trans-pasifik stratejisi : Çİn abd İlişkilerinde son durum°fİk ortakliĞi ve kuŞak yol...
TRANSCRIPT
Trans-pasifik Stratejisi : ÇİN-ABD İlişkilerinde Son Durum Yazar: Müslüm Soykan
The People's Republic of China flag and the U.S. Stars and Stripes fly on a lamp post along
Pennsylvania Avenue near the U.S. Capitol in Washington during Chinese President Hu
Jintao's state visit, January 18, 2011. REUTERS/Hyungwon Kang
Son dönemlerde Çin’in hızlı yükselişiyle adından sıkça söz ettirmesi ABD’nin karşısında
güçlü bir rakip olduğunu göstermiştir. Amerikan başkanlık seçimleri esnasında, Trump
Çin’in finansal manipülatör olduğu iddiasında bulunmuş ve Çin’den yapılan ithalata
yüksek oranda vergi uygulayacağını belirtmişti. Öte yandan hali hazırda görevde olan ve
18 Ekim de yapılan Çin Komünist Partisi 19. Ulusal Kongresi sonucu XiJinping’in Çin
Komünist Partisi’nin genel sekreterliğe yeniden seçilmişti. Göreve geldiği 2012 yılından
sonra Asya’nın güvenliğinin ABD’nin değil, Asyalıların meselesi olduğunu iddia eden ve
Deng Xiaoping’den sonra en güçlü lider olduğu söylenen XiJinping’in yönetiminde Çin,
uluslararası ilişkilerde daha iddialı bir politika uygulamaya başladı. Hali hazırda yeni
döneminde de bu politikayı sürdürecek gibi görünüyor.
Son dönmede iki devlet arasındaki en önemli aktivite Trump’ın Asya gezisi olmuştur. ABD
Başkanı Donald Trump’ın, 5 Kasım Japonya ziyareti ile başlayan ve 13 gün süren Çin’in de
dahil olduğu Güney Kore, Vietnam ve Filipinler’i de kapsayan Asya turu ile ABD’nin yeni
bir Asya stratejisi çizdiğini söyleyebiliriz.8-10 Kasım 2017 tarihinde gerçekleşen Çin
seyahatiyle, seçim sürecinde Trump’ın kullandığı üslubu ve Kuzey Kore’nin nükleer
programıyla gerilen ilişkilerin toparlanmasını sağlamıştır. Bu yumuşama evresi yaklaşık
250 milyar dolarlık anlaşmayla iki devlet içinde kazançlı olmuştur. Dünya çip üretim devi
Qualcomm ve uçak üreticisi Boeing dışında doğalgaz ve kaya gazı şirketleri ile Çinli
partnerleri arasında imzalanan anlaşmalar önemli miktarlardaydı. Tabi bu anlaşmaların
bazılarının Obama döneminde yapılmış olması ve bazıların hala onay bekliyor olması ABD
için tatminsizlik oluşturduğu söylenebilir.
TRANS-PASİFİK ORTAKLIĞI VE KUŞAK YOL PROJESİ
ABD ve Çin kol kola iki arkadaş tabiri yapılamasa da kanlı bıçaklı oldukları da söylenemez.
Çünkü iki ülkenin aralarında ticaret hacmi o kadar yüksek ki ve yapılan anlaşmalardan da
gördüğümüz üzere bunu azaltmak gibi bir niyetleri yok. Ancak birbirlerini dengelemek için
sürekli bir mücadele içindeler. Bunu Dünyanın en önemli ticaret anlaşması diye gösterilen
trans-pasifik ortaklığı ve Çin in son yüzyıla damgasını vuracak adımı kuşak yol projesi ile
örneklendirebiliriz.
Trans-pasifik ortaklığı ile ABD, Japonya ve 10 Pasifik Bölgesi ülkesi 5 Ekim 2015 tarihinde
son yirmi yılda imzalanan en önemli ticaret anlaşması üzerinde uzlaşmaya vardıklarını
açıkladılar. Yaklaşık 6 yıldır süren müzakereler sonunda Atlanta’da 9 gün süren son
müzakere maratonunun ardından dünya ekonomisinin yüzde 40’ını temsil eden 12 ülke,
en kapsamlı ticaret anlaşmasını imzaladılar. TPO ile taraflar arasında sadece ticari
engellerin kalması değil aynı zamanda iş gücü piyasası, çevre ve e-ticaret gibi alanlarda
ortak kuralların benimsenmesi öngörülüyor.
