ve h u k m Ü - · besmele ve hukmü ve Özellikleri 7 bunlardan birincisi, en-neml sûresinin...
TRANSCRIPT
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
0
B E S M E L E VE
H U K M Ü VE
Ö Z E L L İ K L E R İ
Y A Z A N
A.Celâleddin Karakılıç
2015
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
1
B E S M E L E
VE
H U K M Ü VE
Ö Z E L L İ K L E R İ
Y A Z A N
A.Celâleddin Karakılıç
2015
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
2
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
3
Besmele, Hamdele, Salvele
ــــــــــــــم الله الرحن الرحيم ـــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــبســـــــــــــ
لمد لله رب العالمين.ا ين مالك يـوم لاالرحن الرحيم. لا طاك نستعين.اك نـعبد وإي إي ط.الد
عليهم ولآ الضالين. غي المغضوب لانـعمت عليهم الذين ا اهدنا الصراط المستقيم. صراط يـهدي من يشاء إلى صراط مستقيم. نا للإيمان والإسلآم. والله يذي هد لمد لله ال ا لمد لله وسلآم على عباده الذين اصطفى. ا د وعلى آله وصحبه الطيب لص ا تبعهم بإحسان ين الطاهرين ومن لوة والسلام على رسولنا مم
ين. إلى يـوم الد
Bi’smi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün
sâhibi olan Allâh’a hamd olsun. Yâ Rabb, biz Yalnız sana
kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizleri doğru yola
hidâyet eyle. O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet.
Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden
Allâh’a hamd olsun. Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır
gördüğü kimseleri) doğru yola iletir.
Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği
(kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına.
Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine,
tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e
kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun.
Âmîn.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
4
ين. من يرد الله به خيا يـفقهه ف الد
“Allâhü Teâla, bir kimsenin hayrini dilerse,
onu dinde fakih yapar
(anlayışlı ve bilinçli kılar)” Buhârî, Kitâbü’l-ilm, Cüz’.1.ss.28.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
5
سم الله الرحن الرحيم ــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــــب
Rahmân, Rahîm olan Allâh’ın ismiyle
BESMELE VE HUKMÜ
جاقـرا باسم ربك الذى خلق.
“Yaratan Rabb’inin adı ile oku”. 1
Âyet-i kerîmesindeki emre ve bu husûsda vârid olan diğer
haberlere göre, okunacak, yazılacak, yapılacak her hayırlı işe,
her meşrû’ şey’e, teberruken (ya’nî Allâhü Teâlâ’nın,-dünyevî
ve uhrevî- rahmetini, mağfiretini ve yardımını isteyip hayırlı,
uğurlu, bereketli ve başarılı olmasını ümîd ederek ve O’nun
büyüklüğünü tanıyarak) Besmele ve Hamdele ile başlamak
vâcib’dir. Buna, Salvele de ilâve edilirse tam ve güzel olup
istenilen veyâ yapılan şey’in, hayır ve bereket ile
netîcelenmesine vesîle olur.2
1 -Alâk Sûresi, âyet 1. 2 -Besmele: "Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adı ile -başlarım, okurum-"
ma'nâsına gelen
( (Bi'smi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm: بسـم الله الرحن الرحيم
cümlesinin ismidir.
Hamdele: Yapılan bir işin -başından sonuna kadar- bütün hamd-ü senâ' larının,
bütün teşekkürlerinin Allâhü Teâlâ'ya âid olduğunu ifâde eden ve "Bütün hamd-ü
senâ'lar Allâhü Teâlâ'yadır" ma'nâsına gelen ( (El-Hamdü li'llâh: المد لله
cümlesinin ismidir.
Salvele: Besmele ve Hamdele ile birlikde Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm'a ve
O'nun şahsında O'nun Âl ve Ashâb'ına -ve dolayısıyle kıyâmete kadar gelip geçecek
bütün ümmetlerine- salât-ü selâm okuyarak, وعلى أله وصحبه اجعين. الصلآة والسلآم علي سيدنا ممد
"Salât ve selâm, seyyidimiz Hazreti Muhammed üzerine, O'nun Âl ve Ashâb'ının
üzerine olsun".
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
6
Sûre başlarındaki Besmele’ler, -Mushaf’ın deffeteyni
arasında Kur’ân’dan başka bir şey’ bulunmadığı hakkındaki
İcmâ’a ve bu husûsdaki diğer haberlere göre- Kur’ân’dan ise
de, bunların tam ve müstakil bir âyet olup olmaması
husûsunda şübhe vâkî’ olduğundan ihtilâf edilmişdir. 3
Bunun
için yalnız Besmele ile namaz kılmak câiz değildir. Bununla
berâber bu şübhe, onun Kur’ân olmasına bir halel getirmez.
Bunun için de gerek namazda ve gerekse namaz hâricinde,
okunacak, yazılacak ve yapılacak, her hayırlı ve meşrû’ bir
işin başında, Besmele okunması bir sünnet’dir.
Aynı şekilde cünüb, hâiz ve nifâs hâlinde olanların
teberruk kasdı ile Besmele okumaları câiz ise de, Kur’ân
olarak okumaları câiz değildir.
Bütün bu ihtilâfların ve özelliklerin hepsi, Besmele için
mümtâz bir vasıf, onu teberruk kasdı ile okuyanlar için de, bir
kolaylık, bir güven ve bir rahmet vesîlesidir. 4
Besmele’nin özelliği
Bu kadar güzel ve hayırlı bir gâyenin tahakkukuna vesîle
teşkil eden Besmele, Kur'ân-ı Kerîm'de, başlıca iki türlü
özellik arz eder:
şeklinde okunup ifâde edilen bir duâ şeklidir ki her hangi bir işe, bu üç esâs ile başlamak, İslâm'ın îcâblarındandır. 3 -Mushaf: Bir araya toplanıp bağlanmış sahîfeler veyâ sahîfelerin bir araya
toplanmışı, ma'nâsınadır.
Deffeteyn: Bir araya toplanıp bağlanmış sahîfelerin iki yanındaki kabları,
kapakları, ma'nâsınadır. 4 -Usûl-i Fıkıh Dersleri, ss.25-26. Büyük Haydar Efendi.
Hak Dîni Kur'ân Dili Türkçe Tefsir, C.1.ss.11. ve 15-17. Elmalılı Muhammed
Hamdi Yazır.
Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, C.1.ss.11. Hasan Basri Çantay.
Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsîri, C.1.ss.7. Ömer Nasûhi Bilmen.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
7
Bunlardan birincisi, En-Neml sûresinin otuzuncu âyet-i
kerîmesi olan,
لاإنه من سليمان وإنه بســــم الله الرحن الرحيم. "Muhakkak ki o, Süleymân'dandır ve o, hakîkaten
Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adı ile -başlanılarak
yazılmış- dır".
âyet-i kerîmesindeki Bemele'dir ki buradaki bu Besmele,
bu âyet-i kerîmenin bir cüz'ü (bir parçası) dır. Bu bakımdan
bu özelliği ile de Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet’dir. Bu husûs ise,
tevâtür ve icmâ' ile sâbitdir. Bu bakımdan bütün İslâm
ulemâsı, En-Neml sûresindeki bu Besmele'nin, âyet olduğu
hakkında ittifak edip ihtilâf etmemişdir.
İkincisi ise, sûre başlarında yazılı olup her sûreyi
birbirinden ayıran ve Kur'ân-ı Kerîm okumaya başlarken
okunan Besmele'dir ki bu Besmele'lerin âyet olup olmadığı
hakkında -aşağıdaki şekilde- ihtilâf edilmişdir.
1-Şâfiî âlimleri, her sûrenin başında bulunan Besmele,
Kur'ân olup o sûreden bir cüz' ve bir âyetdir. Aynı şekilde
Fâtiha sûresi’nin yedi âyetinden birincisi de, Besmele'dir.
Böyle olduğu için de ( bir âyet fâsılası (bir âyet ,( لاانـعمت عليهم
sonu) değildir. Tevbe sûresi’nin başında ise, Besmele yokdur.
Bu bakımdan (113) sûrenin başındaki Besmele'ler (113)
âyetdir. Eğer bunlar âyet olmasalar idi, Selef ulemâsı
tarafından, Kur'ân'a yazılmış olmazlardı. Nitekim Fâtiha
sûresi’nin sonunda "Âmin" demek sünnet olduğu halde, âmin
lâfzı Kur'ân olmadığı için, Kur'ân'a yazılmamışdır. Ayrıca,
Mushaf'ın deffeteyni (iki kapağı) arasında, Kur'ân'dan başka
bir şey' bulunmadığı hakkında da icmâ' vardır ve bu husûsu
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
8
te'yîd eden bir çok haberler de bu husûsda vârid olmuşdur,
derler. Bunun için de namazda, Besmele'yi, açıkdan okurlar.
2-Mâlikî âlimleri, Besmele, yalnız En-Neml sûresi’nin
otuzuncu âyet-i kerîmesinin bir cüz'ü (bir parçası) dır. Bu
bakımdan bu sûredeki Besmele, Kur'ân'dan bir âyetdir ki bu
husûs, tevâtür ve icmâ' ile sâbitdir. Fakat sûre başlarındaki
Besmele'ler, âyet değildir. Çünkü bunların âyet olduğu
hakkında tevâtür yokdur. Tevâtür olmayınca da, şübhe ile
Kur'ân sâbit olmaz. Ancak sûreleri birbirinden ayırmak için,
Kur'ân'a yazılmışlardır, derler. Bunun için de namazda, ne
cehren (açıkdan) ve ne de sırran (gizlice), Besmele okumazlar.
3-Hanefî âlimlerinden Mütekaddimîn ulemâ'sı, En-
Neml sûresi’nin otuzuncu âyet-i kerîmesinde bulunan
Besmele, bu âyetin bir cüz'ü (bir parçası) dır. Bu bakımdan
âyetdir ve Kur'ân'dır. Fakat sûre başlarında bulunan
Besmele'ler, âyet değildir. Ancak sûreleri birbirinden ayırmak
için konulmuşdur, derler.5
5 -Allâme Teftezânî’den evvelki devirlerdeki âlimlere “Mütekellimîn”, O’ndan
sonraki devirlerdeki âlimlere de “Müteahhirîn” ismi verilmişdir.
Moğol fâciâsından sonra İslâm ilim müesseseleri sönmeye başladığı bir zamanda
yetişen ve asıl ismi Mes’ud bin Ömer olan Allâme Sa’dü’d-din Taftezâni
Hazretleri’nin çalışmaları ile İslâm ilimleri yeniden canlanıp kuvvetlenmeye
başlamış, yazdığı değerli eserleri talebeleri tarafından İslâm âleminin her
tarafına yayıyılarak yeniden neşv-ü nema’ bulmuşdur. Bunun içinmişAllâme
Teftezânî’den evvelki devirlerdeki âlimlere (Mütekellimîn veyâ Mütekaddimîn:
Selef: Öncekiler); O’ndan sonraki devirlerdeki âlimlere de Müteahhirîn: Halef:
Sonrakiler) ismi verilmişdir. Hicrî 727 veyâ 712 de Teftezân’da doğmuş ve 793 veyâ
792 târihinde Semerkand’da vefât etmiş, na’şı Serahs’e nakl edilmişdir.
Hukûk-i İslâmiyye ve İstılâhât-i Fıkhıyye Kâmûsu,C.1.ss.448.Ömer Nasûhi Bilmen.
Ruhu’l Beyan Tefsiri, Cilt 1 sahife 25.
Mütekaddimin alimleri, daha ziyade Selef-i salihin diye bilinen ilk üç asır
alimleridir ki bunlar, Sahabe, Tâbiin ve Tebe-i tabiin âlimleri’dir.
Müteahhirin âlimleri ise, İmam Eş’arî ve Maturidî ile başlayıp günümüze kadar
gelen âlimlerdir.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
9
Müteahhirîn ulemâ'sı ise, En-Neml sûresi’ndeki
Besmele, Kur'ân'dan bir âyetin bir cüz'ü (bir parçası) olması
hasebi ile âyet olduğu gibi, sûre başlarında bulunan
Besmele'ler de, o sûreden bir cüz' olmayıp başlı başına
müstakil birer âyetdirler.
Aynı şekilde Fâtiha sûresi’nin başındaki Besmele de, başlı
başına müstakil bir âyet olduğundan Fâtiha sûresi’nin başı
( لا المد لله رب العالمين. ) dir ve ( صراط الذين انـعمت عليهم
de, bir ( لا
âyetdir.
Bu bakımdan sûre başlarındaki Besmele'ler, sûrelerin
arasını birbirinden ayırmak ve başlangıçda teberruk olunmak
için mükerreren nâzil olmuşlardır. Mushaf'larda, Besmele'nin,
Kur'ân'ın yazıldığı hatt ile yazılması ve Selef ulemâsı
tarafından bu husûsda bir i'tirâz vâkî' olmaması da, bunun bir
delîlidir, derler ki ekseriyyetle sahih görülen de budur. İmâm
A'zâm ile İmâm Yûsüf'ün kavilleri de böyledir.
