. Musul’dan bir

yetkili, Saeed Mamuzini IŞİD militanlarının Horsabad’ı yıkmaya

başladıklarını söyledi.152

HATRA

149 http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/isid-hz-davud-turbesini-yikti150 http://www.hurriyet.com.tr/isid-1921de-kurulan-musul-kutuphanesini-hedef-aldi-28299430151 http://haber.sol.org.tr/dunya/isid-2700-yillik-asur-baskenti-duvarlarini-bombaladi-106604152 http://arkeofili.com/?p=2344

54

Iraklı yetkililer, örgütün tarihi Nimrud'dan sonra Musul'un

güneybatısındaki antik kent Hatra'yı buldozer ve dinamitlerle yerle bir

ettiğini öne sürdü.1531985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınan bu

kent, M.Ö. 300 yılında kurulmuş. Kent, Roma İmparatorluğu’nun hakimiyet

alanı dışındaki bağımsız krallığın başkentiydi.

HZ. ŞİT PEYGAMBER TÜRBESİ

Irak’ın Musul kentinde Osmanlı Valisi Mustafa Paşa tarafından inşa

edilen Hz. Şit Peygamber Camisi, IŞİD tarafından havaya uçuruldu.

Patlama anını sosyal paylaşım sitelerinde paylaşan görgü tanıklarına göre,

cami cuma namazından sonra IŞİD militanlarınca boşaltıldı ve içine

bombalar yerleştirilerek uzaktan kumandayla havaya uçuruldu.154

HZ. YUNUS PEYGAMBER TÜRBESİ

Irak’ın Musul kentini kontrolünde bulunduran Irak Şam İslam Devleti

(IŞİD) örgütü, Hz. Yunus’un türbesi olarak bilinen türbeyi ve camiyi havaya

uçurdu.155

İMAM DUR TÜRBESİ

Eski bir Türk kenti olan Samarra’nın yakınlarındaki İmam Dur

Türbesi, İslamiyet'in doğuşundan sonra oluşan medeniyetin oluşturduğu en

önemli eserlerden birisiydi. IŞİD tarafından havaya uçuruldu.156

APAMEA

Kent, Roma devrinin zengin ticaret merkeziydi. Bölge aslında

IŞİD’den önce, Suriye'yedeki gerici kalkışma sırasında yağmalanmaya

153 http://tr.sputniknews.com/ortadogu/20150307/1014328992.html#ixzz3wDQvbufs154 http://www.hurriyet.com.tr/peygamber-camilerini-yok-ediyor-26895550155 http://www.iha.com.tr/haber-isid-hz-yunusun-kabrini-havaya-ucurdu-376904/156 http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/imam-dur-turbesi-706

55

başladı. Uydu görüntüleri tarihi alanlarda açılmış çukurların olduğunu

gösteriyor.157

DURA-EUROPOS

500 silahlı adamın bastığı Mari ile 300 kişinin kazı yaptığı Dura-

Europos’u da IŞİD yıktı. Fırat Nehri’nde bir Yunan yerleşimi olan bu kent

sonraki yıllarda Roma İmparatorluğu’na bağlı bir karakol olarak

kullanılmıştı.158

MARİ ANTİK KENTİ

Suriye’nin Irak sınırına yakın, Fırat Nehri’nin batısında bulunan eski

bir Sümer kenti olan Mari’nin tarihi M.Ö 3.000'e dayanıyor. Örgütün yol

açtığı yıkımın ardından uydudan çekilen fotoğraflarda tarihi bölgede

1.200’den fazla çukur açıldığı dikkat çekiyor. Mari, tarihi kil tabletlerle

biliniyor.159

PALMİRA

UNESCO’ya göre Suriye çölünde bir vaha olarak tanımlanan

Palmira antik kentinin tarihi milattan önce 19. yüzyıla kadar gitmektedir.

Greko-Romen ve Pers kültürünün de izlerini taşıyan kent IŞİD tarafından

yok edildi.160

Palmira’daki Baalşamin Tapınağı 1. yüzyılın başlarında inşa

edilmişti. "Fenike fırtına ve yağmur tanrısına" ithaf edilerek yapılan tapınak

IŞİD tarafından yok edildi.161

Yukarıda saydıklarımızın yanı sıra, Hürriyet'ten Merve Kiraz'ın

haberine göre, bir daha ziyaret edilemeyecek tarihi eserler şunlar:

157 http://arkeofili.com/?p=2736158 http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/isidin-yok-ettigi-10-kulturel-miras-ve-yapisal-ozellikleri-111119 159 http://arkeolojihaber.net/tag/mari-antik-kenti/160 http://haber.sol.org.tr/fotogaleri/bir-daha-gorulemeyecek-19-tarihi-yapi-130506161 http://www.hurriyet.com.tr/isid-palmira-antik-kentindeki-tapinagi-havaya-ucurdu-29887224

56

Suriye: Büyük Samarra Cami, Eski San’a Şehri, Bosra Antik

Kenti,Halep Ulu Cami, Hama’nın Su Değirmenleri,Halep Kalesi, Halep El

Medine Çarşısı, Deyrizor Köprüsü,Şövalyeler Kalesi, Halid Bin Velid Cami

Libya: Kirene

Mısır: Kahire İslam Sanatları Müzesi162

2.2. Saldırı suçu

Roma Statüsü hazırlanırken, taraf devletlerin tanımı üzerinde

uzlaşamadıkları saldırı suçu içeriğinin, mahkemenin kuruluşundan dokuz

yıl sonra düzenlenecek gözden geçirme konferansı sırasında

belirlenmesine karar verilmiştir. Buna göre “saldırı suçu”, bir devletin siyasi

veya askeri eylemlerini etkili biçimde kontrol edebilme veya yönetebilme

konumunda bulunan bir kimse tarafından, karakteri, ağırlığı ve boyutu

itibariyle Birleşmiş Milletler Şartı’nı açıkça ihlal eden bir saldırı fiilinin

planlanması, hazırlanması, başlatılması veya icrasını ifade eder. Taraf

Devletler, Kampala’da aldıkları bir başka karar ile saldırı suçu konusunda

UCM’nin yargılama yetkisini 2017 yılı sonrasına ötelediler.

Statü’de, saldırı suçu tanımının BM Şartı’nda yer alan ilgili

maddelerle uyum içinde olması gerektiğine dikkat çekilmiştir (Rom

St.m.5/2). 12.12.1974 tarihli 3314 (XXIX) sayılı BM Genel Kurulu kararında,

savaş ilan edilmiş olsun veya olmasın aşağıda belirtilen fiillerin saldırı teşkil

edeceği ifade edilmiştir. Saldırı teşkil eden fiiller şunlardır:

1) Bir devletin silahlı kuvvetlerinin diğer bir devleti istila etmesi veya

ona hücum etmesi veya ne kadar geçici olursa olsun, herhangi bir askeri

işgal veya kuvvet yoluyla başka bir devletin ülkesinin tamamını veya bir

bölümünü ilhak etmesi,

162 http://haber.sol.org.tr/fotogaleri/bir-daha-gorulemeyecek-19-tarihi-yapi-130506

57

2) Bir devletin silahlı kuvvetlerinin başka bir devletin ülkesini

bombardımana tutması veya bir devletin diğer bir devletin ülkesine karşı

herhangi bir şekilde silah kullanması,

3) Bir devletin liman veya kıyılarının diğer bir devletin silahlı

kuvvetleri tarafından abluka altına alınması,

4) Bir devletin silahlı kuvvetleriyle başka bir devletin kara, deniz ve

hava kuvvetlerine veya deniz veya hava filolarına saldırması,

5) Bir devletin başka bir devlette bir anlaşma gereğince bulunan

silahlı kuvvetlerini anlaşmaya aykırı şekilde kullanması veya anlaşmanın

sona ermesine rağmen askerlerini geri çekmemesi,

6) Ülkesini başka bir devletin emrine vermiş olan bir devletin,

ülkesinin o devlet tarafından üçüncü bir devlete karşı saldırı amacıyla

kullanılmasına izin vermesi,

7) Bir devlet tarafından veya bir devlet adına, diğer bir devlete,

yukarıda belirtilen fiiller derecesinde veya o ölçekte kuvvet kullanabilecek

silahlı çetelerin, grupların, gayri nizami askerlerin veya paralı askerlerin

gönderilmesi veya bu gibi fiillere önemli ölçüde karışılması

BM ise, bireylerin veya terör örgütlerinin değil, ancak devletlerin

sorumluluğunu değerlendirmektedir. Roma Statüsü’nde bireylerin

sorumluluğuna ancak bu kapsamda gidilebilecektir. Bu açıdan, devletin en

üst düzey yetkililerinin katılımıyla, devlet politikası çerçevesinde

gerçekleştirilen resmi devlet eylemlerinin bir sonucu olan saldırıdan doğan

bireysel cezai sorumluluğuna gidilebilecektir. IŞİD’i, saldırı suçunun faili

olarak sorumlu tutabilmemiz tüm bu değerlendirmeler sonucunda mümkün

gözükmemektedir. Çünkü ne bir devlettir, ne de bir devletin üst düzey

yetkilisidir.

Bu değerlendirmeler sonucunda başka bir soru sorulabilir? Acaba

IŞİD aracılığıyla başkaca devletler Irak ve Suriye’nin bütünlüğüne yönelik

saldırı suçunu işleyebilir mi? Kuşkusuz ki, IŞİD’in bölgedeki gücü, yaptığı

saldırıların boyutu ve ağırlığı göz önüne alındığında, daha önce

58

“azmettiriciler” başlığı altında söz edilen ABD, İngiltere, Katar, Suudi

Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin IŞİD’e yardım etmemesi halinde IŞİD

diye bir örgütün var olamayacağı dikkate alındığında; saldırı suçunun

azmettiricisi olarak bu ülkelerin gösterilmesinde herhangi bir sakınca

bulunmamaktadır.

§4. Ülkemizde açılan davalar ve soruşturmalar

Son birkaç yıldır ardı ardına yaşanan Reyhanlı, Suruç, Ankara ve

İstanbul katliamları Türkiye’nin savaşın tam ortasında olduğunun açık

göstergesidir. IŞİD'in Türkiye’de rahatlıkla örgütlenebilmesinin, Türkiye’nin

IŞİD’e katılmak için güvenli geçiş güzergâhı olmasının, AKP ile IŞİD

ortaklığının sonucu bu katliamların yaşandığı açıktır. Ancak aşağıda

okuyacağınız her bir dava ya uzunca süreden beri ilerleyememektedir ya

da gizlilik kararı ile dosyanın gidişatından bilgi alınması engellenmektedir.

Davaların hepsinde fail, AKP’nin-Hakan Fidan’ın emriyle hareket eden

IŞİD’in Türkiye’deki hücreleridir. Yargılamalar gerçeği açığa çıkarma yerine

hukuk yoluyla katillerin ve ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamının üzerinin

kapatılmasını sağlamaktadır.

1.Reyhanlı Davası- Er Utku Kalı Davası

11 Mayıs 2013'te gerçekleşen ve bomba yüklü aracın havaya

uçurulması sonucu resmi makamlara göre elliüç kişinin öldüğü Reyhanlı

katliamının ardından, hızlıca yayın yasağı getirilmişti. Türkiye tarihin en

büyük katliamlarından birini protesto ettikleri için öğrencilere ise gaz

atılmıştı.

Saldırıyı kimin gerçekleştirdiği ilk başta kuşkuluydu. Saldırının

ardından katliamla bağlantılı olduğu iddia edilen toplam 35 kişi yakalandı.

Bunlardan 20’si tutuklandı, ikisi için adli kontrol kararı verildi. Katliamın

nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkaracak en önemli deliller ise kayıptı. İlçedeki

73 Mobese kamerasının tamamının, patlamadan birkaç gün önce 'sistem

arızası' verdiği ve kayıt yapmadığı ortaya çıktı.

59

Hükümet yetkilileri ise, Reyhanlı katliamını Suriye istihbarat

teşkilatının gerçekleştirdiğini ifade ediyorlardı. (Savcı Şişman hakkında

daha sonrasında “paralelci” olduğu ve Reyhanlı katliamına bilerek göz

yumduğu iddiasıyla aynı dosya kapsamında soruşturma açıldı.)

22 Mayıs 2013’te Redhack tarafından ortaya çıkartılan Jandarma

yazışmalarında ise gerçek açığa çıktı: 25 Nisan tarihinden itibaren

Suriye'nin muhaliflerin kontrolündeki Rakka şehrinde, El Nusra üyelerince

bomba yüklenmiş 3 aracın bulunduğu, bu araçların Suriye yönetimi

tarafından arandığı ve söz konusu araçların Türkiye'ye yönelik bir saldırıda

kullanılacağı bilgisi bulunuyor. Ancak istihbarat raporlarının açık bir şekilde

göstermesine rağmen, AKP hükümetinin saldırıların önlenmesi amacıyla

tek bir adım dahi atmadığı anlaşılıyor. İçişleri Bakanlığı’ndan hemen

yalanlama gelse de, Redhack’in yayınladığı belgeleri, er Utku Kalı’nın

sızdırdığı iddiası ile 24 Mayıs 2013 günü hakkında 25 yıl hapis istemiyle

tutuklandı. Utku Kalı, 11 Kasım 2013 günü psikolojik ve fiziksel şiddet

gördüğü uzun tutukluluk günlerinden sonra ,serbest bırakıldı. 4 Şubatta

2016’da ise Amasya Ağır Ceza Mahkemesi Kalı'nın beraatine ve tutuklu

kaldığı süre için tazminat isteminde bulunabileceğine karar verdi.163

Reyhanlı katliamı faillerinin, saldırı öncesine ait 23 günlük görüşme

kayıtlarının MİT tarafından tespit edildiği ortaya çıktı. Bu konuşmalar,

bomba konulacak araçların satın alınması, zula bölümlerinin yapılması,

patlayıcıların yerleştirilmesi gibi bilgiler içeriyordu. Temmuz 2013’te MİT

Bölge Müdürü H.D. görevden alındı.