TPO’ya taraf olan ülkeler Avustralya, Kanada, Japonya, Malezya, Meksika, Peru, ABD,
Vietnam, Şili, Brunei Darussalam, Singapur ve Yeni Zelanda. Bu ülkelerin konumuna
bakıldığında TPO’nun sadece bir ticaret anlaşması olmakla kalmadığı aynı zamanda
jeopolitik bir girişim de olduğu net olarak görülüyor. Nitekim geçmiş dönem ABD Başkanı
Barack Obama açıklamasında potansiyel müşterilerinin yüzde 95’i ABD sınırlarının dışında
yaşarken, Çin gibi ülkelerin küresel ekonominin kurallarına yazmasına izin
veremeyeceklerini belirtmesi oldukça dikkat çekiciydi. Eğer önümüzdeki yıl Senato
tarafından onaylanırsa Obama’nın başkanlık dönemindeki en önemli başarılarından biri
olacağı belirtilen TPO, özellikle ABD için sınır ötesi veri akışından kamu iktisadi
teşebbüslerinin uluslararası alanda nasıl rekabet edeceklerine kadar pek çok alanda 21.
yüzyıl küresel ticaretini düzenlemek istiyor. Her ne kadar Trump bu anlaşmayı iptal etse
de Trump’ın bu adımının sembolik olduğu belirtiliyor, çünkü anlaşma henüz Senato
tarafından onaylanmış değil.
Çin’in, ABD’nin süper güç konumuna sahada en büyük meydan okuma olarak kabul
edebileceğimiz Çin’in“kazan-kazan” mantığıyla kurulmuş küresel stratejik ortaklık vizyonu
olan ‘Kuşak ve Yol’ projesi oluşturuyor. Bu projede Çin de dahil 69 ülke yer almaktadır ki
bu bile projenin diğer ülkeler tarafından ne kadar çok benimsendiğini göstermektedir. Çin,
Kuşak ve Yol projesini sadece geliştirdiği ikili ilişkiler üzerinden değil taraf olduğu Şanghay
İşbirliği Örgütü, ASEAN + Çin, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu, Asya-Avrupa Zirvesi,
Asya İşbirliği Diyaloğu, Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı, Çin-Arap
İşbirliği Forumu, Çin-Körfez İşbirliği Teşkilatı Stratejik Diyaloğu, Büyük Mekong Altbölgesi
Ekonomik Ortaklığı, ve Orta Asya Bölgesel Ekonomik İşbirliği gibi bölgesel ve bölgeler
arası çok taraflı yapılanmalar üzerinden de hareketlendirmeye çalışıyor.
Aslında Bu proje Çin’i sadece Asya’da değil tüm dünyada bir hegoman haline getirebilir ve
Şi Cinping’in de uzun yıllar kurmaya çalıştığı ABD karşısında dengeleyici güç olma isteğinin
en büyük kozlarından biri olacak. Tabi böyle bir ihtimalin karşısında ABD’nin tepkisiz
kalması düşünülemez. Nitekimde, Asya’da Hindistan-Japonya ikilisi ile gün geçtikçe artan
bir yakınlaşma olması Tillerson da buna ilaveten Avustralya’nın da bu yakınlaşmaya
davete edileceğinin sinyallerini verdi. Bu adımlarla Asya-Pasifik’teki dengeler vasıtasıyla
Çin’in büyük vizyonu ya da stratejisi karşısında nasıl bir yol çizileceğini de göstermiş oldu.
