İversİ sosyal b lİmler enstİktİsat anabİlİ Şerİ … · önemi büyüme ve gelişme...

122
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI BEŞERİ SERMAYENİN İKTİSADİ GELİŞMEDEKİ ROLÜ VE ÖNEMİ: ADANA İLİNE İLİŞKİN BİR UYGULAMA Bilgehan GÖKÇEN YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA - 2006

Upload: others

Post on 06-Aug-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI

BEŞERİ SERMAYENİN İKTİSADİ GELİŞMEDEKİ ROLÜ

VE ÖNEMİ: ADANA İLİNE İLİŞKİN BİR UYGULAMA

Bilgehan GÖKÇEN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA - 2006

Page 2: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI

BEŞERİ SERMAYENİN İKTİSADİ GELİŞMEDEKİ ROLÜ VE

ÖNEMİ: ADANA İLİNE İLİŞKİN BİR UYGULAMA

Bilgehan GÖKÇEN

Danışman: Prof. Dr. Nejat ERK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ADANA - 2006

Page 3: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,

Bu çalışma, jürimiz tarafından İktisat Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ

olarak kabul edilmiştir.

Başkan : Prof. Dr. Nejat ERK

(Danışman) Üye : Prof. Dr. Mahir FİSUNOĞLU Üye : Prof. Dr. Altan ÇABUK ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.

....../...../…….

Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ

Enstitü Müdürü

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve

fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri

Kanunu'ndaki hükümlere tabidir.

Page 4: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

ii

ÖZET

BEŞERİ SERMAYENİN İKTİSADİ GELİŞMEDEKİ ROLÜ

VE

ÖNEMİ: ADANA İLİNE İLİŞKİN BİR UYGULAMA

Bilgehan GÖKÇEN

Yüksek Lisans Tezi, İktisat Anabilim Dalı

Danışman: Prof Dr. Nejat ERK

Ağustos 2006, 111 sayfa

21. yüzyıl ekonomilerinin analizinde, ülkelerin sosyo-ekonomik göstergeleri daha

fazla önem kazanmıştır. Sonuç olarak, son 25 yıla kadar hak ettiği ilgiyi göremeyen beşeri

sermaye daha fazla ilgi çekmeye başlamıştır. Böylece işgücü, sermaye, doğal kaynaklar ve

girişimci gibi klasik üretim faktörlerine ilave olarak, son yıllarda beşeri sermayenin artan

önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu

bağlamda, bu tezde beşeri sermaye ve rekabet arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığı

araştırılmıştır. Özellikle, Adana bölgesindeki imalat sanayinden seçilen firmaların beşeri

sermaye ölçümü olarak 14 soruyu içeren bir anket geliştirilmiş ve kullanılmıştır. Bağımlı

değişken tarafında, rekabet gücü göstergesi olarak firmaların vergi matrahları kullanılmıştır.

Firmalar, kar bildiren ve zarar bildiren firmalardan oluşan iki gruba ayrılmıştır. Böyle ikili bir

ayırıma, zarar bildiren firmalar için hiçbir vergi matrahı mümkün olmadığı için gerek

duyulmuştur. Sonuçta, beşeri sermaye göstergelerinin firmaların kar olasılıkları üzerindeki

etkisini değerlendirmek için bir Probit Modeli oluşturulmuş ve kullanılmıştır. Sonuçlar, bütün

beşeri sermaye göstergeleri içinden yalnızca toplam çalışma süresinin ve bayan işgücü

katılımının kar olasılıklarını önemli ölçüde arttırdığını açıklamaktadır. Ayrıca tekstil kukla

değişkeni, tekstil endüstrisindeki firmaların diğer firmalardan daha düşük kar olasılıklarına

sahip olduğunu belirtmektedir.

Anahtar Kelimeler:Beşeri Sermaye, Ekonomik Büyüme, Ekonomik Gelişme, Probit Modeli.

Page 5: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

iii

ABSTRACT

THE ROLE AND IMPORTANCE OF HUMAN CAPITAL IN THE ECONOMIC

DEVELOPMENT: AN APPLICATION FOR ADANA

Bilgehan GÖKÇEN

M.A. Thesis, Department of Economics

Supervisor: Professor Nejat ERK

August 2006 111 pages

In the analysis of the 21st century economies, the socio-economic indicators of

countries have gained more significance. As a result, human capital, which has not received

the attention it deserves until the last quarter century, has started to attract more attention.

Thus, the increasing importance of human capital, in addition to classical production factors,

such as labor, capital, natural resources, and entrepreneurship, in recent years has necessitated

reconsideration of growth and development policies. In this regard, whether a meaningful

relationship exists between human capital and competition is investigated in the following

thesis. Specifically, an inquiry which consists of 14 questions was developed and used as a

measure of human capital of selected firms in manufacturing in the Adana area. On the

dependent variable side, the tax bases of the firms were used as a proxy for competitiveness.

In particular, the firms were divided into two groups consisting of firms reporting profits and

firms reporting losses. Such a binary division was needed since no tax base was available for

the firms, reporting losses. Finally, a Probit Model was constructed and used to assess the

impact of human capital indicators on the firms' profit probabilities. The results reveal that of

all the human capital indicators only seniority and female participation increase the profit

probabilities significantly. Also, a textile dummy indicates that the firms in the textile industry

have lower profit probabilities than others.

Keywords: Human Capital, Economic Growth, Economic Development, Probit Model.

Page 6: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

iv

TEŞEKKÜR

Tez çalışmam süresince çalışmalarımda bana her türlü yardımı ve desteği sağlayan,

ilgisini esirgemeyen danışmanım Prof. Dr. Nejat ERK’ e, tez jürisinde yer alan ve tezimin

şekillenmesinde önemli katkıları bulunan Prof. Dr. Mahir FİSUNOĞLU’ na ve Prof. Dr. H.

Altan ÇABUK’ a sağlamış oldukları katkılardan dolayı sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı

sunarım.

Tez süresi boyunca gerek en değerleri fikirleri ve yardımlarıyla tezimin kitlendiği

noktalarda bana çıkış noktası sağlayan gerekse bu sıkıntılı süreçte her türlü manevi

desteklerini benden esirgemeyen Doç Dr. Seda ŞENGÜL’ e, Yrd. Doç. Dr. Kenan LOPCU’

ya, Yrd. Doç. Dr. Sanlı ATEŞ’ e ve arkadaşım Arş. Gör. Selim ÇAKMAKLI’ ya şükranlarımı

bir borç bilirim.

Sadece bu süreçte değil, hayatımın her aşamasında maddi ve manevi her türlü

desteklerini benden esirgemeyen, bugünlere gelmemde ki en büyük katkıyı sağlayan ve asla

haklarını ödeyemeyeceğim değerli aileme minnet ve şükranlarımı sunarım.

Page 7: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

v

İÇİNDEKİLER

ÖZET.................................................................................................................................ii

ABSTRACT......................................................................................................................iii

TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………..iv

TABLOLAR LİSTESİ....................................................................................................viii

ŞEKİLLER LİSTESİ.......................................................................................................ix

GİRİŞ.................................................................................................................................1

BÖLÜM I

BEŞERİ SERMAYE, KALKINMA VE REKABET GÜCÜ

1.1. Beşeri Sermaye Kavramı .............................................................................................4

1.1.1.Beşeri Sermayenin Tanımı..................................................................................4

1.1.2.Beşeri Sermayenin Ölçümü ................................................................................7

1.1.3.Literatür Taraması ............................................................................................ 12

1.1.4.Beşeri Sermaye Kavramının Gelişimi ve Büyüme Teorilerinde Beşeri Sermayeye

Bakış................................................................................................................ 19

1.1.4.1. Klasik Büyüme Teorisinde Beşeri Sermaye ........................................ 19

1.1.4.2. Marxist Büyüme Teorisinde Beşeri Sermaye ...................................... 22

1.1.4.3. Neo-klasik Büyüme Modeli ve Beşeri Sermaye ................................... 23

1.1.4.3.1.Schultz ve Beşeri Sermaye Teorisi(Schultz Modeli) .............. 26

1.1.4.3.2.Zvi Grilliches ........................................................................ 30

1.1.4.3.3.Mankiw-Romer-Weil(MRW) ............................................... 31

1.1.4.4. İçsel Büyüme Teorileri Kapsamında Beşeri Sermaye ......................... 32

1.1.4.4.1.Romer ................................................................................... 33

1.1.4.4.2.Lucas .................................................................................... 34

1.1.4.4.3.Jones ..................................................................................... 36

1.2. Kalkınma .................................................................................................................. 39

1.2.1.Kalkınma Kavramının Tanımı, İçeriği ve Gelişimi ........................................... 39

1.2.2.Kalkınma Kavramının Gelişimi ve Kalkınma Teorilerinin Ortaya Çıkış

Süreci............................................................................................................... 43

1.3.Rekabet Gücü ............................................................................................................ 46

1.3.1.Rekabet Gücü: Tanımı, Göstergeleri, Beşeri Sermaye ve Kalkınmayla İlişkisi .. 46

Page 8: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

vi

BÖLÜM II

TÜRKİYE’NİN KALKINMA SÜRECİNDE BEŞERİ SERMAYENİN YERİ

2.1.Türkiye’nin Kalkınma Sürecinde Eğitimin Önemi....................................................... 50

2.2.Türkiye Kalkınma Sürecinde Sağlık Sektörünün İncelenmesi...................................... 59

2.3.Göç Olgusunun Türkiye’nin Kalkınma Süreci Açısından İncelenmesi......................... 61

BÖLÜM III

ADANA İMALAT SANAYİ ÜZERİNE BİR UYGULAMA

3.1 Adana İmalat Sanayi Üzerine Bir Uygulama............................................................... 64

3.1.1.Araştırmanın Yöntemi........................................................................................ 65

3.1.1.1.Hipotez................................................................................................... 65

3.1.1.2.Tanımlar................................................................................................. 66

3.1.1.3. Veriler ve Toplanması .......................................................................... 66

3.1.1.4.Verilerin Çözümü ve Yorumlanması ...................................................... 67

3.1.2. Örneklemin Genel Nitelikleri ........................................................................... 67

3.1.3. Örneklemin Çapraz Tablolar Aracılığıyla Analizi ............................................. 73

3.1.3.1.Bireylerin ve Ebeveynlerinin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki ....... 73

3.1.3.1.1.Babaları ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki... 74

3.1.3.1.2.Anneleri ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki .. 75

3.1.3.2.Ebeveynlerin Meslekleri ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki

İlişki ..................................................................................................... 77

3.1.3.2.1.Babaların Mesleklerine Göre Bireylerin Öğrenim Durumları ... 77

3.1.3.2.2.Annelerin Mesleklerine Göre Bireylerin Öğrenim Durumları .. 78

3.1.3.3.Bireylerin Niteliklerine Göre Gelirlerinin Dağılımı ................................. 80

3.1.3.3.1.Deneyime Göre Gelir Dağılımı ............................................... 80

3.1.3.3.2.Öğrenim Düzeylerine Göre Gelir Dağılımı .............................. 81

3.2.Örneklemin Probit Aracılığı ile Analizi ....................................................................... 82

3.2.1.Veri Tabanları.................................................................................................... 83

3.2.2.Değişkenler ve Tanımları ................................................................................... 83

3.2.3.Metodoloji ve Ampirik Sonuçlar ........................................................................ 85

SONUÇ ..........................................................................................................................................90

KAYNAKÇA ................................................................................................................................92

Page 9: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

vii

EK .................................................................................................................................... 108

ÖZGEÇMİŞ ...............................................................................................................................111

Page 10: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

viii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1.1. Bölgelere Göre Eğitimin Ortalama Getirisi (yüzde) ............................................ 16

Tablo 1.2. Cinsiyet İtibariyle Eğitimin Getirisi (yüzde) ....................................................... 16

Tablo 2.1. Türkiye’deki Okur-Yazar Oranının Yıllara ve Cinsiyete Göre Artış Oranları ....... 54

Tablo 2.2. Türkiye’de 6 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun Eğitim Durumu(2000 yılı) ......... 55

Tablo 2.3. MEB Bütçesinin GSMH ve Konsolide Bütçeye Oranı(%).................................... 56

Tablo 2.4. Bütçe İçerisinde Eğitim Hizmetleri (Cari Fiyatlarla, Milyar TL) ......................... 57

Tablo 2.5. Sağlıkla İlgili Demografik Göstergeler ................................................................ 61

Tablo 3.1. Verilerin Yaş ve Cinsiyete Göre Dağılımı............................................................ 68

Tablo 3.2. Verilerin Toplam Çalışma Süresi ve Yaşa Göre Dağılımı..................................... 69

Tablo 3.3. Verilerin Toplam Çalışma Süresi ve Cinsiyete Göre Dağılımı.............................. 70

Tablo 3.4. Eğitim Durumuna Göre Cinsiyetlerin Dağılımı .................................................... 71

Tablo 3.5. Eğitim Durumuna Göre Yaş Dağılımı .................................................................. 72

Tablo 3.6. Babanın Eğitim Durumu*Kişinin Eğitim Durumu Çapraz Tablosu ...................... 74

Tablo 3.7. Annenin Eğitim Durumu*Kişinin Eğitim Durumu Çapraz Tablosu...................... 76

Tablo 3.8. Babanın Mesleği*Eğitim Durumu Çapraz Tablosu .............................................. 78

Tablo 3.9. Annenin Mesleği*Eğitim Durumu Çapraz Tablosu .............................................. 79

Tablo 3.10. Aylık Toplam Gelir*Toplam Çalışma Süresi Çapraz Tablosu ............................ 80

Tablo 3.11. Aylık Toplam Gelir*Eğitim Durumu Çapraz Tablosu ........................................ 82

Tablo3.12. Probit Modelinin Tahmin Edilen Katsayılarına İlişkin Hesaplanan Test

İstatistikleri ...................................................................................................... 88

Page 11: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

ix

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1.1. İnsani Kalkınma İndeksi ...................................................................................... 42

Şekil 1.2. Rekabet Gücü Göstergeleri .................................................................................. 48

Page 12: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

1

GİRİŞ

Bugünün dünyasında hazır olarak bulduğumuz pek çok bilgi, beceri, yetenek

aslında yüzlerce yıllık bir kültürel gelişimin ve birikimin ürünüdür. Birbirini izleyen

nesiller bir önceki dönemden gelen çeşitli bilgileri öğrendiler, kendilerine uygun

olanları kullandılar, uygun olmayanlara da uyum sağlamaya çalıştılar ve onlar da

öğrendiklerini kendilerinden sonra gelenlere aktardılar. Dünyanın insanla tanışmasından

beri süregelen bu durum, iletişimin ve teknolojinin akıl almaz bir hızla ilerlediği bilgi

çağına geçilmesiyle hızına yetişilemez bir sürece dönüştü.

İçinde bulunduğumuz bu çağ pek çok yazar ve araştırmacı tarafından bilgi çağı

olarak adlandırılmaktadır. Artık bu yüzyılda gelişebilmek ve büyüyebilmek için

teknolojiye başvurulması olmazsa olmazlardan olmuştur. Yani kalkınma ve büyümenin,

ticarette başarı sağlamanın ve daha adil bir gelir dağılımı elde etmenin temelinde bilim,

teknoloji ve ar-ge çalışmaları vardır. Tabi bu süreçte başarılı olabilmenin temel

koşullarından birisi de bu teknolojiyi kullanabilecek ve bu teknolojiye uyum

sağlayabilecek nitelikli insan gücüne yani beşeri sermayeye sahip olmaktır. Çünkü siz

ne kadar en son teknolojiye sahip olursanız olun bunu işleyebilecek nitelikli emek

olmadıktan sonra sahip olunan teknoloji de tek başına hiçbir anlam taşımaz.

Teknolojinin giderek bir savaşa dönüşmesi, bu savaşın temel taşı olan ve giderek

daha fazla eğitilmek zorunda kalan insan gücü kavramına daha fazla önem verilmesini

gerekli kılmıştır. Beşeri sermaye, kendinin bilgisini, yeteneklerini ve gücünü

arttırabilmesini sağlayan eğitim, sağlık vb. gibi beşeri sermaye yatırımlarına yatırım

yapan, yaptığı yatırımın karşılığını bekleyen, niteliksiz emekten farklılaşmış bir

kavramdır (Tepecik, 2000, s.4; Dinler,2002, s.418).

Özellikle 1950’ lerle birlikte daha çok önem kazanan ve literatürde de sık sık yer

verilmeye başlanan beşeri sermaye, bundan önceki süreçte hak ettiği ilgiyi yeterince

görememiştir. Bu süreçten itibaren, önce neo- klasik temellere dayanan modellerde,

daha sonra ise içsel büyüme teorisine dayanan modellerde kullanılarak hem büyüme

hem de kalkınma süreçleriyle ilişkilendirilmiştir. Beşeri sermayenin büyüme ve

kalkınmada oynadığı temel rol, azgelişmişlerle gelişmişler arasındaki farkın

Page 13: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

2

kapatılmasındaki fonksiyonu ve toplumun nicel ve nitel değerlerini etkilemesi olarak

belirtilebilir.

Beşeri sermayenin bu makro düzeydeki etkilerinin yanında, mikro düzeyde de

ülke içinde faaliyet gösteren firmaların ve endüstrilerin arasındaki rekabet gücünü

etkilemesi anlamında bir etkiye sahiptir. Özellikle küreselleşme, artan yatırım hacmi ve

hızla gelişen ve yayılan teknoloji sayesinde dünya ve ülke ölçeğinde giderek şiddetlenen

rekabet koşullarında, firmalar ve sanayiler küresel piyasada daha fazla pay sahibi olmak

için yoğun çaba göstermektedirler. Yaşanan bu küreselleşme süreci ile birlikte en üst

düzeyde gerçekleşmeye başlayan rekabet ve giderek karmaşıklaşan rekabet ortamının

bir sonucu olarak da rekabet avantajı sağlayabilme, rekabet avantajı yaratan kaynakların

ve faktörlerin neler olduğu ve bununda ötesinde rekabet üstü olabilmenin yolları,

işletmelerin ve ülkelerin temel gündemini oluşturmuştur.

İşte böyle yoğun bir mücadelenin yaşandığı bu ortamda beşeri sermaye ve

yatırımlarına önem verilmesi, verimliliğin ve yatırımların artmasına neden olacaktır. Bu

da büyümeye yardımcı olacak ve artan gelirler aracılığı ile daha iyi sosyal koşulların

oluşması sağlanacaktır. Bütün geliştirilen bu koşullar da kalkınmaya doğrudan etki

edecektir.

Bu çalışmada aslında beşeri sermayenin mikro boyutunun araştırılmasına

yönelik bir çalışmadır. Adana imalat sanayinde faaliyet gösteren firmaların sahip

oldukları beşeri sermaye ile rekabet edebilme güçleri arasındaki ilişki bulunmaya

çalışılmıştır.

Çalışmanın ilk bölümünde beşeri sermayenin teorik temellerinin yanı sıra,

gelişimi ve eleştirildiği noktalar sunulmuştur. Kökenleri Klasiklerde Adam Smith ve

Ricardo, Neo- klasik çağda Schutz, Grilliches, Mankiw-Romer-Weil ve İçsel Büyüme

Teorilerinde Romer, Lucas ve Jones’a kadar inen bir analiz yapılmıştır. Beşeri

sermayenin büyüme teorilerindeki yeri incelendikten sonra, kalkınma kavramından,

içeriğinden, gelişme sürecinden ve bu sürece katkı yapmış kişilerden bahsedilmiştir.

Bölümün sonunda ise rekabet gücü tanımı, göstergeleri ve beşeri sermaye ve

kalkınmayla ilişkisi bağlamında ele alınmıştır.

Page 14: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

3

İkinci bölümde ise beşeri sermayenin kalkınma sürecindeki yeri ve bu iki

kavramın da birlikte Türkiye’ deki önemi ve etkileri üzerinde durulmuştur. Ayrıca

Türkiye’ nin yaşadığı kalkınma sorunlarına da çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır.

Üçüncü bölümde ilk olarak beşeri sermaye ile ilgili bir literatür taraması

yapılmış, daha sonra ise uygulama çerçevesinde, Adana imalat sanayi için yapılan

anketlerden elde edilen veriler üzerinde çapraz tablolar aracılığı ile çeşitli analizler

yapılmıştır. Bundan sonra uygulama sürecinde elde edilen verilerle klasik regresyon

yapmak uygun olmayacağı için probit uygulamasına gidilmiş ve bölümün en sonunda

da bu uygulamadan elde edilen sonuçlar yorumlanmıştır.

Page 15: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

4

BİRİNCİ BÖLÜM

BEŞERİ SERMAYE, KALKINMA VE REKABET GÜCÜ

1.1. Beşeri Sermaye Kavramı

1.1.1. Beşeri Sermayenin Tanımı

Kalkınma ekonomisinde sermaye birikimi denildiğinde, genelde akla yalnızca

makineler, fabrikalar, binalar gibi fiziki sermayede ortaya çıkan gelişmeler gelmektedir.

Ancak ekonomiler, çalışanların sahip oldukları ve ekonomistlerin de insan sermayesi ya

da beşeri sermaye olarak adlandırdıkları diğer bir tür sermayeye de sahiptirler (Yıldırım

ve Kahraman, 2003, s.74).

Bir ülke ekonomisinin veya ülke ekonomisi içindeki işletmelerin gelişip,

büyüyebilmesi, uluslar arası piyasalarda söz sahibi olabilmesi, verimliliğini ve

karlılığını arttırabilmesi için salt fiziksel yatırım yeterli değildir. Makro ve mikro

ekonomik seviyelerde başarılı olabilmenin en önemli ve etkin nedenlerinden biri de

yapılacak işin kapsamının gerektirdiği nitelikte yetenek ve eğitime-öğrenime sahip

insan kaynaklarına sahip olmaktır. Başka bir deyişle, bir ülke ekonomisinin veya bir

işletmenin uzun vadede başarısı, sahip olunan insan gücü kaynaklarının nitelikleri ile

sınırlı ve orantılıdır. Fiziksel (makineler- tesisler), mali veya doğal kaynaklar ne denli

büyük olursa olsun nitelikli insan gücü (beşeri sermaye) olmadan, ne ülke ekonomisinin

ne de işletmelerin uzun vadede kalıcı bir başarıya ulaşması düşünülemez (Gürak, 2004).

Özellikle sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın elde edilebilmesi için etkin olarak

kullanılması gereken kaynaklardan (ekonomik kaynaklar:beşeri sermaye, fiziki sermaye

ve doğal kaynaklar vb.; sosyal kaynaklar: adil gelir dağılımının sağlanmasına yönelik

politika uygulanması vb. ve çevresel kaynaklar)(Haris, 2000) en önemlilerinden biri

olan beşeri sermaye, işgücünün verimliliğini arttırması ve bilgi teknolojilerinin üreticisi

ve kullanıcısı olması nedeniyle ekonomik kalkınmada da önemli bir yere sahiptir.

Günümüzde üretken bir sermaye olarak kabul edilen beşeri sermaye, klasik

Page 16: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

5

iktisatçılardan günümüze kadar birçok iktisatçı (Schultz, 1971 ve 1973; Becker,1974,

1976, 1985, 1986 ve 1990; Psacharopoulos,1995 ve 2002; Barro, 1993, 1994, 1998 ve

2001; Chiswick, 1962) tarafından incelenmiş ve kullanıldığı alana göre çeşitli şekillerde

ele alınmıştır (Yu, 2001, ss.1-28).Bu bağlamda da beşeri sermayeye ilişkin pek çok

tanımlama yapılmıştır.

Bu tanımlamalardan Jim Saxton’ a ait olan tanımlamada beşeri sermaye, bireylerin

işgücü piyasasındaki değerlerini arttırmak için kazandıkları beceri ve bilgi olarak

tanımlanmıştır (Saxton, 2000, s.30).Bartola tarafından yapılan tanımlamaya göre ise

beşeri sermaye, bireyin gelir üretebilme yeteneğinin bir değerlendirmesidir (Bartolo,

1999, s.56). Yumuşak ve Bilen’in OECD’ den alıntı yaparak aktardığı tanımda ise,

beşeri sermaye kavramı, iktisadi faaliyetlerle ilgili olarak bireylerde oluşan bilgi, beceri

ve diğer nitelikleri kapsamaktadır. Bu tanım geniş anlamda ele alındığında ise insanın

üretken olarak ortaya koyabileceği tüm nitelikleri içermektedir (Yumuşak ve Bilen,

2000, s.85). Bu çerçevede beşeri sermaye bir yandan bireylerin sahip olduğu bilgiyi

temsil ederken, diğer yandan bireylerin diğer bireylerden öğrenme ve değişen koşullara

uyum yeteneğinin bir göstergesi olmaktadır (Saygılı ve Cihan, 2006, s.19).

Burada belirtilen tanımlamalardan başka, literatürde beşeri sermayeye ilişkin pek

çok tanımlama yapılmasına rağmen genel olarak kabul edilmiş bir tanımlama mevcut

değildir. Ama genel bir ifadeyle beşeri sermayenin ekonomide ve ekonomik büyümede

rol oynayan temel faktörlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle 1960 ‘lardan bu yana beşeri sermayenin iktisadi büyümedeki yeri,

teknolojik gelişmelerle beraber ekonomi literatüründe önemli ölçüde yer almış ve beşeri

sermaye yatırımlarının kişisel ve toplumsal gelişmeye etkisi inceleme konusu

yapılmıştır (Colombo ve Grilli, 2005; Ortigueira, 2003; Asteriou ve Agiomirgianakis,

2001; Wolff, 2000; Kalemli-Özcan, Ryder ve Weil, 2000; Wong ve Yip, 1999; Oketch,

2002; Temple, 1999; Romer, 1989b). Son dönemlerde de beşeri sermayenin ekonomik

büyümedeki öneminin artmasında, ekonomik büyümedeki (mal ve hizmet

çıktılarındaki) artışı analiz etmek için yapılan çalışmaların sayısının artmasının büyük

bir etkisi olmuştur. Genellikle araştırmacılar çıktının büyüme tahminlerinde, modeldeki

geleneksel girdiler (fiziki sermaye, işgücü) tarafından açıklanamayan büyük bir artıkla

(residual) karşılaşmaktadırlar. Şöyle ki çıktıdaki değişim (bağımlı değişken) yalnızca

Page 17: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

6

açıklayıcı değişkenlerdeki ya da bağımsız değişkenlerdeki değişmeler tarafından

açıklanamamaktadır. Böyle bir büyüme muhasebesinde beşeri sermayeye başvurulması,

araştırmacıların ekonomik büyümeyi daha iyi açıklamalarına izin vermiştir ve

araştırmacılar sonunda beşeri sermayedeki artışın ekonomik büyüme üzerinde önemli

bir etkisinin olduğunu bulmuşlardır (Saxton, 2000, s.37; Grilliches, 1997, s.331).

Tabi ki beşeri sermayenin etkileri üzerine yapılan teorik ve uygulamalı

çalışmalar sadece verimlilik ve büyüme ile sınırlı değildir. Beşeri sermayenin diğer

etkilerinden bazıları şunlardır: Beşeri sermaye işgücünün değişen koşullara uyumunu

kolaylaştırmakta ve özellikle kadınların işgücüne katılımını arttırarak işgücü

potansiyelinin etkin kullanılmasını sağlamaktadır. Nitelikli insan gücü (beşeri sermaye)

farklı talep yapısı nedeniyle dış ticaret ve üretim yapısının bileşimini etkilemektedir.

Beşeri sermaye, istihdam ve gelirin (ücretin) artmasına neden olarak işsizliğin ve

yoksulluğun azalmasına, gelir dağılımının iyileşmesine etki edecektir. Eğitim,

demokratikleşme, katılımcılık, insan hakları ve sosyal uyum gibi toplumsal değerlerin

yerleşmesinde ve çevrenin korunması ve geliştirilmesinde büyük önem taşımaktadır

(Saygılı ve Cihan, 2006, s.25 ).

Bu kadar önemli olan ve etkilerinin de bir bu kadar önemli olduğu beşeri

sermayenin daha etkin bir yapıya sahip olabilmesi ve kendisini oluşturan bilgi, beceri ve

diğer nitelikleri kazanmasına yönelik olarak yapılan faaliyetlere beşeri sermaye

yatırımları denilmektedir.

Her toplumsal formasyon kendi geleceğini garantiye almak için çeşitli yatırımlar

yapmak zorundadır. İnsan yatırımı ise bu yatırımların en ciddi olanıdır ve diğerlerine

göre daha uzun vadede ürün verecek olan yatırımlardır. Ayrıca Schultz’a göre bu

yatırımlar, insanın niteliğinin iyileşmesine ve verimliliğinin artmasına sebep olmaktadır.

Dolayısıyla da fert başına reel gelir artışının önemli bir kısmı insana yapılan yatırımdan

kaynaklanmaktadır (Koçancı,2002; Tunç,1993,s.7).

Schutz, beşeri sermaye yatırımlarını, kaynağı ne olursa olsun bir halkın sahip

olduğu faydalı yeteneklerin toplamı olarak ifade etmiştir (Schutz, 1968, s.277) ve insana

yapılan yatırımları eğitim, yüksek eğitim, işbaşında eğitim (on- the- job training ), göç,

sağlık ve iktisadi bilgi olarak sıralamıştır. Ama Ona göre bu yatırımlar gelirin kişisel

Page 18: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

7

dağılımı, uluslar arası ticaret, becerikli kişilerin uluslar arası hareketliliği, eğitim

hizmetlerinde kaynak dağılımı, ayrımcılığın okul performansındaki motivasyona olan

etkileri, üretim fonksiyonu altında eğitilmiş işgücü ve aile planlamasına kadar

genişletilebilir (Schultz, 1971, s.8).

Bu durumda “Beşeri Sermaye”, işgücünün verimliliğini arttıracak eğitim düzeyi,

yetenek, sağlık, beslenme gibi faktörlerin tesiri altında kalır. Daha iyi eğitilen, beslenen,

sağlıklı ve yetenekli işgücünün daha verimli ve kapsamı geniş bir beşeri sermaye

yaratacağı açıktır (Dülgeroğlu,1997,s.89).

1.1.2. Beşeri Sermayenin Ölçümü

Ülkelerin sahip oldukları beşeri sermaye stoklarının karşılaştırılması ve beşeri

sermayenin başta ekonomik büyüme olmak üzere diğer makro değişkenler üzerindeki

etkisinin araştırılabilmesi için beşeri sermayenin ölçülebilir göstergelerle ifade edilmesi

gerekmektedir (Dura, Atik ve Türker, 2004, s.14).

Bununla birlikte beşeri sermayenin ölçülebilirliği konusu yeni değildir. Geçen

yüzyılda Karl Marx ve 20. yüzyılın ortalarında da Joan Robinson ve Luigi Passinetti’ yi

içeren Cambridge iktisatçıları bu konuyla ilgilenmişlerdir. Mulligian ve Sala-i Martin’in

çalışmaları da beşeri sermaye literatürüne, konuyu çok fazla özelleştirmeden bir dönüş

yapılmasını sağlamıştır (Wachtel, 1997, ss. 193 -196).

Bu bağlamda en çok kullanılan beşeri sermaye göstergelerinin başında eğitim,

sağlık ve göçle ilgili göstergeler gelmektedir. Belirtilen bu beşeri sermaye göstergeleri

içinde ise eğitim özel bir önem taşımaktadır. Bunun temel nedeni beşeri sermayeyi

oluşturan diğer bileşenleri ölçmedeki zorluktur. Ayrıca eğitime yapılan yatırımlar ve

harcamalar vasıtasıyla oluşan işgücü, bir ülkenin beşeri sermaye stokunun ölçümü için

kullanılabilecek en gerçekçi göstergelerin başında gelmektedir.

Yukarıda sayılan bu temel beşeri sermaye göstergelerinden eğitimi

çalışmalarında kullanan bilim adamlarının başında Mankiw-Romer-Weil, Ağır-Kar, O’

Page 19: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

8

Neill ve Wolff-Gittleman gelmektedir. Mankiw-Romer-Weil çalışmalarında beşeri

sermaye ölçüsü olarak orta öğretime kayıt yaptırmış 15-19 yaş arası nüfusun aktif

nüfusa oranını kullanırken (Mankiw, Romer and Weil, 1992), Ağır-Kar ise eğitim ve

sağlık harcamalarının GSMH içindeki yerini kullanmışlardır (Ağır ve Kar, 2003). O’

Neill ise okullaşma kayıtlarını kullanarak yaptığı eğitim-büyüme ilişkisini inceleyen

yatay-kesit çalışmasında az gelişmiş ülkelerin, sayısal manada okullaşma ve eğitim

alanında, diğer gelişmiş devletlerle olan açığını son zamanlarda giderek kapattığını

tespit etmiştir. Ancak söz konusu ülkelerin hala eğitimden elde ettikleri faydalar

(bilinçli, düşük suç oranı ve siyasi istikrara sahip toplum vb.) açısından gelişmiş

ülkelerin çok gerisinde olduğu gerçeğini de vurgulamıştır (O’Neill,1995). Wolff ve

Gittleman ise hem okula kayıt yaptırma (enrollment) hem de okula gitme (attainment)

temelinde, ilkokul, ortaokul ve üniversite olmak üzere üç eğitim seviyesinin yakınsama

sürecindeki göreceli rollerini veya etkilerini açıklamaya çalışmışlardır (Wollf ve

Gittlman, 1993).