Reyhanlı katliamının iddianamesi ise MİT TIR'larının

durdurulmasından dolayı tutuklanan ve o zaman özel yetkili savcı olan

Özcan Şişman tarafından hazırlandı. Tüm bunlara rağmen, 7 Kasım

2013’te kabul edilen 110 sayfalık iddianamede, savcı için fail belliydi:

Saldırının Suriye gizli servisi tarafından yapıldığı ileri sürüldü iddianamede.

Ne hikmetse, savcılık da, hükümet yetkilileri ile aynı fikirdeydi.

İddianamede şu ifadeler yer aldı:163 http://haber.sol.org.tr/turkiye/utku-kaliya-beraat-144818

60

8 Mayıs 2013'de savcılık, Hatay polisini arayan bir kişi, Suriye

istihbaratı ile bağlantılı olduğu iddia edilen ve liderliğini Mihraç Ural'ın

yaptığı THKP-C Acilciler örgütünün Türkiye'ye yönelik bombalı saldırı

yapacağını 155 Polis İmdat telefonu yerine, Terörle Mücadele Şube

Müdürlüğü'nün telefonuna iletti. İhbarcı, bombalı saldırının Ankara'da

yapılacağını, patlayıcıların nereden hangi saatte sokulacağını bir gün

önceden belirterek şunları söyledi:

"Bombalama olayı ile ilgili Temir Dükancı 9 Mayıs 2013'te tahminen

22.00-24.00 saatleri arası, Yayladağı Sınır Kapısı'ndan giriş yapacak.

Temir Dükancı'yı, Yusuf Nazik veya Nasır Eskiocak isimli şahıslar gelip

alacak ve daha önceden bombalama eylemi için hazırlanan araçların

olduğu yere götürecek. Daha önceden bombalama işinde kullanılmak

üzere 2 adet kapalı kasa minibüs alındı, bu araçlara Harbiye'de Mehmet

Gümüşlü isimli kaportacıda gizli bölmeler yapıldı. Araçlar şu an Harbiye'de

ancak tam yerini bilmiyorum. 1 hafta kadar önce, 25-30 kiloluk paketler

içerisinde toplam 1.000 kilogram kadar C-3 bomba malzemesi Samandağ

Meydan Köyü yakınlarında deniz yolu ile balıkçı Cengiz diye biri aracılığıyla

geçirilerek Hatay Harbiye Beldesi'ne getirildi. Bu bombalar perşembe

gecesi araçlara yüklenerek Nasır Eskiocak ve Yusuf Nazik önderliğinde

Ankara'ya hareket edecek. Bu işler için 2 hafta kadar önce Lazkiye'de

Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak isimli şahıslara, 4-5.000.000 Suriye parası

ile bomba eğitimi verildi. Lazkiye'den yüklenen bombaları bizzat gördüm.

Bunu Lazkiye'de olan Acilciler lideri Mihraç Ural ve yanında kalan Hacı kod

adlı biri planladı."

İddianame, katliamın hemen sonrasında hızlıca hazırlanmıştı ve

iddialar aslında dayanaksızdı. Herkes Mihraç Ural’ı hedef tahtasına

oturturken, Mihraç Ural, Acilciler örgütünün 20 yıldır olmadığını belirterek

"buna kargalar bile güler" dedi.

Mihraç Ural'ın eylemi planladığı, Nasır Eskiocak'ın ve Yusuf Nazik’in

saldırıyı düzenlediği iddia ediliyordu ve 17 sanık hakkında 53'er kez

61

ağırlaştırılmış ömür boyu, 3.597'şer yıla kadar hapis cezası isteniyordu

iddianamede.

Dava Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Adana 1. Ağır

Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada kimlik tespiti yapılmadı, iddianame

okunmadı. Bu arada özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ve dosya, olayın

olduğu Hatay’a gönderildi. Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise yetkisizlik

kararı vererek dosyayı geri gönderdi. Ancak son olarak dosya yine Hatay 1.

Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilerek davanın burada görülmesine karar

verildi. Hatay’daki mahkeme, ikinci duruşmayı yetkisizlik kararı vermiş

olmasına rağmen tamamladı. İkinci duruşmada, davanın bir numaralı

sanığı Nasır Eskiocak telekonferans yoluyla alınan ifadesinde, “Bu işi Yusuf

Nazik ve yanında bulunan iki MİT mensubu ile konuştuk. Bana denizden

uyuşturucu gelecek bunu arabalara yükleyip, Reyhanlı’ya bırakacağımızı

söylediler. Bu iki MİT mensubu başıma bir şey gelmeyeceği konusunda

bana güvence verdi. Ben bunların patlayıcı olduğunu bilmiyordum” dedi.

Açıkça MİT’in Reyhanlı katliamının bir parçası olduğu ortaya çıktı.

Üçüncü duruşma öncesi nakil talebine yanıt geldi. Dava güvenlik

gerekçesiyle Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alındı. Üzerinden 2 yıldan

uzun süre geçmesine rağmen gerçeği ortaya çıkarmak adına hiçbir

ilerlemenin olmadığı Reyhanlı davasının son duruşmasında, davaya konu

iddianameyi hazırlayan ve MİT TIR’larını durdurması sebebiyle cezaevinde

bulunan özel yetkili Savcı Özcan Şişman hakkında, ihmali olduğu

gerekçesiyle soruşturma açılması izni verildi. Müşteki avukatlarından Deniz

Özbilgin, “Soruşturmanın Cilvegözü, Niğde gibi bağlantılı dosyalarla birlikte

sorumlu, yardımcı kim varsa en ince ayrıntısına kadar genişletilmesini

istiyoruz” dedi.

2.Niğde Davası

20 Mart 2014’te, Niğde’nin Ulukışla İlçesi’nde jandarmalara karşı

silahlı saldırı gerçekleştirildi.

62

K.Ö.’nün yönetimindeki taksi ile İstanbul’a gitmek üzere Hatay’dan

yolan çıkan Benjamin Xu, Çendrim Ramadani ile Muhammed Zakiri,

Ulukışla-Adana Otoyolu’nun Gedeli viyadüğündeki rutin yol kontrolünde

otomobili durdurmak isteyen güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla

ateş açtı. Teröristler, Jandarma Astsubay Üstçavuş Adil Kozanoğlu ile polis

memuru Adem Çoban’ı şehit edip, gasp ettikleri kamyonun şoförü Turan

Yaşar’ı da öldürerek kaçtı. Çatışmada yaralan ve tedavi için Eminlik

Köyü’ndeki 3 No'lu Acil Sağlık Hizmetleri İstasyonu’na giden teröristlerden

ikisi burada, diğeri de Köşkönü Köyü’nde yakalandı. 164

Daha sonrasında, şüpheli Alman vatandaşı Benjamin Xu, İsviçre

vatandaşı Çendrim Ramadani ile Makedonyalı Muhammed Zakiri‘nin IŞİD

üyesi olduğu ortaya çıktı. Pasaportlarıyla resmi yollardan Türkiye’ye giriş

yaptıkları ve İstanbul’a gitmeyi ve burada saldırı düzenlemeyi planladıkları

anlaşıldı. 3 sanık hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis

istemiyle yargılanması için Cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianame

Niğde Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Bazıları Türk 8 kişi hakkında

da yardım ve yataklıktan çeşitli cezaların istendiği, 4'ü tutuklu 11 kişinin

yargılanmasına başlandı.

Davanın 2. duruşmasından önce ise, açılan dava dosyasına kadın

ticaretine ilişkin çarpıcı telefon konuşmaları gibi ilginç deliller girdi. Söz

konusu kayıtlardan ise, savaştan kaçan Suriyeli kadınlara Reyhanlı’da

fuhuş yaptırıldığı anlaşılıyor. Telefonda, 16 yaşındaki bir kızı Reyhanlı’daki

bir doktora pazarlayan isimlerden Ahmet Yumuşak, aynı zamanda IŞİD

üyelerini sınırdan Reyhanlı’ya getiren iki kişiden biri. Dosyada yer alan

tapelere göre ayrıca, Yayladağı Polis Karakolu’ndaki bir memur yardımı ile

Suriye’ye, patlayıcı yapımında kullanılan 50 kilogram alüminyum tozunun

da geçirildiği anlaşıldı.

164 http://www.hurriyet.com.tr/nigde-deki-isid-davasinda-saniklar-yine-mahkeme-getirilmedi-29310114

63

Ankara’da tutuklu sanıklar Almanya vatandaşı Xu, İsviçre vatandaşı

Ramadani ile Makedonya vatandaşı Zakiri duruşmalarda telekonferansla

yapılan bağlantıda sorulan soruları cevaplamıyor, konuşmuyorlardı.

M.A.’nın avukatı Tugay Bek, Topalca’nın MİT ve jandarma

istihbaratta çalıştığının basında yer aldığını söyleyip her iki kuruma

sorulmasını istedi. Mahkeme ise Topalca’nın jandarma ya da MİT ile bir

ilgisinin bulunup bulunmadığının dosya üzerinde değerlendirme

yapılmasına karar verip davayı erteledi. 165

Ayrıca Reyhanlı davası ile Niğde davası arasında bağlantı olduğu

iddiası var. Reyhanlı iddianamesini hazırlayan Şişman, Heysem

Topalca'nın da olayın içinde olduğu söyledi, ancak iddianamede bu isme

yer vermedi. Halbuki Niğde davasında Heysem Topalca'nın Reyhanlı

katliamını planladığı iddia ediliyor; ancak Heysem Topalca ismine Reyhanlı

davasında yer verilmediği gibi, patlamadan da Mihraç Ural ve Beşar Esad

sorumlu tutuldu.

Niğde iddianamesinde ise “bölgedeki tüm örgütlerle bağlantısı

bulunan ve ayrıca El Kaide ve El Nusra’ya silah gönderen Heysem

Topalca’nın Reyhanlı saldırısının planlayıcısı olabileceği” yazıyor. Buna

göre Topalca, Reyhanlı patlamasına sebep olan beyaz renkli araçların

ilçeye götürülüp postane ve belediye önüne yerleştirilmesini sağlayan kişi.

“Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan araştırmalar

sonucunda dosyamıza giren 9 Haziran 2014 tarihli teknik inceleme raporu

ekinde bulunan ve açık kaynak olarak tabir edilen internet ortamında

bulunan bilgi ve belgelerin derlemesi sonucu ortaya çıkarılan belgelerden,

Heysem Topalca’nın Adana’da tesadüfen yakalanan roket başlıkları ile

birlikte yakalandığı, Suriye’den Türkiye’ye kaçak yollarla tarihi eser getirip

Türkiye’de sattığı, El Kaide ve El Nusra Cephesi’ne sürekli mühimmat

temin ettiği, Reyhanlı’da patlama günü kaçak mal yükleyeceğini

165 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/166169-isid-reyhanli-nigde-diyarbakir-ve-suruc

64

söyleyerek, postanenin ve Belediyenin önüne beyaz renkli aracın

bırakılmasını sağlayan kişi olduğu, Reyhanlı olayını kaçakçıların üzerine

yıkmayı amaçladığı..” belirtildi.

Suriye uyruklu olan ve iddianamede açıkça MİT’e çalıştığı iddia

edilen Heysem Topalca ismi, daha önce de, Adana’da yakalanan füze

başlıkları dosyası, Cilvegözü ve Reyhanlı patlaması gibi dosyalarda da

geçmişti. Topalca’nın Suriye’ye silah sevkiyatı ve cihatçı militanların

geçişini, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticaretini kontrol ettiği ileri

sürülüyor. 166

Tüm bu iddialara rağmen, mahkeme, dosyanın firari sanığı olan ve

MİT çalışanı olduğu iddia edilen Heysem Topalca’nın MİT’e sorulması

talebini reddetti.

Mahkemenin belki de IŞİD, AKP ve Hakan Fidan’ın yönettiği MIT

arasındaki bağlantıyı açığa çıkaracak olan bir talebi reddetmesine

şaşırmamalı; çünkü gerçekten bu bağlantı ortaya çıksaydı, yerel

mahkemelerin eliyle AKP’nin savaş suçu işlediği ispatlanmış olacaktı.

3.Sarin Gazı Davası

Türkiye’deki birçok haber kanalı Esad tarafından kimyasal silah

kullandığını iddia etmişti. Dışişleri Bakanlığı, Suriye'de kimyasal silah

kullanımına ilişkin iddiaların derhal açıklığa kavuşturulması gerektiğini

belirterek, "İddialar doğruysa uluslararası camianın insanlığa karşı suç

teşkil eden bu kabul edilemez vahşet karşısında gereken duruşu

sergilemesi ve tepkiyi göstermesi kaçınılmazdır" açıklamasında

bulunmuştu.

Dışişleri Bakanlığı "herkes tepki göstermeli böyle bir vahşet

karşısında" dese de, aslında sarin gazı üretiminde Türkiye’nin önemli payı

olduğu, üstelik kimyasal silahların Suriye tarafından değil, El Kaide ve IŞİD

166 http://bianet.org/bianet/insan-haklari/166169-isid-reyhanli-nigde-diyarbakir-ve-suruc

65

tarafından kullanıldığı Adana 9 ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan bir dava

ile ortaya çıktı.

28 Mayıs 2013'te, Suriye'deki El Kaide örgütüne bağlı El Kaide

bağlantılı Ahrar-uş Şam ve El Nusra Cephesi'ne kimyasal bomba

yapımında kullanılan bazı kimyasal maddelerin temin edilmeye çalışıldığı

yönünde ihbar alan Adana polisi, çeşitli adreslere operasyon düzenledi.

Bulunan maddenin sarin gazı olmadığı anlaşılınca şüpheliler serbest

bırakılmıştı. Ancak laboratuvar incelemeleri sonucunda elde edilen

kimyasal maddelerin birleştirilmesi sonucunda sarin gazının oluştuğu

ortaya çıktı. Türkiye’de sarin gazı üretip El Kaide ve IŞİD’e satılıyordu. Bu

tespit sonucunda Adana 9 Ağır Ceza Mahkemesi, firari Suriyeli Hytham

Qassap'ı gıyabında terör örgütü üyeliği suçundan 12 yıl hapis cezasına

çarptırdı. Ona yardım ettiği ileri sürülen tutuksuz yargılanan 5 Türk sanık

ise, kimyasal madde temin etme suçundan, suçun hazırlık aşamasında

kalması ve fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle beraat etti.

Ancak soruşturma esnasında bulunan maddeler sarin gazı değil

tespitinden sonra serbest bırakılan şüpheliler, Suriye’ye gittikleri için henüz

yakalanamadı.

4. MİT TIR'ları Davası ve Can Dündar- Erdem Gül Davası/Adana Casusluk Davası

Türkiye’de açılan bir diğer dava ise MİT TIR'ları davasıdır.

1 Ocak 2014 tarihinde, İHH'ya ait olduğu belirtilen bir yardım TIR'ı ile

Hatay Kırıkhan'da silah sevkiyatı yapıldığı ihbarı üzerine, Adana TMK 10.

madde ile yetkili savcılık talimatıyla, Kırıkhan Savcılığı tarafından

durduruldular. TIR'lara refakat eden araç içerisindekiler ve TIR içerisinde

yer alan bir kişi, Kırıkhan Başsavcısı ve Kırıkhan Savcısına, MİT mensubu

olduklarını ve araç içerisinde yer alan malzemelerin 'devlet sırrı' niteliğinde olduğunu ifade etmişti. Sonrasında, Adana TMK savcısı Özcan

66

Şişman'ın ısrarıyla TIR durduruldu. Ancak MİT personeli TIR'ı aratmadı.

MIT TIR'ları ise Suriye’ye giriş yaptı. 167

19 Ocak’ta da Adana’da durdurulan yine MİT’e ait olan TIR’larda

yapılan aramalarda çok sayıda silah ve mühimmat bulunduğu kayda

geçmişti. Hükümetin sert müdahalesi sonrasında, konuyu soruşturan

savcılar Özcan Şişman ve Aziz Takçı açığa alındılar. Konuyla ilgili İçişleri

Bakanı Efkan Ala ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan TIR’ların

Türkmenlere yardım götürdüğünü öne süren açıklamalar yapmışlardı.168

Daha sonrasında, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından gizli

soruşturma yürütüldü ve kovuşturmaya yer görülmemiştir kararı verildi.

Ancak, Twitter'daki bir hacker grubu adına @LazepeM isimli kullanıcı gizli

yürütülen soruşturmanın belgelerini paylaştı; TIR şoförlerinin, TIR'larda

arama yapan ve mühimmata ulaşan kişilerin ifadelerini içeriyor, TIR'lardaki

askeri mühimmatları ve MİT görevlilerinin aracı aratmamak konusundaki

ısrarı gösteriyor.

MİT TIR'larının durdurulması operasyonuna katılan polislerin

tümünün görev yerleri değiştirildi. Askerler hakkında ise casus oldukları

iddiasıyla dava açıldı ve 17 asker tutuklandı, 10 kişiye yurtdışı yasağı

getirildi. Dava açıldıktan sonra Ankara Jandarma Bölge Komutanı

Tümgeneral İbrahim Aydın, halen genelkurmay karargâhında görevli

dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu

ve Jandarma Kriminal Laboratuarları eski Daire Başkanı Emekli Albay

Burhanettin Cihangiroğlu tutuklandı.

Yine, dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık,

Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile

Adana eski İl Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay hakkında ayrıca bir

soruşturma başlatıldı. Savcılar çıkarıldıkları Tarsus 2’inci Ağır Ceza

167 http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/hatayda-ihhya-ait-silah-dolu-tir-yakalandi-iddiasi-haberi-85246168 http://haber.sol.org.tr/turkiye/akpnin-mit-tirlari-yalani-o-silahlarin-kimlere-gittigi-ortaya-cikti-107704

67

Mahkemesi’nce 8 Mayıs’ta tutuklandı. Savcıların Yargıtay’da

yargılanmasına karar verildi. 1 Ekim 2015’teki ilk duruşması Yargıtay 16.

Ceza Dairesi’nde yapıldı. Duruşma başlar başlamaz, cumhuriyet savcısının

talebiyle davada gizlilik kararı alındı. Bu karar üzerine basın mensupları,

milletvekilleri ve Avrupa Yargıçlar Birliği üyeleri dışarı çıkarıldı.

30 Kasım 2015’te ise, MİT TIR'larının durdurulmasıyla ilgili Adana'da

33 askerin yargılandığı dava ile Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi'nde 4 savcı

ve 1 albayın yargılandığı dava birleştirildi.

Soruşturma tutanaklarına geçen şu ifadeler ise MIT TIR'ları

davasının en önemli kısmıydı:

MİT TIR'larını durdurduğu için tutuklanan Savcı Karaca MİT

TIR'larının durdurulmasından kısa bir süre önce Adana’da yakalan roket

başlıkları hakkında şunları söyledi:

“(...) biz bu soruşturmalardan çok kısa bir süre önce Adana'da bir ihbar üzerine 1.200 tane roket başlığı bulduk. Daha ilginci ne olabilir

diye düşünün. Şoför dedi ki ‘ben bundan önce iki tarihte iki TIR dolusu

götürdüm, aynı yere döktüm’. Gösterdiği yer, Türkiye'nin Suriye ile sınırı

olan bir noktası ve orada da maalesef şu anda orada IŞİD diyebileceğimiz

bir terör örgütünün kampı var.”

“Bir kısım devlet görevlilerinin devlet görevi, istihbarat ve terör

ayrımını yapamadıklarını, IŞİD’e ve benzeri Suriye bölgesinde faaliyet gösteren başka unsurlarla hukuka aykırı temaslarının bulunduğunu birçok dosyada tespit ettik” beyanlarında bulundu.

Hükümet ise ısrarla TIR'ların içinde ilaç olduğunu, yardım için

gönderildiğini belirtmişti. Ancak Cumhuriyet gazetesi 29 Mayıs 2015 günü

"İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla bir haber yayımlandı.

Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait TIR'larla Suriye'deki gruplara silah

ve cihatçı sevk edildiği iddia ediliyor, kanıt olarak da savcılık dosyasından

68

alındığı belirtilen görüntüler veriliyordu.169 Görüntülerde, füze başlıkları,

silahlar açıkça görülüyordu.

Bu görüntülere yayın yasağı gelse de, 25 Kasım 2015’te haberi

yayımlayan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile

Ankara Temsilcisi Erdem Gül "siyasi veya askeri casusluk amacıyla gizli kalması gereken belgeleri açıklamak, terör örgütüne yardım" suçunu

işledikleri gerekçesiyle tutuklandı. 26 Şubat 2016’da ise, İstanbul 14. Ağır

Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararının ardından

Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tahliye kararı verdi.170

Cumhuriyet Gazetesinde Ahmet Şık da, yayımladığı bir haberde,

MİT TIR'ların durdurulduğu gün ve öncesinde yaşananlara ayrıntılarıyla yer

verdi. 19 Ocak’ta Cumhuriyet Gazetesi tarafından olay gününü gösteren

video kayıtlarında, Vali Coş'un 500 polisle olay yerine gittiği ve"Beni sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aradı. Dedi ki bu araçlar MİT’e ait, bu silah ve mühimmatı da biz gönderdik"171beyanı da yer alıyor.

AKP’nin savaş suçu işlediğine dair en önemli kanıtlardan biri olan

MİT TIR'ları ile silah sevkiyatı yapılması konusunda halihazırda 3 dava

bulunmakta. Bunlardan biri MİT TIR'larını durdukları ve devlet sırrını açığa

çıkardıkları gerekçesi ile savcılara açıldı. İkinci dava, MİT TIR'larının

durdurulmasını sağlayan veya durdurulması için astlarına emir veren

askere açıldı. Üçüncü dava ise MIT TIR'larında ilaç ve yardım malzemeleri

yerine roket ve silah olduğunu ortaya çıkartan görüntüleri yayınladıkları için

gazetecilere açıldı. Ancak o TIR'ların IŞİD’e silah taşıdığı açıkça

ortadayken ve bunun bir suç olduğu kanunlarımızca da sabitken; AKP’nin

işlediği suçlar hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmedi bile.

169 http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151127_mit_tirlari_neler_olmustu

170 http://haber.sol.org.tr/turkiye/can-dundar-ve-erdem-gul-tahliye-edildi-147148

171 http://haber.sol.org.tr/turkiye/skandal-ifadeler-beni-erdogan-aradi-bu-araclar-mite-ait-bu-silah-ve-muhimmati-biz-gonderdik

69

6. Suruç Katliamı Soruşturması

IŞİD Türkiye’de rahatlıkla örgütlenebiliyor, faaliyetlerde bulunabiliyor.

Bunun en önemli göstergesi IŞİD’in Suruç ve Ankara’da yaptığı

katliamlardır.

20 Temmuz günü Suruç'ta belediyeye ait Amara Kültür Merkezi'nde,

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerinin basın açıklaması

sırasında IŞİD üyesi canlı bombanın üzerindeki patlayıcıyı infilak etmesi

sonucu 34 kişi yaşamını yitirdi, 100'ü aşkın kişi yaralandı.172 Olayın

ardından başlatılan soruşturmada alınan gizlilik kararı nedeniyle aileler

otopsi bilgilerine dahi ulaşamadı. Saldırıda ölen ve yaralananların

avukatlığını üstlenen, aralarında 19 hukukçu örgütü ve 600 avukat 'Suruç

İçin Adalet Platformu' oluşturdu. Platform avukatları gizlilik kararına karşı

Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuruda bulundu173

Platform Suruç’ta yaptığı araştırmalar sonucunda 3 aylık rapor da

hazırladı. Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Katliamı gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün IŞİD’le bağlantılı olduğu ve Suriye ’de eğitim aldığı kesindir. Abisiyle birlikte ‘Terör amaçlı kayıp’ kaydıyla aranmaktadır. HDP’nin Diyarbakır

mitingindeki bombalama olayındaki faille bağlantılıdır, telefon görüşmeleri

vardır. Adıyaman’daki İslam Çay Ocağı'nı işleten ve Suruç katliamı failinin

ağabeyi olan şahsın her iki olayda da adı geçmektedir. MİT olay öncesinde

canlı bombalar konusunda istihbarı bilgiye sahiptir. Soruşturmanın daha

başında somut durum şöyledir: Bombacı fail, aranan, kaydı olan kişilerdendir. Bombacı fail başka saldırıların failleri ile bağlantılıdır. Adıyaman kenti, failin de bağlantılı olduğu İslam Çay Ocağı ve yine

172 http://haber.sol.org.tr/turkiye/suruc-katliami-davasina-600-avukat-mudahil-olacak-127053173 https://www.cihan.com.tr/tr/suruc-sorusturmasindaki-kisitlama-karari-anayasa-mahkemesine-tasiniyor-1858589.htm

70

ailelerin emniyete bildirimleri üzerinden bilinen örgütle bağlantılı adresler tartışmaya açılmıştır.”174

Gerçekten de, Adıyaman’da bazı ailelerin Başbakanlık ve

Cumhurbaşkanlığı’na yaptıkları şikâyetlerin ardından savcılık soruşturması

başlatıldığı, telefon dinlemeleriyle Adıyaman’daki IŞİD bağlantısı olan Dokumacılar hücresinin deşifre edildiği, 21 kişilik bir liste oluşturulduğu, bu kişilerin canlı bomba olmaları için devşirildiği, Yunus Emre Alagöz’ün gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldığı ortaya

çıktı. Serbest kaldıktan sonra, Suruç’ta yapacağı saldırılar için eğitim

almaya Suriye’ye gittiği tespit edilmişti. Üstelik aynı dosya kapsamında

IŞİD’in gerçekleştirdiği bir başka katliam olan Ankara katliamının faili de

deşifre edilmişti.

Üstelik hakkında terör nitelikli arama bulunan fail, Suruç

katliamından 2 önce otelde kalmıştı. Polis otele gelmiş, sadece asker

kaçağı olup olmadıkları hakkında sorgu yapmış ve sonrasında gitmişti.

Olay günü ise ne hikmetse, Reyhanlı’da olduğu gibi tüm mobese

kameraları itinayla kapatılmıştı.

Adıyaman’da başlatılan soruşturma kapsamında polis ve savcılık

2013’ten beri Suruç ve Ankara katliamının faillerini aslında dinliyor ve ne

yapmak istediğini biliyordu. Her an saldırı yapacağı bilinen failin bilerek ve

isteyerek yakalanmadığı çok açık. Soruşturmanın da en ufak ilerleme

kaydetmediği çok açık.

7. Ankara Katliamı Soruşturması

10 Ekim'de DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek

çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Barış Mitingi düzenlenmişti. Tren Garı

kavşağında, 3 saniye arayla 2 patlama gerçekleşti. Patlamalar sonucunda

iki eylemcinin yanı sıra 107 kişi hayatını kaybederken 500'ün üzerinde kişi

yaralı olarak kurtuldu. Meydandaki herkesi alandan çıkartmaya çalışan

174 http://www.radikal.com.tr/turkiye/suructan-ankaraya-ihbar-var-inceleme-yok-1455914/

71

göstericilere ise polis tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti.

Patlamadan sonra olay yeri inceleme yaklaşık bir buçuk saat sonra olay

yerine geldi. Ancak savcı olmadığı gerekçesiyle işleme başlamadı. Savcı

ise olaydan ancak iki buçuk saat sonra gar önüne geldi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, canlı bombalardan birinin Suruç

bombacısının ağabeyi Yunus Emre Alagöz olduğunu, diğerinin de

fotoğrafla teşhisi yapıldığını ve açık kimliğinin belirlenmesi için çalışmaların

devam ettiğini, bombacılara yardım ettikleri düşünülen toplam 20

şüpheliden 11'inin tutuklandığını açıkladı.175 Daha sonrasında diğer

patlamanın Ömer Deniz Dündar tarafından gerçekleştirildiği tespit edildi.

Saldırı emrinin ise "Ebubekir" kod adlı 33 yaşındaki İlhami Balı

tarafından verildiği belirlendi. İstihbarat raporlarına göre, Hatay doğumlu

Balı’nın istihbarat ve terör polisinin takibine takılması geçmişe dayanıyor.

2002 yılından itibaren istihbarat takibinde olan Balı, El Kaide üyeliğinden

tutuklanarak cezaevine konuldu. Üç yıla yakın cezaevinde kalan Balı, 2012

yılında Suriye’ye geçerek önce El Kaide bağlantılı El Nusra’ya, ardından da

2013 yılında IŞİD’e katılmıştı.176

Suruç saldırısından 2 ay önce kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon

konuşması yapan Yunus Emre Alagöz telefonda kardeşine “...Belki seninle son görüşmem..” ifadelerini kullanmıştı.177 Bu görüşme tespit

edilmesine rağmen polis tarafından herhangi bir müdahalede bulunmadı.

IŞİD’in Türkçe haber sayfasına ait Twitter hesabından Ankara’daki

katliama ilişkin yapılan paylaşımlarda saldırı “tebrik edildi”. IŞİD’e bağlı

bir haber sitesi de, katliamı “ateistlerin mitinginde patlama” başlığıyla

duyurdu.178

175 http://www.milliyet.com.tr/ankara-saldirisi-ile-ilgili-yayin-gundem-2134493/176 http://haber.sol.org.tr/turkiye/diyarbakir-suruc-ve-ankara-katliamlarinin-emrini-isidin-turkiye-seyhi-vermis-139093

177 http://haber.sol.org.tr/turkiye/polis-bombacilari-biliyordu-133049178 http://haber.sol.org.tr/turkiye/isid-katliami-kutladi-allahim-olulerinin-sayisini-artir-132398

72

2013’te yapılmayan müdahale Suruç katliamına, Suruç’ta

yapılmayan müdahale ise Ankara katliamına neden oldu. Adıyaman

soruşturmasındaki isimler dikkatle incelenseydi, Ankara ve Suruç katliamını

gerçekleştiren faillerin 2 ay öncesinde ailelerinin polise başvuruları dikkate

alınsaydı, iki katliamın faili terör nitelikli aranıyorken, tüm bilgileri sınır

karakollarında dahi bulunuyorken, yakalanmaları için çaba sarf edilseydi bu

katliamlar gerçekleşmemiş olacaktı. Her an bir saldırı gerçekleştireceği

bilinmesine rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Üstelik gizlilik kararı

alınan dosyada, 10 Ekim’den bu yana herhangi bir gelişme yaşanmadı.

AKP-IŞİD ortaklığı devam ettiği sürece de herhangi bir sonuç çıkmayacağı

aşikâr. Ankara katliamı ve Suruç katliamı ise, iki seçim arasında AKP’nin

halkı kanla terbiye etmesi olarak akıllara kazındı.

8. IŞİD İddianamesi

18 Aralık 2015 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Terör ve

Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılığı tarafından hazırlanan

iddianamede, IŞİD'in uluslararası faaliyet gösteren bir terör örgütü olduğu

ifade edildi.

IŞİD'in dünya ülkeleri üzerindeki Müslüman devletleri yıkarak yerine

radikal Selefi görüşler doğrultusunda bir devlet kurmayı amaçladığı, bu

çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni de "tağut" (Allah'ın koyduğu

ölçüler ve hükümler dışında hükümler koyan) devlet olarak tanımladıkları

belirtildi. İddianamede yer alan şüphelilerin bir kısmının sohbet

ortamlarında ve sonrasında oluşan manevi baskı ve etkilenme sonucu ile

Suriye'ye çatışma bölgesine gittiklerinin tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede bir kısım şüphelilerin terör örgütü adına basın yayın işleri ile

uğraştıkları, bir kısmının hırsızlık dâhil bazı suçlara karıştıkları, bir kısmının

ise çatışma bölgelerine giden veya gelenler için sağlık durumu, barınma,

ulaşım gibi ihtiyaçlarıyla ilgilendikleri, İstanbul'da daha çok Güngören ve

Bağcılar ilçelerinde faaliyet gösterdikleri belirtildi. IŞİD’in Ankara’da,

73

Suruç’ta gerçekleştirdiği katliamlar, Niğde davası da iddianamede yer

aldı.179

§5. Sonuç

Emperyalist güçlerin satranç tahtası haline getirdiği Suriye'de beş

yıldır vahşi ve acımasız bir savaş sürmektedir. Savaşta ve göç yollarında

yüzbinlerce kişi öldü, kentleri harabeye döndü, ekonomisi tükendi. İnsanlar

barınaksız, çocuklar eğitimsiz kaldı. Suriye, devleti ve halkıyla, emperyalist

ve gerici güçlerin kirli saldırıları karşısında direnmeyi bildi.

Suriye’deki muhalif silahlı grup üyelerinin tamamı, savaş suçu ve

insanlığa karşı suç işlemektedirler.

Suriye’deki silahlı grup üyelerine desteklerini sunan tüm ülkelerin,

başta Barack Hussein Obama, Benyamin Natanyahu ve Recep Tayyip

Erdoğan olmak üzere hükümet başkan ve ilgili üyeleri insanlığa karşı suçun

hem azmettiricileri hem de suç ortaklarıdır.

İnsanlığa karşı işlenmiş suçları, şikâyete rağmen dayanak dahi

göstermeden takipsiz bırakan tüm yargı görevlileri görevlerini ihmal

etmekte, kötüye kullanmaktadırlar ve bu suçlarından dolayı yargılanmalı ve

cezalandırılmalıdırlar.

İnsanlığa karşı işlenen suçlara yeni ortaklar arama amacıyla

Türkiye’de faaliyet gösterip, Suriye’ye cihatçı toplayan tüm kişiler, TCK 306.

maddesine göre “yabancı bir devlete karşı asker toplamak veya diğer

hasmane hareketlerde bulunmak” suçunu işlemektedirler. Bu suçluların

cezalandırılmayıp serbest bırakılmaları, ceza hukukumuzun ağır ihlalini

oluşturmakta ve yeni suçların devamlılığının önünü açmaktadır. Bahsi

geçen suçu işleyen her suçlunun derhal tutuklanması gerekmektedir.

179 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/449990/istanbul_Cumhuriyet_Bassavciligi_ndan_ISiD_iddianamesi.html

74

Roma Statüsü’ne göre, Suriyeli silahlı çetelerin bu suçları işlediği

raporda ayrıntıları ile açıklanmıştır. Ancak bu suçluların uluslararası bir

ceza mahkemesinde yargılanması, hukuken imkânsıza yakındır.

Hali hazırda Suriye’de yaşayan ve savaş suçunu işlemeye devam

eden suçluların yakalanması, eylemlerinin sonlandırması, insanlığa karşı

Suriye’de işlenen bu sistematik saldırıların durdurulması için uluslararası

ceza mahkemesinin kurulmasından daha gerçekçi ve daha imkânlı

seçenek, bu suçluların egemen bir devlet olarak Suriye’de yargılanmalarını

sağlamaktır. Ancak bunun için emperyalist devletlerin bu çetelere sunmuş

olduğu tüm destekler son bulmalıdır. Suriye’de tekrar sağlanacak bir barış

ortamı, savaş suçu işlemiş Suriye vatandaşlarının Suriye’de

yargılanmasının önünü açacaktır.

Egemen ve bağımsız bir ülke olarak Suriye’nin suç işleyenleri adil bir

şekilde yargılaması koşullarına barış koşullarının oluşması ile eş zamanlı

kavuşulacaktır.

Türkiye’de, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere dönemin siyasi

iktidar, hem Anayasa ihlal ve ihmalleri, hem sınır güvenliğini

sağlayamamaları hem de Suriye Devleti’ne karşı silahlı örgütleri

desteklemeleri nedenleriyle insanlığa karşı suç işlemişlerdir; siyaseten

istifa etmeleri gerekmektedir. Türkiye halkı Ortadoğu'daki kirli savaşın

mimarlarından olan AKP iktidarından bir an önce kurtulmalıdır. Ancak bu

durum, suçların cezasız kalmasını engellemez.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından, yürütme erkinin

başı olması nedeniyle birinci dereceden sorumlu olması, bir ülke hakkında

düşmanca açıklamalarda bulunması ve savaş suçu işlemiş olanlara destek

sunması, kamu kaynaklarının suçu destekler ve sürdürülmesini sağlar

şekilde kullanılmasını sağlaması, suçu ve suçluyu övmesi, savaş

suçlularının ülke topraklarında barınmasını sağlaması ve tüm bunların

sonucu olarak ülkemizi başka bir ülke ile savaşın içine itmesi, savaş ve

insanlığa karşı suçların işlenmesine doğrudan azmettirici ve iştirakçi olarak

75

katıldığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı, fiillerinden dolayı ulusal ve

uluslararası hukuka göre, insanlığa karşı işlenmiş suçun parçasıdır.

Cumhurbaşkanı aynı zamanda bu eylem ve fiilleri nedeniyle görevini

kötüye kullanmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, T.C Anayasası'nın 148. ve

ilgili maddeleri gereği hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanı dönemleri

için, göreviyle ilgili suçlarından dolayı, Yüce Divan’da yargılanmalıdır.

Başbakan Bakanı Ahmet Davutoğlu için de, cumhurbaşkanı için

söylenenlerin çoğu geçerlidir. Aynı zamanda Davutoğlu, önceden Dışişleri

Bakanı ve bugün Başbakan olması nedeniyle Türkiye devletini temsilen

katıldığı resmi ve resmi olmayan tüm toplantılarda, tüm dünya kamuoyunu

aldatmaya çalışmak konusunda birinci dereceden sorumludur. Ülke içine

dönük olarak da aynı durum geçerlidir; Yüce Divan’da yargılanmalıdır.

İçişleri Bakanı Muammer Güler ve sonraki İçişleri Bakanları da

yetkileri kapsamında bahsi geçen suçların Türkiye içinde işlenmesinin

devamlılığını birinci dereceden sağlaması açısından suç işlemiş ve görevini

kötüye kullanmışlardır; Yüce Divan’da yargılanmalıdır.

Yargıyı ve idareyi altına imza atmış olduğu belgelerle kasıtlı ve

alenen yalan beyanla yönlendiren MİT yetkilileri ile özellikle, İstanbul,

Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Kilis, Ankara, Diyarbakır, Mardin

Emniyet Müdürleri görevlerinden alınmalı ve yargılanmalıdır.

Sorumluların yargılama taleplerinin hayata geçmesi, yargının

bağımsızlığının büyük oranda ortadan kalkması, meclisin sayısal ağırlığının

suçlanan kişilerin siyasi partisinde olması nedeniyle şimdilik oldukça zor

gözükmektedir. Ancak ifade edilmelidir ki; her gün artan ve doğruluğu

kanıtlanan bu iddiaların, artık toplumdan gizlenemez hale gelmesi,

suçlularda açık bir tedirginlik yaratmaktadır. İktidarlarını sağlama alma

gayretlerinin kaçınılmaz nedenlerinden biri de, işlenmiş olan bu ağır

suçların hiç bir zaman peşlerini bırakmayacağının onlar tarafından da

bilinmesidir.

76

Re'sen ya da yapılacak şikâyetleri dikkate alarak bu suçları

soruşturarak, giydiği cüppenin hakkını verecek cumhuriyet savcılarının ve

yargılayacak yargıçların bulunmadığı düşünülemez. Bu kapsamda

hukukçuları göreve davet ediyoruz.

İnsanlık tarihine kara leke olarak geçecek suçlardan ve ülkemizin de alet edildiği utançtan kurtulmak, aynı suçların işlenmesinin önünü açan tüm nedenleri ortadan kaldırmak ve şimdiye kadar işlenmiş suçların cezasını kesmek için, Suriye halkına sınırdan bomba geçiren değil, dostluk ve barışı getiren bir ülke olmak için tüm barışseverleri ve Türkiye halkını bu suçların takipçisi olmaya çağırıyoruz.

77