ABD- ÇİN ARASINDA Kİ BAŞLICA SORUNLAR
ABD-Çin ilişkilerini olumsuz etkileyen konuların başında, ABD’den Çin’e ihraç edilen dana
eti ve doğalgaz ile Amerikan şirketlerinin Çin’de kredi piyasasıyla yaşadığı sorunlar
gelmekteydi. Mayıs ayı başlarında bu sorunların hemen hepsi karşılıklı anlaşmalarla
çözüme kavuşturuldu. Bunların dışında, Trump’ın ziyareti öncesi iki ülke arasında ciddi ve
çözüm bekleyen sorunlar duruyordu. ABD aleyhine seyreden ticaret açığı, Kuzey Kore
nükleer sorunu, Güney Çin Denizi’ndeki ihtilaflı konular ve ABD’nin Asya-Pasifik’teki
rolüyle ilgili gezi boyunca kayda değer bir gelişmenin yaşanmaması, arka plandaki
görüşmelerin çok da yolunda gitmediğini gösteriyordu. İki liderinde karşılıklı açıklamaları
devletler arası ilişkilerden ziyade kişisel ilişkileri ön plana çıkardı.
Kuzey Kore nükleer sorunu, özellikle Trump’ın ABD başkanlığına seçilmesinin ardından,
sürekli gündemde olan konuların başında geliyor. Kim Jong-Un yılbaşın da yaptığı nükleer
silahları çalıştıracak buton sürekli masamın üstünde bulunuyor açıklamasıbunun daha
uzun süre böyle süreceğini gösteriyor. Kore yarımadasında birleşme çekişmeleri sadece
yarımadayı değil, Rusya ve Çin in de çıkarlarını etkilediği için sorunun çözümüne bu
etkenlerde dahil edilmeliydi. Trump bunun için en iyi yol olarak bölgedeki ittifaklarını
yeniden tahkim etti. Aynı zamanda Çin ve Kuzey Kore’yi müzakere masasına çekip
mümkünse belirleyici adımı atması için Çin’i ikna etmeye çalıştı. Zira gezi boyunca Trump,
sorunun çözümü için Xi’ye hem kişisel gücünü hem de devletler arasındaki iyi ilişkileri
kullanması ricasında bulundu.
İki ülke için ortak bir güvenlik sorunu olan Kuzey Kore nükleer sorununun çözümüne
yönelik barışçıl müzakereler öneren Çin tarafı, herhangi bir sıcak çatışmada açıkça Kuzey
Kore’nin yanında olacağını da vurguladı. Böylece ABD’nin Japonya’yı ve Güney Kore’yi
silahlandırma ve tahkim etme stratejisine karşılık, Çin de kendi ittifak alanını yeniden
düzenleyeceğini vurgulamış oldu. Ancak Trump’ın ABD’deki gibi sert mesajlar vermekten
kaçındığı da gözlerden kaçmadı. Bu da yakın bir gelecekte sorunun çözümü için yeni bir
masa kurulacağını gösteren gelişmelerden biri olarak okunabilir.
Özellikle son günlerde Trump’ın Kuzey Kore ile ilgili konular başta olmak üzere Çin ile ilgili
açıklamaları ABD’nin, Çin’in her anlamda güçlenmesinden duyduğu endişedendir. Bu
açıklamaların zaman zaman sadece gürültü çıkarmak için yapıldığı aşikar. Zira ticaret
açığından yakınsa da Çin ABD’nin en büyük ticaret ortaklarından biridir. Donald Trump 28
Aralık 2017 de resmi twitter hesabından yaptığı açıklama da “Çin’in petrolün Kuzey
Kore’ye girmesine izin verdiğini çok düş kırıklığına uğrattı dedi. Bu gerçekleşmeye devam
ederse, Kuzey Kore sorununa dostça bir çözüm asla olmayacak!” demiştir. Zaman zaman
güvenlik konularını da dahil ederek ABD’ Pekin yönetimine sitemkar açıklamalarının, Çin’e
karşı olan tutumunun, bu açıklamalardan öteye gitmediğinin de bir göstergesidir. Son
olarak Çin yönetiminin İran olaylarına bakış açısını merak edenler için, ÇKP yayın organı
Global Times’ın başyazısında altı çizilen konular, İran’ın içişlerine karışıldığı ve yüzeysel bir
batı algısının yanında Washington’un kışkırtmaları olduğu, farklı siyasal görüşlerin bir
arada olduğu, işsizlik/enflasyonun başrolde olduğunu düşündüğünü belirtmiştir.
KAYNAKÇA
Link : http://www.scmp.com
Link : http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/abd-cin-iliskileri-nereye-gidiyor/964792
Link :
http://www.globaltimes.cn/content/1083064.shtml?utm_content=buffer21926&utm_m
edium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer