tÜrkİye cumhurİyetİ Çukurova Ünİversİtesİ sosyal … · tarım teknolojilerindeki...

206
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI TÜKETİCİLERDE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA ÜRÜNLERİYLE İLGİLİ ALGILANAN RİSK TÜRLERİNİN KULAKTAN KULAĞA İLETİŞİM VE SATIN ALMA İSTEĞİYLE İLİŞKİSİ CEYDA KELEŞ DOKTORA TEZİ ADANA / 2011

Upload: others

Post on 27-Dec-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

TÜKETİCİLERDE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA ÜRÜNLERİYLE

İLGİLİ ALGILANAN RİSK TÜRLERİNİN KULAKTAN KULAĞA İLETİŞİM

VE SATIN ALMA İSTEĞİYLE İLİŞKİSİ

CEYDA KELEŞ

DOKTORA TEZİ

ADANA / 2011

Page 2: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

TÜKETİCİLERDE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA ÜRÜNLERİYLE

İLGİLİ ALGILANAN RİSK TÜRLERİNİN KULAKTAN KULAĞA İLETİŞİM

VE SATIN ALMA İSTEĞİYLE İLİŞKİSİ

CEYDA KELEŞ

Danışman Prof. Dr. Serap ÇABUK

DOKTORA TEZİ

ADANA / 2011

Page 3: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne,

Bu çalışma, jürimiz tarafından İşletme Anabilim Dalı’nda DOKTORA TEZİ

olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Prof. Dr. Serap ÇABUK

(Danışman)

Üye: Prof. Dr. Aykut GÜL

Üye: Prof. Dr. Fatma DEMİRCİ OREL

Üye: Prof. Dr. Mehmet İsmail YAĞCI

Üye: Doç. Dr. Hilal İNAN

ONAY

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.

……/……/2011

Prof. Dr. Azmi YALÇIN

Enstitü Müdürü

Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil

ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri

Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.

Page 4: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

iii

ÖZET

TÜKETİCİLERDE GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDA ÜRÜNLERİYLE

İLGİLİ ALGILANAN RİSK TÜRLERİNİN KULAKTAN KULAĞA İLETİŞİM

VE SATIN ALMA İSTEĞİYLE İLİŞKİSİ

Ceyda KELEŞ

Doktora Tezi, İşletme Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Serap ÇABUK

Kasım 2011, 189 sayfa

Yaşam kalitesini arttırma isteği ve gıda sektöründe yaşanan olumsuzluklar,

tüketicilerin gıda tüketimlerinde daha hassas davranmalarına neden olmuştur. Artan gıda

hassasiyeti yanında, bilimsel kanıtların net biçimde ortaya konamaması, pazarda yeni ve

karmaşık bir ürün olması, bilgi kaynakları arasında itilafın olması gibi sebepler,

tüketicilerde GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risklerin doğmasına neden olabilmektedir.

Gelecek çalışmalara ışık tutabilmek ve uygulamaya mevcut durumu yansıtabilmek

üzere bu tez çalışmasında; nitel ve nicel verilerden yola çıkılarak tüketiciler tarafından,

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türleri tespit edilmiş ve bu algılanan risk

türlerinin, kulaktan kulağa iletişim ve GDO’lu gıda satın alma istekliliği ile ilişkisi

incelenmiştir. Çalışma sonuçları; GDO’lu gıdalara yönelik olarak fiziksel risk,

performans riski, finansal risk ve psikolojik riskin algılanıldığını göstermiştir. Bununla

birlikte, kulaktan kulağa iletişim arttıkça fiziksel riskin, performans riskinin ve psikolojik

riskin arttığı ve fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik risk arttıkça

GDO’lu gıdaları satın alma istekliliğinin azaldığı tespit edilmiştir. Çalışma sonuçlarının

tartışılıp yorumlanmasının ardından, uygulamacılara ve gelecekteki çalışmalara yönelik

önerilerde bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Tüketici Davranışları, Algılanan Risk, Kulaktan Kulağa İletişim,

GDO’lu Gıdalar

Page 5: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

iv

ABSTRACT

THE RELATIONSHIP BETWEEN THE TYPES OF PERCEIVED RISK

ABOUT GMO FOODS AND WORD OF MOUTH COMMUNICATION,

WILLINGNESS TO BUY IN CONSUMERS

Ceyda KELEŞ

Ph. D. Thesis, Business Department

Supervisor: Prof. Dr. Serap ÇABUK

November 2011, 189 pages

The willingness to increase the quality of life and the negative occurrences in

food sector caused consumers to become more sensitive in food consumption. In

addition to increased food sensitivity, the unavailability of the scientific proofs, its

being a new and a complex food in the market, controversies among the information

resources might cause the birth of perceived risks about GMO foods in consumers.

In this dissertation, in order to set light to the future studies and to reflect the

present situation, the types of perceived risk about GMO foods were determined and the

relationship between these perceived risk types and the word of mouth communication

and willingness to buy GMO foods was analysed by using quantitative and qualitative

data. The results of the study showed that physical risk, performance risk, financial risk

and psychological risk were perceived related to GMO foods. Additionally, it was found

that when the word of mouth communication increased, the physical risk, performance

risk and psychological risk increased and when the physical risk, performance risk,

financial risk and psychological risk increased, the willingness to buy GMO foods

decreased. After the discussion of the results of the study, suggestions were given for

marketers, public policy makers and the future studies.

Keywords: Consumers Behaviours, Perceived Risk, Word of Mouth Communication,

GMO Foods.

Page 6: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

v

ÖNSÖZ

Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim

süreçlerinde kullanılmasını mümkün kılmıştır. Bu bağlamda gıdalarda, biyoteknolojik

yöntemlerden birisi olan genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) kullanımı, “GDO’lu

gıdalar” kavramının gündeme gelmesini sağlamıştır. GDO’lu gıdalarla ilgili olarak,

başta insan sağlığı ve çevre olmak üzere birçok fayda ve zararın vurgulandığına şahit

olunmaktadır. Ancak bu konuda bilimsel kesin kanıtlara henüz ulaşılamamıştır.

GDO’lu gıdalar, Amerika, Kanada ve Avustralya başta pek çok ülkedeki

tüketicilerin tüketimine sunulan bir gıda olmasına rağmen bu ülkelerdeki ve özellikle

de Türk tüketiciler için oldukça yeni ve teknik olarak karmaşık bir gıda ürünüdür.

GDO’lu gıdaların piyasalara girmesi ve pek çok ülkedeki tüketicilerden tarafından

satın alınması ve tüketilmesi, tüketici davranışları disiplini açısından bu gıda

ürünlerinin tüketimine yönelik davranışların incelenmesini önemli bir araştırma

konusu haline getirmiştir. GDO’lu gıdaların piyasalara yeni giren bir ürün olması

nedeni ile tüketici davranışları açısından bu konuda kısıtlı sayıda araştırma mevcuttur.

Bu tez çalışmasında, tüketiciler açısından, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk

türleri ve bu türlerin, kulaktan kulağa iletişim ve GDO’lu gıda satın alma istekliliği ile

ilişkisi incelenerek özellikle algılanan risk türleri ve kulaktan kulağa iletişim açısından

literatürdeki boşluğun doldurulmasına katkı sağlanması umulmaktadır.

Algılanan riskin, tüketicilerin satın alma isteğine etkisi ile olabilecek ilişkisini

ve yönünü ortaya çıkarmak, tüketicilerin bu gıdaları satın alıp almama konusundaki

gerçek satın alma davranışlarını daha doğru tahmin etmede kolaylıklar sağlayacaktır.

Bununla birlikte, kulaktan kulağa iletişimin algılanan risk ile ilişkisi bu ürünlerle ilgili

yapılacak tutundurma çabalarına yön gösterebilecektir. Bu konuda sağlanacak bilgiler;

GDO’lu gıdalar üreticilerinden perakendecilere, yasal uygulamacılardan sivil toplum

örgütlerine kadar pek çok uygulamacı açısından önemli ipuçları sağlayabilecektir.

Çalışmanın, algılanan risk türleri ve kulakta kulağa iletişimi konuları açısından

gelecekteki akademik araştırmalara aydınlatıcı bilgiler sunması beklenmektedir.

Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümü olup tez

çalışmasına ait araştırma problemine, araştırmanın önemine ve kısıtlarına yer

verilmiştir. İkinci bölüm, araştırma konusuna ait kavramların ve önceki çalışma

sonuçlarından yararlanılarak oluşturulan kuramsal açıklamalar ve ilgili araştırmalar;

üçüncü bölüm, araştırmanın metodolojik altyapısı hakkındaki bilgilerin sunulduğu

Page 7: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

vi

yöntem bölümüdür. Dördüncü bölüm, nitel ve nicel verilerinin analizlerini ve

sonuçlarını içeren bulgular bölümü, beşinci bölüm araştırma kapsamında ortaya çıkan

bulgulara yönelik tartışma ve yorumlar bölümü ve altıncı bölüm, çalışma sonuçların

sunulduğu ve bulgulardan hareketle hazırlanan uygulamaya ve gelecek çalışmalara

yönelik hazırlanan önerileri kapsayan sonuç ve öneriler bölümüdür.

Tez çalışması ve doktora öğrencilik hayatım boyunca yaşamımda önemli

katkıları olan değerli insanlara bu vesileyle teşekkür etmeyi bir borç görüyorum.

Öncelikle, beni bilim dünyasına ve hayata hazırlayan sevgili hocam Sayın Prof.Dr.

Serap ÇABUK’a bana verdiği destek ve değer, gösterdiği özen ve ilgiden dolayı

yürekten sonsuz teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım. Değerli katkı ve önerileri ile

çalışmaya sağladıkları katkılarının yanı sıra hocalarım Sayın Prof.Dr. Aykut GÜL’e

çalışma disiplini kazandırdığından ve Prof.Dr. Fatma DEMİRCİ OREL’e pazarlama

bilimini tercih etmemdeki büyük katkısından dolayı ayrıca teşekkür etmek isterim.

Tez boyunca, aydınlatıcı bilgi ve düşünceleri ile destek olan Sayın Prof. Dr. Saadet

Büyükalaca’ya teşekkür ederim. Yapıcı eleştiri ve değerli önerileri ile çalışmaya

sağladıkları katkıdan dolayı hocalarım Sayın Prof.Dr. M. İsmail YAĞCI ve Doç.Dr.

Hilal İNAN’a teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, değerli destek ve fikirleri ile katkılarını

ve zamanlarını esirgemeyen Sayın Prof.Dr. Zeynep TÜRK’e, Doç.Dr. Zeynep

ULUKANLI ve Yar.Doç.Dr. Adnan BOZDOĞAN’a teşekkürlerimi sunarım.

Doktora boyunca sağladığı Yurt İçi Doktora Bursu ile rahat bir eğitim hayatı

geçirmemi sağlayan TÜBİTAK’a çok teşekkür ederim.

Sevgili anneme ve babama, beni hep sabırla ve anlayışla karşıladıkları,

koşulsuz sevgi ve şefkatleri ile beni bugünlere getirdikleri için sonsuz sevgilerimi ve

teşekkürlerimi sunarım. Birlikte zorlukları aşıp sevinçleri çoğalttığımız başta Esengül

İPLİK ve Bahadır ERGÜN olmak üzere tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

Bu tez Çukurova Üniversitesi Araştırma Projeleri Birimi tarafından

desteklenmiş olup proje numarası İİBF2010D2’dir.

Ceyda KELEŞ Kasım 2011, Adana

Page 8: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

vii

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET .................................................................................................................... …iii

ABSTRACT.............................................................................................................. iv

ÖNSÖZ ..................................................................................................................... v

KISALTMALAR LİSTESİ.................................................................................... ..... xi

TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................. xii

ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................................... xv

EKLER LİSTESİ ................................................................................................... xvi

BÖLÜM I

GİRİŞ

1.1. Araştırmanın Problem ......................................................................................... 3

1.2. Araştırmanın Amacı ............................................................................................ 4

1.3. Araştırmanın Önemi ............................................................................................ 6

1.4. Sınırlılıklar .......................................................................................................... 8

1.5. Tanımlar .............................................................................................................. 10

BÖLÜM II

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Algılanan Risk………………………………………………………………….. .. 11

2.1.1. Algılanan Risk Kavramı ………………………………………………… .. 12

2.1.2. Algılanan Riskin Ortaya Çıktığı Durumlar …………………………… ...... 16

2.1.3. Algılanan Risk Türleri ………………………………………………… ..... 18

2.1.3.1. Fiziksel Risk ……………………………………………………. ... 20

2.1.3.2. Performans Riski ………………………………………. ................ 21

2.1.3.3. Finansal Risk ……………………………………………………. .. 22

2.1.3.4. Psikolojik Riski …………………………………………………. .. 22

2.1.3.5. Sosyal Risk ……………………………………………………… .. 23

2.1.3.6. Zaman Riski ……………………………………………………. ... 23

2.2. Kulaktan Kulağa İletişim ……………………………………………………… ... 25

Page 9: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

viii

2.2.1. Kulaktan Kulağa İletişim Kavramı ……………………………………… .. 26

2.2.2. Kulaktan Kulağa İletişim ve Tüketici Davranışları …………………….. ... 28

2.2.3. Kulaktan Kulağa İletişimin Diğer Bilgi Kaynağı Türleri Arasındaki Yeri ve

Önemi ……………………………………………………………………. .. 33

2.2.4. Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim ............................................. .. 34

2.2.4.1. Algılanan Riski Azaltma Yolu Olarak Kulaktan Kulağa İletişim . .. 35

2.3. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO’lu) Gıda Ürünleri ............................ ... 39

2.3.1. GDO Kavramı ve GDO’ lu Gıdalar ......................................................... .... 39

2.3.1.1. GD, GDO ve GDO’lu Gıda Tanımı ............................................. ... 39

2.3.1.2. GDO’lu Ürünler ve Gıdalar …………………………………… ..... 41

2.3.2. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Fayda ve Zararları ..................................... ... 42

2.3.2.1. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Faydaları ......................................... 42

2.3.2.2. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Zararları........................................... 45

2.3.3. GDO’lu Gıdalarla İlgili Genel Durum ........................................................ 50

2.3.4. Tüketicilerin GDO’lu Gıdalara Yönelik Davranışları ................................. 51

2.3.5. Tüketicilerde GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılanan Riskler ............................ 55

2.3.5.1. Tüketicilerde GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılan Riski Ortaya Çıkaran

Nedenler ....................................................................................... 56

2.3.5.2. GDO’lu Gıdalarla İlgili Genel Olarak Algılanan Riskin Tüketicilerin

Satın Alma Davranışlarına Etkisi .................................................. 57

2.3.5.3. GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılanan Risk Türlerinin Tüketici Satın

Alma Davranışları Üzerindeki Etkisi ............................................ 59

2.3.6. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim ................ 62

2.3.6.1. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Bilgi Edinme Kaynakları ... 62

2.3.6.2. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim

İlişkisi ............................................................................................. 64

BÖLÜM III

YÖNTEM

3.1. Nitel Araştırma Kapsamında İzlenen Yöntem ...................................................... 67

3.2. Araştırma Modeli ve Hipotezleri ......................................................................... 70

3.2.1. Araştırma Modeli....................................................................................... 70

3.2.2. Araştırma Hipotezleri ................................................................................ 71

Page 10: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

ix

3.3. Araştırmanın Ana kütlesi ve Örnekleme Süreci ................................................... 77

3.4. Veri Toplama Yöntemi ........................................................................................ 79

3.4.1. Ön Testler .................................................................................................. 80

3.4.2. Anket Formu ve Ölçekler ........................................................................... 80

BÖLÜM IV

BULGULAR

4.1. Nitel Bulgular ...................................................................................................... 82

4.2. Nicel Bulgular ..................................................................................................... 98

4.2.1. Tanımlayıcı Bilgiler ................................................................................... 98

4.2.1.1. Demografik Özellikler ................................................................... 98

4.2.1.2. Bilgi Kaynaklarına Yönelik Tanımlayıcı Bilgiler ......................... 100

4.2.2. Geçerlilik ve Güvenirlik Analizi .............................................................. 102

4.2.3. Değişkenlere Ait Ortalamalar................................................................... 103

4.2.4. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği ve Kulaktan

Kulağa İletişim İle İlişki ........................................................................... 104

4.2.5. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliğine Etkisi ... 108

4.2.6. Kulaktan Kulağa İletişimin Etkisi ............................................................ 112

4.2.6.1. Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türlerine Etkisi ......... 112

4.2.6.2. Kulaktan Kulağa İletişim ile GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği

İlişkisi ......................................................................................... 114

4.2.7. Algılanan Risk Türleri İçin Ara Değişkenlik Analizi ................................ 115

4.2.7.1. Baron ve Kenny’nin Ara Değişkenin Belirlenmesine Yönelik

Yaklaşımı .................................................................................... 115

4.2.7.2. Ara Değişkenlik Analizleri ......................................................... 117

4.2.7.2.1. Fiziksel Riskin Ara Değişkenlik Analizi ....................... 118

4.2.7.2.2.Performans Riskinin Ara Değişkenlik Analizi................ 119

4.2.7.2.3. Finansal Riskin Ara Değişkenlik Analizi ...................... 121

4.2.7.2.4. Psikolojik Riskin Ara Değişkenlik Analizi .................... 122

4.2.8. Algılanan Risk Türleri İçin Demografik Gruplar Arasındaki Farklılığın

Tespiti ...................................................................................................... 123

4.2.8.1. Cinsiyet ....................................................................................... 123

4.2.8.2. Medeni Durum ............................................................................ 124

Page 11: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

x

4.2.8.3. Yaş .............................................................................................. 125

4.2.8.4. Eğitim Durumu ............................................................................ 131

4.2.8.5. Gelir ............................................................................................ 132

BÖLÜM V

TARTIŞMA VE YORUMLAR

5.1. Nitel Çalışma İçin Yorumlar .............................................................................. 138

5.2. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisine

Yönelik Yorumlar ............................................................................................. 140

5.3. Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türleri Üzerindeki Etkisine Yönelik

Yorumlar ........................................................................................................... 146

5.4. Kulaktan Kulağa İletişimin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki

Etkisine Yönelik Yorumlar ................................................................................ 147

5.5. Kulaktan Kulağa İletişim- GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği İlişkisinde Ara

Değişken Olarak Algılanan Risk Türlerinin Yorumu ......................................... 148

5.6. Demografik Özelliklere Göre Farklılıklara Ait Yorumlar ................................... 149

BÖLÜM VI

SONUÇ VE ÖNERİLER

6.1. Sonuç ................................................................................................................ 151

6.2. Öneriler ............................................................................................................. 157

6.2.1. Uygulamaya Yönelik Öneriler ................................................................. 158

6.2.2. Gelecekteki Akademik Çalışmalara Öneriler............................................ 161

KAYNAKÇA .......................................................................................................... 165

EKLER ................................................................................................................... 184

ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................................... 188

Page 12: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xi

KISALTMALAR LİSTESİ

GDO: Genetiği Değiştirilmiş Organizma

GD: Genetiği Değiştirilmiş

Page 13: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Tanımlar ...................................................................................................... 10

Tablo 2. Algılanan Risk Boyutları ……………………………………………… ....... 19

Tablo 3. Algılanan Risk Türleri ve Örnekler……………………………………. ....... 24

Tablo 4. Kulaktan kulağa İletişim Tanımları …………………………………… ....... 27

Tablo 5. Kulaktan Kulağa İletişimin Tüketiciye Faydaları …………………….. ........ 31

Tablo 6. Görüşme Gerçekleştirilen Akademisyenler …………………………… ....... 69

Tablo 7. Cevaplayıcılara Ait Demografik Özellikler …………………………... ........ 99

Tablo 8. Bilgi Edinme Kaynaklarına Göre Güven Düzeyleri …………………... ..... 100

Tablo 9. Bilgi Kaynakları Türüne Göre Satın Alma İstekliliği Ortalamaları …... ..... 101

Tablo 10. Güvenilirlik Analizi Sonuçları ………………………………………... .... 103

Tablo 11. Değişkenlere Ait Ortalamalar …………………………………………. ... 104

Tablo 12. Algılanan Risk Türlerinin Satın Alma İstekliliği ve Kulaktan Kulağa İletişim

İle İlişkine Yönelik Korelasyon Analizi Sonuçları ……………………… 105

Tablo 13. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki

Etkisine Yönelik Regresyon Analizi Sonuçları ……………………… ...... 109

Tablo 14. Algılanan Risk Türlerinin Satın Alma İstekliliğine Etkisine Yönelik Çoklu

Regresyon Analizi Sonuçları………………………………………… ....... 111

Tablo 15. Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türlerine Etkisine Yönelik

Regresyon Analizi Sonuçları ……………………………………………. . 112

Tablo 16. Kulaktan Kulağa İletişim ile GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği İlişkisi

…………………………………………………………………………….. 114

Tablo 17. Kulaktan Kulağa İletişimin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliğine Yönelik

Etkisi…………………………………………………………………. ...... 114

Tablo 18. Kulaktan Kulağa İletişimin Fiziksel Riski Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları..……………………………………………..118

Tablo 19. Fiziksel Riskin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları ……………………………………………………. ...... 118

Tablo 20. Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları ………………………………………….. ... 119

Tablo 21. Kulaktan Kulağa İletişimin Performans Riski Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları …………………………………………. .... 119

Page 14: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xiii

Tablo 22. Performans Riskinin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları …………………………………………… .. 120

Tablo 23. Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini

Gösteren Regresyon Analizi Sonuçları.………………………………… .. 120

Tablo 24. Kulaktan Kulağa İletişimin Finansal Risk Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları …………………………………………… .. 121

Tablo 25. Kulaktan Kulağa İletişimin Psikolojik Risk Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları ………………………………………….. ... 122

Tablo 26. Psikolojik Riskin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları……………………………………………... 122

Tablo 27. Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları …………………………………………… .. 123

Tablo 28. Algılanan Risk Türleri İçin Cinsiyet Grupları Arasında Farklılığı Gösteren

Bağımsız Örneklem t Testi Sonuçları …………………………………. ... 124

Tablo 29. Algılanan Risk Türleri İçin Medeni Durum Grupları Arasında Farklılığı

Gösteren Bağımsız Örneklem t Testi Sonuçları ……………………….. ... 125

Tablo 30. Yaş Grupları Açısından Fiziksel Riske Ait Welch Testi Sonuçları …. ...... 126

Tablo 31. Fiziksel Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2

Testi Sonuçları ……………………………………………………. .......... 126

Tablo 32. Yaş Gruplarına Göre Fiziksel Risk Ortalamaları …………………… ....... 127

Tablo 33. Yaş Grupları Açısından Performans Riskine Ait Welch Testi Sonuçları ..127

Tablo 34. Performans Riski İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren

Tamhane’s T2 Testi Sonuçları………………………………………. ....... 128

Tablo 35. Yaş Gruplarına Göre Performans Riski Ortalamaları ……………….. ...... 128

Tablo 36. Yaş Grupları Açısından Finansal Riskine Ait Welch Testi Sonuçları . ...... 129

Tablo 37. Finansal Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s

T2 Testi Sonuçları ……………………………………………………. ..... 129

Tablo 38. Yaş Gruplarına Göre Finansal Risk Ortalamaları …………………… ...... 129

Tablo 39. Yaş Grupları Açısından Psikolojik Riske Ait Welch Testi Sonuçları .. ..... 130

Tablo 40. Psikolojik Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s

T2 Testi Sonuçları ……………………………………………………. ..... 130

Tablo 41. Yaş Gruplarına Göre Psikolojik Riski Ortalamaları …………………. ..... 131

Tablo 42. Algılanan Risk Türleri İçin Eğitim Grupları Arasında Farklılığı Gösteren

Bağımsız Örneklem t Testi Sonuçları ………………………………….. .. 132

Page 15: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xiv

Tablo 43. Gelir Grupları Açısından Fiziksel Riske Ait Welch Testi Sonuçları ... ...... 133

Tablo 44. Fiziksel Risk İçin Gelir Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s

T2 Testi Sonuçları ……………………………………………………. ..... 133

Tablo 45. Fiziksel Riske Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları ………………… ...... 134

Tablo 46. Gelir Grupları Açısından Performans Riskine Ait Welch Testi Sonuçları . 134

Tablo 47. Performans Riski İçin Gelir Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren

Tamhane’s T2 Testi Sonuçları ……………………………………………………. ... 135

Tablo 48. Performans Riskine Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları ................... ...... 135

Tablo 49. Gelir Grupları İçin Finansal Riske Ait ANOVA Analizi Sonucu ....... ..... 136

Tablo 50. Finansal Riske Yönelik Gelir Grupları Karşılaştırması Scheffe Testi

Sonuçları............................................................................................. ........ 136

Tablo 51. Finansal Riske Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları ........................... ...... 137

Tablo 52. Gelir Grupları İçin Psikolojik Riske Ait ANOVA Analizi Sonucu ..... ...... 137

Tablo 53. Hipotez Sonuçları .................................................................................... 156

Page 16: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xv

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Tüketici davranışlarında risk üstlenme……………………………….. .......... 15

Şekil 2. Araştırma modeli ……………………………………………………….. ....... 71

Şekil 3. Ara değişken içeren model ...................................................................... ...... 116

Page 17: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

xvi

EKLER LİSTESİ

Ek 1. Görüşme Formu ……………………………………………………………. ... 186

Ek 2. Anket Formu ………………………………………………………………. .... 187

Page 18: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

BÖLÜM I

GİRİŞ

Tüketiciler için gıda, yaşamını sürdürebilmesi için bir zorunluluktur. Gıda, satın

alma sürecine bizzat katılsın ya da katılmasın her tüketici için günlük olarak tükettiği bir

üründür. Bu bağlamda gıda, her zaman tüketicilerin satın alımlarında önemli bir yer

tutmaktadır. Öte yandan, gıda sektöründe yaşanan “deli dana”, “kuş gribi” gibi

skandallar, tarımsal üretim sırasında kullanılan kimyasallar, hormonlar ve bunların

sonucundaki hastalıklar ve çevre kirliliği, tüketicilerin gıda konusundaki hassasiyetini

arttırmıştır (Nardalı ve Ay, 2008, s.13). Kuşkusuz, bu hassasiyet artışında

tüketicilerdeki artan bilinç düzeyi, sağlıklı ve uzun yaşama istekliliği de önemli

etkenlerdir. Dolayısıyla tüketiciler arasında gıdaların üretim süreci de gıdaların tercih

edilmesinde dikkate alınan bir kıstas olmuştur.

Günümüzdeki gıda üretim sürecinde, kuşkusuz biyoteknolojik yeniliklerin

yansımalarını görmek mümkündür. Bu teknolojik yeniliklerden bir tanesi de genetiği

değiştirilmiş organizma (GDO) kullanımıdır. Ancak, GDO’ların kullanımı ile elde edilen

GDO’lu gıdalar hakkında tartışmalı bir durum söz konusudur. GDO’lu gıdaların

savunucuları tarafından bu gıdaların canlılar için potansiyel faydaları vurgulanırken,

GDO’lu gıdaların potansiyel zararlarının da ciddiyetle irdenlendiğine şahit olunmaktadır.

Bununla birlikte, bilimsel kanıtların net biçimde ortaya konamaması, pazarda yeni ve

karmaşık bir ürün olması, bilgi kaynaklarından şüpheli bilgilerin elde edilmesi gibi sebepler

tüketicilerde GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risklerin doğmasına neden olabilmektedir.

GDO’lu gıdalar Amerika, Kanada ve Avustralya başta pek çok ülkede

tüketicilerin tüketimine sunulan bir gıda olmasına rağmen Türk tüketiciler için oldukça

yeni bir gıda ürünüdür. Küresel olarak bakıldığında da tüketiciler için GDO’lu gıdalar;

hakkında fayda ve zararın sıkça konuşulduğu, olası faydası/faydaları ve zararı/zararları

konusunda bilim çevrelerinde ortak kesin bir söylemin oluşamadığı ve sonuçlarının

görülmesi bakımından göreceli olarak uzun zamana ihtiyaç duyulan bir gıda ürünüdür.

Bununla birlikte, GDO’lu gıdalar için de söylenebilen; ürün hakkında bilginin azlığı,

ürünün yeniliği ve teknik olarak karmaşıklığı, tüketicilerin duyduğu güveninin az ve

satın almanın önemli olması (Odabaşı ve Barış, 2003, s.154) gibi özelliklerin

tüketicilerdeki GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk seviyesinde artışa yol açması

beklenmektedir. Bununla birlikte yapacağı satın alımları ile fayda elde etmeyi bekleyen

Page 19: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

2

tüketicilerin GDO’lu gıdaları satın alma istekiliğinin, algılanan risk tarafından

belirlenmesi de düşünülebilecektir.

GDO gibi yeni teknolojilerin ortaya çıkış ile birlikte tüketicilerin gıdaya dayalı

satın alma kararlarının daha da karmaşık hale gelebileceği ve tüketiciler için gıda

tüketiminin öneminin artacağı düşünülmektedir. Bu durumda tüketicilerin satın alma

kararlarını kolaylaştırmak üzere bilgi arayışı içine girmeleri söz konusu olacaktır.

Çeşitli bilgi kaynaklarından edinilen bilgiler doğrultusunda, GDO’lu gıdalara yönelik

algılanan risklerin ortaya çıkabilmesi ve/veya bu riskler şekillenebilmesi durumu

gözlenebilecektir. Bu durumda, tüketicilerin bilgi kaynakları arasında arkadaş, aile ve

yakın çevresinden bilgi edinmesi muhtemel görülmektedir. Literatürde de, tüketicilerin

kendi aralarında ticari olmayan marka ve ürünler hakkındaki sohbetleri olan kulaktan

kulağa iletişiminde algılanan riskle arasında sıkı bir ilişki olduğu da belirtilmektedir

(Chakrabarti ve Baisya, 2009; Roselius, 1971; Cox, 1967).

GDO’lu gıdaların tüketici pazarlarına girmesi ile birlikte, gıda satın alma

kararına konu olması beklenmektedir. Literatürde, GDO’lu gıdalarla bu ürünlerin

tüketiciler tarafından kabul görmesinde algılanan riskin önemi üzerinde durulmakta

(Lusk ve Coble, 2005; Hossain ve Onyango, 2004, s. 266) ve GDO’lu gıdalar

hakkındaki risk inancının, tüketicilerin bu gıdalara yönelik satın alma davranışlarını

şekillendirdiği (Han ve Harrison, 2007, s.701) belirtilmektedir. GDO’lu gıdalarla ilgili

algılanan risklerin, bu gıdaları satın alma istekliliği konusunda bir öncül rol oynadığı da

(Brown ve O’Cass, 2005, s.34) ortaya çıkarılmıştır. Ailevi ya da şahsa özel bilgi

kaynaklarının, tüketicilerdeki GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risk ve faydayı etkileyen

önemli bir bilgi kaynağı olduğu görülmüştür (Costa-Front ve Mossialos, 2007). Bununla

birlikte literatür taramalarında, yeni bir ürün olması nedeni ile bu konudaki çalışmaların

kısıtlı sayıda olduğu ortaya çıkmıştır. Gelecek çalışmalara ışık tutabilmek ve

uygulamaya mevcut durumu yansıtabilmek üzere, bu tez çalışmasında; tüketicilerde

GDO’lu gıdalar için algılanan risk türleri, algılanan risk türlerinin; satın alma istekiliği

ve kulaktan kulağa iletişimle ilişkisi incelenmiştir.

Tez çalışması altı bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm olan giriş bölümünde;

çalışmanın problemine, araştırmanın amacına ve önemine, araştırmanın kısıtlarına ve

tez çalışmasında yer alan teknik kavramların tanımlarına yer verilmiştir. İkinci bölüm,

çalışma konusundaki önceki çalışmalardan hareketle hazırlanan kavramsal

açıklamaların yer aldığı literatür bölümüdür. Bu bölüm içinde algılanan risk, kulaktan

kulağa iletişim ve GDO’lu gıdalar hakkında tüketici davranışları literatüründen

Page 20: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

3

hareketle açıklamalarda bulunularak tez çalışmasının dayandığı kavramsal temeller

sunulmuştur. Böylece GDO’lu gıdalar, algılanan risk ve kulaktan kulağa iletişim

kavramlarının izahı yanında birlikteki ilişkilerinin anlaşılabilmesi için alt yapı

oluşturulması düşünülmüştür.

Çalışmanın üçüncü bölümünde, araştırmanın amaçlarına yönelik olarak

hazırlanan nitel ve nicel yaklaşımı birlikte barındıran araştırmanın metodolojik altyapısı

hakkındaki bilgiler yer almıştır. Bu bölümde nitel çalışma kapsamında gerçekleştirilen

araştırma yöntem ve uygulama süreci yer verilmiştir. Nicel araştırma kapsamında;

çalışmanın amaçlarına yönelik olarak belirlenen hipotezlerin geliştirilmesine ve

hipotezlere, araştırmada kullanılan değişkenler arasındaki ilişkileri gösteren araştırma

modeline, araştırmanın ana kütlesi ve örnekleme sürecine son olarak da veri toplama

yöntemine yer verilmiştir. Dördüncü bölüm, nitel ve nicel verilerin analiz sonuçlarını

göstermektedir. Bu bağlamda, bölümde öncelikle nitel verilerin betimsel analiz

sonuçlarına değinilmiştir. Nicel verilerin analizinden önce tanımlayıcı istatistikler

sunularak cevaplayıcıların sosyo demografik özelliklerine, GDO’lu gıdalara yönelik

bilgi edinme kaynaklarına ve bunlara ait güven düzeylerine yer verilmiştir. Bu bölümün

ilerleyen kısımlarında ise hipotezleri test etmeye yönelik gerçekleştirilen analiz ve

sonuçları sunulmuştur. Çalışmanın beşinci bölümü, araştırma kapsamında ortaya çıkan

bulguların tartışması ve yorumlanmasını ve altıncı bölümü ise çalışma sonuçların

sunulduğu ve bulgulardan hareketle hazırlanan uygulamaya ve gelecek çalışmalara

yönelik hazırlanan önerileri kapsamaktadır.

1.1. Araştırmanın Problemi

GDO’lu gıdalar konusu pazarlama ve tüketici davranışları açısından göreceli

olarak yeni bir konudur. Dünya’da tüketici piyasalarına girişi yakın bir tarihte

gerçekleşen GDO’lu gıdalar Türk tüketicisi için de yenidir. Yeni olmasının yanı sıra

hakkında kesinlik kazanmamış faydalarına ve zararlarına dair iddiaların bulunması,

tabiatı itibari ile karmaşık olması, sonuçlarının henüz görülmemiş olması ve tecrübe

edilmemiş olması nedeni ile GDO’lu gıdalar için tüketicilerde risk algısı ortaya

çıkarmaktadır.

Yapılan literatür incelemelerinde GDO’lu gıdalar ile ilgili yapılan tüketici

araştırmalarında, tüketiciler tarafından bu gıdaların riskli bulduğu yönünde bilgiler

tespit edilmiştir (Nganje, Wachenhiem ve Lesh, 2009; Klerck ve Sweeney, 2007; Costa-

Page 21: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

4

Front ve Mossialos, 2007; Matos, Rossi ve Botelho, 2006, s.162; Wu, 2004, s.715;

Onyango, Nayga ve Schilling, 2004, s.209; Townsend ve Campell, 2004, s.1389).

Türkiye’de yapılan bir çalışmanın bulguları da tüketicilerin GDO’lu gıdaları riski

buldukları yönündedir (Ergin, Gürsoy, Öcek ve Çiçeklioğlu, 2008). Yapılan çalışmalar,

tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risklerinin bu gıdaları satın almaya olan

istekliği arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Çalışmalar algılanan riskle birlikte satın

alma istekliliğinin azaldığını ortaya çıkarmıştır (Tsakiridou, Tsioumanis, Papastefanou

ve Mattas,2007; Brown ve O’Cass, 2005, s.34; Brown ve O’Cass, 2004). Çok az

çalışmada (Ergin vd., 2008; Curtis ve Moeltner,2007) kulaktan kulağa iletişim

algılanan risk ile birlikte ele alınmış ve bu çalışmaların sonuçları kulaktan kulağa

iletişimin GDO’lu gıdalar konusunda algılanan risk düzeyinin etkilediğini ortaya

çıkarmıştır. Bununla birlikte tüketici davranışları literatürüne göre algılanan risk türleri

olarak belirtilen türler açısından GDO’lu gıda satın alma istekliliği ve kulaktan kulağa

iletişim konularında detaylı bir çalışmanın olmadığı görülmüş olup ve bu konudaki

bilginin yetersizliği olduğu kanaati uyanmaktadır. Dolayısı ile literatürde bu konuda bir

boşluğun olduğu görülmektedir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusunda; algıladıkları

risk türlerinin neler olduğu, GDO’lu gıda satın alma istekliliği ve bir bilgi kaynağı

olarak kulaktan kulağa iletişimin ilgili algılanan risk türleri ile olabilecek ilişkisi

aydınlatılmayı bekleyen konular arsında yer almaktadır.

Söz konusu boşluğun giderilmesine katkı sağlaması düşüncesi ile bu çalışmanın

temel araştırma problemi: tüketiciler tarafından GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk

tür/türlerinin ne/nereler olduğu ile bu tür ya da türlerin, GDO’lu gıda satın alma

istekliliği ve kulaktan kulağa iletişim ile olabilecek ilişkisinin ne olduğudur.

1.2. Araştırmanın Amacı

GDO’lu gıda ürünlerinin tüketicilerin satın alma noktalarına gelmesiyle birlikte

tüketicilerin bu konudaki farkındalık düzeyinde artışlar görülmeye başlanmıştır. Bu

ürünlerin başta sağlık ve çevre ile ilgili olası tehditleri, tüketicilerde bu ürünlere karşı

algılanan riskleri de ortaya çıkarmıştır. Ancak, tüketicilerde henüz bu ürünlerle ilgi bilgi

düzeyinin düşük olduğu da bilinmektedir. Ayrıca pek çok ürünün satın alma sürecinde

bir bilgi kaynağı ve algılanan riski etkileyebilme gücü olan kulaktan kulağa iletişim, bu

ürünlerin tüketimi ile ilgili kararları etkileme gücüne sahip olabileceği

Page 22: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

5

düşünülebilmektedir. Bu bağlamda tez çalışmasının ana amaçları genel hatlarıyla

şunlardır;

1. Tüketicilerdeki, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin

belirlenmesi,

2. Tüketicilerdeki, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin satın alma

istekliliği ile olabilecek ilişkisinin belirlenmesi,

3. Tüketicilerdeki, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin kulaktan

kulağa iletişimle olan ilişkisinin belirlenmesi,

4. Algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişim ile tüketicilerin GDO’lu

gıdaları satın alma istekliliği arasında bir ara değişken rolünün olup

olmadığının belirlenmesi.

Araştırma amaçlarına bağlı olarak, tez çalışmasında cevap aranması düşünülen

temel sorular ise yedi ana başlık altında toplanabilir;

1. Tüketiciler GDO’lu gıdalar için risk algılamakta mıdır? Eğer tüketiciler

GDO’lu gıdalar için risk algılamakta ise bu riskler hangi algılanan risk

türüne girmektedir?

2. GDO’lu gıdalara ilişkin algılanan hangi risk türü/türleri ile bu gıdaları satın

alma istekliliği arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki var mıdır? Eğer

varsa bu ilişki/ilişiklerin yönü nedir?

3. GDO’lu gıdalara ilişkin algılanan hangi risk türü/türleri ile kulaktan kulağa

iletişim arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki var mıdır? Eğer varsa

bu ilişki/ilişiklerin yönü nedir?

4. Kulaktan kulağa iletişimle GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında

istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki var mıdır? Eğer varsa bu ilişkinin yönü

nedir?

5. Algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişim ile tüketicilerin GDO’lu

gıdaları satın alma istekliliği arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ara

değişkenlik rolü var mıdır?

6. Tüketiciler, GDO’lu gıdalarla ilgili olarak hangi bilgi kaynaklarını tercih

etmektedir? Hangi bilgi kaynak/kaynaklarını daha güvenilir bulmaktadır?

Bu bilgi kaynakları arasında kulaktan kulağa iletişimin yeri nerdedir?

Page 23: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

6

7. GDO’lu gıdalarla ilgili bilgi kaynakları türlerine göre tüketicilerin GDO’lu

gıda satın alma isteklilikleri hangi düzeydedir?

8. Demografik özelliklere (cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim ve gelir) göre

gruplar arasında algılanan risk türleri açısından fark var mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Algılanan risk, tüketici davranışlarında 1960’da Bauer tarafından gündeme

getirilmesinden beri tüketicilerin satın alma davranışlarının anlaşılmasında kullanılan

önemli kavramlardan bir tanesi olmuştur. Mitchell (1999) pazarlama uygulamacılarının

ve araştırmacıların algılanan riske neden önem verdiklerini dört maddeye

bağlamaktadır:

1. Algılanan risk teorisinin sezgisel bir yönü vardır ve pazarlamacıların

dünyayı müşterilerinin gözünden görmelerinde kolaylaştırıcı rol

oynamaktadır.

2. Algılanan risk evrensel olarak uygulanabilmekte ve çok yönlülüğü çok geniş

bir uygulama alanında (spagettiden endüstriyel araçlara kadar)

görülmektedir.

3. Tüketiciler satın almada fayda maksimizasyonundan çok, hata yapmaktan

kaçınmaya daha istekli olduğundan algılanan risk, tüketicilerin

davranışlarını açıklamada daha güçlüdür.

4. Risk analizleri, pazarlama kaynak dağılımında kullanılabilmektedir.

Bu tez çalışması ile hem uygulamacılara hem de araştırmacılara, tüketicilerin

gözüyle GDO’lu gıdalara ilişkin tüketici yaklaşımlarını, tüketicilerin zihinlerindeki

endişe ve karmaşanın ne düzeyde olduğunu anlamada fayda sağlanması umulmaktadır.

Algılanan riskin, tüketicilerin satın alma istekliliğine etkisi ile olabilecek ilişkisini ve

yönünü ortaya çıkarmak, tüketicilerin bu gıdaları satın alıp almama konusundaki gerçek

satın alma davranışlarını daha doğru tahmin etmede de kolaylıklar sağlayacaktır. Bu

konuda sağlanacak bilgiler; GDO’lu gıdalar üreticilerinden perakendecilere kadar pek

çok uygulamacı açısından önemlidir. Tüketicilerin bu gıda ürünlerini kabulü,

algıladıkları risk düzeyi ile ilgili olduğundan bu ürünlerle ilgili yapılacak önemli bir

uygulama alanı da bu risklerin tespiti ve azaltılmaya çalışılmasıdır. Bu bağlamda,

Page 24: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

7

çalışmanın tüketicilerin algıladıkları risk türlerini belirleme amacı, uygulamacılar

açısından faydalı sonuçlar doğurabilecektir. Algılanan riskin ele alınması, işletmelerin,

GDO’lu gıdaların tüketiciler tarafından kabul görebilmesi için olası problemlerin

belirlenmesi ve çözüme kavuşturulmasında bir gereklilik olarak düşünülmektedir

(Lambraki, 2002, s.16).

Tez çalışmasının, genelde tüketiciler için oldukça etkili ve güvenilir olduğu

düşünülen kulaktan kulağa iletişimi GDO’lu gıdalar açısından ele alması da çalışmadan

beklenen yararları arttırmaktadır. Kulaktan kulağa iletişimin, algılanan risk türleri ve

satın alma istekliliği ile ilişkisinin olması halinde uygulamacılar açısından dikkate

alınması gerekli, önemli bir iletişim aracı olarak görülebilecektir. D’Souza ve diğerleri

(2008) de kulaktan kulağa iletişimin, GDO’lu gıdaların tüketiciler arasında

anlaşılabilmesi ve kabul görmesine olumlu katkılar sağlayacağı görüşündedir. Bu

iletişim aracı dikkate alınarak yapılacak iletişim planlamaları, tüketiciler üzerinde daha

etkili olabilecektir. Bu bağlamda, tez çalışmasının tüketiciler ve işletmeler arasındaki

iletişim çabalarının şekillenmesinde fayda sağlaması beklenmektedir.

Tez çalışmasının sadece literatüre ve pazarlamacılara değil yasal düzenlemelerde

bulunan ilgililere, sivil toplum örgütlerine ve tüketicilere de katkı sağlaması

umulmaktadır. Bilindiği üzere yasal düzenlemelerde tüketicilerin faydası

gözetilmektedir. Dolayısıyla, tüketicilerin algıladıkları riskleri ortaya çıkarmanın,

ilgililere yasal düzenlemeler yaparken tüketicilerin bakış açılarının yansıtılabilmesinde

faydalı olabilmesi beklenmektedir.

Tüketicilerin faydasını gözeten diğer bir taraf da sivil toplum örgütleridir. Sivil

toplum örgütlerinin yürütecekleri faaliyetlerini daha etkin ve verimli biçimde

yürütebilmeleri için kuşkusuz hedef kitleleri olan tüketicileri tanımaları gereklidir.

Tüketicilere GDO’lu gıdalar hakkında gerekli bilincin kazandırılması, olası risk ve

faydaların anlatılmasında önemli görevleri olan bu örgütlerin, yürütecekleri faaliyetlerinde

tüketicilerdeki mevcut durumu görme açısından tez çalışmasının yararlı olması

beklenmektedir. Zira bu örgütlerin faaliyetlerini tüketicileri gözeterek gerçekleştirmeleri,

olası faaliyetlerin amacına ulaşmasında etkili ve verimli olmalarını sağlayacaktır.

Dolayısıyla hem yasal düzenlemeciler hem de sivil toplum örgütleri açısından fayda

sağlanması sonucunda nihai olarak tüketicilere de fayda sağlanmış olunulacaktır.

Tez çalışmasında literatür açısından da katkı sağlama amacı güdülmektedir.

Önceki çalışmalar, bu çalışmaların önerileri, yayınlandıkları tarihler ve sayıları dikkate

Page 25: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

8

alındığında ve GDO’lu gıdaların Türkiye için yeni ve güncel olması, çalışma konusunun

henüz gelişim evresinin başlarında olduğunu göstermektedir.

Tüketicilerin gıdaya dayalı olarak algılanan riskler, konusuna şu ana kadar

detaylı biçimde çok az ilgi gösterilmiştir (Yeung ve Yee, 2002, s.219). Ayrıca,

tüketiciler tarafından gıdada algılanan risk türleri, literatür tarafından gelecekte

çalışılması önerilen araştırma konuları arasında gösterilmiştir (Tuu ve Olsen, 2009,

s.532; Jonge, Kleef, Frewer ve Renn, 2007, s.142;). Yapılan literatür taramalarında

algılanan risk türlerinin, hem gıda hem GDO’lu gıda araştırmalarında ancak bir kaç tür

açısından ele alındığı görülmüştür. Bu tez çalışmasında ise dört algılanan risk türü

(fiziksel, performans, finansal, psikolojik) birlikte ele alınmıştır. GDO’lu gıdalarda

kulaktan kulağa iletişimin algılanan risk türleri ile ilişkisinin belirlenmesi, literatürde

önerilmesine rağmen bu konuda çalışmaya rastlanamamıştır. Bununla birlikte araştırma

modeli, önceki çalışmaların önerileri doğrultusunda geliştirilmiş henüz literatürde

olmayan bir yapıdadır. Böylece, çalışmanın literatürdeki önemli bir boşluğun

kapatılmasında olumlu katkısı olacağı umulmaktadır.

1.4. Sınırlılıklar

Nitel çalışma kapsamında yürütülen görüşmeler on akademisyen ile

gerçekleştirilmiş olup bu örneklem hacmi azdır. Örneklem hacminin bu kadar az olması,

zaman ve maliyet kısıtlarının yanın da, GDO’lu gıdalar konusunun yeni bir konu olması

ve akademisyenlerin yoğun çalışma koşulları nedeni ile görüşme gibi nispeten uzun

süren bilgilendirmeler için fazla zaman ayıramamalarından kaynaklanmaktadır. Ancak,

görüşme yapılan akademisyenlerin GDO’lu gıdalar hakkındaki zengin bilgileri, keşifsel

bir çalışma için kabul edilebilir görülmektedir. Bununla birlikte genetik mühendisliği

gibi farklı mühendislik, onkoloji gibi sağlık bilimlerinden akademisyenler ile de

görüşme gerçekleştirilmesi daha zengin bilgi edinimini sağlayabileceği umulmaktadır.

Literatürde, özellikle gıda ürünlerine yönelik gerçekleştirilen tüketicileri

araştırmalarının zorluğuna işaret edilmektedir. Yaşanan zorlukların nedenleri arasında

gıda ürünlerinin karmaşık ve anlaşılmazlık taşıyan doğası, satın alma noktasındaki ve

tüketimleri boyunca söz konusu olan uyarıcılar ve tüketicilerin verdikleri tepkilerin

karmaşık yapısı gösterilmektedir. Bu bağlamda pazarlamacıların, tüketicilerin gıdalara

yönelik algı süreçlerini anlamada kısıtlı bir anlayışa sahip olabileceği belirtilmektedir

(Garber, Hyatt ve Starr, 2003, s.4). Bu bilgiler ışığında GDO’lu gıdaların bir gıda ürünü

Page 26: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

9

ve ek olarak da yüksek bir teknoloji barındıran biyo teknolojik bir ürün olduğu dikkate

alındığında tabiatı itibari ile oldukça karmaşık bir ürünün çalışmaya konu edinildiği

düşünülmektedir. Bu karmaşık yapı hem tüketicilerin ürünü anlamayabilmesi ve hem de

ürünle ilgili kanaatlerinin oluşmasında yaşanan sıkıntıların nedenleri arasında önemli bir

yere sahip olabilmektedir.

Türkiye’de GDO’lu gıdalar yeni bir gündem konusu olduğundan tüketicilerin bu

gıdalarla ilgili sahip oldukları bilgi düzeyi oldukça düşüktür. GDO’lu gıdaların

etiketlenmemesi de bu gıdaların tüketiciler tarafından tanınmasını güçleştirmektedir.

Tüketiciler, gerçekte GDO’lu gıdalarla karşılaşıp karşılaşmadıklarını bilmemektedir.

Dolayısıyla tüketicilerin GDO’lu gıdalara ilişkin deneyimi yok denecek kadar düşüktür.

Ayrıca, GDO’lu gıdalar hakkındaki fayda ve zararların henüz kesin olarak

ispatlanamamış olması, bilgi kaynaklarının kendi aralarındaki tutarsızlığı, tüketicilerin

bu gıdalar hakkındaki bilgilerinin az olmasının ve kesin görüşlerinin oluşmasının

önünde ciddi bir engeldir. Çok az sayıdaki GDO’lu gıdanın pazara sunulması ve

etiketlenmesi nedeniyle tüketiciler, bu ürünler hakkında fazla tecrübe sahibi değildir. Bu

nedenle, tüketiciler için de yeni olan bu konuda tüketici davranışlarını tahmin

edebilmek zordur (Bredahl, 2001, s.24). Tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili gerçek

davranışlarının GDO’lu gıdalar etiketlenmeden iyice incelenemeyeceği ve bu durumun

tüketici davranışları araştırmacıları için problemlere yol açacağı belirtilmiştir (Han ve

Harrison, 2007, s.701).

Belirtilen nedenler, veri toplama sürecinde tüketicilerin çalışmaya katılma

istekliliğini ve düşüncelerini çalışmaya yansıtması bakımından ciddi kısıtlayıcılar

olmuştur. Çalışmaya katılılanların daha çok genç ve eğitimli kişilerden oluşması, bu

konuda nispeten daha fazla bilgisi olan kişiler olması dolayısı ile çalışmaya katılmaya

istekli olmalarındandır. Başka bir ifade ile bilgisi ve ilgisi az olan kişilerin eğitimi

düşük ve yaşça büyük kişiler olup bu kişilerin çalışmaya katılımı düşük seviye

olmuştur. Ön testlerde ve anketlerde geçen diyaloglardan birçok tüketicinin GDO’lu

gıdalar konusunda kesin kanaatlerinin oluşmadığı ve cevaplayıcılar arasında

belirsizliğin hakim olduğu görülmüştür. Bu durum, algılanan risk türlerinden fiziksel

risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik riskin cevaplayıcılar tarafından daha

rahat anlaşılmasına imkan tanımıştır. Dolayısı ile bunların dışındaki sosyal risk ve

zaman riski gibi risk türleri çalışmada incelenememiştir. Bunlara ek olarak, ilgili

yazından elde edilebilecek ikincil verilerin yetersizliği çalışmanın tüm süreçlerinde

kendisini hissettirmiştir. Çalışmaya rehberlik edecek ve çalışmanın bulgularını

Page 27: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

10

kıyaslayacak ikincil verilerin yetersizliği karşılaşılan sıkıntıları büyütmüştür. Ayrıca,

pek çok çalışmada görülen zamana ve maliyet kısıtları bu çalışma için de söz konusu

olmuştur. Birincil ve ikincil verilerin toplanmasının daha geniş zamana yayılabilmesi,

tüketicilerin konu hakkındaki tecrübe ve bilgi düzeyini arttırması için ek zaman

gereksim vardır. Zaman ve maliyet kısıdı, birincil verilerin toplanması için deney,

gözlem ve odak grup görüşmesi gibi veri toplama araçlarından yararlanılmasının önüne

geçmiştir. Bununla birlikte zaman ve maliyet kısıdı dolayısı ile kullanılan örneklem,

çalışma sonuçlarının Adana’daki tüm tüketicileri genelleyebilme kapasitesini sınırlı

seviyede tutmaktadır. Bu kısıtlara rağmen çalışmanın konu hakkında keşifsel bir özellik

taşıdığı düşülmektedir.

1.5. Tanımlar

Çalışmada kullanılan teknik kavramların, ilgili bölümlerde daha geniş biçimde

açıklanmakları sunulmakla birlikte Tablo 1’de kısaca tanımlamalarına yer verilmiştir.

Tablo 1

Tanımlar

Kavramlar Tanımlar

GD

(genetiği değiştirilmiş)

Organizmaların genetik materyalinde yani DNA’sında

değişiklik yapan birkaç spesifik teknik için kullanılan genel

bir terimdir (Kaye-Blake,2006, s.7).

GDO

(genetiği değiştirilmiş organizma)

Biyoteknolojik yöntemlerin kullanılması ile başka bir

türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş

bitki, hayvan ya da mikroorganizmalar olarak

adlandırılmaktadır (Olhan, 2010, s.9).

Pestisit Böcek öldürücü ilaçlar.

Herbisit Yabancı ot ilacı.

Kaynak: Kaye-Blake, W.H. (2006). Demand for genetically modified food: theory and

empirical findings. Doktora tezi, Lincoln University. ve Olhan, E. (2010). Modern

biyoteknolojinin tarımda kullanımının politik ve ekonomik yönden değerlendirilmesi.

farklı boyutlarıyla genetiği değiştirilmiş organizmalar. Yayına Hazırlayanlar: Dilek

Aslan ve Meltem Şengelen, Ankara Tabip Odası, Ankara. faydalanılmıştır.

Page 28: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

11

BÖLÜM II

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Çalışmanın bu bölümünde araştırma kapsamında ele alınan algılanan risk,

kulaktan kulağa iletişim ve GDO’lu gıda kavramlarına yönelik teorik açıklamalara ve

önceki çalışma sonuçları ışığında, bu kavramların tüketici davranışları literatürü bazında

aralarındaki ilişkilerine yer verilmiştir. Bu kapsamda ilk kısımda; algılanan risk

kavramına, algılanan riskin ortaya çıkma hallerine ve türlerine; ikinci kısımda; kulaktan

kulağa iletişim kavramına, tüketici davranışları ve diğer bilgi kaynağı türleri arasındaki

yeri ve önemine, algılanan risk ile ilişkisine; üçüncü kısımda; GDO’lu gıdalarla ilgili

kavramlara, GDO’lu gıdaların potansiyel faydalarına ve zararlarına, tüketicilerin bu

konudaki genel olarak yaklaşımlarına, GDO’lu gıdalar açısından algılanan riske ve

kulaktan kulağa iletişime yönelik teorik bilgilere yer verilmiştir.

2.1. Algılanan Risk

Risk, pazarlama literatüründe desteklenen tanımıyla, kaybetmenin öznel

beklentisidir (Stone ve Gronhaug, 1993, s.42). Dolayısı ile risk, kişiden kişiye göre

değişmektedir. Ancak, tüm tüketiciler, satın alacakları mal ya da hizmetlerden bir kayıp

değil kazanç elde etmek istemektedir. Öte yandan tüketiciler, her satın almanın

kendilerine fayda sağlayacağı konusunda yeterli öngörüye sahip olamamakta ve

belirsizlik bir durum ortaya çıkmaktadır. Tüketicilerin, satın alma kararı ile ilgili olarak

kendi içlerinde, olası negatif sonuçlar nedeni ile de endişe ve korku yaşayabilmektedir.

Pazarlamacılar bu düşünceleri, algılanan risk olarak adlandırmaktadır (Wells ve

Prensky, 1996, s.271).

Bugüne kadar algılanan riskin pek çok tanımı yapılmıştır. Tez çalışmasının bu

kısmında algılanan risk tanımlarına yer verilerek algılanan risk kavramının

açıklanmasına çalışılmıştır. İlerleyen bölümlerde algılanan riskin ortaya çıktığı

durumlar ve algılanan risk türlerine (boyutlarına) değinilmiştir. Son kısımda ise

algılanan risk ile kulaktan kulağa iletişim arasındaki ilişki ele alınmıştır.

Page 29: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

12

2.1.1. Algılanan Risk Kavramı

Tüketicilerin alışverişlerinden elde edecekleri faydayı maksimize etmekten

ziyade, hata yapmaktan kaçınmaya daha çok motive oldukları düşünüldüğünde,

algılanan riskin, tüketici davranışlarının açıklanmasında oldukça güçlü bir unsur olduğu

kabul edilmektedir (Lim, 2003, s.218). Algılanan risk kavramı, tüketici davranışları

araştırmacıları tarafından çoğunlukla, tüketicilerin algıladıkları belirsizlik ve satın

alınan bir ürüne ait ters etki ile ilgili riskin tanımlanmasında kullanılmaktadır. Bununla

birlikte, tüketici araştırmacıları, kesin biçimde, her satın alma olayının olasılığının ve

sonuçlarının belirsiz olduğunu farz etmektedir (Dowling ve Staelin, 1994, s.119).

Tüketici davranışlarında, algılanan risk kavramı ilk defa 1960’da Bauer

tarafından ortaya atılmıştır. Bauer algılanan riski, “belirsizlik” ve “ters etki” olmak

üzere iki bileşenli bir yapıda tanımlamıştır. Bauer’e göre tüketiciler, tam olarak tahmin

edemeyeceği çeşitli sonuçlar doğuracak davranışlarda bulunmaktadır (Dowling, 1986,

s.194; Brunel ve Pichon, 2004, s.361). Bauer, tüketicilerin tipik olarak, bilgilerin

yetersiz ve yapacakları eylemlerin sonuçlarının sert olabileceği koşullarda ferahlamak

için karar stratejileri geliştirdiklerini ve riski azalttıklarını belirtmiştir (Woodside ve

Delozier, 1976, s.12). Bununla birlikte, Bauer, algılanan riskin tüketicilerin hem karar

verme öncesinde bilgi edinme hem de satın alma sonrasındaki karar verme süreçlerini

de kapsayan devamlı bir aktivite olduğunu iddia etmiştir (Ross, 1975, s.2).

Chunningham (1967) algılanan riski, “belirsizlik” ve “sonuç” olarak iki bileşen

ile açıklamıştır. Chunningham’a göre belirsizlik; belirli bir olayın gerçekleşme ihtimali;

sonuç ise, bir olayın gerçekleşmesi halinde tüketiciye olan maliyet olarak

tanımlanmıştır. İlk ortaya atıldığı günden bugüne algılanan risk kavramı ile ilgili pek

çok tanımın yapılmasına rağmen Mitchell (1999) Chunningham’ın iki parçalı modelinin

en faydalı ve kullanılabilirlik, pratikte uygulamalı, tahmin edici, geçerlilik ve

güvenirlilik için uygun olduğunu iddia etmiştir.

Belirsizlik, algılanan risk kavramının tanımlanmasında sıkça vurgulanan bir

unsurdur. Frewer ve diğerlerine (2003a) göre ‘belirsizlik’ karar verme bağlamında, iki

farklı durumla bağdaştırılabilmektedir. Birincisi; belisizliklerin boyutlarının

bilindiğinde ya da çok az bilindiğinde, bir kararın özel bir sonucu ya da sonuçlar seti ile

ilişkili belirsizlik parametrelerinin olasılığı olarak düşünülebilmektedir. İkinci olarak;

olasılık ya da sonuçların kesin biçimde belirtilemediği ya da bilinmediği durumlarda

belirsizlik ortaya çıkmaktadır. Cho ve Lee (2006) de, algılanan riskin; bireylerin, hem

Page 30: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

13

belirsizliklerin üstesinden gelebilmeleri bakımından kendilerini nasıl gördükleriyle hem

de olası olumsuz çıktıların etkisini nasıl değerlendirdikleriyle şekillenebileceğini

belirtmiştir. Bunun yanı sıra, Schiffman ve Kanuk (2004), algılanan riski; tüketicilerin,

verdikleri satın alma kararlarının sonuçlarını öngöremediklerinde karşılaştıkları

belirsizlik olarak tanımlamıştır.

Algılanan risk literatüründe, “belirsizlik” kavramı algılanan riskin

tanımlanmasında önemli bir unsur olarak görülmesine rağmen bu görüşe karşı çıkan

fikirlerin de olduğu görülmektedir. Peter ve Ryan (1976), algılanan riski, “belirsizlik”

kavramına denk kabul eden tanımlamaları yetersiz bulmuştur. Peter ve Ryan algılanan

riskin, sadece riskin olumsuz tarafları veya negatif fayda beklentisi ile tanımlanması

halinde sorunların çözümlenmeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

Algılanan risk, Bettman (1973) tarafından da iki bileşenle tanımlanmıştır.

Ancak, bu tanımlamada kullanılan bileşenler diğerlerine göre farklıdır. Bettman,

algılanan risk bileşenlerini: “ürünün özünde olan risk” (inherent risk) ve “üstesinden

gelinen risk” (handled risk) olarak belirlemiştir.

• Ürünün özünde olan risk, bir tüketici için ürün sınıfındaki gizli risktir-

ürün sınıfında çıkan doğal karmaşa derecesidir.

• Üstesinden gelinen risk, alıcının olağan satın alma koşulları altında ürün

sınıfından bir markayı tercih ettiği zaman ürün sınıfında görülen karmaşa

miktarıdır. Ürünün özünde olan risk, ürün sınıfıyla; üstesinden gelinen

risk ise ürün sınıfından marka tercihi ile ilişkilendirilmiştir (Bettman,

1973, s.184).

Cox (1967), algılanan risk miktarını, bireylerin kaybın olacağına dair özel

kesinlik hisleri ve tehlike altındaki miktarın bir fonksiyonu olarak ele almıştır. Spence

ve diğerleri (1970), satın alma konumunu dikkate alarak algılanan riski tanımlamıştır.

Bu tanıma göre algılanan risk; “bireyin, spesifik satın alma konumunda, bir ürünün satın

alımındaki algıladığı risk miktarıdır”. Dunn ve diğerlerine (1986) göre ise, algılanan

risk, satın alınan ürün ya da marka ile ilgili beklenen negatif faydadır.

Peter ve Ryan (1976), belirsizliğin ve algılanan riskin olmadığı durumlarda, bir

markanın neden tamamen kabul edilmediği sorusunu akıllara getirmiştir. Bu

yaklaşımdan hareketle, Peter ve Ryan, algılanan riski, marka düzeyinde tanımlamıştır.

Page 31: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

14

Marka seviyesindeki algılanan risk; alışverişle alakalı kayıp beklentileri diğer bir

deyişle de, satın almada bir önleyici olarak hareket etmektedir.

Dowling (1986), algılanan riskin tabiatı ve tüketici davranışları üzerindeki

etkileri hakkında bir takım temel beyanlarda bulunmuştur. Buna göre;

• Bireyler, yüksek ilginin olduğu ürün tercih durumlarında risk algılamaktadır.

• Bireyler, finansal ve finansal olmayan kayıpları özümseyebilmek için farklı

kabiliyetlere sahiptir.

• Bir birey, satın alma durumlarında araştırma yapmak ve riskten kaçınmak için

doğal bir eğilime sahiptir.

• Bir birey, maksimum ve minimum risk eşiği seviyesine sahiptir.

• Ürünler, risklilikleri ile ilgili olarak anlamlı biçimde sıralanabilmektedir.

• Bir ürünün algılanan riski, bireyin maksimum katlanılabilir seviyesini geçtiği

zaman birey, reddedecek veya risk ilgisini azaltmaya teşebbüs edecektir.

• Bir ürünün algılanan riski bir bireyin minimum katlanılabilir seviyesini geçmede

başarısız olduğu zaman, bıkkınlık, ilgi ya da farklı araştırma koşulları altında,

daha riski bir ürün lehine reddedilebilmektedir. Bu koşullar, bireyin riski

arttırmasına veya aldırmamasına teşvik etmektedir.

• Algılanan risk ikisi arasına düştüğünde, bireyler “normal” satın alma

davranışları gösterecektir.

• Bir ürünün edinilmesi ile ilgili ters (olumsuz) sonuçlar, bireylerin zenginlik

durumlarına göre tanımlanmaktadır.

• Bir ürünün edinilmesi ile ilgili belirsizlik ve ters sonuçlar, bireylerin risk

katlanılabilirliği tarafından etkilenecektir.

• Algılanan risk, bilgi araştırma ve riskle başa çıkma davranışlarını teşvik

etmektedir.

• Algılanan risk ürünler arasındaki tercihleri etkilemektedir.

Algılanan risk kavramının açıklanmasında, Taylor’ın (1974), satın alma kararlarını

etkilediği için, tüketici davranışlarındaki risk üstlenme unsurları arasındaki ilişkiyi ortaya

koyduğu akış şeması da önemli bir yer tutmaktadır. Şekil 1’de bu şemaya yer verilmiştir.

Page 32: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

15

Şekil 1. Tüketici davranışlarında risk üstlenme

Kaynak: James W. Taylor (1974), “The Role of Risk in Consumer Behavior”, Journal

of Marketing, 38, 55.

Tercih

Belirsizlik/ Algılanan Risk

Endişe

Risk azaltma stratejileri

gelişmesi

Genelleştirilen özsaygı

Spesifik özsaygı

Çıktı hakkında belirsizlik

Psiko/sosyal kayıp

Fonksiyonel/ ekonomik kayıp

Psiko/sosyal kayıp

Fonksiyonel/ ekonomik kayıp

Belirsizliği azaltma

Sonucu azaltma

Bilgi edinme ve işleme

Risk miktarını azaltma veya erteleme

Satın alma kararı

Sonuç hakkında belirsizlik

Page 33: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

16

Tüketici davranışlarındaki temel problem tercihtir. Tercihlerin sonuçları ise

gelecekte ortaya çıkacağından, tüketiciler belirsizlikle ya da riskle mücadele etmek

zorundadır. Risk, sıklıkla endişe üretebilen can sıkıcılık olarak algılandığından, riskin

algılanması tüketici davranışlarının bir yönüdür. Hem özel bir tercih durumundaki

algılanan risk miktarı hem de riskle mücadele etme yöntemi, bireylerin özsaygı düzeyi

tarafından etkilenecektir. Her tercih koşulu her zaman riskin iki yönünü kapsamaktadır.

Bunlar (Taylor, 1974, s. 54–57):

• Kararın sonuçları hakkındaki belirsizlik (eğer bu yumurta düzinesini

satın alırsam, hiçbirinin berbat olmadığından nasıl emin olabilirim?),

• Yapılan bir hatanın sonuçları hakkındaki belirsizliktir (eğer

yumurtalardan biri berbat ise, aile üyelerimden bazıları yer mi ve

rahatsızlanır mı?).

Birinci belirsizlik, bilgi edinme ve işlemeyle; ikinci belirsizlik, tehlike miktarını

azaltma ya da tercihi erteleme ile azaltılabilmektedir. Bir tercih durumunda, risk, olası

kayıp ile değerlendirilebilmektedir. Kayıp, sosyo/psikolojik ya da fonksiyonel/ekonomik

koşullarda ya da bunların bazı birleşimleri olabilmektedir (Taylor, 1974, s. 54–57).

2.1.2. Algılanan Riskin Ortaya Çıktığı Durumlar

Tüketicilerin algıladıkları riskler; kişilik, ürün, yer (Schiffman ve Kanuk, 2004,

s.197; Moven ve Minor, 1998, s.178-179) ve kültüre (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.197)

bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Dolayısı ile bu unsurlar tüketicilerin algılanan

risk miktarlarını etkileyebilmektedir.

Kişilik: Schaninger (1976), algılanan riskle kişilik arasındaki ilişkiyi incelediği

çalışmasında, algılanan riski; kendine saygı, katılık ve risk üstlenme ile negatif ilişkili

bulmuştur. Kendine güveni ve saygısı yüksek, düşük endişeli ve problem yada karar

hakkında düşük aşinalığı olan tüketicilerin, riski kabullenme istekliliği daha büyük

olduğu belirtilmiştir (Moven ve Minor, 1998, s. 178-179).

Ürün: ürün kategorisine bağlı olarak algılanan riskin derecelenmesinde farklılık

gözlenebilmektedir. Bunun yanı sıra, hizmetlerin mallara göre daha fazla algılanan risk

doğurduğu düşünülmektedir.

Page 34: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

17

Yer: Geleneksel perakende dükkanları, online, katalog, kapıdan kapıya… v.b. satın

alma yeri de algılanan riski etkilemektedir (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.197). Aqueveque

(2006), tüketim yerinin algılanan sosyal riski etkilediğini tespit etmiştir. Örneğin, posta

yoluyla yapılan ile mağazada yapılan alışveriş kıyaslandığında, posta yoluyla yapılan

alışverişte tüketicilerde daha yüksek düzeyde algılanan risk görülmektedir (Mai, 2001,

s.48).

Kültür: kültürel değerler tüketicilerin, algılanan riski ve risk değerlendirmelerini

etkileyebilmektedir. Örneğin, sosyal, psikolojik, finansal ve performans riskleri; Çin’de

tüketicilerin koruyuculuk (conservation) kültürel değeri ile pozitif; Singapur’da

tüketicilerin bileşke koruyuculuk (resultant conservation) kültürel değeri negatif yönde

ilişkili bulunmuştur (Keh ve Sun, 2008, s. 137). Ayrıca, tüketicilerde algılanan risk bazı

hallerde artış eğilimi göstermektedir. Bu haller (Odabaşı ve Barış, 2003, s.154);

• Ürün grubu hakkında bilginin az,

• Marka ile deneyimin az,

• Ürün yeni,

• Ürün teknik olarak karmaşık,

• Tüketici az güvenli,

• Markalar arasında kalite farkları,

• Fiyatın yüksek ve

• Satın alma tüketici için önemli, olduğu olarak belirtilmiştir.

Başka bir kaynakta ise, bir satın almada algılanan riskin aşağıdaki koşullar

altında artmasının olasılığının yükseldiği iddia edilmektedir (Moven ve Minor, 1998,

s.179):

• Ürünün, zaman veya parasal açıdan hedef pazar için pahalı olması,

• Başkalarının, alıcının, marka tercihi hususunda değerlendirme yapacağı,

• Tüketicilerin, ürün sahipliğinden ego tatmini elde edebildiği,

• Tüketicilerin ürünü satın alma yoluyla; psikolojik, fiziksel yada sosyal

açıdan zarar görebileceği,

• Tüketicilerin ilgili ürünü almakla, diğer ürünlerin satın alımından

vazgeçmesinin zorunlu olması,

Page 35: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

18

• Aktivitenin istem dışı bir yapısının olduğu ve sonuçların tüketicilerin

kontrolü dışında olduğu haller.

Tüketicilerin yeni ürünlerle ilgili kararlarının bazı potansiyel riskler taşıyabilmesi

söz konusudur. Popielarz (1967), yeni ürün deneme istekliliğinin, farklı türlü riskleri

üstlenme eğilimine yol açtığını belirtmiştir.

2.1.3. Algılanan Risk Türleri

Öncü çalışmalarda algılanan risk, riskin boyutları ve belirsizlik ile olumsuz

sonuçlarla ilişkilendirilmiş daha sonraları ise risk literatürüne farklı sonuçlar ve

boyutları öneren çalışmalar katılmıştır. Bauer’in ‘belirsizlik’ ve ‘olumsuz sonuç’ olmak

üzere iki boyutlu algılanan risk yapılandırmasından sonra çok boyutlu yapılandırmaların

geliştirildiği görülmektedir.

Roselius (1971); zaman kaybı, ego kaybı, para kaybı ve tehlike (hazard) kaybı

olmak üzere dört kayıp türü tanımı yaparak algılanan riskte çok boyutlu bir

yapılandırma gerçekleştirmiştir. Buna göre:

1. Zaman kaybı: ürünün bozulması halinde, zaman kaybı ve ayarlama, onarma

ve yer değiştirmede geçen süre,

2. Tehlike: ürünün başarısız olması halinde sağlık ve güvenliğin tehlikeye

düşmesi,

3. Ego kaybı: ürünün kusurlu olması ile başkaları tarafından aptal konuma

düşürülmesi ya da aptal olduğunu düşündürmesi,

4. Para kaybı: ürünün bozulması halinde değiştirme ya da uygun hale

getirilmesinde görülen parasal kayıp olarak tanımlanmıştır.

Algılanan riskin boyutlandırılmasında, Jacoby ve Kaplan (1972) beş risk boyutu

önermiştir. Bu boyutlar; finansal, performans, psikolojik, fiziksel ve sosyal risktir.

Bununla birlikte, Ross (1975), Roselius’un zaman kaybı haricinde önerdiği diğer

boyutların, Jacoby ve Kaplan’ın önerdiği boyutlarla benzer kümede

değerlendirebileceğini ve bu boyutların benzer iş gördüklerini ileri sürmüştür.

Pek çok çalışmada (Peter ve Tarpey, 1975) altı boyutun Jacoby ve Kaplan’ın

önerdiği beş risk boyutunun; finansal, performans, psikolojik, fiziksel ve sosyal risk ve

Page 36: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

19

Roselius’ un zaman riski boyutlarının birlikte ele alındığı görülmektedir. Bununla

birlikte, bu altı risk türünün, bütün olarak algılanan riskin önemli bir kısmını açıkladığı

ortaya konmuştur (Stone ve Gronhaug, 1993, s. 46, Dholokia, 1997, s.163).

Algılanan riskin boyutlandırılmasına katılanlardan birisi de Mithcell (1998)dir.

Mithcell (1998) de bakkal perakendede beş risk algısı boyutu tanımlamıştır. Önerilen bu

boyutlar; fiziksel, performans, finansal, zaman ve psikolojik risktir.

Geçmiş çalışmalar incelendiğinde, literatürde, dokuz algılanan risk boyutuna yer

verildiği görülmektedir (Lim, 2003, s.219). Bu boyutlar: finansal risk, performans riski,

psikolojik risk, fiziksel risk, sosyal risk, kişisel risk, mahremiyet riski ve kaynak

riskidir. Bu boyutlardan ilk beşi, bu bölümünün ilerleyen kısmında ele aldığından

burada açıklanmamıştır. Diğer boyutlar ise (Lim, 2003, s.219);

• Kişisel risk: kişinin satın alma nedeni ile kendisinin zarar görme olasılığı,

• Mahremiyet riski: online işletmelerin bireylerin bilgilerini toplaması ve

uygunsuz biçimde kullanması olasılığı,

• Kaynak riski: güvenilir ürün satmayan işletme nedeni ile bireylerin zarar

görmesi olasılığı olarak tanımlanabilmektedir.

Bu boyutlar ve bu boyutlara değinen çalışmalara Tablo 2’de yer verilmiştir.

Tablodan da anlaşılabileceği üzere, her algılanan risk boyutunun tüketici davranışlarına

önemli etkiye sahip olmadığı görülmektedir.

Tablo 2

Algılanan Risk Boyutları

Önceki Çalışmalar Algılanan Risk Boyutları

Yıl

Yazar (lar)

Fina

nsal

Perfo

rman

s

Sosy

al

Fizi

ksel

Psik

oloj

ik

Zam

an

Kiş

isel

Mah

rem

iyet

Kay

nak

1971 Roselius X X X X

1972 Jacoby ve Kaplan X X X X X

1974 Lutz ve Reily S X

1982 Korgaonkar X

1985 Gemüngen X X X

Page 37: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

20

(Tablo 2’nin Devamı)

1986 Festervand ve diğerleri S S S

1990 Mccorkle X X X X X

1993 Simpson ve Lakner S X X X X

1995 Darley ve Smith X X X X X X

1996 Jarvenpaa ve Todd X S X S X

1996 Van Den Poel ve Leunis X X

1997 Fram ve Grady S

1999 Graphic, Visualization & Usability

Center

S X

1999 Korgaonkar ve Volin S S

1999 Vellido ve diğerleri S S

2000 Cheung ve Lee X

2000 Nyshadham S

2000 Tan ve Toe S S

X: Çalışmanın ele aldığı boyutlar S: Çalışmada önemli bulunan boyutlar

Kaynak: Nena Lim (2003), “Consumers’ perceived risk: source versus consequences”,

Electronic Commerce Reserach and Applications, 2, s.220.

Algılanan riskin boyutlandırılmasında önerilen başka bir boyut da, online

alışverişe has olarak “güvenlik riski” dir. Güvenlik riski, online işlemlerde hassas

bilgilerin iletiminde algılanan güvensizlik olarak tanımlanmıştır (Kim vd., 2009, s.206).

Tüketicilerin, ilgili ürün için ödediği paranın yanında kredi kartındaki tüm parayı da

kaybedebilmesi, güvenlik riskinin açıklanmasında kullanılmaktadır (Bertea, 2010, s.50).

2.1.3.1. Fiziksel Risk

Jacoby ve Kaplan (1972), ürünün güvenli olmaması, örneğin kötü, zararlı hale

gelmesi veya sağlığa zararlı olması olasılığını, fiziksel risk olarak tanımlamıştır.

Fiziksel riskin ele alındığı pek çok çalışmada, Jacoby ve Kaplanın çalışmalarında

olduğu gibi, sağlığın öne çıkan önemli unsur olduğu görülmektedir (Kim, Qu ve Kim,

Page 38: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

21

2009, s.206; Kleijnen, Lee ve Wetzels, 2009, s.348; Simpson ve Siguaw, 2008, s.321;

Lim, 2003, s.219; Mitchell, 1998, s.173).

Tüketiciler arasında sağlık endişesinin artması (Prasad, Strijnev ve Zhang, 2008,

s. 301) ve sağlıklı yaşama arzusunun yaygınlaşma göstermesi, tüketicilerin sağlık

konusundaki duyarlılığını arttırabilmekte ve sağlıkla ilgili duyarlıkta algılanan risklerini

arttırabilmektedir. Sağlık ve algılanan risk konusuna tezin GDO bölümünde daha geniş

yer verilmiştir.

Fiziksel risk, sağlık tehdidinin yanı sıra tüketicilerin görüntüsü, fiziksel ve

alışverişte harcanan zihinsel enerji ve ürünlerin satın alınmasında efor tasarrufu

fonksiyonlarıyla ilgi olarak da değerlendirilmektedir. Gıdaların kalitesindeki endişeler

de bu risk kategorisinde değerlendirilmektedir (Mitchell, 1998, s.173). Fiziksel risk,

insan ve çevreye olan etkiyi içine almaktadır (Klerck ve Sweeney, 2007, s.186).

Dolayısı ile bir ürünün insan ve çevre üzerinde olumsuz sonuçlara neden olması, çevre

kirliliğine yol açma ihtimali ve doğal dengenin zarar görebilme ihtimali fiziksel risk

kapsamında ele alınabilmektedir.

Ürünlerin, beklenildiği kadar iyi görünmemesi (Lim, 2003, s.219), bunun yanı

sıra; kaza, güvenlik, güvence, saldırılıp soyulma, saldırı, adam ve çocuk kaçırma ve

terörizm fiziksel risk altında düşünülmektedir (Simpson ve Siguaw, 2008, s.321).

2.1.3.2. Performans Riski

Tüketiciler bir mal ya da hizmeti, bunların kendine vaat ettikleri

performanslardan doğacak faydaları elde ederek ihtiyaçlarını karşılamak için satın

almaktadır. Tüketicilerde algılanan performans riskini, satın alınan ürün/hizmetin

performansındaki olası başarısızlıklar oluşturmaktadır (Kim vd, 2009, s.206). Başka bir

deyişle, performans riski, ürünün uygun biçimde çalışmaması ihtimalini yansıtmaktadır

(Jacoby ve Kaplan, 1972, s.383).

Mitchell (1998), performans riskini iki kategoride ele almıştır. Birinci kategori;

seçilen ürün ya da mağaza arzu edildiği gibi performans göstermiyordur ve böylece söz

verilen faydayı vermemesi durumunu yansıtmaktadır. İkinci kategori ise; performans

riski, diğer kayıpların bir birleşimi olan tüm risklerin bir vekili olarak tanımlanmıştır.

Lim (2003) bu algılanan risk boyutunun, ürünün faydalılığı ya da fonksiyonelliği

ile benzerlik gösterdiğini belirtmiştir. Ürünle ilgili mahzur ve arıza olasılığı (Woodside,

1974, s.225), satın alınan ürünün, uygun biçimde çalışmaması ve çok kısa bir süre için

Page 39: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

22

kullanılabilir olma olasılıkları (Lim, 2003, s. 219), gıdaların tatlarının (Klerck ve

Sweeney, 2007, s.177) ve ürünün reklamında vaat ettiklerini vermemesi (Jonge vd.,

2007, s.132) performans riski ile ilgilidir.

2.1.3.3. Finansal risk

Tüketiciler bir üründen sağlamayı düşündüğü faydayı yükseltmek için, daha çok

ya ürününe tam karşılık gelen fiyatı ya da daha düşük bir fiyatı ödeme istekliliği

içindedir. Dolayısıyla, tüketiciler arasında satın aldıkları ya da satın alma sürecinde

oldukları ürün için, parasal yönden, ürünün ödenecek maliyeti karşılayıp

karşılamayacağı başka bir ifade ile de değip değmeyeceği önemli bir endişeyi

doğurmaktadır. Satın alınması düşünülen ürün için ileride bir indirim yapılıp

yapılmayacağı dolayısıyla daha ucuza alıp alınamayacağı tüketicilerde merak

uyandırabilmekte ve huzursuzluğa yol açabilmektedir.

Wells ve Prensky (1996) tüketiciler için riski azaltmanın, bazen seçilen mal ya

da hizmetin sadece fiyatına dayandığını ileri sürmüştür. Yazarlar; tüketiciler için yüksek

fiyat yüksek kalite anlamına gelebileceğini ve böyle tüketicilerin, daha pahalı bir

ürünün aradıkları faydayı daha fazla sağlayabileceğini farz edebileceğini belirtmişlerdir.

Finansal risk, kısaca, parasal kayba verilen ihtimaldir (Jacoby ve Kaplan, 1972,

s.383). Tüketicilerin paralarına karşılık ürünlerin değerlerinin ne kadar olduğu ve

ürünlerin iyi performans göstermediğinde ne kadar paranın çöpe atılacağı endişesi,

finansal riskle ilişkilidir (Mitchell, 1998, s.174).

Ekonomik kaynakları israf etme (Kleijnen vd., 2009, s.348), ürün/hizmet

başarısızlıkları nedeni ile finansal açıdan değer elde edememe (Kim vd., 2009, s.206),

gereğinden fazla ödeme yapma (Kim vd., 2009, s.206) ve seyahat maliyeti (Mitchell,

1998, s.174) tüketicilerdeki algılanan finansal riski oluşturan unsurlar arasındadır.

Bununla birlikte, parasal endişeler, ‘hava parası’, soygun ve hırsızlık da bu algılanan

risk türü içinde ele alınmaktadır (Simpson ve Siguaw, 2008, s.321).

2.1.3.4. Psikolojik Risk

Jacoby ve Kaplan’a (1972) göre psikolojik risk, ürünün kişisel imaj ve konseptle

uyuşmama olasılığıdır. Başka bir deyişle de, tüketicilerin satın alma davranışlarıyla

ilgili olarak zihinsel stresten acı çekme olasılığıdır. Psikolojik risk, zayıf bir ürün

Page 40: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

23

tercihinin, tüketicinin egosunu zedeleyebilmesi (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.197) ve

kendi imajını alçaltabilmesi (Moven ve Minor, 1998, s. 177) hakkındaki riskle ilgilidir.

Psikolojik riskler arasında; kaybetme korkusu, işlerin yolunda gitmesi

hakkındaki endişe, genelleştirilmiş korku (Simpson ve Siguaw, 2008, s.321–322)

sayılabilmektedir. Kişilik ve özeleştiride olumsuz etkiye neden olabileceği düşünülen

ürünler psikolojik riske yol açmaktadır (Kim vd., 2009, s.206).

Psikolojik risk, diğer risk türleri üzerinde etkili olabilmektedir. Stone ve

Gronhaug (1993) yaptıkları çalışmada psikolojik riskin; finansal, sosyal, zaman,

performans ve fiziksel riskler için önemli bir aracı rolü olduğunu göstermiştir.

2.1.3.5. Sosyal Risk

Tüketiciler yapacakları satın alma ile sosyal kabul edilirliklerine katkıda

bulunmayı isteyebilmektedir. Sosyal kabul amacını açık ya da kapalı biçimde taşıyan

satın alımlarında tüketiciler, toplumun bireyleri tarafından daha da özelde aile ve

arkadaşları ya da içinde yer almak istediği diğer sosyal gruplar tarafından beğenilme ve

onaylanma sağlayacak ürünleri tercih edebilecektir. Bu bağlamda, aile ya da arkadaşlar

tarafından beğenilmeme tehlikesi sosyal riske neden olmaktadır (Woodside, 1974,

s.225).

Sosyal risk, satın alma davranışları ile referans gruplarının fikirlerinin olumsuz

yönde etkilenme (Kim vd., 2009, s.206), başka bir tanımlama ile de toplumun üyeleri

tarafından alışveriş davranışının kabul görülmeme olasılığıdır (Lim, 2003, s.219). Daha

da indirgeyerek sosyal riskin, arkadaşları ya da ailesi tarafından bir tüketicinin zayıf bir

tercih yaptığı düşüncesinin ortaya çıkarıldığı durumlarda görüldüğü söylenebilmektedir.

Ürün kesinlikle doğru olsa bile diğerlerinin kararı ürünün zayıflığı yönünde

olabilmektedir (Mitchell, 1998, s.174). Aile ve arkadaş çevresi tarafından beğenilme ve

onaylanma konusundaki risklerin yanı sıra, başkaları ve çocuklar için endişe duyma,

ırkçılık, ayrımcılık ve arkadaşça olmayan davranışlar sosyal risk kategorisi içinde ele

alınmaktadır (Simpson ve Siguaw, 2008, s.321).

2.1.3.6. Zaman Riski

Tüketiciler, satın alımları vasıtası ile elde edecekleri faydayı yükseltebilmek için

doğru ürünü doğru yerden, doğru fiyata ve doğru zamanda almak isteyebilmektedir.

Page 41: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

24

Ürünün satın almada ve kullanmada geçen, gereğinden fazla harcanan zaman, algılanan

zaman riskinin oluşmasına yol açmaktadır.

Hizmet ya da ürünlerin başarısızlıklarında kaybedilen zamanla ilgilidir. Seyahat

ve bekleme zamanı bu kategoride değerlendirilmektedir. Hizmetlerin hızı, mağaza

içinde malların kolay bulunmasını sağlayacak tasarım da algılanan zaman riskine etki

etmektedir. (Mitchell, 1998, s.174). Makbuz beklerken ve tatminsizlik doğurmuş

ürünün geri dönüşünü beklerken geçen zaman da bu algılan risk türü içinde ele

alınmaktadır. Alışverişten kaynaklanan zamanın boşa harcanması ya da kolaylık kaybı

olasılığı olarak da tanımlanabilmektedir (Kim vd., 2009, s.206). Ürünü kullanmayı

öğrenmek için geçen süre (Jonge vd., 2007, s.132), ürünün hastalığa sebep olması

hallinde; sağlık yardımının araştırılmasında, yatalak ve hastanede geçirilen günler

zaman riskine örnek verilebilmektedir (Yeung ve Yee, 2002, s.220).

Algılanan risk türleri ile ilgili kısa açıklama ve örneklere Tablo 3’de yer

verilmiştir (Odabaşı ve Barış, 2003, s.154–155).

Tablo 3

Algılanan Risk Türleri ve Örnekler

Risk türü Nedeni Negatif sonuçlara yönelik akla gelebilecek sonuçlar

İşlevsel Ürünün uygun ve beklendiği gibi çalışmaması olasılığı

Bu ucuz şampuan saçımdaki kepeklere gerçekten çözüm getirir mi? bu kıyma makinesi parmaklarımı da kıyar mı?

Fiziksel Ürünün, birinin sağlığının ya da fiziksel yapısını olumsuz etkileme olasılığı

Aldığım zayıflama çayı yan etkiye sahip mi?

Finansal Yanlış karar sonucu parasal kayıp Bu ikinci el gitar için fazla mı ödedim? Bu banka yakında batar mı?

Sosyal Ürün ya da mağazanın mensup olunan grup ve çevre tarafından onaylanma olasılığı

Kaynanam bu hazır çorbayı beğenir mi? Erkek arkadaşım aldığım eteğin boyundan rahatsız olur mu?

Psikolojik Ürün ya da mağazanın, tüketicinin benliğine uymama olasılığı

Güneş alerjimden korunmak için şapka takarsam gülünç konuma düşer miyim? Bu estetik ameliyat ile “kararlı bir burun” a sahip olabilecek miyim?

Zaman Ürünün ayarlanması, değiştirilmesi ya da tamir edilmesinde enerji ve zaman kaybı olasılığı

Yeni bilgisayarımı öğrenmek ne kadar zamanımı alır? Aldığım otomobilin gerekli durumlarda bakımı için ne kadar zaman gerekir?

Kaynak: Yavuz Odabaşı ve Gülfidan Barış (2003), Tüketici Davranışı, MediCat Kitapları, s:153–154,

İstanbul.

Tüketicilerin gıdaya dayalı satın alımlarında algılanan risk türlerine yönelik

çalışmalarda, bazı algılanan risk türlerinin daha çok öne çıktığı görülmektedir. Yeung

Page 42: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

25

ve Moris (2006) yaptıkları çalışmada, sağlık, para, zaman, yaşam stili ve tat kaybı

hakkında yaşadığı risk algılarının tüketicilerin satın alma olasılığına olumsuz etkisi

olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca, çalışmaya göre uzun süreli ters etki algılanan riskin en

önemli şekillendiricilerindendir. Yeung ve Yee (2002) de çalışmalarında tüketicilere

göre, algılanan risk bileşenleri arasında sağlık kaybının en önemli, psikolojik kaybın

ikinci, finansal kaybın üçüncü ve zaman kaybınınsa dördüncü önemli bileşen olduğunu

belirlemiştir. McCarty ve Henson (2005), tüketicilerin sığır eti ile ilgili olarak risk

algılarının; sağlık ve güvenlik endişelerinin yanında satın alma noktalarında yaptıkları

tercihlerin finansal, psikolojik, sosyal ve performans sonuçlarıyla ilgili olduğunu tespit

etmiştir. Bununla birlikte, yazarlar, psikolojik ve sosyal riskin bir bütün olarak algılanan

riskte payı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Brooker (1984), markasız gıda malları için

önemli olan algılanan risk türünün, finansal ve performans riski en az ise fiziksel ve

sosyal riskin olduğunu belirlemiştir.

2.2. Kulaktan Kulağa İletişim

Tüketiciler, tercihlerindeki belirsizlikleri azaltmak ve gelecekteki tüketimleri

hakkında tahminde bulunmak için sayısız bilgi kaynağına başvurmaktadır. Bu bilgi

kaynaklarından, ürün özelliklerinden başkalarının fikirlerine kadar geniş bir yelpazede

bilgi edinebilmek mümkündür. Ancak, tüm bilgi kaynakları eşit miktarda tahminde

bulunabilme gücü sağlayamamaktadır. Dolayısı ile tüketicilerin, bilgi kaynağına

güvenecekleri zaman seçici olmaları gerekmektedir (Gershoff, Bronıarczyk ve West,

2001, s.418).

Tüketiciler, önemli satın alımlarda bulunacakları zamanlarda, sıklıkla

arkadaşlarından ve yakınlarından tavsiye alma yoluna gidebilmektedir (Wirtz ve Miller,

1977, s.46). Tüketiciler, kulaktan kulağa iletişimden doğan tavsiyeleri, yüksek derecede

güvenilir bulmakla birlikte, satın alma karar süreçlerinde (Varey, 2002, s.66) bilgi

sağlamak, kararlarını desteklemek ve pekiştirmek ve satın alma sonrası değerlendirme

yapmak için kullanmaktadır (Fill, 1995, s.33). Satın alma sonrasında kulaktan kulağa

iletişim, tüketicilerin ilgili ürüne ilişkin tatmin düzeyini (Wirtz ve Miller, 1977, s.46) ve

marka tercihini (Hansen ve Singh, 2009, s.173) de etkileyebilmektedir.

Arora (2007) kulaktan kulağa iletişimin, gelecekte pazarlamada bir zorunluluk

olacağını belirtmiştir. Bu iddiasını aşağıdaki bulgularla desteklemektedir:

Page 43: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

26

• E- Marketer’a göre (www.emarketer.com) Amerika’daki ekonomik

aktivitelerin üçte ikisi, bir ürün, marka ya da hizmet hakkında paylaşılan

fikirlerden etkilenmektedir.

• Northwestern Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre her konuşmanın

%15’i bir ürün ya da hizmeti içermektedir.

• CMO dergisinin Nisan 2005 anketine göre, son altı ay içinde

katılımcıların %43’ü kulaktan kulağa iletişim şirketleri ile çalışmayı

planlamaktadır.

• Advertising Age’ e göre -January 23,2006- online buzz medyanın ilgisini

artırırken, %80 oranında kulaktan kulağa iletişim offline olarak

oluşturulmaktadır.

2.2.1. Kulaktan Kulağa İletişim Kavramı

Bir medya aracı olarak kulaktan kulağa iletişim, belki de en eski, en geniş ve en

etkili araçlardan bir tanesidir. Kulaktan kulağa iletişim, pek çok pazarda oldukça yaygın

olup küçümsenemez bir role sahiptir. Bu iletişim, müşterilerin; nereden alışveriş

yapacağını, hangi bilgiyi araştıracağını, ne satın alacağını ve satın alma sonrası nasıl

değerlendirme yapacağını etkileyebilmektedir. Bir bilgi kaynağı olarak da kulaktan

kulağa iletişimin önemi, tüketicilerin karar verme süreçlerinde de kendini

göstermektedir (Stewart ve Kamins, 2003, s.285, 299-300).

Literatürde, kulaktan kulağa iletişim çalışmalarının büyük ölçüde, 2. Dünya

Savaşı’ndan sonra başladığı görülmektedir. Bununla birlikte, tüketici davranışlarında

geleneksel kulaktan kulağa iletişim araştırmaları ise 1955’te Paul Lazarsfeld ve Elihu

Katz tarafından ortaya konmuştur (Sheth, Gardner ve Garrett, 1988, s.114). Kulaktan

kulağa iletişimin bugüne kadar pek çok tanımı yapılmasına rağmen kulaktan kulağa

iletişim kavramının tek bir tanımı üzerinde fikir birliğine ulaşılamamıştır. Kulaktan

kulağa iletişim yazınında yer alan tanımlamaların bazılarına Tablo 4’ de değinilmiştir.

Page 44: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

27

Tablo 4

Kulaktan Kulağa İletişim Tanımları

Kaynak Tanım

Chung ve Darke 2006

(Jang, 2007, s.9)

Malların ve hizmetlerin değerlendirilmesi ile

ilgili özel şahıslar arasındaki informal

iletişim.

Carl 2006 ve Arndt 1967

(Jang, 2007, s.9)

Ticari bir varlıkla bağlantısı olmadığı

hissedilen insanlar arasında geçen, bir marka,

ürün ya da hizmet hakkındaki yüz yüze

iletişim.

Godes,

Mayzlin,Chen,das,Dellarocas,Pfeiffer,Libai,

Sen,Shi ve Verlegh 2005 (Jang,2007, s.9)

Bir ürün ya da hizmetle ilgili birebir ve yüz

yüze bilgi takası.

Bone 1992

(Jang,2007, s.9)

İki ya da daha fazla, bir pazarlama kaynağı

sunmayan, bireylerin yorumlarının,

düşüncelerinin ve fikirlerinin takası.

Schiffman ve Knuck 1979

(Jang,2007, s.9)

Kişiler arasında ve resmi olmayan, iki ya da

daha fazla insan arasında gerçekleşen, hiç

kimsenin ticari bir satış kaynağını temsil

etmediği iletişim. Bu iletişim telefon

konuşmalarını ve sohbet gruplarının

internetteki iletişimlerini de içine alır.

Chan (2000) Bir ürünle ilgili mesajın formülleşmesini

içeren, bir tüketiciden başka bir tüketiciye bu

mesajın aktarıldığı uyarlanabilir iletişim

sürecidir.

Kaynak: Dongsuk Jang (2007), “Effects of Word-Of-Mouth Communication on Purchasing

Decisıons in Restarrants: a Path Analytic Study”, Doktora Tezi, University of Nevada, s. 9’dan

faydalanılmıştır.

Bu tanımlardan hareketle, kulaktan kulağa iletişimin; ticari bir amacı olmayan

taraflar arasında gerçekleşen, resmi olmayan iletişime dayalı olarak mal, hizmet

düşünce ya da markalarla ilgili bir iletişim türü olduğu görülebilmektedir. İletişim

amacının ticari bir kaygıyı içermemesi tüketicilerin bu iletişim boyunca elde edeceği

bilgiyi daha güvenilir bulmasında önemli bir neden olarak düşünülebilmektedir.

Page 45: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

28

Kulaktan kulağa iletişim, bazı anahtar kelimeler ışığında karakterize edilmeye

çalışılmıştır. Bu kelimeler; değerlik, odak, zamanlama, istem ve müdahale tarafından

karakterize edilmektedir. Değerlik, kulaktan kulağa iletişimin pozitif ya da negatif

olabilirliğini; odak, tüketicilerle birlikte içsel pazarlara, tedarikçi, etkileyici, takviye

(recruitment) pazarlarına da odaklanmayı; zamanlama, satın alma ve sonrasını; istem,

kulaktan kulağa iletişimin istemli ya da istemsiz bildirilebileceğini ve son olarak

müdahale ise; kulaktan kulağa iletişime şirketlerce pro-aktif biçimde müdahale

edildiğini temsil etmektedir (Buttle, 1998, s.243–246).

2.2.2. Kulaktan Kulağa İletişim ve Tüketici Davranışları

Kulaktan kulağa iletişim, piyasada çok fazla sayıdaki iletişim mesajlarına maruz

kalan tüketiciler için geçmiş de olduğu gibi bugünde, güvenilir bir kaynak olarak

tüketicilerin satın alma ve sonrası değerlendirmelerini etkilemektedir. Kulaktan kulağa

iletişim, ticari kaygı taşımayan ve genellikle de tüketicinin çevresinden kişilerce

gerçekleştirildiğinden, hem kulaktan kulağa iletişim alıcısı ve hem de vericisi için

faydalar taşımaktadır.

Literatürdeki geleneksel kulaktan kulağa iletişim araştırmaları; fikir liderleri

tarafından kulaktan kulağa iletişimin gerçekleştirilmesi, yeni ürünlerin yayılmasında

kulaktan kulağa iletişimin etkileri, bilgi araştırmada kulaktan kulağa iletişim ve, tatmin

ve bağlılık ile ilgili olarak kulaktan kulağa iletişimin öncülleri gibi konularda

yapılmıştır (Cheung, Anıtsal ve Anıtsal, 2007, s.236). Önceki çalışmalarda ayrıca;

kulaktan kulağa iletişimin öncülleri, iletişim sonuçları ile bilhassa da olumsuz bilgi

üzerinde durulduğu görülmüştür (Lam ve Mizerski, 2005, s.216).

Arora’ya (2007) göre kulaktan kulağa iletişim, tüketicilerin tercihlerini ve

sadakatlerini etkilemekte ve tüketicilerde beklenmedik değişiklikleri azaltmaktadır.

Kulaktan kulağa iletişimle elde edilen bilgi güvenilirliğinin yanında, tavsiyede

bulunanın tavsiye alan hakkında bilgi sahibi olması halinde uzmanların söylemek

zorunda oldukları bazı şeylerden daha faydalı bulunabilmektedir. Ayrıca, güvenilir

bilginin hatırlanmasının daha kolay olacağı ve böylece etkisinin de büyük olacağı

belirtilmiştir (Arnould, Price ve Zinkhan, 2004, s.589).

Kulaktan kulağa iletişim etkisinin, ürün kategorilerine göre değişiklik

gösterdiğine dair kanıtlar mevcuttur. Özellikle tüketicilerin hizmetlerle ilgili satın alma

kararlarında kulaktan kulağa iletişim oldukça etkilidir. Hizmetler ancak satın alma, satın

Page 46: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

29

alma sonrası ve tüketim esnasında daha iyi kavranabilmektedir. Pek çok hizmet için

yüksek derecede deneyim ve güven niteliği söz konusudur. Ayrıca, profesyonel

hizmetlerde, kulaktan kulağa iletişim müşterilere ulaşmada oldukça önemli bir

kaynaktır (Christiansen ve Tax, 2000, s.186; Walker, 2001, s.62).

Bazı hizmetlerin satın alımında, algılanan riskin malların satın alınmasındakinden

daha yüksek olduğu bilinmektedir. Hizmetlerin satın alınmadan önce görülemez,

dokunulamaz, tadılamaz ve ispatlanamaz olmaları değerlendirilmelerini de

zorlaştırmaktadır. Bu durumda tüketicilerin, ilgili hizmet deneyimini önceden yaşamış

kişilerden yararlanma yoluna gitmeleri söz konusudur. Alıcının yeterli bilgiye sahip

olmadığı ve belirsizlikle karşılaştığı durumlarda ve algılanan riskin yüksek olduğu durumda

kişisel kaynaklardan elde edilen bilgiler daha güvenilir bulunmaktadır (Haywood, 1989,

s.56).

Peterson (1989), yeni ürünün yenilik/yayılma oranlarının daha iyi anlaşılması ve

tahmin edilebilmesi için, kulaktan kulağa bilgi ve bu bilginin yönü (negatif/pozitif),

gücü ve transfer edilen miktarın hesaba katılması gerektiğini iddia etmektedir.

Odabaşı ve Barış (2003), tüketicilerin kulaktan kulağa iletişime; risk azaltmak,

güvenilir kaynak temin etmek ve satın alma kararlarını gerçekleştirme güdüleri ile

yöneldiklerini belirtmiştir. Literatürdeki pek çok çalışmadan da, tüketicilerin, kulaktan

kulağa iletişim sürecine hem alıcı hem de verici olarak girmelerinde pek çok nedenin

etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Kulaktan kulağa iletişim yazınının öncü çalışmaları arasında yer alan, Arndt

1967 ve Dichter 1966’daki çalışmalarında tüketicilerin: uyumsuzluğu azaltma, ürün

ilgisi, kendine ilgi, başkaları için endişe etme, uzmanlık gösterme ve ilişki geliştirme ve

artırmak için kulaktan kulağa iletişimle meşgul olduklarını belirtmiştir (Cheung vd.,

2007, s.236). Engel ve diğerleri (1969) de, bir yeni ürün ya da hizmetin kullanıcısının

kulaktan kulağa iletişim kanalı olması yönünde kuşkularının olmadıklarını belirtmiştir.

Yazarlara göre, tüketicileri yeni ürünle ilgili konuşma yapmaya; ürün ilgisi, kendine

ilgi, diğerlerini düşünme ve çelişki azaltma gibi nedenler teşvik etmektedir.

Yakın zamanda yapılan çalışmalarda da kulaktan kulağa iletişime teşvik eden

faktörler incelenmeye devam edilmiştir. Bu çalışmalardan Cheung ve diğerleri (2007),

yaptıkları nitel çalışma ile kulaktan kulağa iletişime motive eden faktörler olarak; öç alma

peşinde olma, telafi istemek, pazarlık gücü peşinde koşmak ve başkalarını düşünmeyi

göstermiştir. Jang (2007), pozitif kulaktan kulağa iletişimin restoran müşterilerinin kulaktan

Page 47: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

30

kulağa deneyimleri üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu, kulaktan kulağa bilgi

araştırmasının algılanan riskin yüksek olmasıyla artış gösterdiğini belirtmiştir.

Literatürde, kulaktan kulağa iletişimin yönünün olumlu ya da olumsuz olmasına

bağlı olarak da teşvik edeci nedenlerin tespit edildiği görülmektedir. Sundaram ve

diğerleri (1998), pozitif kulaktan kulağa iletişimin motive edicileri olarak; başkalarını

düşünme, ürün ilgisi (ürünü satın alma ve kullanma, sahiplik, ürüne kişisel ilgi), kendini

artırma (kendini zeki alışverişçi olarak gösterme ve imajını artırma) ve şirkete yardımı

işaret etmiştir. Yazarlar, negatif kulaktan kulağa iletişimin motive edicilerini; başkalarını

düşünme (başkalarının yaşanabilecekleri olası problemlere engel olma), endişeyi azaltma,

öç alma, öğüt alma (problemine çözüm bulma) olarak belirlemişlerdir.

Tatminsizlik yaşayan tüketiciler, negatif kulaktan kulağa iletişim içinde

bulunabilmektedir. Richins (1983), yaşanan problemin şiddeti ile birlikte tatminsizliğin

artması ve müşterinin şikayetine karşılık olarak hevesliliği negatif algılaması

durumunda, negatif kulaktan kulağa iletişimle meşgul olma olasılığının artacağını ileri

sürmüştür. Chelminski (2003), negatif kulaktan kulağa iletişimin, bir işletmenin

kusuruna karşılık şikayette bulunan tüketiciler tarafında gerçekleştirildiğini ileri

sürmüştür. Ancak, Carpenter (2003) perakendeci mağaza markalarında kulaktan kulağa

iletişimi incelediği çalışmasında; alış-verişteki tatminin, ilgili markaya ilişkin kulaktan

kulağa iletişime neden olmadığını tespit etmiştir. Bununla birlikte yazar, tutumsal

bağlılığın tatminle gerçekleştiğini, tutumsal bağlılığın ise kulaktan kulağa iletişime yol

açtığı belirlemiştir.

Kulaktan kulağa iletişim vericileri için kişisel ilgi, genel bir motivasyon

kaynağıdır. Daha fazla ürün bilgisine sahip olan ve spesifik ürün tutumları gelişmiş

tüketiciler, kulaktan kulağa iletişim vericisi olarak başkaları ile iletişim kurabilmekte ve

kişisel görüşlerini başkalarına iletebilmektedirler. Kulaktan kulağa iletişim, günlük

konuşmaların önemli bir parçası olarak kulaktan kulağa iletişim vericisine, diğer

tüketicilerle sosyalleşebilme ve arkadaşlık kurma gibi sosyal faydalar da sağlamaktadır.

Kulaktan kulağa iletişim alıcısı açısından bakıldığında ise, satın alma kararlarında bilgi

sağlama önemli bir teşvik edici olarak görülebilmektedir. Bunun yanı sıra, kişisel

tanıtımın (self-promotion) ve kişisel farkındalığın (self-awareness) yüksek olduğu

durumlarda kulaktan kulağa iletişim daha fazla görülmektedir (Chung, 2000, s.13–21).

Kulaktan kulağa iletişimin, tüketicilerin lehine, pek çok olumlu zevksel ve

fonksiyonel sonuçları oluşturmaktadır. Tablo 5’de kulaktan kulağa iletişimin

tüketicilere sağladığı faydalara yer verilmiştir. Tablodan da görüldüğü üzere kulaktan

Page 48: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

31

kulağa iletişim, bu iletişime katılan taraflara satın alma davranışlarında, sosyo

psikolojik ve işlevsel kolaylıklar sunmaktadır.

Tablo 5

Kulaktan Kulağa İletişimin Tüketiciye Faydaları

Zevke Ait Faydalar Fonksiyonel Faydalar

Alıcılar - Yeni davranışların riskini azaltır.

- Tercihlerin güvenilirliliğini artırır.

- Bilişsel çelişkiyi azaltır. - Arzu edilen grup ya da

birey tarafından kabul edilme olasılığını artırır.

- Tercihler hakkında daha fazla bilgi

- Daha güvenilir/inandırıcı bilgi - Araştırmaya daha az zaman

harcama - Diğer bireyleri ile ilişkileri

arttırmak

Göndericiler

(vericiler)

- Güç ve itibar hissetme - Başkalarının davranışını

etkileme - Grup içindeki konumu

yükseltmek

- Muhtemel takasın karşılıklılığı - Dikkat ve statü arttırma - Benzer davranışlı bireylerin

sayısında artış - Grup içinde bağlılığı arttırma - Sözel ifadenin tatmini

Kaynak: Roger D. Blackwell, Paul W. Miniard, James F. Engel (2006), Consumer Behavior,

Thomson South-Western, 10th Edition, s. 535.

Kulaktan kulağa iletişime, kültürel değerlerin etkili olabileceği ilgili yazındaki

pek çok çalışmada görülebilmektedir. Kollektivist kültür değerine sahip bireylerde,

kulaktan kulağa iletişimde bulunma niyetinin daha fazla görüldüğü ortaya konmuştur

(Lee, Khan ve Ko, 2008; Usunier ve Lee, 2005, s.257). Cheung ve diğerleri (2007),

bireyselliğin ön planda olduğu Amerikan tüketicilerinin, pozitif kulaktan kulağa

iletişimi bireysel saygı görmek, negatif kulaktan kulağa iletişimi ise başkalarını

düşündükleri için yaptığını; kollektivist olan Çinli tüketicilerinse hem negatif hem de

pozitif kulaktan kulağa iletişimi başkalarını düşündüklerinden gerçekleştirdiklerini

belirlemiştir. Lee ve diğerleri (2008) de, başarılı bir hizmet iyileştirmesinden sonra,

Koreli tüketicilerin kulaktan kulağa iletişim niyetlerinin önemli ölçüde artış gösterdiğini

tespit etmiştir.

Chelminski (2003) çalışmasında, kültürel karakteristik olarak bireyselliğin

negatif kulaktan kulağa iletişim ile pozitif yönde ilişkili olduğunu tespit etmiştir. Chan

ve Wan (2008), hizmet başarısızlıklarına verilen tepkide ve tatminsizlik durumunda

bireysel kültürdeki tüketicilerin kollektivist kültürdeki tüketicilere göre, negatif

kulaktan kulağa iletişimde bulunma ihtimalinin daha çok olduğunu belirlemişlerdir.

Page 49: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

32

Ayrıca, Grantham’ın (2001) gerçekleştirdiği çalışmayla, azınlıklar ve çoğunluklar

arasında kulaktan kulağa bilgiye verilen önem arasında fark olmadığı ortaya konmuştur.

Kulaktan kulağa iletişim vericisi ile alıcısı arasında, mesajı yorumlama farkı

ortaya çıkabilmektedir. Eğer alıcının kişisel deneyimleri sonucu bir tutumu varsa, bu

tutuma, kulaktan kulağa iletişim gibi direkt olmayan deneyimlerden kaynaklanan

tutumlardan daha çok kesinlik verecektir. Kulaktan kulağa iletişimle elde edilen bilginin

doğru biçimde depolanması ve geri alınması da tartışmalıdır. Ayrıca, ürün ya da hizmet

deneyimi üzerinden geçen zaman da önemlidir. Zaman geçtikçe bireyler için kaynaklara

ve hafızadaki içeriklere doğru biçimde ulaşma ve ayırt etme zorlaşacaktır. Ayrıca

alıcılar için; geçen süre, karşıt materyallerin miktarı ve bilginin özellikleri kulaktan

kulağa iletişim algısını etkileyebilmektedir (Christiansen ve Tax, 2000, s.188–189).

Tüketici davranışları literatüründe, kulaktan kulağa iletişim araştırmalarına bazı

eleştiriler getirilerek, bu çalışmaların eksiklikleri vurgulanmıştır. Walker (2001),

literatürdeki kulaktan kulağa iletişim araştırmalarının dört eksikliği üzerinde durmuştur. Bu

eksikliklerin birincisi, araştırmacılar kulaktan kulağa iletişimin basitçe

kavramsallaştırılmasından çok, faydalarının üzerinde odaklanmaktadırlar. İkincisi, bu

çalışmaların başlıca hedefinin ölçek geliştirme olmaması; üçüncüsü, göreceli olarak çok az

çalışma kulaktan kulağa iletişimin göndericisi üzerine odaklanmaktadır. Son eksiklik ise;

çok az araştırmacı tarafından kulaktan kulağa iletişim davranışlarına, geçmişin nasıl bir

potansiyel etki oluşturduğu konusunda deneysel sonuçların sağlaması olarak bakılmıştır.

Kulaktan kulağa iletişimin teorik kısıtları da ayrı bir eleştiri konusu olmuştur.

Özcan’a (2004) göre kulaktan kulağa iletişimle ilgili olarak var olan araştırmaların bazı

teorik kısıtları söz konusudur. Bu kısıtların ilki, araştırmaların büyük kısmı, kulaktan

kulağa iletişimin arz edici tarafının süreçlerini tanımlama ve açıklama üzerine

odaklanması gösterilmiştir. İkincisi, araştırmacılar kulaktan kulağa davranışın

öncüllerine orantısız ilgi gösterilmesidir. Şu ana kadar çok az kulaktan kulağa

moderatörleri açık biçimde tanımlanmıştır. Üçüncüsü, pek çok çalışma ürünle ilgili

faktörlerin üzerinde durmuştur. Son kısıtsa, kulaktan kulağa iletişim teorisinin

kendisinin daha geniş ve zenginlemiş kavramsallaştırılmaya ihtiyaç duyduğudur.

Page 50: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

33

2.2.3. Kulaktan Kulağa İletişimin Diğer Bilgi Kaynağı Türleri Arasındaki Yeri ve

Önemi

Tüketicilerin zaman içinde farkındalık düzeyi artmış; tüketiciler, reklam ve

promosyon aktiviteleri gibi geleneksel pazarlama aktivitelerinden hatta fiyat

indirimlerinden bile daha az etkilenir hale gelmiştir. Pazarlar, müşterilerin rakiplerin

sunuların arasında küçük farklılıklar algıladıkları küçük bölümlere ayrılmış, modern

tüketici ise, pazarlama bilgilerine kuşkuyla yaklaşır hale gelmiştir. Ayrıca, modern

iletişim teknolojileri sayesinde tüketiciler arasında, grup içi bilgi transferlerinin yanında

gruplar arasında bilgi transferi de yaygınlaşarak, bilginin seri biçimde daha geniş

alanlara yayılması söz konusu olmuştur (Arora, 2007, s.54). Gıldın (2002), kulaktan

kulağa iletişimi yeni bir iletişim aracı olarak kabul etmiş, internetle birlikte tüketiciler

arasında daha kolay ve çabuk bilgi takası gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Yazar bilgi

çağında, bireylerin karşı konulmaz miktarda bilgiyle çevrildiği yerde daha fazla

kulaktan kulağa iletişime itimat edildiğini savunmaktadır.

Silverman (tsiz), kulaktan kulağa iletişimin karar vermeyi kolaylaştırmada ve

olası karar sürecini hızlandırmada en güçlü yol olduğunu savunmuştur. Silverman’ a

göre kulaktan kulağa iletişim; pazarda etkili ve ikna edici rolü, deneyim dağıtımı

mekanizması olması, bağımsızlığı, ürünün kendisinin bir parçası olması, müşterinin

yönetiminde gerçekleşmesi, alıcıya özel adapte edilebilmesi, en objektif iletişim aracı

olması, kendi kendisini beslemesi (1 kişinin 10 kişiye, 10 kişinin 100 kişiye ulaşması),

sınırsız hız ve genişliğe sahip olması, zaman ve çaba tasarrufu sağlaması,

canlandırmasının, genişlemesinin ve devamlılığının ucuzluğu özellikleri nedeni ile

oldukça güçlü bir iletişimdir.

Kulaktan kulağa iletişimin gücüne, 1960’lardan itibaren önemli miktarda vurgu

yapılmıştır. Önceki çalışmalara göre kulaktan kulağa iletişim; satışçılardan daha

güvenilir bulunmakta, hızlı yayılma ve geniş alanlara ulaşma imkanı

sağlayabilmektedir. Magazin ve gazetedeki bilgilerden, kişisel satış ve radyo

reklamlarından çok daha fazla etkili olabilmektedir (Lam ve Mizerski, 2005, s.215).

Blackwell ve diğerleri (2006) de, tüketicilerin; kulaktan kulağa iletişimi, satışçılardan

ve reklamdan daha güvenilir ve inandırıcı bulduklarını belirtmiştir. Katz ve

Lazarsfeld’in 1955’teki çalışmalarında, tüketicilerin marka değiştirmelerinde kulaktan

kulağa iletişim; gazete ve dergi reklamlarından 7, kişisel satıştan 4 ve radyo

reklamlarından 2 kez daha etkili bulunmuştur (Walker, 2001, s.60).

Page 51: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

34

Kulaktan kulağa iletişim araştırmalarının öncülerinden Arndt, diğer bilgi

kaynaklarına göre kulaktan kulağa iletişimi daha güçlü görmüş ve bu gücünü; dürüst ve

güvenilir olması ile daha iyi satın alma kararı verebilmeye yardımcı olmasına, yazılı basına

göre, kişisel bağlantıların sosyal destek sağlayabilmesine ve ağlanan bilginin sıklıkla sosyal

baskı ve gözetim tarafından desteklenmesine bağlamıştır (Woodside ve Delozier, 1976,

s.13). Herr ve diğerlerine göre (1991), yüz yüze kulaktan kulağa iletişim basılı bir formattan

çok daha inandırıcıdır. Kulaktan kulağa iletişim, tutarlılığı devam eden canlılık içermeyen

basılı bilgiden bile daha çok ürün kararları üzerinde etkilidir.

2.2.4. Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim

Arndt (1967a) algılanan riskin, tüketicilerin hem iletişim davranışlarının hem de

satın alma davranışlarının güçlü bir tanımlayıcısı olduğunu ileri sürmüştür. Algılanan

risk, tüketicileri bilgi araştırma sürecine yönelten önemli bir etken olabilmektedir.

Chaudhuri (1997) de, algılanan riskin yüksek olduğu ürünler için bilgi araştırmanın

daha yüksek olacağını belirlemiştir.

Alıcının yeterli bilgiye sahip olmadığı, belirsizlikle karşılaştığı durumlarda ve

algılanan riskin yüksek olması halinde kişisel kaynaklardan elde edilen bilgiler daha

güvenilir bulunmaktadır (Haywood, 1989, s.56). Tüketicileri bilgi araştırmaya

yönlendiren unsular arasında satın alma kararının önemi ve tüketicilerin kararlarından

emin olmaması da etkili olduğundan, tüketicilerin öğüt arama arayışına girmeleri,

tüketicilerin bilginin güvenirliliğine verdiği önemin de bir göstergesi olarak kabul

edilmiştir (Gronhaug, 1972, s.254–256). Bununla birlikte, arkadaşlar, aileler ve

tanıdıklar da çoğu kez kendilerini güvenilir bir bilgi kaynağı olarak kabul ettiklerinden,

bilgi ve tecrübelerini başkaları ile paylaşma yoluna gidebilmektedir (Wells ve Prensky,

1996, s.273).

Cunningham’a (1967) göre ürünlerle ilgili sohbetler, algılanan riskle üç yolla

ilgilendirilebilir:

1. Yüksek–orta algılanan risk düzeyine sahip ürün kategorisinde spesifik bir

markayı tavsiye etme,

2. Bir markanın satın alınmaması için öneride bulunma,

3. Çok az eski markaları tartışma.

Page 52: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

35

Dowling ve Staelin (1994), algılanan riskin tüketicilerin kasıtlı olarak

yürüttükleri araştırma davranışlarına etki ettiğini belirtmiştir. Araştırma aktivitelerinin

algılanan faydasının yüksek olması, ürün kategorisinin riskli ve kaybın absorbe

edilmesinde yetersizliğin olduğu durumlarda, tüketicilerin araştırma davranışları artış

göstermektedir. Araştırma aktiviteleri arasında kuşkusuz aile, arkadaş ve referans

gruplarının fikirlerini almak da yer almaktadır. Dolayısı ile algılanan riskin, tüketicileri

kişisel bilgi kaynaklarına yönlendirmesi söz konusu olmaktadır.

Yüksek algılanan riskin gerçekleştiği durumlarda tüketicilerin, tüketici odaklı

bilgi kaynaklarına yönelmeleri söz konusu olabilmektedir. Arndt’a (1967b) göre

yüksek risk algılayanlar, daha fazla danışan alıcılardır ve bilgi araştırmaya oldukça

istekli ve edindikleri bilgiden oldukça etkilenmektedir. Bunlar, kulaktan kulağa

iletişiminden daha fazla etkilenen tüketicilerdir.

Tüketicilerin marka ile ilgili deneyiminin olmaması halinde başkalarının

açıklamalarına yönelebildikleri görülmüştür (Vann, 1983, s.443). Bununla birlikte,

Grewal ve diğerleri (1994), tüketicilerin yeni marka satın alımlarına bağlı olan algılanan

performansına, fiyatın olumsuz etkisinin, kaynağın güvenilirliğinin düşük olması

halinde büyüme gösterebileceğini iddia etmiştir. Cunningham (1967) da yüksek risk

algılayan tüketicilere, bu tüketicilerin arkadaşlarının gıda ve çamaşır ürünleri hakkında

tavsiye almaya gelme olasılıklarının yüksek olduğunu iddia etmiştir.

Perry ve Hamm (1969), özel bir satın alma kararında riskin artması durumunda

kişisel etkinin de öneminin büyüyeceğini ileri sürmüştür. Ayrıca, bir satın alma

kararında sosyo-ekonomik riskler arttıkça, karardaki kişisel etkinin de büyüme

gösterdiği görülmüştür. Bu durumdan hareketle yazarlar, kulaktan kulağa iletişimin,

yüksek riskin olduğu alışverişlerin tutundurma stratejilerinde tüketicilere ulaşmak için

kullanılmasını tavsiye etmiştir.

Pazarlama literatüründe algılanan riskle kulaktan kulağa iletişim arasındaki

ilişkiyi gösteren çalışmaların bulunmasına rağmen algılanan risk, çok boyutlu türleri

açısından çok az çalışmada ele alınmıştır (Lin ve Fang, 2006, s. 1209).

2.2.4.1. Algılanan Riski Azaltma Yolu Olarak Kulaktan Kulağa İletişim

Tüketiciler, algılanan riskleri azaltmak üzere kendi stratejilerini geliştirmektedir.

Bu stratejiler; tüketicilerin, verdikleri kararların sonuçlarının belirsizliğinin sürmesine

engel olamamasına rağmen ürün hakkında karar alırken daha güven içinde hareket

Page 53: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

36

etmesini mümkün kılabilmektedir (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198). Cox (1967),

algılanan riskin; tehlikeye atma miktarını azaltarak ve olumlu sonuçların belirginliğini

arttırarak azaltılabileceğini iddia etmiştir. Ayrıca Cox algılanan riskin; geçmiş

deneyimlerine ve/veya başkalarının geçmiş deneyimlerine güvenme, bilgi araştırma,

önlem alma, tercihin iptali, amacın iptali ve ehil kişilere satın alma sorumluluğunun

devredilmesi yoluyla azaltılabileceğini iddia etmiştir.

Algılanan risk çalışmalarının öncülerinden Roselius (1971), algılanan riski

azaltmak üzere; temel marka imajı, mağaza imajı, bedava örnek, kulaktan kulağa

iletişim ve hükümetin yaptığı testlerin hafifletici olabileceğini ileri sürmüştür.

Bettman’e (1973) göre ise, üstesinden gelinen riskin azaltılmasında marka

hakkındaki bilgi faydalıdır. Farklı ürün sınıflarında farklı risk türleri öne çıkabilmekte

ve farklı biçimlerde bu risklerin azaltılması yoluna gidilebilmektedir. Örneğin,

denenebilir dayanıksız mallar (non-durable experience goods) için marka bağlılığı,

denenebilir dayanıklı mallar (durable experience goods) için para garantisi ve mağaza

imajı, araştırılan mallar (search goods) içinse mağaza mağaza gezip karşılaştırma

yapmak riskin azaltılmasında en çok kullanılan yöntemdir (Derbaix, 1983). Bununla

birlikte, en yaygın algılanan risk azaltma stratejileri arasında;

• Bilgi araştırma (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198; Moven ve Minor,

1998, s.180),

• Marka bağlılığı (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198; Moven ve Minor,

1998, s.180 ),

• Marka imajı yoluyla seçim (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198; Moven ve

Minor, 1998, s.180),

• Mağaza imajına güven (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198; Moven ve

Minor, 1998, s.180),

• En pahalı modeli alma (pahalı olanın daha kaliteli olduğundan hareketle)

(Schiffman ve Kanuk, 2004, s.198; Moven ve Minor, 1998, s.180)

• En ucuz markayı alma (Moven ve Minor, 1998, s.180)

• Güvence (sigorta) isteme yer almaktadır (Schiffman ve Kanuk, 2004,

s.198).

Görüldüğü üzere, kulaktan kulağa iletişim, algılanan riski azaltmada kullanılan

önemli stratejiler arasında yer almaktadır. Algılanan risk yazının öncülerinden Roselius

Page 54: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

37

(1971), algılanan riski azaltmada kulaktan kulağa iletişimin önemini dile getirmiştir.

Roselius, diğer alıcılara göre ego ve para kaybı algılayan alıcıların kulaktan kulağa

iletişimi daha fazla teselli edici bulduğunu tespit etmiştir.

Literatürdeki pek çok kaynak, tüketicilerin, algılanan riskin artmasıyla birlikte

arkadaşlarına ve yakınlarına öğüt almak için başvurduklarını göstermiştir (Schiffman ve

Kanuk, 2004, s.198; Mai, 2001, s. 48; Moven ve Minor, 1998, s.180; Mitchell ve

McGoldrick, 1996; Dowling ve Staelin, 1994). Tüketiciler; arkadaşları, çalışma

arkadaşları ve yakınlarıyla sohbetleri sayesinde ürün özellikleri, satıcıları, satış sonrası

hizmet, ürün kullanımında kolaylık gibi pek çok konuda bilgi toplayabilmektedir.

Dolayısıyla tüketiciler, ürünlerle ilgili algılanan riski azaltma yolu olarak ailelerine ve

arkadaşlarına sorma yoluna gitmektedirler (Mitchell ve McGoldrick, 1996, s.6; Wells ve

Prensky, 1996, s.273).

Tüketiciler, daha fazla bilgi topladıkça satın alma kararlarını daha rahat

verebilmektedir. Tüketicilerin, merak ettikleri ürünle deneyim yaşamış kişilerden ürünle

ilgili bilgi edindikten sonra algıladıkları risklerinin azalacağı öne sürülmüştür (Wells ve

Prensky, 1996, s.273; Cox, 1967, s.54).

Tüketicilerin, genel olarak, algılanan riskin artışına bağlı olarak bilgi

araştırmaya yönelme eğiliminde de artış görülmektedir. Kulaktan kulağa iletişim, yazılı

medyadan daha güçlü olarak tüketicilerin, algıladıkları riskleri azaltmaya çalıştığı bir

yöntem olarak kabul edilmektedir. Bu gücün nedeni olarak kulaktan kulağa iletişimin,

tüketicilere açıklama ve geri bildirim fırsatı sağlaması gösterilebilmektedir (Murray,

1991, s.10–12).

Brunel ve Pichon (2004) ise gıdaya dayalı algılanan riskleri azaltmada önerdiği

“aydınlatma stratejileri” kapsamında kulaktan kulağa iletişimin kullanılabileceğini

belirtmiştir. Yazarlara göre tüketiciler, spesifik bir ürünle ilgili olarak kulaktan kulağa

iletişim vasıtasıyla başka insanlardan yani bağımsız kaynaklardan bilgi toplayarak

algıladıkları riski azaltabilmektedir.

Sheth ve Venkatesan (1968), belirsizliği azaltmak ya da bir ürün grubu içindeki

çeşitli markaların sonuçlarını öğrenebilmede üç yöntem tanımlamıştır. Bu yöntemler;

arkadaş, referans grup ve aile gibi satın alıcı yönlü bilgi kaynaklarından bilgi araştırma,

satın alma öncesi düşünüp taşınma (prepurchase deliberation) ve marka imajına

güvenmektir. Sheth ve Venkatesan tüketicilerin, deneyimlerinin olmaması durumunda,

ilk denemelerinde, daha çok bilgi arayışı içene girdiklerini tespit etmiştir. Bu bağlamda,

Page 55: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

38

tüketicilerin, marka ile ilgili belirsizlikleri azaltmak ve sonuçlarını öğrenebilmede

kulaktan kulağa iletişimi kullanabildikleri söylenebilmektedir.

Benzer durum, hizmetler için de söz konusu olabilmektedir. Tüketicilerin,

hizmetlerin satın alımlarında ve öncesinde yapılan tercihlerinde kişisel kaynaklardan

elde edilen bilgiye daha fazla itimat ettikleri bilinmektedir. Bu noktada kulaktan kulağa

iletişim, güvenilir kişisel bir kaynak olarak algılanan riski azaltmada kullanılmaktadır

(Kim vd.,2009, s.220; Mangold, Miller ve Brockway, 1999, s.73).

Cox’a (1967) göre tüketiciler, tüketici kanalları (pazarlamacıların kontrolünde

olmayan bütün kişilerarası bilgi kaynakları) sayesinde ürünler hakkında büyük

miktarlarda bilgi edinebilmektedir. Bu bilgiler, performans ve satın alma kararının

sosyal ve psikolojik sonuçlarıyla ilgili olabilmektedir.

Kulaktan kulağa iletişimin, algılanan risk türleri bakımından ele alındığında bazı

riskleri azaltmada daha etkili olabildiği görülmüştür. Lutz ve Reilly (1974), performans

riskinin artması halinde tüketicilerin daha fazla bilgi arayışına gireceğini belirtmiştir.

Yazarlar, performans riskinin azaltılmasında ise kulaktan kulağa iletişim yolu ile elde

edilen bilginin tüketiciler için daha da kıymetli olduğunu iddia etmişlerdir.

Keh ve Sun (2008), sosyal ve psikolojik riskin artmasıyla birlikte, tüketicilerde,

başkaları tarafından kabul görülme ve beğenilme istekliliğinin oluşacağını belirtmiştir.

Tüketiciler, kişisel imajlarını korumak için kararlarının doğruluğunu garanti altına

almak isteyebilmektedir. Bu bağlamda yazarlar, hizmetlerle ilgili sosyal ve psikolojik

riskler arttıkça, tüketicilerin, riskleri azaltmak üzere başkalarını da bu hizmeti satın

almaları yönünde teşvik edebileceklerini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra yazarlar,

tüketicilerin, hizmet satın alımlarında başkalarını ikna etmek için, hizmetle ilgili

tatminlerini göstermelerinin ve olumlu yöndeki kulaktan kulağa iletişimi yaymalarının

gerekliliğini vurgulamışlardır.

Literatürde, algılanan risk türlerinin azaltılmasında kullanılabilmesine rağmen

kulaktan kulağa iletişimin bazı algılanan risk türleri ile ilişkili olmadığını tespit eden

çalışma sonuçlarına da rastlanmaktadır. Chakrabarti ve Baisya (2009) da, tüketicilerin

organik gıda satın alma davranışlarını incelediği çalışmalarında; kulaktan kulağa

iletişimle algılanan finansal risk arasında anlamlı bir ilişki olduğunu, algılanan

performans riski arasında ise bir ilişki olmadığını belirlemiştir. Lin ve Fang (2006),

Tayvanlı tüketicilerin algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişimin alıcıları ve

vericileri üzerindeki etkilerini incelemiştir. Çalışmada, finansal ve performans riskinin,

kulaktan kulağa iletişim alıcılarının satın alma kararlarına; sosyal ve psikolojik riskin

Page 56: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

39

de, kulaktan kulağa iletişim göndericilerinin, kulaktan kulağa iletişimi yaymalarında

pozitif etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. Ha (2002) çalışmasında, bir markayı satın almak

için olumlu kulaktan kulağa iletişimin; psikolojik, finansal ve zaman risklerini

istatistiksel açıdan etkilemediğini ancak, performans riskini azalttığını tespit etmiştir.

Tüketicilerde, algılanan riskin giderilmesinde ve yüksek algılanan risk durumunda

bilgi araştırma eğiliminin arttığı görülmesine karşın düşük risk halinde sonucun değiştiği

görülebilmektedir. Öte yandan, Chernatony (1989), riskin düşük olduğu satın almalarda,

algılanan riskin azaltılması için bilgi araştırma içine girme ihtimalinin daha az olduğunu,

bunun yerine ‘al ve dene’ stratejisini benimseyeceğini iddia etmiştir.

2.3. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO’lu) Gıda Ürünleri

Çalışamanın bu bölümüde GDO’lu gıdalarla ilgili teknik kavramlara, olası fayda

ve zararlarına, GDO’lu gıdalarla ilgili mevcut duruma, tüketicilerin GDO’lu gıdalar

konusundaki genel yaklaşımlarına ve algılanan risk ve kulaktan kulağa iletişim

açısından GDO’lu gıdalara yönelik tüketici davranışlarına ait çalışma sonuçlarına

değinilmiştir.

2.3.1. GDO Kavramı ve GDO’ lu Gıdalar

GDO’lu gıdalar, kamuoyunda güncel ve tartışmalı gıda ürünleri arasında yer

almasına rağmen tüketicilerin, GDO’lu gıdalar hakkında az bilgiye sahip oldukları

düşünülmektedir (O’Fallon, Gursoy ve Swanger, 2007, s.118). Bu durumun

oluşmasında, GDO’lu gıdalara yönelik kavramların bilimsel teknik terimleri yüksek

düzeyde içermesinin etkisinin olabileceği düşünülebilmektedir.

2.3.1.1. GD, GDO ve GDO’lu Gıda Tanımı

Gıdaların genetiğinin değiştirilmesi fikri, yaklaşık 8000 yıldan beri (Falk,

Chassy, Harlender, Hoban, McGloughlin ve Aklaghi, 2002, s.1384) var olmasına

rağmen popülaritesini yeni kazanmıştır. Bu durumda kuşkusuz, bu gıdaların

tüketicilerin ulaşabileceği süpermarketlere kadar gelmesi, tüketicilerin bu ürünlerle ilgili

bilgilerden ve bu gıdaları kabulden yoksun olmaları etkilidir (O’Fallon vd., 2007,

s.118). Gıda sektöründe, genetik değişiklik (GD) gibi yeni teknolojik yöntemlerin

Page 57: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

40

kullanımı, tüketicilerin gıdaların üretimine olan ilgilisini uyandırmıştır (Grunert, 2002,

s.275).

Genetik değişiklik (GD), organizmaların genetik materyalinde yani DNA’sında

değişiklik yapan birkaç spesifik teknik için kullanılan genel bir terimdir. DNA,

organizmanın kendisini inşa etmede ve çalıştırmada kullandığı emirleri içermektedir.

DNA’nın değiştirilmesi yoluyla genetikler, bir organizmanın fiziksel özelliklerini ve

fonksiyonlarını değiştirebilmektedir (Kaye-Blake, 2006, s.7). Genetiği Değiştirilmiş

Organizma (GDO) ise biyoteknolojik yöntemlerin kullanılması ile başka bir türden gen

aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalar olarak

adlandırılmaktadır (Olhan, 2010, s.9).

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün (2009) tanımına göre; “Genetiği

Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), genetik maddenin (DNA) doğal olarak

oluşmadığı/meydana gelmediği şekilde değiştirildiği organizmalar olarak

tanımlanmaktadır. Genetik değiştirme verici bir organizmadan alınan ilgili genin

birleştirilmesini ve istenen özellikleri göstermesi için alıcıya yapıştırılmasını gerektirir.

Genetiği değiştirilmiş bitki ya da hayvanlardan elde edilen gıdalar, Genetiği

Değiştirilmiş Gıdalar (GDO’lu gıdalar) olarak adlandırılmaktadır”. Başka bir

kaynakta GDO’lu gıdalar; “tahıl, sebze veya hayvan kaynaklı gıdaların DNA yapısını

değiştiren gen teknolojisi ile üretilmiş gıdalar” olarak tanımlanmaktadır (Laros ve

Steenkamp, 2004, s.804).

Yabancı DNA transferini içeren genetiği değiştirilmiş organizmalar, transgenik

olarak da adlandırılmaktadır. Genetik değişiklik, yeni organizmaların yaratılması için

pek çok tekniğin adlandırılmasında kullanılan genel bir terimdir. Bununla birlikte, bu

yeni organizmaları tanımlamada pek çok terim de kullanılmaktadır. Bu terimler arasında:

genetiği değiştirilmiş (genetically modified), genetik mühendislik (genetically engineered),

genetiği ile oynanmış (genetically manipulated), biyomühendislik (bioengineered) ve

biyoteknoloji (biotech) (Kaye-Blake, 2006, s.7) temel olarak kullanılanlardır.

Geleneksel genetik değişiklik (GD), birbirine yakın organizmalar arasında

gerçekleşirken, genetik mühendislikte (GE) her hangi iki organizma arasındaki transfere

olanak vermektedir (Knight, Mather ve Holdsworth, 2005, s.226). Her ne kadar

aralarında ince ayrım olsa da, bu terimlerin eş anlamlı kabul edildiği görülmektedir

(Knight vd.,2005, s.227; Kaye-Blake, 2006, s.7; Harrison ve Han, 2005, s.29). Bu

çalışmada da iki terim eş anlamlı kabul edilmiştir. Ayrıca, transgenik ile genetik

değişiklik (GD) terimleri de eş anlamlı kullanılabilmektedir (Benfy, 2011 ).

Page 58: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

41

2.3.1.2. GDO’lu Ürünler ve Gıdalar

GDO’ların geniş kullanım alanları olduğu bunların başında tarım ve

biyoteknolojinin geldiği görülmektedir. GDO’lar; tarımda, gıda üretiminde bunların

yanı sıra tıpta (ilaç, aşı…), biyomolekül üretimde kullanılmakta olup sanayi ve çevre

ürünleri üzerinde de çalışmalar devam etmektedir (Saltık, 2010, s.33). GDO’lar ayrıca,

tavuk ve sığır besiciliğinde; veterinerlikte kullanılan aşıların, hayvan yemlerinin,

vitaminlerin, amino asitin ve enzimlerin elde edilmesinde kullanılmaktadır (Akbaş,

2009, s.132).

GDO’lu olabileceği muhtemel olan gıda ürünleri arasında; bisküvi, kraker,

pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır

çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen

gıdaların olabileceği düşünülmektedir (Turhan, 2008, s.3).

Bununla birlikte, ticari öneme sahip; Mısır, soya, kanola, patates, pirinç, kabak

(Akbaş, 2009, s.132; Deakin University - School of Exercise and Nutrition Sciences,

2005), buğday (Deakin University - School of Exercise and Nutrition Sciences, 2005),

papaya, şeker pancarı, domates gibi bitkiler GDO’lu gıdalar arasında sayılmaktadır

(Akbaş, 2009, s.129).

GDO’ların kullanılabildiği gıda ürünleri arasında aşağıda belirtilen gıdaların

olduğu iddia edilmektedir (Çakar, 2010, s.80).

• GDO'lu mısırın tamamen kendisinden üretilen ürünler: Mısır yağı,

mısır gevreği, mısır unu, mısır cipsi, mısır nişastası, mısır konservesi.

• GDO'lu mısırdan elde edilen nişasta bazlı tatlandırıcıların (glikoz

şurubu, fruktoz şurubu) kullanıldığı ürünler: Kolalar, gazozlar, meyve

suları, kekler, bisküviler, bebek bisküvileri, çubuk krakerler, mısırlı bebe

kahvaltısı.

• GDO'lu mısır nişastasının kullanıldığı ürünler: Gofretler, bebek

bisküvileri, normal bisküviler, hazı çorbalar, et suyu tabletleri, mayonez,

çikolatalı pudingler, makarna sosu, ketçap.

• GDO'lu Soyanın tamamen kendisinden üretilen ürünler: Soya yağı,

soya etli kıyma, soya cipsi, soya unu, hazır soya köftesi.

• GDO'lu soya ununun kullanıldığı ürünler: Gofretler, bisküviler.

Page 59: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

42

• GDO'lu soyadan elde edilen soya lesitininin kullanıldığı ürünler:

Kekler, bisküviler, gofretler, bebek bisküvileri, çubuk krakerler, pudingler,

çikolatalı krem, sütlü peynirli pekmezli bebe kahvaltısı, devam sütü,

çikolata, margarin.

• GDO'lu soya proteininin kullanıldığı ürünler: Hazır hamburger köftesi,

salam, sucuk, sosis, çikolata.

• GDO'lu kanolanın kullanıldığı ürünler: Kanola yağı, margarin.

• GDO'lu pamuğun kullanıldığı ürünler: Margarin, GDO'lu pamuktan elde

edilen pamuk yağı ve çeşitli sıvı yağlar.

2.3.2. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Fayda ve Zararları

GDO’lu gıdaların faydaları ve zararları hem bilimsel arenada hem de

kamuoyunda tartışmalı bir konudur. GDO’lu gıdaların fayda ve zararları hakkında kesin

bulgulara henüz ulaşılamamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; farklı GDO’lar, farklı

yollarla ilave edilmiş farklı genleri içermektedir. Bu nedenle, bireysel olarak GDO’lu

gıdalar ve bunların güvenilirliliği durum bazında değerlendirilmelidir. Dolayısı ile

Dünya Sağlık Örgütü, tüm GDO’lu gıdaların güvenilirliği hakkında genel bir ifade

kullanmayı mümkün görmemektedir. Paralel olarak, Gıda ve Tarım Örgütü / Dünya

Sağlık Örgütü de (FAO/WHO) (2003) genetiği değiştirilmiş hayvan gıdaları ve bunların

türevleri için risk nitelendirmenin durum bazında belirlenmesini tavsiye etmiştir.

Halford ve Shewry (2000) da, doğal türler ile karşılıklı tozlaşmanın potansiyel çevresel

etkilerinin yine durum bazında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

2.3.2.1. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Faydaları

GDO’lu gıdaların iddia edilen faydalarının temelde; açlık ile mücadele, çevre ve

ekonomi gibi ana başlıklar altında toplanan, insan ve çevresine katkı sağlayacağı

düşünülen konularda yoğunlaştığı görülmektedir.

GDO savunucularının en belirgin dayanaklarından bir tanesi dünyada giderek

artan gıda ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılamak için GDO’lu gıdaların önemli bir

kolaylaştırıcı rol oynayabileceğidir. Dolayısı ile GDO’lu gıdaların açlık sorununa

çözüm getirebileceği öngörülmektedir (Ünal,2009, s.8; Tüysüzoğlu ve Gülsaçan, 2004,

s.36).

Page 60: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

43

2050 yılına gelindiğinde, gıdaya duyulan ihtiyacın ikiye katlanacağı ancak buna

karşılık tarım alanlarının iki katına çıkarılamayacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte,

Genetiği Değiştirilmiş (GD’li) mahsüllerin, daha fazla tarımsal alana ihtiyaç duyulmadan

ve daha az su kullanılarak gıda üretiminin arttırılmasına katkı sağlayacağı

beklenmektedir. GD’li mahsüllerin, daha az kimyasal kullanarak daha çok gıda üretmeyi

ve besin değerini arttırmayı gerçekleştirdiği iddia edilmektedir (your world, tsiz., s. 3-11).

Başka bir kaynakta ise gelecek 50 yıl içinde dünya nüfusunun 6 milyarın üstüne

çıkacağı bununla birlikte, bu nüfusa yetecek miktardaki gıdaya olan ihtiyacın büyük bir

engel olarak karşımıza çıkacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, GDO’lu gıdaların, yeterli

miktarda gıdanın temin edilebilmesi sorununa çözüm getirebileceği vurgulanmaktadır.

GDO’lu gıdaların; zararlı böceklere direnç, herbisit (ot öldürücü) ve soğuğa tolerans,

hastalıklara karşı direnç, kuraklık ve tuzluluğa tolerans, besinsel zenginlik ve

farmakolojik faydalar sunma yolu ile gıda sorunun çözümünde kullanılabileceği

düşünülmektedir (Whitman, 2000, s.2–3).

Türkiye için de gelecekte yeterli gıda temininde zorlukların yaşanabileceği

beklenmektedir. Türkiye’de 2025 yılında, artan nüfusa karşılık gelecek beslenme için

buğday, mısır ve pirinç gibi gıda ürünlerinin üretiminin %100 artması gerektiği

öngörülmektedir. Bununla birlikte, tuzluluk gibi toprak sorunları, kuraklık, düşük

sıcaklık, yağmur rejimindeki değişimler ve daha fazla üretim alanı gerekliliği, “gen

teknolojisinin” çözüm olabileceği yönünde fikirlerin oluşmasını sağlamıştır

(Tüysüzoğlu ve Gülsaçan, 2004, s.37).

Qaim (2009), GDO’lu ürünlerin; çevre ve insan sağlığına olan olumlu etkilerinin

yanında yoksulluğun azalmasına ve dünya çapında gıda güvenliğine katkı sağlayacağını

ummaktadır. Bununla birlikte yazar, gelecekteki uygulamaların sunacağı avantajların

daha da büyük olacağını belirtmiştir.

Qaim (2009), genetiği değiştirilmiş mahsullerin hem tüketiciler hem de çiftçiler

için faydalı sonuçlar doğuracağını iddia etmiştir. Gıdalarda GDO’ların kullanımı ile

tüketicilere önemli derecede sağlık, besinsel ve ekonomik faydalar sunan yeni ve

geliştirilmiş gıdalar sunmak amaçlanmaktadır (Hossain ve Onyango, 2004, s.255).

GDO’lu gıdaların tüketicilere sunacağı faydalar arasında besinlerin; değerlerinin

arttırılması (Falk, 2002, s.1384), kalite ve tatda artış (Teisl vd., 2008, s. 449; AGCJ 404:

Communicating Agricultural Information to the Public, 2007), lezzet ve estetik

görünüşte gelişim (Falk vd., 2002, s. 1385) gelmektedir.

Page 61: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

44

GDO’ların üreticilere sağlayacağı faydalar arasında ise; karın arttırması (Marra,

Pardey ve Alston, 2002, s.48), stres vericilere karşı koruma sağlaması, verimliliği

arttırması (Çelik ve Balık, 2007, s. 16; Falk vd., 2002, s.1384) ve meyve ve sebzelerin

raf ömürlerinin uzatılması (Teisl, Radas ve Roe., 2008, s. 449; Çelik ve Balık, 2007, s.

16; Falk vd., 2002, s.1384) gösterilmektedir.

Gıda üretiminde GDO’ların kullanımının, çevre üzerinde de olumlu katkılar

sağlayabileceği düşünülmektedir. GDO’ların kullanımı ile pestisit kullanımının

azalması (Sonbahar, 2010, s. 94; Poveda, Bauza, Gomis, Martinez ve Martinez, 2009,

s.520; Teisl vd., 2008, s. 449; Marra vd.,2002, s. 47; Falk vd., 2002, s.1384; Benfy,

2011) açısından çevreye olumlu katkı olarak gösterilmektedir. GDO’ların çevreye

olumlu katkısı açısından başka bir örnek de kavak gibi ağaçların genetiğinin

değiştirilmesi yoluyla kirlenmiş topraktan ağır metallerin temizlenmesinde

faydalanılabileceğidir (Whitman, 2000, s.4).

Bunlarla birlikte, ette antibiyotik kullanımının azaltılması, mahsulde hastalığa

direncin arttırılması, doymamış/toplam yağın azaltılması, gıdalarda proteinin

arttırılması, gıdalardan alerjenlerin giderilmesi, mahsulün sulama ihtiyacının

azaltılması, mahsulün soğuğa dayanıklılığının arttırılması, hastalığa karşı aşı içerme,

meyve ve sebzelerinin boyutlarının büyütülmesi (Teisl vd., 2008, s. 449), yeni ürünler

ve beslenme teknolojileri, hastalıklara olan direncin artması, et/yumurta/süt veriminin

iyileşmesi (AGCJ 404: Communicating Agricultural Information to the Public, 2007)

önde sayılan faydalar arasında yer almaktadır.

Genetik değişimin su ürünleri açısından da yararları söz konusu olabilmektedir.

Örneğin, genetik değişim; su kültüründe antibiyotik ve pestisit kullanımın azalmasına,

daha hızlı büyüyen ve daha büyük boyutlu somon balığı yetiştirmeye imkan

tanıyabilmektedir (Benfy, 2011).

Bildirilen bilimsel çalışmalara dayalı faydaların yanında, tüketiciler tarafından

da GDO’lu gıdaların faydalı bulunulduğu yönlerin olduğu tespit edilmiştir. Kepmen ve

diğerlerinin (2003), Güney Afrika’da gerçekleştirdikleri odak grup görüşmeleri

sonucunda, tüketicilerin GDO’lu gıdaları; ülke ekonomisi ve verimliliğine katkı,

çiftçiler için hektar başına verimin artması, nüfusun artışına karşılık (özellikle Güney

Afrika’da) daha fazla gıdanın elde edilebilmesi, ucuzluk ve besin kalitesinin artması ve

uzun raf ömrü gibi konularda faydalı buldukları görülmüştür.

GDO’lu gıdaların, diğer yöntemler ile üretilen gıdalara göre daha güvenli olduğu

da düşünülebilmektedir. Halford ve Shewry (2000), GDO’lu gıdaların genetik değişiklik

Page 62: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

45

çeşitleri kullanılmadan üretilen gıdalardan daha güvenli olabileceğini iddia etmektedir.

Bu iddianın dayanağını; GDO’lu gıdalara ait risklerin, miktar olarak belirlenmesi ve

gözlemlenmesi yolu ile GDO’lu gıdaların, diğer gıdalar için sözkonusu olmayan çok

titiz değerlendirme sistemleri altında incelenmesi oluşturmaktadır.

GDO’ların, gıda dışındaki kullanımlarından birisi olan sağlık sektöründe de

insanlara faydalar sunduğu ifade edilmiştir. Bu kapsamda, GDO’ların faydaları

arasında; yenilebilir aşı ve ilaç üretimi, insan hastalıklarının tedavisinde ve organ

naklinde kullanılması, bio-fabrikalar ve endüstriyel kullanım için ürün ham materyali

olarak kullanımı gösterilmektedir (Çelik ve Balık, 2007, s.16–17).

2.3.2.2. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Zararları

GDO’lu gıdalarla ilgili faydaların ve zararların neler olduğu ve faydanın mı

yoksa zararın mı insanlık ve doğa için daha ağır bastığı konusu oldukça tartışmalı bir

durum sergilemektedir. Bununla birlikte, GDO’lu gıda karşıtları, GDO’lu gıdaların;

insan ve hayvan sağlığı, çevre, ekonomi ve etik açıdan ciddi zararlarından

bahsetmektedir.

GDO’ların potansiyel zararları arasında genel hatları ile sağlık riskleri:

potansiyel alerjenlik, toksite, kanserojenlik, antibiyotiğe dayanıklı organizma oluşumu

ve besin değerinde bozulma; çevresel riskler: toprak ve su kirliliği, faunada, mikro

organizmalarda ve florada değişim; sosyo-ekonomik riskler: pahalılık, tohum ve ilaçta

dışa bağımlılık, çeşit karışımı ve klasik ürünlerin pazarlanmasında zorluk olarak

sayılabilmektedir (Büyüközer, 2005).

Başka bir kaynakta ise GDO’lu gıdalarla ilgili olası zararlara genel olarak

bakıldığında (Teisl vd., 2008, s.449);

• Sağlık üzerinde uzun dönemli etkilerinin bilinmemesi,

• Antibiyotiğe dayanıklı bakteri riskini arttırması,

• Pestisit kullanımını arttırması,

• Üretilen toksinin bilinememesi ve tahmin edilememesi,

• Uzun dönemli çevresel etkilerinin bilinememesi,

• Çevrenin genetik kirlenmesi,

• Herbisit kullanımını arttırması,

Page 63: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

46

• Alerjenlerin bilinememesi ve tahmin edilememesi,

• Hastalığa direncin otlara yayılması,

• İstenmeyen şeylere dayanıklılığın istenmeyen otlara yayılması ve

• Herbisit toleransının otlara yayılması… v.b. olarak sağlık ve çevre

üzerindeki zararlarına işaret edildiği görülmektedir.

Sağlık: GDO’lu gıdaların insan sağlığı üzerinde ciddi sorunlara yol açabileceği,

GDO’lu gıdalara karşı çıkanların temel savunmalarından bir tanesini oluşturmaktadır.

Bahsedilen sağlık sorunlarının başında ise olası alerjik etkiler gelmektedir (WHO, 2009;

Saltık, 2010, s.33; Akbaş, 2009, s.130).

GDO’lu gıdaların tüketimi ile birlikte, insanlarda meydana gelmesi olası görülen bazı

sağlık problemleri arasında; antibiyotik direnci (Akbaş, 2009, s.131), toksik etki (Akbaş,

2009, s.131), artan doğum anomalileri ve sub/infertilite (Saltık, 2010, s.33) yer almaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü, GDO’lu gıdaların insan sağlığı üzerine potansiyel risklerini:

insan sağlığına direkt etkiler (toksisite), alerjik reaksiyonların tetiklenmesi, eklenen genin

istikrarı, genetik değişimle ilgili besinsel etkiler ve genetik ilaveden ileri gelen kasıtsız

her türlü etkiler olarak belirtmiştir.

Öte yandan, GDO’lu gıdaların insan sağlığına zararları hakkında tartışmalı bir

durumun yaşandığı görülmektedir. GDO’lu ürünlerin, insan sağlığı üzerindeki

etkilerinin henüz tam olarak anlaşılamadığı (Akbaş, 2009, s.130) iddialarının yanı sıra,

genetiği değiştirilmiş soyanın insanlarda alerjiye yol açtığının kesinleştiği (Saltık, 2010,

s.33) yönünde iddialara da rastlanmaktadır.

GDO’lu gıdaların sağlıkla ilgili olumsuz sonuçlara yol açabileceği tüketiciler

tarafından da teyit edilebilmektedir. Bu gıdaların, daha yaygın bir görüş olarak alerjiye

sebep olabileceği endişesi tüketiciler tarafından da vurgulanan sağlık sorunları

arasındadır (Kepmen, Scholtz ve Jerling, 2003, s.12).

Çevre: Çevresel endişelerin doğmasında, gen değişikliğine uğramış bitki ve

hayvanların doğal olan bitki ve hayvanlar ile melezlenmeleri sonucu ortaya çıkabilecek

olumsuzluklar etkili olmaktadır. Genetiği değiştirilmiş hayvanların, doğal popülasyonun

genetik yapısı üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişe uyandırmaktadır. Diğer bir

endişe de bunların doğal popülasyona hastalık ve parazit nakledebilme kapasitelerdir

(Benfy, 2011). Dolayısı ile, istenmeyen genlerin doğaya bulaşması ile ekolojik

Page 64: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

47

dengenin bozulabileceği ve genetik çeşitlilik için ciddi bir potansiyel tehdit olabileceği

iddia arasında yer almaktadır (Karagöz, 2010, s.20).

GDO’ların çevre üzerindeki olumsuz etkilerine işaret eden çevre örgütlerinin

başında Greenpeace gelmektedir. Greenpeace’e (2011) göre GDO’lar doğaya yayılarak

ve doğal organizmalar ile melezlenerek, beklenmedik ve kontrol edilemez biçimde

genetiği değiştirilmemiş çevreyi ve gelecek nesilleri kirletebilmektedir. Öte yandan,

GDO’ların serbest bırakılması, temel bir tehdit olarak görülmekte ve bunun gen

kirliliğine yol açabileceği belirtilmektedir. Greenpeace’e göre biyolojik çeşitlik,

insanlığın evrensel mirası olmakla birlikte hayatta kalabilme için dünyanın temel

anahtarlarından birisidir. Bu bakımdan Greenpeace, biyolojik çeşitliliğe saygı

gösterilmesi ve korunması gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

GDO’ların zirai alanlardaki kullanımlarının, hem GDO kullanılan canlılar hem

de diğer canlılar üzerinde olumsuz sonuçlara yol açabileceği çevre ile ilgili önemli

endişeler arasında görülmektedir. Üretim sürecinde GDO kullanılan bitkilerin direnç

kazanması, bunların zirai ilaçlara karşı da direnç gösterebilmesi ihtimalini gündeme

getirmektedir. Bunun yanı sıra, GD’li polenlerin GDO’lu bitkilerin ekili olduğu

bölgelerden; rüzgar, yağmur, kuşlar, arılar ve polen taşıyıcı böcekler vasıtasıyla organik

ve normal tarımın olduğu bölgelere taşınması ve bu bölgelerdeki doğal türlerin genetik

yapısının kirlenmesine sebep olabileceği ihtimali üzerinde de durulmaktadır. GDO’lu

bitkilerin; kontrol edilemeyen süper böcek ve zararlı otların gelişmesine, bazı yararlı

böcek veya bakteriler üzerinde ise olumsuz etkilere yol açabileceği başka bir endişeyi

daha gündeme getirmektedir (Akbaş, 2009, s.130). Öte yandan, GD’lerin toprak

üzerinde de ciddi tehditler oluşturabileceği düşünülmektedir. GD’lerin toprak kalitesine

ve toprak mikrobiyolojisine olan etkisinin kesin biçimde ortaya konamaması

(Kesercioğlu,2010, s. 56) çevre ile ilgili endişe verici bir durumdur.

Dünya Sağlık Örgütü (2009) de GDO’larla ilgili çevresel endişelere işaret

etmektedir. Bu bağlamada örgütün belirtiği endişeler arasında;

• Genetiği değiştirilmiş organizmanın kaçışı ve değiştirilmiş genin yabani

popülasyonla tanışma olasılığı,

• Genetiği değiştirilmiş organizmanın hasatından sonra genin sürekliliği,

• Hedef olmayan organizmanın gen ürününe hasaslığı,

• Genin devamlılığı,

Page 65: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

48

• Biyolojik çeşitliliğin azalmasını içeren diğer bitkilerin spektrumlarının

azalması, yer almaktadır.

Ancak, çevre güvenliğinin yerel şartlara göre çeşitlilik gösterdiği de Dünya

Sağlık Örgütü tarafından vurgulanmaktadır.

Ekonomi: GDO’lu gıdaların ekonomik sorunlara yol açabileceği de endişe veren

başka bir durum olarak kabul edilmektedir. Biyoteknolojik şirketlerin tarımı kontrol altına

alabilmesi (Akbaş, 2009, s.130) ve dünya gıda pazarının, GD’li tohumların dağıtımını

kontrol eden çokuluslu büyük şirketler tarafından monopololize edilebileceği (Deakin

University-School of Exercise and Nutrition Sciences, 2005) bu endişeler arasında yer

almaktadır.

Etik: GDO’lu gıdalara ilişkin sosyal ve etiksel açıdan tartışmalı bir durum söz

konusudur. Sosyal ve etiksel açıdan bazı endişeler gündeme gelmekle birlikte bu

endişeler arasında; hayvandan bitkiye gen aktarımının; etiksel, felsefi ve dini

problemlere yol açabileceği buna ek olarak, hayvan refahına olumsuz etkilerde

bulunabileceği üzerinde durulmaktadır (Deakin University - School of Exercise and

Nutrition Sciences, 2005).

Canlıların genetik yapılarının değiştirilmesi suretiyle, canlıların yaratılışlarına

müdahale edildiği bununla birlikte, yaratma işinin insanoğlunun değil Tanrı’nın rolü

olduğu düşüncelerinden hareketle GDO’lu gıdaların dinsel yönden de endişe

uyandırdığı görülmektedir. GDO’lu gıdalarla ilgili tüketicilerin dini endişelerini

oluşturan unsurları; insanların Tanrı rolü oynamaları (IUFoST, 2005; Kepmen vd.,

2003), Tanrının yarattığını değiştirmeye insanların hakları olmadığı (Kepmen vd., 2003)

ve GD teknolojisi geliştiricilerinin Tanrı rolü oynadıkları (Kimenju ve Groote, 2008,

s.39) gibi inanışlar oluşturmaktadır. Ayrıca, bazı dini kurallara göre tüketilmesi

yasaklanmış hayvan veya bitkilerden gen aktarımının da dini kaygıları ortaya çıkarması

söz konusu olabilmektedir (Sonbahar, 2010, s.98).

Bhumiratana ve Kongsawat (2008), GDO’larla ilgili etiksel endişeleri; esas ve

ikincil endişeler olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutmuştur. Birincisi olan “esas endişe”;

tüketicilerin GDO’ları reddetmesinin temel nedeni olarak kabul edilmekte olup GDO’ların,

doğal olmayan, doğaya müdahale eden ve Tanrı gibi davranan olarak kabul edilmesini öne

sürmektedir. İkincisi ise “ikincil endişe” dir ve çevre ve insan sağlığına ters etkilerle birlikte

çiftçilerin maruz kalabilecekleri zararları kapsaması fikrine dayandırılmıştır.

Page 66: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

49

GDO’lu gıdaların tüketici aleyhine sonuçlar doğurabileceği de bu gıdalar

hakkında sayılan olumsuzlukların başlarında görülmektedir. GDO’ların tüketici hakları

ile bağdaşmadığı öne sürülen iddialar arasındadır. Çakar’a (2010) göre GDO’lar

tüketicilerin;

• “Beslenme gibi temel gereksinimlerin karşılanması hakkı ile sağlık

hakkına,

• Yerel tarımsal ürün çeşitliliğini yok ettiğinden seçme hakkına,

• Emperyalist tarım ve gıda tekellerine bağımlılık oluşturduğundan ve

halkın gıda egemenliğini tehlikeye attığından ekonomik çıkarların

korunması hakkına,

• Biyolojik çeşitliliğe (bitki ve hayvan çeşitliliği), toprağa ve suya zarar

verme riski nedeniyle sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına, aykırıdır”.

Daha önce sözü edilen zararların ciddi bir gündem oluşturmasına karşın, bilimsel

çalışmaların olası riskler hakkında net sonuçlara ulaşmasında sıkıntılı bir durumun olduğu

da görülmektedir. Deakin University - School of Exercise and Nutrition Sciences’a (2005)

göre; GDO’lu gıdalar ile ilgili potansiyel riskler ve etiksel endişeler hakkında halen

araştırmalar ve tartışmalar devam etmektedir. Bununla birlikte, bu gıdaların tüketimi ile

ortaya çıkabilecek sağlık riskleri de kesin olarak saptanmamıştır. Dolayısı ile bu gıdaların

sağlığa zararlı olduğuna dair henüz geçerli bir kanıt mevcut değildir.

Geleneksel teknikler kullanılarak üretilen gıdalar bir alerjik teste tabii tutulmaz

iken GDO’lar, hem Gıda ve Tarım Örgütü hem de Dünya Sağlık Örgütü tarafından

değerlendirilmektedir. Yapılan incelemelere göre, şuan pazarda yer alan GDO’lu

gıdaların alerjik bir etkisinin olduğu tespit edilememiştir (WHO, 2009). Öte yandan,

potansiyel risklerin belirlenmesi için ileri düzeyde analizlerin gerçekleştirilmesine ihtiyaç

duyulduğu belirtilmektedir (Qaim, 2009, s.675).

2.3.3. GDO’lu Gıdalarla İlgili Genel Durum

GDO’lu gıdalar, 1996 yılında ilk transgenik ürün olan uzun raf ömürlü domates

FlavrSavr adıyla pazara girmiştir. Bu ürünü daha sonra gen aktarılmış mısır, pamuk,

kolza ve patates bitkileri izlemiştir. Ancak, FlavrSavr domates pazarlama

Page 67: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

50

stratejilerindeki yanlışlıklar ve tüketiciler tarafından fazla tutulmamasından dolayı

üretimden kaldırılmıştır. Bacillus thuringiensis (Bt) patates ise çevrecilerin olumsuz

tepkisini almak istemeyen büyük fast-food gıda zincirlerinin talebibin olmamasından

dolayı fazla geniş ekim alanları bulamamıştır (Atsan ve Kaya, 2008, s.3).

GDO’lu ürünler, en çok ABD’de de üretilmekte olup özellikle soya ve mısır

içeren işlenmiş gıdaların %60’ından fazlasının GDO’lu olduğu belirtilmektedir. Yaygın

kullanımının görülmesine ve dolayısı ile tüketicilerin benimsediği düşüncesi oluşmasına

karşın araştırma sonuçları, tüketicilerin gerçekte GDO’lu gıda yediğini bilmediğini

göstermiştir. Bu durumun nedeni olarak, GDO’lu ürün üreticilerinin etiketleme karşıtı

lobi faaliyetleri gösterilebilmektedir. Bununla birlikte, ABD’de 1997’den beri yapılan

araştırmalar, tüketicilerin etiketlemeyi istediğini ve etiketlemenin olması halinde büyük

çoğunluğunun GDO’lu gıdaları tüketmeyeceğini tespit etmiştir (Çelik ve Balık, 2007,

s.14).

ABD’de belirgin bir farkın olmaması durumunda GDO’ların etiketlenmesi

zorunlu değildir. Ancak Avrupa Birliği üye ülkelerinde, GDO’lu ürünlerden yapılmış

veya bunları kısmen içeren (%0,9) tüm gıda maddelerinin ürün etiketili olması

zorunludur (Atsan ve Kaya, 2008, s.4). Bu ülkelerdeki tüketicilerin GDO’lu gıdalar

hakkındaki endişeleri şirketlerinde bazı tedbirler almasına neden olmuştur. Örneğin;

Nestle, GDO içeren girdi kulanmama eğer kulanı ise, bunu etikette açıkça belirteceğine

yönünde açıklamada bulunmuş, Unilever ve Cadbury de kendi üretim hatlarında GDO

kullanımını yasaklamıştır (Kulaç, Ağırdil ve Yakın, 2006, s.154).

Türkiye’de GDO’lu gıdalara yönelik olarak 2000 yıllından itibaren yasal

düzenlemelerin başladığı görülmektedir. Türkiye, amaçları arasında; çağdaş biyo-

teknoloji kullanılarak elde edilmiş olan değiştirilmiş canlı organizmaların güvenli nakli,

muamelesi ve kullanımı alanında yeterli bir koruma düzeyinin sağlanmasına katkıda

bulunma olan ve BM tarafından hazırlanan Cartegena Biyogüvenlik Protokolü 2000

yılında imzalanmıştır. Protokol, 2003 yılında TBMM’de kabul edilen 4898 sayılı yasa ile

hükümleri kabul etmiştir. (Ünal, 2009;16). Tarım Bakanlığı, 26 Ekim 2009’da GDO’lu

ürünlerin ithalatıyla ilgili yönetmeliğin hazırlanmasına rağmen kamuoyundaki tartışmalar

nedeni ile yönetmelik değiştirilmiştir. 8 Mart 2010 biyo güvenlik kanunu kabul edilmiş

olup 26 Mart 20105977 sayılı biyogüvenlik kanunu resmi gazetede yayınlanmıştır.

26 Eylül 2010 Biyogüvenlik Kanunu 2 yönetmeliği ile yürürlüğe girmesi ile Tarım

ve Köyişleri Bakanlığı tarafından GDO ithalatı durdurulmuştur. Ayrıca, Türkiye’de

GDO’ların; üretimi ve çevreye serbest bırakılması, bebek mamaları ve bebek formülleri,

Page 68: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

51

devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde

kullanılması yasaklanmıştır (Yardımcı, 2011). Bununla birlikte, yasal düzenlemelere

rağmen tüketiciler arasında endişelerin ve risk algılamalarının devam ettiği görülmektedir.

2.3.4. Tüketicilerin GDO’lu Gıdalara Yönelik Davranışları

Gıda üretimi alanında, moleküler genetikteki bilimsel gelişmelerin devam

etmektedir. Ancak gıda biyoteknolojilerinin, tüketiciler tarafından kabulünün halen

kritik bir mesele olduğu görülmektedir (Onyango vd., 2004, s.209).

Gıda sektöründe genetik değiştirme teknolojileri uygulamaları ile ortaya çıkan

yeniliklerin, başarılı olabilmesinin ancak tüketicilerin kabulünün sağlanması halinde

gerçekleşebileceği öngörülmektedir. Dolayısı ile genetik teknolojilerin gelecekteki

gelişmeleri kamuoyunun onayına bağlanmaktadır (Chen ve Li, 2007, s.663). Bunun

yanı sıra, GDO’lu gıdaların, tüketiciler tarafından kabul görebilmesinde tüketicilerin,

bilim insanlarına ve biyoteknoloji şirketlerine duydukları güvenin hayati bir önem

taşıdığı düşünülmektedir (Hossain, Onyango, Adelaja, Schilling, Hallman, 2004, s.72).

Tüketicilerin GDO’lu gıdalara ilişkin davranışlarının incelendiği önceki çalışmalar

incelendiğinde GDO’lu gıdalarla ilgili olarak dört alanda çalışmaların yoğunlaştığı

görülebilmektedir. Bu çalışma alanlarının birincisi, olası fayda ve riskler; ikincisi sosyo-

ekonomik değişkenlerin (yaş, etnik köken, cinsiyet…) tüketicilerin endişelerine ve GDO’lu

gıdaları kabullenmelerine etkisi; üçüncüsü, etiketleme ve etiketlemenin tüketicilerin satın

alma davranışlarına etkisi ve dördüncüsü, GDO’lu gıdaların kabul edilmesine yönünde

tüketicilerin tutumudur (O’Fallon vd, 2007, s.118).

GDO’lu gıdalara ilişkin olarak tüketici yaklaşımlarının ise karma bir yapı

sergilediği söylenebilmektedir. Literatürde yer alan tüketici araştırmalarına bakıldığında

tüketiciler arasında GDO’lu gıdalara olumlu bakan tüketicilerin yanı sıra ılımlı, kararsız

ve olumsuz tüketicilerin de olduğu görülmektedir. Dannenberg (2009), meta analiz

yöntemi ile elde ettiği bulgulara göre; Avrupalı tüketiciler GDO’lu gıdalar konusunda

şüpheci iken; Asyalı tüketicilerin görüşlerinde biraz kutuplaşma olduğunu tespit

etmiştir. Çalışmada, Asyalı tüketicilerin; GDO ve GDO’suzluk arasındaki farka duyarlı

olduğu öte yandan, Amerikalı tüketicilerle ödeme istekliliği açısından farklılık

göstermedikleri ortaya konmuştur.

Tüketiciler arasındaki bu karma yapı, Asian Food Information Centre’ın (AFIC)

(2008) tüketici araştırması sonuçlarında da ortaya çıkmıştır. Çalışmanın sonuçları;

Page 69: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

52

Asyalı tüketiciler arasında, biyoteknolojik yolla üretilen gıdaların potansiyel faydaları

hakkında olumlu olanların, bu gıdaları satın alma olasılıklarının yüksek olduğunu

göstermiştir. Bununla birlikte, Japon tüketicilerin, bu gıdaları satın almaya direnç

gösterdiklerine de işaret edilmiştir.

Yakın zamanda yapılan bazı çalışmaların sonuçları incelendiğinde, Avrupalı

tüketiciler ile Amerikalı tüketicilerin GDO’lu gıdalara bakış açısı bakımından

farklılıkların olduğu sonucuna varılabilmektedir. Canavari ve Nayga (2009), İtalyan

tüketiciler ile yaptığı çalışmasında, tüketicilerin çoğunun besin değerleri arttırılmış

olmasına rağmen GDO’lu gıdaları satın alma istekliliklerinin olmadığını tespit etmiştir.

Öte yandan, Nganje ve diğerleri (2009) ABD’li tüketiciler arasında GDO’lu gıdaların

tüketimi konusunda istekli olan tüketicilerin olduğunu göstermiştir.

GDO’lu gıdalar hakkında, Avrupalı ve Amerikalı tüketicilerin farklı yaklaşımlar

içinde olduklarını destekleyen bir çalışmada, O’Fallon ve diğerleri (2007), Amerikalı

tüketicilerin Avrupalı tüketicilere göre GDO’lu gıdalar konusunda daha anlayışlı

olduğunu ileri sürmüş ve bunu üç temel nedene bağlamıştır. Bu nedenlerden birincisi,

Avrupa’daki medyanın GDO’lu gıdalar hakkındaki ihtilaflı yayınlarının, tüketicilerin bu

ürünleri kabul etmesini olumsuz yönde etkilemesidir. İkinci neden, Amerikalı bireylerin

Amerikan yasalarına, Avrupalı bireylerin kendi yasalarına duyduğu güvenden daha

fazla güven duymalarıdır. Son neden ise, Avrupalı tüketicilerin Amerikalı tüketicilere

göre gıda teknolojilerinin tehlikeleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasıdır.

Subrahmanyan ve Cheng (2000), GDO’lu gıdalarla ilgili olarak tüketicilerin endişe

içinde olduklarını, bu endişelerin temelinde ise sağlık, etik, algılanan fayda ile ilgili

endişelerin yattığını ileri sürmüştür. Honkanen ve Verplaken (2004) de tüketicilerin bu

gıdalara yönelik olarak olumsuz tutum içinde olduklarını iddia etmiştir. Magnusson ve

Hursti (2002), İsveçli tüketicilerle yaptığı çalışmalarında tüketicilerin GDO’lu gıdalar

hakkında ahlaki şüpheler taşıdıklarını, tüketiciler için bu gıdaların tatlarının daha iyi ve ucuz

olması gibi faydalarının satın alma için ikna edici olmadığını tespit etmiştir.

Kanadalı tüketicilerle yapılan bir çalışmada ise tüketicilerin, fonksiyonel sağlık

özelliklerini göz önüne almadan GDO’lu gıdalardan kaçınacağını ileri sürülmüştür.

Ancak, aynı çalışmada GDO’lu gıdalar için bir niş pazarı potansiyelinin var olduğu da

belirtilmiştir (Larue, West, Gendron ve Lambert, 2004, s.164). Bernard ve diğerleri de

(2009), GDO’lu gıdalar için bir niş pazar olabileceğini iddia etmiş ve bu iddiasını bu

gıdaların besin değerinin geliştirilmiş olması özelliğine dayandırmıştır.

Page 70: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

53

Bununla birlikte, Poortinga ve Pidgeon (2006), İngiliz halkında sıklıkla GDO’lu

gıdaları karşıtlık ve olumsuz hissiyatın görülmesine rağmen aslında daha çok insanların

kararsızlık içinde olduklarını tespit etmiştir. İngiltere’de yapılan başka bir çalışmada,

Spence ve Townsend (2006) sonuçların bütün İngiliz halkını temsil kabiliyeti

olmamasına rağmen çalışmalarına katılan tüketicilerin, GDO’lı gıdaları denemeye

istekli olduklarını ve bu gıdaların ulaşılabilirliğinin genişlemesi halinde tüketiciler

tarafından kabul görebileceğini belirtmiştir.

Yılmaz ve diğerleri (2009), Trakya Bölgesinde yaptıkları çalışmalarında

tüketicilerin gıda güvenliği açısından tüketicileri endişelendiren durumlar arasında

GDO’lu gıdaların da olduğunu tespit etmiştir. Erbaş (2008), toplumun farklı kesimleri

açısından biyoteknolojik ürünleri ele aldığı çalışmasında; tüm katılımcıların %81,1 gibi

büyük bir kesimin GDO’lu gıdaları zararlı bulduklarını tespit etmiştir. Kırsal kesim,

profesyoneller ve kentsel tüketicilere göre hem daha iyimser tavırdadır hem de bu

gıdaları tüketme konusunda daha olumludur.

Tüketiciler GDO, hormon, zirai ilaç… v.b. gibi gıda üretim sürecinde kullanılan

yöntemler hakkında bazı endişeler duyabilmekte ve bu endişeleri biribirinden farklı

önem derecelerine göre değerlendirebilmektedir. Hwang ve diğerlerinin (2005),

Amerikalı tüketicilerin gıda üretim ve işleme teknolojileri hakkındaki endişelerini

belirledikleri çalışmalarında, en fazla endişenin pestisit ve hormon kullanımının

olduğunu daha sonra da sırası ile antibiyotik ve genetik değişimin olduğu görülmüştür.

Çalışmada genetik değişim, en çok endişe duyulan teknoloji olmamakla birlikte; genetik

değişimin, insan ve çevre sağlığı üzerinde uzun dönemli olumsuz etkisi oluşturabilme

ihtimalinin, tüketiciler arasında endişeye sebebiyet verdiği tespit edilmiştir. Ancak, aynı

çalışmada tüketiciler arasında genetik değiştirme teknolojisinin, çevresel zararın

azaltılması ve gıdaların sağlıklılığının arttırılmasını sağlayabileceğini bilenlerin de

olduğu vurgulanmıştır.

Heiman ve diğerleri (2000) de, İsrail’ de gerçekleştirdikleri çalışmalarında

tüketicilerin, kendilerine sunulan diğer seçeneklere bağlı olarak GDO’lu gıdalara

tutumlarının değiştiğini ileri sürmüştür. Buna göre, tüketicilerin; genetiğinin

değiştirilmesi ile üretilen ete, boya veya hormon kullanılarak üretilen ete göre daha

olumlu karşılık verdiği tespit edilmiştir.

GDO’lu gıdalar hakkındaki bilinç düzeyi ve fayda algısı, tüketicilerin bu

gıdalara olan eğilimlerini etkileyebilmektedir. Saher ve diğerleri (2006), tabii bilimler

altındaki disiplinlerde (biyoloji, veterinerlik, kimya…) eğitim alan öğrencilerin diğer

Page 71: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

54

öğrencilere göre GDO’lu gıdalar hakkında daha az olumsuz tutuma sahip olduğunu

belirlemiştir.

İtalya’da yapılan bir çalışmada ise tüketicilerin, gıda üretiminde genetik

değişiklik uygulanması konusunda fazla endişeli olmadığı tespit edilmiştir. Ancak bu

durumun, diğer gıda üretim tekniklerine kıyaslandığında, GDO’lu gıdaların ve

potansiyel risklerinin, tüketiciler tarafından bilinmediğinden kaynaklanabileceği ileri

sürülmüştür (Rosati ve Saba, 2004, s.498–499). Miles ve diğerlerine (2006) göre,

GDO’lu gıdaların sağlayabileceği faydaların tüketiciler tarafında bilinmesi, spesifik

fayda sağlayan GDO’lu gıdaların, tüketicilerdeki satın alma eğilimini arttırmaktadır.

Benzer bir sonuç, Curtis ve Moeltner (2006) tarafında da ileri sürülmüştür. Yazarların

çalışmalarına göre; GDO’lu pirincin A vitamini yönünden zenginleştirilmesi, Çinli

tüketicilerin bu gıdaları satın alma istekliliğini arttırmaktadır.

Miles ve diğerleri (2006), tüketicileri satın almaya teşvik etmek için her

faydanın cazibesinin aynı olmadığına işaret etmiştir. Buna göre tüketiciler tarafından;

tat geliştirme, maliyet azaltma ve gıdanın ömrünün uzaması gibi faydalar daha az

çekiciliğe sahip iken sağlık, hayvan refahı, çevre, üretimde herbisit ve pestisit

kullanımın azalması ile ilgili faydalar daha çekici bulunmaktadır.

Benzer bir yaklaşım, Loureiro ve Bugbee’in (2005), tüketicilerin GDO’lu

gıdaların potansiyel faydaları olabilecek; lezzetin geliştirilmesi, besinsel değerin

zenginleştirilmesi, pestisit (zararlı öldürücü madde) kullanımının azaltılması, raf

ömrünün uzatılması gibi, nedenlerin bu gıdalara daha fazla para ödeme istekliliği

üzerine etkisini incelediği çalışmasında da ortaya çıkmıştır. Çalışmanın sonuçları,

tüketicilerin; lezzetin geliştirilmesi, besin içeriğinin zenginleştirilmesi ve pestisit

kullanımın azaltılması için bu gıdalara daha fazla ödemeye razı olduklarını ancak

fazladan ödemeye razı olunan farkın oldukça az olduğunu göstermiştir. Asian Food

Information Centre’ın (AFIC) (2008) tüketici aştırması sonuçlarına göre ise Asyalı

tüketiciler arasında bu gıdalara ilişkin; daha iyi tat, gelişmiş besinsel değer, düşük

pestisit kullanımı ve düşük fiyat belirtilen popüler faydalar arasında yer almaktadır.

Avrupa Komisyonun (2008) yaptığı odak grup görüşmesi sonuçlarına göre, gıda

satın alma alışkanlıklarına yönelik görüşmelerde GDO’lu gıdaların, zihinlerde en baş

sıralarda yer almadığı tespit edilmiştir. Bu gıdaların, faydalarının göz önüne

alınmasından ziyade doğurduğu kuşkuların baskın geldiği görülmüştür. Ancak, aynı

kaynakta, gelecekte, iklime ve kirlenmeye dirençli gıda elde edebilmenin, GDO’lu

gıdaların kabul edilebilirliğini artırabileceği ileri sürülmüştür.

Page 72: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

55

Tüketicilerin bir kısmı da bitkilerin genetik değişikliğini hayvanlardakine tercih

edebilmekte ve sağlıkla ilgili faydalar sağlayacak genetik değişiklik metodu ile

üretilmiş bitkisel gıdaları (anti kanser domates sosu, kalp sağlığına faydalı patates

cipsi… gibi) tercih edebilmekte ve bunlara daha fazla ödemeye razı olabilmektedir

(Larue vd., 2004, s.164).

Knight ve Paradkar (2008), kişisel görüşme yönetimi ile Hindistan’daki yirmi

gıda dağıtım kanalı uzmanları ile gerçekleştirdikleri çalışma sonuçlarına göre

Hindistanlı tüketicilerin GD konusunda habersiz ve kayıtsız oldukları ifade edilmiştir.

Bununla birlikte, Hindistan’ın gıda üretiminde temel bir GD teknolojisi uyarlayıcısı

haline geleceği, gıda dağıtım kanalı uzmanları hem GDO’lu gıdaların üretiminde hem

de ithalatının kabul edileceği öngörülmüştür.

GDO’lu gıdalarla ilgili tüketici davranışlarını inceleyen çalışmaların, bazı

kısıtlara maruz kaldığına işaret edilmiştir. Bu kıstların başlarında, tüketicilerin bu

gıdalar hakkında yeterli bilgiden yoksun olması gelmektedir. Çok az sayıda GDO’lu

gıdanın pazara sunulması ve etiketlenmesi nedeniyle tüketiciler, bu ürünler hakkında

fazla tecrübe sahibi değildir. Bu nedenle, tüketiciler için de yeni olan bu konuda tüketici

davranışlarını tahmin edebilmek zordur (Bredahl, 2001, s.24). Ayrıca, GDO’lu

gıdalardaki etiket eksikliği, pazarlama stratejilerinin etkinliği hakkında yapılacak olan

deneysel çalışmaları kısıtlamaktadır (Wachenheim, 2006, s. 32).

2.3.5. Tüketicilerde GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılanan Riskler

Tüketicilerin temel satın alma kalemleri arasında gıdanın önemli bir yer vardır.

Giderek artan sağlıklı ve kaliteli yaşam istekliliği ve bununla birlikte gıdada yaşanan

krizler ve gıda fiyatlarındaki artış, tüketicileri gıdaya dayalı satın alma kararları

üzerinde daha da dikkatli satın alma kararlarında bulunmasını gerektirmektedir.

Bununla birlikte, genelde, tüketiciler satın alma kararlarında, verdikleri kararın sıklıkla

sonuçlarını ya da çıktılarının belirsiz oluşu sebebi ile bazı düzeylerde risk

algılamaktadır (Schiffman ve Kanuk, 2004, s.196). GDO’lu gıdalar da, tüketiciler için

bilinmezleri başka bir deyişle belirsizlikleri beraberinde getirmektedir.

Page 73: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

56

2.3.5.1. Tüketicilerde GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılan Riski Ortaya Çıkaran

Nedenler

Algılanan risk literatürünün öncüleri olan Bauer (Dowling, 1986, s.194; Brunel

ve Pichon, 2004, s.361) ve Chunningham (1967) tarafından ileri sürülen ve genelde de

kabul gören öncü tanımlarına göre “belirsizlik”, algılanan riskin önemli bir parçasını

oluşturmaktadır. Frewer (2003a) de, sonuçların kesin biçimde belirtilemediği ya da

bilinmediği durumlarda belirsizliğin doğacağını ileri sürmüştür.

Algılanan riski oluşturan bileşenlerden “belirsizlik” bileşenin GDO’lu gıdalarla

ilgili olarak ortaya çıktığı dolayısı ile, GDO’lu gıdara ait belirsiz bir durum hakim

olduğu söylenebilir. Bu belirisizliğin oluşmasında, GDO’lu gıdaların fayda ve

zararlarının net olarak bilimsel alanda kesinleştirilememesi etkili görülebilmektedir.

Halkın neden GDO’lu gıdalara karşı oldukları, gıda risklerinin algılanmasında

belirsizlik ve korku risklerinin özelliklerinin önemi ile açıklanabilmektedir. GDO’lu

gıdaların göreceli olarak yeni bir teknolojiye dayanması yani bilim adamlarının kesin

olarak riskleri tahmin etmesinde yetersizliklerin olması, kazara giriş yapan DNA

yapısındaki zararlı değişikliklerin etkilerinin gecikmeli olması ve tüketicilerin hangi

gıdaların içinde GDO olduğu konusunda iyi bilgilendirilmiş olmamasının riskleri

oluşturduğu belirtilmektedir (Finuance ve Holup, 2005, s.1604).

Gıda üretiminde genetik teknolojinin kullanımı neticesinde ortaya çıkabilecek

potansiyel olumlu ve olumsuz etkilerin yüksek düzeyde belirsiz olarak algılanması

tüketiciler arasında oldukça yaygındır (Saba, Rosalti ve Vassollo, 2000, s.116). Lea

(2005) da çalışmasında, tüketicilerin genelinde, bu gıdaların uzun dönemdeki sağlık ve

çevre üzerindeki etkileri hakkındaki belirsizliğin öne çıkan düşünceler arasında yer

aldığını tespit etmiştir.

Algılanan riskin, “berlirsizlik” dışındaki diğer bileşeni olarak; Bauer, “ters etki”

(Dowling, 1986, s.194; Brunel ve Pichon, 2004, s.361) ve Chunningham (1967) da olayın

gerçekleşmesi halinde tüketiciye olan maliyeti ifade eden “sonuç” bileşeni üzerinde

durulmuştur.

GDO’lu gıdaların, algılanan riskin bileşeni olarak hem “ters etki” hem de

“sonuç” açısından ele alındığında tüketiciler için algılanan riskin oluşmasına neden

olabileceği görülmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, GDO’lu gıdaların; insan ve

hayvan sağlığı, çevre, ekonomi ve etiksel olumsuz sonuçlar doğurabileceği tahmin

edilmektedir (Bkz Bölüm 3.2.2. GDO’lu Gıdaların Potansiyel Zararları). Öte yandan, bu

Page 74: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

57

gıdaların sağlaması umulan faydalarının iddia edilen zararları tolere edip edemeyeceği

henüz kesinleşmemiştir.

Tüketici davranışları incelendiğinde, ürün hakkında bilginin az, ürünün yeni ve

teknik olarak karmaşık, tüketicilerin güvenin az ve satın almanın önemli olduğu

durumlarda tüketicilerdeki algılanan risk seviyesinde artışın olduğu görülmektedir

(Odabaşı ve Barış, 2003, s. 154). Tüm bu sayılan koşullar GDO’lu gıdalar için de

sözkonusudur. Dolayısı ile tüketicilerde bu ürünlerin tüketimine ilişkin olarak algılanan

riskler ortaya çıkabilmektedir. Konu ile ilgili çalışmalar da bu durumu desteklemektedir

(Nganje vd., 2009; Klerck ve Sweeney, 2007; Costa-Front ve Mossialos, 2007; Lusk ve

Coble, 2005; Hossain ve Onyango, 2004; Wilson, Evans, Leppard,Syrette, 2004; Frewer

vd, 2003b; Subrahmanyan ve Cheng, 2000).

2.3.5.2. GDO’lu Gıdalarla İlgili Genel Olarak Algılanan Riskin Tüketicilerin Satın

Alma Davranışlarına Etkisi

Genetiği değiştirilmiş gıda ürünleri ile ilgili yapılan tüketici davranışları

çalışmalarında, bu ürünlerin, tüketiciler tarafından kabul edilebilmesi için algılanan

riskin önemine vurgu yapılmıştır (Lusk ve Coble, 2005, s. 393; Hossain ve Onyango,

2004, s. 266). GDO’lu gıdaların tüketiciler tarafından kabul edilmesinde, tüketicilerin

biyo teknoloji hakkındaki risk/fayda inançları önemli görülmekle birlikte, tüketicilerin

GDO’lu gıdalar hakkındaki risk/fayda inançları, bu gıdaları satın alma davranışlarını

şekillendirmektedir (Han ve Harrison, 2007, s.701).

Hossain ve diğerleri (2003), tüketicilerin GDO’lu gıdaları kabullenmesinde

algılanan risk tarafından yönlendirildiğini tespit etmiştir. Risk algılarının, tüketicilerin

GDO’lu gıda pazarına katılma istekliliği için birincil yönlendirici olduğu (Curtis ve

Moeltner, 2006, s.305) da belirtilen temel iddialar arasında yer almaktadır. Aynı

zamanda, risk algılarının izlenmesi, halk tarafından GDO’lu gıdaların kabullenmesinde

ortaya çıkabilecek problemlerin tanımlanmasında ve çözümlenmesinde bir gereklilik

olarak kabul edilmektedir (Lambraki, 2002, s.216).

Tüketicilerin, GDO’lu gıdaların faydalarından ziyade riskleri üzerinde

durdukları ve bu bağlamda, tüketmeye istekliliklerinin az olduğu görülebilmektedir

(Onyango vd., 2004, s.209). Dolayısı ile GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan riskler, bu

gıdaların satın alma istekliliği konusunda bir öncül rolü oynayabilmekte (Brown ve

Page 75: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

58

O’Cass, 2005, s.34) ve satın alma istekliliğini azaltabilmektedir (Brown ve O’Cass,

2005, s.34; Brown ve O’Cass, 2004).

Algılanan riskin, tüketicilerin GDO’lu gıdaları satın alma eğilimlerini etkileyen

önemli bir güç olduğu düşünülmektedir. Costa- Font ve Gil (2009), algılanan riskin,

tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik satın alma eğilimlerinde önemli bir temel

oluşturduğunu ortaya koymuştur. Chen ve Li (2007) de, Taiwanlı tüketicilerle yaptıkları

bir çalışmada, tüketicilerin algıladıkları risklerin artmasıyla GDO’lu gıdalarla ilgili

olumsuz tutumların da arttığını tespit etmişlerdir. Aynı çalışmada, tüketicilerin bu

gıdalara ilişkin önceden sahip oldukları olumsuz tutumlarının değişmesinin kolay

olmayacağına da işaret edilmiştir. Bununla birlikte, GDO’lu gıdalara ilişkin algılanan

riskler, tarımsal biyo teknolojinin sağlık ve çevre üzerinde uzun dönemli zararları

hakkındaki endişeler, tüketicileri organik gıdaları tüketmeye sevk edebilmektedir

(Rimal, Moon ve Balasubramanian, 2006, s.77).

Literatürde, tüketicilerin, GDO’lu gıdalar hakkındaki karar verme süreçlerinde,

algıladıkları riskin mi yoksa faydanın mı daha önemli olduğuna dair farklı sonuçlara

ulaşmış çalışma sonuçlarına rastlanmaktadır. Traill ve diğerleri (2006), GDO’lu gıdaları

tüketmeye isteklilikte, algılanan faydanın algılanan riskten daha önemli olduğunu

belirlemiştir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risklerini inceleyen bazı

çalışmalar, algılanan riskin faydadan daha büyük olduğunu göstermiştir (Matos vd.,

2006, s.162; Wu, 2004, s.715). Öte yandan, tüketicilerin risk ve fayda algısı, GDO’lu

gıdaları satın alma eğilimlerinin tanımlayıcısı olabilmekte ve satın alma eğilimine

önemli ölçüde etki edebilmektedir (Costa-Font, 2009, s.195).

GDO’lu gıdaların sağlayacağı faydaların, bu gıdalarla ilgili algılanan riski

geçmesi halinde, bu ürünlerin tüketiciler tarafından benimsenmesinin mümkün

olabileceği görülmektedir. Magnusson ve Hursti (2002), GDO’lu gıdaları satın alma

istekliliğinin; sağlığa ve çevreye somut faydalar sunması halinde artabileceğini iddia

etmiştir. Tsakiridou ve diğerleri (2007) de çalışmalarında; Alman tüketicilerin GDO’lu

gıdaları satın alma istekliliğinin, GD teknolojisinin, gıda arzının artışına ve gıda

fiyatlarının düşmesine katkı sağlayacağı düşüncesi ile arttığını göstermiştir. Magnusson

(2004) da GDO’lu gıdaların sağlık ve çevre üzerindeki somut faydalarının, tüketicilerin

bu gıdaları satın alma istekliğini arttıracağı ileri sürmüştür.

Page 76: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

59

2.3.5.3. GDO’lu Gıdalarla İlgili Algılanan Risk Türlerinin Tüketici Satın Alma

Davranışları Üzerindeki Etkisi

Kamuoyunda, GDO’lu gıdaların çevre ve kanser riski taşıyabileceği düşüncesi

ile bu gıdaların, doğal habitatı ve dünya popülasyonunun sağlığını etkileyecek temel bir

problem olarak gören inançlar söz konusudur (Laros ve Steenkamp,2004, s.890). Bu

bağlamda, tüketiciler arasında bu ürünlerin insan sağlığına ve çevreye zararlı olduğu

düşüncesi, hakim olan riskleri ve kabul edilebilirlik düzeyini etkilemektedir (Poveda

vd., 2009, s. 527; Nganje vd., 2009, s.70; Qin ve Brown, 2008; Hu, Hünnemeyer,

Veeman, Adamowicz ve Srivastava, 2004, s.404; Cook, Kerr ve More, 2002, s.568;

Verdurme ve Viaene, 2001, s.79; Bredahl, 2001, s.40; Subrahmanyan ve Cheng, 2000;

Saba vd., 2000, s.116).

Miles ve Frewer (2003) tüketicilerin, beş gıda riskine (BSE, genetik değişim,

yüksek yağ, pestisit ve Salmonella) ait belirsizliklere ilişkin algıladıkları risklere ait

ciddiyetlerini belirlemiştir. Çalışmada, tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili olarak;

riskin nasıl azaltılacağı, hayvanlara olan riski, riskin büyüklüğü, riskten kimin

etkileneceği, bilimsel görüş ayrılığı, geçmiş ve gelecekteki belirsizlikleri hakkında ciddi

riskler algılamakta olduklarını ortaya koymuştur.

GDO’lu gıdaları satın almak istemeyen tüketiciler bu gıdaları; korkutucu, riskli ve

gelecek nesiller için yüksek derecede riskli görebilmektedir (Townsend ve Campbell, 2004,

s.1389). Saba ve diğerleri (2000), İtalyan tüketiciler ile yaptıkları çalışmada tüketicilerin

büyük kısmının GDO’lu gıdalarla ilgili yüksek riskler algıladıklarını ortaya koymuştur.

Algılanan faydanın oldukça düşük kaldığı tespit edilmekle birlikte, algılanan riskler

arasında sağlık, çevre ve gelecek nesiller için yüksek riskler algılandığı görülmüştür.

Lea (2005), Avusturyalı tüketiciler ile gerçekleştirdiği odak grup görüşmeleri

sonucunda tüketicilerin GDO’lu gıdalar hakkında, bu gıdaların; yapay olduğu, sağlık ve

çevre üzerindeki uzun dönemdeki etkisinin bilinmediği, firmaların karlılığını arttırmak

için yapıldığı, biyolojik çeşitliliği azalttığı, kimyasal kullanımını arttırdığı,

tanımlanmalarının zor olduğu yönünde olumsuz fikirlere sahip olduklarını tespit

etmiştir. Ancak, çalışmada, tüketiciler arasında GDO’lu gıdaların; tarımda bir ilerleme

ve zekilik göstergesi, gıda üretiminde geleneksel yöntemden farkının çok az ve

zararlarıyla ilgili bilimsel kanıtların yetersiz olduğu ayrıca, denemek için meraklılık gibi

olumlu düşüncelerin de olduğu görülmüştür.

Page 77: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

60

Çevresel risklerin, tüketicilerin GDO’lu gıdaları kabullenmesi durumunda bile

GDO’lu gıdalara yönelik tartışmaları yönlendirmesi söz konusu olabilmektedir.

Amerikalı tüketicilerin, GDO’u gıdaları kabullendikleri belirtilmesine (Marre vd., 2007,

s.94) rağmen, Amerika’nın farklı eyaletlerinde yaptıkları çalışmalarında Han ve

Harrison (2005), GDO’lu mısırların çevreye olası zararlarının etkileme konusundaki

tartışmalarda çok önemli bir mesele olduğunu; biyoteknolojinin doğal yaşam ve çevreye

yan etkilerinin, tüketicilerin, Amerikan GD etiketleme politikaları konusundaki

düşüncelerini şekillendirdiğini tespit etmiştir.