Bunun için de namazda, Sübhâneke ve Eûzü'den sonra ve
her rek'atin evvelinde Fâtiha sûresini okurken Besmele'yi de
-Fâtiha sûresi’nden bir cüz' olmadığına ve başlı başına
müstakil bir âyet olduğuna işâret etmek için- cehrî ve sırrî
namazlarda sırran (gizlice) okurlar. Fakat namazın ortasında
(ya'nî zamm-ı sûrelerin başında) okumazlar.
Bu husûsların böyle olduğu hakkında, bütün Hanefî
âlimleri ittifak etmişlerdir.6
6 -Usûl-i Fıkıh Derslsri, ss. 26. Büyük Haydar Efendi.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
10
Besmele’nin terkîbi
( بسم الله الرحن الرحيم ) şeklindeki Besmele’nin terkîbi,
görünüşte dört kelimeden meydana gelmiş gibi olan (. الله اسم .)
şeklindeki bir izâfet tamlaması ile ( الله الرحن ) ve ( الله الرحيم )
şeklindeki iki sıfat tamlamasından meydana gelen ve başında
bir (ب) ilgi edâtı (bağlantı edâtı) bulunan bağımsız bir
cümledir.
Buradaki ( bâ), hem kendisi, hem de hazf edilmiş bir fiil: ب
ile fâil’den meydana gelen üç kelime hükmündedir. Bunun
için ( ) ,lâfzı ( م س ب ) bâ) ile: ب den meydana gelen bileşik ( اسم
bir kelimedir. ( gibi vasıl hemzesi ile yazılması ( باسم ربك
lâzım gelirken burada -Besmele’ye özgü olarak- bu vasıl
hemzesi düşürülmüş ve söylendiği gibi yazılmıştır. Bunun
yerine ( bâ) nın başı uzatılarak yazılmıştır ki bu özellik: ب
Besmeleye mahsus bir hatt kuralıdır. Bunun, vahye müstenid
olup tevkîfî olduğunu söyleyenler de vardır..
Gerçekte ise, bu bağlantının ifâde ettiği mukadder bir sözün
(hazf edilmiş gizli bir sözün) gelişinden anlaşılan bir bağlantı
ile kısa, öz ve açık anlamı olan; fakat bir benzerini yapmanın
mümkün olmadığını ifâde eden (i’câz-ı beliğ) bir sözdür.
Burada ismin Allâh’a izâfeti, ( ) Lâm) veyâ: ل (Min: من
edâtının) gizli bulundüğu bir izâfet olabilir ki birinci halde
“Allâh’ın ismi”, ikinci halde “Allâh ismi” demek olur.
Müfessirlerin ekseriyyeti birinci hâli, ya’nî “Allâh’ın ismi”
hâlini, (Lâm’ın gizli bulunduğu tamlamayı), tercih etmişlerdir.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
11
Burada hazf edilmiş olan fiil, ( Bi’smi’llâh) diyen bir: بسم الله
kimsenin teşebbüs edeceği okurum, yazarım, yerim, içerim,
kalkarım, otururum, başlarım gibi herhangi bir fiildir. Böyle
bir kimse, başlamak veyâ yapmak üzere olduğu murâdını
kalbinde gizleyerek Besmele’yi çeker ve İsmü’llâh’ı (Allâh’ın
ismini), işinin evveline fâsılasız bir şekilde ara vermeden
yapıştırabilir. İşte bu umûmî fâideyi te’mîn etmek için
cümlenin rükünleri olan fiil ve fâil, hazf edilmişlerdir.
Buradaki bu hazfe, karine (ب) dır. Makam ve mütekellimin
hâli de, mahfûzun ta’yinine karînedir.
İşte, bu şekildeki geniş ve ulvî anlamı ile ( : بسم الله
Bi’smi’llâh) diyerek bir şey’e başlamak isteyen bir kimsenin,
ne kendisi ve ne de bir başkası nâmına hatırına gelebilecek
herhangi bir şey’i, “hiçbir kimsenin namı ile değil, ancak ve
ancak Allâhü Teâlâ’nın nâmı ile şu işime başlarım veyâ
başlıyorum” demek anlamına gelen ( Bi’smi’llâh) lafzı: بسم الله
ile yapmaya başlaması, tam ve noksansız bir Tevhîd ma’nâsını
da ifâde etmiş olur.7
Buradaki ( اسم :isim) lâfzı, bir şey’in zihinde doğmasını
sağlayan işâret ve alâmet demektir ki örfde, tek başına anlaşılır
bir ma’nâya delâlet eden bir kelime diye ta’rîf edilir. Böyle bir
kelimenin ifâde ettiği bu ma’nâya veyâ dışta ve zihinde
gerçekleşen asıl şekline de Müsemmâ denir.
( الله :Allâh) lâfzı, hakk ve gerçek olan ma’bûd’un (ilâh’ın)
zât ismi ve hass ismi (özel ismi) dir. “Hakîkî ma’bûd (Hakîkî
7 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir.C.1.ss.15-49. Elmalılı M. Hamdi Yazır.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
12
ilâh), gerçek Tanrı” ma’nâsınadır. Kâinâtın hâlikı (yaratıcısı)
dır. Gerek özel ismi, gerek şahıs ismi ile anılan ( الله :Allâh)
lâfzı, kendisinden başka hiçbir ilâh ve hiçbir ma’bûd için
kullanılmamıştır. Bunun için de O’nun hiçbir adaşı (hiçbir
benzeri) yoktur.
جليس كمثله شيء “O'nun benzeri hiç bir şey' yokdur”.
8
âyet-i kerîmesine göre Allâh, zâtı ile değil, sıfatları ve
isimleri ile bilinir ki bu isimlere "Esmâü'l-husnâ :En güzel
isimler" denilir.
“Allâh” lâfzı, Ulûhiyyet'e (tanrılık vasfına) mahsûs
sıfatların hepsini kendinde toplamış bulunan bir alem (has
isim) dir ve sayılan isimler içinde İsm-i A'zâm (En büyük
isim) dir. Aynı zamanda Vâcibü'l-vücûd'a delâlet eder ki
varlığı zarûrî olan, bir an dahî yokluğunu farz etmek mümkün
olmayan zât demekdir. O'nun varlığı, zâtının muktezâsıdır,
ya'nî varlığında zâtından başka bir şey'e muhtaç değildir.
“Allâh” lâfzı, Cenâb-ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını, fiillerini
hep birden ifâde eden bir lâfza-ı celâl'dir. Bütün kemâl sıfatları
ondadır. Çoğul olarak kullanılmaz ve "Allâh'lar" denilmez.
Allâh, Allâh'dır. Hem hakk, hem bâtıl ma'bûdlar hakkında
kullanılan ve çoğul olarak da kullanılabilen "İlâh:Tanrı"
kelimesi, onun yerini tutmaz.
“Allâh ism-i şerîfinin hem lâfzında hem ma'nâsında bir
topluluk vardır”.
8 -Şûrâ, 11.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
13
Allâh lâfzındaki bu topluluk şöyledir: Bu ismi teşkil eden
harfler birer birer kaldırılsa, ma'nâ bozulmaz ve yine Zât-ı
Hakk'a delâlet eden bir ism-i alem olarak kalır. Baştaki
hemze kaldırılarak ( لله :Li'llâhi) dense, birinci lâm kaldırılıp
ه ل ) :lehû) dense, bu lâm da kaldırılıp ( ه :Hû) dense, hep aynı
ma'nâdır, Allâh'a delâlet ederler. Kur'ân-ı Kerîm’in bir çok
yerinde her üçü de gelmişdir. Yalnız bir (ه:He) kaldığı sûrette
de yine Zâtu'llâh'a delâlet eder. Çünkü (. ه :Hû) ism-i şerîfinin
aslı da yalnız (He) dir. (و :Vav) aslî değil, zâiddir. -Sarf
ilminde beyan edildiğine göre tesniye ve cemi' hallerinde bu
bütün bütün ya'nî hem yazılışta, hem okunuşta (vâv:و)
düşüyor-. Eğer (و:vâv) aslî olsaydı sâbit kalırdı. Şu halde tek
bir harf olan (ه:He) de Esmâü'l-husnâ'dan bir isimdir. Hem de
zât-ı ulâhiyyete delâlet eden bir isimdir”.
“Her canlı mahlûk, teneffüs etmek sûretiyle mecbûrî
olarak Allâh'ı anmaktadır. Çünkü (ه:He) harfinin mahreci
gögüsden ve ciğerlerden gelen nefes ile çıkar. Her nefes, bir
,harfidir. Her insan ve hattâ teneffüs eden her mahlûk (He:ه)
farkına varmadan her nefesde Allâhü Teâlâ'yı bu ismi ile
anmaktadır. Teneffüs, Allâh'ı anmak olunca, Allâh
anılmadığı sûrette hayat bitiyor demekdir. Şu halde bu
ism-i şerîf, aynı hayat demekdir. Ruhların, bedenlerin
varlıkda devâmı, ancak bu ism-i şerîf ile te'mîn edilmektedir ki
bu husûs, her an açıkça görülmektedir”.9 Bunun içindir ki bir
9 - Esmâü'l-Husnâ Şerhi". Merhûm Ali Osman Tatlısu. Ankara, 1963
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
14
çok âlimler, “Yalnız beynin ölmesi ile hayat son bulmaz,
kalbin de ölmesi lâzımdır” demişlerdir.10
Bunun için ( الله :Allâh) ism-i şerîfi, bütün duygularımızın,
bütün düşüncelerimizin ilk şartı olan derin bir duygunun,
görünen ve görünmeyen varlıkların doğrudan doğruya
birleştikleri tek nokta olan Yüce Allâh’ın zatına delâlet eden
ve yalnızca O’na âit olan özel bir isimdir.
Hayâtın gâyesi, böyle bir Allâhü Teâlâ'nın rızâsını,
sevgisini ve muhabbetini kazanmak ve O'na lâyık bir kul
olmakdır. Bunun için bütün ibâdetler, bütün güzel huylar ve
davranışlar, Allâhü Teâlâ'nın rızâsına ulaştıran ve sevgisini
kazandıran yollardır ki böyle bir yol, ancak, ezeldeki Fıtrî
îmân’ı ile dünyaya gelen her insanın, bülûğ çağına geldikten
sonra kendi hür irâdesi ile kazanacağı Kesbî îman’a yönelen
hakîkî bir Tevhîd inancı ile kazanılır.
Bütün kabahatler, bütün kötü huylar ve davranışlar da,
Allâhü Teâlâ'nın hışmına, azâbına, gazâbına ve
hoşnutsuzluğuna uğratacak çirkinliklerdir ki böyle bir yol da
ancak şirk, küfür ve nifâk ile kazanılır.
İnsanlığı yükselten veyâ alçaltan bu iki vasıfdan Tevhîd
inancını iyi anlamak, şirk, küfür ve nifâk virüslerinden uzak
durmak, bu sûretle de dünyevî ve uhrevî mutluluğa ermek,
ancak yaratan Rabb'imizi iyi tanımak ve O'na yaraşan bir kul
olmakla mümkündür. Bu da ancak O'nun isimlerini ve
sıfatlarını iyi bilip öğrenmekle olur.
10 -Bak: Organ nakli câiz midir?. Celâleddin Karakılıç.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
15
Besmele’nin tercemesi
Ne müfredâtının, ne de terkiblerinin tamamen terceme
edilmesi mümkün olmayan ve hele vücûh-i belâğatinin,
âheng-i beyânının başka bir dile nakl olunması hiçbir sûretle
mümkün olmayan; ancak dudaktan başlayıp vücûdün tüm
organlarını dolaştıktan sonra yine dudakta nihâyet bulan
Besmele harflerinin âhenkli bir nizam ve tatlılığı bile, her
Müslümân’ın ve her Müslümân Türk’ün pek a’lâ bildiği ve az-
çok anladığı bir vecîze şeklindeki Besmele’yi, bir (ile) veyâ
(adıyle) ta’bîri nâmına terceme etmeğe kalkışmayıp, her halde
aslı ile söylemek ve bu gibi îzahlar ve tefsirlerle de
mefhûmunu tasavvur ve mütâleaya çalışmak, bir emr-i
zarûrîdir.
Bunun için bir miftâh-ı kül ve bir âyet-i tevhîd olan
( nazm-ı mecîdini, müşrik bir muvahhid ( بسم الله الرحن الرحيم
yapacak olan ( ma’nâsını andıran ( خيل ـبسم اله وهاب ب
“Esirgeyici, bağışlayıcı tanrı adıyle” gibi münker tercemelerle
tahrîfe özenmekten sakınmaya mecburuz.
Böyle yüksek vasıfları ifâde eden Besmele’yi okurken de
( بسم ) üzerinde durmak (vakıf yapmak) hem nâkıs, hem
kabîh; ( بسم الله ) deyip durmak kâfi ve sahih, ( بسم الله الرحن )
deyip durmak yine böyle, ( deyip durmak ( يم ح الر ن ح الر الله م س ب
tam bir vakıftır.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
16
Besmele’nin hukümleri
Mushaf yazarken ( برائة ) den başka sûre başlarında
( بسم الله الرحن الرحيم ) yazmak farz’dır. Hayvan keserken veyâ
ava silâh atarken sâdece ( بسم الله ) demek de farz’dır. Kasden
terk edilirse o hayvanın eti yenmez. Fakat unutulursa
ma’füvdür. ( Üzerine Allâh’ın : ما ل يذكر اسم الله عليه ـولا تاكلوا م
adı anılmayan o hayvanın etini yemeyin)11
âyet-i
kerîme’sinde olduğu gibi ba’zı yerlerde ( الرحن الرحيم )
denilmemesi sünnet’tir. Namaz hâricinde Kur’ân okumaya
başlarken ve sûre başlarında ise ( بسم من الشيطان الرجيم لله عوذ باا الرحن الرحيم لله ا ) diyerek Eûzü-Besmele çekmek Cumhûr’a göre
(âlimlerin ekseriyetine göre) sünnet, İbn-i Atâ gibi ba’zı
âlimlere göre de vâcib’dir. Yalnız ( برائة ) de Besmele
okunmaz.
İki sûre arasında iki kırâet vardır. Bizim Âsım Kırâeti’nde
Besmele okunması mendûb’dur. Kur’ân okumaya başlamak
sûre başlarında değil de ortasında veyâ sonunda ise Eûzü-
Besmele okumak mendûb’dur. Daha önce anlatıldığı gibi biz
Hanafî’lere göre Fâtiha’dan önce gizlice Eûzü-Besmele
okumak sünnet, Şâfiî’lere göre gizli veyâ sesli Besmele
okumak farz, Mâlikî’lere göre okunmaması mendûb’dur. İki
sûre arasında ise biz Hanefî’lere göre de böyledir
(mendûb’dur).
11 -En’âm, 121.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
17
Kırâet’den başka diğer önemli yerlerde ve İslâm’a uygun
işlerde ( ) veya ( بسم الله ,diyerek başlamak ( بسم الله الرحن الرحيم
yapılacak işin önem derecesine göre mendûb veyâ sünnet
veyâ vâcib’dir ki tafsîlâtı kırâet ve fıkıh kitablarında vardır.
İstiâze (Eûzü-Besmele)
İstiâze konusu, ( من الشيطان الرجيم فاذا قـرات القران فاستعذ بالله :
Kur’ân okuduğun -okumak istediğin- zaman derhâl o koğulmuş
şeytandan Allâh’a sığın)12
âyet-i kerîme’sinde; Besmele’den daha
umûmî olan (eam olan) tesmiye mes’elesi, ( الذى اقـرا باسم ربك (Yaratan Rabb’inin adı ile oku: جخلق.
13 âyet-i kerîme’sinde;
zebih mes’elesi, En’âm sûresi’nin ( مات ـقل إن صلات ونسكي ومياي وم.وبذلك أمرت وأنا أول المسلمين جلا شريك له .لاالعالمين ب ر لله :De ki:
Şübhesiz benim namazım da, ibâdetlerim de -hacc ve
umredeki kurbanım, hacc amellerim de- dirimim de, ölümüm
de hiç bir ortağı olmayan âlemlerin Rabb’i Allâh’ındır.
Ben böyle emr olundum; ben müslüman olanların
ilkiyim”14
âyet-i kerîme’sinde zikr edilerek Besmele’nin
ehemmiyyetine işâret edilmiştir. Ayrıca Neml sûresi’nin
( ,Muhakkak ki o : لاإنه من سليمان وإنه بســــم الله الرحن الرحيم.
Süleymân'dandır ve o, hakîkaten Rahmân ve Rahîm olan
12 -Nahl, 98. 13 -Alak, 1. 14 -En’âm, 162-163.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
18
Allâh'ın adı ile -başlanılarak yazılmış- dır”.15
âyet-i kerîme’sinde
de Besmele’nin özellikleri anlatılmışdır.
Kırâet kitablarında istiâze
Kur’ân-ı Kerîm’i tilâvete başlarken istiâze ile (Allâhü
Teâlâ’ya sığınma ile) başlamak, -kırâet kitâblarında yazılmış
olup- vâcib’dir. Bu ibârenin lâfzı,
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم “Eûzü bi’llâhi mine’ş-şeydâni’r-racîm”
dir ki ma’nâsı, “Ebedî recme uğramış Şeytân’dan Allâh’a
sığınırım” demektir. Bu şekilde istiâze etmenin evlâ ve sünnet
olduğu, yine kırâet kitâblarında yazılmış olan husûslardan olup
meşhûr’dur.
Ziyâde istiâze
Ziyâde istiâze etmek, ancak rivâyet olunan yerlerde
câizdir. Diğer yerlerde, câiz değildir. Meselâ, her sabah
namâzından sonra okunması müstehâb olan Haşr sûresi’nin
son üç âyet-i kerîme’sinden evvel, ziyâde istiâze etmek câiz
olup evlâdır.
Bu husûsda, şu Hadîs-i şerîf rivâyet edilmiştir: “Kim
sabahleyin (sabah namazından sonra) üç def’a,
اعوذ بالله السميع العليم من الشيطان الرجيم “Eûzü bi’llâhi’s-semîı’l-alîmi mine’ş-şeydânir’r-racîm”
15 -Neml: 30.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
19
dedikten sonra, Haşr sûresi’nin âhirindeki üç âyet-i
kerîme’yi okursa, Allâh, ona, akşama kadar istiğfâr edecek
yetmişbin melek tevkîl eder. O kimse o gün ölürse, şehîd
olarak ölür. Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyle olur”.16
Üçüncü okuyuşda, ( ( بالله السميع العليم من الشيطان الرجيم اعوذ
yerine ( diye okunursa ( ذ بالله السميع العليم من الشيطان الرجيم يع ست ا
daha iyi olur. Çünkü ziyâde bab, ziyâde ma’nâ ifâde eder.
Seyyidî ale’n-Nûri’s-Safâksî’nin “Kitâbü Ğaysi’n-Nef’ı
fi’l- Kırâeti’s-Seb’ı” isimli kitâbının (19-20) sayfasında şöyle
denilmektedir:
“Cemi’ kurrâ’ ındinde muhtar olan istiâze,
( اعوذ بالله من الشيطان الرجيم ) dir. Bununla berâber
( اعوذ بالله السميع العليم من الشيطان الرجيم ) veyâ
( اعوذ بالله العظيم من الشيطان الرجيم ) veyâ
( veyâ ( اعوذ بالله من الشيطان الرجيم انه هو السميع العليم
( الله العظيم السميع العليم من الشيطان الرجيم اعوذ ب ) gibi istiâze’ler
de câizdir. Fakat birincisi daha efdaldir”.
16 -Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm,C.3.ss.1006. Hasan Basri Çantay.
ث لا ث أ ر ق ـو يم ج الر ان ط ي الش ن م يم ل ع ال يع م الس الله ب ذ عو أ ات ر م ث لا ث ح ب ص ي ين ح ال ق ن م ن إ و ى س ـم ي ت ح ه ي ل ع ن لو ص ي ك ل م ف ل أ ين ع ب س ه ب الله ل ك و ر ش ح ـال ة ر سو ر آخ ن م آيآت
رواه التـرمزى .ة ل ز ن م ـال ك ل ت ب ان ى ك س ـم ي ين ا ح ـه ال ق ن م و يدا ه ش ات م م و ي ـال ك ل ـى ذ ف ات م Et-Tâcü’l-Câmiu li’l-Usûl fî Ehâdîsi’r-Rasûl s.a.v.C.4.ss.22. Eş-Şeyh M. Ali Nâsıf.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
20
İbnü’l-Hasenü’l-Kâsıh’ın, “Şerhun ale’ş-Şâdıbiyye” adlı
eserinde de,
“( veyâ ( من الشيطان الرجيم اعوذ بالله السميع العليم
( اعوذ بالله من الشيطان الرجيم انه هو الس ميع العليم ) gibi ziyâde
istiâze’ler câizdir” denilmektedir.
Besme’lenin okunup okunmayacağı yerler
Lâfzı, ( بسم الله الرحن الرحيم :Bi’smi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm)
olup meâli “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismi ile
başlarım” demek olan Besmele-i şerîfe’nin, Tevbe (Berâe)
sûresi’nin evvelinde okunması, kat’î sûrette men’ edilmişdir.
Çünkü bu sûrenin, Enfâl sûresi’nin devâmı mı, yoksa ayrı bir
sûre mi olduğu, Ashâb-ı Kirâm arasında ihtilâflıdır. Bu sûrenin
nüzûlü zamânında da Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve
selem, Besmele yazılmasını emr etmemiştir.17
Bununla berâber
diğer sûrelerin hepsinin evvelinde, Besmele okunması
lâzımdır.
Bizim mezhebimiz olan Hanefî Mezhebi’ne göre, namazda
iken yalnız Fâtiha sûresi’nin evvelinde, her def’asında
Besmele okunur. Fâtiha sûresi’nden sonra okunan diğer sûre
ve âyet’lerin hiç birisinde, namazda iken, bir sûreden diğer bir
sûreye geçişlerde, Besmele okunmaz.
Namaz hâricinde ise, Fâtiha sûresi’nin evvelinde Besmele
okumak -ittifakla- vâcib, Tevbe sûresi’nden maadâ diğer bütün
17 -Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm,C.1.ss.270. Hasan Basri Çantay.
Diğer bir rivâyette de “Tevbe sûresi, harp ve tehdîd için nâzil olmuştur. Besmele
ise, rahmet ve emân’a delâlet ettiğinden, Besmele terk olunmuştur” denilmektedir.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
21
sûrelerin hepsinin başında Besmele okumak yine vâcib, iki
sûre arasında ve yeni bir sûreden diğer bir sûreye geçişlerde
Besmele okumak -Rivâyet-i Hafs’a göre- yine vâcib’dir. Sûre
başı olmayan âyet-i kerîme’lerin evvellerinde -gerek Tevbe
sûresi’nin ve gerekse diğer sûrelerin âyet’lerinin evvellerinde-
Besmele okumak ise, muhayyer olup ba’zısında Besmele
okumak evlâ, ba’zısında da Besmele’nin terk edilmesi
münâsibdir. Bu da, âyet evvellerindeki tafsîl-i ma’nâya
göredir. (Bununla berâber Eûzü-Besmele ile başlamak
efdaldir).
Eûzü-Besmele’nin vasl ve katı halleri
Kur’ân-ı Kerîm’e, Besmele olmadan yalnız (Eûzü…) ile
başlandığı zaman vasl ve katı’dan başka bir ihtimâl yoktur.
Her ikisi de câiz’dir.18
Eğer (Eûzü ve Besmele) ile başlanırsa, -cemi’ kurrâ’ya
göre- dört vecih câiz olur ki şunlardır:
a-Vasl-ı kül. Bu halde hepsini vasl etmek câizdir.
b-Kat’-ı kül. Bu halde hepsini katı’ yapmak câizdir.
c-Vasl-ı evvel, kat’-ı sânî. Bu halde birinciyi vasl etmek,
ikinciyi katı’ yapmak câizdir.
d-Kat’-ı evvel, vasl-ı sânî. Bu halde de birinciyi katı’
yapmak, ikinciyi vasl etmek câizdir.
Bu dört husûsun, -(Eûzü ve Besmele) ile başlamasının-
misâl ve şemasını şu şekilde gösterebiliriz:
18 -Katı’lara, fasl da denir. Katı’ veyâ fasl yapmak, ya vakıf ile olur veyâ sekte ile
olur. Başka bir ihtimâl yoktur.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
22
ب العالمين.المد لله ر الرحن الرحيم.بسم الله من الشيطان الرجيم. اعوذ بالله a- وصل : Vasl وصل : Vasl
b- فصل –قطع : Katı’- (Fasl) فصل -قطع : Katı’ (Fasl)
c- وصل : Vasl فصل –قطع : Katı’- (Fasl)
d- فصل –قطع : Katı’- (Fasl ) وصل : Vasl’ dır.
Eğer iki sûre arasında (Eûzü…) okunmadan Besmele
okunursa, üç vacih câiz olup yukarıdaki misâlin ( d ) şıkkı câiz
değildir. Bu husûsun misâl ve şemasını da şu şekilde
gösterebiliriz:
الكتاب لا ريب فيه ال. ذلك الرحن الرحيم.بسم الله ليهم ولا الضالين.غي المغضوب ع a- وصل : Vasl وصل : Vasl
b- فصل –قطع : Katı’- (Fasl) فصل -قطع : Katı’ (Fasl)
c- وصل : Vasl فصل –قطع : Katı’- (Fasl)
Dördüncü şekil olan vasl-ı evvel ve kat’-ı sânî, câiz
olmayıp mümtenî’dir. Çünkü bu halde, Besmele, evvelki
sûrenin sonuna muttasıl oluyor ki bunu, ulemâ’, câiz
görmemiştir. Bu hal, diğer sûreler arasında da aynıdır.
Enfâl sûresi’nden Tevbe (Berâe) sûresine geçildiği zaman
da, üç vecih câiz olur ki şunlardır:
a-Vasl.
b-Sekte.
c-Katı’dır.19
19 -Vasl diye, vakıf yapmadan mâba’dine geçmeye; Katı’ diye, vakıf yapıp nefes
aldıktan sonra mâba’dine başlamaya; Sekte diye de, vakıf yapıp nefes almadan
mâba’dine başlamaya denir.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
23
Tevbe sûresi’nin evvelinde mutlakâ; sûre başı olmayan
âyet-i kerîme’lerde yalnız (Eûzü…) ile başlanıldığı zaman da,
iki vecih câiz olur20
ki şunlardır:
a-Vasl.
b-Katı’dır.
Hulâsa
Allâhü Teâlâ, Habîb-i kibriyâ’sı sevgili peygamberimiz
Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem Efendimizi
( (Sen büyük bir ahlâk üzerindesin: وانك لعلى خلق عظيم 21
ve
( Biz seni âlemlere rahmet olarak: وما ارسلناك الا رحة للعالمين
gönderdik)22
âyet-i kerîme’lerinde ifâde buyurulan şeref ile
bahtiyâr kılmak için, Rûh-i emîn’i Hazreti Cebrâil aleyhi’s-
selâm ile Hakk-ı mübîn’i, (her şey’i ap-açık açıklayan
Kur’ân-ı Kerîm’i) indirirken her şey’den önce O’nun eğitim,
öğretim ve terbiyesine önem vermiş ve mükemmel bir ahlâk
sâhibi bir insan, bir peygamber olarak yetişmesi için ilâhî
yardımına mazhar kılmış, her şey’den önce de kendisine karşı
olan kulluğunu göstermek ve ilâhî ismini ilk önce zikr etmek
suretiyle bir şey’e başlamanın kutsal edebini öğretmiş; bunu
tatbik etmek için de bütün gönülleri ümidin başlangıcı ve
bütün amellerin sonu, Rahmân olan Allâhü Teâlâ’nın
yardımını ve Rahîm olan Allâhü Teâlâ’nın rahmetini, tüm
varlık âleminin var olmasının en büyük kânunu olan ilâhlık ve
20 -Bu halde, sekte yoktur. Çünkü, -ittifakla- câiz değildir. 21 -Kalem, 4. 22 -Enbiyâ’,107.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
24
kulluk ilişkileri altında, bir Tevhîd-i beliğ ile (ap-açık bir
ifâde ile), gayet veciz (kısa) ve veciz olması (kısa olması) ile
birlikte son derece derli-toplu, son derece veciz olması ile
berâber fevkalâde açık ve akıcı bir uslüp içinde beyân edib
açıklayan ( düsturunu her şey’in bir ( بسم الله الرحن الرحيم
anahtarı gibi ihsân etmiş ve sonra bu düsturu, bu edeb ve
terbiyeyi bütün ümmetin kitâbları, kitâbetleri, kırâetleri,
nutukları ve diğer önemli işleri ve ihtiyaçları başında iktibâs
ve ittibâ edecekleri (uyacakları) yüce bir gelenek (bir Sünnet-i
seniyye) kılmışdır.23
Rasûl-i Ekrem sallâ’llâhü aleyhi ve sellem Efendimiz de
hadîs-i şerîf’lerinde şöyle buyurmuştur:
.بسم الله الرحن الرحيم مقتاح كل كتاب
“Bi’smi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm, her kitâbın anahtarıdır”.
.كل امر ذى بال ل يـبدا فيه ببسم الله فـهو ابـتـر
“Bi’smi’llâh ile başlamayan her mühim iş güdükdür”.
“ya’nî Allâhü Teâlâ’nın ismi ile başlamayan her hangi bir
iş, O’nun huzûr-i ızzeti’ne arz olunamaz. Arz olunmayınca da
o iş güdük (sonuçsuz) kalır”.
Demek ki bize ( ile Kitâbu’llâh’ın öyle ( الرحن الرحيم بسم الله
bir anahtarı verilmiştir ki biz böyle bir Besmele’de, Kur’ân
ilmi’nin mevzuunu, ğâyesini, kısaca (icmâlen) buluruz. Önce
Fâtiha sûresi’nde, sonra da ardı sıra gelen tüm Kur’ân
23 -Hak Dîni Kur'ân Dili Türkçe Tefsir, C.1.ss.11. ve 15-17. Elmalılı Muhammed
Hamdi Yazır.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
25
sûreleri’nde, Sidre-i müntehâ’yı geçen ma’nevî sırların ortaya
çıkmasını da etraflıca görüp anlayabiliriz.
Bunun için Kur’ân sûreleri ve âyet-i kerîme’leri, rastgele
bir tesâdüfün veyâ sâdece şâirâne bir duygunun gücü ile ortaya
çıkmış bir divan değil, baştan başa ( gibi ( الرحن الرحيم بسم الله
geniş anlamlı tek bir cümle, fasih bir kelime düzeni, âhenkli
bir uyum ve sayısız hıkmetlerle dolu bir beyân ve uslüb ile
inmiş ilâhî bir sözdür. Bu ilâhî sözler, başında ( ile ( الله م س ب
başlar, sonunda da ( ile son bulur ki bu iki ( والناس من النة
beyân arasındaki Kur’ân âyetlerinin tamâmı, görünen ve
görünmeyen bütün varlıkların ve özellikle insanlara gelen ve
insanlardan yüce Allâh’a giden varlık ve hayat ilişkilerinin
sonsuzluk zevki ile tadlandırılmış sağlam bir anlatım tarzıdır.
Her hatim sonunda, Hazreti Ali radıya’llâhü anh’dan
rivâyet edilen bir hadîs-i şerîf’e göre ( بسم الله . من النة والناس المد لله رب العالمين. الرحن الرحيم. ) şeklindeki okuyuşumuz da,
Kur’ân’ın, sayısız hıkmetlerle dolu bu beyân ve uslübunun en
fasîh ifâdelerinden birisidir. Buna “Hall-i mürtehîl: Ölen bir
kimsenin dünyadan göçü” denilir ki bu hall bize, ölen bir
kimsenin bu âlemden ilişkisinin tamamen kesilmediğini ifâde
eder.
Bunun için her şey’den önce gafletimizin, vesveselerimizin,
şeytânî davranışlarımızın şerrinden arınıp temizlenmemiz için
bütün gücümüz ve şuurumuzla ( : اعوذ بالله من الشيطان الرجيم
Koğulmuş şeytanın şerrinden Allâh’a sığınırım) diyerek
Allâhü Teâlâ’ya sığınalım ve O’nun Rahmân ve Rahîm
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
26
isimlerinin ulviyyetinden istifâde etmek için ( بسم الله الرحن Rahmân ve Rahîm Allâh’ın adıyle) diyerek Besmele: الرحيم
anahtarına yapışıp her işimizi ona göre yapalım.
Bu suretle de, dünyâ hayâtında îmân eden ve etmeyen
herkesi ve her mahlûku; âhiret hayâtında da yalnız îmân
edenleri esirgeyip koruyarak sonsuz rahmetinin ni’metlerine
nâil eden Yüce Rabb’imize karşı ( Yâ : طاك نستعين.اك نـعبد وإي إي
Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım
dileriz) sözümüzdeki sadâkatimizi, ifâde etmiş oluruz.
Hüsn-i hâtime
Besmele’nin bu güzel özelliklerini, merhum Hasan Basri
Çantay’ın şu güzel duâsı ve merhûm Süleyman Çelebi
Mevlid-i şerîf’inin şu mısrâları ile bitirelim:
“Ya Rabb, Kur’ân-ı Hakîm’ini îmân ile okuyan, O’nun
hıkmet ve fazîletlerine îkân ile (sağlam bir anlayış ile) uyan,
O’nun sermedî (ebedî) ve ilâhî zevkini aşk ve îmân ile duyan
din kardeşlerimizi ve azîz Müslümân Türk milletimizi bitmez,
tükenmez Lûtf-ü inâyet ve hıfz-u sıyanetine mazhariyyetle
şâdân (mutlu) ve iki cihanda seâdet ve refahın her türlüsü ile
begâm ve handân eyle (muradına erişip mutlu olan
kullarından eyle)”. Âmîn.24
24 -( Âmîn) lâfzı, (Yâ Rabb, duâmızı kabûl buyur) anlamındadır ki Fâtiha-i: آمين
şerîfe’yi okuyup bitiren bir kimsenin “âmîn” demesi sünnet’dir. Buhârî ve
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
27
Allâh âdın zikredelim evvelâ,
Vâcib oldur cümle işde her kula.
Allâh âdın her kim ol evvel anâ,
Her işi âsân ider Allâh anâ.
Allâh âdı olsa her işin önü,
Hergiz ebter olmaya ânın sonu.
Her nefesde Allâh âdın di müdâm,
Allâh âdıyle olur her iş tamam.
Bir kez Allâh dese aşk ile lisân,
Dökülür cümle günah misl-i hazân.
İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen,
Her murada erişir Allâh diyen.
الله آدين ذكر ايده لـم اولا واجب اولدر جـمله اشده هر قوله
Müslim’de, Ebû Hurayra radıya’llâhü anh’dan rivâyet edilen bir Hadîs-i şerîf’de de
şöyle buyurulmuşdur:
“İmâm, Fâtiha’dan fâriğ olup âmîn dediğinde siz de âmîn deyin. Zîra, bir kimsenin
âmîn demesi, meleklerin âmîn demesine muvafık olursa, Allâhü Teâlâ o kimsenin
geçmişte vukû’ bulan küçük günahlarını mağfiret eder”.
( Âmîn) lâfzı, Allâhü Teâlâ’nın isimlerinden bir isimdir ve Allâhü Teâlâ’nın: آمين
kulları üzerine bir mühr-i ilâhîsidir ki bu ismi okuyan bir kimsenin küçük günahlarının
afv edileceği rivâyet edilmişdir.
Bununla berâber ( آمين :Âmîn) lâfzı, bi’l-ittifak Kur’ân değildir. Fâtiha-i şerîfe’nin
ifâde buyurduğu duânın kabulünü ricâ ve istirham için vârid olmuş ikinci bir duâdır.
Bunun için her duânın sonunda o duânın kabulünü ricâ için ( Âmîn) demenin: آمين
meşrû’ olduğu da, yine Rasûlü’llâh sallâhü aleyhi ve sellem tarafından beyân edilip
ta’lîm buyurulmuştur.
Hulâsatü’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân,C.1.ss.28. Mehmet Vehbi.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
28
الله آدين هر كيم اول اكا الله اكاهر ايشى آسان ايدر
الله آدى اولسه هر ايشك اوكى هركز ابـتـر اولـميه آنك صوكى
هر نـفسده آلله آدين دى مدام الله آديله اولور هر ايش تـمام بر كز الله ديسه شوقله لسان
مثـلو خزان دوكيلور جـمله كناه اسم باكن باك اولور ذكر ايـلين
هر مراده ايريشور آلله دين Âmîn, âmîn,âmîn. Ve'l-hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn.
.دد علمك اللهم صل وسلم وبارك على سيدنا ممد وعلى آل سيدنا ممد بع
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ
Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi-adedi
ılmik”.25
22-Ekim-2015
09-Muharrem-1437
25 -“Yâ Rabb, seyyidimiz Hazreti Muhammed’e, O’nun âl ve etbâına, ilminin adedince
rahmet eyle, selâmet ver, hayır ve bereket ihsân eyle”.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
29
ما نـوى.ما لكل امرىء ــما الاعمال بالنـيات وإن إن “Amellerin hükümleri niyetlere göredir.
Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır”.26
26 -Buhârî, Cüz.1.ss.4.
S.B.M.Tecrîd-i Sarîh Tercemesi,C.2.ss.1.Ahmed Naim.
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
30
Bi'smi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
Bi'smi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
31
Bi'smi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
Bi'smi'llâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
32
☼
Besmele ve Hukmü ve Özellikleri
33
Takvâ sâhibi Mü’min’ler için bir hidâyet ve şifâ’ rehberi olan
Kur’ân-ı Kerîm anahtarı B e s m e l e
A.Celâleddin Karakılıç Hediyedir
Kiçiköy Mah. Altıntepe Cd.
Gonca Sok.No: 16
Talas – Kayseri
Tel: ( 0352 ) 437 00 27
( 0537 ) 422 56 09 www.ckarakilic.com