Bu yazarlardan farklı olarak Tuna ve Yumuşak ise beşeri sermayeyi kalkınma

indeksiyle ölçmüşlerdir (Tuna ve Yumuşak, 2002). Beşeri Kalkınma İndeksi uzun ve

sağlıklı bir yaşam, bilgi ve eğitim ile ekonomik olanaklar olmak üzere üç boyuttan

oluşmaktadır. Beşeri Kalkınma İndeksinin birinci boyutu olan uzun ve sağlıklı yaşam,

ortalama yaşam beklentisi ile ölçülmektedir. Bireylerin sağlık ve beslenmeyle ilgili

hizmetler konusunda iyi durumda oldukları ülkelerde, ortalama yaşam süresi diğer

ülkelere göre yüksek olmaktadır. Beşeri Kalkınma İndeksinin ikinci boyutunu oluşturan

bilgi ve eğitim ise okur- yazarlık oranı ve okullaşma oranı ile ölçülmektedir. İyi bir

yaşam sürdürebilmek için gerekli kaynaklara sahip olabilmek, beşeri kalkınmanın

üçüncü boyutunu oluşturmaktadır. Bu boyut beşeri kalkınma indeksinde ortalama gelir

ile ölçülmektedir (Dura, Atik ve Türker, 2004, ss.14-15).

Beşeri sermaye ile ilgili çalışmaların asıl kaynağını eğitim oluşturmakla birlikte,

toplumun sağlık düzeyi de beşeri sermayeyi besleyen ve gelişmesine önemli katkıda

bulunan diğer bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir toplumun sağlık düzeyi ile

ekonomik gelişmişliği arasında yakın ve karşılıklı bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır.

Ekonomik gelişmesini belli bir düzeye getirebilmiş toplumlarda sağlık için ayrılan

kaynaklar arttığı gibi, bireylerin sağlık bilinci de yükselmektedir. Bununla birlikte

Page 20: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

9

sağlık düzeyinin gelişimi de ekonomik gelişimi hızlandırmaktadır (Mazgit,2002, s.

405).

Bu göstergeyi çalışmalarında kullananlar arasında Taban (2004), Kalemli-

Ryder-Weil (2000), Bloom-Canning-Sevilla (2004) ve Grossman (1999)’i gösterebiliriz.

Taban ‘ın hazırladığı bildiride Türkiye’de sağlık ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki,

1980-2000 dönemine ait yıllık veriler kullanılarak nedensellik testi ile incelenmiştir.

Sağlık göstergeleri olarak toplam sağlık harcamaları ile doğuşta yaşam beklentisi

verilerinin kullanıldığı çalışmada, doğuşta yaşam beklentisi ile ekonomik büyüme

arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi görülürken, sağlık harcamaları ile ekonomik

büyüme arasında ise herhangi bir nedensellik ilişkisine rastlanmamıştır. Toplam sağlık

harcamaları ile ekonomik büyüme arasında herhangi bir nedenselliğe rastlanılmaması,

bu alana yapılan harcamaların yetersiz ve verimsiz olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla bu harcamaların daha etkin ve verimli alanlarda kullanılması için bu konuda

acil reformlara gereksinim bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır (Taban, 2004).

Kalemli-Ryder-Weil‘ e göre ise, toplumların sağlık durumlarının gelişmiş

olmasının önemli bir sonucu, ortalama hayatın uzunluğudur. Buna göre azgelişmiş

toplumlardaki ortalama ömür gelişmiş toplumlara kıyasla daha kısadır. Sözkonusu bu

olgu beşeri sermaye stokunu önemli ölçüde etkilemektedir. Bu etkileşimin önemli bir

göstergesi, ortalama ömrün uzamasıyla, insanların çalışma sürelerinde ortaya çıkan

ilave süredir. Çünkü ömür uzadıkça insanların aktif olarak üretimde bulunma imkanları

da artmaktadır. Böyle bir olayın beşeri sermaye stokuna etkisi şu manada ortaya

çıkmaktadır: Aktif olarak çalışan her bir insanın beşeri sermaye bağlamında belli bir

yatırıma tabi olduğu kabul edilirse, bu yatırımdan yararlanma süresinin uzaması

yatırımın verimliliğini arttıracaktır. Bu da ömrün uzamasına bağlı olarak çalışma

döneminin uzamasıyla gerçekleştirilecektir (Kalemli-Ryder-Weil, 2000).

Grossman ise ilk defa sağlık sermayesinin tek iktisadi sermaye biçimi olduğunu

iddia etmiştir. Çünkü ona göre sağlık sermayesi ve beşeri sermaye birbirinden farklı

özellikler taşıyan iki ayrı değerdir. Bu farklılığın en önemli yanı ise, beşeri sermayenin

sadece kişilerin piyasalardaki üretkenliğini etkilemesi iken, sağlık sermayesinin kişinin

mal ve para edinme zamanının miktarını da belirlemesidir (Grossman, 1999).

Page 21: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

10

Sağlık konusunda oldukça önemli çalışmalar yapan Bloom, Canning ve Sevilla,

bu çalışmalarında da toplumun sağlık düzeyindeki yetersizliklerin etkilerinin en az

makro düzeyde görüldüğü gibi, mikro düzeyde de yoğun bir şekilde yaşandığını iddia

etmişler ve sağlık harcamalarının toplum üzerindeki etkilerini eğitim harcamalarıyla

birlikte değerlendirmişlerdir. Onlara göre ömrün kısalığı, kişilerin aktif olarak

çalışabilme sürelerini düşürerek bir yandan emek arzını daraltırken öte yandan eğitimin

toplam verimliliğini büyük ölçüde düşürmektedir. Böylelikle eğitime yapılan yatırımın

sosyal ve kişisel getirisi azaldığı için cazibesi kalmamakta, bu da beşeri sermaye

birikimini azaltmakta ve buna bağlı olarak genel manada kişilerin verimliliği

zayıflamaktadır. Öte yandan ortalama ömrün uzaması, hem eğitimin maliyeti-getirisi

ilişkisini pozitif yönde etkilemekte, hemde ülkelerin çalışabilir işgücü miktarını

arttırmaktadır (Bloom, Caning ve Sevilla, 2004).

Beşeri sermaye birikiminde, eğitimin ve toplumun sağlık düzeyinin yanında,

genç ve dinamik bir nüfus yapısı ile beşeri sermaye göçü de önemli bir role sahiptir.

Sağlıklı bir toplum yapısı, hem eğitimin verimliliğini arttırma açısından, hem de beşeri

sermayeden daha uzun süre yararlanabilme yönünden önemli katkı sağlamaktadır. Genç

ve dinamik bir nüfus yapısı ise, beşeri sermaye için diğer önemli bir kaynaktır. Çünkü

ülke nüfusunun ağırlıklı olarak gençlerden oluşması, eğitim verilebilecek ve

çalışabilecek kişi sayısının çokluğu anlamına gelmektedir. Bu da ilgili ülkenin beşeri

sermaye stoğuna önemli katkı yapmaktadır. Başka ülkelerden kişilerin çalışmak ve

eğitim almak amacıyla gelmesi veya bizim ülkemizden başka ülkelere gitmesi, beşeri

sermayenin göçünde çok etkili olan sebeplerin başında gelmektedir. Bunun yanında, iş

bulma imkanlarının çokluğu, ücretlerin yüksekliği, iş ortamının uygunluğu ve okuma

fırsatlarının bolluğu beşeri sermayenin göçünde etkili olan diğer sebepler arasında

gösterilebilir. Hatta azgelişmiş ülkelerdeki politik baskıların yoğunluğu, bu ülkelerden

gelişmiş ülkelere olan beyin göçünde oldukça önemli bir paya sahiptir (Eakın, Lovely

ve Tosun, 2000, s.20).

Özellikle gelişmiş ülkelerin sıkça başvurdukları önemli bir kaynak olan ve

mevcut beşeri sermayenin nispeten getirisinin az olduğu ülkelerden, daha yüksek

getirisi olan ülkelere çekilmesi olarak tanımlanan beyin göçünü (Karagül, 2002, s.76)

çalışmalarında kullanan önemli araştırmacılar arasında Becker-Ichino-Peri (2001), Ben-

Gad (2003), Tansel ve Güngör (2004) ve Wong ve Yip (1999) gelmektedir. Becker-

Page 22: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

11

Ichino-Peri çalışmalarında, 1990’lı yılların İtalya’sında toplam göç edenlerin oranının

sabit kalmasına rağmen, göç yoluyla artan oranda bir beşeri sermaye kaybı yaşandığını

belirtmişlerdir. Bunu da ülkeden ayrılan eğitimli kişilerin sayısının göç eden toplam kişi

saysına göre artış göstermesine bağlamaktadırlar. Bunun sonucu olarak da, 1990’ların

ortalarından itibaren göç edenlerin ortalama beşeri sermayeleri İtalya’ da yaşamayı

tercih eden insanların ortalama beşeri sermayelerinden daha büyük olmaktadır.

Şimdilerde ise İtalya’da bir kolejde okuyup mezun olanların %3 ile %5’i arasında bir

oranı yurdışına gitmeyi tercih etmektedir (Becker-Ichino-Peri, 2001).

Ben-Gad ‘ın çalışmasında ise Amerika’daki göç sorunundan bahsedilmiştir. Bu

çalışmaya göre Amerika’da sıkı göç politikaları uygulanmasına rağmen göçle ilgili

olarak duyulan temel endişe, ülkelerine son zamanlarda gelen düşük eğitim ve beceri

düzeyine sahip göçmenlerin sayısındaki artıştır. Bu endişelerin sonucu olarak da eğitim

ve beceri seviyesi düşük olan bu göçmenlerin Amerikan ekonomisini ve yerli Amerikan

halkının ekonomik refahını olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir (Ben-Gad,

2003).

Tansel ve Güngör’ ün çalışmalarında ise Türkiye’ den yurt dışına gerçekleşen

beyin göçü üzerinde durulmuştur. Çalışma 2002 senesinin ilk yarısında gerçekleştirilen

bir anket uygulamasının sonuçlarına dayanmaktadır. Anketin hedef kitlesi, yurtdışında

öğrenimlerini sürdüren lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile üniversite

eğitimli işgücü olarak belirlenmiştir. Anketlerden elde edilen verilerle, çalışan

profesyonellerin ve öğrecilerin Türkiye‘ ye geri dönme olasılıkları ve nedenleri

hakkında kestirimler yapılmıştır. Genellikle yutdışında kazanılan yüksek maaşlar, beyin

göçünün en önemli nedenlerinden biri olarak görülmesine rağmen, bu çalışmada

beklenenin aksine yurt dışında çalışanların Türkiye’ ye geri dönmeme kararında yurt

dışındaki yüksek gelirler istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Ayrıca yurt dışında

çalışanların Türkiye’ye dönmeme kararındaki en önemli itici nedenlerden biri ise

Türkiye’deki ekonomik ve siyasi istikrarsızlık olmuştur (Tansel ve Güngör, 2004).

Göç konusuyla ilgili son olarak ele alacağımız çalışma ise Wong ve Yip (1999)’

e aittir. Bu çalışmada beyin göçünün, büyüme, eğitim ve gelir dağılımı üzerindeki

etkilerine bakılmıştır. Çalışmada beyin göçünün ekonomik büyümeye zarar verdiği

gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca eğer başlangıç seviyesindeki beşeri sermaye birikimi

Page 23: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

12

göreceli olarak düşükse, bu durum göç etmeyenlerin gelirlerini ve faydalarını olumsuz

yönde etkileyebilecektir. Ama hükümet bu beyin göçünün zarar verici büyüme etkilerini

azaltabilmek için, eğitime daha fazla yatırım yapmayı tercih edebilir (Wong ve Yip,

1999).

Görüldüğü gibi aslında beşeri sermayeyi ölçmek için kullanılan göstergeler çok

çeşitli olmasına rağmen, kullanılan bu göstergeler karşılaştırıldığında temel olarak

beşeri sermayenin eğitim düzeyi, sağlık şartları ve hayat standardını temsil eden

göstergelerle (verimlilik büyümesi: istihdam oranı, işsizlik oranı vb. ve ekonomik

büyüme: yatırımlar (fiziki ve beşeri) ve tasarruf) (Rosen,2003) ölçüldüğü ortaya

çıkmaktadır. Bu göstergelerin ölçüm için kullanılmasının temel nedeni ise, toplumların

kalkınmasında önemli bir unsur olan insan unsurunun iyi bir eğitim düzeyine, sağlıklı

bir yaşama ve yüksek bir hayat standardına sahip olması gerektiği düşüncesidir (Dura,

Atik ve Türker, 2004,s.15).

1.1.3. Literatür Taraması

Bu bölümde ise 1960’lı yıllardan günümüze doğru uzanan bu önemli süreçte,

beşeri sermayenin teoride güçlü bir yer kazanmasına neden olan araştırmacıların

görüşlerine yer verilmiştir.

Beşeri sermayenin büyüme ve gelişme literatüründe önemli bir yere gelmesinde,

özellikle 1960 ve 1990 arası dönemin büyük bir katkısı olmuştur. Bu döneme kadar

gerek büyüme gerekse gelişme teorilerinde hak ettiği yeri bulamayan beşeri sermaye,

neo-klasik iktisada dayanan beşeri sermaye yaklaşımlarıyla birlikte önem kazanmaya

başlamış ve içsel büyüme teorileriyle de neo-klasik temele dayanan modellerin

eksiklikleri tamamlanarak beşeri sermayenin literatürdeki yerinin bir kere daha

sağlamlaşmasına yardımcı olunmuştur.

Bu dönemde literatüre katkı yapan önemli iktisatçıların başında Barro

gelmektedir. Yazar Barro “Human Capital and Growth in Cross-Country Regressions”

(Yatay Kesit Regresyonda Beşeri Sermaye ve Ekonomik Büyüme) adlı makalesinde

Page 24: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

13

insan kaynağının ekonomik büyümeye etkisi üzerine çok önemli bilgiler vermektedir.

Bunu yaparken de 100 ülkeye ait 1960-1995 dönemi verilerini kullanmıştır. Bu

çalışmadan elde ettiği sonuçta erkeklerin ortaokul ve lise seviyesinde okula gitme

yıllarıyla büyüme arasında pozitif bir ilişki bulunurken, bayanlar için bu eğitim

seviyelerinde okula gitme yılı ile büyüme arasında önemli bir etki bulunmamıştır. Yine

aynı çalışmada eğitimin kalitesini ölçmek için uluslar arası karşılaştırılabilir sınavların

sonuçları kullanılmıştır. Ulaşılan sonuçta bilim testlerine ait skorlar büyümeyle pozitif

ilişkili, okuma üzerine testlerin skorları ise büyümeyle ilişkisiz bulunmuştur (Baro,

1998).

1993 yılında Barro ve Lee, 1960-1985 yıllarını kapsayan 129 ülkeye ve 25 yaş

ve üzeri nüfusa ait tamamlanmış okul yılı verilerini kullanarak, eğitimin büyümeye

katkısını tahmin etmişlerdir. Sonuçta, ilkokul seviyesinde, hem erkek hem de bayanların

toplam okula gitme yılları ile büyüme arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunurken,

ortaokul ve yüksek eğitimde bayanların büyümeye katkısı pozitif ve anlamlı iken

erkeklerin ise anlamsız çıkmıştır (Barro ve Lee, 1993).

2001 yılında güncelleştirilen çalışmada, 1960-1985 dönemi için 129 ülkeye ait

veriler 1960-2000 dönemini ve 142 ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Burada

hem 15 hem de 25 yaş üzeri nüfusun eğitime katılma oranları gösterge olarak

kullanılmış ve eğitimin ekonomik büyümeye katkısı hem genel eğitim seviyeleri hem de

özel eğitim seviyeleri için araştırılmıştır. Bulunan sonuçlar bundan önce 1993 yılında

bulunan sonuçlara paralel olmuştur (Barro-Lee, 2001).

Mulligian ve Salai-Martin toplam beşeri sermayeyi ölçmek için hazırladıkları

makalelerinde 1940-1990 dönemi için ABD’ye ait verileri kullanarak, beşeri sermaye

ölçümüne yönelik farklı indeksler oluşturmuşlar ve oluşturdukları bu indekslerin her

birinin sonucunun birbirinden farklı olduğunu görmüşlerdir. Bu araştırmanın sonucunda

da ortalama okul yılı göstergesinin, mevcut büyüme teorilerine ilişkin yapılan ampirik

çalışmalarda yanıltıcı olacağını iddia etmişlerdir (Mulligian, ve Sala-i Martin, 2000).

Nelson ve Phelps, bir ülkenin çok fazla beşeri sermayeye sahip olması

durumunda, bu ülkenin başka bir yerde yapılan icatları, kolayca adapte etmeye meyilli

olduğunu ifade etmişlerdir. Buradan şu sonuç çıkar; taklitçinin ülkesindeki beşeri

Page 25: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

14

sermayenin fazlalığı teknoloji lideri ülkelerin teknolojilerinin daha kolay adapte

edilmesini sağlar. Bu da taklitçinin ülkesinin daha hızlı bir büyüme oranına sahip

olmasına neden olur (Nelson ve Phelps, 1966).

Becker, Murphy, Tamura büyük orandaki beşeri sermaye stokunun, ücretleri

arttıracağını, fakat bununda çocuk yetiştirmenin maliyetini yükselteceği kanaatini

taşımışlardır. Çocuk yetiştirmenin maliyetinin, mal ve yeni beşeri sermaye üretmek

kadar getirisinin artmayacağı ifade edilmiştir. Büyük miktardaki beşeri sermaye, aileleri

düşük oranda doğurgan olmaya teşvik ettiği gibi çocuk başına yapılan beşeri sermaye

yatırımlarının da artmasına neden olur ve büyük orandaki beşeri sermaye stoku yüksek

oranda ekonomik büyümeye neden olur (Becker, Murphy ve Tamura, 1990).

Lucas’a göre ise büyümenin ana motoru beşeri sermaye birikimidir (bilgi) ve

ülkeler arası yaşam standardı farklılıklarının temel sebebi de beşeri sermayedeki

farklılıklardır (Lucas, 1993).

Ayrıca Lucas geliştirdiği üç modelde;

• Fiziki sermaye ve teknolojinin önemini vurgulayan model,

• Eğitim aracılığıyla beşeri sermayenin önemini vurgulayan model,

• Yaparak öğrenme kanalıyla beşeri sermayenin önemini vurgulayan model,

içsel büyümenin başka kaynakları olmadığını vurgulamıştır (Lucas, 1988).

Romer 1990 yılında Rivera-Batiz ile yaptığı “Economic Integration and

Endogenous Growth”(Ekonomik Entegrasyon ve İçsel Büyüme) adlı çalışmada ve tek

başına yaptığı “Endogenous Technological Change”(İçsel Teknolojik Değişim) adlı

çalışmada, teknolojik gelişme ile oluşturulan yeni fikirlerin ve ürünlerin üretilmesinde

son derece önemli olan araştırma sektörü için temel girdinin beşeri sermaye olduğunu

belirtmişlerdir. Bunun anlamı şudur; yüksek beşeri sermaye stokuna sahip ülkeler daha

çok büyümeye eğilimlidir. Ayrıca teknolojik değişimle ilgili yapılan çoklu ülke

modellerinde yeni düşüncelerin ve bilgilerin ülkeler arası yayılma hızları da son derece

önemlidir (Rivera-Batiz ve Romer, 1990; Romer, 1990, ss. 71-102).

Page 26: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

15

1989 yılına ait “Human Capital and Growth: Theory and Evidence” adlı

çalışmasıyla, Romer içsel büyüme teorisinde beşeri sermayenin önemine ilişkin bir

vurgu yapmıştır ve çalışma iki önemli soruya dikkat çekmiştir:

• Eğitim ve tecrübe gibi ya da bilgi ve bilim gibi görünmez varlıklar arasındaki

fark nedir?

• Bilim ve bilgi gerçekten üretimi nasıl etkiler?

Bu çalışmadan elde edilen sonuçlardan biri, okur-yazarlık gibi başlangıç

seviyesine ait bir değişkenin büyümeyle ilişkisinin anlamlı ve önemli bulunmasıdır.

Makalenin temel ampirik sonucu ise, büyümenin yatırım veya diğer değişkenler

üzerindeki etkisini ölçmeye çalışan yatay kesit bir regresyonda okur-yazarlık oranının

ek bir açıklama gücüne sahip olmadığıdır. Ama modelle uyumlu olarak başlangıç

seviyesi okur-yazarlık oranı, yatırım oranlarını ve dolaylı olarak büyüme oranlarını

tahmin etmeye yardımcı olmaktadır (Romer, 1989b).

Özellikle uzmanlaşma, artan getiriler gibi farklı uzmanlaşma alanlarına yönelen

Romer, “Growth Based on Increasing Returns Due to Specialization” (Uzmanlaşmadan

Kaynaklanan Artan Getirilere Dayanan Büyüme) adlı çalışmasında uzmanlaşmadan

kaynaklanan artan getirileri modellemeyi denemiştir (Romer, 1987).

En önemli beşeri sermaye yatırımlarından biri olarak kabul ettiğimiz eğitimin

getirileriyle ilgili 1950’li yıllardan beri çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda sık sık

çalışma yapan ve çalışmaları sürekli güncelleyen isimlerden biri de Psacharopoulos’dur.

Psacharopoulos 1995 yılındaki çalışmasında (The Profitability of Invesment in

Education: Concepts and Methods), ilköğretimin, orta öğretim kendisinden sonra

gelmek üzere, en fazla faydalı eğitim yatırımı olduğunu söylemiştir. Orta öğretimin

faydasının düşmesinin nedeni, ilköğretimin başka öğretimle karşılaştırılınca maliyetinin

düşük olması ve ilköğretim mezunu ile hiç okula gitmemiş kimse arasında üretkenlik

bakımından muazzam bir farkın bulunmasıdır. İlköğretim mezunlarının üretkenliği

yalnızca onların kazançlarıyla bulunmaz, bunun yanında erken fiziki üretim, eğitim

üretimi olarak da hesaplanır (Psacharopoulos,1995).

Page 27: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

16

Tablo 1.1. Bölgelere Göre Eğitimin Ortalama Getirisi (Yüzde)

Kamu Kamu Kamu Özel Özel Özel BÖLGE P S H P S H Asya 16,2 11,1 11,0 20,0 45,8 18,2 Avrupa/Ortadoğu/Kuzey Afrika*

15,6 9,7 9,9 13,8 13,6 18,8

Latin Amerika/Karabyan

17,4 12,9 12,3 26,6 17,0 19,5

OECD 8,5 9,4 8,5 13,4 11,3 11,6 Alt Sahra Afrikası 25,4 18,4 11,3 37,6 24,6 27,8 Dünya 18,9 13,1 10,8 26,6 17,0 19,0 Kaynak: Psacharopoulos tarafından “Return to Invesment in Education A Further Update” adlı makalesinde ülkelerin bulunabilen en son verilerine dayanarak 2001 yılında oluşturulmuştur (s13). * OECD’ye üye olmayan ülkeler P: primary (ilkokul) S: secondary (ortaokul) H: higher (yüksek eğitim)

Ayrıca Psacharopoulos kadınlar için yapılan eğitim harcamalarının erkeklerden

daha fazla bir getiriye sahip olduğunu belirtmiş ve bunu da daha fazla eğitim görmüş

kadının, yüksek bir iş gücüne katılma oranı olmasına bağlamıştır.

Tablo 1.2. Cinsiyet İtibariyle Eğitimin Getirisi (Yüzde)

Eğitim düzeyi Erkek Kadın İlk 20,1 12,8

Orta 13,9 18,4

Yüksek 11,0 10,8

Genel 8,7 9,8 Kaynak: Psacharopoulos,G. Ve H.A. Patrinos (2002) ”Returns to Invesment in Education A Further Update”,s15.

Bu geniş beşeri literatürde önem kazanan diğer konuların başında beşeri sermaye

yakınsaması ve beşeri sermayeye bağlı gelir yakınsaması konusu gelmektedir. Örneğin

Tamura 1991 yılında yazdığı makalesinde, beşeri sermayeye yapılan yatırımların

dışsallığı sayesinde, düşük beşeri sermayeye sahip bireylerin, yüksek beşeri sermayeye

sahip bireylere göre daha hızlı gelişebileceklerini söylemektedir (Tamura ,1991).

Yakınsama konusunda çalışma yapan diğer önemli araştırmacıların başında,

O’Neill ve Goetz & Hu gelmektedir. O’Neill 1995 yılında yazdığı “Eğitim ve Gelir

Page 28: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

17

Büyümesi” adlı makalesinde hangi seviyeye kadar hangi beşeri sermaye yakınsama

modelinin, ülkeler arasındaki gelir eşitsizliklerini açıkladığını bulmaya çalışmıştır.

Bunu yaparken de geliri üç parçaya ayırmıştır:

• Bir parça eğitim düzeyine bağlıdır.

• Bir parça eğitimin getirisini yansıtmaktadır.

• Bir parça da artık terimdir.

Daha sonra da bunların her birinin gelir dağılımındaki eşitsizliklere katkısı

hesaplanmaya çalışılmıştır. Gelişmiş ülkeler arasında, eğitim düzeylerindeki

yakınsamanın gelir dağılımı eşitsizliklerinde azalmaya yol açtığı bulunmuştur

(O’Neill,1995).

Goetz ve Hu’nun çalışmasında ise, günümüz çalışmalarında, beşeri sermayenin

büyüme etkilerinin ihmal edilmesi durumunda, gelirin yakınsama hızının ve beşeri

sermayenin ekonomik büyümeye katkısının eksik tahmin edileceğini iddia etmişlerdir

(Goetz ve Hu, 1996).

Beşeri sermaye literatüründe beşeri sermayeye farklı bakış açıları kazandıran

araştırmacılardan biri olan Becker’in beşeri sermaye konusunda yapmış olduğu sayısız

çalışmalardan en önemlilerinden olduğu düşünülen birkaç çalışması da burada

özetlenecektir.

İlki 1985 yılında yazılan “Human Capital, Effort and the Sexual Division of

Labor” (Beşeri Sermaye, Çaba ve İşgücünün Cinsiyete Göre Ayırımı) adlı çalışmasıdır.

Becker bu çalışmasında çocuk bakımı ve ev işlerinin, diğer ev faaliyetlerinden ve boş

zamandan daha fazla çaba harcanmasını gerektiren aktiviteler olduğu için, piyasada aynı

saati çalışan bayanların, aynı saati çalışan erkeklere göre, daha az çaba sarf ettiklerini

söylemektedir. Böylece aynı saatleri çalışmalarına rağmen evli bayanlar, evli erkeklere

göre daha az kazanmaktadırlar. Yani evli bayanların çocuk bakımı ve ev işleriyle ilgili

sahip oldukları sorumluluklar, erkekler ve kadınlar arasında hem mesleki hem de

kazançlar konusunda farklılıkların oluşmasına neden olmaktadır (Becker, 1985).

Page 29: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

18

Becker ve Tomes tarafından 1986 yılında hazırlanan çalışmada ise (Human

Capital and the Rise and the Fall of Families) (Beşeri Sermaye, Ailelerin Yükselişi ve

Düşüşü) kazançların, gayrimenkullerin ve tüketimin anne ve babadan çocuklarına ve

torunlarına geçişini anlatan bir model geliştirilmiştir. Model, çocuklarının refahlarıyla

ilgilenen ailelerin fayda maksimizasyonunu varsaymıştır. Bu nesiller arasındaki

hareketliliğin derecesi de, farklı nesillerdeki tüketim ve yatırım fırsatlarından meydana

gelen fayda maksimizasyonu ile farklı şans çeşitleri arasındaki etkileşim tarafından

belirlenmektedir. Konuyla ilgili yapılan regresyonlar sonucunda, zengin ülkelerdeki

gelir avantajlarının daha hızlı olduğu ve ataların hemen hemen bütün kazanç avantajları

veya dezavantajlarının üç nesilde silineceği bulunmuştur (Becker, 1986).

1976 yılında Becker ve Tomes tarafından yapılan “Child Endowments, and the

Quantity and Quality of Children” adlı çalışma, sosyal ilişkiler ve çocukların niteliğini

arttırmaya yönelik faaliyetlere olan talebe ilişkin farklı bir açıklama getirmiştir. Bu

açıklamalarda anne ve babanın tüketim tercihleri çocukların tüketimlerine, okula

yapılan kamu harcamalarına ve genetik kalıtıma dayandırılmaktadır. Becker ayrıca

sosyal etkileşimin, çocuğun eğitim kalitesine olan talebin gelir esnekliğine ilişkin

gözlemlenebilen yüksek esnekliği de açıkladığını göstermiştir (Becker ve Tomes,1976).

Becker’ın ele alacağımız son çalışması ise burada anlatılan diğer çalışmalarıyla

da bağlantılı olan “A Theory of Social Interactions” (Sosyal Etkileşimin Teorisi)’ dir.

Bu çalışmada, ekonomik teorinin basit araçları kullanılarak, bazı insanların

davranışlarıyla diğer insanların bazı davranışları arasındaki etkileşim bulunmaya

çalışılmıştır.

Analizin temel kavramı olarak tanımlanan ve kişinin kendi geliriyle parasal

değerine yönelik değerlerinin toplanmasıyla elde edilen sosyal gelir, yazar tarafından

sosyal çevre olarak adlandırılmıştır. Sosyal gelir kavramı, çeşitli harcamalardaki gelirin

farklı kaynaklarını ve farklı fiyatlardaki değişimleri açıklamak için kullanmıştır.

Aynı zamanda aynı ailedeki bireyler arasındaki sosyal etkileşimde büyük bir ilgi

alanı olmuştur. Örneğin cinsiyete veya yaşa göre değil, bir birey olarak tanınan ailenin

reisi, satın alma gücü paritesini ailenin tüm bireylerine aktarmaktadır. Çünkü burada

hem kendi hem de ailesinin refahını dikkate almaktadır. Makalenin genel sonucu olarak

Page 30: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

19

da, kişilerin ailelerinin arasındaki ilişkilerin bilinmesiyle nesillerin ekonomik ve sosyal

durumlarıyla ilgili bir genelleme veya sabit bir açıklamaya gidilemeyeceği yargısına

ulaşılmaktadır (Becker, 1974).

Bu görüşlerden çıkan genel sonuç, beşeri sermayenin gerek büyüme konusunda

gerekse kalkınma konusunda temel bir rol oynadığı ve meydana getirdiği etkinin de,

geleneksel üretim faktörleriyle açıklanamayan etkinin büyük bir kısmını açıklayarak,

büyümeye ve kalkınmaya pozitif katkıda bulunduğu yönündedir.

1.1.4.Beşeri Sermaye Kavramının Gelişimi Ve Büyüme Teorilerinde Beşeri

Sermayeye Bakış

1.1.4.1.Klasik Büyüme Teorisinde Beşeri Sermaye

İktisat biliminin bundan 230 yıl önce Adam Smith ile başladığı varsayılmaktadır.

Bu geçen süre içinde nitelikli emek ve teknolojik yeniliklerin iktisadi düşünce içindeki

konumunun ne olduğu ve nitelikli emek ve teknoloji kavramına nasıl bakıldığı önemli

bir uğraşı alanı olmuştur.

Klasik iktisat okulunun başlangıcı olarak Adam Smith’ in 1776 tarihinde

yayınlanan “Ulusların Zenginliği” adlı eserini göstermek doğru kabul edilebilir. Ayrıca

Adam Smith’ e ek olarak, David Ricardo, Jean B. Say, John Stuard Mill, Jeremy

Bentham, Thomas Malthus gibi filozoflar da modern iktisat biliminin temellerine ilk

katkı yapan kişiler olmuşlardır (Foley, 1999, ss.4-147; Özel, 2002, s.147).

Bu iktisatçılar arasında klasik iktisadın temelini oluşturan görüşlere sahip olan

ve iktisat biliminin kurucuları arasında sayılan Adam Smith’ e göre, emek ülkelerin

zenginliğini (servetini) yaratan başlıca sermayedir. Bir ülkede refahın en belirleyici

işareti, o ülkedeki insanların sayısındaki artıştır (Smith, çevirenler Ayşe Yunus ve

Mehmet Bakırcı, 1997, s.67). Adam Smith bir ülkenin vatandaşlarının kullanılabilir ve

kazanılmış yeteneklerini o ülkenin sabit sermayesinin bir parçası olarak görür. Hatta

Ona göre bir insanın yetenekleri, bir maliyeti olan ve kar getiren bir makine gibi

düşünülebilir (Teixeira, 2002, s.3; Schultz, 1971, s.27).

Page 31: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

20

Smith’ in Ulusların Zenginliği isimli eserinde eğitim ile ekonominin temellerini

attığı ifadeler yer almaktadır. Smith’ e göre bireylerin aldıkları eğitim harcamayı

gerektirir. Yapılan bu harcamalar ve neticesinde elde edilen birikim de sermaye

birikiminden başka bir şey değildir ve bu birikimden sadece o birey değil yaşadığı

toplumda faydalanır (Çanakçı ve Tutar, 2006, s.3). Yine Smith’ e göre bir bireyin

eğitimi, gelecekte getirisi olan bir çeşit yatırım gibi görülebilir (Gürak, 2003, s.5).

Üretim olanaklarını belirlemede, Smith eğitimin önemi kadar işgücü

bölüşümünün, yaparak öğrenmenin ve beceri şekillenmesinin de önemini vurgulamıştır

(Sen, 1997, s.1959-1961) ve: “Gerçekte insanlar arasında doğal olarak bulunan yetenek

farklılığı sandığımızdan çok daha azdır; ve değişik mesleklerden insanları ayırt eder

görünen çok farklı yetenekler, çoğu zaman işbölümünün nedeni olmaktan çok

sonucudur. Birbirine hiç benzemeyen insanlar arasındaki fark, örneğin bir filozofla basit

bir sokak hamalı arasındaki fark, pek o kadar yaratılıştan değil, alışkanlık, gelenek ve

eğitimden kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Bu iki insan doğduklarında ve

yaşamlarının ilk altı ya da sekiz yılında, belkide birbirlerine çok benziyorlardı, ne ana-

babaları ne de oyun arkadaşları bu ikisinin arasında dikkat çekici bir fark

görememişlerdir” diyerek de bu konu hakkındaki düşüncelerini bir kere daha belirgin

şekilde eserinde yazılı olarak ifade etmiştir (Smith, çevirenler Ayşe Yunus ve Mehmet

Bakırcı, 1997, s. 27).

Smith’ in ülkelerin zenginliğinin temelinde yattığını ileri sürdüğü işbölümü de,

zihinsel emeğin bir ürünü, sonucuydu. İşbölümü bireyin yeteneklerini, yaratıcılığını,

ustalığını, muhakeme yeteneğini ortaya çıkararak ve geliştirerek, işgücü verimliliğinde

artış sağlayarak, beşeri faktörün kalitesinde gelişmeye yol açmakta ve böylece meydana

gelen beşeri sermaye ile fiziki sermaye arasında tamamlayıcılık ilişkisi oluşmaktadır

(Türker, 2000, ss.46-48). Bu tamamlayıcılık ilişkisi 1962 yılında Grilliches tarafından

hazırlanan “Üretim Fonksiyonunda ve Büyüme Muhasabesinde Eğitimin Rolü Üzerine

Notlar” adlı çalışmasında da ortaya konulmuştur (Grilliches, 1962, ss. 71-115).

Klasik çağda beşeri unsurun sermaye olarak ele alınmasında ilk önemli katkıyı

yapan ve işbölümü sonucu ortaya çıkan verimlilik artışının aslında zihinsel emekten

kaynaklandığını vurgulayan Smith maalesef, bundan öteye gidip ortaya zihinsel emek-

Page 32: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

21

büyüme ilişkisi üzerine kurulu bir büyüme teorisi üretememiştir. Ama gene de içinde

bulunduğu ortama göre bu konuda önemli katkıları olmuştur.

Klasik iktisatçılar arasında büyüme kuramına önemli katkı yapan iktisatçılardan

bir diğeri de Ricardo’ dur. Ricardo, Smith gibi milli gelirin kaynaklarını değil, milli

gelirin üretim faktörleri arasında nasıl dağıtıldığını araştırmıştır (Dinler,2001, ss. 262-

272; Dinler,2002, ss. 434 -442).

Ricardo zamanında İngiltere’ de yatırımlar sayesinde sanayi üretimi ve istihdamı

hızla artmaktaydı. Teknolojik yenilikler kapitalistler için sürekli yeni kar olanakları

yaratıyordu. Ancak Ricardo da, büyüme ile “yeni” teknolojiler arasında bir ilişki kurma

denemesine girişmedi. Oysa Ricardo teknolojik yenilikler sayesinde sanayide artan

verimler yasasının geçerli olduğuna inanıyordu. Buna rağmen bu ilişkiyi gösterme

çabasına girmemesini kendisinin öncelikli olarak daha başka şeyleri ispatlama çabasına

girmesine bağlayabiliriz. Örneğin, Ricardo bir yandan Smith’ in modelinde gördüğü

eksiklikleri eleştirirken, bir yadan da daha tutarlı bir değer/fiyat kuramı oluşturmaya

çalışıyor, ölçüm yapabilmek amacıyla kendi değeri “değişmeyen” bir değer arıyordu

(Ricardo, 1821, ss. 8-38). İlgi duyduğu konulardan biri olan rant kuramıyla, toprak

sahiplerinin uzun dönemde gelir dağılımında daha avantajlı olduklarını göstermeye

çalışıyordu (Ricardo, 1821, ss.39-50). Sanayi sektöründe yeni teknolojilerden

kaynaklanan artan verimlerin tarım için geçerli olmadığını ve uzun dönemde

ekonominin tümünde “azalan verimler yasasının” geçerli olacağını ve eninde sonunda

ekonomik büyümenin duracağını iddia edecek kadar olumsuz düşünerek teknolojik

yeniliklerin etkisini küçümsemiş oluyordu (Gürak, 2003, s.5).

Ricardo, klasik iktisada bu kadar önemli katkılar yapmasına rağmen, yeni

teknolojiler gibi, nitelikli emek kavramı ve büyümeye katkısı da Ricardo’ nun

modelinde gereken yeri ve ilgiyi bulamamıştır.

Smith gibi düşünen H. Von Thünen de, insanlara uygulanan sermaye kavramının

insanların değerini azaltmadığı ve onurlarını, özgürlüklerini zedelemediğini iddia

ederek, tam aksine, sermaye kavramının insanlara uygulanmamasının, özelikle harp

zamanında çok tehlikeli olacağını belirtmiştir. Von Thünen kitabında bu konudaki

fikirlerini şöyle açıklamaktadır: “Muharebede bir topu kurtarmak için yüz insan,

Page 33: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

22

hayatlarına mal olacak olsa dahi feda edilir, çünkü bir top kamu kaynaklarından

yapılacak harcamalarla satın alınır, buna karşılık insanlar sadece bir kararname ile

askere alınabilirler” (Schultz, 1971, s. 27).

Bu dönemin diğer önemli isimlerinden biri olan Irwing Fisher, oldukça soyut

olan sermaye teorisinde, sermayenin beşeri unsurunu incelemiştir ve beşeri sermayeyi

geniş bir anlamda tanımlamasına rağmen sermaye kavramının insanlara uygulanmasının

uygun olmadığı fikir akımını benimsemiştir (Schultz, 1971, s. 27).

1.1.4.2. Marxist Büyüme Teorisinde Beşeri Sermaye

Schumpeter öncesi döneme baktığımızda önde gelen iktisatçılar arasında

teknolojik değişime özel önem veren biri olarak Marx’ ı görürüz. Marx’ ı daha çok

ilgilendiren konu, teknolojik değişimin büyümeye etkisi değil, artı değeri yaratan ve

çoğaltan koşullardır (Marx, 1986, ss.165-524).

Bu ise Marksist yazında üretken olan ve üretken olmayan emeğin nasıl ayırt

edileceği konusunu gündeme getirmiştir. Marx’ da üretken emeğin statüsü biraz

farklıdır. Marx’ ın tanımı, kapitalist üretimin yalnızca bir emek süreci olmayıp aynı

zamanda bir artı-değer üretimi olmasıyla ilişkilidir. Kapitalist toplumda üretken emek

artık-değer yaratan emektir. Fikir basit ancak içerimleri geniştir (Başkaya, 2005, s.690).

Ayrıca Marx’ a göre sabit sermaye olarak adlandırılan makinalar, aletler, araçlar,

gereçler, binalar üretken emeğin verimliliğinin artmasını sağlamaktadır, ancak sabit

sermayenin varlığı tek başına bir şey ifade etmemektedir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Smith, Ricardo, Marx gibi klasik iktisatçılar

“içsel” teknolojik yeniliklerin ve nitelikli emeğin büyüme süreci ile çok yakından ilişkili

olduğunu bildikleri halde, farklı konular üzerine yoğunlaştıklarından genellikle

analizlerinde bu konuları ihmal etmişlerdir.

Page 34: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

23

1.1.4.3. Neo- Klasik Büyüme Modeli Ve Beşeri Sermaye

Neo-klasik iktisat okulu liberal perspektiften klasik iktisat okulunu eleştiren ve

aynı zamanda bu okula katkıda bulunan iktisatçıları ve bu iktisatçıların oluşturduğu

ekolleri kapsar. Başlıca neo- klasik iktisat okulları arasında Lozan okulu, Cambridge

okulu, İsveç okulu sayılabilir (Acar, 2005, ss. 1-12).

Alfred Marshall Cambridge okulunun temsilcilerinden olup neo- klasik iktisadın

da en önemli temsilcilerinden biridir. Marshall matematiksel ve soyut olarak

düşünüldüğünde, insanların sermaye olmasının inkar edilemeyeceğini belirtirken, pratik

analizlerde insanların sermaye olarak kabul edilmesini tamamen yanlış bulmaktadır.

Marshall’a göre üretim faktörü olan insanlar, diğer üretim faktörlerindekine benzer bir

alışverişe konu olmamalıdırlar. Bu düşünceye göre, işçi işgücünü satabilir, ancak gene

de işgücünün sahibi kendisidir. Sermaye piyasasında alım-satım konusu olmayan

insanın sermaye olarak kabul edilmesi ekonomik analize hiçbir yarar sağlamaz.

Marshall’ ın böyle düşünmesi, ekolün üzerindeki etkisi ve kendisinden sonra gelen

iktisatçılar üzerinde uyandırdığı saygınlıktan ötürü, beşeri sermaye kavramının

gelişmesini uzunca bir süre geciktirmiştir (Schultz, 1971, s. 27).

Böyle görüşler ileri süren Marshall da bilgi ile büyüme arasındaki ilişkiyi

sergileyen bir teori arayışı içinde olmamıştır.

Marshal’dan sonra ise Neo-klasik büyüme modelleri özellikle 1950’li yıllarda

başlayan bir trendle değişime uğramaya başlamıştır. Özellikle bu trend değişmesinde

Solow tarafından yayınlanan çalışmalar, fiziki sermaye akışı ve teknolojik ilerlemenin

sürdürülebilir bir ekonomi için oynadığı hayati rolün incelenmesine yardımcı olmuş ve

1915 -1955 arası dönemde ABD ekonomik büyümesinin klasik üretim fonksiyonlarıyla

açıklanamayan çok büyük bir üretim faktörüne bağlı olduğunu bulmuştur (Çanakçı ve

Tutar, 2006, s.3).

Solow’un 1956 yılında yayınladığı “Ekonomik Büyüme Teorisine Katkı” isimli

makalede bugünün ekonomik büyüme kavramının temellerini atması bakımından

oldukça önemlidir. Solow Büyüme modelinin değişik ülkelere uygulanması ile çıkan

Page 35: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

24

sonuçlar ekonomik büyüme motorunun daha çok yatırım ve işgücü artış hızı olduğu,

ancak uzun dönemli sürdürülebilir bir büyüme için teknolojik gelişmenin çok önemli bir

etken olduğunu göstermiştir (Mankiw-Romer-Weil, 1992, ss. 407-437).

Solow bu makalesinde tek sektörlü, standart neo- klasik iktisadi büyüme

modelinin temel varsayımlarını; ölçeğe göre getirilerin sabit olması, sermayenin

marjinal verimliliğinin azalması, teknolojinin dışsal olarak belirlenmesi, faktörler arası

ikamenin mümkün olması ve bağımsız bir yatırım fonksiyonunun bulunması (tasarruf

yatırım eşitliğinin sağlanması) şeklinde sıralamıştır (Demir, 2002, s.2).

Standart neo- klasik büyüme modelinin yukarıda özetlenen varsayımları

çerçevesinde Cobb Douglas tipi bir makroekonomik üretim fonksiyonu yardımıyla,

uzun dönemli veya durağan durum büyüme oranının “sıfır” olduğu sonucuna

ulaşılmakta; başka bir deyişle hükümet politikalarının uzun dönemli iktisadi büyüme

üzerindeki etkisi oldukça zayıf kalmaktadır. Model; kamu yatırımlarının, kişi başına

gelir ve kişi başına sermaye düzeylerini etkileyebildiğini ama reel hasılanın uzun

dönemli büyüme oranını etkileyemediğini gösterir. Oluşacak dışsal bir teknolojik

gelişme ise, sermayenin marjinal verimliliğindeki azalmaların iktisadi büyüme

üzerindeki olumsuz etkisini kısmen telafi edebilir ve bu kaçınılmaz azalmaları

geciktirebilir. Bu anlamda, neo- klasik modelde teknolojik gelişme olduğu sürece

pozitif hasıla büyüme oranları elde edilebilir. Bu sıradan modelde, nüfus dışsal olarak

belirlenen sabit bir hızla büyümekte ve kişi başına reel hasılanın asıl belirleyicisi

olmaktadır (Kibritçioğlu, 1998, s.215).

Neo- klasik büyüme modeli, sonuç itibariyle teknoloji düzeyinin bütün ülkelerde

tamamen aynı olduğu ve değişmediği varsayımı altında, gelişmekte olan ve gelişmiş

ekonomilerin uzun dönem reel büyüme oranlarının aynı uzun dönem değerine

yaklaşacağı ve bu oranın da “sıfır” olduğu sonucunu vermektedir. Bu hipotez literatürde

“yakınlaşma hipotezi” ve gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ekonomileri

yakalamalarına da “yakalama süreci” (catching up process) adı verilmektedir

(Kibritçioğlu,1998, s.215).

Ancak neo- klasiklerin bu varsayımlarıyla birlikte yakınsama hipotezinin temel

öngörülerinin dünya ekonomileriyle ilgili gözlemlere uymadığı ve teknolojinin dışsal ve

Page 36: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

25

sabit olduğu varsayımının gerçekçi olmadığı ortaya çıkmıştır (Ağır ve Kar, 2003,

s.183). Ayrıca neo- klasik öğreti teknolojik değişimin neden olduğundan ziyade hangi

sonuçları olduğu konusuyla ilgilenmiş ve teknolojik yenilikler dışsal bir etken olmaktan

öteye gitmemiştir. Solow‘ un modelinde nereden geldiği belli olmayan dışsal teknolojik

yenilikler, böylece sistem dışına itilmiş oluyor ve teknolojik değişimin nasıl

gerçekleştiği konusu hiç ele alınmıyordu. Böylece neo- klasik doktrinin “akademik”

iktisadi modellerindeki “dengeler” bozulmamış oluyordu. Ama aynı zamanda da neo-

klasik doktrinin gerçek ekonomik olguları algılama ve açıklayabilme konusundaki

kısırlığı da devam etmiş oluyordu (Gürak, 2003, s. 7).

Neo- klasik iktisat teorisinin büyümeyi sadece geleneksel üretim faktörleriyle

açıklamaya çalışması, 1960’ lı yıllara kadar beşeri sermaye kavramının hiç dikkate

alınmamasına neden olmuştur.

İnsanı sermaye olarak almanın ahlaki sorunlar doğuracağı, beşeri sermayenin

piyasası olmadığı için ekonomik etkilerini tespit etmenin zor olduğu, beşeri sermayenin

doğrudan ölçülebilen bir değişken olmadığı, fiziki sermaye olmadan insanın ekonomik

açıdan anlamının olmadığı, hatta bundan dolayı nüfusun dışsal olarak alındığı, maddi

(pozitif) olmayan koşulların dikkate alınmaması gerektiği gibi gerekçelerle beşeri

sermaye büyüme modellerine dahil edilmemiştir (Mathur, 1999, ss. 203- 216).

Ancak, toplumsal gelişmeler ve uygulamalı çalışmalarla büyümenin standart

üretim faktörlerindeki büyümeyle açıklanamadığının tespit edilmesi ve II. Dünya Savaşı

sonrasında Almanya ve Japonya’nın ekonomik kalkınmasında beşeri sermayenin

rolünün anlaşılması, iktisatçıların beşeri sermaye kavramına eğilmesini zorunlu hale

getirmiş ve beşeri sermaye yatırımları iktisadi analiz araçları kullanılarak incelenmeye

başlanmıştır (Gümüş, 2005, s.71).

Böylece beşeri sermaye teorisi, temelleri bulunduğu klasik çağdan sonra neo-

klasik çağda iki farklı ama birbirini tamamlayıcı yönde gelişme eğilimi göstermiştir:

Schultz, Denison, Grillches ve takipçilerinin kullandığı büyüme ve verimliliğin

kaynağını analiz etme yönü olarak beşeri sermaye ve Becker, Mincer ve takipçilerinin

bireysel gelir dağılımında ve genel denge analizlerinde kullandığı beşeri sermaye.

Büyümenin kaynağı olarak kullanılan beşeri sermaye teorisi, ülkelerin makro niteliksel

Page 37: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

26

ve niceliksel değişkenlerinin kullanıldığı Solowyen Artığın analizi ile başlayan ve içsel

büyüme teorileri ile devam eden son derece karmaşık ve uzun bir süreç oluşturmaktadır.

Diğer yandan bireysel getirilerin üzerinde durulduğu, beşeri sermayenin maliyet ve

getirilerinin karşılaştırıldığı, maliyetlerin finansmanı için politika önerilerinin

sunulduğu, ekonominin çalışma, maliye, tarım ekonomileri gibi çok çeşitli alanlarında

hizmet veren bir alan haline gelmiştir (Tepecik, 2000,ss.16-17).

1.1.4.3.1. Schultz ve Beşeri Sermaye Teorisi (Schultz Modeli)

Eğitimin ekonomideki rolünü açıklayan en eski yaklaşım olarak kabul edilen

insan sermayesi kuramına ilk teorik katkı Schultz tarafından yapılmıştır. Kurama göre;

insan sermayesi yatırımları üretimi, dolayısıyla da verimliliği arttıran etkili

yatırımlardır. İnsan sermayesi Batı Toplumlarında klasik anlamdaki (insana özgü

olmayan) sermayeden daha hızlı ve büyük oranda bir büyümeye sebep olmaktadır.

Başka bir deyişle, gelişmiş ülkelerin büyümesinin önemli bir bölümü insan

sermayesindeki artışlar ile açıklanmakta ve bu durum insan sermayesinin önemini

açıkça göstermektedir (Tunç, 1993, ss.6-7; Grilliches, 1997, s.331).

Ekonomik büyümede meydana gelen değişmenin bu kısmını “artık faktöre”

dayandıran Schultz, üretim fonksiyonu yardımıyla “artık faktör”ün en önemli

açıklayıcısının beşeri sermaye olduğunu ileri sürerek, modern beşeri sermaye teorisinin

temelini atmıştır (Schultz, 1971, ss.10 -48).

Neo-klasik iktisadın, varsayımlarını ve analiz araçlarını kullanan beşeri sermaye

teorisi, eğitimin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin hesaplanmasına yöneliktir.

Schultz’un burada beşeri sermaye yatırımları içinden eğitimi kullanmayı tercih

etmesinin nedeni, eğitim harcamalarının öğrencinin gelecekteki verimliliği ve kazancını

arttırması oranında diğer beşeri sermaye yatırımlarına göre önemli bir yatırım olduğunu

düşünmesinden kaynaklanmaktadır (Kurtkan,1977, ss.63-66).

Eğitimin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin hesaplanması amacıyla ortaya

atılan beşeri sermaye modelinin elde edilmesinde, üretimin emek ve sermaye

Page 38: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

27

faktörlerince belirlendiğinden hareketle türetilen üretim fonksiyonu kullanılmaktadır.

Y’nin üretimi, K’nın sermaye indeksini, L’nin toplam emek indeksini temsil ettiği söz

konusu fonksiyon şu şekilde yazılabilmektedir;

( )LKfY ,= (1.1.)

(1.1. nolu eşitliğin zamana göre diferansiyeli aşağıdaki gibidir:

LK fdtdLf

dtdK

dtdY .. += (1.2.)

(1.2.) nolu eşitlikte )( Kf ve )( Lf sırasıyla sermayenin ve emeğin marjinal verimliliğini

göstermektedir. Bu eşitliğin tüm terimleri büyüme oranını elde etmek üzere, Y’ye

bölündüğünde;

Yf

dtdL

Yf

dtdK

dtdY

YLK ...1

+= (1.3.)

eşitliği elde edilmektedir. Bu eşitliğin sol tarafı yg ile gösterilmekte ve üretimdeki artış

oranını yani büyüme oranını vermektedir. Eşitliğin sağ tarafı ise L ile çarpılıp L’ye

bölündüğünde Ι=dtdK yatırımı, Kf sermayenin marjinal çıktısı, LgdtdLL =)/)(/1(

emek girdisinin büyüme oranını, LL sLYf =)./( toplam üretimde emeğin payını

(çıktının emeğe göre esnekliği), kYI =/ yatırım çıktı oranını göstermaktedir. Buna

göre büyüme oranı )( yg şu şekilde yazılmaktadır:

=yg LLK sgfY

.. +Ι veya yg = LLK sgfk .. + (1.4.)

Bu teorik açıklamaların ışığında, Becker’ in getiri oranı yaklaşımını da kullanan

Schultz (1.4.) nolu eşitlikte yer alan sermayeyi (K), fiziki sermaye ( )mK ve beşeri

sermaye ( hK ) şeklinde ikiye ayırmıştır. Buna göre beşeri sermaye üretim fonksiyonuna

eğitim yatırımı olarak girmektedir. Schultz’un elde ettiği model şu şekildedir:

Page 39: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

28

yg = LLhh

mm sgr

Yr

Y... +

Ι+

Ι (1.5.)

=YI h / eğitim yatırımı/ulusal gelir; eğitimin getiri oranı (r)=(eğitim sonucu elde

edilen ek gelir/eğitimin ek maliyeti)*100 şeklinde tanımlanmaktadır. Bu eşitliğe göre

eğitimin büyümeye katkısı hh rYI )./( şeklinde ifade edilmektedir. Farklı eğitim

düzeylerine göre eğitimin büyümeye katkısını, ilk (p), orta (s) ve yüksek (hi) öğretim

olarak alan Schultz hh r

YI

. ifadesini şu şekilde formüle etmiştir:

hiih

ss

pp

hh r

Yr

Yr

Yr

Y....

Ι+

Ι+

Ι=

Ι (1.6.)

Bu eşitlik (1.5.) nolu eşitlikte yerine konulduğunda Schultz modeli şu şekilde

yazılmaktadır:

yg = LLhihi

ss

pp

mm sgr

Yr

Yr

Yr

Y..... +

Ι+

Ι+

Ι+

Ι (1.7.)

Beşeri sermaye unsurlarından eğitimin büyümeye katkısının bu şekilde

ölçülmesi beşeri sermaye literatüründe “Schultz Tipi Üretim Fonksiyonu” olarak ifade

edilmektedir (Schultz’dan aktaran Gümüş, 2005, ss.73-74).

Bu modelle ekonomik büyüme sürecinde insan sermayesi yatırımlarının etkisini

araştıran Schultz, eğitimin çeşitli öğrenim düzeylerine ilişkin getiri oranlarını

hesaplamıştır ve 18 ile 64 yaşları arasında ABD’de erkek çalışanların gelirlerinin eğitim

düzeylerine göre değiştiğini öne sürmüştür. Dört yada daha uzun yıl yüksek öğrenim

görmüş 18-64 yaşındaki erkeklerin hayatı boyunca elde ettiği gelirin (1930 yılı

verilerine göre), orta öğrenim görmüş olanların hayatı boyunca kazandığı gelirden

39.000 $ fazla olduğunu bulmuştur (Tunç, 1993, s.11).

Neo-klasik iktisada dayalı olarak ortaya atılan beşeri sermaye teorisinin (Schultz

Modeli) kalkınma literatürüne en büyük katkısı, büyümenin “artık” kısmına ikna edici

bir açıklama getirmesidir. Bu şekilde fiziki sermayedeki artışların yanı sıra beşeri

Page 40: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

29

sermaye artışlarının da ekonomik büyümeyi etkilediği görüşü kalkınma literatürüne

girmiş ve beşeri kaynakların sermaye olduğu fikri iktisatçılar arasında genel kabul

görmeye başlamıştır (Gümüş, 2005, ss. 74-75).

Schultz’un özenle hazırladığı Beşeri Sermaye Teorisinin büyüme konusuna

önemli ve faydalı açıklamalar getirdiği kesin olmakla birlikte, zamanla modele yönelik

çeşitli eleştirilerin ortaya çıkması da gecikmemiştir.

Modele getirilen en önemli eleştiri modelin modellenmesine yönelik olup, bu

modellerde esas araştırılanın “bilgi düzeyi” mi yoksa daha dar olarak eğitim üzerine mi

olduğunun karıştırıldığı yönündedir. Bilginin sürekliliği o bilgiyi üreten toplumun

sürekliliğine ve aynı zamanda toplum tarafından özümsenip özümsenmediğine bağlıdır.

Bilginin toplumsallaştırılması olarak adlandırılabilecek bu olgunun gerçekleşme

düzeyinin okullaşma oranları ile ne kadar ölçülebileceği, teorinin geleceği açısından

tartışılan önemli noktalardan birisi olarak görülmektedir (Tepecik, 2000, s. 46).

Bu konuyla ilgili olarak yapılan bir diğer eleştiri ise Solow’dan gelmiştir. Solow

beşeri sermaye literatüründeki pek çok makalenin bilgiyi, yeniliğin ve ekonominin

temeline koyduğunu belirtmiştir. Hatta maliyet indirimleri bile çoğu zaman bilginin

üretilmesi aracılığıyla gerçekleşmektedir. Solow’a göre tabiki bilgi teknolojik değişimin

ve ilerlemenin en temel özelliklerinden birisidir ama bu gelişim ve ilerleme için tek ya

da en iyi yol sadece bilgi midir? sorusunu sormuştur (Solow, 1994, s. 53).

Modelin varsayımına yönelik olarak yapılan eleştirilerden en önemlilerinden biri

ise, teorinin genelde uluslar arası karşılaştırmalarda ve özelde bireysel gelirlerin

karşılaştırılmasında kullandığı varsayımdır. Uluslar arası karşılaştırmalar için ekonomik

büyümenin istikrarlı kabul edilmiş olması, bireysel karşılaştırmalarda ise tüm bireylerin

aynı yetenek ve zekaya, aynı refah olanaklarına, aynı zaman tercihine ve aynı şansa

sahip olduğunun varsayılmasıdır.

Page 41: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

30

1.1.4.3.2. Zvi Grilliches

Grilliches “Üretim Fonksiyonunda ve Büyüme Muhasebesinde Eğitimin Rolü

Üzerine Notlar” adlı makalesinde, üretim fonksiyonunda eğitim değişkenlerinin rolünü

açıklamaya çalışmıştır ve ilgiyi, yeni eğitim değişkenlerinin ve alternatif üretim

fonksiyonlarının tanımlanmasına çekmiştir. Makalesinin geri kalan kısmında ise eğitim-

yetenek-gelir ilişkisini, eğitim-gelir farklılıklarını, işgücüne olan talep artışı ve fiziksel

sermaye-beşeri sermaye arasındaki tamamlayıcılık ilişkisini açıklamada kullanmıştır

(Grilliches,1962, ss.71-115).

Grilliches analizine Cobb- Douglas tipi basit bir üretim fonksiyonu ile

başlamıştır:

βα LKAY ..= (1.8.)

Y çıktıyı, K sermayeyi ve L işgücü girdisini temsil etmektedir. İşgücü girdisi ise,

L= E.N (1.9.)

fonksiyonu ile ölçülebilmektedir. Burada N ağırlıklandırılmamış işçi sayısını, E

işgücünün kalite indeksini temsil etmektedir. E.N yi L için üretim fonksiyonunda ikame

edersek;

ββα NEKAY ...= (1.10.)

fonksiyonunu elde ederiz. Bu fonksiyon bize E işi için belirli bir adayın uygunluğunu

test etme imkanı vermektedir. Eğer bu tahmin seviyesinde, bizim indeksimizin kalitesi

doğru ve uygun çıkarsa, toplam üretim fonksiyonu N ve E’ yi ayrı değişkenlermiş gibi

kullanıp tahmin ettiğinde, kalitenin katsayısı (E) hem istatistiki anlamda hem de işgücü

sayısının katsayısı olarak (N) büyüklük bağlamında anlamlı olmalıdır (Grilliches,1962,

s.81; Grilliches, 1997, s.333). Grilliches’ in çalışmasında tespit ettiği bu noktalar

gerçekleştiği taktirde eğitim ayrı bir değişken olarak üretim fonksiyonuna dahil

Page 42: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

31

edildiğinde, bu üretim fonksiyonu ile çıktıdaki değişimin büyük bir kısmı

açıklanabilmektedir.

1.1.4.3.3. Mankiw- Romer- Weil (MRW)

Mankiw- Romer- Weil, beşeri sermaye ile ilgili uygulamalı çalışmaların beşeri

sermayenin ekonomik kalkınmaya katkısı konusundaki teorik çatışmayı çözemediğini,

bunun nedeninin ise neo- klasik büyüme modeline yönelik gereksiz şüphelerin

olmasından, çalışmaların taraflı olmasından ve bunun yanı sıra fiziki sermayeye verilen

önemin abartılı olmasından kaynaklandığını ileri sürerek bu konuda kendi modellerini

ortaya atmışlardır (Mankiw-Romer-Weil, 1992, s. 420).

Araştırmacılar neo- klasik büyüme modeline beşeri sermaye faktörünü

ekleyerek, neo- klasik büyüme modelinin geçerliliğini ortaya koymayı ve ülkelerarası

gelir farklılıklarının nedenlerini açıklamayı amaçlamışlardır.

Mankiw, Romer ve Weil’e göre farklı tasarruf oranlarına ve nüfus artış hızına

sahip ekonomiler, kendilerine özgü durağan denge durumuna ve kişi başına gelir

düzeyine sahip olacaklardır. Bu nedenle gelir farklılıkları kararlı bir yapıdadır.

Yakınsama süreci ise, ülkelerin başlangıçta sahip oldukları üretim faktörlerinin

miktarına bağlıdır. Ölçeğe göre sabit getiri varsayımında bulunan araştırmacılar,

ülkelerarası gelir farklılıklarını ve yakınsamayı açıklayan faktörlerden birinin beşeri

sermaye olduğunu vurgulamışlardır. Neo-klasik büyüme modelinin ekonomik

büyümeyi açıklamada yetersiz olduğu şeklindeki eleştirilere tepki olarak, ulusal gelir

farklılıklarını en iyi açıklayan modelin genişletilmiş Solow modeli olduğunu

savunmuşlardır (Bernanke ve Gürkaynak, 2001, ss.1-29).

Bu araştırmacılara göre neo-klasik büyüme modeli tamamen başarılı değildir.

Ancak beşeri sermaye dikkate alındığında ve ülkeler arası tasarruf oranı farklılıklarının

olduğu kabul edildiğinde büyüme farklılıklarını açıklamada, bu modelin yeterli

olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kendi modellerinde hasıla, fiziki ve beşeri sermaye ile

emek tarafından üretilmektedir ve hasıla fiziki ve beşeri sermaye yatırımı ile tüketim

Page 43: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

32

için kullanılmaktadır. Ayrıca kendi modelleri büyüme modellerinin tanımlayıcısı

değildir. Ancak ekonomik büyümenin neo-klasik çerçevede açıklanıp

açıklanmayacağına yönelik sorulara yanıt verebileceğini belirtmişlerdir (Mankiw-

Romer-Weil, 1992, s. 432).

Araştırmacılara göre, beşeri sermaye modele dahil edildiğinde ülkeler arası

büyüme farklılıklarının %80’i açıklanabilmektedir. Ayrıca yine bu araştırmacılara göre

beşeri sermaye, ekonomik büyüme ve kalkınmada önemli bir üretim faktörüdür ve

beşeri sermaye olmaksızın ne uluslar arası gelir farklılıkları ne de uygulamalı

yakınsama oranları belirlenebilir (Jones,1996, ss.1 -25).

Günümüzde içsel büyüme modelleri olarak isimlendirilen son teorik ilerlemelere

rağmen, MRW Modeli beşeri sermayenin ekonomik kalkınmaya miktarsal etkisini

belirleyen parametreleri ölçebildiği ve üretim faktörlerinin esnekliklerini doğrudan

tahmin edebildiği için çoğu uygulamanın başlangıç noktasını oluşturmaktadır (Gümüş,

2005, s. 81).

Neo-klasik iktisada dayanan beşeri sermaye yaklaşımlarıyla birlikte, beşeri

sermayenin ekonomide ve ekonomik büyümede fiziki sermaye kadar önemli bir üretim

faktörü olduğu kabul edilmiş ve beşeri sermaye teorisine sistematik bir bütünlük

kazandırabilmek için beşeri sermaye kavramı daha detaylı olarak incelenmeye

başlanmıştır. Ama beşeri sermayenin yalnızca bir üretim faktörü olarak görülüp,

kalkınmaya yönelik açıklamalara katılmaması bu teorilerin bir eksikliği olarak görülmüş

ve 1980’li yıllardan itibaren bu eksikliği giderdiğine inanılan içsel büyüme teorilerine

dayanan beşeri sermaye modelleri geliştirilmeye başlanmıştır.

1.1.4.4. İçsel Büyüme Teorileri Kapsamında Beşeri Sermaye

1980’lerin ortalarına dek iktisat literatüründeki egemenliğini sürdüren neo-klasik

büyüme teorilerinin niceliksel büyümeye önem veren yaklaşımlarının ardından

kökenleri, Smith, J.Schumpeter, N.Kaldor ve K.Arrow gibi iktisatçılara dek

dayandırılan yeni bir takım yaklaşımlar doğmuştur. Yeni büyüme modelleri olarak ifade

Page 44: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

33

edilen ve büyümeyi endojen unsurlarla açıklayan bu yaklaşımlarda, beşeri sermaye

etkin bir rol oynamaktadır (Yumuşak ve Tuna, 2000, s. 4). Böylece beşeri sermayenin

bilgi ve yeteneklerce içerilmiş (embodied) olmasından dolayı, ekonomik büyüme,

teknoloji ve bilimsel bilgideki (beşeri sermaye birikimi) ilerlemelere bağlı olacaktır

(Becker, Murphy ve Tamura, 1990, s. 13).

Neo-klasik ve içsel büyüme modelleri arasındaki en önemli fark sermayenin

getirisine ilişkin kabul ettikleri varsayımdan kaynaklanmaktadır. Neo-klasik büyüme

modelleri sermayenin azalan getirisini kabul ederken, içsel büyüme modelleri beşeri

sermayeyi de kapsayan sermayenin, artan getirisinin olabileceğini ve bu artan getirinin

de uzun dönemde büyümeyi azaltmayacağını kabul etmektedir (Shaw, 1992, s.620;

Solow, 1994, ss. 652 -653).

Ayrıca içsel büyüme modellerinde, ekonomik büyümenin içsel iktisadi temelleri

olacağı söylenmekte ve ülkelerin gelir seviyelerinin kendiliğinden birbirine yaklaşacağı

tezi yıkılmaktadır. Neo-klasik modelin aksine, az gelişmiş ülkeler eğer gerekli önlemleri

almazlarsa gelişmiş ülkeler ile arasındaki fark daha da artacaktır (Romer, 1994, ss. 628-

636).

İçsel büyüme teorilerinin diğer önemli bir varsayımı ise teknolojiyi içsel büyüme

teorisinin bir parçası yapma yani teknolojinin içselleştirilmesi varsayımıdır (Barro,

1998, s.2; Solow, 1994, s.655).

İçsel büyüme teorisinin temelini oluşturan modeller arasında Lucas (1988)’ın

beşeri sermayenin önemini vurgulamak için hazırladığı model, Jones’un (1996) ve

Romer’in (1987, 1989a, 1989b ve 1994) hazırladıkları modeller yer almaktadır.

1.1.4.4.1. Romer Romer’in çalışmaları içsel büyüme teorilerine farklı bir boyut getirmiştir.

Romer’in modelinde içsel büyüme teorisi teknolojik gelişmeyi, ekonomik modelde içsel

olarak açıklamış (Romer,1990, s.72 ve s.99), yapılan yatırımların bir yan ürün olarak

teknolojik bilgiyi arttırdığı ve diğer üretim süreçlerinde bir nevi bedava girdi olarak

Page 45: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

34

kullanıldığı, bununda taşmalar (spill-over) sonucu sektör geneline yayıldığı anlaşılmıştır

(Romer, 1990,ss.73-78). Dolayısıyla neo-klasik modellere nazaran yatırımlar daha

düşük maliyetlerle yapılmakta ve getirileri de daha yüksek olmaktadır (Ağır ve Kar,

2003, s.185).

Teknolojinin içselleştirildiği Romer çalışmalarında, teknolojik bilgi üretimi

hakkında birbirleriyle yakından ilişkili olan şu noktaların üzerinde daha fazla

durulduğuna dikkat çekilmektedir (Kibritçioğlu, 1998, s. 217) :

• Bilgi (knowledge), kısmen veya tamamen gizli bir kamusal mal niteliğindedir.

Başka bir deyişle bilginin kullanımında tüketiciler açısından birbirine rakip

olmama ve kimsenin dışlanamaması söz konusudur.

• Teknolojik gelişme sonucu ortaya çıkan bilgiden diğer ekonomik birimlerin ne

ölçüde yararlanabildikleri hayati bir öneme sahiptir (teknolojik dışsallıklar veya

taşma derecesi).

• Ortada bir dışsallık varsa, bilginin üretimine özel kesimin yanaşmak

istemeyeceği ve böylece piyasanın aksayacağı bir gerçektir.

• Teknolojik gelişme (veya bilgi üretimi) ile, fiziki ve beşeri sermaye yatırımları

arasında bir bağlantı, etkileşim bulunmaktadır.

1.1.4.4.2. Lucas

Romer’in içsel büyüme teorisine önemli katkıları olmasına rağmen, içsel

büyüme teorilerinin belkide en çok tanınanı Robert E.Lucas tarafından 1988 yılında

geliştirilen modeldir.

Lucas 1988’de uzun dönemli büyüme sürecinin belirlenmesinde beşeri

sermayenin fiziki sermayeden daha önemli olduğu tezini ileri sürerek, beşeri sermayeye

dayalı ilk içsel büyüme teorisini ortaya atmıştır (Lucas, 1988, s.3 ).

Lucas, büyüme modelinin temel öngörüsü, beşeri sermayesi güçlü olan ülkelerin

zayıf olan ülkelerden daha fazla ekonomik büyüme göstereceğidir. Bu modelde sermaye

Page 46: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

35

ve işgücü ayrı ayrı azalan marjinal verime sahipken, beşeri sermayenin azalan verime

konu olmadığı varsayılmaktadır. Beşeri sermayenin en önemli unsuru olan eğitimin

aşağıda belirtilen işlevleri dolayısıyla ölçeğe göre artan getirinin temel kaynaklarından

olan dışsallık olgusunu ortaya koyduğu düşünülmektedir (Çanakçı ve Tutar, 2006, s. 4):

• Eğitimli insanlar çeşitli eğitim kademelerinde aldıkları bilimsel teknik bilgiyi

çalışmakta oldukları üretim birimine aktarmaktadır.

• Eğitimli insanlar değişen çalışma koşullarına, özellikle yeni teknolojileri

benimseyip bunları uygulama ve geliştirmeye daha yatkındırlar.

• Eğitimli insanlar arası etkileşim daha güçlüdür.

Lucas (1988) modelinde bütün ekonomilerin büyümesini tek bir modelle

açıklamanın mümkün olmayacağını belirtmiş, dünyada gerçekleşen büyüme ve gelir

farklılıklarıyla uyumlu, durgun duruma girmeyen, mekanik yapılı bir model kurmak

istemiştir. Modelde standart neo-klasik piyasa şartlarının geçerli olduğu, parasal

faktörlerin analize katılmadığı bir ekonomide çıktı düzeyinin (Y), fiziki sermaye (K) ve

etkin emek )( eN girdisi tarafından belirlendiği kabul edilmiştir: Y= F(K, eN ). Bir

ekonomide ortalama (h) yetenek düzeyinde, (N) adet işçi varsa ve her bir işçi (u) kadar

zamanını cari üretim için harcarsa etkin emek arzı:

eN =u.h.N

ve çıktı fonksiyonu aşağıdaki gibi olmaktadır :

Y=F(K,u.h.N) (1.11.)

(1.11) nolu fonksiyona göre çalışılan süre (u) ve işçilerin ortalama yetenek düzeyi (h)

arttıkça çıktı düzeyi artmaktadır. Diğer yandan, sosyal bir olay olduğu kabul edilen

okullaşma oranına bağlanan beşeri sermaye birikimi, çalışmadan arta kalan zamanla (1-

u) ilişkilendirilmektedir:

h(t)=h(t).δ[1-u(t)] (1.12.)

Page 47: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

36

(1.12.) nolu fonksiyona göre, u(t)=1 olması halinde zamanın tamamı mevcut üretimi

gerçekleştirmeye gitmekte, işçilerin yeteneklerini geliştirmelerine hiç zaman

kalmamakta ve beşeri sermaye birikimi sıfır olmaktadır. u(t)=0 olması halinde ise

zamanın tamamı yetenekleri geliştirmeye gitmekte ve beşeri sermaye birikimi

maksimum olmaktadır (Lucas, 1988, ss.17-19).

Modelde sosyal bir aktivite olduğu kabul edilen beşeri sermaye birikimi fiziki

sermayenin doğal bir parçası olarak görülmemiş, daha çok okullaşma oranı ile bazı özel

çaba ve harcamalara bağlanarak çalışma dışı zamanla ilişkilendirilmiştir.

İçsel büyüme teorisinin en önemli yazarlarından olan Lucas bazı eleştirilere

maruz kalmıştır. Bunlardan biri Benhahip-Spiegel tarafından yapılmıştır.

Araştırmacılar, beşeri sermayenin sıradan bir girdi olarak ele alınmasını ve teknoloji

yada ürün seti sabit kalsa bile beşeri sermayenin marjinal verimliliğinin, her zaman

pozitif olmasını Lucas modelinin hatalı bir özelliği olarak nitelendirmişlerdir. Onlara

göre bu varsayım, teknolojik ilerleme olmadan beşeri sermayenin büyümeyi etkileme

imkanının olmaması nedeniyle yanlıştır (Benhabib ve Spiegel, 1994, s.145 ve s.163).

Lucas Modeli’ ne yönelik diğer bir eleştiri ise büyüme teorisinin diğer en önemli

yazarlarından olan Romer’den gelmiştir. Romer Lucas modelini, AR-GE sektörünü

üretim anlamında içsel görmemesi ve AR-GE’nin fiziki ve beşeri sermaye

yatırımlarından kaynaklandığını ileri sürmesi açısından eleştirmiştir. Romer’e göre

ekonomide üretime yol açan AR-GE’dir. Beşeri sermaye ise AR-GE’nin üretilmesinde

kullanılmaktadır. Üretim doğrudan beşeri sermayeye bağlandığında, teknolojik bilgi

kısıt altına girmekte ve sınırsız büyüme durumu ortadan kalkabilmektedir (Romer,

1990, s73).

1.1.4.4.3. Jones

Jones 1996 yılında, Nelson-Phelps (N-P), Romer, Mankiw-Romer-Weil (MRW),

Benhabib-Spiegel (B-S) modellerini bir araya getirerek beşeri sermaye, bilgi oluşumu,

AR-GE ve ekonomik büyüme ilişkilerine dayalı modelini ortaya koymuştur. Jones’a

Page 48: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

37

göre, Romer büyümenin motoru olarak bilgiyi ve eksik rekabet piyasalarını, N-P beşeri

sermaye ve geri kalmışlığı bütünleştiren teknoloji transferini alarak, MRW ülkeler arası

büyüme oranı farklılıklarının beşeri sermaye farklılıklarından kaynaklandığını ileri

sürerek, B-S ise tekli veya çoklu regresyonlarla beşeri sermaye ile büyüme arasındaki

ilişkiye yoğunlaşarak ekonomik büyümeyi açıklamaya yardımcı olmuştur. Ancak,

araştırmacıya göre farklı dallar gibi görünen bu modeller tek bir model altında

bileştirildiğinde birincil olarak büyümenin açıklanabilen kısmı genişleyecek ve beşeri

sermayenin ekonomik büyüme ve kalkınmadaki rolü daha iyi anlaşılabilecektir (Jones,

1996, s.14-16).

Jones’in modeline göre, ekonomide tüketim malı (çıktı), beşeri sermaye malı

(deneyim ya da beceri), yeni ara sermaye malları (bilgi) şeklinde üç tür mal

üretilmektedir. Tüketim malları (Y) ise işgücü ( yL ) ve ara mallar ( ix ), kullanan

rekabetçi firma tarafından üretilmektedir. Firmadaki kişi başına beşeri sermaye miktarı,

firmanın kullanacağı ara sermaye malları düzeyini belirlemektedir. Yani beşeri sermaye,

ileri düzeydeki ara sermaye mallarını kullanan beceri düzeyi yüksek işgücünü

belirlemektedir. Ortalama beceri düzeyindeki işgücünü (h) çalıştıran firmanın üretim

fonksiyonu, ölçeğe göre sabit getirilidir. Buna göre;

Y= ∫−

h

iiy dxL0

.1α

α (1.13.)

Burada 0<α<1’dır. Bu üretim fonksiyonu, ekonomide bireylerin homojen olması

ve ölçeğe göre sabit getiri varsayımlarından dolayı tek örnek firma üzerine

kurulmaktadır.

Bireyler, toplam zamanlarını; tüketim malı üretim sektöründe çalışma, eğitim

yoluyla (resmi eğitim, çıraklık, firma içi kurslar vb.) beceri geliştirme ve boş zaman

biçiminde bölmektedir. Bireyin beşeri sermaye birikimi şu şekildedir:

h=y

e hAhu

Θ ..µ (1.14.)

Page 49: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

38

Bu eşitlikte (u) bireyin toplam zamanından beşeri sermaye birikimine ayırdığı

göreceli zamanı, ( µ ) herhangi bir pozitif sabiti, (A) teknoloji düzeyini temsil

etmektedir. Jones’a göre, beşeri sermaye ile ilgili olan bu kısım uygulamalı çalışmalarda

duruma göre değiştirilebilme özelliğine sahiptir ve bu şekilde beşeri sermaye

standartlaştırılmış hale gelmektedir (Jones, 2003, s.66). Buna göre bireyin eğitimi

arttıkça ücreti de bununla orantılı olarak artmaktadır. Ayrıca AR-GE sektöründe

istihdam edilmiş çeşitli beceri düzeylerindeki işgücü ( AL ), yeni teknolojik tasarımlar

(ara maddeler) üretmektedir. Bu durum bilgi üretilmesine neden olarak bilgi yayılmaları

yaratmakta ve bireylerin yeni bilgiler üretmesini sağlamaktadır. Bu şekilde gelecekteki

bilgi üretimi üzerinde geçmiş bilginin ( βh ) etkileri içselleştirilmiş olmaktadır. ( ΦA )’nın

dışsal bilgi yayılmalarını, (−

δ )’nin beşeri sermayenin verimliliğini temsil ettiği,

teknolojik birikimin artan bir fonksiyonu (Ф>0) olduğu ara malların birikim fonksiyonu

aşağıdaki gibidir:

A= Φ≡ ALhLh AA ..... ββ δδ (1.15.)

Fiziki sermaye birikimi tüketimden vazgeçilerek yapılmakta ve hasıla cinsinden

belirlenmektedir. KS ’nin tüketimden vazgeçilen kısmı, d’nin sermayenin yıpranma

payını gösterdiği fiziki sermaye birikimi şu şekildedir:

K= ∫=−h

iKK dixdYS0

. (1.16.)

Tüm sektörlere ilişkin teknoloji veri iken, ekonominin Cobb-Douglas üretim

fonksiyonu αα −= 1)..( yLhKY şeklini almakta ve ekonomide var olan ve dışsal olarak n

oranında büyüyen toplam işgücünün kullanımı ise LuLLLLL hhAY ., ≡++=

olmaktadır.

Buna göre AR-GE sektöründeki bilgiye yönelik değişim, hasıla ve sermaye

birikimi için yapıldığında tüm ekonomi, dengeli büyüme sürecinde,

ggggg AhKY ≡=== özelliğine sahip olmaktadır (Jones, 1996, ss. 4-9).

Page 50: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

39

Özetle neo-klasik temellere dayanan beşeri sermaye teorilerinin ve içsel büyüme

temellerine dayanan beşeri sermaye teorilerinin ayrıntılı olarak incelenmesinden sonra

görülmüştür ki literatürde neo-klasik modelin yetersizliklerini düzeltmek için getirildiği

düşünülen, içsel temellere dayanan beşeri sermaye teorileri aslında neo-klasik modele

bir alternatif olarak ortaya çıkmamış, tam tersine, kendisinden önce gelen beşeri

sermaye teorisinin, kalkınma literatüründeki yerini sağlamlaştırmasına katkıda

bulunmuştur.

1.2. Kalkınma

1.2.1. Kalkınma Kavramının Tanımı, İçeriği Ve Gelişimi

Geri kalmışlık probleminin çözümüne atılacak ilk adım, kalkınma kavramına

nasıl yaklaşılması gerektiği sorusunu da beraberinde getirir. Kalkınma literatüründe,

kavram üzerine geniş tartışmalar yapılmıştır. Kavramın büyüme, yapısal değişme,

sanayileşme ve modernleşme ile ilişkileri kurulmuş, farklılıkları incelenmiştir. Yani

kalkınma kavramı ekonomik ve ekonomik olmayan kaynakları bir bütün olarak içinde

barındıracak şekilde tanımlanmalıdır (Yavilioğlu, 2002b, s.110).

Kalkınma, ilk aşaması üretim faktörlerinin yaratıldığı, ikinci aşaması ise üretim

faktörlerinin en uygun bileşimini içerdiği iki aşamalı bir süreçtir. İlk aşamada, üretim

faktörlerinin oluşturulabilmesi için ekonomiyi de içine alan kurumsal, yapısal bir

değişimin olması gerektiği vurgulanmaktadır. İkinci aşamada ise, iktisadi nitelikte olan

yapılar yanında sosyal, siyasal nitelikteki yapılarında gelişme yönünde önemli bir

değişime, hatta yeni yapıların oluşturulmasını içeren süreçlere işaret ettiği

vurgulanmıştır (Yavilioğlu, 2002a, s.66).

Yani iktisadi kalkınma gelir artışını, eğitim ve sağlık düzeylerinin yükselmesini,

verimlilik artışını, teknolojik gelişmeyi ve benzer birçok faktörü kapsamaktadır. Bu

faktörlerin her biri iktisadi kalkınmayı farklı yönlerden ifade etmektedir (Yumuşak ve

Tuna, 2000, s.2).

Page 51: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

40

Tabi ki kalkınmanın içeriği bu kadar dar kapsamlı değildir. Yukarıda belirtilen

içeriğinin yanında kalkınma, bir toplumun üyelerinin sahip oldukları araçlarla

varlıklarını devam ettirecek bir güce dönüştüren sosyal ve zihinsel ilerlemelerini,

geleceğe açık olmayı, temel ihtiyaçların karşılanmasını, önemli derecede bağımsızlığı,

kendine güveni, yaratıcılığı ve kültürel bir kimliği bünyesinde barındırmalıdır. Bu

anlamdaki kalkınma kavramının kökleri sermaye ve teknolojinin kalkınma için

gerekliliği açısından, bir yönüyle ekonomik alanın içindedir. Fakat diğer bir yönüyle bu

alanın dışında; eğitimde, örgütlenmede, disiplinde ve bunların ötesinde siyasal

bağımsızlıkta ve ulusal bir kendine güvenme bilincinde yatmaktadır (Yavilioğlu, 2002b,

s.111).

İktisadi literatürde her zaman için iktisadi kalkınma, iktisadi gelişme ve büyüme

kavramları için kavram karmaşaları meydana gelmiş ve çoğu zaman bu kavramlar

birbirlerinin yerlerine ikame edecek şekilde kullanılmışlardır. İktisadi kalkınma ve

iktisadi büyüme arasında ilişki olduğu bu tanımlamalardan da çıkarılacağı gibi

doğrudur. Ama bu iki kavram, birbirlerinin yerlerine kullanılmalarını sağlayacak kadar

da güçlü bir benzerlik göstermemektedir.

İktisadi büyüme daha çok kalitatif değişmelerin dikkate alındığı, kalkınma ise

daha çok kantitatif yaklaşımla birlikte kalitatif yaklaşımın dikkate alındığı kavramlardır.

Bu belirtilen özellikten de görüldüğü gibi kalkınma her ne kadar iktisadi büyümeyi

içerse de var olanın yalnızca sayısal olarak büyümesi anlamına gelmemekte, olumlu

anlamda yeni bir yapının kurulmasını da öngörmektedir.

Bu kadar geniş bir tanımlaması olan kalkınmayı tetikleyen, hızlandıran bir takım

faktörlerin olması da kaçınılmazdır. Bunların başında teknoloji, doğal kaynakların

zenginliği ve beşeri kaynaklar gelmektedir. Tabi ki bu faktörlerin sayısal olarak çokluğu

tek başına yeterli olmamakla birlikte, niteliksel olarak da farklılıklar taşımaları,

kalkınmanın itici gücü haline gelmelerine neden olmuştur.

Bilgi toplumuna geçiş sürecinde ise iktisadi kalkınmanın temelini bu saydığımız

üç faktörden biri olan beşeri kaynaklar ve beşeri kalkınma oluşturmaktadır. Beşeri

kalkınma insanların seçeneklerini arttırma süreci olarak tanımlanmakta ve sonsuz

tercihler yerine bunlardan sadece üçü üzerinde durmaktadır: Uzun sağlıklı bir ömür,

Page 52: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

41

bilgi edinmek ve asgari geçim için gerekli kaynaklara erişmek (Tuna ve Yumuşak,

2002, s.456).

Son yıllarda yapılan pek çok teorik ve pratik çalışmanın da gösterdiği gibi

ekonomik kalkınma ve insani kalkınma arasındaki ilişkiler iki taraflı olabilmektedir.

Yüksek insani kalkınma düzeyi yaratacağı dışsallıklarla yatırımların verimliliğini

etkilerken, diğer yandan ekonomik büyüme ile sağlanacak gelir artışı insani kalkınma

seviyesinin değişmesine yol açabilmektedir. Diğer bir deyişle, yüksek insani kalkınma

düzeyine ulaşmış ülkelerin ekonomik büyüme hızları yüksek olacak ve bu büyümeden

elde edilecek gelir artışı sağlık, eğitim vb. harcamalar için kullanılarak insani kalkınma

düzeyinin daha üst noktalara taşınmasını sağlayacaktır. Buna karşılık insani kalkınma

düzeyi düşük ülkelerde yatırımların verimliliği ve ekonomik büyüme hızı daha az

olacak ve elde edilecek gelir düzeyinin de düşük olması nedeniyle insani kalkınma için

yeteri kadar kaynak aktarılamayacaktır. Böyle bir ortamda, ekonomik büyüme sürecinde

insani kalkınmaya ilişkin olarak kopukluklar ortaya çıkacak ve çoklu denge söz konusu

olacaktır (Yılmazer ve Güloğlu, 2003).

Beşeri sermaye ile iktisadi kalkınma arasındaki ilişkilerin teorik düzeyde

tartışılmaya başlandığı yıllarda Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı (UNDP),

ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ölçmek için beşeri kalkınma endeksi (Human

Development Indeks-HDI) adı altında çalışmalar yapmaya başlamıştır. Bu çalışmalarda

iktisadi gelişmişlik sadece büyüme hızı ile değil refah seviyesini ve kalkınmışlığı

gösteren diğer göstergelerle birlikte ele alınmaktadır (Tuna veYumuşak, 2002,s.457).

Bu endeksin gösterimiyle ilgili olarak aşağıdaki tablo ayrıntılı bir bilgi

sunmaktadır:

Page 53: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

42

İnsani Kalkınma Endeksi

Uzun ve sağlıklı bir yaşam Bilgi Kaliteli yaşam standardı

Doğumdaki yaşam Yetişkin Okullaşma Kişi başı GSYİH

beklentisi okur-yazar oranı oranı (SGP,$)

Yaşam beklentisi endeksi Eğitim endeksi Kişi başı GSYİH endeksi

Şekil 1.1. İnsani Kalkınma Endeksi Kaynak: 2005 İnsani Gelişme Raporundan aktaran Demir,2006, s.8.

Yaşam Beklentisi Endeksi’nin Hesaplanması: En yüksek ve en düşük yaş

sınırları sırasıyla 25 ve 85 olarak belirlenmiştir. Bu aralık dikkate alınarak yaşam

beklentisi endeksi 0 ile 1 arasında bir değer alacak şekilde hesaplanmaktadır. Ülkenin

doğumdaki yaşam beklentisi: n yıl ise, Yaşam Beklentisi Endeksi = (n-25) / (85-25)

Eğitim Endeksi’nin Hesaplanması: Eğitim endeksine ulaşmak için yetişkin

okur-yazar endeksi (15 yaş ve üstü) ve okullaşma endeksi için 0-100 aralığı

kullanılarak, 0 ile 1 arasında bir değer bulunmaktadır.

Ülkenin yetişkin okur yazar oranı: m % ,

Ülkenin okullaşma oranı: r % ise,

Yetişkin Okur-Yazar Endeksi= (m-0) / (100-0)

Okullaşma Endeksi= (r-0)/(100-0)

Eğitim Endeksi= 2 / 3 * (Yetişkin Okur-Yazar Endeksi) + 1 / 3 * (Okullaşma

Endeksi)

GSYİH Endeksi’nin Hesaplanması: GSYİH Endeksi SGP’ye göre

düzenlenmiş kişi başı GSYİH değeriyle ölçülür. Endeksin kullanılmasında 100 dolar alt

Page 54: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

43

düzey kişi başına gelir olarak alınırken, üst düzey olarak 40.000 dolar kullanılmıştır. Bu

aralıktan hareketle GSYİH Endeksi 0 ile 1 arasında bir değer olarak hesaplanmaktadır.

Ülkenin kişi başı GSYİH’sı y ise,

GSYİH Endeksi= [log(y)-log(100)] / [log(40.000)-log(100)], olur.

İnsani Gelişme Endeksi’nin Hesaplanması: İnsani Gelişme Endeksi

hesaplanırken Yaşam Beklentisi Endeksi, Eğitim Endeksi ve GSYİH Endeksi’nin

aritmetik ortalaması alınmaktadır:

İGE= 1 /3 * (Yaşam Beklentisi Endeksi) + 1 / 3 * (Eğitim Endeksi) + 1 / 3 *

(GSYİH Endeksi)(Demir, 2006, s.9).

Beşeri sermayenin iktisadi kalkınma sürecinde oynadığı role ilişkin ayrıntılı

açıklama ΙI. Ünitede verileceği için, şimdilik bu konuyu burada noktalayarak kalkınma

kavramının gelişimine ve kalkınma teorilerinin ortaya çıkışına bir göz atalım.

1.2.2. Kalkınma Kavramının Gelişimi Ve Kalkınma Teorilerinin Ortaya Çıkış

Süreci

Kalkınma iktisadının bir bütün olarak ortaya çıkışı, 1930’lardaki büyük

bunalımla başlamıştır. 1939-1945 yılları arasındaki uluslar arası ekonomik sistemin

çöküşünün meydana getirdiği sarsıntı da kalkınma ekonomisine asıl ivmeyi

kazandırmıştır.

İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle başlayan süreci biçimlendirmeye yönelik

müdahaleleri tanımlayan en önemli faktör, dünya ekonomisinin iki dünya savaşı

arasındaki dönemde karşılaştığı sorunlarla karşılaşmadan işlemesini sağlamaya yönelik

kaygıdır. Bu kaygıdan hareketle gerçekleştirilen müdahaleler, savaş sonrası ortaya çıkan

sürece hükmeden dinamik ve eğilimler çerçevesinde anlam kazanmakta, bu dinamik ve

eğilimler ile sınırlanmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi bu süreci belirleyen temel

dinamik, üretici sermayenin uluslararasılaşması için gereken koşulların (teknolojik

Page 55: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

44

ilerleme, ulaşım vb.), ortaya çıkmış olmasıdır. Dolayısıyla söz konusu dinamiğin

objektif gereksinimi, uluslar arası düzeyde para, mal ve sermayenin sorunsuz hareket

edebileceği mümkün olan en geniş ve bütünleşmiş bir uluslar arası sistemin

oluşturulmasıdır. Bu çerçevede, az gelişmiş olarak adlandırılan ülkelerin hem sistemce

içerilmeleri, hem de sistemi belirli oranlarda beslemeleri önem kazanmıştır. Sistemce

içerilmeleri ve belirli oranlarda sisteme katkıda bulunmaları yönündeki bu beklenti, az

gelişmiş ülkelerin gelişmesini temel bir sorun haline getirmiştir. Sorunun bu şekilde

formüle edilmesi, çözüme yönelik arayışları da beraberinde getirmiştir (İşgüden, Ercan

ve Türkay, 1995, ss. 112-115).

Bu bağlamda teknolojik gelişime ayak uyduramayan ve bu konuda dışa bağımlı

olan GOÜ (Gelişmekte Olan Ülke) ekonomileri, kalkınma literatürünün başlıca konusu

olmuştur. Bu ülkelerin gelişmiş bir ekonomik yapıya ulaşmaları için sadece ekonomik

büyümeyi sağlamaları değil, aynı zamanda ekonomilerinin köklü bir yapısal değişimi

gerçekleştirmesi zorunluluğunun ortaya çıkması ile kalkınma kavramı daha kapsamlı bir

içerik kazanmıştır. Nitekim 1950’li yıllardan itibaren, ekonomik kalkınma literatürü,

GOÜ’ lerin ekonomik sorunlarına odaklanmış ve GÜ’ ler (Gelişmiş Ülkeler) ve GOÜ’

ler arasındaki gelişmişlik farklarını vurgulamak için kullanılmıştır. Bu nedenle

kalkınma konusu öncelikle “bir azgelişmişlik sorunu” olarak algılanmakta ve GOÜ’ ler

için kullanılmaktadır. GÜ’ lerde ise ulaşılan kalkınma düzeyinin yeniliklerle korunması

ve geliştirilmesi esastır (Gümüş, 2005, s.18).

Bu durum ise gelişmiş ülkelerde olup da GOÜ ‘lerde olmayan faktörlerin

saptanmasına yol açmıştır. Bunlar bir kez saptanınca, gelişmeyi engelleyen faktörler

ortaya çıkacaktı. Örneğin, GOÜ’ lerde geçerli olduğu ileri sürülen tembellik, başarı

güdüsünün yetersizliği, hızlı nüfus artışı, doğal kaynakların yetersizliği, sermaye

yetersizliği, girişimci yeteneklerinin gelişmemiş olması gibi faktörler, GOÜ’ lere özgü,

gelişmeyi engelleyici faktörler olarak yorumlanabilmektedir. Doğaldır ki, bu faktörlerin

tam tersi, yani gelişmeyi hızlandırıcı faktörlerinde batı ülkelerinde olduğu

varsayılmaktadır. Bu süreçte P.R.Rodan tarafından ortaya atılan ve gelişme için gerekli

atmosferin ancak asgari bir hız ve miktarda gerçekleştirilebilecek yatırımlar aracılığıyla

ortaya çıkabileceğini vurguladığı ve “büyük itiş” olarak adlandırdığı bu sürecin gelişme

önündeki ekonomik engelleri kaldıracağını ileri sürdüğü “Büyük İtiş Kuramı Modeli”,

R.Nurkse’ nin, azgelişmişliğin, kendini devamlı olarak yinelediği, fakat her defasında

Page 56: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

45

yine başlangıç noktasına dönen hareketlerin sonucu olarak verildiği ve bu sürecin

gelişmenin önünü devamlı tıkadığını savunduğu “Kapalı Çember Kuramı”, J.H.Boeke-

W.A.Lewis’ in bugünün GOÜ’ lerinin birbirinden ve ekonomiden yalıtılmış iki ayrı

kesim olduğu gözleminden hareket ettiği “İkili Yapı Kuramları”, W.W.Rostow’ un her

toplumun tarihsel olarak beş aşamadan;

• Geleneksel toplum,

• Hazırlık aşamasındaki geçiş toplumu,

• Harekete geçme aşamasındaki toplum,

• Olgunlaşma yolundaki toplum,

• Kitle tüketim çağındaki toplum,

geçerek kalkınmasını tamamlayacağını ileri sürdüğü “Tarihsel Büyüme Aşamaları

Kuramı”, azgelişmişliğin, bu ülkelerdeki insanların girişim yeteneği ve tercih biçimleri

gibi “temel kişilik niteliklerine” ya da “davranış kalıplarına” bağlandığı “Girişim

Yeteneği ve Davranış Tercihlerine Dayalı Kuramlar” ve O.Hirschman’ ın ekonominin

kendini besleyen bir büyüme sürecine girebilmesi için izlenmesi gereken yolun,

yatırımların ekonominin sektörleri arasında bir denge gözetilmeden gerçekleştirildiğini

savunduğu “Dengesiz Büyüme Modeli” gibi ortaya atılan birçok teori kalkınma

literatürünün oluşmasına katkıda bulunmuştur (İşgüden, Ercan ve Türkay, 1995, ss.140-

157).

Bu temel teorilerin amacı GÜ’ lerle GOÜ’ ler arasındaki gelişmişlik farklarının

azaltılmasını sağlamaktır. Ama bu amaçla birlikte, bu teorilerin hiç birisi tek başına

kalkınma olgusunu tam anlamıyla açıklayamamış, birbirine bağlı olarak, bir sinerji

oluşturabilmişlerdir.

1970’li ve 1980’li yıllarla birlikte dünya petrol krizlerinin yaşanması ve dünya

ekonomisinde yaşanan çevresel bozulma ve toplumsal çözülme gibi diğer pek çok

gelişme, GOÜ’lerin kalkınma sorunlarına verilen önemi azaltmış, ilgiyi farklı alanlara

çekmiştir. 1990’lı yıllarla birlikte teknolojik gelişmenin ve bilginin önem kazanması ve

sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte kalkınma konusu tekrar gündeme

gelmiştir. Böylece tartışmalar ve araştırmalar, sanayi ekonomisinin fiziki

Page 57: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

46

kaynaklarından ve imkanlarından, bilgi ekonomisinin beşeri kaynaklarına yönelmiştir

ve bu da kalkınma iktisadının hem teorik hem de pratik açıdan farklı bir yapıyla tekrar

önem kazanmasını sağlamıştır.

1.3. Rekabet Gücü

1.3.1. Rekabet Gücü: Tanımı, Göstergeleri, Beşeri Sermaye Ve Kalkınmayla

İlişkisi

Küreselleşme sonucunda rekabetin dünya ölçeğinde giderek şiddetlendiği

günümüzde ülkeler, firmalar veya sanayiler küresel piyasada daha fazla pay sahibi

olmak için rekabet güçlerini arttırma konusunda yoğun çaba göstermektedirler (Turan,

2006, s.1).Yaşanan bu küreselleşme süreci ile birlikte en üst düzeyde gerçekleşmeye

başlayan rekabet ve giderek karmaşıklaşan rekabet ortamının bir sonucu olarak; rekabet

avantajı sağlayabilme, rekabet avantajı yaratan kaynakların ve faktörlerin neler olduğu

ve bunun da ötesinde rekabet üstü olabilmenin yolları, işletmelerin ve ülkelerin temel

gündemi olarak karşımıza çıkmaktadır (Kanıbir, 2004, s.77). Ancak bu kadar önemli

olan rekabet gücü kavramı, literatürde oldukça sık kullanılmasına rağmen, tanımı

üzerinde tam bir anlaşmanın olmadığı ve değişik ortamlarda farklı anlamların

yüklendiği bir kavramdır. Rekabetin tanımlanmasında veya ölçülmesinde ortaya çıkan

temel zorluk ise, rekabetin ülke, bölge veya iktisadi oluşumlar açısından farklılık

göstermesidir (Çoban ve Çoban, 2004, s.165). Bu karışıklığı birazda olsun azaltabilmek

için burada, farklı rekabet gücü tanımlamalarına yer verilecektir.

Kibritçioğlu’ na göre rekabet gücü, yerli bir firmanın ulusal veya uluslar arası bir

piyasada rekabet gücüne sahip olması, ilgili firmanın yerli veya yabancı rakiplerine

karşı fiyat-kalite, zamanında teslim ve satış sonrası hizmet gibi unsurlar açısından hali

hazırda ve gelecekte onlara eşit veya onlardan daha üstün olmasıdır (Kibritçioğlu,1996,

s.4). Yani göreli bir ölçüt olan rekabet gücü, firmaların, sektörlerin veya ülkelerin

birbirlerine göre mevcut durumlarını ortaya koymayı sağlamaktadır. Ayrıca Porter’a

göre, yine firmaların sahip olduğu rekabet gücü, uluslararası rekabet gücünün de en

temel belirleyicisidir. Buna göre, bireysel olarak firmaların rekabet gücüne sahip

Page 58: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

47

olması, söz konusu ülkeyi de uluslararası arenada rekabet gücüne sahip bir konuma

getirmektedir (Demir, 2002, s.229).

Rekabetçi Politika Konseyi’ne (Competitiveness Policy Council) göre ise

rekabet gücü, bir taraftan yurt içi piyasalarda istikrarlı bir şekilde gelirleri arttırabilme,

diğer taraftan da uluslararası piyasalarda mal satabilme yeteneğidir (Aiginger, 1998,s.

178). Rekabet gücü genel olarak bu şekilde tanımlanabilir. Ancak bu tanımı firma,

endüstri, küme ve uluslararası rekabet gücü şeklinde bir ayrıma tabi tutmak da

mümkündür. Rekabet gücü, sadece dışarıya mal satma ve dış ticaret dengesini sağlama

yeteneği olarak algılanmamalıdır. Bunun yanı sıra, bir ülkenin gelir ve istihdam

düzeyini arttırabilmesi, yaşam kalitesinde kabul edilebilir ve sürekli artışlar

sağlayabilmesi ve uluslararası pazarlardaki payını arttırabilme yeteneği de ülkenin

rekabet gücünü gösterir (Kesbiç, Baldemir ve Doğan, 2005, s.1).

Ulusal veya uluslararası rekabet gücünden ayrı olarak ve globalleşmeye bağlı

olarak, ülke içinde faaliyet gösteren firmaların ve endüstrilerin yanı sıra endüstriler arası

rekabet gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla politika yapıcılar

açısından mikro düzeyde firmaların, makro düzeyde ise ülke ekonomilerinin rekabet

güçlerinin ölçülmesi ve eğilimlerin belirlenmesi önem kazanmaktadır. Rekabet

teorisinde, firmalar tarafından seçilecek stratejilerin öncelikli olarak onların piyasa

içerisindeki performanslarını ve dolaylı olarak üyesi oldukları endüstrinin performansını

önemli ölçüde etkileyeceği belirtilmektedir. Dolayısıyla rekabet gücünün artırılması

anlamında firmaların tercih edecekleri stratejileri iyi belirlemeleri gerekmektedir. Bu

bağlamda firmaların ve endüstrilerin rekabet güçlerini artırma anlamında tercih

edecekleri stratejiler ve politikalar, mikro ölçekte firmaların piyasa içerisindeki

performanslarını, makro ölçekte ise endüstrilerin uluslar arası piyasalardaki başarılarını

etkilemektedir. Firmaların, endüstrilerin ve hatta ülkelerin rekabet güçleri farklı

göstergeler kullanılarak ölçülmekte ve söz konusu göstergelerde genellikle sayısal

verilerden yararlanılmaktadır ( Çoban ve Çoban, 2004, s.163).

Rekabet gücü hesaplamalarında kullanılan temel göstergeler fiyat rekabeti,

yapısal unsurlar ve diğer göstergeler olmak üzere üç başlık altında incelenebilir. Şekil

1.2.’ de söz konusu göstergeler topluca görülmektedir:

Page 59: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

48

Şekil 1.2. Rekabet Gücü Göstergeleri Kaynak: (Kesbiç, Baldemir ve Doğan, 2005, s.2; Kotan, 2002, ss. 1-20)

Şekilde görüldüğü üzere, rekabet gücünün belirleyicileri olarak işgücü

maliyetlerinden verimliliğe, kar marjından AR&GE’ye kadar uzanan birçok faktör söz

konusudur (Yussof ve Ismail, 2002, s.96). Fakat günümüzde sanayi toplumundan bilgi

toplumuna geçişle birlikte, sanayi toplumuna ait temel kurumların, işleyişlerin, algılama

ve anlayışların yani kısaca pazarların ve işletmeler dünyasının genel görünümünün

çarpıcı bir biçimde değişmeye başlamasıyla, günümüzde oluşan bu yeni rekabet

koşullarında etkin mücadeleyi sağlayacak ve daha önceleri çok kullanılmayan bir

belirleyici; nitelikler (beşeri sermaye) üzerinde daha fazla durulmaya başlanmıştır

(Yussof ve Ismail, 2002; Huovari, 2001; Silva, 1997). Yeni bilgi toplumuyla birlikte

Rekabet Gücü

Hesaplamalarında Kullanılan

Temel Göstergeler

Fiyat Rekabeti

Yapısal Unsurlar

Diğer Göstergeler

Nispi Pozisyon Değişmeleri

Reel Döviz Kuru Endeksi

İhracat Kar Marjı

İşgücü Maliyetleri

Verimlilik

Makro Ekonomik Peformans

Niteliksel Faktörler

Ticari Performans ve Piyasa Payı Göstergeleri

Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler Endeksi

Sektör İçi Ticaret

Fiyat–Maliyet Marjı

Kar Marjı AR&GE

Page 60: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

49

artık, firmalar veya sanayiler rekabet avantajı veya gücü elde edebilmek için daha fazla

bilgiye ve nitelikli insan gücüne başvuracaklardır.

Böylece, rekabet gücü ve yüksek bir büyüme oranı elde edebilmek için beşeri

sermayeye yatırım yapılması gerekliliğini kabul etmeyen pek çok ülke, küreselleşme,

artan yatırım–ticaret hacmi ve hızla gelişen ve yayılan teknoloji sayesinde düşüncelerini

değiştirmek zorunda kalmışlardır. Tabi ki diğer politikalar (ekonomi, ticaret ve yatırım

politikaları) yerinde uygulanmazsa, beşeri sermayeye yatırım tek başına kalkınmaya

yardımcı olamaz ama eğer uygun beşeri sermaye kullanılmazsa da bu politikalar

büyümeye yardımcı olmayacak veya büyüme geçici bir süre için duracaktır. Yeni

toplumda gelecek yüzyılın anahtar endüstrilerini ele geçirmek isteyen görece zengin

ülkeler bile, daha yüksek bir rekabet gücüne sahip olabilmek için gerekli olan çevre ve

koşulları yaratmaya ihtiyaç duyacaklardır. Böyle bir ortamda insanların eğitimlerinin,

bilgilerinin ve becerilerinin geliştirilmesi verimliliğin ve yatırımların artmasına ve bu

yolla da büyümeye yardımcı olacaktır. Bu da artan gelirler aracılığıyla yükselen yaşam

standardı için gerek duyulan kaynakların sağlanmasını, daha adil bir gelir dağılımının

ve daha iyi sosyal koşulların (eğitim, sağlık hizmetleri, barınma ve sosyal güvenlik)

oluşmasını sağlayacaktır. Böylece geliştirilen bu koşullar kalkınmaya doğrudan etki

edecektir (Silva,1997, ss.1-20).

Page 61: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

50

2.BÖLÜM

TÜRKİYE‘NİN KALKINMA SÜRECİNDE BEŞERİ SERMAYENİN YERİ

2.1.Türkiyenin Kalkınma Sürecinde Eğitimin Önemi

Günümüzde ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri, milli gelir miktarı yanında; eğitim,

sosyal, kültürel ve politik durumları ile de ölçülmektedir. İktisadi gelişme kişi başına

düşen mal ve hizmet birimleriyle ifade edilebildiği gibi, kişi başına düşen eğitim ve

sağlık harcamaları da gelişmişliğin önemli ölçütleri arasındadır. Bunlara paralel olarak

okur - yazarlık ve okullaşma oranı, ortalama yaşam süresi, aktif nüfusun eğitim düzeyi

ve öğrenci eğitim düzeyi dağılımları gibi değerler de bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin

bir göstergesidir (Dura, 1999, s.14). Bütün bunlar kalkınmanın merkezine insanı

yerleştirmektedir. İnsanın düşüncesi, yetenekleri, eğitim düzeyi ile oluşan ekonomik ve

kültürel ortam, yenilik ve yaratıcılığı gerçekleştirerek üretim sürecinin girdisi olarak

ekonomiye katkı sağlamaktadır (Mayer, 2001, ss.33-34; OECD, 2001, s.17).

Bu yüzden de çağlar boyunca eğitim süreci, toplumsal yapı açısından

şekillendirilerek, bireyin topluma kazandırılmasını hedef alan, genel anlamda onda

meydana gelmesi istenen değişikliklerin hal, hareket ve tavırlarına da yansımasını

isteyen bir yönelimle biçimlenmiştir. Eğitim çok yönlü işlevsel bir süreç olarak

toplumun beklentilerini de karşılama sorumluluğunu üstlenmiştir (Başkaya, 2005, ss.

151-156).

Değişik anlamlara gelen eğitim sözcüğünün bir o kadar da değişik tanımlarına

rastlanmaktadır. Eğitim, yeni kuşakların toplum yaşayışında yerlerini almak için

hazırlanırken, gereken bilgi, beceri ve anlayışlar elde etmelerine ve kişiliklerini

geliştirmelerine yardım etme etkinliğidir. Başka bir tanıma göre ise, eğitim bir bireyin

davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişim meydana getirme

sürecidir. Eğitim bunların bir zaman akımı içinde yer aldığı süreçte oluşur. Bu

Page 62: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

51

bağlamda belirtebiliriz ki, davranış, yaşantı, amaç ve süreç terimleri, eğitimin niteliğini

belirleyen kavramlardır (Çanakçı ve Tutar, 2006, s.2).

Eğitimin beşeri sermayeye olan etkisi irdelenirken, üzerinde durulması gereken

önemli bir ayrıntı ise nasıl bir eğitimden bahsedildiğidir (Miller III, 1992, ss. 227-229).

Crawford bu konuda hazırladığı çalışmasında üç tür eğitimden bahsetmiştir (Krause,

1999, s.3):

• Resmi Eğitim: Bireyin kendi imkanlarıyla katıldığı bu eğitim sürecinde,

bilginin resmi bir dağılımla elde edilmesi mevcuttur.

• İş başında Eğitim: Üretimle alakalı bilginin, çalışma yoluyla elde edilmesi.

• Bireysel Öğrenme: Bilgi, öğrenme ve yetenek süreci için gereken çevresel

faktörlerle ilgili bilginin toplanması.

Eğitim, kişiye bireysel olarak fayda sağlamakla birlikte topluma da çok önemli

faydalar sağlamaktadır:

• İyi eğitim alanlar öncelikle kendilerine fayda sağlarlar, çünkü verimlilikleri ve

etkinlikleri artar. Genellikle iyi eğitim alanların çalıştıkları iş kollarında çalışma

ortamı da caziptir. Dolayısıyla çalıştıkları ortamın kalitesi yaşam kalitesini

etkiler (Karagül, 2002, s.35). Eğitimin verimlilik ve büyümeye olan etkileri,

Bassanini ve Scarpetta tarafından ampirik bir çalışma ile de ayrıca test

edilmiştir. Sözkonusu bu çalışmada 21 OECD ülkesine (Avusturalya, Avusturya,

Belçika, Kanada, Hollanda, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda,

İtalya, Japonya, Danimarka, Yeni Zellenda, Norveç, Portekiz, İspanya, İsveç,

İsviçre, İngiltere, Amerika) ait veriler kullanılmış ve ilave bir yıllık eğitimin

uzun vadede üretimdeki verimliliği %6 oranında arttırdığını ve fiziki sermaye

birikimine önemli katkılar sağladığını saptamışlardır (Bassanini ve Scarpeta,

2001, s.24).

Günümüzde çalışma yaşamı, kuşkusuz eğitimli olmak ve başarılı olmak üzerine

kurulmuştur. Bunun için insanlar başarıyı yakalamak ve bir bakıma bir üst sınıfa

(kariyer ve ücret bakımından) yükselmek için eğitime büyük gereksinim

Page 63: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

52

duymaktadırlar. Bu yüzden de kaynakların büyük bir kısmını eğitim üzerine

harcamaya başlamışlardır.

• İyi eğitimin yaşam kalitesini olumlu etkilediği diğer alanda, aile içi ilişkilerde

kendini göstermektedir. Örneğin iyi eğitimli anneler sayesinde toplumdaki

çocuk ölümleri ve doğurganlık azalmakta, buna ilave olarak yeni yetişen

çocuklar eğitimli anneler sebebiyle hayata daha bilgili başlayabilmektedir (Sab

and Smith, 2001, s.6; Weir, 2000, s.11-12). Sadece ekonomik büyüme için değil

aynı zamanda bu büyümeyi destekleyen daha geniş bir süreç için de hayati

derecede önemlidir. Daha yüksek kazançlar, daha iyi şahıs ve toplum sağlığı,

bebek ölüm oranında ve bebek doğum oranında düşme, demokratikleşme, siyasi

istikrar (Landman, 1999, s.607), yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması, daha

düşük suç oranları (McMahon, 2000, s.22) ve çevre bilincinin oluşması gibi

birçok net çıktısı vardır (Türkmen, 2002, ss.4-5; OECD, 2001, ss.33-35). Bu

konulardan beşeri sermayenin gelir dağılımında eşitsizlikleri azalttığı yönünde

çalışma yapan araştırmacıların başında İbrahim Güran Yumuşak ve Mahmut

Bilen gelmektedir. Bu yazarlar çalışmalarında eğitim, sağlık ve mesleki göç gibi

beşeri sermaye harcamalarının gelir dağılımını dolaylı ya da doğrudan

etkileyebileceğini iddia etmişlerdir. Fakat bu etkinin yönü ve şiddeti, içinde

bulunulan duruma göre değişmektedir. Ayrıca ülkenin gelişmişlik düzeyi, piyasa

ekonomisinin egemenliği, genel eğitim seviyesi ve eğitim düzeylerinin dağılımı

gibi birçok faktör beşeri sermaye yatırımlarının gelir dağılımını olumlu veya

olumsuz etkilemesine neden olmaktadır. Fakat Türkiye’ de eğitimle ilgili

kaynaklarda sıkıntı yaşanması ve kamu kesiminin eğitimi ödüllendirmemesi gibi

nedenlerden dolayı, beşeri sermayemizin gelir dağılımında eşitsizlikleri

azaltması yönünde şüpheler mevcuttur (Yumuşak ve Bilen, 2000, ss.89-91). Bu

konuda karamsar olan bir diğer araştırmacı da Tuncer Bulutay’ dır. Bulutay’ a

göre yüksek öğrenimin amacı görünürdekinden ya da söylenenden farklıdır. Bu

amaç toplumda eşitliği sağlamak değil, toplumsal düzeyde ve gelir yönünden

yükselme, ayrıcalıklı duruma geçebilme fırsatlarını eşitlemek, yani mevcut olan

eşitsizliklerden yüksek öğrenimlilerin yararlanmasına olanak tanımaktır

(Bulutay, 2006, s. 41).

Page 64: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

53

• İyi eğitim görenlerin kendi sağlıklarına daha özen göstermelerinden ötürü

stresten daha az etkilendikleri ve sorunlara daha kolay çözümler ürettikleri

gözlenmektedir (Moretti, 2005, s.3; Saxton, 2000, s.36).

• Eğitim seviyesi artıkça toplumda yeniliklerin ve teknolojinin benimsenme hızı

da artar. Dolayısıyla, eğitim seviyesi, gelişme ve katma değer için gerekli olan

AR-GE yatırımlarının da artmasına yardımcı olur (David, 2001, s.64).

Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında şunu açıkca söylemek mümkündür:

Türk ekonomisinin sürekli ve istikrarlı bir şekilde kalkınabilmesi için fiziki sermayeye

olduğu kadar beşeri sermayeye de ihtiyacı bulunmaktadır. Ekonomimizin ihtiyaç

duyduğu beşeri sermayenin niceliği ve niteliği konusunda net bilgilere ulaşabilmek için

öncelikle ülke ekonomisinin bu husustaki mevcut durumunun ortaya konulması

gerekmektedir. Bu yüzden şimdi ülkenin beşeri sermaye profili ayrıntılı bir şekilde

incelenecektir.

Ekonominin gereklerine uygun bir eğitim sistemi, ülkelerin gelişme

perspektiflerinde belirleyici bir güç konumunda olmuştur. Kişi başına düşen gelir

seviyesinin yanı sıra, özellikle bir ülkede eğitim seviyesini gösteren okullaşma oranı,

okur-yazarlık oranı, eğitimin bütçe ve milli gelir içindeki payı, mesleki-teknik eğitim

düzeyi, nüfusun ilk, orta ve yüksek öğretimdeki dağılımı gibi göstergeler de sosyo-

ekonomik gelişme düzeylerini belirleyen çok önemli ölçütler olmuştur. Böylece, uzun

dönemde eğitim yatırımları, ülkelerin gelişmişlik farklılıklarını da yansıtan önemli bir

gösterge olarak genel kabul görmüştür (Doğan ve Bozkurt, 2003, s.10).

Burada ise Türk toplumunun eğitim düzeyini belirlemek için yukarıda sayılan

göstergelerden okur-yazarlık oranı, 6 ve daha yukarı yaştaki nüfusun eğitim durumu,

MEB bütçesinin GSMH ve konsolide bütçeye oranı ve bütçe içerisinde eğitim

hizmetleri kullanılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin eğitim alanındaki gelişim sürecini

Tablo 2.1., 2.2., 2.3. ve 2.4’ den izlemek mümkündür.

Türkiye’ deki okur-yazar oranının yıllara göre gelişimi incelendiğinde Tablo

2.1.’ de görüldüğü gibi en fazla artış oranı 1940’1ı yıllarda yaşanmış olup 1960’1ı

yıllarda düşüşe geçmiştir. 1935 yılında kadınların yalnız %9,8’i okur-yazarken, 2000

Page 65: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

54

yılında %80,6’sı okur-yazardır. Erkeklerde ise 1935 yılında %29,3’ü okur-yazarken,

2000 yılında %93,9’u okuryazardır. Cinsiyete göre okur-yazar oranındaki uçurum

günümüzde giderek azalmakla beraber halen eşit değildir.

Tablo 2.1. Türkiye'deki Okur-Yazar Oranının Yıllara Ve

Cinsiyete Göre Artış Oranları

Okur-Yazar Oranı (%)

Kadın Erkek Sayım Yılı

Artış oranı

(%) A/B

Artış oranı

(%)

Toplam

(%) (A) (B)

1935 19,2 0 9,8 29,3 33 0

1940 24,5 27.6 12,9 36,2 36 9.0

1945 30,2 23.2 16,8 43,7 39 8.3

1950 32,5 7.6 19,4 45,5 43 10.2

1955 41,0 26.1 25,6 55,9 44 2.3

1960 39,5 -3.7 24,8 53,6 45 2.2

1965 48,8 23.5 32,8 64,1 49 8.8

1970 56,2 15.1 41,8 70,3 58 18.3

1975 63,7 13.3 50,5 76,2 63 8.6

1980 67,5 5.9 54,7 80,0 67 6.3

1985 77,4 14.6 68,2 86,5 77 14.9

1990 80,5 4.0 72,0 88,8 79 2.5

2000 87,3 8.4 80,6 93,9 84 6.3

Kaynak: DIE (2003)

Tablo 2.2.’de Türkiye genelinde nüfusun köy ve kentlere göre eğitim durumu

görülmektedir. Tablo 2.2. incelendiğinde Türkiye’de 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına

göre, 6 veya daha yukarı yaşta 59.859.243 kişi bulunmakta, bunların %35’ i

(20.782.889) köylerde ve %65’ i (39.076.354) kentlerde yaşamaktadır. Köylerde

yaşayanların büyük çoğunluğunun (%41,9) eğitim durumu ilkokul iken kentlerde

yaşayanların büyük çoğunluğunun (%34,5) da eğitim durumu köylerle benzerlik

göstermekte ve ilkokul olmaktadır. Sahip olunan eğitim bakımından da hem köylerde

hem de şehirlerde benzerlik gösteren eğitim düzeyi aynı olmakla birlikte,

“yükseköğretim mezunu” olma durumudur.

Page 66: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

55

Tablo 2.2. Türkiye'de 6 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun Eğitim Durumu (2000 yılı)

Nüfusun Eğitim Durumu Toplam % Köy % Kent %

Okuma-Yazma Bilmeyen 7.589.657 12,7 3.829.117 18,4 3.760.540 9,6

Bir Okul Bitirmeyen 12.886.331 21,5 4.767.028 22,9 8.119.303 20,8

İlkokul Mezunu 22.166.827 37,0 8.703.052 41,9 13.463.775 34,5

Ortaokul ve Dengi Meslek Okulu

Mezunu 6.027.509 10,1 1.498.615 7,2 4.528.894 11,6

Lise ve Dengi Meslek Okulu Mezunu 8.013.507 13,4 1.506.118 7,2 6.507.389 16,7

Yükseköğretim Mezunu 3.151.964 5,3 476.808 2,3 2.675.156 6,8

Bilinmeyen (1) 23.448 0,0 2.151 0,0 21.297 0,1

Toplam 59.859.243 100,0 20.782.889 100,0 39.076.354 100,0

Kaynak: MEB, DİE (1) Mezuniyeti ya da okuma yazma durumu bilinmeyen

Türkiye’ de eğitiminin öneminin ne denli anlaşıldığının ya da eğitime hangi ölçüde

değer verildiğinin açık göstergesi hiç şüphesiz bütçeden eğitime ayrılan payla daha net

görülmektedir. Tablo 2.3.’ de yer alan verilere göre, 1996-2005 gibi bir on yıllık süreçte

yıllık olarak GSMH’ nın ortalama olarak %2 civarındaki bir kısmı MEB’e

ayrılmaktadır. Bu oran çok azdır. Çünkü MBE, kamunun personel ve hizmet verdiği fert

itibariyle oldukça geniş ve bir o kadarda da hayati önemi olan, ülkenin geleceği için

yatırım yapılan bir hizmet alanıdır. Dolayısıyla eğitim harcamalarının bu denli göz ardı

edilmesi, bir anlamda ülke geleceğinin yok sayılmasıyla eşanlamlıdır. Çünkü özellikle

içinde bulunduğumuz bu zamanda ve gelecek dönemde eğitime yatırım yapmayan

toplumların gelişmeleri mümkün olmayacaktır.

Page 67: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

56

Tablo 2.3.MEB Bütçesinin GSMH Ve Konsolide Bütçeye Oranı(%)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI BÜTÇESİNİN

YILLAR

GSMH' YA ORANI (%)

KONSOLİDE BÜTÇEYE ORANI (%)

1996 1,72 7,22 1997 1,74 8,05 1998 2,34 8,41 1999 2,72 7,85 2000 2,66 7,17 2001 2,19 8,37 2002 2,66 7,61 2003 2,85 6,91 2004 2,95 8,22 2005 3,09 9,57

Kaynak: MEB 2004-2005 verileri

Aynı şekilde Tablo 2.4.’ de de eğitime yapılan toplam yatırım harcamalarının

konsolide bütçe içindeki payı 1983-2002 gibi yirmi yıllık bir süreçte ortalama %2

civarındadır. Bu da eğitime yapılan yatırım harcamalarının ne kadar yetersiz olduğunu

göstermektedir. Bununla birlikte toplam eğitim harcamalarının konsolide bütçe içindeki

oranı ise tüm bütçenin ortalama %14’ ü civarındadır.

Page 68: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

57

Tablo 2.4. Bütçe İçerisinde Eğitim Hizmetleri (cari fiyatlarla, milyar TL)

EĞİTİM BÜTÇESİ

EĞİTİM BÜTÇESİ

KONSOLİDE BÜTÇE İÇİNDEKİ PAY (%)

KONSOLİDE BÜTÇE İÇİNDEKİ PAY (%)

YILLAR Toplam Harcama

Yatırım Harcamaları

Toplam Harcama

Yatırım Harcamaları

1983 342 42 13,1 1,6 1984 478 52 12,6 1,4 1985 706 74 13,3 1,4 1986 961 108 11,8 1,3 1987 1,573 186 12,4 1,5 1988 2,650 398 12,6 1,9 1989 6,020 693 15,8 1,8 1990 12,843 1,414 19,1 2,1 1990 22,873 2,459 17,6 1,9 1992 44,379 5,019 20,0 2,3 1993 81,163 9,267 16,7 1,9 1994 120,698 12,365 13,5 1,4 1995 210,801 21,539 12,3 1,3 1996 370,189 55,192 9,4 1,4 1997 960,905 151,492 15,4 2,4 1998 1,933,475 314,826 13,1 2,1 1999 3,312,108 513,141 12,2 1,9 2000 4,717,099 720,161 10,1 1,5 2001 7,020,442 975,188 14,5 2,0 2002 11,151,091 1,604,699 11,4 1,6 Kaynak: Maliye Bakanlığı, DPT

En genel tanımıyla eğitim, insan davranışlarında, önceden belirlenmiş amaçlara

göre belirli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizisi olarak tanımlanır. Eğitim,

bir bütün olarak düşünüldüğünde ise insanı yetiştirme sürecidir. Bireyin fiziksel veya

içsel etkinlikler sonucu güç oluşturabilmesi ya da davranış değişikliği gösterebilmesi

için planlı, örgün ve yaygın eğitim alması gerekir. Tüm bunların gerçekleşmesinde en

önemli faktör, her ülkenin kendi ekonomik – toplumsa l- kültürel yapısı çerçevesinde

oluşturduğu eğitim sistemidir.

Herhangi bir ülkede, eğitim sistemi oluşturulurken, en yaygın şekilde, temelde

bireyin eğitim hakkını güvenceye alan, eğitim sisteminin kendi içindeki sorunlarını

çözümleyici nitelikler taşıyan, buna bağlı olarak, toplumun gelişme dinamiklerini de

göz önünde bulunduran yapıların oluşturulması beklenir. Bu durum elbette temel bir

Page 69: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

58

insan hakkı olarak kabul edilen eğitimin parasız, bilimsel, laik ve demokratik bir içeriğe

sahip olması gerektiğinden bağımsız olarak ortaya çıkmaz. Dolayısıyla eğitim sistemine

ilişkin politikalar oluşturulurken göz önünde bulundurulması gereken evrensel kurallar

ve ülkelerin kendilerine özgü toplumsal gerçeklikleri önem kazanır (Doğan ve Bozkurt,

2003).

Avrupa Birliğine üyelik yolunda Türkiye ekonomisinin büyümesinde ve

gelişmesinde de şüphesiz eğitimin büyük etkileri olmakta ve olacaktır. Hükümet

programlarında da eğitimin, verimliliğin artmasında ve ekonominin gelişmesinde

mevcut bir potansiyel olduğu belirtilmektedir. Türkiye, eğitimin ekonomik büyümedeki

ve gelişmedeki katkısının bilincinde olmakla birlikte, yetersiz ödeneklerden dolayı

Avrupa topluluğu ülkelerinin bulunduğu seviyelerden çok daha gerilerdedir. Ayrıca

Türkiye'de büyük çoğunluk eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiği yönünde görüş

bildirmesine karşın, işe nereden başlanacağı ve sistemin hangi parçalarının

değiştirilmesi gerektiği konusunda genellikle tartışmalar yaşanmaktadır ve bu

tartışmalar her yıl eğitim-öğretim yılının başlaması ile birlikte eğitim sistemi

sorunlarının tekrar gündeme gelmesine neden olmaktadır (Durdu, 2003).

Bu tartışmaların başında “Türk eğitim sistemi bireysel ve toplumsal beklentilere

ne derece yanıt vermektedir?”, “AB’ ne girme sürecinde eğitim sistemi 21. yüzyılın

temel değerlerini öğrencilere aktarabiliyor mu?”, “Toplumsal kalkınmada ve toplumsal

hareketliliğin sağlanmasında eğitim yeterli rolü oynayabiliyor mu?”, ve “Toplumda

demokrasi, eşitlik, adalet anlayışının yerleşmesinde eğitimimiz ne derece etkin bir yapı

sergilemektedir?” gibi sorular gelmektedir (Bahar, 2005).

Bu tartışmalar doğrultusunda toplumsal katmanlar arasında farklı eğitim

koşullarının olması, varolan bu eşitsizliğin öğrencilere yansıması, eğitim kurumlarının

fiziksel altyapı yetersizlikleri, eğitim felsefesinde ki sorunlar ve cinsiyetler arasındaki

eşitsizlik Türk eğitim sisteminin temel sorunları olarak gösterilebilir (Önder, 1999).

Ama Türkiye sahip olduğu genç ve dinamik nüfusu etkin bir şekilde

değerlendirebilirse kendisi için olumsuz olan bu durumları olumluya çevirebilir. Tabi ki

genç nüfus oranı çok yüksek olan ülkemizin bu durumu avantaj haline getirmesi, onlara

verilecek etkin ve revize edilmiş bir eğitime bağlıdır.

Page 70: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

59

2.2.Türkiye’nin Kalkınma Sürecinde Sağlık Sektörünün İncelenmesi

Burada şunu önemle belirtmek gerekir ki, beşeri sermayenin kalitesindeki artış

yalnız eğitimle değil insana sunulan sağlık hizmetleriyle de ilgilidir. Beşeri sermaye

yalnızca eğitim boyutuyla alınırsa eksik açıklanmış olur. Bu yüzden sağlıktaki

iyileşmenin ve insan mutluluğuna yönelik diğer etmenlerin de göz önünde

bulundurulması gerekir.

Literatürde de sağlıkla ilgili verilere ve ölçümlere eğitime göre daha az önem

verilmekte ve bu konuda daha az çalışma yapılmaktadır. Bunun temel nedeni bu

yatırımların parasal olmayan getirilerinin eğitimde daha önemli olmasıdır (Appleton ve

Teal, 1998, s.19).

Beşeri sermayenin önemli göstergelerinin başında gelen sağlıkta da tıpkı eğitimde

olduğu gibi ölçme zorluklarıyla karşılaşılmaktadır. Bu zorlukları bir derece olsun

azaltabilmek için de bir takım ölçümler geliştirilmiştir. Bu ölçümlerin başında (Currie

ve Madrian, 1999, s. 3314) :

• kişilerin kendileri tarafından bildirilen sağlık raporları,

• çalışmaya engel bir sağlık problemlerinin olup-olmadığı,

• günlük yaşamını idame etmesini engelleyecek sağlık problemlerinin olup

olmaması,

• psikolojik bozukluk yada alkolizm gibi hastalıkların varlığı,

• sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanılması,

• psikolojik rahatsızlıkların yada alkolizmin klinik tedavisinin yapılması,

• beslenme durumları (boy, kilo vb. unsurların dikkate alınması),

• beklenen ya da gelecek ölüm oranları,

gibi maddeler sıralanabilir.

Sağlıklı bir toplumda beşeri sermaye birikimini arttırmak diğerlerine kıyasla daha

kolay bir işlemdir. Çünkü, çalışan insanın sağlıklı olması ile üretken bir yapıya sahip

olması arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu çerçevede, ruhen ve bedenen sağlıklı

insanların fiziki ve zihinsel eğitimlerinin daha kolay olduğu yadsınamayacak bir

Page 71: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

60

gerçektir. Dolayısıyla, beşeri sermaye kapsamında eğitilecek bir insanın ön şart olarak

sağlıklı olması adeta bir zorunluluktur. Bu nedenle, beşeri sermayeyi; eğitim verilebilir

sağlıklı bir toplumu eğitim vererek daha üretken bir hale getirmek şeklinde de

tanımlamak mümkündür (Karagül, 2002, s.71). Ayrıca bu üretken insanların

verimlilikleri sayesinde, hem büyümeye hem de gelişmeye olumlu ve pozitif yönde

katkı yapacağı beklenmektedir (Bloom, Canning ve Sevilla, 2003, s.20).

Ama sağlığın büyümeye yapmış olduğu katkılarının dışında bir takım sosyal getiri

ya da götürüleri de mevcuttur. Örneğin düşük bir sağlık durumuna sahip bireyin işine

konsantre olamaması, işteki verimliliği ve aldığı ücreti düşürmesi, çalışılan saati

etkilemesi, faklı iş seçimleri yapması gibi.

Toplumların sağlık düzeyi beşeri sermayenin kullanılabilirliğini yakından

etkileyen önemli bir faktördür. Çünkü bilgili, tecrübeli ve yetenekli fertler ancak sağlıklı

oldukları müddetçe bu değerlerini kullanarak üretime katkı sağlayabilirler. Öte yandan

aşırı doğurganlık, bebek ölüm oranlarının yüksek olması ve sayıca fazla çocuk, toplum

açısından birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir. Araştırmalar, ailede çocuk

sayısı arttıkça ve doğum aralığı azaldıkça çocuk ölümlerinin arttığı ve çocukların

sağlıklı ve yeterli beslenme imkanlarının azaldığını ortaya koymaktadır (DPT, 2001a,

s.9). Dolayısıyla Türk toplumuna ait sağlık verilerine Tablo 2.5.’ den baktığımız zaman

genel durumun beklentileri karşılamaktan çok uzak olduğu anlaşılmaktadır. Ama ümit

verici bir durum sağlık verilerinde ilerleyen yıllar itibariyle gözle görülür bir gelişme

yaşanıyor olmasıdır. Özellikle 1980-1985 yıllarında binde 9 olan kaba ölüm hızı 2000-

2005 yıllarında binde 6,6’ ya gerilemiştir. Aynı iyileşmeyi bebek ölüm oranlarında

sırasıyla binde 82’ den binde 28’ e düşüş ve ortalama ömrün uzamasında; 63 yaştan

70,30 yaşa yükselmesi şeklinde görmek mümkündür. Bu durumlar Türkiye

ekonomisinde etkin sağlık yatırımlarının yavaş da olsa giderek artan bir önem

kazandığını göstermektedir. Ancak bu göstergelerin daha iyi bir konuma getirilebilmesi

için daha fazla kaynak aktarılması ve kaynakların daha etkin kullanılması

gerekmektedir.

Page 72: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

61

Tablo 2.5. Sağlıkla İlgili Demografik Göstergeler

Yıllar Nüfus Artış

Hızı (%)

Kaba

Doğum

Hızı

(Binde)

Kaba Ölüm

Hızı

(Binde)

Bebek

Ölüm Hızı

(Binde)

Toplam

Doğurganlık

Oranı (Çocuk)

Doğuşta

Ortalama

Yaşam

Süresi (Yıl)

1980-1985 2,49 30,8 9,0 82 4,05 63,00

1985-1990 2,17 29,9 7,8 65 3,76 65,58

1990-1995 1,85 25,3 6,7 50 2,80 67,28

1995-2000 1,62 22,2 6,5 39 2,45 68,55

2000-2005* 1,33 20,9 6,6 28 2,32 70,30

Kaynak: Sağlık Bakalığı, DİE ve DPT İstatistiki Verileri * Tahmini rakamlardır.

2.3. Göç Olgusunun Türkiye’ nin Kalkınma Süreci Açısından İncelenmesi

Beyin göçü iyi eğitim görmüş kalifiye ve yetenekli işgücünün yetiştiği az

gelişmiş/gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye akışı/göçü olarak

tanımlanabilir. Kıt ve sınırlı kaynaklarla yetiştirdiği değerli beyinleri kaybeden az

gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerin beyin göçü nedeniyle gelişmeleri daha da

yavaşlarken, gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi

olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Yani beyin göçü ülkeler

arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır (Gürak, 2005a,

2005b, 2005c; Mahroum, 2000).

Peki beyin göçünün oluşmasını sağlayan temel nedenler nelerdir?(Kaya, 2003)

Beyin göçünün nedenleri altı grupta toplanabilir:

1.Ekonomik nedenler:

• Düşük ücret politikası varlığı

• Vergi oranlarının yüksek olması

• Ekonomik istikrarsızlığın varlığı

• Gelecek endişesi olması

Page 73: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

62

2.Politik / Siyasal nedenler:

• Bilim ve teknoloji politikalarındaki yanlışlıklar

• Siyasal istikrarsızlık oluşumu

• Siyasetin / kayırmacılığın iş hayatına girip, onu kontrol etmesi

3.Bilim ve teknoloji politikalarındaki yanlışlıklar

• Ar-ge’ ye önem vermeme

• Bilim ve teknolojiye değer vermeme

• Fikir üretiminin ve buluşun para etmemesi ve desteklenmemesi

• Ar- ge, altyapı ve teşvik eksikliği

• Ar- ge yatırım yardımı ve vergi indirimi azlığı

4.Eğitim sistemindeki çarpıklıklar

• Kalıcı milli eğitim politikası yokluğu

• Eğitimde fırsat eşitsizliği oluşu.

5.İşsizlik

• Üniversite mezunlarının büyük çoğunluğunun meslekleriyle ilgisiz işlerde

çalışması

• En fazla işsizliğin üniversite mezunları arasında olması

• İş bulamama

6.Yabancı dilde eğitim ve teknolojideki gelişmeler

• Yabancı dilde eğitimin beyin göçünde katalizör görevi görmesi

• Yabancı dilde eğitimin batıya bedavaya (hibe) insan kaynağı üretmeye

yardımcı olması

• İletişim olanaklarının (bilgisayar, internet, faks, cep telefonu vb.)sağladığı

kolaylıklar.

Türkiye yurt dışına beşeri sermaye ihraç eden dünyadaki önemli ülkelerden bir

durumundadır. Yurt dışında yaşayan Türkiye vatandaşlarının sayısı bugün 3.8 milyonun

Page 74: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

63

üzerindedir. Bu rakamın, 3.3 milyonu AB ülkelerinde ve bunlardan sadece Almanya’da

yaşayanların sayısı ise, 2.3 milyondur. Bu verilere göre ülke dışında yaşayan Türk

vatandaşlarının %60’ ı Avrupa’da, Avrupa’daki Türklerin ise %70’ i Almanya’ da

yaşamaktadır (DPT,2001b, s.1).

Türkiye’nin günümüzdeki ekonomik koşulları ve istihdam şartları göz önünde

bulundurulduğunda, iş hayatına yeni adım atmış veya atmakta olan genç kitlenin

motivasyonunun kaynağını görmek hiç de zor değildir. Teknolojik gelişmeler ve

globalleşme sonucu yurt dışına gitme kararını vermek gençler için artık eskisi gibi kadar

da zor değildir. Bu durumlara Türkiye ‘nin zor ekonomik ve istihdam koşulları da

eklenince, yurt dışına beyin göçünün gerçekleşmesi hatta oraya giden insanların büyük

bir bölümünün yurt dışına yerleşerek geri dönmemeleri kaçınılmaz olmaktadır.

İyi eğitilmiş beyinlerimizden yararlanmak ve beyin göçü sorununu aşabilmek

için, bu yönde gerekli ortamları ve mekanizmaları oluşturmak için Devlete, Özel

sektöre ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Bu beyinlerimize sahip

çıkmadığımız taktirde bu ülkemizin önemli bir kaybına dönüşebilir. Ayrıca ülkemiz

insanlarının refah ve yaşam koşulları iyileştirilmeli, bilime, buluşlara ve ar-ge’ ye

yatırım yapılmalıdır. Refah seviyemizi de ancak teknoloji üreterek geliştirebiliriz.

Bütün bu değerlendirmelerin ışığında iktisadi manada bir kalkınma modeli için,

ülkede topluca yeni bir yapılanmaya gerek vardır. Bu çerçevede fiziki, beşeri ve sosyal

sermaye birikimleri birbirleri ile tamamlayıcılık özellikleri dikkate alınarak hep bir

arada ele alınmalı ve iktisat politikaları da bu doğrultuda oluşturulmalıdır. Bütün

bunlara bağlı olarak ülkeyi kalıcı manada istikrara kavuşturabilmek için, Türkiye için

üretmeyi merkez kabul eden ve dünya ile kendi çıkarları doğrultusunda bütünleşerek,

daha adil bölüşüme imkan tanıyan, daha sağlıklı ve daha eğitimli bir toplumu

amaçlayan, insanların devletine, devletin de vatandaşlarına güvenebildiği, bir takım

ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel ve ahlaki alanlarda kapsamlı yeni açılımlara ihtiyaç

vardır (Karagül, 2002, s.146).

Page 75: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

64

3. BÖLÜM

ADANA İMALAT SANAYİ ÜZERİNE BİR UYGULAMA

3.1. Adana İmalat Sanayi Üzerine Bir Uygulama

Daha önceki bölümlerde üzerinde teorik olarak durulan beşeri sermaye ve

rekabet gücü ilişkisi, bu bölümde Adana il sınırları içindeki imalat sanayi birimlerinde

yapılan bir anket çalışmasının bulguları aracılığıyla tartışılmaktadır. Beşeri sermaye

kavramı işgücü ile birebir ilişkilidir. Bu nedenle, Adana ili anket uygulaması için imalat

sanayi ücretli çalışanları seçilmiştir. Rekabet gücünü temsilen de, firmaların kar veya

zarar durumlarına göre ödedikleri vergi matrahları kullanılmıştır (Vokić ve Frajlić;

Blundell, Dearden, Meghir ve Sianesi, 1999, ss. 13-14; Urrutia, 2003; Heady, 2001;

Salvatore, 2002; McCreecy, 2005 ve Scarabello, 2005).

Firmalar veya sanayiler işgücü ile rekabet göstergesi arasındaki ilişkiyi

incelerken olaya farklı noktalardan bakabilirler; bu noktalardan bir tanesi

makroekonomik göstergeler temelinde rekabetin analiz edilmesini sağlayan makro

boyuttur. Bu makro göstergelere istihdam ve işsizlik oranları, eğitim yatırımları

(okullaşma oranları, okur-yazarlık oranı vb.) ve işgücü maliyetleri örnek olarak

gösterilebilir. Diğer bakış noktası ise, bizim de çalışmamızda kullandığımız mikro

boyuttur. Burada ise beşeri sermayenin değerini ölçmek için işgücünün eğitimi, yaş,

cinsiyet gibi demografik karakterler, hizmet içi eğitim sayısı ve sağlık gibi nedenlerle

işe gitmeme kriterleri kullanılabilir (Vokić ve Frajlić, s.61). Bizim çalışmamızda ise,

bireyin beşeri sermayesini temsil ettiğini düşündüğümüz cinsiyet, bir okul mezunu olup-

olmaması, yabancı dil bilgisi, aile alt yapısını temsil eden anne ve babaya ilişkin eğitim

durumları ve meslekleri, toplam çalışma süresi, iş değiştirme sayısı, alınan hizmet içi

eğitim sayısı ve süresi ve sağlık nedeniyle alınan rapor/izin gibi göstergeleri temsil eden

soruların bulunduğu bir anket çalışması yapılmıştır (LEHD,2003).

Page 76: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

65

Uygulama kısmında öncelikli olarak Adana ili imalat sanayinde yapılan anket

çalışmasının verileri üzerinde durulacaktır. İlk kısımda araştırmanın yöntemi ayrıntılı

bir biçimde sunulurken, ikinci kısımda anketin verileri çapraz tablolar aracılığıyla

incelenecek ve üçüncü kısımda da anketin verileri probit analiziyle yorumlanacaktır.

3.1.1.Araştırmanın Yöntemi

Bu kısımda araştırmada kullanılan yöntem ayrıntılı bir şekilde açıklanmaktadır.

Araştırmanın hipotezi, kullanılan değişkenlerin tanımları, verilerin toplanması ve

yorumlanmasında izlenilen yöntem aktarılmaktadır.

3.1.1.1.Hipotez

Beşeri sermaye teorisinin Adana imalat sanayi için sınanmasını içeren anket

çalışmasında aşağıdaki hipotezler temel alınmıştır:

• Beşeri sermaye teorisinin tezlerinden biri, kişilerin eğitim seviyeleri ve deneyimi

temsil eden toplam çalışma süresinin yani beşeri sermaye ile firmaların rekabet

unsurunun arasında birebir bir ilişki olduğudur. Bu nedenle Adana ilini anakitle

alarak yapılan anket çalışmasında öncelikle bu tezin sınanması hedeflenmiştir.

Anket çalışmasının temel hipotezi, bu nedenle “Adana’da imalat sanayi

çalışanlarının sahip oldukları beşeri sermaye, firmaların rekabet etme güçleriyle

yakından ilişkilidir” şeklindedir. Burada eğitim seviyesiyle ifade edilen,

bireylerin okulda aldıkları eğitimin seviyesidir. Toplam çalışma süresi ise

bireyin hem şu anda çalıştığı kurumdaki hem de daha önceki çalışma süresini

içeren çalışma süresidir.

• Rekabeti etkilediğini düşündüğümüz eğitim ve toplam çalışma süresine ek

olarak, çalışanların cinsiyetleri ve tekstil sektörü için oluşturulan kukla

değişkenin de rekabetle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Burada sadece tekstil

sektörüne ilişkin kukla oluşturulmasının nedeni, örneklemde yer alan bütün

Page 77: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

66

sektörler arasında anlamlı bir farklık olup olmadığının test edilmesi ve sadece

tekstil sektörü için anlamlı bir farklılık bulunmasıdır.

3.1.1.2.Tanımlar

Bu çalışma çerçevesinde kullanılan bazı kavramlar genel hatları ile burada

tanımlanmaya çalışılacaktır. Bu çalışma çerçevesinde kullanılan eğitim kavramı, sadece

okulda alınan eğitim olarak dikkate alınmıştır. İlköğretim, lise, üniversite, yüksek lisans

ve doktora gibi resmi eğitimin basamakları okulda alınan eğitim olarak

değerlendirilmiştir.

Çalışmamızda deneyimi ifade eden değişken olarak toplam çalışma süresini

düşündük. Çünkü uzun çalışma yıllarıyla olgunluğun ve işbaşında öğrenmenin

artabileceği ve bu yüzden deneyim gibi ölçülmesi zor bir kavram yerine toplam çalışma

süresinin ekonometrik çalışmalarda kullanılabileceğini varsaydık.

3.1.1.3.Veriler Ve Toplanması

Araştırmanın firmaların kar/zarar durumuna göre ödedikleri vergi matrahları

verisi dışındaki tüm verileri, hazırlanan bir anket aracılığıyla sağlanmıştır. Anket 14

sorudan oluşmaktadır ve 306 kişinin katılımı ile 45 özel sektör firmasında, erkek ve

bayan çalışanlar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Anket çalışması uygulanan bu 45 firma 8

sektöre ait firmalardır. Bu sektörler tekstil, 21 firma; gıda, 6 firma; kimya, 4 firma;

plastik, 6 firma; döküm-makine,4 firma; inşaat malzeme üretim sanayi, 2 firma;

mobilya, 1 firma ve otomobil parça sanayi, 1 firma içermek üzere sıralanabilir.

Uygulanan ankette ise yaş, cinsiyet, eğitim durumu, mezun olunan üniversite-fakülte-

bölüm, mezun olunan lisenin türü, bilinen yabancı diller ve seviyesi, göreve başlama

ünvanı-tarihi ve şu andaki ünvanı-tarihi, anne ve babanın eğitim durumları ve

meslekleri, aylık toplam gelirleri, toplam çalışma süresi, kurumdaki çalışma süreleri,

çalışma yaşamlarında kaç işyeri değiştirdikleri, alınan hizmet içi eğitimi programı sayısı

Page 78: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

67

ve süresi, sağlık nedeniyle alınan rapor veya izinli olunan gün sayısı ile ilgili sorular

sorulmuştur.

Firmaların kar/zarar durumlarına göre ödedikleri vergilere ilişkin veriler ise

Adana Sanayi Odası’ ndan temin edilmiştir. Çalışmada firmaların doğrudan kar ya da

zarar verilerine ulaşılamadığı için kar/zarar durumlarına göre ödedikleri vergiler rekabet

güçlerinin bir göstergesi olarak kullanılmıştır.

Anket uygulamasında Sanayi Odası Web Sitesi’ nden alınan firma listesinden

seçilen iş yerleri ile telefon bağlantıları kurularak izin alınmıştır. Verilen randevu

tarihlerinde gidilerek, izin verilen iş yerlerinde bireylerle yüz yüze görüşülerek, izin

verilmeyen yerlerde ise bir yetkiliye teslim edilerek anketler uygulanmıştır. Anket

örnekleminin seçiminde, toplam işçi sayısı ve bireylerin çalışma statüleri gibi özellikler

göz önüne alınmıştır.

3.1.1.4.Verilerin Çözümü Ve Yorumlanması

Elde edilen veriler birinci adımda beşeri sermaye birikimini görmek hedefine

uygun olarak çapraz tablolar aracılığıyla çözümlenmiştir.

İkinci adımda beşeri sermaye-rekabet ilişkisini açıklama isteği bağlamında E-

views 5.0 paket programıyla probit uygulaması yapılmıştır.

3.1.2.Örneklemin Genel Nitelikleri

Bu bölüm, anketde sorulan sorulardan elde edilen verilerin tablolar halinde

sunulması ve tabloda yer alan bilgilerin yorumlanmasına ayrılmıştır.

Anket çalışmasında bireylere yaşları sorulmuştur. Ankette istenen yaş

bilgilerinden elde edilen veriler, sanayide yoğunluğun %42,5 oran ile 20-30 yaş

aralığında ve %70,9 oran ile erkeklerde oluştuğunu göstermektedir.

Page 79: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

68

Tablo 3.1. Verilerin Yaş Ve Cinsiyete Göre Dağılımı

Çalışan kişilerin

Yaşları

Erkek

Kadın

Gözlem

sayısı

Toplam

içindeki

%

20-30

76 (58,46)

(35,02)

54 (41,53)

(60,67)

130 42,5

31-40

90 (74,38)

(41,47)

31 (25,61)

(34,83)

121 39,5

41-50

35 (89,74)

(16,12)

4 (10,25)

(4,49)

39 12,7

51+

15 (100)

(6,91)

- 15 4,9

Kayıp değer 1 - 1 0,3

Toplam 217 89

306 100,0

% 70,9 29,1 100,0

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Kadınlarda işgücüne en fazla katılım %41,53 ile yine ilk yaş grubu olan 20-30

yaş aralığında olmuştur. Genelde, anket sırasında 35 yaştan sonraki bireylerin ya

yönetici konumunda olmaları ya da çok alt kademe işlere sahip olmaları dikkat

çekmiştir. Sanayi sektöründe 51 ve üzeri yaş grubunda kadın ücretli ile

karşılaşılmamıştır. Anket uygulamasında, benzer şekilde, kadınların üst yaş dilimlerinde

temsilinin erkeklere göre daha düşük olduğu gözlenmektedir. Erkekler ise Adana ili

imalat sanayi sektöründe 31-40 yaş aralığına düşen çalışan sayısı içinde %41,47 ile

diğer yaş gruplarındaki tüm erkek çalışanlar arasında en fazla çalışma oranına sahiptir.

Toplam çalışanlar bağlamında baktığımızda ise erkekler için yoğunluk %89,74 ile 41-50

yaş aralığında görülmektedir. Ayrıca kadınlara oranla, daha yüksek yaş gruplarında

çalışan erkelerin sayısı daha fazladır.

Page 80: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

69

Tablo 3.2. Verilerin Toplam Çalışma Süresi Ve Yaşa Göre Dağılımı

Çalışan kişilerin yaşları

20-30

31-40

41-50

51+

Kayıp

Değer

Toplam

%

0-5 Yıl

87 (90,62)

(67,96)

9 (9,37)

(7,56)

-

-

-

96

31,4

6-10 Yıl

33 (41,77)

(25,78)

46 (58,22)

(38,65)

-

-

-

79

25,8

11-15 Yıl

8 (16,32)

(6,25)

36 (73,46)

(30,25)

5 (10,20)

(13,15)

-

-

49

16,0

Topl

am ç

alıs

ma

süre

si

16 ve

Daha Üstü

-

28 (37,33)

(23,52)

33 (44)

(86,84)

13 (17,33)

(100)

1

75

24,5

Kayıp

değer

-

-

-

-

7

7

2,3

Toplam 128

(%41,83)

119

(%38,88)

38

(%12,41)

13

(%4,24)

1

(%0,32)

306

100,0

* Parantez içindeki değerler oranları (%) temsil etmektedir.

Burada toplam çalışma sürelerinden elde edilen deneyim verileri, bireylerin

mezun olduklarını söyledikleri okulları bitirmeleri ile işe başlamış oldukları, yani zaman

kaybetmedikleri varsayımına dayanmaktadır.

Anket içerisinde en yüksek deneyim oranına (16 ve daha üstü yıl) sahip yaş

aralığı %44 ile 41-50 yaş aralığına aittir. En az deneyim ise (0-5 yıl) %90,62 ile 20-30

yaş aralığına aittir. Ayrıca tablo 3.4.’ün sonunda yer alan son sütunda verilen yüzdeler,

toplam çalışma süresi aralıklarına düşen kişilerin, anket yapılan tüm kişiler içindeki

yüzdesini verir. Buna göre en fazla kişi % 31,4 ile 0-5 yıl aralığında deneyime sahipken,

6-10 yıl deneyime sahip kişilerin yüzdesi % 25,8, 11-15 yıl deneyime sahip kişilerin

yüzdesi % 16 ve 16 ve daha üstü deneyime sahip kişilerin yüzdesi ise % 24,5’ dur.

Page 81: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

70

Cinsiyet konusunda ise Tablo 3.3.’den de görülebileceği gibi tüm deneyim

yıllarında erkekler kadınlardan daha yüksek deneyime sahip olmaktadır. 0-5 yıl

aralığında erkeklerin oranı %59,38, kadınların %40,63; 6-10 yıl aralığında erkeklerin

oranı %65,82, kadınların %34,18; 11-15 yıl aralığında erkeklerin oranı %75,51,

kadınların %24,49; 16 ve üstü yıllarda erkeklerin oranı %88, kadınların ise %12’dir.

Toplam çalışanlar içinde ise, erkekler %70,90 ile %29,10 yüzdeye sahip kadınlara göre

daha yüksek deneyime sahiptirler.

Tablo 3.3. Verilerin Toplam Çalışma Süresi Ve Cinsiyete Göre Dağılımı

Çalışan kişilerin cinsiyetleri

Erkek Kadın

0-5 Yıl

57 (59,38)

(26,89)

39 (40,63)

(44,83)

96

(%32,10)

6-10Yıl

52 (65,82)

(24,53)

27 (34,18)

(31,03)

79

(%26,42)

11-15 Yıl

37 (75,51)

(17,45)

12 (24,49)

(13,79)

49

(%16,38)

Topl

am ç

alıs

ma

süre

si

16 ve Daha

Ustü

66 (88)

(31,13)

9 (12)

(10,34)

75

(%25,08)

Toplam 212

(%70,90)

87

(%29,10)

299

(%100)

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Beşeri sermaye literatüründe önemli beşeri sermaye göstergelerinden biri olarak

sayılan eğitime ilişkin veriler aşağıda Tablo 3.4. ve 3.5. halinde özetle sunulmuştur:

Page 82: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

71

Tablo 3.4. Eğitim Durumuna Göre Cinsiyetlerin Dağılımı

Eğitim

durumu

Gözlem

sayısı

%

Erkek

Kadın

İköğretim

7

2,3

4 (1,84)

(57,14)

3 (3,37)

(42,86)

Lise

58

19,0

38 (15,21)

(65,52)

20 (22,47)

(34,48)

Üniversite

215

70,3

153 (70,51)

(71,16)

62 (69,66)

(28,84)

Yüksek

Lisans

24

7,8

20 (9,22)

(83,33)

4 (4,49)

(16,67)

Doktora

1

,3

1 (%0,46)

(100)

-

Toplam 305 99,7 216 89

Kayıp değer 1 ,3 1 -

Toplam 306 100,0 217

(%70,92)

89

(%29,08)

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Tabloya göre çalışanlar arasında en fazla sahip olunan eğitim düzeyi %70,3 ile

üniversite eğitimidir. Bunun temel nedeni anket yapılan çalışanların hepsinin beyaz

yakalı ve genellikle yönetici kademesinden insanlarla yapılmış olması olabilir. Cinsiyet

olarak da bakarsak üniversite mezunlarının büyük bölümü %70,51 ile üniversite

mezuudur. Üniversite eğitiminden sonra ikinci sırayı %19’luk bir oranla lise eğitimi

almaktadır. Bunun da büyük çoğunluğunu %65,52 ile yine erkekler oluşturmaktadır.

Üniversite eğitiminin de üstü olan yüksek lisans eğitimi yapanların tüm anket yapılan

bireyler arasındaki oranı %7,8 ve bunun %83,33’ünü erkekler, %16,67’sini ise kadınlar

oluşturmaktadır. Temel eğitim düzeyi sayılabilecek ilköğretim eğitimine sahip kişilerin

sayısı oldukça azdır. İlköğretim mezunlarının tüm anket yapılan kişiler arasındaki oranı

%2,3’tür. Buradan çıkan genel sonuç, eğitim düzeyinin üniversite seviyesinde

yoğunlaşması ve genel itibariyle de erkeklerin eğitim seviyelerinin bayanlarınkinden

yüksek olmasıdır.

Page 83: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

72

Tablo 3.5. Eğitim Durumuna Göre Yaş Dağılımı

Çalışan kişilerin yaşları Toplam

20-30

31-40

41-50

51+

Kayıp

Değer

İköğretim

3 (42,86)

(2,31)

- 2 (28,57)

(5,13)

2 (28,57)

(14,29)

- 7

(%2,29)

Lise

18 (31,03)

(13,85)

25 (43,10)

(20,66)

13 (22,41)

(33,33)

2 (3,45)

(14,29)

- 58

(%18,95)

Üniversite

99 (45,83)

(76,15)

83 (38,43)

(68,60)

24 (11,11)

(61,54)

8 (3,70)

(57,14)

2

216

(%70,59)

Yüksek

Lisans

10 (41,67)

(7,69)

13 (54,17)

(10,74)

- 1 (4,17)

(7,14)

- 24

(%7,84)

Eğiti

m d

urum

u

Doktora

- - - 1 (100)

(7,14)

- 1

(%0,33)

Toplam 130

(%42,48)

121

(%39,54)

39

(%12,75)

14

(%4,58)

2

(%0,65)

306

(%100)

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Tablo 3.5.’den eğitim seviyeleri ile yaşı ilişkilendirecek olursak yoğunluğun

yaşandığı gurup olarak %76,15 ile üniversite mezunu 20-30 yaş aralığını görürüz. Bunu

izleyen ikinci en büyük yoğunluk ise %68,60 ile 31-40 yaş aralığında yine üniversite

mezunlarında görülmektedir. Üniversite eğitim seviyesinden sonra gelen diğer önemli

eğitim seviyesi ise lisedir. Lise mezunlarının büyük çoğunluğu da %43,10 ile 31-40 yaş

aralığında birikmişlerdir.Diğer net olarak gözlemlenebilen bir yoğunluğun yaşandığı yaş

grupları ise, üniversite eğitiminin üstü olan yüksek lisansta %54,17 ile 31-40 yaş aralığı

ve doktora eğitimine sahip kişilerde %100 oranla 51 ve üstü yaş aralığıdır. Bu oranların

yüksek olmasını gençlerin artan rekabet koşullarıyla birlikte lisansüstü eğitime

yönelmeleri ve böylece farklılıklar edinerek daha rahat iş bulabilmeyi umut etmeleri

olarak gösterebiliriz.

Page 84: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

73

3.1.3.Örneklemin Çapraz Tablolar Aracılığıyla Analizi

Bu bölümde anket çalışmasının ortaya koyduğu Adana imalat sanayinin beşeri

sermayesine ilişkin yapı, çapraz tablolar aracılığıyla incelenmiştir. Tablolar anketin

verilerinden, herhangi bir ağırlıklandırmaya tabi tutulmadan ve SPSS istatistik programı

kullanılarak elde edilmiştir.

Çapraz tablo analizi, ankete katılan bireylerin iki ya da üç niteliğinin bir arada

incelenmesine olanak verecek biçimde tablolaştırılmasıdır. Böylece anket içindeki tüm

nitelikler değişken olarak kabul edilerek ikili üçlü tablolar meydana getirilebilmektedir.

Ama bu bölümde sadece temel alınan beşeri sermaye bakış açısına uygun olan tablolar

yorumlanacaktır.

3.1.3.1. Bireylerin ve Ebeveynlerin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki

Toplumda bireylerin konumlarını belirleyen en önemli etken olarak düşünülen

eğitimin aile geçmişi ile birlikte düşünülmesi (Schultz, 1973, ss.8-9), anket uygulanan

bireylerin ve ebeveynlerinin eğitim düzeylerinin birlikte ele alınmasını gerekli

kılmaktadır. Her iki kuşağın eğitimsel farkları veya benzerlikleri, burada farklı analiz

yöntemleri ile ortaya konulmaya çalışılmaktadır.

İlk kullanılan yöntem bireyle ebeveynlerinin eğitimsel farklılıklarını ortaya

koymayı hedeflemektedir. Anketin örneklemi göz önüne alındığında, sanayi sektöründe

ücretli çalışan bireylerin ebeveynlerinden ne kadar farklı eğitim aldıklarını, bir kuşaktan

diğerine geçerken eğitim düzeyinde ne gibi değişiklikler olduğunu, diğer bir ifade ile

kuşaklar arası eğitim hareketliliğinin gelişimini incelemek hedeflenmektedir.

Page 85: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

74

3.1.3.1.1. Babaları ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki Babaların öğrenim durumlarıyla bireylerin öğrenim durumu arasındaki ilişkiyi

gösteren tablo 3.6., çapraz tablo yöntemi ile elde edilmiştir. Tablo 3.6. bütün olarak

ankete katılan bireylerin öğrenim düzeyleri ile babalarının öğrenim durumu arasındaki

ilişkiyi göstermektedir.

Tablo 3.6. Babanın Eğitim Durumu * Kişinin Eğitim Durumu Çapraz Tablosu

Eğitim durumu

İlköğretim

Lise

Üniversite

Yüksek

Lisans

Doktora

Toplam

Okur-yazar

değil

1 (11,11)

(14,29)

2 (22,22)

(3,51)

6 (66,67)

(2,86)

-

- 9

(%3,01)

Okur-yazar

- 9 (30)

(15,79)

20 (66,67)

(9,52)

1 (3,33)

(4,17)

- 30

(%10,03)

İlkoğretim

Mezunu

5 (3,97)

(71,43)

32 (25,40)

(56,14)

81 (64,29)

(38,57)

7 (5,56)

(29,17)

1 (0,79)

(100)

126

(%42,14)

Lise

Mezunu

1 (1,49)

(14,29)

14 (20,90)

(24,56)

48 (71,64)

(22,86)

4 (5,97)

(16,67)

- 67

(%22,41)

Yüksekokul

Mezunu

-

- 11 (84,62)

(5,24)

2 (15,38)

(8,33)

-

13

(%4,35)

Üniversite

Mezunu

- - 40 (81,63)

(19,05)

9 (18,37)

(37,50)

- 49

(%16,39)

Bab

anın

eği

tim d

urum

u

Y.Lisans/

Doktora

Mezunu

- - 4 (80)

(1,90)

1 (20)

(4,17)

- 5

(%1,67)

Toplam 7

(%2,34)

57

(%1,67)

210

(%70,23)

24

(%8,03)

1

(%0,33)

299

(%100)

* Burada 7 gözlem kayıp değer olduğu için analize dahil edilememiştir. Dolayısıyla gözlem sayısı da 299 olarak belirlenmiştir.

Page 86: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

75

Tablo 3.6.’ dan da görüleceği gibi çalışan kişinin eğitim durumunun ilköğretim

olması durumunda, babalarının eğitim oranları da %71,43 gibi yüksek bir oranla

ilköğretim eğitim seviyesi ile birinci sıradadır. Aynı şekilde lise, üniversite ve doktora

eğitimine sahip kişilerin babalarının eğitim seviyeleri de sırasıyla %56,14, %38,57 ve

%100 oranlarla ilköğretim eğitim seviyesiyle birinci sıradadır. Bu eğitim seviyelerinin

aksine, yüksek lisans eğitimine sahip kişilerin babalarının eğitim seviyesi ise %37,50

oranla üniversite eğitiminde ilk sırayı almaktadır. Ayrıca genel olarak eğitim durumları

içinde en yüksek paya sahip eğitim durumu %42,14 ile ilköğretimdir. Bunu %22,41 ile

lise eğitimi takip etmektedir. %1,67’ lik oranla en düşük pay ise yüksek lisans/doktora

eğitimine aittir.

3.1.3.1.2.Anneleri ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki İlişki

Aşağıdaki tablo ile, diğer şartlar sabitken, ankete katılan bireylerin eğitim

düzeyleri ile annelerinin eğitim düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir.

Page 87: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

76

Tablo 3.7.Annenin Eğitim Durumu *Kişinin Eğitim Durumu Çapraz Tablosu

Eğitim durumu

İlköğretim

Lise

Üniversite

Yüksek

Lisans

Doktora

Toplam

Okur-yazar değil

2 (7,69)

(28,57)

3 (11,54)

(5,26)

20 (76,92)

(9,26)

1 (3,85)

(4)

- 26

(%8,50)

Okur-yazar

1 (2,44)

(14,29)

12 (29,27)

(21,05)

28 (68,29)

(12,96)

- - 41

(%13,40)

İlkoğretim

Mezunu

3 (2,07)

(42,86)

35 (24,14)

(61,40)

98 (67,59)

(45,37)

8 (5,52)

(32)

1 (0,69)

(100)

145

(%47,39)

Lise Mezunu

1 (1,59)

(14,29)

6 (9,52)

(10,53)

48 (76,19)

(22,22)

8 (12,70)

(32)

- 63

(%20,59)

Yüksekokul

Mezunu

- 1 (14,29)

(1,75)

6 (85,71)

(2,78)

-

- 7

(%2,29)

Üniversite

Mezunu

- - 15 (68,18)

(6,94)

7 (31,82)

(28)

- 22

(%7,19)

Ann

enin

eği

tim d

urum

u

Y.Lisans/

Doktora Mezunu

- - 1 (50)

(0,46)

1 (50)

(4)

- 2

(%0,65)

Toplam 7

(%2,29)

57

(%18,63)

216

(%70,59)

25

(%7,84)

1

(%0,33)

306

(%100)

Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Burada karşılaşılan sonuç aslında babanın eğitim durumunda karşılan sonuçla

çok benzerdir. Burada da yine çalışanın ilköğretim mezunu olması durumunda, annenin

eğitim durumunda %42,86’ lık gibi yüksek bir oranla ilköğretim eğitim seviyesi ile ilk

sıradadır. Aynı durum lise, üniversite, yüksek lisans ve doktora eğitim seviyeleri için de

geçerlidir. Kişinin eğitim seviyesinin lise olması durumunda annenin eğitim seviyesi

%61,40 oranla, kişinin eğitim seviyesinin üniversite olması durumunda annesinin eğitim

seviyesi %45,37 oranla, kişinin eğitim seviyesinin yüksek lisans olması durumunda

annesinin eğitim seviyesi %32 oranla ve kişinin eğitim seviyesinin doktora olması

Page 88: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

77

durumunda annesinin eğitim seviyesi %100 oranla ilköğretimdir. Tüm eğitim

durumlarında ise yine %47,39 ile ilköğretim birinci sırada gelmektedir. Bunu %20,59

ile lise takip etmektedir. En az sahip olunan eğitim düzeyi ise %0,65 ile yüksek

lisans/doktora eğitim düzeyidir.

3.1.3.2. Ebeveynlerin Meslekleri ile Bireylerin Öğrenim Durumları Arasındaki

İlişki

Ebeveynlerin özellikle anne ve babaların işteki konumları, bireyin yetiştikleri

ortamı göstermesi açısından önemli bir gösterge olarak düşünülebilir. Bireylerin

doğuştan getirdikleri yetenekleri, aldıkları eğitimle işlenirken bazı mali sınırlılıkların

engelleyici ya da destekleyici olarak rol oynamaları mümkündür. Bu mali sınırları

belirleyen, en büyük ölçü de babanın gelir düzeyi ve babanın yetiştiği ortamın

kültürüdür. Bu mantığın temelini, aile bireylerinin aynı sınıfsal konumu paylaştıkları, bu

konumun en iyi biçimde erkek aile reisine bakılarak ölçülebileceği, çünkü erkeğin

genellikle ” emek piyasasına katılım açısından en fazla sorumluluğu ve devamlılığı olan

aile üyesi” olduğu iddiası bulunmaktadır (Edgell,1995, s.56).

Bununla birlikte, ankette hem anneye, hem babaya ilişkin meslek ve öğrenim

durumu soruları aracılığıyla ebeveynlerin çocuklarına sağladığı ortamın nitelikleri

belirlenmeye çalışılmaktadır.

3.1.3.2.1. Babaların Mesleklerine Göre Bireylerin Öğrenim Durumları

Sonuçlarda en dikkat çekici özellik, memur olarak çalışan babaların çocuklarının

%80’nin üniversite mezunu olmasıdır. Tüm üniversite mezunları içinde ise %57,62’

sinin babası emeklidir. İkinci sırayı %10 ile çiftçilik almaktadır. En düşük pay ise

%0,48 ile işsizliktedir. Yüksek lisans mezunları içindeki baba meslek sıralamasında da

emeklilik %43,48 ile en yüksek paya sahiptir. Bunu %21,74 ile esnaf ve sanatkarlık

izlemektedir. Meslek sıralamasında ise ilk sıralamayı %53,59 ile emeklilik, ikinci sırayı

ise %11,07 ile esnaf ve sanatkarlık almaktadır.

Page 89: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

78

Tablo 3.8.Babanin Mesleği * Eğitim Durumu Çapraz Tablosu

Eğitim durumu

İlköğretim

Lise

Üniversite

Yüksek

Lisans

Doktora

Toplam

Yönetici

1 (5,88)

(14,29)

3 (17,65)

(5,26)

10 (58,82)

(4,76)

3 (17,65)

(13,04)

- 17

(%5,70)

Memur

- 2 (10)

(3,51)

16 (80)

(7,62)

2 (10)

(8,70)

- 20

(%6,71)

Ciftci

2 (6,45)

(28,57)

8 (25,81)

(14,04)

21 (67,74)

(10)

- - 31

(%10,40)

Esnaf ve

Sanatkar

1 (3,03)

(14,29)

8 (24,24)

(14,04)

19 (57,58)

(9,05)

5 (15,15)

(21,74)

- 33

(%11,07)

İşçi

- 3 (30)

(5,26)

7 (70)

(3,33)

- - 10

(%3,36)

Emekli

2 (1,25)

(28,57)

26 (16,25)

(45,61)

121 (75,63)

(57,62)

10 (6,25)

(43,48)

1 (0,63)

(100)

160

(%53,69)

İşsiz

- 2 (66,67)

(3,51)

1 (33,33)

(0,48)

- - 3

(%1,00)

Bab

anın

mes

leği

Diğer

1 (4,17)

(14,29)

5 (20,83)

(8,77)

15 (62,5)

(7,14)

3 (12,5)

(13,04)

- 24

(%8,05)

Toplam 7

(%2,35)

57

(%19,13)

210

(%70,47)

23

(%7,72)

1

(%0,34)

298

(%100)

* Burada 8 gözlem kayıp değerdir.

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

3.1.3.2.2. Annelerin Mesleklerine Göre Bireylerin Öğrenim Durumları

Tablo 3.9’a göre, evhanımı olan annelerin, çocuklarının %70,45’ nin üniversite

mezunudur. Tüm üniversite mezunları içinde ise %69,67’ sinin annesi evhanımıdır.

İkinci sırayı %12,32 ile emeklilik almaktadır. En düşük pay ise %0,47 ile yönetici,

çiftçi ve işçiye aittir. Yüksek lisans mezunları içindeki anne meslek sıralamasında da

Page 90: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

79

evhanımlığı %75 ile en yüksek paya sahiptir. Bunu %12,5 ile emeklilik izlemektedir.

Genel meslek sıralaması içinde ise ilk sırayı %82,06 ile evhanımlığı, ikinci sırayı,

%12,29 ile emeklilik almaktadır.

Tablo 3.9. Annenin Mesleği * Eğitim Durumu Çapraz Tablosu

Eğitim durumu

İlköğretim

Lise

Üniversite

Yüksek

Lisans

Doktora

Toplam

Yönetici

- - 1 (100)

(0,47)

- - 1

(3,23)

Memur

- - 7 (77,78)

(3,32)

2 (22,22)

(8,33)

- 9

(3,00)

Çiftçi

- 2 (66,67)

(3,45)

1 (33,33)

(0,47)

- - 3

(0,99)

İşçi

- - 1 (100)

(0,47)

- - 1

(3,23)

Emekli

1 (2,70)

(14,29)

7 (18,92)

(12,07)

26 (70,27)

(12,32)

3 (8,11)

(12,5)

- 37

(12,29)

Ev

Hanımı

5 (2,02)

(71,43)

49 (19,84)

(84,48)

174 (70,45)

(69,67)

18 (7,29)

(75)

1 (0,40)

(100)

247

(82,06)

Ann

enin

mes

leği

Diğer

1 (33,33)

(14,29)

- 1 (33,33)

(0,47)

1 (33,33)

(4,17)

- 3

(0,99)

Toplam 7

(2,33)

5

(19,27)

211

(70,10)

24

(7,97)

1

(3,23)

301

(100)

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

Page 91: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

80

3.1.3.3. Bireylerin Niteliklerine Göre Gelirlerinin Dağılımı

3.1.3.3.1. Deneyime Göre Gelir Dağılımı

Adana imalat sanayii sektörü ücretli çalışanları üzerinde uygulanan anket

sonuçlarından elde edilen gelir verilerinin bireylerin toplam çalışma süresine göre

dağılımı tabloda gösterilmektedir.

Tablo 3.10. Aylik Toplam Gelir * Toplam Calişma Süresi Çapraz Tablosu

Toplam çalışma süresi

0-5 Yıl

6-10Yıl

11-15 Yıl

16 ve Daha

Üstü

Toplam

300-450 YTL

22 (68,75)

(23,16)

5 (15,63)

(6,49)

2 (6,25)

(4,35)

3 (9,38)

(4,05)

32

(10,96)

451-600 YTL

11 (42,31)

(11,58)

10 (38,46)

(12,99)

4 (15,38)

(8,70)

1 (3,85)

(1.35)

26

(8,90)

601-750 YTL

10 (32,26)

(10,53)

9 (29,03)

(11,69)

7 (22,58)

(15,22)

5 (16,13)

(6,76)

31

(10,62)

751-900 YTL

13 (40,63)

(13,68)

8 (25)

(10,39)

4 (12,5)

(8,70)

7 (21,88)

(9,46)

32

(10,96)

901-1050 YTL

5 (35,71)

(5,2

2 (14,29)

(2,60)

1 (7,14)

(2,17)

6 (42,86)

(8,11)

14

(4,79)

1051-1500 YTL

18 (38,30)

(18,95)

13 (27,66)

(16,88)

3 (6.38)

(6,52)

13 (27,66)

(1,35)

47

(16,10)

1501-2000 YTL

7 (19,44)

(7,37)

14 (38,39)

(18,18)

5 (13,89)

(10.87)

10 (27,78)

(13,51)

36

(12,33)

Ayl

ık to

plam

gel

ir

2000 YTL üstü

9 (12,16)

(9,47)

16 (21,62)

(20,78)

20 (27,03)

(43,48)

29 (39,19)

(39,19)

74

(25,34)

Toplam 95

(32,53)

77

(26,37)

46

(15,75)

74

(25,34)

292

(100)

*Burada 6 gözlem kayıp değerdir. *Parantez içindeki değerler, oranları (%) vermektedir.

Page 92: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

81

Bu tablodan çıkaracağımız önemli bir sonuç tecrübeyle birlikte alınan toplam

aylık gelirin artmasıdır. Örneğin; toplam çalışma süresi arttıkça 2000 YTL üzerinde

maaş alanların oranı %12,16’dan %21,62’ye, %21,62’den %27,03’e ve %27,03’den de

%39,19’ a yükselmiştir. Bu da deneyimin-tecrübenin gelirin üzerinde olumlu bir etki

yaptığını göstermektedir. Ayrıca tüm 16 ve daha üstünde çalışma yılına ama farklı

aylık gelire sahip çalışanlar arasında 2000 YTL ve üzerinde gelir alanların oranı %39,19

ile en yüksek paya sahiptir. Bunu ikinci sırada ise %13,51 ile 1501-2000 YTL gelir

aralığı izlemektedir. 300-450 YTL gelir aralığında bir gelire sahip olanların da %68,75

gibi büyük bir oranı 0-5 yıl gibi çok az bir deneyime sahiptir. Çalışanların deneyimleri

arttıkça 2000 YTL ve üstü gelirin tersine, 300-450 YTL gelir aralığında çalışanların

oranlarında bir düşüş görülmektedir; 0-5 yıl: %68,75, 6-10 yıl: %15,63, 11-15 yıl:

%6,25.

3.1.3.3.2.Öğrenim Düzeylerine Göre Gelir Dağılımı

Burada karşımıza çıkan ilginç bir sonuç 300- 450 YTL arası maaş alan kişilerin

eğitim durumlarının çoğunluğunun üniversite olmasıdır (%66,63). Gelir durumu olarak

da en göze çarpan sonuç tüm üniversite mezunları arasında 2000 YTL üzeri gelir alan

kişilerin oranının %27,8 olmasıdır. 2000 YTL’nin üstünde gelir alan kişiler arasında ise

üniversite eğitime sahip olanların oranı %77,3 ile en yüksek payı oluşturmaktadır. Bunu

da %13,33 ile yüksek lisans eğitimi izlemektedir. Bunun temel nedeni anket yapılan

çalışanların hepsinin beyaz yakalı olması ve anketin genellikle yönetici kademesinden

insanlarla yapılması olabilir.

Page 93: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

82

Tablo 3.11. Aylik Toplam Gelir * Eğitim Durumu Çapraz Tablosu

Eğitim durumu

İlköğretim

Lise

Üniversite

Yüksek

Lisans

Doktora

Toplam

300-450

YTL

4 (12,5)

(57,14)

7 (21,88)

(12,5)

21 (66,63)

(10,04)

- - 32

(10,74)

451-600

YTL

- 9 (34,62)

(16,07)

17 (65,39)

(8,13)

- - 26

(8,75)

601-750

YTL

- 11 (35,48)

(19.64)

20 (64,52)

(9,60)

- - 31

(10,44)

751-900

YTL

- 7 (21,21)

(12,5)

26 (78,78)

(12,44)

- - 33

(11,11)

901-1050

YTL

- 4 (28,57)

(7,14)

10 (71,43)

(4,789

- - 14

(4,71)

1051-1500

YTL

1 (2,08)

(14,29)

9 (18,75)

(16,07)

29 (60,42)

(13,88)

9 (18,75)

(37,5)

- 48

(16,16)

1501-2000

YTL

- 5 (13,16)

(8,92)

28 (73,69)

(13,40)

5 (13,16)

(20,83)

- 38

(12,79)

Ayl

ık to

plam

gel

ir

2000 YTL

üstü

2 (2,67)

(28,57)

4 (5,33)

(7,14)

(77.3)

58

(27.8)

10 (13,33)

(41,67)

1 (1,33)

(100)

75

(25,25)

Toplam 7

(2,36)

56

(18,85)

209

(70,37)

24

(8,10)

1

(0,34)

297

(100)

* Parantez içindeki değerler, oranları (%) temsil etmektedir.

3.2. Örneklemin Probit Aracılığı İle Analizi

Bu bölümde beşeri sermayeyi temsil ettiğini düşündüğümüz cinsiyet, çalışma

süresi ve eğitim düzeyleriyle firmaların kar/zarar durumlarına göre ödedikleri vergi

matrahları arasındaki anlamlılık probit analizi aracılığıyla test edilecektir. Anket

Page 94: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

83

çalışması sonucunda kullanılabilecek birçok değişken elde edilmiş gibi görünse de,

yapılan modelleme çalışmaları sonucunda, sahip olunan verilerin çok fazla bir

değişkenlik göstermemesi ve genellikle aynı seçim aralıklarında yeralması nedeniyle

elde edilen tüm değişkenler çalışmamızda kullanılamamış, sadece en uygun ve anlamlı

çıkan değişkenler modele dahil edilmiştir. Çalışmada kullanılan, firmaların kar/zarar

durumuna göre sahip oldukları vergi matrahı ise firmalar arası hatta sektörler arası bir

rekabet değişkeni olarak kabul edilmiştir. Sektör etkisini ise modele tekstil sektörü için

konulan kukla değişkeni temsil etmektedir. Modelde sadece tekstil firmaları için kukla

değişken kullanılmıştır. Bunun nedeni, örneklemde yer alan bütün sektörler arasında

anlamlı bir farklılık olup olmadığının test edilmesi sonucu, sadece tekstil sektörü için

anlamlı bir farklılık bulunmuş olmasıdır.

3.2.1. Veri Tabanları

Veri elde edebilmek için beşeri sermayeye ilişkin 14 soruluk bir anket

hazırlanmıştır. Anket çalışması 306 kişinin katılımı ile 45 özel sektör firmasında, kadın

ve erkek bireyler üzerinde uygulanmıştır. Firmalara ait kar/zarar durumlarına göre

ödenen vergi matrahları ise Adana Sanayi Odası’ ndan temin edilmiştir.

Anket çalışması uygulanan bu 45 firma 8 sektöre ait firmalardır. Bu sektörler

tekstil, 21 firma; gıda, 6 firma; kimya, 4 firma; plastik, 6 firma; döküm-makine,4 firma;

inşaat malzeme üretim sanayi, 2 firma; mobilya, 1 firma ve otomobil parça sanayi, 1

firma içermek üzere sıralanabilir.

3.2.2.Değişkenler ve Tanımları

Açıklamaya çalıştığımız ilişki çerçevesinde beşeri sermayeyi temsil ettiğini

düşündüğümüz değişkenler üç grupta toplanmıştır:

Page 95: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

84

• Cinsiyet

• Çalışma süresi

• Eğitim

Cinsiyet: Kadın ve erkek cinsiyetlerinin, firmaların rekabet edebilme güçlerine

bir katkısı olup olmadığını araştırmayı hedefleyen bu değişken, bireyler arasında

cinsiyetten kaynaklanan farklılığın bağımlı değişken olan rekabeti nasıl etkilediğini

öğrenmeyi amaçlamaktadır.

Eğer birey k erkek ise Cine=1

kadın ise Cink=2, olmak üzere değişken tanımlanmıştır.

Çalışma süresi: Burada çalışma süresiyle kastedilen kişilerin toplam çalışma

yıllarıdır. Buradan veri elde edebilmek için dönüştürme işlemi yapılmalıdır. Ankette

toplam çalışma süresi için son seçenek hariç beşer yıllık bir sınıflama kullanılmıştır.

Toplam çalışma süresi verileri, beşer yıllık alt sınıflara ayrılarak aşağıdaki

değişken elde edilmiştir:

Eğer birey k, toplam çalışma süresi verilerine göre;

0 -5 yıllık deneyime sahipse kCALSURE=1

6 -10 yıllık deneyime sahipse kCALSURE=2

11 -15 yıllık deneyime sahipse kCALSURE=3

16 ve daha üstü deneyime sahipse kCALSURE=4,

olmak üzere toplam çalışma süresi 4 alt gruba ayrılmıştır.

Eğitim: Bu değişkenle kastedilen “okulda alınan eğitim” dir. Okulda eğitim

değişkeni için ankette bireylere mezun oldukları eğitim basamağı sorulmuştur. Yani

beşeri sermaye göstergesi olarak alınan okulda eğitim değişkeni bitirilen eğitimin

aşaması temel alınarak tanımlanmıştır. Bu amaçla ankete katılan bireyler, anket

Page 96: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

85

sorularına uygun şekilde kategorilere ayrılmıştır: ilköğretim, lise, üniversite, yüksek

lisans ve doktora mezunu olanlar. Değerlendirme aşamasında, ilköğretim mezunu

olanların genel anket içerisinde çok küçük oranda temsil edildiği gözlenmiş ve bu

yüzden ilköğretim kategorik sıralamaya dahil edilmesine rağmen probit uygulamasına

dahil edilmemiştir. Bu durumda:

k bireyi, ilköğretim mezunu ise 1

lise mezunu ise 2

üniversite mezunu ise 3

yüksek lisans mezunu ise 4

doktora mezunu ise 5,

değerleri verilerek bir eğitim değişkeni elde edilmiştir.

Tekstil sektörüne ilişkin kukla değişken: Anket uygulaması sırasında sektörel

bir ayırıma gidilmemesine rağmen, uygulama sonucunda 45 firmanın 21’ inin tekstil

sektörüne ait firmalar olması, çalışmada probit uygulaması sırasında bir kukla değişken

koyma durumunu gündeme getirmiştir. Böylece bu kukla değişkenle, bu sektöre ait

firmaların rekabet edebilme gücüyle ilişkiside bulunmuş olacaktır. Tekstil sektörü için

kukla oluşturulurken;

Tekstil sektörüne ait firmalara = 1

Tekstil sektörüne ait olmayan firmalara = 0 , değerleri verilmiştir.

3.2.3. Metodoloji ve Ampirik Sonuçlar

Çalışmanın bu kısmında beşeri sermaye değişkenlerinin ve tekstil kukla

değişkeninin, firmaların gelecek dönem kar ya da zarar etme olasılıklarını tahmin etme

gücünü sınamak amacıyla istatistiksel regresyon teniklerinden biri olan probit modeli

kullanılmıştır.

Page 97: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

86

McFadden (1973) tarafından geliştirilen ve fayda kuramına dayanan Probit

modelinde bağımlı iki uçlu değişken modellerinden Normal Birikimli Dağılım

fonksiyonu kullanılmaktadır. Probit regresyon modelini aşağıdaki gibi gösterebiliriz:

Bu denklemde, ix bağımsız değişkenleri ifade etmekte, 'β bağımsız

değişkenlerin katsayısı ve ie ise regresyon hata terimi olup ie ve je ( ji# ) birbirinden

bağımsızdır. Yukarıdaki model gözlenen gerçek Y değerleri dikkate alındığında

matematiksel olarak aşağıdaki gibi tanımlanabilir:

≤+>+

=0'.00'.1

ii

iii exeger

exegerY

ββ

Normal Birikimli Dağılım Fonksiyonu ise şu fonksiyonla gösterilmektedir:

)'.()()1Pr(.'

i

x

i xdttYPi

βφβ

∫∞−

Φ====

Burada Pi olasılığı göstermektedir. Bağımsız gözlemler (independent

observations) varsayımını kullanarak, regresyon denklemindeki katsayıların uygun bir

şekilde tahmin edilmesinde aşağıda verilen Logaritmik Olasılık Fonksiyonu

kullanılacaktır:

Probit modeli Maksimum Olasılık Tahmin Modeliyle tahmin edilecektir (Akbay,

Boz ve Gül, 2001, ss.169-170; Grene, 1990, ss.663 ve 675).

Bu söz konusu probit modelinde bağımlı değişken ya da tahmin edilmeye

çalışılan değişken ancak iki farklı değer alabilir. Diğer bir ifade ile bağımlı değişkenin

N1,....,i ),0(~e . 2

i'* =+= σβ iii exY

[ ] [ ]{ }∑=

−−+=N

tiniini xFIYxFIYL

1

'' ).(1)1().( ββ

Page 98: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

87

ikilik sistemde ifade edilmesinde ya kar olacağı ya da zarar olacağı öngörüsü

bulunmaktadır. Bu çalışmada bağımlı değişkenin alacağı iki faklı değer şu şekilde

oluşturulmuştur:

1=iY , firmalar kar durumunda ise

0=iY , firmalar zarar durumunda ise.

Bu tür bağımlı değişkenler için klasik doğrusal regresyonların kullanılması

uygun olmadığı düşünüldüğünde, doğrusal modellere benzer bir yapı gösteren ikilik

modellerden (binary choice model) biri olan probit modelinin kullanılması daha anlamlı

olmaktadır.

P( kiY + =1) =F( 443322110 .... xxxx βββββ ++++ )

Yukarıdaki denklemde F normal kümülatif dağılım fonksiyonu olup, β ise

istatiksel hesaplanmış katsayıları göstermektedir. ix (i=1,2,3,4) ise açıklayıcı

değişkenler olup, bir ya da birden fazla değişkenin i dönemi sonuna kadarki ağırlıklı

ortalamasının k dönem sonra kiY + ’nın 1 veya 0 değerlerinden hangisini alacağını tahmin

etmek amacıyla kullanılmaktadır. (Akyıldız, 2003, ss.13-14). Yukarıdaki denklemde

ağırlıklı ortalamaların normal dağılım fonksiyonuna uygulanması, i+k dönem

sonrasında kar ya da zarar olasılığını vermektedir. Bu çerçevede söz konusu olasılık

değeri 1’e yaklaştıkça firmaların kar etme ihtimali artmakta, 0’a yaklaştıkça ise zarar

etme ihtimali artmaktadır.

Page 99: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

88

Tablo 3.12. Probit Modelinin Tahmin Edilen Katsayılarına İlişkin Hesaplanan Test İstatistikleri

Değişkenler

Katsayılar

( β)

Standart

Hatalar

(S.E.)

Olasılık

Değerleri

(Prob.

Value)

Marjinal

Etkiler

(M.E.)

C 0.532480 0.279352 0.0566

CIN 0.367799 0.208574 0.0778 0,062238

CALSURE 0.239216 0.080512 0.0030 0,042989

TEK -0.579464 0.179696 0.0013 -0,067729

EGIT1 0.085374 0.201106 0.6712 0,009979

Tablo probit modelinin tahmin edilen katsayıları için hesaplanan test

istatistiklerini göstermektedir. Burada CIN değişkeni cinsiyeti, CALSURE değişkeni

toplam çalışma süresini, TEK değişkeni tekstil sektörüne ait kukla değişkenini ve

EGIT1 değişkeni de lise ve üzerinde eğitime sahip bireylerin eğitim durumlarını temsil

etmektedir. Sabit sayı % 10, cinsiyet değişkeni %10, çalışma süresi değişkeni %1 ve

tekstil kukla değişkeni de %1 önem düzeylerinde istatistiki açıdan anlamlı ve önemli

bulunmuş iken EGIT1 değişkeni hiçbir önem düzeyinde anlamlı ve önemli

bulunmamıştır. Modelin bağımlı değişkeni firmaların kar veya zarar durumlarına göre

ödedikleri vergi matrahlarıdır. Vergi matrahları firmaların diğer firmalarla rekabet

edebilmelerinin bir göstergesi olarak kullanılmıştır.

Bu tablodaki sonuca göre firmalarda çalışan kadınlar firmaların rekabet etme

güçlerine olumlu yönde bir katkı yapmaktadır. Diğer bir deyişle firmalarda çalışan

kadınların sayısının artması firmaların kar olasılıklarını arttırmaktadır. Bu da onların

sanayi sektöründeki diğer firmalara göre daha rekabetçi olmalarını sağlamaktadır.

Modelde kullanılan değişkenlerin ortalamasından hesaplanan marjinal etkiye göre ise,

çalışanların kadın olması firmaların kar olasılığını %6,2238 oranında arttırmaktadır.

Çalışmada, toplam çalışma süresinin ya da deneyimin istatistiki olarak hem çok

anlamlı hem de pozitif işarete sahip bir katsayıya sahip olduğu bulunmuştur. Yani

firmalarda çalışanların toplam çalışma süresi arttıkça diğer bir deyişle çalışanların

Page 100: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

89

deneyimleri arttıkça, bu firmanın karlılığını olumlu yönde etkileyecek ve firmalar

böylece olumlu yönde bir rekabet gücüne kavuşacaklardır. Toplam çalışma süresinin

firmaların kar olasılığını arttırma oranı ise hesaplanan marjinal etkiye göre

%4,2989’dur.

Modelde kullanılan diğer bir açıklayıcı değişken olan tekstil sektörüne ilişkin

kukla değişken de istatistiki olarak çok anlamlıdır ama bu değişkene ait katsayının

negatif olması bu sektörün diğer sektörlere göre anlamlı bir şekilde farklılık gösterdiğini

ifade etmektedir. Ama bu farklılık olumsuz yönde bir farklılıktır. Yani eğer bir firma

tekstil sektöründe faaliyet göstermekte ise bu firmanın çok önemli düzeyde karı

azalabilir. Böylece diğer sektörlerdeki firmalara göre ödediği vergi de farklı olacaktır.

Bunun sonucunda da diğer sektörlerdeki firmalara göre daha az rekabet gücüne sahip

olabilir. Bir firmanın tekstil sektöründe faaliyet göstermesi halinde ise, bu firmanın kar

etme olasılığı %6,7729 oranında azalacaktır.

Modeldeki son açıklayıcı değişkenimiz olan eğitim değişkenimiz ise hiçbir önem

düzeyinde anlamlı değildir. Bu değişkenimizi oluşturuken kategorik veri analizinden

yararlanılmış ve sadece lise düzeyinde veya daha üst düzeyde eğitim almış kişiler

ekonometrik uygulamaya katılmıştır. Beşeri sermaye literatürüne göre anlamlı ve pozitif

yönde katkı yapması beklenen bu değişkenin anlamsız çıkması şu sebebe

dayandırılabilir: Anket yapılan kişilerin çoğunun üniversite mezunu olması ve bundan

dolayı verilerin bir değişkenlik göstermemesi.

Page 101: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

90

SONUÇ

Yüksek teknolojik gelişme hızı ile birlikte insanların bu teknolojilere uyum

esnekliğinin yükselmesi, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi hızlandırmıştır.

Bilgi toplumu ile birlikte bilgi teknolojisi dolayısıyla bilgi üretimi söz konusu

olmaktadır. Bilgi toplumunda bilginin sürekli üretilmesi, artış göstermesi, iletilebilir ve

paylaşılabilir olması dolayısıyla nitelikli insan gücünün ön plana çıktığı bu dönüşüm

sürecine uyum sağlayabilme gereksinimi, Türkiye’ nin de dahil olduğu gelişmekte olan

ülkelerin kalkınma politikalarında insana verilen önemin arttırılması gerekliliğini açık

bir şekilde ifade etmiştir.

Bu süreçte beşeri sermayenin önem kazanmasında, sanayi toplumuna ait temel

kurumların, işleyişlerin, algılama ve anlayışların yani kısaca pazarların ve işletmeler

dünyasının genel görünümünün çarpıcı bir biçimde değişmeye başlaması ve oluşan bu

yeni rekabet koşullarıyla etkin mücadeleyi sağlamaya çalışmak da oldukça etkili

olmuştur.

Çalışmamızda beşeri sermaye-büyüme-kalkınma-rekabet gücü ilişkisiyle ilgili

olarak sunulan ilk bölümden sonra, Türkiye’ nin kalkınma sürecindeki durumunun

anlatıldığı ikinci bölüm sunulmuştur. Üçüncü ve son bölümde ise kısa bir literatür

taramasının ardından Adana imalat sanayi için uygulamaya geçilmiştir.

Uygulama kısmında beşeri sermayeyi temsil ettiğini düşündüğümüz cinsiyet,

çalışma süresi ve eğitim düzeyleriyle firmaların kar/zarar durumlarına göre ödedikleri

vergi matrahları arasındaki anlamlılık probit analizi aracılığıyla test edilmiştir. Veri elde

edebilmek için beşeri sermayeye ilişkin 14 soruluk bir anket hazırlanmıştır. Anket

çalışması 306 kişinin katılımı ile Adana imalat sanayinde faaliyet gösteren 45 özel

sektör firmasında, kadın ve erkek bireyler üzerinde uygulanmıştır. Firmalara ait

kar/zarar durumlarına göre ödenen vergi matrahları ise Adana Sanayi Odasından (ASO)

temin edilmiştir.

Yapılan anket çalışması sonucunda, kullanılabilecek birçok değişken elde

edilmesine rağmen, yapılan modelleme çalışmaları sonucunda, sahip olunan verilerin

çok fazla bir değişkenlik göstermemesi ve genellikle aynı seçeneklerin tercih edilmesi

Page 102: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

91

nedeniyle, elde edilen tüm değişkenler çalışmamızda kullanılamamış, sadece en uygun

ve anlamlı çıkan değişkenler modele dahil edilmiştir. Çalışmada kullanılan, firmaların

kar/zarar durumuna göre sahip oldukları vergi matrahı ise firmalar arası hatta sektörler

arası bir rekabet değişkeni olarak kabul edilmiştir. Sektör etkisini ise modele tekstil

sektörü için konulan kukla değişkeni temsil etmektedir. Modelde sadece tekstil firmaları

için kukla değişken kullanılmıştır. Bunun nedeni, örneklemde yer alan bütün sektörler

arasında anlamlı bir farklık olup olmadığının test edilmesi sonucu, sadece tekstil sektörü

için anlamlı bir farklılığın bulunmuş olmasıdır.

Uygulama sonucunda firmalarda çalışanların kadın olmaları durumunda, bunun

firmaların kar etme olasılığını %6,2238, toplam çalışma süresinin artmasının da

firmaların kar olasılığını %4,2989 oranında arttırdığı hesaplanmıştır. Bu iki değişkenin

firmanın karlılığını olumlu yönde etkilemesi demek, firmaların olumlu yönde bir

rekabet gücüne kavuşacakları anlamına gelmektedir.

Bu iki değişkenden farklı olarak, modelde kullanılan tekstil sektörüne ilişkin

kukla değişkene ait katsayının negatif olması bu sektörün diğer sektörlere göre anlamlı

bir şekilde farklılık gösterdiğini ifade etmektedir. Ama bu farklılık olumsuz yönde bir

farklılıktır. Yani eğer bir firma tekstil sektöründe faaliyet göstermekte ise bu firmanın

kar etme olasılığı %%6,7729 oranında düşecektir. Bunun sonucunda da tekstil

sektöründe faaliyet göstermekte olan firmalar, diğer sektörlerdeki firmalara göre daha

az rekabet gücüne sahip olabilir.

Modelde kullanılan bütün değişkenlerin ortalamalarına göre hesaplanan genel

kar olasılıklarına göre ise bütün firmalar temelinde hesaplanan kar olasılığı %90,7216,

tekstil firmaları için hesaplanan kar olasılığı %83,8577 ve tekstil dışındaki bütün

sektörler için hesaplanan kar olasılığı ise %94,157 olarak bulunmuştur. Bunun anlamı

tüm sektörler bazında, modelde kullandığımız bu değişkenlerin ortalama değerlerinin

gerçekleşmesi durumunda firmaların kar etme olasılığı %90,7216’dır. Eğer firmalar

tekstil sektöründe faaliyet gösteriyorlarsa bu firmaların kar etme olasılığı %83,8577’dir

ama eğer firmalar tekstil dışındaki sektörlerde faaliyet gösteriyorlarsa bu firmaların

sözkonusu değişkenlerin ortalama değerlerindeki kar etme olasılıkları %94,157 olarak

bulunmuştur.

Page 103: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

92

KAYNAKÇA

Acar, G.T. (----), “Tarihsel Koşullar Açısından Neoklasik İktisadın Ortaya Çıkış

Süreci”,ErişimAdresi:http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr2/g_acar4.doc

(10.07.2006).

Aiginger, K. (1998), “A Framework for Evaluating the Dynamic Competitiveness of

Countries”, Structural Change and Economic Dynamics, 9, 159-188.

Akbay, C., İ.Boz ve A. Gül (2001), “Tarım Ekonomisi ve Tüketici Davranışları

Alanlarında Sınırlı Bağımlı Değişken Model Tahminleri: Limdep Programlama

Yazılımının Uygulanması”, Tarımda Bilişim Teknolojileri 4. Sempozyumu.

Akyıldız, K. (2003), “Getiri Farkı Ekonomik Aktivitenin Tahmininde Öncü Gösterge

İşlevi Görebilir mi? Türkiye Örneği”, Hazine Dergisi, 2003 sayı:16.

Ağır, H. ve M. Kar (2003), “Türkiye’ de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Büyüme:

Nedensellik Testi (Neo- Klasik Büyüme Teorisi)”, II. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve

Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, (Derbent-İzmir), 181-190.

Appleton, S. and F. Teal (1998), “Human Capital and Economic Development”,

Prepared for the African Development Report.

Ankara Üniversitesi ‘nin Türk Eğitim Sistemi ve Uygulamaları ile Yükseköğretime

İlişkin İlke Niteliğindeki Görüşleri (2003), Erişim Adresi:

http://www.ankara.edu.tr./yazi.php?yad=1052 (12.02.2006).

Asteriou, D. and G. M. Agiomirgianakis (2001), “Human Capital and Economic

Growth: Time Series Evidence from Greece”,Journal of Policy Modelling 23,

481-489.

Bahar, H.İ. (2005), “Türk Eğitim Sistemi”, Erişim Adresi:

http://www.turkishweekly.net/tukce/makale.php?id=91 (12.02.2006).

Page 104: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

93

Barro, R.J. and J.-W. Lee (1993), “International Comparisons of Educational

Attainment”, NBER Working Paper Series, working paper no: 4349,1-31.

Barro, R. (1994), “Recent Research on Economic Growth”, NBER Reporter, Summer:

6-11.

Barro, R.J. (1998), “Human Capital and Growth in Cross - Country

Regressions”,Harvard University Press, 1-46.

Barro, R.J. and J.- W. Lee (2001), “International Data on Educational Attainment

Updates and Implications”, Oxford Economic Papers, July, 53(3), 541-563.

Bassanini, A. and S.Scarpetta (2001), “Does Human Capital Matter For Growth in

OECD Countries? Evidence From Pooled Mean-Group Estimates”, Economic

Development Working Paper, No:01/282.

Bartolo, A.D. (1999), “Human Capital Estimation through Structural Equation Models

with some Categorical Observed Variables”, Prepared for the Intenational

Workshop on Correlated Data: Estimating Function Approach, Trieste- Italy

(22-23 October 99).

Başkaya, F. (2005), Özgür Üniversite Kavram Sözlüğü: Söylem ve Gerçek, Türkiye Ve

Ortadoğu Forumu Vakfı, Maki Basın Yayın.

Becker, G.S., K. M. Murphy and R. Tamura (1990), “Human Capital, Fertility

Economic Growth”, The Journal Of Political Economy, Vol.98, No.5,Part 2:The

Problem of Development:A Conference of the Institute for the Study of Free

Enterprise Systems,12-37.

Becker, G.S. (1985), “Human Capital, Effort, and the Sexual Division of Labor”,

Journal of Labor Economics, Vol.3, No.1, Part 2: Trends in Women’ s Work,

Education, and Family Building, 33-58.

Page 105: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

94

Becker, G.S. (1974), “A Theory of Social Interactions”, The Journal of Political

Economy, Vol.82, No. 6, 1063-1093.

Becker, G.S. and N. Tomes (1976), “Child Endowments, and the Quantity and Quality

of Children”, NBER Working Papers, Paper No. 123.

Becker, G. S. (1986), “Human Capital and the Rise and the Fall of Families”, The

Journal of Political Economy, Vol.4, No.3, Part 2: The Family and the

Distribution of Economics Rewards, 1-39.

Becker, S.O., A.Ichino and G.Peri (2001), “The Brain Drain From Italy: anectdes or

Reality?”, Erişim adresi: www.lrz-muenchen.de/~sobecker/braindrain4.pdf

(12.06.2006).

Ben-Gad, M. (2003), “Impoting Human Capital: Immigration in the Endogenous

Growth Model”, Erişim Adresi:

www.ceu.hu/econ/economic/bengadwp_ceuwp.pdf (12.06.2006).

Benhabib, J. and M. M. Spiegel (1994), “The Role of Human Capital in Economic

Development: Evidence From Aggreate Cross-Country Data”, Journal of

Monetary Economics, 34, 143-173.

Bernanke, B.S. and R.S.Gürkaynak (2001), “Is Growth Exogenous? Taking

Mankiw,Romer and Weil Seriously”, Princeton Universirty, NBER Working

Papers Series, Paper No: 8365, 1-50.

Bloom, D.E.; D. Canning and J. Sevilla (2004), “The Effect of Health on Economic

Growth: A Production Function Approach”, World Development, Vol. 32, No.1,

1-13.

Blundell, R.; L. Dearden; C. Meghir and B. Sianesi (1999), “Human Capital Invesment:

The Returns from Education and Training to the Individual, the Firm and the

Economy”, Fiscal Studies, Vol. 20, No. 1, 1-23.

Page 106: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

95

Bulutay, T. (2006), “İktisat Kuramı, Eğitim ve Gelir Bölüşümü”, İşletme ve Finans:

İktisat Kuramı, Eğitim ve Gelir Bölüşümü, yıl 21/241, 5 -69.

Chiswick, B.R. (1962), “An Interregional Analysis of Schooling and The Skewnessof

Income”, from “Education, Income and Human Capital” by W.Lee. Hansen,

157-190.

Colombo, M.G. and L.Grilli (2005), “Founders’ Human Capital and the Growth of

New Techonolgy-Based Firms: A Competence-Based View”, Research Policy

34, 795-816.

Currie, J. and B.C. Madrian (1999), “Health, Health Insurance and the Labor

Market”, Handbook of Labor Economics, Vol.3, Edited by O.Ashenfelter and D.

Card.

Çanakçı, D. Ve F. Tutar (2006), “Eğitimin Ekonomik Büyümeye Katkısı”, Erişim

Adresi:http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=629

(12.04.2006).

Çoban, O. Ve S. Çoban (2004), “Globalleşme İndeksiyle Türkiye’nin Rekabet Gücünün

Ölçülmesi:AB Ülkeleriyle Bir Karşılaştırma,1970-2001”, Türkiye-Kırgızistan

Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 10, 163-175.

David, P. A. (2001), “Knowledge, Capabilities and Human Capital Formation in

Economic Growth”, New Zeaand Traesury Working Paper, No: 01/13.

Demir, İ.(2002), “Alt Sektörlerde rekabet Gücü Ölçüm Yöntemleri”, DPT Planlama

Dergisi ,DPT’ nin Kuruluşunun 42. Yılı Özel Sayısı, Ankara, 229-234.

Demir, O. (2002), “Durgun Durum Büyümeden İçsel Büyümeye”, C.Ü. İktisadi ve

İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 1.

Demir, S. (2006), “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişme Endeksi ve

Türkiye Açısından Değerlendirme”, DPT Sosyal Sektörler ve Koordinasyon

Page 107: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

96

Genel Müdürlüğü, Erişim Adresi:

http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/demirs/insanige.pdf (05.08.2006).

Dinler, Z. (2001), İktisada Giriş, Yedinci Basım, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa.

Dinler, Z. (2002), Mikro Ekonomi, Ondördüncü Basım,Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa.

Doğan, S. ve H.Y. Bozkurt (2003), “Eğitim-İktisadi Büyüme İlişkisi ve Türkiye İçin

Koentegrasyon Analizi”, Erişim Adresi:

http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=255 (04.08.2006).

DPT (2001a), “8. Beş Yıllık Kayıtdışı Ekonomi Ö.İ.K. Raporu”.

DPT (2001b), “8. Beş Yıllık İşgücü Piyasası Ö.İ.K. Yurt Dışında Yaşayan Türkler Alt

Komisyon Raporu”.

Dura, C.(1999), “Bilgi Toplumuna Doğru Eğitimde Temel Eğilimler”, Erciyes

Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Kayseri, 1-15.

Dura, C ;H. Atik ve O. Türker (2004), “Beşeri Sermaye Açısından Türkiye’ nin Avrupa

Birliği Karşısındaki Kalkınma Seviyesi”, III. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim

Kongresi, 25- 26 Kasım Eskişehir,

Erişim Adresi http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/01-02.pdf (13.04.2006).

Durdu, Ö. (2003), “Avrupa Birliği Yolunda Bilgi Teknolojisinin Türkiye Ekonomisi

İçin Önemi”, Erişim Adresi:http://ab.org.tr/ab03/tammetin/171.doc

(02.02.2006).

Dülgeroğlu, E. (1997), Kalkınma Ekonomisi, Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı

ve İ.İ.B.F. İşletme İktisadı ve Muhasebe Araştırma ve Uygulama Merkezi

Yayın No:14 , III. Basım, Uludağ Üniversitesi Basımevi.

Eakin-Holtz, D., M.E.Lovely and M.S.Tosun (2000), “Generational Conflict, Human

Capital Accumulation and Economic Growth”, NBER Working Paper, Paper No:

Page 108: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

97

7762, 1-31.

Edgell, S. (1995), Sınıf, Dost yayınevi, Ankara.

Foley, D.K. (1999), “Notes on the Theoretical Fondations of Political Economy”,

Erişim Adresi: cepa.newschool.edu/~foleyd/poleconprint.pdf (12.06.2006).

Goetz, S. J. and D.Hu (1996), “Economic Growth and human Capital Accumulation:

Simultaneity and Expanded Convergence Tests”, Elsevier Economic Letters 51,

355-362.

Greene, W.H. (1990), Econometric Analysis, Macmillan Publishing Company, First

Edition, Newyork, 662-686.

Grilliches, Z. (1962), “ Notes on the Role of Education in Production Functions and

Growth Accounting”, “Education, Income, and Human Capital” edited by W.

L.Hansen, 71-115.

Grilliches, Z. (1997), “Education, Human Capital and Growth: A Personel Perspective”,

Journal of Labor Economics, Vol. 15, No.1, Part 2: Essays in Honor of Yoram

Ben-Porath, 330-344.

Grossman, M. (1999), “The Human Capital Model of the Demand for Health”, NBER

Working Paper, Paper No: 7078, 1-98.

Gümüş, S. (2005), “Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma: Türkiye Üzerine

Ekonometrik Bir Analiz (1960 -2002)”, Yayınlanmış Doktora Tezi, Atatürk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Gürak, H. (2004), “Kalkınmada Zihinsel Emek Faktörü”,

Erişim Adresi http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=473

(10.11.2005).

Gürak,H.(2005a), “Beyin Göçü-1”,

Page 109: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

98

Erişim Adresi: http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=597

(10.11.2005).

Gürak,H.(2005b), “Beyin Göçü-2”,

Erişim Adresi: http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=610

(10.11.2005).

Gürak,H.(2005c), “Beyin Göçü-3”,

ErişimAdresi: http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=616

(10.11.2005).

Gürak, H.(2003), “Önce Bilgili İnsan Ekonomik Büyüme ve Refahın Gerçek Kaynakları

Olan: Üretken Bilgi (Teknoloji) ve Bilgili İnsan Üzerine”, Erişim Adresi:

http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=280 (10.11.2005).

Haris, M.J. (2000), “Basic Principles of Sustainable Development”, Global

Development and Environment Institute Work Paper 00-04.

Heady, C. (2001), “Tax System of Quality:Theory and Practice”, Prepared for

International Seminar on “Tax System and Competitiveness” ,Sao Paulo , 28

May.

Hoşgörür, V. ve G. Keskin (----), “Ekonomik ve Sosyal Kalkınmada Eğitim”, Erişim

Adresi:http://www.efdergi.yyu.edu.tr/makaleler/cilt_II/vural_hosgor.doc

(11.06.2006).

Huovari, J., A. Kangasharju and A. Alanen (2001), “Constructing An Index For

Regional Competitiveness”, Pellervo Economic Research Institute Working

Papers, No: 44, 1-23.

Jones, C. I. (1996), “Human Capital, Ideas, And Economic Growth”, Prepared for

The VIII Villa Mondragone International Economic Seminaron Finance,

Research, Education, and Growth in Rome, June 25-27, 1-28.

Page 110: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

99

Jones, C. I. (2003), “Growth and Ideas”, Department of Economics, U.C.Berkeley and

NBER, Version 1.0, 1-74.

İşgüden, T., F.Ercan ve M. Türkay (1995), Gelişme İktisadi Kuram-Eleştiri-Yorum,

Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.

Kalemli-Özcan Ş., H. E. Ryder and D.N.Weil (2000), “Mortality Decline, Human

Capital Invesment, and Economic Growth”, Journal of Development Economics

Vol.62, 1-23.

Kanıbir, H.(2004), “Yeni Bir rekabet Gücü Kaynağı Olarak Entellekteül Sermaye ve

Organizasyonal Performansa Yansımaları”, Havacılık ve Uzay Teknolojileri

Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, 77-85.

Karagül, M. (2002), Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye Boyutu,

Afyon Kocatepe Üniversitesi, Yayın No:37, Anıt Matbaa, Ankara.

Kaya, M. (2003), “Beyin Göçü / Erozyonu”,

Erişim Adresi: http://www.populermedikal.com/beyingoc.htm, (11.06.2006).

Kesbiç, C.Y., E.Baldemir ve S.Doğan(----), “Rekabet Gücü Ölçümü ve Önemi:Türk

Tarım Sektörü İçin Bir Analiz”, VII. Ulusal Ekonometri ve İstatistik

Sempozyumu, 26-27 Mayıs 2005, İstanbul üniversitesi, 1-19.

Kibritçioğlu, A. (1996), “Uluslararası Rekabet Gücüne Kavramsal Bir Yaklaşım”,

Verimlilik Dergisi, 96(3), 109-122.

Kibritçioğlu, A. (1998), “İktisadi Büyümenin Belirleyicileri ve Yeni Büyüme

Modellerinde Beşeri Sermayenin Yeri”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi Degisi, Cilt 53, No.1-4, 207-230.

Koçancı, M. (2002), “Türkiye’de İşsizlik ve Üniversite Sorunu”, Bilim, Eğitim ve

Düşünce Dergisi,Haziran,cilt.2, sayı.2.

Page 111: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

100

Kotan, Z. (2002), “Uluslararası Rekabet Gücü Göstergeleri ve Türkiye Örneği”, TCMB

Araştırma Genel Müdürlüğü Yayını, 1-20.

Krause, A.W. (1999), “Human Capital Skilling, FDI, and Economic Development:

Toward Equity”, Paper presented at the Association for Social Economics (ASE)

at the ASSA meetings in NewYork, NY; 3-5 January 1999. Title of Session:

“Economic Justice: Concerning Income and Its Sources”,1-30.

Kurtkan, A. (1977), Sosyolojik Açıdan Eğitim Yolu ile Kalkınmanın Esasları, İ.Ü. Yayın

No:2262, İktisat Fakültesi Yayın No: 388, İstanbul.

Landman, T. (1999), “Economic Development and Democracy: The View From Latin

America”, Political Studies, No. XLVII.

LEHD (2003), “A Layman’s Guide to the LEHD Human Capital Measures”,

Longitudinal Employer-Household Dynamics Informational Document No. ID-

2003 -04.

Lucas, R.E. (1988), “On the Mechanics of the Economic Development”, Journal of

Monetary Economics 22, 3-42.

Lucas, R.E. (1993), “Making a Miracle”, Econometrica, Vol.61, No.2, 251-272.

Mahroum, S. (2000), “Highly Skilled Globetrotters: Mapping the International

Migration of Human Capital”, R&D Management 30, Blackwell Publishers Ltd.,

23-31.

Mankiw, N.G.; D. Romer and D.N.Weil (1992), “A Contribution to the Empirics of

Economic Growth”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 107, No.2, 407 –

437.

Marks, K. (1986), Kapital, I. Cilt, Sol Yayınları, İstanbul.

Mathur, V. J.(1999), “Human Capital- Based Strategy for Regional Economic

Page 112: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

101

Development”, Economic Development Quarterly, 13(3), 203-216.

Mayer, J. (2001), “Technology Diffusion, Human Capital and Economic Growth in

Developing Countries”,UNCTAD Discussion Papers,No:154,1-43.

Mazgit, İ. (2002), “Bilgi toplumu ve Sağlığın Artan Önemi”, I. Ulusal Bilgi, Ekonomi

ve Yönetim Kongresi, (Hereke-Kocaeli), 405-415.

McCreecy, C. (2005), “Tax and Competitiveness In An EU Context”, KPMG Tax

Conference, Naas (Iraland).

McMahon, W.(2000), “Impact of Human Capital on Non-Market Outcomes and

Feedbacks on Economic Development”, Kanada ve OECD tarafından insan

kaynaklarının geliştirilmesi için düzenlenen Contribution of Human and Social

Capital to Sustained economic Growth and Well- Being, adlı Uluslar arası

Sempozyum Bildirisi,19-21 Mart,Quebeck.

Miller III, J.C. (1992), ed. J.Hale, “Commentary: Human Capital and Economic

Growth”, Policies for Long-Run Economic Growth, A Symposium Sponsered by

the Fed. Res. Bank, Kansas City, 225-229.

Moretti, E. (2005), “Social Returns to Human Capital”, NBER Reporter: Research

Summary, 1 -4.

Mulligan, C.B. and X. Sala-I-Martin (2000), “Measuring Aggregate Human Capital”,

Journal of Economic Growth, 5: 215 -252.

Nelson, R. and E. Phelps (1966), “Invesment in Humans, Techonological Diffusion and

Economic Growth”, American Economic Review, Papers and Proceeding, 51(2).

OECD (2001), “The Well-Beings of Nations, The Role of Human and Social

Capital”,OECD Publications, 1-118.

Oketch, M.O. (2005), Determinants of Human Capital Formation and Economic

Page 113: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

102

Growth of African Countries”, Economics of Education Review, 1-11.

O’Neill, D. (1995), “Education and Income Growth: Implications for Cross- Country

Inequality”, The Journal of Political Economy, 103(6), 1289-1301.

Ortigueira, S. (2003), “Equipment Prices, Human Capital and Economic Growth”,

Journal of Economic Dynamics&Control 28, 307-329.

Önder, İ.(1999), “Eğitim Üzerine”,

Erişim Adresi: http://www.metu.edu.tr/home/wwwoes/yaz2.html (10.02.2006).

Özel, H. (2002), “Bir “Zenginlik” Teorisi Olarak Klasik İktisadi Analizin Yöntemi”,

Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi (4), 146-171.

Psacharopoulos, G.(1995), “The Profitability of Invesment In Education: Concepts and

Methods”, Human Capital Development and Operations Policy, HCO Working

Papers.

Psacharopoulos, G. and H. A. Patrinos (2002), “Returns to Invesment in Education: A

Further Update”, World Bank Policy Research Working Paper 2881, 1 -28.

Ricardo, D.(1821), On the Principls of Political Economy and Taxation, Batoche

Books, Kitchener (Published on 2001).

Rivera-Batiz, L. and P. Romer (1994), “Economic Integration and endogenous Growth:

An Addendum”, The Quarterly Journal of Economics, Vol.109, No.1, 307-308.

Romer, P. (1994), “The Origins of Endogenous Growth”, Journal of Economic

Perspectives 8, 3 -22.

Romer, P.M. (1990), “Endogenous Technical Change”, Journal of Political Economy,

Vol 98, No:5, Part2: The Problem of Development: A Conference of The

Institute for the Study of Free Entrprise Systems, 71-102.

Page 114: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

103

Romer, P.(1987), “Growth Based on Increasing Returns Due to Specialization”, The

American Economic Review, Vol.77,No.2, Papers and Proceedings of the

Ninety-Ninth Annual Meeting of the American Economic Association, 56 -62.

Romer, P. (1989a), “Increasing Retuns and New Developments in the Theory of

Growth”, NBER Working Paper Series, Paper No. 3098.

Romer, P.M. (1989b), “Human Capital and Growth: Theory and Evidence”, NBER

Working Paper Series, Paper no. 3173.

Rosen, H. (2003), “Competitiveness: What, Why and How?”, A Presentation by

H.Rosen, January 20.

Sab, R. And S.C.Smith (2001), “Human Capital: International evidence”, IMF Working

Paper, No.32.

Salvatore, D. (2002), “Relative Taxation and Competitiveness in European Union: What

The European Union Can Learn From The United States?”,Journal of Policy

Modelling 24.

Saygılı, Ş. Ve C. Cihan (2006), “Türkiye Ekonomisinde Beşeri Sermaye- Verimlilik

İlişkisi”, İşletme ve Finans: Türkiye’ de Büyüme Sorunsalı ve Gelecek, sayı:240,

Yıl 21,18 -35.

Saxton, J.(2000), “Invesment In Education: Private and Public Retuns”, Joint Economic

Committee United States Congress, 1-13.

Scarabello, J.(2005), “The U.S. International Tax System And The Competitiveness of

American Companies”, National Foreign Trade Concil (NRTC) An Association,

20 April.

Sen, A., (1997), “Editorial: Human Capital and Human Capability”, World

Development, Vol.25, No.12, pp. 1959-1961.

Page 115: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

104

Schutz, T. W.(1968), “Education and Economic Growth: Return to Education”,

Readings in the Economics of Education, UNESCO, France, 277- 292.

Schultz, T. W. (1971), Invesment in Human Capital, The Free Pres A Division of the

Macmillan Company, U.S.A.

Schutz, T. W.(1973), “The Value of Children”, The Journal of Political Economy,

Vol.81, No.2,Part 2:New Economic Approaches to Fertility, 12-13.

Shaw, G.K. (1992), “Policy implications of Endogenous Growth Theory”, Economic

Journal 102, 611 -621.

Silva, de S. (1997), “Human Resources Development For Competitiveness: A Priority

For Employers”, Paper presented at the ILO Workshop on Employers'

Organizations in Asia-Pacific in the Twenty-First Century Turin, Italy, 5-13

May, 1-20.

Smith, A. (1997), Ulusların Zenginliği, Çevirenler: Ayşe Yunus-Mehmet Bakırcı, Alan

Yayıncılık, İstanbul.

Solow, R.E. (1994), “Perspectives on Growth Theory”, The Journal of Economic

Perspectives, Vol. 8, No. 1, 45- 54.

Taban, S. (2004), “Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik Testi”,

3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 25-26 Kasım, Eskişehir, 1-10.

Tansel, A. ve N.D.Güngör (2004), “Türkiye’den Yurt Dışına Beyin Göçü: Ampirik Bir

Uygulama”, ERC Working Paper in Economic 04/02, 1-10.

Tamura, R. (1991), “Income Convergence in an Endogenous Growth Model”, Journal

of Political Economics, Vol. 99, No.3, 522-540.

Temple, J. (1999), “A Positive Effect of Human Capital on Growth”, Economic Letters

65, 131-134.

Page 116: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

105

Teixeria, A. (2002), “On the Link Between Human Capital and Firm Performance; A

Theoretical and Empirical Survey”, FEB Working Paper, No 121, 1-3.

Tepecik, F. (2000), “Beşeri Sermaye Teorisi ve Eskişehir’de Bireysel Ücret Gelirleri

Arasında Farklılıklar”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Eskişehir Anadolu

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Tuna, Y. ve İ.G.Yumuşak (2002), “Beşeri Kalkınma İndeksi ve Türkiye Analizi”,

I.Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Hereke:10-11 Mayıs 2002.

Tunç, M. (1993), “Türkiye’de Eğitimin Ekonomik Kalkınmaya Etkisi”, 9 Eylül

Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:8, Sayı:2, İzmir,1-32.

Turan, S. (2006), “Rekabet Gücü Endeksi ve Türkiye”, Konya Ticaret Odası, Etüd

Araştırma Merkezi Araştırma Raporu, Sayı:2006-42/62, 1-6.

Türker, T. (2000), “İktisadi Büyümede Beşeri Sermaye ve Türkiye’ nin Kalkınma

Sürecinde Beşeri Sermayenin Gelişimi”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Türkmen, F. (2002), “Eğitimin Ekonomik ve Sosyal Faydaları ve Türkiye’ de Eğitim

Ekonomik Büyüme İlişkisinin Araştırılması”, DPT- Uzmanlık Tezleri, 1 -114.

Urritia, F.(2003), “Taxation As a Competitiveness Factor”, Colombian American

Chamber of Commerce Paper.

Watchel, P. (1997), “A Labor-Income Based Measure of the Value Of Human Capital:

An Application to the States of the US: Comments”, Japan and the World

Economy 9, 193-196.

Weir, S. (2000), “Intergenerational Transfers of Human Capital: Evidence on Two

Types of Education Externalities”, University of Wisconsin, Madison,1-28.

Page 117: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

106

Wolff, E.N. and M.Gittleman (1993), “The Role of Education in Productivity

Convergence: Does Gigher Education Matter?”, Elsevier Science Publishers

B.V., 147-167.

Wolff, E.N. (2000), “Human Capital Invesment and Economic Growth: Exploring The

Cross-Country evidence”, Structural Change and Economic Dynamics 11, 433-

472.

Wong, K.Y. and C.K.Yip (1999), “Education, Economic Growth and Brain Drain”,

Journal of Economic Dynamics and Control 23, 699-726.

Vokić, N.P. and D.Frajlić (----), “Croatian Labor Force Competitiveness Indicators:

Results Of Empirical Research”,

http://www.ijf.hr/eng/competitiveness/poloskifrajlic.pdf#search (01.02.2006).

Yavilioğlu, C. (2002), “Kalkınmanın Anlambilimsel Tarihi ve Kavramsal Kökenleri”,

Ç.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 1,59 -77.

Yavilioğlu, C.(2002), “Ekonomik Kalkınma ve Motivasyon Arasındaki İlişki”, C.Ü.

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 109-130.

Yıldırım, K. ve D. Kahraman (2003), Makroekonomi, Eğitim, Sağlık ve Bilimsel

Araştırma Çalışmaları Vakfı, Yayın No:145.

Yılmazer, M. ve B.Güloğlu (2003), “Ekonomik Büyüme ve İnsani Kalkınma: Panel

Veriler Ekonometrisi Neler Getiriyor?”,

Erişim Adresi: http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=177

(15.10.2005).

Yu, W. (2001), “A Survey of Existing Indicators for Human Capital”, Prepared for the

National Round Table on the Environment and the Economy’s Environment and

Sustainable Development Indicators Initiative.

Page 118: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

107

Yumuşak, İ.G. ve M. Bilen (2000), “Gelir Dağılımı- Beşeri Sermaye İlişkisi ve Türkiye

Üzerine Bir Değerlendirme”, K. Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:1, Sayı:1, 77 -

96.

Yussof, İ. and R. Ismail (2002), “Human Resource Competitiveness and Inflow of

Foreign Direct Invesment to thr Asean Region”, Asia-Pacific Development

Journal, Vol.9, No:1, 89-107.

Faydalanılan İstatistiki Veri Siteleri:

1) DPT http://www.dpt.gov.tr

2) DİE http://www.die.gov.tr

3) MEB http://www.meb.gov.tr

4) OECD http://www.oecd.org

5) WORLD BANK http://web.worldbank.org

Page 119: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

108

EK

SAYIN KATILIMCI

Bu anket çalışmasının amacı, firma düzeyinde beşeri sermaye düzeylerini tespit etmek ve bu firmaların beşeri sermaye düzeyleriyle rekabet etme düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını belirlemektir. Çalışmanın sonuçları, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne Yüksek Lisans Tezi olarak sunulacaktır. Bu nedenle, verdiğiniz cevaplar hiç bir yerde ve hiç bir şekilde açıklanmayacak ve tamamen gizli tutulacaktır. İsim, soyisim yazmanıza gerek yoktur. Değerli katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim. Kuruluşun Adı: 1) Yaşınız:

20-30 31-40 41-50 51 ve daha üstü

2) Cinsiyetiniz:

Erkek Kadın

3) Eğitim durumunuz (En son bitirdiğiniz okul) a) İlköğretim b) Lise c) Üniversite d) Yüksek Lisans e) Doktora

4) Üniversite mezunu iseniz mezun olduğunuz üniversitenin: Adı: Fakülte/YüksekOkul: Bölüm: 5) Lise mezunu iseniz mezun olduğunuz lisenin türü:

a) Anadolu Lisesi

b) Düz Lise c) Süper Lise d) Meslek Lisesi e) Özel Lise

f) Fen Lisesi g) Diğer ( )

Page 120: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

109

6) Bildiğiniz yabancı dil / diller var mı? Var ise aşağıdakilerden hangisidir ve düzeyi nedir?

İngilizce Almanca Fransızca Diğer( ) Yok Çok İyi Çok İyi Çok İyi Çok İyi İyi İyi İyi İyi Orta Orta Orta Orta

7) Göreve hangi unvanla başladınız: tarih: Şu andaki unvanınız: yükseltilme tarihiniz: 8) Anne ve babanızın eğitim durumu:

Anne Baba

a) Okur-yazar değil a) Okur-yazar değil b) Okur- yazar b) Okur-yazar c) İlköğretim mezunu c) İlköğretim mezunu d) Lise Mezunu d) Lise mezunu e) Yüksekokul mezunu e) Yüksekokul mezunu f) Üniversite mezunu f) Üniversite mezunu g)Y.Lisans/Doktora g) Y.Lisans /Doktora

9)Anne ve babanızın mesleği:

Anne Baba

a)Yönetici a) Yönetici b)Memur b) Memur c)Çiftçi c) Çiftçi d)Esnaf ve Sanatkar d) Esnaf ve Sanatkar e)İşçi e) İşçi f)Emekli f) Emekli g)İşsiz g) İşsiz h)Ev hanımı h) Diğer ( ) ı)Diğer ( )

10) Aylık toplam geliriniz:

300– 450 YTL arası 901 – 1050 YTL arası 451 – 600 YTL arası 1051 – 1500 YTL arası 601 – 750 YTL arası 1501 – 2000 YTL arası 751 – 900 YTL arası 2000 YTL’ den fazla

Page 121: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

110

11) Toplam çalışma yılınız ne kadar ve çalıştığınız bu kurumda kaç yıldır çalışıyorsunuz?

Toplam Çalışma Süreniz Bu Kurumda Kaç Yıldır Çalışıyorsunuz

a) 0-5 yıl a) 0-5 b) 6-10 yıl b) 6-10

c) 11-15 yıl c) 11-15 d) 16 ve daha üstü d) 16 ve daha üstü 12) Çalışma yaşamınızda kaç işyeri değiştirdiniz?

a) Hiç değiştirmedim b) 1-2 c) 3-5 d) 6 ve daha üstü

13) Şu ana kadar kaç hizmet içi eğitim programına katıldınız ve ortalama kurs süresi ne kadardı?

Eğitim Programı Kurs Süresi a) Hiç katılmadım a) 1 gün b) 1-2 b) 2 gün c) 3-5 c) 3 gün d) 5 -7 d) 1 hafta e) 7 ve daha üstü e) 1 haftadan fazla

14) Son bir yıl içerisinde aldığınız rapor veya izinli olduğunuz gün sayısı ne kadardır?

Hiç rapor kullanmadım ve izin almadım 10 gün - 20 gün 20 günden fazla

Page 122: İVERSİ SOSYAL B LİMLER ENSTİKTİSAT ANABİLİ ŞERİ … · önemi büyüme ve gelişme politikalarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, bu

111

ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Bilgehan GÖKÇEN

Doğum Yeri-Yılı : Elazığ- 01.04.1981

Adres : Güzelyalı Mah.20. Sok. Altınoluk Ap. No:4/7 Seyhan/ADANA

E-mail : [email protected]

Tel(iş) : 322-338 72 54 (Dahili 166)

Tel (Cep) : 535- 301 77 32

Eğitim Durumu

Yüksek Lisans :Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat

Anabilim Dalı (2006)

Lisans :Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,

İktisat Bölümü (2003)

Lise :Elazığ Balakgazi Lisesi (Y.D.A.)(1999)

İş Deneyimi :Araştırma Görevlisi, Çukurova Üniversitesi, İ.İ.B.F. Ekonometri

Bölümü (Kasım 2005- )

Yayınlar :“Bölge Planlaması: AB ve OECD Ülkelerindeki Bölge

Planlaması Ve Adana İçin Bir Bölgesel Gelişme Önerisi” ,İzmir

İktisat Kongresi Tebliği, Mart – 2004.

“Rekabet ve Beşeri Sermaye: İmalat Sanayi Üzerine Mikro Bir

Uygulama (2005), 11-13 Eylül TEK Uluslararası Ekonomi

Konferansı, Ankara.

Yabancı Dil : İngilizce