Tüketiciler ile uzmanlar kıyaslandığında, tarafların, risk değerlendirmelerinin

farklı olduğu söylenebilmektedir. Haukenes (2004), tüketiciler ile uzmanların GDO’lu

gıdaların olası sağlık riskleri hakkındaki değerlendirmelerini incelediği çalışmasında,

tüketicilerin uzmanlara göre bu gıdaları daha riskli bulduğunu ortaya çıkarmıştır.

Çalışmaya göre tüketiciler GDO’lu gıdaların; kanser ve kalp-damar hastalıklarını ve

alerji riskini arttıracağı, doğurganlığı azaltacağı ve insanlarda antibiyotik direnci

göstermeye etki edeceği yönünde sağlık problemleri doğuracağı görüşündedir. Ancak

uzmanların, bu sağlık risklerini tüketicilere göre daha az riskli bulduğu tespit edilmiştir.

Rimal ve diğerleri (2007), İngiliz tüketicilerin GDO’lu gıdaların etiketlenmesi ile

ilgili tutumları boyunca tarımsal-biyoteknoloji hakkındaki algılanan riskleri belirlemiştir.

Çalışma sonuçları; sağlık riski, çevre riski, ahlaki önem, biyoteknolojinin esas

faydalanıcısının çokuluslu şirketler olduğu imajı ve çokuluslu şirketlerin tarım üzerindeki

kontrolünün büyümesi olmak üzere beş algılanan risk belirlemiştir.

Sağlık ve çevre hakkındaki algılanan riskler, GDO’lu gıdaların satın alma

istekiliğini etkileyen önemli riskler arasında kabul edilmektedir. Tsakiridou ve diğerleri

(2007), Alman ve Yunan tüketicilerle gerçekleştirdikleri çalışmalarında, GDO’lu

gıdaların tüketim ve üretim süreçlerindeki risklerin, her iki ülkedeki tüketicilerin de

satın alma istekliliğini azalttığını tespit etmiştir. Her iki ülkede de bu gıdaların, alerji ve

sağlık tehditlerine sebep olabileceği düşüncesi, tüketicilerde satın alma istekliliğinin

azaltmasına sebep olmaktadır. Öte yandan, GD teknolojisinin getireceği çevresel

zararlar, Alman tüketicilerin satın alma istekliğinde azaltmaya yol açtığı ancak, Yunan

tüketicilerin satın alma istekliliği üzerinde bir etkili olmadığı görülmüştür.

Teisl ve diğerleri (2008), GDO’ların çevresel zararlara yol açabilme potansiyeli

nedeniyle, riskten kaçınan tüketicilerin, GDO’lu gıdaları satın almayı güçlü biçimde

reddetiklerini ve GDO’suz gıdaların satın alınmasını desteklediklerini tespit etmiştir.

Ekstrom ve Askegaard (2000) da, odak grup görüşmesi ile gerçekleştirdikleri

Page 78: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

61

çalışmalarında; çevrecilerin ve vejetaryenlerin GDOlu gıdaları doğal değil yapay olarak

kabul ettiklerini ve GDOlu ürün satın almaya istekli olmadıklarını ve almadıklarını

ortaya çıkarmıştır.

Sağlık ve çevrenin yanı sıra, etiksel endişelerin de tüketicilerin, GDO’lu gıdalara

karşı algılanan risklerini oluşturabildiği ve satın alma kararlarını etkileyebildiği

görülmektedir. Han ve Harrison (2007), GDO’lu gıdaları satın almama kararında olan

tüketicilerin, bu gıdalar hakkında etiksel endişeler taşıdıklarını ve bu gıdaların

üretiminin, doğal yaşam ve çevre için zararlı olduğuna inandıklarını belirlemiştir.

Bununla birlikte, satın alma kararında olan tüketicilerin ise bu gıdaları güvenli

buldukları tespit edilmiştir.

Tüketiciler arasında, GDO’lu gıdalarla ilgili olarak algılanan risklere ait

düzeylerin farklılık gösterdiği söylenebilmektedir. Kimenju ve Groote (2008) ise Kenya

ve Nairobide gerçekleştirdikleri çalışmalarında GDO’lu gıdaların satın alınmasına,

sağlık riski algısının ve etiksel ve eşitçilik endişesinin olumsuz etkilerinin olduğunu

tespit etmiştir. Ancak, aynı çalışmada tüketicilerin, biyolojik çeşitlik ve çevresel yan

etkilerden endişe duydukları belirtilmesine karşın yarıdan fazlasının GD’yi çevre için

zararlı görmediği belirtilmiştir.

Tüketici davranışları literatüründe en çok benimsenilen algılanan risk türleri

olan; performans riski, fiziksel risk, sosyal risk, finansal risk, psikolojik risk ve zaman

riskleri bakımından GDO’lu gıdaları direkt ele alan çalışmalar oldukça azdır. Klerck ve

Sweeney (2007) GDO’lu gıda ürünlerini satın alma eğilimini, üç algılanan risk türü

(performans, fiziksel ve psikolojik) ile ölçmüş, bunlardan yalnızca psikolojik riskin

satın alma eğilimine etkisini anlamlı bulmuştur. Başka bir deyişle, performans ve

fiziksel riskten ziyade endişe ve merak, tüketicilerin GDO’lu gıdaların satın almasını

ihtimal dışı bırakmıştır.

Bu bölümde yer alan çalışmaların sonuçları incelendiğinde, GDO’lu gıdalarla

ilgili olarak tüketiciler tarafından algılanan risk çeşitleri arasında genel hatları ile sağlık,

çevre, etik ve ekonomi üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Algılanan risk

literatüründen hareketle, algılanan risk türlerinden; sağlık ve çevre riskinin fiziksel

riske, etik riskinin sosyal riske ve ekonomi riskinin finansal riske dahil edilebileceği

düşünülebilmektedir. Bunun yanı sıra gelecek nesiller için kaygı uyandırması sebebi ile

tüketicilerde sosyal riskin oluşabileceği de ifade edilebilmektedir. Tüketicilerin zihninde

genel bir endişe ve merak uyandırması söz konusu olduğundan psikolojik risk de bu

kapsam da ele alınabilmektedir.

Page 79: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

62

2.3.6. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim

Tez çalışmasının bu bölümünde öncelikle, tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili

bilgi edinme kaynakları ve bu bilgi kaynaklarının, tüketiciler nazarındaki

güvenilirliliklerine bağlı olarak GDO’lu gıdalarla ilgili tutum ve davranışları etkileme

düzeylerine değinilmiştir. Sonraki kısımda ise, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk ve

kulaktan kulağa iletişim arasındaki ilişkiyi ele alan çalışma sonuçlarına yer verilmiştir.

2.3.6.1. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Bilgi Edinme Kaynakları

Wilson ve diğerlerine (2004) göre, algılanan risk, tüketicilerin bilgi toplama

sürecini tanımlayan unsurların en güçlülerinden bir tanesidir. Dolayısı ile algılanan

riskle birlikte tüketicilerin bilgi edinme ihtiyaçları doğmaktadır.

Chaudhuri (1997), algılanan riskin yüksek olduğu ürünlerde tüketicilerin daha

çok bilgi araştırmaya yöneleceğini savunmuştur. Ayrıca, tüketicilerin algılanan riski

azaltmak için bilgi arama sürecine girebilecekleri de önceki çalışmalarda belirtilmiştir

(Mitchell ve McGoldrick,1996; Dowling ve Staelin, 1994; Lutz ve Reilly 1974; Taylor,

1974). Klerck ve Sweeney (2007) de, tüketicilerin satın almayı gerçekleştirmeden önce

GDO’lu gıdalar hakkındaki bilgi araştırma eğilimlerinin, algılanan risk türlerinden

performans ve psikolojik risklerinden etkilendiğini tespit etmiştir.

Literatürdeki pek çok çalışmada, güvenilir bilgi kaynaklarından gelen risk ve

fayda açıklamalarının, ikna edicilik gücüne sahip olması nedeniyle, GDO’lu gıdaların

tüketiciler tarafından kabul görmesinde, güvenilir bilgi kaynaklarına başvurmanın

gerekliliği üzerinde durulmuştur (Marre, Le, Witte, Burkink, Grünhagen ve Wells,

2007, s.94; Kim ve Boyd, 2006, s.54; Rowe, 2004, s.109).

Tüketicilerin GDO’lu gıdalar ile bilgi edinme kaynakları arasında televizyon,

gazete, radyo, arkadaş çevresi ve aile, internet, alışveriş noktaları, bilim adamları, çevre

örgütleri, tüketici organizasyonları, uzman kişiler (doktor, ziraat mühendisleri, çevre

mühendisleri…) yer almaktadır. Ekanem ve diğerleri (2004), tüketicilerin sıklıkla bilgi

elde ettiği kaynaklar arasında gazete ve televizyondan sonra üçüncü sırada ise kulaktan

kulağa iletişimin olduğunu tespit etmiştir.

Kim ve Boyd (2006), Japon tüketicilerin; hükümet, TV/gazete, tüketici birlikleri,

akademisyenler/bilim insanları ve gıda firmaları arasında en çok akademisyenler/bilim

insanlarına en az ise gıda firmalarına güven duyduklarını tespit etmiştir. Marre ve

Page 80: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

63

diğerleri (2007), Fransız tüketicilerin bilimsel fikre Amerikan tüketicilerin ise

doktorlardan gelen bir tavsiyeye daha çok güvendiklerini ortaya çıkarmıştır. İtalyan

tüketicilerin, gıdaların zararları konusunda tüketici ve çevre organizasyonlarından

edinilen bilgiye daha çok güvendikleri, hükümeti ise en az güvenilir buldukları tespit

edilmiştir (Rosati ve Saba, 2004, s.499).

Moses (1999) de, Avrupalı tüketicilerin biyo teknolojik gıdalara ilişkin bilgi

kaynaklarının güvenilirliği konusunda, kaynaklara bağlı olarak, farklı güvenilirlik

düzeyleri tespit etmiştir. Tüketiciler arasında; doktorların, diyetisyenlerin ve üniversite

akademisyenlerinin çoğunlukla itibarlı bulunduğu ve bunlardan gelen mesajların, ticari

motivasyonun olmaması durumunda genellikle kabullenildikleri görülmüştür. Bununla

birlikte Moses, tüketicilerin; tüketici örgütlerine, tüketicilerden çok organizasyonlara

yakınlığı konusunda endişe duyduklarını iddia etmiştir. Ticari bilgilerin (özellikle

üreticilerden) ise ticari niyet taşıdıklarından dolayı kuşku ile karşılandığı ve çok az

güvenilir bulunulduğu belirtilmiştir.

Ekanem ve diğerleri (2004), tüketicilerin biyo teknolojik gıdalara ilişkin gıda

alışveriş ve tüketme kararlarında bilgi edindikleri kaynaklar ve bu kaynaklara

güvenlerini incelediği çalışmasına göre tüketiciler, en çok sağlık uzmanlarına ve

üniversite bilim adamlarına güvenmektedir. Mohr ve diğerleri (2007), tüketicilerin

genetik değişimi kabulü ile aralarında aile ve arkadaşların da bulunduğu uzman

olmayan gruplara duyulan güven arasında pozitif yönlü ilişki olduğunu belirlemiştir.

Frewer ve diğerleri (2003a), gıda alanındaki bilim insanları ile yaptıkları

görüşmelerden; bilim insanlarının, kamuya bilimsel belirsizlik hakkında bilgi

verilmesinin, bilime ve bilimsel enstitülere olan güvensizliğin artmasının sebep olduğu

düşüncesini taşıdıklarını belirlemiştir. Ayrıca görüşmelerden, bu tarz bilgilerin, olasılı

zararların boyutları ve etkileri hakkında kamuoyunda panik ve karmaşaya yol açtığı

fikri ortaya çıkmıştır.

Bilgi edinme kaynağı olarak basında, GDO’lu gıdalara ilişkin olarak daha çok

olumsuzluklar üzerinde durulduğu görülmektedir. Nitekim “frenkeştayn”gıdalar gibi

söylemler ve korkuyu temsil eden figürler GDO’ lu gıdalarla ilgili olarak sıkça

rastlanmaktadır. GDO’lu gıdaların risk ve zararları hakkındaki haberlere diğer ülke

basınlarında da rastlanmaktadır. Viella-Vila ve Costa-Font (2008), İspanyol ve İngiliz

yazılı basının incelediği çalışmalarında, yazılı basının diğer Avrupa ülkelerinde olduğu

gibi daha çok GDO’lu gıdalarla ilgili risk ve kamu sağlığı üzerindeki potansiyel

Page 81: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

64

zararları üzerinde durulduğuna işaret etmiştir. GDO’lu gıdaların potansiyel faydalarına

ise nadiren değinildiği aynı çalışmada belirtilmiştir.

Algılanan risk düzeyi, tüketicilerin bilgi edindikleri kaynakların duydukları

güvene bağlı olarak artma ya da azalma gösterebilmektedir. Poveda ve diğerleri (2009)

İspanyada gerçekleştirdikleri çalışmalarında; tüketicilerin bilgi kaynağına duydukları

güvenin, tüketicilerdeki GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan riski etkilediğini tespit

etmiştir. Buna göre tüketiciler, güvenilir olmayan bilgi kaynağı ile karşılaştıklarını

hissettiklerinde algılanan riskte artış görülmektedir.

Bilgi kaynakları arasındaki tutarlık ve çekişme, tüketicilerin algılanan risk

derecelerini etkileyen önemli bir unsurdur. Hükümet organları ile tüketici örgütlerinin

verdikleri mesajlar arasında; fikir ayrılığının olması halinde algılanan riskin aynı kaldığı

ya da arttığı, fikir birliği olması durumunda ise algılanan riskin azalması söz konusu

olabilmektedir (Dean ve Shepherd, 2007, s.463).

Tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili olarak bilgi arayışı içinde olmadığı da

görülebilmektedir. Gao ve diğerleri (2005) Kanadalı tüketicilerle yaptıkları

çalışmalarında katılımcıların önemli bir kısmının GDO’ lu gıdalar hakkında bilgi

aramaya motive olmadıklarını tespit etmiştir. Huffaman ve diğerleri (2007) de,

Amerikalı tüketicilerle gerçekleştirdikleri çalışmalarında, genetik değişim ve ters

etkileri hakkında bilgili katılımcıların, yeni bilgilerden genellikle etkilenmediklerini

ortaya koymuştur.

2.3.6.2. GDO’ lu Gıdalarda Algılanan Risk ve Kulaktan Kulağa İletişim İlişkisi

Gıda üretiminde genetik değişikliğe ilişkin bilginin güvenilir bir kaynaktan elde

edilip edilmemesi tüketicilerin verecekleri tepkileri etkilemede önemli bir tanımlayıcı

olarak kabul edilmektedir (Frewer vd., 1998, s.16).

Tüketicilerin gıda konusunda bilgi edindikleri kaynaklar arasında kulaktan

kulağa iletişimin, güvenilir bir bilgi kaynağı olarak görüldüğü söylenebilmektedir.

Ekanem ve diğerleri (2008), tüketicilerin gıda konusunda edindikleri bilgilerin

kaynaklarına göre güvenilirliğini incelediği çalışmasında; tüketicilerin başta sağlık

uzmanları olmak üzere, beslenme uzmanları ve gıda etiketlerine en son sırada ise

interneti güvenilir kaynak olarak kabul ettiklerini tespit edilmiştir. Aynı çalışma

sonuçları, aile ve arkadaşlar yolu ile kulaktan kulağa iletişimden sağlanan bilginin;

bilim insanları, tüketici grupları, televizyon, gazete ve internetten daha güvenilir

Page 82: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

65

olduğunu göstermiştir. Gıdaya dayalı krizlerde tüketicilerin en fazla güven duydukları

kaynakların sırasıyla; doktor, aile ve arkadaşlar, bilim adamları ve televizyon olduğu

söylenebilmektedir (Grunert, 2002, s.283). Dolayısı ile gıda ile ilgili çelişkili

durumlarda aile ve arkadaşlardan edinilen bilgiler oldukça güvelir bulunmaktadır.

Costa-Front ve Mossialos’a (2007) göre; ailevi ya da şahsa özel bilgi kaynakları,

tüketicilerdeki GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risk ve faydaları etkilemede önemli bir

bilgi kaynağıdır. D’Souza ve diğerleri (2008) de kulaktan kulağa iletişimin, GDO’lu

gıdaların tüketiciler arasında anlaşılabilmesi ve kabul görmesine olumlu katkılar

sağlayacağı görüşündedir. Bu bağlamda, tüketicilerin başkalarıyla (arkadaş, aile…)

yaptıkları sohbetlerin, GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan riskleri belirleyebileceği ve

etkileyebileceği söylenebilmektedir.

GDO’lu gıdalarla ilgili bilgi edinme kaynaklarının, tüketiciler açısından

güvenilirlik düzeyleri incelendiğinde, kulaktan kulağa iletişimin bazı bilgi kaynaklarına

göre çok daha güvenilir kabul edildiği görülmektedir. Tüketicilerin, biyo teknolojik

bilgi edindikleri kaynaklar arasında aile ve arkadaşlarından edindiklerine duydukları

güven; gazeteciler, biyo teknoloji endüstrisi bilim insanları, gıda endüstrisi uzmanları,

üniversite bilim insanları, hükümet bilim insanları, televizyon haber raporları, üretici

grupları, tüketici grupları, çevreci gruplar, politik memurlar, düzenleyici organların

memurları ve bakkallardan daha yüksek düzeydedir (Ekanem, Muhammad ve Singh,

2004, s.75). Curtis ve Moeltner’e (2007) göre tüketiciler, basılı kaynaklar ve başkaları

ile sohbetlerden elde ettikleri GDO’lu gıdalarla ilgili bilgileri, radyo ve televizyon

kaynaklı bilgilerden daha değerli bulmaktadır.

Kulaktan kulağa iletişim, GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan risklerin düzeyini

etkileyici güce sahip olabilmektedir. Curtis ve Moeltner (2007) de Romanyalı

tüketicilerle yaptığı GDO’lu gıdalardaki risk algısının belirlenmesine yönelik

çalışmasında; başkalarıyla tartışma yoluyla elde edilen bilgilerin, tüketicilerdeki bu

ürünlerle ilgili risk endişelerini yükselttiğini tespit etmiştir.

Benzer bir sonuç Türkiye’de öğrencilerle yapılan bir çalışmada da görülmüştür.

Ergin ve diğerlerinin (2008) çalışmasına göre, GDO hakkında bilgi alınan kaynak aile

olduğunda algılanan risk düzeyinde artış görülmektedir. Frewer ve diğerleri (2003b),

Danimarka, Almanya ve İtalyan tüketicilerin en çok tüketici kaynaklarını güvenilir

bulduklarını ve İtalyan tüketicilerin algılanan risklerini en çok tüketici kaynaklarının

arttırdığını belirlemiştir.

Page 83: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

66

Tüketciler tarafından kulaktan kulağa iletişim, algılanan riski azaltmada

kullanıldığı gibi GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risklerin azaltılması içinde

kullanılabileceği düşünülebilmektedir. Nitekim, tüketicilerde algılanan önemin büyük

olması, tüketicilerin sistematik bir süreç olarak kişisel tartışmalarla bilgi toplamaya

yönelebildiğini göstermiştir (Wilson vd., 2004, s.1320). Ancak, yapılan literatür

taramasında tüketiciler tarafından GDO’lu gıdalara yönelik algılanan riski azaltma için

kulaktan kulağa iletişimin kullanıldığına dair çalışmalar tespit edilememiştir.

Tüketicilerin kendi aralarında, ürünlere ilişkin sohbetleri olan kulaktan kulağa

iletişim, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan riskleri etkileyebilen önemli bilgi

kaynakları arasında yer almasına rağmen, GDO’lu gıdalarda algılanan risk türleri ile

ilişkisini inceleyen çalışmalara, yapılan literatür taramalarında rastlanamamıştır.

Page 84: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

67

BÖLÜM III

YÖNTEM

Bu çalışmada, nitel ve nicel araştırma yöntemi birlikte kullanılarak, tüketicilerde

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türleri ve bunların kulaktan kulağa iletişim ve

satın alma istekliliği ile olan ilişkisi incelenmiştir. Çalışma amaçları doğrultusunda

geliştirilen hipotezlerin test edilmesinde gerekli birincil verilerin elde edilmesi için

anket yöntemine dayalı nicel bir saha çalışması yürütülmüştür. Ancak nicel çalışmanın

öncesinde bu çalışmayı destekleyici olarak; araştırman hipotezlerinin daha sağlıklı

kurulması, anket formunun düzenlenmesi ve konunun daha derinlemesine anlaşılmasını

sağlamak üzere bir nitel çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bu bölümünde sözü

edilen, nicel ve nitel araştırmanın metodolojik alt yapısı sunulmuştur. Birinci kısımda;

nitel çalışmaya yönelik metodolojik yapı sunulmuştur. İkinci kısımda; araştırmanın

modeli ve hipotezlerine yer verilmiştir. Çalışmanın amaçlarına ulaşmasını sağlamak

üzere gerçekleştirilen nicel araştırmaya yönelik olarak, Üçüncü kısımda; araştırmanın

ana kütlesine ve örnekleme sürecine, dördüncü kısımda; veri toplama yöntemi

kapsamında bilgilere yer verilmiştir.

3.1. Nitel Araştırma Kapsamında İzlenen Yöntem

Yıldırım ve Şimşek (2006) tarafından, nitel araştırma; “Gözlem, görüşme ve

doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların

doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir

sürecin izlendiği araştırma” biçiminde tanımlanmıştır. Altunışık ve diğerlerine (2002)

göre nitel araştırma; istatistiksel prosedür veya sayısal araç kullanılmadan bulguların

üretildiği araştırma olarak görülmektedir.

Bu tez çalışmasında nitel araştırma gerçekleştirilerek, araştırma hipotezlerinin

oluşturulmasına ve nicel verileri elde etmek üzere kullanılacak olan anket formunun

hazırlanmasına katkı sağlaması amaçlanmıştır. Bununla birlikte, uygulanılacak olan

anketin öncesinde ankete katılacak tüketicilere GDO’lu gıdalar hakkında bilgi verilemek

maksadı ile hazırlanacak ön metinin hazırlanmasında da kullanımı amaçlanmıştır. Bunlara

ek olarak, nitel araştırmaya katılacak kişilerin aynı zamanda bir tüketici olmaları,

Page 85: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

68

tüketiciler hakkında bir ön bilgi sağlaması bakımından da nitel çalışmanın faydalı

olabileceği öngörüsünü doğurmuştur. Bu bağlamda, görüşme (mülakat) yöntemi

kullanılarak nitel veriler toplanmış ve elde edilen verilere betimsel analiz uygulanılarak

belirtilen amaçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.

Nitel araştırma kapsamında veri toplama yöntemi olarak, görüşme yöntemi

(mülakat) kullanılmıştır. Görüşmenin temelinde, içinde cevap verenin kendi terimlerinde

kendisinin anlayışlarını açığa vurduğu bir çerçeve sağlamak vardır (Patton, 2002, s.348).

Görüşme yöntemi; ankete göre daha derin veriyi sağlama, yeni fikir ve izahların gelişme,

cevapların daha güvenilir ve doğru olması ihtimalini arttırma, yanlış anlaşılmaların ve

verilerin geçerliliğine olumsuz yönde etki edecek hataların indirgenmesi ve ek sorular

sorma imkanı ile konuların daha iyi açıklanabilmesi gibi faydaları sunmaktadır

(Altunışık,Çoşkun, Yıldırım ve Bayraktaroğlu, 2002, s.86). Bu bağlamda, keşifsel

özellikteki nitel çalışma kapsamında, göreceli olarak yeni bir konu olan GDO’lu gıdalar

hakkında çeşitli bilim dallarından akademisyenlerden derinlemesine bilgi edinilmek üzere

görüşme yöntemi kullanılmıştır.

Görüşmelere katılan akademisyenlerin belirlenmesinde amaçlı örnekleme

(purposeful sampling) yöntemi kullanılmıştır. Amaçlı örneklemenin mantık ve gücü, tam

olarak anlama üzerinde durmasından ileri gelmektedir. Bu örnekleme yönteminde,

çalışmanın derinlik kazanması için bilgi bakımından oldukça zengin görüşmeciler

seçilmektedir. Böylece araştırmanın amacına göre önde gelen önemli konular hakkında

oldukça çok öğrenme gerçekleşebilmektedir (Patton, 2002, s.46). Bu nitel çalışmada da,

GDO’lu gıdalar bakımından bilgisi zengin olan farklı bilim dallarından akademisyenler

seçilmiştir.

GDO’lu gıdalar, mühendislik ve sağlık bilimlerinden oluşan birçok bilim dalının

araştırma konusuna girmektedir. Bu bağlamda, görüşmeler, GDO’lu gıda konusuna

yönelik olarak farklı bilim dallarından 10 akademisyen ile gerçekleştirilmiştir. Tablo 6’da

görüşme gerçekleştirilen akademisyenlere ve bu akademisyenlerin görev yaptıkları

fakülte ve bölümlere yer verilmiştir.

Page 86: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

69

Tablo 6

Görüşme Gerçekleştirilen Akademisyenler

Akademisyen Fakülte Bölüm

Prof. Dr. Biyokimya Tıp Biyokimya

Prof. Dr. Biyoetik Tıp Biyoetik

Prof. Dr. Bahçe bitkileri Ziraat Bahçe Bitkileri

Prof. Dr. Tarım ekonomisi Ziraat Tarım Ekonomisi

Prof. Dr. Gıda mühendisliği Ziraat Gıda Mühendisliği

Prof. Dr. Tarla bitkileri Ziraat Tarla Bitkileri

Prof. Dr. Farmakoloji Eczacılık Farmakoloji

Prof. Dr. Bitki koruma Ziraat Bitki Koruma

Doç. Dr. Tıbbi biyoloji Tıp Tıbbi Biyoloji

Yrd. Doç. Dr. Çevre mühendisliği Mühendislik -Mimarlık Çevre Mühendisliği

Nitel araştırma kapsamında yürütülen görüşme, yarı yapılandırılmış görüşme

türünde gerçekleştirilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşmelerde, görüşülene belli başlı

sorular yönetilmektedir. Buna ek olarak, görüşme boyunca yeni sorular sorulmasının

gerektiği hallerde, bu yeni sorular da görüşülene yönetilebilmektedir (Mil, 2007, s.8).

Dolayısı ile konuya ait temellerle ilgili başlıca soruların yanın da ek sorular sorularak

görüşülenden derinlemesine bilgi edinilebilme fırsatı sağlamaktadır (Güler, 2010, s.214).

Bu kapsamda, yarı yapılandırılmış görüşme türü, GDO’lu gıdaların güncel ve hakkında

yeterli düzeyde bilginin az olduğu bir konu olması sebebi ile farklı bilim dallarındaki

akademisyenlerden derinlemesine bilgi edinilmek üzere kullanılmıştır.

Görüşmelerde, araştırmacı ve danışman tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış

görüşme formu kullanılmıştır. Görüşme formunda yer alan sorular, literatür taraması

sonrasında hazırlanmış olup görüşme formu, iki uzmandan tarafından incelenerek son halini

almıştır. Böylece, uzman görüşü alınılarak veri toplama araçlarının (içerik) geçerliliği

sağlanmıştır. Görüşme formunda yer alan sorulara, Ek1’ de yer verilmiştir. Görüşmelerde

akademisyenlere daha çok, uzmanı oldukları bilim dallarını esas alarak GDO’lu gıdaların;

ortaya çıkarılma nedenleri, olası belirsizlikleri, olası olumsuz sonuçları ve olası faydaları

hakkında cevap verecekleri sorular yöneltilmiştir. Bu soruların yanı sıra, bir tüketici olarak

GDO’lu gıdalarla ilgili eğilimlerini alabilmek üzere de iki soru sorulmuştur. Tüm bu

sorulara ek olarak akademisyenlere, verilen cevapların derinliğini arttırmak ve doğru

anlaşılıp anlaşılmadığını görebilmek açısından ek sorular da yöneltilmiştir.

Page 87: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

70

Görüşmenin başında, akademisyenlere; tez çalışmasının amacı, nitel çalışmanın

tez çalışmasına katkısı ve amacı açıklanmış ve görüşme kapsamındaki sorular hakkında

genel bilgiler verilmiştir. Görüşmeler, bireysel olarak yüz yüze gerçekleştirilmiştir.

Görüşmelerde, veri kaybını önlemek ve verilerin güvenirliğini sağlamak üzere ses kayıt

cihazı kullanılmıştır.

3.2. Araştırma Modeli ve Hipotezleri

Bu kısımda, çalışmanın amaçlarına ve literatürde yer alan çalışma sonuçlarına

bağlı olarak belirlenen araştırma modeline ve nitel çalışma bulguları ile de desteklenen

araştırmanın hipotezlerine yer verilmiştir.

3.2.1. Araştırma Modeli

Araştırma modeli, tanımlayıcı araştırma modelindedir. Tanımlayıcı araştırma

modelindeki amaç; eldeki problemi, bu problemle ilgili durumları, değişkenleri ve

değişkenler arasındaki ilişkileri tanımlamaktır (Tekin, 2007, s.49; Kurtuluş, 2004,

s.252). Bu modelle, iki veya daha fazla değişken arasında ilginin derecesi

belirlenebilmektedir (Kurtuluş, 2004, s.252). Çalışmada; tüketicilerdeki, GDO’lu

gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin, satın alma istekliliğ ve kulaktan kulağa

iletişimle olan ilişkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, kulaktan kulağa iletişimin,

tüketicilerin genetiği değiştirilmiş gıdaları satın alma istekliliği ile olabilecek ilişkisinin

belirlenmesi de umulmaktadır. Dolayısıyla, genel olarak tanımlayıcı bir araştırma

modeliyle geliştirilen teorik modeldeki değişkenler arasındaki ilişkiler açıklanmaya

çalışılmıştır. Ek olarak, tez çalışmasının, literatürde kısıtlı sayıda çalışmaya konu olan

bir konu olması ve incelenen ilişkileri ele alan çalışmalara rastlanmaması nedeni ile

keşifsel bir nitelik taşıdığı da düşünülebilmektedir.

Araştırma modeli, literatürde yer alan çalışmaların izlediği modeller ve gelecek

çalışmalar için belirtikleri öneriler dikkate alınılarak geliştirilmiştir. Klerck ve Sweeney

(2007) GDO’lu gıda ürünlerini satın alma eğilimini, üç algılanan risk türü (performans,

fiziksel ve psikolojik) ile ölçmüş diğer türleri çalışmasına dahil etmemiştir. Bununla

birlikte Tuu ve Olsen (2009) gıda ile algılanan risk çalışmalarında, algılanan risk türleri

olan; işlevsel, sosyal, finansal, performans ve fiziksel risklerin incelenmesi gerektiğini

dile getirmiştir. Dolayısıyla, algılanan her bir risk türünün GDO’lu gıdaların satın alma

Page 88: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

71

istekliliğine etkisinin belirlenmesi litetatür açısından da önemli katkılar

sağlayabilecektir.

Bununla birlikte, Chakrabarti ve Baisya (2009) organik ürünler için yaptıkları

çalışmalarında finansal risk ile kulaktan kulağa iletişimi ilişkili bulmuştur. Bu çalışma,

benzer bir çalışmanın GDO’lu gıdalar içinde yapılabileceği fikrini uyandırmıştır.

Ayrıca, gıda ürünlerinde algılanan risk ile kulaktan kulağa iletişimin arasındaki bağın ve

GDO’lu gıdalar açısından bilgi kaynağının güvenirliğinin önem arz etmesi çalışmada

GDO’lu ürünlere satın almaya isteklilik bakımından kulaktan kulağa iletişimin de

modele dahil edilmesi fikrini teşvik etmiştir. Bu bağlamda, araştırmanın amacı ve

literatür gözönünde tutularak geliştirilen araştırma modeline Şekil 2’de yer verilmiştir.

İlişki ve etki Grup ortalamaları farkı Şekil 2. Araştırma modeli

3.2.2. Araştırma Hipotezleri

Tüketici davranışları açısından ürün hakkında bilginin az, ürünün yeni ve teknik

olarak karmaşık, tüketicilerin güvenin az ve satın almanın önemli olması halinde

algılanan risk düzeyinde artış görülmektedir (Odabaşı ve Barış, 2003, s.154). GDO’lu

gıdalar da tüketiciler için yeni, hakkında az bilgi sahibi olunan ve tüketiciler için karışık

Demografik özellikler (Cinsiyet, Medeni durum, Yaş, Eğitim, Gelir)

Kulaktan Kulağa İletişim

Fiziksel Risk

Satın Alma İstekliliği

Performans Riski

Finansal Risk

Psikolojik Risk

Page 89: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

72

bir teknik yapıya sahiptir. Bununla birlikte ileri sürülen olası olumsuz etkiler ve

belirsizlikler GDO’lu gıdaların riskli algılanmasına neden olmaktadır.

GDO’lu gıdalara yönelik yapılan tüketici davranışları araştırmaları, algılanan

risk konusunun önemine vurgu yapmaktadır (Lusk ve Coble, 2005; Hossain ve

Onyango, 2004). Zira algılanan riskin, tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusundaki satın

alma davranışlarını etkileme gücüne sahip olduğu iddia edilmektedir (Han ve Harrison,

2007, s.701). Tüketicilerin GDO’lu gıdalar ile ilgili olarak risk algılarının yüksek

olduğu pek çok çalışmada tespit edilmiştir (Matos vd., 2006, s.162; Wu, 2004, s.715;

Onyango vd., 2004, s.209; Townsend ve Campell, 2004, s.1389). Bunun yanı sıra

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk, tüketicilerin bu gıdaları satın almaya olan

istekliliklerini etkileyebilmekte ve satın alma istekliliğini azaltabilmektedir (Brown ve

O’Cass, 2005, s.34; Brown ve O’Cass, 2004). Ancak, literatür taramalarında sadece

Klercek ve Sweeney’in (2007) çalışmalarında algılanan risk türlerinin GDO’lu gıda

satın alma eğilimi üzerindeki etkisinin ele alındığ tespit edilmiştir.

Algılanan risk düzeyinin, ilgili ürünün fiziksel, psikolojik ve sosyal yönden

tüketiciye zarar vermesinin ihtimal dahilinde olması durumunda artış gösterebilmesinin

söz konusu olduğu belirtilmektedir (Moven ve Minor, 1998, s.179). GDO’lu gıdalar

hakkında ileri sürülen olumsuz iddialar tüketicilerin risk algısını etkileyebilmektedir.

GDO’lu gıdalara yönelik insan sağlığı ve çevre üzerindeki olası olumsuz etkiler

tüketicilerdeki risk düzeylerini etkilemektedir (Poveda vd., 2009, s. 527; Nganje vd, 2009,

s.70; Qin ve Brown, 2008; Hu vd., 2004, s.404; Cook vd., 2002, s.568; Verdurme ve

Viaene, 2001, s.79; Bredahl, 2001, s.40; Subrahmanyan ve Cheng, 2000; Saba vd, 2000,

s.116). Bu durumda, GDO’lu gıdaların insan sağlığı ve çevre üzerindeki tehditlerinin ve

bu tehditlerin tüketicilerde bir ruhsal gerilim ve kaygı durumu oluşturabilmesinin bir

yansıması olarak tüketicilerin GDO’lu gıdalarla ilgili fiziksel ve psikolojik risk

algılamaları söz konusu olabilecektir.

Tüketicilerin bu gıdaları riskli bulduğunu ortaya çıkaran çalışmaların

bulgularından hareketle, tüketicilerin, GDO’lu gıdaların kendilerine ve çevrelerine olumlu

bir katkısı olmamasına hatta olası olumsuzlukları da düşünüldüğünde, GDO’lu gıdalara

para harcamayı mantıklı bulmayacakları ve paralarını boş yere harcadıklarını

algılayacakları öngörüsüne varılabilmektedir. Özellikle tüketicilerin harcamaları arasında

gıda harcamalarının önemli bir paya sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda

tüketicilerde bir finansal risk algısının oluşabileceği düşünülmektedir. GDO’lu gıdaların

göstereceği performans hakkındaki belirsizlikler ve olumsuz görüşlerin tüketicilerde

Page 90: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

73

performans riskini canlandırması muhtemeldir. Bu bağlamda, literatürde yer alan bilgiler

ve tez kapsamında yürütülen nitel çalışma sonuçları doğrultusunda çalışmanın amacına

bağlı olarak algılanan risk türleri ile satın alma istekliliği arasındaki muhtemel ilişkilere

dayalı aşağıdaki hipotezler geliştirilmiştir.

H1: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk,

H1a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

H2: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski,

H2a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H2b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

H3: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk,

H3a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H3b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

H4: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk,

H4a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H4b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

Arndt’a (1967a) göre algılanan risk, tüketicilerin iletişim biçimlerini ve satın

alma davranışlarını tanımlayabilen bir güce sahiptir. Tüketiciler, günlük sohbetleri

içinde bir mal ya da hizmet hakkındaki olumlu ya da olumsuz görüşlerini yakınları ile

paylaşabilmektedir. Bu bağlamda, kulaktan kulağa iletişim, tüketicilerin satın alma

sürecindeki aşamalardan bir tanesi olan bilgi arama süreci içinde günlük hayatta sıkça

başvurulan bir iletişim biçimi olarak değerlendirilebilmektedir. Özellikle ürünün yeni ve

satın almanın riskli olduğu durumlarda sıkça başvurulan bir iletişimdir (Odabaşı ve

Barış, 2003, s.272). Çalışmanın önceki bölümlerinde detaylı biçimde sunulduğu üzere

GDO’lu gıdalar hem yeni hem de bünyesinde riskleri barındırdığı savunulan bir

üründür. Dolayısı ile tüketiciler için de GDO’lu gıdalar yeni ve riskli bir gıda ürünü

olarak nitelendirilebilmektedir. Buna ek olarak GDO’lu gıdalar açısından algılanan risk

türlerini kulaktan kulağa iletişim ile birlikte inceleyen çalışmalara yapılan literatür

taramalarında rastlamamıştır.

Bununla birlikte kulaktan kulağa iletişim, algılanan risk düzeyini

etkileyebilmektedir. Bu etki risk azaltılması yönünde olabileceği gibi arttırıcı da

olabilmektedir. Literatürdeki pek çok çalışmada tüketicilerin algılanan risk düzeylerini

Page 91: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

74

azaltmak üzere kulaktan kulağa iletişime girdikleri tespit edilmiştir (Kim vd., 2009;

Mitcell ve McGoldrick, 1996; Roselius, 1971; Cox, 1967). Bu bağlamda, tüketicilerin

GDO’lu gıdalarla ilgili olarak günlük sohbetlerinde yer vermeleri muhtemel olduğu

yargısına varılabilmektedir. Yapılan çalışmalardan GDO’lu gıda konusunda kulaktan

kulağa iletişimin bir bilgi edinme kaynağı olarak benimsendiği görülmektedir (D’Souza,

Rugimbana, Quaz, ve Nanere, 2008; Ergin vd., 2008; Mohr, Harrison, Wilson, Baghurst

ve Syrette, 2007; Costa-Front ve Mossialos, 2007; Curtis ve Moltner, 2007).

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan riski etkilemede önemli bir olarak kaynak

görülen kulak kulaktan kulağa iletişimin, tüketicilerin bu gıdalara yönelik olarak daha

çok olumsuz düşünceler taşıdığına yönelik bulgular ışığında, algılanan riski arttırması

söz konusu olabilecektir. Bununla birlikte, kulaktan kulağa iletişimin GDO’lu gıdalar

konusunda algılanan risk düzeyini etkileme gücü çok az çalışmada ele alınmıştır. Bu

çalışmalar arasında Ergin ve diğerleri (2008) ile Curtis ve Moeltner (2007) kulaktan

kulağa iletişimin GDO’lu gıdalar konusunda algılanan risk düzeyini arttırdığı yönünde

bulgulara ulaşmıştır. Benzer bir bakış açısı ile Frewer ve diğerleri (2003b), tüketici

kaynaklı bilgilerin, tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk düzeylerini

arttırdığını tespit etmiştir. Bununla birlikte genel olarak, algılanan risk türleri açısından

kulaktan kulağa iletişimin az çalışmaya konu edilmesi pazarlama literatüründe

eleştirilmiştir (Lin ve Fang, 2006, s.1209; Ha, 2002). GDO’lu gıdalara yönelik

incelemeler yapıldığında, literatür taramalarında tüketicilerin GDO’lu gıdalara ilişkin

algılanan risk türleri (performans, fiziksel, finansal, psikolojik) açısından ele alan çalışmaya

rastlanmamıştır. Algılanan risk türleri açısından kısıtlı bilgi olmasına rağmen önceki

çalışmalara ait bulguların ışığında, algılanan risk türleri açısından da benzer bir etkileşimin

söz konusu olabileceği muhtemel görünmektedir. Bu bağlamda, çalışmanın amacına

yönelik olarak önceki çalışma bulgularından hareketle kulaktan kulağa iletişim, algılanan

risk türleri ve GDO’lu gıda satın alma istekliliği için aşağıdaki hipotezler kurulmuştur.

H5: Kulaktan kulağa iletişim,

H5a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H5b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk üzerinde pozitif yönde etkilidir.

H6: Kulaktan kulağa iletişim,

H6a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

Page 92: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

75

H6b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski üzerinde pozitif yönde

etkilidir.

H7: Kulaktan kulağa iletişim,

H7a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H7b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk üzerinde pozitif yönde etkilidir.

H8: Kulaktan kulağa iletişim,

H8a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H8b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk üzerinde pozitif yönde

etkilidir.

H9: Kulaktan kulağa iletişim,

H9a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında negatif bir ilişki vardır.

H9b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisi yönde etkilidir.

Mackinnon (2001), sosyal ve davranışsal bilimlerde ara değişkenlerin önemli bir role

sahip olduğunu ve bu önemin, değişkenler arasındaki ilişkilerin nedenselliğinin

açıklanmasındaki ihtiyaçtan kaynakladığını belirtmiştir. Ara değişken, bağımsız değişkenin

etkisini bir bağımlı değişkenin üzerine iletmektedir. Ara değişken üçüncü bir değişken olarak

kabul edilerek, bağımsız değişken ara değişkene, ara değişkenin de bağımlı değişkene sebep

olduğu kabul edilmektedir. Ara değişken, iki değişken arasında bir nedensel silsile olarak

kabul edilmektedir (Mackinnon, Fairchild ve Fritz, 2007). Bununla birlikte ara değişken bir

değişkenin, bir sonuç değişkeni (y değişkeni/bağımlı değişken) nasıl veya neden tahmin

ettiğini ya da yol açtığını belirlemektedir (Frazier, Tix ve Baron, 2004, s.116). Bu bağlamda,

kulaktan kulağa iletişimin algılanan risk türlerini ve algılanan risk türlerinin de GDO’lu gıda

satın alma istekliliğini etkileyebileceği düşünüldüğünde algılanan risk türlerinin ara değişken

olabileceği öngörüsüne ulaşılmıştır. Bu kapsamda, çalışmanın amacı da dikkate alınılarak

hipotezler geliştirilmiştir.

H10: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk, kulaktan kulağa iletişim-

GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

H11: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski, kulaktan kulağa

iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

Page 93: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

76

H12: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk, kulaktan kulağa iletişim-

GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

H13: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk, kulaktan kulağa

iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

Demografik özellikler GDO’lu gıdaların tüketiciler açısından

değerlendirilmelerinde etkili olabilmektedir. Matos ve diğerleri (2006) yaptıkları

deneysel çalışma ile eğitim seviyesi yüksek olan tüketicilerin GDO’lu gıdaları satın

almaya direnç gösterdiklerini bununla birlikte gençlerin bu gıda ürünlerine daha çok ilgi

gösterdiklerini tespit etmiştir. Mohr ve diğerleri (2007) eğitim seviyesi yüksek

tüketicilerin kabul düzeyinin düşük olduğunu tespit etmiştir. Lea (2005) üniversite

mezunu olmayanların GDO’lu gıda alıp almaya kararsız olduklarını ve endişe

taşıdıklarını belirlemiştir. GDO’ lu gıdalara yönelik algılanan riskin kadın tüketicilerde

erkek tüketicilere göre daha fazla olduğunu tespit etmiş pek çok çalışma sonucuna

rastlanmaktadır (Costa- Front ve Mossialos, 2007, s.179; Wachenheim, 2006, s.36;).

Subrahmanyan ve Cheng’nin (2000) çalışmalarında kadınların erkeklere göre etik ve

sağlık yönü ile GDO’lu gıdalar hakkında endişe duyduğu görülmüştür. O’Fallon ve

diğerleri (2007) 15 tane Avrupa Birliği üyesi ülkenin sonuçlarını kapsayan

Eurobarometer 53 verilerini kullanarak, GDO’lu gıdaların kadınlar tarafından satın alma

olasılığının erkeklere göre daha az olduğunu tespit etmiştir. Yaş arttıkça GDO’lu

gıdaların faydalı olarak algılanması da artmaktadır (Costa- Font ve Mossialos, 2007,

s.180). Tersi sonuç Kim ve Boyd (2006) yaşlı tüketicilerin GDO’lu gıdaları satın alma

olasılıkları oldukça düşüktür. Eğitim seviyesi yüksek tüketicilerin, GDO’lu gıdalar

hakkında sağlık ve etik açıdan fazla endişe taşımadıklarını tespit eden çalışmaları ile

Subrahmanyan ve Cheng (2000), faydalarının gösterilmesi halinde bu tüketicilerin

GDO’lu gıdaları satın alma olasılıklarının fazla olduğunu belirlemiştir. Kimenju ve

diğerleri (2008) yüksek gelir grubundaki tüketicilerin GDO’lu gıdaları alma isteklerinin

daha fazla olduğunu tespit etmiştir. Ancak, Hossain ve diğerlerinin (2003) çalışmasında

ise gelirin GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır.

Literatürde demografik özelliklere bağlı olarak GDO’lu gıdalar pek çok çalışmada ele

alınsa da algılanan risk türleri açısından bir incelemeye rastlanamamıştır. Bu kısıtlarda göz

önüne alınılarak demografik değişkenler ile algılanan risk türleri hakkındaki hipotezlere

aşağıda yer verilmiştir.

Page 94: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

77

H14: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından

cinsiyet grupları arasında farklılık vardır.

H15: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından

medeni durum bakımından farklılık vardır.

H16: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından

yaş grupları arasında farklılık vardır.

H17: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından

eğitim düzeyleri arasında farklılık vardır.

H18: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından

gelir grupları arasında farklılık vardır.

3.3. Araştırmanın Ana Kütlesi ve Örnekleme Süreci

Çalışmanın ana kütlesi olarak Adana ilinde yaşayan 20 yaş üstü tüketiciler kabul

edilmiştir. Ancak, tüm tüketicilere ulaşmanın mümkün olamayacağından çalışma evreni

olarak Adana’nın en büyük alışveriş merkezinde verilerin toplanacağı günlerde bulunan

tüketiciler tercih edilmiştir.

Alışveriş merkezleri; indirimler, promosyon faaliyetleri, aile fertleri ile birlikte

gezip eğlenebilme imkanları sağlama ve farklı sosyo ekonomik özellikteki tüketicileri

buralara çekme özelliği taşımaktadır. Alış veriş merkezlerinde pahalıdan ucuza, ithalden

yerliye pek çok ürün, pek çok mağazanın bir arada bulunması, anlık, günlük, haftalık ve

aylık indirim ve promosyonların varlığı; diğer taraftan sinema salonları, yiyecek

meydanı, eğlence merkezlerinin olması tüketicileri alışveriş merkezlerini tercih etmesini

sağlamaktadır (Müftüoğlu, 2004). Tüketicilerin eğlenceli vakit geçirmek için tercihleri

arasında alış veriş merkezleri önemli bir yer tutmaktadır. Tüketiciler alışveriş

merkezlerini sadece faydacı bir yaklaşımla mal ve hizmet satın almanın yanında daha

fayda odaklı niyetler için de tercih etmektedir. Bu niyetler arasında; hoşça vakit

geçirme, eğlence, gösteri, yürüyüş yapma ve sosyalleşme görülmektedir (Dennis,

Newman, Michon, Brakus ve Wright, 2010, s.206). Bununla birlikte alışveriş

merkezinde örnekleme kişisel görüşmelerin yönetiminde oldukça basit ve popüler bir

yöntemdir. Alışveriş merkezinde yapılan görüşmelerin olumlu yanları, maliyetinin

düşüklüğü ve ankete katılacak bireylerin bulunmasının daha az zaman almasıdır

(McDaniel ve Gates, 2007, s.171) Alışveriş merkezlerinde çok sayıda insan olması

alışveriş merkezlerini anket için ideal bir ortam olarak nitelendirilmesini sağlamaktadır

Page 95: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

78

(Gegez, 2010, s.87). Tüm bunlar dikkate alındığında farklı kesimlerden ve kültürden

insanlara birlikte düşük maliyetle ve kısa zamanda ulaşabilme imkanı vereceğinden

çalışmanın örnekleme yöntemi, alışveriş merkezlerindeki örnekleme olarak tercih

edilmiştir.

Alışveriş merkezlerinde belirli sayıdaki örneği oluşturmak için iki yol söz

konusudur: her bir zaman dilimi sonunda insanların anket doldurmaya davet edilmesi ve

tezgahın bulunduğu noktadan geçen belli sayıda insanın davet edilmesidir. İlk yol

tezgah sayısının arttırılması ve zaman diliminin kısaltılması gibi esneklikler

sağlamaktadır (Nakip, 2007). Dolayısıyla, anketörler vasıtasıyla anketi tamamla süresi

de dikkate alınılarak belirlenecek belirli bir süre sonunda, alışveriş merkezinin yoğun

olduğu koridorlarda anketler gerçekleştirilmiştir. Yapılan öntestlerden anket süresinin

15-20 arasında sürdüğü tespit edilmiştir. Bu sebeple 20 dakika sonunda ankete

katılmaya gönüllü müşterileriler ile anketler gerçekleştirilmiştir. Anketlerin uygulama

süreci; alışveriş merkezinden alınılan izin, zaman ve maliyet kısıtları dolayısı ile 1 hafta

boyunca haftaiçi ve haftasonunu kapsamıştır.

Çalışma kapsamında gerekli örneklem büyüklüğünün hesaplanmasında ana

kütledeki birey sayısının tam olarak belirlenememesinden dolayı ana kütledeki birey

sayısının bilinmediği durumlarda kullanılan aşağıdaki formülden yararlanılmıştır (Baş,

2006, s.45). 2 2

n = t (pxp) / d

Formülde; n örnekleme girecek birey sayısını, t belirli bir anlamlılık düzeyinde,

t tablosuna göre bulunan teorik değeri (çalışma için 1,96 α=0,05’de ∞ serbestlik

derecesinde), p incelenen olayın görülüş sıklığını (incelenen olayın görülüş sıklığına

ilişkin bir ön bilgi olmadığından ve en yüksek örneklem hacmine ulaşmak amacıyla

%50 kabul edilmiştir.), q incelenen olayın görülmeyiş sıklığını (q=1-p, %50), d örneğin

görülüş sıklığına göre kabul edilen ± örnekleme hatasını (çalışma için ±%4)

göstermektedir. Formülde gerekli değerlerin yerine konarak hesaplanması sonucunda

araştırma için gerekli örneklem büyüklüğünün 600 kişiden oluştuğu belirlenmiştir.

2

n= 1,962 (0, 50 x 0,50)/(0,04) ≅ 600

Örneklem büyüklüğünün belirlenmesinde nicel olduğu kadar nitel faktörler de

önemli kabul edilmektedir. Bu nitel faktörler; kararın önemi, araştırmanın özellikleri,

Page 96: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

79

araştırmada kullanılan değişken sayısı, araştırmada kullanılacak analizlerin özellikleri, işi

tamamlama oranı ve kaynak sınırlamalarıdır. Bununla birlikte tanımlayıcı araştırmalarda,

çok sayıda değişken kullanılacaksa örnek büyüklüğünün büyük olması gerekli

görülmektedir. Değişkenler arası örnekleme hatasının birikimli etkisinin azaltılması için

örnek hacminin büyüklüğü arttırılmalıdır. Ayrıca veriler üzerinde yapılan analizler çok

değişkenli ya da karmaşık ise örneklem büyüklüğü büyük olmalıdır (Nakip, 2003, s.180).

Çalışmanın tanımlayıcı bir araştırma niteliği taşıması, değişken sayısının fazla olması,

değişkenler arası örnekleme hatasının birikimli etkisini azaltılmasının istenmesi ve

verilecek kararın önemli olması örnek büyüklüğünün büyük olması gerekliliğini ortaya

çıkarmıştır. Nicel bir yaklaşımla 600 tüketici olarak belirlenen örnek büyüklüğünün

belirtilen nitel faktörler açısından da uygun olacağı düşünülmüştür.

Hatalı anketlerin olabileceği düşüncesi ile 750 tüketici ile anket gerçekleştirilmiş

olup yapılan incelemeler neticesinde hatalı ve eksik anketler çıkarılarak 614 anket

üzerinden analizler gerçekleştirilmiştir. Hatalı ve eksik anketlerin nedenleri arasında

tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusunda kesin bir fikre henüz ulaşmamış olmalarının

etkisinin büyük olduğu düşünülmektedir.

3.4. Veri Toplama Yöntemi

Konuyla ilgili önceki çalışmaların veri toplama yöntemleri ve araştırmanın

tanımlayıcı modelde olması nedeniyle veri toplama yöntemi olarak anket yöntemi tercih

edilmiştir. Pazarlama araştırmalarında ve tanımlayıcı araştırma modelindeki

çalışmalarda genel eğilim olarak anket yöntemi tercih edilmektedir (Hair, Bush ve

Ortinau., 2000, s.253). Ayrıca, anket yöntemi; tüm cevaplayıcıların aynı anket formunu

yanıtlamalarıyla standardizasyon sağlaması, yönetiminin kolay olması, cevaplayıcıların

alt bölümlere ayrılarak anlamlı farklılıkların bulunması ve istatistiksel analizlerin

yapılmasını gerçekleştirebilmesi gibi avantajlarından (Burns ve Bush, 2006, s.235-236)

çalışmada da yararlanılmak istenmiştir.

Çalışmada anket yöntemlerinden birisi olan yüz yüze anket yöntemi

kullanılmıştır. Yüz yüze anket kişisel görüşme olarak da adlandırılmakta olup anketin

uzun ve geri dönüş oranın yüksek olmasının istendiği durumlarda kullanımı gerekli

görülmektedir. Ayrıca, cevaplayıcılara anlaşılmayan sorularda açıklama yapma imkanı

vermesi bu yöntemin önemli bir avantajı olarak kabul edilmektedir (Tokol, 2006, s. 34).

Çalışmada kullanılan anket formunun GDO’lu gıdalar hakkında bilimsel verilere dayalı

Page 97: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

80

olarak hazırlanan bir ön metin içermesi ve cevaplayıcıların ön testlerde tespit edilen

kararsız halleri dikkate alındığında ve anket formunun sağlıklı biçimde doldurulması

için bazı açıklamalara yer verilmesi gerektiği düşünüldüğünde anketin uzun süreceği

öngörülmüştür. Bu bağlamda, yukarıda belirtilen faydaları gözetilerek yüz yüze anket

yönteminin çalışmada kullanılmasına karar verilmiştir.

3.4.1. Ön Testler

Tüketicilerde, GDO’lu gıdaların yeni tanınması ve hakkında kesin fikirlerin

oluşmaması ön testlerin çalışma için önemini arttırmıştır. Bununla birlikte tüketicilerin,

kullanılan anket formundaki ifadeleri tam olarak anlayabilmeleri ve anketlerin

gerçekleştirilmesi sürecinde karşılaşılabilecek problemleri saha çalışmasından önce

görebilmek üzere iki ön test çalışması gerçekleştirilmiştir.

Birinci ön test kolayda örnekleme yolu ile belirlenen ancak ana kütleyi oluşturan

bireylerinin özelliklerini taşıyan 32 tüketici ile gerçekleştirilmiştir. Birinci ön test ile

anket formunda anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan ifadeler ortaya çıkarılmıştır. Bu

ifadelerdeki gerekli düzenlemelerin yapılmasının ardından ikinci ön test

gerçekleştirilmiştir. İkinci ön test de kolayda örnekleme yolu ile belirlenen ancak ana

kütleyi oluşturan bireylerin özelliklerini taşıyan 25 tüketici ile gerçekleştirilmiştir. Bu

ön testte, birinci ön test sonrasındaki düzenlemelerin tüketicilerin ankette yer alan

ifadeleri daha iyi anlayıp anlamadıklarının teyit edilmesi amaçlanmıştır. İkinci ön test

sonrası yapılan düzenlemeler ile anket formu sahada kullanılan haline

kavuşturulmuştur.

3.4.2. Anket Formu ve Ölçekler

Çalışmanın amaçları doğrultusunda hazırlanan anket formu; GDO’lu gıdaların daha

önceden duyulup duyulmadığı, GDO’lu gıdalarla ilgili bilgi edilinen iletişim kaynaklarının

sıralı ölçek kullanılarak güvenilirliliğinin tespiti, etiketleme hakkındaki fikirlerine yönelik

sorudan, GDO’lu gıdalar hakkında sunulan bilimsel bilgiler içeren bir ön metinden,

araştırmada kullanılan değişkenleri ölçmeye yönelik Likert ölçeği ile ölçülen ifadelerden ve

son olarak demografik bilgilerini edinmeye yönelik sorulardan oluşmaktadır. Böylece,

anket formu toplamda bir ön metin, 18 ifade ve 8 sorudan oluşmuştur.

Page 98: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

81

Ön metin, çalışma kapsamında yürütülen nitel çalışma ve çalışmanın ikinci

bölümünde detaylı biçimde sunulan GDO’lu gıdalara yönelik literatürde yer alan bilgiler

doğrultusunda hazırlanmıştır. Ön metnin hazırlanmasındaki neden; GDO’lu gıdalar

hakkında bilgisi oldukça düşük olan tüketicilere anket öncesinde bilgi sunarak ve bilgi

düzeyi göreceli olarak yüksek olan tüketiciler içinse bir hatırlatma yaparak ankete katılımı

sağlamak ve sağlıklı veri toplamaktır. Ön metin kullanımı, GDO’lu gıdalar hakkında düşük

bilgi seviyesinin görüldüğü Kenya’da gerçekleştirilen bir çalışmada da kullanılmıştır

(Kimenju ve Groote,2008). Bununla birlikte, GDO’lu gıdalar hakkında bilgilendirme

sürecinde bilimsel bir yaklaşımla objektif olunması, tüketicileri GDO’lu gıdaların ne lehine

ne de aleyhinde yönlendirmemek gerekli görülmüştür. Bu nedenle hazırlanan ön metin; 2

Türk Dili ve 2 pazarlama, 1 işletme, 1 sosyoloji ve 1 İngiliz Dili ve Eğitimi alanından

akademisyen tarafından incelenmiştir. Gerçekleştirilen ön testlerde de cevaplayıcıların birer

tüketici olarak görüşleri alınmıştır. Bu incelemeler sonucunda gerekli düzenlemeler

yapılarak anket formundaki ön metin Ek2’de gösterilen son şekline kavuşturulmuştur.

Algılanan risk türleri (fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik

risk), kulaktan kulağa iletişim ve satın alma istekliliği ölçekleri 3’er ifade ile Likert

ölçeği kullanılarak ölçülmüştür. Pazarlama araştırmasında Likert ölçeğinin kullanımı

oldukça popüler olmakla birlikte düzenlemesi kolay ve çabuktur (McDaniel ve Gates,

2007, s.309). Bu avantajlarından çalışmada da faydalanmak üzere, ölçeklerde yer alacak

ifadelere tüketicilerin katılım düzeylerini ölçmeye yönelik olarak Türkiye’de yaygın

kullanımı olan (Nakip, 2003, s.119) 5’li Likert ölçeği kullanılmıştır. İfadelere verilen

cevaplar “1: Kesinlikle Katılmıyorum”, “2: Katılmıyorum”, “3: Kararsızım”, “4:

Katılıyorum”, “5: Kesinlikle Katılıyorum” şeklinde kodlanmıştır. Fiziksel risk ölçeği:

Klerck ve Sweeney (2007), Jacoby ve Kaplan (1972) ve çalışma kapsamında yürütülen

nitel araştırmadan; performans riski ölçeği; Klerck ve Sweeney (2007), Stone ve

Gronhaug (1993) ve çalışma kapsamında yürütülen nitel araştırmadan; finansal risk:

Stone ve Gronhaug (1993) ve araştırmacı ve danışmanı tarafından: psikolojik risk:

Klerck ve Sweeney (2007), Stone ve Gronhaug (1993); kulaktan kulağa iletişim:

Podoshen (2008) ve Ha (2002); satın alma istekliliği: Traill ve diğerleri (2006)

tarafından gerçekleştirilen çalışmadan adapte edilerek hazırlanmıştır.

Page 99: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

82

BÖLÜM IV

BULGULAR

Çalışmanın bu bölümü, nitel ve nicel araştırma kapsamında elde edilen verilere

yönelik analiz ve sonuçlarını içeren iki ana başlıktan oluşmuştur. Bu bağlamda ilk ana

başlık altında, nitel verilere yönelik gerçekleştirilen betimsel analiz ve sonuçları

sunulmuştur. İkinci ana başlık altında ise nicel araştırma bulguları sunulmuştur. Bu ana

başlık altında öncelikle, yüz yüze anket gerçekleştirilen cevaplayıcılara yönelik

tanımlayıcı istatistiklere yer verilmiştir. İkinci alt başlıkta güvenilirlik analizi sonuçları

ve değişkenlere ait ortalamalar verilmiştir. Üçüncü alt başlık altında ise araştırma amacı

doğrultusunda geliştirilen hipotezlerin desteklenip desteklenmediğinin belirlenmesi için

gerçekleştirilen nicel verilerin analizlerine ve sonuçlarına yer verilmiştir.

4.1. Nitel Bulgular

Nitel verilerin analizinde betimsel analiz yönteminden yararlanılmıştır. Bu analiz

yöntemi ile ham veriler, okuyucuların anlayabilecekleri ve kullanabilecekleri duruma

getirilmektedir. Veriler öncelikle mantıki bir sıraya konulup daha sonra yapılan bu

betimlemeler (sınıflamalar) yorumlanarak sonuç elde edilmektedir (Altunışık vd., 2002,

s.218). Betimsel analizde amaç, verilerin düzenlenerek ve yorumlanarak okuyucuya

sunulmasına dayanmaktadır. Elde edilen veriler, önceden belirlenen temalara göre

düzenlenebileceği gibi görüşmede kullanılan sorulara göre de sunulabilmektedir (Yıldırım

ve Şimşek, 2006, s. 224). Betimsel analiz; analiz için yapının oluşturulması, belirlenen alt

başlıklara göre verilerin işlenmesi, bulguların tanımlanması ve yorumlanması olmak üzere

dört aşamadan oluşmaktadır (Çepni, 2010, s.148; Yıldırım ve Şimşek, 2006, s. 224).

Betimsel analiz kullanılarak veriler, görüşmede kullanılan sorulara göre

sunulmuştur. Verilerin analizi için, görüşme sorularından hareketle alt başlıklar belirlenerek

yapı oluşturulmuştur. Daha sonra veriler okunup düzenlenerek mantıklı ve anlamlı biçimde

bir araya getirilmiştir. Doğrudan alıntılarda kullanılması ve verilerin tam olarak

düzenlenmesine bağlı olarak bulguların tanımlanması gerçekleştirilmiştir. Bu aşamada

ortaya çıkan kategoriler için frekanslar parantez içinde belirtilmiştir. Betimsel analiz

kapsamında, doğrudan alıntılara sıkça yer verilmiştir. Alıntıların sıkça kullanılmasında,

Page 100: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

83

alıntıların sunulması yolu ile okuyucuların verilerle doğrudan karşılaşıp verilerin ne

anlama geldiğini kendilerinin yorumlayabilmesi (Çepni, 2010, s.147) imkanından

yararlanılması beklenmiştir. Son aşamada ise yorumlama yapılmıştır (yorumlar,

çalışmanın Tartışma ve Yorumlar bölümünde sunulmuştur). Bununla birlikte, görüşmenin

geçerliliğini arttırmak (Çepni, 2010, s.157) ve akademisyenlerin görüşlerini daha doğru

biçimde yansıtabilmek için gerçekleştirilen analiz sonuçları akamisyenlere gönderilmiştir.

Akademisyenlerden, analiz sonuçlarının kendilerini doğru yansıtıp yansıtmadığı sorulmuş

eğer yansıtmayan ifadeler varsa düzeltmeleri istenmiştir. Akademisyenlerden alınan geri

dönüşler dikkate alınılarak analiz sonuçlarında gerekli düzeltmeler gerçekleştirilmiştir.

Görüşme formunda yer alan ilk dört soru, bilimsel içerikli teknik cevaplara sahip

olması nedeni ile doğrudan alıntılara sıkça yer verilerek sunulmuştur. Beşinci soru bir

tüketici olarak akademisyenlerin görüşlerini belirtikleri ve tüketici bakış açısını

anlayabilmede önemli ipuçları sağlayabilmesi nedeni ile her akademisyenin cevaplarına

kısaca yer verilmiştir. Görüşmelerde, son soruya akademisyenlerden oldukça kısa

cevaplar alınmış olup bu durum, akademisyenlerin görüşlerini önceki sorularda daha

açıklayıcı biçimde belirtmelerinden kaynaklanmıştır. Dolayısı ile bu cevaplamalara genel

hatları ile yer verilmiştir. Son iki soruya alınan cevaplar ile tüketici olarak

akademisyenlerin GDO’lu gıdalar ile ilgili algılanan riskleri ve satın alma istekleri

hakkında bilgiye yer verilmiştir.

Soru 1: GDO’lu gıdaların ortaya çıkarılmasındaki neden/nedenler nelerdir?

Görüşmeler sonucunda, GDO’lu gıdaların ortaya çıkarılmasındaki nedenleri

arasında akademisyenlerin dört nedeni vurguladıkları tespit edilmiştir. Söz konusu

nedenler, başta açlığa çözüm (6 akademisyen) olmak üzere zirai mücadele (5

akademisyen), sağlık amaçlı kullanım (3 akademisyen) ve verimlilikte artış (3

akademisyen) olarak ileri sürülmüştür.

Açlığa Çözüm: GDO’lu gıdaların ortaya çıkarılmasındaki nedenleri arasında

akademisyenlerin yarıdan fazlası, açlık sorunun çözülmesini belirtmiştir. Artan dünya

nüfusuna karşılık gelecek gıda ihtiyacının karşılanmasında GDO’lu gıdaların

kullanılabileceği vurgulanmasına rağmen, bu görüşün aksinde de cevap verilmiştir. Bu

bağlamda, Gıda mühendisliği: “GDO’lu gıdalar 90’lı yıllardan beri tüketiliyor. Hala

Afrika’daki insanlar aç ve belli ülkelerdeki insanlar aç. İthal edilen ülkelere bakıldığında,

açlığa çare yapılmak amacıyla kullanılmadığı görülüyor. Açlığa çare olarak ihracat

Page 101: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

84

yapılmıyor, ithal edilen ülkelerde de açlığa çare olarak tüketilmiyor.” biçimde görüşlerini

belirtmiştir. Bunun yanı sıra, Tarım ekonomisi, GDO’lu gıdaların gıda fiyatlarının

düşmesini sağlayamayacağını savunmuştur. Tarım ekonomisi: “Açlık sorununu çözmede

tek yol GDO değildir. Adil gıda dağılımı, fakir ülkelerde erişebilirliği sağlayarak açlık

çözülebilir… GDO’lu ürünlerin fiyatları düşüreceğini sanmıyorum.” biçiminde

görüşlerini ifade etmiştir.

Zirai Mücadele: GDO’ların ortaya çıkış nedenleri arasında en çok işaret edilen

nedenlerden biri olarak, zirai mücadelede kullanılan kimyasal ilaçların azaltılması hatta

elimine edilebilmesi tespit edilmiştir. Zirai mücadeleden hareketle, Bitki koruma

GDO’ların ortaya çıkış nedenleri arasında özellikle bitki korumayı vurgulamıştır. Bitki

koruma bu konudaki fikirlerini: “Şu anda GDO’lu tohumluk olarak satılan ürünlerin

%90’a yakın kısmı, yabancı otların, tarımda zararlı bitkiler diye adlandırdığımız otların

mücadelesinde kullanılmak üzere Round up herbisitine dayanıklılık genini bitkilere

aktarılarak yapılan çalışmadır… Yabancı otların mücadelesinde, Round up’a dayanıklılık

geninin aktarıldığı kültür bitkilerinde kullanılmaktadır. Birinci en fazla dünyada

kullanma alanı budur. İkinci alanı, yine bitki koruma içindedir. O da böceklere karşı.”

şeklinde dile getirmiştir.

Verimlilikte Artış: Görüşmelerde, verimlilik artışının GDO’lu gıdaların ortaya

çıkarılmasındaki nedenlerden bir tanesi olarak öne sürüldüğü görülmüştür. Bu kapsamda,

Tarla bitkileri, GDO’lu gıdaların çıkış nedenlerinden önce, GDO’lu gıdaların da

kapsamına girdiği biyoteknolojinin çıkış nedenlerini vurgulamıştır. Tarla bitkileri’ne göre

biyoteknolojinin amacı, sürdürülebilir verimlilikte zarardan kar sağlamaktır. Bu

düşüncelerini Tarla bitkileri: “belirli bir alandan elde edilen ürünün daha kaliteli olması,

yüksek verimli olması, yüksek verimli olmasa bile ortaya çıkacak zarardan minimum

şekilde etkilenmesini sağlayacak bitkilerin geliştirilmesi” olarak dile getirmiştir.

Verimlilikte gerçekleşmesi muhtemel artışın; hastalık ve zararlılardan meydana gelen

kayıpları minimize etmek, daha kaliteli ürün elde etmek ve az alandan daha çok mahsul

almaktan kaynaklanacağı öngörüsü yapılmıştır. Hastalık ve zararlılardan meydana gelen

kayıpları minimize etme, Bahçe bitkileri tarafından GDO’lu gıdaların ortaya

çıkarılmasındaki önemli nedenler arasında sayılmaktadır. Bahçe bitkileri bu konudaki

görüşlerini: “GDO ile hastalık ve zararlılardan meydana gelen kayıpları yani biyotik ya

da abiyotik stresden meydana gelen kayıpları minimize ederek verimi arttırma yoluna

gidiliyor. Biyotik ya da abiyotik stresler (kuraklık, su eksikliği, tuz, hastalık…) GDO’yla

dayanımı sağlayabilirsek, yani bitki üzerinde pek çok dayanım faktörünü bir araya

Page 102: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

85

getirebilirsek, otomatik bir verim artışı sağlayacağız. Çeşidi değiştirmeden, alanı

genişletmeden, yaptığımız bakım işlemlerini arttırmadan verimi arttıracağız.” şeklinde

açıklamıştır.

Sağlık Amaçlı Kullanım: GDO’lu gıdaların, insan sağlığına katkı sağlamak üzere

sağlık amaçlı kullanımı, bu gıdaların ortaya çıkarılmasındaki nedenler arasında

görüşmelerle tespit edilen başka bir nedendir. Bu bağlamda, Farmakoloji (Farmakoloji)

tarafından ileri sürülen nedenler arasında: “Besin miktarı artırılarak ve içeriği

zenginleştirilerek açlık ve beslenme bozukluğu gibi başta gelen halk sağlığı sorunlarının

önüne geçilmesi… Besinler içindeki alerjik proteinlerin çıkarılarak veya yapısı

değiştirilerek özellikle yer fıstığı, yumurta, inek sütü, soya, buğday, kabuklu deniz

canlıları, balık ve fındık gibi besinlerin alerjik özelliklerinin azaltılması…Tüketilen

bitkilere aktarılacak genler aracılığı ile patojen mikroorganizmaların çeşitli proteinlerini

sentezleyen bitkiler elde edilerek bu bitkilerin aşı olarak geliştirilmesi…Genetiği

değiştirilmiş besinlerin özellikle ağız yolundan uygulanmak üzere tedavi amacıyla

geliştirilmesi” gösterilmiştir.

Soru2: GDO’lu gıdalar ile ilgili belirsizlik var mıdır? Eğer varsa, belirsizlik içeren

konular sizce nelerdir?

Görüşmelerden elde edilen sonuçlara göre, GDO’lu gıdalar hakkında belirsizlikler

söz konusudur. Görüşme yapılan tüm akademisyenlerin, bu gıdaların belirsizlikler

taşıdıkları konusunda hem fikir oldukları görülmüştür. İleri sürülen belirsizlik içeren

konular, bu gıdaların: insan sağlığı (7 akademisyen), çevre (5 akademisyen) ve uzun

vadedeki etkilerinin (3 akademisyen) üzerindeki sonuçlarının ne/neler olacağının henüz

tam ve kesin olarak bilinmemesi şeklinde ana başlıklar altında toplanmıştır.

İnsan Sağlığına Etkileri: Görüşmelerde belirtilen belirsizliklerde en çok, GDO’lu

gıdaların insan sağlığı açısından belirsizlikler taşıdığına değinilmiştir. GDO’lu gıdaların

insan sağlığına riski hakkındaki çalışmaların ve bu çalışmalara ait sonuçların, insan

sağlığı gibi hassas bir konuda genellemeye gitmedeki yetersizliğine işaret de edilmiştir.

Dolayısı ile GDO’lu gıdaların insan sağılığı üzerindeki etkisi hakkındaki bilimsel

çalışmaların henüz kesin sonuçlara ulaşılamamasının, belirsizliklerin ileri sürmesinde

etkili olduğu görülmüştür.

GDO’lu gıdalar hakkındaki belirsizlikleri irdelerken Biyokimya ve Biyoetik en

başta, genetik biliminin halen belirsizlikler içerdiğini vurgulamıştır. Biyoetik: “Genetik

Page 103: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

86

mühendisliği başlı başına belirsizliklerle dolu bir alan. GDO, iki ucu kesin bir kılıç gibi.

Yani iyi ve kötü yanları, iyi tartışılması gereken bir konu… Genetik mühendisliğinin ne

kadar riski varsa GDO’lu gıdalarda o kadar risk taşımaktadır, belirsizlik” biçimde

görüşlerini belirtmiştir. Bunun yanı sıra, Biyokimya, genetik biliminin belirsizliği ile

birlikte genleri insan sağlığı açısından ele alarak bu konudaki belirsizliği: “Bir tıpçı olarak

şöyle düşündüğüm zaman, genetik hala, tıbben, genetik bilimi olarak tam aydınlığa

kavuşturulmamış. Sonuçta bir şeyin genetiği ile oynamak… Yani, şu anda bizim

hastalıkların ortaya çıkışında, özellikle kanser gibi vahim tabloların ortaya çıkışında

genler, suçlanan genler bir sürü karakterize ediliyor. Ve bu genetiği ile mesela, pasif olan

kanser yapıcı bir gen, genetiği ile oynanan bir gıda ile belki stimüle edilecektir, aktif hale

gelecektir. Bilemiyoruz. Bir belirsizlik.” biçiminde vurgulamıştır.

GDO’lu gıdaların insan sağlığı üzerindeki olası etkilerindeki bilinmezlere ve

çalışmalardaki kısıtlara vurgulamalar yapılmıştır. Örneğin, Gıda mühendisliği, sağlık riski

ile gıda güvenliğini birlikte ele alarak belirsizlikleri dile getirmiştir. Gıda mühendisliği bu

konuda: “Sağlıkla ilgili herhangi bir çalışmanın oturduğunu söylemek mümkün değil.

Örneğin: gıda güvenliğinde en önemli nokta riske dayalı analizlerin tamamlanmış olması.

Risk faktörünün tespit edilmiş olması gerekiyor. Deniyor ki GDO’lu ürünlerin bütün

toksikolik çalışmaları yapıldı ve öyle ticarileştirildi. Ancak bana göre, doktora

gittiğinizde GDO’lu üründen kaynaklı bir teşhis yapılıyor mu? İzlenebilirlik yapılabiliyor

mu? Hayır. En büyük sorun bu. Protein yapısında gen aktarımı söz konusu, vücutta hangi

oranda, nelerde dolaşıyor ve vücuda alındıktan sonra metabolizması bilinmiyor? Bu

konuda da fikir yok.” diyerek görüşlerini açıklamıştır. Benzer bir yaklaşımla, Tıbbi

biyoloji de, GDO’lu gıdalar konusunda eksik bilgilendirmenin belirsizliklere yol açtığını

ifade etmiştir. Tıbbi biyoloji görüşlerini: “GDO’lu gıdaları çalışanlar: yapan bilim

adamları ya da firmalar, halka hangi genle oynadıklarını, hangi ürünün oluştuğunu, nasıl

metabolize edildiğini söylemeleri lazım.” biçiminde belirtmiştir. Bununla birlikte enzim

konusundaki belirsizliği: “Normal besinlerin izlediği yollar mesela, GDO’lunun da

izleyeceği yolların aynı olması lazım. Bizim enzimlere cevap vermesi lazım. Vermiyorsa

tehlikelidir. Bu konularda belirsizlik var.” sözleri ile vurgulamıştır.

Çevre (Ekolojik Denge) Üzerindeki Etkileri: Görüşmelerde üzerinde

vurgulamalar yapılan bir diğer belirsizlik konusu, GDO’lu gıdaların ekolojik denge

üzerindeki etkilerinin belirsizliğidir. Çevre hakkındaki belirsizlik içeren konular dile

getirilirken en çok ‘gen kaçışı’ üzerinde durulduğu (4 akademisyen) tespit edilmiştir.

Bunun yanı sıra; zararlı bitkiler, genetik çeşitlilik ve besin zinciri hakkında çevre odaklı

Page 104: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

87

belirsizlikler görüşlerde belirtilmiştir. Bununla birlikte, bilimsel çalışmaların yeterli

düzeyde olmadığına dikkat çekilmiş ve daha fazla bilimsel çalışmanın belirsizliklerin

giderilmesindeki gerekliliğine vurgu yapılmıştır.

Gen kaçışı, GDO’lu gıdaların, çevre üzerindeki etkilerinin neler olabileceğine dair

belirsizlik içeren önemli bir mesele olarak görülmüştür. Gen kaçışı konusuna değinen

akademisyenlerden biri olan Bitki koruma: “Kolzaya aktarılan dayanıklılık geni, yabancı

otlara geçiyor. Yüzde kaç geçiyor? Ne zaman geçiyor, hangi koşullara geçiyor? Belirsiz.

…Kolzadaki, roundapa dayanıklılık genin yabancı otlara atlayabildiği yani gen kaçışı

olabildiği yapılan çalışmalarla ortaya konmuş. Diğer kültür bitkilerinde bu nasıl olduğu

belli değil.” diyerek görüşlerini dile getirmiştir.

Gen kaçışları konusundaki belirsizlik, Bahçe bitkileri tarafından da vurgulanan

önemli bir meseledir. Özellikle, gen merkezi konumundaki ülkeler için durum

değerlendirmesi yapan Bahçe bitkileri: “Eğer bir ülke, bir türün gen merkezi ise o türün

GDO’lu olan grubunun, o ülkede yetiştirilmesi sıkıntı diye düşünüyorum. … Buğday,

Türkiye için düşünecek olursak. GDO’lu buğday Türkiye’ye girmemeli. Çünkü neden,

anavatanıyız biz. Her tarafta, buğdayın yabani farklı türleri var. Gen kaçışları çok kolay

olabilir burada.” biçiminde fikirlerini ortaya koymuştur. Gen kaçışı ile ilgili belirsizliği

dile getiren ve bu konuda buğdayı örnek veren bir başka akademisyen de Tarla

Bitkileri’dir. Tarla Bitkileri “Ülkemiz, buğday gen kaynakları bakımından çok zengindir.

Bundan dolayı buğday gibi, bizim ülkemizin temel besin maddesi, bir bitkiden elde edilen

transgenik bir bitkinin ülkemizde yetiştirilmesi ekolojik dengenin bozulmasına neden

olabilir. Öyle bir risk var. Çok büyük bir risk, çok büyük bir belirsizlik bu. Yani böyle bir

durum olduğu zaman sonucunu bilemediğimiz için risk faktörünü mutlaka kullanmamız

lazım.” biçiminde görüşünü bildirmiştir.

Gen kaçışı hakkındaki belirsizlik, Çevre Mühendisliği’ne göre de çevre odaklı

belirsizlikler arasındadır. Çevre Mühendisliği: “Laboratuar ortamında genetiği

değiştirilmiş tohumlar ürettik, onları ektik, sonra ekmeye devam ettik. Ama unutmayın,

bunlar laboratuar ortamında. Peki, bunları dışarıda, araziye, birinci sınıf tarım arazisine

serptiğimizde genetiği değiştirilmiş tohumları kontrol etme şansımız kalmayacak artık.

Dış ortama açıklar, herhangi bir müdahaleye açıklar. Başka tohumlarla çaprazlama

olabilir, gen kayması ya da gen kaçması dediğimiz olaylar olabilir. Burada ve bundan

sonra neler olabileceği bilinmiyor ... Belirsizlik burada.” biçiminde görüşlerini belirterek

kontrol dışı ortaya çıkabilmesi olası arazi ortamındaki gen kaçışlarını vurgulamıştır.

Page 105: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

88

GDO’lu bitkilerin, zararlılar üzerinde sebep olabileceği etkiler hakkındaki

belirsizlikler, gündeme getirilen başka bir çevre odaklı belirsizlik olarak belirtilmiştir.

Bahçe bitkileri, bu konudaki belirsizliğe değinmekle birlikte söz konusu belirsizlik için

ilaçtaki belirsizliği örnek göstermiştir. Bahçe bitkileri: “GDO’lu ürünlerde dayanım

sağlıyoruz. Sağlanan bu dayanımlardan dolayı hastalık ve zararlılar daha dirençli hale

gelebilir mi, daha saldırgan hale gelebilir mi? Aynı şey ilaç için de geçerli. Aynı risk

ilaçta da var.” biçiminde görüşlerini açıklamıştır.

Çevre hakkındaki belirsizlikler arasında, genetik çeşitlilik hakkındaki belirsizlik

üzerinde durulan diğer bir husustur. Bahçe bitkileri: “Yarın, çok yeni bir hastalıkla

karşılaştığımızda, yabancı türlere gittiğimizde, artık genetik çeşitlilik azaldığından dolayı

bu yabancı türleri bulamayacağız. Bu bize bir sıkıntı oluşturur mu?... gibi belirsizlikler

var insanların kafasında.” diyerek fikrini açıklamıştır. Benzer bir belirsizlik, Çevre

Mühendisliği tarafından genetiği değiştirilmiş tohumlar açısından belirtilmiştir. Çevre

Mühendisliği: “Bu tohumlar devam ederse ve diyelim ki bir hastalık çıktı. Bu hastalık

genetiği değiştirilmiş tüm tohumları yok edebilecek türden bir hastalık. … genetiği ile

oynadığımız için ne yapıyoruz, zengin genetik çeşitliliğini biz iptal ediyoruz, içinden

cımbızla çektiğimiz 2-3 tane tohum kullanıyoruz ve onun genetiği ile oynuyoruz. Mantıken

baktığımızda olay bu. Peki, bir hastalık olduğu zaman ne olur? Benzer genetik yapıya

sahip olduklarından muhtemel bir hastalığın, hepsine etki edebileceğini ve bütün

tohumları kaybedebilmeğimizi düşünelim. Gen bankaları kuruluyor. Ancak, 7 milyara

yaklaşan dünyada yeterli tohumu üretecek zaman çok uzun olur..” diyerek olası

belirsizliklerin ne kadar önemli olduğunu da vurgulamıştır.

Çevre hakkındaki belirsizlikler arasında Çevre mühendisliği, GDO’ların, doğada

besin zincirinde değişime yol açabilmeleri hususundaki belirsizliklerine vurgu yapmıştır.

Çevre Mühendisliği, besin zinciri hakkındaki görüşlerini: “Zararlı da olsa böcek türleri

bazı tohumlarla beslenir veya farklı kültürler ve mantarlarla mesela. … Siz dayanıklı

tohumlar üretirseniz ve bu canlıların bir şekilde besin zincirini kırarsanız, bu tohumlarla

beslenecek canlı kültürlerin birkaç yaşam zincirini birden koparmış olursunuz. O zaman

doğa yeni bir besin zinciri kurmak zorunda veya tohumdan aldığı besini, başka bir besinden

almak zorunda kalacaktır. Bu büyük bir ihtimalle yine genetiği değiştirilmemiş orijinal

tohumlar olacaktır. … o böcek türleri orada beslenemezse başka türler üzerinde yayılmaya

başlarlar. Bu sefer de bu zararlılar aslında buğdayı ya da belirli tohumları tüketecekken bu

sefer diğer tohumlara saldırabilir, başka bitki örtüsüne saldırabilir veya birbirlerine

saldırabilirler. …Besin zincirinin birini bozup kırdığınızda veya birkaç halkasını

Page 106: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

89

koparttığınızda, yeni bir besin zinciri oluşur. Ama o yeni besin zinciri ekolojik olarak

dengeye ulaşır ama orijinal halinden çok uzak olabilir” biçimde fikirlerini beyan etmiştir.

Uzun Vadeli Etkileri: Görüşmelerde, GDO’lu gıdalarla ilgili kesin sonuçlara

ulaşılması ve bu gıdaların faydalarının ya da zararlarının kesin biçimde görülebilmesi için

zamana ihtiyaç duyulduğu iddia edilmiştir. Tarım ekonomisi (Tarım Ekonomisi) bu

durumu: “Ne lehinde ne de aleyhinde olan kimseler kesin olarak konuşamıyor. Olabilir,

çıkabilir diyor. Geleceğe ilişkin varsayımlar var sadece. Uzun vadeli etkisini tam

bilmiyoruz.” sözleri ile vurgulamıştır. Bununla birlikte, bu başlık altında değinmeseler de

akademisyenlerin çoğu, bu gıdaların doğurabileceği sonuçları görebilmek için zamana

atıfta bulunmuştur.

Soru3: GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz (ters) sonuç/sonuçlar sizce var

mıdır? Varsa ne/nelerdir?

Görüşmeler neticesinde GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz sonuçlar:

sağlık (10 akademisyen), çevre (6 akademisyen), ekonomi (6 akademisyen) ve etik (3

akademisyen) ana başlıkları altında toplanmıştır. Akademisyenlerin tamamı, GDO’lu

gıdaların insan sağlığı için olumsuz sonuçlar doğurma ihtimali olabileceği görüşünde

birleşmiştir. Buna rağmen, bu akademisyenlerden 2’si, kendi kanaatlerine göre olası

sağlık sorunlarının ciddi sorunlar olmayacağını beklediklerini ifade etmiştir.

Sağlık: GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz sonuçların görülebilme

olasılığının olduğu alanlar arasında, insan sağlığı, akademisyenler tarafından en çok

vurgulanan alan olarak tespit edilmiştir. GDO’lu gıdaların insan sağlığı üzerinde

oluşturabileceği olumsuz sonuçlar; kanserden alerjiye, hormon dengesinin bozulmasından

obeziteye kadar geniş bir yelpazede gündeme getirilmiştir. Bu konuda Farmakoloji:

“GDO'lu gıdaların üretimi sırasında kullanılan çok sayıda kimyasal maddenin

tüketilmesine bağlı olarak, oldukça ciddi boyutlarda olabilecek, hatta ölümlere neden

olabilecek yan ve toksik etkilerin (alerjik tepkimeler, mutajenite, karsinojenite ve

teratojenite gibi) ortaya çıkma olasılığı; GDO'lu gıdaların üretimi sırasında kullanılan

antibiyotiklere karşı, bu gıdaları tüketenlerde direnç kazanılması ve besinlerin çeşitli

hastalıklara karşı koruyucu etkilerinde azalma” gibi olası olumsuz sonuçlara işaret etmiştir.

GDO’lu gıdaların, çocukların hormonları üzerinde nasıl bir etki oluşturacağı

konusu, öngörülen olası olumsuz sonuçlar arasında yer almıştır. Bu konuda Biyokimya:

“Gelişim çağındaki insanlarda, bu tip gıdaların etkileri kesinliğe ulaşmadan tüketilmesi

Page 107: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

90

mesela Batı toplumunda çok yaygın tüketiliyor. Daha teenager dediğimiz daha yetişme

çağındaki çocuklar özellikle çok risk altında diye düşünüyorum. Hormon dengesini

bozması, fitohormon yapılarında değişikliğe uğrayabiliyor. …Mesela büyüme hormonu

diyelim aldık (hatta bu konuda yapılmış bazı çalışmalar da var bir iki tane var bu yönde)

hormon yapısına benzediği için büyüme hormonunu arttırıyor. Çocuk daha iyi gelişiyor.

Ama, çocuk gelişimsel olarak çok iyi bunun yanında çocuğun dengesi birazcık alt üst

olmuş oluyor. Hormonların hepsi bir denge halinde vücudumuzda. Sonuçta, büyüme

hormonu artığı zaman doğuracağa sonuçlara bir garantimiz yok, yapay bir atma olduğu

için, tetikleme olduğu için. Normal vücudun akışı sırasında kendi dengesi… Vücut bunu

her türlü tolere edebiliyor. Ama öbür türlü bir yönden uyarı veriyorsun tetik veriyorsun.

Ama sonucu çok muallâk.” biçiminde görüşlerini açıklamıştır.

GDO’lu gıdaların, sağlık üzerindeki olası olumsuz sonuçları bakımından Tıbbi

biyoloji: “Gen nasıl veriliyor, nasıl aktarılıyor, oluşan ürün için insan vücudunda buna

karşı üretilen ürüne karşı vücudumuzda üretilen enzim var mı? Üretilen enzim varsa

korkulacak bir şey yok. Ama üretilen ürüne karşı vücudumuzda hiçbir enzim yoksa bu şu

demektir: vücudumuzda ağızdan girip anüsten çıkacak ama yan etkileri olabilecek. …

Yan etkiler, eğer bunlar küçük moleküller ise bizim vücut hücrelerine yerleşebilir. Bazı

mikroorganizmalara karşı hassas hale getirebilir veya faydalı hale getirebilir. Bizim

hücrelerin içine girerek normal hücre siklosunun dengesini bozabilir. …alerji, kanser,

organizmanın hassasiyetine yol açabilir. Aktarılan gen, bir virüse verilmişse ve o virüs ph

barajından geçerse kanser yapabilir.” biçiminde görüşlerini bildirmiştir. Biyokimya da

kanser hakkında şüpheci yaklaşımla görüşlerini: “Genetik yönden etkisi, kanserojen etkisi

veya başka bir yönden etkisi var mı, yok mu? Bu konularda olumsuz sonuçlar olabilir mi

diye düşünüyorum.” şeklinde dile getirmiştir.

Çevre: GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz sonuçların çevre üzerinde

görülebilme ihtimali önemle vurgulanan bir alandır. GDO’lu gıdaların doğurabileceği

çevresel olumsuz sonuçlara ilişkin, ekosistemde bozulma olabileceği öngörülen

konulardan birisidir. Bu bağlamda, Bitki koruma, yabancı otların direnç kazanmasına

yönelik olarak olumsuz sonuçlara işaret etmiştir. Bitki koruma: “Eğer tüm diğer

herbisitler ortadan kalkar sadece Roundap kullanmaya başlar isek ki bizim gibi ülkelerde

bu tehlike çok yüksektir. Neden? Çiftçi ilk etapta para kazanacağını düşündüğü için

herkes bu ürünleri ekecektir. O zaman ekosistemde bu herbisitin öldürdüğü yabancı

otların türleri yok olur. Ama direnç kazanmış dayanıklılık kazanmış herbisitler yabancı

otlar ise patlar. Yani, her taraf bu yabancı otlarla kaplanır. Çok uzun vadede bunun

Page 108: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

91

sonucu ekosistemleri etkiler. Ekosistemler etkilenince bundan tarımda etkilenir.” şeklinde

tehlikeleri belirtmiştir. Paralel olarak, Çevre mühendisliği, diğer canlı türleri üzerinde

kontrol edilemeyecek olumsuz sonuçların görülebilme ihtimaline değinmiştir. Bu

bağlamda, besin zinciri ile ilgili olası olumsuzlukları Çevre mühendisliği: “Çevreye

zararlı toksit bir etkisi olacağını düşünmüyorum, ilk etapta. … Farklı hayvanlar, farklı

bitkiler ve farklı hayvanlarla beslenebiliyor. Böcekler de buna dahil. Dolayısı ile siz,

belirli böcek türlerini veya bazılarını toksitlere dayanıklı türler ürettiğinizde ne olacaktır?

Bunların beslenmemesi bunların ölmesine neden olabilir ya da yeni tüketebilecekleri

gıdaları aramalarına neden olabilir.” biçiminde belirtmiştir. Bitki koruma ve Çevre

mühendisliği’nin bu konudaki açıklamaları dikkate alındığında, her iki akademisyenin de

olumsuz etkilerin uzun vadede görülebileceğine işaret ettikleri görülmüştür.

Ekonomi: GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz sonuçların, ekonomi

alanında kendini gösterebileceği ileri sürülmüştür. GDO’lu gıdaların: bir tekelleşmeye

sebebiyet verebileceği, yabancı firmalara bağımlılığa neden olacağı ve yerli üreticilerin,

üretimlerinin engellenmesi nedeni ile bir rekabette eşitsizliğe maruz kalacağı

akademisyenler tarafından ileri sürülen ekonomik olumsuz sonuçlar olarak görülmüştür.

GDO’lu gıdaların, tekelleşme üzerinde nasıl bir etki gösterebileceği konusunda

farklı görüş bildiren akademisyenler olmuştur. Tarım ekonomisi: “Şu an ki tohum piyasası

tekelimsi. GDO, tekelleşmeyi biraz daha güçlendirebilir.” derken, Tarla bitkileri

tekelleşme olsa bile bunun zaman içinde kırılacağını belirtmiştir. Tarla bitkileri

görüşlerini: “GDO’lu ürünlerin üretilmesi, dünyada mutlaka bir tekelleşmeye yol

açacaktır. Tekelleşme söz konusu ama bu tekelleşme şu anda ciddi bir problem gibi

görünmüyor. Özellikle etik bir problem. Eğer ülkemize gelirse yasalar bağlamında

güvenceye alınmazsa çiftçilerimiz çok mağdur durumda kalacak. Ama unutmamak lazım

ki, dünyaya yayıldığı zaman mutlaka bu tekelleşme bir şekilde kırılacak.” şeklinde

belirtmiştir. Öte yandan, Bahçe bitkileri: “Tekelleşme olmaz. Şuan ki durumdan daha

farklı bir durumun olmaz. Tek bir firma yerine birkaç ülkede üç/beş firma olabilir.”

diyerek GDO’lu gıdaların şu anda olduğundan daha fazla bir tekelleşmeye yol

açmayacağını iddia etmiştir.

Yabancı firmalara bağlılığın artacağı görüşü ekonomi açısından belirtilen olumsuz

sonuçlardan bir olarak görülmüştür. Bitki koruma bu durumu kısaca: “Bir ülkeyi sadece,

bu ürünü geliştiren firmalara veya ülkelere bağımlı kılabilir” sözü ile ifade etmiştir.

GDO’lu ürünlerin üretilmesinin yasak olması yerli üreticiler için rekabet gücünü

azaltacağı öngörülmüştür. Bu konuda Bahçe bitkileri: “Yurtdışındaki pazarlarda, rekabet

Page 109: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

92

edilen ürünü diğer ülkeler GDO’lu üretip daha uygun fiyata satar. Çiftçiler üretmez ise

fiyat yönü ile rekabet gücü azalır.” biçiminde görüşünü ifade ederek yerli üreticilerin bu

durumdaki olası sorunlarını vurgulamıştır.

Etik: GDO’lu gıdaların olumsuz sonuçlara sebep olabileceği alanlardan bir tanesi

de etik olarak ortaya çıkmıştır. Akademisyenler tarafından, olası etiksel olumsuzlukların:

biyoetik, çevre ve ekonomi bakımından olabileceği öngörüsü yapılmıştır.

Biyoetik açısından olumsuz sonuçların neler olabileceği Biyoetik tarafından dile

getirilmiştir. Biyoetik, bu konudaki uygulamaların biyoetik açısından kabul edilebilir ya

da kabul edilemez olmasını bazı koşullara bağlamıştır. Biyoetik: “Biyoetik açısından

konuşmak gerekirse: doğrular, insanların doğru davranması, şartların ideal olduğunda

beklenir. Dolayısı ile şartlar ideal olmadığı sürece mahsurlu şeyler kabul edilebilir hale

gelebilir. İnsanlar, -bazı insanlar- ölecekse ve bunun önüne geçmenin etkin bir yolu

GDO’lu gıdalar ise, GDO’lu gıdaları kullanmak, uygulamak ve üretmek uygundur. Etik

açıdan hatta bir sorumluluktur. Ama bunu, ekstra kar amaçlı yapıyorsanız, bu o zaman

ahlaken ve etik kurallar açısından kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla, bununla ilgili tek

bir görüş yok. Biyoetik alanında, farklı görüşler var. Ben her zaman idealist değil,

pragmatik olma taraftarıyım, biyoetikte. İdeallere ulaşmak mümkün olmadığında gerçekçi

olmak ve ona göre etik normlar üretmek zorundasınız.” şeklinde görüşlerini ifade etmiştir.

Ekonomik yönü ile etik açıdan olumsuz sonuçlar, yerli üreticilerin yabancı üreticiler

karşısındaki mağduriyet yaşamalarına bağlı olarak belirtilmiştir. Bu konuda Tarla bitkileri:

“Tekelleşme söz konusu ama bu tekelleşme şu anda ciddi bir problem gibi gözüküyor.

Özellikle etik bir problem. Eğer ülkemize gelirse yasalar bağlamında güvenceye alınmazsa

çiftçilerimiz çok mağdur durumda kalacak.” biçiminde görüşlerini belirtmiştir.

Belirtilen olası olumsuz sonuçların dile getirilmesinden sonra, bu konuda

yapılması gerekli düzenlemelerin önemi gündeme getirilmiştir. Olası olumsuz sonuçların

oluşmaması, indirgenmesi veya tamamen yok edilmesi hususunda yasal düzenlemelerin

önemli bir yeri olduğu görülmüştür. GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz sonuçlar

öngörülerek yapılacak düzenlemeler hakkında Bahçe bitkileri, ülkemizde nasıl bir

yaklaşım sergilemek gerektiğini ülkemizdeki bilimsel çalışmalara vurgu yaparak dile

getirmiştir. Bahçe bitkileri görüşlerini: “Ülke olarak buna reaksiyonel olarak yaklaşmak

gerekmediğini düşünüyorum. Yasaklayacaksak başka ülkeler yasakladı diye değil.

Araştırmalarımıza devam edelim, kendi çalışmalarımız sonucuna bakarak yasaklayalım.”

biçiminde belirtmiştir.

Page 110: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

93

Soru4: GDO’lu gıdaların faydalı olabileceğini düşünüyor musunuz? Eğer

düşünüyorsanız, olası fayda/faydaları nelerdir?

Akademisyenlerin 9’u bazı varsayımları ileri sürerek de olsa, GDO’lu gıdaların

faydalı olabileceğini belirtmiştir. Öte yandan, 1 akademisyen ise GDO’lu gıdaların

kesinlikle faydasının olmadığını belirtmiştir. Görüşmeler sonucunda ortaya çıkan olası

faydaların sağlık (6 akademisyen) ve çevre (4 akademisyen) ana başlıkları altında

toplanmıştır.

GDO’lu gıdaların olası faydalarının bazı varsayımlar altında belirtildiği göz ardı

edilmemesi gereken bir durum olarak görülmüştür. Örneğin Tarım ekonomisi, GDO’lu

gıdalar lehinde konuşanların görüşlerinin doğru olması ve doğru uygulanması halinde,

zirai mücadele ilaçlarının kullanımın azalacağını ve bunun çevre açısından kazanç

sağlayacağını ifade etmiştir.

Bu konuda varsayımları dile getiren bir diğer akademisyen olarak Farmakoloji da,

koşullu olarak faydaların olabileceğini dile getirmiştir. Farmakoloji: “Başta insan olmak

üzere çeşitli canlılar üzerindeki etkileri ve ekolojik denge açısından güvenilirliği

kanıtlandıktan ve gerekli yasal düzenlemeler yapılıp gerektiği gibi uygulanmaya

başlandıktan sonra, geliştirilme amaçlarına uygun olarak tüketildikleri sürece yararlı

olabilirler.” biçiminde görüşlerini bildirmiştir. Bunun yanı sıra Tıbbi biyoloji de, GDO’lu

gıdaların faydalarını belirtmiş ancak, bunun belirli şartların sağlanması halinde mümkün

olduğunu da eklemiştir. Tıbbi biyoloji, GDO’lu gıdaların: açlığın giderilmesi, obezitenin

engellenmesinde ve hastalıkların engellenmesinde faydalı olabileceğini belirtmesine

rağmen bunları bazı koşullara bağlamıştır. Tıbbi biyoloji bu konudaki görüşlerini:

“İnsanlarda olabilcek hastalıkları engellemek için mesela vitamin A geni ekli GDO çok

güzel bir şey ama öncesi önemli. Vitamin A genini eklediğimizde, nakli neyin üzerinde

yaptık? Bunu bir vektörle yapmanız lazım. Bu vektör nedir? … GDO’lu ürünün DNA’sına

yerleşirse ve yemeği pişirme tarzı sırasında yani mesela çiğ olarak alınırsa yada

doğrudan doğruya kana verilirse tehlikeli olur.” biçiminde belirtmiştir.

Sağlık: Akademisyenler tarafından GDO’lu gıdaların olası faydalarının en çok

belirtildiği alan, insan sağlığı olmuştur. Akademisyenler, GDO’lu gıdaların tedavi

maksatlı kullanılarak insan sağlığına fayda sağlayabileceğini iddia etmiştir. Biyoetik,

tedavi maksatlı kullanımı belirten akademisyenlerden biri olarak görüşlerini: “Bazı

bitkilere bazı genler ekleyerek, o bitkilerin: proteinler, hormonlar yapmasını

Page 111: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

94

sağlayabiliyor ve bu şekilde çok kestirime yoldan insanlara o proteini verebiliyorsunuz.

İlaç olarak da kullanılabiliyor.” biçiminde bildirmiştir.

Bahçe bitkileri ve Tarla bitkileri özellikleri zenginleştirilmiş GDO’lu gıdaların

sağlık açısından faydalarını vurgulayarak hastalıkların önlenmesi ve tedavi yönelimli

kullanımına işaret etmiştir. Bahçe bitkileri: “Özellikle üçüncü kuşak ürünler: antibiyotik

ilaveliler var, vitamin ilaveliler var, aşı ilaveliler var. Golden Rice mesela. A vitamini.

Afrika’daki çocuklara, en çok tükettiği ürünün içine koyupta bu vitamini almasını

sağlayabilirsek daha sağlık bir nesil yetiştirmiş oluruz. … Sadece açı doyurmak değil,

onun beslenme düzeninin doğru olmasını sağlamak için de var.” şeklinde görüşlerini

belirtmiştir. Benzer bir yaklaşımla, Golden Rice, Tarla bitkileri tarafından da dile

getirilerek A vitamini eksikliğinin giderilmesindeki faydalarına değinilmiştir. Tarla

bitkileri: “Afrika’da özellikle, A vitamini eksikliğinden kör doğan veya kör olan çocuklar

var. Dolayısı ile bu çocukların bir şekilde dışarıdan beslenmesi gerekiyor. Yani, vitamin

verilmesi veya yiyeceklerine katkı maddesi olarak verilmesi gerekiyor. Ama dünyada bu

kadar, özellikle şu an ki konjektörde dışarıdan vitamin verilmesi veya gıdalara katkılı

vitamin eklemesi maliyeti çok yükseltiyor. Maliyeti çok yükselttiği için de ne yapılması

gerekiyor? Mutlaka günlük besinlerinin bir şekilde zenginleştirilmesi gerekiyor. İşte

mesela Golden Rice dediğimiz, altın pirinç diyelim, altın pirincin günlük tüketimde

kullanılması, dışarıdan herhangi bir ek destek almadan bünyesine A vitamini alması

demek.” biçiminde görüşlerini açıklamıştır.

Çevre: GDO’lu gıdaların çevre açısından da faydalı sonuçlar doğurabileceği

akademisyenler tarafından dile getirilmiştir. Bitki koruma, bitki koruma açısından faydalı

sonuçların olabileceğini dile getirmiştir. Bu bağlamda, Bitki koruma düşüncelerini:

“Hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşit ıslahı. Yani, ben bu dayanıklı çeşitleri ıslah

ederek, birçok böceğin benim ürünüme zarar vermesini engelleyebilirim veya hastalığın.

İşte bu GDO’lu ürünlerin en önemli olumlu yönüdür.” şeklinde belirtmiştir.

Çevre mühendisliği, çevre açısından olası faydaları bazı varsayımları öne sürerek

belirtmiştir. Çevre mühendisliği görüşlerini: “ …zararları unutalım, muhtemel belirsizleri

de bir kenara bırakacak olursak, şurada bir avantaj ortaya çıkabilir: az alanda tarım

yapacaksınız. Az alanda tarım yapmak demek, daha az kimyasal kullanmak demektir. Daha

az kimyasal demek, yeraltı sularına, yüzey sularına toprağa daha az kirletici bulaşması

demektir, baktığınız zaman. Daha az yani dar alanda yoğun tarım ve fazla mahsul elde

ettiğiniz zaman, mesela çok geniş alanlara yaymadığınızda burada: ulaşımda tükettiğiniz

yakıttan tutunda personele kadar pek çok alanda bir avantaj temin edebiliyorsunuz,

Page 112: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

95

baktığımızda. Dolayısı ile burada bir avantaj doğabilir aslında, çevre açısından. Bu

belirsizliklerin olmadığını, olmayacağını kabul edersek.” biçimde açıklamıştır.

Yukarıda belirtilen faydaların aksine, Gıda mühendisliği tarafından, GDO’lu

gıdaların faydasının olmadığını ileri sürmüştür. Gıda mühendisliği, GDO’lu gıdaların

faydaları olabileceği durumları, daha zararsız başka ikame mallarla ya da yöntemlerle de

sağlanabileceği görüşündedir. Gıda mühendisliği düşüncelerini “Gen tekonolojisi

kullanılabilir ama GDO’ya gerek var mı? Mesela, raf ömrünü uzatmak için GDO

yapmaya gerek yok. Biyo dayandırma yöntemleri kullanılabilir. … Daha zararsız başka

usuller kullanılarak gıdaların raf ömrünün uzatılması, vitamin ve minerallerinin

arttırılması yoluna gidilebilir.” şeklinde savunmuştur.

Soru5: Tüketici olarak, GDO’lı gıdalar hakkında neler düşünüyorsunuz?

Endişeleriniz var mı? Tüketmenin riskli olup olmadığı hakkındaki görüşleriniz

nelerdir?

Çalışmaya katılan 10 akademisyenden 8’i GDO’lu gıdaların tüketimi konusunda

risklerin olduğu görüşünde iken 2 akademisyenin diğerleri kadar endişe taşımadıkları ve

bu gıdaları riskli bulmadıkları görülmüştür. GDO’lu gıdaların tüketimini riskli bulan

akademisyenler, bazı koşulların sağlanması halinde risk algılarının azalacağı ile kesin bir

dille bu gıdaları oldukça riskli buldukları ve gıda ihtiyaçları için GDO’lu gıdalar yerine

daha az riskli buldukları ürünleri tercih edeceklerini belirtenlerden olmuştur. Bu

bağlamda, 10 akademisyenin konu ile ilgili fikirlerine aşağıda kısaca yer verilmiştir.

GDO’lu gıdalar hakkında endişesi olan ve bu gıdaları riskli bulan

akademisyenler:

Biyokimya: “Kesinlikle tüketmeyi düşünmem. Hatta aç insanlara bile verirken

biraz tereddütlü… Hani, belki oralara gıda yetiştirmek amacıyla yapılır mı? Onda bile

tereddüt ederim. …İyice kesinleşsin, araştırılsın ondan sonra kullanılsın.”

Biyoetik: “Her şeyden evvel, etiketlenmesini isterim. Tüketeceksem de ne

olduğunu bilerek tüketmek isterim. Doğal olmayan her şeyde olduğu gibi görüyorum. …

Adı bana antipatik geliyor. “Genetiği ile oynanmış gıda”, bana çok itici geliyor bu söz.

Kullanmak istemem, tüketmek istemem bilerek.”

Tarım ekonomisi: “Sonuçta doğal bir yapıyla oynanıyor bu GDO dediğimizde.

Genle oynanıyor. Yaratacağı sonuçlarda, daha doğrusu, yaratacağı etkilerde henüz ortada

Page 113: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

96

yok. Böyle bir belirsizlik ortamında, ben çok ciddi anlamda endişe duyarım. … Tüketimini

riskli bulduğumu söyledim ama şu an ki belirsizlikte, şuan ki bulgularla.”

Gıda mühendisliği: “Ben şimdi hiçbir şey bilmiyor tüketici olarak hiçbir şey bu

konuda bilmiyorum. Kimse beni aydınlatmadı. Ama ben bilinçli olarak ne yapıyorum?

Etiket bilgisi maalesef eksik. İstekli olarak tüketmem. İspatlanmadığı sürece ve etiket bilgisi

olarak benim seçim hakkımı sağlamadıkları sürece tüketmem. Etiketli olsa da tüketmem.”

Bitki koruma: “Riskli buluyorum, endişelerim var. GDO’lu tüketmememiz gerekir.

Devlet bunun için de önlemini almıştır aslında. Binde 9 demek serbest değil, yasaktır

demek. … Büyük riskler görüyorum, çevre ve insan sağlığı odaklı”.

Farmakoloji: “…başta insan olmak üzere çeşitli canlılar üzerindeki etkileri ve

ekolojik denge açısından güvenilirliği kanıtlanmadan ve gerekli yasal düzenlemeler yapılıp

gerektiği gibi uygulanmadan, tüketilmelerinin sakıncalı olduğuna inanıyorum.”

Tıbbi biyoloji: “ GDO’lu gıda hakkında bana bilgi verilmiş olsa hiçbir kaygı

duymam. En azından tehlikeli ise kullanmam tehlikesiz ise kullanırım… Bilgilendirilmeyi

isterim. … Bilgi yoksa o zaman kuşku oluyor faydalı olsa bile yaklaşmam.”

Çevre Mühendisliği: “ İnsanoğlunun tabiatında şu var: bilmediği, yani hakkında

yeterli bilgiye sahip olmadığı konular üzerinde muhakkak olumsuz tepki gösterirler, büyük

çoğunlukla. Ben de bir bilim adamı olarak değil de bir birey olarak düşündüğümde, ben de

GDO hakkında çok fazla bilgiye ki, bu konuda yani şöyle söyleyeyim Türkiye ortalamasının

üzerinde bilgiye sahibimdir. Yurtdışında altı sene yaşamış olmamın bir avantajla da. Çok

GDO’lu ürün tükettik.”

GDO’lu gıdalar hakkındaki belirlisizlik, GDO’lu gıdaların tüketiminin riskli

bulunmasına sebebiyet veren en önemli unsurdan bir tanesi olarak görülmektedir. Bu

bağlamda, GDO’lu gıdaları riskli bulan akademisyenler, belirsizliği öne çıkararak: bu

gıdalar hakkındaki bilimsel bilgilerin yetersizliğini ve bu gıdaların, fayda ve zarar

konusunda henüz kesin sonuçlara ulaşılmadığını vurgulamıştır.

GDO’lu gıdalara yönelik fazla endişe taşımayan ve bu gıdaları riskli

bulmayan akademisyenler:

Bahçe bitkileri çocuğu için GDO’lu gıdaları yedirmeyi : “Düşünürüm.

Kanıtlanmış herhangi bir risk görülmediği sürece yedirmekte bir sakınca olmadığını

düşünüyorum. Etiketli olduktan sonra hiçbir problem olduğunu düşünmüyorum. …en az

ilaç kullanılmış. Öyle baktığımda GDO’lu gıdalar benim için en az ilaç kullanılmış

ürünler grubuna gidiyor. … Riskini görmediğim sürece, ben, çocuğuma herhangi bir

Page 114: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

97

şekilde insektisit yedirmektense insektisitsiz olduğuna inandığım GDO’luyu yedirmeyi

tercih ederim,.”

Tarla bitkileri: “GDO’lu ürünler kullanılabilir. Türkiye’deki problem sadece ne:

etiketlenmemesiydi. Benim için problemdi. … GDO’lu ürünleri, bir canavar olarak

görmüyorum. Günlük hayatımda kullanırım, eve de getiririm. Ailem yer mi yemez mi, bu

onların seçimi. Ama ben rahatlıkla tüketirim. Rahatlıkla alıp yiyebilirim.”

Bu akademisyenlerin GDO’lu gıdalar konusunda endişe taşımadıkları, bu gıdaları

riskli bulmadıkları ve satın almaya hazır oldukları anlaşılmıştır. Ancak, her iki

akademisyenin de etiketleme konusuna dikkat çektikleri görülmüştür.

Soru 6: Etiketli olduğu varsayımı altında, GDO’lu gıdaları satın almak ister

misiniz? Üstün özellikler (vitamin, ilaç…) taşıması halinde satın almak ister misiniz?

Görüşme sonuçlarına göre; GDO’lu gıdaları, etiketli olması halinde satın alıp

almayacakları hususunda akademisyenlerin birbirlerinden farklı eğilimlerde taşıdıkları

belirlenmiştir. Bu gıdaları, akademisyenlerden; 6’sı kesin bir dile satın almayacaklarını,

2’si belirli koşullar altında satın alabileceklerini ve 2’si de satın alacaklarını belirtmiştir.

Görüşmelerde, akademisyenlerin çoğunun (6 akadmisyen) kesin biçimde GDO’lu

gıdaları satın almayacaklarını dile getirdikleri görülmüştür. Bu akademisyenler; Biyoetik,

Biyokimya, Tarım ekonomisi, Gıda mühendisliği, Bitki koruma ve Çevre

Mühendisliği’dir. Doğal ürün tercih edeceklerini belirtilen bu akademisyenler, aynı

zamanda, GDO’lu gıdaların sunacağı ekstra özellikleri bile satın almak için bir neden

olarak görmedikleri belirtmiştir. Biyoetik ve Tarım ekonomisi, GDO’lu gıdaların

sunacağı ekstra özellikleri bu gıdalardan almak yerine, doğal olan başka gıdalardan

sağlama yoluna gideceklerini dile getirmiştir. Bunun yanı sıra, Bitki koruma kendi

ürünlerini kendisinin ürettiğini ve Çevre mühendisliği ise üretmek istediğini ifade

etmiştir.

GDO’lu gıdaları satın alabilmelerini bazı koşullara bağlayan akademisyenler;

Farmakoloji ve Tıbbi biyoloji’dir. Farmakoloji, GDO’lu gıdaları, insanlar ve diğer canlılar

üzerindeki etkilerinin ve ekolojik denge açısından güvenilirliğinin kanıtlanması ve gerekli

yasal düzenlemelerin yapılıp gerektiği gibi uygulanmasından sonra tercih etmeyi

düşüneceğini ifade etmiştir. Tıbbi biyoloji, GDO’lu gıdaların etiketini ve etiketteki

bilgileri görmek istediğini eğer ikna edici bulursa satın alabileceğini ifade etmiştir. İkna

edicilikte de bazı bilgilerin verilmesini şart koşmuştur. “…bilirsem ne yapıldığını:

Page 115: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

98

DNA’da nasıl bir oynama yapıldı, hangi genler aktarıldı, ne ile aktarıldı, bu genler ne

zaman kendini atıyor oradan? Bilmem lazım.” Ayrıca, Tıbbi biyoloji, bu bilgilerin

verilmesi ve ikna edici olması halinde zenginleştirilmiş GDO’lu gıdaları satın

alabileceğini de açıklamıştır.

GDO’lu gıdaları satın alabileceklerini Bahçe bitkileri ve Tarla bitkileri

belirtmiştir. Bahçe bitkileri, GDO’lu gıdaları, diğer gıdalar (konvensiyonel, organik)

yerine, ekstra bir değer sunması (örneğin vitamin yönünden zenginlik) ve ilaç kullanımını

azaltması halinde özellikle tercih edeceğini belirtmiştir. Tarla bitkileri, bu gıdaları

etiketlendikten sonra rahatlıkla satın alacağını ve tüketebileceğini ifade etmiştir.

4.2. Nicel Bulgular

4.2.1. Tanımlayıcı Bilgiler

Bu alt bölümde, öncelikle demografik özellikler sunulmuş olup sonrasında

cevaplayıcıların GDO’lu gıdalara yönelik bilgi kaynaklarına duydukları güven düzeyi,

bilgi kaynaklarına göre GDO’lu gıda satın alma istekliliğine ait ortalamalara, en

güvenilen bilgi kaynakları derecesine göre algılanan risk türleri ortalamalarına yer

verilmiştir.

4.2.1.1. Demografik Özellikler

Yüz yüze anket yöntemi gerçekleştirilen 614 cevaplayıcıya yönelik demografik

özellikler Tablo 7’de sunulmuştur.

Page 116: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

99

Tablo 7

Cevaplayıcılara Ait Demografik Özellikler

Demografik

özellikler

Frekans Oran (%) Demografik

özellikler

Frekans Oran (%)

Cinsiyet Medeni durum

Kadın 269 43,8 Bekar 266 43,3

Erkek 345 56,2 Evli 348 56,7

Yaş Gelir

20-24 100 16,3 1000TL’ den az 134 21,8

25-29 111 18,1 1000-1500 TL 141 23,0

30-34 94 15,3 1501-2000 TL 84 13,7

35-39 113 18,4 2001-2500 TL 75 12,2

40-44 66 10,7 2501-3000 TL 48 7,8

45-49 48 7,8 3001-3500 TL 30 4,9

50-54 36 5,9 3501-4000 TL 24 3,9

55-59 23 3,7 4001-5000 TL 31 5,0

60 ve üstü 23 3,7 5000 TL üstü 47 7,7

Eğitim

Okur yazar 4 0,7

İlkokul 48 7,8

Ortaokul 33 5,4

Lise 185 30,1

Önlisans 37 6,0

Üniversite 270 44,0

Yüksek lisans 29 4,7

Doktora 8 1,3

Tablo 7’de görüldüğü üzere cevaplayıcıların %46’sını kadınlar ve %54’ünü

erkekler oluşturmaktadır. Cevaplayıcıların %43,3 bekar iken evliler %56,7 oranındadır.

Eğitim durumu açısından cevaplayıcılar arasında %44 ile en büyük payı üniversite

mezunları ikinci büyük kısmı ise %30,1 lise mezunları almıştır. Yaş dağılımına

bakıldığında cevaplayıcıların %18,4’nün 35-39, %18,1’nin 25-29 ve %16,3’nün 20-24

yaş aralığında olduğu görülmüştür. Cevaplayıcılar eğitim ve yaş açısından

değerlendirildiğinde göreceli olarak cevaplayıcıların daha çok gençlerden ve

eğitimlilerden oluştuğu görülmüştür. Bu durum, gençlerin ve eğitimlilerin ankete

Page 117: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

100

katılmaya daha istekli ve GDO’lu gıda konusunda daha duyarlı olmalarından

kaynaklanmıştır. Gelir dağılımı açısından cevaplayıcıların %23,2’ü 1000-1500 TL,

%21,8’ nin 1000TL’den az ve %13,7’si 1501-2000TL arasında aylık gelire sahiptir.

4.2.1.2. Bilgi Kaynaklarına Yönelik Tanımlayıcı Bilgiler

Tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusunda bilgi edindikleri kaynaklara duydukları

güven düzeyleri farklılık gösterebilmektedir. Bu bağlamda, cevaplayıcıların bilgi

kaynaklarına duydukları güven düzeyine Tablo 8’de yer verilmiştir.

Tablo 8

Bilgi Edinme Kaynaklarına Göre Güven Düzeyleri

Bilgi Edinme Kaynakları Güven düzeyi (%)

6 5 4 3 2 1

Mühendisler (gıda, ziraat, çevre…) 44,3 28,7 15,5 6,5 3,5 1,5

Doktor/sağlık mensupları 36,0 44,0 13,0 3,0 2,9 1,1

Medya 1,1 3,6 13,5 19,4 43,2 19,2

Sivil Toplum Örgütleri 3,1 8,0 23,8 37,6 14,3 13,2

Akademisyenler 13,5 14,2 29,7 22,4 10,4 9,8

Aile, arkadaş, komşu 2,0 1,5 4,5 11,1 25,7 55,2

6: en güvenilir, 1: en güvensiz

Cevaplayıcıların en güvenilir buldukları bilgi kaynağının mühendisler (%44,3)

olduğu belirlenmiştir. Cevaplayıcılara; mühendisler grubu içinde gıda, çevre ve ziraat

mühendisleri olduğu belirtilmiştir. Dolayısı ile cevaplayıcıların, GDO konusunda teknik

bilgi sahibi ve uygulamada yer alan kişileri en güvenilir buldukları söylenebilmektedir.

İkinci en güvenilir grupta doktorlar ve sağlık mensupları (%36) yer almaktadır.

Cevaplayıcıların GDO’lu gıdalar konusundaki sağlık hassasiyetleri bu grubun tercih

edildiğini düşündürebilmektedir. Üçüncü en güvenilir grupta akademisyenler (%13,5),

dördüncü en güvenilir grupta sivil toplum örgütleri (%3,1) ve beşinci en güvenilir

grupta aile, arkadaş, komşu (%2,0) ve en son en güvenilir grupta ise medya (%1,1) yer

almıştır. Cevaplayıcıların en düşük güvenilir bulduğu bilgi edinme kaynağı açısından

bakıldığında ise aile, arkadaş ve komşuyu (%55,2) ilk sırada yer alarak en az güvenilir

grup olduğu görülmüştür.

Page 118: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

101

Bilgi kaynaklarına göre GDO’lu gıda satın alma istekliliğine ait ortalamalara

Tablo 9’da yer verilmiştir. Tablodan görüldüğü üzere tüm bilgi kaynakları ve bunlara

duyulan her güven düzeyinde cevaplayıcıların GDO’lu gıda satın alma istekliliğine ait

ortalamalarının düşük olduğu görülmüştür. Başka bir deyişle, tüm bilgi kaynakları ve

bunlara duyulan güven düzeyinde GDO’lu gıda satın alma istenmemektedir.

Tablo 9

Bilgi Kaynakları Türüne Göre Satın Alma İstekliliği Ortalamaları

Mühendis Doktor/sağlık mensupları Medya

Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama

1 4 1,250 1 7 1,809 1 118 1,452

2 22 1,393 2 18 1,370 2 265 1,374

3 40 1,533 3 18 1,537 3 119 1,392

4 96 1,381 4 80 1,270 4 83 1,353

5 176 1,437 5 270 1,356 5 22 1,303

6 276 1,351 6 221 1,460 6 7 1,904

Sivil Toplum Örgütleri Akademisyenler Aile, arkadaş, komşu

Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama Güven

Sırası

Kişi

(n)

Ortalama

1 81 1,514 1 60 1,388 1 336 1,343

2 88 1,371 2 64 1,416 2 160 1,435

3 231 1,339 3 137 1,384 3 68 1,485

4 146 1,433 4 182 1,408 4 28 1,583

5 49 1,421 5 87 1,417 5 9 1,555

6 19 1,263 6 83 1,341 6 12 1,166

Güven düzeyi için; 6: en güvenilir, 1: en güvensiz

Ortalama için; 1: kesinlikle katılmıyorum, 2: katılmıyorum, 3: kararsızım, 4: katılıyorum, 5:

kesinlikle katılıyorum

Ek olarak, GDO’lu gıdaların etiketlenmesinin gerekli olup olmadığı sorusuna,

cevaplayıcıların %98,4’ünün GDO’lu gıdaların etiketlenmesi gerektiği belirtikleri tespit

edilmiştir.

Page 119: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

102

4.2.2. Geçerlilik ve Güvenirlik Analizi

Geçerlilik, araştırmanın amaçlarını gerçekleştirilebilmesi için bir araştırmada

kullanılan veri toplama yönteminin uygun ve yeterli olup olmadığı ile alakalıdır. Kullanılan

ölçeğin ölçülmek istenen şeyi ölçmek için uygunluğu, ölçmenin doğru araç ve biçimde

yapılıp yapılmadığı geçerlilik ile görülmektedir (Tekin, 2007, s.26). Geçerlilik ölçümlerinde

genellikle istatistiksel olmayan yöntemlerden yararlanılmaktadır (Gegez, 2010, s.185).

Geçerlilikle ilgili olarak esas ölçütlerden birisi, ölçekten ankete aktarılan ifadelerin tarafsız,

açık ve doğru biçimde sunularak ölçeği temsil edebilmesidir (Bulut, 2010, s.93).

Geçerliliğin incelenmesinde istatistiksel olmayan farklı alternatifler söz

konusudur. Kullanılan ölçeklerin önceki çalışmalarda kullanılmış olması (Sıddıquı,

2011, s.478; Nakıboğlu, 2008, s.118), ön testin yapılması (Sıddıquı, 2011, s.478) ve

konunun uzmanı kişilerce ölçeklerin incelenmesi ve düzenlenmesi (Bulut, 2010, s.93;

Nakıboğlu, 2008, s.118; Nakip, 2003, s.124) bu alternatifler arasında yer almaktadır. Bu

çalışmada da geçerliliği sağlamak üzere belirtilen bu alternatiflerden faydalanılmıştır.

Kullanılan ölçekler, öneceki çalışmalarda kullanılan ölçeklerden hazırlanmıştır.

Dolayısı ile önceden geçerliliği ve güvenilirliliği kanıtlanmış ölçekler çalışmada

değişkenleri ölçmek üzere kullanılmıştır. İkinci olarak, ölçekler konunun uzmanı dört

kişi tarafından incelenmiş ve getirilen öneriler doğrultusunda gerekli düzeltmelerde

bulunulmuştur. Son olarak, ön test ile ölçekten ankete aktarılan ifadelerin tarafsız, açık

ve doğru biçimde sunulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda gerçekleştirilen ön testin,

gerçerliliğin sağlanmasına katkı sağladığı düşünülmektedir.

Güvenilirlik, cevaplayıcıların tutarlı cevaplar verdiklerinin başka bir deyişle

sorulara gelişi güzel cevap vermediklerini göstermektedir (Gegez, 2010, s.184).

Çalışmada kullanılan ölçeklerin güvenilirliklerini test etmek üzere Likert tipi ölçeklerde

sıklıkla kullanılan (Alpar, 2003, s.380) Cronbach’s Alfa katsayısından yararlanılmıştır.

Cronbach alfa katsayısı ölçekteki maddelerin türdeş bir yapıyı açıklamak için bir bütün

oluşturup oluşturmadığını görmeyi sağlamaktadır. Güvenilirlikten bahsedilebilmesi için

Cronbach alfa katsayısının 0,6’dan yüksek olması gerekli görülmüştür (Malhotra,2004,

s. 268). Bununla birlikte güvenirlik için Cronbach alfa katsayısı için 0.60 ile 0.70

arasındaki bir değerin alt limit kabul edilmekle birlikte 0.70’in üzerinde bir değer alması

beklenmektedir (Hair, Anderson, Tahtmam ve Black, 1998, s. 88/118). Ölçeklere ait

Cronbach α katsayıları Tablo 10’da sunulmuştur.

Page 120: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

103

Tablo 10

Güvenilirlik Analizi Sonuçları

Ölçek adı Cronbach α

Fiziksel risk 0,814

Performans riski 0,703

Finansal risk 0,888

Psikolojik risk 0,824

Risk türlerinin bütünü için 0,878

Kulaktan kulağa iletişim 0,709

Satın alma istekliliği 0,929

Kayış (2006) ve Alpar (2003), alfa katsayısının; 0.60≤ α < 0.80 değer aldığında

ölçeğin oldukça güvenilir iken 0.80≤ α < 1.00 değer aldığında ise ölçeğin yüksek

derecede güvenilir olduğunu belirtmiştir. Tablo 10’dan görüldüğü üzere, performans

riski ve kulaktan kulağa iletişim ölçekleri oldukça güvenilir olmakla birlikte fiziksel

riske, finansal riske, psikolojik riske ve satın alma istekliliğine ait ölçekler yüksek

derecede güvenilir bulunmuştur.

4.2.3. Değişkenlere Ait Ortalama

Çalışmada fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik risk olmak üzere

4 algılanan riski türü, kulaktan kulağa iletişim ve GDO’lu gıda satın alma istekliliği olmak

üzere toplam 6 değişken kullanılmıştır. Bu değişkenlere ait ortalamalara Tablo 11’de

değinilmiştir.

Page 121: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

104

Tablo 11

Değişkenlere ait Ortalama

Değişkenler Ortalama Standart

Sapma

Minimum

Değer

Maksimum

Değer

Fiziksel risk 4,6265 0,58112 2,00 5,00

Performans riski 4,4110 0,64871 2,00 5,00

Finansal risk 4,1596 0,89641 1,00 5,00

Psikolojik risk 3,8893 1,00301 1,00 5,00

Kulaktan kulağa iletişim 2,9425 1,03164 1,00 5,00

Satın alma istekliliği 1,3936 0,65804 1,00 4,00

(1: kesinlikle katılmıyorum, 2: katılmıyorum, 3: kararsızım, 4: katılıyorum, 5: kesinlikle katılıyorum)

Algılanan risk türleri arasında fiziksel riske ait ortalamanın (4,6265) en yüksek

düzeyde olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla cevaplayıcıların en yüksek düzeyde

algıladıkları riskin içinde çevre ve insan sağlığına dair riski kapsayan fiziksel risk olarak

tespit edilmiştir. Fiziksel riskten sonra en çok algılanan risk türleri arasında ikinci risk;

performans riski, üçüncü; finansal risk ve son olarak psikolojik risk olmuştur.

Cevaplayıcılar, GDO’lu gıdalarla ilgili fiziksel risk, performans riski ve finansal risk

hakkındaki ifadelere kesinlikle katılmakla katılmak arasında oldukları psikolojik risk

açısından ise kararsızlıkla katılma arasında ancak daha çok katılmaya yakın oldukları

anlaşılmıştır.

Kulaktan kulağa iletişim değişkenine ait ortalamanın (2,9425) katılmıyorum ile

kararsızım arasında kaldığı ancak daha çok kararsızıma yakın oldukları görülmüştür.

Cevaplayıcıların GDO’lu gıdalarla ilgili olarak kulaktan kulağa iletişim ile bilgi edinme

konusunda kararsız oldukları söylenebilmektedir. GDO’lu gıdaları satın alma

istekliliğine ait ortalama (1,3936), kesinlikle katılmıyorum ile katılmıyorum arasında

yer almıştır. GDO’lu gıda satın alma istekliliği açısından cevaplayıcıların GDO’lu

gıdaları alma açısından açık biçimde isteksiz oldukları görülmüştür.

4.2.4. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği ve Kulaktan

Kulağa İletişim İle İlişki

Algılanan risk türlerinin, GDO’lu gıdaları satın alma istekliliği ve kulak kulaktan

kulağa iletişimle olan ilişkilerini ölçebilmek için korelasyon analizinden

Page 122: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

105

yararlanılmıştır. Bu bağlamda, korelasyon analizi sonuçlarına göre ilgili hipotezlerin

desteklenip desteklenilmedikleri anlaşılmaya çalışılmıştır.

Korelasyon, bir ilişkinin olup olmadığı ile birlikte bunun büyüklüğü ve yönünün

belirlenmesi ile ilgilidir (Ho, 2006, s.183; Kurtuluş, 2004, s.329). İki değişken arasında

ilişkinin olup olmadığının belirlenmesinde Pearson korelasyon katsayısından (r)

faydalanabilmektedir (Ho, 2006, s.183; Büyüköztürk, 2006, s.31). Pearson korelasyon

katsayısı -1 ile +1 arasında değer almakta olup r değerinin; negatif olması halinde, bir

değişken artarken diğerinin azaldığını ve pozif olması halinde ise bir değişkenin

artarken diğerinin de arttığını göstermektedir. Bununla birlikte değişkenler arasındaki r

değeri; 0,00 – 0,25 olduğunda çok zayıf, 0,26 – 0,49 olduğunda zayıf, 0,50 – 0,69

olduğunda orta, 0,70 – 0,89 olduğunda yüksek, 0,90 – 1,00 olduğunda çok yüksek bir

ilişki söz konusu olmaktadır (Sungur, 2006, s.116).

Algılanan risk türlerinin satın alma istekliliği ve kulaktan kulağa iletişim ile

ilişkisine yönelik korelasyon analizi sonuçlarına Tablo 12’de yer verilmiştir.

Tablo 12

Algılanan Risk Türlerinin Satın Alma İstekliliği ve Kulaktan Kulağa İletişim İle İlişkine

Yönelik Korelasyon Analizi Sonuçları

Algılanan Risk Türleri Satın Alma İstekliliği Kulaktan Kulağa İletişim

Fiziksel Risk

Pearson Korelasyon Katsayısı (r)

Önem (p)

N

-0,375

0,000

614

0,081

0,045

614

Performans Riski

Pearson Korelasyon Katsayısı (r)

Önem (p)

N

-0,397

0,000

614

0,107

0,008

614

Finansal Risk

Pearson Korelasyon Katsayısı (r)

Önem (p)

N

-0,451

0,000

614

0,047

0,240

614

Psikolojik Risk

Pearson Korelasyon Katsayısı (r)

Önem (p)

N

-0,310

0,000

614

0,105

0,009

614

Page 123: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

106

Fiziksel Risk: Fiziksel risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında, p

değeri 0,000 (p<0,05) ve Pearson korelason katsayısı r = - 0,375 olarak bulunmuştur. Bu

durumda, fiziksel risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı negatif

doğrusal bir ilişki olduğu, fiziksel riskin artması ile GDO’lu gıda satın alma

istekliliğinin azalacağı görülmüştür. Bu ilişkiye ait r katsayısına bakıldığında ilişkinin

zayıf olduğu sonucuna varılmaktadır (0,26<r<0,49). Böylece, GDO’lu gıdalara yönelik

algılanan fiziksel risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki

olduğunu belirten H1a desteklenmiştir. Bununla birlikte, fiziksel risk ile kulaktan

kulağa iletişim arasındaki ilişkiye yönelik yapılan korelasyon analizi sonucuna göre

p=0,45 (p<0,05) ve r= 0,081’dir. Bu koşullarda, fiziksel risk ile kulaktan kulağa iletişim

arasında pozitif ancak çok zayıf (0,00<r<0,25) bir ilişki olup kulaktan kulağa iletişimin

artması ile fiziksel riskin de artacağı belirlenmiştir. Kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu

gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk arasında anlamlı bir ilişki olduğunu iddia eden H5a

desteklenmiştir.

Performans Riski: Performans riski ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği

arasında p= 0,000 (p<0,05) ve r=-0,397 olduğundan negatif doğrusal bir ilişki olduğu

belirlenmiştir. Bu ilişkinin zayıf bir ilişki olduğu görülmüştür (0,26<r<0,49). Bu

durumda, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski artıkça GDO’lu gıda satın

alma istekliliği azalacaktır. GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski ile

GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişkinin varlığını belirten H2a

desteklenmiştir. Ek olarak, performans riski ile kulaktan kulağa iletişim arasındaki

ilişkide p=0,008 ve r= 0,107 olarak tespit edilmiştir. Bu koşullarda, performans riski ile

kulaktan kulağa iletişim arasındaki pozitif doğrusal ancak çok zayıf (0,00<r<0,25) bir

ilişki söz konusudur. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişim arttıkça GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan performans riski artacaktır. Böylece, kulaktan kulağa iletişim ile

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski arasında anlamlı bir ilişki olduğunu

iddia eden H6a desteklenmiştir.

Finansal Risk: Finansal risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında p

değeri 0,000 (p<0,05) ve r=-0,451 olduğundan negatif doğrusal bir ilişki belirlenmiştir.

Bu ilişki zayıf bir ilişki olarak değerlendirilmiştir (0,26<r<0,49). Bu durumda, GDO’lu

gıdalara yönelik algılanan finansal risk arttıkça GDO’lu gıda satın alma istekliliği

azalacaktır. GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk ile GDO’lu gıda satın alma

Page 124: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

107

istekliliği arasında anlamlı bir ilişkiyi belirten H3a desteklenmiştir. Öte yandan,

kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk arasında

ilişki için p değeri 0,240 (p >0,05) olarak tespit edilmiş olup anlamlı bir ilişkinin söz

konusu olmadığı görülmüştür. Bu nedenle, kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan finansal risk arasında anlamlı bir ilişkiyi ifade eden H7a

desteklenememiştir.

Psikolojik Risk: Psikolojik risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında,

p değeri 0,000 (p<0,05) ve Pearson korelason katsayısı r = - 0,310 olarak tespit

edilmiştir. Psikolojik risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı negatif

doğrusal bir ilişki olduğu görülmüştür. Bu ilişkiye ait r katsayısına bakıldığında ilişkinin

zayıf olduğu sonucuna varılmaktadır (0,26<r<0,49). GDO’lu gıdalara yönelik algılanan

psikolojik risk artarken GDO’lu gıda satın alma istekliliği azalacaktır. GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan psikolojik risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı

bir ilişki olduğunu belirten H4a desteklenmiştir. Ayrıca, psikolojik risk ile kulaktan

kulağa iletişim arasındaki ilişkiye yönelik yapılan korelasyon analizinde p=0,009

(p<0,05) ve r= 0,105 olarak bulunmuştur. Bu koşullarda, psikolojik risk ile kulaktan

kulağa iletişim arasındaki pozitif ancak çok zayıf (0,00<r<0,25) bir ilişki olup kulaktan

kulağa iletişimin artması ile psikolojik riskin de artacağı belirlenmiştir. Sonuç olarak,

kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk arasında

anlamlı bir ilişki olduğunu iddia eden H8a desteklenmiştir.

Algılanan risk türleri ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasındaki ilişkiyi

gösteren Pearson korelasyon katsayıları incelendiğinde en büyük katsayı değerinin

finansal risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasındaki ilişkiye (r= -0,451) ait

olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda, finansal risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği

arasındaki ilişkinin en büyük ilişki olduğu görülmüştür. İkinci olarak en büyük ilişki

performans riski ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği (r= -0,397), üçüncü büyük ilişki

olarak fiziksel risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği (r= -0,375) ve en küçük

ilişkinin ise psikolojik risk ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği (r= -0,310) arasında

tespit edilmiştir. Bununla birlikte, kulaktan kulağa iletişim ile algılanan risk türleri

arasındaki ilişkiyi gösteren Pearson korelasyon katsayısına bakıldığında kulaktan kulağa

iletişim ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans risk arasındaki ilişkinin(r=

0,107) en büyük ilişki olduğu tespit edilmiştir. İkinci olarak, kulaktan kulağa iletişim ile

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk arasındaki ilişkinin(r= 0,105) en

Page 125: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

108

büyük ilişkiye sahip olduğu görülmektedir. iki risk türü incelendiğinde aslında Pearson

korelasyon katsayıları arasında fazla bir farkın olmadığı görülmektedir. En küçük ilişki

ise kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk

arasındaki ilişki (r= 0,081) için tespit edilmiştir.

4.2.5. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliğine Etkisi

Algılanan risk türlerinin, GDO’lu gıdaları satın alma istekliliği üzerindeki

etkisini ölçebilmek için basit regresyon analizinden faydalanılmıştır. Algılanan risk

türlerinin birlikte, GDO’lu gıdaları satın alma istekliliği üzerindeki etkisi ölçebilmek

içinse çoklu regresyon analizinden yararlanılmıştır. Bu bağlamda, regresyon analizi

sonuçlarına göre ilgili hipotezlerin desteklenip desteklenilmedikleri anlaşılmaya

çalışılmıştır.

Regresyon analizi ekonomi, finans, işletme, hukuk, psikoloji ve sosyoloji gibi

pek çok bilim dalında uygulama alanı olan çok geniş kullanımlı istatistiksel araçlardan

bir tanesidir. Bu geniş kullanım, regresyon analizinin değişkenler arasında bir

fonksiyonel ilişkinin kurulmasını sağlamak için basit metotlar sağlamasına

bağlanmaktadır (Chatterjee, 2000, s.2-3). Regresyon analizi, aralarında ilişki olan iki ya

da daha fazla değişken için birinin bağımlı diğerinin de bağımsız değişken olarak ayrımı

ile aralarındaki ilişkiyi matematiksel eşitlikle açıklayan analizdir. Bir bağımlı değişken

bir bağımsız değişken olması halinde basit, bir bağımlı değişken birden fazla bağımsız

değişken olması halinde çoklu regresyon analizi söz konusudur (Büyüköztürk, 2006,

s.91). Regresyon analizi aşağıdaki durumların tespitinde kullanılmaktadır:

• Bağımsız değişkenin bağımlı değişkendeki önemli bir değişimi açıklayıp

açıklayamadığını tanımlayabilme: (eğer bir ilişki mevcutsa) (Malhotra: 2004,

s.503),

• Bağımlı değişkendeki değişim bağımsız değişken tarafından ne kadar

açıklanabileceği: ilişkinin gücü (Malhotra: 2004, s.503),

• İlişkinin yapısının ya da şeklinin tanımlanması(Malhotra: 2004, s.503),

• Bağımlı değişkenin değerinin tahmini(Malhotra: 2004, s.503),

Page 126: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

109

• Spesifik değişken ya da değişkenler setinin katkısının değerlendirilmesi

durumunda diğer bağımsız değişkenlerin kontrol edilmesi (Malhotra, 2004,

s.503),

• Bağımsız değişken ya da değişkenlerin bağımlı değişkeni anlamlı biçimde

yordamalarını ve birden fazla bağımsız değişken durumunda bunların bağımlı

değişken üzerinde göreli önemlerinin belirlenmesi (Büyüköztürk, 2006, s.92).

Çalışma amaçları ve hipotezleri doğrultusunda, kullanım alanları ve kolaylıkları

göz önüne alınılarak ilgili hipotezlerin test edilebilmesi için regresyon analizinin

kullanımına karar verilmiştir. Bu bağlamda, algılanan risk türlerinin tek başlarına

GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerindeki etkisi belirlemek üzere gerçekleştirilen

regresyon analizlerinin sonuçlarına Tablo 13’de yer verilmiştir.

Tablo 13

Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisine

Yönelik Regresyon Analizi Sonuçları

Beta tahmini Standart hata p değeri

Satın alma istekliliği (bağımlı değişken) 2 r =0,141 Sabit terim 3,359 0,198 0,000

Fiziksel risk (bağımsız değişken) - 0,425 0,042 0,000

Satın alma istekliliği (bağımlı değişken) 2 r =0,158

Sabit terim 3,170 0,168 0,000

Performans riski (bağımsız değişken) -0,403 0,038 0,000

Satın alma istekliliği (bağımlı değişken) 2 r = 0,203

Sabit terim 2,770 0,113 0,000

Finansal risk (bağımsız değişken) -0,331 0,026 0,000

Satın alma istekliliği (bağımlı değişken) 2 r =0,104

Sabit terim 2,185 0,101 0,000

Psikolojik risk (bağımsız değişken) -0,203 0,025 0,000

Page 127: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

110

Tablo 13’de görülen sonuçlardan hareketle tüm algılanan risk türlerinin GDO’lu

gıda satın alma istekliliği üzerinde etkisi olduğu görülmüştür.

Fiziksel Risk: Fiziksel riskin, satın alma istekliliğine etkisine yönelik regresyon

analizi sonucunda fiziksel riske ait tahmini beta katsayısı - 0,425 ve p değeri 0,000 (p<0,05)

olarak belirlenmiştir. Bu durumda, fiziksel riskin satın alma istekliliği üzerinde anlamlı ve

negatif yönde etkisinin olduğu görülmektedir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalara ilişkin fiziksel

risk algıları arttıkça bu gıdaları satın alma istekliliğinde azalma görüleceği

söylenebilmektedir. Bundan dolayı, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel riskin,

GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisi olduğunu iddia eden H1b kabul

edilmiştir.

Performans Riski: Performans riskinin, satın alma istekliliğine etkisine yönelik

regresyon analizi sonucunda performans riskine ait tahmini beta katsayısı - 0,403 ve p

değeri 0,000’tir (p<0,05). Fiziksel riskin satın alma istekliliği üzerinde anlamlı ve

negatif yönde etkisinin olduğu söylenebilmektedir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalara

ilişkin performans riski algıları arttıkça bu gıdaları satın alma istekliliğinde azalma

görülecektir. Bundan dolayı, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riskinin,

GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisinin varlığını iddia eden H2b

kabul edilmiştir.

Finansal Risk: Finansal riskin, satın alma istekliliğine etkisinin incelendiği

regresyon analizi ile performans riskine ait tahmini beta katsayısı - 0,331 ve p değeri

0,000 (p<0,05) olarak bulunmuştur. Bu durumda, finansal riskin satın alma istekliliği

üzerinde anlamlı ve negatif yönde etkisinin olduğu görülmüştür. Tüketicilerin GDO’lu

gıdalara ilişkin finansal risk algıları arttıkça bu gıdaları satın alma istekliliğinde azalma

görülecektir. Bundan dolayı, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal riskin, GDO’lu

gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisinin varlığını iddia eden H3b kabul

edilmiştir.

Psikolojik Risk: Psikolojik riskinin, satın alma istekliliği üzerindeki etkisine

yönelik regresyon analizi sonucuna göre performans riskine ait tahmini beta katsayısı -

0,203 ve p değeri 0,000 (p<0,05) bulunmuştur. Psikolojik riskin satın alma istekliliği

üzerinde anlamlı ve negatif yönde etkisi olduğu görülmüştür. Tüketicilerin GDO’lu

Page 128: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

111

gıdalara ilişkin psikolojik risk algıları arttıkça bu gıdaları satın alma istekliliğinde

azalma görülecektir. Bundan dolayı, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik

riskin, GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisi olduğunu iddia eden

H4b kabul edilmiştir.

Algılanan tüm risk türlerinin birlikte GDO’lu gıdaları satın alma istekliliği

üzerindeki etkisi:

Algılanan tüm risk türlerinin birlikte GDO’lu gıdaları satın alma istekliliği

üzerindeki etkisini gösteren çoklu regresyon analizi sonuçlarına Tablo 14’de yer verilmiştir.

Tablo 14

Algılanan Risk Türlerinin Satın Alma İstekliliğine Etkisine Yönelik Çoklu Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,254

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 3,689 0,190 0,000

Fiziksel risk -0,120 0,056 0,032

Performans riski -0,141 0,052 0,006

Finansal risk -0,216 0,031 0,000

Psikolojik risk -0,056 0,027 0,037

Algılanan risk türlerinin satın alma istekliliğine etkisine yönelik çoklu regresyon

analizi sonuçları; algılanan risk türlerinin birlikteki etkisi açısından; fiziksel riskin,

performans riskin, finansal riskin ve psikolojik riskin satın alma istekliliği üzerinde

anlamlı ve negatif yönde etkisinin olduğunu göstermiştir. Dolayısı ile algılanan risk

türlerinin etkisi artarken GDO’lu gıda satın alma istekliliğini azalacaktır. Bununla

birlikte GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde en çok finansal riskin etkili olduğu

tespit edilmiştir. Diğer algılanan risk türleri incelendiğinde sırası ile performans

riskinin, fiziksel riskin ve psikolojik riskin etkili olduğu görülmüştür.

Page 129: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

112

4.2.6. Kulaktan Kulağa İletişimin Etkisi

Kulaktan kulağa iletişimin, algılanan risk türleri ve satın alma istekliliği

üzerindeki etkisini belirleyebilmek için regresyon analizleri kullanılmıştır. Regresyon

analizi sonuçlarına göre ilgili hipotezlerin desteklenip desteklenilmedikleri anlaşılmaya

çalışılmıştır.

4.2.6.1. Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türlerine Etkisi

Kulaktan kulağa iletişimin GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türleri

üzerinde etkisini saptamak üzere regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Tablo 15’de bu

regresyon analizi sonuçlarına yer verilmiştir.

Tablo 15

Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türlerine Etkisine Yönelik Regresyon Analizi

Sonuçları

Beta tahmini Standart hata p değeri

Fiziksel risk (bağımlı değişken)

2 r = 0,007 Sabit terim 4,493 0,071 0,000

Kulaktan kulağa iletişim (bağımsız değişken) 0,045 0,023 0,045

Performans riski (bağımlı değişken)

2 r = 0,011

Sabit terim 4,214 0,079 0,000

Kulaktan kulağa iletişim (bağımsız değişken) 0,067 0,025 0,008

Finansal risk (bağımlı değişken)

2 r = 0,002

Sabit terim 4,039 0,109 0,000

Kulaktan kulağa iletişim (bağımsız değişken) 0,041 0,035 0,240

Psikolojik risk (bağımlı değişken)

2 r = 0,011

Sabit terim 3,590 0,122 0,000

Kulaktan kulağa iletişim (bağımsız değişken) 0,102 0,039 0,009

Page 130: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

113

Fiziksel Risk: Kulaktan kulağa iletişimin fiziksel riske etkisine yönelik

regresyon analizi sonucunda kulaktan kulağa iletişime ait tahmini beta katsayısı 0,045

ve p değeri 0,045 (p<0,05) olarak belirlenmiştir. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişimin

fiziksel risk üzerinde anlamlı ve pozitif yönde etkisinin olduğu görülmektedir.

Tüketicilerin kulaktan kulağa iletişimleri arttıkça algılanan fiziksel risk düzeyinde de

artış görülecektir. Kulaktan kulağa iletişimin, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan

fiziksel risk üzerinde pozitif etkisinin olduğunu belirten H5b desteklenmiştir.

Performans Riski: Kulaktan kulağa iletişimin performans riski üzerindeki

etkisinin incelendiği regresyon analizi sonucuna göre; kulaktan kulağa iletişime ait beta

tahmini katsayısı 0,067 ve p değeri 0,008’dir (p<0,05). Kulaktan kulağa iletişimin

performans riski üzerinde anlamlı ve pozitif yönde etkisinin olduğu sonucuna varılmaktadır.

Kulaktan kulağa iletişim arttıkça performans riski artış gösterecektir. Bu nedenle, kulaktan

kulağa iletişimin, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski üzerinde pozitif

etkisinin olduğuna yönelik H6b kabul edilmiştir.

Finansal Risk: Kulaktan kulağa iletişimin, finansal riske etkisinin incelendiği

regresyon analizi sonucuna göre; kulaktan kulağa iletişime ait beta tahmini katsayısı 0,041

ve p değeri 0,240 (p>0,05) tespit edilmiştir. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişimin finansal

risk üzerindeki pozitif yönde etkisinin olduğu ancak bu etkinin, istatistiksel olarak anlamsız

olduğu bulunmuştur. Bundan dolayı, kulaktan kulağa iletişimin arttıkça finansal riskin de

artacağına dair H7b reddedilmiştir.

Psikolojik Risk: Kulaktan kulağa iletişimin, finansal riske etkisinin incelendiği

regresyon analizi sonucuna göre; kulaktan kulağa iletişime ait beta tahmini katsayısı 0,102

ve p değeri 0,009’dur (p<0,05). Kulaktan kulağa iletişimin psikolojik risk üzerinde pozitif

ve anlamlı bir etkisinden söz edebilmek söz konusudur. Bu durumda, kulaktan kulağa

iletişim arttıkça psikolojik riskte de artış görülecektir. Kulaktan kulağa iletişim, GDO’lu

gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk üzerinde pozitif etkisinin varlığını belirten H8b

kabul edilmiştir

Yapılan regresyon analiz sonuçları, algılanan risk türleri arasında kulaktan kulağa

iletişimin en çok psikolojik riski etkilediğini ortaya çıkarmıştır. Diğer risk türleri

incelendiğinde kulaktan kulağa iletişimin; zayıf da olsa fiziksel riski ve performans riski

Page 131: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

114

etkileyebilme gücü var olmasına rağmen, finansal riski etkileyebilme gücünün olmadığı

görülmüştür.

4.2.6.2. Kulaktan Kulağa İletişim ile GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği İlişkisi

Kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasındaki

ilişkinin belirlenmesi için korelasyon analizi yapılmıştır. Korelasyon analizi sonuçlarına

Tablo 16’da yer verilmiştir.

Tablo 16

Kulaktan Kulağa İletişim ile GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği İlişkisi

Kulaktan kulağa iletişim Satın alma istekliği

Pearson Korelasyon Katsayısı (r)

Önem (p)

N

0,079

0,052

614

Analiz sonucuna göre kulaktan kulağa iletişimle ile GDO’lu gıda satın alma

istekliliği arasında bir ilişki için p değeri 0,052 bulunmuştur (p>0,05). Bu durumda,

kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki

olduğunu belirten H9a reddedilmiştir.

Kulaktan kulağa iletişimin GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerindeki

etkisinin belirlenebilmesi için regresyon analizi yapılmıştır. Analiz sonuçları Tablo

17’de gösterilmiştir.

Tablo 17

Kulaktan Kulağa İletişimin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliğine Yönelik Etkisi 2 r =0,006

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 1,246 0,080 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,050 0,026 0,052

Regresyon analizi sonucuna göre kulaktan kulağa iletişim için beta katsayısı 0,050

ve p değeri ise 0,052 (p>0,05) olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, kulaktan kulağa

iletişimin satın alma istekliliği üzerinde herhangi bir etkisinden bahsedilebilmek mümkün

değildir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusunda arkadaş, aile, komşu gibi yakınları ile

Page 132: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

115

yaptıkları sohbetlerin GDO’lu gıda satın alma istekliği üzerinde istatistiksel açıdan

anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Bu koşullar altında, kulaktan kulağa

iletişimin, GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisini belirten H9b

reddedilmiştir.

4.2.7. Algılanan Risk Türleri İçin Ara Değişkenlik Analizi

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin (performans, fiziksel, finansal

ve psikolojik risk), kulaktan kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği

ilişkisinde ara değişken olup olmadığını belirlenmek üzere gerçekleştirilen analizlerde

Baron ve Kenny’nin (1986) ara değişkenliğin tespiti için önerdiği yaklaşımdan

faydalanılmıştır. Psikoloji alanında 2002 yılında yayınlanan bir makalede; psikoloji

alanında bağımlı değişken ile bağımsız değişkenin aracılığın ölçümünde önemli bir

araştırma alanı olduğu vurgulanılmakla birlikte Baron ve Kenny’nin makalesinin önemli

bir istatistiksel yaklaşım olarak kabul edilmesi ile Social Science Citation Index’de

2000’nin üzerinde atıf aldığı iddia edilmiştir (MacKinnon, Lackwood, Hoffman, West

ve Shetts, 2002, s.83).

Bu bölümde, Baron ve Kenny’nin ara değişkenlik yaklaşımından bahsedildikten

sonra ara değişkenlikle ilgili hipotezlerin testi için gerçekleştirilen analiz sonuçlarına

yer verilmiştir.

4.2.7.1. Baron ve Kenny’nin Ara Değişkenin Belirlenmesine Yönelik Yaklaşımı

Baron ve Kenny (1986), ara değişkene sahip modellerde üç temel ilişki

olduğunu iddia etmiştir. Bu ilişkiler; bağımsız değişenin ara değişkeni doğrudan

etkilemesi, ara değişkenin bağımlı değişkeni doğrudan etkilemesi ve bağımsız

değişkenin bağımlı değişkeni doğrudan etkilediği ilişkilerdir. Bu ilişkilerin şekilsel

gösterimine Şekil 3’de yer verilmiştir.

Page 133: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

116

Şekil 3. Ara değişken içeren model

Kaynak: Baron ve Kenny (1986), “The Moderator- Mediator Variable Distinction in Social

Psychological Research: Conceptual, Strategic, and Statsitical Considerations”, Journal of

Personality and Social Psychology, 51(6), s. 1173-1182.

Baron ve Kenny (1986), bir değişkenin ara değişken olabilmesi için aşağıdaki

koşulların karşılanması gerektiğini belirtmiştir:

• Bağımsız değişken düzeyindeki değişimin, anlamlı olarak ara olarak kabul

edilen değişkenin değişimine sebep olması (a yolu),

• Ara değişkendeki değişimin, anlamlı olarak bağımlı değişkendeki değişime

sebep olması (b yolu),

• Bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi, ara değişkenin de

bağımsız değişken olarak dahil edilmesi ile ortadan kalkmalı yada azalmadır.

Ara değişkenlik analizinde önemli bir konu da ara değişkenin tam ara değişken

ya da kısmı ara değişken olmasıdır. Sosyal bilimlerde ara değişkenin tam ara değişken

olması durumu zor olması ile birlikte kısmi ara değişkenliği ortaya çıkarılmasının

önemli olduğu belirtilmektedir (Demircan, 2003, s.85). Ara değişkenin bağımsız

değişken olarak dahil edilmesiyle;

• Bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin tamamen

ortadan kalkması durumunda (c yolunun kalkması) ara değişkenin “tam

ara değişken”,

• Bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin tamamen

ortadan kalkmadığı ancak bu etkinin azalması durumda, ara değişkenin

Ara değişken

Bağımsız değişken

Bağımlı değişken

a

c

b

Page 134: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

117

“kısmı ara değişken” olduğu kabul edilmektedir (Baron ve Kenny, 1986;

James ve Brett,1984).

Ara değişkenlik analizi 4 aşamada gerçekleştirilmekte olup bir dizi regresyon

analizini içermektedir. Baron ve Kenny’nin yaklaşımına göre bu aşamalara aşağıda yer

verilmiştir (Demircan, 2003; Baron ve Kenny, 1986):

1. aşama: bağımsız değişkenin ara değişken üzerindeki etkine yönelik bir regresyon

analizi,

2. aşama: ara değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkine yönelik bir regresyon

analizi,

3. aşama: bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkine yönelik bir

regresyon analizi,

4. aşama: ara değişkenin bağımsız değişken olarak eklenmesiyle, bağımsız ve ara

değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkine yönelik bir regresyon analizi.

Bu aşamalar gerçekleştirildikten sonra, 3. aşama ve 4.aşamada gerçekleştirilen

regresyon analizleri sonuçları incelenerek; bağımsız değişkenin bağımlı değişken

üzerindeki etkisi, ara değişkenin bağımsız değişken olarak eklenmesi ile azalıp

azalmadığına ya da ortadan kalkıp kalkmadığına bakılmaktadır. Etkinin azalması

durumda kısmı ara değişkenlik, ortadan kalkması durumunda ise tam ara değişkenlik

söz konusu olmaktadır (Baron ve Kenny,1986).

4.2.7.2. Ara Değişkenlik Analizleri

Bu bölümde kulaktan kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde,

algılanan risk türlerinin (fiziksel, performans, finansal ve psikolojik) ara değişken olup

olmadığını belirlenmek üzere gerçekleştirilen analizlere ve analiz sonuçlarına göre

hipotezlerin desteklenip desteklenmediklerine yer verilmiştir. Bu kapsamda Baron ve

Kenny (1986) ara değişkenlik için önerdiği aşamalar gerçekleştirilmiştir.

Page 135: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

118

4.2.7.2.1. Fiziksel Riskin Ara Değişkenlik Analizi

1.aşama: (bağımsız değişkenin ara değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin fiziksel riski üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi

sonuçları incelenmektedir.

Tablo 18

Kulaktan Kulağa İletişimin Fiziksel Riski Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon Analizi

Sonuçları 2 r =0,006

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 4,494 0,071 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,045 0,023 0, 047

Tablo 18’de belirtildiği üzere kulaktan kulağa iletişime ait beta katsayısı tahmini

0,045 olup p değeri 0,047 (p<0,05) olarak bulunmuştur. Kulaktan kulağa iletişimin

fiziksel risk üzerinde etkisinin olduğu görülmektedir. Böylece, Baron ve Kenny’nin

(1986) ara değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkendeki değişimin

bağlı değişkende değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

2.aşama: (ara değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada, fiziksel

riskin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi sonuçları

araştırılmıştır.

Tablo 19

Fiziksel Riskin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon Analizi

Sonuçları 2 r =0,141

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 3,359 0,198 0,000

Fiziksel risk -0,425 0,042 0,000

Tablo 19’dan fiziksel riskine ait beta katsayısı tahmini -0.425 olup p değeri

0,000 (p<0,05) olarak tespit edilmiştir. Fiziksel riskin satın alma istekliliği üzerinde

etkili olduğu görülmektedir. Dolayısı ile Baron ve Kenny’nin (1986) ara değişkenin

varlığı için önerdiği koşul olan, ara değişkendeki değişimin bağımlı değişken üzerinde

değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

Page 136: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

119

3. aşama: (bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren regresyon

analizi sonuçları incelenmektedir.

Tablo 20

Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,006

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 1,246 0,080 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,050 0,026 0,052

Tablo 20’ye göre kulaktan kulağa iletişim için beta katsayısı 0,050 ve p değeri ise

0,052 olarak belirlenmiştir. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği

üzerinde etkisinden bahsedilebilmek mümkün değildir. Baron ve Kenny’nin (1986) ara

değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkenin bağımlı değişken

üzerindeki etkisinin olması koşulu sağlanamamıştır. Bu koşullar altında Baron ve

Kenny’nin ara değişkenlik için önerdiği yaklaşıma göre; fiziksel risk, kulaktan kulağa

iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişken değildir. Dolayısı ile fiziksel riskin,

kulaktan kulağa iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişken olduğunu ifade

eden H10 reddedilmiştir.

4.2.7.2.2. Performans Riskinin Ara Değişkenlik Analizi

1.aşama: (bağımsız değişkenin ara değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin performans riski üzerindeki etkisini gösteren regresyon

analizi sonuçları araştırılmıştır.

Tablo 21

Kulaktan Kulağa İletişimin Performans Riski Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,010

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 4,216 0,079 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,066 0,025 0,009

Page 137: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

120

Tablo 21’de belirtildiği üzere kulaktan kulağa iletişime ait beta katsayısı tahmini

0,066 olup, p değeri 0,009 olarak bulunmuştur. Kulaktan kulağa iletişimin performans

riski üzerindeki etkisinin olduğu görülmektedir. Böylece, Baron ve Kenny’nin (1986)

ara değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkendeki değişimin bağlı

değişkende değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

2.aşama: (ara değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

performans riskinin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi

sonuçları incelenmiştir.

Tablo 22

Performans Riskinin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon Analizi

Sonuçları 2 r =0,158

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 3,170 0,168 0.000

Performans riski -0,403 0,038 0.000

Tablo 22’de performans riskine ait beta katsayısı tahmini -0.403 olup, p değeri

0,000 olarak tespit edilmiştir. Performans riskinin satın alma istekliliği üzerinde etkisi

olduğu söylenebilmektedir. Böylece, Baron ve Kenny’nin (1986) ara değişkenin varlığı

için önerdiği koşul olan, ara değişkendeki değişimin bağımlı değişken üzerinde

değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

3. aşama: (bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren regresyon

analizi sonuçları araştırılmıştır.

Tablo 23

Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini Gösteren

Regresyon Analizi Sonuçları 2 r =0,006

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 1,246 0,080 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,050 0,026 0,052

Kulaktan kulağa iletişim için beta katsayısı 0,050 ve p değeri ise 0,052 olarak

belirlenmiştir. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği üzerinde

Page 138: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

121

etkisinden bahsedilebilmek mümkün değildir. Baron ve Kenny’nin (1986) ara

değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkenin bağımlı değişken

üzerindeki etkisinin olması koşulu sağlanamamıştır. Bu koşullar altında Baron ve

Kenny’nin ara değişkenlik için önerdiği yaklaşıma göre; performans riski, kulaktan

kulağa iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişken değildir. Dolayısı ile

performans riskinin, kulaktan kulağa iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara

değişken olduğunu ifade eden H11 reddedilmiştir.

4.2.7.2.3. Finansal Riskin Ara Değişkenlik Analizi

1.aşama: (bağımsız değişkenin ara değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin finansal risk üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi

sonuçları araştırılmıştır.

Tablo 24

Kulaktan Kulağa İletişimin Finansal Risk Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,002

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 4,042 0,109 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,040 0.035 0,254

Tablo 24’de belirtildiği üzere kulaktan kulağa iletişime ait beta katsayısı tahmini

0,040 olup, p değeri 0,254 (p>0,05) olarak bulunmuştur. Kulaktan kulağa iletişimin

finansal risk üzerinde etkisinin olmadığı görülmektedir. Bu durumda, Baron ve

Kenny’nin (1986) ara değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız

değişkendeki değişimin bağlı değişkende değişime neden olması koşulu

sağlanamamıştır. Birinci koşulun sağlanamaması nedeni ile diğer koşulları inceleme

gereği ortadan kalkmış ve finansal riskin, kulaktan kulağa iletişim- satın alma istekliliği

ilişkisinde ara değişken olduğunu ifade eden H12 reddedilmiştir.

Page 139: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

122

4.2.7.2.4. Psikolojik Riskin Ara Değişkenlik Analizi

1.aşama: (bağımsız değişkenin ara değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

kulaktan kulağa iletişimin psikolojik risk üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi

sonuçları araştırılmıştır.

Tablo 25

Kulaktan Kulağa İletişimin Psikolojik Risk Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,011

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 3,593 0,122 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,101 0,039 0,010

Tablo 25’de belirtildiği üzere kulaktan kulağa iletişime ait beta katsayısı tahmini

0,101 olup p değeri 0,010 (p<0,05) olarak bulunmuştur. Kulaktan kulağa iletişimin

psikolojik riski üzerinde etkisinin olduğu görülmektedir. Böylece, Baron ve Kenny’nin

(1986) ara değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkendeki değişimin

bağlı değişkende değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

2.aşama: (ara değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu aşamada,

psikolojik riskin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren regresyon analizi

sonuçları incelenmiştir.

Tablo 26

Psikolojik Riskin Satın Alma İstekliliği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon Analizi

Sonuçları 2 r =0,096

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 2,185 0,101 0,000

Psikolojik risk -0,203 0,025 0,000

Tablo 26’d performans riskine ait beta katsayısı tahmini -0,203 olup p değeri

0,000 (p<0,05) olarak tespit edilmiştir. Psikolojik riskin satın alma istekliliği üzerinde

etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Baron ve Kenny’nin (1986) ara değişkenin

varlığı için önerdiği koşul olan, ara değişkendeki değişimin bağımlı değişken üzerinde

değişime neden olması koşulu sağlanmıştır.

Page 140: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

123

3. aşama: (bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisi) bu

aşamada, kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği üzerindeki etkisini gösteren

regresyon analizi sonuçları incelenmiştir

Tablo 27

Kulaktan Kulağa İletişimin Satın Alma İsteği Üzerindeki Etkisini Gösteren Regresyon

Analizi Sonuçları 2 r =0,006

Beta Standart hata p değeri

Sabit terim 1,246 0,080 0,000

Kulaktan kulağa iletişim 0,050 0,026 0,052

Kulaktan kulağa iletişim için beta katsayısı 0,050 ve p değeri ise 0,052 olarak

belirlenmiştir. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişimin satın alma istekliliği üzerinde

etkisinden bahsedilebilmek mümkün değildir. Baron ve Kenny’nin (1986) ara

değişkenin varlığı için önerdiği koşul olan, bağımsız değişkenin bağımlı değişken

üzerindeki etkisinin olması koşulu sağlanamamıştır. Bu koşullar altında, Baron ve

Kenny’nin ara değişkenlik için önerdiği yaklaşıma göre; psikolojik risk, kulaktan kulağa

iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişken değildir. Dolayısı ile psikolojik

riskin, kulaktan kulağa iletişim- satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişken olduğunu

ifade eden H13 reddedilmiştir.

4.2.8. Algılanan Risk Türleri İçin Demografik Gruplar Arasındaki Farklılığın

Tespiti

Algılanan risk türleri için demografik gruplar arasındaki farklılığı belirlemek üzere

cinsiyet ve medeni durum için bağımsız örneklem t testinden, yaş, eğitim ve gelir için

Welch testinden yararlanılmış ve ilgili hipotezlerin desteklenip desteklenmediklerine

karar verilmiştir.

4.2.8.1. Cinsiyet Cinsiyet grupları arasında, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türleri için

farklılık olup olmadığını belirlemek üzere gerçekleştirilen bağımsız örneklem t testi

sonuçlarına Tablo 28’de yer verilmiştir.

Page 141: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

124

Tablo 28

Algılanan Risk Türleri İçin Cinsiyet Grupları Arasında Farklılığı Gösteren Bağımsız

Örneklem t Testi Sonuçları

Değişkenler n Ortalama Standart

sapma

Levene

Önem düzeyi

t Önem

düzeyi

Fiziksel risk

Kadın

Erkek

269

345

4,7138

4,5585

0,50807

0,62455

0,000 3,312 0,001

Performans riski

Kadın

Erkek

269

345

4,4994

4,3420

0,59268

0,68218

0,022 3,001 0,003

Finansal risk

Kadın

Erkek

269

345

4,3507

4,0106

0,80506

0,93604

0,021 4,745 0,000

Psikolojik risk

Kadın

Erkek

269

345

4,0471

3,7662

0,95865

1,02082

0,015 3,474 0,001

Bağımsız örneklem t testi sonuçlarına göre; tüm algılanan risk türleri için cinsiyet

grupları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olduğu görülmektedir. Kadın ve

erkeklerin ortalamaları dikkate alındığında tüm algılanan riskleri açısından kadınların

daha fazla risk algıladıkları görülmektedir. Dolayısıyla kadınların GDO’lu gıdalarla

ilgili algıladıkları fiziksel risk, performans riski, finansal riski ve psikolojik risk

erkeklere göre daha büyüktür. Bu durumda, algılanan risk türleri (fiziksel, performans,

finansal, psikolojik) açısından cinsiyet grupları arasında farklılık olduğunu belirten H14

kabul edilmiştir.

4.2.8.2. Medeni Durum

Medeni durum grupları arasında, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türleri

için farklılık olup olmadığını belirlemek üzere gerçekleştirilen bağımsız örneklem t testi

sonuçlarına Tablo 29’da yer verilmiştir

Page 142: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

125

Tablo 29

Algılanan Risk Türleri İçin Medeni Durum Grupları Arasında Farklılığı Gösteren

Bağımsız Örneklem t Testi Sonuçları

Değişkenler N Ortalama Standart

sapma

Levene

Önem düzeyi

t Önem

düzeyi

Fiziksel risk

Bekar

Evli

266

348

4,5376

4,6944

0,62348

0,53760

0,001 -3,341 0,001

Performans riski

Bekar

Evli

266

348

4,2644

4,5230

0,69549

,58734

0,019 -4,989 0,000

Finansal risk

Bekar

Evli

266

348

4,0175

4,2682

0,97285

0,81820

0,012 -3,464 0,001

Psikolojik risk

Bekar

Evli

266

348

3,6942

4,0383

1,04894

0,94101

0,005 -4,271 0,001

Bağımsız örneklem t testi sonuçlarına gösteren Tablo 29’a göre; tüm algılanan

risk türleri için medeni durum grupları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın

olduğu görülmektedir. Bekarların ve evlilerin ortalamaları dikkate alındığında tüm

algılanan riskler açısından evlilerin daha fazla risk algıladıkları belirlenmiştir.

Dolayısıyla evlilerin GDO’lu gıdalarla ilgili algıladıkları fiziksel risk, performans riski,

finansal riski ve psikolojik risk bekarlardan daha büyüktür. Bu koşullarda, algılanan risk

türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından medeni duruma göre

farklılık olduğunu belirten H15 kabul edilmiştir.

4.2.8.3. Yaş

Yaş grupları arasındaki fark olup olmadığı belirlemek üzere analizler

gerçekleştirilmeden önce yaş grupları “20-29”, “30-39”, “40-49”, “50 ve üstü” şeklinde

birleştirilerek dört gruba indirgenmiştir.

Page 143: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

126

Fiziksel Risk: Algılanan fiziksel riske göre yaş grupları arsında fark olup

olmadığını belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz

sonucunda Levene İstatistiğine ait p değer 0,000 bulunmuş olup bu durumda grup

varyanslarının eşit olmadığı görülmüştür. Bu durumda ANOVA analizinin yapılması

mümkün olamayacağından alternatifi olarak önerilen Welch testi (Sipahi, Yurtkoru ve

Çinko, 2006, s.133) uygulanmıştır. Welch testi sonuçları Tablo 30’da verilmiştir.

Tablo 30

Yaş Grupları Açısından Fiziksel Riske Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 6,536 3 257,844 0,000

Welch testine ait p değeri 0,005’den küçük olduğundan fiziksel risk açısından

yaş grupları arasında fark olduğu anlaşılmıştır. Farklılığın hangi yaş gruplarından

kaynaklandığını tespit etmek üzere Levene testinde varyansların eşitliğinin reddedilmesi

sebebi ile iki karşılaştırma testlerinden Tamhane’s T2 testi (Sipahi vd., 2006, s.133)

uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına Tablo 31’de yer verilmiştir.

Tablo 31

Fiziksel Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2 Testi

Sonuçları

(I) yas (J) yas Ortalama farkları (I-J)

Standart hata Önem düzeyi

20-29 30-39 -,22695(*) ,05628 ,000 40-49 -,11664 ,07221 ,495 50 ve üstü -,25350(*) ,07296 ,004 30-39 20-29 ,22695(*) ,05628 ,000 40-49 ,11031 ,06477 ,433 50 ve üstü -,02655 ,06561 ,999 40-49 20-29 ,11664 ,07221 ,495 30-39 -,11031 ,06477 ,433 50 ve ustu -,13686 ,07970 ,423 50 ve üstü 20-29 ,25350(*) ,07296 ,004 30-39 ,02655 ,06561 ,999 40-49 ,13686 ,07970 ,423

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Analiz sonuçlarına göre “20-29” yaş grubu “40-49” yaş grubu hariç diğer yaş

gruplarından algılanan fiziksel risk açısından farklılık göstermektedir. Hangi grubun

Page 144: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

127

daha fazla fiziksel risk algıladığını belirlemek için ortalamaların incelenmesi

gerekmektedir. Yaş gruplarına göre fiziksel risk ortalamaları Tablo 32’de verilmiştir.

Tablodan görüldüğü üzere 20-29 yaş grubuna ait fiziksel risk ortalaması en düşüktür.

Tablo 32

Yaş Gruplarına Göre Fiziksel Risk Ortalamaları

Yaş grupları N Ortalama

20-29 211 4,494

30-39 207 4,721

40-49 114 4,611

50 ve üstü 82 4,748

Performans Riski: Performans riskine göre yaş grupları arsında fark olup

olmadığını belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz

sonucunda Levene İstatistiğine ait p değer 0,004 bulunmuş olup bu durumda grup

varyanslarının eşit olmadığı görülmüştür. ANOVA analizinin yapılması mümkün

olamayacağından alternatifi olarak önerilen Welch testi (Sipahi vd., 2006, s.133)

gerçekleştirilmiştir. Welch testi sonuçları Tablo 33’de verilmiştir.

Tablo 33

Yaş Grupları Açısından Performans Riskine Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 12,927 3 267,002 0,000

Welch testine ait p değeri 0,005’den küçük olduğundan performans riskine göre

yaş grupları arasında fark olduğu anlaşılmıştır. Farklılığın hangi yaş gruplarından

kaynaklandığını tespit etmek üzere Tamhane’s T2 testi uygulanmıştır. Analiz

sonuçlarına Tablo 34’de yer verilmiştir.

Page 145: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

128

Tablo 34

Performans Riski İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2 Testi

Sonuçları

(I) yas (J) yas Ortalama farkları (I-J) Standart hata Önem düzeyi

20-29 30-39 -,35948(*) ,06352 ,000 40-49 -,27265(*) ,07568 ,002 50 ve üstü ,35948(*) ,07692 ,000 30-39 20-29 ,35948(*) ,06352 ,000 40-49 ,08683 ,06934 ,760 50 ve üstü -,03541 ,07069 ,997 40-49 20-29 ,27265(*) ,07568 ,002 30-39 -,08683 ,06934 ,760 50 ve üstü -,12224 ,08179 ,586 50 ve üstü 20-29 ,39489(*) ,07692 ,000 30-39 ,03541 ,07069 ,997 40-49 ,12224 ,08179 ,586

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Analiz sonuçlarına göre “20-29” yaş grubunun diğer yaş gruplarından algılanan

performans risk açısından farklılık göstermektedir. Hangi grubun daha fazla fiziksel risk

algıladığını belirlemek için ortalamaların incelenmesi gerekmektedir. Yaş gruplarına

göre performans riski ortalamaları Tablo 35’de verilmiştir. Tablodan görüldüğü üzere

20-29 yaş grubuna ait performans riski ortalaması en düşüktür.

Tablo 35

Yaş Gruplarına Göre Performans Riski Ortalamaları

Yaş grupları N Ortalama

20-29 211 4,186

30-39 207 4,545

40-49 114 4,459

50 ve üstü 82 4,481

Finansal Risk: Algılanan finansal riske yönelik yaş grupları arsında fark olup

olmadığını belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz

sonucunda Levene İstatistiğine ait p değer 0,001 bulunmuştur. Bu durumda Welch

testinin uygulanmıştır. Welch testi sonuçları Tablo 36’da yer verilmiştir.

Page 146: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

129

Tablo 36

Yaş Grupları Açısından Finansal Riske Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 14,017 3 273,721 0,000

Welch testine göre (p<0,05) finansal riskine göre yaş grupları arasında fark

olduğu anlaşılmış olup farklılığı belirlemek üzere Tamhane’s T2 testi uygulanmıştır.

Analiz sonuçlarına Tablo 37’de yer verilmiştir. Tablo 37

Finansal Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2 Testi

Sonuçları

(I) yas (J) yas Ortalama farkları (I-J)

Standart hata Önem düzeyi

20-29 30-39 -,38218(*) ,09032 ,000 40-49 -,45189(*) ,09675 ,000 50 ve üstü -,64309(*) ,10541 ,000 30-39 20-29 ,38218(*) ,09032 ,000 40-49 -,06971 ,09108 ,971 50 ve üstü -,26091 ,10022 ,059 40-49 20-29 ,45189(*) ,09675 ,000 30-39 ,06971 ,09108 ,971 50 ve üstü -,19120 ,10606 ,366 50 ve üstü 20-29 ,64309(*) ,10541 ,000 30-39 ,26091 ,10022 ,059 40-49 ,19120 ,10606 ,366 * Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Tamhane’s T2 analizi sonuçlarına göre “20-29” yaş grubunun diğer yaş

gruplarından algılanan finansal risk açısından farklıdır. Hangi grubun daha fazla

finansal risk algıladığını belirlemek için yaş gruplarına göre finansal risk ortalamaları

Tablo 38’de verilmiştir. Tablodan görüldüğü üzere 20-29 yaş grubuna ait performans

riski ortalaması en düşüktür.

Tablo 38

Yaş Gruplarına Göre Finansal Risk Ortalamaları

Yaş grupları N Ortalama

20-29 211 3,861

30-39 207 4,243

40-49 114 4,312

50 ve üstü 82 4,504

Page 147: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

130

Psikolojik Risk: Psikolojik riske göre yaş grupları arsında fark olup olmadığını

belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda Levene

İstatistiğine ait p değer 0,016 bulunmuş (p<0,05) olup bu durumda Welch testi

gerçekleştirilmiştir. Welch testi sonuçları Tablo 39’da verilmiştir.

Tablo 39

Yaş Grupları Açısından Psikolojik Riske Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 5,283 3 268,584 0,001

Welch testine göre (p<0,05) psikolojik riskine göre yaş grupları arasında fark

vardır. Farklılığı belirlemek üzere Tamhane’s T2 testi uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına

Tablo 40’da yer verilmiştir.

Tablo 40

Psikolojik Risk İçin Yaş Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2 Testi

Sonuçları

(I) yas (J) yas Ortalama farkları (I-J)

Standart hata Önem düzeyi

20-29 30-39 -,19728 ,10015 ,263 40-49 -,28483 ,11660 ,088 50 ve üstü -,45328(*) ,11790 ,001 30-39 20-29 ,19728 ,10015 ,263 40-49 -,08755 ,11505 ,972 50 ve üstü -,25600 ,11637 ,163 40-49 20-29 ,28483 ,11660 ,088 30-39 ,08755 ,11505 ,972 50 ve üstü -,16845 ,13080 ,737 50 ve üstü 20-29 ,45328(*) ,11790 ,001 30-39 ,25600 ,11637 ,163 40-49 ,16845 ,13080 ,737

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Tamhane’s T2 analizi sonuçlarına göre “20-29” ile “50 ve üstü” yaş grubun

algılanan psikolojik risk açısından farklıdır. Hangi grubun daha fazla finansal risk

algıladığını belirlemek için yaş gruplarına göre finansal risk ortalamaları Tablo 41’de

verilmiştir. Tablodan görüldüğü üzere 20-29 yaş grubuna psikolojik risk ortalaması en

düşük iken 50 ve üstü yaş grubu en yüksek grup olmuştur.

Page 148: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

131

Tablo 41

Yaş Gruplarına Göre Psikolojik Riski Ortalamaları

Yaş grupları N Ortalama

20-29 211 3,709

30-39 207 3,906

40-49 114 3,994

50 ve üstü 82 4,162

Analiz sonuçları tüm risk türleri için, yaş grupları arasında fark olduğu

göstermektedir. Böylece, algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından yaş grupları arasında farklılık olduğunu belirten H16 desteklenmiştir.

4.2.8.4. Eğitim Durumu

Eğitim gruplarına ait gözlem sayıları arasında farkların büyük olması nedeni ile

başka bir çalışma (Lea, 2005) kullanılan yaklaşıma göre eğitim grupları üniversite

mezunu ve üniversite mezunu olmayan şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Eğitim

grupları arasında fark olup olmadığı tespit etmek üzere bağımsız örneklem t testinden

yararlanılmıştır. Analiz sonuçları Tablo 42’de sunulmuştur.

Page 149: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

132

Tablo 42

Algılanan Risk Türleri İçin Eğitim Grupları Arasında Farklılığı Gösteren Bağımsız

Örneklem t Testi Sonuçları

Değişkenler n Ortalama Standart

sapma

Levene

önem

düzeyi

t Önem

düzeyi

Fiziksel risk

Üniv. mezunu değil

Üniv. mezunu

270

344

4,6432

4,6134

0,55274

0,60293

0,221 0,631 0,528

Performans riski

Üniv. mezunu değil

Üniv. mezunu

270

344

4,4691

4,3653

0,61685

0,67002

0,508 1,973 0,049

Finansal risk

Üniv. mezunu değil

Üniv. mezunu

270

344

4,3222

4,0320

0,78364

0,95778

0,000 4,129 0,000

Psikolojik risk

Üniv. mezunu değil

Üniv. mezunu

270

344

3,9815

3,8169

0,95935

1,03160

0,041 2,042 0,042

Bağımsız örneklem t testi sonuçlarında fiziksel riske ait p değeri hariç diğer risk

türleri için p değerleri 0,05’den küçük olarak tespit edilmiştir. Bu durumda, eğitim

grupları arasında fiziksel risk açısından bir fark olmadığı ancak performans riski,

finansal risk ve psikolojik risk açısından fark olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak,

algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik) açısından eğitim

düzeyleri arasında farklılık olduğunu gösteren H17 kısmen desteklenmiştir. Farklar

incelendiğinde üniversite mezunu olmayan grubun, üniversite mezunu gruba göre

performans riski, finansal risk ve psikolojik risklerine ait ortalamalarının daha büyük

olduğu tespit edilmiştir.

4.2.8.5. Gelir

Gelir grupları arasında fark olup olmadığını belirlemek üzere gerçekleştirilen

analizlerden önce, gelir grupları “1.000 TL’den az”, “1000-1999 TL”, “2.000-2.999

TL”, “3.000 TL ve üstü” şeklinde birleştirilerek dört gruba indirgenmiştir.

Page 150: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

133

Fiziksel Risk: Fiziksel riske göre gelir grupları arsında fark olup olmadığını

belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmış ancak analiz sonucunda Levene

İstatistiğine ait p değer 0,001 bulunmuştur. Bu durumda grup varyanslarının eşit olmadığı

görülmüştür. ANOVA analizinin yapılması mümkün olamayacağından alternatifi olarak

önerilen Welch testi (Sipahi vd., 2006, s.133) gerçekleştirilmiştir. Welch testi sonuçları Tablo

43’de verilmiştir.

Tablo 43

Gelir Grupları Açısından Fiziksel Riske Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 3,779 3 301,173 0,011

Welch testine ait p değeri 0,005’den küçük olduğundan fiziksel risk açısından

gelir grupları arasında fark olduğu belirlenmiştir. Farklılığın hangi gelir gruplarından

kaynaklandığını tespit etmek üzere Tamhane’s T2 testi uygulanmıştır. Analiz

sonuçlarına Tablo 44’de yer verilmiştir.

Tablo 44

Fiziksel Risk İçin Gelir Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2 Testi

Sonuçları

(I) gelir (J) gelir Ortalama farkları (I-J)

Standart hata

Önem düzeyi

1000denaz 1000-1999 ,10479 ,05645 ,329 2000-2999 ,16361 ,06940 ,110 3000 ve üstü ,22607(*) ,07259 ,012 1000-1999 1000denaz -,10479 ,05645 ,329 2000-2999 ,05883 ,06544 ,937 3000 ve üstü ,12128 ,06881 ,391

2000-2999 1000denaz -,16361 ,06940 ,110 1000-1999 -,05883 ,06544 ,937 3000 ve üstü ,06245 ,07978 ,967 3000 ve üstü 1000denaz -,22607(*) ,07259 ,012 1000-1999 -,12128 ,06881 ,391 2000-2999 -,06245 ,07978 ,967

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Analiz sonuçlarına göre geliri 1000 TL’den az gelir grubu ile 3000TL ve üstü gelire

sahip cevaplayıcılar arasında algılanan fiziksel risk bakımından fark olduğu görülmektedir.

Hangi grubun daha fazla fiziksel risk aldığını belirlemek için ortalamalarına bakılmıştır.

Page 151: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

134

Ortalamalar Tablo 45’de sunulmuş olup gelir düzeyi 1000TL’nin altında olan

cevaplayıcıların daha fazla fiziksel risk algıladıkları görülmüştür.

Tablo 45

Fiziksel Riske Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları

N Ortalama Standart Sapma Standart Hata 1000denaz 134 4,7463 0,49925 0,04313 1000-1999 225 4,6415 0,54632 0,03642 2000-2999 123 4,5827 0,60296 0,05437 3000 ve üstü 132 4,5202 0,67080 0,05839 Total 614 4,6265 0,58112 0,02345

Performans Riski: Algılanan performans riskine yönelik olarak gelir grupları

arsında fark olup olmadığını belirlemek üzere tek yönlü ANOVA analizi uygulanmış

ancak varyanslarının eşit olmadığı görülmüştür (Levene İstatistiğine ait p değer 0,014).

ANOVA analizinin yapılması mümkün olamayacağından alternatifi olarak önerilen

Welch testi (Sipahi vd., 2006, s.133) gerçekleştirilmiştir. Welch testi sonuçları Tablo

46’da verilmiştir.

Tablo 46

Gelir Grupları Açısından Performans Riskine Ait Welch Testi Sonuçları

İstatistik df1 df2 Önem düzeyi Welch 4,389 3 298,390 0,005

Welch testine ait p değeri 0,005’den küçük olduğundan performans riski

açısından gelir grupları arasında fark olduğu anlaşılmıştır. Farklılığın hangi gelir

gruplarından kaynaklandığını tespit etmek üzere Tamhane’s T2 testi uygulanmıştır.

Analiz sonuçlarına Tablo 47’de yer verilmiştir.

Page 152: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

135

Tablo 47

Performans Riski İçin Gelir Grupları Arasındaki Farklılığı Gösteren Tamhane’s T2

Testi Sonuçları

(I) gelir (J) gelir Ortalama farkı (I-J)

Standart hata Önem düzeyi

1000denaz 1000-1999 ,06218 ,06489 ,916 2000-2999 ,18319 ,08013 ,131 3000 ve üstü ,26474(*) ,08190 ,008 1000-1999 1000denaz -,06218 ,06489 ,916 2000-2999 ,12101 ,07288 ,462 3000 ve üstü ,20256(*) ,07483 ,043 2000-2999 1000denaz -,18319 ,08013 ,131 1000-1999 -,12101 ,07288 ,462 3000 ve üstü ,08155 ,08837 ,929 3000 ve üstü 1000denaz -,26474(*) ,08190 ,008 1000-1999 -,20256(*) ,07483 ,043 2000-2999 -,08155 ,08837 ,929

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Tamhane’s T2 analiz sonuçlarına göre geliri 1000 TL’den az gelir grubu ile

3000TL ve üstü gelire sahip cevaplayıcılar arasında algılanan performans riski

bakımından fark olduğu görülmektedir. Hangi grubun daha fazla performans riskini

aldığını belirlemek için ortalamalar incelenmiştir. Ortalamalar Tablo 48’de sunulmuş

olup gelir düzeyi 1000TL’nin altında olan cevaplayıcıların daha fazla performans risk

algıladıkları anlaşılmıştır.

Tablo 48

Performans Riskine Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları

N Ortalama 1000denaz 134 4,5274 1000-1999 225 4,4652 2000-2999 123 4,3442 3000 ve üstü 132 4,2626 Total 614 4,4110

Finansal Risk: Finansal riske yönelik olarak gelir grupları arasında fark olup

olmadığının belirlenmesi için tek yönlü ANOVA analizi gerçekleştirilmiştir (Levene

İstatistiğine ait p değeri 0,111 (p>0,05) bulunmuştur. Tek yönlü varyans analizi

sonucuna Tablo 49’da yer verilmiştir.

Page 153: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

136

Tablo 49

Gelir Grupları İçin Finansal Riske Ait ANOVA Analizi Sonucu

Kareler

toplamı

df Ortalama

karesi

f Önem Düzeyi

Gruplar arası

Gruplar içinde

Toplam

10,538

482,042

492,581

3

610

613

3,513

0,790

4,445 0,004

Tablo 46’dan görüldüğü üzere p değeri 0,004 bulunmuş olup 0,05’ten küçüktür.

Bu durumda, finansal risk açısından gelir grupları arasında fark olduğu anlaşılmıştır.

Hangi grupların farklılık gösterdiğini belirmek üzere, her bir grubun gözlem sayısı

farklı olduğundan ikili karşılaştırma testlerinden Scheffe testinden yararlanılmıştır.

Scheffe testi sonuçlarına Tablo 50’de yer verilmiştir. Tablo 50

Finansal Riske Yönelik Gelir Grupları Karşılaştırması Scheffe Testi Sonuçları

(I) gelir (J) gelir Ortalama farkı (I-J)

Standart hata Önem düzeyi

1000denaz 1000-1999 ,19980 ,09700 ,238 2000-2999 ,29454 ,11100 ,072 3000 ve üstü ,37818(*) ,10901 ,008 1000-1999 1000denaz -,19980 ,09700 ,238 2000-2999 ,09474 ,09968 ,825 3000 ve üstü ,17838 ,09746 ,342 2000-2999 1000denaz -,29454 ,11100 ,072 2000-2999 -,09474 ,09968 ,825 3000 ve üstü ,08364 ,11141 ,905 3000 ve üstü 1000denaz -,37818(*) ,10901 ,008 1000-1999 -,17838 ,09746 ,342 2000-2999 -,08364 ,11141 ,905

* Ortalama farkları 0.05’de anlamlı.

Tablodan geliri 1000 TL’den az gelir grubu ile 3000TL ve üstü gelire sahip

cevaplayıcılar arasında algılanan finansal risk bakımından fark olduğu görülmektedir.

Hangi grubun daha fazla finansal risk aldığını belirlemek için ortalamalarına

bakılmıştır. Ortalamalar Tablo 51’de sunulmuş olup gelir düzeyi 1000 TL’nin altında

olan cevaplayıcıların daha fazla finansal risk algıladıkları görülmüştür.

Page 154: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

137

Tablo 51

Finansal Riske Yönelik Gelir Grupları Ortalamaları

N Ortalama Standart Sapma Standart Hata 1000denaz 134 4,3731 ,80625 ,06965 1000-1999 225 4,1733 ,85396 ,05693 2000-2999 123 4,0786 ,91245 ,08227 3000 ve üstü 132 3,9949 ,99871 ,08693 Total 614 4,1596 ,89641 ,03618

Psikolojik Risk: Psikolojik risk açısından gelir grupları arasında fark olup

olmadığının belirlenmesi için tek yönlü ANOVA analizi gerçekleştirilmiştir (Levene

İstatistiğine ait p değeri 0,375 (p>0,05) bulunmuştur). Tek yönlü varyans analizi

sonucuna Tablo 52’de yer verilmiştir.

Tablo 52

Gelir Grupları İçin Psikolojik Riske Ait ANOVA Analizi Sonucu

Kareler

toplamı

df Ortalama

karesi

f Önem Düzeyi

Gruplar arası

Gruplar içinde

Toplam

5,374

611,317

616,691

3

610

613

1,791

1,002

1,787 0,148

Tablo 52’den görüldüğü üzere p değeri 0,05’ten büyük bulunmuştur. Bu

durumda psikolojik risk düzeyleri bakımından gelir grupları arasında istatistiksel açıdan

anlamlı bir farklılık olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır.

Tüm analiz sonuçları incelendiğinde, algılanan risk türleri (fiziksel, performans,

finansal, psikolojik) açısından gelir grupları arasında farklılık olduğunu iddia eden H18

reddedildiği görülmüştür.

Page 155: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

138

BÖLÜM V

TARTIŞMA VE YORUMLAR

5.1. Nitel Çalışma İçin Yorumlar

Farklı bilim dallarından on akademisyen ile gerçekleştirilen görüşmelerde,

GDO’lu gıdalar hakkında akademisyenlerin bilimsel uzmanlık alanlarına bağlı olarak

bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Buna ek olarak, akademisyenlerin tüketici rolleri de

olduğu göz önüne alınılarak, akademisyenlerin bir tüketici olarak kendilerinin GDO’lu

gıdalar hakkındaki mevcut eğilimleri öğrenilmeye çalışılmıştır.

Görüşmelerde ortaya çıkan bilimsel bilgiler aşağıdaki gibi özetlenebilir:

• GDO’lu gıdalar; açlık sorununu çözmek, verimde artış sağlamak, zirai

mücadelede ve sağlık amaçlı kullanılmak üzere ortaya çıkarılmıştır.

• GDO’lu gıdalar hakkında belirsizlikler söz konusudur. Söz konusu

belirsizlikler içeren alanlar: insan sağlığı, çevre ve uzun vadede etkileri

hakkındadır. Bununla birlikte belirsizliklerin bilimsel çalışmaların yeterli

sayıda olmaması ve kesin bilimsel sonuçlara henüz ulaşılamamış olması

görüldüğü vurgulanmıştır.

• GDO’lu gıdaların doğurabileceği olumsuz (ters) sonuç/sonuçların; insan

sağlığı, çevre, ekonomi ve etik alanda ortaya çıkabileceği öngörülmüştür.

• GDO’lu gıdaların olası faydaların; insan sağlığı ve çevre alanların

görüleceği düşünülmektedir.

GDO’lu gıdalar hakkındaki belirsizliğin görüldüğü, olumsuz sonuç ve faydaların

ortak görülebileceği alanların insan sağlığı ve çevre olduğu tespit edilmiştir. Algılanan

risk için durum ele alındığında, belirsizlik ve olumsuz sonuçların yine insan sağlığı ve

çevre açısından öne çıktığı görülmektedir. Dolayısı ile tüketicilerde, insan sağlığı ve

çevre konusunda risk algılamalarının olabileceği daha da spesifik olarak fiziksel riskin

algılanabileceği öngörü yapılabilmesi mümkün olmuştur. Öte yandan, diğer sorulara

göre fayda soruna verilen cevapların kısa olduğu görülmektedir. Bu durum,

Page 156: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

139

akademisyenlerin fayda ile ilgili görüşlerini kısa tutmalarından ve olası riskler üzerinde

daha çok durmalarından kaynaklanmaktadır.

Görüşmeye katılan akademisyenlerin birer tüketici de oldukları düşünüldüğünde,

akademisyenlere yöneltilen tüketici kimlikleri odaklı verdikleri cevapların tüketiciler

hakkında önemli ipuçları vermesi söz konusu olmuştur. Görüşmeye katılan

akademisyenlerin sekizi (8) GDO’lu gıdalar konusunda endişe duydukları ve bu

gıdaların tüketimlerini riskli buldukları görülmüştür. GDO’lu gıdalar hakkında endişe

duymayan ve tüketimini riskli bulmayan akademisyenlerin ikisi (2) ise diğerlerine göre

daha azdır. Bunun yanı sıra akademisyenlerin, GDO’lu gıdaların etiketli olduğu

varsayımı altında, bu gıdaları satın alıp almayacakları konusunda farklı görüşlerde

oldukları görülmüştür. Görüşmeye katılan akademisyenlerin altısı (6), GDO’lu gıdaların

kesinlikle almayacaklarını dile getirmiştir. Bu akademisyenler, doğal gıdaları satın

almayı tercih ettiklerini belirtmiştir. İki akademisyen de bazı koşulların sağlanması

halinde tercih edeceklerini belirtmiştir. Hem satın almayı istemeyen hem de koşullu

isteyen akademisyenlerin bu gıdalar hakkında belirsizlik ve endişe taşımalarının,

GDO’lu gıdaları satın almalarına engel olacağı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte,

GDO’lu gıdaları satın alacaklarını söyleyen akademisyenler, aynı zamanda, GDO’lu

gıdaları diğerleri kadar riskli bulmayan ve endişelenmeyen akademisyenlerdir. Ayrıca,

bu akademisyenlerin birbirleri ile ortak ve diğerlerinden ayrılan en önemli özellikleri,

ülkemizde GDO konusunda bizzat bilimsel çalışmalar yürütmeleri ve bu konuda zengin

bir akademik bilgi birikimine sahip olmalarıdır. Dolayısı ile bu akademisyenlerdeki

belirsizlik algısı oldukça düşüktür. Bu durum, bu akademisyenlerin algılanan risk

düzeylerinin düşük olması nedeni ile satın almaya hazır olduklarının bir göstergesi

olarak değerlendirilebilmektedir.

Yukarıda belirtilen belirsizlikler ve olası olumsuz sonuçlarla birlikte, GDO’lu

gıdalar konusundaki bilgi düzeylerinin, toplumundaki genel bilgi düzeyinden daha fazla

olan akademisyenlerin çoğunun bile, GDO’lu gıdalar konusunda endişeli olmaları ve bu

gıdaların tüketimini riskli bulmaları toplum geneli hakkında da bazı çıkarsamalarda

bulunmaya imkan verebilmektedir. Bu bağlamda, toplumda genelinde de GDO’lu gıdalar

konusunda belirsizlik ve endişenin mevcut olabileceği yorumuna varılabilmektedir.

Çalışmada ortaya çıkan sonuçların yorumlanması ve tartışılmasında, çalışmanın

Türkiye’de gerçekleştirildiğinin zihinlerde tutulması gereklidir. Zira çalışmayı

gerçekleştirildiği koşullarda ele almak daha sağlıklı yorumların yapılmasına katkı

sağlayacaktır. Bu bağlamda, bazı özel durumların olduğunu söylemek mümkündür.

Page 157: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

140

Türkiye’de tüketiciler GDO’lu kavramını yaygın olarak son birkaç yıldır

duymuştur. GDO’lu gıdalar piyasalara henüz girmemiştir ve bu nedenle tüketicilerin

GDO’lu gıdalara yönelik satın alma, tüketim ve tüketim sonrasına yönelik deneyimleri

yoktur. Medyada verilen bilgiler sıklıkla GDO’lu gıdaların, sağlık sorunlarına yol

açacağı yönde ve korku öğeleri içeren unsurlar içermektedir. Üstelik GDO’lu gıdalar

sürekli gündemde tutulan bir konu değildir. Dolayısı ile tüketicilerin bilgi düzeyleri ve

farkındalıkları oldukça düşüktür. Bu koşullar altında, çalışma, tüketicilerin henüz somut

olarak tanışmadığı ve sadece zihninde canlandırabildiği bir ürün olan GDO’lu gıdaya

yönelik risk algılarını değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın soyut

kavramlar ve varsayımlar üzerine kurulu olduğu söylenebilmektedir.

Çalışma sonuçlarının değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gerekli bir husus da

önceki çalışmalardır. Önceki çalışmalar ve bulguları, çalışma sonuçlarının tartışılması

ve yorumlanmalarında rehberlik ve kıstaslık görevi görebilmeleri açısından önemlidir.

Bununla birlikte çalışma konusunda kısıtlı sayıda çalışma mevcuttur hatta çalışmanın,

algılanan risk türlerini, satın alma istekliği ve kulaktan kulağa iletişimle ilişkisini direkt

olarak inceleyen çalışmalara rastlanamamıştır. Bu durum çalışmanın hem lehinde hem

de aleyhindedir. Çalışma konusunda kısıtlı sayıda çalışmanın olması önceki çalışmalarla

yapılabilecek kıyaslamaları ve buna bağlı yorumları sınırlandırmıştır. Öte yandan bu

durum çalışmanın özgünlüğünü ortaya çıkarmaktadır.

5.2. Algılanan Risk Türlerinin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki

Etkisine Yönelik Yorumlar

GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risklerin GDO’lu gıdaları satın almaya

istekliliğini azaltığı pek çok çalışmada tespit edilmiştir (Onyango vd., 2004; Brown ve

O’Cass, 2005; Brown ve O’Cass, 2004). Önceki çalışmalarda özellikle tüketicilerin

GDO’lu gıdalara yönelik olarak sağlık ve çevre riski algıladıkları görülmüştür

(Tsakiridou vd., 2007; Saba vd., 2000). Sağlık (Tsakiridou vd., 2007) ve çevre (Teisl

vd., 2008; Tsakiridou vd., 2007; Ekstrom ve Askegaard, 2000) konusundaki algılanan

risklerin, satın almayı olumsuz yönde etkilediği ve GDO’lu gıda satın almanın

reddedilmesine sebep oldukları anlaşılmıştır.

Önceki çalışmaların sonuçları ile tutarlı olarak, çalışma sonuçları tüketicilerin

GDO’lu gıdalar konusunda risk algıladıklarını ortaya çıkarmıştır. Algılanan risk türleri

açısından GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan riski ölçmeyi amaçlayan bu çalışmada,

Page 158: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

141

algılanan risk türlerinden fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik risk

ele alınmıştır. Gerçekleştirilen saha çalışması sonucunda ele alınan dört risk türünün

GDO’lu gıdalar için algılanıldığı tespit edilmiştir. GDO’lu gıdalara yönelik algılanan

risk türleri ile GDO’lu gıda satın alma istekliği arasında istatistiksel açıdan anlamlı ve

negatif bir ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte, bu algılanan risk türlerinin hem ayrı ayrı

olarak hem de birlikte GDO’lu gıdaları satın alma istekliliğini negatif yönde etkilediği

bulunmuştur.

Algılanan risk türleri ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasındaki ilişkilerin

negatif ancak zayıf oldukları belirlenmiştir. Tüketiciler için GDO’lu gıdalar, henüz

piyasaya sunulmaması ve medyadaki günceliğinde zayıflama olması nedeni ile henüz

önemli bir satın alma kararına konu olmamıştır. GDO’lu gıda, tüketiciler için hakkında

bilgisinin az olduğu ve muğlak bir üründür. Dolayısı ile algılanan risk türleri ile

GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında zayıf bir ilişkinin çıkması şaşırtıcı bir sonuç

değildir. GDO’lu gıdaların pazara girmeleri halinde tüketicilerin algılanan risklerin ve

satın alma istekliliğinin yeniden ölçülmesi ve ilişkilerinin incelenmesi gereklidir. Ancak

çalışma sonuçlarına göre çıkan negatif ilişki ve etkinin gelecekte de devam edebileceği

öngörüsü yapılabilmektedir. GDO’lu gıdalar konusunda olası risklerin görülmesi negatif

ilişkiyi ve etkiyi sürdürebilecektir. Öte yandan, faydaların görülmesi ve vurgulanması

risk algısını azaltabilir ve satın alma istekliliğini arttırabilir, ek olarak da algılanan risk

ile satın alma istekliliği arasındaki ilişkiyi zayıf tutabilme ihtimali söz konusudur.

Algılanan fiziksel risk GDO’lu gıdalarla ilgili olarak, tüketicinin; kendisi, ailesi

ve bütün insanların sağlığına ve çevreye olan olası tehditlere, zararlara bağlı olarak

konuyla ilgili belirsizliğe bağlı duyduğu endişe, huzurluk ve kaygı hislerini temsil

etmektedir. Bilindiği üzere, son zamanlarda tüketicilerin insan sağlığına ve çevreye

yönelik endişeleri artış göstermiştir. Bu endişelerin temelinde; artan refah seviyesi, uzun

ve kaliteli yaşama istekliliği, kanser gibi ölümcül sonuçları olan hastalıkların artış

göstermesi, sağlık ve çevre konularında bilinç düzeyinin artması ile artan çevre

sorunları ve bunların sonuçlarının yaşanır hale gelmesi gibi nedenler

düşünülebilmektedir. Medya ve diğer iletişim kaynaklarından, Türkiye için oldukça

yeni bir gıda olan GDO’lu gıdalar hakkında, sıklıkla insan sağlığı ve çevre üzerindeki

olumsuz etkilerin olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bu bağlamda, GDO’lu gıdalarla ilgili

belirtilen olası olumsuzluklar ve belirsizlikler tüketicilerin bu gıdalar hakkındaki

algılanan fiziksel risk düzeylerini etkiyebilmektedir.

Page 159: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

142

Çalışmanın literatür kısmında da belirtildiği üzere tüketiciler satın almaları ile

fayda elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle satın almaya bağlı olası olumsuzluklar

istenen bir durum değildir. Tüketiciler yedikleri gıdalardan, günlük besinlerini almalarının

yanı sıra sağlıklarını koruyan hatta daha sağlıklı olmalarını sağlayacak faydayı vererek

yaşam kalitelerini arttırmasını bekleyebilmektedir. GDO’lu gıdalar hakkında ileri sürülen

olası sağlığa olumsuz etkiler ve belirsizlikler, tüketicilerin belirtilen fayda beklentilerine

ters düşmektedir. Özellikle belirtilen olası olumsuzluklar arasında, ölümcül sonuçlar

doğuran ve ölümcül sonuçlarının pek çok kişi tarafından şahit olunulan kanserin yer

alması, tüketiciler için korku ve endişenin oluşmasına sebep olmaktadır. Çalışmada,

algılanan fiziksel riski ölçmek için kullanılan ölçekte kanser hastalığının yer alması ve

analiz sonuçlarına göre algılanan risk türleri içinde fiziksel riske ait ortalamanın en

yüksek ortalamaya sahip olması birlikte düşünüldüğünde, çalışmaya katılan cevaplayıcılar

için de aynı durumun söz konusu olduğu söylenebilmektedir.

Fiziksel risk içinde ele alınan konulardan birisi de çevredir. Çevre felaketlerinin

yaşandığı günümüzde çevreye olası olumsuz etkiler tüketicileri endişelendirmekte ve

korkuya sebep olmaktadır. Nitekim GDO’lu gıdalara yönelik korkuyu inceleyen bir

çalışmada, çevre konusundaki endişenin tüketicilerin GDO’lu gıdalara karşı korku

taşımalarının bir nedeni olduğu tespit edilmiştir (Laros ve Steenkamp, 2004, s.903).

Buna bağlı olarak, tüketiciler satın alımları ile bu olumsuzluklara yol açmaya ortaklık

etmeye karşı çıkmaktadır. Bu bağlamda tüketicilerin, insan sağlığı ve çevre üzerinde

olası olumsuzluklara yol açabileceği iddia edilen GDO’lu gıdalara yönelik satın alma

istekliliklerinin fiziksel risk tarafından etkilenmesi ve fiziksel riskin artması ile GDO’lu

gıdaları satın alma istekliliklerinin azalış göstermesi söz konusu olmaktadır.

Gıdayla ilgili olarak algılanan performans riski; gıdanın yeterince lezzetli olmaması,

besinsel içeriğinin zayıf olması, çabuk bozulması daha geniş bir ifade ile vaat edilen faydayı

verecek performansı gösterememesi ihtimalinin doğurduğu kaygı ve gerilim olarak

düşünülebilmektedir. GDO’lu gıdalar hakkındaki bilgi eksikliği ve deneyimsizlik,

tüketicilerin bu gıdaların performansına ait bilgisini kısıtlamaktadır. Bilindiği üzere

tüketiciler, hakkında bilgisinin ve deneyiminin az olduğu ürünler için risk algılamaktadır.

Tüketiciler, gıda ürünlerine yönelik satın alma kararlarını verirken şekil, görünüm

ve koku, o meyve ve sebzenin kalitesi hakkında önemli ipuçları olarak kabul

edilmektedir. Son 50 yıldan bu yana tüketicilerin gıda satın alımlarında sağlığa artan bir

önem verdikleri bilinmekle birlikte gıda kalite algılarında gıdaya dayalı algısal özellikleri

sağlığa denk tuttukları iddia edilmektedir. Bu algısal özellikler arasında ise tat, görünüm

Page 160: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

143

ve koku gibi unsurlar yer almaktadır (Lodorfos ve Dennis, 2008, s.19). Kültürün de etkisi

ile belki, meyve ve sebzenin tadına bakarak ve dokunarak satın alma sıkça rastlanan bir

durumdur. Öte yandan tüketicilerde, henüz ne tadını bildiği ne de görüp dokunduğu

GDO’lu gıda hakkında performans riskinin oluşması beklenen bir durumdur.

Son zamanlarda tüketiciler arasında, tarımda kullanılan yeni yöntemlerin sebze ve

meyvelerin tatlarını bozduğu ve geleneksel yöntemlerle üretilen meyve ve sebzelerin

koku, tat, görünüm ve besinsel değer açısından daha iyi olduğu inancı vardır. GDO’lu

gıdaların da, tat ve besinsel değer açısından geleneksel yöntemler kullanılarak üretilen

gıdalardan daha iyi olmayacağı düşünülmektedir. Organik gıdaların tüketiciler tarafından

rağbet görmesi de tüketicilerin geleneksel yöntemleri tercih ettiklerinin bir göstergesi

olarak değerlendirilebilmektedir. Tüm bu nedenler ele alındığında tüketicilerde, GDO’lu

gıdalara yönelik algılanan performans riskinin oluşmasına yol açtığı yorumu

yapılabilmektedir. Algılanan performans riskinin de bu gıdaları almaya yönelik satın alma

istekliliğini azaltması, satın alımlarının sonucunda gerilim değil de fayda elde etmeyi

isteyen tüketiciler için beklenen bir durumdur.

Algılanan finansal risk, satın almaya bağlı parasal bir kaybın yaşanma ihtimali

olarak görülmekle birlikte ürünün başarısızlıkları ve/veya ürünün yeterince performans

gösterememesine bağlı olarak fazla para ödendiği ya da gereksiz bir harcamanın

yapıldığına dair bir algının oluşmasında ortaya çıkmaktadır. Gıda harcamaları, günlük

yaşamını sürdürmek için beslenmek zorunda olan tüketiciler için önemli harcama

kalemi olup en sık yapılan harcamalar arasında ön sıralarda yer alabilmektedir.

Özellikle düşük gelir grubundaki ailelerin en çok para harcadıkları ürün grubudur.

Bilindiği üzere, tüketiciler bir üründen sağlamayı düşündüğü faydayı yükseltmek

için, daha çok ya ürününe tam karşılık gelen fiyatı ya da daha düşük bir fiyatı ödemek

isteyebilmektedir. Bu bağlamda tüketiciler, önemli bir harcama kalemi olan ve sağlığı

ile direkt olarak etkileşim içinde olan gıda için de akıllıca bir harcama yapmak

isteyecektir. Tüketiciler, hakkında kuşkuların ve olumsuz sonuçların olabileceğine

inandığı bir gıda için harcama yapmayı, parasını kaybetme ya da parasını boş yere

harcama olarak değerlendirebilecektir. Bu bağlamda, parasını mantıklı harcayarak

faydasını maksimize etme çabası içinde olan tüketicilerde, GDO’lu gıdalar hakkında

olumsuz imaj ve fayda yerine zararın öne çıkması risk algısının oluşmasına yol

açabilmektedir. Çalışma sonuçlarına göre cevaplayıcılar, GDO’lu gıdalara para

harcamanın akılsız olduğunu düşünmüş ve finansal risk algılamışlardır. Yukarıda

belirtilen nedenlere ek olarak cevaplayıcılar arasında düşük gelir grubunda yer alan

Page 161: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

144

tüketicilerin sayısı da önemli görülmektedir. Düşük gelir grubunda yer alan tüketicilerin

gıda harcamalarında daha fayda yanlısı tutum içinde olmaları doğal bir durumdur.

GDO’lu gıdaların fiyatları hakkında kesin bir bilgi olmaması da dikkate alınması

gerekli önemli bir faktördür. GDO’lu gıdaların daha ucuz gıda olacağı iddiaları söz

konusudur. Ancak besin değeri yüksek, ilaç ve vitamin ekli ikinci nesil GDO’lu

gıdaların bu özellikleri itibari ile diğer gıdalardan daha pahalı olabileceği beklentisi de

mevcuttur. Bununla birlikte, ileri teknoloji kullanımının maliyetinin yüksek olabileceği

ve bunun fiyatlara yansımayabileceği de düşünülmektedir.

GDO’lu gıdaların fiyatlarının göreceli olarak makul olabileceği düşünülse bile

hakkında insan sağlığına zararlarının olabileceğine yönelik iddiaların olması, olası

finansal kayıplar için birlikte düşünülmesi gereken bir durum sergilemektedir. GDO’lu

gıdaların insan sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlarının gerçekleşmesi halinde

tüketicilerin, bu olumsuzlukların tespiti ve tedavisi için harcamada bulunması

gerekmektedir. Bu harcamanın ise ne kadar olabileceği şu anda tüketiciler için

belirsizlik içeren bir durumdur.

Psikolojik risk satın alma davranışına bağlı olarak gelişen zihinsel stres, endişe,

kaygı ve huzursuzluk olarak nitelendirilebilmektedir. İnsan, çevre, ekonomi ve gelecek

nesiller açısından olumsuz sonuçlarının olabileceği iddiası GDO’lu gıdalar hakkında

tüketicilerin endişe duymalarına ve zihinsel bir stres yaşamalarına neden olmaktadır.

Bilindiği üzere korku ve bir şeylerin yolunda gitmesine yönelik endişe algılanan

psikolojik riskler arasındadır (Simpson ve Siguaw, 2008, s.177). Tüketicilerin GDO’lu

gıdalara karşı korku taşıdıkları çalışmalarda ortaya çıkmıştır (Laros ve Steenkamp,2004;

Townsend ve Campbell, 2004). Tüketicilerin en önemli bilgi edinme kaynakları

arasında yer alan medyada daha çok bu gıdalarla ilgili olumsuzlukların dile getirilmesi

hatta bu gıdalar için “Frenkeştayn” adlandırması yapılması, internet ve görsel medyada

korku ve huzursuzluk unsuru oluşturacak öğelerin ve çizimlerin bulunması, tüketicilerin

psikolojilerini etkilemektedir. GDO’lu gıdalarla ilgili olarak “kanser riski”, “felaket”,

“risk”, “ölüm” gibi terimlerinin kullanılması GDO’lu gıdalara yönelik korku

oluşturabilmektedir (Laros ve Steenkamp, 2004, s.800).

Ek olarak, doğal olandan uzaklaşma fikri kaygı duygularını tetikleyebilecek

güce sahiptir. Önceki bir çalışmada da tüketicilerin, GDO’lu gıdaları yapay buldukları

ve bu yönü ile eleştirdikleri bulunmuştur (Lea, 2005). GDO’lu gıdalar, genetik değişim

sonucunda meydana geldiğinden “genlerle oynama/değiştirme” ifadesi tüketicilerde

huzursuzluk oluşturabilmektedir.

Page 162: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

145

Bilinmeyen, insanları korkutma gücüne sahip olabilmektedir. Bilim insanları,

uzmanlar arasındaki söylem farklılıkları tüketiciler arasındaki belirsizliği arttırmaktadır.

GDO’lu gıdaların gelecekte nasıl sonuçlara yol açabileceği henüz kesinlik

kazanmadığından belirsizlik sürmekte ve tüketiciler, şu an edindikleri bilgiye bağlığı

olarak korku ve endişe verici söylemleri dikkate almaktadır. GDO’lu gıdalar ile ilgili

faydalar dile getirilse bile, kaybetme ihtimali tüketicilerde daha ağır basmaktadır.

Tüketiciler satın alımları sonucunda kaybetmektense kazanmayı tercih etmektedir.

Bununla birlikte kaybedilen, sağlık ve çevre gibi tüketiciler için çok önemli olan

değerler olduğundan kaybetmenin bedeli büyük olarak algılanabilmektedir. GDO’lu

gıdalara yönelik tüketicilerde oluşan kaygı, huzursuzluk ve gerilim tüketicilerin bu

gıdalara yönelik algılanan psikolojik risklerini doğurmakta ve tüketicilerin GDO’lu

gıdalara ilişkin satın alma istekliliğini azalta bilmektedir.

Algılanan risk türlerinin GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerindeki toplu

etkisini ve hangi risk türünün en etkili olduğunu belirlemek üzere yapılan çoklu

regresyon analizinde tüm risk türlerinin etkili olduğu ve finansal riskin en etkili risk türü

olduğu belirlenmiştir. Finansal riskin en etkili risk olması sebebini üç nedene

bağlanabilmektedir. Birincisi, tüketicilerin bu gıdalara yönelik olarak insan sağlığı ve

çevre üzerindeki olumsuzluklarına bağlı olarak paralarını zarar verecek bir şeye

harcamayı mantıksız bulmaları ikincisi, cevaplayıcılar arasında geliri düşük grubun

çoğunlukta olması ve üçüncüsü, şimdi satın alımından memnun olduğundan parasal bir

kaybı göze almamasıdır.

Cevaplayıcıların kararlarında kısa vadeli düşündükleri de söylenebilmektedir.

Zira sonuçları nispeten zaman alacak olan sağlık ve çevre ile ilgili olumsuzlukları içeren

fiziksel risk finansal risk ve performans riskinden sonra gelmiştir. Sonuçlarını bizzat

yaşayıp yaşamayacağından emin olmama tüketicileri kısa vadeli düşünmeye sevk etmiş

olması ihtimal dahilindedir. Bunun yanı sıra, gıda ile ilgili yaşanan olumsuz olaylar

(deli dana, kuş gribi, hijenik olmayan ortamlarda üretim) ve yiyeceklerin bir kısmının

kanserojen etkisinin olması, tüketicilerde gıdaların sağlıklı olup olmadığını dikkat

etmez hatta “hangi değimiz iyi ki” dedirtir hale getirmiştir. Bununla birlikte, alkol ve

fast-food gibi yiyecek ve içecekler sağlığa zararı kesinleşmiş olması dolaysı ile de

fiziksel risk algılamasına yol açmasına rağmen tüketilmek ve satın alınmak

istenmektedir.

Page 163: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

146

5.3. Kulaktan Kulağa İletişimin Algılanan Risk Türleri Üzerindeki Etkisine

Yönelik Yorumlar

Literatürde, algılanan risk türleri açısından kulaktan kulağa iletişimin

incelenmesine yönelik çalışmaların azlığı eleştiri konusu olmuştur (Ling ve Fang, 2006,

s.1209; Ha, 2002). GDO’lu gıdalar için, algılanan riski (genel olarak) ele alıp kulaktan

kulağa iletişimi inceleyen çalışmaların sayısı kısıtlıdır. Bu çalışmalara göre, kulaktan

kulağa iletişim GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk düzeyini arttırmaktadır (Ergin

vd., 2008; Curtis ve Molter, 2007). Bununla birlikte çalışma kapsamında yürütülen

literatür taramalarında, GDO’lu gıdalar için algılanan risk türleri açısından kulaktan

kulağa iletişimi inceleyen araştırmalara rastlanamamıştır. Bu bakımdan çalışma,

kulaktan kulağa iletişimle GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerinin incelemesi

konusundaki boşluğun doldurulmasına katkı sağlayabilecektir.

Çalışmada, GDO’lu gıdalara yönelik tüketiciler tarafından algılanan risk

türlerinden fiziksel risk (çok zayıf), performans riski (çok zayıf) ve psikolojik risk (çok

zayıf) ile kulaktan kulağa iletişim arasında istatistiksel açıdan anlamlı pozitif bir ilişki

olduğu ve bu algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişimden etkilendiği tespit

edilmiştir. Böylece çalışma sonuçlarının, algılanan risk ile kulaktan kulağa iletişimi

inceleyen çalışmaların bulguları ile kısmen örtüştüğü değerlendirmesi yapılabilmektedir.

Zira algılanan risk türlerinden finansal risk ile kulaktan kulağa iletişim arasında

istatistiksel açıdan anlamlı ilişki olmadığı ve finansal riskin, kulaktan kulağa iletişimden

etkilenmediği tespit edilmiştir.

Kulaktan kulağa iletişim ile ilişkili ve kulaktan kulağa iletişimden etkilenen

algılanan riskler türler açısından incelendiğinde; fiziksel riskin, performans riskinin ve

psikolojik riskin ilişki olduğu ve kulaktan kulağa iletişim arttığında fiziksel riskin,

performans riskinin ve psikolojik riskin de artacağı belirlenmiştir. Tüketicilerin,

arkadaşları ve aile bireyleri ile GDO’lu gıdalara yönelik fiziksel, performans ve

psikolojik risk oluşturacak sohbetler gerçekleştirdikleri söylenebilmektedir.

Cevaplayıcıların, aileleri ve arkadaşları ile GDO’lu gıdaların insan sağlığı ve

çevre üzerindeki olası olumsuz etkilerinin sohbet konusu olması muhtemeldir. Zira bilgi

kaynaklarında, GDO’lu gıdalarla ilgili olarak daha çok bu gıdaların olası sağlık

problemleri oluşturacağı sıkça vurgulanmaktadır. Özellikle sağlık endişesi taşıyan,

sağlıklı beslenme hassasiyeti gösteren ve bazı hastalıkları olan tüketicilerin, gıdaların

Page 164: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

147

fayda ve zararları hakkında birbirlerini bilgilendirdikleri ve tavsiyede bulundukları

tahminlerden uzak değildir.

Son zamanlarda meyve ve sebzelerin, görünüm ve tat itibari ile

memnuniyetsizliğe yol açması, antibiyotik ve hormon kullanımının huzursuzluk

oluşturması söz konusudur. Buna bağlı olarak tüketicilerin, özellikle misafirlik ve

birlikte yenilen yemeklerde gıdaların bu özelliklerini konuştukları da sıkça rastlanan bir

durumdur. Tüketiciler arasında GDO’lu gıdaların, tadının hoş olmayacağı düşünülmekte

hatta tadı beğenilmeyen gıdalar için “hormonlu” ya da “GDO’lu” denildiği

gözlemlenmektedir. Bu bağlamda, bu tarz konuşmaların tüketicilerde GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan fiziksel risk ve performans riskini tetiklemesi ve arttırması

muhtemeldir. Bununla birlikte, olası risklerin ve iletişim mecralarında kullanılan korku

öğelerinin tüketiciler üzerinde oluşturabileceği gerilim ve endişe hali de psikolojik

riskin oluşmasına ve artmasına sebep olabilecektir.

Kulaktan kulağa iletişim ile fiziksel riskin, performans riskinin ve psikolojik

riskin ilişkili ancak zayıf ilişkili olduğu belirlenmiştir. Dolayısı ile incelenmesi gerekli

bir konu da zayıf ilişkidir. Tüketicilerin GDO’lu gıdalar konusunda bilgi kaynağı olarak

kulaktan kulağa iletişimi az kullanmaları, teknik ve karmaşık bir konuda uzman

kişilerin görüşlerini daha gerçekçi ve doğru bulmaları, tüketicilerin henüz GDO’lu

gıdaya yönelik deneyim sahibi olmamaları, tüketicilerin kısıtlı bilgiye sahip olmaları

gibi nedenler algılanan risk türleri (fiziksel risk, performans riski ve psiklojik risk) ile

kulaktan kulağa iletişim arasındaki ilişkinin zayıflığının nedenleri olarak

değerlendirebilmektedir. Finansal risk ile kulaktan kulağa iletişim arasındaki ilişkinin

olmayışı da yine tüketicilerin bu konudaki kısıtlı ya da hiç bilgi sahibi olmayışına ve

deneyimsizliğine bağlanabilmektedir.

5.4. Kulaktan Kulağa İletişimin GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği Üzerindeki

Etkisine Yönelik Yorumlar

Çalışmada, kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği

arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olmadığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra,

kulaktan kulağa iletişimin GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerindeki etkisinin

olmadığı da görülmüştür. Bu sonuçlar üç nedene bağlanabilmektedir. Birincisi, henüz

tüketiciler GDO’lu gıdalar konusunda deneyim sahibi değildir ve oldukça teknik bir

konu olan GDO’lu gıda konusundaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle de güvenilir

Page 165: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

148

düşük bir bilgi kaynağı olduklarından satın alma istekliliği üzerinde de etkili değildirler.

Çalışmada da aile, arkadaş ve komşudan edilen bilgiye duyan güven düzeyinin diğer

bilgi kaynakları türlerine (medya hariç) göre düşük bulunulması da buna bir kanıt

niteliğindedir. İkincisi, GDO’lu gıdaların oldukça yeni olması, medyada güncelliğinin

azalması ve henüz tüketicilerle karşılaşması gerçekleşmediğinden sohbetlere fazla konu

edinilmemektedir. Üçüncüsü, tüketiciler arasında GDO’lu gıdaların fayda ve zararının

henüz görülmemesidir.

GDO’lu gıdaların piyasaya girmesi ile birilikte, GDO’lu gıdalara yönelik olarak

tüketicilerin kulaktan kulağa iletişim sürecine daha fazla girecekleri düşünülmektedir.

Günlük sohbetlerde alış veriş deneyimlerinden bahseden, yemek tariflerini birbirine

veren, sağlıklı yaşam için önerilerde bulunan ve yeniliği takip eden tüketiciler arasında

GDO’lu gıdaların konuşulması kaçınılmaz olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan

medyada GDO’lu gıdaların popülerlik kazanması söz konusu olacağından birbirleri ile

günlük haberleri yorumlayan tüketiciler arasında da bu gıdalara yönelik sohbetlerin

olacağı düşülmektedir. Bu ürünlerin piyasaya girmesi diğer iletişim kanallarını da

canlandıracağından kulaktan kulağa iletişimi de canlandıracaktır. Dolayısı ile kulaktan

kulağa iletişimin satın alma istekliliği ile olan ilişkisi ve etkisi konusu GDO’lu gıdaların

piyasaya girmesi durumunda yeniden incelenmelidir.

5.5. Kulaktan Kulağa İletişim- GDO’lu Gıda Satın Alma İstekliliği İlişkisinde Ara

Değişken Olarak Algılanan Risk Türlerinin Yorumu

Çalışmada algılanan risk türleri, kulaktan kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın

alma istekliliği ilişkisinde ara değişken olarak tespit edilememiştir. Bunun nedeni,

kulaktan kulağa iletişimin GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde etkili

olmamasıdır. Bu durumda, algılanan risk türleri ara değişken olarak kulaktan kulağa

iletişimin, GDO’lu gıda satın alma istekliliğini nasıl veya neden tahmin ettiğini ya da

yol açtığını açıklamada kullanılamamaktadır.

GDO’lu gıdaların piyasaya girmesi ile kulaktan kulağa iletişim süreci

canlanacağından GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde etkisinin oluşabileceği

düşünülmektedir. Dolayısı ile kulaktan kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın alma

istekliliği ilişkisinde, algılanan risk türleri ara değişkenliği konusu yeniden

incelenmelidir. Önceki çalışmalar tüketicilerin arkadaş ve ailelerinden edindikleri

bilgilerin algılanan risklerini etkilediğini göstermiştir. Arkadaş ve ailenin GDO’lu

Page 166: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

149

gıdalar hakkındaki söylemlerinin satın alma istekliliğini etkilemesi durumunda

algılanan risk türleri de dahil edilerek inceleme yapılmalıdır.

5.6. Demografik Özelliklere Göre Farklılıklara Ait Yorumlar

GDO’lu gıdalar hakkındaki tüketici davranışları çalışmalarında algılanan riskin,

demografik özelliklere yönelik olarak belirlenen gruplar açısından çok az çalışmaya

konu edinildiği, algılanan riskin genel olarak ele alındığı ve bu çalışmaların karma

sonuçlara ulaştıkları görülmüştür. Bu çalışmada algılanan risk, türler açısından ele

alınmış olup demografik özelliklere göre belirlenen gruplar arasındaki farklılıklar bu

türler açısından incelenerek literatüre katkı sağlanması umulmuştur.

Çalışmada, algılanan risk türlerine yönelik olarak cinsiyet grupları arasında fark

olduğu ve kadın cevaplayıcıların tüm algılanan riskleri açısından daha fazla risk

algıladıkları belirlenmiştir. Çalışma sonuçları önceki çalışma sonuçları ile benzerlik

göstermektedir (Costa- Front ve Mossialos, 2007, s.179; Wachenheim, 2006, s.36;

Subrahmanyan ve Cheng, 2000). Kadınsal özelliklerin özellikle de korumacılığın,

duygusallığın, başkalarını düşünmenin ve sağlık endişesinin kadınların, GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan risklerini etkilediği ve erkeklere göre daha fazla risk algılamalarına

neden oldukları düşünülmektedir. Medeni durum açısından, GDO’lu gıdalara yönelik

algılanan risk türlerinin evlilerde daha yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bu durum

başkalarını düşünme özelliğinin evlilikle beraber artmasına bağlanabilmektedir.

Yaş grupları arasında tüm algılanan risk türleri için istatistiksel açıdan anlamlı

bir farkın olduğu ve “20-29 yaş” grubundakilerin tüm türler açısından en düşük

algılanan risk düzeylerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Bu sonuç gençlerin,

yeniliklere daha açık ve genel olarak risk üstlenmeye daha fazla hazır olmaları başka bir

deyişle de maceracı olmaları ile açılanabilmektedir. Eğitim seviyesine göre belirlenen

gruplar arasında performans riski, finansal risk ve psikolojik açısından fark olduğu

belirlenmiştir. Üniversite mezunu olmayan grubun, bu risk türlerine ait algılanan

risklerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu sonucun, Lea (2005) tarafından

gerçekleştirilen çalışma ile tutarlı olduğu görülmüştür. Öte yandan, fiziksel risk

açısından eğitim grupları arasında fark olmadığı belirlenmiştir. Nitel çalışmaya katılan

eğitim düzeyleri yüksek olan akademisyen görüşmecilerin de sağlık ve çevre hakkında

risk algıladıkları düşünüldüğünde çıkan sonucun şaşırtıcı olmadığı düşünülmektedir.

Gelir grupları arasındaki farklılık incelemeleri sonucunda ise fiziksel risk, performans

Page 167: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

150

riski ve finansal risk açısından gruplar arasında fark olduğu tespit edilmiştir. Fiziksel

risk, performans riski ve finansal risk açısından 1000TL’den az geliri olan grubun daha

yüksek algılanan riske sahip oldukları görülmüştür. Bu grubun harcamalarında önemli

bir yer tutan gıda konusunda daha şüpheci ve endişeli olmaları, paralarının tam

karşılığını ya da daha fazlasını almayı istemeleri beklenen bir durum olmuştur. Öte

yandan tüm gelir grupları için GDO’lu gıdalar psikolojik olarak bir rahatsızlık, gelirim

ve kaygı uyandırdığı söylenebilmektedir.

Page 168: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

151

BÖLÜM VI

SONUÇ VE ÖNERİLER

GDO’lu gıdaların faydaları ve zararları hem bilimsel alanda hem de kamuoyunda

tartışmalı bir konudur. GDO’lu gıdaların fayda ve zararları hakkında kesin bulgulara

henüz ulaşılamamıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) (2009) göre; farklı GDO’lar,

farklı yollarla ilave edilmiş farklı genleri içermektedir. Bu nedenle, bireysel olarak

GDO’lu gıdalar ve bunların güvenilirliliği durum bazında değerlendirilmelidir. Dolayısı

ile Dünya Sağlık Örgütü, tüm GDO’lu gıdaların güvenilirliği hakkında genel bir ifade

kullanmayı mümkün görmemektedir. Paralel olarak, Gıda ve Tarım Örgütü/ Dünya Sağlık

Örgütü de (FAO/WHO) (2003) genetiği değiştirilmiş hayvan gıdaları ve bunların türevleri

için risk nitelendirmenin durum bazında belirlenmesini tavsiye etmiştir.

Tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk türlerini ve bunların satın

alma istekliliği ve kulaktan kulağa iletişim ile olan ilişkilerini belirlemek çalışmanın

temel amacını oluşturmuştur. Çalışmanın amaçları doğrultusunda, nitel ve nicel olmak

üzere iki türlü araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu bölümde; ilk olarak araştırma ile elde

edilen sonuçlara ve ikinci olarak, sonuçlardan yola çıkılarak geliştirilen uygulamaya ve

gelecek çalışmalara yönelik önerilere yer verilmiştir.

6.1. Sonuç

Nitel çalışma kapsamında fen bilimlerinin ve sağlık bilimlerinin farklı bilim

dallarından 10 akademisyen ile yüz yüze mülakat tekniği ve yarı yapılandırılmış görüşme

formu kullanılarak görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda görüşmecilere GDO’lu

gıdaların çıkış nedenleri, olası fayda ve zararları, GDO’lu gıdalara ilişkin belirsizlik olup

olmadığı ve varsa hangi konuları kapsadığı sorulmuştur. Görüşmecilerin bir tüketici de

olduklarından hareketle, GDO’lu gıda satın alma isteklilikleri ve verdikleri cevapların

nedenleri de sorulmuştur. Görüşmeler betimsel analiz kullanılarak incelenmiştir.

Çalışmanın güvenilirliğini sağlamak için betimsel analiz sonuçları görüşmeciler ile

paylaşılmış ve böylece kendi düşüncelerinin doğru biçimde yansıtılıp yansıtılmadığı

belirlenmiştir. Gerekli düzenlemelerden sonra analiz sonuçları son halini almıştır.

Page 169: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

152

Görüşmelerde ortaya çıkan bilimsel bilgilere göre insan sağlığı, çevre, ekonomi

bakımından GDO’lu gıdaların olası fayda ve zararları söz konusudur. Bununla birlikte

yine bu alanlarda belirsizlikler mevcuttur. Mevcut belirsizliklerin, bilimsel çalışmaların

yeterli sayıda olmaması ve kesin bilimsel sonuçlara henüz ulaşılamamış olmasından

kaynaklandığı vurgulanmıştır. Görüşmecilerin 8’i GDO’lu gıdalar hakkında risk

algıladıklarını ve yüksek düzeyde endişe taşıdıklarını belirtmiştir. Görüşmecilerin 6’sı

kesinlikle GDO’lu gıda satın almak istemez iken 2’si belirli koşulların sağlanması

halinde satın almak isteyebileceklerini belirtmiştir. GDO’lu gıda satın alma istekliliği

olan görüşmeci sayısı ise 2’dir. GDO’lu gıdaları satın almayı kesinlikle istemeyen

görüşmecilerin sağlık ve çevreye yönelik olumsuzlukları ve belirsizlikleri vurguladıkları

tespit edilmiştir. GDO’lu gıdaları satın almayı isteyen görüşmeciler de sağlık ve çevreye

yönelik faydaları dile getirmiştir.

Nicel çalışma için veriler, literatür ve nitel çalışmadan faydalanılarak hazırlanan

anket formu vasıtasıyla Adana’nın en büyük alışveriş merkezi müşterileri ile yüz yüze

anket yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Örnekleme, alışveriş merkezinde örnekleme

türünde gerçekleştirilmiştir. GDO’lu gıdalar hakkında bilgisi düşük olan müşterileri

bilgilendirme ve bilgi düzeyi göreceli olarak yüksek olanlar içinse bir hatırlatmada

bulunarak ankete katılımı sağlamak ve sağlıklı veri toplamak amacıyla literatür ve nitel

çalışmadan hareketle bir ön metin hazırlanmış ve değişkenleri ölçen ifadelerden önce

cevaplayıcılara bu ön metin okunmuştur. Değişkenleri ölçemeye yönelik kullanılan

ifadeler önceki çalışmalardan ve nitel çalışma sonuçlarında hareketle düzenlenmiştir.

Çalışmanın amaçları doğrultusunda gerçekleştirilen analizler 614 anket formu

üzerinden gerçekleştirilmiştir. Cevaplayıcıların % 56,2’sini erkekler oluşurken evlilerin

oranı % 56,7’dir. Diğer demografik özelliklere göre en yüksek oran; eğitim durumuna

göre % 44 ile üniversite mezunları, yaş aralığına göre %18,6 ile 36–40 yaş aralığındaki ve

gelir için % 23 ile 1000–1500 TL arasında gelir için tespit edilmiştir. Cevaplayıcıların

%98,4 ü GDO’lu gıdaların etiketlenmesi gerektiğini bildirilmiştir.

Çalışmada, cevaplayıcıların GDO’lu gıdalar konusunda bilgi edindikleri

kaynaklara duydukları güven düzeyi incelenmiş mühendislerin (çevre, ziraat, gıda, …)

en güvenilir bulunduğu tespit edilmiştir. Diğer güvenilir bulunan bilgi kaynakları sırası

ile doktor/sağlık mensupları, akademisyenler, sivil toplum örgütleri, aile, arkadaş,

komşu ve en son güvenilir grup ise medya olarak belirlenmiştir. Bilgi kaynaklarına

duyulan güven algılanan risk türleri için incelendiğinde; fiziksel riske ait ortalama,

akademisyenleri en güvenilir bulan cevaplayıcılar için en yüksek düzeyde iken

Page 170: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

153

performans riskine, finansal riske ve psikolojik riske ait ortalamanın arkadaş ve

komşuları en güvenilir bulan cevaplayıcılar için en yüksek düzeyde olduğu görülmüştür.

Ayrıca, cevaplayıcıların tüm bilgi kaynakları ve bunlara duyulan güven düzeyinde

GDO’lu gıda satın alma istedikleri görülmüştür.

Önceki GDO’lu gıdalara yönelik tüketici davranışları çalışmaları bulguları ile

tutarlı olarak GDO’lu gıdalara yönelik risklerin algılanıldığı ortaya çıkmıştır. Çalışmada

ele alınan dört algılanan risk türü olan fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve

psikolojik riskin GDO’lu gıdalara yönelik olarak algılanıldığı belirlenmiştir. Algılanan

risk türleri ortalamaları incelendiğinde sağlık ve çevre ile ilgili riskleri kapsayan fiziksel

riske ait ortalamanın en yüksek olduğu tespit edilmiştir. Diğer algılanan risklere ait

ortalamalara göre en yüksek ortalamada ikinci sırada performans riski, üçüncü sırada

finansal risk ve dördüncü sırada psikolojik risk yer almıştır.

Literatüre göre GDO’lu gıdaların kabulünde ve satın alma davranışlarının

şekillenmesinde ve dolayısı ile satın alma istekliliği konusunda, algılanan riskin etkili

olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda, algılanan risk türleri ile GDO’lu gıda satın alma

istekliliği arasındaki ilişki incelenmiş ve bu ilişkilerin incelenmesine yönelik olarak

korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre algılanan risk türleri ile

GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında negatif doğrusal bir ilişki belirlenmiştir.

Algılanan risk türlerinin, GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerindeki etkisini

belirlemek için regresyon analizi kullanılmış ve algılanan risk türlerinin negatif etkiye

sahip olduğu görülmüştür. Başka bir deyişle analiz sonuçları; fiziksel risk, performans

riski, finansal risk ve psikolojik risk arttıkça GDO’lu gıda satın alma istekliliğinin

azaldığını göstermiştir. Böylece, algılanan risk türleri ile GDO’lu gıda satın alma

istekliliği arasında negatif ilişki olduğu (H1a,H2a,H3a ve H4a) ve algılanan risk

türlerindeki artışla birlikte GDO’lu gıda satın alma istekliliğinin azalacağı (H1b, H2b,

H3b ve H4b) yönünde kurulan tüm hipotezler desteklenmiştir. Bu yönü ile çalışma,

algılanan riski genel olarak ele alan çalışmaların algılanan risk arttıkça satın alma

istekliliğinin azaldığı yönündeki bulguları ile örtüşmektedir.

Önceki çalışmalarda, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan riskin aile ve arkadaş

çevresinden edinilen bilgilerle yani kulaktan kulağa iletişimle arttığı belirlenmiştir. Bu

çalışmada ise kulaktan kulağa iletişim algılanan risk türleri açısından ele alınılarak

olabilecek ilişki ve etkilenme durumu incelenmiştir. Yapılan korelasyon analizlerinde

kulaktan kulağa iletişim ile fiziksel risk, performans riski ve psikolojik risk arasında

pozitif anlamlı bir ilişki olduğu ve finansal risk ile ilişkili olmadığı görülmüştür.

Page 171: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

154

Regresyon analizi sonuçları da kulaktan kulağa iletişimin; fiziksel riskin, performans

riskinin ve psikolojik riskin etkilendiğini ancak finansal riski etkilemediğini ortaya

çıkarmıştır. Bu durumda, kulaktan kulağa iletişim arttıkça fiziksel riskin, performans

riskinin ve psikolojik riskin de artacağı sonucuna varılmıştır. Böylece, kulaktan kulağa

işleştim ile algılanan risk türlerinin pozitif ilişkili olduğunu (H5a,H6a ve H8a) ve

kulaktan kulağa iletişim arttıkça finansal risk hariç algılanan risk türleri artacağını (H5b,

H6b ve H8b) belirten hipotezler desteklenmiştir. Dolayısı ile genel olarak algılanan

riskin kulaktan kulağa iletişimle arttığı belirleyen çalışmalar ile benzer sonuçlara

ulaşıldığı görülmüştür.

Öte yandan, kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği

arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişkinin olmadığı ve GDO’lu gıda satın alma

istekliliğinin kulaktan kulağa iletişimden etkilenmediği belirlenmiştir. Bu durumda,

kulaktan kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında negatif bir ilişki

olduğunu (H9a) ve kulaktan kulağa iletişim arttıkça GDO’lu gıda satın alma istekliliği

azalacağı (H9b) yönündeki hipotezler desteklenmemiştir.

Kulaktan kulağa iletişimin algılanan risk türlerini ve algılanan risk türlerinin de

GDO’lu gıda satın alma istekliliğini etkileyebileceği öngörüsünden hareketle algılanan

risk türlerinin ara değişken olabileceği düşünülmüş ve çalışmanın amaçlarına uygun

olarak hipotezler geliştirilmiştir. Hipotezleri test edebilmek için özellikle psikoloji

alanında sıkça kullanılan ve bir dizi regresyon analizini içeren Baron ve Kenny’nin

(1986) ara değişkenlik için geliştirdikleri yaklaşımlarından yararlanılmıştır. Analiz

sonuçlarından algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın

alma istekliliği ilişkisinde ara değişken olmadığı görülmüştür. Bu durum ise kulaktan

kulağa iletişim ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında istatistiksel açıdan

anlamlı bir ilişkinin olmayışından kaynaklanmıştır. Dolayısı ile ara değişkenlik için

geliştirilen ilgili hipotezler (H10, H11, H12 ve H13) desteklenememiştir.

Literatür incelemelerinde, genel olarak algılanan riske yönelik demografik

özellikler açısından karma sonuçlara ulaşıldığı ve algılanan risk türleri açısından

demografik özelliklerin detaylı biçimde incelenmediği görülmüştür. Bu bağlamda

çalışma kapsamında, algılanan risk türleri bakımından demografik gruplar arasında fark

olup olmadığı incelenmiştir. Bu kapsamda bağımsız örneklem t testi, ANOVA analizi,

Scheffe ve Welch testlerinden yararlanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre cinsiyet, medeni

durum ve yaş grupları arasındaki farklılığı belirten hipotezler (H14, H15 ve H16)

Page 172: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

155

desteklenirken eğitim ve gelir grupları arasındaki farklılığı belirten hipotezler kısmen

desteklenmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına göre;

• Tüm algılanan risk türleri için cinsiyet grupları arasında istatistiksel

açıdan anlamlı bir farkın olduğu ve tüm algılanan riskleri açısından

kadınların daha fazla risk algıladıkları belirlenmiştir.

• Medeni durum grupları arasında da tüm algılanan risk türleri için

istatistiksel açıdan anlamlı bir farkın olduğu ve tüm algılanan riskler

açısından evlilerin daha fazla risk algıladıkları görülmüştür.

• Yaş grupları arasında tüm algılanan risk türleri için istatistiksel açıdan

anlamlı bir farkın olduğu tespit edilmiştir. Fiziksel risk, performans riski

ve finansal risk için “20-29 yaş” grubu diğer yaş gruplarından farklılık

göstermekle birlikte bu gruba ait algılanan risklerin diğer gruplardan

daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Psikolojik risk içinse “20-29 yaş” ile

“50 ve üstü yaş” grubu arasında fark belirlenmiş olup önceki algılanan

risk düzeylerine bağlı olarak “20-29 yaş” grubunun daha düşük düzeyde

psikolojik risk algıladıkları belirlenmiştir.

• Eğitim grupları arasında fiziksel risk açısından bir fark olmadığı ancak

performans riski, finansal risk ve psikolojik açısından fark olduğu tespit

edilmiştir. Üniversite mezunu olmayan grubun; performans, finansal risk

ve psikolojik risklerine ait ortalamalarının daha büyük olduğu tespit

edilmiştir.

• Gelir grupları arasında psikolojik risk açısından bir fark olmadığı ancak

fiziksel risk, performans riski ve finansal risk açısından fark olduğu tespit

edilmiştir. Fiziksel risk, performans riski ve finansal risk açısından “1000

TL’den az” ile “3000 TL ve üstü” gelire sahip olanlar arasında fark

olduğu ve “1000 TL’den az” gelire sahip grubun daha yüksek fiziksel

risk, performans riski ve finansal risk algıladıkları belirlenmiştir.

Araştırma kapsamında test edilen hipotezlere ait sonuçlara Tablo 53’de yer

verilmiştir.

Page 173: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

156

Tablo 53

Hipotez Sonuçları Hipotezler Durum

H1: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk,

H1a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

Desteklenmiştir

Desteklenmiştir

H2: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski,

H2a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H2b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

Desteklenmiştir

Desteklenmiştir

H3: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk,

H3a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H3b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

Desteklenmiştir.

Desteklenmiştir.

H4: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk,

H4a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H4b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif yönde etkilidir.

Desteklenmiştir

Desteklenmiştir

H5: Kulaktan kulağa iletişim,

H5a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk arasında anlamlı bir

ilişki vardır.

H5b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk üzerinde pozitif yönde

etkilidir.

Desteklenmiştir

Desteklenmiştir

H6: Kulaktan kulağa iletişim,

H6a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski arasında anlamlı

bir ilişki vardır.

H6b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski üzerinde pozitif

yönde etkilidir.

Desteklenmiştir

Desteklenmiştir

H7: Kulaktan kulağa iletişim,

H7a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk arasında anlamlı bir

ilişki vardır.

H7b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk üzerinde pozitif yönde

etkilidir.

Desteklenmemiştir

Desteklenmemiştir

H8: Kulaktan kulağa iletişim,

H8a: ile GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk arasında anlamlı bir

ilişki vardır.

Desteklenmiştir

Page 174: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

157

(Tablo 53’ün Devamı)

H8b: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk üzerinde pozitif yönde

etkilidir.

Desteklenmiştir.

H9: Kulaktan kulağa iletişim,

H9a: ile GDO’lu gıda satın alma istekliliği arasında negatif bir ilişki vardır.

H9b: GDO’lu gıda satın alma istekliliği üzerinde negatif etkisi yönde etkilidir.

Desteklenmemiştir

Desteklenmemiştir

H10: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan fiziksel risk, kulaktan kulağa

iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

Desteklenmemiştir

H11: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan performans riski, kulaktan

kulağa iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara

değişkendir.

Desteklenmemiştir

H12: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan finansal risk, kulaktan kulağa

iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

Desteklenmemiştir

H13: GDO’lu gıdalara yönelik algılanan psikolojik risk, kulaktan kulağa

iletişim- GDO’lu gıda satın alma istekliliği ilişkisinde ara değişkendir.

Desteklenmemiştir

H14: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından cinsiyet grupları arasında farklılık vardır.

Desteklenmiştir

H15: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından medeni durum bakımından farklılık vardır.

Desteklenmiştir

H16: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından yaş grupları arasında farklılık vardır.

Desteklenmiştir

H17: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından eğitim düzeyleri arasında farklılık vardır.

Kısmen

Desteklenmiştir

H18: Algılanan risk türleri (fiziksel, performans, finansal, psikolojik)

açısından gelir grupları arasında farklılık vardır.

Kısmen

Desteklenmiştir

6.2. Öneriler

Çalışmada işletmeler, yasal düzenlemeler, sivil toplum örgütleri ve gelecekteki

akademik çalışmalar için ışık tutabilecek bulgulara ulaşıldığı düşünülmektedir. Bu

bağlamda geliştirilen önerilere aşağıdaki başlıklarda yer verilmiştir.

Page 175: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

158

6.2.1. Uygulamaya Yönelik Öneriler

Son yirmi yıl içinde tarım endüstrisinin iki temel eğilim tarafından

yönlendirildiği ve bunların; gıda kaynaklı hastalıkların (deli dana, kuş gribi gibi) ve

GDO’lu gıdalar kullanımın artması olduğu belirtilmektedir (Essoussi ve Zahaf, 2008,

s.95). Belirtilen eğilimlerin paralelinde tüketicilerde de gıda konusunda hassasiyetlerin

olduğu gözlenmektedir. GDO’lu gıdalara yönelik olarak tüketicilerin risk algıladıkları

da bilinmektedir. Bu çalışma sonuçları da tüketicilerde, algılanan risklerin olduğunu

ortaya çıkarmakla birlikte türler açısından fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve

psikolojik risklerin algılanıldığını göstermiştir. Bu bağlamda, üretici ve perakendeci

işletmelerin tüketicilerde ortaya çıkan bu risk türlerini dikkate almaları gerekmektedir.

GDO’lu gıdalara yönelik bir pazardan söz edilebilmesi için bu gıdaların

tüketiciler tarafından kabul görülmesi lüzumlu görülmektedir. Literatür (Chen ve Li,

2007) ve bu çalışmanın da öngörüsüne göre, GDO’lu gıdaların başarılı olabilmesi için

tüketiciler tarafından kabulü oldukça önemlidir. Literatürde algılanan riskin,

tüketicilerin GDO’lu gıdaya yönelik davranışlarını etkilediği vurgulanılmıştır.

Tüketicilerin GDO’lu gıdaları kabulü (Lusk ve Coble, 2005; Hossian ve Onyango,

2004; Hossain vd, 2003) ve satın alma davranışlarının şekillenmesi (Han ve Harisson,

2007) konularında algılanan riskin etkili olduğu belirtilmiştir. Bu çalışma sonuçları da

algılanan risk türlerinin satın alma istekliliğini etkilediğini bularak önceki çalışma

bulgularını desteklemiştir.

Önceki çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada, algılanan risk türleri ele

alınmış olup algılanan risk türlerinin satın alma istekliliği ile aralarında negatif ilişkili

olduğunu tespit etmiştir. Bu bağlamda işletmelerin, tüketicilerin GDO’lu gıda

konusundaki algılanan risklerini azaltmaları önerilmektedir. İşletmelerin, GDO’lu

gıdaların tüketicilerde oluşturduğu; sağlık, çevre ve para kaybı konusundaki endişelerini

gidermeleri gereklidir. Buna bağlı olarak da psikolojik gerilimlerin azalacağı öngörüsü

yapılabilmektedir. GDO’lu gıdalara yönelik performans riskini azaltmak için örnek ürün

dağıtımı ya da lezzet testleri düzenlenme yolu tercih edilebilecektir. Bununla birlikte

finansal riski için GDO’lu gıdaların fiyatlarının alternatiflerinden daha yüksek

olmaması önerilmektedir. Ancak aşırı ucuz olması halinde de güven sorunu

yaşanabileceğine dikkat edilmelidir.

Gerçekleştirilecek tanıtım kampanyaları ile tüketicilerin GDO’lu gıdalar

konusundaki bilgi düzeyi arttırılmalı ve faydalarından mutlaka söz edilmelidir. Açlığa

Page 176: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

159

çözüm getirebileceği, tedavi ve koruyucu maksatlı kullanılabileceği, çevre kirliliğinin

giderilmesinde kullanılabileceği gibi olumlu yanları vurgulanmalıdır. Özellikle, ikinci

nesil GDO’lu gıdaların; mühendislerin, doktorların, akademisyenlerin GDO’lu gıda

konusunda daha aydınlatıcı ve tüketicilerin anlayabilecekleri tarzda açıklamalarda

bulunması ve bu açıklamaların tüketicilerin sık takip ettikleri televizyon, gazete ve

internet gibi medyumlarda gerçekleştirilmesi tavsiye edilmektedir.

GDO’lu gıdaların pazarlama açısından başarılı olabilmesi için şu anki olumsuz

imajını olumluya dönüştürmesi ve tüketicilerin güveninin kazanılması gerekmektedir.

Medyada yer alan algılanan riski doğuran ve arttıran söylemlerin yerini GDO’lu gıdaları

tanıtan ve faydalarını anlatan söylemler yer almalıdır. Bu bağlamda medyada tanıtım

filmleri, belgeseller ve GDO’lu gıdaların lehindeki tüketicilerin katıldığı programlar ve

reklam kampanyaları düzenlenmesi önerilmektedir. Özellikle sağlık ve çevre konusundaki

endişeleri giderici bununla birlikte faydayı vurgulayan mesajlar kullanılmalıdır. GDO’lu

gıda tüketen ülkeler ve bu ülkelerdeki tüketiciler emsal gösterilmelidir.

Tüketiciler tarafından, GDO’lu gıdaların piyasalara girmesi durumunda etiketli

olması istenmektedir. Çalışmaya katılan cevaplayıcıların %98,4’ü GDO’lu gıdaların

etiketlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Aynı zamanda yasal bir zorunluluk olan

etiketlemenin ihmal edilmemesi gerekmektedir. Ek olarak, GDO’lu gıdaların piyasaya

sunulmadan önce analizlerden geçirildiği ve bu analiz sonuçlarına göre insan sağlığını

tehdit eden bir durum olmadığında sunulduğu vurgulanmalıdır. Etiketlemenin ve bu tarz

söylemlerin tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik güvenlerini kazanmada etkili

olabileceği düşünülmektedir.

Önceki çalışmalarda, GDO’lu gıdalar için bir niş pazarın olabileceği (Larue vd.,

2004; Bernard, Gifford, Santro ve Daria, 2009) ve bu niş pazarın ise GDO’lu gıdaların

besinsel zenginliğinden etkilendiği (Bernard vd., 2009) iddia edilmiştir. Başka bir

kaynakta, GDO’lu pirincin A vitamini yönünden zenginleştirilmesi ile Çinli

tüketicilerin bu gıdaları satın alma istekliliğini arttığı belirlenmiştir (Curtis ve Moeltner,

2006). Bu bilgiler ışığında Türkiye için de bir niş pazarın olup olmayacağının

araştırılması, potansiyelin olması durumunda tüketici profilinin belirlenmesi ve besinsel

zenginliğin vurgulanıldığı reklam kapmayanlarının yürütülmesi tavsiye edilmektedir.

Çalışmada kulaktan kulağa iletişim ile satın alma istekliliği arasında anlamlı bir

ilişki tespit edilmemiştir. Bu durum, GDO’lu gıdaların şu anda piyasada olmamasının

bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Dolayısı ile GDO’lu gıdaların pazara girmesi ile

birlikte tüketiciler arasında GDO’lu gıdalara yönelik sohbetlerin canlanacağı

Page 177: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

160

düşülmektedir. Bununla birlikte fiziksel risk, performans riski ve psikolojik riskin

kulaktan kulağa iletişim ile pozitif yönde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Bu bağlamda

tüketicilerin sayılan algılanan risk türlerini tetikleyecek konuşmalar yapması muhtemel

görünmektedir. Tüketicilerin en çok bilgi edindikleri medyanın da GDO’lu gıda

konusunda daha çok olası tehditlerine vurgu yaptıkları düşünüldüğünde sohbetlerin

algılanan riskleri arttırıcı etkisinin olabileceği beklenmektedir. Ancak bu konuda kesin

bir yargı geliştirmek için erken olduğuna da dikkat edilmelidir.

GDO’lu gıdaların piyasaya girmesi ile birlikte güncelliğini tazeleyeceği ve

deneyim sahibi tüketicilerin olacağı düşünüldüğünde, kulaktan kulağa iletişimin

tüketicilerin GDO’lu gıdaları satın alma davranışlarını etkileyebileceği umulmaktadır.

Önceki bir çalışmada, kulaktan kulağa iletişimin, GDO’lu gıdaların tüketiciler arasında

anlaşılabilmesi ve kabul görmesine katkı sağlayabileceği belirtilmiştir (D’Souza vd.,

2008). Bu bağlamda, kulaktan kulağa iletişimlerin algılanan riski azaltacak ve

GDO’ların anlaşılmasını kolaylaştıracak tarzda gerçekleştirilmesi için tüketicilerin

teşvik edilmesi ve yönlendirilmesi gerekmektedir.

Çalışma sonuçları yasal düzenlemelerde bulunan ilgililer için bazı önerilerde

bulunmaya imkan tanımaktadır. Tüketicilerin lehine sonuçların oluşması için

tüketicilerin konu ile durumlarının bilinmesi ve bu doğrultuda düzenlemelerin yapılması

önerilmektedir. Tüketicilerin GDO’lu gıda konusunda sağlığa ve çevreye yönelik olarak

fiziksel risk taşıdıkları ve bunların satın alma istekliliği ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.

Yasal düzenlemelerde bulunan kişilerin, tüketicilerdeki algılanan riskleri dikkate alarak

düzenlemelerde bulunması ve yasal düzenlemeler hakkında tüketicilere bilinç

kazandırılması tavsiye edilmektedir. GDO’lu gıdaların analizlerden geçirilip sağlığa

zararının olmadığının tespit edilmesi durumunda piyasaya sunuldukları ve etiketlemenin

yapılması gerekliliği konuları tüketicilere anlatılmalıdır. Böylece tüketicilerde ortaya

çıkan risk algılarının indirgenmesi söz konusu olabilecektir.

Çalışma, tüketicilerin faydasını gözeten sivil toplum örgütlerinin, tüketicilere

GDO’lu gıdalar hakkında gerekli bilincin kazandırılması, olası risk ve faydaların

anlatılması gibi yürütecekleri faaliyetlerinde tüketicilerdeki mevcut durumu

görebilmeleri fırsatı sağlamaktadır. GDO’lu gıdaların olası zararları ve faydaları

hakkında kesinliğin olmayışı ve bilgi eksiklikleri tüketicilerin algılanan risk düzeyini

etkilemektedir. GDO’lu gıdaların henüz pazarda yer almamasından dolayı bu gıdalar,

tüketiciler için şu anki satın alımları açısından önemli bir satın alma konusu olarak

değerlendirilmemektedir. Ancak çalışmada, tüketicilerde fiziksel risk, performans riski,

Page 178: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

161

finansal risk ve psikolojik risk algılanıldığı ve bunların satın alma istekliliği ile negatif

ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda tüketicilerin, algılanan riski yüksek iken

satın alma istekliliğinin az olacağı söylenebilmektedir. GDO’lu gıdaların pazara girmesi

muhtemel olduğundan tüketicilerin bilinçlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu

bağlamda sivil toplum örgütlerinin, sağlık ve çevre başta olmak üzere olası etkilerinin

neler olabileceğini objektif biçimde tüketiciye anlatmaları gerekmektedir. GDO’lu

gıdaların bilimsel olarak zarar ve faydaları konusunda tartışmaların sürmesi dolayısı ile

tüketicilerin hangi tarafa yönlendirebileceği de tartışmalı bir konudur. Bu bakımdan,

sosyal pazarlama ve sürdürülebilir pazarlama çabalarını kapsayacak biçimde yapılacak

çalışmaların tüketicilere tarafsız biçimde sunulmasına ve tüketicilerin şu anda risk

algıladıklarına dikkat edilmelidir.

Bilim dünyasında GDO’lu gıda konusundaki belirsizlik ve farklı görüşler,

tüketicilerin GDO’lu gıda konusundaki belirsizlik algılarını etkilemektedir. Bilimsel

belirsizliklerin kamuoyunda bilime, bilim insanlarına, bilimsel kuruluşlara duyulan

güveni zedelediği düşünülmektedir (Frewer vd., 2003a, s.82). Bu bağlamda, genetik,

tıp, ziraat, çevre… vs bilim alanlarından bilim insanlarından oluşan bir komisyonun

belirsizlikler ve yanlış bilinen gerçekler hakkında tüketicileri aydınlatmaları

önerilmektedir.

6.2.2. Gelecekteki Akademik Çalışmalara Öneriler

Algılanan risk türlerinin, kulaktan kulağa iletişim ve satın alma istekliliği ile

olan ilişkisini GDO’lu gıdalar açısından ele alan bu çalışmada, algılanan risk türlerinden

fiziksel risk, performans riski, finansal risk ve psikolojik riske yer verilmiştir. Bu

bakımdan zaman ve sosyal riskin çalışılması önerisi getirilmektedir. Buna ek olarak

çalışmada bilgi kaynağı türlerinden kulaktan kulağa iletişim incelenmiş olup diğer bilgi

kaynağı türlerinin gelecek çalışmalarda yapılması önerilmektedir. Çalışmada GDO’lu

gıdaların piyasaya girmemeleri nedeni ile satın alma istekliliği konusu ele alınmıştır.

GDO’lu gıdaların etiketli olarak piyasaya girmesi durumda satın alma eğilimi ve gerçek

satın alma konuları da incelenmelidir.

GDO’lu gıdaların etiketlenmesi konusu, tüketicilerin algılanan riski ile

ilişkilendirilebilecek bir konudur. Etiketlemenin yapılmamasının tüketicilerin bu

gıdalara yönelik tutumlarını ve algılanan risk düzeylerini etkileyip etkilemediği

inceleme konusu yapılabilir bulunmaktadır. GDO’lu gıdaların etiketlenmesi halinde,

Page 179: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

162

tüketicilerde bu gıdalara yönelik güven düzeyinde artış olup olmadığı, diğer gıdalarla

olan ilişkisi, pazarlama çabalarının etkinliği daha doğru biçimde ölçülebilecektir.

Çalışmanın, tüm tüketicileri genelleyebilme özelliği kısıtlıdır. Bu nedenle hem

Adana hem de başka illerde yapılacak çalışmalar ve bunlarda kullanılacak olan

örnekleme yöntemini dikkate alınılarak genelleme fırsatını arttıracak çalışmaların

yapılması önerilmektedir. Bununla birlikte, tüketicilerle birlikte yapılabilecek nitel

çalışmaların anket çalışmalarının detaylı ve derinlemesine bilgi alamama ve esnek

olmayışı özelliklerini gidereceği düşünülmektedir. Öte yandan, nitel çalışmaların,

zaman ve maliyeti kısıtı yanın da sonuçlarının genelleştirilemeyişi gibi zayıf yanlarını

giderebilmek için nitel ve nicel çalışmaların birbirini tamamlayacağı bir çalışmanın

yapılması önerilmektedir.

Bu çalışma, GDO’lu gıdaların henüz piyasada yer almadığı zamanda

gerçekleştirilmiştir. Bu bakımdan araştırmanın kısıtları bölümünde belirtilen kısıtları

taşımaktadır (Bkz Bölüm:1.4. Sınırlılıklar). GDO’lu gıdaların piyasaya girmesi

durumunda tüketicilerin bilinç düzeyinde artış ve deneyim kazanması beklenmektedir.

Buna bağlı olarak tüketiciler için şu an soyut bir kavram olarak kalan GDO’lu gıdalara

yönelik daha kesin fikirleri ve algıları olacağı düşünülmektedir. Ek olarak, tüketicilerin,

daha fazla bilgi arayışına girmesi ve satın alma kararı vermesi söz konusu olabilecektir.

Bu bağlamda, algılanan risk, kulaktan kulağa iletişim ve satın alma istekliliği

konusunun GDO’lu gıdaların etiketli olarak piyasaya girmesi halinde yeniden

incelenmesi tavsiye edilmektedir.

Sağlık ve çevre endişesinin, tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik taşıdıkları

endişelerin başında geldiği görülmektedir. Ancak, GDO’lu gıdaların insan sağlığı ve

çevre açısından faydalar sağlayacağına yönelik iddialar da söz konusudur. Bu bağlamda

tüketiciler için, sağlık ve çevre konusunda faydanın mı yoksa riskin mi ağır bastığı

tespit edilerek tutum ve satın alma davranışları ile olan ilişkileri inceleme konusu

yapılabilecektir. Bu tarz çalışmalar, GDO’lu gıdaların tüketiciler tarafından neden satın

alınmak istendiğinin ya da alınmak istenmediğinin anlaşılmasında önemli ipuçları

sağlayabilecektir.

GDO’lu gıdaları hem sağlık hem de çevre açısından olası risklerine bakarak

gelecek nesiller için bir tehdit olarak kabul eden tüketiciler söz konusudur. Öte yandan

hastalıkların tedavisi ve engellenmesi, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi ve çevre

sorunlarının çözümü için GDO’lu gıdaların tavsiye edildiği de görülmektedir. Bu nedenle

tüketiciler açısından, GDO’lu gıdaların sürdürülebilirliğe katkısı olup olmayacağı,

Page 180: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

163

sürdürülebilirliğin GDO’lu gıdalara yönelik algılanan riski ve satın alma davranışlarını

nasıl etkilediği araştırma konusu yapılabilir olarak görülmektedir. Ayrıca etik ve sosyal

sorumluluk, GDO’lu gıdalara yönelik algılanan risk açısından ele alınması ve satın alma

davranışları üzerindeki etkileri ve ilişkilerinin incelenmesi önerilmektedir.

GDO’lu gıdalar biyoteknolojik yeni bir üründür. Teknoloji ve yenilik içermesi

itibari ile GDO’lu gıdaları, tüketicilerin teknolojiyi ve yeniliği kabul düzeyleri açısından

ele alarak incelenmesi öneriler arasındadır. Risk üstlenmeyi seven ve yenilikçi tüketiciler

diğer tüketicilere göre daha cesur satın alma kararları verebilmektedir. Dolayısı ile

algılanan riskin kişilik ile birlikte inceleneceği çalışmalar hem GDO’lu gıdalar için bir niş

pazarın olup olmayacağını hem de tüketicilerin GDO’lu gıdalara yönelik satın alma karar

süreçlerini etkileyen bireysel faktörleri anlamayı sağlayabilecektir.

GDO’lu gıdaların yeni olmasına bağlanarak tüketicilerin, GDO’lu gıdaların

avantajlarının fazla bilmediği düşünülmektedir. Önceki bölümlerde de belirtildiği üzere,

GDO’lu gıdaların, özellikle ikinci nesil GDO’lu gıdaların, hem insan sağlığı hem de

çevre açısından faydalarından söz edilmektedir. Yapılacak çalışmalara tüketicilerin,

GDO’lu gıdalarla ilgili faydalar ve riskler konusundaki bilinç düzeyi ve bu düzeye bağlı

algılanan risk, tutum ve satın alma davranışlarının belirlenmesi önerilmektedir.

GDO’lu gıdalar, açlık sorunun giderilmesinde önemli bir çözüm aracı olarak

görülmektedir. Özellikle Afrika’daki açlığın dünya gündemine oturduğu ve açlık sorunu

ile ilgili çözüm arayışlarının hızlandığı bugünlerde, tüketicilerin GDO’lu gıdaların bu

yönlerine bakarak olumsuz tutumlarını yumuşatabilmesi muhtemel gibi görünmektedir.

Dolayısı ile olası riskleri yanında faydaları konusunda da tüketicilerin bilgilendirilmesi ve

buna bağlı olarak tekrar olası fayda ve risk algısının ölçülmesi tavsiye edilmektedir. Bu

konuda yapılacak çalışmalar hem nitel hem de nicel çalışmalar olarak düşünülebilecektir.

Önceki çalışmalarda GDO’lu gıdalar için bir niş pazarı potansiyelinin var olduğu

(Larue vd., 2004; Bernard vd., 2009) iddia edilmiştir. Türkiye için de bir niş pazar

olabileceği düşünülebilmektedir. Bu bağlamda, niş pazarın olup olmayacağı, niş pazarı

kapsayan tüketicilerin; profili, algılanan risk düzeyleri, tutumları, kişilik özellikleri,

demografik özelliklerini belirleyecek çalışmalar GDO’lu gıdaları tercih eden tüketicileri

ve davranışlarını anlamayı sağlayacaktır.

GDO’lu gıda konusundaki farklı ülkelerde yapılan araştırmalarda farklı sonuçlar

elde edildiği görülmüştür. Bununla birlikte kültürün satın alma davranışları üzerinde

etkisinin olduğu da bilinmektedir. Bu bağlamda, GDO’lu gıda konusunda yapılacak

algılanan risk çalışmalarında kültürün de ele alınması önerilmektedir. Kültür

Page 181: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

164

boyutlarının (bireysellik ve kollektivistlik, yüksek -düşük güç mesafesi, erillik ve

dişilik, zayıf-güçlü belirsizlikten kaçınma, zaman yönelimlilik); GDO’lu gıdalara

yönelik algılanan risk, tutum, satın alma istekliliği, satın alma eğilimi, korku, kulaktan

kulağa iletişim üzerindeki etkisi, kültür boyutları açısından toplumlar arasında fark olup

olmadığı araştırma konusu olarak tercih edilebilecektir. GDO’lu gıdalar, yaratılışa ve

doğaya müdahale olarak da görülebildiğinde, kültürün bir unsuru olan dinsel etkiler

açısından GDO’lu gıdaların incelenmesi önerilen konular arasındadır. Bu tarz

çalışmalar, yeni ve güncelliğini sürdüreceği düşünüldüğünde GDO’lu gıdalar

konusunda, tüketici karar verme süreçlerini, satın alma kararlarını, bireysel ve toplumsal

faktörleri daha iyi anlamaya ve önermeler geliştirmeye imkan tanıyacaktır.

Medyada ve sosyal medyada çoğunlukla, GDO’lu gıdaların olası

olumsuzluklarına bağlı olarak risklerinden söz edilmektedir. Bu mecralarda verilen

mesajlarda korku duygusunu tetikleyecek ve teşvik edecek unsurların yer aldığı

görülmektedir. Domatese batırılan bir şırınga görüntüsünden canavar figürlerine ve

frenkeştayn adlandırmasına kadar pek çok yazılı ve görsel öğe GDO’lu gıdaların olası

zararlarını vurgulamak için kullanılmaktadır. Bu bağlamda, medyada yer alan GDO ile

ilgili haberler için yapılacak bir içerik analizi ile hangi uyaranların ve mesajların

kullanıldığı belirlenerek bunların tüketiciler üzerindeki etkileri araştırılabilecektir.

Tüketiciler üzerindeki etkiler; tutum, algılanan risk, satın alma istekliliği, satın alma

niyeti, gerçek satın alma… vs gibi konuları içerebilmektedir.

Page 182: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

165

KAYNAKÇA

AGCJ 404 (207). Communicating agricultural information to the public.fact sheet

assignment, “Public awareness and genetically modified foods: What is their

relationship?”. http://agcj.tamu.edu/404/port/BurbulesFS.pdf, (Erişim Tarihi: 16

Kasım 2010).

Akbaş, F. (2009). Genetiği değiştirilmiş organizmaların insan sağlığı ve çevre üzerine

etkileri. 1. Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer (KBRN) Kongresi, Bildiri

Kitabı 1. Basım, s:129–134.

Alpar, R. (2003). Uygulamalı çok değişkenli istatistiksel yöntemlere giriş 1. 2. Baskı,

Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.

Altunışık, R., Coşkun R., Yıldırım E. ve Bayraktaroğlu, S. (2002). Sosyal bilimlerde

araştırma yöntemleri. Genişletilmiş 2. Baskı, Sakarya Kitabevi, Sakarya.

Arndt, J. (1967a). “Perceived risk and Word of mouth advertising”, risk taking and

ınformation handling in consumer behavior. Edited by Donald Cox, Division of

Research Graduate Scholl of Business Administration Harvard University,

Boston.

Arndt, J. (1967b). The role of product related conversation in the diffusion of a new

product, Journal of Marketing Research, 4 (August), 291-295.

Arnould, E., Price L., Zinkhan, G. (2004). Consumers. McGraw-Hill, 2nd International

Editions.

Arora, H. (2007). Word of mouth in the world of marketing. The Icfai Journal of

Marketing Management, 6(4), 51-65.

Asian Food Information Centre (AFIC) (2008), “Executive summary Food

Biotechnology: Consumer perceptions of food biotechnology in Asia”,

http://www.whybiotech.com/resources/tps/AsiaConsumerPerceptions.pdf,

(Erişim tarihi: 16 Kasım 2010).

Atsan, T. ve Kaya, T. E. (2008). Genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) tarım ve

insan sağlığı üzerine etkileri. U. Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi, 22, 1-6.

Aqueveque, C. (2006), Extrinsic cues and perceived risk: The influence of consumption

situation. Journal of Consumer Marketing, 23(5), 237–247.

Baron, R. M. ve Kenny, D. A. (1986). The moderator– mediator variable distinction in

social psychological research: Conceptual, strategic and statistical

considerations. Journal of Personality and Social Psychology, 51,1173–1182.

Page 183: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

166

Baş, T. (2006). Anket. Seçkin Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara.

Benfey, T. J. (tsiz). Environmental impacts of genetically modified animals.

ftp://ftp.fao.org/es/esn/food/GMtopic5.pdf , (Erişim Tarihi: 31 Mayıs 2011).

Bernard, J. C., Gifford K., Santora K., Daria, J. B. (2009), Willingness to pay for foods

with varying production traits and levels of genetically modified content.

Journal of Food Distribution Research, 40(2), 1- 11.

Bertea, P. E. (2010). Perceived risk and consumer protection strategies. Revista

Tinerilor Economisti (The Young Economists Journal), 1 (14), 43–54.

Bettman, J. R. (1973). Perceived risk and its components: A model and emprical test.

Journal of Marketing Research, 10, 184–190.

Bhumiratana, S., Kongsawat C. (2008). Food production and the ethical use of

genetically modified organisms. Asian Journal of Food and Agro-Industry, 1(1),

24–28.

Blackwell, R. D., Miniard P. W. & Engel, J.F. (2006). Consumer behavior. Thomson

South-Western, 10th Edition.

Bredahl, L. (2001). Determinants of consumer attitudes and purchase ıntentions with

regard to genetically modified foods- results of a cross-national survey. Journal

of Consumer Policy, 24, 23-61.

Brooker, G.(1984). An assessment of an expanded measure of perceived risk. Advances

in Consumer Research, 11 (1), 439–441.

Brown, U. S., O’Cass A. (2004). The effect of consumer risk perceptions and

ınformation search on willingness to buy gm food products: a cross cultural

analysis. ANZMAC.

Brown, U. S., O’Cass A. (2005). Willingness To Buy GM Food Products: The Role of

Uncertainty Orientation, Consumer Risk Perceptions And Information Search in

Consumers From Australia. ANZMAC 2005 Conference: Consumer Behaviour.

Brunel, O., Pichon P. E. (2004). Food-related risk-reduction strategies: Purchasing and

consumption processes. Journal of Consumer Behaviour, 3 (4), 360–374.

Bulut, Y. (2010). Bilimsel araştırmalar ile ilgili temel kavramlar. Bilimsel Araştırma

Yöntemleri, ED: Erdinç Tutar ve Cafer Gariper, Lisans Yayıncılık, 1. Baskı,

İstanbul.

Burns, A. C. ve Bush, R. F. (2006). Marketing Research. Pearson Education, 5.

Edition.

Page 184: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

167

Buttle, F. A. (1998). Word of mouth: understanding and managing referral marketing.

Journal of Strategic Marketing, 6, 241-254.

Büyüközer, H. K. (2005). Genetik yapısı değiştirilmiş ürünler (GDO).

http://www.gidaraporu.com/genetik-yapisi-degistirilmis-urunler-gdo_g.htm,

(Erişim Tarihi: 16 Kasım2010).

Büyüköztürk, Ş. (2006). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı istatistik, araştırma

deseni, SPSS uygulamaları ve yorum. Pegem Yayıncılık, 6. Baskı, Ankara.

Canavari, M., Nayga, R. M. (2009). On consumers’ willigness to purchase nutritionally

enhanced genetically modified food. Applied Economics, 41, 125–137.

Carpenter J. M. (2003). An Examination of the relationships between consumer benefits,

satisfaction, and loyalty ın the purchase of retail store branded products.

Doktora tezi, University of Tennessee.

Chakrabarti, S., Baisya, R. (2009). Purchase of organic food: Role of consumer

ınnovativeness and personal ınfluence related constructs. IIMB Management

Review, March 2009, 18–29.

Chan, H., Wan, L. C. (2008). Consumer responses to services failures: A resource

preference model of cultural ınfluences. Journal of International Marketing,

16(1), 72-97.

Chan, H. (2000). Adaptive word-of-mouth Behavior: a conceptual framework and

empirical tests. Doktora tezi, University of Wisconsin-Madison.

Chatterjee, S., Hadi A. S. ve Price, B. (2000). Regression analysis. Wiley-Interscience

Publication John Wiley&Sons Inc.

Chaudhuri, A. (1997). Consumption emotion and perceived risk: A macro-analytic

approach. Journal of Business Research, 39, 81–92.

Chelminski, P. (2003). The effects of culture on consumer complaining behavior.

Doktora Tezi, University of Connecticut.

Chen, M.- F., Li, H.-L. (2007). The consumer’s attitude toward genetically modified

foods in Taiwan. Food Quality and Preference, 18, 662–674.

Chernatony, L. de (1989). Understanding consumers’ perceptions of competitive tires-

can perceived risk help?. Journal of Marketing Management, 4(3), 288–299.

Cheung, M. S., Anitsal, M. M., Anıtsal, İ. (2007). Revisiting word-of-mouth

communications: a cross-national exploration. Journal of Marketing Theory and

Practice, 15 (3), 235-249 .

Page 185: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

168

Cho, J., Jinkook, L. (2006). An integrated model of risk and risk-reducing strategies.

Journal of Business Research, 59, 112 – 120.

Christiansen,T., Tax, S. S. (2000). Measuring word of mouth: The questions of who and

when?”. Journal of Marketing Communications, 6(3),185-199.

Chung, C. M. Y. (2000). How positively do they talk? An investigations on how self-

promotion motive induces consumers to give positive word-of-mouth. Doktora

Tezi, The University of British Columbia.

Chunningham, S. M. (1967). “The major dimensions of perceived risk” in risk taking

and ınformation handling in consumer behavior. Edited by: Donald F. Cox,

Harvard University Press, USA.

Cook, A.J., Kerr, G.N. ve More, K. (2002). Attitudes and intentions toward puchasing

GM foods. Journal of Economic Psychology, 23, 557-572.

Costa-Font, Montserrat, Jose M. Gil (2009). Structural equation modelling of consumer

acceptance of genetically modified (GM) food in the Mediterranean Europe: A

cross country study. Food Quality and Preference, 20, 399–409.

Costa-Font, M. (2009). Consumer acceptance, choice and attitudes toward genetically

modified (gm) food. Doktora tezi, Universitat Politecnica de Catalunya,

Catellfedels.

Costa-Font, J. ve Mossialos, E. (2007). Are Perceptions of Risk and Benefits of

Genetically Modified Food Independent?". Food Quality and Preference, 18(2),

173-182.

Cox, D. F. (1967). Risk handling in consumer behavior-an intensive study of two cases.

Risk Taking and Information Handling in Consumer Behavior, Editor: Donald F.

Cox, Harvard University Press, USA.

Curtis, K. R., Moeltner, K. (2007). The effect of consumer risk perceptions on the

propensity to purchase genetically modified foods in romania. Agribusiness,

23(2), 263–278.

Curtis, K. R., Moeltner, K. (2006). Genetically modified food market participation and

consumer risk perceptions: a cross-country comparison. Canadian Journal of

Agricultural Economics, 54, 289–310.

Çakar, T. (2010). Genetiği değiştirilmiş organizmalar ve tüketici hakları”, farklı

boyutlarıyla genetiği değiştirilmiş organizmalar. Yayına Hazırlayanlar: Dilek

Aslan ve Meltem Şengelen, Ankara Tabip Odası, Ankara.

Page 186: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

169

Çelik, V. ve Balık, D. T. (2007). Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO). Erciyes

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 23(1-2),13 – 23.

Çepni, S. (2010). Araştırma ve proje çalışmalarına giriş, geliştirilmiş. 5. Baskı, ISBN:

975-417-000-2.

Dannenberg, A. (2009). The dispersion and development of consumer preferences for

genetically modified food — A meta-analysis. Ecological Economics, 68, 2182–

2192.

Deakin University - School of Exercise and Nutrition Sciences (2005). “Genetically

modified foods” Fact Sheet, www. betterhealth.vic.gov.au. ERt:16.10.2010.

Dean, M., Shepherd R. (2007). Effects of information from sources in conflict and in

consensus on perceptions of genetically modified food. Food Quality and

Preference, 18, 460–469.

Demircan, N. (2003). Örgütsel güvenin bir ara değişken olarak örgütsel bağlılık

üzerindeki etkisi: Eğitim sektöründe bir uygulama, Doktora tezi, Gebze İleri

Teknoloji, Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gebze.

Dennis, C., Newman A, Michon, R. Brakus, J.J. ve Wright, L. T. (2010). The mediating

effects of perception and emotion: Digital signage in mall atmospherics. Journal of

Retailing and Consumer Services, 17, 205–215 .

Derbaix, C. (1983). Perceived risk and risk relievers: An empirical investigation. Journal

of Economic Psychology, 3(1),19–38.

Dholokia, U. M. (1997). An Investigation of The Relationship Between Perceived Risk

and Product Involvement. Advances in Consumer Research, 24, 159–167.

Dowling, G. R., Staelin, R. (1994). A model of perceived risk and ıntended risk

handling activity. Journal of Consumer Research, 21, 119-134.

Dowling, G. R. (1986). Perceived risk: The concept and ıts measurement. Psychology

and Marketing, 3 (Fall), 193–210.

D'Souza, C., Rugimbana, R., Quazi, A. ve Nanere, M. (2008). Investigating in consumer

confidence through genetically modified labelling: an evaluation of compliance

options and their marketing challenges for Australian Firms. Journal of

Marketing Management, 24, 621-635.

Dunn, M. G., Murphy, P. E., Skelly, G. U. (1986). Research note: The influence of

perceived risk on brand preference for supermarket products. Journal of

Retailing, 62 (2), 204-216.

Page 187: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

170

Ekanem, E., Mafuyai-Ekanem, M., Tegegne, F. ve Singh, S. (2008). Trust in Food-

Safety information sources: Examining differences in respondents’ opinions

from a three-state survey. Journal of Food Distribution Research, 39(1), 51–56.

Ekanem, E., Muhammad, F., Singh, T. (2004). Consumer biotechnology food and

nutrition information sources: The trust factor. Journal of Food Distribution

Research, 35(1), 71-77.

Ekstrom, K. M., Askegaard, S. (2000), Daiiy Consumption in risk society: The case of

geneticaiiy modified food. Advances in Consumer Research, 27,237-243.

Engel, J.F., Kegerreis, R. J., Blackwell, R. D. (1969). Word-of-mouth communication

by the innovator. Journal of Marketing, 33.

Ergin I., Gürsoy Ş. T., Öcek Z. A., Çiçeklioğlu, M. (2008). Sağlık meslek yüksek okulu

öğrencilerinin genetiği değiştirilmiş organizmalara dair bilgi tutum ve

davranışları. TAF Prev Med Bull, 7, 503-508.

Erbaş, H. (2008). Türkiye’de biyoteknoloji ve toplumsal kesimler: Profesyoneller,

kentsel tüketiciler ve köylüler. Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü

Yayınları No: 4.

Essoussi, L. H. ve Zahaf, M. (2008). Decision making process of community organic

food consumers: An exploratory study. Journal of Consumer Marketing, 25(2),

95-104.

European Commission: Framework 6 (2008). Do European consumers buy GM foods?

‘consumer choice. http://www.kcl.ac.uk/consumerchoice, ert:16.09.2010.

Falk, M.C., Chassy, B.M., Harlender, S.K., Hoban, T.J. McGloughlin, M.N., Aklaghi,

A.R. (2002). Food biotechnology: benefits and concerns. Journal of Nutrition,

132, 1384-1390.

FAO/WHO (2003). FAO/WHO Expert consultation on the safety assessment of foods

derived from genetically modified animals, including fish. Rapor, 17–21

November 2003, Rome.

Fill, C. (1995). Marketing Communications frameworks, theories and applications.

Prentice Hall.

Finucane, M. L., Holup, J. L. (2005). Psychosocial and cultural factors affecting the

perceived risk of genetically modified food: an overview of the literatüre. Social

Science & Medicine, 60, 1603–1612.

Page 188: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

171

Frazier, P. A., Tix, A. P. ve Baron, K. E. (2004). Testing moderator and mediator effects in

counseling psychology research. Journal of Counseling Psychology, 51( 1), 115–

134.

Frewer, L., Hunt, S., Brennan, M., Kuznesof, S., Ness, M. & Ritson, C. (2003a). The

views of scientific experts on how the public conceptualize uncertainty. Journal

of Risk Research, 6(1),75–85.

Frewer, L. J., Scholderer, J., Bredahl, L. (2003b). Communicating about the risks and

benefits of genetically modified foods: The mediating role of trust. Risk

Analysis, 23(6), 1117–1133.

Frewer,L., Howard, C., Shepherd, R. (1998). The influence of initial attitudes on

responses to communication about genetic engineering in food production.

Agriculture and Human Values, 15, 15-30.

Gao, G., Veeman, M., Adamowicz, W. (2005). Consumers’ search behaviour for GM

food information. Journal of Public Affairs, 5, 217–225.

Gegez, A. E. (2010). Pazarlama araştırmaları. Beta Yayıncılık, Genişletilmiş 3. Baskı,

İstanbul.

Gershoff, A. D., Bronıarczyk, S. M., West, P. M. (2001). Recommendation or

evaluation? Task sensitivity in ınformation source selection. Journal of

Consumer Research, 28, 418-438.

Garber, L. L. J., Hyatt, E. M., Starr Jr. R. G. (2003). Measuring consumer response to

food products. Food Quality and Preference, 14 (1), 3-15.

Gildin, S. Z. (2002). Understanding the power of Word-of–Mouth. Revista de

Admininstraçao Mackenzie, 4, 1.

Grantham, K. D. (2001). Updating of consumer beliefs: the Influence of

Majorıty/Minority Status on Consumers’ Use of Word-of-Mouth Information.

Doktora tezi, Duke University.

Greenpeace (t.siz), Say no to genetic engineering, What's wrong with genetic

engineering (GE).

http://www.greenpeace.org/international/en/campaigns/agriculture/problem/gene

tic-engineering/. (Erişim Tarihi: 16 Kasım 2010).

Grewal, D., Gotlieb, J., Marmorstein, H. (1994). The Moderating Effects of Message

Framing and Source Credibility on The Price-Perceived Risk Relationship”,

Journal of Consumer Research, 21, 145–153.

Page 189: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

172

Gronhaug, K.(1972). Risk indicators, perceived risk and consumer’s choice of

information sources. Swedish Journal of Economics, 2, 246- 262.

Grunert, K. G. (2002). Current issues in the understanding of consumer food choice.

Trends in Food Science & Technology, 13, 275–285.

Güler, E. Ö. (2010). Bilimsel araştırma yöntemleri. Editörler: Erdinç Tutar, Cafer

Gariper, Lisans Yayıncılık, İstanbul.

Ha, H. Y. (2002). The effects of consumer risk perception on pre-purchase ınformation

in online auctions: brand, word-of-mouth and customized ınformation. Journal

of Computer-Mediated Communication, 8(1), 0–0.

Hair, J. F., Bush, R. P. ve Ortinau, D. J. (2000). Marketing research a practical

approach for the new millenium. McGraw Hill, International Edition.

Hair, J.F., Anderson, R.E., Tahtam, R.L. & Black, W.C. (1998). Multivariate data

analysis. International Fifth Edition, Prentice-Hall International, Inc., USA.

Halford, N. G., Shewry, P. R. (2000). Genetically modified crops: methodology,

benefits, regulation and public concerns. British Medical Bulletin, 56 (1), 62-73.

Han, J. H., Harrison, R. W. (2005). The Effects of Urban consumer perceptions on

attitudes for labelling of genetically modified foods. Journal of Food

Distribution Research, 36(2), 29–38.

Han, J. H., Harrison, R. W. (2007). Factors influencing urban consumers’ acceptance of

genetically modified food. Review of Agricultural Economics, 29(4), 700–719.

Hansen, H., Singh, S. (2009). Word of mouth and consumer brand choice behavior:

more on message and dispatcher effects. Advances in Consumer Research, 8,

171–174.

Haukenes, A. (2004). Perceived health risks and perceptions of expert consensus in

modern food society. Journal of Risk Research, 7 (7–8), 759–774.

Haywood, K. M. (1989). Managing word of mouth communications. The Journal of

Services Marketing, 3(2), 55–67.

Heiman, A., Just, D. R., Zilberman, D. (2000). The Role of Socioeconomic Factors and

Lifestyle Variables in Attitude and the Demand for Genetically Modified Food.

Journal of Agribusiness, 18(3), 249–260.

Herr, P. M., Kardes, F. R. ve Kim, J. (1991). Effects of Word-of-Mouth and Product-

Attribute Information on Persuasion: An Accessibility-Diagnosticity

Perspective. Journal of Consumer Research, 17.

Page 190: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

173

Ho, R. (2006). Handbook of univariate and multivariate data analysis and

ınterpretation with SPSS. Chapman & Hall/CRC Taylor &Francis Group.

Honkanen, P. & Verplanken, B. (2004). Understanding attitudes towards genetically

modified food: the role of values and attitudes strength. Journal of Consumer

Policy, 27, 401–420.

Hossain, F., Onyango, B., Adelaja, A., Schilling, B., Hallman, W. (2003). Consumer

acceptance of food biotechnology: Willingness to buy genetically modified food

products. Journal of International Food & Agribusiness Marketing, 15(1/2), 53–

76.

Hossain, F., Onyango, B. (2004). Product attributes and consumer acceptance of

nutritionally enhanced genetically modified foods. International Journal of

Consumer Studies, 28(3), 255–267.

Hu, W., Hünnemeyer, A., Veeman, M., Adamowicz, W. ve Srivastava, L. (2004).

Trading off health, environmental and genetic modification attributes in food.

European Rewiev of Agricultural Economics, 31(3), 389-408.

Huffaman, W. E., Rousu, M., Shogren, J. F., Tegene, A. (2007). The effects of prior

beliefs and learning on consumers’ acceptance of genetically modified foods.

Journal of Economic Behavior & Organization, 63, 193–206.

Hwang, Y. J., Roe, B., Teisl, M. F. (2005). An Empirical Analysis of United States

Consumers’ Concerns About Eight Food Production and Processing

Technologies. AgBioForum, 8(1), 40-49.

IUFoST (2005). IUFoST scientific bulletin on biotechnology and food. IUFoST

Scientific Information Bulletin.

http://www.worldfoodscience.org/pdf/IUFBiotechnologyFood.pdf, (Erişim

Tarihi: 16 Kasım 2010).

Jacoby, J. and Kaplan, L. B. (1972). The components of perceived risk. M. Venkatesan,

ed. in Proceedings, Third Annual Conference of the Association for Consumer

Research, College Park, MD: Association for Consumer Research, 382–93.

James, L. R. Ve Brett, J. M. (1984). Mediators, moderators and tests for mediation.

Journal of Applied Psychology, 69 (2), 307–321.

Jang, D. (2007). Effects of Word-Of-Mouth communication on purchasing decisıons in

restarrants: a path analytic study. Doktora Tezi, University of Nevada.

Page 191: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

174

Jonge, J. de, Kleef, E. Van., Frewer, L., Renn, O. (2007). Perceptions of risk, benefit

and trust associated with consumer food choice. Understanding Consumers of

Food Products, Woodhead Publishing Limited.

Karagöz, A. (2010). Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların Bitkisel Biyolojik Çeşitlilik

Üzerine Olası Etkileri, Farklı Boyutlarıyla Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar.

Yayına Hazırlayanlar: Dilek Aslan ve Meltem Şengelen, Ankara Tabip Odası,

Ankara.

Kaye-Blake, W.H. (2006). Demand for genetically modified food: theory and empirical

findings. Doktora tezi, Lincoln University.

Kayış, A. (2006). Güvenilirlik analizi, SPSS uygulamalı çok değişkenli istatistik

teknikleri. Editör: Şeref Kalaycı, 2. Baskı, Asil Yayın Dağıtım.

Keh, H. T. ve Sun, J. (2008). The Complexities of Perceived Risk in Cross-Cultural

Services Marketing. Journal of International Marketing, 16 (1),120–46.

Kesercioğlu, G. (2010). Genetiği değiştirilmiş ürünlerin çevresel sorun bağlamında

incelenmesi. farklı boyutlarıyla genetiği değiştirilmiş organizmalar. Yayına

Hazırlayanlar: Dilek Aslan ve Meltem Şengelen, Ankara Tabip Odası, Ankara.

Kepmen, E.L., Scholtz, S. C., Jerling, J. C. (2003). Consumer perspectives on

genetically modified foods and food products contaınıng genetically modified

material in south africa. Research report, prepared by the Consumer Sciences

section in collaboration with the section Nutrition of the Potchefstroom

University for Christian Higher Education, Potchefstroom, South Africa.

Kim, L. H., Qu, H., Kim, D. J. (2009). A study of perceived risk and risk reduction of

purchasing air-tickets online. Journal of Travel & Tourism Marketing, 26, 203–

224.

Kim, R., Boyd, M. (2006). Japanese consumers’ acceptance of genetically modified

(gm) food: an ordered probit analysis. Journal of Food Products Marketing,

12(3), 45–57.

Kimenju, S. C., Hugo De Groote, H. (2008). Consumer willingness to pay for

genetically modified food in Kenya. Agricultural Economics, 38 (1), 35–46.

Kleijnen, M., Lee, N., Martin Wetzels (2009). An exploration of consumer resistance to

innovation and its antecedents. Journal of Economic Psychology, 30, 344–357.

Page 192: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

175

Klerck, D., Sweeney. J. C. (2007). The Effect of Knowledge Types on Consumer-

Perceived Risk and Adoption of Genetically Modified Foods. Psychology &

Marketing, 24(2), 171–193.

Knight, J., Paradkar, A. (2008). Acceptance of genetically modified food in India:

perspectives of gatekeepers. British Food Journal, 110, No:10, 1019–1033.

Knight, J. G., Mather, D. W. ve Holdsworth, D. K. (2005). Consumer benefits and acceptance of genetically modified food. Journal of Public Affairs, 5(3-4), 226-235.

Kulaç, İ., Ağırdil, Y. ve Yakın M. (2006). Sofralarımızdaki tatlı dert, genetiği

değiştirilmiş organizmalar ve halk sağlığına etkileri. Türk Biyokimya Dergisi,

31(3),151–155.

Kurtuluş, K. (2004). Pazarlama araştırmaları, Literatür Yayınları, Genişletilmiş 7.

Basım, İstanbul.

Lam, D. ve Mizerski, D. (2005). The effects of locus of control on word-of-mouth

communication. Journal of Marketing Communications,11(3),215-228.

Lambraki, I. A. (2002). An exploratory qualitative and quantative study on consumers’

attitudes toward genetically modified foods. Yüksek lisans tezi, University of

Guelph, Kanada.

Laros, F. J, M., Benedict, J., Steenkamp, E. M. (2004). Importance of fear in the case of

genetically modified food. Psychology & Marketing, 21(11), 889–908.

Larue, B., West, G. E., Gendron, C., Lambert, R. (2004). Consumer response to

functional foods produced by conventional, organic or genetic modified.

Agribusiness, 20(2), 155–166.

Lea, E. (2005). Beliefs about genetically modified food: a qualitative and quantitative

exploration. Ecology of Food and Nutrition, 44, 437- 454.

Lee, K., Khan M. A., Ko, J.Y. (2008). A cross-national comparison of consumer

perceptions of services recovery. Journal of Travel & Tourism Marketing, 24,

Is:1.

Lim, N. (2003). Consumers’ perceived risk: sources versus consequences. Electronic

Commerce Research and Applications, 2, 216–228.

Ling, T. M. Y., Fang, C. H. (2006). The effects of perceived risk on the word-of-mouth

communication dyad. Social Behavior and Personality, 34(10), 1207-1216.

Lodorfos, G. N. ve Dennis, J. (2008). Consumers' intent: In the organic food market.

Journal of Food Products Marketing, 14(2),17-38.

Page 193: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

176

Loureiro, M. L., Bugbee, M. (2005). Enhanced GM foods: Are cosnumers ready to pay

for the potential benefits of biotechnology?. The Journal of Consumer Affairs,

39 (1), 52–70.

Lutz, R. J., Reilly, P. J. (1974). An exploration of the effcets of perceived social and

performance risk on consumer ınformation acquisition. Advances in Consumer

Research, 1, 393-405.

Lusk, J. L., ve Coble K. H. (2005). Risk perceptions, risk preference and acceptance of

risky food. American Journal of Agricultural Economics, 87(2), 393-405.

MacKinnon, D. P., Fairchild, A. J. ve Fritz, M. S. (2007). Mediation Analysis, Annu Rev

Psychol, 58, 593-615.

MacKinnon, D. P., Lockwood, C.M., Hoffman, J. M., West, S. G. ve Sheets, V. (2002). A

comparison of methods to test mediation and other ıntervening variable effects,

Psychol Methods. March; 7(1), 83-104.

Mackinnon, D.P. (2001). Mediating variable. International Encyclopedia of the Social &

Behavioral Sciences, 9503-9507.

Magnusson, M. K.(2004). Consumer perception of organic and genetically modified

foods Health and environmental considerations. Doktora tezi, Uppsala

Universitet, İsveç.

Magnusson, M. K., Koivisto Hursti, U. K. (2002). Consumer attitudes towards

genetically modified foods. Appetite, 39, 9-24.

Mai, L. W.(2001). Effective risk relievers for dimensional perceived risks on mail-order

purchase: a case study on specialty foods in the UK. Journal of Food Products

Marketing, 7(1/2), 35–52.

Malhotra, N. K. (2004). Marketing research an applied orientation. Pearson Prentice

Hall, International 4th Edition.

Mangold,W.G., Miller, F. ve Brockway, G. R. (1999). Word of mouth communication

in the services marketplace. The Journal of Services Marketing, 13, No:1,73-89.

Marra, M. C., Pardey, P. G., Alston, J. M. (2002). The payoffs to transgenic field crops:

An assessment of the evidence. AgBioForum, 5(2), 43-50.

Marre, K. N. Le, Witte, C. L., Burkink, T. J., Grünhagen, M., Wells, G. J. (2007). A

second generation of genetically modified food: american versus french

perspectives. Journal of Food Products Marketing, 13(1),81–100.

Page 194: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

177

Matos, C. A. de, Rossi, C. A. V., Botelho, D. (2006). Consumer attitudes toward

genetically modified foods in the brazilian market: Which benefits can reduce

the negativism?. Latin American Advances in Consumer Research, 1, 162–168.

McCarthy, M., Henson, S. (2005). Perceived risk and risk reduction strategies in the

choice of beef by Irish consumers. Food Quality and Preference, 16, 435–445.

McDaniel, C. Jr. ve Gates, R. (2007). Marketing research. John Wiley&Sons Inc. 7th

Edition.

Mil, B. (2007). Nitel araştırma: Neden, Nasıl, Niçin?, Editörler: Atila Yüksel, Burak Mil,

Yasin Bilim, 1. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara.

Miles, S., Hafner, C., Bolhaar, S., Gonza´ Lez Mancebo, E., Ferna´Ndez-Rıvas,

Andre´ Knulst, M., Hoffmann-Sommergruber, K. (2006). Attitudes towards

genetically modified food with a specific consumer benefit in food allergic

consumers and non-food allergic consumers. Journal of Risk Research, 9, 7,

801–813.

Miles, S., Frewer, L.J. (2003). Public perception of scientific uncertainty in relation to

food hazards. Journal of Risk Research, 6 (3),267–283.

Mitchell, V. W. (1999). Consumer perceived risk: conceptualisations and models.

European Journal of Marketing, 33 (1/2), 163–195.

Mitchell, V. W. (1998). A role for consumer risk perceptions in grocery retailing.

British Food Journal, 100(4), 171-183.

Mitchell, V. W., McGoldrick, P. (1996). ‘Consumers’ risk-reduction strategies: A

review and synthesis’, International Review of Retail Distribution and

Consumer Research, 6(1), 1–33.

Mohr, P., Harrison, A., Wilson, Baghurst, C. K. I., Syrette, J. (2007). Attitudes, values,

and socio-demographic characteristics that predict acceptance of genetic

engineering and applications of new technology in Australia. Biotechnology

Journal, 2, 1169–1178.

Moses, V. (1999). Biotechnology products and European consumers. Biotechnology

Advances, 17, 647–678.

Moven, J. C., Minor, M. (1998). Consumer behavior. Prentice-Hall, 5th Edition.

Murray, K. B. (1991). A test of services marketing theory: Consumer information

acquisition activities. Journal of Marketing, 55, 10-25.

Page 195: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

178

Müftüoğlu, D. (2004). Ekonomik kriz dönemlerinde anlık alış-veriş yapan tüketicileri

planlı alışveriş yapan tüketicilerden ayıran özellikleri belirlemeye yönelik bir

uygulama. Yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Adana.

Nakip, Mahir (2003). Pazarlama araştırmaları. Seçkin Yayıncılık, Ankara.

Nakıboğlu, M. A. B. (2008). Hizmet işletmelerindeki ilişkisel pazarlama

uygulamalarının müşteri bağlılığı üzerindeki etkileri. Doktora tezi, Çukurova

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.

Nardalı, S. ve Ay, C. (2008). Değer Tabanlı Bölümlendirme Kapsamında Organik ürün

tüketicilerini motive eden kişisel değerlerin belirlenmesi. Öneri, 8, 29, 13-21.

Nganje, W., Wachenhiem, C. ve Lesch, W. (2009). A Comparison between perception

of risk and willingness to serve genetically modifi ed foods. Journal of Food

Distribution Research, 40(2), 57-71.

Odabaşı, Y., Barış, G. (2003). Tüketici davranışı. Medicat Kitapları, Kapital Medya

Yayın A.Ş., İstanbul.

O’Fallon, M. J., Gursoy, D. ve Swanger, N. (2007). To buy or not buy: Impact of

labelling on purchasing intentions of genetically modified food. Hospitality

Management, 26, 117-130.

Olhan, E. (2010). Modern biyoteknolojinin tarımda kullanımının politik ve ekonomik

yönden değerlendirilmesi. farklı boyutlarıyla genetiği değiştirilmiş

organizmalar. Yayına Hazırlayanlar: Dilek Aslan ve Meltem Şengelen, Ankara

Tabip Odası, Ankara.

Onyango, B., Nayga, R. M. Jr., Schilling, B. (2004). Role of product benefits and

potential risks in consumer acceptance of genetically modified foods.

AgBioForum, 7(4), 202-211.

Özcan, K. (2004). Consumer-to-Consumer ınteractions in a networked society: Word-

of-mouth theory, consumer experiences and network dynamics. Doktora Tezi,

Univerity of Michigan.

Patton, M. Q. (2002). Qualitative Research&Evaluation methods. 3th Edition, Sage

Publication.

Peter, P. J., Tarpey, L. X. Sr. (1975). A comparative analysis of three consumer

decision strategies. Journal of Consumer Research, 2, (1), 29–37.

Page 196: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

179

Perry, M., Hamm, B. C. (1969). Canonical analysis of relations between socioeconomic

risk and personal ınfluence in purchase decisions. Journal of Marketing

Research, 6, 351–354.

Peter, Paul J., Micheal J. Ryan (1976). An Investigation of Perceived Risk at the Brand

Level. Journal of Marketing Research, 13, 184-188.

Peterson, R. A. (1989). Some limits on the potency of word of mouth ınformation.

Advances in Consumer Research, 16.

Prasad, A., Strijnev, A., Zhang, Q. (2008). What can grocery basket data tell us about

health consciousness?. International Journal of Research in Marketing, 25,

301–309.

Podoshen, J. S. (2008). The African American consumer revisited: brand loyalty, word of

mouth and the effects of the black experience. Journal of Consumer Marketing,

24(4), 211-222.

Poortinga, W., Pidgeon, N. F. (2006). Exploring the structure of attitudes toward

genetically modified food. Risk Analysis, 26(6), 1707–1719.

Popielarz, D. T. (1967). An Exploration of perceived risk and willingness to try new

Products. Journal of Marketing Research, 4, 368–372.

Poveda, A. M., Brugarolas Molla-Bauza, M., del Campo Gomis, F. J., Martinez, L. ve

Martinez, C. (2009). Consumer-perceived risk model for the introduction of

genetically modified food in Spain. Food Policy, 34, 519–528.

Qaim, M. (2009). The economics of genetically modified crops. Annu. Rev. Resour.

Econ., 1, 665-694.

Qin W., J. B. (2008). Factors explaining male/female differences in attitudes and

purchase intention towards genetically engineered salmony. Journal of

Consumer Behaviour, 7, 127-145.

Richins, M. (1983). Negative Word-of-Mouth by dissatisfied consumers: A pilot study.

Journal of Marketing, 47(1) Winter, 68-78.

Rimal, A., Moon, W., Balasubramanian, S. (2007). Labelling genetically modified food

products: consumers’ concern in the United Kingdom. International Journal of

Consumer Studies, 31, 436–442.

Rimal, A., Moon, W., Balasubramanian, S. (2006). Perceived risks of agro-

biotechnology and organic food purchase in the united states. Journal of Food

Distribution Research, 37(2), 70–79.

Page 197: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

180

Rosati, S., Saba, A. (2004). The perception of risks associated with food-related hazards

and the perceived reliability of sources of information. International Journal of

Food Science and Technology, 39, 491–500.

Roselius, T. (1971). Consumer rankings of risk reduction methods. Journal of

Marketing, 35 (January), 56–61.

Ross, Ivan (1975). Perceived risk and consumer behavior: A critical review. Advances

in Consumer Research, 2, 1–20.

Rowe, G. (2004). How can genetically modified foods be made publicly acceptable?.

Trends in Biotechnology, 22(3), 107-109.

Saba, A., Rosalti, S., Vassallo, M. (2000). Biotechnology in agriculture perceived risks,

benefits and attitudes in Italy. British Food Journal, 102(2), 114- 122.

Saher, M., Lindeman, M., Koivisto Hursti, U. K. (2006). Attitudes towards genetically

modified and organic foods. Appetite, 46, 324–331.

Saltık, A. (2010). Genetiği değiştirilmiş gıdalar ve halk sağlığı. farklı boyutlarıyla

genetiği değiştirilmiş organizmalar. Yayına Hazırlayanlar: Dilek Aslan ve

Meltem Şengelen, Ankara Tabip Odası, Ankara.

Schaninger, C. M. (1976). Perceived risk and personality. Journal of Consumer

Research, 3 (September), 95–100.

Sheth, J. N., Gardner, D. M. ve Dennis E. Garrett (1988). Marketing theory: Evolution

and evaluation. John Wily&Sons.

Sheth, J. N., Venkatesan, M. (1968). Risk-Reduction processes in repetitive consumer

behavior. Journal of Marketing Research, 5, 307-310.

Shiffman, L. G., Kanuk, L. L. (2004). Consumer behavior. Pearson Prentice Hall, 8th

Edition.

Siddiqui, K. (2011). Individual differences in consumer behaviour. ınterdisciplinary.

Journal of Contemporary Research in Business, 2(11), 475-485.

Silverman, George (tsiz). The power of word of mouth. New Book Selection.

Simpson, P. M., Siguaw, J. A. (2008). perceived travel risks: the traveller perspective

and manageability. International Journal of Tourism Research, 10, 315–327.

Sipahi, B., Yurtkoru E. S. ve Çinko, M. (2010). Sosyal bilimlerde SPSS ile veri analizi.

Beta Yayıncılık.

Spence, A., Townsend, E. (2006). Examining consumer behavior toward genetically

modified (GM) food in britain. Risk Analysis, 26,3, 657–670.

Page 198: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

181

Spence, H. E., Engel, J. .F., Blackwell, R. D. (1970). Perceived Risk in Mail-Order and

Retail Store Buying. Journal of Marketing Research, 7 (August), 364–36.

Sonbahar, A. (2010). Genetik modifiye besinler. farklı boyutlarıyla genetiği

değiştirilmiş organizmalar. Yayına Hazırlayanlar: Dilek Aslan ve Meltem

Şengelen, Ankara Tabip Odası, Ankara.

Stone, R.N., Gronhaug, K. (1993). Perceived risk: Further considerations for the

marketing discipline. European Journal of Marketing, 27 (3), 39-50.

Stewart, D. W. ve Kamins, M. A. (2003). Marketing communications. Handbook of

Marketing (Edited by Weitz and Wensley), Sage Publications.

Subrahmanyan, P.S. C. (2000). Perceptions and attitudes of singaporeans towards

genetically modified food. Journal of Consumer Affairs, 34 (2), 269–290.

Sundaram, D. S., Mitra, K., Webster, C. (1998). Word-of mouth communications: a

motivational analysis. Advances in Consumer Research, 25.

Sungur, O. (2006). Korelasyon analizi. Editör: Şeref Kalaycı, SPSS Uygulamalı Çok

Değişkenli İstatistik Teknikleri, 2. Baskı, Asil Yayın Dağıtım.

Taylor, J. W. (1974). The role of risk in consumer behavior. Journal of Marketing, 38,

54–60.

Tekin, V. N. (2007). SPSS uygulamalı bilimsel pazarlama araştırmaları. Seçkin Yayıncılık.

Teisl, M. F., Radas, S., Roe, B. (2008). Struggles in optimal labelling: How different

consumers react to various labels for genetically modified foods. International

Journal of Consumer Studies, 32, 447–456.

Traill, W. B., Yee, W. M. S., Lusk, J. L., Jaeger, S. R., House, L. O., Morrow JR, J.

L., Valli, C., Moore, M. (2006). Perceptions of the risks and benefits of

Genetically-Modified foods and their ınfluence on willingness to consume. Food

Economics _ Acta Agricult Scand C, 3, 12–19.

Tokol, T. (2006). Pazarlama araştırması. Nobel Yayın Dağıtım, 12. Baskı, Ankara.

Townsend, E., Campbell, S. (2004). Psychological determinations of willigness to taste

and purchase genetically modified food. Risk Analysis, 24 (5), 1385–1393.

Tsakiridou, E., Tsioumanis, A., Papastefanou, G., Mattas, K. (2007). Consumers’

acceptance and willingness to buy GM food. Journal of Food Products

Marketing, 13(2), 69–81.

Page 199: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

182

Turhan, A. (2008). Soya ve mısırda genetiği değiştirilmiş ürünlerin belirlenmesi

biyoteknoloji. Yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,

Adana.

Tuu, H. H. ve Olsen, S. O. (2009). Food risk and knowledge in the satisfaction–

repurchase loyalty relationship. Asia Pacific Journal of Marketing and Logistics,

21(4), 521–536.

Tüysüzoğlu, B. B., Gülsaçan, M. (2004). Türkiye’de GDO. Bilim ve Teknik, 443, 36–

43.

Usunier, J. C. ve Lee, J. A. (2005). Marketing across cultures. Prentice Hall.

Ünal, A. (2009) .Genetiği değiştirilmiş organizmalar ve biyogüvenlik yasa tasarısı.

ekonomi ve sosyal araştırmalar derneği. www.ekopolitik.org, (Erişim Tarihi: 28

Şubat 2010).

Vann, J. W. (1983). A Multi-Distrbutional, conceptual framework for the study of

perceived risk. Advances in Consumer Research, 11, 442–446.

Varey, R. J. (2002). Marketing communication principles and practice. Routledge.

Verdurme, A. ve Viaene, J. (2001). Consumer attitudes towards GM food: Literature

review and recommendations for effective communication. Journal of

International Food&Agribusiness Marketing, 13(2/3), 77-98.

Vilella-Vila, M., Costa-Font, J. (2008). Press media reporting effects on risk perceptions

and attitudes towards genetically modified (GM) food. The Journal of Socio-

Economics, 37, 2095–2106.

Wachenheim, C.J. (2006). Changing consumer perceptions about genetically modified

foods. Journal of Food Products Marketing, 12(1), 31-43.

Walker, L. Jean Harrison (2001). The measurement of Word-of-mouth communication

and an ınvestigation of service quality and customer commitment as potential

antecedents. Journal of Services Research, 4(1), 60-75.

Wells, W. D., Prensky, D. (1996). Consumer behavior. John Wiley&Sons Inc.

Whitman, D. B. (2000). Genetically Modified Foods: Harmful or Helpful?. CSA

Discovery Guides, http://www.csa.com/discoveryguides/discoveryguides-

main.php. (Erişim Tarihi: 16 Kasım 2010).

Wilson, C. , Evans, G., Leppard, P., Syrette, J. (2004). Reactions to genetically

modified food crops and how perception of risks and benefits ınfluences

consumers' ınformation gathering. Risk Analysis, 24(5), 1311-1321.

Page 200: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

183

Wirtz, E. M., Miller, K. E. (1977). The effects of postpurchase communications on

consumer satisfaction and on consumer recommendation of the retailer. Journal

of Retailing, 53, N:2, 39-46.

Woodside, A. G., Delozier, M. W. (1976). Effects of word of mouth advertising on

consumer risk taking. Journal of Advertising, 5(4), 12-19.

Woodside, A. G. (1974). Is there a generalized risky shift phenomenon in consumer

behavior. Journal of Marketing Research, 11, 225–226.

Wu, F. (2004). Explaining public resistance to genetically modified corn: An analysis of

the distribution of benefits and risks. Risk Analysis, 24(3), 715–726.

Yardımcı, H. (2011). BiyogüvenlikKurulu çalışmalarının kanatlı sektörü üzerine

etkileri. http://www.ancnutrition.com/tr/PROF_DR_HAKAN_YARDIMCI.pdf,

(Erişim Tarihi: 30 Ağustos2011).

Yeung, R. M.W., Morris, J. (2006). An empirical study of the impact of consumer

perceived risk on purchase likelihood: a modelling approach. International

Journal of Consumer Studies, 30(3), 294–305.

Yeung, R. M.W., Yee, W. M.S. (2002). Multi-dimensional analysis of consumer

perceived risk in chicken meat. Nutirition&Food Science, 32(6), 219-226.

Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2006). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri.

Güncelleştirilmiş Genişletilmiş 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara.

Yılmaz, E., Oraman, Y., İnan, İ.H. (2009). Gıda ürünlerine ilişkin tüketici davranışı

dinamiklerinin belirlenmesi, Trakya Örneği. Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi,

6(1), 1-10.

Your World (tsiz). Genetically modified food crops. 10, Is:1, 1–16.

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) (2009). 20 questıons on genetically modifıed (GM) foods.

http://www.who.int/foodsafety/publications/biotech/20questions/en/, Erişim Tarihi:

07 Eylül 2010.

Page 201: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

184

EK 1. GÖRÜŞME FORMU

Görüşülen:

Tarih:

1 GDO’lu gıdaların ortaya çıkarılmasındaki

neden/nedenler nelerdir?

2 GDO’lu gıdalar ile ilgili belirsizlik var mıdır?

Belirisizlik içeren konular sizce nelerdir?

3 GDO’lu gıdaların doğurabileceği ters (olumsuz)

sonuçlar sizce var mıdır? Varsa nelerdir?

4 GDO’lu gıdaların faydalı olabileceğini

düşünüyor musunuz? Varsa nelerdir?

5 Tüketici olarak GDO’lı gıdalar hakkında neler

düşünüyorsunuz? - Endişeleriniz var mı?

- Tüketmenin riskli olduğunu düşünüyor

musunuz?

6 Etiketli olduğu varsayımı altında GDO’lu

gıdaları tercih eder misiniz?

Page 202: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

185

EK 2. ANKET FORMU

Değerli Cevaplayıcı; Bu anket, GDO’lu gıdalarla ilgili algılanan riskler hakkında Çukurova Üniversitesi’nde hazırlanan bir doktora tez çalışmasında kullanılacaktır. Ankete vereceğiniz doğru ve sizi yansıtan cevaplar, sadece akademik amaçlarla kullanılacak ve verilen bilgiler kesinlikle gizli tutulacaktır. Önemli not: soruların doğru ya da yanlış cevapları yoktur. Gösterdiğiniz İlgiye Teşekkür Ederiz. 1. “Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ” kavramını daha önce duydunuz mu? a) evet b) hayır 2. Aşağıda GDO’lu gıda hakkında bilgi elde edilebilecek bazı kaynaklar yer verilmiştir. Sizin için en güvenilir olana 6, en az güvenilir olana 1 vererek sıralayınız. ( ) mühendisler (gıda,ziraat, çevre…) ( ) sivil toplum örgütleri (odalar, tüketici

grupları….) ( ) doktorlar/sağlıkçılar

( ) akademisyenler

( ) medya yorumcuları (gazete yazarları, haber sunucuları, program yapımcıları…)

( ) aile, arkadaş, komşu

3. Sizce, GDO gıdalar etiketlenmeli midir? a) evet b) hayır

ÖN METİN Genetiği değiştirilmiş gıdalar (GDO’lu gıdalar), biyoteknolojik bir gıda ürünüdür. GDO’lu gıdalar, genetiği değiştirilmiş bitki ya da hayvanlardan elde edilen gıdalar olarak adlandırılmaktadır. Bu gıdalar bünyesinde yapay olarak yerleştirilen genler içerir. Ürünün bünyesine yerleştirilen gen; aynı türdeki bitkiden, başka bir bitkiden, hayvandan veya bakteri gibi diğer organizmalardan elde edilebilir. GDO’lu gıdalar hakkında olası bazı fayda ve riskler söz konusudur. Bilinen ve tahmin edilen bazı faydaları:

• Verimlilikte artış sağlayabilme (daha az araziden daha fazla miktarda ürün alınması, daha kısa zamanlarda daha iyi sonuçlara ulaşma),

• Açlık sorununa çözüm getirebilme, • Zirai mücadeleyi kolaylaştırma (hastalık ve zararlılara dayanıklılık sağlama), • Tarımda kimyasal kullanımını azaltma, • Kimyasal kullanımının azalması sonucunda çevre kirliliğinde azalma.

Gelecekte, GDO’lu gıdaların şu olası faydaları sunması bekleniyor:

• Kötü beslenmesinin azaltılmasına yardımcı olacak yüksek besin değeri içerme, • Tedaviye yönelik aşı ve ilaç içerme, • Uzun süre taze kalabilme.

GDO’lu gıdalarla ilgili olası risklerin bazıları: • Alerji, kanser, antibiyotiklere dayanıklılık, çocukların hormonlarını olumsuz

etkileyebilme,

Page 203: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

186

• Tarımda zararlı böceklerin ve bitkilerin daha da güçlenebilmesi (zararlı böcekler ve bitkiler, GDO’lu ürünler için üretilen böcek ve bitki ilaçlarına karşı dayanıklılık kazanabilir.),

• Tarımda yabancı firmaların üstünlük kazanması, • İnsanların doğal dengeye müdahale etmesi ve çiftçiye haksız rekabet gibi nedenler

açısından sosyal risk oluşturabilme, • Gelecekte görülebilecek faydaların ve zararların henüz bilimsel olarak

kesinleşmemesi, • Kesin sonuçlara ulaşmaya yönelik bilimsel çalışmaların uzun zaman gerektirmesi, • Bilim adamlarının fayda ve zarar konusunda fikir birliği içinde olmamaları, • Gen merkezi konumunda olunan ürünlerin (Türkiye için buğday gibi) yabani

türlerine GDO içeren genlerin kaçabilmesi/geçebilmesidir (genetik çeşitliliğin zarar görebilmesi).

GDO’lu gıdalar, piyasaya sunulmadan önce analizlerden geçirilmekte ve analiz sonuçlarına göre piyasaya sunulmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’ da birçok GDO’lu gıda üretilmekte ve tüketilmektedir. Çin ve Hindistan gibi bazı gelişmekte olan ülkeler de bu teknolojiyi edindi. Avrupa Birliği ülkelerinden sadece İspanya’da üretim yapılırken, 6 AB ülkesinde (Avusturya, Fransa, Yunanistan, Macaristan, Almanya ve Lüksemburg) üretim tamamen yasaktır. Türkiye’de ise üretim yasak olup ithalat belirli oranlarda serbesttir. Dünya’da en çok yetiştirilen GDO’lu gıdalar; soya fasulyesi, mısır ve pirinçtir.

Aşağıda GDO’lu gıdalarla ilgili algılayabileceğiniz riskleri belirlemek için bazı

ifadeler verilmiştir. Lütfen, bu ifadelere katılım derecenizi belirtiniz. Kesinlikle Katılıyorum

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Hiç Katılmıyorum

5 4 3 2 1 4 GDO’lu gıda satın alacak olsam, alerji, kanser, antibiyotik direnci ve

benzeri gibi hastalıklardan endişelenirdim. 5 4 3 2 1

5 GDO’lu gıda satın alacak olsam, ailemde, başkalarında ve kendimde uzun vadede çıkacak sağlık sorunlarından endişelenirdim.

5 4 3 2 1

6 GDO’lu gıda satın alacak olsam, uzun vadede çevreye vereceği zarardan endişe duyardım.

5 4 3 2 1

7 GDO’lu gıda satın alacak olsam, lezzetli olup olmayacağından endişelenirdim.

5 4 3 2 1

8 GDO’lu gıdaların sebep olacağı zarardan endişe duyarım. 5 4 3 2 1 9 GDO’lu gıda satın alacak olsam, yanlış birşeylerin olacağından

endişelenirim. 5 4 3 2 1

10 GDO’lu gıdaya para harcamak yanlış bir harcama olur. 5 4 3 2 1 11 GDO’lu gıdalara yapacağım harcamanın mantıksızlığından endişe ederim. 5 4 3 2 1 12 GDO’lu gıda satın alırsam, harcadığım paraya değmeyeceğine endişe

ederim. 5 4 3 2 1

13 GDO’lu gıdaları satın almak bana saygınlık kazandırmaz. 5 4 3 2 1 14 Bazı arkadaşlarım, GDO’lu gıda satın almamın gösteriş yapmak olduğunu

düşünebilir. 5 4 3 2 1

15 Görüşlerine önem verdiğim kişiler, GDO’lu gıdaları almamın akılsızca olduğunu düşünebilir.(GDO’ların riskleri olabileceğinden)

5 4 3 2 1

16 GDO’lu gıdalar, ahlaki açıdan (ekonomi, din, çevre…) zararlıdır.

5 4 3 2 1

17 GDO’lu gıdalarla ilgili bilgi edinmek çok zamanımı alacaktır. 5 4 3 2 1

Page 204: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

187

Aşağıdaki ifadelere katılım derecenizi belirtiniz Kesinlikle Katılıyorum

Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum Hiç Katılmıyorum

5 4 3 2 1

18 GDO’lu gıdaların doğuracağı bilimsel sonuçları görmek için uzun zaman gereklidir.

5 4 3 2 1

19 Benim, GDO’lu gıdaların riskli olup olmadığını anlamam için uzun zamana ihtiyacım var.

5 4 3 2 1

20 GDO’lu gıda satın alma düşüncesi, beni psikolojik olarak rahatsız eder. 5 4 3 2 1 21 GDO’lu gıda satın alma düşüncesi, gereksiz bir gerginlik yaşamama sebep

olur. 5 4 3 2 1

22 GDO’lu gıda satın alma düşüncesi, bana kaygı hissi verir. 5 4 3 2 1

29. Cinsiyetiniz: ( ) kadın ( ) erkek 30. Medeniz durumunuz: ( ) bekar ( ) evli 31. Yaşınız: ( ) 20 – 24 ( ) 35 – 39 ( ) 50 – 54 ( ) 25 – 29 ( ) 40 – 44 ( ) 55 - 59 ( ) 30 – 34 ( ) 45 – 49 ( ) 60 ve üzeri 32. Aylık net hane geliriniz: ( ) 1000 TL’den az ( ) 2001- 2500 TL ( ) 3501- 4000 TL ( ) 1000- 1500 TL ( ) 2501- 3000 TL ( ) 4001- 5000 TL ( ) 1501- 2000 TL ( ) 3001- 3500 TL ( ) 5000 TL üzeri 33. Eğitim durumunuz: ( ) Okur-Yazar değil ( ) Ortaokul ( ) Üniversite ( ) Okur – Yazar ( ) Lise ( ) Yüksek Lisans ( ) İlkokul ( ) Ön Lisans ( ) Doktora

ANKETİMİZ SONA ERMİŞTİR. ANKETE KATILDIGINIZ İÇİN TESEKKÜR EDERİZ.

23 GDO’lu gıda satın almaya karar verdiğimde, ailemden, arkadaşlarımdan veya komşularımdan tavsiye alırım.

5 4 3 2 1

24 Söz konusu GDO’lu ürün olduğunda, medyadan edindiğim bilgilere oranla ailemden, arkadaşlarımdan ve komşularımdan aldığım bilgilere daha fazla güvenirim.

5 4 3 2 1

25 GDO’lu gıdalar konusunda, genellikle, ailemi, arkadaşlarımı ve komşularımı iyi bir tavsiye kaynağı olarak dikkate alırım.

5 4 3 2 1

26 GDO’lu gıdaları, yemeğe istek duyarım. 5 4 3 2 1

27 GDO’lu gıdaları, satın almaya istekliyim. 5 4 3 2 1

28 GDO’lu gıdaları, aileme sunmaya istekliliğim var. 5 4 3 2 1

Page 205: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

188

ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı: Ceyda KELEŞ

E mail: [email protected]

Öğrenim Durumu:

Derece Alan Üniversite Yıl Ortalama

Lisans İşletme Çukurova Üniversitesi 2005 3.63/4.00

Yüksek Lisans İşletme Çukurova Üniversitesi 2007 3.75/4.00

Doktora İşletme Çukurova Üniversitesi 2011 3.95/4.00

Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler

Serap Çabuk, Ceyda Keleş (2011), Satış Yönetiminde Cinsiyet ve İş Tatmini. e-Journal

of New World Sciences Academy, 6(1), 18-33.

Serap Çabuk, Burak Nakıboğlu, Ceyda Keleş (2008), Tüketicilerin Yeşil (Ürün) Satın

Alma Davranışlarının Sosyo-Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi.

Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17 (1), 85-102.

Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings)

basılan bildiriler

Serap Çabuk, Ceyda Keleş (2010), Satış Gücünde Kadınlar: Kadın Satışçıların

Karşılaştıkları Kolaylıklar ve Zorluklar. Toplumsal Gelişmede Türk ve Japon

Kadınının Eğitimi Sempozyumu, Çanakkale.

Kemal Can Kılıç, Ceyda Keleş (2009), The Business Challenges of Enterpreneurship in

Transitional Economies. 2nd Interational Conference on European Studies, 293-

318, Albania.

Ulusal bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında basılan bildiriler

Burak Nakıboğlu, Ceyda Keleş (2008), Çevreci Satın Alma ve Cinsiyet Farklılıkları.

13. Ulusal Pazarlama Kongresi, Adana.

Page 206: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · Tarım teknolojilerindeki gelişmeler, biyoteknolojik yöntemlerin gıda üretim süreçlerinde kullanılmasını

189

Diğer Yayınlar

Orhan Büyükalaca, Aykut Gül, Murat Türk, İ. Efe Efeoğlu, Bülent Öz, Mehmet

Cihangir, Emre Yakut, Esengül İplik, Bahadır Ergün, Ceyda Keleş (2011),

Osmaniye İli Stratejik Yönelim Analizi, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi

Yayınları II, ISBN: 978-60561237-1-9.

Orhan Büyükalaca, Aykut Gül, Efe Efeoğlu, Bahadır Ergün, Ceyda Keleş, Emre Yakut,

Aslı Sezgin (2009), Osmaniye İli SWOT Analizi, Osmaniye Korkut Ata

Üniversitesi Yayınları I, ISBN: 978-60561237-0-2.